
Gazze’nin Birleşmiş Milletler ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi gibi uluslararası kurum ve kuruluşlarda adeta yalnızlığa ve çözümsüzlüğe itilmesi ister istemez Siyonist İsrail’in uluslararası hukuksuzluğuna davetiye çıkarır nitelikte bir boyuta evrilmektedir.
Siyonist Netanyahu hükümetinin; “mutlak Siyonist devlet egemenliği” kapsamında Gazze’yi işgal planı, son BMGK toplantısında dört temsilci ülkenin karşı çıkmasına rağmen Ortadoğu’ya sözde özgürlük, eşitlik, adalet ve demokrasi kapsamında barış getirmeyi amaçlayan Trump yönetimindeki ABD’nin desteğiyle adeta meşrulaştırılmaya çalışılmaktadır.
Müslüman ülkeler arasında hemen hemen her alanda olan derin bölünmeler ve ayrıştırıcı politikalar ister istemez Gazze’nin göz göre göre yok olmasına adeta katalizör etkisi yapmakta ve telafisi zor bir sürece doğru sürüklenmesine neden olmaktadır.
Yaklaşık iki yıldan beri Gazze’deki katliamlara karşı düzenlenen yürüyüş ve gösterilerle sürdürülmeye çalışılan duygusal reaksiyonların hiçbir sonuç vermediği gayet aşikardır.
Siyonist İsrail’in uluslararası hukuku çiğneyerek Ortadoğu’daki dengeleri sarsmaya devam ederken de facto uygulamalarla Batı Şeria ve Doğu Kudüs’te sürdürmekte olduğu yasal olmayan yerleşim planları ile adım adım Filistin topraklarını topyekûn işgal etmeye devam etmektedir.
Yaşanan tüm bu gelişmeler Filistinliler için manevra alanlarını daraltmakta ve dar bir alana sıkıştırmaktadır. Keza Siyonist İsrail, Suriye’nin bir kısmını da işgal yoluna giderek Ortadoğu’da adeta bir çıbanbaşı olmaya devam etmektedir. Yeni Suriye hükümeti ise gerek askeri gerekse ekonomik açıdan darboğazda olduğundan bu işgale karşı durabilecek bir durum ortaya koyamamaktadır.
Siyonist İsrail’in daha da ileri giderek, Suriye ile olan sınırında Dürziler vasıtasıyla tampon bölge oluşturmaya çalışması Suriye’nin bölünerek butik bir devlete dönüşmesini amaçlamaktadır. Keza, Suriye’nin kuzeyinde de el altından SDG’ye de güç vermeye çalışarak Türkiye- Suriye sınırını da kendi kontrolü altında tutmaya ve Suriye’nin ileriye yönelik hareket alanını iyice daraltma yoluna gitmeye çalışmaktadır. Bu tehlikeli gidişat karşısında Sayın Erdoğan’ın elini çabuk tutarak SDG’nin merkezi hükümete eklemlenmesi konusunda daha kararlı bir politika ortaya koyması artık kaçınılmazdır.