TARİHİ KONGREDE TARİHE NOTLAR

Kongremize katılan tüm gençlerimize, hanım kardeşlerimize, beyefendilere selamlar ediyorum.
Televizyonları başında bizleri izleyen bütün kıymetli memleket evlatlarına, İslam âlemine şükranlarımı arz ediyorum. Allah kendilerinden razı olsun.
Günümüz hayırlı olsun, kongremiz hayırlı olsun.
Kongremiz vatana, millete, İslam âlemine ve insanlığa hayırlar getirsin inşallah.
Toprak uğrunda akan şehit kanlarıyla vatan olur.
Siyaset de; bütün insanlığın kurtuluşu için, zalimin zulmüne dur demek için, mazlumların, ezilenlerin, gariplerin haklarını korumak için yapılırsa ibadet olur.
İşte bizim siyasetimiz... İşte Milli Görüş siyaseti...
İşte Yeniden Refah siyaseti böyle bir siyasettir.
Yıllar önce Erbakan Hocamız vefat ettiğinde dedik ki; 'Erbakan Hocamız vefat etti diye film bitti sanmayın. Film bitmedi, film daha yeni başlıyor' dedik.
İşte bugün, bu salon, bu muazzam manzara, bu aşk, bu heyecan bizim sözlerimizde ne kadar haklı olduğumuzu ispat ediyor.
Evet, Erbakan Hocamız vefat etti ama Milli Görüş davası kıyamete kadar devam edecektir.
Bu muhteşem atmosferi, bu salonu, bu tarihi anı en mükemmel şekilde izah edecek, ifade edecek bir diğer cümlede "Milletimizin görüşü Milli Görüş, bir kez daha yanardağ gibi patlıyor’’ cümlesidir elhamdülillah.
İşte bu salon, bu coşku, bu heyecan, bu muazzam manzara 'Yeniden Refahla yeniden geliyoruz' diye haykırıyor.
Bu salon, bu muazzam manzara,‘’Zafer Milli Görüş’ündür ve Zafer yakındır’’ diye haykırıyor. Bu salon, bu muhteşem manzara, "Zalimler istemese de Allah nurunu tamamlayacaktır’’ diye haykırıyor.
Bu salon, bu aşk, bu heyecan aynı zamanda "Biz Erbakan'ı ve zihniyetini gömdük, üzerine de beton döktük’’ diyenlere verilecek en güzel cevaptır.
Bu salon, "Artık Milli Görüş'ün modası geçti, devri kapandı" diyenlere verilecek en güzel cevaptır.
Bu salon, her ne kadar belli etmemeye çalışsalar da, kurulduğumuz günden itibaren bizleri yakinen takip eden dış güçlere, zalimlere, ırkçı emperyalizme verilecek en muazzam mesajdır.
Bu salon, bu aşk, bu muazzam manzara, büyükleri küçülten, küçükleri büyüten, sirk aynası medyaya verilecek en güzel cevaptır.
Bu manzara, bu heyecan daha henüz kurulmamış, kurulup kurulamayacağı dahi belli olmayan partilerin reklamını yapmaktan, Yeniden Refah’a vakit bulamayan medyaya verilecek en mükemmel mesajdır.
Bu kongre, bu muazzam manzara aynı zamanda yoksulların, mazlumların, ezilenlerin, gariplerin umududur.
Bu kongre üniversiteyi bitirip diplomasını aldığı halde yıllardır işsiz kalan gençlerimizin umududur.
Bu salon, aylarca yıllarca siftahsız kepenk kapatan, evine ekmek götüremeyen esnafımızın umududur.
Bu kongre, bu salon faiz ve vergi altında inim inim inleyen işverenlerimizin umududur.
Bu kongre, Halep'te enkaz altında inleyen yavrularını umududur.
Bu kongre, Afrika'da açlıktan kemikleri sayılan minicik yavruların umududur.
Bu kongre Türkiye'ye umuttur. Bu kongre İslam âlemine umuttur. Bu kongre adil bir dünya özlemi içinde yanıp tutuşan bütün insanlığa umuttur.
Bugün bu salonda Milli Görüşçüler olarak, sadıklar, samimiler olarak, sözünden dönmeyenler olarak, 'Artık çare var, artık umut var, artık Yeniden Refah var' diye haykırıyoruz.
Her zaman ifade ettiğimiz gibi küllere üflenecek, ateş yeniden kor hale gelecek.
Baba ocağından, yuvadan ayrılanlar, yeniden baba ocağında toplanacak. Müteahhitler yeni dönemde yeniden mücahit olacak ve Milli Görüş Sancağı Türkiye'nin üzerinde yeniden dalgalanacak inşallah.
Biz Yeniden Refah Partisi olarak bir yerlerden icazet alarak yola çıkmadık.
Biz bazılarının yaptığı gibi kapalı kapılar arkasında pazarlıklar yaparak yola çıkmadık.Bizim kimseye diyet borcumuz yoktur. Bu aziz millete hizmet borcumuz vardır.
Bizim Allah'tan başka kimseden bir beklentimiz ve korkumuz da yoktur.
Biz tertemiz bir geçmişle, en güçlü manevi mirasla, yalnız ve yalnız bu aziz millete hizmet aşkı ile yola çıktık.
Cenabı Allah bu kutlu seferimizi hayırlı eylesin.
Bu kutlu seferi hep birlikte menzile ulaştırmayı nasip eylesin. Bütün insanlığın kurtuluşuna bu yaptığımız kongremizi ve bu gayretli çalışmalarımızı vesile eylesin.

Çok değerli Milli Görüşçüler.
Çok değerli dava arkadaşlarım.
Yeniden büyük Türkiye'yi kuracak olanlar işte bugün bu salonda olan kadrolardır.
Neden?
Çünkü metalleri yorulmuş, boyaları dökülmüş, ikide bir "ah nerede o eski günlerimiz’’ diye serzenişte bulunanlar Yeniden Büyük Türkiye'yi kuramaz da onun için.
Yeniden Büyük Türkiye, tek derdi koltuk, ihale, imar olan, tek derdi kendi geleceği ve menfaati olan kadrolarla kurulmaz da onun için.
Yeniden Büyük Türkiye, hesabilerle değil hasbilerle kurulur da onun için
Yeni bir dünya da yine bugün bu salondaki kadrolarla kurulacaktır.
Neden?
Çünkü Amerika'dan korkanlarla yeni bir dünya kurulmaz da onun için.
Yeni bir Dünya ancak ve ancak kuvvet ve kudret sahibi Amerika değil Cenab-ı Allah'tır diyenlerle kurulur da onun için.

Çok değerli dava arkadaşlarım.
Çok değerli Milli Görüşçüler.
Aziz milletimizin kıymetli evlatları.
Türkiye'mizin en önemli problemlerinden bir tanesi ekonomi problemidir.
Türkiye'mizin ekonomisi hepinizin malumudur.
Türkiye'de bu mevcut iktidar döneminde işsizlik arttı.
Devlet ve millet olarak borcumuz arttı.
Bütçe açığı arttı.
Kamuda israf ve debdebe arttı.
Vergiler arttı.
Dolar ve Euro arttı.
Enflasyon arttı.
Dış ticaret açığı arttı.
Karşılıksız çekler arttı.
İflas ve konkordatolar arttı.
Yoksulluk arttı.
Tapusu bankada olan evler ve ruhsatı bankada olan araçlar arttı.
Tarımsal üretim değil, tarım üretimine konulan kotalar arttı.
Tarım ve hayvancılıkta ithalat arttı.
Geçim derdi arttı.
Gıda fiyatları inanılmaz şekilde arttı.
Sosyal yardıma muhtaç vatandaşlarımızın sayısı milyonları aştı.
Asgari ücret açlık sınırının altında. En düşük memur maaşı yoksulluk sınırının altında.
Evet, çocuklarımızı İmam Hatip'e, Kur'an Kursu'na gönderebiliyoruz.
Evet, kızlarımızı başörtüsü ile üniversiteye gönderebiliyoruz.
Evet, bugün devletin, bürokrasinin her kademesinde alnı secdeye varan inançlı dindar insanlarımız yer alıyor.
Ama bizim işimiz sadece bununla bitmiyor.
Evet, bunlar doğru ama diğer taraftan gerçek enflasyon %30’ u aşmış.
Genç işsizlik oranı %30’a ulaşmış.
Gelir seviyesi bakımından halkın yüzde 40'ı açlık sınırının altında.
%80’i yoksulluk sınırının altında.
Bu iktidar döneminde halkın bankalara borcu 6 milyar liradan, 550 milyar liraya çıkmış.
Bu iktidar döneminde özel sektörün bankalara borcu 88 milyar liradan, iki buçuk trilyon liraya fırlamış.
Dolar 6, euro 6 buçuk lira olmuş.
Benzin 7, mazot 6,5 lira olmuş.
Vatandaşın aldığı maaşın neredeyse yarısı doğalgaza ve elektriğe gidiyor.
21. asrın Türkiye'sinde sadece bir ay içerisinde 600 bin abonenin elektriği faturasını ödeyemediği için kesiliyor.
Dolayısıyla ekonominin halini ne siz sorun ne ben söyleyeyim. Dolayısıyla vatandaşın geçim derdini ne siz sorun ne ben söyleyeyim.

İşte size 17 senenin özeti:
82 milyon vatandaşa topu topu 200 milyar dolarlık hizmet yapmışlar. Buna mukabil devletin borcunu 250 milyar dolar arttırmışlar.
17 senede 550 milyar dolar borç faizi ödemişler. 17 senede 170 tane devlet kuruluşu satıp, 70 milyar doları da oradan harcamışlar.
17 senenin bilançosunda ne çıkıyor karşımıza; Sağ cebimize 200 lira koymuşlar, buna mukabil sol cebimizden 870 liramızı almışlar.
İşte size 17 senenin özeti:
Maşallah Allah nazardan saklasın. Avrupa bizi kıskanmaktan çatlıyor. Neden çatlıyor; hastanelerin en büyüğü bizde, üniversitelerin en büyüğü bizde, adliyelerin en büyüğü bizde, hapishanelerin en büyüğü bizde, AVM'lerin en büyüğü bizde.
Ancak aynı zamanda ekonominin en küçüğü bizde, üretimin en küçüğü bizde, ihracatın en küçüğü bizde, asgari ücretin en küçüğü bizde, memur maaşının en küçüğü bizde, istihdamın en küçüğü bizde, para biriminin en küçüğü bizde.
İşte Türkiye'nin ekonomik gerçekleri...
Cumhuriyet tarihinde ilk defa Merkez Bankası'nın ‘’Kara günakçesi’’ne göz diken iktidar olarak tarihe geçtiler.
Cumhuriyet tarihinde ilk defa daha fazla borçlanabilmek için Borçlanma Genel Müdürlüğü'nü kuranlar olarak tarihe geçtiler.
Cumhuriyet tarihinde en fazla devlet kuruluşu satan iktidar olarak tarihe geçtiler.
Cumhuriyet tarihinde ilk defa elimizde avucumuzda kalan son varlıklarımızı borç karşılığında ipotek ettirmek üzere yokluk fonunu kuran iktidar olarak tarihe geçtiler.
Bir de unutmadan söyleyeyim... Cumhuriyet tarihinde ilk defa ve dünyada ilk defa fiyatlar arttıkça düşen enflasyonu icat eden iktidar olarak tarihe geçtiler.
Bu iktidarın %100 yerli ve milli tek icadı fiyatlar arttıkça düşen enflasyondur.
Dünyanın başka hiçbir yerinde böyle bir enflasyon yok. Sadece bizde var. Dolayısıyla Cumhuriyet tarihinin bu ilkelerini gerçekleştiren iktidar olarak bu şampiyonluklar onlara yeter diyoruz.
Türkiye'de borç, faiz, beton, çimento, AVM, rezidans ekonomisi yüzünden 17 senede üretim durdu.
Sanayi durdu.
İstihdam durdu.
Üretim olmadan, istihdam olmadan, ihracat olmadan bu ekonomi düzelmez.
Fakat bu faiz oranlarıyla, bu acımasız vergilerle, bu döviz kurları ile alım gücü sıfıra düştü.
Bu piyasada, bu astronomik enerji fiyatlarıyla, bu mevzuatla işadamımızdan, sanayicimizden yatırım yapmasını, üretim yapmasını, istihdam sağlamasını, risk almasını beklemek en büyük haksızlık olur.
Biz Yeniden Refah Partisi olarak ilk günden beri ne diyoruz: "Bu aziz milleti bu ekonomik esaretten kurtarmak bizim boynumuzun borcudur" diyoruz.
Bu aziz milleti açlık sınırının altındaki maaşlardan, yoksulluk sınırının altındaki maaşlardan kurtarmak Yeniden Refah Partisi olarak bizim boynumuzun borcudur.
Nasıl kurtaracağız?
Üretimle, istihdamla, ihracatla, Ar-Ge ve teknoloji seferberliği ile har vurup harman savuran anlayışa son vererek, israfa son vererek, milli gelirimizi üretim ile reel olarak arttırıp adil bir şekilde paylaşarak kurtaracağız.
Biz Yeniden Refah iktidarında; beton- çimento ekonomisi yerine, borç- faiz ekonomisi yerine, üretim, istihdam ve ihracat ekonomisi uygulayacağız.
Yeniden Refah iktidarında devlet bütçesi, belediye bütçeleri mutlaka denk bütçe olarak gerçekleştirilecek.
Devletin yeniden borçlanmasının ve faiz ödemesinin önüne geçilecek.
Yeniden Refah iktidarında bu devlet borca ve faize mahkûm olmaktan kurtarılacak Allah'ın izniyle.
Biz zam, vergi ve borçlanma yerine, halka yük yüklemek yerine, zamsız, borçsuz, vergisiz, halkın boğazını sıkmadan, milli kaynak paketleri ile kaynak üreteceğiz.
Bu ürettiğimiz kaynakla akrabayı, yandaşı, partiliyi zengin etmeyeceğiz.
Bu kaynağı 82 milyona acil şekilde paylaştıracağız.
Biz vatandaşımıza sadaka, erzak, kömür dağıtmak yerine; vatandaşımızı iş, aş, meslek sahibi yapacağız.
Bizim iktidarımızda bu aziz millet belediyenin dağıttığı erzağa, kömüre, yardıma muhtaç olmayacak.
Bu aziz millet Yeniden Refah iktidarında Allah'tan başkasına muhtaç olmayacak inşallah.

Bu iktidar büyük holdinglerin milyarlarca dolarlık borçlarını bir kalemde silerken hiçbir kaynak sorunu yaşamadı.
Biz de Yeniden Refah Partisi olarak milletimize söz veriyoruz. Diyoruz ki; "Biz iktidara geldiğimiz zaman bu milletin bankalara olan borçlarını sileceğiz Allah'ın izniyle."
Nereden bulacağız bunun kaynağını? Bunun kaynağını şana, şöhrete, şatafata, protokole harcanan milyarlarca dolarlık bütçelerden bulacağız inşallah.
Biz Yeniden Refah iktidarında Borçlanma Genel Müdürlüğü değil, Milli Kaynak Üretme Genel Müdürlüğü'nü kuracağız.
Böylelikle bir senede 100 milyar dolar borçsuz, zamsız, vergisiz kaynak bulacağız.
İşte bu 100 milyar dolar kaynakla, gelir gelmez memura, işçiye, emekliye %50 maaş zammı yaparak işe başlayacağız.
Bu kaynakla asgari ücretten alınan vergiyi sıfırlayacağız.
Hem işçimizin, hem işverenimizin yüzünü güldüreceğiz.
Bu kaynakla hem çiftçimizin tarım ürünlerine en yüksek taban fiyatlarını vereceğiz, hem de tarımda kullanılan mazottaki vergiyi sıfırlayacağız.
'Kardeşim nereden bulacaksınız bu kaynağı?'
Biz başından beri ne diyoruz yahu!
Sen bizi tam olarak tanıyamadın galiba.
Biz Milli Görüşüz.
Bizim bütün bir tarihimiz bu kaynakları bulmanın örnekleri ile dolu.
Bizim 50 senelik tarihimiz ekonomi alanındaki şampiyonluklarla dolu.
İkinci 40 yılımızda yeniden geleceğiz, yeniden yapacağız Allah'ın izniyle.

'Elinizde sihirli değnek mi var, nasıl yapacaksınız' diyenlere cevap olsun.
Bakınız; memleket idaresi aynı kaynaklarla, aynı imkânlarla, aynı ülkede neleri yapabildiğinize göre değişir.
Meşhur atasözünde olduğu gibi; At sahibine göre kişner.
Bakınız aynı devlet, aynı millet çok daha kısıtlı imkânlarla 54. Erbakan Hükümeti 25 sene sonra dahi, bugün bile konuşulan bu efsane destanı 11 aylık koalisyon döneminde başardı.
İşte biz o büyük mirasın temsilcileriyiz.
İşte biz Yeniden Refah Partisi olarak aynı anlayışın, aynı zihniyetin temsilcileriyiz.
Diğer siyasi partilerle aramızdaki farkı açıklamak adına şu örneği vermek istiyorum...
1 kilo demiri nalbanta verirseniz kilosundan 15 lira kazanırsınız. 1 kilo demiri hurdaya verirsiniz kilosundan 1,5 lira kazanırsınız. Aynı bir kilo demir ile toplu iğne yaparsanız kilosundan 150 lira kazanırsınız. Ancak aynı bir kilo demir ile saat pimi yaparsanız kilosundan 15.000 lira kazanırsınız.
İşte Yeniden Refahın farkı burada.
İşte Milli Görüşün farkı burada.
Biz tekeden süt çıkaran anlayışın temsilcisiyiz.

Çok önemli bir hususu da vurgulayacağım.
Yeniden Refah iktidarında gerçekleştireceğimiz Ar-Ge teknoloji ve üretim seferberliğinin sonunda Türkiye denilince akla döner kebap gelmeyecek.
Sanayi gelecek, teknoloji gelecek, Türkiye’mizin dünya markaları gelecek inşallah.

Sizlerin de çok iyi bildiği gibi bugün Türkiye olarak dünyanın en büyük genç işsizler ordusuna sahibiz.
Türkiye'de genç işsizlerin oranı %30'a ulaşmış durumda.
Bütün bu gerçeklere rağmen bir de gençlerimize 'evlenin, yuva kurun, bir de üstüne üstlük 3 tane de çocuk yapın' diyorlar.
Yahu Allah'tan korkun. Adamın işi yok, aşı yok, ekmeği yok.
30 yaşına gelmiş hala harçlık için annesinin babasının eline bakıyor.
Adam kendine bakamıyor. Bir de 3 tane çocuğa nasıl baksın Allah aşkına.
Türkiye'nin gerçeklerinden haberiniz yok mu sizin.
Biz eğitim, üretim ve istihdam seferberliği ile bu sorunun da üstesinden geleceğiz.

Bizim dönemimizde bu ülkede bir tane diplomasız vatan evladı kalmayacak inşallah.
Biz aynı zamanda meslek eğitimine en büyük ağırlığı vereceğiz.
Sözde değil, özde meslek eğitimi vereceğiz.
Bütün gençlerimizin, istisnasız hepsinin sanatı elinde olacak, onuruyla, haysiyetiyle, namusuyla, kimseye muhtaç olmadan, torpile ihtiyaç duymadan iş bulacak.
Rızkını alnının teriyle temin edecek, yuva kuracak, anne babasına yük olmayacak.

Ekonomimizi zora sokan bir önemli hususta israftır.
Kamuda israf bitmeden bu ülke düzlüğe çıkamaz.
2002'de devlete fazla masraf oluyor diye milletvekili lojmanlarına satarak yola çıkanlar, bugün milyarlık protokol masraflarından vazgeçmezler ise bu ülkede israf bitmez.

Sakarya tank palet fabrikasına 50 milyon dolar parayı bulamayanlar makam uçaklarına, makam araçlarına, saraylara, protokol masraflarına milyarları harcıyorlarsa burada bir haksızlık var, burada bir sorun var, burada bir adaletsizlik var demektir.

Biz Yeniden Refahız. Biz Milli Görüşürüz.
Biz iktidarımızda israftan ateşten kaçar gibi kaçacağız.
İsraftan kurtardığımız bu milyarlarca dolarlık kaynağı da doğrudan doğruya milletimize aktaracağız inşallah.

Bugün Türkiye'nin bütün komşuları, bütün gıda, tarım ve hayvancılık ihtiyaçlarını Türkiye'den çok daha uzak olan ülkelerden karşılarken, aynı zamanda Türkiye'miz bütün komşularının ve hatta bütün Ortadoğu'nun gıda ihtiyacını karşılayabilecek tarım ve hayvancılık potansiyeline sahipken, ürettiği ürün para etmiyor.
Türkiye'de köylümüz, çiftçimiz açlık sınırı sınırında yaşam mücadelesi veriyor
Girdi maliyetlerine can dayanmıyor.
Bu nasıl iştir Allah aşkına.
Biz sadece komşularımızın, hatta Ortadoğu'nun tarım ve hayvancılık ihtiyacını karşılasak, çiftçimiz de köylümüz de zengin olur ve bayram eder.
Bütün bunların sonucunda ne oluyor.
Anlı şanlı tarım ülkesi Türkiye, kuru soğana, patatese muhtaç hale geliyor.
Bakın bizim bir sözümüz var diyoruz ki; "Altına dövize para yatıranlar yanlış yaptılar. Paraları geçen sene gübreye yatırsalardı bu sene çok daha fazla kar yaparlardı.
Neden? Gübre fiyatları bu ülkede 1 senede %100 -%150 arttı da onun için.
Şurada yanı başımızdaki Bulgaristan kuzu etinin kilosunu 2,5 dolara yiyor.
Aradaki nehirden geçiyorsunuz iki adım ilerideki Türkiye'ye geliyorsunuz; aynı kuzunun kilosu burada 15 Dolar.
Bulgaristan'da kuzunun kilosunu iki buçuk dolara yerken, bizim vatandaşımız burada kuzu etinin suyuna ancak ekmek banabiliyor. Neden? Kilosu 15 dolar olmuş da onun için.
Bu nasıl bir iştir? Aynı kuzu sınırın öbür tarafında 2,5 dolar, bu tarafta 15 Dolar.
Kuzu aynı kuzu. Burada kuzunun bir kabahati yok. Kabahat yanlış tarım ve hayvancılık politikalarında.
Bu gerçeği görmemiz lazım.
17 yıllık AK Parti iktidarında senede 500 bin büyükbaş, 500 bin küçükbaş ithal eder hale geldik.
Koyun sayımız 50 milyondan 30 milyona düştü.
Sığır sayımız 2,5 milyondan 1,5 milyona düştü.
Bu ülkede et ve süt kurumu adeta bir ithalatçı firma haline geldi.
Bu tablo asla kabul edilemez.
Biz Yeniden Refahız. Biz Milli Görüşüz.
İktidara gelir gelmez tarım alanındaki bütün kota ve yasakları elimizin tersiyle kaldırıp atacağız Allah'ın izniyle.
Böyle şey olmaz.

Tarımda kullanılan mazottan bir kuruş vergi almayacağız.
Tarım ve hayvancılığı en güçlü desteklerle destekleyeceğiz.
Bütün meralarımızı yeniden hayvancılığa açıp, canlı hayvan ve karkas et ithalatını en kısa sürede sıfıra indireceğiz.
Gübre, tarım ilacı, tohum gibi çiftçimizin bütün ihtiyaçlarını yerli olarak üreteceğiz.
Çiftçimize, köylümüze en uygun fiyatla temin edeceğiz.
Aynen 54. hükümette, Milli Görüş'ün yaptığı gibi çiftçimizin, köylümüzün ürettiği ürüne en yüksek taban fiyatlarını yine biz vereceğiz inşallah.
Bizim hedefimiz yılda 100 milyar dolar tarım ve hayvancılık ihracatı yapan Türkiye'dir.
Bizim hedefimiz ithalata muhtaç olan değil, dünyanın karnını doyuran büyük Türkiye'yi kurmaktır.


Çok değerli Milli Görüşçüler.
Aziz milletimizin kıymetli evlatları.
Adalet sistemi de kanayan yaralarımızdan bir tanesidir.
Türkiye'de adaletin hali maalesef içler acısı.
Aynen eğitim sistemi gibi.
Adalet sarayları muazzam, binalar yüksek ve görkemli.
Fakat içerisinde adalet yok, hak yok, hukuk yok.
Adalet mekanizmasında borsalar kurulmuş.
Bu ülkede hak hukuk pazara düşmüş.
Eskiden adalet sarayları, adliyeler, hükümet konaklarının bodrum katlarında yer alırdı.
Ama iyi kötü bir hukuk, bir adalet vardı.
Şimdi Adalet Sarayları gelişmiş. Ancak biz merdiven altı adliyelerdeki adalete ve hukuka hasret kalmış durumdayız.
Hiç kimse hâkime güvenmiyor, savcıya güvenmiyor, adalet geciktikçe gecikiyor.
Mahkemeler bir ömür sürüyor, bazen bir ömür de yetmiyor.
Bizdeki kanunlar aynen örümcek ağı gibi. Büyükler yırtıp geçiyor, küçükler takılıp kalıyor.
Böyle adalet olmaz.
Millet hakkını aramak için mesleğinin ehli olan iyi bir avukat aramak yerine, mahkemeyi gören hâkime ulaşabilecek bir adam arar olmuş.
Böyle bir ülkenin selamete çıkması mümkün olmaz.
Sadece hukuk sistemi değil.
Sizin de çok iyi bildiğiniz gibi kamuda ve bürokraside de adalet kalmamış.
Adam kayırma, adamına göre muamele ve torpil hat safhada.
Ehliyet ve liyakat geçer akçe değil.
Her zaman ifade ettiğimiz gibi; eğer bir ülkede gençler; "En iyi üniversitelerden 3 tane diploma alacağına, en iyi üniversiteden doktora derecesi alacağına, 10 tane sertifikan olacağına, iktidara yakın bir dayın olsun" diyorsa vay o ülkenin haline…

İşte bugün geldiğimiz nokta budur maalesef.
Adalet olmazsa devlet olmaz.
Adalet olmazsa ekonomi olmaz.
Adalet olmazsa huzur olmaz.
Adalet olmazsa barış olmaz ve yaşanabilir bir Türkiye olmaz.
Her şeyin başı adaletle başlar.
Biz Yeniden Refah olarak adaletin eksiksiz bir şekilde tecellisinin en önemli şartı olan, önce ahlak ve maneviyat anlayışını, kuvveti değil hakkı üstün tutma anlayışını, önce adalet mekanizmasında hâkim kalacağız.
Biz güçlünün haklı olduğu değil, haklının güçlü olduğu adil yargı düzenini hâkim kılacağız inşallah.
Bütün insanlarımıza din, dil, ırk ayrımı gözetmeksizin adil bir şekilde davranacağız.
Bizim inancımızın temeli bütün insanlığa ve bütün canlılara şefkat ve merhametten geçer.
Cenab-ı Allah bütün insanlara doğuştan itibaren bahşettiği temel hak ve hürriyetlerin korunması siyasetimizin ana gayesi olacaktır.

Bizler siyasetin ve iktidarın yargı süreçlerine müdahalesine asla müsaade etmeyeceğiz.
Yine yargının da, siyaseti etkisi altına almasına asla müsaade etmeyeceğiz.
Biz Milli Görüş'ün temsilcileri olarak, biz Yeniden Refah Partisi olarak ‘’Hırsızlık yapan kızım Fatma da olsa cezasını veririm’’ diyen Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem'i örnek alacağız.
Bizim iktidarımızda 'şeffaflık, tarafsızlık, denetlenebilirlik ve adil yönetim' anlayışı olmazsa olmazımız olacak.
Bizim iktidarımızda; kamuda, bürokraside, belediyelerde, atama ve görevlendirmelerde akrabalık, yandaşlık, hemşirelik, torpil değil ehliyet, liyakat ve adalet geçerli olacaktır

Her zaman dediğimiz gibi biz Yeniden Refahız.
Biz Milli Görüşüz.
Bizim konuşmalarımız ‘’Hz Ömer’’, icraatlarımız ‘’Turist Ömer’’ olmayacak.

Biz vatandaşımıza A partili B partili,Türk Kürt, Alevi-Sünni, dindar-laik diye ayırmayacağız.
Biz vatandaşımızın haklı olup olmadığına, ahlaklı olup olmadığına, ehil ve liyakatli olup olmadığına bakacağız.

Biz siyasetçinin ve devlet adamının adeta bir hekim sorumluluğunda ve hassasiyetinde olması gerektiğine inanıyoruz.
Hekimler hastasının dinine, diline, ırkına, mezhebine bakmaz.
Hekimin tek derdi hastasının ağrısını dindirmek, canını kurtarmaktır.
Biz de Yeniden Refah iktidarında milletimizi ayrıştırmadan, ötekileştirmeden kutuplaştırmadan, fişlemeden tek derdimiz 82 milyonu maddi ve manevi sıkıntılarından kurtarmak olacak.
Bu aziz milletin derdine derman olmak olacak inşallah.


Hayati öneme sahip konularımızdan bir tanesi de elbette ki eğitim sistemidir.
Bu nasıl bir eğitim sistemidir ki; 17 senedir iktidardalar, her türlü imkâna, her türlü güce sahipler, bütçeden en büyük kaynağı eğitime ayırıyorlar.
Fakat buna rağmen öğretmen mutsuz. Veliler mutsuz. Öğrenciler mutsuz ve başarısız.
En çok sınav bizde var. En çok ders saati bizde var. En çok diploma bizde var.
Ama gelin görün ki ortada bir şey yok.
Paraları döktüler en muazzam, en büyük okul binalarını kampüsleri yaptılar.
Ama içine bir şey koyamadılar.
Müteahhitlik on numara, eğitim öğretim 0.
İşte eğitim sisteminin özeti bu.
Dünya Ekonomik Forumu’nun yayınladığı eğitim kalitesi 2018 raporuna göre, Türkiye eğitim kalitesi bakımından 137 ülke arasında 99. sırada yer alıyor.
Bizimle aynı seviyede yer alan diğer ülkeler hangileri biliyormusunuz?
Tanzanya, Kamboçya, Etiyopya, Nikaragua ve Mozambik.

Bu acı gerçekler karşısında ne diyoruz biz...
Söylemler Paris, gerçekler Mozambik diyoruz.

Sorsanız da 'Avrupa bizi kıskanıyor' derler.
Bağımsız değerlendirme kuruluşlarının ortaya koyduğu bu tablo sınıflarımızı akıllı tablolarla donatarak, öğrencilerimize bedava tablet dağıtarak, senenin içinde ara tatiller koyarak, teneffüsleri 10 dakikadan 15 dakikaya çıkararak bu işlerin olmadığını açıkça ortaya koymaktadır.

Bilimsel zafiyetin yanında eğitim sistemimizin ahlak ve maneviyat boyutu da perişan durumdadır.
Bu sebeple okullarımızda çocuklarımız arasında ahlaki çöküntü, uyuşturucu kullanımı ve Deizm gibi yıkıcı etkiler yayılmaya hızla devam ediyor.
Böyle eğitim olmaz, böyle nesil yetiştirilmez.
Bu aziz milletin evlatları bu şekilde yetiştirilmez.

Biz Yeniden Refah Partisi olarak Yeniden Büyük Türkiye için önce eğitim sistemimizi ıslah edeceğiz.
Kaliteli ve istikrarlı bir eğitim sistemi ve müfredatla evlatlarımızı ve öğretmenlerimizi deneme tahtası olmaktan kurtaracağız.
Eğitimde en önemli önceliğimiz herkesin sevdiği ve istediği alanda eğitim alması, herkesin yatkın olduğu alanda meslek sahibi yapılması olacak.

Bugün Türkiye'de bu olmadığı için eğitimden verim alamıyoruz. Bu olmadığı için ülke olarak ilerleyemiyoruz. BizTürkiye’mizdeki lise eğitiminin kalitesini gelişmiş ülkeler seviyesine çekeceğiz.

Bugün Türkiye'de bir elin parmakları kadar özel lisede verilmekte olan (IB) seviyesinde International Baccalaureate seviyesindeki lise eğitimini bütün devlet liselerine yaygınlaştıracağız.
İlk etapta her ilimizdeki bir devlet lisesini bu seviyeye getireceğiz ve bizim dönemimizde bu ülkenin lise diplomaları dünyanın her yerinde geçerli diploma haline gelecek inşallah.

Dünya sıralamasında ilk 500'e bir tane üniversitemiz giremiyorsa, üniversite diplomalarımız dünyanın hiçbir yerinde geçerli olmuyorsa, verdiğiniz üniversite diplomasıyla bırakın dünyayı, Türkiye'de dahi hiçbir yerde işe girilemiyorsa, 200 tane değil 2000 tane üniversite açsanız ne yazar.
Biz üniversitelerimizin sayısı ile değil, üniversite eğitimimizin kalitesi ile rekor kıracağız inşallah.
Türkiye'de 200'e yakın üniversite var.
Bunların 70 taneden fazlası özel üniversiteler ve vakıf üniversiteleri.
Bizim dönemimizde eğer bir öğrenci Vakıf Üniversitesini kazandıysa, gerçekten okumak istiyorsa ve imkânı yoksa o öğrencimiz mutlaka devlet desteği ile okumak istediği üniversitede okuyacak.
Parası olan parasıyla okuyacak, parası olmayan devlet desteği ile okuyacak.
Her öğrencimize eşit eğitim imkânı sağlanacak İnşallah.

Bugün dünyada en önemli güç kaliteli ve nitelikli nesiller yetiştiren, kaliteli eğitim sistemidir.
Bizim eğitimdeki amacımız sadece taklit eden, sadece batıdaki örneklerin tercümesini yapan nesiller değil, yenilik yapan, icat edebilen, keşfedebilir nesiller yetiştirmek olacak.

Bizim eğitim sistemimiz sadece ezberleten, sadece sınavlardan geçirip bir işe yaramayan, bir sürü diplomalar veren bir sistem değil, uygulamaya yönelik bilgi ve beceri kazandıran, meslek sahibi yapan eğitim sistemi olacaktır.
Bizim dönemimizde ortaöğretime geçiş ve üniversiteye giriş sınavları, öğrencinin neyi bildiğini, ne konuda eksik olduğunu ölçen sınavlar değil, öğrencinin hangi alana yatkın olduğunu, hangi alanda başarılı olduğunu ölçen sınavlar olacak.
Ve bu sınavların sonunda öğrenciler en başarılı oldukları alanlara yönlendirilecekler.
Böylece kaliteli nesiller yetişecek.

Ayrıca biz çok iyi biliyoruz ki; çocuklarımızın ve gençlerimizin ahlaki ve manevi gelişimini ihmal edip, onları sadece bilimsel ve teknik alanda yetiştirip eğitirsek, toplumumuza ve bütün insanlığa potansiyel bir tehdit yetiştirmiş oluruz.

Merhum Erbakan Hocamızın meşhur sözünü bu noktada hatırlatmak isterim. Diyordu ki "Dünyanın en mükemmel cerrahını yetiştirdiniz diyelim ki. Eğer bu dünyanın bir numaralı cerrahına ahlak ve maneviyat aşılamazsanız bu adam gider para için adam keser, para için ameliyat yapar" diyordu.
Allah gani gani rahmet etsin. Allah ondan binlerce kez razı olsun. Bizleri onun yürüdüğü yoldan ayırmasın inşallah.

Yeniden Refah Partisi iktidarında bilimsel ve teknik kalitesi yüksek, aynı zamanda ahlaki ve manevi kalitesi yüksek nesiller yetiştireceğiz.
Millete, İslam âlemine, 7 milyar insana faydalı nesiller yetiştirmek bizim en önemli hedefimiz olacak.
Bizim eğitim sistemimizin parolası keşfetme, icat yapma, yenilik getirme, meslek sahibi olma ve ahlak ve maneviyat olacaktır.

Bu noktada eğitimle ilgili değinmemiz gereken en önemli husus şudur:
Maalesef ülkemizde yıllardan beri yanlış ve eksik devlet politikaları nedeniyle beyin göçü, yetişmiş insan gücü problemi yaşıyoruz.
Ve aynı zamanda çok acıdır ki Cenab-ı Allah'ın verdiği çok önemli bir nimet olan üstün zekâlı çocuklarımızdan gerektiği gibi istifade edemiyoruz.
En stratejik zenginliklerimizden bir tanesi olan altın madenlerinden bile daha değerli olan süper zekâlı çocuklarımızı ya tespit edemiyoruz, ya kendilerine uygun eğitim veremiyoruz, ya da onları yabancı ülkelere kaptırıyoruz.
Yeniden Refah iktidarında bu sorunun üstesinden gelebilmek için devletin her türlü imkânından istifade edilecek, süper zekâlı çocuklarımızdan yerli ve milli projelerde, en üst düzeylerde faydalanılacak, yabancı ülkelere kaptırılmayacak, aynı zamanda beyin göçünü önlemek ve tersine beyin göçü sürecini gerçekleştirmek için Yeniden Refah olarak her türlü tedbir alınacak.
Yeniden Büyük Türkiye hedefine ancak ve ancak kaliteli nesillerle ulaşılabilir.
Kaliteli nesillerde ancak ve ancak kaliteli öğretmen kadrosuyla yetiştirilebilir.
İşte bu sebeple biz geleceğimizi oluşturan öğretmenlerimizi mutlaka yüksek lisans seviyesinde ve mutlaka uygulamalı eğitimden geçirerek mesleğe başlatacağız.
Öğretmen adaylarımız aynen Tıp Fakültesi öğrencileri gibi üçüncü ve dördüncü sınıfta, okullarda usta öğretmenlerin yanında, uygulamalı eğitim alacaklar ve bu uygulamalı eğitimin arkasından öğretmenliğe başlayacaklar.
Öğretmen fakülteleri, Eğitim fakülteleri bu doğrultuda yeniden organize edilecektir.
Aynı zamanda yeni nesillerimizi yetiştirerek, geleceğimizi inşa ederek en önemli görevi icra eden öğretmenlerimizin maaşları, yaşam standartları en azından gelişmiş ülkeler seviyesine getirilecek.
Çok önemli bir diğer konuyu da vurgulayarak dış politika bahsine geçeceğiz.
Yeniden Refah iktidarında her alanda adalet uygulanacağı gibi, eğitim sisteminde de adalet en büyük önceliğimiz olacak.
Bizim eğitim sistemimizde siyasi kadrolaşma değil, bilimsel kadrolaşma uygulanacak.

Çok değerli Milli Görüşçüler.
Çok değerli dava erleri.
Aziz milletimizin kıymetli evlatları.
Dış politika bahsine geçince ne görüyoruz.
Türkiye'mizin dış politikasını analiz ettiğimizde Emevi Camii'nde, Şam'da Cuma namazı kılacağız dediler.
Bugün geldiğimiz noktada 4 milyon Suriyeli kardeşimiz Türkiye'deki camilerde namaz kılıyor.
'Stratejik Derinlik' diyerek işe başladılar.
Gelinen noktada Suriye'nin derinliklerinde boğuldular.
Baştan itibaren yanlış Suriye politikası neticesinde 10 milyon Suriyeli evinden yurdundan oldu.
1 milyon Suriyeli canından oldu.
Suriye'nin kuzeyinde koskocaman bir terör koridoru oluşturuldu.
Ve katil Esed dedikleri Esat da hala koltuğunda oturmaya devam ediyor.
Geleceğimiz nokta bu mu olacakt?
Bu mu sizin dış politikanız.
Sadece bu değil. 2002'de iktidar olur olmaz Avrupa Birliği aşkıyla ilk iş olarak apar topar Avrupa'ya koştular.
"Ne isterseniz yapacağız. Yeter ki bizi Avrupa Birliği'ne alın" dediler.
'Ha girdik, giriyoruz' diye törenler kutlamalar yaptılar.
Bu arada Avrupa Birliği'nin dayattığı bütün yasaları mecliste jet hızıyla çıkarttılar.
Aradan 17 sene geçti. Avrupa Birliği'nden ses yok.
Strateji yok. İstikamet yok. Vizyon yok.Plan yok. Hedef yok. Hiçbir şey yok.
Dış politikada 17 seneden beri aldanmaktan, aldatılmaktan diplomasiye vakit bulamadılar.
İşte dış politikanın özeti.

Bizim dış politikamız söylemlerle eylemlerin uyumlu olduğu dış politika olacaktır.
Bizim dış politikamızda edebiyat 10, uygulama, icraat sıfır olmayacaktır.
Biz dış politikada sürekli olarak dış güçler tarafından aldatılan, aldanan konumda olmayacağız. Biz dış politikayı Amerika'nın Ortadoğu'daki postacılığını yapmak olarak görmeyeceğiz.
Biz dış politikada sivrisineklerle uğraşmak yerine; bataklığı kurutmaya yönelik politika izleyeceğiz. Bizim dış politikamız 'kuvvet ve kudret sahibi Amerika değil, Cenab-ı Allah'tır' bilinci ile yürütülecektir.

Dış politikada atacağımız ilk adım Hakkı değil, kuvveti üstün tutan Avrupa Birliği, Amerika, G20'nin peşinden koşmak yerine; ilk işimiz D-8 organizasyonunu canlandırmak, kuruluş amaçlarına ve hedeflerine uygun şekilde çalıştırmak olacaktır.
Hemen arkasından D-60 Birliği'nin gerçekleştirilmesi, başta 57 Müslüman ülke olmak üzere bütün ezilen ülkelerin sahip olduğu toplam gücün ve zenginliklerin, zulme ve sömürüye karşı yaptırım gücü olarak kullanılmasını sağlamak olacaktır.
Böylelikle gücünü mazlum ülkelerin zenginliklerinin sömürülmesinden alan dış güçler, ırkçı emperyalizm, gücünü kaybedecek bizimle karşılıklı olarak masaya oturmak ve zulümlerine son vermek zorunda kalacaktır.
Ekonomik alanda esaret bitmeden; siyasi esaret bitmez, dış politikada esaret bitmez.
Ekonomik esaretin bitmesinin en önemli adımı da, ırkçı emperyalizmin en önemli silahı olan Amerikan dolarından kurtulmaktır.
Ve bizim dış politikada, ekonomide en önemli hedefimiz Amerikan dolarını kullanmayı bırakıp, ezilen ülkelerle, Müslüman ülkelerle ortak bir para birimine geçmek olacaktır inşallah.

Söylediğimizin ne kadar önemli bir şey olduğunu şu anda bizi takip eden dış güçler ve Dünya Siyonizmi çok iyi anlıyorlar.
Amerikan dolarından, bu esaretten kurtulup kendi para birimimize, kendi ortak para birbirimize geçerek inşallah ırkçı emperyalizmin elinden en önemli silahını almış olacağız.

Allah'ın izniyle dış politikada diğer çok önemli husus da şudur.
Yabancı ülkelerin karşısında dik durabilmek için, pazarlık masasında müzakerelerde söz sahibi olabilmek için, müzakere yaptığınız ülkeden borç para dilenen ülke konumunda olmamanız gerekir.
Aynı dış ziyarette bir gün önce borç para dilediğiniz adamdan, ertesi gün müzakere masasında pazarlık yapmaya kalkarsanız o adamlar sizi adam yerine koymazlar.
Devlet ve millet olarak, özel sektör olarak boğazına kadar borca batmış, sürekli olarak yeni dış borç arayışında olan, para birimi 1 senede %50 değer kaybeden, dış ticaret açığı yıllık 70 milyar dolar seviyesine gelmiş, ürettiği ürünleri üretmekte kullandığı hammaddeyi %82 sini dışarıdan ithal eden bir ülke, ihraç ettiği ürünler içerisinde yüksek teknoloji ürünlerinin oranı %3 olan bir ülke dış politikada sözünü dinletemez.
17 seneden beri dış politikada işte bu acı gerçeğe şahit oluyoruz.
İşte bu sebeple pinpon topu gibi bir Amerika'ya koşuyoruz, bir Rusya'ya koşuyoruz.
Rusya tersleyince soluğu 'dostumuz Trump'ın' yanında alıyoruz.
Yahu koskoca Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni dış politikada pinpon topuna çevirdiniz.
İnsaf edin.
Biz Yeniden Refah olarak, biz Milli Görüş olarak, işte bu 'Pinpon Topu Diplomasisi'ne son vereceğiz.

Irak’ta Amerika'ya, Suriye'de Rusya’ya, Libya'da NATO'ya, ve Kıbrıs'ta Birleşmiş Milletlere teslim oldular.
Teslimiyetçi dış politika ile bir yere varamazsınız.
Lider ülke Türkiye'ye, Yeniden Büyük Türkiye’ye, 6 asırlık Osmanlı mirasının üzerinde oturan Türkiye'ye, böyle dış politika yakışmaz.
Güçlü ve etkili dış politika için, şahsiyetli dış politika için, önce ekonomik ve teknolojik bakımdan güçlü Türkiye'yi inşa edeceğiz.
Şahsiyetli dış politika için önce üreten ülke olacağız.
Önceliklerimiz biz gitmeden güçlü ve itibarlı dünya markalarımız gidecek ülkelere.
Ekonomik ve teknolojik açıdan güçlü Türkiye'yi inşa edeceğiz.
Başta Müslüman ülkeler olmak üzere bütün ezilen ülkeleri de yanımıza alacağız.
Ve böylece dış politikada, dış güçlerin karşısına elimiz güçlü olarak çıkacağız.


Çok kıymetli Milli Görüşçüler.
Bugün Hakkâri’de, Ağrı'da, Diyarbakır'da, Şırnak'ta o cennet parçası bereketli topraklarda yaşayan vatandaşlarımızın kırgınlıkları var, kızgınlıkları var, üzüntüleri var, haklı oldukları noktalarda elbetteki var.
Çünkü ülkemizin her bölgesinde var olan işsizlik, ekonomik sıkıntılar, eğitimsizlik, adaletsizlik, geçim derdi, yatırım eksikliği o bölgelerimizde daha çok var.
Ancak bizim Milli Görüş olarak 50 seneden beri söylediğimiz gibi, biz millet olarak aynı inancın evlatlarıyız.
Biz aynı ruh köküne sahibiz.
Ayrı gayrılık ve çatışma bize asla yakışmaz.
Biz millet olarak bin senedir beraberiz.
Malazgirt'te beraberdik.
İstanbul'da beraberdik.
1915'te Çanakkale'de beraberlik.
1974'te Kıbrıs zaferinde beraberlik.
Bundan sonra da mutlaka beraber olacağız inşallah.
Biz ne diyoruz; 50 seneden beri diyoruz ki; bir kimse nasıl ki vücudunun herhangi bir uzvundan vazgeçemezse, bizde doğu ve güneydoğudaki vatandaşlarımızın kardeşliğinden asla ve asla vazgeçemeyiz.
Milli Görüş olarak bu konuda en önemli şiarımız Türk’le Kürdü birbirinden ayırırsan ortada ne Türk kalır ne Kürt.
Amma Türk ve Kürt birlikte olursa karşısında ne Amerika, ne İsrail, ne de Siyonizm durabilir.

Aynı durum Arap kardeşlerimiz için, roman kardeşlerimiz için, Laz, Çerkez, Abaza, Gürcü bu ülkedeki her ırka mensup kardeşlerimiz için de geçerlidir.
İşte bu sebeple gençlerimizin ve yeni nesillerimizin doğuda ve güneydoğuda ve batıda bu şuurla yetiştirilmeleri, bu bilinçle yetiştirilmeleri, İslâm kardeşliği bilinci ile eğitilmeleri kurtuluşun anahtarıdır.
Ve bu sorunun en önde gelen çözümüdür.
Öğretmenin gitmediği, doktorun gitmediği, hastanenin gitmediği, yatırımın gitmediği yere, İslam'ın gitmediği yere askerle, polisle, silahla, topla gitmeyeceğiz.
Devlet olarak o bölgeye, o bölgedeki kardeşlerimize önce şefkat elimizi uzatacağız.
Gardiyan değil garson devlet anlayışıyla, vatandaşına tepeden bakan değil, vatandaşına hizmet eden anlayışla o bölgeye şefkat ve merhamet elini uzatacağız inşallah.
En kapsamlı maddi ve manevi kalkınma hamlesini o bölgede gerçekleştireceğiz.
Doğu ve güneydoğuda bugüne kadar kurulan kalekarakollarının en az 5 misli meslek eğitim merkezi en az 5 misli de fabrika kuracağız.
Gelir ve yatırımları mutlaka adil bir şekilde dağıtılmasını sağlayacağız.
Ve biz bu sorunu askerimizle, polisimizle, silahlı güçlerimizle değil, o bölgedeki halkımızla el ele vererek hep birlikte bitireceğiz inşallah.


Böyle tarihi bir kongrede, böyle önemli bir günde, kanayan yaralarımızdan bir diğeri olan aile ve sosyal politikalarada değinmemiz gerek.
Biz aile ve sosyal hayatla ilgili kanunlarımızı bu mevcut iktidarın yaptığı gibi dış güçlerin, Avrupa Birliği'nin dayatmaları ile değil, inancımıza, tarihimize, değerlerimize ve kültürümüze uygun şekilde düzenleyeceğiz.
Gelir gelmez İstanbul Sözleşmesi gibi gayri ahlaki sözleşmeleri yırtıp atacağız inşallah.
Biz her fırsatta ne diyoruz; Para kaybedebiliriz. Allah vermesin toprak da kaybedebiliriz.
Ancak bunların hepsini bir şekilde geri kazanabiliriz.
Fakat ahlaki erozyonla bir nesli kaybedersek onu bir daha geri getiremeyiz.
Ve bu milletin yok oluşuna hizmet etmiş oluruz.
Sadece İstanbul Sözleşmesi değil. Yine bu iktidar döneminde çıkarılan Avrupa Birliği dayatması 6284 sayılı kanun...
Sözde aileyi korumak için çıkartıldı. Ancak aileleri perişan etti. Bütün yuvaları perişan etti.
Bu 6284 sayılı kanun nedeniyle son 2,5 yılda tam 746 bin baba eşinin beyanıyla evden uzaklaştırıldı, evlatlarından uzaklaştırıldı, yuvasından uzaklaştırıldı.
Bu kanun yüzünden bu ülkede tam 746 bin yuva dağılma ve parçalanma noktasına geldi.
Allah aşkınıza bu mu sizin aile ve sosyal politikalarınız?
Bu mu sizin adaletiniz?
Aileyi yok ederseniz bütün bir toplumu yok etmiş olursunuz. Bundan haberiniz yok mu sizin.

Biz Yeniden Refah Partisi olarak bütün bu batı dayatması kanunları elimizin tersiyle kaldırıp atacağız.
Biz ailenin devamlılığını esas alan kanun ve düzenlemeleri gerçekleştireceğiz.
Kadın ve erkeği karşı karşıya getiren, aileleri parçalayan, boşanmayı kolaylaştıran ve özendiren her türlü anlayışa ve düzenlemeye son vereceğiz.
Bu Avrupa'nın bize aile konusunda verebileceği ne olabilir.
Ahlaki anlamda çökmüş, çürümüş batının, Avrupa'nın bizi de kendi bataklığına çekmesine asla müsaade etmeyeceğiz.
100 sene önce Çanakkale'den geçemeyen batılılar, bugün çanak antenlerden ve internetten geçerek evlerimize kadar girdiler.
Bugün Türkiye'de zehir televizyonlardan akıyor.
Televizyon programları doğrudan doğruya aile hayatımızı hedef alıyor.
Dış güçler ve medya aracılığı ile adeta ailelerimizin kozmik odasına girmiş durumdalar.
İşte Türkiye'mizin bir diğer acı gerçeği de budur maalesef.
Yeniden Refah iktidarında bizim değerlerimize uygun olmayan hiçbir programın halka açık kanallarda yayınlanmasına müsaade etmeyeceğiz.
Bu konuya sahip çıkması gereken RTÜK’ü mutlaka ama mutlaka ıslah edeceğiz.
Geleceğimiz olan gençlerimiz, üyeleri, mensupları, yönetimi çok büyük oranda gençlerden oluşan Yeniden Refah partimizin en önemli, en öncelikli konularından bir tanesidir.

Biz Yeniden Refah olarak gençlerimize en büyük iyiliği onlara yatkın oldukları, sevdikleri alanda kaliteli ve tüm dünyada geçerli bir eğitim vererek, onların sevdikleri ve yatkın oldukları alanda meslek sahibi ve iş sahibi yaparak yapmış olacağız.
Ancak buna ilaveten gençlerimize verilen üniversite burslarının miktarını mutlaka arttıracağız.
Bu verdiğimiz bursları mezun olup işe girdikten sonra devlet olarak geri almayacağız.
Devlet olarak gençlerimize hediye edeceğiz.

İnşallah gençlerimize evliliklerinde, ev sahibi olmalarında, düğün masraflarında bir kereye mahsus olmak üzere devlet olarak geri ödemesiz katkıda bulunacağız.

Bu ülkede gençlerimiz hayata ilk adımını atarken burs borcu ile düğün ve ev kurma borcu ile atmayacaklar.
Bu ülkede gençlerin yüzü de Yeniden Refah'la gülecek.

Ve son olarak buradan ifade etmek, vurgulamak istediğimiz husus şudur:
Biz Yeniden Refah Partisi olarak ne iktidarın, ne de muhalefetin koltuk değneği ya da arka bahçesi değiliz.
Biz Yeniden Refah Partisiyiz.
Biz Milli Görüşürüz.
Biz 1969'dan beri doğru ve faydalı siyasetin adresi olduk.
Biz 1969'dan beri hayra motor şerre fren olduk.
Bundan sonra da aynı şekilde devam edeceğiz inşallah.
Biz Yeniden Refah Partisi olarak doğruya doğru diyeceğiz, yanlışa yanlış diyeceğiz.
Doğrunun her zaman her yerde yanında olacağız.
Yanlışa da her zaman her yerde karşı çıkacağız.
Doğruyu kim yaparsa yapsın takdir ve tebrik edeceğiz.
Yanlışı da kim yaparsa yapsın bu yanlıştır diyeceğiz.
Yanlış yapanların karşısında duracağız.

Biz Yeniden Refah Partisi olarak siyaseti kavga etme yeri değil, milletin derdine derman olma yeri olarak göreceğiz.
Biz yapılan hizmeti takdir ve tebrik edeceğiz.
Eksiklerin tamamlanması, yanlışların düzeltilmesi için bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da bütün gücümüzle mücadele edeceğiz.
Cenab-ı Allah bu çıktığımız yolda bizleri muzaffer eylesin.
Bir kırk yılda, bir 50 yılda merhum liderimiz Erbakan hocamızın gösterdiği hedeflere, ikinci 50 yılda bu salonu dolduran sadıklarla, hanımlarla, gençlerle,ak saçlılar ile aksakallılarla hep birlikte ulaşmayı nasip etsin.
Cenab-ı Allah Yeniden Refah Partimizi, Milli Görüş hareketini muzaffer eylesin.
İnsanlığın, İslam âleminin, milletimizin kurtuluşuna bu kongremizi ve bu gayretli çalışmalarımızı vesile eylesin.
Burada sözlerimi noktalarken Yeniden Refah Partimizin bu ilk büyük kongresinde milletimizin çektiği maddi ve manevi sıkıntılarının kurtuluşunun Milli Görüş anlayışında ve o anlayışın bugünkü tek temsilcisi olan Yeniden Refah Partisinde olduğu gerçeğini bir kez daha en gür seda ile hep birlikte haykırıyoruz.
Yeniden Refah Partimizin bu tarihin büyük kongresinde geleceği inşa edecek tertemiz genç kadrolarını aziz milletimize takdim ediyoruz.
Bu kongremizde milletimize ve tüm dünyaya ‘’Burada Gelecek Var’’ diyoruz.
Bu kongremizde milletimize "Mahzun olmayın. Karamsarlığa kapılmayın. Artık çare var. Artık umut var. Artık Yeniden Refah var. Artık biz varız" diyoruz.
Bu her türlü tarifin üzerinde, bu kelimelerle tarif edilemeyecek güzellikteki bu atmosfer, Edirne'den Ardahan'a, Antalya'dan Sinop'a kadar tüm Türkiye'ye, Fas'tan Endonezya'ya kadar tüm İslam âlemine artık umut var, artık Yeniden Refah var, artık biz varız diye haykırıyoruz. Elhamdülillah.

Ve buradan son olarak yıllardan beri yana yakıla Ömer’leri arayanlara sesleniyoruz.
Ve diyoruz ki;
Ömerler de, Aliler de, Osmanlar da, Ebubekirler de, Yeniden Refah kadrolarında fazlasıyla mevcuttur.
Ve biz ilk seçimde onları iktidara taşıyacağız inşallah.
Yeni dönemin, zaferlerin, Milli Görüş'ün ikinci 40 yıldaki Yeniden Şahlanış ayının müjdecisi olan tarihi kongremiz hayırlı ve uğurlu olsun.
Bu tarihi kongremiz, Yeniden Refah Partimizin bu birinci kongresi,'Yaşanabilir Türkiye'nin, Yeniden Büyük Türkiye'nin, yeni ve adil bir dünyanın bir an evvel kurulmasına vesile olsun inşallah.
Cenab-ı Allah hepinizden razı olsun.
Bir kez daha bütün delegelerimize, kurucularımıza,genel başkan yardımcılarımıza, il ve ilçe başkanlarımıza, hanım ve gençlik teşkilatlarımıza, bu organizasyonda emeği geçen 7'den 70'e bütün isimsiz kahramanlara, Türkiye'nin dört bir yanından dün geceden çıkıp gelen, uykusuz kalan hanımı ile erkeğiyle, genciyle yaşlısıyla, siz kardelenlere, siz serdengeçtilere, siz sadık ve samimilere bir kez daha selam olsun.
Bir kez daha teşekkür ediyorum.
Kongremiz hayırlı olsun.
Günümüz hayırlı olsun.
Allah'a emanet olunuz.

Yayın Tarihi: 22 Kasım 2019 | Yayın Saati: 20:29:21