SÄ°YASÄ° Ä°ÅžLER BAÅžKANLIÄžI HAFTALIK RAPORU 06.06.2020

AMERÄ°KA’DA YAÅžANAN SON GELÄ°ÅžMELER

Malum olduÄŸu üzere geçtiÄŸimiz günlerde ABD’nin Minneapolis kentinde son derece ibretlik bir olay yaÅŸandı.  Amerikan polisi sahte para kullandığını iddia ettiÄŸi George Floyd isimli Afrika kökenli bir vatandaşın üzerine acımasızca çullandı ve herkesin gözü önünde boÄŸarak öldürdü. 

Bu son derece üzücü görüntü tam bir zalimlik ve vahÅŸet tablosu olarak hafızalara kazındı ve tarihe geçti...

Bu korkunç sahnenin kıvılcımıyla ABD’nin birçok eyaletinde baÅŸlayan protesto olaylarının önü de bir türlü alınamıyor.

ABD’de yüzyıllardır ırkçı bir anlayışla dışlanan, haksızlığa uÄŸrayan Afrika kökenli Amerikalılar, George Floyd olayı sonrasında baÅŸlattıkları protesto hareketleriyle “artık yeter” demektedir.  Bu son olaylarla birlikte Amerika’daki hakim güçlerin tarihten gelen ‘Efendi-Köle’ zihniyeti, ırkçı, çifte standartçı, baskıcı anlayışı bu kez büyük bir dirençle karşı karşıya kalmıştır.

Peki bu olaylar karşısında ABD Yönetimi ne yapıyor ??

ABD Yönetimi dünya genelinde küresel emperyalist anlayışı gereÄŸi, kendi çıkarları gereÄŸi, aslında uluslararası hukuk normlarına göre terör örgütü olan, bulundukları bölgede karışıklık çıkaran, ÅŸiddet uygulayan bir kısım unsurları “özgürlük savaÅŸçıları” olarak adlandırıp bunlara meÅŸruiyet kazandırmaya çalışırken, diÄŸer taraftan kendi ülkesinde haksızlık ve çifte standart karşısında tepkisini ortaya koyan, kendi vatandaşı olan göstericileri bizzat ABD BaÅŸkanı Trump’ın aÄŸzından “üzerlerine orduyu göndermekle” tehdit ediyor. Bu tutum da “dünyaya demokrasi ve insan hakları dersleri vermeye kalkan” ABD Yönetimi’nin çifte standartçı, çeliÅŸkili ve iki yüzlü tavrının açık bir göstergesidir.

Åžimdi tekrar tüm bu yangının kıvılcımı olan George Floyd hadisesine dönecek olursak;

Bizim ülkemizde bir polis memurumuzun 90 yaşında bir ninemizi sırtında taşıyarak evine götüren fotoÄŸrafını düÅŸünün, bir de insanlıktan nasibini almamış, kul haklarından, ÅŸefkat ve merhametten bihaber  Amerikan Polisi’nin ve ordusunun haline bakın.  Bizim polisimize, bizim milletimize elbette ki bu yakışır. 6 asır boyunca 3 kıtada adaletle hükmeden,  gittiÄŸi her yere huzur ve barış götüren bir ecdadın torunları olan bizlere yakışan budur.

Amerikan polisinin bu tavrı bizleri hiç ÅŸaşırtmamıştır.  NEDEN ?  Çünkü bu son yaÅŸadığımız olay 1800’lü yıllarda Kızılderililere yapılanlarla, 1960’lı yıllara kadar Amerika’daki tüm Afrika kökenlilere köle muamelesi yapılmasıyla, Ebu Gureyb’de, Guantanamo ve Afganistan’da yapılan zulümlerle aynıdır da onun için. 

Bütün bu olaylar birleÅŸtirilince ABD’yi yönetenlerin, ABD’de güç ve yetki sahibi olanların gerçek zihniyeti bir kez daha ortaya çıkmaktadır.

Nedir o zihniyet ??  Kaba kuvveti hak sebebi sayan, “güçlüysem haklıyım, güçlüysem istediÄŸimi yaparım” zihniyetidir.  Kendisi gibi olmayana zulmetmeyi, kendi menfaati için güçsüzü ezmeyi normal sayan bir zihniyettir. Zihinsel kodlarında ÅŸefkat, merhamet ve müsamaha diye birÅŸey olmayan bir zihniyettir.

Amerika’da yaÅŸanan tüm bu olaylar ABD Yönetimi’nin temel söylemlerini oluÅŸturan ve küresel olarak uygulanması için çalıştıklarını ifade ettikleri   “demokrasi, eÅŸitlik, özgürlük, insan hakları” gibi kavramlarla bizatihi kendilerinin hiçbir alakaları olmadığını da bir kez daha göstermiÅŸtir.

MÄ°LLÄ° GÖRÜÅž TAM 50 SENEDÄ°R NEDEN “Amerika bizim gerçek manada dostumuz olamaz” DÄ°YOR, NEDEN “Amerika’dan bize bir hayır gelmez” DÄ°YOR, NEDEN Amerika bizim ortağımız olamaz diyor ?? 

Ä°ÅžTE BUNUN Ä°ÇÄ°N …  ZÄ°HNÄ°YETLERÄ° BOZUK DA ONUN Ä°ÇÄ°N…

YaÅŸanan bu söz konusu olayın diÄŸer önemli boyutu da ÅŸudur;

ABD Polisi hangi gerekçeyle o Afrika kökenli vatandaşın üzerine çullanıp öldürüdü ?? O vatandaÅŸ bir mal veya hizmet karşılığında, bir emek karşılığında sahip olunmamış bir banknotu kullanmaya kalktı diye ...

Peki ya bir avuçluk imtiyazlı zümrenin elinde bulunan FED (Federal Reserve) tarafından, yıllardır basılan yeÅŸil kağıt, milyarlarca Amerikan Doları karşılıksız deÄŸil mi ??  Elbette ki karşılıksız ...Niçin ?? Çünkü karşılığında bir mal, hizmet, emtia olmadan karşılıksız olarak basılıyor da onun için.

FED’in sahipleri sadece kağıt, mürekkep ve matbaa makinesinin elektrik sarfiyatı karşığında milyarlarca dolar basıyor ve bu karşılıksız, sadece yeÅŸil bir kağıttan baÅŸka bir ÅŸey olmayan Amerikan Doları’yla bütün dünyanın ürettiÄŸi mal ve hizmete yattıkları yerden sahip oluyorlar.

Ve böylelikle bu yeÅŸil kağıtla, yani en önemli sömürü aracıyla bütün dünyayı sömürüyorlar.

ASIL HIRSIZLIK BUDUR, ASIL HAKSIZLIK BUDUR, BU EN BÜYÜK ZULÜM VE EMEK SÖMÜRÜSÜDÜR ...!!

Ä°ÅžTE BU DA MÄ°LLÄ° GÖRÜÅž’ÜN 50 SENEDEN BERÄ° SÖYLEDİĞİ BÄ°R DÄ°ÄžER GERÇEKTÄ°R.

Ä°ÅŸte bu sebeple Afrika kökenli Amerikalı George Floyd’un “nefes alamıyorum” diye haykırışı aslında, tüm dünya genelinde imtiyazlı zümrenin zulmünden ve sömürüsünden bunalan 7 milyar insanın haykırışıdır …!!

Bizler de Yeniden Refah Partisi olarak bütün bu gerçekler ışığında;  kuvveti, imtiyazı, menfaati hak sebebi sayan, bozuk zihniyetli ve bozuk sicilli ABD’nin,  AB’nin, G-20’nin peÅŸinden giderek DEĞİL,  Yeniden Büyük Türkiye’yi kurarak ve Türkiye’nin öncülüÄŸünde de Ä°slam BirliÄŸi’ni ve tüm ezilenlerin birliÄŸi olan D-160’ı kurarak kurtuluÅŸa ereceÄŸimizi haykırıyoruz.

--------------------------

 

‘ASKIDA VEKÄ°L’ UYGULAMASINA KARÅžIYIZ

Siyasi tarihimiz, bir partiden seçilip, baÅŸka siyasi partilerde siyaset yapan milletvekili örnekleriyle doludur. Bunun en önemlilerinden birisi, siyasi tarihimizin ayıbı olarak hafızalara kazınan “GüneÅŸ Motel” operasyonudur. 1977 seçimlerinde, Adalet Partisi’nden seçilen 11 milletvekili, partilerinden istifa ederek, Cumhuriyet Halk Partisi’nin kuracağı hükümeti desteklemiÅŸler ve bu vekillerin çoÄŸunluÄŸu, kurulan hükümette bakan olarak görev almışlardır. CHP, hükümet kurmak için yeterli olmayan milletvekili sayısını, muhalefet milletvekillerini bakanlık koltuÄŸu karşılığında transfer etmek suretiyle tamamlamış ve hükümet olmuÅŸtur. Siyasi ahlakı ve seçmen iradesini yok sayan bu ayıp, “ GüneÅŸ Motel Vakası “olarak siyasi tarihimizde yerini almıştır.

Bugün de Anamuhalefet Partisi, yeni kurulan partilere çaÄŸrıda bulunarak, seçimlere katılma hakkını kazanabilmeleri için, geçen seçimde uyguladıkları yöntemi hatırlatarak; “Ödünç Vekil” vermeye hazır olduklarını beyan etmiÅŸtir. Yapılması ihtimal dahilinde olan bir erken seçimde aynı yöntemi kullanacakları anlaşılmaktadır.

Burada milletimiz ÅŸu soruyu sormaktadır; Kendi partilerinden istifa eden milletvekilleri gerçekten ideolojik olarak partilerinden ayrılmış mı olmaktadırlar ? Yeni geçtikleri partiye gerçekten gönül vermiÅŸ bir üye ve vekil mi oluyorlar ? Bu sorulara ‘evet’ cevabını vermek elbette ki mümkün deÄŸildir. Bir senaryo yazılıyor ve tüm milletin gözü önünde bir oyun sergileniyor. Her ÅŸey bittikten sonra “Evli evine, Köylü köyüne” gidiyor.

EÄŸer bu tür uygulamalar, devam ederse, Ülkemiz ve Siyasi Partilerimiz, sürekli olarak iç ve Dış destekli operasyonlara ve komplolarla karşı karşıya kalacaktır. Millet irademiz sürekli zedelenecektir.

Aziz milletimizin, güzel bir hasleti var, imkanı olanlar, ihtiyaç sahiplerine ulaÅŸması için, parasını kendileri ödedikleri ekmekleri, fırında veya bakkalda bulunan, bu iÅŸ için ayrılmış sepete bırakırlar. Ä°htiyaç sahipleri de para vermeden, ihtiyaçları kadar ekmeÄŸi buradan alırlar. Anadolu topraklarında bu güzel adet yıllardan beri vardır. Atalarımız “TeÅŸbihte hata olmaz” derler. Biz de Yeniden Refah Partisi olarak, “Askıda Vekil Uygulamasına” karşı olduÄŸumuzu bildirmek isteriz.

Kim “er meydanı”na çıkmak istiyorsa, bu meydana çıkmanın ÅŸartlarını taşıması gerekmektedir. Aynen Yeniden Refah Partimiz gibi, Türkiye genelinde teÅŸkilatlanmasını tamamlayarak, alnının teriyle, bileÄŸinin gücüyle, yarışa katılma hakkını kazanması gerekmektedir. Aksi halde milletimizin egemenlik hakkı ve millet iradesi çiÄŸnenmiÅŸ olur.

…………………………………………………………………………

 

ETKB’ININ LÄ°NYÄ°T REZERVLERÄ° HAKKINDAKÄ° RAPORU, TERMÄ°K SANTRALLERÄ°N ARTIRILMASI Ä°ÇÄ°N BÄ°R SPEKÜLASYONDUR

GeçtiÄŸimiz 2019 yılında en çok konuÅŸulan, bu yıl da en çok konuÅŸulacak konulardan biri de elektrik enerjisi elde etmek için linyit ve/ veya kömür kullandığımız termik santraller olmuÅŸtur.

Enerji Tabii Kaynaklar Bakanlığımızın resmi beyanlarına göre 2005 yılına kadar bulunan bütün Linyit rezerv miktarımız 8,3 Milyar tondur. ETKB resmi sitesine göre, bu rakam mevcut Hükümet döneminde 19,3 Milyar tona çıkarılarak büyük bir mühendislik mucizesi( !) gösterilmiÅŸtir. Bir baÅŸka deyiÅŸle bütün Cumhuriyet döneminde bulunandan çok daha fazla son ondört yılda bulunmuÅŸtur.

Esasında Hükümet tarafından yapılmak istenen ÅŸey, Linyit ile çalışan Termik santrallerinin önünü açmak için yeni rezervler bulduk haberini yaymaktan baÅŸka bir ÅŸey deÄŸildir. Termik santral izinlerin verilebilmesini haklı gösterebilmek için yeni rezervlerin bulunduÄŸu ilan edilmeli, toplum hazırlanmalıdır. Halen Linyit/ kömür kullanan 42 termik santral bulunmaktadır. Ayrıca Hükümetimizin 2019 yılı itibariyle üretim lisansı verdiÄŸi, 3995 MW gücünde 6 santral; Ön lisans alan 2240 MW gücünde yedi santral ve plan safhasında olan 2950 MW gücünde yedi termik santral daha bulunmaktadır. Bunlar yetmezmiÅŸ gibi ithal kömüre dayalı 8794 MW santral gücünü, 18086 MW gücüne çıkarmak için lisanslar vermiÅŸtir. Sadece geçen yıl ithal kömüre ödediÄŸimiz rakam 4 milyar dolardır. Gelecek pek parlak gözükmemektedir.

Termik santrallere Filtre takma mecburiyeti koyması ise sadece sade vatandaşı oyalamaktan ibarettir. Termik santrallere Filtre takmak da tam çözüm olmayacaktır, zira atıkların hepsi tutulamamaktadır! Desülfürizasyon ünitesi (Flue Gas Desulfurization - FSD) SO2 gazının % 95’ini tutabilmektedir. Bu eski filtreler kömürle çalışan termik santralların NOX, CO, O3 gibi diÄŸer atıklarını filtre etmez. Toz ve kül tutmaya yarayan elektrostatik filtreler % 95 - 99 oranında iÅŸe yarasa da, bir termik santralin en sık arızalanan üniteleri elektrostatik filtreler olduÄŸundan ve her arıza süresince Santral sahiplerince üretimin durdurulup durdurulmayacağı belirsiz olduÄŸundan, bu ünitelerin ne kadar iÅŸe yarayacağı da kuÅŸkuludur.

Takılacak yeni filtrelerin bütün gazları tutacak kabiliyette yeni teknolojilere sahip olması gerekir. Elektrostatik kül-toz tutucu filtreler de, her dolduÄŸunda, temizlenmediÄŸi sürece üretimi durduran elektronik uyarıcıya sahip olmalıdır.

Santral çevresindeki tarım topraklarına atılan ve biriken küllerin yaydığı Radon222 gazı önce Polonyum210’a, daha sonra da kurÅŸun 206’ya dönüÅŸerek, hem toprağı hem de havayı kirletmektedir.

Bu arada Son üç yılda rekor düzeyde (97 GW) kömürlü termik santral kapatılmıştır. Åžubat 2018 itibarıyla, on Avrupa BirliÄŸi (AB) ülkesi (Avusturya, Belçika, BirleÅŸik Krallık, Danimarka, Finlandiya, Fransa, Hollanda, Ä°sveç, Ä°talya, Portekiz) elektrik üretiminde kömür kullanımını sonlandırdı veya 2030’a kadar sonlandıracağını açıkladı. Bu bilgiler de, AB’ye girmek için çabaladığını ifade eden Hükümet tarafından ciddiye alınmalıdır.

KONUYLA Ä°LGÄ°LÄ° TV PROGRAMIMIN LÄ°NKÄ°: https://www.youtube.com/watch?v=42rqZgSo_pM&t=555s

ETBK resmi sitesi KÖMÜR REZERV Linki: https://www.enerji.gov.tr/tr-TR/Sayfalar/Komur

Prof.Dr.DoÄŸan AYDAL

Yeniden Refah Partisi Genel Başkan Yardımcısı

AR-GE Başkanı

 

…………………………………………………………………………..

 

HAK VE ADALET MERKEZLÄ° MÄ°LLÄ° GÖRÜÅž HAREKETÄ°’NÄ°NTARÄ°HÄ° VE FÄ°KRÄ° TEMELLERÄ°

Prof.Dr. Arif ERSOY*

D- Hayat Anlayışı

Dünya hayatı insan için geçicidir. Dünya imtihan yeridir. Bu nedenle kâinatta her ÅŸeyi çift olarak yaratan Allah, insanlara farklı iki alternatif arasında tercih özgürlüÄŸü vermiÅŸtir. Gezegenimizin en geliÅŸmiÅŸ varlığı olan insan hem yeryüzü imar ve ıslah edebilir. Hem de ifsat edebilir. Bakterilerin bir kısmı tahrip eder; bir kısmı ise, tamir eder. Yeryüzünü imar ve ıslah edenler hep insanlığı ileriye taşırlar. Dünyada barış ve dayanışmayı saÄŸlarlar. Yeryüzünde ifsat (bozgunculuk) çıkartanlar ise sürekli çatışma ve savaÅŸlara yol açarlar. Islah edilmesi mümkün olmayan köhne yapıları yıkarlar. Hak ile batıl mücadelesi, bir bakıma imar ve ıslah edenler ile ifsat ve tahrip edenler arasında sürüp giden mücadele tarihidir. Hazreti Âdem’den bugüne kadar devam eden bu mücadelede her zaman tercihini Hak ve adaletten yana yapanlar kazançlı çıkmışlardır. Geçici yenilgiler, tercihini Hak ve adaletten yana kullananların daha iyi hazırlanmaları ve eksikliklerini gidermeleri için toparlanmayı saÄŸlama amacına yöneliktir. Daima Hakkı üstün tutanlar galip gelmiÅŸler ve geleceklerdir.

 

Ä°nsan bu dünya hayatında başıboÅŸ deÄŸildir. Herkes yaptıklarından sorumludur. Yaptıklarının neticesini bu dünyada ve gelecek dünyada görecektir. Nihai hesabını ahirette Allah’a verecektir. Ä°nsanların en güvenilir önderleri olan peygamberlerin verdikleri habere göre yeryüzünü imar ve ıslah etmek için çalışanlar cennete; ifsat ve tahrip edenler de cehenneme gidecektir. Bu dünya elde edilen geçici ve ÅŸahsi baÅŸarılar, baÅŸarılı olanların haklı olup olmamasına baÄŸlı deÄŸildir. Nihai hesabın verileceÄŸi Allah (c.c.) adili mutlaktır.

 

Toplumlar, üyelerinin imar ve ıslah kabiliyetini geliÅŸtirmiÅŸler ise, bu dünyada mükâfatını göreceklerdir. Örnek toplumlar olacaklar ve ülkelerini barış diyarı (Silm Yurdu) haline getireceklerdir. Sosyal yapılarını egemenleri haklı kılacak ÅŸekilde oluÅŸan toplumlarda fitne fesat devam edecek ve yapılan zulmün karşılığını dünyada göreceklerdir. Hiçbir toplum ve devlet zulümle âbad olmamıştır. Ülkesini barış yurdu haline getirememiÅŸtir. Toplumlar yaptıkları kötülüklerin cezasını bu dünyada görürüler.

 

EÄŸer insan, ilmi gerçekleri esas alır ve tercihini hak ve adaletten yana kullanır, sosyal hayatta barış ve dayanışmayı saÄŸlar ise, yani “ıslah” ve “imar” görevini yerine getirir ise, dünyadaki imtihanı kazanır. Åžayet tercihini, baskı ve dayatmacı yönetimleri desteklemek ve yeryüzünde haksızlıklara ve çatışmalara yol açanlardan yana kullanırsa, imtihanı kaybeder. Yaradılış gayesine aykırı hareket etmiÅŸ; fesat ve bozgunculuÄŸa ortam hazırlamış olur.

 

BeÅŸeriyeti tevhide ve adalete inanmaya davet eden peygamberler, sosyal hayatta hukukun üstünlüÄŸünü saÄŸlama ve adaleti tesis etmede örnek ve önder olmuÅŸlardır. Peygamberler ve onların yolunu takip eden düÅŸünürler, insanları ıslaha ve barışa (silme) davet ettiler. Söylem ve önlemleriyle insanlığa yol gösterdiler.

 

E- Toplum Anlayışı

Ä°nsan, hem ferden kiÅŸilik sahibidir. Hem de içinde yaÅŸadığı toplumun üyesidir. Ä°nsan toplum içinde eÄŸitilir.Toplum bir bakıma insanı yetiÅŸtiren bir öÄŸretim ve eÄŸim ortamıdır. Ä°nsanı toplumdan ayrı düÅŸünmek mümkün deÄŸildir. Toplum kiÅŸilerin hayatını sürdürmek için vardır. Fertler toplum içi deÄŸildir. Ä°slam fertle toplum arasında denge saÄŸlayacak ilkeleri içerir. KiÅŸilerin yapması ve toplumun yapması gereken iÅŸler net ve açıktır. Ferdin yapamadığı iÅŸleri toplum yapar. Hem Sosyalizm, hem de Kapitalizm fert ile toplum arasında denge saÄŸlayamamışlardır. Sosyalizmi toplumu ferdin önüne geçirmiÅŸ ve ferdin mutlu ve huzurlu olmasını saÄŸlayacak bir ortam oluÅŸturmadığı gibi Kapitalizm ferdi öne çıkarırken hem toplumu, hem de ferdi egemenlerin hizmetkârı haline getirmiÅŸtir. Ä°slam’da fertle toplum arasında menfaat çatışması yoktur. Menfaat paralelliÄŸi vardır. Ferdi geliÅŸme toplumu da geliÅŸtirir. Fertleri ihmal edilen toplum geliÅŸemez. Fertle toplum menfaati arasında dengenin bozulması hem ferdi, hem de toplumu olumsuz yönde etkiler.

 

Bedenimizin bir parçasının bedenden koparılmasıyla o parçanın canlılığının son bulması gibi, insanın toplumdan ayrılması varlığının son bulmasına yol açar.  Toplumun üyesi olan insan,KiÅŸiliÄŸe sahiptir. KiÅŸi olarak sorumludur. Özgür olarak yaÅŸamak insanın temel arzularından birdir. Özgürlük ancak hukukun üstün olduÄŸu bir ortamda saÄŸlanır. Haklının güçlü olduÄŸu ve keyfi kuralların uygulandığı bir ortamda insanın özgürlüÄŸü sınırlıdır ve egemenlerin belirlediÄŸi daire içinde söz konusudur. Ä°nsan iradesini baÅŸkaların hak ve hukukunu zedelemeden serbestçe kullanabilmelidir. Söylem ve eylemleriyle baÅŸkalarının özgürlüÄŸünü ihlal edenlerin özgürlüÄŸü bir bakıma tahakkümdür. BaÅŸkasının üzerinde hukuk dışı tahakküm kurmak isteyenler kendi hak ve özgürlüklerinin ihlal edilmesine ortam hazırlarlar. Fert ile toplum iliÅŸkiler, hukukun üstünlüÄŸü ilkesine göre denge içinde sürdürülmelidir. Haklı olanı güçlü kılmayan toplum, despotların baskısından kurtulma ÅŸansını kaybeder.

 

Ä°nsanın yeteneklerinden kaynaklanan bütün ihtiyaçlarının birey tarafından tek başına karşılanması mümkün deÄŸildir. Bundan dolayı insan, toplum içinde yaÅŸama zorunda olan bir canlıdır. Ä°htiyaçların ortaklaÅŸa karşılanması için toplum içinde iÅŸ bölümü, yardımlaÅŸma ve dayanışmayı saÄŸlayacak kurum ve kuruluÅŸların tesis edilmesi gerekir.

 

Ä°nsanın, düÅŸünme yeteneÄŸinden kaynaklanan ihtiyaçlarına “ilmi” ihtiyaçlar, hissetme yeteneÄŸinden kaynaklanan ihtiyaçlarına “ahlâkî “ ve “kültürel”, irade yeteneÄŸinin yol açtığı ihtiyaçlarına “iktisadi” ve ünsiyet melekesinden kaynaklanan ihtiyaçlarına ise “siyasi” ihtiyaçlar diyoruz. BeÅŸerin temel ihtiyaçları ilmi, ahlaki ve kültürel, iktisadi ve siyasi ihtiyaçlar olarak sınıflandırabiliriz. DiÄŸer bütün ihtiyaçlar bu dört temel ihtiyacın türevidir.

 

Ä°nanın dört temel ihtiyacın karşılanmasında kullanılan ölçüler ÅŸunlardır:

-       Ä°lmi ihtiyaçların karşılanmasında  “doÄŸru” veya  “yanlış”;

-       Ahlâkî ihtiyaçlarda  “güzel” veya “ çirkin”, “iyi” veya “kötü”;

-       Ä°ktisadi ihtiyaçların karşılanmasında “fayda” veya “zarar” ve

-       Siyaseti ihtiyaçların karşılanmasında ise “adalet ve “zulüm” ölçütleri kullanılmaktadır (A. Ersoy, 1995, s.49-51).

 

Ä°nsanlar, yaradılışları gereÄŸi, dört temel yeteneÄŸinden kaynaklanan bu dört temel ihtiyacını diÄŸer insanlarla birlikte karşılar. Bunun için toplum halinde bir araya gelerek bu ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla çeÅŸitli sosyal müesseseler kurmuÅŸlardır. Sosyal müessesler, dayandıkları dünya görüÅŸü ve sosyal ihtiyaçlara göre tarih boyunca farklı ÅŸekiller almıştır. Medeniyetler, bireysel yeteneklerden kaynaklanan dini- ahlâki, ilmi, iktisadi ve siyasi ihtiyaçların karşılanması amacıyla dini-ahlâki, ilmi, iktisadi ve siyasi farklı müessesler kurmuÅŸlardır. Sosyal yapıyı oluÅŸturan bu kurumların oluÅŸumu ve iÅŸleyiÅŸi toplumların teÅŸkilatlanma tarzına göre farklı olmuÅŸtur.

 

Kâinatta yardımlaÅŸma ve dayanışma hâkim olduÄŸuna gibi insanlar arasında da dayanışma ve yardımlaÅŸma doÄŸaldır ve esastır. Bundan dolayı insanlar bir araya gelerek yardımlaÅŸma ve dayanışmayı saÄŸlayan kurum ve kuruluÅŸlar oluÅŸturmak suretiyle ihtiyaçlarını daha iyi karşılamakta ve ortak sorunlarını daha kolay çözmektedirler. Biri diÄŸerine muhtaç olan insanlar, arasında menfaat çatışması yerine menfaat paralelliÄŸi esas olmalıdır. Sosyal kurum ve kuruluÅŸlar menfaat paralelliÄŸine göre kurulup iÅŸletilmelidir*.

 

Hak Merkezli Dünya GörüÅŸü’ne göre insanlar yaradılışları itibariyle farklı fizik güç ve kabiliyetlere sahiptirler. Her insan gücü ve kabiliyetine göreceli alanlarda baÅŸarılı iÅŸler yapabilirler. Bu bakımdan biri diÄŸerinin yardım ve desteÄŸine muhtaçtır (M. Y. Essid, 1986, s.85-6). Aralarında yardımlaÅŸma ve dayanışma ne kadar arttırılırsa, ihtiyaçlarını o oranda kolay karşılarlar. Toplumu oluÅŸturan bireyler arasında iliÅŸkiler “menfaat paralelliÄŸi” ilkesine göre düzenlenmeli. Taraflar arasında menfaat paralelliÄŸine dayanan ticaret, tarih oyunca serbest olduÄŸu yerlerde iÅŸ bölümü ve dayanışma yaygınlaÅŸtırılmıştır. Bundan dolayı ticari faaliyetlerin serbest cereyan ettiÄŸi her yer ve toplumlarda iktisadi geliÅŸme süreci hızlı olmuÅŸtur.

 

Toplum içinde yaÅŸayan insanlar arasında doÄŸal olarak gruplaÅŸma meydana gelir. Ä°nsanlar arasındaki iliÅŸkilerinde çekicilik olduÄŸu gibi iticilik de söz konusudur. Bazı durumlarda insanlar bir hususta birleÅŸirler, ortak hareket ederler. Bazı durumlarda insanlar arasında ayrışma öne çıkar. Sosyal hayatta esas olan insanları olumlu konularda ortaklaÅŸa hareket etmelerine ortam hazırlamaktır. Olumsuz

 

*Tarih boyunca var olan medeniyetler, iki zihniyet göre kurumsal yapılarını oluÅŸturmuÅŸlardır. Menfaat paralelliÄŸi anlayışına göre kurumsal yapılarını biçimlendiren medeniyetlerde esas alan çatışma deÄŸil, barıştır. Çünkü sosyal hayatta bireyler biri birine muhtaç olduÄŸu gibi sosyal gruplar da biri birlerine muhtaçtır. Bundan dolayı taraflar kendi aralarında nimeti de, külfeti de adil paylaÅŸmalıdırlar. Kuvveti hak nedeni kabul eden zihniyete göre kâinatta çatışma olduÄŸu gibi sosyal hayatta da çatışma vardır. Çatışmada neticede güçlü olan taraf kazanacaktır. Güçlü tarafın oyunun kurallarını belirlemesi doÄŸaldır. Bu zihniyete göre paylaşımın kurlarını tarih boyunca çatışmada kazananlar belirlemiÅŸtir.   

 

Konular da insanlar arasındaki ayrışmayı artırma yerine, insanları ilimi konularda doÄŸruda, ahlaki konularda iyi ve güzelde, iktisadi hususlarda fayda ve yararlı olan mal ve hizmetleri üretmede ve siyasette ise adaleti tesis etmede birlikte hareket etmelerine ortam hazırlanırsa sosyal hayatta barış ve dayanışma tesis edilir.

Peygamberler insanların müspet yönlerini öne çıkartarak sosyal yardımlaÅŸma ve dayanışmayı artırmada örnek ve önder olmuÅŸlardır. Åžeytan ve taraftarları ise, ilimde yalan ve yanlışları yaymakla, ahlâki konularda kötü ve çirkinlikleri öne çıkartmakla, iktisadi alanlarda kaynakları israf ederek ve siyasette ise baskı ve haksızlıkları öne çıkartarak sosyal hayatta çatışma ve huzursuzlukları yayarak yeryüzünü ifsat ve tahrip etmiÅŸlerdir (20 Kuran: sure:5, ayet:91).


Toplumu oluÅŸturan ferler arasında esas olan ortak paydaları artırmak ve çatışmaya yol açacak ihtilafları azaltmaktır. Hak merkezli dünya görüÅŸüne göre sosyal hayatta ortak paydaların artırılması insanların tevhid (tek Ä°lah’a inanma) ve adalet bilincinin geliÅŸtirmekle mümkündür. Peygamberler insanların Tevhid ve adalet bilincini geliÅŸtirerek insanlar arasında ÅŸefkat (merhameti) ve sevgi (meveddet) bilincini geliÅŸtirmede örnek ve rehber olmuÅŸlardır. Peygamberlerini rehber edinen âlim ve mürÅŸitler, insanlar arasında ÅŸefkat ve sevgiyi yayarak sosyal barışı saÄŸlamaya gayret etmiÅŸlerdir.

 

Åžirk ve zulüm, insanlar arasında kin ve nefret yol açar. Åžeytan ve hizbi ise, insanlar arasında düÅŸmanlığı körükler, kin ve nefreti yaygınlaÅŸtırmaya gayret ederler. Åžirk ve zulüm sevgi ve dayanışma bilincini erozyona uÄŸratır. Çatışma ve kavgaları kaçınılmaz kılar. Kuvveti haklı olmanın nedeni sayan zihniyet, insanlık tarihi boyunca sürekli kin ve nefreti artırmıştır.

 

Batılı sömürgeci güçler, son dört yüzyıl boyunca gittikleri her yerde kin ve nefret tohumları ekmiÅŸlerdir. Toplumun katmanları arasında kin ve nefreti yaygınlaÅŸtırarak sömürülerini sürdürebilir kılmışlardır.

 

Tevhid ve adalet inancı, insanlar arasında yardımlaÅŸma ve dayanışma bilincini geliÅŸtirir. Ä°ÅŸ bölümü içinde ortak sorunlarını çözme ve kaynakların verimli kullanılmasına yönelik gayretlerini artırır. Her ferdin ÅŸahsi iÅŸlerini, baÅŸkasının müdahalesine maruz kalmadan kendisinin yapması ve toplumsal iÅŸlerde diÄŸer insanlarla iÅŸ bölümü ve yardımlaÅŸmanın saÄŸlanması sosyal barış ve dayanışmayı artırır. Milli GörüÅŸ’ün dayandığı temel ilkelere göre sosyal hayatta esas olan hayırda yarışmaktır. Fiziki çevreyi imar etmektir. Sosyal çevreyi ıslah emektir.

 

Ä°nsanlar arasında menfaat paralelliÄŸinin saÄŸlanması, ancak sosyal hayatta hukukun üstünlüÄŸü saÄŸlanarak doÄŸal hakların ihlal edilmemesi ve nimet-külfetin adil paylaşılmasıyla mümkündür. Toplum kiÅŸinin hak- hukukunu ve ÅŸahsiyetini korur. KiÅŸi de gerektiÄŸinde canını feda ederek (ÅŸehit olarak) toplumun varlığını korur. Milli GörüÅŸ anlayışı, Kapitalizmde olduÄŸu gibi ferdin menfaatini öne çıkartarak toplumu ihmal etmez. Sosyalizmde olduÄŸu gibi ferdi topluma feda etmez. Fertle toplum iliÅŸkilerini dengede tutmayı amaçlardır.