SİYASİ İŞLER BAŞKANLIĞI HAFTALIK RAPORU - 31 MART 2021

SİYASİ İŞLER BAŞKANLIĞI HAFTALIK RAPORU - 31 MART 2021

 

KONULAR:

  • SAYIN SAĞLIK BAKANIMIZIN DİKKATİNE!
  • İSTANBUL SÖZLEŞMESİ YERİNE GELİN YENİ BİR SÖZLEŞME HAZIRLAYALIM
  • SURİYE İÇ SAVAŞI ONUNCU YILINDA

 

 

SAYIN SAĞLIK BAKANIMIZIN DİKKATİNE!


Sayın Bakanım, öncelikle şunu belirtmeliyim ki; pandemi döneminde sağlık çalışanlarının ortaya koydukları gayret her türlü takdirin üstündedir. Sizi ve Sağlık çalışanlarını, bu fedakârlıklarınızdan dolayı tebrik ediyor, şükranlarımı sunuyorum.


Sayın bakanım; Doktorların ve sağlık çalışanlarının sorunları ile ilgili özet bir bilgi sunmak istedim, dikkatinizi ve gerekenleri istirham ediyorum.


Ben Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları uzmanıyım. Pratisyenlikle başlayan çalışma hayatımı, 35 yıl bilfiil sağlık sisteminin her kademesinde çalışarak tamamladım. Sağlık çalışanlarının yaşadıkları zorlukları iyi bildiğimi düşünüyorum.


Memur Kanununa ve Anayasamıza göre bir memurun haftada 40 saatten fazla çalışması angarya olarak kabul edilir.


Sağlık çalışanları hem zihinsel, hem de bedensel çok yoğun emek verirler. Bulaşıcı hastalıklara yakalanma ihtimalleri, radyasyona maruz kalma riskleri çok yüksektir. Bunlar yetmez, çoğunluğu en az çalışma hayatları boyunca 1-2 kez hasta yakınlarından dayak yerler, yüzlerce kez haksızlığa uğrarlar.


Bir gencin doktor olabilmesi için üniversite giriş sınavından çok yüksek puan alması, ilk % 1’lik dilime girmesi gerekir. 6 yıllık uzun, yoğun, yorucu ve pahalı bir eğitimden sonra Sağlık Bakanlığı’nın uygun gördüğü bir beldeye mecburi hizmete giderler. Görevlerini yaparken, bir yandan da 6 yıllık ders kitaplarını en ücra köşelerine kadar çalışırlar. Neden? Dünyanın en zor sınavlarından biri olan TUS’a girip, çok zorlu rakiplerini geçip, uzmanlık eğitimine yani asistanlığa başlayabilmek için.


Sağlık sisteminin iki kilit gurubu vardır. Biri asistanlar, diğeri de hemşirelerdir. Asistanlar ilk bir yıl boyunca ayda 10 nöbet tutarlar, nöbet sonrası izin kullanamazlar. Üç gün ara ile nöbetçidirler. Bugün mesai’ye gelen asistan nöbetçi ise eve gidemez, o gece de çalışır, sabah olunca eve gidemez, o gün de çalışır, ikinci gün akşam yorgun bir şekilde evine gider. Bu hayat en az 4 yıl sürer. Bu süre sonunda masraflarını cebinden karşılayarak, bir araştırma yapar, tez hazırlar, tez sınavına girer, başarılı olursa, bitirme sınavına girer, başarırsa uzman olur.


Ayda 10 nöbet tutan bir asistan, haftada 80 saat çalışır ve izin kullanamaz.


Sayın bakanım sizden rica ediyoruz, sağlık çalışanlarının haklarını koruyun, onları ve ailelerini sevindirin.


Prof. Dr. Sacit GÜNBEY
Genel Başkan Yardımcısı | Sosyal İşler Başkanı
54. Hükümet Devlet Bakanı

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ YERİNE GELİN YENİ BİR SÖZLEŞME HAZIRLAYALIM

 

Avrupa Konseyi tarafından hazırlanan, Türkiye’nin 11 Mayıs 2011 tarihinde imzaladığı ve 14 Mart 2012 tarihinde ise onayladığı İstanbul Sözleşmesi Cumhurbaşkanlığı’nın 3718 sayılı Kararnamesi ile feshedildi.

 

İstanbul Sözleşmesi’nin kabul edildiği günden bu yana bu sözleşmeye bağlı olarak iç hukukta gerçekleştirilen düzenlemeler ise halen yürürlükte.

 

“Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadele Hakkındaki Avrupa Konseyi Sözleşmesi” adını taşıyan bu metin, içeriğinde barındırdığı maddeler itibariyle asıl olarak adında ifade edilen hedeflere ulaşma maksadından çok daha öteye, farklı hedefleri amaçlamaktaydı.

 

Kadını koruma adı altında, kadına eş olma ve anne olmayı yük olarak gören ve gösteren İstanbul Sözleşmesi, diğer taraftan Toplumsal Cinsiyet Eşitliği başlığı altında eşcinselliği meşrulaştıran ve koruma altına alan bir metin olma özelliğine de sahipti.

 

Başta Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan olmak üzere tüm teşkilat mensuplarımızın büyük gayretleri, konuyu sürekli olarak kamuoyunun gündeminde tutma çabası, sözleşmenin yol açtığı ve açacağı büyük toplumsal yıkımın sonuçlarını anlatması dolayısıyla Yeniden Refah Partimiz İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesinde önemli bir paya sahip olmuştur.

 

Bu nedenle bu sözleşmeyi fesheden Sn. Cumhurbaşkanına teşekkür ederken, milletimizin bu beladan kurtulmasında asıl ve en büyük pay sahibi olan Genel Başkanımıza da ayrıca, hususi olarak teşekkür etmemiz gerekir. Tarih bu süreci yazdığında Dr. Fatih Erbakan ismine ayrı bir sayfa açacaktır.

 

İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesi önemlidir ama asıl olarak bundan sonra yapılması gereken, atılacak adımların doğru atılmasıdır.

 

Öncelikli olarak yapılması gereken bu sözleşmeye bağlı olarak hazırlanan 6284 sayılı AİLENİN KORUNMASI VE KADINA KARŞI ŞİDDETİN ÖNLENMESİNE DAİR KANUN’un yeniden düzenlenmesidir. Bu kanunun bir sonucu olarak ortaya çıkan parçalanmış ailelerin, yıkılan yuvaların yeniden inşası için yeni adımların atılması gerekir. LGBT’yi meşrulaştıracak ve toplumsallaştıracak her türlü çalışmanın önüne geçilecek düzenlenmeler acil olarak yapılmalıdır.

 

Yeniden Refah Partisi olarak çağrımız, yeni, milli ve manevi değerlere bağlı bir sözleşme hazırlanması ve buna bağlı olarak yeni kanuni düzenlemelerin gerçekleştirilmesidir.

 

Kadını ve erkeği bir birey, eş ve anne-baba olarak koruyan, çocuğa uzanacak kirli elleri kıran, erkeği ve kadını birbirlerinin tamamlayıcısı ve en büyük destekçisi kılan, aile kurumunu temel alan, kadına anne olmayı, erkeğe baba olmayı en büyük değer olarak öğreten yeni bir sözleşme.

 

Bu anlayışa sahip yeni nesilleri yetiştirelim. Yetiştireceğimiz yeni nesillerin lügatinden eşcinselliği, LGBTİ’yi, toplumsal cinsiyet eşitliği kavramlarını çıkaralım. Milli ve manevi değerleri önceleyen bir eğitim müfredatı geliştirelim. Bu sapkın kavramları her gün karşımıza çıkaran TV yapımlarını, dizileri sonlandıralım.

 

Gelin bu sözleşmeyi toplumsal bir mutabakatla hazırlayalım ve bu değerleri koruyacak ve yaşatacak yeni bir kanuni düzenleme yapalım. İşlenen her cinayeti, kadın-erkek-çocuk olarak ayırt etmeden en ağır şekilde cezalandıralım. Cana kıyanların vururum, yatarım, çıkarım anlayışıyla hareket etmesinin önüne geçecek olan İdam Yasası’nı tekrar gündeme alalım.

 

Geleceğe umutla bakabilmek, bizi millet olarak ayakta tutan en önemli çimentomuz olan toplumsal yapımızı korumamıza bağlıdır. Toplumsal yapımızı korumak “Türkiye’nin geleceğini Avrupa’da görüyoruz” diyen bir anlayışla mümkün olmaz. Bu anlayış sürdüğü müddetçe İstanbul Sözleşmesi’nin kabul edilmesi gibi, zinanın suç olmaktan çıkarılması gibi yeni yanlış adımlar ortaya çıkacaktır. Doğru adımların atılması, doğru kararların alınması ancak doğru bir anlayışla, Milli Görüş ile mümkün olur.

 

Yeniden Refah Partisi olarak Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan’ın liderliğinde, İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesi için ortaya konulan kararlı tutumu, milli ve manevi değerlere bağlı sözleşmeler ve kanunları yapmak konusunda da ortaya koyacağımızı en güçlü şekilde ifade ediyoruz.

 

 

Zafer Emanetoğlu

Genel Başkan Yardımcısı | Tanıtma Başkanı

 

 

 

 

 

SURİYE İÇ SAVAŞI ONUNCU YILINDA


Suriye’de mevcut Esed Rejiminin masum sivillere yönelik zulüm politikaları nedeniyle yüzbinlerce kişi yaşamını yitirirken, nüfusun yarısına yakını yokluğa, yoksulluğa ve göçe maruz bırakılmıştır.
Özellikle ABD ve Rusya Federasyonu’nun başını çektiği küresel güç odakları, Suriye’deki insani trajediye son vermek yerine, birçok noktada oluşturdukları alan hâkimiyetleri vasıtasıyla çıkar ve güç mücadelesine hız vererek, ülkeyi kaos ve belirsizlik ortamına sürükleyerek içinden çıkılması güç bir hale sokmuş ve büyük bir açmaza dönüştürmüşlerdir.


Suriye iç savaşının onuncu yılında gelinen noktada, küresel güç odaklarının oluşturduğu SDG gibi bölgesel unsurlar da dikkate alındığında, kısa vadede barış, huzur ve istikrarın yeniden tesis edilip edilemeyeceği birer soru işareti olarak karşımıza çıkmaktadır. Özellikle etnisizm ve sekteryanizm payandasına dayalı hareket alanı bulan yeni güç denge unsurları, alan hâkimiyeti konusunda bölgesel gerilim ve çatışmalara yeni ivme kazandırabilecek potansiyele ulaşmış durumdadır.


ABD tarafından devşirilen ve ana gövdesinin PYD ve YPG’nin oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri(SDG) , ülkedeki güç boşluğu ve zayıf merkezi hükümetin otorite oluşturmadaki yetersizliği nedeniyle Suriye’nin kuzeyindeki birçok bölgede baskın güç haline dönüşmüş ve Suriye’nin can damarını oluşturan kuzey doğudaki petrol bölgelerinde kontrolü sağlamış durumdadır. Bu bölgelerdeki mevcut heterojen demografik yapının değiştirilerek ABD güdümünde oluşturulmaya çalışılan yeni özerk bölgeler Suriye’nin toprak bütünlüğünü tehdit edebilecek ve dolayısıyla ortadan kaldırabilecek bir düzeye gelmiş bulunmaktadır.

 

 

Öte yandan Vladimir Putin’in, Batı’nın Rusya’ya yönelik uygulamakta olduğu ekonomik ambargolara rağmen ABD’nin dış politikadaki yanlış yöneliş ve hamlelerinden faydalanarak, Moskova’ya yeniden prestij sağlamaya çalışması ve 1923-1991 yılları arasında SSCB’nin Ortadoğu’da gerçekleştiremediği siyasi hamleyi Suriye’de ödünsüz (quidproquo) olarak gerçekleştirebilmesi üzerinde durulması gereken bir konu niteliğindedir.


Suriye’de çözümsüzlüğü en iyi çözüm olarak görmeye çalışan ve Türkiye’nin Suriye’deki toprak bütünlüğüne, barışa ve istikrara yönelik stratejisinden hoşnutsuzluk duyan küresel güç odaklarının son dönemlerde Suriye üzerinden Türkiye’ye yönelik suçlayıcı ve imleyici politikaları, her türlü gerçeklilikten ve izahtan varestedir.
Özellikle Suriye iç savaşının üzerinden on yıl geçmesine rağmen hala Suriye’nin geleceğine yönelik denklemlerde küresel güçlerin uygulamaya çalıştıkları tek taraflı çıkar politikaları artık fayda yerine zarar vermeye başlamış durumdadır.


Suriye’de gelişmekte olan sürece bağlı olarak yeni bir ivme kazanan iç savaş, artık salt Suriye’ye değil, bölge ülkelerine ve özellikle Türkiye’ye de zarar verici bir boyuta kavuşmuştur. Suriye’deki mevcut krizin daha da derinleşmesine ve içinden çıkılmaz belirsizlik ve açmazlara neden olan Pax-Americana ve Pax-Russica yaklaşımlı politikalar artık yeni sorunlar üreten bir hal almış durumdadır.


Sonuç olarak, Avrupa Parlamentosu tarafından yayınlanan karar tasarısında; asıl işgal güçlerinden söz edilmezken Türkiye’nin, Suriye’de yasa dışı işgalci olarak tanımlanması ve ‘asker çekme’ çağrısı yapılması her türlü gerçekçilikten uzak, tek taraflı ve kasıtlı bir yaklaşım olsa gerek.


Doğan Bekin
Genel Başkan Yardımcısı | Dış İlişkiler Başkanı

 

Yayın Tarihi: 31 Mart 2021 | Yayın Saati: 17:44:35