SİYASİ İŞLER BAŞKANLIĞI HAFTALIK RAPORU - 25 OCAK 2021

SEÇİM İTTİFAKI STRATEJİMİZ

 

Türkiye, Hükümetin açıklayacağı, hukuk ve ekonomi reformuna kilitlenmiş durumdadır. Açıklanacak olan paketin içeriği merak konusu olmaya devam etmektedir. Bu paketin hukuk ayağında Seçim ve Siyasi Partiler Kanunu’nda değişiklikler yapılacağı tahmin edilmektedir. Bu kapsam da seçim barajlarının %5’e düşürülmesi, Türkiye Milletvekilliğinin yeniden getirilmesi ve ittifaklarla ilgili düzenlemeler içermesi beklenmektedir.

 

Kamuoyu tarafından, Yeniden Refah Partisi yetkililerine, en sık sorulan soru, seçim stratejimiz ne olduğu ve hangi ittifakta yer alacağımız sorusudur. Bu sorunun cevabını vermeden önce, partimizin şu andaki durumunu analiz etmemiz gerekmektedir. Partimiz Büyük Kongre’sini muhteşem bir kalabalıkla yapmış ve 2020 yılı 1 Ocak itibariyle seçime girme yeterliliğini, bileğinin gücüyle kazanmıştır. 81 il 926 ilçede örgütlenmesini tamamlayarak, üye sayısında 100 bin barajını aşmıştır. Üyelerinin yaş ortalaması, 40 yaşın altındadır. Partimiz, Türkiye’nin en genç, en dinamik siyasi oluşumu niteliğini taşımaktadır. Elli yıllık Millî Görüş tecrübesi ile harmanlanan genç kadrolarımız şimdiden milletimizin umudu ve sesi olmuştur.

 

Millî Görüş, siyasi tarihimizde hep lokomotif olmuş, hep çığır açmıştır. Şimdi de, gelecekte de böyle olacaktır. Seçimlere girerken, Yeniden Refah Partisi kadroları olarak, önce Allah’a, sonra teşkilatlarımıza ve Aziz Milletimize güveniyoruz. Bugün itibari ile partimiz tek başına seçimlere katılıp, başarı ile çıkacak güç ve kuvvete sahiptir. “El Atına Binen Çabuk İner“ atasözümüzü kulağımıza küpe yaparak stratejilerimizi oluşturmaktayız. Bizim en önemli gücümüz inançlı kadrolarımızdır. Her zorluk karşında, “Ya Bir Yol Buluruz, Ya Bir Yol Açarız” neticede o zorluğu Allah’ın izni ile aşarız.

 

Şimdi sorumuzun cevabına gelirsek; siyasette 24 saat çok uzun zamandır. Bugün yapacağımız değerlendirmelerin, yarın değişen şartlar karşısında, bazen pek bir önemi kalmamaktadır. Dereyi görmeden paçayı sıvamanın bir anlamı yoktur. Bugün itibariyle, seçimlere tek başımıza girebileceğimiz gibi, mevcut ittifaklarda da yer alma seçeneği ile üçüncü bir ittifakın omurgasını oluşturmak gibi alternatifleri de değerlendireceğiz. Bu değerlendirmemizde en önemli husus, Vatanımızın ve Milletimizin menfaati ve selâmeti, Millî Görüş’ün prensipleri ve kırmızı çizgileri olacaktır. Yeniden Refah Partimiz, herkesin tahmin ettiğinden çok daha kısa sürede iktidara gelecektir.

 

Sonuç itibariyle, partimiz Türk Siyasetinin Anahtar Partisi konumundadır. Bulunduğumuz konum itibariyle pek çok seçeneği değerlendirme potansiyelini elinde bulundurmaktadır. Bundan dolayı önümüzdeki seçimlerin en etkin partisi olacaktır. Millî Görüş kadroları olarak, saatlerimizi zafere ayarladık. Genç, dinamik ve ehil kadrolarımızla,bugün de yarın da Aziz Milletimizin umudu ve sesi olmaya devam edeceğiz.

 

Av. Bayram SAKARTEPE

Genel Başkan Yardımcısı | Siyasi İşler Başkanı

 

ABD’DE BIDEN DÖNEMİ

ABD’de başkanlık seçimi sonrası Trump’ın seçim sonuçlarına itirazları üzerine ortaya çıkan konjonktürel gelişmeler siyasi tansiyonun yükselmesine, bunun sonucu olarak ta güven bunalımı ile birlikte ortaya çıkan ayrıştırıcı ve çatışmacı sorunların yeniden alevlenerek krize dönüşmesine neden oldu.Olayların kazandığı ivme sonucu Kongre binasına düzenlenen kanlı baskın sırasında Amerikan iç savaşını çağrıştıran manzaralar bir bakıma Amerika’nın 1861-1865 yılları arasında yaşadığı iç savaş sendromunu yeniden gözler önüne serdi. Köleliğin kaldırılmasına başkaldıran Amerikan güney eyaletlerinin oluşturduğu Konfederasyon bayrağı ile Kongre binasına giren şüpheli KevinSeefried’ın iç savaş sırasında 22 Mayıs 1856 tarihinde Güney Caroline Demokrat Temsilcisi olan köle yanlısı Preston Brooks tarafından linç edilerek feci şekilde öldürülen köle karşıtı( Abolitionist) Massachusetts Senatörü Charles Sumner’ın Kongre binasında linç edildiği mekânda yer alan portresi önünde güneyin Konfederasyon bayrağıyla poz vermesi ABD’nin geleceğine yönelik derin anlam veren bir mesaj taşımaktadır.Kongre binasına yönelik kanlı baskında ortaya çıkan keskin kutuplaşma, iktidarı boyunca ‘Beyaz Üstünlüğü’( White Supremacy) ideolojisine teşne olan ve Afro-Amerikalılar, Müslümanlar ve Göçmenleri sakat ve ırkçı politikasının hedef tahtasına koyan ABD Başkanı Donald Trump’ın ayrımcı ve dışlayıcı politikaları neden olmuş oldu.

Amerikan Kongre Binası’na yönelik 6 Ocak’taki kanlı baskın bir bakıma Amerika’nın sinopsisini ortaya çıkarmış oldu. ABD başkanlığına yeni seçilen Siyonist Joe Biden’ın, Beyaz Üstünlüğü ’nü savunan Kongre binası baskıncılarına karşı Afro-Amerikalılara yönelik timsah gözyaşları dökerek; “Bu manzara kim olduğumuzu ortaya koymuyor” ( That’s Not WhoWeAre) ifadesi Amerikan geleneksel politikasının bir yansıması niteliğindedir.Trump’ın seçim kampanyasına ve dış politika sloganına dönüşen ve uluslararası anlaşmalardan ve teşkilatlardan geri çekilmeyi öngören    ‘Beyaz Üstünlüğü’ ideolojisi ile örtüşen ‘Önce Amerika’ kavramı karşısında Joe Biden’ın; “ Başkanlık tüm Amerikalılarındır”(A PresidencyforAllAmericans) kampanya söylemi ile Minnesota’da nefessiz bırakılarak öldürülen Sub-Sahara kökenli Amerikan vatandaşı George Floyd başta olmak üzere ırk ayrımcılığının tavan yaptığı ve  ‘Beyaz Üstünlüğü’ ideolojisinin geniş kitleler tarafından Amerika’nın özü kabul edilen düşünce atlası karşısında ne derece kucaklayıcı olabileceği müphem bir soru işareti olsa gerek.

 Şöyle ki;  11 Eylül 2001 saldırısından sonra ABD Başkanı George W. Bush döneminde Irak ve Afganistan başta olmak üzere Müslümanlara yönelik kanlı politikalardan sonra, bu sefer babası Müslüman olan Obama, nam-ı diğer Hüssein Obama bir bakıma Müslümanlara yönelik Amerika’nın yeni yüzü olarak gösterilmeye çalışılmış ama bir müddet sonra Amerikan gerçeğinin şahıslarla kaim olmadığı ve değişimin olamayacağı ortaya çıkmış oldu.Hatırlanacağı üzere, 2012’de ünlü yönetmen Steven Spilberg’in ABD eski Başkanı Abraham Lincoln’ün, Sub-Sahara kökenli Amerikalılara yönelik köleliğin kaldırılması ile ilgili filminin Sub-Sahara kökenli ABD Başkanı Barack Obama’nın yönetimde olduğu ve Sub-Sahara Amerikalıların kötü muameleye maruz kaldıkları bir döneme denk getirilmesi de konjonktürel açıdan stratejik bir hamle niteliğinde idi.

Sonuç olarak geniş güvenlik önlemleri altında yeni sürecin aktörü olarak Amerika’nın geleceğine imza atacak olan Başkan Joe Biden’ın, Trump’tan farklı olarak nasıl bir politik atraksiyon içerisinde olacağı doğrusu merak konusudur. Ama şu da bir gerçektir ki, Kongre binasına yapılan baskınla adlarını duyuran  ‘Beyaz Üstünlüğü’ mensuplarının artık ‘ Trumpizm’ ile anılmaları söz konusu olacaktır.

Doğan Bekin

Genel Başkan Yardımcısı | Dış İlişkiler Başkanı

 

GDO’LU TOHUM İTHALATI DURDURULMALI

 

          Geçtiğimiz günlerde Tarım ve Orman Bakanlığı GDO’lu 2 adet Soya ve 1 adet Mısır çeşidi ve ürünlerinin hayvan yemlerinde kullanılması için ithalatı onaylandı. Mevcut uygulamada zaten 35 den fazla GDO’lu ürünün ithalatı yıllardır yapılmakta idi bu listeye yenileri eklenmiş oldu. Yakın zamanda Pamuk , Kanola  gibi 20 ürün daha onay için sırasını beklemektedir.

Nedir bu genetiği değiştirilmiş organizma yani GDO ?

Biyoteknolojik yöntemlerle canlıların sahip olduğu gen dizilimleriyle oynayarak, yani mevcut özelliklerinin değiştirilmesi veya yeni özellikler kazandırılması ile elde edilen organizmalara denir. Bu olay teknolojik bir çalışmadır. Bu teknolojinin getirdiği faydalar ve zararlar mutlaka olacaktır. İnsanlığın hayrına, iyiliğine mi yoksa zararına mı kullanılacak önemli olan budur. Ülkemizde GDO’lu ürün üretimi yasak Ancak ithalatı serbest ilginç değil mi? Biz bu teknolojiyi kullanarak insan sağlığına yararlı ürünler üretemiyoruz ama hayvan yeminde kullanılacak diye sürekli GDO’lu tohumlar ithal ediyoruz. Hem çiftçimizi hem de halk sağlığını düşünmeden.

Peki yararlı ürün ve zararlı GDO’lu ürün nasıl oluyor?

GDO’nun zararları kısaca;

  • Çiftçi her sene tohum ithalatçısına mahkûm oluyor,
  • Geleneksel tarım yok oluyor,
  • GDO’lu ürünler ile doğal bitki türleri karışarak doğal türlerin genetiğinin bozulmasına ve biyolojik çeşitliliğin azalmasına sebep oluyor, hayvansal yemlerde bile kullanılsa insan sağlığı için risk arz ediyor, çeşitli alerjik, bağışıklık ve hormonların olumsuz etkileri tüm dünyada biliniyor.

Biz Biyoteknoloji ile nasıl faydalı GDO’lu ürünler üretebiliriz;

  • Besin değeri arttırılabilir,
  • Alerjik etkileri azaltıla bilir,
  • Zirai zararlılara karşı dayanıklı hale getirilerek daha az ilaç kalıntısına sahipürünler elde edilebilir.

  Mevcut uygulama yurt dışındaki ithalatçı firmanın kendi ülkesindeki bir laboratuvardan alacağı rapor ile onay alabiliyor ve ülkemize GDO’lu yem veya tohumu satabiliyor. Şuan teknolojik olarak geldiğimiz noktayı da düşünürsek böyle bir ithalatın gereksiz olduğu ve yerli üreticilerimizin dışa bağımlı hale getirilmemesi, çocuklarımızın geleceğimizin muhafazası için kendi Milli Biyoteknoloji çalışmalarımız ile bu bağımlılıktan kurtulmalıyız.

 

 

 

 

 

Çiftçilerimize daha fazla ürün daha az masraf diye anlatılıyor ancak mesele anlatıldığı gibi değil!

           Tüm dünyada insanlara aşılanmak istenen fikir ‘’dünya nüfusu çok fazla ve bu kadar insana yetecek besin kaynağı yok, o yüzden daha fazla ürün elde etmek için bizler teknolojiyi kullanıyoruz. Başka türlü insanlığın tüketimi için gerekli olan gıdayı üretemez ve talebi karşılayamazsınız’’ diyerek tüm insanlar etki altına alınmak isteniyor. Biz bu fikrin nasıl bir amaca hizmet ettiğini biliyoruz.

 O yüzden diyoruz ki Dünyada Açlığın, Yetersiz Beslenmenin Sebebi Besin Kaynaklarının Yetersizliği Değil Mevcut Kaynakların Paylaşımının Adil Olmamasından Kaynaklanıyor.

Biz Milli Görüşçüler olarak tüm insanlığın Refahı ve Yeni Bir Dünya’nın kurulması ancak Milli Görüş ile olur dememizin temelinde adil bir paylaşım yani Adil Düzen vardır. Bu düzeni sağlayacak bilgi ve beceri bizim tarihimizde mevcuttur. Tüm Cihana Adalet ve Nizam getirmiş bir Milletin torunları olduğumuzu unutmayalım. Bu şuurla tüm çalışmalarımızı en iyi şekilde yapmaya gayret gösterelim. Bizler öncüler olalım…

Dünya Adil Bir Düzeni arıyor

 

                                                                                                                 İbrahim MAYDA

 

Kaynak:

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

ENGELLİ KOORDİNASYON BİRİM BAŞKANLIĞI

 

“Engellilere hizmet inancımızın gereğidir” diyerek başlıyoruz.

 

REFAHYOL Hükümeti’nde Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Teşvik Fonu, Devlet Bakanı Prof. Dr. SacitGünbey’e bağlandı ve Başbakan Prof. Dr. Necmettin Erbakan kendisine Fak-fuk-fon’da toplanan tüm paranın fakir fukaranın ihtiyaçlarına harcanması talimatını verdi. Bununla da yetinilmedi, Başbakan Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın imzasıyla 30 Temmuz 1996 tarihinde tüm valiliklere bir genelge ile şu talimat verildi: “Bütün muhtarlar ve yöneticiler seferber olacak, aç açık ne kadar insan varsa tespit edilecek ve bunların ihtiyaçları için ne kadar para gerekiyorsa bu rakam Başbakanlığa bildirilecek, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu’ndan istenen miktar para derhal o illere aç ve yoksul insanlara dağıtılmak üzere gönderilecektir.’’

Bu talimat aynen yerine getirildi ve fonda toplanan 3 trilyon paranın (Temmuz 1996 itibariyle 35 milyon dolar) tamamı valilikler tarafından son derece yoksul olduğu tespit edilen 800.000 kişinin giyecek, yiyecek ve yakacak ihtiyaçları için harcandı.

 

Engellilere gelince;

 

Milli Görüş’ün engellilere hizmetleri 1991 seçimlerinden sonra TBMM’de Grup kurması ve 1992 yılının Ocak ayında Grup Başkanvekili Sayın Şevket Kazan tarafından Meclis’e ‘Engelliler Araştırma Önergesi verilmesiyle başladı. O önerge doğrultusunda Meclis’te “Engellileri Araştırma Komisyonu” kuruldu. Kurulan komisyon bir yıl süre ile çalıştı ve 222 sayfalık bir raporu Meclis’e sundu. Ne var ki o günkü iktidarlar bu raporu rafa kaldırdı. Ta ki 1996’da REFAHYOL Hükümeti kurulana kadar. REFAHYOL Hükümeti kurulduktan sonra 3 Aralık 1996 günü Engelliler Bayramı ilan edilerek bütün engelli örgütleri Refah Grubu tarafından Meclis’te misafir edildi.

O gün Başbakan Prof. Dr. Necmettin Erbakan’in teklifi ile Meclis Engelliler gündemi ile toplandı. Hükümet Meclisten yetki alarak 571, 572 ve 573 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameleri çıkarttı. Başbakanlığa bağlı “Engelliler İdaresi Başkanlığı’nın kuruluşunu gerçekleştirdi. Yaklaşık 90 adet Kanun Maddesinde değişiklik yaparak Engellilerin lehine düzenlemeler yaptı.

 

Bu Düzenlemelerden Bazı Örnekler:

 

Engellilerin günlük yaşamlarında karşılaştıkları fiziksel engellerin kaldırılması için, tüm yapıların, bütün ticari ve kamu kurum binalarının, kamuya açık yapıların, sosyal, kentsel ve kültürel yapıların ve çevrelerinin, tüm açık ve kapalı alanların imar planlarının, mimari, statik, elektrik ve tesisat projelerinin Türk Standartları Enstitüsü’nün ilgili standardına uygun hale getirilmesi zorunlu kılınmıştır.

Engelli için eğitimden, meslek ve beceri kazandırma kurslarından, iş eğitim merkezleri ve yaşam evlerinden yararlanması, istihdamının sağlanması, ulaşımının kolaylaştırılması ve istihdam alanlarının genişletilmesinin Büyükşehir Belediyelerinin görevleri arasında yer alması amaçlanmıştır. Büyükşehir Belediyeleri tarafından yapılacak bu düzenlemelerin Türk Standartları Enstitüsünün standardına uygun olarak yapılması amaçlanmıştır.

 

 

 

Kanunda yer alan ‘muhtaç sakat’ tanımının, muhtaçlık sınırlandırılması kaldırılarak bütün engellilerin gözetilmesi amacıyla ‘engelli’ tanımı ile mevcut sosyal hizmetler kuruluşlarına, toplumun değişen ve gelişen ihtiyaçlarına cevap vermek amacıyla; çocuk ve gençlik merkezleri, kadın ve erkek konukevleri, toplum ve aile danışma merkezleri, aile danışma rehabilitasyon merkezleri ilave edilmiş, bu kuruluşların tanımları yapılmıştır:

a)      Engelli çocukların diğer çocuklardan soyutlanmaması,

b)     Çocuğun öncelikle aile içinde yetişmesinin sağlanması ve toplumun değişen ihtiyaçlarına uygun sosyal hizmet kuruluşlarının kurulması için kurumun esnek bir yapıya kavuşturulması,

c)      Korumaya muhtaç çocukların eğitim ve öğretiminin Milli Eğitim Bakanlığı ile işbirliği yapılarak sağlanması,

 

2828 sayılı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanununda yer alan sakat, kör ve sağır ibareleri; özürlü, görme özürlü ve işitme özürlü gibi tanımlarla değiştirilmiştir.

1475 sayılı İş Kanununun 25. maddesinin (a) fıkrasının birinci bendindeki oranın %2 den %3’e çıkarılması ve çalıştırılacak engelli sayısının tespitine esas olarak işçilerin sayısının hesaplanmasında, daimi işçi yerine tüm çalışan işçi sayısının dikkate alınması sağlanmıştır.

 

657 sayılı Kanuna tabi engelli bireylere sağlanan ortopedik ve diğer yardımcı araç ve gereçlerin standartlara uygun olarak verilmesinin sağlanması amaçlanmıştır.

Halen Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma teşvik fonu sekreterliğinin prensip kararıyla uygulanmakta olan, sosyal güvenlik kuruluşuna tabi bu kuruluşlardan aylık ve gelir alan engellilere sağlanan araç ve gereçlerin bedelinin kurumlarca karşılanmayan kısmının bu fonlardan karşılanmasının Kanunda yer alması amaçlanmıştır.

Çocuk engelliliğini önlemeye yönelik doğum öncesi ve doğum sonrası tedbirlerin alınması amaçlanmıştır. Oy kullanımı sırasında, engellilerin oy kullanacakları sandıkların binaların üst katlarına, ışık almayan yerlere konulmasını önlemek amacıyla, sandıkların uygun yerlere konulmasının sağlanması belirlenmiştir. Sadece engellilerin araç ve gereçleri için o zamanki değeriyle 3 trilyon lira para fona aktarıldı. Engelli vatandaşlar için 1 trilyon kaynak ayrılarak rahabilitasyon merkezleri kuruldu.

Bundan sonra da geçmişte olduğu gibi Yeniden Refah Partisi Engellilere gereken önemi vermeye devam etmektedir, bunun en büyük göstergesi de tamamen engellilerden oluşan Yeniden Refah Partisi Genel Merkez’inde Engelliler Koordinasyon Birimi’nin kurulmasıdır.

 

Engelliler Koordinasyon Birimi olarak,

 

Yeni çıkaracağımız Engelliler Yasasının ve Yönetmeliklerin yürütülmesi hususunda gerekli baskı unsuru olmayı sürdüreceğiz.

Engellilerin sosyal güvenlikle ilgili sorunlarını bire bir takip ederek, çözüm aşamasında gayret göstereceğiz.

Engellilerin kendilerini ilgilendiren yasalardan haberdar olabilmeleri için bilgilendirme toplantıları ve konferanslar yapacağız.

Geleceğe yönelik çalışmalarımızı isabetli yapabilmek için engelli envanterinin çıkarılması hususunda çalışmalar ortaya koyacağız.

Eğitim, sağlık, istihdam gibi problemlerin çözümü hususunda plan ve program yapılması ve proje üretilmesi çalışmalarını hızla sürdürmekteyiz.

Yeniden Refah Partisi Genel Merkezinde bulunan Engelliler Koordinasyon Birimi benzerinin İl ve ilçe Başkanlıklarında da kurulması hususunda gerekli girişimler yapmaktayız. Bütün bunları yaparken engelli sivil toplum örgütleriyle ilişkilerimizi seviyeli ve eşit mesafede devam ettiriyoruz.

Bundan sonra da bu konuyla ilgili çalışmalarımız hız kaybetmeden devam edecektir.

İktidara geldiğimizde ülkemizde yaşayan 10 milyon Engelliye yapacağımız öncelikli hizmetlerin bir kısmı aşağıda sunulmuştur;

 

Madde 1: İstihdam da Kamu ve Özel sektörde %3 olan engelli şartı, ülkemizde %12.5 engelli vatandaşımızın olması (Veri Türkiye İstatistik Kurumdan alınmıştır.) sebebi ile kamu ve özel sektörde engelli çalıştırma oranı adil bir şekilde güncellenerek %5 e yükseltilip 18 yaşını geçen ve çalışma kabiliyetine sahip olan tüm engelli vatandaşlarımızın kamu ve devlet gözetimi altında özel sektörde çalışma kapasitesine göre iş sahibi yapacağız.

Madde 1 Gerekçe: Engelli istihdam kotası hali hazırda %3 olmasına rağmen doldurulmamakta ve takibi yapılmamaktadır. 2020 EKPSS ye başvuruda bulunan 97 bin engelli bulunmaktadır. Başvuru sayısı göz önüne alındığında mevcut 4 milyon 700 bin kamu personelinin %2 sine tekabül etmektedir.  İstihdam da engelli oranın %3 den %5 e getirilmesi bütün istihdam sorununu çözecektir.

 

Madde 2: Çalışanlarının %90 ı engelli personelden oluşan ülke ekonomisine katkıda bulunan fabrikalar kurulacak. Bu fabrikaların öncelikle engellilerin kullandığı araç ve gereçlerini üretmesi ve ihraç etmesi sağlanıp böylelikle hem engelli vatandaşımıza iş kapısı açılacak hem de engelliler ülke ekonomisine fayda sağlayacaktır.

Madde 3: Görme engellilerin kullandığı hayatını kolaylaştırıcı programlar, işitme engellilerin kullandığı kulaklıklar, ortopedik engellilerin kullandığı yürüme araçları hakkında düzenlemeler yapılarak kendi imalatımız olacağından tamamı devlet tarafından karşılanacak.

Madde 2-3  Gerekçe: Bazı ülkelerde örnekleri bulunmaktadır.

 

Madde 4: İş kurmak isteyen engellilerimize kurmak istediği iş ile ilgili kurs verilip başarılı olan engelli vatandaşlarımıza belirli oranda hibe verilip vergiden muaf tutulacak.

Madde 4 Gerekçe: Mevcutta destek veriliyor ancak işletmeyi kendi imkanları ile kurduktan sonra geri ödemesi yapılıyor. Vergiden muaf değildir.

 

Madde 5: Gazi ve şehit yakınları istihdam da engellilerden ayrılıp TSK ve kolluk kuvvetlerin de istihdam edilerek daha fazla engelliyi iş sahibi yapacağız.

Madde 5 Gerekçe: Gazi ve şehit yakınlarına TSK da ve kolluk kuvvetlerinde engelli kadrosu kapsamında atama yapılmamaktadır.

 

Madde 6: Toplu taşıma ile seyahat edemeyen engelli vatandaşlarımızın da hakkını gözeterek ve toplu taşıma araçlarında karşılaşılan rencide edici tavırların önüne geçmek için şehir içi ve şehir dışı seyahatlerini rahatlıkla yapabilmeleri adına ihtiyaç durumu belirlenerek durumuna göre seyahat yardımı yapılacak.

Madde 6 Gerekçe: Ülkemizde toplu taşıma dan engelli vatandaşlarımız çoğunlukla ücretsiz faydalanmakta ancak adil bir uygulama olması için toplu taşıma araçlarını kullanamayan vatandaşlarımız da bu haktan yararlanması adına seyahat yardımı yapılacak.

 

 

 

Madde 7: Bakıma ihtiyaç duyan tüm engelli vatandaşlarımıza sosyal hizmetler gözetiminde verilen bakım hizmetleri devam ettirilecek. Bakımını üstlenen kişiye verilen maaş yükseltilip en az asgari ücret tutarına getirilip SGK pirimi devlet tarafından karşılanacaktır. Çalışma kabiliyetine sahip olmayan ve devletin sağlamış olduğu bakım hizmetinden faydalanan engelli vatandaşlarımıza daha fazla destek olabilmek amacı ile sosyal hizmetler gözetiminde elektrik, doğalgaz ve su giderlerinin tamamı, iletişim giderlerinin belirli bir kısmı devlet tarafından sosyal devlet olma mantığı çerçevesinde karşılanacak.

Madde 7 Gerekçe: Şuan itibari ile bakım ücreti verilmekte ancak asgari ücretin alında olup bakımını üstlenen kişinin sosyal güvencesi bulunmamaktadır. Elektrik, su, doğalgaz ve iletişim desteği yeterli değildir.

 

Madde 8: TOKİ bünyesinde engellilere ayrılan daire sayısı yükseltilip engelli vatandaşlarımızın devlet tarafından ev sahibi olması sağlanacak.

Madde 8 Gerekçe: Ülkemizde engelli sayısı %12.5 olup TOKİ den %2 veya %3 pay ayrılması adil değildir.

 

Madde 9: Üniversitelerin özel eğitim bölümlerin de görme engelliler öğretmenliği, işitme engelliler öğretmenliği ve zihinsel engelliler öğretmenliği bölümleri ayrı ayrı açılacak.

Madde 9 Gerekçe: Dört yıl özel eğitim öğretmenliği bölümünden mezun olan bir öğretmen, işaret dilini tam olarak öğrenemiyor, işitme engelli arkadaşlara hitap edemiyor, kabartma yazıyı tam olarak öğrenemeden mezun oluyor.

 

Madde 10: Özel eğitime ihtiyacı olan engelli, yaşadığı bölgeler de özel eğitim uygulama okullarının bulunmaması sebebiyle gerekli olan eğitimi alamamakta, bu sebepten ötürü birey kendine ve topluma fayda sağlayamamaktadır. Bu durum sebebiyle Milli Eğitim Bakanlığı gerekli alt yapıyı oluşturarak yaygınlaşması sağlanacaktır.

Madde 10 Gerekçe: Özel eğitime ihtiyacı olan çocuklar, kaynaştırma okullarında eğitim alıyor, bu okullar da öğrenimlerini yeterli ortamda sağlayamıyor. Aileler, çocuklarını uzak illerdeki okullara gönderiyor, ya da taşınmak zorunda kalıyor. Kurulu düzenlerini değiştirmek zorunda kalıyor. Kaynaştırma okulların da, özel eğitim programı uygulanırken, belli illerde birkaç tane okul özel eğitim okulu olarak belirlenir. Uzak köylerde bulunan öğrenciler, bu bölgeye taşımalı eğitim yoluyla getirilerek, eğitimden faydalanırlar. Örneğin bu okul görme engelliler okuluysa, öğrenciler, bağımsız hareket, beyaz baston, matematik ve özel eğitim gerektiren derslerini, özel eğitim öğretmenleri eşliğinde alırken, diğer Türkçe, Sosyal bilgiler gibi müfredat derslerini, akranlarıyla birlikte normal şekilde almalıdır. Bunun için, büyük ve alanı yeterli okullar seçilmelidir. Görme engelli okullarında ise, özel eğitim öğretmenleri görme engelli eğitimini bilen, donanımlı öğretmenlerden seçilmeli, görme engelli öğrenciler için, modelaj, elişleri, kendi hayatını geliştirecek kişisel idare dersleri gibi derslerin tekrar konulması uygun olacaktır. İşitme engelliler için, el becerilerini geliştirecek, atölye dersleri ile donanımlı sınıflar oluşturulmalı, okullar buna göre dizayn edilmelidir. Zihinsel engelli öğrencilere yönelik, alanlarına göre el beceri eğitimlerine önem verilmelidir. Engellilere yönelik meslek liselerinin açılması yaygınlaştırılmalıdır.

 

 

 

 

 

Madde 11: Yasalar ile sabitlenip sürekli zorunluluk süresi uzatılan, engelli vatandaşlarımızın kamusal yaşamın her alanında tam ve bağımsız kişiler olarak hayatını devam ettirebilmesi için iş yerleri, okullar, alışveriş merkezleri, kamu kurumları, ibadethaneler ve konutlar yetki alındıktan en geç bir sene içinde engellilere uygun hale getirilecek. Bu özellikleri taşımayan binalara iskan verilmeyecek.

Madde 11 Gerekçe: Engelli vatandaşlarımızın yaşadıkları sıkıntıları hemen hemen hepimiz günlük hayatımızda görüyoruz. Kaldırımlarda yaşanan problemler, rampası olmayan özel ve kamu kurumları. Toplumun kanayan yarası haline gelmiş sorunu çözeceğiz. Diğer vatandaşlarımız gibi engelli vatandaşlarımızın da belirtilen alanlara rahatlıkla ulaşması ve günlük hayatını idame ettirmesi yegane amacımızdır.

 

Madde 12: Sağlık kurulu raporlarında meydana gelen aksaklıkların giderilmesi için rapor yönetmeliği güncellenip, tüm ihtiyaçlara cevap verecek duruma getirilecek. Her başvuru için ayrı ayrı rapor değil tüm ihtiyaçları karşılayan tek rapor uygulamasına geçilecek.

Madde 12 Gerekçe: Heyet raporları hakkında aksaklıklar tespit edilmiş olup engelli vatandaşlarımız her başvuru için ayrı ayrı rapor almaya yönlendirilerek mağdur edilmektedir.

 

Madde 13: Engelli veri tabanı oluşturulacak. Tüm engelli verileri tek çatı altında toplanacak.

Madde 13 Gerekçe: Her bakanlığın ayrı veri tabanı bulunmakta buda bilgiye ulaşmayı zorlaştırmaktadır. Alınacak olan kararlarda istatistik verileri önem arz etmektedir.

 

Madde 14: Engellilerin muhtaçlığının belirlenmesinde hane halkının toplam geliri değil, engelli vatandaşın geliri baz alınacak.

Madde 14 Gerekçe: Engelli birey tek başına değil ailesi ile değerlendirilerek bakış açısı olarak bakıma muhtaç muamelesi yapılıp engelli bireyin hayata bakış açısını yanlış yönlendirmektedir. Ailesinin hane geliri baz alınarak engelli vatandaşımız çoğu yardımdan faydalanamamaktadır.

 

Madde 15: Engelli vatandaşlarımızın da diğer vatandaşlarımız gibi spor yapmaları için gerekli alt yapı yerel yönetimler ile koordineli olarak yürütülecek. Engelli vatandaşlarımız spor yapmaya teşvik edilecek. Engelli spor kulüpleri devletin ilgili bakanlıkları tarafından denetlenecektir.

Madde 15 Gerekçe: Engelli sporcularımız kısıtlı imkanlar ile dünya çapında başarılara imza atmaktadır. Türkiye’nin adını her alanda duyurmak ve spor da biz varız diyebilmek.

 

Madde 16: Belediye meclis adaylıkların da her partiden en az bir engelli meclis adayı çıkartılıp engelli vatandaşlarımızın belediye meclislerinde temsil edilmesi sağlanacaktır.

Madde 16 Gerekçe: Yerel yönetimlerde farkında olmadan engellilerin hayatını zorlaştıracak kararlar alınmasının önüne geçmek.

 

Madde 17: Her yıl Diyanet İşleri başkanlığınca düzenlenen Hac organizasyonun da engelli vatandaşlarımıza kontenjan ayrılması sağlanacak. İsteyen her engelli vatandaşımıza Diyanet İşleri başkanlığı tarafından ahlaki özel eğitim verilecektir.

Madde 17 Gerekçe: Diyanet İşleri başkanlığının böyle bir çalışması hali hazırda bulunmamaktadır.

 

 

 

 

Madde 18: Her bakanlıkta 10 milyon engelli vatandaşımızı temsil eden, Engelli vatandaşlarımızdan sorumlu Bakan yardımcısı atanıp, alınan kararlar da engelli vatandaşlarımızın uyumluluğu gözetilecektir. Karar alındıktan sonra düzeltme değil, karar alma aşamasında doğru kararının alınması sağlanacaktır.

Madde 18 Gerekçe: Bakanlıklarda karar alınırken engellilere uyumlu olup olmadığını tespit etmek mağduriyetlerin önüne geçmek demektir. Alınan kararlar sonuçta her vatandaş gibi 10 milyon engelliyi de bağlamaktadır.

 

Madde 19: Engelli vatandaşlarımızın sosyal hayata katılmaları ve engelsiz bir yaşam ortamını temin etmek, günlük sorunlardan ve stresten belli bir süreliğine de olsa kurtulmak için hem yazlık hem de kışlık tatil imkanlarının olduğu, aynı zamanda tedavilerine destek olacak rehabilitasyon imkanlarının da olduğu tatil köyleri oluşturacağız.

Madde 19 Gerekçe: Yeniden Refah Partisi iktidarında Kültür ve Turizm bakanlığında Engellilerden sorumlu bakan yardımcısı tarafından organize edilecek ve kurulacak bu tesislerden engellilerimizin belli bir sıra ve süre ile faydalanmaları sağlanacaktır. Sağlık Bakanlığı tarafından yeterli sayıda sağlık personeli temin edilecek olan bu tesislerden faydalanan engellilerimiz kısa bir süre de olsa tüm engellerinden uzaklaşarak engelsiz bir hayat yaşayacaktır. Bu şekilde engellilerin sosyal hayata katılmaları sağlanacaktır.

 

               Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan’nın da söylemiş olduğu gibi iktidara geldiğimizde bunların tamamını yapacağız, size Milli Görüş sözü veriyoruz. Türkiye de görme engelliler için sarı çizgileri 1996 yılında ilk Milli Görüş lideri Prof.Dr. Necmettin Erbakan’ın yaptırmış olması Milli Görüşün bu konudaki kararlılığını ve ne kadar önem verdiğini göstermektedir.

 

Davut KONAKÇI

Engelli Koordinasyon Birim Başkanı

 

Yayın Tarihi: 25 Ocak 2021 | Yayın Saati: 16:43:00