SİYASİ İŞLER BAŞKANLIĞI HAFTALIK RAPORU - 20 ŞUBAT 2021

KONULAR:

  • HAK-İŞ'E 'YENİ ANAYASA' ZİYARETİ
  • DEVLET PLANLAMA TEŞKİLATI
  • YUNAN BAŞBAKANI MİÇOTAKİS

 

 

SİYASİ İŞLER BAŞKANLIĞI

 

 

Yeniden Refah'tan HAK-İŞ'e 'Yeni Anayasa' Ziyareti

Genel Başkan Yardımcımız Av. Bayram Sakartepe, HAK-İŞ Genel Başkanı Mahmut Arslan'ı ziyaret etti.

Siyasi İşlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcımız Avukat Bayram Sakartepe, HAK-İŞ Genel Başkanı Mahmut Arslan'ı, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın gündeme getirdiği yeni anayasa çalışmalarını konuşmak üzere HAK-İŞ Genel merkezinde ziyaret etti.

 

Yeni, Millî Ve Sivil Bir Anayasa Mecburiyettir

Ziyaret sonunda açıklama yapan Sakartepe, partimizin yaptığı yeni anayasa çalışmaları konusunda bilgi verdi.

Genel Merkeze bağlı içinde akademisyenlerin de bulunduğu bir anayasa komisyonu kurulduğunu, yeni anayasa yapılması hususunda her türlü teknik çalışmaya başlanıldığı, bu çalışmalar ile ilgili HAK-İŞ Genel Başkanı Mahmut Arslan ile bilgi alışverişinde bulunduklarını ifade eden Sakartepe, " Mevcut anayasa milletimize dar gelmektedir. Biz Yeni Anayasa yapılmasına dair çalışmaları desteklediğimizi daha önce ifade etmiştik.  Bundan dolayı toplumun tüm kesimlerini kapsayan millî bir mutabakat komisyonunun birlikte ele aldığı yeni, millî ve sivil bir anayasa yapılması ülkemiz açısından mecburiyettir." dedi.

 

Yeni Anayasa Millet Egemenliğini Hâkim Kılmalı

HAK-İŞ Başkanı Arslan da yaptığı açıklamada, ülkemizin yeni, millî ve sivil bir anayasaya ihtiyacı olduğunu, Yeniden Refah Partisi Genel Başkan Yardımcısı Bayram Sakartepe ve HAK-İŞ Genel Başkanı olarak bu konuyu değerlendirdiklerini ve yeni yapılacak anayasanın öncelik olarak vesayet anayasası olmaktan çıkıp milletin egemenliğini hâkim kılacak bir ruha sahip olması gerektiğini açıkladı.

Av.Bayram SAKARTEPE

Genel Başkan Yardımcısı | Siyasi İşler Başkanı

 

 

 

 

DEVLET PLANLAMA TEŞKİLATI DAHA GÜÇLENDİRİLMİŞ OLARAK YENİDEN KURULMALIDIR.

Devlet Planlama Teşkilatı, Ülkemizin ekonomik ve Sosyal kalkınmasını planlar çerçevesinde yapmak için 5 Ekim 1960 yılında Anayasa’da tanımlanmış bir kurum olarak kurulmuştu. DPT, birçok eksiğine rağmen, Ülkemize hazırladığı 9 adet beş yıllık plan ile oldukça önemli hizmetler veren, doğrudan Başbakan’a bağlı, bir Müsteşar’ca yönetilen bir kurumdu. DPT ile birlikte Yüksek Planlama Kurulu da kurulmuş, eşit sayıda siyasi makamlardan (Bakanlar),planlama uzmanlarından ve planlama üst düzey yöneticilerinden oluşan bir kurul oluşturulmuştu.

  Ancak, böylesine önemli hizmetler veren, bir Müsteşar, dört Müsteşar Yardımcısı, onbir Genel Müdür ve 33 Daire Başkanlığından ve yüzlerce bilim insanından oluşan devasa Teşkilat, DPT, anlaşılmaz bir şekilde, 2011 yılında, “ bürokratik vesayet” bahane edilerek bir kararname ile lağvedilmiştir(EK1). DPT, önce,  yeni kurulan Kalkınma Bakanlığına bağlanmış, daha sonra 2018 yılında Kalkınma Bakanlığı ve Maliye Bakanlığının Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürlüğü birleştirilerek Cumhurbaşkanlığı bünyesinde çalışan “Strateji ve Bütçe Başkanlığı” adı altında sıradan bir daire başkanlığına dönüştürülmüştür.

DPT’nin çalışma yaptığı dönemlerde, planların hazırlanması, ilgili bütün Bakanlık çalışanları, Üniversiteler, Özel sektör temsilcileri ve seçilmiş “kadrolu”, “sözleşmeli kadrolu” DPT uzmanlarından oluşan yüzlerce kişi tarafından yapılırdı. Hazırlanan ve ülkenin gelecekteki beş yıllarını içeren raporlar Mecliste görüşülür ve Hükümetin Yıllık Bütçe programlarına da uyumluluk sağlanırdı. Mecliste görüşülürken bütün Partileri temsilen üyelerin bulunması, yapılacak yatırımların Mecliste tartışılmasını sağlamış, herhangi bir eksik ve/veya kusur varsa düzeltilmesi de mümkün olmuştur. İşlemlerdeki bütün bu basamaklar Anayasa ve kanunlar ile garantiye alınmıştı.

Cumhurbaşkanlığı Düzeni kurulduktan sonra, Devlet, beş yıllık planlar yapmayı bırakmış, bütün yatırımlar için maalesef sınırlı sayıdaki birkaç kişinin ve nihayetinde Sayın Cumhurbaşkanının düşünceleri doğrultusunda kararlar vermeye başlamış, Ülkenin yetişmiş ehil insanlarının ortak aklı ortadan kaldırılmış, TBMM tamamen devre dışı bırakılmıştır.

Sonuçta, Üç kez temeli atılan ama her nedense bir türlü bitirilemeyen Nükleer Santral yapımı, izini bile göremediğimiz yerli uçak gemi yapımları, motoru yabancı yerli helikopter projeleri, yıllardır yapılamayan yerli otomobil projesi, yolcusu olmayan havalimanı yapımları, gelecek 15-20 yıl torunlarımızın da ödeyeceği, yap-işlet-devret köprüleri, özelleştirme adı altında yok pahasına satılan 171 Devlet kurumu, hesapsız çoğaltılan üniversiteler ve milyonlarca üniversiteli işsiz, satılamayan iki milyon TOKİ binası, hesapsız tarım ve hayvan ithalatları,  çökertilen küçük esnaf ve köylülerimiz, parasını verip teslim alamadığımız F35 uçakları, parasını verip, teslim aldığımız ama kullanamadığımız S400 Füze savunma sistemleri başta olmak üzere günlük karar verilen yüzlerce proje DPT’siz geçen yılların hazin sonuçlarından bazılarıdır. Sonuçta, Ülke “Dış Ülkelere Borç vesayeti” altına sokulmuştur.

Ülkemizdeki yatırımların, bu yatırımların Hazinede mevcut bütçe gözetilerek önceliklerinin belirlenmesinin önemi çok belirgin olarak gözükmektedir. DPT, hızlı karar mekanizmalarındaki bilinen eksik ve kusurları da ortadan kaldırılarak, güçlendirilmiş bir şekilde yeniden kurulmalıdır. Bu yapılmadığı takdirde, Ülkemizin, çok yakın gelecekte, günlük kararlarla Ülkenin yönetildiği MUZ Cumhuriyetlerine dönmesi kaçınılmaz olacaktır. 

 

Prof. Dr. Doğan Aydal

Genel Başkan Yardımcısı | AR - GE Başkanı

 

 

YUNAN BAŞBAKANI MİÇOTAKİS’İN TÜRKİYE’YE YÖNELİK HADDİ AŞAN AÇIKLAMASI

Doğu Akdeniz’de hala istikrara yönelik adımların atılamaması ve Yunanistan’ın Kıbrıs konusuna olduğu gibi, enerji kaynaklarına yönelik politikalara da Avrupa Birliğinin güvenlik politikaları perspektifinden bakması ve hiçbir çözüm inisiyatifi almaması ister istemez Kıbrıs ve Doğu Akdeniz’de kör düğüme içinden çıkılmaz bir hale dönüştürmektedir.

Yunanistan ve GKRY, ‘Helen’ yaklaşımlı ve Rum tarafının mutlak egemenliği altında oluşturulacak ‘üniter Kıbrıs’ formülünde, iki bölgeli ve iki kesimli federasyonda KKTC vatandaşlarını eşit ve adil olmayan bir çözüm ile azınlık konumuna düşürmeye yönelik adımlar ne yazık ki Türk kesiminin 1974 sonrası elde ettiği meşru haklarının ellerinden alınmasına yönelik sinsi bir yaklaşımdır.

Yeniden Refah Partisi olarak, Kıbrıs’ı yeniden 1974 öncesine döndürecek olan her türlü sinsi ve planlı adımın karşısında yer alacağımızı bir kez daha ifade etmek istiyoruz. İktidarın son dönemde AB’nin muhtemel yaptırım kararlarından vazgeçmesi adına Yunanistan’a müzakereler ve istikşafı görüşmeler konusunda Ege Denizi, Doğu Akdeniz ve Kıbrıs’ta esnek politika uygulama gayretlerini kabul edebilmek mümkün değildir. Ak Parti iktidarının tavizkar politikalarla bir sonuç alması asla mümkün değildir.

Nitekim Yunanistan Başbakanı KyriakosMiçotakis, Kıbrıs konusundaki son gelişmeleri ele almak üzere 8 Şubat 2021 tarihinde Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ne yaptığı çalışma ziyareti sırasında GKRY Lideri NikosAnastasiadis ile gerçekleştirdiği görüşmeden sonra yaptığı değerlendirmede, "ulusal önceliğe" atıfta bulunarak; "Türkiye’nin Kıbrıs’taki işgalinin sona ermesi, işlevsel ve iki tarafça kabul edilebilir bir çözümün ortaya konması Kıbrıs halkı için adil bir eylem olacaktır. Böyle bir çözümün Yunan dış politikasının en öncelikli parametresi olduğunu teyit ettim” şeklindeki haddi aşan ve uluslararası teamüllere aykırı olan açıklaması dikkatlerden kaçmamaktadır.

Yunan Başbakanı KyriakosMiçotakis ve Kıbrıs Rum Lideri NikosAnastasiades, yaptıkları ortak açıklamada da; iki bölgeli, iki kesimli federasyonun 1974 Türk işgalinin yol açtığı 200.000 mülteci, binlerce ölü ve yüzlerce kadının tecavüze uğramasına neden olan 1974 Türk işgaline karşı tek çözüm olduğunu ifade etmeleri son derece vahim bir durum ortaya koymaktadır. Yunan ve Rum kesiminin önyargılı ve baskılayıcı politikalarla eski bildik kısır döngülü yaklaşımlarla müzakereleri yürütme istekleri sonuç alıcı olmaktan uzaktır.

Kıbrıs konusunda hala ‘birleşik Kıbrıs’ adı altında  ‘çözümsüzlük’ ve ‘izolasyon’ yaklaşımlı çözüm önerisi ortaya konulurken, Yunan Başbakanı KyriakosMiçotakis’in 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı’na yönelik olarak Türkiye’yi ‘işgalci’ olarak göstermeye çalışırken aşağılayıcı üslubu tercih etmesi son derece vahim bir gelişmedir.

Bu nedenle iktidarın mart ayı başında BM öncülüğünde, Yunanistan, İngiltere, KKTC ve GKRY arasında yapılması düşünülen, dayatmacı ve zihni kısır döngü yaklaşımında yapılması planlanan beşli müzakerede de sorunun özünün hala değişmeyeceği mübeyyin olmuştur. Yunan Başbakanı Miçotakis’in ağır üslubundan sonra Ak Parti iktidarının müzakereyi protesto ederek katılmaması artık zaruretten de öte bir hal almaktadır.

 

Doğan Bekin

Genel Başkan Yardımcısı | Dış İlişkiler Başkanı

 

 

Yayın Tarihi: 20 Şubat 2021 | Yayın Saati: 15:35:52