SİYASİ İŞLER BAŞKANLIĞI HAFTALIK RAPORU - 18 MAYIS 2021

 SİYASİ İŞLER BAŞKANLIĞI HAFTALIK RAPORU

 

18.05.2021

 

 

KONULAR:

 

 

·        Irkçı Emperyalizmin Gerçek Yüzü

·        Çek Düzenlemesi Sistemi Tıkadı ve Kaosa Neden Oldu

·        Kudüs Ve Mescid-İ Aksa İçin Tedbirler

 

 

 

IRKÇI EMPERYALİZMİN GERÇEK YÜZÜ

 

Irkçı emperyalistlerin Filistin’de sergiledikleri soykırım, gerçek yüzlerini bir kez daha ortaya koymuştur.

 

Siyonistlerin zulmü ülkemizde ve Müslüman halklarda büyük bir hüzün ve tepki ile karşılandı.

 

Müslüman ülkelerin yöneticilerinin tepkileri ise maalesef kınamaktan öteye gidememiştir.

 

Dünyanın 5’ten büyük olduğunu göstermek için daha çok bekleriz.

 

Aslında Türkiye’nin hem ülkemizin ve bölgemizin huzurunu sağlamak, hem de Siyonizmin  emellerini engellemek için elinde çok argüman vardır ve derhal hayata geçirilmelidir.

 

Alınacak tedbirleri bir kez daha tekrarlamak istiyoruz;

 

1) Bütün siyasi partilerimiz bu konularda tek vücut olarak hareket etmelidir.

Biz Yeniden Refah Partisi olarak önerdiğimiz konularda sonuna kadar hükümetimize destek vermeye hazırız.

 

2) Haziran ayında Sayın Cumhurbaşkanımızın ABD Başkanı ile yapacağı görüşme iptal edilmelidir.

 

3)Afganistan’da ki askerimiz derhal geri çekilmelidir.

 

4) Lübnan’da İsrail’i Hizbullah’tan korumak üzere gönderilen askerimiz derhal geri çekilmelidir.

 

4) Somali açıklarında görev yapan savaş gemilerimiz geri çekilmelidir.

 

5) İsrail’i korumak için Küreci’ye kurulan dinleme tesisi derhal kapatılmalıdır.

 

6) İncirlik’te Ortadoğu’yu dizayn etmek amacı ile kullanılan ABD üssü kapatılmalıdır.

 

Kamuoyunun bilgisine saygı ile arz ederiz.

 

Prof. Dr. Sacit GÜNBEY

Genel Başkan Yardımcısı | Sosyal İşler Başkanı

 

 

 

ÇEK DÜZENLEMESİ SİSTEMİ TIKADI VE KAOSA NEDEN OLDU

Gerekçe ;Tebliğde düzenlemeyle Covid-19 salgını nedeniyle uygulanan kısıtlama tedbirleri kapsamında kapanmanın ticari hayata olumsuz etkilerinin azaltılmasının amaçlandığı

Düzenleme:  30 Nisan-31 Mayıs tarihleri arasında yazılı çeklerin bankaya ibraz edilmesini yasakladı. Borçlunun bu tarihler arasına denk gelen borçlarını 01/06/2021 tarihinden sonra ödeyebilmesine de imkân sağlandı.

Yarattığı sorun: Şirketler  karşılığı olan çekleri bile bankaya ibraz edemediler, bu durum tüm nakit akışını bozdu. Bankacılık sistemini tıkadı. Piyasalar kitlendi.

Yeniden Refah Partisi Olarak Çözümümüz: Devlet piyasalara yardımcı olmak istiyorsa, sicil affı getirsin. Devlet borçları makul ölçülerde, faizleri de tamamen silsin. Devlet alacaklarını ötelesin.

Yasa; Vergi usul kanunu ve bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun düzenlemesine, son anda eklenen bir geçici madde ile vadesi 30 Nisan ile 31 Mayıs tarihleri arasına isabet eden çeklerin ibrazı 1 Haziran’a ertelendi. Yine bu tarihler arasında vadesi gelen kambiyo senedine dayalı alacaklar hakkında icra ve iflas takibi başlatılamayacağı, başlamış olanların duracağı da kanunda yer aldı.

Yeniden Refah Partisi olarak diyoruz ki Devlet özel ticari hukuka müdahale etmesin. Ama devlet Çek tahsiline yasak getiriyor. Devlet alacakları için öteleme bile yapmıyor. Peki bu iş dünyası 30 Nisanda ki ve kapanma bitimine denk gelen 17 Mayısta devlete olan ödenmesi gereken taksitleri hangi finans ile yapacak? Devlet bu tarihlerin hiçbirisini uzatmadı. Yani devlet kendi alacağına dair erteleme yapmaz iken özel ticaret ilişkisine, girdi ve çeklerle ilgili kanunsuz bir düzenleme yaptı.

İş Dünyası ayağa kalktı. TOBB, ATO, İSO başta olmak üzere ticari hayatın tüm İş Örgütleri yapılan yanlış düzenlemeye anında sert tepki gösterdiler.

Bakanlık yeni bir genelge yayınladı. Piyasada ödeme zincirinde sorun oluşması ve iş dünyasından gelen tepkiler üzerine Ticaret Bakanlığı kendi yarattığı kaosun ardından açıklama yaparak "Çek hesabı sahibinin hesabında çekin karşılığının bulunması kaydıyla çekin ödenmesi" talimatı verdi.

Bakanlık piyasalara bomba bıraktı. Ticaret Bakanlığı’nın genelgesi ile bu iş çözülemez. Kanun varken genelge nasıl çözecek? Kendi alacağına şahin olan ve onu ertelemeyen devletin, özel hukuk ilişkisine burnunu sokarak şu anda piyasayı tamamen kilitlediğini piyasada covidden daha büyük bir bomba patlattığını söyleyebiliriz. Ticaret Bakanlığı zaten iş bilmezlerin elinde yolsuzluklarla, skandallar ile anılan ‘’bomba’’ bir kurum oldu.

Güven bozuldu. Bu düzenleme ticari hayatı ve güveni bozdu. Şimdi insanlar ödeme taahhütlerini yapacaklar ancak çekini tahsil edemiyor. Çekini ödemek istiyor ama ibraz ile ilgili problem var. Ticaret Bakanlığı ‘karşılığı varsa ödenebilir’ diye bir genelge yayımladı. Ama devlet kötü niyetli insanlara alan açtı. Dürüst ticaret erbabını sıkıntıya soktu. Çekini tahsil edemeyen tüccar vergisini veremeyecek, çalışanlarının maaşını ödeyemeyecek, alacağını tahsil edemediği için borcunu ödeyemeyecek.

Dolandırıcılara Yaradı; Bankada parası olanda çekini ödememek için parasını başka bir hesaba nakledecek. Birde faiz isteyecek. Kötü niyetli olanların yazdığı çeki ödeme yükümlülüğü kalktı. İcra yok, malına haciz konulamıyor. Tapu daireleri açık, noterler açık, üzerinde kayıtlı olan gayrimenkulleri kötü niyetli insanlar rahatlıkla kaçırabilir. Bu yapılan düzenleme çok vahim sonuçlar doğuracak.

Çek finans ve ödeme aracı olmaktan çıktı; Çek düzenlemesi, Piyasayı tamamen durduran ve karmaşaya neden olan bir düzenleme oldu. Piyasalarda 2021’in ilk 3 ayında 286 milyar TL çek kullanıldı. Hükümet ticaret hayatının en büyük güvencesi ve enstrümanı nı yok etti.

Hükümet olarak Bankacılık sistemine takla attırdı; Bugün birçok işletmenin kamuya, personeline, ticaretteki ortaklarına finansal sorumlulukları devam ederken, çekin tek taraflı olarak kesilmesi en güçlü firmalarımızda dahi çok önemli bir sıkıntılara neden olacaktır. Finans gibi bir dakikanın bile çok önemli olduğu biri konuda, bu tür uygulamaların sektör ve piyasa gerçekleri değerlendirilerek, sektörlerle istişare edilerek ve bu hassasiyetler içerisinde ele alınarak bir karara bağlanması gerekirken, ben yaptım oldu derseniz kaos yaratır bu ülkeyi iflasa sürüklersiniz ki gidişatta maalesef budur.

Çözümün Anahtarı ; Bu kaostan ancak Milli Görüş Adil Düzen Ekonomisi ile çıkabiliriz. Yeniden Refah Yeniden Erbakan bu ülkede TEK ÇÖZÜM anahtarıdır. Refah varsa Çözüm Var.

Yeniden Refah Partisi Milli Siyaset Kurulu

Ticaret Politikaları Kurulu

 

 

 

 

 

KUDÜS VE MESCİD-İ AKSA İÇİN TEDBİRLER

 

Uluslararası İnsan Hakları İzleme Örgütü Raporuna göre İsrail, Filistinlilere karşı ‘Irk Ayrımcılığı’ politikası uygulamaktadır. Bize göre; işgal altındaki topraklarda ‘ Irk Ayrımcısı (Apartheid) Kolonyal Siyonist Rejim’ terör uygulamaktadır. Son günlerde Kudüs’te uygulamakta oldukları şiddet uygulamalarına ‘ Duvarın Savunucusu Operasyonu’( Operation Defendar of the Walls) adını vermeleri bunun en bariz göstergesi niteliğindedir.

 

İsrail, Kudüs’te Müslüman kimliğini ortadan kaldırabilmek adına 12 Mayıs 1948 tarihinden beri sistematik adımlar atmaya devam etmektedir. Özellikle ABD Büyükelçiliğinin Tel Aviv’den Kudüs’e taşınma kararı ve 14 Mayıs 2018’de Kudüs’te faaliyete başlamasıyla birlikte Kudüs’teki Filistin varlığına yönelik baskılar iyice artma eğilimine girdi.

 

Kudüs ve Mescid-i Aksa’nın Filistin direnişinin ana dinamiği olması ve 1947’de BM’nin Kudüs’ü Doğu ve Batı Kudüs ( Corpus separatum) olarak ayırma planı Filistinliler tarafından kabul görmemesi üzerine İsrail, Mayıs 1948’de Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ne Kudüs'ü kendi toprakları dışında gördüğünü bildirdi. Bu gelişme yaşanırken Aralık 1947 ile 18 Temmuz 1948 arasında süren Kudüs üzerinde hâkimiyet kurma savaşı sonucu 2 Ağustos 1948'de İsrail hükümeti Batı Kudüs'ü İsrail'in yönetim bölgesi olarak ilan etti. Bundan güç devşiren Siyonist İsrail, şu anda Filistin varlığını görmezden gelerek tüm Kudüs üzerinde egemenlik hakkı oluşturma yolunda faaliyet gösterme yoluna gitmektedir.

 

İsrail 18 Ağustos 1948 tarihinde Batı Kudüs üzerinde hâkimiyet kurup bu bölgeyi kendi yönetim alanı olarak ilan ettiğinde, Katamun, Al Talbiyyeh, Beke gibi Filistinlilerin ezici çoğunlukta oluğu yerleşim bölgelerinde Filistinliler üzerinde sistematik baskı uygulayarak kendilerini Batı Kudüs’ten zorunlu göçe zorladı. Şu anda benzer baskıları Doğu Kudüs üzerinde uygulayarak buranın da demografik yapısını ve kimliğini tamamen ortadan kaldırmaya çalışmaktadır.

 

İsrail, sistematik uygulamayla 1967 Altı Gün Savaşı’ndan bu ana kadar Doğu Kudüs’te yaşamakta olan Filistinlilere verdiği daimi ikametgâh izinlerden şimdiye kadar yaklaşık 15.000’ini keyfi uygulamalarla iptal ederek buradaki Filistinlileri evsiz barksız bırakıp onları Kudüs dışına göçe zorlamaktadır. Doğu Kudüs’te zor şartlarda yaşam savaşı vermekte olan Filistinliler üzerinde baskı ve yıldırma politikaları uygulayarak burayı da tamamen kontrol altında tutmaya çalışmaktadır.

 

Siyonist İsrail yönetimi, Filistinlileri belirli dar bölgelerde kontrol altında tutmaya çalışması, Filistinlilerin artan nüfusuna rağmen kendilerine yeni inşaat izni verilmemesi, son olarak ta Şeyh Cerrah’ta görüldüğü üzere Filistinlilere ait evlerinin yıkılması ve zorla ellerinden alınması, Yahudilerin güvenliği bahane edilerek Berlin Duvarını çağrıştıran ayım duvarlarının inşa edilmesi, Filistin mahallelerin birbirleriyle olan fiziki irtibatlarının kesilmesi ve Kudüs ile Batı Şeria arasında kontrol noktaları oluşturularak Filistinlileri yıldırmaya, sınırlı bölgelerde kontrol altında tutma ve daha da vahimi göçe zorlamaya yönelik ayrımcı uygulamalar had safhaya ulaşmış durumdadır.

 

1993'teki Oslo anlaşmaları arifesinde, Batı Şeria'daki toplam yerleşimci sayısı 187.000, Doğu Kudüs'te ise 177.000 iken Oslo sonrası oluşturulan yeni illegal yerleşim alanlarıyla birlikte bu sayı 600.000’i aşmış durumdadır.  

 

Siyonist İsrail güçleri tarafından Kudüs’te mübarek Ramazan ayında Mescid-i Aksa’ya yönelik saldırıdan sonra Filistinlilere yönelik ‘ Duvarın Savunucusu Operasyonu’ düzenlenmesi de Filistinlileri suçlayıcı uygulamalarla uluslararası algıyı güçlendirmeyi amaçlayan planlı bir operasyonun parçasıdır.

 

Ne yazık ki şu anda Doğu Kudüs, geçmişte Batı Kudüs’te uygulanan ve Filistinlileri göçe zorlayan politikaların bir benzeriyle karşı karşıya bulunmaktadır. Burada hamasi sözlerle hiçbir yere varılamayacağı artık gün ışığı gibi ortadadır.

 

Bugün, ABD başta olmak üzere birçok ülke ve kuruluş İsrail’in Kudüs kimliğini yok etmeye yönelik eylemlerine göz yumarken, adeta İsrail’i masum gösterme çabaları gözlerden kaçmamaktadır.

 

Ezcümle, Kudüs’teki son gelişmelerden önemli dersler çıkararak mutlak suretle hiç vakit kaybetmeden D-8 çerçevesinde işgal altındaki Kudüs ve tüm Filistin topraklarında, İsrail’in son dönemde iyice yoğunlaşma eğilimine giren  ‘ Irk Ayrımcısı (Apartheid) politikaları, Kudüs ve Mescid-i Aksa’ya yönelik sinsi planlarına karşı gerekli tedbirlerin alınabilmesi yönünde gerçekçi politikaların ortaya konulabilmesi artık bir zaruret ifade etmektedir.

 

Her zaman olduğu gibi palyatif yaklaşımlı söylem ve eylemlerle bir sonuç almanın artık pek mümkün olamayacağı gayet aşikârdır. Bu nedenle, sonuç odaklı politikaların alınabilmesi için mutlak suretle D-8 ülkeleri arasında konsensüs oluşturulması ve ortak eylem planının ortaya çıkarılması ve uygulanması artık kaçınılmazdır.

 

Doğan Bekin

Genel Başkan Yardımcısı | Dış İlişkiler Başkanı

 

 

Yayın Tarihi: 18 Mayıs 2021 | Yayın Saati: 10:12:45