SİYASİ İŞLER BAŞKANLIĞI HAFTALIK RAPORU - 15 ŞUBAT 2022

 SİYASİ İŞLER BAŞKANLIĞI HAFTALIK RAPORU

 

15 ŞUBAT 2022

 

 

 

 

 

KONULAR:

 

  •         EHVENİ ŞER BİTTİ ARTIK HAYRIN KENDİSİ VAR
  •       AFRİKA’DAKİ GELİŞMELERDEN ÖNEMLİ DERSLER ÇIKARMAK GEREK
  •       KAMUDA 150 BİN ÖĞRETMEN AÇIĞI OLMASINA RAĞMEN ATAMASI YAPILMAYAN ÖĞRETMENLERİMİZLE İLGİLİ BASIN AÇIKLAMAMIZ

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

EHVENİ ŞER BİTTİ ARTIK HAYRIN KENDİSİ VAR

 ‘AK Parti gidince 28 Şubat zihniyeti tekrar gelecek’ endişesi taşıyan milyonlara seslenen Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, “Ehveni şerler bitti, artık hayrın kendisi var! Kurtuluşun adresi, Millî Görüş’ün aslı var.  CHP’ye, diğer muhalefet partilerine mahkûm değilsiniz. Oylarımız boşa gidecek diye düşünmeyin çünkü artık Yeniden Refah Partisi var” dedi.

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Ankara Altındağ İlçemizin 2. Olağan Kongresi’nde gündeme ilişkin önemli açıklamalarda bulundu.

En Önemli Meselemiz Yoksulluk

Türkiye’nin gittikçe kötüye giden ekonomisinin en önemli meselemiz olduğunu belirten Genel Başkanımız, ‘’Millî Görüşçüler olarak yoksulluk ve geçim derdininin ortadan kalırılmasına çok büyük önem veriyoruz. Ocak ayında enflasyon rakamları açıklandı. Adeta iktidar partisinin bir birimi gibi hareket eden Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı orana göre dahi Türkiye’de yıllık enflasyon Ocak ayında yüzde 48,69 seviyesine geldi. Yani TÜİK’in resmi olarak açıkladığı enflasyonla dahi asgari ücrete yapılan zam daha insanların eline geçmeden buhar oldu gitti. Neden; çünkü yıllık enflasyon yüzde 50. Siz ‘bir sene için asgari ücrete zam yaptım’ diye böbürleniyordunuz ancak yapmış olduğunuz zam sizin kendi biriminiz olarak çalışan TÜİK’in resmi enflasyon oranına göre dahi buhar oldu, yok oldu bitti’’ ifadelerini kullandı.

İktidarın Görevi Sadaka Kömür Dağıtmak Değil Fakirliği Ortadan Kaldırmaktır

Açıklanan enflasyon oranının son 20 yılın en yüksek seviyesi olduğunu belirten Genel Başkanımız Erbakan, halkın açlığa ve sefalete mahkûm edildiğini söyledi:

‘’Bir de tablonun diğer bir acı tarafı var. Bağımsız araştırma gruplarının, akademisyenlerin ortaya koyduğu ve gerçek enflasyona çok daha yakın olan bir diğer oran; yüzde 115 olarak hesaplıyor bağımsız araştırma grupları Türkiye’deki yıllık enflasyonu. Aylık enflasyon yüzde 15,52. Aylıkla yıllığı karıştırmayın. Aylık enflasyonumuz zaten yıllık enflasyon kadar olmuş. Yüzde 15,52 aylık enflasyon, yüzde 115 de yıllık enflasyon. Bunun manası; işçiye, memura, emekliye yapılan bütün maaş zamlarının hepsi buhar oldu uçtu gitti ve işçi, memur, emekli yine açlığa, yine sefalete mahkûm edildi. Bu ortamda elbette yoksulluk olur. Elbette geçim sıkıntısı olur. Elbette ki insanlar açlık çekerler, fakirlik çekerler. İktidarın 20 senedir yaptığı, borç faiz zam ekonomisiyle milleti fakirleştirmek, arkasından da sadaka, erzak, kömür dağıtmak doğalgaz yardımı yapmak… Önce fakirleştiriyorsun, soğuk kış günlerinde yağmur gibi zamları yağdırıyorsun; elektriğe, doğalgaza, akaryakıta yağmur gibi zamlar arkasından da sadaka dağıtır gibi yardımlar yapıyorsun. İktidarların görevi fakirleştirerek sadaka dağıtmak değildir. İktidarların görevi, ülkede fakirliği ortadan kaldırmak, halkın alım gücünü refah seviyesini artırmaktır.”

CHP’ye LGBT Eleştirisi

İktidarın gidici olduğunun artık apaçık belli olduğunu belirten Genel Başkanımız, sözlerine şöyle devam etti: ‘’Bu iktidarı değiştireceğiz ama yerine kimi getireceğiz; asıl mesele bu! Bu malum muhalefet partilerini mi? Şu malum ana muhalefet partisini, CHP’yi mi? Şu her akşam televizyonlarda cilalayıp parlattıkları yeni kurulan partileri mi getireceğiz? Aman ha aman; sakın ha sakın. Neden böyle diyorum; takmışlar kafayı bir parlamenter sisteme… Gece parlamenter sistemle yatıyor gündüz parlamenter sistemle kalkıyorlar. Yok güçlendirilmiş parlamenter sistem, yok benim ki daha güçlü parlamenter; sanki bütün sıkıntıların sebebi sistemmiş gibi. Biz bunlara partimizi kurduğumuz günden beri diyoruz ki; ‘Bırakın bu işleri. Mesele sistem meselesi değil. Mesele zihniyet meselesi. Mevcut iktidarın mutlaka değişmesi lazım. Ancak diğer taraftan dönüyorsun bu muhalefetin içerisinde 28 Şubat sürecinde tanklara selam duran zihniyete sahip insanlar var. Ayasofya’yı müzeye çevireceğiz diyenler var. Bakın bunlardan bir tanesi geçtiğimiz günlerde ‘herkesin iktidarı olacağım herkesi kucaklayacağım dedi LGBT’ye haklarını iade edeceğim’ dedi.  Bu malum zihniyete sormak lazım; Erkek erkeğe, kadın kadına evlenme izni de verecek misiniz? Nereden bakarsanız bakın elinizde kalıyor. Şimdi bir de önümüzdeki günlerde 6 tanesi bir araya gelecekler, mutabakat imzalayacaklarmış. Bu zihniyetle bu iş batırma belgelerinizle altınız değil on altınız da bir araya gelse gene de bir şey yapamazsınız. Bunların bu millete verecekleri bir şey yoktur. Yağmurdan kaçarken doluya tutulmamak için yolsuzluğun ve yoksulluğun ortadan kalkması, kalkınma ve adaletin tam manada sağlanması ancak Millî Görüş iktidarında olur, ancak Yeniden Refah ile olur.”

Ehveni Şerler Bitti Artık Hayrın Kendisi Var Yeniden Refah Partisi Var

Yaşanan ekonomik gelişmelerden dolayı hayal kırıklığı yaşayan ve alternatif arayan milyonlarca AK Parti seçmenine de seslenen Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, “Bütün bu gerçekleri anlatıyoruz. Yoksulluk almış başını gidiyor, dolar enflasyon durdurulamıyor. Halkın yüzde 90’ı yoksulluk sınırının altında diyoruz. Bize oy verme düşüncesinde olanlar şunu söylüyor; siz haklısınız başkanım da ya 28 Şubat zihniyeti tekrar iktidara gelirse? Ya başörtüsü zulmü tekrar yaşanırsa? ‘Biz CHP zihniyetinin gelmesini istemiyoruz’ diyenlere şunu diyoruz: 3 sene öncesine kadar dediğiniz doğruydu, hayrın kendisi yoktu, ehveni şer vardı. Artık 3 seneden beri bunu söylemeye hakkınız yok. Çünkü 3 sene önce Yeniden Refah Partisi kuruldu. Yeniden Millî Görüş sancağı dikildi. Ehveni şerlerden bu millet kurtuldu. Artık hayrın ta kendisi var, Yeniden Refah Partisi var, Millî Görüşün kendisi var. AK Parti giderse CHP gelir tereddüdü yaşayan vatandaşlarımıza bunu bizim çok iyi anlatmamız gerekiyor.” şeklinde konuştu.

 

 

Dr. Fatih Erbakan

Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

AFRİKA’DAKİ GELİŞMELERDEN ÖNEMLİ DERSLER ÇIKARMAK GEREK

 

Covid 19 sonrası ilk kez yüz yüze yapılan Afrika Birliği 35. Zirve toplantısında açılış konuşmasında Etiyopya Başbakanı Dr. Abiy Ahmed Ali, Afrika kıtasının BM Güvenlik Konseyi’nde temsil edilmemesinin adil olmayacağını, mevcut küresel gerçekler dikkate alınarak Birleşmiş Milletler teşkilatında mutlak suretle köklü reforma gidilmesi ve Afrika Birliği’nin 2005 zirve toplantısında üzerinde uzlaşılan “Ezulwini Mutabakatı” (Ezulwini Consensus)   gereği Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde Afrika’nın iki kişiyle temsil edilmesi gereğini vurgulaması 54. Hükümetin Başbakanı Prof.Dr. Necmettin Erbakan Hocamızın haklılığını bir kez daha teyit etmiş oldu.

 

Afrika’da açlık çeken kişi sayısı 2020 yılında 282 milyona yaklaşırken, gıda yetersizliğinin negatif etkileri ne yazık ki milyonlarca çocuğun gelişimini de olumsuz etkilemektedir. Bugün gelinen noktada her beş Afrikalıdan birisi açlık ile yüz yüze kalmaktadır.

 

Özellikle son dönemlerde yaşanan ekonomik sorunlar ve dış borç yükü Afrika’yı temelden sarsmaya devam etmektedir. Borcun Gayri Safi Milli Hasılaya oranı 2014 yılında %40 düzeyinde iken, bugün ise bu oran %70 düzeyine yükselmiştir. 2014 yılında sadece dört Afrika ülkesi yüksek borçtan dolayı haciz riski taşırken bugün ise on yedi ülke benzer sorunlarla yüz yüzedir.

 

Bunun sonucu olarak, güven ve istikrar ciddi boyutlarda zayıflık gösterdiğinden özellikle Sahel bölgesi başta olmak üzere, Afrika Boynuzu, Büyük Göller bölgesi ve Güney Afrika’da terör olayları hızlı tırmanış gösterirken özellikle Çad, Gine, Mali, Sudan, Tunus, Burkina Faso’da yaşanan askeri darbeler ( coup d’état) ve Gine Bissau’da meydana gelen darbe girişimi istikrarsızlığı da beraberinde getirmektedir.

 

Afrika’da kolonyal anlayışını ekonomik boyutta sürdürmekte olan Batı ve özellikle Fransa’ya karşı son dönemlerde farklı Afrika ülkelerinde gerçekleştirilen gösterilerin farklı yöntemlerle bastırılması ve işbirlikçi yöneticilerin kolonyal anlayışlı ülkeler tarafından desteklenmesi büyük açmazların ortaya çıkmasına neden olmaktadır.

 

Afrika Birliği’nin yeterince etkin olamaması ve önleyici tedbirler konusunda yaptırım gücünün bulunmaması ister istemez sosyo-ekonomik sıkıntıların daha da hızlı bir ivme göstermesi söz konusu olabilir.

 

Afrika Birliği Komisyonu Başkanı Moussa Faki Mahamat’ın ifade ettiği üzere; sadece Covid 19 nedeniyle ortaya çıkan ekonomik krizin atlatılabilmesi için Afrika kıtasının acil olarak 154 milyar dolara ihtiyacı bulunmaktadır.

 

Afrika’da kolayca çözülmeye meyilli olan siyasi ve sosyal yapıdaki birçok ülke ne yazık ki dış güçlerin kolonyal anlayışlı yaklaşımlarından etkilenebilmektedir.

 

Özellikle Libya eski lideri Albay Muammer Kaddafi’nin 2009 yılında Afrika Birliği başkanlığı döneminde ön plana çıkardığı Afrika Birleşik Devletleri (ABD) ve buna bağlı olarak 2011’de ortaya attığı Amerikan doları ve Euro yerine Afrika ortak para birimi olarak altın dinar fikrini dillendirmesi sonrası Libya’da iç karışıklığın başlaması ve Kaddafi’nin devrilmesi düşündürücü olsa gerek.

 

Afrika’da birçok liderin BM Güvenlik Konseyi’nin yeniden yapılandırılmasını öngören Ezulwini Mutabakatı konusundaki ısrarlı beyanları, Fransa’ya karşı başlatılan gösteriler karşısında, birçok alanda ekonomik darboğazın yaşandığı, işsizlik ve açlığın had sefaya ulaştığı Afrika’da, Batı’nın manipülasyonu sonucu kırılgan olan yönetimler kolayca askeri darbelerle değişime uğratılmaktadır.

 

Sonuç olarak borç ve faiz sarmalı nedeniyle büyük sosyo-ekonomik sıkıntılarla yüz yüze kalan ülkemizin Afrika örneğinden dersler çıkartılarak bir an önce istikrara kavuşturulması büyük önem arz etmektedir.

 

 

 

Doğan Bekin 

Genel Başkan Yardımcısı | Dış İlişkiler Başkanı

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

KAMUDA 150 BİN ÖĞRETMEN AÇIĞI OLMASINA RAĞMEN ATAMASI YAPILMAYAN ÖĞRETMENLERİMİZLE İLGİLİ BASIN AÇIKLAMAMIZ

Ekonominin bu denli hayatımıza sirayet ettiği bugünlerde, orta yaş ve üzeri vatandaşlarımız işlerini korumak, evlerine aş götürmek, evlatlarının eğitimine yardımcı olmak derdinde iken, biraz daha gayret edeyim evlatlarım mezun olunca, bir gelirleri olunca biz de madden vemanen rahat ederiz diyerek gayret ederken; gençlerimiz ise üniversitelerden mezun olup geleceklerini kurmak, ailelerine destek olmak, gelirleriyle kendilerini geliştirmek ve ülkesine daha faydalı bireyler olmak için gayret ediyorlar.

Ancak günümüz Türkiye’sinde hem anne babaların hem de gençlerimizin bu umutlarını gün be gün yitirmelerine üzülerek şahit oluyoruz.

Mevcut durumda Türkiye’de 1,5 milyonu üniversite diplomalı işsiz olmak üzere 10 milyonun üzerinde işsiz kardeşimiz var. Bazı bölgelerde %50 oranına çıkmakla birlikte, genç işsizlerimizin ortalaması %40 seviyelerine ulaşmıştır. İşgücüne katılım sağlamış üniversite mezunu geçlerimiz ise asgari ücret alabildikleri bir iş bulabildiklerinde, maalesef hazine bulmuş gibi sevinmek durumunda kalmaktadır. Bunları üzülerek söylüyoruz ki Türkiye’mizin acı tablosundan örneklerdir.

Bu sıkıntılardan nasibini alan bir kesimimiz ise mezun olduğu halde yıllarca ataması yapılmayan öğretmenlerimizdir. Bu kardeşlerimiz, yıllarca okumuş, maddi ve manevi birçok sıkıntıya katlanarak öğretmen olmuş kardeşlerimiz olup, yazılı ve görsel basında “atanamayan öğretmenler” olarak nitelendiriliyorlar. “Atanamayan öğretmenler” ifadesi sanki atanamamalarının asıl sebebi öğretmenlerimizin kendileriymiş gibi bir anlamı çağrıştırmaktadır. Ancak “atanamayan öğretmenler” ifadesinin bu kardeşlerimizin gerçek durumunu açıklamadığını aşağıdaki istatistikler ve uygulamalar açıkça göstermektedir.

• Kamuda 150 bin öğretmen açığının olduğu, ayrıca 114 bin sözleşmeli öğretmenin ve 70 bin ücretli öğretmenin olduğu bir Türkiye’de “atanamayan öğretmenlerden” değil “ataması yapılmayan öğretmenlerden” bahsetmeliyiz. 

• Kamuda “ücretli öğretmenlik”, “sözleşmeli öğretmenlik” gibi yeni öğretmenlik türleri icat edilmişse burada “atanamayan öğretmenlerden” değil “ataması yapılmayan öğretmenlerden” bahsetmeliyiz.

• KPSS’den başarılı olduğu halde bir öğretmenimizin ataması gerçekleşmiyorsa burada “atanamayan öğretmenlerden” değil “ataması yapılmayan öğretmenlerden” bahsetmeliyiz. 

• Daha geçtiğimiz günlerde kamuya sözleşmeli öğretmen atamalarında İktidara yakın bir dayısı olmadığı için, kırdığı KPSS rekorlarına rağmen Mülakatlarla elenen öğretmenlerimiz varsa burada “atanamayan öğretmenlerden” değil “ataması yapılmayan öğretmenlerden” bahsetmeliyiz.

Milli Eğitim Bakanlığı’nın yayınladığı istatistikler ve uygulamaları göstermektedir ki Türkiye’de “atanamayan öğretmenler sorunu” değil, “ataması yapılmayan öğretmenler sorunu” vardır. Bu nedenle, kıymetli basın mensuplarından, bu kardeşlerimizden bundan sonraki süreçte “ataması yapılmayan öğretmenler” olarak bahsetmelerini rica ediyoruz.

İktidarın bugün öğretmenlerimize yaşatmış olduğu bu sorunlar, mali kaynak yetersizliğinin, bilgisizliğin ve plansızlığın bir sonucudur. Ülkemizin en önemli stratejik kaynağı olan çocuklarımızın ve gençlerimizin yetiştirildiği Milli Eğitim sisteminin bu denli kötü yönetilmesini başka hangi nedenlerle açıklayabiliriz. Sizlere İktidarın plansız ve başarısız uygulamalarından birkaç örnek vermek istiyoruz; 

• “Ülkemizde yeni Aziz Sancarlar yetiştireceğiz” diyorsunuz ama Fen ve Matematik alanlarında 15 binin üzerinde öğretmen açığınız var.

• “Ülkemiz spor alanında atağa kalkacak, olimpiyat madalyalarını ülkemize kazandıracağız” diyorsunuz ama 2500 Beden Eğimi Öğretmeni açığınız var.

• “Gençlerimize tarihini unutturmayacağız, gerçek tarihi onlara öğreteceğiz” diyorsunuz ama 1500 Tarih Öğretmeni açığınız var.

• “Yeni nesillerimizi, küresel dünyada söz sahibi olan oyun kurucular yapacağız”diyorsunuz ama 11 binin üzerinde Yabancı Dil Öğretmeni açığınız var.

• “Dindar bir nesil yetiştireceğiz, ilave seçmeli din dersleri açtık” diyorsunuz ama 12 bin Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni açığınız var.

• “Bilimde ve teknolojide dünyaya adımızı duyuracağız” diyorsunuz ama 5 binin üzerinde Teknik Öğretmen açığınız var.

• “Özgür Düşünce, Müzik ve Sanat olmazsa ilerleyemeyiz” diyorsunuz ama bu alanlarda 10 binin üzerinde öğretmen açığınız var.

• Sayın Cumhurbaşkanının “Türkçe dilini yüceltmenin ve edebi eserler üretmenin önemini vurguladığı ifadelerini” artık saymayı bıraktık, 7 bin Türk Dili ve Edebiyatı ile Türkçe Öğretmeni açığınız var.

Psikoloji, Özel Eğitim, Rehberlik ve daha adını burada sayamadığımız birçok alandaki öğretmen açığınız 150 bine ulaşmış durumdadır. Daha bu istatistikler Ocak 2021’e tarihine ait istatistikler. Ataması yapılan öğretmen sayıları baz alındığında, öğrenci sayılarındaki artışa göre öğretmen açığının daha da artmış olduğunu görmekteyiz. Sayın Cumhurbaşkanının birçok kere itirafta bulunduğu üzere, İktidar Milli Eğitimin Planlanmasında ve İdaresinde maalesef başarısız olmuştur. Milletimize bu denli sözler vermiş, 100 binin üzerine öğretmen açığınız olduğunu kendiniz itiraf etmiş iken “biz öğretmenleri istihdam etme garantisiyle yetiştirmiyoruz” lafınızın arkasına saklanmanızı; ne ataması yapılmayan öğretmenlerimiz, ne partim, ne de bu aziz milletimiz asla kabul etmemektedir.

Bizler Yeniden Refah Partisi olarak, bu kardeşlerimizin sorunlarına derman olmak için hızla atılması gerekli adımları sizlerle paylaşıyor, İktidarı acil olarak bu tavsiyelerimizi uygulamaya davet ediyoruz:

1. İktidar, beton-çimento-inşaat ekonomisinin de vermiş olduğu ivme ile okul ve derslik sayılarını artırdığını her fırsatta dile getirmektedir. Bu yeni okul ve sınıfların ihtiyaç duyduğu öğretmenleri, “sözleşmeli öğretmen”, “ücretli öğretmen” gibi icat ettiği uygulamalarla değil, kadrolu öğretmen olarak derhal atamalıdır. Kamudaki açığınız kadar öğretmen için kadrolar tahsis edilmeli ve ilana çıkılmalıdır.

2. Öğretmenleri kadrolara atarken, Ehliyete ve Liyakate Dayalı, Denetlenebilir, Tarafsız ve Şeffaf sınavlar yapmalıdır. Gençlerimize, bir dayıya ihtiyaçları olmadan, bir siyasi partiden icazet almadan, onlara bir bedel ödemek zorunda kalmadan, kamu kurumlarının kapılarını açmalı, sadece kendi emekleriyle, çalışarak ve başarılı olarak bu kapılardan içeri girebileceklerine öğretmenlerimiz ikna edilmelidir.

3. Birçok öğretmenlik alanı, özel öğretim kurumlarında görev yapabilmektedir. Halihazırda özel öğretim kurumlarının birçoğunda öğretmenler çalışmaktadır. Özel kurumlarda çalışmaktan imtina eden öğretmenlerimizin haklı gerekçeleri ise genellikle bu tür kurumlarda çalışma saatinin fazla olmasının yanında özlük hakları açısından da dezavantajlı olmasıdır. Milli Eğitim Bakanlığı, çatı kuruluş olarak, bu kurumlardaki öğretmenlerimizin özlük haklarıyla ilgili yasal güvenceler oluşturmalıdır. Henüz yasalaşmış olan Öğretmenlik Meslek Kanunu’nda yapılacak ilave düzenlemeler ile Özel Sektörün çalışma koşullarının ve özlük haklarının iyileştirilmesi yoluyla kamuya olan talebin azaltılması sağlanmalıdır.

4. Ülkedeki işsizliğin bir sonucu olarak, kendi mesleklerini icra edemeyen meslek sahiplerinin “ücretli öğretmen olarak” kamuda görevlendirilmelerinin “aksakallı olanlarla” sınırlandırılması gereklidir. Bunu yapabilmek için İktidarın, mühendislik, işletmecilik gibi meslek alanlarında iş olanaklarını artırıcı tedbirler alması gereklidir. Bizler bu kardeşlerimizin kendi mesleklerini yapmak istemelerinin bilinci ile bu önerilerde bulunuyoruz.

5. Planlama yapılmalıdır. Devlet Planlama Teşkilatı, Milli Prodüktivite Merkezi gibi ülkemizin geleceğinin planlanmasında büyük öneme sahip kurumları kapatmış, MEB, YÖK, ÜAK, MYK gibi kurumlar arasındaki iletişimi başıboş bırakmış bir İktidargörüyoruz. Her ile en az 1 adet kamu üniversitesi kurarken, İstanbul, Ankara, İzmir gibi metropollerde Vakıf Üniversitesi enflasyonuna izin veren bir İktidar görüyoruz. Önce “Meslek Lisesi Memleket Meselesi” deyip sonrasında Meslek Liselerini gündeminden çıkaran bir İktidardan bahsediyoruz. 2023 yılında “ataması yapılmayan öğretmen” sayısının 1 milyonu bulacağı tahmin edilen ülkemizde, bir an önce meslek ihtiyaçlarına göre planlama yapılmalı, meslek liseleri güçlendirilmeli, üniversite bölümlerinde kontenjanlar nitelikli işgücü ihtiyacı temel alınarak yeniden belirlenmelidir. Zaman geçtikçe, çağımızın getirdiği yeni meslekleri de göz önünde bulundurularak bu planlamaların güncellenmesi, meslek liselerimizde çağımıza uygun yeni bölümlerin açılması sağlanmalıdır. Bu husus devlet politikası haline getirilmesi, bir Bakandan diğer Bakana geçince istikrarlı olarak uygulanabilmelidir. Yapılacak bu planlamanın, sadece öğretmenlerimizi değil, bugün işsizlik sorunu ile yüzleşmiş tüm gençlerimizin sorununa bir çare olması ekseninde hareket edilmelidir.

Bizler Yeniden Refah Partisi ve Milli Görüşün Temsilcileri olarak, çözülemeyecek hiçbir sorun olmadığına olan inancımızla ve 50 yıllık Milli Görüş tecrübemizle; iktidarımızda geleceğimizi emanet ettiğimiz öğretmenlerimizin hak ettikleri kadrolara ve özlük haklarına erişimini sağlayacağız. İktidarımızda, Yeniden Büyük Türkiye hedefimizi teslim edeceğimiz çocuklarımızın ve gençlerimizin yetiştirilmesinde kilit konumunda olan öğretmenlerimiz, bu ülkenin zenginliklerinden her zaman hak ettiği payı alabilen bir statüde ve saygınlıkta olacaktır. Bu hususta henüz yasalaşmış ve beklentilere cevap veremez nitelikte olan Öğretmenlik Meslek Kanunu ile bilimin ve günümüz Türkiye’sinin ihtiyaçlarına cevap veremeyen Yükseköğretim Kanunu’nda gerekli düzenlemeleri, konunun tüm paydaşlarını kapsayan istişare mekanizmalarını da devreye almak suretiyle hızla gerçekleştireceğiz. Başta ataması yapılmayan öğretmenlerimiz olmak üzere kamuoyuna saygılarımızla arz ederiz.

 

 

 

Yeniden Refah Partisi

Milli Eğitim ve Yükseköğretim Politikaları Kurulu

 

 

 

 

 

 

 

Yayın Tarihi: 15 Şubat 2022 | Yayın Saati: 12:50:56