SİYASİ İŞLER BAŞKANLIĞI HAFTALIK RAPORU - 15 HAZİRAN 2022

 

SİYASİ İŞLER BAŞKANLIĞI HAFTALIK RAPORU

 

 

15 HAZİRAN 2022

 

 

 

 

 

KONULAR   :

 

Ø  TÜRKİYE’NİN EN HIZLI BÜYÜYEN PARTİSİYİZ

 

Ø  CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN'IN YENİ SURİYE HAMLESİ VE SONRASI

 

Ø  YÖK ELİYLE MESLEKİ VE TEKNİK EĞİTİME VURULAN DARBEYİ KABUL ETMİYORUZ

 

Ø  YENİDEN REFAH PARTİSİ İKTİDARINDA GENÇLİĞE SAHİP ÇIKACAK. İLK ÖNCE DE KYK BORÇLARINI SİLEREK HAYATA BORÇSUZ BAŞLAMASINI SAĞLAYACAĞIZ.

 

 

 

 

TÜRKİYE’NİN EN HIZLI BÜYÜYEN PARTİSİYİZ

 

Hem iktidarın hem de Altılı Masa’nın çözüm üretmekten uzak söylem ve tavırlarından dolayı vatandaşın, her iki taraftan ümidini kestiğini kaydeden Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, üye sayılarından da görüldüğü üzere milletin, akın akın çare olarak gördüğü Yeniden Refah Partisi’mize koştuğunu ve partimizin Türkiye’nin en hızlı büyüyen partisi olduğunu söyledi. 

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Denizli İl Başkanlığımızın 1. Olağan Kongresi’nde konuştu.

 

 

‘Aç kalan yoksa neden geçen yıl 11 milyon insan gıda yardımı aldı?’

 

İktidarın ekonomi politikalarını eleştiren Genel Başkanımız Erbakan, bakanlığın açıkladığı yardım miktarlarının her şeyi apaçık bir şekilde ortaya koyduğunu belirterek şöyle konuştu:

 

“Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın açıkladığı rakamlara göre ülkemizde geçen yıl 11 milyon 362 bin insan gıda yardımı aldı. 5,7 milyon hane sosyal yardım aldı. Geçtiğimiz kış 4 milyon haneye doğalgaz ve kömür yardımı yapıldı. 9,5 milyon insan Genel Sağlık Sigortasını ödeyemedi. 141 bin çocuk, ailesi bakamadığı için devlet desteği almak zorunda kaldı. İstanbul ve İzmir’de otobüs duraklarında, elektrik direklerinde, ağaçlarda satılık böbrek ilanları gördük. Neden oluyor bunlar? Bu sene bütçeden tarımsal desteklere ayrılan pay 25,8 milyar TL, bütçeden faize ayrılan pay ise 300 milyar lirayı bulacak. Üstüne mazot zamları, elektrik zamları, vergiler, ithalatın önünün açılması, gümrük vergilerinin sıfırlanması ne çiftçi kaldı ne köylü kaldı ne tarımla uğraşan ne hayvancılıkla uğraşan kaldı ne küçük esnaf kaldı, emekli asgari ücretli de açlığa talim. Böyle bir noktada Sayın Cumhurbaşkanı’nın vatandaşın karşı karşıya kaldığı büyük sıkıntıları, çarşı pazardaki, akaryakıt istasyonlarındaki feryatları, dramları küçümser bir tavırda olduğunu görüyoruz. “Şimdi çıkıp birileri aç kaldık diyor. Vicdansızlık yapmayın, ne aç kaldın? Aç kalan falan yok.” deniyor.  Bizzat sayın Cumhurbaşkanı’nın bu söylemi iktidarın vatandaşın sıkıntılarına, tırnak içinde ne kadar ‘duyarlı’ olduğunu göstermesi son derece önemli. Peki Sayın Cumhurbaşkanım madem aç kalan insan yoksa bizzat sayın bakanın açıkladığı geçen sene 11 milyon 362 bin insana gıda yardımı neden yapıldı? Aç kalan yoksa; pazarlarda ve bakkallarda ucuz meyve sebze reyonu diye niye çürük sebze ve meyve satılıyor? Aç kalan yoksa; belediyeleriniz neden indirimli ekmek kuponu dağıtıyor? Aç kalan yoksa neden 5,7 milyon insana sosyal yardım yapılıyor?”

 

 

Kur Korumalı Mevduat Sistemi tam bir facia

 

Doların önlenemeyen artışıyla birlikte vatandaşın sırtına yeni bir yükün yüklendiğini söyleyen Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Kur Korumalı Mevduat Sistemi’nin faciaya dönüştüğünü belirterek, “Kur Korumalı Mevduat ’ta doların her 1 lira artışı 50 milyar lira Hazine’ye yük getiriyor. Dolar 12 TL’den 17’ye çıktı ve 250 milyar lira nur topu gibi yeni bir maliyetimiz oldu. Biz ödeyeceğiz yani 85 milyon vergiyle zamla ödeyecek bu yükü. Düşünün bu sene sadece 300 milyar faize, 250 milyar lira da Kur Korumalı mevduata gidiyor. İmtiyazlı holdinglere ayrı hepsini alt alta toplayınca millete bir şey kalmıyor.” ifadelerini kullandı.  

 

Vatandaşın 6’lı masadan da umudu yok!

 

Muhalefet partilerinin de milletin dertlerine çözüm bulmaktan uzak olduğunu ifade eden Genel Başkanımız, özellikle 6’lı masanın kamuoyuna yansıyan açıklama ve tavırları ile masadaki partilerin şimdiden çıkar çatışmasına düştüklerini açıkça ortaya koyduğunu belirtti:

 

“Uzun yıllar boyunca, iktidarda Başbakan, Başbakan Yardımcısı, Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı, Dış İşleri Bakanı olarak görev yapanlar, masanın bir tarafında… Masadaki genel başkanlardan bir tanesi, “Eski Ak Partililerden birinin Cumhurbaşkanı adayı olmasına sıcak bakmayacaklarını” açıkça ortaya koydu… Muhatapları bu hamleye karşı hamleyle cevap yetiştiriyorlar.  Masanın öncüsü nitelindeki iki partinin, CHP ile İyi Parti’nin Sayın Genel Başkanları arasında çekişme var ve partinin diğer mensupları tarafından yapılan açıklamalarla bu çekişme açık bir şekilde gözüküyor.  CHP lideri kendisi aday olmak isterken, İYİ Parti başka birisini aday yapmak istiyor.  Öte yandan, CHP’nin Sayın Genel Başkanı ile İstanbul ve Ankara’nın Sayın Belediye Başkanları arasındaki “Cumhurbaşkanı Adaylığı” çekişmesi de kamuoyu tarafından takip edilmektedir. Son olarak İyi Parti’den bir Sayın Milletvekili, Sayın Kılıçdaroğlu’nun “alevi olduğu” için aday olmaması gerektiğini öne sürüyor.  Bu ortamda, Bolu’nun Sayın CHP’li Belediye Başkanı da parti disiplinine asla yakışmayacak bir söylemle öne çıkmış, Genel Başkanı’nı “cesaretsizlikle” itham ediyor. Altılı masadaki bu yemekli toplantılar çekişmeler, sürtüşmeler bu haliyle millete ümit vermekten uzak bir noktaya gelmiştir. ‘Bu iktidar gitsin de ne olursa olsun’ anlayışı ile bir araya gelmiş görüntüsü vermektedir.  Masadakilerden hiçbirinin, ülkenin hangi meselesini nasıl çözüleceğine dair projelendirilmiş çalışmaları yok. Kaynak paketleri yok. Bu ekonomik krize nasıl çözüm bulacaklarına dair bir proje ortaya koyamamaktadırlar. ‘Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemi’ söylemi geçim sıkıntısıyla boğuşan, elektrik ve doğalgaz faturasını ödeyemeyen vatandaşı hiç mi hiç ilgilendirmemektedir. Oturup kalkıp Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem diyorlar oysa ki artık vatandaş için bıçak kemiğe dayanmış sistem tartışmaları karın doyurmuyor. Vatandaşlarımız, içlerinden “aday çıkartamayan” ve çıkartmakta da “ince hesaplardan dolayı” hayli güçlük çekeceği anlaşılan yapıdan ümidini kesmiştir.”  

 

Milletimiz akın akın Yeniden Refah Partisi’ne koşuyor 

 

‘Hem iktidarın hem de Altılı Masa’nın söylem ve tavırları vatandaşa ümit vermekten uzak’ diyen Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, “İki ayrı ittifakın nezaketten uzak atışmaları, karşılıklı olarak yaptıkları kör dövüşleri gerçekten de milletimizin burnuna kadar gelmiştir. Böyle bir noktada milletimiz üye sayılarımızdan da görüldüğü gibi akın akın umut olarak çare olarak gördüğü Yeniden Refah Partisi’ne gelmektedir ve Yeniden Refah, Türkiye’nin en hızlı büyüyen partisi olmaktadır. Biz Yeniden Refah iktidarında laf üretmeyeceğiz, hikaye anlatmayacağız, enkaz raporu okumayacağız. Bizim her yıl 150 milyar dolar üretecek Milli Kaynak paketlerimiz hazır. Biz çözüm üreteceğiz, çare olacağız. Ve hepsinden önemlisi makam ve rakam için değil Allah rızası için çalışan kadrolarımız hazır.” dedi.

 

 

Dr. Fatih Erbakan

Yeniden Refah Partisi | Genel Başkanı

 

 

 

 

CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN'IN YENİ SURİYE HAMLESİ VE SONRASI

 

 

Burada üzerinde asıl durulması gereken nokta, SDF (Suriye Demokratik Güçleri) yapılanmasını oluşturan ana unsur PYD dışındaki tahmini yirmi bir örgütün varlığıdır. Bu örgütler için Kuzey Suriye örneği geleceğe yönelik önemli bir deney alanı sayılmaktadır. 

 

Körfez Savaşı’ndan sonra, bölgenin yeniden silah deposuna dönüştürülmesi bölgenin istikrar ve güvenliğini dinamitlediği gibi, otuz sekiz yıldan beri şiddet olaylarıyla varlığını sürdüren PKK gerçeğinde olduğu gibi, SDG’nin bünyesini oluşturan söz konusu bu yirmi bir silahlı güçten ayakta kalabilecek örgütlerin, birer terör odağı olarak yeni istikrarsızlıklara imza atmaları kaçınılmaz olacaktır.

 

İşte bu noktada ABD’nin kendi kontrolü ve tahakkümü altında hareket etmekte olan SDG’ye   yönelik silah yardımlarını sıklaştırması ve en üst noktaya çıkartması karşısında, ister istemez sözde “stratejik ortak” sayılan Türkiye’nin geleceğe yönelik güvenlik çıkarlarının nasıl korunabileceği konusunda yeni bir paradoksun ortaya çıkmış olması dikkat çekicidir.

 

Suriye’de, asıl tehlike ABD ve Siyonist güçlerin iş birliği ile oluşturulan ve içinden çıkılmaz bir denkleme dönüştürülen içerideki sorunların yeniden nasıl çözülebileceğidir. Ortaya çıkabilecek ve üzerinde uzlaşı sağlanabilecek muhtemel merkezi bir yönetimin, merkezden tamamen uzaklaşan ve birer lokal güç olarak Türkiye gibi ülkelerin karşısına çıkan örgütlerin, uzun vadede ortaya koyacağı istikrarsızlıkların Suriye’yi ve Türkiye gibi komşu ülkeleri uzun yıllar istikrarsızlıkla baş başa bırakması söz konusu olabilir.

 

ABD’nin Suriye’nin kuzeydoğusunda faaliyet gösteren SDG’ye, sürekli askeri teçhizat ve malzeme desteği vermesi gelecekteki istikrarsızlığın da altyapısını oluşturmaya yöneliktir. İleride bu yapılanmaların barışçıl amaçlara yönelik olmalarını düşünmek aşırı safdillik olsa gerek.

 

Bu cümleden olarak, Türkiye'yi yakından ilgilendiren bu bölgede, gelecekte Suriye’nin bütünlüğünden sürekli dem vuran Türkiye mi, yoksa DEAŞ bahanesiyle asıl Suriye’yi çökertmeye çalışan yıkıcı güçler mi başarılı olacak? Asıl bunun üzerinde çokça düşünülmesi gereken bir konu olsa gerek.

 

ABD, özellikle Ortadoğu’nun geleceğine yönelik politikalarını oluştururken, ortaya çıkan SDG gibi terör unsuru dinamikleri daha da güçlendirerek uzun vadeli planlarının gereğini yerine getirmeye çalışmaktadır.

 

Türkiye, Suriye’nin kuzeydoğudaki yeni kompartmantalizasyon oluşumunda nasıl bir politik yaklaşım içerisinde olması gerektiği üzerinde çokça kafa yormak gerektiğini düşünmek gerekir kanaatini taşıyoruz.

 

Özellikle Tell Rıfat ve Münbiç’e yönelik sınırlı bir harekât ile Kuzey Suriye’de salt belirli bir bölgede istikrarın sağlanması elbette ki önemli bir konudur. Ama asıl istikrarsızlığı oluşturan ve Türkiye’yi çok yakından ilgilendiren ABD ve SDG kontrolündeki Kuzey Doğu Suriye’nin geleceğine yönelik ne tür bir politikanın izlenebileceği büyük önem arz etmektedir.

 

Ezcümle, Yeniden Refah Partisi olarak şu da ifade etmek gerekirse, NATO’ya girmeye çalışan İsveç ve Finlandiya konusunu sürekli gündeme getiren Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, asıl NATO müttefiki olan Türkiye’nin güvenliğini aşındırmaya yönelik olarak terör örgütleriyle alenen iş birliği yapan ve kendilerine yüklü miktarda silah temin etmeye devam eden ABD’ye yönelik suskunluğunu devam ettirmesi dikkatlerden kaçmamaktadır.

 

 

 

Doğan BEKİN 

Genel Başkan Yardımcısı | Dış İlişkiler Başkanı

 

 

 

YÖK Eliyle Mesleki ve Teknik Eğitime Vurulan Darbeyi Kabul Etmiyoruz

 

Ülkemizde 129’u Devlet, 76’sı Vakıf olmak üzere 205 üniversiteden, her yıl dünyada ilk 1000’e girebilen üniversite sayısı 2 veya 3’ü geçememektedir. Proje, patent, uluslararası ödül ve bilimsel yayın konularında üniversitelerimiz rekabet edememektedir. Ayrıca öğretim üye ve elamanlarının performansı gerektiği gibi ölçülemediğinden, üniversite mezunu gençlerimizin de aranan niteliklere sahip olup olmadıkları ile ilgili ölçümlemeler yapılamamaktadır. Buna ek olarak, mesleki ve teknik eğitimdeki plansızlık ve üniversitelerin sayı ve kontenjanlarındaki plansız artışla birlikte 1,5 milyon üniversite diplomalı işsiz gencimiz oluşmuştur. Genç işsiz sayısı 10 milyona ulaşmış, bazı bölgelerde %50 oranına çıkmakla birlikte, genç işsizlerimizin ortalaması %40 seviyelerine ulaşmıştır.

Üniversite mezunlarına iş bulunamaz haldeyken, sayısı 1,5 milyona ulaşmış üniversite mezunu genç işsizimiz varken, boş kalan bölümleri ve programları doldurmak için üniversite giriş sınavlarında baraj uygulamasının kaldırılması söz konusu olmuştur. Ancak baraj uygulamasının kaldırılmasının, mesleki ve teknik eğitimin gelişmesinin önünde yakın gelecekte önemli bir erozyona sebebiyet vereceğini öngörüyoruz.

·         Sanayileşme, üretim, istihdam, meslek edinme ve nitelikli işgücüne olan ihtiyaç gibi sorunların oldukça sık dile getirildiği bir dönemde,

·         Yeterli bulmasak da Millî Eğitim Bakanlığı tarafından mesleki ve teknik eğitime yönelik yeni proje ve yatırımların olduğu bir dönemde,

·         YÖK nezdinde mesleki ve teknik eğitimi geliştirmek üzere Uzmanlaşmış Meslek Yüksekokullarının kurulmasının planlandığı bir dönemde,

·         İktidarıyla muhalefetiyle mesleki ve teknik eğitimin memleket meselesi olarak nitelendirildiği bir dönemde,

·         Yeni ekonomi politikanıza göre üretim ve ihracat odaklı bir yaklaşımdan bahsettiğiniz, bu amaç doğrultusunda en önemli ihtiyaçlardan birinin nitelikli işgücü olduğunu bir dönemde,

Yukarıda bahsettiğimiz hükümet politikalarıyla çelişen üniversite barajının kaldırılması ile ortaya çıkacak mesleki eğitimden ve pratikten yoksun yeni üniversite mezunlarını ne yapacaksınız? İktidara soruyoruz. 1,5 milyon işsiz üniversite mezununa yeni bir 1,5 milyonun katılmasının bu ülkeye bu millete ne yararı olacaktır soruyoruz?

YÖK Başkanı Sn. Erol Özvar’ın bu uygulamayı övünerek savunmasını açıkçası çok yadırgadık. YÖK’ün plansız açtığı bölümlerin elinde kaldığını çok iyi biliyoruz. Bu bölümleri doldurmak için yapılan bu uygulamanın sonuçlarını ise tahmin etmek oldukça basittir. Bu nedenle kişisel ikbal adına ve Ak Partili bir bürokrat olarak işsizlik rakamlarındaki artışı ötelemek amacıyla alınmış olan bu kararın yıkıcı etkileri olacağı hususunda hükümeti uyarıyoruz. Mesleki ve Teknik Eğitim ile ilgili eylem planlarının ve yatırımların adeta altını oyan bu uygulamaya Milli Eğitim Bakanı’nın kamuoyuna yansıyan herhangi bir yorumunun veya itirazının olmamasını ise hayretle karşılıyoruz. Milli Eğitim Bakanı Sayın Mahmut Özer’e soruyoruz: Bakanlık politikalarınızla ve sizi Bakan yapan Mesleki ve Teknik Eğitimdeki uygulamalarınızda ters düşen bu kararı onaylıyor musunuz yoksa itiraz edecek cesareti mi gösteremiyorsunuz?

Baraj uygulamasının kaldırılması kararını, üniversitelerimizi bilim merkezleri olarak değil de birer dumansız fabrika olarak gören anlayışın bir tezahürü olarak görüyoruz. Üniversitelerimizin çevresinde bilim merkezleri ve AR-GE şirketleri yerine kafeler ve 1+1 daireler türemiştir. Yeniden Refah Partisi olarak buradan hükümete sesleniyoruz: Üniversiteleri şehrin ekonomik dinamosu olarak görmek günü kurtarmaktan öte bir politika olamayıp, geleceğimize ümitsizliği ve mesleksizliği ekmektir. En önemli stratejik kaynağımız olarak gördüğümüz gençlerimizi bu gibi kısır ve gündelik politikalara heba etmenizi kabul etmiyoruz.

Ülke ve dünya ekonomisinde karşılığı olmayan, mezuniyet sonrasında hak ettikleri yaşam standardına uygun gelir elde edemeyecekleri, sosyal tatmin ve kendini gerçekleştirme gibi ülkemize katma değer sağlayacak unsurlardan yoksun bir üniversite sistemi, belki önünüzdeki birkaç yılı kurtarabilir ancak bu politikalardan uzun vadeli bir kazancı gençlerimiz ve memleketimiz için maalesef göremiyoruz.

Sayın Cumhurbaşkanını ve Ak Parti Hükümetini bu hatalı, yanlış ve kendisi ile çelişen politikalardan vazgeçmeye davet ediyor ve önerilerimizi sunuyoruz:

 

·         Üniversite barajını artırmak yerine kontenjanlar daraltılmalıdır. Ülkemizde ve dünya genelinde ihtiyaçlara cevap verecek şekilde bölüm ve programlar güncellenmelidir. Bu bağlamda müfredatların da güncellenmesi bir uygulama olarak hayata geçirilmelidir.

·         Meslek liselerinin ve Meslek Yüksekokullarının, mesleki ve teknik eğitim müfredatı, personeli ve donanımı bakımından güçlenmesi sağlanmalıdır. Üniversitelerdeki kontenjan daraltılması ve ihtiyaca cevap vermeyen bölümlerin kapatılması ile oluşacak tasarruf fazlası, meslek liselerine ve meslek yüksekokullarına aktarılmalıdır.

 

·         Üniversite sınavını kaldırılmalıdır. Yerine ilkokul 3. sınıftan lise sonuncu sınıfa kadar, dönem sonlarında yapılacak genel sınavlar ile elde edilecek başarı puanlarını, üniversite giriş notu olarak kullanacak bir üniversite giriş sistemi oluşturulmalıdır. Bu genel sınavları, kimin sınav kâğıdını değerlendirdiğini bilmeyen, bir sistem tarafından otomatik olarak atanan öğretmenlerden oluşan bir heyetin değerlendirmesi sağlanmalıdır. Bu değerlendirme için her yıl sorulan sorular özelinde bir not değerlendirme rehberine göre hareket edecek bir sistem tesis edilmelidir. Bu sisteme Yeniden Refah Partisi olarak daha önce sunmuş olduğumuz ortaöğretim döneminde mesleğe yatkınlığı belirleyebilecek ve çocuklarımızı, gençlerimizi yeteneklerine göre bu mesleklere yönlendirebilecek tespit sistemleri entegre edilmelidir.

 

 

·         Ortaokul ile Yükseköğretim arasındaki bağlantının kurulması ve sürekliliğinin sağlanması gereklidir. Öğretmenlik, Polislik, Askerlik, İmamlık, Hemşirelik, Girişimcilik gibi mesleki yeterliliğe yüksek düzeyde ihtiyaç duyulan mesleklerde, mesleklere yönlendirmenin ortaokulda başlanması ve bu öğrencilerin Yükseköğretimde muadili bölümlere yönlendirilmesi sağlanmalıdır.

 

·         Üniversiteler, “kamuya kaynaklık edecek üniversiteler” ve “özel sektöre kaynaklık edecek üniversiteler” olmak üzere sınıflandırılmalıdır. Bu sınıflandırmadan itibaren, ülkesine kamu kurumlarında hizmet vermek isteyenlerin “kamuya kaynaklık edecek üniversiteleri” tercih etmeleri sağlanmalı, böylece gençlerimizin KPSS sınavı gibi bir süreçle 10 yıllarını heba etmelerinin önüne geçilmelidir. Ülkesine kendi ticari işletmesini kurarak, özel sektörde çalışarak veya yurtdışında çalışarak tüm insanlığa hizmet vermek amacı taşıyan gençlerimizin ise “özel sektöre kaynaklık edecek üniversiteleri” tercih etmeleri sağlanmalıdır. Böylece üniversitelerimizin de hangi amaca yönelik gençlerimizi yetiştirecekleri belirli hale gelecek ve kamu veya özel sektör ekolojisine göre kendilerini şekillendirmeleri mümkün hale gelecektir.

Bizler, Millî Görüş’ün temsilcisi Yeniden Refah Partisi olarak, gençlerimizin ülkemizin en önemli stratejik kaynağı olduğunu kamuoyunda daima dile getirdik. Seçim dönemine girmiş olduğumuz bir dönemde, bilimsel ilerlemenin merkezi olan üniversitelerin önce niteliklerinin değil, sayılarının artırılmasına şahit olduk. Şimdi ise herhangi bir rehabilitasyona uğratılmadan, Mesleki ve Teknik Eğitimde oluşturacağı tahribatlar değerlendirilmeden baraj uygulamasının kaldırılmasının, kısa dönemde tedavi edilemeyecek ağır yaralar açacağı hususunda yerinde endişelerimizi dile getiriyoruz. Bu karardan bir an önce geri dönülmesinin, ülkemiz hayrına önemli ve hayırlı bir karar olacağına inancımızı iktidara iletiyoruz. Bu vesile ile Yeniden Refah Partisi olarak, gençlerimize Yükseköğretim Kurumları Sınavlarında başarılar diler, her daim gençlerimizin yanında olduğumuzu tüm kamuoyuna saygı ile bildiririz.

 

 

Milli Eğitim ve Öğretim Politikaları Kurulu

 

 

 

YENİDEN REFAH PARTİSİ İKTİDARINDA GENÇLİĞE SAHİP ÇIKACAK. İLK ÖNCE DE KYK BORÇLARINI SİLEREK HAYATA BORÇSUZ BAŞLAMASINI SAĞLAYACAĞIZ.

 

Gençlik iktidardan da muhalefetten de umutsuz. Geleceği kendi ülkesi dışında aramak zorunda bırakılmış sahipsiz bir nesil. Bu nesle ve gençliğe biz sahip çıkacağız. En temel öncelikli görevimiz budur.

Türkiye, her yıl üniversitelerine 1 Milyon Beş yüz bin civarında yeni kayıt alan ve toplam kayıtlı üniversite öğrenci sayısı 5 milyon civarında olan, genç nüfusa sahip bir ülkedir. Türkiye nüfusunun ortalama yaşı 30 civarındadır. Bu veri tek başına bile ne kadar genç bir nüfusa sahip olduğumuzu göstermektedir.

Yönetimsel beceriksizliklerden kaynaklanan, öğrenim hakkı, işsizlik, enflasyon gibi sorunlar genç nüfusun kendi gelecekleriyle ilgili olarak kaygılar taşımasına neden olmaktadır. Gelecekle ilgili bireysel kaygılarının peşine düşmüş bir kitlenin toplumun genel menfaatlerini düşünmesini beklemek fazlaca iyimser bir tutum olacaktır. Ülkemizde yaşanan gelişmelere paralel olarak gençliğin hayata bir sıfır mağlup başlaması bizi kaygılandırmaktadır.

*AKP iktidarına soruyoruz; Bugün ülkemizde üniversiteyi bitirmiş 10 milyon genç; ekonomimiz iyi olduğu için mi işsiz?                                                                                                             

*Bu 10 milyon işsiz gencin hiçbiri çalışmayı mı sevmiyor?                                                           

*Hepsi mi iş beğenmiyor?

5 milyon KYK öğrencisinden en az 600 BİN öğrenci icralık oldu! İcraya düşen öğrenci sayısı her gün çığ gibi artmaktadır. Üniversite öğrenimi sırasında Kredi Yurtlar Kurumu'ndan (KYK) kredi alarak eğitimini tamamlayan milyonlarca öğrenci borçlarını ödeyemedikleri için mağdur oldular. İktidar, sözleşme imzaladığı ana para yetmezmiş gibi üzerine öğrencilerden mevcut enflasyonu da devreye katarak bu borcu faiziyle istiyor. Bunu yeni mezun işi olmayan öğrenciden isteyen iktidar hiç düşünmez mi? Hiç utanmaz mı?

 İmtiyazlı Holding ve Müteahhitlerin milyarlarca vergi ve kredi borçlarını silen hükümet, istihdam oluşturamadığı için işsiz olan borcunu ödemeyi bırak ailesinin eline bakan bu evlatlarımızın da borçlarını, erteleme ya da faiz indirimi değil tamamen silmelidir.

Silmezlerse biz iktidara geldiğimizde bu öğrencilerimizin dramına son verecek.   KYK borçlarını sileceğiz. Sosyal devlet evladını- öğrenciyi icraya vermez. Bu zulmü biz bitireceğiz. 5 milyon KYK borçlusu evlatlarımız bizim için 5 imtiyazlı holding den daha değerlidir. Daha önceliklidir.

Eğitim parasız ve ulaşılabilir olmalıdır. Aileyi ve öğrenciyi borçlandırarak eğitim olmaz.  Kredileri arttırdık diyerek öğrencileri daha çok faiz ve borca sokan iktidar birde alkış ve aferin beklemektedir. Çiftçi, memur, esnaf, sanayici ve aileler yetmediki şimdi öğrenciler borçlandırılmakta ve icraya verilmektedir. Böyle bir zulüm tarihte görülmedi.

Gençlerimizin yanında onları anlayan Genç Lider ERBAKAN var.

Gençliğinde tercihi Yeniden Refah Partisi

 

Ticaret Politikaları Kurulu

Yayın Tarihi: 15 Haziran 2022 | Yayın Saati: 17:36:08