SİYASİ İŞLER BAŞKANLIĞI HAFTALIK RAPORU - 14 MART 2021

SİYASİ İŞLER BAŞKANLIĞI HAFTALIK RAPORU

 

13.03.2021

 

 

KONU BAŞLIKLARI:

  • ÇANAKKALE ŞEHİTLERİ’NE YAPILAN SAYGIZILIĞA DERHAL SON VERİLMELİ
  • TÜRKİYE-MISIR YAKINLAŞMASI
  • SAYIN CUMHURBAŞKANIMIZI YİNE YANILTIYORLAR(!)

 

 

ÇANAKKALE ŞEHİTLERİ’NE YAPILAN SAYGIZILIĞA DERHAL SON VERİLMELİ

 

Derhal bu yanlıştan dönülmelidir!

Genel Başkan Yardımcımız Av. Bayram Sakartepe’den, özelleştirilen Millî Piyango İdaresi tarafından Çanakkale Zaferi’nin yıldönümü olan 18 Mart’ta piyango çekilişi yapılacak olmasına sert tepki geldi.

"Tarihimizin dönüm noktalarından olan ve vatan uğruna yüz binlerce şehit verdiğimiz 18 Mart Çanakkale Zaferi’nin, piyango biletlerine çekiliş malzemesi yapılması, en başta şehitlerimizin aziz hatıralarına saygısızlıktır. Bu yanlıştan derhal dönülmelidir." dedi.

 

Sakartepe, kamuoyunda büyük tepki çeken skandalla ilgili şunları söyledi:

"Milletimizin ruh köküne nakşolmuş iman ve vatanseverlik duygusunun en önemli göstergelerinden sadece bir örneği olan Çanakkale Deniz Zaferi’nin 106. yıldönümünü kutlamaya hazırlandığımız bu günlerde adında ‘Millî' ifadesi bulunan piyango biletlerinin, bu tarihi zafere atıf yapılarak satılacak olması her şeyden önce aziz şehitlerimizin ruhuna ve milletimize büyük saygısızlıktır. 7'den 70'e yüz binlerce şehit verdiğimiz zaferin anısını kirletmeye kimsenin hakkı yoktur. Yeniden Refah Partisi olarak, anlam ve önemine binaen zaferin ruhunu zedeleyebilecek bu yanlışlıktan derhal dönülmesi için yetkililere gerekeni yapma çağrısında bulunuyoruz."    

 

Millî Piyangodan 'MİLLÎ' ifadesi kaldırılmalıdır

Genel Başkan Yardımcımız Av. Bayram Sakartepe, Millî Piyango'dan 'millî' ibaresinin de kaldırılması gerektiğini vurgulayarak, "Şunu da açıkça ifade etmek gerekir ki hükümetimiz, başta şehit ve gazi yakınları olmak üzere millî hassasiyete kulak vermeli ve kumar olduğu açık olan piyango ve şans oyunlarından 'millî' ifadesinin kaldırılması için de gerekeni yapmalıdır." çağrısında bulundu.  

 

Av. Bayram Sakartepe

Genel Başkan Yardımcısı | Siyasi İşler Başkanı

 

 

 

TÜRKİYE-MISIR YAKINLAŞMASI


GKRY, tek başına Kıbrıs adasının tümünü temsile yetkili olmadığı halde, Türkiye ve KKTC’nin hak ve çıkarlarını hiçe sayarak 2003 yılında Mısır ile MEB anlaşması yapması, Türkiye ve Yunanistan başbakanları tarafından 11 Şubat 1959 tarihinde Zürih’te imza altına alınan “Kıbrıs Cumhuriyeti Temel Yapısı” bağlamında 16 Ağustos 1960 tarihinde Türkiye, İngiltere ve Yunanistan’ın garantörlüğünde Kıbrıs Türk ile Kıbrıs Rum cemaatlerinin eşit haklarla kurucusu oldukları Kıbrıs Cumhuriyeti ve anayasasına aykırılık oluşturmaktadır.


Mısır’da Abdülfettah el Sisi tarafından gerçekleştirilen askeri darbe sonucu Türkiye ile Mısır arasında iyice gerginleşen siyasi atmosfer karşılıklı restleşmeye ve bunun sonucu olarak büyükelçilerin geri çağırılarak ilişkilerin maslahatgüzarlık düzeyine indirilmesi hiç şüphesiz Yunanistan ve GKRY’nin Mısır ile daha da yakınlaşmasına ve birçok alanda Türkiye aleyhine gelişme gösterebilecek ortak kararların alınmasına neden olmuştur.

 

Bunun sonucu olarak Mısır ile Yunanistan arasında imzalanan 6 Ağustos 2020 tarihli “Münhasır Ekonomik Bölge”(MEB) anlaşması 18 Ağustos 2020’de Mısır Meclis Anayasa ve Yasama Komisyonu, 27 Ağustos 2020’de Yunanistan Meclisi tarafından onaylanarak yürürlüğe girmiştir. Mısır, Yunanistan ile imzaladığı söz konusu anlaşma ile 15 bin km2 kayba uğramıştır. Mısır’ın Yunanistan ile imzaladığı anlaşma alanların bir kısmı Türkiye ile Libya arasında imzalanan 27 Kasım 2019 tarihli MEB anlaşmasının sınırlarını da ihlal etmektedir.


Yunanistan’ın Girit ve Rodos adaları arasındaki hattan başlayarak Mısır ile MEB oluşturması uluslararası deniz hukuku açısından aykırılık oluşturmakta ve hak ihlaline neden olmaktadır. Bu nedenle Mısır ile Yunanistan arasında imzalanan Deniz Yetki Alanlarını Sınırlandırma anlaşması tartışma konusudur.


Türkiye’den sonra Doğu Akdeniz’de en uzun sahil şeridine sahip olan ve Türkiye ile karşılıklı kıyısı bulunan Mısır ile olan tarihi birlikteliğimiz ve Doğu Akdeniz’de Türkiye’yi yalnızlaştırmaya yönelik Yunanistan’ın sinsi planları ve adımlarını da göz önüne alarak Mısır ile karşılıklı ilişkilerin geliştirilmesi son derece büyük önem arz etmektedir. Refahyol Hükümeti Başbakanı Prof.Dr. Necmettin Erbakan Hocanın, D-8 çerçevesinde Hüsnü Mübarek ile anlaşma imzalamasını göz ardı etmemekte fayda görüyoruz.


Özellikle Libya üzerinden Türkiye ile Mısır’ı savaşın eşiğine getirmeye çalışan küresel güçler, her iki ülkenin akıllıca uyguladığı ‘açık kapı politikası’( politique de la porte ouverte) sonucu amaçlarına ulaşamadıkları gibi, Libya’nın da bölünmenin eşiğinden dönmesini sağlamış oldular.


Mısır’ın Yunanistan ile imzaladığı MEB anlaşmasında Meis Adası’nın Yunanistan’ın kıta sahanlığı olduğu iddiasını kabul etmemesi de Türkiye açısından son derece stratejik bir adım olup, bu da Türkiye ile Mısır arasındaki siyasi gerginliğin azalmasına neden olabilecek bir yaklaşım tarzı olsa gerek. Yunanistan, Türkiye'ye karşı her platformda adalar tezini ön plana çıkarırken, İtalya ile imzaladığı Deniz Yetki Alanları Sınırlandırma anlaşması ile adaların kıta sahanlığı olmadığını anlaşmayla onaylaması ve Mısır’ın da, MEİS Adası konusunda benzer yaklaşım göstermesi Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki elini büyük ölçüde güçlendirmiştir.


Şunu da ifade etmek gerekir ki, Türkiye’nin Libya ile imzaladığı Deniz Yetki Alanları Sınırlandırma anlaşmasının bir benzerinin bir an önce Mısır ile de imzalanmasının son derece önemli olduğunu ve bunu önemsediğimizi ifade etmek isteriz. Türkiye ile Mısır arasında yapılacak olan söz konusu anlaşma ile Doğu Akdeniz’de Türkiye, Libya ve Mısır arasındaki yakınlaştırmayı sağlayacağı gibi, her alanda da işbirliğinin gelişmesine vesile olacaktır.


Dış politikada Don Kişotvari adımları çağrıştıran günübirlik politik yaklaşımlar sergilemek yerine, ülkemizin uzun vadeli gerçeklerini ve buna bağlı olarak gelişmeleri iyice süzgeçten geçirerek çıkarlarımızın öncelenmesi en akıllıca hareket olsa gerek. Bazen iç politik kaygılarla dış politikada ani ve fevri hamlelerle atılması söz konusu olabilecek olan yanlış adımların dış politikadaki avantajları büyük ölçüde ortadan kaldırabileceğini göz ardı etmemekte büyük fayda vardır.


Doğan Bekin
Genel Başkan Yardımcısı | Dış İlişkiler Başkanı

 

 

 

SAYIN CUMHURBAŞKANIMIZI YİNE YANILTIYORLAR( !)


Son zamanlarda Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan beyefendiye sunulan ve konuşmalarına yansıyan raporlardan bazılarının Sayın Cumhurbaşkanımızı zor durumda bırakmaya yönelik olduğunu düşünüyoruz.


Hükümet yetkililerinin korkmadan çekinmeden aşağıdaki hususları Sayın Cumhurbaşkanımıza hatırlatmasında yarar görülmektedir.


Sabah Gazetesi dâhil, 11 Mart tarihli birçok gazetede Sayın Cumhurbaşkanımız Berat Albayrak beyin çok başarılı bir Bakan olduğunu ve Dünya’nın sayılı Sondaj Filosuna onun sayesinde ulaştığımızı ifade etmektedir. Yavuz, Fatih ve Kanuni adlarını verdiğimiz, DeepSea Metro 1 gemisi 262,5 Milyon dolara, DeepSea Metro 2 gemisi, TPAO yetkililerine göre yaklaşık 200 milyon dolara, Sertao gemisi de 37,5 milyon dolara alınan ikinci el gemilerdir. 500 milyon dolar bile tutmayan ikinci el gemilerle Dünya’nın önemli bir filosu olunamayacağı Sayın Cumhurbaşkanımıza açıkça söylenmelidir. Derin sondaj yapsın diye alınan bu gemilerden hiçbirinin Kapasiteleri olmalarına rağmen 5000 metreyi geçen tek bir sondaj bile yapmadıkları da Sayın Cumhurbaşkanımıza açıkça söylenmelidir.


Berat Albayrak beyin Bakanlığı döneminde Madencilik faaliyetlerimizin GSYİH içindeki payının %1,12’den %0,82’ye indiği, yüzlerce maden şirketinin kapatıldığı, ihracatımızın 5 milyar dolardan 3,5 milyar dolara düştüğü, 2069 Maden Ruhsatının Maden Kanunundaki sıkıntılar sebebiyle Devlete iade edildiği, yaklaşık 3000 maden işçisinin işten çıkartıldığı, 2013 yılında 5577 olan ruhsat müracaatlarının 999’a düştüğü de Sayın Cumhurbaşkanımıza açıkça söylenmelidir.

Son olarak büyük reklamlar ile topluma tanıtılan Türkiye Uzay Ajansının 5 milyon dolarlık sermaye ile 2023’te Ay ile temas sağlayamayacağı Sayın Cumhurbaşkanımıza korkmadan, çekinmeden anlatılmalıdır. İstanbul’da denizi bir kilometre mesafeden gören bir daire parasına 10 madde olarak ilan edilen Uzay Programı yapılamayacağı da açıkça söylenmelidir.


Sayın Cumhurbaşkanımızı Akkuyu Nükleer Santral konusunda da yanıltmaktadırlar. Sayın Cumhurbaşkanı Üçüncü ünitesinin temeli atılırken Akkuyu Nükleer Santralinin “35 Milyar kilowatt saat elektrik üreteceğini ve bunun Türkiye ihtiyacını %10 olduğunu ifade etmiştir. 2015 yılında temeli atılan Akkuyu Nükleer Santralinin, yapılan anlaşmalar çerçevesinde sadece iki reaktörünün Türkiye adına üretim yapacağı, diğer iki reaktörün üretim fiyatının Rusya tarafından belirlenerek arzu edilirse Türkiye’ye satılacağı, Sayın ilgililer tarafından Sayın Cumhurbaşkanımıza açıkça ifade edilmelidir. Bizim olan iki reaktör yüzde yüz kapasite ile çalışsa bile maksimum 21 milyar kilowatt/saat üretim yapacak, bu değer de, 2026 yılındaki muhtemel 400 milyar kilowat/saat tüketimimizin yüzde beşini bile karşılamayacaktır. Kaldı ki
uranyum sıkıntısı sebebiyle Dünya’daki Nükleer Santraller % 67 kapasite ile çalışmaktadır. Nükleer santrallerin ömrünün 60-80 yıl değil, maksimum 40 yıl olduğu da Sayın Cumhurbaşkanımıza mutlaka belirtilmelidir.


Sayın Cumhurbaşkanı hepimizin Cumhurbaşkanıdır ve en azından Dış Dünya’ya karşı korumak, kollamak mecburiyetinde olduğumuz bilinerek yanıltıcı bilgiler verilmemelidir.

 

Prof. Dr. Doğan Aydal

Genel Başkan Yardımcısı | AR - GE Başkanı

 

 

Şekil : Sayın Berat Albayrak döneminde ruhsat müracaat sayılarındaki azalmalar.

 

 

Şekil: Sayın Berat Albayrak döneminde 3000 işçinin işten çıkarıldığını gösteren tablo.

 

 

Yayın Tarihi: 14 Mart 2021 | Yayın Saati: 16:05:05