SİYASİ İŞLER BAŞKANLIĞI HAFTALIK RAPORU - 11 MAYIS 2021

SİYASİ İŞLER BAŞKANLIĞI HAFTALIK RAPORU

 

11.05.2021

 

 

KONULAR:

·       “Hayalimdeki Çin Resim Yarışması’’

·       Pazar Yerlerinin Haftada Bir Gün Açılması Yeterli midir?

·       Gıda Kaybı ve İsrafı

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

SİYASİ İŞLER BAŞKANLIĞI

 

 

Aziz Milletimizi Saygı, Sevgi ve Muhabbetle Selamlıyorum,

Kamuoyuna yansıdığı üzere, Çin Halk Cumhuriyeti Türkiye Büyükelçiliği’nin desteği ve Milli Eğitim Bakanlığımızın işbirliği ile Uluslararası Bilimsel ve Kültürel Araştırmalar Vakfı (UBİKAV) tarafından düzenlenen “Hayalimdeki Çin Resim Yarışması”, aziz milletimiz nezdinde infiale yol açmış ve haklı tepkiler ortaya çıkmıştır.

Bizler Yeniden Refah Partisi olarak, önünde “Milli” kelimesinin olduğu iki bakanlığımızdan biri olan Milli Eğitim Bakanlığımızın bu yarışmada işbirliği yapmasını, resmî yazıyla İl ve İlçe Milli Eğitim Müdürlüklerine yarışmaya katılım sağlanmasını emretmesini anlamlandıramadığımızı açık bir dille ifade etmek istiyoruz. Bildiğiniz üzere, dünyanın dört bir yanında, özellikle Çin, Kudüs, Arakan gibi coğrafyalarda soydaşlarımıza ve dindaşlarımıza yapılan işkence, zulüm, soykırım ve asimilasyon uygulamaları hepimizin malumudur. Bu coğrafyalarda, kadın, çocuk, sivil demeden süregelen zulmü kabul etmemiz ve sessiz kalmamız mümkün değildir. Böyle bir dönemde Milli Eğitim Bakanlığımızın “Hayalimdeki Çin Resim Yaşıması”nda beşinci defa iş ortaklığına girmiş olmasını anlamakta güçlük çekiyoruz.

Milli Eğitim Bakanlığımızın bu iş ortaklığının, milli eğitim ideallerimizle ve şahsiyetli dış politikamızla örtüşmediğini, kısa süreli menfaatler üzerine bina edildiğini üzülerek görmekle birlikte, Bakanlığın dümeninin Fulbright Eğitim Komisyonu olarak bildiğimiz “Birleşik Devletler Eğitim Komisyonu”na, pusulasının ise Çin’e kaydırılmış dış güçlerin vesayetine terk edilmiş olduğunun, bir kez daha ortaya çıktığını görüyoruz.

Milli Eğitim Bakanlığımızın, birçok vakıfla işbirliği içerisinde olduğunu, özellikle değerler eğitimi hususunda bu işbirliklerinin memleketimiz adına hayırlara vesile olduğunu biliyoruz. Ancak Hayalimdeki Çin Resim Yarışması gibi milli ve manevi değerlerimizden uzak, Ümmet ve tarih bilincinden yoksun, zulmü alkışlayan, zalimi seven uygulamalar, milletimizi derinden yaralamaktadır. Bu hususların altını çizerek, Milli Eğitim Bakanlığımızın adı geçen vakıfla olan işbirliğini ivedilikle sonlandırılmasını, İl ve İlçe Milli Eğitim Müdürlüklerine göndermiş olduğu Yarışmaya Katılım Emrini geri çekmesini bekliyoruz. Aksi takdirde bu yönetim zaafiyeti ve ferasetsizlik ile Hayalimdeki Çin”in ardından “Hayalimdeki Amerika, Hayalimdeki İsrail ve Hayalimdeki Arakan” gibi kökü ve aklı dışarıda projelere de boyun eğilebileceği uyarısında bulunuyoruz.

Yarışmanın galibiyet ödülü olan bir Çin seyahati için Doğu Türkistan’da Uygur Türkü kardeşlerimizin çektiği zulmün görmezden gelinmesine ve meşru bir zemine oturtulmasına çocuklarımızın alet edilmelerini asla kabul etmiyoruz.

Milli Eğitim Bakanlığımız, bu yarışmanın sürdürülmesine ısrar etse dahi, kıymetli öğretmenlerimizin bu yarışmaya itibar etmemelerini diliyoruz. Bizler Yeniden Refah Partisi olarak inanıyoruz ki; “Çocuklarımız ve Gençlerimizden, Sayın Cumhurbaşkanımızın her fırsatta dile getirdiği Asım’ın neslinden ve Ömerlerden, zulmü alkışlayan ve zalimi seven eserler değil, Milli Şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un da belirttiği gibi her ne şart altında olursa olsun “zulmü alkışlamadığını, zalimi asla sevmediğini” gösteren eserler çıkabilir. Çocuklarımızdan, gençlerimizden, memleketimizin tüm evlatlarından, bunun dışında bir beklentisi olanların içerisine düşeceği acizliği, Mekke’nin, Kudüs’ün ve İstanbul’un fethiyle, Kurtuluş Savaşımız ile ecdadımız resmetmiştir. Çanakkale’ye, Sarıkamış’a, Filistin’e, Yemen’e ve Trablus’a bedenleriyle ördüğü surlar ile ecdadımız resmetmiştir. İşte bu milletin şanlı ve şerefli tarihi boyunca tüm Cihan’a çizmiş olduğu ve çizeceği tek resim budur. Çünkü bizler, Kudüs’e, Arakan’a, Doğu Türkistan’a, Yemen’e ve dahi tüm İslam ve mazlum topraklarına coğrafi bir mesele olarak değil, İmanî bir mesele olarak bakıyoruz, Hâk ile Batıl’ın mücadelesi olarak görüyoruz. 

Buradan Sayın Milli Eğitim Bakanı’na sesleniyoruz, bu coğrafyalara olan bakış açınızı ve eylemleriniz sorgulamanızı bekliyoruz. Sizi daha öncesinde de uyardığımız gibi “Milli refleksler gösteremez hale getirilmiş bir kurumdan Milli bir eğitim sistemi çıkarılamaz. Defaatle söylediğimiz üzere, bir ülkenin asıl zenginliği, tankı, topu, tüfeği ve parası değil; imanlı, inançlı ve ilim sahibi evlatlarıdır. Bu sebeple çocuklarımızı ve gençlerimizi bu değerlere sahip olarak yetiştirebilmemiz için gerçek anlamda yerli ve milli bir eğitim sistemini memleketin her köşesinde tesis ediniz. Başta şahsınız ve Bakanlığınız, milli uygulamalarınız ve refleksleriniz ile çocuklarımıza ve gençlerimize örnek olunuz. Fulbright gibi Hayalimdeki Çin gibi gayri-milli oluşum ve projelerden uzak durunuz. Nitekim, milli eğitim, şahsiyetli bir dış politikanın ayrılmaz parçasıdır. Gelecekte dış politikamızı emanet edeceğimiz evlatlarımızı bu gibi gayri-milli projelere alet etmeyiniz.

Bizler Yeniden Refah Partisi olarak, gücünü Hakk’tan ve Halk’tan alan iktidarımızda, her türlü şart altında tüm İslâm ve mazlum coğrafyalarındaki zulümlere karşı en yüksek sesle cevap vereceğiz. Dış ilişkilerimizi göstermelik değil, gerçek alamda şahsiyetli bir dış politika ile sürdüreceğiz. 50 yıllık Milli Görüş tecrübemiz ile ekonomide, sanayide ve üretimde dışa bağımlılığı, yerli ve milli kaynak paketlerimiz sayesinde ortadan kaldıracak, D8, D60 ve D160 gibi işbirlikleri ile zulme karşı duran, zulme meydan okuyan bir yönetim anlayışını ülkemizde ve tüm İslâm ve mazlum coğrafyalarında tesis edeceğiz. Bu vesile aziz milletimi saygı ve muhabbetle selamlıyorum.

Milli Eğitim Politikaları Kurulu

 

 

 

 

 

 

 

PAZAR YERLERİNİN VE TABLACILARIN KAPATILMASI

Tam kapanma döneminde pazar yerlerinin ve tablacıların kapatılması ve küçük ölçekli çiftçiliğin etkinleşmesi üzerine…

Ülkemizin birçok farklı bölgesinden çiftçilerimiz haklı olarak şikayet ettiği gibi yasaklardan dolayı pazar yerleri ve tablacıların kapatılmasına karşın marketlerin açık olmasının doğru ve adil bir uygulama olmadığını düşünüyoruz. Buradaki sorunun 17 günlük kapanma döneminin doğru planlanmamış olmasının yanında 3 harfli market zincirleri başta olmak üzere marketlere gösterilen orantısız ilgi ve alakadan da kaynaklandığını düşünmekteyiz.

Marketlerin yaş meyve sebze ihtiyaçlarını çiftçinin ürünün gittiği hallerden değil de üreticinin malını daha ucuza kapatan tedarikçilerden temin etmesi aynı zamanda ürün tedarik zincirindeki çıkar ve rant ilişkisinin varlığına da işaret etmektedir.

Bin bir zorluk ve emekle topladığı ürünlerinin hallerde marketlerce satın alınmaması sebebiyle bugün binlerce çiftçimiz ürünlerini toplamama ve tarlada bırakma yoluna gitmektedir.

Bildiğimiz bir şey varsa, çıkar, iltimas ve himaye kavramlarına teslim edilmiş bir ürün tedarik zinciriyle ne memleketimizin tarımını kalkındırmak ne çiftçimizin yüzünü güldürmek ne vatandaşlarımıza ucuz ve taze sebze ve meyve yedirmek mümkün olmayacaktır.

Yine günümüzde tarımdaki en büyük küresel sorunlardan biri olan gıda kaybı ve israfı konusunda duyarlılığı artırmak için kampanyalar başlatan Tarım ve Orman Bakanlığı’nın önemli ölçüde yetişmiş ürünümüzün bu şekilde tarlada israf edilmesine seyirci kalması da kabul edilemez bir çelişki olarak karşımızda durmaktadır.

YRP olarak öncelikle pazarların ve tablacıların da günün belli saatinde ve belirlenecek bir kapasiteyle açılması istiyoruz. İkinci olarak özellikle hükumete yakınlığıyla bilinen marketlerin ihtiyaçları olan sebze ve meyveleri çiftçimizin ürünün götürdüğü hallerden almasının zorunlu olmasını istiyoruz.

Bu acil adımlar hiç kuşku yok ki hem üreticimizin maddi ve manevi rahatlamasını sağlayacak hem bu işten ekmek yiyen halcisinden pazarcısına insanların olumsuz etkilenmemesini sağlayacak hem üretilen ürünlerimizin tarlada kaybolup, israf edilmesini önleyecek hem de halkımız daha ucuz meyve ve sebze yiyebilmesine fırsat verecektir.

 

 

 

GIDA KAYBI VE İSRAFI

 

Sorunun Boyutu Ve Önlenmesi İçin Atılacak Adımlar

Gıda atığı, devasa boyutlarda finansal, sosyal, çevresel ve manevi maliyetleri olan geniş kapsamlı küresel bir sorun olarak karşımızda durmaktadır. Bu sorunun bugün ulaştığı boyut, her bir bireyin kendi çapında mücadele etmesini gerektirecek düzeydedir. 

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü'ne (FAO) göre, her yıl dünya çapında tahmini 1,3 milyar ton gıda israf edilmektedir. Bu miktar, insan tüketimi için üretilen tüm gıdanın üçte birinin çöpe gittiği anlamına gelmektedir. Kaybedilen ya da boşa harcanan yiyecek miktarı yıllık 2,6 trilyon ABD dolarına mal olmakta ve bu miktar dünyada halihazırda var olduğu söylenen 815 milyon aç insanı doyurmak için gereken gıdanın dört kat fazlasına denk gelmektedir. Dünya enerji tüketiminin %10’unundan fazlası bir değere eşit bu gıda kaybının kalori eşdeğeri ise 10.5 katrilyon kcal’dir.  

Tahmin edileceği gibi kayıplarda en büyük payı endüstrileşmiş ülkeler almaktadır. Gelişmiş ülkelerde perakende ve tüketici kaynaklı %40’ı aşan kayıp ve israf, 222 milyon ton gıdaya eşdeğerdir ve bu Sahraaltı Afrika’sının toplam üretimine yaklaşık bir değeri ifade etmektedir. 

Dünyadaki yenilebilir yiyeceklerin üçte birinin çöpe atılması insanlığın sürekli üretimi artırmanın yollarını aramaktan önce devasa boyutlara ulaşmış israfa bir çözüm bulması kuşkusuz daha ivedilikli ve öncellikli bir adım olacağına işaret etmektedir.   

Gıda İsrafı Ne Demektir? 

Gıda israfının tarihi, zenginleşme ve küreselleşme ile yakından bağlantılıdır. Daha fazla ağlarla birbirine bağlanan bir dünyada, artık tedarik zincirleri uzamakta ve her ürünü her vakit her yerde bulmak mümkün olabilmektedir. Tabii olarak çiftlikten sofraya uzanan uzun yolculukta, yiyecekler her aşamada kaybolmakta veya israf olmaktadır. Bu uzun yolculuklarda özellikle meyveler, sebzeler, süt ve et ürünleri gibi taze ve hassas yiyecekler çok daha hızlı ve fazla miktarda kayıplara maruz kalmaktadırlar. 

Gıda israfı meselesinde "Gıda israfı" ve "ürün kaybı" yaygın olarak kullanılan iki terimdir ve sıklıkla karıştırılsalar da tam olarak aynı anlama gelmemektedirler. 

“Ürün kaybı” tipik olarak hasat, depolama ve nakliye gibi üretimin erken aşamalarında kaybedilen yiyecekleri ifade etmek için kullanılmaktadır. Buna karşılık "Gıda kaybı" ise, insan tüketimine uygun ürünlerin genellikle süpermarketlerde veya tüketiciler tarafından alındıktan sonraki süreçte kullanılmadan israf edilmelerine karşılık gelir. 

FAO'ya göre, yüksek ve düşük gelirli ülkeler benzer miktarlarda gıdayı (sırasıyla 670 ve 630 milyon ton) çöpe atmaktadırlar. Düşük gelirli ülkelere baktığımızda ise kayıplar daha çok ürün yetiştirme, hasat ve hasat sonrası aşamalarda meydana gelmektedir. Örneğin, Sahra Altı Afrika'da, Dünya Kaynakları Enstitüsü'ne göre, gıdanın %83'ü üretim, hasat taşıma / depolama ve işleme sırasında kaybedilirken, tüketiciler tarafından sadece yüzde beşi israf edilmektedir. Tersine, Kuzey Amerika ve Okyanusya'da ise %32'si daha önceki aşamalarda kaybedilirken, %61'i tüketiciler tarafından israf edilmektedir. 

 

Gıda Kaybı Neden Olmaktadır? 

Üretilen çeşitli mahsullerin çiftlikte ve sonrasında kaybolmasının en temel sebepleri arasında şunlar sayılabilir: 

        Çiftçilerin, eğer koşullar uygunsa olumsuz hava koşullarını düşünerek genellikle fazla ekim ve dikim yapmaya meyilli olmaları. 

        Düşük gelirli ülkelerde üretimin hasat-saklama-taşıma ve dağıtım teknolojisindeki eksiklikler, sınırlamalar nedeniyle daha fazla hasarlı ürün veya düşük verimle sonuçlanması.  

        Perakendecilerin meyve ve sebzeler için yüksek estetik standartlar belirlemiş olmaları. Maalesef birçok ürün sadece görüntüsel açıdan "mükemmel olmayan ürün" diye raflarda yer bulamamaktadır. 

Her durumda, fazla ürünler ya hayvan yemi olmakta ya da basitçe çöpe atılmaktadırlar. Düşük gelirli bölgelerde, ürün kayıplarının nedenleri genellikle zayıf altyapı, ekipman kısıtlamaları veya yetersiz soğuk hava deposu ile ilgilidir. Örneğin, sütün Bangladeş'teki gibi çekçek denilen araçla işleme tesislerine taşındığını, dar, engebeli yollardan geçerken sürekli sıcak güneşe maruz kaldığını hayal edelim. Taze meyveler, sebzeler, et, süt ürünleri ve balıkların sıcak havalarda bozulmaları ve yemenin güvensiz hale gelmesi maalesef dünyanın birçok yerinde hâlâ oldukça yaygın bir durumdur. 

Birmingham Üniversitesi'ndeki uzmanlara göre, sürdürülebilir bir soğuk zincir eksikliği, Hindistan'da yılda 6,11 milyar dolar değerinde meyve ve sebzenin israf edilmesine neden olmaktadır. Ürün kayıpları çiftçiler için geliri engellediğinden ve tüketiciler için fiyatları yükselttiğinden, bu sorunlar düşük gelirli ülkelerin sakinlerini orantısız bir şekilde etkilemektedir. Sonuçta, bu bölgelerde gıda zaten daha az miktarda üretilmektedir. FAO'ya göre, insan tüketimine yönelik gıda üretimi, yoksul bölgelerde yılda yaklaşık 460 kg iken, zengin ülkelerde 900 kg'dır. 

 

 

 

 

 

 

Gıdalar Neden İsraf Edilmektedir? 

 

Sanayileşmiş ülkelerde gıda israfına katkıda bulunan en temel sebep bolluk ve yarattığı algıdır. Deyim yerindeyse tüketici alışkanlıkları israf günahının en önemli sebebini teşkil etmektedir. Bununla birlikte gıda atıkları, tedarik zincirinin ikinci yarısını oluşturan dağıtımcılar, perakendeciler ve restoranlar düzeyinde de yaygın olarak ortaya çıkmaktadır. Bu aşamalarda oluşan gıda kayıplarının sebepleri ise genellikle şunlar olmaktadır: 

        “Yiyebildiğin kadar ye” ve “bir alana bir bedava” türü uygulamalar insanları sürekli yiyebileceklerinden daha fazlasını almaya teşvik etmektedir. 

        Süpermarketler, eğri büğrü şekilde görünen ancak tüketilmesinde hiçbir sakınca olmayan ürünleri stoklamayı reddetmektedirler (Raf Estetik Standardı).  

        Katı standartların varlığı tüketici davranışlarından ve bazı durumlarda hükümet yönergelerinden etkilenmektedir. Örneğin ABD Tarım Bakanlığı (USDA), birçok meyve ve sebzeleri boyut, şekil, doku ve olgunluk gibi niteliklere göre sınıflandırmıştır. Perakendeciler de genellikle bu kalite standartlarını kullanırlar ve yalnızca daha yüksek kalitede ürünleri stoklamayı tercih ederler. 

        Tamamen stoklanmış, doldurulmuş raflar görmek müşteri davranışlarında etkili olmaktadır. Alışveriş yapanlar çok sayıda seçenek isterken, hiçbir şeyden mahrum kalmak istemezler. Ne yazık ki, çeşitli ürünlerle doldurulmuş raflar aynı zamanda israfı teşvik etmektedir. Öte yandan ürünlerin raftayken "son satış" tarihlerine ulaşma olasılıkları da artmaktadır. Bu noktada, marketler artığı elden çıkarmak için basitçe ürünleri çöpe atmayı tercih ederler. 

        Son kullanma tarihi ile ilgili farklı etiketlerin olması genellikle tüketicilerde kafa karışıklığına neden olmaktadır. Ürünlerdeki "En iyi satış tarihi", “tarihinde sat" ve "tarihine kadar kullanan" gibi farklı son kullanma tarihleri yanlış yorumlamalara ve çoğu zaman tüketicilerin buzdolaplarındaki yenilebilir durumdaki gıdaları da atmalarına neden olmaktadır. İnsanların fark edemediği nokta, tarih etiketlerinin genellikle hükümetler tarafından değil marketler tarafından biraz da duruma göre keyfi olarak belirlendiğidir. Avrupa Komisyonu'na göre, AB'nin yıllık 88 milyon ton gıda atığının tahmini %10'u bu tür tarih etiketlemelerin yanlış anlaşılmasından kaynaklandığını göstermektedir. 

 

 

 

 

 

Gıda Atıklarının Çevresel Etkisi 

 

Yenilebilir parçalar atıldığında, ziyan edilen sadece yiyecek değildir. Çiftlikten soframıza ulaşan yiyeceklerin bu yolculuklar sırasında gereken tüm kaynakların da göz önünde bulundurması gerekmektedir. Sulama için su, ekim için arazi, hasat için yakıt ve nakliye araçları da her bir israfla birlikte çöpe atılmış olmaktadır. Taşıma sırasında kamyonda bozulan şeftaliler veya restoran sahiplerinin yenmemiş yemekleri çöpe atması da bir ürünün yetiştirilmesi sırasında kullanılan bütün kaynakların da yiyecekle birlikte boşa harcandığı anlamına gelir. 

Tatlı su, Dünya'nın en değerli kaynaklarından biridir ve bunun yüzde 70'i mahsul sulama ve hayvancılık için içme suyu dahil olmak üzere tarımsal amaçlarla kullanılmaktadır. Sadece bir elma üretmenin ortalama 125 litre su gerektirdiğini düşünürsek bir elmanın çürümesine sebep olmak, kanalizasyona 125 litre su dökmek anlamına gelmektedir. 

FAO'nun Gıda İsrafı Ayak İzi raporuna göre, her yıl 250 km3 su - Cenevre Gölü hacminin üç katı - kaybolan veya israf edilen yiyecekleri üretmek için kullanılmış olmaktadır. 

Toprak, Dünya’nın değerli ve sınırlı kaynaklarından bir diğeridir. Dünyanın tarım alanlarının yüzde yirmi sekizi, her yıl nihayetinde kaybolan veya boşa harcanan yiyecekleri üretmek için kullanılmaktadır. Bu sadece arazinin gereksiz yere bozulmasına yol açmakla kalmamakta, aynı zamanda arazinin tarımsal amaçlarla temizlenmesi, yaban hayatı habitatlarını ortadan kaldıran ve sera gazı emen ağaçları yok eden ormansızlaşmanın da en temel nedenlerinden biri olmaktadır. 

FAO, gıda atıklarının karbon ayak izinin yılda 3,3 milyar ton CO2’e eşdeğeri olduğunu tahmin etmektedir. Üretim makinelerine ve nakliye araçlarına güç sağlamak için kullanılan petrol, dizel ve diğer kirletici yakıtlar değil, aynı zamanda sera gazları da gıda atığının kendisi tarafından yayılmaktadır. Katı atık sahalarında atılan atıkların çürümesi, ısıyı yakalamada karbondioksitten 25 kat daha etkili bir sera gazı olan metan açığa çıkarmaktadır. 

Türkiye’de Gıda İsrafı 

 

Türkiye de dünyanın diğer birçok ülkesi gibi gıda israfında acil önlemler alınması gereken bir noktadadır. Türkiye’de yılda parasal değeri 214 milyar TL olan bir gıda israfı söz konusudur. Türkiye’de gıda sektörüne harcanan paranın yılda 400 milyar TL olduğu göz önüne alınırsa israf ettiğimiz miktarın boyutları daha iyi anlaşılır. TÜİK verilerine göre, Türkiye’de halen 7 milyon 200 bin kişi açlık sınırında yaşarken, ciddi miktarda gıda ve ekmek israfı yapılmaktadır. Ülkemizde bir yılda israf edilen gıda miktarının 30 milyon tona yaklaştığı ifade edilmektedir.  

Ülkemizde her yıl üretilen meyve ve sebzenin %25 ile 40’ı arasında bir bölümü daha sofraya gelmeden üretim, hasat, dağıtım, perakende satış ve tüketim aşamasında kaybedilmekte ya da çöp edilmektedir. Bu oranda bir kaybın parasal değerinin 25 milyar TL civarında olduğu hesap edilmektedir. Bu miktar, Türkiye’nin yıllık toplam meyve ve sebze ihracatının dört katından fazladır. Yani sebze, meyvede 100 miyar liralık ticarete konu olan ürünün, en az 25 milyar liralık bölümü çöpe atılmaktadır. 

Ekmeği seven ve sofrasından ayırmayan Türk halkı aynı zamanda günde 6 milyon ekmeği çöpe atmaktadır. Yapılan araştırmalara göre Türkiye’de günde yaklaşık 85 milyon ekmek üretilirken tüketim 79 milyon olarak gerçekleşmektedir. Bu aradaki günlük 6 milyonluk farkın çöpe gittiği hesap edilmektedir. Bu rakam üretilen ekmeğin %7’sine denk gelmektedir-ki bir ekmeği ortalama 2 TL olarak kabul etmemiz durumunda günde 12 milyon TL, ayda 360 milyon, yılda 4 milyar, 320 milyon TL’ye karşılık gelen bir gıdanın çöpe atıldığı ortaya çıkmaktadır. En fazla ekmek israfının evlerde hane halkı tarafından yapıldığı hesap edilmektedir. Ailelerde birey sayısı arttıkça ve gelir seviyesi düştükçe eve alınan ekmek sayısının arttığı gözlenmektedir. Bu durum gereğinden fazla ekmeğin satın alınmasına ve israfın daha fazla olmasına neden olmaktadır. Kuşkusuz bu durumun ekmek tüketim alışkanlığı ile de ilgisi bulunmaktadır. Batı beslenme alışkanlıklarında ekmek çok az tüketildiği için ekmek israfı da düşüktür. Yine insanlarımız arasında özellikle sabah kahvaltılarında sıcak, taze ekmek yeme alışkanlığının olması   ekmek israfının daha çok artmasına ve maddi kaybın büyük boyutlarda gerçekleşmesine sebebiyet vermektedir. 

Dünyada olduğu gibi ülkemizde de gıda israfında önemli bir unsur da tarladan müşteriye gelene kadar pazarlama zincirinde yaşanan eksikliklerdir. Uygun olmayan nakliye koşulları, saklama, tezgâhta sergilenme, sunum biçimi sebze ve meyvelerin israfına neden olmaktadır. Marketlerin tezgâhlarında, semt pazarlarının bitiminden sonra geride bırakılan sebze ve meyvelerin büyük oranda israf edildiği de görülmektedir. Son yıllarda insanımız tarafında çok tercih edilen açık büfe, serpme kahvaltı sofralarında çeşit bolluğu, fazlalığı; bitiminden sonra arta kalanlar en az bulunanlar kadar kişiye yetecek düzeydedir ve maalesef çoğunlukla hepsi çöpe gitmektedir. Ekonomik gelirin yükselmesine paralel evde yemek yerine dışarıda yemek alışkanlığının gelişmesinin yanında sofrada yemek artığının alabildiğince fazla bırakılmasının gözü tokluk gibi yansıtılması da israfın boyutlarının daha fazla olmasına sebep olmaktadır. 

Aynı şekilde AVM’ler başta olmak üzere birçok yerde ayaküstü tüketim alışkanlığının yaygınlaşması da gıda israfını artırıcı bir başka neden olarak karşımıza çıkmaktadır. Porsiyonların büyüklüğü, çocuklara bile büyük porsiyon siparişinin yapılması, abur-cubur yemek alışkanlıklarının yaygınlaşması da yemek artıklarının fazla olmasına sebebiyet veren diğer kötü alışkanlıklarımızdandır. 

 

 

 

Gıdanı Koru, Sofrana Sahip Çık Kampanyası 

 

Gıdanı Koru kampanyası Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) ve Tarım ve Orman Bakanlığı ortaklığıyla başlatılmış ve gıda kaybı ve israfı hakkında kamuoyunun farkındalığını arttırmak ve gıda tedarik zincirindeki tüm aktörleri harekete geçirmek için başlatılmıştır. 

FAO-Gıda ve Tarım Ortaklığı Programı (FTPP II) kapsamında Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti tarafından gerçekleştirilen “SEC Ülkelerinde Gıda Kaybı ve İsrafının Azaltılması” projesi, faydalanıcı ülkelere (Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Türkmenistan, Özbekistan ve Türkiye), gıda kaybı ve israfını (GKİ) azaltmaya yönelik ulusal stratejiler ve eylemler geliştirmelerinde yardımcı olmayı amaçlamaktadır. Proje özellikle yararlanıcı ülkelerde GKİ'yi azaltmak için ulusal strateji ve eylem planları geliştirmelerine, konuyla ilgili tüm aktörler arasında gıda kaybı ve israfı hakkında farkındalık ve anlayış oluşmasına ve bilgi yönetimi ve kapasite geliştirilmesine destek vermek amacını taşımaktadır. 

Bu projenin katılımcıları kamu sektörü (bakanlıklar ve ilgili yayım daireleri), özel sektör (çiftçiler, perakendeciler gıda işletmeleri ve Otel, restoran ve kafeler), sivil toplum (yerel STK'lar) ve tüketiciler olarak belirlenmiştir. Proje, GKİ’nin ölçümü ve muhasebesi, GKİ’yi azaltma metodolojileri ve tanıtım, farkındalık yaratma ve bilgi yayma konularında uluslararası kuruluşlarla iş birliği yapmayı ve bunlardan faydalanmayı amaçlamaktadır. 

Gıdanı Koru kampanyası gıda kaybı ve israfının azaltılmasındaki yararları ile ilgili tüketicinin bilgisinin arttırılması ve israfı önleyici davranışların benimsenerek, tüketicinin gıdayı tüketme alışkanlıklarında uzun soluklu değişimi planlamaktadır. 

İsrafı azaltmak için neler yapılabilir? 

Birleşmiş Milletlere göre, dünya nüfusunun 2050 yılına kadar 7,6 milyardan 9,8 milyara çıkması beklenmektedir. Gıda üretimi hızla artan küresel nüfusa ayak uydurmak için mücadele ederken, eğer bir şeyler yapılmazsa buna bağlı olarak gıda israfının da artmaya devam edeceği tahmin edilmektedir. Bu sebepten ötürü gıda israfına engel olmak bugün her bir kişinin sorumluluk alması ve gerekeni yapması gereken bir mesele olarak önümüzde durmaktadır. Peki israfı durdurmak için ne yapılmalıdır? Aşağıdaki listede yer alan noktalar gıda israfını önlemek için farklı kesimlerin yapabileceklerini göstermektedir. 

Çiftçiler: 

        Taşıma, depolama, işleme ve nakliye kayıplarını azaltılması. 

        Düşük gelirli bölgelerde çiftçilerin gıda kaybı konusunda eğitilmesi. 

        Kamu ve özel yatırımlarla gıda israfını artıran altyapıların tamamlanması. 

        Gelişmiş teknolojilerin desteğiyle güvenilir, yenilenebilir enerji kaynakları kullanılarak depoların, soğuk-hava tesislerin kurulması ve yaygınlaştırılması. 

        Sebze ve meyvelerin üretildiği yerlerde tüketilmesinin sağlanması ya da ürünlerin kısa taşıma süresi gerektiren yakın şehir ve bölgelere dağıtımının teşvik edilmesi.  

Perakende ve Market Satış Yapanlar: 

        Süpermarketlerin satılmayan ya da estetik standartları yakalayamayan ürünleri ihtiyacı olanlara bağışlaması ve/veya ayrı bir stant düzenlemesi yaparak daha ucuza satışlarını sağlaması.  

        Tıpkı İngiliz perakendeci Tesco’nun yaptığı gibi yerel hayır kurumlarının teslim alınabilecek fazla yiyecek hakkında düzenli bilgilendirilmesini sağlayan bir yazılım platformunun (FareShare FoodCloud) geliştirilmesi.  

        Fransa'da olduğu gibi süpermarketlerin raf estetiğine uymayan ya da kullanılmayan yiyecekleri atmalarının yasadışı kabul edilmesi, düzenli bağış yapmalarının teşvik edilmesi.   

        Yine Almanya’da olduğu gibi sadece diğer pazarlar tarafından atılan fazla fakat yenilebilir yiyecekleri satan marketlerin (SirPlus) açılmasının teşvik edilmesi.  

        “Son kullanma” tarihi geçmiş ürünlerin tıpkı Danimarka'nın gıda israfını azaltmaya odaklanmış WeFood pazarı gibi ürünleri normal süpermarketlerin yaklaşık yarısı fiyatına satan pazarların oluşturulması.  

        Hatalı işleme teknikleri ile ambalajlama hataları ve tüm gıda zincirinde elverişsiz depolama eksikliklerin giderilmesi. 

        Tedarik zincirinde kaynaklanan eksiklerin tespit edilip, güçlendirmesiyle aşırı üretimin azaltılması.  

        Taşıma sırasında yaşanan kayıpları azaltmak amacıyla hem yerel ürünlerin tüketilmesinin yaygınlaştırılması hem de çok kolay bozulabilecek türden gıdaların taşınması sırasında üretici, dağıtıcı ya da aracının bu şartları sağlayacak fiziksel dağıtım ağından yararlanmasının sağlanması.

Lokanta, Cafe, Otel İşletmeleri:  

        Gıda artıklarını yeni kaynaklara dönüştüren farklı yöntemlerin tanıtılması (Mesela restoran artıklarını biyo-plastiklere ve ev gıda atıklarını biyogaza ve enerjiye dönüştürülmesi). 

Restoran ve hazır yemek sektöründe; standart porsiyon büyüklüğünün azaltılması, gelecek müşteri sayısının ve tüketim miktarının doğru tahmin edilerek yemek miktarında ayarlama yapılması. 

        Müşterilerin tabağında kalan yiyeceklerin paketlenmesi ve al-götür kültürünün yerleştirilmesi. 

        Tıpkı İngiliz perakendeci Tesco’nun yaptığı gibi yerel hayır kurumlarının teslim alınabilecek fazla yiyecek hakkında düzenli bilgilendirilmesini sağlayan bir yazılım platformunun (FareShare FoodCloud) geliştirilmesi.  

        Çocuk menü ve porsiyonlarının geliştirilip, tanıtılması. 

Tüketiciler: 

        Alış-veriş ve tüketme hususlarında tutum ve davranışların değiştirilmesi.  

        Son kullanma tarihi etiketlemelerinin farkının öğrenilmesi ve etiketlere uygun davranılması.  

        Mümkün olduğunca yerelde üretilen yiyeceklerin satın alınmasının tercih edilmesi,   

        Atık yemeklerle yeni yemeklerin yapılacağının öğrenilmesi ve uygulanması.  

        Yiyeceklerin sadece gerçekten yenilmez derecede bozulduklarında çöpe atabileceklerinin öğrenilmesi.  

        Meyve ve sebzelerde tane ile satın alma kültürünün edinilip yerleşmesine çalışılması. 

        Karpuz, lahana, karnabahar gibi fazla büyük sebze ve meyvelerden yarım ve çeyrek oranda parçalı satın almaların yapılması.  

        Alışveriş yapmadan önce evde hali hazırda var olan yiyeceklerin kontrol edilmesine ve alışveriş listesi hazırlanmasına özen gösterilmesi. 

        Ev dışında yeme planları dikkate alınarak evlerde haftalık yemek planı yapılması. 

        Buzdolabında ve kuru gıda dolabındaki yiyeceklerin düzenli olarak kontrol edilmesi, her zaman önceliğin son kullanma tarihleri yaklaşan gıdalara verilmesi.  

        Gıda tüketiminde son alınanın daha sonra tüketilmesine, daha önce alınanların ise öncelikli tüketilmesine dikkat edilmesi.  

        Yemeklerin özellikle çocuklar için küçük porsiyonlarda servis edilmesi (Çok dolu tabak, sanılanın aksine çocuklarda yeme isteğini azaltmakta ve yemeklerin israf edilmesine sebep olmaktadır).  

        Pişirilmiş yemekleri bir-iki ekstra öğünde daha yemenin gıda israfını önemli oranda azaltacağının öğrenilmesi. 

        Son kullanma tarihinden önce tüketilemeyecek gıdaları dondurarak başka bir zamanda kullanılması. 

        Tekrar yenilmeyen yemeklerin daha sonra tüketilmek üzere dondurulması veya farklı bir yemek şeklinde kullanılması yönteminin uygulanması. 

        Yiyeceklerin fazla olması durumunda komşularla paylaşılması, diğer hanede yapılacak yemek miktarının azalmasının sağlanması.  

        Çevrede fazla yiyecekleri kabul edebilecek ve bunları ihtiyaç sahiplerine dağıtabilecek kurumlar olup olmadığının araştırılması ve öğrenilmesi. 

        Mevsiminde olan meyve ve sebzeleri satın almaya özen gösterilmesi.   

Alışverişlerde alışveriş listesine uyulması, liste dışında ürün satın alınmamasına çalışılması. 

        Uygun fiyatlı satış yapan yerlerin tercih edilmesi. 

        Fazla yemek yapımlarında yemeğe aile ve arkadaşların davet edilmesi.  

        Alınan sebzelerin mümkün olan her parçasının yemek olarak değerlendirilmesinin öğrenilmesi (Örneğin karnabaharın genellikle atılan dış sapları patates, havuç gibi diğer sebzelerle birlikte haşlanıp, blenderden geçirilebilir ve güzel bir sebze çorbası yapılabilir). 

Belediyeler: 

        İnsanların gıda güvenliği ve israfı konusunda bilgilenmesini ve eğitilmesini sağlayacak etkinliklerin düzenlenmesi.  

        Belediye sınırları içindeki fazla yiyecekleri kabul edebilecek ve bunları ihtiyaç sahiplerine dağıtabilecek kurumların tespit edilmesi ve belediye sakinlerine duyurulması, gerektiğinde toplama ve dağıtma işinin organize edilmesi. 

        Sivil toplum kuruluşları ve kamu işbirliği ile gıda israfı konusunda tüketici bilincini artıracak etkinlikler düzenlenmesi.  

        Yeniden tüketilemeyecek artık yemeklerin hayvan barınaklarında değerlendirilmesi çalışmalarının organize edilmesi. 

        Belediyelerce özellikle müstakil evlerin olduğu sitelerde, mahallelerde, köylerde evsel artıklarının kompost yapımı için kullanılabileceği sistemler geliştirilmesi ve kullanımlarının teşvik edilmesi (Kompost yapımı, atıkların bitkilerin üretiminde kullanılacak doğal gübrelere dönüştürülmesine ve atıkların çöp sahasından uzaklaştırıp, metan emisyonlarının azalmasına imkân verir).  

Gıda Sektörü ve Kamu: 

        Vatandaşların gıda güvenliği ve gıda israfı konusunda farklı araçları kullanarak eğitilmesi.  

        Fiyata büyük oranda yansıtılmayacak şekilde ürün paketleme boyut ve gramajlarının azaltılması.  

        Son kullanma tarihi etiketlemesinin daha açık ve anlaşılır olarak düzenlenmesi,  gıdanın ne zamana kadar yenilmesinin güvenli olduğu konusunda tüketici bilincinin artırılması.  

        Son kullanma tarihi ve tavsiye edilen tüketim tarihi etiketlerin arasındaki farkın insanlara öğretilmesi (“Son Kullanma Tarihi” yiyeceğin hangi tarihe kadar yiyebileceğini belirtir.

 

 

 

 

        Yiyecekleri son kullanma tarihinden sonra tüketmek güvenli olmayabilir. Son Kullanma Tarihi olan gıdalar stoklanmamalı ve son kullanma tarihine kadar tüketilebilecek miktarlarda satın alınmalıdır. "Tavsiye Edilen Tüketim Tarihi" ise daha esnektir. Tavsiye Edilen Tüketim Tarihi, kuru fasulye, mercimek gibi

kuru gıdalar ile makarna gibi tahılların ambalajlarında yer alır. Bu tür gıdalar, Tavsiye Edilen Tüketim Tarihi içerisinde güvenle tüketilebilir). 

Marketlerde ihtiyaç olandan fazlasını almaya teşvik etmesi nedeniyle israfı artıran “Bir alana bir bedava" ya da “belli miktarda alışverişe daha ucuza satış” gibi kampanyaların yasaklanması. 

        Tüketicilerin mümkün olduğunca yerelde üretilen yiyecekleri almaya teşvik edilmeleri (daha kısa tedarik zincirleri daha az kayıp anlamına gelecektir),  

        İnsanların israfı özendiren alış-veriş ve tüketme konularındaki tutum ve davranışlarını değiştirecek bilgilendirme çalışmalarının artırılması.  

        Bozulmak üzere olan gıdaların değerlendirilme tekniklerinin medya araçlarıyla insanlara öğretilmesi, tanıtımlarının yapılması.  

        Tazeliğini kaybetmeye başlayan sebzelerin kullanılacağı çorba, börek, omlet ve makarna tariflerinin geliştirilmesi ve görsel basın aracılığıyla öğretilmesi. 

        Tüketicilerin atılan gıdaların miktarı hakkında bilgi sahibi olmaları sağlanmak amacıyla perakendeci kanallarıyla tüketicilere alışveriş broşürlerinin verilmesi.  

        Sivil toplum kuruluşları ve yerel yönetimler ile gıda israfı konusunda tüketici bilincini artıracak etkinlikler düzenlenmesi.  

        Perakendecilerin özellikle müşteri tutundurma faaliyetlerinde tüketimi artıracak yöntemlere başvurmasının engellenmesi. 

        Kamuoyunun fazla yiyecekleri kabul edebilecek ve fazla yemekleri ihtiyaç sahiplerine dağıtabilecek kurumlar konusunda bilgilendirilmesi.  

 

Tarım Ve Hayvancılık Politikaları Kurulu

Yayın Tarihi: 11 Mayıs 2021 | Yayın Saati: 17:03:43