SİYASİ İŞLER BAŞKANLIĞI HAFTALIK RAPORU - 10 MAYIS 2022

 

SİYASİ İŞLER BAŞKANLIĞI HAFTALIK RAPORU

 

10 MAYIS 2022

 

 

 

 

 

 

KONULAR   :

      ▪️Ben faiz lobisinin yerinde olsam bu iktidarın gitmemesi için her şeyi yaparım.

     ▪️Göçmen sorunu konusunda kamplaşma ve kutuplaşma dilini tasvip etmiyoruz.

            ▪️Göçmen politikası ve sonrası

 

 

 

 

 

BEN ‘FAİZ LOBİSİ’NİN YERİNDE OLSAM BU İKTİDARIN GİTMEMESİ İÇİN HER ŞEYİ YAPARIM

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan’dan iktidara sert ‘faiz’ eleştirisi: “Bugüne kadar ‘Nas’ var dediler, faiz lobisi bize operasyon çekiyor’ dediler. Sadece geçen ay Hazine  5 yıl vadeli yüzde 8,62 faiz oranı ile 2 milyar dolar borç aldı. 1 milyar dolara yakın borç faizi ödemesi demek bu. Ben Faiz lobisi olsam Türkiye’de, AK Parti iktidarının gitmemesi için elimden gelen her şeyi yaparım.”

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, İstanbul İl Başkanlığımızın düzenlediği iftar programında İstanbullularla ile bir araya geldi. Geniş katılımın olduğu programa Genel Başkan Yardımcılarımız Prof. Dr. Doğan Aydal, Zafer Emanetoğlu, Erkan İlyas Helvacı, İstanbul İl Başkanı Hüseyin Terzi, MKYK üyesi sanatçı Davut Güloğlu, MKYK üyesi Abdülhamid Kayıhan Osmanoğlu ve çok sayıda STK temsilcisi katıldı.

 

 

Dünya üzerinde bizim iktidar kadar faiz lobilerinin sevdiği başka bir iktidar olamaz

Genel Başkanımız Erbakan programda yaptığı konuşmada AK Parti iktidarının bugüne kadar 513 milyar dolar borç faizi ödediğini, önümüzdeki 3 senede iktidarda kalması halinde kendi açıkladıkları plana göre 852 milyar TL. daha borç faizi ödeyeceğini hatırlatarak şunları söyledi:

 

“Bugüne kadar iktidarı çok uyardık; kendinize çeki düzen verin, söylemleriniz Hazreti Ömer eylemleriniz Turist Ömer gibi olmasın diye… Bakıyorsunuz dünya üzerinde bizim iktidar kadar ‘faiz lobilerinin seveceği bir iktidar olamaz. 5 senede Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın aldığı 2 milyar dolar borç için 1 milyar dolara yakın borç faizi ödeyeceğiz. Bütün ülkeler yüzde 1 ile 2 ile borçlanırken bu iktidar yüzde 8,62 oranı ile faiz alıyor. Ben faiz lobisi olsam Türkiye’de AK Parti iktidarının gitmemesi için elimden gelen her şeyi yaparım. Borç faiz zam ekonomisiyle hiçbir yere varılamayacağını, bunun çıkmaz sokak olduğunu defalarca söyledik. İktidar şu anda tam manasıyla çıkmaz sokakta patinaj yapıyor.”

 

 

310 bin maaş alan birine yoksulluğu nasıl anlatırsınız?

Ekonominin kötü olmasının en önemli sebeplerinden birinin israf olduğunu da belirten Genel Başkanımız, “Milyonluk makam odaları, 10 milyonluk zırhlı makam araçları, milyarlık makam uçakları, milyarlık protokol seyahatları ve 3 maaş, 5 maaş, 7 maaş alan bürokratlar, eski milletvekilleri var. Geçtiğimiz günlerde bir bakan yardımcısının 5 ayrı yerden 310 bin lira maaş aldığı ortaya çıktı. Bu 75 asgari ücrete denk geliyor. Yani bir asgari ücretlinin 6,5 senede aldığı maaşı 1 ayda alıyor. Ondan sonra da ekonomik kriz, yoksulluk, açlık dediğimizde ‘abartıyorsunuz’ diyorlar. Ayda 310 bin lira alan birine salatalığın, domatesin pahalılığını anlatamazsınız!” diye konuştu.

 

 

 

Denk bütçe zorunluluğu getireceğiz

Yeniden Refah Partisi olarak ekonomik sorunların çözümünde atacağımız adımları anlatan Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, iktidar geldiğimizde belediye, bakanlık, külliye ve bütün kamu kuruluşlarına denk bütçe yapma zorunluluğu getireceğimizi belirterek, “Hiç kimse bütçesinden daha fazla bir gider, harcama yapma imkanına sahip olmayacak. 'Kamu tek' hesabıyla, yani havuz sistemiyle ve tek bütçeyle faize giden milyarlarca dolar kurtarılmış olacak” açıklamasında bulundu.

 

 

‘Faiz giderlerini sıfırlayacağız’

Faiz giderlerini en alt seviyeye getirerek en kısa süre içinde sıfırlayacaklarını söyleyen Genel Başkanımız, “Ar-Ge Başkanlığımızın çok titiz çalışmalarla ortaya koymuş olduğu, 'Milli Kaynak Paketleri' proje kitabımızda yazan, 15 adımla bir senede borçsuz, vergisiz 150 milyar dolar kaynağı bulacağız ve bu aziz milleti kaynakla buluşturacağız” şeklinde konuştu.

 

 

İşçiye, memura, emekliye yüzde 100 maaş zammı sözünü tekrarladı

İktidara gelir gelmez işçiye, memura, emekliye yüzde yüz maaş zammı ile işbaşı yapacağımızı hatırlatan Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, “Millî Görüş sözü veriyoruz. Erbakan Hocamızın ağır sanayi hamlesinden sonra en büyük topyekün üretim, istihdam, yüksek teknoloji hamlesini başlatacağız. Katma değerli üretim ve katma değerli ihracat hamlesi yapacağız. On milyon işsize, bir buçuk milyon üniversitedeki doğal işsizlere iş imkânı oluşturacağız.” ifadelerini kullandı.

 

 

Dr. Fatih Erbakan

Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı

GÖÇMEN SORUNU KONUSUNDA KAMPLAŞMA VE KUTUPLAŞMA DİLİNİ TASVİP ETMİYORUZ

 

Türkiye 1951 yılında imzalanan Cenevre Sözleşmesi’ne diğer Avrupa ülkeleri ile birlikte taraf bir ülkedir. Sözleşmede imzası bulunan İtalya, Yunanistan, Almanya ve Fransa gibi ülkeler taraf ülke olmalarına rağmen taahhütlerini yerine getirmemektedir. Burada yapılan hükümetin yaptığı en büyük yanlış ise, zaten Avrupa’ya ilerleyen göç dalgasını Türkiye’de kesmesidir. Bizler Yeniden Refah Partisi olarak elbette mültecilerin mağdur edilmemesini destekliyoruz. Ancak bugün mültecilerin nihayi hedefinin Avrupa’ya ulaşmak iken , mevcut hükümetin göç dalgasını ülkemiz üzerinde sonlandırması büyük bir milli güvenlik meselesini ortaya çıkarmıştır. Günümüzde savaş yöntemlerinin değiştiği kamuoyunun malumudur. Artık psikolojik ve ekolojik savaşlar vardır. Şuan da ülkemizin barışı, huzuru ve istikrarı demografik savaş yöntemiyle tehdit edilmektedir. Elbette ki bu savaşlar ilk değildir ve son olmayacaktır. Bu noktada artık hükümetin göç ve unsurlarını ülkemiz adına tehdit olarak algılayıp bu meseleyi bir milli güvenlik meselesi olarak görmesi ve buna göre çözüm üretmesi gerekmektedir. Mültecilerin bir an evvel güvenliklerinin sağlanıp kendi vatanlarında ikametlerinin sağlanmasını, hem ülkemiz hem de mülteciler için en sağlıklı çözüm olarak görmekteyiz. Devlet yetkililerimizden bu sorunun çözümüne yönelik somut adımları ivedilikle atmasını bekliyoruz. Ancak bu konu özelinde ülkemizde bir iç karışıklığa neden olabilecek her türlü tahrik ve provokasyona karşı vatandaşlarımızı itidalli olmaya davet ediyoruz.

 

Öncelikle son günlerdeki muhalefet ve hükümet arasındaki gerilimleri ve sert üsluplu tartışmaları Yeniden Refah Partisi olarak kabul etmemiz mümkün değildir. Bu kamplaşma ve kutuplaşma dili ülkemizi doğru bir yere götürmemekte ve fayda sağlamamaktadır. Aksine halkı ayrıştırarak ülkemizin huzurunu tehdit etmektedir. Siyaset mekanizması vatanımıza ve milletimize hizmet etmenin en önemli argümanıdır. Bizler siyaseti bir tercih değil, millete hizmet için bir zorunluluk olarak görüyoruz. Bu dili ve bu tavrı memleket evlatlarına örnek göstermemiz mümkün değildir. Dolayısıyla siyasetin bu kamplaşma ve kutuplaşma dilinden acilen kurtulması gerekmektedir. Bizler Yeniden Refah Partisi olarak İçişleri Bakanı Sayın Süleyman Soylu’nun ve Zafer Partisi Genel Başkanı Sayın Ümit Özdağ’ın bu üslup ile karşı karşıya gelmeleri Türk siyasetine uygun düşmemiştir. Bu dilin ilerleyen süreçte ülkemiz için fayda vermeyeceği açıktır.  Tarafları Türk siyasetine uygun şekilde itidalli olmaya, aziz milletimizin kıymetli evlatlarını da her türlü provakasyona karşı dikkatli olmaya davet ediyoruz.

 

 

Av. Bayram Sakartepe 

Genel Başkan Yardımcısı | Siyasi İşler Başkanı

 

 

 

 

 

GÖÇMEN POLİTİKASI VE SONRASI

 

 

Son dönemde göçmen bağlamında ülkemiz matrisine içinden çıkılması güç yeni bir girift sorunun daha eklemlenmeye çalışıldığını görmek mümkündür.

 

Elbette ki Türkiye'nin toprak bütünlüğüne halel getirmeye yönelik her türlü ayrıştırıcı teşebbüs, güvenlik ve istikrarı bozma ve ortadan kaldırma konusundaki eylem izharının görmezden gelinmesi ve tolere edilmesi asla mümkün olmasa gerek.

 

Körfez Savaşı’ndan sonra, özellikle Kuzey Doğu Suriye’nin sözde stratejik ortağımız ABD tarafından silah deposuna dönüştürülmesi hiç şüphesiz uzun vadede SDG (Suriye Demokratik Güçleri) vasıtasıyla Türkiye’ye karşı oluşturulmaya çalışılan kuşak projesinin bir sonucudur.

 

Geçmişte Lübnan'ın Bekaa Vadisi’nde oluşturulan ve otuz sekiz yıldan beri şiddet ve terör eylemleriyle varlığını sürdüren PKK terör örgütünün gerçeğinde olduğu gibi, SDG’nin de silah donatılı bir terör unsuru olarak Türkiye'yi merkezine alması kuvvetle muhtemel olan yeni istikrarsızlıklara imza atması kaçınılmaz olacaktır.

 

ABD’nin Suriye’nin kuzeydoğusunda faaliyet gösteren SDG’ye, sürekli stratejik askeri teçhizat ve malzeme desteği vermesi gelecekteki istikrarsızlığın da altyapısını oluşturmaya yöneliktir. İleride bu yapılanmanın barışçıl amaçlara yönelik olmasını düşünmek aşırı safdillik olsa gerek.

 

Suriye’de kendi stratejik çıkarlarını maskelemeye çalışan ABD’nin son gelişmelerde adım adım hedefine ulaşmakta olduğunu görmek mümkündür.  

 

Hatırlanacağı üzere, Obama yönetiminin Savunma Bakanı Chuck Hagel, “Sanılanın aksine Suriye, Amerikan çıkarları açısından petrol zengini Libya’dan çok daha önemli bir ülkedir” diyerek asıl amaçlanan stratejik hedefin önemli ipuçlarını ortaya koymuş idi.

 

 Bu gerçekten hareketle Türkiye’nin, Suriye’nin kuzeydoğusundaki yeni kompartmantalizasyonda nasıl yeni bir politik yaklaşım içerisinde olmasının lüzumlu olacağı gerçeği üzerinde çokça kafa yormak gerektiğini düşünmek gerekir kanaatini taşıyoruz.

 

İşte bu noktada, bazı bireysel olumsuzlukları öne sürerek Türkiye'nin yumuşak karnını oluşturan ‘göçmen politikası’ üzerinden farklı etnisiteleri topyekûn ötekileştirmeye yönelik politikaların ihdas edilerek algıya yönelik gündem oluşturulmaya çalışılması hiç şüphesiz Kuzey Doğu Suriye'deki PYD, YPG unsurlarının ana gövdesini oluşturduğu SDG’nin faaliyetlerini unutturmaya yönelik sinsi planın bir parçasıdır.

 

AK Parti Hükümetinin, ‘düzensiz göç’ ü oluşturan illegal geçişler konusunda gerekli tedbirleri alması elbette ki hayati önem taşımaktadır. Diğer yandan ise, Türkiye'ye ekonomik açıdan artı katkı sağlayan ve önemli yatırımlara imza atan yabancı uyruklu kişi ve kuruluşların da bu kefeye sokularak çeşitli yollarla tedirgin edilmeye çalışılmaları Türkiye’ye faydadan çok zarar verebilecek bir davranış biçimidir.

 

Özellikle Batı’da Müslümanlara karşı başlatılan etnik ayrıştırma ve İslamofobi anlayışlı politikalarının zirve yaptığı bir dönemde, bu ve benzeri politikaların sırf oy devşirme adına Türkiye’ye aplike edilmeye çalışılması uzun vadede Türkiye'ye faydadan çok zarar verebilir.

 

Sonuç olarak, yıllarca ev sahipliği yaptığımız savaş mağdurlarının yeniden ülkelerine geri dönerken onları ötekileştirerek değil, barışçıl, yapıcı, birleştirici politikalarla ve kardeşlik ruhuyla geri göndermemiz ileriye yönelik Türkiye'nin Kuzey Suriye'de oluşturmaya çalışacağı politikaların uygulanmasında büyük önem kesbedecektir.

 

 

Doğan Bekin

Genel Başkan Yardımcısı | Dış İlişkiler Başkanı

 

 

 

 

Yayın Tarihi: 10 Mayıs 2022 | Yayın Saati: 17:07:16