SİYASİ İŞLER BAŞKANLIĞI HAFTALIK RAPORU - 10 KASIM 2021

SİYASİ İŞLER BAŞKANLIĞI HAFTALIK RAPORU

10.11.2021

 

 

KONULAR:

• Asgari Ücret Tespit Komisyonu Çalışmaları

• Suriye’de Yeni Adımlar Nasıl Olmalı?

• Küçükbaş Hayvancılıkta Yaşanılan Sorunlar

 

 

ASGARİ ÜCRET TESPİT KOMİSYONU ÇALIŞMALARI

Bu aralar bazı sayın bakanların ‘Çalışanları enflasyona ezdirmeyecek asgari ücret seviyesinin belirlenmesi gereklidir’ mealindeki açıklamaları karşısında şu soruyu sormak gerek; “Çalışanlarımızı hangi enflasyona ezdirmeyeceğiz ?”

 

“Özel sipariş TÜİK enflasyonu” mu? Yoksa artık çocukların dahi hissettiği yüzde 50 seviyesine dayanmış gerçek enflasyona mı ezdirmeyeceğiz?

 

Üniversite sınavında baraj puanlarını aşağı çekip, barajı aşan öğrenci sayısını artırdıkları gibi, burada da özel enflasyon oranı sipariş edip, sonra da bu sahte enflasyon üzerinden verilecek maaş artışıyla, “bak gördünüz mü, enflasyonun üstünde artış verdik” demenin hesapları yapılıyor.

 

Bunlar gibi basit hesaplar yapmanın artık iktidara bir faydası yok, çünkü dar gelirli milyonlar açısından bıçak kemiğe gerçekten dayanmış durumda. Mutfaktaki yangın her geçen gün daha da dayanılmaz hale geliyor. Bu gerçeği aslında iktidar temsilcileri de çok iyi biliyorlar.

 

Kabine toplantısında ‘3600 Ek Gösterge’ konusu da müzakere ediliyor ancak biz bu konuda Hükümet’in yıllardır neyi müzakere ettiğini anlamakta zorlanıyoruz. İmtiyazlılara vermeye gelince son derece süratli ve bonkör olanlar, vatandaşa birşey verileceği zaman kılı kırk yarıyor, toplantı üstüne toplantı yapıyor, hatta verdiklerini de sonradan yaptıkları zamlar ve vergi artırımlarıyla fazlasıyla geri alıyorlar.

 

Milletimiz’in “Önce Millet” anlayışına sahip, “Paylaşımda Adalet”i tesis edecek, “Yaşanabilir Türkiye”yi hayata geçirecek Yeniden Refah iktidarına bir an evvel kavuşması hayati öneme sahiptir.

 

Dr. Fatih Erbakan

Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı

 

 

 

SURİYE’DE YENİ ADIMLAR NASIL OLMALI

Türkiye’nin Suriye’deki varlığını ulusal çıkarları için tehdit gören sözde NATO müttefikimiz ve stratejik ortağımız ABD yönetimi asıl Türkiye’nin sınır güvenliğini tehlikeye sokarken, ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ned Price’ın; “Suriye’de istikrarı ileriye götürmek için tüm tarafların ateşkes bölgelerini muhafaza edip saygı göstermesi ve ihtilafa siyasi bir çözüm bulunması için çaba göstermesi kritik önem taşıyor” şeklindeki açıklaması düşündürücüdür. Sözcü Ned Price, bu açıklamasıyla Türkiye’nin Kuzey Doğu Suriye’de, Suriye Demokratik Güçleri'nin (SDG) omurgasını oluşturan PYD’nin askeri kanadı YPG’ye karşı her hangi bir askeri çözümünü ABD yönetiminin tasvip etmesinin mümkün olmayacağını üstü örtük ifade etmektedir.

 

Nitekim ABD Başkanı Biden’ın Kongre’ye yazdığı mektupta; “Türk hükümetinin Suriye’nin kuzey doğusundaki eylemleri, ABD’nin ulusal çıkarlarına aykırıdır” şeklinde kullandığı ölçüsüz ve teamüllere uygun olmayan retoriği asla mazur görülemez. Bütün bu gerçekleri göz ardı edip; ABD’yi hala dost, müttefik ve stratejik ortak olarak görmek ne derece doğru acaba?

 

Kuzey Suriye’nin doğusunun ABD eliyle silahlı unsurların merkezi konumuna dönüştürülmesi Türkiye’nin bu bölgeye müdahale konusunda elini ciddi manada zayıflatmaya yöneliktir. ABD’nin asıl bu lokasyonda ana çekirdeğini YPG’nin oluşturduğu SDG vasıtasıyla İsrail’in çıkarlarını önceleyen güvenlik bölgesi (security zone) oluşturması politik amacının önemli bir göstergesi niteliğindedir.

 

Son dönemlerde Kuzey Suriye’de Türkiye’nin güvenliğini sağladığı bölgelere yönelik ABD’nin Kuzey Doğu Suriye’de işbirliği içerisinde hareket etmekte olduğu PYD oryantasyonlu saldırıların derinliğine inildiğinde, ABD’nin Türkiye’nin hâkimiyet alanlarını kapsayan bölgelerde etnisite temelli ‘Biafra Savaşı’ benzeri yeni içsel savaşları tetikleyerek Suriye’nin fiilen bölünmesini sağlayacak adımları atmakta olduğunu gözden kaçırmamak gerekir düşüncesindeyiz.

 

Diğer taraftan Putin’in başkanlığındaki Rusya Federasyonu, Suriye’nin batısında dominant güç olarak varlığını sürdürürken, Türkiye’nin özellikle İdlib başta olmak üzere Tel Rıfat ve Münbiç bölgelerindeki operasyon adımlarını sınırlandırmaya çalışmaktadır. Rusya’nın da ABD’nin farklı bir versiyonu olarak, Suriye’nin çıkarlarından çok kendi güç ve çıkarlarını konsolide edebileceği politikaları öncelediğini görmek mümkündür.

 

Rusya, Batı Suriye’nin hava sahasını kontrol altında tuttuğundan Türk uçaklarının kendisinin haberi olmadan Suriye’ye girmesine müsaade etmemekte ve sürekli olarak alan daraltması yoluna giderek Türkiye’nin hareket gücünü engellemeye çalışmaktadır. Rusya, daha da ileri adımlar atarak Türkiye sınırına doğru hamleler içerisinde olduğunu görmek mümkündür. Nitekim El Yakubiye sınır hattına kadar M4 Karayolu ve Tell Hamis yolunun önemli bölümlerine yerleşmeye çalışmakta olup, Türkiye sınırındaki Himo, Rumeylan, el Malkiyah gibi üslere de yerleşme hazırlığı yapmakta olduğu gözlemlenmektedir.

 

Tel Rıfat ve Münbiç’ten terör örgütü YPG/PKK’nın tüm silahlarıyla birlikte tam manasıyla çıkarılacağını öngören Türkiye ile Rusya arasında Soçi şehrinde imzalanan 22 Ekim 2019 tarihli mutabakat muhtırasının 6. Maddesi Rusya’nın tutumu nedeniyle hala fiiliyata sokulamazken Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Tel Rıfat’a yönelik operasyon işareti vermesi dikkatlerden kaçmamaktadır.

 

Şayet böyle bir operasyon yapılacak olursa, bunun Rusya’nın muvafakati dışında yapılmasının mümkün olamayacağı gerçeğinden hareketle verilmesi muhtemel tavizlerin de göz ardı edilmemesi gerekir düşüncesindeyiz.

 

Bundan böyle, Suriye politikasında yeni tavizler vererek bir sonuca ulaşmanın mümkün olamayacağı ortadadır. Burada hükümetin asıl yapması gereken şey; Şu anda Cenevre’de 6. Tur müzakereleri yapılan Suriye Anayasa Komitesi konusunda ağırlık koymak ve Suriye’nin birlik ve bütünlüğüne yönelik atılabilecek adımlara destek verebilmektir.

 

Türkiye, Doğu Akdeniz ve Libya konularında yalnızlaştırılma politikalarıyla zor bir süreçten geçerken, Hükümetin Suriye politikasında daha dikkatli bir yol izlemesi büyük önem arz etmektedir.

 

Doğan Bekin

Genel Başkan Yardımcısı | Dış İlişkiler Başkanı

 

 

KÜÇÜKBAŞ HAYVANCILIKTA YAŞANILAN SORUNLAR

 

Türkiye nüfusu her geçen yıl artmaktadır buna bağlı olarak üretim ve istihdam olarak ciddi açıklar ortaya çıkmaktadır. Hayvansal gıdaların başında gelen küçükbaş hayvanların önemi her geçen gün daha da hissedilmektedir. Küçükbaş hayvan yetiştiriciliğinde birçok sorunla karşılaşılmaktadır özellikle bu sorunların köküne inerek çözüm yolu bulma gereksinimini ortaya çıkmaktadır.

Yetiştiricilerimizin yaşadığı sorunların başında;

• Hastalıklar,

• Artan ilaç fiyatları,

• Yem fiyatlarındaki artış

• Meraların yetersiz oluşu gelmektedir

 

1) YAPILABİLECEK ÇALIŞMA VE PROJELER

Projeler yapılırken genellikle hayvan sayısını artırmaya yönelik hibe ve teşvikler verilmektedir. Fakat yapılması gereken çalışmalarda çiftçi refahı da gözetilmesi gerekmektedir. Üretim devamlılık olması açısından üreticinin yaptığı işe maddi olarak bakmasının yanında o işten zevk alarak teknolojiden faydalandırılması da gerekmektedir.

a) Çiftçi Refahına Yönelik Projeler (bu projedeki amaç yetiştiricinin ve ailesinin yaptığı işten zevk alarak yapmasını sağlamaktır)

1) Taşınabilir Barınak

• Büyük ölçekli sürülere sahip yetiştiriciler(500 ve üzeri hayvan sahipleri) için tek katlı uyuma ve dinlenme amaçlı böcek ve yılan gibi zarar verici hayvanların girişini engelleyecek taşınabilir barınak hibelerle sağlanabilir.

2) Taşınabilir Güneş Enerjisi Paneli

• Yayla ve meralarda elektrik olmamasından dolayı sorunlar yaşayan yetiştiricilere güneş enerji paneline sahip elektrik depolama cihazı olan bir yapının tasarlanması ve hibeli olarak dağıtılması yapılabilir.

3) Süt Sağım Koridoru ve Sağım Ünitesi

• Bitmeye yüz tutmuş, yeni nesil gençlerin artık yapmak istemediği süt sağımı için süt sağım koridoru ve sağım makinesi sistemi tasarlanarak %50 hibeli olarak yetiştiricilere verilmesi,

• Sağılacak sütlerin satılması için yetiştirici birliklerine bu sütlerin toplanıp işletilmesi için üretim teşviki verilmesi gerekmektedir.

 

 

Böylelikle çoban veya ailenin rahat bir barınma, zahmeti düşük bir sağım yapması, aynı zamanda garanti bir satış ağı oluşturulacaktır bununla beraber dolaylı ve direk istihdam bağı oluşturulmuş olacaktır.

b) Ekonomik gelişim için yapılabilecek proje ve çalışmalar

1. Üretim Teşvik ve Fiyat Dengeleme Projesi

Buradaki amaç ülkedeki et fiyatlarını düşürme ve dengeleme olacaktır.

Ülkemizde genellikle göçer hayvancılık yapılmakta kış aylarında kışlaklarda yaz aylarında yüksek ve serin bölgelerde zorlu şartlarla hayvancılık yapan üreticiler yüksek mera kira bedelleri ödemekte ve bu zorlukların ardından canlı hayvan satışı yapmaktalar. Fakat satış döneminde tamamıyla tüccarla yapılan pazarlıklarda tüccar kendi istediği fiyattan ve vadeli olarak almaktadır. Tüccarların bu pazarlıklarda bulunması ve kendi lehine yönelik kazanım elde etmesi ülkemizde devlet eliyle sadece büyükbaş hayvan kesimi yapılmasından kaynaklanıyor. Et fiyatlarının bariz bir şekilde yükselmesi de bu tarz tekelleşmenin sonucu olarak ortaya çıkmaktadır.

Et fiyatlarının düşürülmesi için yapılması gereken durumlardan biri şarta bağlı hibe ve teşviktir.

Biraz konuyu açacak olursak:

Burada et-süt kurumlarının payı büyük olacaktır. Artan yem fiyatlarına karşı yetiştirici ürününü tüccarlara tüccarlar da yüksek fiyatlara piyasaya satarak ülke içindeki hem fiyatların artışına neden olmaktadır hem de bundan kaynaklanan alım gücünün düşmesine ortalama et tüketimin azalmasına yol açmaktadır.

Burada yapılabilecek çok önemli bir husus söz konusudur. Yıllardır verilen teşvikler çiftçiyi ayakta tutmak ve üretimin devamlılığını sağlama amaçlı yapılmaktadır fakat ülkemizin nüfusu her geçen yıl artmakta ve buna bağlı olarak gıda ihtiyacında artış yaşanmaktadır. Bunların yanında alternatif daha ucuz et ürünlerine yönelim sağlanmaktadır fakat insan beslemesi açısından kırmızı etin yeri önemli bir noktadadır bundan dolayı her evin mutfağında olması için çalışmalar yapılması gerekmektedir.

Bu fiyat artışlarının ve tekelciliğin kaldırılması için yapılması gereken yetiştiriciyi maddi kayba uğratmadan uygun fiyata hayvan kesimi yapmak hem yetiştiricinin hem de tüketicinin refahını dengede tutmak olacaktır.

Yetiştiricinin fiyat artışından şikâyetçi olduğu arpa fiyatlarından dolayı:

• Toprak Mahsulleri Ofisi bünyesinden %50 oranında hibeli olarak arpa verilmesi et süt kurumunda hayvan kesimi yapmak şartı ile devlet teşviki vermek,

• 2021 itibari ile 30 TL olan hayvan başına ödeme bedeli 100 TL’ye çıkarılarak daha sonrasında yapılacak gelir gider analizi ile çiftçi faydası korunarak piyasadaki fiyatlar düşürülmeye başlanmış olacaktır.

 

 

Kısacası piyasa fiyatını düşürmek amacıyla ithal edilen ürünlerle ilgili yapılmış olan:

• Kesim

• Ulaşım

• Nakliye

• Dağıtım

• Pazarlama vb.

Maliyetlerin altında bir bedelle yüksek fayda sağlanmış olacaktır. İç pazar canlı ve çiftçilerde umut hep yüksek olacaktır. Kırk milyona dayanmış küçükbaş hayvan varlığımız ile ülkemizde hayvancılığa büyük katkı sağlayan küçükbaş hayvan yetiştiriciliği atılan ve atılması gereken yeni adımlarla dışa olan bağımlılığımızı sıfır derecesine indirecek güce ve yapıya sahiptir.

2. Her İle Bir Hayvan Hastanesi Projesi ( hastalıklarla mücadele için)

3. Et-Süt Kurumlarında deri depoları oluşturarak bunların işlenmesine ön ayak olarak ek gelir elde etmek.

4. Yetiştirici birlikleri aracılığı ile atıl durumda olan yünlerin toplanarak sanayiye kazandırılması projeleri

 

SONUÇ OLARAK

Ortalama bir kuzu (maksimum) 30 kg karkas eti ile satılmaktadır bizim vereceğimiz 100 tl detsek+ 3,5 tl deri + 3kg yapağı * 6 tlden 18 tl 121,5 tl bir hayvanda destek verilecektir bunun yanında günümüz şartlarında kuzu başına 30 kg arpa verildiği düşünülürse kg fiyatı 1,75 tl olan arpaya %50 destek verilirse 30*1,75/2=26,25(daha aşağı çekilmesi mümkündür) destek toplamda 147,75 tl ortalama destek verilmiş olacaktır. Bu şekilde kiloda 5 tl destek verilmiş olacaktır ayrıca nakliye maliyeti de sıfırlandığı düşünülürse 8-9 liraya kadar bir fayda söz konusu olacaktır.

Aracı tüccarların karları da ortalama minimum 10 lira olduğu öngörülürse 19 TL lik bir fark ortaya çıkacaktır kısacası 55 60 liraya alınan bir kg et 35 40 tl civarına alınabilecektir ayrıca hem üretici tüccara vadeli olarak satmak yerine paranın zaman değeri kaybolmadan peşin olarak parasını alıp rahat bir nefes alacaktır hem de haneler bir iki kilo daha fazla et alabilecektir ayrıca satış ve pazarlama ağında da aksama olmayacaktır bu şekilde piyasada fahiş fiyat oluştu diye yurt dışında ne olduğu belirsiz etler ülkemize alınmayacak ve gereksiz olan giderler sıfırlanmış olacaktır.

Ayrıca kurulacak hayvan hastaneleri ve ıslah çalışmalarıyla hastalıklarla mücadelede başarı sağlanırsa kuzu kayıplarının düşüşü ile çiftçi kazancı artacak ve ilaç kullanım oranları düşerek maddi kazanım daha fazla olacaktır.

Yeniden Refah Partisi

Tarım Ve Orman Politikaları Kurulu Başkanlığı

Yayın Tarihi: 10 Kasım 2021 | Yayın Saati: 19:52:05