SİYASİ İŞLER BAŞKANLIĞI HAFTALIK RAPORU - 04.01.2021

ÇİFTÇİLERİMİZİN TÜM BORÇLARININ EN UYGUN ŞEKİLDE YAPILANDIRILMASI GEREKLİDİR

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde 11 Kasım 2020 tarihinde kabul edilen ‘7256 sayılı kanun’la, vadesi geçtiği halde ödenmemiş olan bazı kamu alacakları yeniden yapılandırılmıştır.

7256 sayılı kanunla, devlete ve kamu kurumu niteliğindeki kuruluşlara olan vergi, prim, aidat, kira, ücret, ceza, faiz, zam gibi borçlar daha uygun şartlar ile yeniden yapılandırılmıştır.

7256 sayılı kanunda çiftçilerimiz ile ilgili olarak, sadece Tarım ve Orman Bakanlığı ile Orman Genel Müdürlüğü tarafından kullandırılan kredilerde ve o da “%3 faizle” bir yeniden yapılandırma öngörülmüştür.

Halbuki tarım, hayvancılık ve ormancılık ile iştigal eden çiftçilerimizin kredi borçları sadece bunlardan ibaret değildir.

-        2020 Ekim ayı itibariyle çiftçilerimizin bankalara 125 milyar lira ve tarım kredi kooperatiflerine 9 milyar lira olmak üzere toplan 134 milyar lira kredi borcu bulunmaktadır. Bankalara olan 125 milyar liralık kredi borcunun 75 milyar lirası Ziraat Bankası tarafından kullandırılmıştır. Ziraat Bankası 75 milyar liralık krediyi yaklaşık 685 bin çiftçiye kullandırmıştır.

-        Tarım sektörünün girdi maliyetleri ciddi oranda artmıştır. Bu artışta döviz kurlarının çok önemli rolü vardır. Buna mukabil tarımsal ürün fiyatlarında maliyetlere kıyasla çok daha az artış olmuştur. Çiftçilerimiz çok ağır bir borç baskısı altında ezilmektedir.

-        Döviz kuru artışına bağlı olarak besicilikte meydana gelen yüksek girdi maliyetlerinden dolayı kırmızı et ve süt üreticileri de çok zor durumdadır. Artan maliyetler ürün fiyatlarına yansıtılamıyor. Kesilen süt hayvanları nedeniyle hayvan sayımız her geçen gün azalıyor.

Bu acı gerçeği de bir senede %50 oranında artan döviz kurları karşısında “vatandaşın dolarla euro’yla ne işi var” demekle yetinen Hükümet yetkililerine de özellikle duyuruyoruz…

BU NOKTADA;

-        Çiftçilerimizin Ziraat Bankası’na ve Tarım Kredi Kooperatiflerine olan kredi borçlarının “faizsiz olarak en az beş yıllık bir vadeye yayılması” hayati önem arz etmektedir.

-        Özellikle Ziraat Bankası borçlarının yapılandırma kapsamına alınması çok önemlidir çünkü çiftçilerimizin toplam borcunun yarıdan fazlası Ziraat Bankası’nadır

-        Çiftçinin traktörüne, hayvanlarına uygulanan ve üretim aracını elinden alan haciz işlemleri derhal durdurulmalıdır.

-        Tarımsal üretime devam için de, çiftçiye faizsiz yeni işletme kredileri açılması gereklidir.

-        Tarımda kullanılan mazottan alınan vergi derhal sıfırlanmalıdır

-        Çiftçimize ve hayvancılıkla uğraşan vatandaşlarımıza tüm üretim girdileri Devlet teşviğiyle, en uygun şartlarda verilmelidir

-        Tarım üretimine konulan tüm kotalar derhal kaldırılmalıdır

-        Tarım ve hayvancılıkta hali hazırda yapılan ithalatı kolaylaştırma ve teşvik yerine, yerli üretimi kolaylaştırıp teşvik etmeliyiz

Aksi takdirde sadece çiftçimizin ekonomik buhranıyla, iflasıyla değil, aynı zamanda ülkemizin gıda arz güvenliğinin tehlikeye girmesiyle de karşı karşıya kalırız.

Gıda arzımızı teminat altına almazsak, bir kriz anında aç kalırsak, İHA’larımız, SİHA’larımız, tankımız, topumuz, tüfeğimiz de bizi kurtaramaz …

………………………………………………………………………………………..                                    

 

 

 “KİTLE İMHA SİLAHLARININ YAYILMASININ, FİNANSMANININ ÖNLENMESİNE İLİŞKİN KANUN İLE İLGİLİ GÖRÜŞÜMÜZ"

G-7 Ülkeleri tarafından, Türkiye’nin de üyesi olduğu Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) bünyesinde kurulmuş bulunan “Mali Eylem Görev Gücü (FATF)”; terörün finansmanı, kara para aklama, uyuşturucu, silah ve insan kaçakçılığı, kitle imha silahlarının finansmanı gibi suçlarla mücadele kapsamında Türkiye’ye gerekli yasal düzenlemeleri yapması için uyarıda bulundu ve bu adımların atılması için Türkiye’ye 2021 yılına kadar süre verdi.

Bu uyarı doğrultusunda Hükümet tarafından Meclis’e getirilen ve 19 Aralık 2020 tarihinde Adalet Komisyonundan geçen, halen TBMM’de görüşülmekte olan “Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının, Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifi”nin içeriğinde dernekleri ve vakıfları doğrudan ilgilendiren “yardım toplama faaliyetlerinin” de yer alması çok sıkıntılı sonuçlara yol açabilecek bir durumdur. 

Terör örgütlerinin yıkıcı ve bölücü emellerini gerçekleştirmek için yasa dışı her yolu kendilerine mubah saydıkları, iktisadi yöntemleri araç olarak kullandıkları bilinen bir gerçektir. Terörün sonlandırılması, terörle etkili bir şekilde mücadele edilmesi için terörün finansmanının önlenmesi noktasında gerekli yasal düzenlemelerin yapılması devletler için en tabi haktır.

Diğer taraftan demokrasilerin vazgeçilmez unsuru olan sivil toplum kuruluşlarının terörün önlenmesi ile ilgili kanunun içine dahil edilmesi, sivil toplum kuruluşlarımızın terörle mücadele adı altında asıl amaçları malum olan dış güçlerin denetimi altına alınması, demokratik ve özgür bir sivil toplum yapılanmasına darbe vurmaktır.

Derneklerin ve vakıfların yardım toplama faaliyetlerini de içine alan  “Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının, Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifi”nin yasalaşması halinde;  Filistin, Yemen, Arakan gibi bölgelerde zulüm altında bulunan kardeşlerimizin maddi-manevi sıkıntılarını hafifletmek için faaliyette bulunan sivil toplum kuruluşlarımızın  dış güçler tarafından herhangi bir somut delil olmadan teröre destek veren kuruluş listesine alınmasının önü açılacaktır.

Bu kanunu çıkarmamızı talep eden dış güçlerin, G-7 ülkelerinin pek çok haksız uygulamalarını ve sicillerini de göz önüne aldığımızda, bu kanunla çoğu zaman gerçek teröristlerin değil, küresel güçlerin keyfine göre belirlenen sivil toplum kuruluşlarının teröre destek veren kuruluşlar olarak ilan edileceği, mal varlıklarına el konulup, faaliyetlerinin sonlandırılacağı tehlikesini seziyoruz.

Adı sivil toplum kuruluşu olup, teröre finansal destek sağlayan birtakım yapılarla elbette ki en etkili şekilde mücadele edilmelidir. Ancak burada endişemiz aslında terörle ilgisi olmayan sivil toplum kuruluşlarının dış güçlerin ajandaları doğrultusunda terör listesine alınması ve yaptırımlara maruz kalmasının önünün açılmasıdır. 

Kanun teklifi ile ilgili diğer önemli husus da şudur;

FATF’in uyarısında  Türkiye’nin kara para aklama, terörün finansmanı ve insan kaçakçılığının yanında, kamu harcamalarında şeffaflık, yolsuzluk ve rüşvetle mücadele gibi alanlarda da gerekli yasal düzenlemeleri yapmadığı belirtiliyor. Ve Türkiye’den bu yasal düzenlemeleri de yapması isteniyor.

Ancak TBMM’ye getirilen 43 maddelik kanun teklifinde FATF’ın uyarıda bulunduğu maddelerden sadece “Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının ve Finansmanının Önlenmesi” ile ilgili olanlar yer alıyor. Rüşvet ve yolsuzlukla mücadele, kamu ihaleleri ve kamu harcamalarında şeffaflık gibi düzenlemelerin hiçbiri kanun teklifinde yer almıyor.

Yapılması gereken;

“Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının, Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun” teklifinden vakıfların, derneklerin “yardım toplama faaliyetlerini” ilgilendiren maddelerin çıkarılması, kamu harcamalarında şeffaflık, yolsuzluk ve rüşvetle mücadele ile ilgili maddelerin ise kanun teklifine eklenmesidir.

 Av. Bayram Sakartepe

Genel Başkan Yardımcısı | Siyasi İşler Başkanı

 

 HÜKÜMET, DOĞU TÜRKİSTAN POLİTİKASINI YENİDEN GÖZDEN GEÇİRMELİ


Hatırlanacağı üzere, Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan, 14-15 Mayıs 2017’de Çin’de düzenlenen “Tek Kuşak ve Tek Yol Uluslararası İşbirliği Forumu”na katılmadan bir gün önce, 13 Mayıs 2017 tarihinde Çin’in başkenti Pekin’de Çin Halk Cumhuriyeti Devlet Başkanı ŞiCinpink ile birlikte Türk ve Çin heyetleri arasında yapılan ikili görüşmelere başkanlık yapmış ve bu toplantıda dönemin Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ile Çin Halk Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı WangYi arasında ‘Suçluların İadesi Anlaşması’ imzalanmış idi.Ak Parti hükümeti yetkilileri, söz konusu anlaşma çerçevesinde Doğu Türkistan Türklerini yok sayan Çin’in, ulus devlet ve toprak bütünlüğü politikasını ve Çin’in terörle mücadele hakkını tanıdıklarını çeşitli vesilelerle alenen ifade ettiler.
Sayın Erdoğan, 2009 yılında başbakan olarak görev yaptığı dönemde, Doğu Türkistan Türklerine yapılanların soykırım olduğunu açıkça ifade ederken, 2016 yılında ise Çin’in yörüngesinde adımlar atmaya başlayarak Doğu Türkistan politikasını Çin ile geliştirmeye başladığı ekonomik işbirliğine feda etmeyi yeğledi. Öyle ki, Doğu Türkistan Türklerinin önde gelen politik şahsiyeti olan Abdulkadir Yapçan’ın 2017 yılında Türkiye’den sınır dışı edilmeye kalkışılması ile Çin’e anlam yüklü mesaj verilmeye çalışıldı.
Sayın Erdoğan; “Çin’in toprak bütünlüğüne saygı duyduğunu”, “Doğu Türkistan Türklerine baskı yapıldığı iddialarının yalan ve maksatlı olduğunu” , “Doğu Türkistan’daki terör faaliyetlerini kınadığını” çeşitli vesilelerle dile getirmeye çalıştı.
Sayın Erdoğan’ın böyle bir politik yaklaşım içerisinde olması hiç şüphesiz ekonomik kriz içerisindeki Türkiye'nin Çin ile olan ticari ilişkilerini inkıtaa uğratmama anlayışından olsa gerek. Şöyle ki, geçen yıl Türkiye’nin Çin’den ithalatı 18 milyar497 milyon dolar düzeyinde iken, ihracatı ise 2 milyar 587 milyon düzeyinde gerçekleşti. 2016 yılından itibaren her iki ülke, enerji ve sağlık başta olmak üzere birçok alanda 10 ikili anlaşmaya imza attı. Çin’den Türkiye’ye gerçekleşmekte olan nakit akışı da kuşkusuz Ak Parti iktidarına suni teneffüs sağlamaya yöneliktir. Örneğin 2018 yılında Çin Ticaret Bankası, enerji ve ulaştırma projeleri için 3.6. milyar dolarlık borç ikrazı sağladı. 2015 yılında Çin konsorsiyumu Türkiye’nin üçüncü en büyük konteyner terminali olan Kumport’un %65’ini satın alma yoluna gitti. Bu arada Haziran 2020’de bir Çin konsorsiyumu Yavuz Sultan Selim köprüsünün % 51’ini satın aldı.
Ak Parti iktidarı, Varlık Fonu’ndaki varlıkları ipotek etme yoluna giderek Çin’in İhracat ve Kredi Sigorta Kurumu’ndan 5 milyar dolarlık kredi elde etti. Bunun yansıra, Çin’in B-611 füze modeline göre geliştirilen Bora balistik füzesi başta olmak üzere askeri alanda da birçok projede Çin ile yakın işbirliği söz konusudur.
Bütün bunlardan yola çıkarak, 13 Mayıs 2017 tarihinde Pekin’de imzalanan ‘Suçluların İadesi Anlaşması’nın Çin Ulusal Halk Kongresi Daimi Komitesi tarafından onanmasının açıklanması karşısında Türkiye’de büyük tepki ortaya çıkarırken, söz konusu anlaşmanın yürürlüğe girebilmesi adına Ak Parti iktidarı tarafından benzer şekilde TBMM’ne onanabilmesi için Çin yetkilileri tarafından zorlanacağı kuvvetle muhtemeldir.
Sonuç olarak, birçok ülke ile kriz boyutunda büyük sorunlar yaşamakta olan Ak Parti iktidarı, Çin ile olan nakit akışı ve borçlanma nedeniyle Çin hükümeti tarafından Uygur Türklerine uygulanmakta olan baskıcı politikalarını görmezden gelmesi ve Çin ile ilişkilerini sıcak tutmaya çalışması bir vakıadır.Ak Parti iktidarı, Türkiye’yi içine soktuğu ekonomik darboğaz nedeniyle Doğu Türkistan Türkleri konusunda Çin’e mahkûm bir politika izlemesi kabul edilebilir bir durum değildir. Ak Parti iktidarı, bir an önce Doğu Türkistan Türkleriyle ilgili politikalarını yeniden gözden geçirerek yanlış uygulamalardan geri adım atması ve Doğu Türkistan Türklerine sahip çıkması kaçınılmazdır.

Doğan Bekin

Genel Başkan Yardımcısı | Dış İlişkiler Başkanı

 

 

KAMUSAL YAŞAMDA PROTOKOL VE SOSYAL DAVRANIŞ KURALLARI

(TEŞRİFAT-I TEŞKİLAT)-2

 

 

Protokolün Uygulandığı Yerler

➢ Yöneticilerin Makam Odaları

➢ Resmi Otomobiller

➢ Toplantılar

➢ Törenler

➢ Resmi Davet ve Ziyaretler

• Randevulara tam zamanında gidilmelidir,

• En uygun zaman;

Öğleden önce​: 10.00-11.00

Öğleden sonra​: 15.00-17.00

• Randevular çakışmamalıdır.

• İade-i ziyaretler zamanında yapılmalıdır.

• Ziyaretlere giderken mütevazı armağanlar ve çiçek götürmek uygun davranışlardır.

• Resmi ziyaretlerin süresi 15-20 dakika olmalıdır.

Tanışma,

➢ İsimler doğru söylenmeli

➢ Astlar üstlere

➢ Yeni gelenler orada bulunanlara

➢ Erkekler kadınlara

➢ Yaşça küçükler büyüğe tanıştırılır.

➢ Tanıştırma işlemi ilk karşılaşıldığında yapılmalıdır.

➢ Tanıştıran kişi daima ayakta kalmalıdır.

➢ Bir yere girdiğinizde önce kendinizi tanıtınız.

➢ Kendinizi tanıtırken ad ve soyadınızı söyleyiniz.

➢ Üstünüze ve eşine unvanınızı ve görevinizi söyleyiniz.

El Sıkma,

➢ El sıkmak sevgi ve yakınlık göstergesidir.

➢ İlk hareket daima büyükten ve üst rütbeliden gelmelidir.

➢ Karşınızdakinin gözüne bakınız.

➢ El sıkarken gücünüzü göstermeyiniz.

➢ Uzatılan el havada kalmamalıdır.

➢ Kutlamada en büyükten başlayınız.

Öpme,

➢ Protokolde ve resmi ilişkilerde el ve yanak öpmek, sarılmak, kucaklaşmak yoktur.

 

Hitap (Söze Başlama-Bitirme),

➢ Söze büyük olan başlamalıdır.

➢ Bir topluluğa hitap ediliyorsa, önce en üst olana, sonra sırasıyla diğerlerine hitap edilmelidir..

➢ İnsanlara isimleriyle ve unvanlarıyla hitap ediniz.

➢ Üstlerinize ve eş düzeydekilere Beyefendi/Hanımefendi deyiniz.

➢ Konuyu büyük olan seçer ve değiştirebilir.

 

 

Ben-Sen-Biz

➢ Başkalarına “LÜTFEN”, “SİZ” diyerek hitap ediniz.

➢ Gerektiğinde “TEŞEKKÜR” ediniz.

➢ Resmi konuşmalarda “BEN” yerine “BİZ” “MÜDÜRLÜĞÜMÜZ” “KURUMUMUZ”

➢ deyiniz.

 

Konuşma-Söz Alma

➢ Konuşma sırasını beklemek, dinlemesini bilmek büyük erdemdir.

➢ Astlar izin istemeden konuşmamalıdır.

➢ Ast konuşurken, üst söze girerse ast konuşmasını keser.

➢ Üst konuşurken, ast ara sıra ‘evet’, ‘evet efendim’ der.

 

Saygı-Selamlama

➢ İçeri girerken ceketinizin ilikli olasına dikkat ediniz.

➢ Oturmanızı söylemeden-işaret etmeden-izin istemeden oturmayınız.

➢ Üstleriniz karşısında bacak bacak üstüne atmayınız.

➢ Üstünüz el uzatmadan siz el uzatmayınız.

➢ Üstünüz ayağa kalktığında siz de ayağa kalkınız

➢ Görüşme sonunda üstünüz memnun oldum, teşekkür ederim der ve el uzatırsa gitmeniz gerekmektedir.

➢ Üstlerinize taşıdığı unvana göre selamlayarak hitap ediniz.

 

Cengiz ZOR

Genel Başkan Yardımcısı, Eğitim Başkanı

Yayın Tarihi: 4 Ocak 2021 | Yayın Saati: 19:19:47