Sayın Erdoğan’ın Tam Bağımsız ve Egemen KKTC Konusundaki Açıklamasını Önemsiyoruz

Zürih ve Londra Anlaşmaları çerçevesinde ‘ortak egemenlik’ üzerine kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti 1963 yılında III. Makarios’un anayasa değişikliği yoluna gitmesi ile iki toplumun artık fiilen bir arada mevcudiyetlerini sürdürmelerinin mümkün olamayacağını ortaya çıkmış idi.

 

20 Temmuz 1974 Barış Harekâtı ile artık iki devletli çözüm dışında kalan ve Türk ve Rum kesimlerini bir araya getirmeye yönelik atılan tüm adımların hiçbir sonuç vermediği gerçeğini göz ardı etmek mümkün değildir.

 

Nitekim, Türkiye ve KKTC’ni bir oldu bittiye getirmeye yönelik olan ve ekleriyle birlikte 9000 sayfayı bulan Annan Planı’na destek vermek amacıyla ‘Yunanlılardan bir adım öndeyiz’ ifadesiyle Annan Planı’nı peşinen destek verilmesi tarihi bir hata niteliğindeydi. 24 Nisan 2004 günü Kıbrıs Rum ve Kıbrıs Türk taraflarında referanduma sunulan plan sonucu yapılan oylamada her iki tarafa Annan Planı’nı kabul edip etmedikleri ve Avrupa Birliği’ne girmek isteyip istemedikleri konusunda iki soru soruldu. Oylama neticesinde Kıbrıs Türk’ü %64,91 evet ve %35.09 hayır oyuyla Annan Planı’nı kabul etti. GKRK ise %75,85 hayır ve %24,15 oranı ile evet dedi. GKRK, oylamada AB için hayır demesine rağmen AB’ye alınması Batı’nın samimiyetsizliğini ortaya koymuş oldu.

 

Böylece Kıbrıs adasının sadece güneyinde egemen olan GKRY, Kıbrıs adasının tam temsilcisi olarak Avrupa Birliği’ne girdi. 

 

Annan Planı’ndan sonra yapılan tüm görüşmelerde çözüm yerine hep çözümsüzlük ortaya çıktı. Örneğin 1 Temmuz 2008’de Mehmet Ali Talat ve Dimitris Hristofyas’ın, ‘tek egemenlik’ ve ‘tek vatandaşlık’ öngörüsü ile “Birleşik Kıbrıs Cumhuriyeti” konusunda adım atma çabalarının da akamete uğradığı bir gerçektir.

 

Ne yazık ki, Yunanistan ve GKRY, ‘Helen’ yaklaşımlı ve Rum tarafının mutlak egemenliği altında oluşturulacak ‘üniter Kıbrıs’ formülünde, iki bölgeli ve iki kesimli federasyonda KKTC vatandaşlarını eşit ve adil olmayan bir çözüm ile azınlık konumuna düşürmeye yönelik adımlar Türk kesiminin 20 Temmuz 1974 sonrası elde ettiği meşru haklarının ellerinden alınmasına yönelik sinsi bir planın gereğidir.

 

 Yeniden Refah Partisi olarak, Kıbrıs’ı yeniden 1974 öncesine döndürecek olan her türlü sinsi ve planlı adımın karşısında yer alacağımızı bir kez daha ifade etmek istiyoruz. İktidarın geçmişte AB’nin muhtemel yaptırım kararlarından vazgeçmesi adına Kıbrıs’ta esnek politika uygulama gayretlerinin hiçbir sonuç vermediği gerçeğinden hareketle şimdiye kadar tek taraflı olarak uygulanan tavizkar politikalarla Kıbrıs’ta çözüme yönelik bir sonuç alınmasının mümkün olamayacağı artık açıkça ortaya çıkmıştır.

 

Yunanistan’ın Kıbrıs’a Avrupa Birliğinin güvenlik politikaları perspektifinden bakması ve hiçbir çözüm inisiyatifi almaması ister istemez Kıbrıs ve Doğu Akdeniz’de kör düğüme içinden çıkılmaz bir hale dönüştürmektedir.

 

“Kıbrıs, bir Helen adasıdır ve mücadelemiz tüm Helenlerin mücadelesidir” düşüncesiyle hareket eden ve Türk Ordusu'nu işgalci güç olarak gören anlayışla masa başında taviz vere vere bir çözüme ulaşmanın artık mümkün olamayacağı gerçeği ortadadır. 

 

Yunanistan’ın gayri hukuki olarak ve uluslararası anlaşmaları hiçe sayarak ‘Adalar Denizi’ni silahlandırması ve ABD’nin de benzer şekilde Türkiye’nin güvenliğini tehdit edecek şekilde Dedeağaç'ta deniz ve hava üsleri kurması, GKRY’ne yönelik silah ambargosunu kaldırması kabul edilebilir durum değilken, Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın , Birleşmiş Milletler ’in  78'inci Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada, “Uluslararası toplumu, KKTC’nin bağımsızlığını tanımaya, bu ülkeyle diplomatik, siyasi ve ekonomik bağlar kurmaya davet ediyoruz. Ada'daki Birleşmiş Milletler Barış Gücü'nden de sergilemekle mükellef olduğu tarafsızlığa titizlikle riayet etmesini bekliyoruz” şeklindeki açıklamasını desteklediğimizi ifade eder, Sayın Erdoğan’ın bu söylemi eyleme dönüştürebilmek adına başta D-8 ve Türk Devleti Teşkilatı’nı oluşturan üye ülkeler nezdinde girişimlerde bulunmasını beklediğimizi ifade etmek isteriz.

 

Milli davamız Kıbrıs’ın tam bağımsız bir devlet olarak Doğu Akdeniz’deki varlığı, Türkiye’nin güvenliği açısından can damarını oluşturmaktadır. 

 

Sonuç olarak Sayın Erdoğan’ın BM’in 78. Genel Kurulu’nda açıkladığı ‘Tam Bağımsız ve Egemen KKTC’ düşüncesini önemsediğimizi ve desteklediğimizi bir kez daha ifade etmek isteriz.

 

Doğan BEKİN

Yeniden Refah Partisi

Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili

Yayın Tarihi: 28 Eylül 2023 | Yayın Saati: 13:57:39