Sayın Erdoğan’ın; “Gerekirse Avrupa Birliği İle Yollar Ayrılır” İfadesini Nasıl Okumalıyız?

Başbakan Adnan Menderes, Avrupa Ekonomik Topluluğu (Avrupa Birliği)’in 1958 yılında kuruluşunun akabinde 31 Temmuz 1959 tarihinde yaptığı ortaklık başvurusu sırasında, bu başvuruyla, Türkiye’nin Avrupa’ya ilk adımını attığını ifade ediyordu. AET Bakanlar Konseyi, Türkiye'nin yapmış olduğu bu başvuruyu kabul ederek üyelik koşulları gerçekleşinceye kadar Türkiye-AET ilişkilerinin hukuki zeminini oluşturacak bir ortaklık anlaşması imzalanmasını önermiş, böylece Ankara Anlaşması 12 Eylül 1963 tarihinde imzalanmış ve 1 Aralık 1964 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

 

Avrupa Birliği’ne söz konusu ilk başvurunun üzerinden yaklaşık 65 yıl geçmiş olmasına rağmen Türkiye’nin ortaklığı hala bir muamma niteliğinde olması ister istemez dönemin Avrupa Birliği Bakanı ve Baş müzakereci Egemen Bağış’ın AB ile müzakere sürecinde mevkidaşlarına her fırsatta ifade ettiği ve bir ironiden öteye gidemeyen “Dayan Avrupa, Türkiye seni kurtarmaya geliyor" sloganının da pek fayda getirmediği ortadadır.

 

Avrupa Parlamentosu tarafından hazırlanan 2022 yılı Türkiye raporu bir bakıma Avrupa Birliği’nin en nihai görüşünü yansıtması bakımından ön plana çıkmaktadır. Buna göre, Türkiye'nin AB'ye katılım sürecinin "mevcut koşullar içinde" yeniden başlatılamayacağı belirtilirken Avrupa Birliği’ne tam üyelik yerine daha "gerçekçi" bir çözüm yolunun teklif edilmesi Türkiye açısından Avrupa Birliği’nin artık bir hayalden öteye gidemeyeceğinin en belirgin göstergesi niteliğindedir.

 

Ankara Anlaşması’na 12 Eylül 1963 tarihinde imza atan dönemin Başbakanı İsmet İnönü’nün, tam teslimiyetçi bir anlayışla yere göğe sığdıramadığı Avrupa Birliği'ni, "Beşeriyet tarihi boyunca insan zekâsının vücuda getirdiği en cesur eser" olarak tanımlaması aslında gömlek düğmelerinin baştan yanlış iliklendiğini ortaya koymaktadır.

 

Şu anda gelinen noktada ise Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın; “Gerekirse Avrupa Birliği ile yollar ayrılır” cümlesi aslında Avrupa Birliği’ne ortaklık anlaşmasının gerçekleşme açısından çok zor olduğunun bir göstergesi niteliğindedir.

 

Yeniden Refah Partisi olarak, Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Gerekirse Avrupa Birliği ile yollar ayrılır” cümlesini önemsediğimizi ifade eder, bu konu doğrultusunda alınabilecek her türlü kararı destekleyeceğimizi ifade etmek isteriz.

 

Elbette ki Türkiye ile Avrupa Birliği ülkeleri arasındaki ticari ilişkilerin bozulmadan devam edebilmesi açısından her iki tarafın çıkarlarını eşit doğrultuda ortaya koyabilecek bir ticari ve gümrük anlaşmasının yapılması da büyük önem taşımaktadır.

 

Türkiye ile Avrupa Birliği arasında imzalanan ve 1.1.1996 tarihinde yürürlüğe giren Gümrük Anlaşması ise büyük ölçüde Avrupa Birliği lehine işlemektedir. Örneğin, AB’nin kendi ekonomik çıkarları gereği herhangi bir ülkeyle yaptığı anlaşmaları, özellikle serbest ticaret anlaşmalarını Türkiye’nin AB ile yaptığı Gümrük Birliği Anlaşması gereği, çıkarımıza aykırı olsa da kabul etmek durumundadır. Burada gümrük tarifelerinde de belirleyici role sahip olan Ankara değil Brüksel’dir.

 

Türkiye ile AB arasında imzalanan mevcut Gümrük Birliği anlaşmasının önemli sorunlarından birisi de Türk mallarını taşıyan Türk araçları Avrupa içerisinde serbestçe hareket edememesi ve Schengen vizesinde yaşanan sorunlardır.  Burada AB ülkelerinin ayrı ayrı kota belirlemeleri sonucu tırlarımızın Avrupa’da serbestçe hareket etmesi kısıtlanıyor.

 

Daha önceden de ifade ettiğimiz gibi, Türkiye’nin bir an önce Gümrük Birliği Anlaşması’nı yeniden revize etmesi ve AB ile tek taraflı değil, her iki tarafın da çıkarlarını eşit şekilde ortaya koyan bir Serbest Ticaret Anlaşması imzalaması gerekir.

 

Sonuç olarak, İngiltere’nin Brexit kararı Türkiye açısından birçok konuda dersler çıkarılması gereken bir adımdır. Şöyle ki, İngiltere, AB’de iken Schengen anlaşmasına onay vermedi. Dublin anlaşmasını yaptı. Euro’yu kabul etmedi Sterlin’de kaldı ve üçüncü olarak da AB’nin bütçesine ülkelerin belirli kıstaslara göre para ödemesinin dışına çıkarak kendine özel bir statü getirtti. Buna mukabil Türkiye ise; daha AB’ye girmeden, Gümrük Birliği’ne imza atarak bir bakıma teslimiyetçilik ruhunu öncelemiştir.

 

Bütün tek taraflı adımlara rağmen, Türkiye’nin yıllardan beri kapısında beklediği Avrupa Birliği, Avrupa’da siyasi arenada söz sahibi olan ve yabancı düşmanlığı retorikleriyle ön plana çıkan radikal siyasi akımların etkisiyle Türkiye’yi bağrında barındırması söz konusu değildir.

 

Bu bakımdan, geçmişte yaptığı açıklamalarla; “Avrupa Birliği üyeliğine ihtiyacımız kalmadı” ve “Avrupa Birliği bir çekim merkezi olma şansını yitirmiştir” diyen Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Gerekirse Avrupa Birliği ile yollar ayrılır” cümlesinden yola çıkarak artık “Kuvveden Fiile” geçme zamanı olduğunu ifade etmek isteriz.

 

Doğan BEKİN

Yeniden Refah Partisi

Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili

Yayın Tarihi: 18 Eylül 2023 | Yayın Saati: 16:32:13