Ortadoğu’da, ABD-Siyonist İsrail ortak stratejisinin gereği olarak Güney Lübnan’a yönelik yeni cephenin açılmasını sağlamış olup, böylece Siyonist İsrail’in etrafını kuşatmakta olan en önemli engelin ortadan kaldırılmasına yönelik olduğunu açık bir şekilde görmek mümkündür.
ABD ve müttefikleri güdümünde yeniden şekillendirilmeye çalışılan Ortadoğu’nun hassas dokusunda, Amerika ve Siyonist İsrail, zorlayıcı tedbirlerle Ortadoğu’daki çıkarlarını en üst noktaya çıkarabilme mücadelesi vermektedirler.
Bu nedenle, Mısır’dan Türkiye’ye kadar uzanan geniş bir eksende, yaşanmakta olan olayların boyutları her ne kadar birbirlerinden farklı gibi görünüyorsa da, bunları bir bütün olarak ele almak ve buna göre gerekli tedbirleri alma gereği Siyonist İsrail’in Güney Lübnan’a yönelik son saldırılarıyla daha belirgin şekilde kendini göstermektedir. ABD’nin dolaylı olarak ve Siyonist İsrail’in ise fiili olarak oluşturdukları yeni jeopolitik depremden dolayı tüm bölge ülkelerin nasibini almaları kaçınılmaz gibi görülmektedir.
ABD, Büyük İsrail hedefinin gerçekleştirilebilmesi için finans, silah ve mühimmat konusunda sınırsız destek verirken, Irak ve Suriye örneğinde olduğu gibi Müslümanlar arasında etnik ve mezhep kavgaları çıkartmak suretiyle aralarında yapay sınırlar oluşturmaya çalışmaktadır. Burada hedeflenen asıl amaç ise, Siyonist İsrail’in temel yayılmacı politikalarına şimdiden gerekli jeopolitik ve jeostratejik zeminin hazırlanmasıdır.
Özellikle Suriye’nin kuzeyinde ABD’nin fiili desteğiyle ortaya çıkan yeni yapılanma da söz konusu strateji gereği Türkiye’yi de nüfus sahası içerisine alma politikasının bir sonucudur. Bu yeni ABD-Siyonist İsrail stratejisinin gerisinde hangi art niyetli politikaların yatmakta olduğunu kestirememek tek kelimeyle safdillik olur.
Siyonist İsrail’in Gazze’de, Güney Lübnan’da ve Beyrut’ta yürütmekte olduğu katliam politikalar bütün şiddetiyle devam etmekte olup, Ortadoğu’daki yeni rolüyle ilgili olduğu kuşku götürmez bir gerçektir.
Ortadoğu’da Irak, Suriye, Lübnan ve Filistin’de yaşanmakta olan son gelişmeler karşısında gerekli dersleri çıkarıp önleyici tedbirleri ortaya koyamayan ve ülke yönetiminde bireysel çıkarlarını her şeyin üstünde tutan, sözüm ona bazı yöneticilerin bizi ne hale getirdiğine en çarpıcı cevap niteliğindedir.
Bu arada İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan’ın; "İslam ülkeleri birlik sağlarsa Siyonist rejim ile yönetilen İsrail bu suçları işleyemez" ifadesini önemsediğimizi ve Müslüman ülkelerin aralarındaki sorunların çözümü konusunda güçlü irade ortaya koyup birlik ve beraberlik içinde hareket etmeleri artık kaçınılmazdır.
Bu konuda Türkiye ile Suriye arasındaki sorunların çözümü konusunda geç de olsa Sayın Cumhurbaşkanın çağrısını olumlu görmekteyiz. Sayın Cumhurbaşkanın bu yaklaşımı Müslümanlar arasındaki birliğin sağlanması açısından D-8 konusuna da gerekli önemin verilmesini beklediğimizi ifade etmek isteriz. Yirmi iki yıldır D-8 konusunda olumlu bir adım atmaktan imtina gösteren iktidarın Brics’e yönelik üyelik yaklaşımını anlamakta zorlandığımızı da belirtmek isteriz.