MİLLETİMİZ ADINA YETKİLİLERİ UYARIYORUZ!

Yeniden Refah Partimiz'in Genel Merkezi'nde gerçekleştirilen İl Başkanları Toplantımız'ın açılış konuşmasını yapan Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan gündemde öne çıkan başlıklar hakkında dikkat çeken, tarihe kayıt olarak düşülecek açıklamalarda bulundu.

 

Deprem gerçeği

Ülkemizin deprem kuşağında olduğu gerçeğini bir kez daha vurgulayan Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, deprem vergilerinin en verimli şekilde ve yerinde kullanılmasının son derece önem arz ettiğini, 'Kentsel dönüşüm' projelerinin rantsal dönüşüm projelerine dönüştüğünü, imar planlarını hatalı yapan, kanuna aykırı davranan, denetlemelerde partizanlık yapan, dürüst davranmayan, yapı denetimlerini uygun şekilde kontrol etmeyen sorumluların; bu felaketlerde, can kayıplarında vebale ortak olacaklarını ve her konuda olduğu gibi depreme hazırlık konusunda da önce ahlak ve maneviyat şuurunun yerleşmesinin önemini burada bir kez daha ifade etti.

 

Borsa İstanbul'un Yüzde 10 satışı

Borsa İstanbul'un yüzde 10 hissesinin Katar'a devri ile ilgili de değerlendirmede bulunan Genel Başkanımız, "Varımızı yoğumuzu satarak veya millete yük yükleyerek değil Allah'ın ülkemize vermiş olduğu nimetleri kaynağa dönüştürerek kaynak üretmek ve bunlar ile millete hizmet etmek mecburiyetindeyiz." ifadelerini kullandı.

Satış işleminin şeffaflık ilkesine aykırı şekilde gerçekleştirildiği eleştirisini yapan Genel Başkanımız, "Maalesef AK Parti Hükümeti 18 yıldır kaynak ihtiyacı sırasında izlediği politika yeni vergiler üretmek, mevcut vergileri arttırmak, zam yapmak, eldeki varlıkları satmaktan başka bir şey olmamıştır. Ve bununla birlikte iç ve dış borçlanmaya giderek borçlanmamızı arttırmaktır. Borsa İstanbul'un yüzde 10 hisselerinin satılması da millete artık yük yüklenemeyeceği için, borçlanmaya da gidilemeyeceği için eldeki kalan son varlıkları satma yoluna gidilmesidir. Bu nedenle hükümete uyarıda bulunuyoruz artık bu yolun sonu çıkmaz sokaktır.  Ayrıca bu satış şeffaflık ilkesine de uygun değil. Hisselerin hangi şartlar ile satıldığı, ne kadar bedelle satıldığı hiçbir şekilde kamuoyu ile paylaşılmamıştır. Ancak kesin rakam bilinmemekle birlikte Borsa İstanbul A.Ş. yüzde 10'luk hissenin tahmini olarak 150 ila 200 milyon dolara satıldığı ifade edilebilir. Bu noktada şu gerçeği de hatırlatmamız gerekir ki bu satış, Kasım ve Aralık aylarında faiziyle birlikte 11 milyar dolar, önümüzdeki 1 senelik süreçte 170 milyar dış borç geri ödemesi yapmak zorunda olan Türkiye ekonomisinin derdine derman olamaz. Bir başka deyişle bu satıştan elde edilen gelir borç- faiz ekonomisi canavarının dişinin kovuğuna yetmez." şeklinde konuştu.

 

'Bir devletin itibarı memur ve işçisinin yaşam standardıyla ölçülür'

TÜİK'in Kasım ayında açıkladığı yıllık enflasyon oranı yüzde 11.9 olarak gerçekleştiğini hatırlatan Erbakan, milyonlarca memura verilecek zam oranın aslında zam olmadığını, memurun alım gücünün her sene eridiğini, memur maaşlarının; açıklanan gerçek olmayan enflasyon rakamları altında ezildiğini ifade ederek, "Yeniden Refah Partisi olarak buradan Hükümetimize  sesleniyoruz; Bir devletin itibarı makam araçlarıyla, makam uçaklarıyla çarkıfelek meyveli resepsiyonlarıyla değil emeklisinin memurunun yaşam standartlarıyla ölçülür. Yeniden Refah Partisi olarak emeklimizin, işçimizin, memurumuzun, öğretmenimizin yaşadığı sıkıntıların farkındayız. Biz de aynen 54. Hükümette Erbakan hocamızın yaptığı gibi iktidara geldiğimizde ilk senemizde işçimize, memurumuza, emeklimize yüzde 50 zam yapacağımızın sözünü veriyoruz." dedi.

 

'En önemli beka meselemiz eğitim ve öğretimin millileştirilmesidir'

Konuşmasının devamında 'En önemli beka meselemiz eğitim sistemimizin dış müdahalelerden bağımsız gerçekten milli bir eğitim sistemi olması hususudur' diyen Genel Başkanımız, ülkemizde hala yürürlükte olan Fulbright Anlaşması'nın milli yapımıza ve bağımsızlığımıza yönelik en büyük tehdit olduğunu söyledi.

 

'Eğitim sistemimiz Amerikan Emperyalizmine teslim edilmiştir'

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan konu ile ilgili şunları kaydetti:  

"Ülkemizin içinde bulunduğu darboğazı bir fırsat olarak gören ABD, CHP'nin Tek Parti iktidarı olduğu 27 Şubat 1946 tarihinde Türkiye ile bir kredi anlaşması imzalıyor. Tarihe ‘Kahire Anlaşması’ olarak geçen bu anlaşmaya göre Türkiye'ye bir miktar borç vermesi karşılığında Amerika'nın eski, demode, 2. dünya savaşı artığı teçhizat ve askeri malzeme satılması kararlaştırılmıştır. Maalesef anlaşmanın içerisine yerleştirilen asıl zehir ile Milli Eğitim Bakanlığımız Amerikan Emperyalizmine adeta teslim edilmiştir. Yine bu anlaşma doğrultusunda 1950 yılında yapılan yeni bir anlaşma ile 'Türkiye ve ABD Hükümetleri Arasında Eğitim Komisyonu Kurulması Hakkındaki Anlaşma’sı yani Fullbright Anlaşması ile Milli Eğitimimiz dış güçlerin vesayetine teslim edilmiştir. Bu anlaşma ile Türkiye Fulbright Eğitim Komisyonu yani 'Birleşik Devletler Eğitim Komisyonu' kurulmuştur. 4 Türk ve 4  Amerikan vatandaşından oluşan bu komisyonda son karar mercii olarak ABD Büyükelçisi ve daha da ileri sorunda ABD Dış İşleri Bakanlığı olarak belirleniyor. Yani Milli Eğitimimizi ABD Dışişleri Bakanlığına bağlamış oluyoruz. Yine bu operasyonlar doğrultusunda Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde Milli Eğitimi Geliştirme Komisyonu adı altında bu sefer büyük çoğunluğu Amerikalılardan oluşan bir komisyon daha kuruluyor. Ve sözde Milli Eğitimi Geliştirme Komisyonu'nun yıllar içerisindeki marifetiyle ilkokul, ortaokul, lise ve hatta üniversite eğitiminin içi boşaltılıyor. Ahlaki ve manevi eğitim önceliğinden uzak materyalist eğitim müfredatı dayatılıyor. Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı kuruluşu kısa adı  Pisa'nın öğrenci kalitemize verdiği notlar ortadadır. Öğretim kalitesi açısından 130 ülkeden 97. sırada olduğumuzu ortaya koyan Dünya Ekonomik Forumu Raporu ortadadır. Türkiye 21. asra geldiğimiz şu günlerde eğitim kalitesi açısından Kamboçya, Nikaragua ve Tanzanya ile aynı seviyede bir eğitim kalitesine sahiptir. Yine Amerikan kontrolündeki bu komisyonun üniversitelerimizi getirdiği seviye ortadadır. Dünyada İlk 500 üniversite içine çoğu yıllar üniversitelerimiz girememektedir. Bizler Yeniden Refah Partisi olarak öğrenci, akademisyen, eğitimci değişim programı gibi lanse edilen Fulbright Ekonomi Eğitim Anlaşmasının asıl amacının Milli Eğitim Sistemimizi kontrol etmek ve Amerikan menfaatlerine dış güçlerin menfaatlerine uygun hale getirmek olduğunu altını çizerek ifade ediyoruz. Hükümetimiz tarafından 16. sının deneneceği açıklanan yeni eğitim sistemimizin hayata geçirilmesinden önce Amerika ile yapılan söz konusu anlaşmanın bir an evvel yırtılıp atılması gerektiğini ifade ediyoruz.

 

Cumhurbaşkanımıza çağrı: Bu anlaşmayı iptal edin!

Buradan Cumhurbaşkanımıza da sesleniyoruz; eğitim ve kültür alanında başarısız olduklarını itiraf eden Cumhurbaşkanımıza diyoruz ki; Her şeyden önce eğitim ve öğretim sistemimizi müfredatımızı gerçekten milli bir hale getirin. Amerika ile yapılan bütün bu anlaşmaları bir an evvel ortadan kaldırın. Fulbright Anlaşması hala yürürlüktedir ve Amerika veya dış güçlere bugün veya yarın istedikleri müdahaleyi yapma imkânı açıkça sunmaktadır. Fulbright Anlaşması her yıl birkaç yüz öğrenci akademisyen göndermek adına 27 milyon öğrencimizi ifsat eden geleceğini karartan akıl dışı bir anlaşmadır.  Milli Görüş'ün temsilcileri olarak biz çok iyi biliyoruz ki bir ülkenin asıl zenginliği topu tankı tüfeği değil Milli ve manevi değerlerine bağlı ilim sahibi evlatlarıdır. "

 

GENEL BAŞKANIMIZ DR. FATİH ERBAKAN'IN KONUŞMASINI İZLEMEK İÇİN TIKLAYINIZ...

Yayın Tarihi: 30 Kasım 2020 | Yayın Saati: 00:12:16