MESCİD-İ AKSA’DA “SESSİZ İBADET” SENDROMU

MESCİD-İ AKSA’DA “SESSİZ İBADET” SENDROMU 

 

 

İsrail’de Kudüs’teki Merkez Mahkemesi tarafından alınan Yahudilerin Mescid-i Aksa’da “sessizce” ibadet etme hakkı olduğuna dair kararın üst mahkeme tarafından iptal edilerek Yahudilerin burada ibadet etmelerinin söz konusu olamayacağına hükmetmesine rağmen aslında Merkez Mahkemesi’nin söz konusu kararı Siyonistlerin Mescid-i Aksa’ya yönelik uzun vadeli saplantılı bakış açılarının bir yansımasıdır.

 

Bilindiği üzere 24 Şubat 1994 günü, Kahanizm üyesi Baruch Goldstein adlı bir Yahudi, otomatik silahıyla açtığı ateş sonuncu İbrahim Camii'deki 29 Filistinliyi öldürdükten sonra El Halil’de üç peygamberin kabrinin yer aldığı İbrahim Camii, İsrail tarafından ikiye bölünerek Camii'nin yüzde 63'ü Yahudi yerleşimcilere tahsis edilirken geri kalanı ise Müslümanlara bırakıldı.

 

Keza,  1967 Altı Gün Savaşı sonrası Meğâribe Mahallesi’nin Siyonist İsrail tarafından yıkılması ve Ağlama Duvarı’nın alanına katılması Kudüs’ün İsrail’in ebedî başkenti olması yolunda atılan sinsi adımın bir sonucudur. Siyonist İsrail benzer şekilde birçok mabed ve alanı kendi sınırlarına katarak buradaki İslami belleği ortadan kaldırmaya çalışmıştır.

 

Bu nedenle Kudüs’teki Merkez Mahkemesi tarafından alınan ve üst mahkeme tarafından bozulan kararı da bütünü görüp çok iyi okumak ve değerlendirmek gerekirken, Kudüs'e bir bütün olarak bakılması, bütüne öncelik verilmesi anlayışı giderek zayıflamaktadır. Bundan cesaret alan Kudüs Merkez Mahkemesi, tüm Müslümanların kutsalına yönelik bu kararı alması tesadüfi olmasa gerekir. Söz konusu mahkemenin böyle bir karar alması İsrail'in Doğu Kudüs, Batı Şeria ve Gazze’yi işgal altında tutması karşısında uluslararası kurum ve kuruluşların aldıkları sözde kararların şu ana kadar uygulanmamasının bir sonucudur. 

 

Şöyle ki, 1967 Altı gün savaşından sonra İsrail, Kudüs, Batı Şeria ve Gazze’yi işgal altında tutmaktadır. İşgal altındaki Doğu Kudüs'te 10 yerleşim birimi kurdu. Bu yerleşim birimlerinde şu anda 220 bin yerleşimci yer almaktadır. Batı Şeria'da ise 1967 Altı Gün Savaşı’na kadar hiçbir Yahudi yerleşimci yok iken, 1967'de kurulan ilk birim olan Kefar Atsiyun Birimi ile başlatılan hamle şu anda 146 birime ulaşmış bulunmaktadır. Bu birimlerde şu anda 570 bini aşkın Yahudi yerleşimci bulunuyor. Uluslararası hukuka göre bu bölgelerdeki tüm Yahudi yerleşim birimleri yasa dışı kabul ediliyor.

 

AB'nin, İsrail'in Haziran 1967'den itibaren ilhak ettiği toprakları tanımayacağı kararına ilişkin yönergeler AB resmî gazetesinde yayınlanarak resmiyet kazandı. Keza, 23 Aralık 2016’da Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 2334 Sayılı kararı gereği İsrail’in Kudüs, Batı Şeria ve Gazze’de işgal altındaki Filistin topraklarında kurduğu yerleşim birimleri yasa dışı olduğu kabul edildi.

 

Bütün bu kararlara rağmen İsrail, 1967 sınırlarını tanımayarak işgal faaliyetlerini tüm hızıyla sürdürmektedir. İsrail, bu toprakları Yahuda ve Samarya olarak adlandırarak, bu toprakların aslında İsraillilerin olduğunu iddia ederek, tüm işgal altındaki Filistin topraklarını yerleşim yerlerine açmayı hedeflemektedir. Doğu Kudüs ve Mescid-i Aksa  üzerinde uygulanmaya çalışılan proje ise vahim bir gelişme olarak önümüze çıkmaktadır.

 

Sonuç olarak, Kudüs Merkez Mahkemesi tarafından alınan “sessiz ibadet” kararı her ne kadar üst mahkeme tarafından iptal edilse de, bunun ileriye yönelik yansımalarını dikkate almak gerekir. Özellikle Türkiye’deki tüm siyasi partilerin Kudüs ve Mescid-i Aksa konusunda daha duyarlı olması gerekmektedir. Yeniden Refah Partisi olarak, geçmişte olduğu gibi bugün de, yarın da işgal altındaki Filistin, Kudüs ve Mescid-i Aksa konusundaki hassasiyetimizi bir kez daha ifade etmek isteriz.

 

Doğan Bekin 

Genel Başkan Yardımcısı | Dış İlişkiler Başkanı

Yayın Tarihi: 9 Ekim 2021 | Yayın Saati: 15:13:51