KUDÜS VE MESCİD-İ AKSA İÇİN TEDBİRLER

KUDÜS VE MESCİD-İ AKSA İÇİN TEDBİRLER

 

Uluslararası İnsan Hakları İzleme Örgütü Raporuna göre İsrail, Filistinlilere karşı ‘Irk Ayrımcılığı’ politikası uygulamaktadır. Bize göre; işgal altındaki topraklarda ‘ Irk Ayrımcısı (Apartheid) Kolonyal Siyonist Rejim’ terör uygulamaktadır. Son günlerde Kudüs’te uygulamakta oldukları şiddet uygulamalarına ‘ Duvarın Savunucusu Operasyonu’( Operation Defendar of the Walls) adını vermeleri bunun en bariz göstergesi niteliğindedir.

 

İsrail, Kudüs’te Müslüman kimliğini ortadan kaldırabilmek adına 12 Mayıs 1948 tarihinden beri sistematik adımlar atmaya devam etmektedir. Özellikle ABD Büyükelçiliğinin Tel Aviv’den Kudüs’e taşınma kararı ve 14 Mayıs 2018’de Kudüs’te faaliyete başlamasıyla birlikte Kudüs’teki Filistin varlığına yönelik baskılar iyice artma eğilimine girdi.

 

Kudüs ve Mescid-i Aksa’nın Filistin direnişinin ana dinamiği olması ve 1947’de BM’nin Kudüs’ü Doğu ve Batı Kudüs ( Corpus separatum) olarak ayırma planı Filistinliler tarafından kabul görmemesi üzerine İsrail, Mayıs 1948’de Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ne Kudüs'ü kendi toprakları dışında gördüğünü bildirdi. Bu gelişme yaşanırken Aralık 1947 ile 18 Temmuz 1948 arasında süren Kudüs üzerinde hâkimiyet kurma savaşı sonucu 2 Ağustos 1948'de İsrail hükümeti Batı Kudüs'ü İsrail'in yönetim bölgesi olarak ilan etti. Bundan güç devşiren Siyonist İsrail, şu anda Filistin varlığını görmezden gelerek tüm Kudüs üzerinde egemenlik hakkı oluşturma yolunda faaliyet gösterme yoluna gitmektedir.

 

İsrail 18 Ağustos 1948 tarihinde Batı Kudüs üzerinde hâkimiyet kurup bu bölgeyi kendi yönetim alanı olarak ilan ettiğinde, Katamun, Al Talbiyyeh, Beke gibi Filistinlilerin ezici çoğunlukta oluğu yerleşim bölgelerinde Filistinliler üzerinde sistematik baskı uygulayarak kendilerini Batı Kudüs’ten zorunlu göçe zorladı. Şu anda benzer baskıları Doğu Kudüs üzerinde uygulayarak buranın da demografik yapısını ve kimliğini tamamen ortadan kaldırmaya çalışmaktadır.

 

İsrail, sistematik uygulamayla 1967 Altı Gün Savaşı’ndan bu ana kadar Doğu Kudüs’te yaşamakta olan Filistinlilere verdiği daimi ikametgâh izinlerden şimdiye kadar yaklaşık 15.000’ini keyfi uygulamalarla iptal ederek buradaki Filistinlileri evsiz barksız bırakıp onları Kudüs dışına göçe zorlamaktadır. Doğu Kudüs’te zor şartlarda yaşam savaşı vermekte olan Filistinliler üzerinde baskı ve yıldırma politikaları uygulayarak burayı da tamamen kontrol altında tutmaya çalışmaktadır.

 

Siyonist İsrail yönetimi, Filistinlileri belirli dar bölgelerde kontrol altında tutmaya çalışması, Filistinlilerin artan nüfusuna rağmen kendilerine yeni inşaat izni verilmemesi, son olarak ta Şeyh Cerrah’ta görüldüğü üzere Filistinlilere ait evlerinin yıkılması ve zorla ellerinden alınması, Yahudilerin güvenliği bahane edilerek Berlin Duvarını çağrıştıran ayım duvarlarının inşa edilmesi, Filistin mahallelerin birbirleriyle olan fiziki irtibatlarının kesilmesi ve Kudüs ile Batı Şeria arasında kontrol noktaları oluşturularak Filistinlileri yıldırmaya, sınırlı bölgelerde kontrol altında tutma ve daha da vahimi göçe zorlamaya yönelik ayrımcı uygulamalar had safhaya ulaşmış durumdadır.

 

1993'teki Oslo anlaşmaları arifesinde, Batı Şeria'daki toplam yerleşimci sayısı 187.000, Doğu Kudüs'te ise 177.000 iken Oslo sonrası oluşturulan yeni illegal yerleşim alanlarıyla birlikte bu sayı 600.000’i aşmış durumdadır.  

 

Siyonist İsrail güçleri tarafından Kudüs’te mübarek Ramazan ayında Mescid-i Aksa’ya yönelik saldırıdan sonra Filistinlilere yönelik ‘ Duvarın Savunucusu Operasyonu’ düzenlenmesi de Filistinlileri suçlayıcı uygulamalarla uluslararası algıyı güçlendirmeyi amaçlayan planlı bir operasyonun parçasıdır.

 

Ne yazık ki şu anda Doğu Kudüs, geçmişte Batı Kudüs’te uygulanan ve Filistinlileri göçe zorlayan politikaların bir benzeriyle karşı karşıya bulunmaktadır. Burada hamasi sözlerle hiçbir yere varılamayacağı artık gün ışığı gibi ortadadır.

 

Bugün, ABD başta olmak üzere birçok ülke ve kuruluş İsrail’in Kudüs kimliğini yok etmeye yönelik eylemlerine göz yumarken, adeta İsrail’i masum gösterme çabaları gözlerden kaçmamaktadır.

 

Ezcümle, Kudüs’teki son gelişmelerden önemli dersler çıkararak mutlak suretle hiç vakit kaybetmeden D-8 çerçevesinde işgal altındaki Kudüs ve tüm Filistin topraklarında, İsrail’in son dönemde iyice yoğunlaşma eğilimine giren  ‘ Irk Ayrımcısı (Apartheid) politikaları, Kudüs ve Mescid-i Aksa’ya yönelik sinsi planlarına karşı gerekli tedbirlerin alınabilmesi yönünde gerçekçi politikaların ortaya konulabilmesi artık bir zaruret ifade etmektedir.

 

Her zaman olduğu gibi palyatif yaklaşımlı söylem ve eylemlerle bir sonuç almanın artık pek mümkün olamayacağı gayet aşikârdır. Bu nedenle, sonuç odaklı politikaların alınabilmesi için mutlak suretle D-8 ülkeleri arasında konsensüs oluşturulması ve ortak eylem planının ortaya çıkarılması ve uygulanması artık kaçınılmazdır.

 

Doğan Bekin

 

Genel Başkan Yardımcısı | Dış İlişkiler Başkanı

Yayın Tarihi: 12 Mayıs 2021 | Yayın Saati: 14:51:17