KORKU VE NEFRET POLİTİKALARI ZENOFOBİK EĞİLİMLERİ GÜÇLENDİRİYOR

14 Mayıs 2023 seçimlerinden sonra ekonomik gelişmeler Türkiye gündeminin önemli bir bölümünü oluştururken, marjinal düzeydeki bazı siyasi unsurların kemikleştirmeye çalıştıkları ırk ayrıştırmasına yönelik korku ve nefret politikaları ile toplumumuzda zenofobik eğilimleri güçlendirmeyi amaçlamaktadırlar.  

 

Türkiye’de geçici koruma statüsündeki Suriyelilere yönelik başlatılan zenofobik tutum, ne yazık ki, ilerleyen süreç içerisinde farklı boyutlar alarak sanayi yatırımı, ticari faaliyet ve turizm gibi amaçlarla ülkemizde bulunan Ortadoğu ve Körfez ülkelerinden gelenleri de tedirgin edecek boyutlarda bir seyir ortaya koymaya başladı.

 

Müslüman ülkelerin Türkiye’yi yatırım amaçlı cazibe merkezi görmeleri ve özellikle BAE, Katar, Suudi Arabistan gibi Körfez ağırlıklı Arap sermayesinin ülkemize yönelmeye başladığı bir dönemde zenofobik tutumlu politikaların hız kazanması bir tesadüf eseri olamaz. 

 

Özellikle son dönemde yaşanan ekonomik kırılganlıklar hassas bir süreçte adeta bıçak sırtında ilerlerken, Ak Parti hükümeti, geçmişte uyguladığı yanlış politikalarını revize ederek Ortadoğu’da yeni bir anlayışla ilişkileri geliştirme yoluna gitmesi bu ülkelerle doğrudan ticari ilişkilerin ve yatırımların hız kazanmasını sağladı.

 

Özellikle Körfez ülkelerinin Batı’daki büyük çaplı yatırımları göz önüne alındığında, bu ülkelerin Türkiye’ye yönelmeleri önemli bir adımdır. Batı’da hızla yayılma eğilimi gösteren yabancı düşmanlığı ve İslamofobi anlayışlı politikalar, ister istemez ürkek olan yabancı sermayenin daha güvenli bir limanı tercih etmesini gerekli kılmaktadır.

 

İşte bu aşamada kademe kademe Türkiye’ye yönelmeye çalışan Arap ve Körfez sermayesinin burada da marjinal unsurlar tarafından zenofobik anlayışlı politikacılar tarafından hedef gösterilmeleri kabul edilebilir bir durum değildir.  Ülkemizin bir an önce ekonomik darboğazdan kurtulması açısından bu ilişkilerin daha da geliştirilmesi ve geniş yelpazeli alanlara taşınması gerekir. Bunun sağlanabilmesi için mutlak suretle zenofobik anlayışlı politikaları uygulamaya çalışanlara karşı gerekli önleyici tedbirlerin alınması kaçınılmazdır.

 

Müslüman dünyası için önemli bir örnek oluşturan ve büyük saygınlığa sahip olan Türkiye, bu gibi ayrımcılık, düşmanlık, kin ve nefret savunuculuğunun merkezi olması beklenemez. Kendilerini demokrasinin havarisi olarak gören CHP zihniyetinin de bu hastalıklı politikalara teşne olması anlaşılabilir bir durum değildir.

 

Durum böyle iken, dün Osmanlı Devleti’ni bölebilmek adına bizlere yabancı olan etnik ayırımcılığı içimize sokarak bizlerden kopardıkları Müslüman kardeşlerimizi, bugün de Osmanlı Devleti’ne uyguladıkları metotların benzerini kullanma yoluna giderek içimizdeki maşaları vasıtasıyla yeniden kaos ortamına sürüklemeye çalışmaktadırlar. Ülkemizi kaos ortamına sürüklemeye yönelik bu sakat politikalar ürpertici ve endişeyle izlenmesi gerekmektedir.

 

Bu endişe yeni olmayıp, Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde, T.E. Lawrence, Ramsay, Gertrude Bell vs. ile başlatılmış yıkıcı akımın yeniden işbirlikçiler vasıtasıyla örtü altına sokulmuş halidir. Yaşamakta olduğumuz bu bölgede kuvvet dengesinin bozulmasının arkasındaki nedenleri de burada aramak gerekmektedir.

 

Batı’da temporal power (geçici güç) olarak adlandırılan yıkıcı faaliyetler içerisindeki ajanları vasıtasıyla Müslümanlar arasında nifak tohumları ekmek suretiyle, kalkınma ve gelişmemiz engellenmeye çalışılmaktadır. Geçmişte T.E. Lawrence bir yandan Osmanlı Devleti’nde ırk ayrımcılığı ortaya çıkarmak için çaba gösterirken, aynı tarihlerde benzer şekilde İrlanda Cumhuriyeti’nin bağımsızlığı için çaba gösteren Michael Collins ise İngilizler tarafından suikasta kurban gidiyordu.  Bu olaylar Batılıların gerçek yüzünü göstermesi bakımından ibret vericidir.

Sonuç olarak, Batı oryantasyonu olarak sinsice içimize sokulmaya çalışılan zenofobik anlayışlı politikaların siyasi konjonktürde karşılığı olmadığı son genel seçimlerde bir kez daha ortaya çıkmış oldu. Bu düşünce atlasıyla hareket etmekte olan siyasilere en güzel cevabı Milletimiz sandıkta vermiş oldu. Buna rağmen söz konusu marjinal siyasi partilerin ısrarla sergilemekte oldukları bu tutarsız politikalar vasıtasıyla toplumda gerilim oluşturmaya çalışmaları da sonuçsuz kalmaya mahkumdur. Önümüzdeki mahalli seçimlerde bu partilerin siyasi arenadan silinmeleri için en uygun zemin ortaya çıkacaktır.

 

Yeniden Refah Partisi olarak, zenofobik anlayışlı politikaları kesin bir dille telin ettiğimizi ifade eder, 54. Hükümetin Başbakanı Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocamızın ölmeden önce ısrarla ve üzerine basa basa ifade ettiği; “toprak ayağımızın altından kayıyor” cümlesi de ders verici niteliktedir. Bu nedenle, ülkemizin bütünlüğü açısından her zamankinden daha fazla birlik ve beraberlik içerisinde olmamız gerekmektedir.

 

Yayın Tarihi: 31 Ağustos 2023 | Yayın Saati: 12:45:36