KIBRIS’IN GÜVENLİĞİ TÜRKİYE’NİN GÜVENLİĞİ DEMEKTİR

Bilindiği üzere ABD’nin kuruluş felsefesi göç ve yerli nüfusun saf dışı bırakılması temeli üzerine olup Siyonist İsrail de benzer yolu izlemek suretiyle örgütlenerek hoşgörüsüz ve dar kalıplı kabile anlayışlı zihniyet ile yerli Filistin halkı üzerinde baskı ve tahakküm kurmak suretiyle büyük ölçüde kendi devletini oluşturma amacına ulaşmış oldu.

 

Mayıs 1948’de İsrail’in Yahudi nüfusu dünyadaki Yahudi nüfusunun ancak %6’sını oluşturuyordu. Bugün ise bu oran yüzde 46’ya ulaşmıştır. İsrail dünyadaki en büyük Yahudi nüfusuna sahip olup, bu oran her yıl artmaktadır.

 

Bu kadar küçük bir coğrafyada hızla büyüyen bir nüfusun karşı karşıya olduğu zorluklar ortadadır. 

 

İşgalci İsrail, özellikle 1967 savaşından sonra geniş çaplı kuşatma hareketi uygulayarak Filistin kontrolündeki bölgeleri işgal etmek suretiyle yasa dışı yerleşim yerleri ve “Ayrım Duvarı (Utanç Duvarı)” ile Filistinlileri birbirlerinden ayırarak aralarında bandustanlar oluşturarak, olası bir Filistin devletinin mevcudiyetini fiilen izole etmiş oldu. Şu anda iki devletli çözümden bahsedenlerin öncelikli olarak Filistin bölgelerinde oluşturdukları yasal olmayan yerleşim alanlarının yıkılması konusunda adım atmaları gerekmektedir. ABD yönetimi, bir yandan iki devletli çözüm önerisini dillendirirken, iki devletli çözüm önündeki en büyük engel oluşturan yaşa dışı yerleşim için finans kaynaklarını harekete geçirmesi akla ziyan bir uygulamadır.

 

İşgal altındaki Filistin’de bütün bu gelişmeler yaşanırken Hasidizmin bir kolu olan Chabad-Lubavitch hareketi mensuplarının KKTC’ne yönelik yerleşim planlarının yakından takip edilmesi, Gazze’deki son gelişmelerden de büyük dersler çıkararak geç kalmadan önleyici tedbirlerin alınması artık kaçınılmazdır.

 

Son yıllarda Chabad-Lubavitch mensuplarının Haredi ve Ortodoks nüfus için özellikle KKTC’nin Karpaz Gate Marina civarında, Girne’nin Tatlısu ve Esentepe sahilleri gibi mümbit arazilerde hızla yerleşim alanları oluşturmaları yeni bir Filistin dramının Kıbrıs’ta yaşanmasına yol açacağı muhakkaktır.

 

Özellikle Chabad-Lubavitch yöneticilerinin; "Asıl hedefimiz Kıbrıs'taki her Yahudi için Yahudi yaşam kalitesini iyileştirmektir. Buna ilaveten, Yahudiliğin sunduğu ahlaki değerler ve zengin gelenek ve göreneklerden, hiçbir Yahudi’nin mahrum bırakılmaması gerekmektedir” şeklindeki ifadeleri Kıbrıs’ta Haham Hillel Azimov yönetiminde Chabad örgütü tarafından gettolaşma yolunda şimdiden alınmaya çalışılan tedbirlerin bir göstergesi niteliğindedir.

 

Türkiye’nin Güvenliği Kıbrıssız, Kıbrıs’ın güvenliği Türkiyesiz olamayacağı gibi, Kıbrıssız bir Türkiye, Türkiyesiz bir Kıbrıs’ın da söz konusu olamayacağı muhakkaktır. 

 

Sonuç olarak, KKTC yöneticilerinin geç olmadan bir an önce Chabad örgütü tarafından perde gerisinden yönetilmekte olan Kıbrıs’taki sinsi yerleşim planlarıyla ilgili tehlikeli gidişata dur diyecek önlemleri almalıdırlar.

Yayın Tarihi: 20 Kasım 2023 | Yayın Saati: 16:40:09