KARADENİZ DOĞALGAZI’NDA HALK YANILTILIYOR; FARKLI GERÇEKLER!

KARADENİZ DOĞALGAZI’NDA HALK YANILTILIYOR; FARKLI GERÇEKLER!

 

Tek Sondaj Bile Tamamlanmadan Rezerv Bildirilmiştir

Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, 21 Ağustos 2020 tarihinde Sakarya sahasının Tuna-1 kuyusunda 320 milyar metreküp doğal gaz bulunduğunu kamuoyu ile paylaşmıştı (https://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-53859447). Fatih gemisinin ilk sondaja başladığı günün tarihi de 20 Temmuz 2020 idi.  Sondaja başladıktan bir ay sonra bu rezerv değerinin nasıl ve kimler tarafından hesaplandığını kimse merak etmedi. Rezervi önceden bildirilen “Tuna 1” sondajı 18 Ekimde sonlandırılmıştı. Sonuçta bir gaz bulunmuştu ve hepimiz sevinmeliydik. Peki, ama gerçek neydi?

Bilindiği gibi, Sayın Cumhurbaşkanımız, 18.10.2020 tarihinde “Tuna 1” kuyusunda 4445. Metrede sondajın sonlandırıldığını ve 85 milyar metreküp yeni bir rezervin bulunmasıyla toplam rezervin 405 milyar metreküp değerine ulaştığını beyan ettiler (https://www.milliyet.com.tr/ekonomi/tuna-1-tamam-rota-turkali-1-6332805).

 

 

“Türkali 1” sondaj kuyusunda sondaj 77 gün, rezerv değerlendirmesi 53 gün sürdü

Nitekim İkinci derin deniz tespit kuyusu Türkali-1'de ise yine 3 bin 950 metre sondaj derinliğine ulaşılmasının ardından rezerv tespit çalışmaları 53 günde tamamlanmıştı. “Tuna 1” kuyusunda ilk sondaj bile tam tamamlanmadan 320 milyar metreküp gaz bulunduğu ilan edilmiştir.  “Türkali 1” kuyusunda, kuyu açma süresinin 77 gün ve rezervin belirlenmesinin 53 gün gibi bir süre aldığı da basın haberleri arasındadır. Eğer bir kuyu ile rezerv tespiti, kuyunun üçte biri bile delinmeden, “Tuna 1” kuyusunda tespit edilebiliyorsa(!), Türkali 1 kuyusunda sondajın bitmesi neden beklenmiştir? “Türkali 1” kuyusunda rezervin belirlenmesi, 77 günlük sondaj süresinin ardından, neden 53 gün sürmüştür?

 

 

Fizibilite Hesabı Yapılmadan Basına Açıklamalar Yapılmıştır

Sondaj kuyusu açmak ile rezerv hesabı yapmanın çok farklı süreçler aldığı ve bir havzada bütün sondajlar yapılmadan ve bu havzada gazın akış yönü ve üretim kuyusunun nerede olacağı, üretilecek gazın karaya nasıl ulaştırılacağı, karada gaz temizleme ünitesinin nereye kurulacağı, boru hatlarını kimin döşeyeceği ve bütün bu masrafların bu gaz havzasını işletmeye ekonomik olarak değip, değmeyeceği gibi konuların cevabını bilmeden bu tür açıklamaların çok da inandırıcı olmadığı bilinmektedir.

 

Diğer Kuyulardan Olumlu Sonuç Alınamamıştır

2021 yılının ilk aylarında açılan “Türkali 2” sondaj alanında bir miktar gaz akışlarının olduğu ifade edilmiş ancak resmi olarak bir rezerv telaffuz edilmemiştir. 28 Mayıs’ta yapılan “Türkali 3” sondajı, 4 Haziran’da açılan “Amasra 1” kuyusundan, 30 Temmuz’da açılan “Türkali 4” sondaj kuyusundan, 12 Eylül’de açılan  “Türkali 5” Kuyusundan, 6 Ekimde açılan “Türkali 6”kuyusundan ve nihayet 24 Aralık tarihinde açılan Türkali 7 kuyusundan da olumlu bir haber maalesef resmi olarak duyurulmamıştır. Bir başka deyişle, Sakarya Havzası mevcut sonuçlara göre, söylendiği kadar çok verimli bir alan değildir. Son ilan edile rezerv miktarı 405 milyar metreküp iken, Sayın Cumhurbaşkanımızın gaz miktarını 540 Milyar metreküp olan ifade etmesinin sebebi ise hiç anlaşılamamıştır.

 

 

Dördüncü Sondaj Gemisine Bu Günlerde Gerçekten İhtiyaç Var mıdır?

Bir başka dikkat çeken husus da, Hükümetimizin bu olumsuz sonuçlara rağmen, ekonominin de çok sıkıntıda olduğu bu günlerde, dördüncü Sondaj gemisi alma isteğidir. Her üç sondaj gemimiz çok yoğun çalışıyorsa ve Hükümet Sakarya havzasında çok çabuk sonuç almak istiyorsa, bu satın alma makul görülebilir. Ancak Yavuz adlı sondaj gemimiz 20 Eylül 2021’den beri, yaklaşık dört aydır Filyos Limanında demirlemiş bir durumda beklemektedir. (https://kibrisgercek.com/cumhurbaskani-erdoganin-mujdeledigi-4-sondaj-gemisi/.)

 

 

Acil Sonuç alınması gerekiyorsa Sismik araştırma gemileri Sakarya Havzasının yakınlarında olmalıydı

Ayrıca Sondaj çalışmalarından önce mutlaka ihtiyaç duyacakları sismik gemilerimizden Barbaros Hayrettin Paşa gemisi Trabzon açıklarındadır. Benzer şekilde, Oruç Reis sismik Gemisi de Antalya limanında demirlidir. Bu durumun gerekçelerini inanıyorum ki TPAO’daki birçok kişi dâhil kimse bilmemektedir.

Rezerv tespiti dâhil, her şeyi Milli ve Yerli yapabiliyorsak dört yabancı Firmaya neden ihtiyaç duyulmuştur?

Bu olumsuz görüntüye rağmen Hükümetimiz, bulunduğu iddia edilen 540 milyar metreküp gazı kıyıya ulaştırmak için çeşitli anlaşmalar yapmıştır.

 

Bu konuda, TPAO, 15 Kasım 2021’de bir basın açıklaması yayınlamıştır. Eğer biz Türkiye olarak tek sondaj ile rezerv belirleyebiliyorsak, TPAO’nun üç yabancı firma ile anlaşma yapmasına neden gerek duyulmuştur? Bu açıklamada” Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO), deniz tabanında yer alan enerji projelerine mühendislik hizmeti veren Schlumberger ve Subsea 7 konsorsiyumu ile Sakarya Doğal Gaz Sahası Geliştirme Projesi’nin ilk fazı için anlaşma yaptı. Bu süreçte Wood firması da projenin yönetim ortağı olarak yer alacak. İlgili firmalar kendi yetkinlik alanlarında yüksek tecrübeye sahip.

 

Anlaşma; kuyu tamamlama hizmetleri, deniz tabanı üretim sistemleri (SPS), deniz tabanı iletimi ile MEG boru hatları, kordon hattı, akış hatları (SURF) ve ilk fazda 10 milyon m3/gün üretim kapasitesine sahip olacak bir kara üretim tesisine ilişkin gerekli faaliyetleri içeriyor.” denilmektedir. (https://www.tpao.gov.tr/file/2110/epci-basin-bulteni-15102021-tr-592616d33064b569.pdf)

 

 

Yabancı Firmalara Ödenecek Miktar Resmi Olarak Beyan Edilmemiştir

TPAO tarafından yapılan bir başka anlaşma da, İtalyan SAİPEM şirketi ile yapılan boru döşeme anlaşmasıdır. SAİPEM şirketinin Castorone gemisi ile Mayıs 2022’den itibaren boru döşeme işlemleri yapılacaktır. SAİPEM ile yapılan anlaşmada 600 milyon dolarlık bir sözleşmeden söz edilmektedir. (https://www.itohaber.com/haber/sektorel/219651/karadeniz_dogalgazini_tasima_anlasmasi.html).

 

Bu anlaşmaların bir diğer anlamı, gazı ararken de, bulunan gazın rezervini hesaplarken de, gazı karaya taşırken de ve hatta Karada gazı saflaştırmak için de yabancı firmalara muhtaç olduğumuz ve henüz tam açıklanmayan miktarda önemli bir miktarda dolar ödeyecek olmamız gerçeğidir. Bilindiği gibi, gaz çıktığı şekli ile kullanılamadığından saflaştırmak gerekmektedir. Bununla ilgili bir kuruluş hazırlığı başlayıp başlamadığı da bilinmemektedir.

 

Bütün bu anlaşmaları yapmadan önce fizibilite hesabı yapılmış mıdır? İşte bu sorunun cevabı henüz bilinmemektedir. Bir başka deyişle “attığımız taşın vuracağımız kuşa değip değmeyeceği belli değildir”. Anlaşılan o ki hükümetimiz kaça mal olursa olsun, Filyos limanına bir miktar gaz iletip halkı etkilemek istemekte ve seçime hazırlanmaktadır.

 

 

 

Prof. Dr. Doğan AYDAL

Yeniden Refah Partisi Genel Başkan Yardımcısı | AR-GE Başkanı

 

Yayın Tarihi: 20 Ocak 2022 | Yayın Saati: 09:22:44