İsrail’in İran’a Düzenlediği Kapsamlı Hava Saldırısı Yinon Planının Bir Sonucudur

ABD-İsrail ortak hegemon güç olarak oluşturmaya çalıştıkları “Genişletilmiş Yeni Ortadoğu Projesi” kapsamında ABD ve İsrail stratejik zorlamaları harekete geçirerek bölünmüş ve parçalanmış Ortadoğu coğrafyasını oluşturan Müslüman ülkelerin bu kapsam içerisinde ABD tarafından İbrahim Anlaşması adı altında İsrail ile iş birliğine zorlamaları 1982 yılında yayınlanan Oded Yinon Planı’nın bir sonucudur.

 

Nitekim, 1982 yılında İsrail Siyonist Örgütü’ne bağlı Enformasyon Dairesi’nin yayın organı “Kivunim” de yayınlanan söz konusu raporda, İsrail’in stratejisi tüm ayrıntılarıyla ortaya konmuştur. Ortadoğu’daki ülkenin tek tek ele alınıp “bölünme” planlarının oluşturulduğu raporda, Irak ve Suriye’de amaçlanan hedefler bugünkü yapılanmayla birebir örtüşmekte olduğunu görmek mümkündür.

 

ABD ve İsrail, özellikle Suriye, Lübnan ve Irak’ta etnik ve mezhep oryantasyonlu ayrıştırıcı politikalarla büyük ölçüde amaçlarına ulaştıklarını görmek mümkündür.

 

Yıllar önce 54. Hükümetin Başbakanı Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hoca, bu duruma uzun uzadıya parmak basmış ve gerekli önlemlerin alınmaması durumunda İsrail'in İran'ı hedef alacağını vurgulamış, asıl hedefin Türkiye olduğu uyarısında bulunmuştu.

 

İşte bu noktada ABD, İran ile sürdürdüğü Nükleer Müzakerelerde çözümden çok çözümsüzlüğü önceleyen dayatmalarla İran’a fiili saldırının önünü açmaya yönelik bir pozisyon içerisinde olduğu gayet açık olarak görülmektedir. Buna bağlı olarak İsrail’in İran’a saldırı yapması konusunda uzlaşı içerisinde olduğu ayan beyan ortadadır. ABD, bu yolla İran’a Nükleer Müzakerelerde dayatmaya çalıştığı koşulları kabul ettirmeye çalışacağı muhakkaktır.

 

Yapılan Nükleer Müzakerelerle ilgili olarak Pezeşkiyan’ın; "Biz zorbalığa boyun eğmeyeceğiz. Nükleer araştırmalarımızın sıfıra indirilmesini ve ardından sanayi, tıp, tarım ve diğer bilimlerde ihtiyaç duyulan nükleer malzemeleri almak için onların onayını beklemeyi asla kabul etmeyeceğiz, bilimsel araştırmalardan vazgeçmeyeceğiz. Bize bu bilime sahip olmamamızı söylüyorlar. Sonra onlara karşı bir şey söylersek de İsrail'in bombalayacağını söylüyorlar” şeklindeki ifadesi İsrail saldırılarının arka planının özeti niteliğindedir.

 

Siyonist İsrail, ABD’nin tam desteğini arkasına alarak Gazze Şeridi'nin 363 km² lik alanında istediği sonuca ulaşamadığı ve kara harekâtında yetersiz kaldığı ortada iken 1.630.848 km2 alana sahip olan İran’da başarı elde etmesi mümkün değildir.

 

İsrail’in, ABD'nin güdümünde İran'a yaptığı geniş boyutlu hava saldırısı tüm Ortadoğu'yu istikrarsızlığa sürükleyecek boyuttadır. ABD ve İsrail’in Ortadoğu’yu sürekli çatışma halinde tutma ve istikrarsızlaştırma çabaları derin bir paranoyaya dönüşürken, savaş alanının İran’a taşınması hiç şüphesiz terörist İsrail’in iç sorunlarını unutturma amaçlı bir hamle gibi gözükse de asıl amaç Gazze’de yaşanmakta olan ve son dönemde küresel ölçekte büyük yankı oluşturan insanlık dramının Siyonist Netanyahu hükümeti üzerindeki olası baskılarını ortadan kaldırmaya yönelik sinsi bir hamledir.

 

Şu da bir gerçektir ki, 11 Eylül’den itibaren “küresel terör” olgusunu zihinlere kazıyan ABD’nin, asıl “terör üssü” olarak hareket etmekte olan ve küresel barış ve istikrarı büyük ölçüde tehdit oluşturan Siyonist İsrail’e her türlü siyasi ve askeri desteği vermeye devam etmesi bölgenin barış ve istikrarına yönelik en büyük darbe niteliğindedir.

 

“İsrail’in güvenliğini” başat siyasetinin ana miğferi kabul eden ABD’nin, İran saldırısının arkasındaki asıl güç olduğunu göz ardı etmemek gerekir.

 

Bu nedenle, İsrail’in Ortadoğu’da oluşturduğu istikrarsızlık girdabında er geç hak ettiği sonuçlarla yüzleşeceği muhakkaktır.

 

Ez cümle, İsrail’in dost ve komşu İran’a yönelik vahşi saldırısını telin eder, uluslararası toplum ve kuruluşların bir an önce bu saldırgan tutuma karşı gerekli adımları atmalarını beklediğimizi ifade etmek isteriz.

Yayın Tarihi: 13 Haziran 2025 | Yayın Saati: 17:39:03