ILISU BARAJI, ESPOO-AARHUS SÖZLEŞMELERİ VE PERDE ARKASINDA GÖRÜLMEYENLER

 

ILISU BARAJI, ESPOO-AARHUS SÖZLEŞMELERİ VE PERDE ARKASINDA GÖRÜLMEYENLER

Öncelikle GAP projesi çerçevesinde tamamlanan ve 6.11.2021 tarihinde hizmete sunulan ILISU Barajındaki emekleri için AK Parti Hükümetine ve emeği geçen bütün siyasilere, bürokratlara ve ter döken işçilere teşekkür ederiz. Çorak toprakların sulanacak olması, elektrik üretilmesi, Parti olarak bizleri ziyadesiyle memnun etmiştir.

Ilısu Barajının Perde arkasında gözükmeyen bir hikâyesi de vardır ve mutlaka siyasi çevrelerce farklı bakış açılarıyla değerlendirilmelidir.

Ilısu barajının ihalesinin doğum tarihi Elli beşinci Hükümet dönemidir. Mesut Yılmaz hükümeti göreve geldikten sonra bir ay bile dolmamış iken, 23 Temmuz 1997’de, bir Bakanlar Kurulu Kararı alınır. Her şey çok gözü kara bir şekilde yapılmakta, akla zarar kararlar alınmaktadır. Baraj ihaleleri Bakanlar Kurulu Kararı ile verilmeye başlanmıştır. Ilısu barajı da bunlardan biridir. Bu tip ihalelerin Bakanlar Kurulu kararı ile verilmesi rekabeti ortadan kaldırmış ve dönemin Başbakan’ınca uygun görülen firmalara baraj yapımı ihale edilmiştir.

Sonuçta, 1997 yılında çıkarılan Bakanlar Kurulu kararı ile kurulu gücü bin 200 megawat olacak Ilısu barajının inşatı ve elektromekanik teçhizatının temin ve tesisi için ilk önce Sulzer-Hydro AG (Zürih-İsviçre), ABB-Asea-Brown Boveri (Baden-İsviçre) firmaları ile UBB Bank (Union Bank Of Switzerland-İsviçre) firmalarının yeterliliği kabul edilir. Daha sonra Sulzer-Hydro firmasının adı Va Tech Hydro, ABB firmasının adı ise Alstom (İsviçre) olarak değiştirilir. Daha sonra Va Tech firması müşavirlik ve mühendislik hizmetleri dâhil tüm finansmanı üstleneceğini bildirerek, kredi mektubu sunar. Projenin inşaat işi Türkiye'den dört firma ile Almanya'dan Zublin ve Avusturya'dan Verbundplan GmbH firmalarına, elektromekanik işleri ise Avusturya'dan Va Tech ile İsviçre'den Alstom firmasına Bakanlar Kurulu Kararı ile verilir.

Ancak bürokratların gözü siyasiler kadar kararmamıştır. DSİ, DPT ve Hazine yetkililerinin yaptığı toplantıda böyle bir konunun ihalesiz verilmesinin mümkün olamayacağı belirtilir. Birkaç bürokratın sağa sola tayin edilmesi de kalan bürokratların direncini kırmaz. Yanlış, yanlıştır ve gelecekte ilk bedel ödeyecek olanlar bürokratlar olacağı için akıl galip gelir ve anlaşmaları imzalamazlar.

Beklenen olur ve Danıştay onuncu dairesi Barajlar ile ilgili Bakanlar Kurulu Kararını iptal eder. Enerji Bakanlığının temyize gitmesi de sonucu değiştirmez ve bu barajın hikâyesi AK Parti Hükümet dönemlerine kadar ulaşır.

AK Parti Hükümetleri döneminde de Ilısu barajı üzerine baraj yapma konusu yine gündemdeki en önemli konulardan biridir. Hükümetimiz 2006 yılında bu barajı yapmaya karar verir ve kredi verecek kuruluşlar aranır. Her iş bitmiş gibi, Ağustos 2006’da yapılan temel atma törenlerinde ilk harcı bizzat Başbakan’ımız atmıştır. Sonunda Ilısu Barajı'na kredi verecek olan Avusturya'nın Oestterreichische Kontrollbank, Almanya'dan Euler Hermes, İsviçre'den Exportrisikogarantie finans şirketleri ile görüşmeler yapılır. Ancak bu şirketler kredi vermeden önce DSİ ile bir sözleşme imzalamak istediklerini söylerler.

Görüşmeler bir hayli tartışmalı geçer ve sonuçta bu şirketler ile DSİ Genel Müdürlüğü arasında 6 Ekim 2006 tarihinde kredi şartları ile ilgili 153 maddelik ve 175 sayfa tutan bir mutabakat zaptı imzalanır. Bu yüz yetmiş beş maddenin, kültürel miras, çevre, yeniden yerleşim, mali yapı, kıyıdaş ülkeler ile su paylaşım ilişkilerinin alt başlıklar altında olduğunu söyleyeyim gerisini sormayın; Avrupa Birliğinin Türkiye’ye zorla imzalatmaya çalıştığı Espoo ve Aarhus sözleşmelerini hatırlamak yeterlidir. Özetle, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da nehirlerimiz üzerindeki paylaşımın ve bu bölgelerde yapılacak her yatırımın AB gözetiminde ve denetiminde olması istenmektedir.

Sonuçta, Ilısu Barajı'na finansörü olacak olan Almanya, Avusturya ve İsviçre'deki kredi kuruluşları, 7 Temmuz 2009 tarihinde yaptıkları açıklamayla projeden desteklerini çektiklerini açıklarlar. İşte bu noktada AK Parti hükümeti direnç göstermiş ve AB’ye esir olacağımız sözleşmeleri imzalamamıştır.

Geldiğimiz noktada Ilısu barajı bitirilerek ülkemize kazandırılmıştır. Tebrik ederiz.

Tabii olarak şu soruların cevapları da bilinmemektedir. Acaba bölgeden boşaltılan köylerdeki 78.000 kişi mağdur olmuş mudur? Devlet, İstimlak bedellerini zamanında vererek mağduriyetleri önlemiş midir?

Hükümet, Espoo ve Aarhus sözleşmelerine direnç göstermek için bu kararı aldıysa, Doğu ve Güneydoğu bölgelerimizde sulanması gereken topraklarımız neden uzun süre ihmal edilmiştir. Sulanması gereken 1.788.000 hektar arazinin sulanan kısmı yıllarca neden %16-20 civarında gerçekleşmiştir? Kısıtlı su verilmesinde AB’ye şirin gözükme çabaları etkin olmuş mudur? Bunları maalesef bilemiyoruz.

Mesele susuz toprakları sulamak ise, müşterisiz havalimanları, tren hatları, geçilmeyen yollar yapılacağına, birçok su kanalı, su boru hattı bitirilebilirdi. Mesele elektrik üretimi ise Ilısu Barajı için kaybedilen 15 yıl süresince, Hükümet güneş ve rüzgâr enerjilerine yönelmiş olsaydı ülkemiz daha kazançlı çıkmaz mıydı?

Baraj ihalesinin yine tesadüfen(!) Cengiz inşaat tarafından kazanılmış olması da artık kanıksadığımız ama zihnimizde sorular oluşturan bir diğer konudur.

 

 

Prof. Dr. Doğan AYDAL

Yeniden Refah Partisi Genel Başkan Yardımcısı | AR - GE Başkanı

Yayın Tarihi: 12 Kasım 2021 | Yayın Saati: 11:03:57