Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan’ın İl Başkanları Nisan Ayı Konuşması

6 yıl önce Yeniden Refah Partimizi kurarken, milletimize müjde vermiştik;

 

-    Artık umut var,  artık çare var,  Artık Yeniden Refah var  demiştik…

-   “Ehveni şerlere” mahkum olduğumuz dönem sona erdi,  artık  “hayrın kendisi” var  demiştik…

Milletimiz de bu çağrımıza kulak verdi elhamdülillah…

  - Bugüne kadar girmiş olduğumuz iki seçimde elde ettiğimiz başarı bunun en önemli göstergesidir…

Yeniden Refah Partimiz, arasında sadece 10 ay olan iki seçimden oylarını %100’ün üzerinde bir oranla artırarak çıkmıştır.

 

Türkiye’nin 3. Büyük partisi olmuştur…

- Üye sayısı bakımından da hızla büyüyen partimiz, Yargıtay’ın resmi rakamlarına göre 640 bin üye sayısına ulaşarak Türkiye’nin üye sayısı bakımından da  3. büyük partisi haline gelmiştir.

Yeniden Refah partimiz 2024 yılını üye artış şampiyonu olarak tamamlamıştır.

2024’te diğer tüm partilerin üye artışı 210 bin,  bizim üye artışımız 257 bin …!!

İŞTE MilliGörüş … İŞTE YENİDEN REFAH …!!

Her ay on binlerce yeni üye ile milletimiz akın akın Yeniden Refah Partimize koşmaktadır  Elhamdülillah…

Milletimiz;

-  Mevcut durumdan rahatsız, değişim istiyor

-  Değiştirip yerine ne getireceğiz ?  “Milli Görüş gelmeli” diyor.

-  Milli Görüş’e kavuşmak için nereye gideceğiz ?   “Yeniden Refah Partisi” diyor

Milletimizin bu güvenine ve teveccühüne layık olacağız,   1 milyon üye hedefine ve iktidar hedefine de hep birlikte ulaşacağız inşallah…!!

 


İKLİM KANUNU NİÇİN MUHALEFET EDİYORUZ?

Yeniden Refah Partisi olarak; 6 sebepten ötürü İklim Kanunu’na karşı çıkmaktayız:

1- CO2 emisyonu miktarı ve Küresel Isınma konusu maksatlı olarak abartılmaktadır

Bilim bize, daha fazla atmosferik CO2'nin ısınmayı artıracağını söylemektedir. Evet bu doğru. Ancak burada ısınmanın düzeyi önemlidir. 

Atmosferik CO2 seviyelerinin iki katına çıkması durumunda dahi sıcaklık 1c bile  artmamaktadır.

NASA uydu verilerinin 1995-2015 yılları arasındaki ortalama küresel sıcaklık değişikliklerini gösteren haritaları atmosferik CO2 seviyelerinde yüzde 13'lük bir artış olsa da,  bu yirmi yıllık dönemde atmosfer yalnızca 0,05c ısınmıştır.

Yani bu verilere göre atmosferdeki CO2 seviyesi bu oranla artmaya devam etse dahi, tam 400 sene sonra dünya sıcaklığı sadece 1c artmış olacaktır…!!

Dolayısıyla ortada felaket senaryosu yazacak bir durum yoktur…

 

AYRICA;

Günümüz atmosferindeki her bir milyon hava molekülünün  yaklaşık 400'ü CO2'dir.  Bize felaket sınırı olarak gösterilen bu miktar asla bir felakete işaret etmemektedir.

Çünkü havalandırılmayan sınıf, tren, otobüs gibi kalabalık ve kapalı alanlardaki CO2 seviyeleri tehlikeli denilen 400 ppm’den 5-6 kat yüksek seviyelere ulaşabilmektedir.  Üstelik 2000-2400 ppm’lerdeki CO2 oranlarının insanlar üzerinde klinik olarak belgelenmiş olumsuz hiçbir etkisi yoktur.

Denizaltılarda günlerce denizin dibinde kalan mürettebatın teneffüs ettiği CO2 seviyesi ise 5000 ppm civarlarındadır...!!

 

2- Bilimsel verilerin, karbon emisyonunun ne sorumlusunun ne de çözüm coğrafyasının Türkiye olmadığı gerçeğini gösteriyor olmasıdır.

Global Carbon Atlas’ın ve Uluslararası Enerji Ajansı’nın 2023 yılı verilerine göre;

Dünya’nın en çok karbon salınımı yapan ilk 3 ülkesi toplam salınımın %52,6’sını yapıyor.

Türkiye’nin dünya karbon salınımındaki payı ise %1,1

Gelişmiş ülkelerin “kişi başına Karbon Salınım ortalaması” 15 tonCO2, gelişmekte olan ülkelerin kişi başına ortalaması ise 5 tonCO2’dir.  Bu istatistik bile, karbon emisyonu sorununun gelişmekte olan ülkelerden değil, gelişmiş ülkelerden kaynaklandığının açık bir göstergesidir.

Türkiye’nin ise kişi başına karbon emisyon ortalaması 5 tonCO2’in de altındadır.

Dolayısıyla biz  “sözde iklim değişikliğinin ve bu karbon emisyonlarının asıl müsebbipleri kimse, önce onlar belirgin ölçüde bu önlemleri alsın, salınımlarını azaltsın, bunun için de Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelere karbon vergisi adı altında yeni vergiler tanımlanmasın” diyoruz.

 

3- Dünyanın Paris İklim Anlaşması ile ilgili samimiyetsizliğidir.

 − ABD, Paris İklim Anlaşması’ndan çekiliyor,

 − Çin, Anlaşmadan kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmiyor,

(Dünyadaki toplam karbon salınımının %52,6’sını yapan 3 ülkeden 2’si)

Ama her nedense;

Dünya’yı asıl kirleten ülkeler yerine Türkiye pilot ülke seçiliyor…!!

Bu tamamen mantıksız ve adaletsiz bir durumdur.

 

4- İktidarın; çevre kirliliğinin önlenmesi, yeşil alanların artırılması, atık yönetimi gibi hususlardaki samimiyetsizliğidir.

Yanan ormanların, yeniden orman vasfına dönüştürülebilecek alanların 2B arazisi olarak imara açılması, verimli ovalara ve tarım arazilerine imar verilmesi,  HES projesi şartnamelerindeki çevreyi koruma ile ilgili şartlara uyulmaması, çevreyi kirleten ama iktidar yandaşı olan firmalara göz yumulması, başlı başına  “Kanal İstanbul Projesi”nin kendisi,

Yeniden Refah Partisi olarak iktidarı İklim Kanunu konusunda samimiyetsiz bulmamızın nedenleridir.

Siz iktidar olarak bu kadar CO2 salınımına yol açacak, çevreyi kirletecek adımları atıp, sonra da dış güçler istiyor diye “İklim Kanunu” çıkarıyorsunuz.

 

Bu sebeple Hükümet’in dış güçlerin isteğini yerine getirerek Dünya Bankası’ndan ve uluslararası kuruluşlardan para bulabilmek için bu İklim Kanunu’na sarıldığına ilişkin şüphelerimiz var.

 

5- Aziz milletimizin 1 milyonun üzerinde rekor imza ile İklim Kanunu’na itiraz etmiş olması buna rağmen sürecin iktidar tarafından şeffaf olarak yürütülmemesidir.

 

1 yıl önce vatandaşlarımız CİMER üzerinden 1 milyonun üzerinde imza toplayarak bu Kanuna karşı çıktılar, Kanunun TBMM’ye gelmemesi ve yasalaşmaması için itirazda bulundular ancak her zaman olduğu gibi iktidar bu itirazları duymazdan geldi. Süreci şeffaflaştırma yönünde de herhangi bir çaba içerisinde girmedi.

 

6- Son olarak;

- İşletmelerimize karbon vergisi adı altında yeni vergi yükleri getirilecek. (Üretim maliyeti ve dolayısıyla fiyatlar artacak)

- Vatandaşlarımız da enerji tükettikleri, atık oluşturdukları için karbon vergisi ödeyecek.

- Merkez Bankası ile TÜBİTAK ortaklığında dijital Türk Lirası (yani dijital para) projesi devam ediyor. Buna geçildiğinde insanların tüm tüketimleri şeffaf hale gelecek ve karbon ayak izleri tam olarak hesaplanabilir hale gelecek.

Bu yolla hem şirketlerin hem de vatandaşların karbon kotalarını aşmaları halinde seyahat, tüketim, enerji kullanımı gibi hürriyetlerinin kısıtlanması söz konusu olacak.

- DAVOS’ta dünya nüfusunun azaltılması yıllar öncesinde konuşuldu. Bunun Küreselcilerin en önemli planlarından bir tanesi olduğunu biliyoruz.

Karbon ayak izi gibi uygulamaların da bu plana alet edilmesinden endişe ediyoruz.

Örneğin;  “karbon salınımının azaltılması için çocuk yapmanın sınırlandırılması” gibi.

- Bu süreç sera gazı üreten büyükbaş hayvanların itlaf edilmesi, bunun yerine yapay et tüketimine geçilmesine kadar gidecek tehlikeler içermektedir.

 

Bütün bu sebeplerden ötürü Yeniden Refah Partisi olarak;  TBMM’de görüşülmekte olan “İklim Kanunu’na karşı olduğumuzu ve RET oyu vereceğimizi ifade ediyoruz.

 

Abdullah Öcalan’ın yaptığı açıklamadan sonra;

- PKK’nın kendi kendisini feshetme kararı alacağı Kongre’ye Abdullah Öcalan’ın katılımı talep ediliyor, (yani İmralı’dan çıkması)

- Öcalan’ın dışarıyla iletişim olanaklarının kolaylaştırılması yönünde istekler var (bir anlamda “ev hapsi” statüsüne geçirilmesi)

- PKK yöneticilerine,  sözdelider kadrolarına  ‘siyasi ve hukuki korunma, dokunulmazlık, yargılanmama güvencesi’ talep ediliyor. (Genel Af benzeri bir düzenleme)

-  Türkiye için asıl tehdit unsuru olan PYD-YPG’ye dokunmama güvencesi isteniyor

- Nitekim DEM Parti Eş Genel Başkanı sürecin ilerlemesi için hukuki çerçevenin netleştirilmesini, iktidarın ‘gereğini yapmasını’ dile getirdi.

bu gelişmeler iktidar ile DEM parti arasında siyasi pazarlıkların iyice somutlaştığını ortaya koyuyor.

 

Pazarlıkların konusunun da anayasa değişikliği, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ınüçüncü kez adaylığı, ve yeniden seçilmesini kolaylaştıracak düzenlemeler konularında DEM Parti’nin desteğinin alınması olduğu son derece açıktır.

 

“PKK’nın bu taleplerinin yerine getirilmesi karşılığında DEM Parti Anayasa değişikliği sürecinde ve sonrasında yapılacak C.Başkanlığı seçiminde iktidara destek olacak”

İşin özeti budur …

Daha düne kadar bırakın Abdullah Öcalan’ı, DEM Parti’ye selam vereni dahi “terörist” ilan eden, 6’lı masaya “7. Ortağınız da masanın altına gizlenmiş, o da HDP’dir” diyen  iktidar ittifakının bugün siyasi çıkarları uğruna, koltuk uğruna;

- PKK ve Öcalan’la sıkı pazarlıklar içerisinde olduğu ortaya çıkmaktadır.

- Ve iktidarın siyasi çıkarları uğruna PYD-YPG tehdidini de görmezden geleceği ve askeri harekattan vazgeçeceği ortaya çıkmaktadır.

İKTİDARIN SEÇİM KAZANMA VE SİYASİ ÇIKARLAR UĞRUNA İÇİNE DÜŞTÜĞÜ BU DURUMU AZİZ MİLLETİMİZİN TAKDİRİNE BIRAKIYORUZ…

…………………………………………………….

 

Türkiye malesef bir çifte standartlar ülkesi haline geldi. 

Muhalefet belediyelerine gelince ayrı hukuk, iktidar belediyelerine gelince farklı hukuk uygulanıyor. 

 

Elbette yolsuzluk usulsüzlük kim yaptıysa araştırılsın, yargılansın, gereken yapılsın, 

 

ANCAK; 

muhalefetin eline geçen belediyelerde Ak Parti dönemine ait usulsüzlükler için yapılan suç duyurularıyla ilgili hiçbir işlem yapılmazken, sadece muhalefet belediyelerinin üzerine giderseniz bu adaletsizlik olur, çifte standart olur…

Bir inceleme, bir soruşturma olacaksa, yolsuzlukların üzerine gerçekten gidilecekse bu sadece muhalefet belediyelerini değil, Ak Partili belediyeleri de kapsamalıdır…!!

 

- 2019 itibariyle muhalefete geçen belediyelerde Ak Parti dönemine ait yüzlerce usulsüzlük dosyası savcılıklara verildi.

Bunlarla ilgili niçin hiçbir soruşturma yapılmadı ??

 

- Sayıştay Başkanlığı’nın kamu kurum ve kuruluşları için açıkladığı  “2023 Denetim Raporları”

MB’nın 2023 yılında yaptığı 86 ihalenin 70’inde usulsüzlük tespit edildi.

Bu ihalelerle ilgili niçin hiçbir işlem yapılmadı ??

 

-  Veya daha birkaç ay önce

MTA’ya göre  malideğeri  “456 milyar lira” olan SİNOP BOYABAT BAKIR MADENİ sadece 3.5 milyar liraya meşhur bir imtiyazlı holdinge verildi

Bununla ilgili niçin hiçbir soruşturma yapılmıyor??

 

Bir fiil suç ise herkes için suçtur. Değilse de hiç kimse için suç değildir.

“Ali’ye gelince suç, Veli’yegelince suç değil, geç” olmaz.

 

Yolsuzluk mu var? Sonuna kadar gidin. Hırsızlık mı var ?en derinine inin.

Amasoruşturmalarda da görevden almalarda da yargılamalarda da adaleti terketmeyin!!

Çifte standart uygulamayın!!

AK partiliye başka, DEM partiliye başka, CHP’liye başka hukuk uygulamayın!!

 

Peki biz şimdi bunları söylerken kimden yanayız? Hiç kimseden yana değiliz. Sadece adaletten yanayız!

Hep dediğimiz gibi: Doğruya doğru, yanlışa yanlış…!!

 

- Bir diğer çifte standartçı uygulama da RTÜK’ün muhalif kanallara verdiği cezalardır;

 

iktidara yakın kanalların “Aile Yılı”nda aile yapımızı dinamitleyen, toplum ahlakını ifsad edengündüz kuşağı yayınlarını ve akşam yayınlanan dizilerini görmezden gelen RTÜK, devlet kurumu gibi değil, parti organı gibi hareket ediyor ve muhalif kanalları susturmaya yönelik ağır cezalar getiriyor.

 

RTÜK vermiş olduğu bu cezalarla basın hürriyetini ve ifade özgürlüğünü açık bir şekilde kısıtlıyor.

İfade özgürlüğünün olmadığı yerde hukuktan, hukukun olmadığı yerde adaletten, üçünün olmadığı yerde demokratik rejimden söz edilemez.

 

Yeniden Refah Partisi olarak her zaman olduğu gibi bugün de hukuktan ve adaletten yana olduğumuzu ve çifte standarda karşı olduğumuzu ifade ediyoruz… 

 

…………………………………………………………

 

“Doğruya doğru, yanlışa yanlış” dediğimiz bir diğer konu BOYKOT meselesi.


Ana muhalefet ile iktidarın, birbirinin karbon kopyası olduğu bir mesele de bu. Boykot meselesi.

Gerektiğinde her ikisi de boykottan medet umuyor.

 Yakın zamanlarda iktidar boykot çağrısı yapmıştı.

Cumhurbaşkanı, fiyatları kontrol altına almaktan umudunu kesince, çareyi “marketleri boykot edin” çağrısında bulmuştu.

 Şimdi yeni bir boykot çağrısıda CHP Genel Başkanı Özgür Özel’den geldi.

 

Erdoğan’ın geçmişteki, Özel’in günümüzdeki boykot çağrılarını doğru bulmadığımızı ifade ediyoruz..!!

 

Yerli üretim yapan, sahipliği yerli olan, bu ülkenin ekonomisine katkı sağlayan firmaların boykot edilmesi kendi kendimize zarar vermekten, zaten dibe vurmuş olan ekonomimizi daha da kötü hale getirmekten başka bir şeye yaramaz.

 

Bu konuda da  kim yaparsa yapsın yanlışa yanlış demeye devam ediyoruz…Boykot çağrılarının yanlış olduğunu ifade ediyoruz…

 

………………………………………………………..

 

AK Parti iktidarı ve CHP’nin, bir diğer benzerliği ekonomi politikalarıdır…

 

- AK Parti iktidarı her sene bütçeden ödediği trilyonlarca lira faizi zam ve vergiyle 85 milyon vatandaşa yüklüyor…

İşte son 5 senede (2019 Haziran’dan bu yana)

vergilere ve cezalara yaptığı %800 ile %1.000 arasındaki artışlar, getirdiği yeni vergiler ortada.

akaryakıta yaptığı zam %700 oranında!  (Aynı dönemde dünya genelinde 1 varil petrol fiyatı TL bazında sadece %50 artmış ($ bazında %14,5)

Köprü ve otoyol ücretlerine yaptığı zam %500 oranında!

 

- Buna karşın CHP’nin İstanbul’unda ise 2019-2024 yılları arasındaki 5 yıllık dönemde;

 

İBB “metro projeleri” ve “finansman” adı altında yabancı bankalardan 3,3 milyar dolarlık kredi çekti, bu borcun faizi de 16 milyon İstanbullu’ya yapılan hizmetlere zam yapılarak halka yüklendi…

 

Bu dönemde İstanbul’dasuya %500, ulaşıma %650, otoparklara %1.000oranında zam yaptı.

 

İşte size AK Parti ve CHP’nin ekonomi anlayışı. Aralarında fark yok…

İkisinin de reçetesi borçlanmak ve bu borcun faizini vatandaşa yük olarak yüklemek.

…………………………………………………………

 

AK Parti iktidarı ile CHP’nin diğer bir benzerliği ise dış güçlerle iş tutmalarıdır…

 

AK Parti iktidarı;

-        ülkenin 750 milyar dolarlık kaynağını küreselcilere “faiz olarak aktararak”, (2028 itibariyle)

-        Türkiye’yi gıda ürünlerinde ve tarımda bile dış ülkelere muhtaç ederek,

-        “İster Batı ister Yahudi sermayesi olsun, öper başıma koyarım” diyerek,

-        “D-8’i canlandırmak yerine AB’nin peşinden koşarak”,

-        “6284 sayılı Kanun” gibi küresel ifsad yasalarını Meclis’ten geçirerek,

-        Türkiye’nin bölünmesine sebep olabilecek “İkiz Yasaları” Meclis’ten geçirerek”,

-        “İklim Kanunu” gibi bir diğer küresel ifsad projesini Meclis’e getirerek,

-        “İsrail’i koruyan Kürecik Üssü”nü kapatmayarak,

-        “Türkiye’deki limanları, boru hatlarını İsrail ile ticarete kapatmayarak”,

-        “ABD’nin İncirlik Üssü”nü kapatmayarak

 

Küreselcilerle, dış güçlerle işbirliği içerisinde olduğunu bizlere göstermiştir.

 

CHP de benzer şekilde;

-        “Kazandığı belediyelerde ilk iş olarak yabancı bankalardan borçlanıp dış güçlere milyarlarca lira faiz ödeyerek”,

-        “Biz de çareyi AB’de görüyoruz” diyerek,

-        “6284 sayılı kanuna” ve “İklim Kanunu’na destek olarak,

-        “Siyonist İsrail’e değil de, Türk firmalarına boykot çağrısında bulunarak”

-        “İmamoğlu ile ilgili olarak yurtdışından yardım talebinde bulunarak”,

bizlere iktidara gelirse kimlerle iş tutacağını göstermiştir.

……………………………………………………………

 

ÇARE NE İKTİDAR PARTİSİNDE NE DE CHP’DEDİR, ÇARE HER ZAMAN OLDUĞU GİBİ BUGÜN DE MİLLİ GÖRÜŞ’TEDİR…

 

- Çifte standartçı uygulamalarla, adamına göre muamelelerle, adaletsizlikle “yaşanabilir” olmaktan iyice uzaklaşan Türkiye’yi “Yaşanabilir TR” haline getirecek olan  MİLLİ GÖRÜŞTÜR…

- Paylaşımda Adaleti, Yönetimde Adaleti, Yargıda Adaleti tesis edecek olan  MİLLİ GÖRÜŞTÜR…

 

- “Önce imtiyazlılar” anlayışı yerine “Önce Millet” anlayışını hakim kılacak olan  MİLLİ GÖRÜŞTÜR…

- “Borç-faiz-zam-vergi” ekonomisini ortadan kaldırıp, bunun yerine “üretim-istihdam-ihracat” ekonomisini uygulayacak olan MİLLİ GÖRÜŞTÜR…

- “Önce Ahlak ve Maneviyat” anlayışı ile ahlaki erozyonu ıslah edecek ve sosyal problemleri çözecek olan  MİLLİ GÖRÜŞTÜR…

- “Torpil ve adam kayırma” yerine, “ehliyet ve liyakati” getirecek olan  MİLLİ GÖRÜŞTÜR…

 

- Ekonomik, teknolojik ve siyasi anlamda dışa bağımlılıktan kurtulmuş  “Yeniden Büyük TR”yi inşa edecek olan  MİLLİ GÖRÜŞTÜR…

- Türkiye’nin öncülüğünde D-60’ı ve sonrasında D-160’ı kurarak,  “Adil Bir Dünya”yı inşa edecek olan  MİLLİ GÖRÜŞTÜR…

 

VE MİLLİ GÖRÜŞ BUGÜN YENİDEN REFAH PARTİMİZLE VÜCUT BULMAKTADIR…!!

 

YENİDEN REFAH İKTİDARIYLA MİLLİ GÖRÜŞ ZİHNİYETİ HAKİM OLACAK VE BÖYLELİKLE MİLLETİMİZ VE TÜM İNSANLIK KURTULUŞA ERECEKTİR…

 

ZAFER MİLLİ GÖRÜŞ’ÜNDÜR VE ZAFER YAKINDIR…

 

 

 

Yayın Tarihi: 18 Nisan 2025 | Yayın Saati: 14:23:36