
Genel BaÅŸkanımız Dr. Fatih Erbakan, Ekim ayı İl BaÅŸkanları toplantımızın açılış konuÅŸmasını gerçekleÅŸtirdi. KonuÅŸmasının başında İzmir ve çevresinde yoÄŸun biçimde hissedilen depremde hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yararlılara acil ÅŸifalar ve tüm vatandaÅŸlarımıza geçmiÅŸ olsun dileklerini ileterek ‘Allah böyle felaketler ve acıları göstermesin inÅŸallah’ duasında bulunarak sözlerine ÅŸöyle devam etti.
Deprem Öldürmüyor! Tedbirsizlik ve İhmal Öldürüyor!
Dün yaÅŸanan depremde maalesef bir kez daha ‘Deprem öldürmüyor, tedbirsizlik öldürüyor’ sözü geçerli oldu. İzlediÄŸimiz enkaz görüntüleri ve uzmanların açıklamaları ihmaller zincirinin vatandaÅŸlarımızın hayatına mâl olan önde gelen sebep olduÄŸunu ortaya koyuyor. 1994 Marmara Depremi 7.4 ÅŸiddetinde gerçekleÅŸti ve biz bu depremde 17.500 vatandaşımız kaybettik. Japonya’da 2011 yılında gerçekleÅŸen 9 ÅŸiddetinde depremde ki, bu deprem 7,4 büyüklüÄŸündeki 1994 Marmara depreminden exponansiyel olarak 40 kat daha ÅŸiddetli olmasına raÄŸmen Japonya’da 1.000 kiÅŸi hayatını kaybetti.
Ülkemiz topraklarının çok büyük bir bölümü deprem kuÅŸağında yer alıyor. Vatandaşımız çok büyük bir kısmı yıkıcı deprem riski yüksek bölgelerde yaşıyor. Ancak bu gerçeÄŸe raÄŸmen, TÜİK verilerine göre ülkemizde 15 milyonun üzerinde yapı stoÄŸu bulunuyor, bu stoÄŸun neredeyse %60’ı ruhsatsız ve kaçak yapılardan oluÅŸuyor, yine %60’ı 20 yaÅŸ üzeri binalardan oluÅŸuyor ve %40’tan fazlasının da depreme karşı güçlendirilmesi gerekiyor. Yani yapılarımızın yarıya yakını depreme dayanıklı-hazır deÄŸil. Bu rakamlar, bu gerçekler, bu tablo maalesef içinde bulunduÄŸumuz acı durumu ortaya koyuyor.
Birinci Derece Deprem Bölgelerinde Adımlar Derhal Atılmalı
Türkiye genelinde birinci derece deprem bölgelerinde bulunan mevcut yapıların çok acil bir ÅŸekilde depreme dayanıklı hale getirilmesi için her türlü tedbirin alınması, adımların en acil ÅŸekilde atılması son derece önemlidir. Deprem açısından riskli bölgelerde, sulak alanlarda, deltalarda yapılaÅŸmanın olmaması, rant uÄŸruna bu yapılaÅŸmalara izin verilmemesi son derece önemlidir. Önceki yıllarda uygulanan ancak fakat sonradan maalesef vazgeçilen jeotermal alanlardaki ısı ve gaz artışına baÄŸlı olarak erken deprem uyarı sinyalleri veren sistemlerin yeniden mutlaka hayata geçirilmesi lazım. Erken uyarı sistemleri faydalı oluyor, kıs bir süre önce de olsa depremi haber veriyor ve can kayıplarının önemli ölçüde azalmasına sebep oluyor.
Yıllardır vatandaÅŸlardan toplanan milyarlarca liralık deprem vergilerinin mutlaka yerinde ve verimli bir ÅŸekilde kullanılması lazım. BüyükÅŸehirlerimizdeki devasa boyuttaki toplanma alanlarının, ÅŸu anda Ankara’da, İstanbul’da da hiçbir büyükÅŸehirde bunları göremiyoruz, bu toplanma alanlarının oluÅŸturulması lazım. Her zaman yine iÅŸaret ettiÄŸimiz gibi, yapı denetimlerinin dostlar alışveriÅŸte görsün diye deÄŸil, gerçekten olması gerektiÄŸi gibi gerçekleÅŸtirilmesi lazım.
Bir kez daha depremde vefat eden vatandaÅŸlarımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına, İzmir halkına ve tüm milletimize baÅŸ saÄŸlığı, yaralılarımıza acil ÅŸifalar diliyorum.
Anadolu BuluÅŸmaları sayesinde…
‘Anadolu BuluÅŸmaları’ programlarımız kapsamında Anadolu’yu geziyoruz, milletimizle buluÅŸuyoruz. Türkiye’nin dört bir yanında ve özellikle DoÄŸu Anadolu’da gördüÄŸümüz manzaralar içler acısıdır. Maddeler ifade etmek gerekirse, Türkiye’nin dört bir yanında göze çarpan ilk husus iÅŸsizlik gerçeÄŸidir. Bunu zaten resmi rakamlarda açık bir ÅŸekilde ortaya koyuyor. Genç iÅŸsizlik oranı kayıt dışı olanlarla birlikte %30’un üzerine çıkmış durumdadır. 1,3 milyon üniversite diplomalı iÅŸsizler ordumuz ÅŸu anda maalesef mevcuttur. Pandemi süreci etkilerinin de ilavesiyle sayısı 10 milyonu aÅŸan iÅŸsize sahip bir ülkeyiz. Hem konuyu takip ettiÄŸimiz, hem ziyaretlerimiz esnasında ÅŸahit olduklarımız ile ÅŸunu söyleyebiliriz. Ülkemizde yaÅŸanan iÅŸsizliÄŸin en baÅŸ sebebi devletin 18 seneden beri üretime ve istihdama yönelik herhangi bir adım atmamasıdır.
GördüÄŸümüz, ülkemizin içler acısı manzarasının ikinci göstergesi adam kayırma ve adamına göre muameledir. Bunu ziyaretlerimiz esnasında birçok sayıda vatandaşımız bizzat örnekler vererek ifade ediyor. EÄŸer iktidara yakın bir kimseniz yoksa sınavı kazansanız da iÅŸe girebilmeniz mümkün deÄŸil.
Yine Anadolu BuluÅŸmaları kapsamında müÅŸahade ettiÄŸimiz bir diÄŸer gerçekte ‘iÅŸ bulsam da geçinemem korkusu’dur. Asgari ücretin hali ortada, emekli maaşı ortada, memur maaşı ortada. Asgari ücret ve emekli maaşı bugün açlık sınırının altında, en düÅŸük memur maaşı yoksulluk sınırının altında. Bu ÅŸartlarda bir kimsenin helal yoldan, alnının teriyle çalışarak kendisinin ve ailesinin geçimini temin etmesi matematiksel olarak mümkün deÄŸildir. Esnaf içinde, çiftçi içinde durum maalesef farkı deÄŸildir.
Devletin görevi milletin alım gücünü artırmak, refah seviyesini yükseltmek, onları sosyal yardıma muhtaç olmaktan kurtarmaktır. 17 yılda sosyal yardım oranını 21 kat arttırdık diye övünülecek bir ÅŸey gibi söylenmesini gerçekten yadırgadık. Türkiye’de icra dosyalarının sayısı 23 milyona ulaÅŸmış. Bizzat hükümetin ortağı bu milletin bir somun ekmeÄŸe muhtaç hale getirildiÄŸini ispat eden ‘Askıda Ekmek’ kampanyasını baÅŸlatmak zorunda kalmıştır.
Bu kadar köprü, yol, havaalanı, kayak merkezi, spor salonu, tüp geçit, tünel yaptık diyorsunuz. Ellerinize saÄŸlık. Ancak bu hizmetler dar gelirlinin, geçim sıkıntısı çeken asgari ücretli milyonların derdine derman olmuyor maalesef. Önce vatandaşın, asgari ücretlinin, memurun, iÅŸçinin, emeklinin, köylünün alım gücünü, refah seviyesini arttırmanız lazım.
Her ne kadar yetkililer dile getirmek istemese de ifade edilmesi gereken bir diÄŸer husus yaÅŸanmakta olan devalüasyondur. Son 10 ayda döviz kurları Türk Lirası karşısında %40 deÄŸer kazandı. 10 ayda %40 demek 1 senede %50 deÄŸer kazanması demek. Efendim Çin parası karşısında dolar 6 yuan ediyor diyorsun da, 5 seneden beri sabit duruyorsa bu bir sıkıntı oluÅŸturmaz. Sizin 8 ₺ etmesinin yanında senede %50 deÄŸiÅŸim oluyor. Ak Parti iktidarının ilk günlerinde 1,1₺, 1,2₺ olan dolar bugün 8,5₺’ye dayanmış ve son bir senede ifade ettiÄŸimiz gibi %50 deÄŸer kazanmış. Böyle bir durum ne vatandaşın, ne sanayicinin, ne iÅŸ insanının, sıradan vatandaşın dahi dayanması mümkün olmayan bir durum.
Neden Oluyor?
Neden oluyor bu? Daha önce de defaatle ifade ettik, ÅŸu anda da milletimiz acısını yoÄŸun bir ÅŸekilde yaÅŸadığı için tekrar deÄŸiniyorum; Birincisi ‘Beton - Çimento Ekonomisi’ yüzünden. Yeniden Refah Partimizi kurduÄŸumuz günden bu yana ‘Beton – Çimento Ekonomisi’nden bahsediyoruz. Siz eÄŸer AVM – Rezidan – Beton – Çimento Ekonomisi’ni uygularsanız, Milli Kaynak Paketleri kitabımızda ifade ettiÄŸimiz ‘Üretim, İstihdam, Katma DeÄŸerli İhracat’ adımlarını atmazsanız o zaman ithalata dayalı bir ekonomizmiz olur. Bunun ispatı da yıllık 70 Milyar Dolar seviyesine ulaÅŸan Dış Ticaret Açığı’dır. Yerli olarak Türkiye’de ürettiÄŸimiz ürünlerin hammaddelerinin %80’ni ithalata muhtaçtır, bağımlıdır. Senin yerli dediÄŸin ürün bile %80 ithal. 100 Dolar ihracat yapmak için otomatik olarak 80 Dolar ithalat yapmak zorundasın. Böyle bir durumda döviz tabii olarak, doÄŸal olarak artar. Çünkü bu ithalattan dolayı dövize sürekli bir talep var da onun içim. Döviz talebi hiçbir zaman düÅŸmüyor, sürekli alevleniyor. Bu yüksek talepte sürekli olarak dövizi fırlatıyor. Faizleri yükselmekle Dolar, Euro bozdurmakla bu iÅŸ çözülmez. Üretime, istihdama ve özellikle de Katma DeÄŸerli İhracat’a yönelik adımların baÅŸta devlet tarafından atılması lazım.
Dövizdeki Artış Yanlış Ekonomi Yönetimi Yüzünden
Dövizin artmasının bir diÄŸer sebebi de ‘Borç – Faiz Ekonomisi’. Çünkü 18 seneden beri her kaynak ihtiyacı olduÄŸunda bunu dışarıdan borçlanarak yapmışsınız, dışardan borçlandığınız için bugün geldiÄŸimiz noktada 12 aydan kısa vadede ödenmesi gereken dış borç miktarı 170 Milyar Dolar’a gelmiÅŸ. Bundan dolayı hükümet sürekli olarak döviz çekiyor. Sürekli olarak Dolar alıp bu dış borcu ödemesi lazım. Bu talepte yine döviz kurlarının yükselmesine neden oluyor. Dolayısıyla dövizdeki artış dış güçlerin operasyonlarından deÄŸil yanlış ekonomi yönetimimizden dolayı oluyor.
Günlük 1,5 Dolar Asgari Ücret
Yeni Dolar kuruyla Türkiye’deki milyonlarca asgari ücretli günlük 1,5 Dolar asgari ücretle yaÅŸamak zorunda kalıyor. Yeni Dolar kuruyla asgari ücret 300 Dolar’ın altına indi. 5 kiÅŸilik bir ailenin 30 günde kiÅŸi başına asgari ücretten payı maalesef 1,7 – 1,8 Dolar. Belgesel kanallarında Afrika ülkelerindeki aç sefil hayatın görüntülerini görüyoruz. Oralarda kiÅŸi başına düÅŸen gelir günlük 1 Dolar seviyesinde ÅŸeklinde ifade ediliyor. Bu aziz millet bunu hak etmiyor. Evet, uçuyoruz ama ekonominin dibine doÄŸru uçuyoruz Allah muhafaza buyursun.
Çözüm Milli GörüÅŸ
Çözüm daha önce 54. Hükümet’te Erbakan Hocamız tarafından adeta bir laboratuvar deneyi gibi uygulandı, gözler önüne serildi. Çözüm borçsuz, zamsız, vergisiz, Cenâb-ı Allah’ın bize verdiÄŸi imkânları mali kaynaÄŸa dönüÅŸtürerek milli kaynakları oluÅŸturmaktır. Aynen Ar – Ge BaÅŸkanlığımızın oluÅŸturduÄŸu Yeniden Refah Partimizin ‘Milli Kaynak Paketleri – 1’ kitabında ifade edildiÄŸi gibi borçsuz, zamsız, vergisiz, milleti sıkıp suyunu çıkartmadan Milli Kaynakları oluÅŸturmak, bu kaynaklarla da devletin öncülüÄŸünde, gerektiÄŸi yerde özel sektör – devlet birlikte istihdama, üretime, ihracata yönelik Türkiye’nin dört bir yanında sanayi ve teknoloji tesislerinin kurulması gerekiyor. Böylece iÅŸsiz milyonlara iÅŸ ve istihdam imkânı saÄŸlanması, bunla birlikte de yine aynen 54. Hükümet’te Milli GörüÅŸ’ün yaptığı gibi iÅŸçi, memur, emekli, çiftçi, köylüye bu kaynaklardan aktarılması gerekiyor. Öncelikli olarak bu kesimlerin alım gücünün, refah seviyesinin artmasının saÄŸlanması icap ediyor. Kamu bankalarının kredi musluklarını açtırarak, milleti daha fazla borçlandırarak kurtuluÅŸ olmaz. Zaten mevcut kredi taksitini ödeyemeyen milyonlar, bu aldıkları krediyi de ödeyemeyecekler orta vadede, uzun vadede çok daha periÅŸan olacaklar. Çözüm; milletin sırtından deÄŸil, Milli Kaynak Paketleri ile kaynak üretip bu kaynaklarla milletin refah seviyesini yükseltmektir.
Bolluk ve Bereket Yeniden Refah’la Gelecek İnÅŸallah
Yeniden Refah Partisi olarak, parti programımızda ve Milli Kaynak Paketleri -1 kitabımızda ifade ettiÄŸimiz gibi bu adımları atmak üzere yola çıktık. Paylaşıma adaletin saÄŸlandığı, sadece imtiyazlıların deÄŸil, 83 Milyon memleket evladının alım gücünün, refah seviyesinin arttırıldığı, herkese alnının teriyle rızkını temin edeceÄŸi iÅŸ imkânının saÄŸlandığı bir Türkiye’nin kurulması için yola çıktık. Bolluk ve bereket dönemi geçmiÅŸte olduÄŸu gibi bu dönemde de Milli GörüÅŸ’le, Yeniden Refah’la gelecek inÅŸallah.
Charlie Hebdo isimli Fransız dergisinin bir takım yakışıksız karikatürlerine, Fransa CumhurbaÅŸkanı Macron tarafından sahip çıkılması olayını geçtiÄŸimiz günlerde yaÅŸadık. Macron adeta bu yakışıksız karikatürlerin hamiliÄŸine soyundu ve Charlie Hebdo tarafından yayınlanan bu karikatürleri kimi kamu binalarına yansıtılması talimatını verdi. Adeta Fransa Devleti ve CumhurbaÅŸkanı olarak bu yakışıksız karikatürleri savunduÄŸunu, arkasında durduÄŸunu ortaya koydu. 2 gün önce yaptığımız açıklamada da ifade ettiÄŸimiz gibi, 1526 yılında Almanya Kralı Åžharlken’e yenik düÅŸüp esir düÅŸen Fransa Kralı Fransuva’nın elçisini göndererek yazmış olduÄŸu uzun bir mektupla Kanuni Sultan Süleyman’dan aman dilemesini, o günleri çok çabuk unutan Macron, İslamofobik nefret ürünü olan bu aÅŸağılık karikatürleri inanç ve ifade özgürlüÄŸü adı altında savunmaya kalkıyor. Orada bu sebeple öldürülen öÄŸretmen Samuel Paty’yi Fransa’nın en büyük onur niÅŸanı “Légion d’Honner” ile ödüllendirmeye kalkıyor. Bu ödül töreninde, bu ödülü verirken bütün İslam Âlemi’ni, Müslümanları potansiyel suçlu ilan etmeye kalkıyor. Bütün bu olaylar bizim Milli GörüÅŸ olarak 50 yıldır söylediÄŸimiz gerçekleri ispat eden olaylardır. Batının devlet yönetimlerinin zihniyeti ırkçıdır, İslam ve Müslüman düÅŸmanıdır. Kendileri dışındakileri, özellikle de İslam Alemi’ni kendisinden aÅŸağı görür. Elbetteki Macron, seçim kampanyasının finansörü olan, kendisini CumhurbaÅŸkanlığı koltuÄŸuna taşıyan dünyaca ünlü Siyonist Rothshild ailesine sadık bir hizmetkâr olduÄŸunu da açık bir ÅŸekilde ortaya koyuyor. Çünkü kendisini o koltuÄŸa Rothshild’ler getirdi. Dünya Siyonizminin önde gelen aktörlerinden Rothshildlerinde bu zihniyeti, bu uygulamayı Macron’dan beklemesi son derece doÄŸal bir olaydır.
Tam Rothshild Kuklası
Tam Rothshild Kuklası olan İslam düÅŸmanı Macron’un ülkesinde yaÅŸanan akaryakıt fiyatlarındaki artış, vergi sistemindeki adaletsizlik, sürekli pahalılaÅŸan yaÅŸam ÅŸartları gibi sebeplerle ‘Sarı Yelekliler’ gibi muhalif hareketlerin canlanması ve ayaÄŸa kalkması sebebiyle içinde bulunduÄŸu sıkıntılı, sancılı durumu unutturabilmek adına Müslümanları, İslam Âlemi’ni ve inandığımız deÄŸerleri hedef almaya kalkıyor. Bu elbette asla kabul edilemeyecek bir durumdur. Kendisini kınıyor, lanetliyoruz. Tepkimizi en güçlü ÅŸekilde ortaya koyduk ancak diÄŸer taraftan bizim durumumuz nedir? Biz ne yapıyoruz? Bunu da ortaya koymamız, buna da bakmamız lazım. Macron, Fransa, Rothshildler, dış güçler bunlar kendilerinden bekleneni, kendi ajandalarına uygun olan eylemleri yerine getiriyorlar. Peki biz ne yapıyoruz?
GeçtiÄŸimiz günlerde Türkiye’de en yetkili ağızlar ÅŸunları ifade ettiler. ‘Bugüne kadar Avrupa BirliÄŸi’ne girmek için bizden ne istedilerse taahhüt ettik’, ‘ne dedilerse yaptık’, ‘hangi ÅŸartları önümüze getirdilerse tama dedik’ fakat en sonunda anladık ki; Avrupa BirliÄŸi’nin en başından beri bizi üye yapmaya niyeti yokmuÅŸ. Gerçek yüzü biraz evvel ifade ettiÄŸimiz ÅŸekilde olan Avrupa’ya verilmiÅŸ olan tavizler, Avrupa’ya olan teslimiyet bizzat iktidarın en yetkili ağızları tarafından ortaya konuldu. Gerçekten de doÄŸru söylüyorlar. Mevcut iktidar 18 sene boyunca dış ticaret alanında, gümrük anlaÅŸmaları alanında, Aile ve Sosyal Politikalar alanında kanunlarımızı yaparken, siyasi alanda Avrupa BirliÄŸi ne dediyse maalesef tam teslim oldu. Bağımsız bir ülke olmamıza raÄŸmen meclisimizde çıkardığımız kanunları bile Avrupa BirliÄŸi hazırlayıp gönderdi. İslam düÅŸmanı, Müslüman düÅŸmanı ırkçı bir zihniyete bu ÅŸekilde teslimiyet içinde olmak gerçekten de son derece acı bir durumdur ve ÅŸu anda içinde bulunduÄŸumuz durumda da olduÄŸu gibi sonu hüsrandır. Bizi Avrupa BirliÄŸi’ne alacakları da yok. Almayacaklar, kapıya baÄŸlayıp oyalayacaklar sözünü Erbakan Hocamız 30-40 sene evvel sarf etti. Geçen zaman içerisinde de aynen bunları yaÅŸadık.
Boykot ÇaÄŸrısı Gerekli Ama Yeterli DeÄŸil
Sayın CumhurbaÅŸkanımızın boykot çaÄŸrısını gerekli ama yetersiz olarak görüyoruz. Boykot sınırlı etkisi olacak ve geçici bir durumdur. Bu boykotla birlikte asıl yapılması gereken yıllık 70 Milyar Dolar dış ticaret açığı veren, dış borç stoku 500 Milyar Dolar’ı aÅŸmış Türkiye’mizi dışa bağımlılıktan kurtaracak güçlü adımların atılabilmesidir. Siz 12 ay içerisinde 170 Milyar Dolar dış borç geri ödemesi yapmak zorunda olursanız, sadece hükümet yıllık 30 Milyar Dolar borç faizi ödemek zorunda olursa, ithalatınız ihracatınıza her sene 70 Milyar Dolar fark atarsa, Türkiye’de yerli olarak ürettim dediÄŸin ürünün %80’nin ithal ediyorsan; Ne kadar etkili bir boykot yapabilirsin? Bu boykota sen ne kadar dayanabilirsin? Bu durumun ortadan kaldırılabilmesi 18 seneden beri uygulanan ‘Borç – Faiz – Zam - Vergi Ekonomisi’ yerine sürekli ifade ettiÄŸimiz gibi ‘Üretim – İstihdam ve İhracat Ekonomisi’ne geçilmesi gerekiyor.
Bununla birlikte eÄŸer bir boykot yapılacaksa, uygulanacaksa da bunun D8 ülkeleri ile birlikte hatta 57 Müslüman ülke ile birlikte yapılması çok daha etkili olur. 83 Milyonluk Türkiye’nin yapacağı boykotla 2 Milyarlık İslam Âlemi’nin yapacağı boykotun etkisi elbette bir olmaz.
Macron’da, Fransa da Dünyanın Kaç Bucak OlduÄŸunu Görür
Milli GörüÅŸ bu gerçeÄŸi çok iyi gördüÄŸü için 50 sene boyunca İslam BirliÄŸi, İslam Âlemi’nin öncüsü ve lideri Türkiye diye çırpınıyor. Ortaya konulan, yol haritası çizilen D60 Organizasyonu. Mevcut hükümet 18 seneden beri D8 Organizasyonu’na gereken önemi verip, gerektiÄŸi gibi çalıştırsaydı, bu kadar uzun zamanda D60’laru kurup hayata geçirip çalıştırsaydı bugün durum çok farklı olurdu. O zaman 57 Müslüman ülke, 2 Milyarlık İslam Âlemi topyekûn ayaÄŸa kalkıp bu boykotu yapsa hatta dünya petrollerinin üçte ikisine sahip olan 57 Müslüman ülke ‘Size bundan böyle bir damla bile petrol vermiyoruz’ dese Macron’da Fransa Devleti’de dünyanın kaç bucak olduÄŸunu görür.
Sonuç olarak; Fransız mallarını boykot çaÄŸrısının yanında asıl olarak Fransa’ya ve Avrupa’ya olan ekonomik, ticari ve teknolojik bağımlılığımızı azaltacak adımların bizzat devlet tarafından atılması, bununla birlikte ekonomik ve teknolojik bakımdan güçlü Türkiye’nin, Yeniden Büyük Türkiye’nin inÅŸa edilmesi ve dış politikada Avrupa ile iliÅŸkilerde tarihten gelen misyonumuza uygun duruÅŸ sergileyen, uygun hareket eden, 57 Müslüman ülkeye öncülük eden Türkiye’nin hayata geçirilmesi son derece önemlidir. Hem bu gibi ahlaksız-saygısız hareketlere karşı haddini bildirmek bakımından hem de İslam Âlemi’nin dört bir yanında zulmün, sömürünün ortadan kaldırılması için bu adımların atılması ÅŸarttır.
Bütün bu adımları atma kararlığıyla ikinci 40 yılda Yeniden Refah Partimiz yola çıkmıştır. İnÅŸallah milletimizin teveccühü, Cenâb-ı Allah’ın izni ve yardımıyla en kısa zamanda geleceÄŸiz, YaÅŸanabilir Türkiye’yi, Yeniden Büyük Türkiye’yi ve adil bir Dünya’yı inÅŸallah bizler kuracağız.
Genel BaÅŸkanımızın konuÅŸmasının ardından AÄŸrı'da terör saldırısında Jandarma Uzman ÇavuÅŸ olarak görev yaparken yaralanıp gazi olduktan sonra açtığı tazminat davasında mahkemeye sunulan bilirkiÅŸi raporunda 1 milyon 679 bin 866 lira 71 kuruÅŸluk tutardan gönlü razı gelmediÄŸi gerekçesiyle feragat eden Trabzon İl Yönetim Kurulu üyemiz Cengiz Erduran'a rozetini Genel BaÅŸkanımız teÅŸekkür ve tebrik ederek taktı.
GENEL BAÅžKANIMIZIN KONUÅžMASINI İZLEMEK İÇİN TIKLAYINIZ