GENEL BAŞKANIMIZ DR. FATİH ERBAKAN, ARDAHAN KONGRESİ'NDEN SESLENDİ!

Pandemiye Rağmen Ardahan’da Coşkuyla ‘Yeniden Refah’

Ardahan 1.Olağan İl Kongremiz, Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Genel Başkan Yardımcılarımız Zafer Emanetoğlu, Erkan İlyas Helvacı ve Cemil Çolak, MKYK üyelerimiz, Genel Merkez Gençlik Kolları Başkanımız Mehmet Enes Polat, çevre il ve ilçe başkanlarının katılımıyla Ardahan Gençlik Merkezi’nde gerçekleştirildi.

 

Emanetoğlu: İlk seçimde Yeniden Refah Partisi ile Milli Görüş iktidarına kavuşacağız inşallah!

Ülkemizin içinde bulunduğu ağır ekonomik şartlar ve pandemi sürecine rağmen heyecanlı bir salona hitap eden Genel Başkan Yardımcımız Zafer Emanetoğlu, “Bize ‘Çok insan denedi parti kuramadı, öyle kolay değil, parti kuramazsınız’ dediler kurduk çok şükür. Partiyi kurduğumuzda dediler ki; ‘Parti kurmak kolay, ama teşkilatlanmak zor.’ elhamdülillah Türkiye’nin her yerinde teşkilatlandık. Şimdi diyorlar ki; ‘Teşkilat kurabilirsiniz ama seçim kazanmak çok zor.’ Biz de diyoruz ki; ‘Allah'ın izniyle ilk seçimde Yeniden Refah Partisi ile Milli Görüş iktidarına kavuşacağız inşallah.”

 

Gözden ırak olan, gönülden de ırak olur mu?

Ardahanlıların havalimanından itibaren bağrına bastığı Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, konuşmasına katılımcıları ayrı ayrı selamlayarak başladı. Konuşmasının başında ‘Gözden ırak olan, gönülden de ırak olur.’ atasözünü hatırlatarak Ardahan ilimizin batı illerinin standartlarının altında kaldığını örneklerle ifade ederek şöyle devam etti.

‘Öncelikle işsizlik, Türkiye’nin dört bir yanında olduğu gibi, Ardahan’da da çok önemli bir problem. Çünkü Ardahan’da ve bu bölgede 18 seneden beri devlet eliyle istihdama yönelik hiçbir yatırım yapılmamış, adım atılmamış, tek bir çivi çakılmamış.

Efendim, babayiğitliği özel sektör yapsın, diyorlar. Bu vergilerle, bu döviz kurlarıyla, bu faiz oranlarıyla, alım gücünün sıfıra düştüğü bu piyasada, bu baştan aşağı sıkıntılı mevzuatla özel sektör nasıl babayiğitlik yapacak. Önce devletin üzerine düşeni yapması lazım, babayiğitliği önce devletin yapması lazım.

Ülkemizde arpa – buğday ekimine gerekli destek sağlanmadığı için arpa – buğday ekimi nerede ise %10’una kadar düşmüş. Yani ekim oranlarında %90 gerileme var. Maalesef 83 milyon vatandaş olarak hissettiğimiz ekonomik kriz, geçim derdi ve işsizlik Ardahan’da daha fazla hissediliyor. Vatandaşa gelince taşı sık, suyunu çıkar. Ama yandaşlara gelince, sular şelale gibi akıyor, işte Türkiye’nin acı gerçeği.

Artık sayısı 1,3 milyona ulaşan diplomalı işsizler ordumuzun sayısı silahlı kuvvelerimizin sayısının 3 misline çıktı. Böyle bir tabloya rağmen, üniversite öğrencisi gençlerle devlet yetkilileri zoom üzerinden buluşuyor, diyorlar ki; ‘Biz devlet olarak size iş bulmak zorunda değiliz.’ Bu anlayışı çok iyi tahlil etmemiz lazım. 1,3 milyon üniversite mezunu memleket evladına iş bulmak zorunda değiliz, ama iktidara yakın olanlara, ama yandaşlara geldiğimiz zaman her türlü işi buluyoruz. Emeklimize çifte dikiş yapmanıza müsaade etmeyiz diyorlar, ama yandaşlar, ama yakınlar, ama iktidara yakın olanlar 10 dikiş, 15 dikiş yapıyor bunlara bir şey söylenmiyor. İktidara yakın olanlar 10 şirkette yönetim kurlu üyesi olarak, 15 şirkette danışman olarak ayda 10 tane – 20 tane maaş alıyor, ama bizim 60 – 65 yaşına gelmiş emekli amcamız 1500₺ emekli aylığı ile geçinemediği için alnının teriyle ikinci bir iş yapmaya kalktığı zaman; ‘Hayır, çifte dikiş atmanıza müsaade etmeyiz.’ deniyor. İşte Türkiye’nin acı gerçekleri.

 

Ardahan ilimizin dertleri sadece bu mu?

Ardahan ilimizin dertleri sadece bu mu? Hayır. Şu anda Ardahan Üniversite’sinde en önemli ve en gerekli olan Ziraat Fakültesi ve Veterinerlik Fakültesi yok. Ardahan’a üniversite kurulduğu zaman kurulması gereken ilk fakülteler bunlar ama maalesef Veterinerlik Fakültesi ve Ziraat Fakültesi yok.

Ardahan Otogarı. Değil Ardahan’a küçük bir ilçeye bile yakışmayacak bir otogar ile idare etmek zorunda bırakılan Ardahan. İl Başkanımızın da işaret ettiği Göle yolu 20 seneden beri yapılamıyor. Kore, Japonya, Almanya 20 senede 2. Dünya Savaşının yıkıcı izlerini silip dünya devi olma noktasına geldi, biz burada Göle Yolu’nu 20 seneden beri tamamlayamıyoruz.

Ardahan, deri, et ve süt işleme tesislerinden mahrum. Kars’taki et işleme tesisinin de kapısına kilit vurulmuş. Kars’a kadar gelen demir yolunun Ardahan’a ulaştırılarak Doğu Ekspresi’nin son durağı haline getirilmesi gerekiyor.

Biz Ardahan’ın bütün bu sıkıntılarınızı ve daha fazlasını biliyoruz. Ancak şunu da biliyoruz ki; Yeniden Refah Parti olarak Milli Görüş ruhuyla Cenâb-ı Allah’ın izni ve keremiyle en kısa zamanda geleceğiz ve tüm sıkıntılarınızı çözüme kavuşturacağız inşallah. Ardahan’a, Ardahanlılara, bütün Doğu Anadolu illerimize hak ettiği hizmetler yeni dönemde de aynen geçmişte olduğu gibi yeniden Milli Görüş ile gelecek inşallah.

Konuşmamızın başında örnek verdiğimiz, ‘Devlet olarak gidin, taşın suyunu çıkarın’ diyen zihniyet nerede? Bir de 54. Hükümet’teki Milli Görüş zihniyeti nerede? Neydi o zihniyet? Merhum Erbakan Hocamız, işçiye, memura, emekliye %100 - %200 - %300 maaş zammı vereceğiz, çiftçinin köylünün ürettiği tarım ürünlerine %80 - %120 - %140 artış vereceğiz dediğinde iktidar ortakları bizim böyle bir kaynağımız yok dediklerinde Erbakan Hocamız tarihe geçecek bir söz daha söyleyerek ‘Önce vereceğiz, sonra bulacağız.’ demişti. Ne demek bunu manası? Bunun manası şu; Gerekirse devlet olarak ceketimizi satacağız yine de bu millete bu imkânı sağlayacağız. Gerekirse hükümet olarak zeytin ekmek yiyeceğiz, gene de bu mazlum millete bu imkânı sağlayacağız. Bunun tam olarak manası ‘Önce Millet’ demektir. Önce yandaşlar, partililer, yakınlar, akrabalar değil, önce millet demek. Biz yapacağız demiyoruz, yaptık, yine yapacağız, yine yaparız diyoruz elhamdülillah.

İşte bu nedenlerle, Ardahan’a, Doğu Anadolu’ya ve tüm ülkemize özlenen, beklenen ve olması gereken hizmetler, yeniden Milli Görüş’le ve Yeniden Refah Partisi ile gelecek inşallah.

 

Ankara’nın Susuz Kazası

Bendeniz Ardahan’a gelip şu salona girdiğimde Erbakan Hocamızın bir anısını hatırladım.  Almanya’da doktora ve Leopar Tankları üzerinde çalışmalar yaptığı esnada oradaki profesör arkadaşları ellerine geçen Türkiye ile ilgili bir belgeseli kendisinin de dikkatini çekeceğini düşünerek izlemesini rica ediyorlar. Ankara’nın 10 km. mesafedeki Susuz Kazası’nda çekilmiş bir belgesel. Evlerin damı, camı, penceresi yok, kapılar kırık dökük, cam yerine naylon gerilmiş, evler kerpiçten, tuvaletler dışarıda, yollar çamur içerisinde, çocukların üstü başı yırtık pırtık ve ayaklarında ayakkabı yok, perişan halde bir Türkiye görüntüsü. Maksatlı olarak hazırlamışlar belgeseli, başkent Ankara’nın yanı başındaki Susuz Kazası’nda durum işte bu, Afrika seviyesinde bir ülke olarak Türkiye’yi gösteriyorlar.

Belgesel bittikten sonra Erbakan Hocamız onlara demiş ki; Bana bakın, şimdi bu belgeseldeki görüntüleri izledik diye Almanya ile kendinizle Türkiye’yi kıyaslayıp da, kendinizi üstün saymaya kalkmayın. Kendinizi çok zeki, çok akıllı, çok maharetli, çok becerikli saymaya kalkmayın. Neden biliyor musunuz? Çünkü sizi Almanlar olarak alıp götürüp o Susuz’a koysak, o Susuz’daki ağır şartlar altında, o sıkıntılar ve yokluklar içerisinde devletin doğru düzgün görevini yapmadığı şartlar altında siz hayatta bile kalamazdınız. O insanlar en azından elinde avucunda bulunan kıt imkânlarla derme çatma bir ev yapmış, kendi karnını doyuracak kadar gıdasını temin etmiş, en azından üstünü başını az da olsa örtecek kadar elbise bulmuş. Siz bunu dahi yapamazdınız. Hepiniz ölürdünüz. Soyunuz tükenirdi. O insanların azmi, zekâsı, mahareti sizden çok daha üstün, ancak maalesef ki gerekli hizmeti ve desteği alamıyorlar, gerekli ekonomik şartlara sahip değiller. Şimdi bu örneği neden anlattım?

İşte Ardahan. Tabelada nüfusu 21.000 yazıyor, İl Başkanımız uyarıyor tabelada yazana aldanmayın 18.000’e düştü, her geçen gün erimeye devam ediyor. Neden? İş yok. Aş yok. İstihdam yok. Sanayi yok. Üretim yok. Bunun yanında tarım ve hayvancılıkta gereken destek ve teşviki de bulamayınca tarım ve hayvancılıkta yok. Ne yapacak bu insanlar. Mecburen doğduğu büyüdüğü toprağı terk edip batıya gidiyor ve Ardahan da pek çok Doğu Anadolu ilimizde olduğu gibi erimeye devam ediyor.

Dolayısıyla bu belgeseli niye hatırlıyoruz? Ardahan’da Ardahanlılar olarak sizin bu bölgede ayakta kalmanız, bu bölgede bütün bu zorluklara ve imkânsızlıklara rağmen rızkınızı temin edip, çocuklarınızı yetiştirmeniz bir defa çok muazzam bir olay, her türlü takdirin üzerinde bir olay.

İkinci husus ne bu belgeselle ilgili? Ardahan’da ekonomik zorluklara rağmen, sosyal zorluklara rağmen, siyasi zorluklara rağmen, geçim derdine rağmen, işsizlik derdine rağmen, her türlü yokluğa ve imkânsızlığa rağmen Yeniden Refah Partimizin teşkilatını kurmak, ilçe kongrelerini yapmak, arkasından il kongresini yapmak bu salon bu şekilde doldurabilmek, her türlü takdirin üzerindedir, işte onun için bu örneği veriyorum. Allah hepinizden razı olsun.

Bütün bu zorluklara rağmen Doğu Anadolu’muzun bu en uç noktasında teşkilatı kurmak, o tabelayı asmak, bu kongreyi gerçekleştirip bu kadar insanı Ardahan’ın ana caddesine toplamak son derece muazzam olaylardır. Bir kez daha Zafer Emanetoğlu beyin ifade ettiği gibi İl Başkanımıza ve bütün emeği geçenlere teşekkürler ediyorum.

 

Yeniden Refah Partimize söyleyecek sözleri yok!

2018 yılının Kası ayında Yeniden Refah Partimizi kurduk. O günden sonra doğrudan doğruya bir medya ambargosu ve engellemesi ile karşılaştık. Hiçbir yerde bir satır haber yapılmıyor, bir dakika görüntü verilmiyor, bütün Türkiye’yi dolaşıyoruz, spor salonlarında il kongreleri yapıyoruz, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük Genel Kurlunu geçtiğimiz 17 Kasım’da Ankara’da 40.000’den fazla insanla yapıyoruz, bir dakika haber yapmıyorlar, bir yerde ismimizden bahsetmiyorlar. Niçin oluyor bu? Niçin olduğunu ben size söyleyeyim. Çünkü Yeniden Refah Partisi’ne söyleyecek bir sözleri yok da onun için oluyor.

Neden? Çünkü Yeniden Refah Partisi’ne fetöcü diyemez. Terörle bağlantısı var diyemez. Dış güçlerle bağlantısı var, dış güçlerin adamı diyemez. Geçmişi karanlık, ne olduğu belli değil diyemez. Boş konuşuyor diyemez. Yolsuz diyemez, hırsız diyemez, ahlaksız diyemez. Üzerine macun çekilecek hiçbir şey yok. CHP ile birlik oldu, CHP’nin trenine vagon oldu diyemez. Öyleyse kimsenin kulağına kar suyu kaçırmayalım. Onlar bu planı yaparken, Cenâb-ı Allah’ın da bir planı var, o kar suyunu Cenâb-ı Allah insanlarımızın kulağına kaçırdı, insanların gönlüne Yeniden Refah’ı, yeniden Milli Görüş’ü soktu ve 81 ilde 805 ilçede teşkilatını kurduk seçime girme hakkını elde ettik elhamdülillah.

Ve işte bugün, bırakın kongre yapmayı, kimsenin 3 kişiyi bir araya getirip teşkilatın kuruluş dilekçesini dahi veremediği, 15 – 20 kişi ile toplantı bile yapamadığı Ardahan’ımızda, doğunun bu en uç noktasında böyle muazzam bir il kongresini gerçekleştiriyoruz, ilçe kongrelerimizi gerçekleştirdik ve inşallah Ardahan da seçimlerde en iddialı en güçlü bir şekilde geleceğiz Allah’ın izniyle.

 Yeniden Refah Partisi olarak bu söylediğimiz çalışmaları bu güne kadar niye yaptınız? Neden 81 il ve 805 ilçe de teşkilat kurdunuz? Neden Türkiye’nin dört bir yanında mahalle ve köy temsilcilerini atadınız? Neden 2 seneden beri koştunuz? Ve Türkiye’nin en büyük kongresini 40.000 kişiden fazla insanla yaptınız. Hedefiniz ne? Amacınız ne? İşte bunu şimdi özet bir biçimde ifade etmek istiyorum.

 

Hedefimizdeki Türkiye’nin 4 temel özelliği

Bizim Yeniden Refah Partisi olarak hedeflediğimiz, özlediğimiz Türkiye’nin 4 temel özelliği olacak. Biz bu 4 temel özelliğe sahip Türkiye’yi hayata geçirebilmek için bu gayretli çalışmaları yapıyoruz.

Bu özelliklerden birincisi adaletin, ehliyet ve liyakatin tam manasıyla hâkim kılındığı bir Türkiye. Türkiye’nin en ücra köşesindeki Ardahan’daki kasketli Ahmet mahkemede hâkim karşısında Cumhurbaşkanı’ndan veya İstanbul’daki en büyük bir holdingin patronundan en ufak bir farkı olamadığını bilecek. İşte böyle bir Türkiye’yi kurmak için yola çıktık. Ecdadımız Osmanlı bu esası hâkim kıldığı için 6 asır dünyaya hâkim oldu.

Bununla birlikte her zaman söylediğimiz diğer düsturumuz ne olacak? Peygamberimiz (SAV)’in ‘Hırsızlık yapan kızım Fatıma’da olsa cezasını veririm.’ düsturunu, anlayışını adalet mekanizmasında ve devletin tüm kurumlarında hâkim kılacağız.

1994 Milli Görüş belediyeciliği ile bütün Türkiye’nin gündemine gelen ‘Rüşvet alan da, veren de mel’undur.’ hadisi gibi devletin bütün kurumlarında yeniden hâkim kılacağız. Sadece bunlar değil. Aynı zamanda kuvveti, iktidarı üstün tutan adalet mekanizması yerine hakkı üstün tutan adalet mekanizmasını inşallah hâkim kılacağız. Bizim iktidarımızda akrabalık, yandaşlık, hemşerilik, okul arkadaşlığı değil ehliyet, liyakat ve adalet hâkim olacak. Dayısı olanın, bağlantısı olanın değil, hakkı olanın hizmet makamına geldiği Türkiye’yi kuracağız.

 

Milli Eğitim gerçekten milli olacak!

Biz Yeniden Refah Partisi olarak, ikinci hedef olarak Türkiye’de evlatlarımızın, yeni nesillerimizin kaliteli eğitim aldığı bir eğitim sistemini hayata geçirmeyi hedefliyoruz. Yeniden Büyük Türkiye ve diğer bütün hedefler ancak ve ancak kaliteli eğitim almış, kaliteli insan gücüyle, kaliteli nesillerle gerçekleştirilebilir. Kaliteli eğitimden kastımız ne? Birincisi bilimsel kalitesi yüksek, ikincisi de ahlaki ve manevi kalitesi yüksek nesil. Erbakan Hocamız yıllar boyunca anlattı; ‘Siz okullarınızda evlatlarınıza 5’in 4’ten büyük olduğunu öğrettiğiniz kadar, 4 helalin 5 haramdan daha büyük ve kıymetli olduğunu öğretmez iseniz o zaman bu ülke kurtulmaz’ dedi. ‘Bu ülkeye, bu millete iyilik değil hatta kötülük yapmış olursunuz.’ dedi.

Dünyanın en mükemmel cerrahını, doktorunu yetiştirin ahlak ve maneviyat olmazsa para için adama keser. Her gün gazetelerde bunun haberlerini görüyoruz. Dünyanın en iyi bilgisayar programcısını, bilgisayar mühendisini yetiştirin, ahlak ve maneviyat olmazsa, ahret bilinci olmazsa banka hesaplarını hackleyip kendi hesaplarına para aktarır. Öyleyse bu ilme sahip olmasa daha iyi. Cahil olsa en azından bu zararı yapamayacak. O nedenle biz Yeniden Refah Partisi iktidarında bilimsel kalitesi yüksek ama mutlaka ahlaki ve manevi kalitesi yüksek nesiller yetiştiren eğitim sistemini ve müfredatı hayata geçireceğiz, Milli Görüş iktidarında, Yeniden Refah iktidarında Milli Eğitim gerçekten milli olacak inşallah.

Ahlaki erozyonun arttığı, gençler arasında deizm sapkınlığının yaygınlaştığı, uyuşturucu kullanma yaşının 12’ye kadar düştüğü, boşanmaların çığ gibi arttığı bir Türkiye değil, nefse esaret yerine nefis terbiyesini esas alan, dünyacı değil ahiret öncelikli olan, kuvveti değil hakkı üstün tutan, materyalist değil ‘önce ahlak ve maneviyat’ şuuruna sahip nesilleri yetiştiren eğitim sistemini ve müfredatı hayata geçireceğiz.

Birincisi; adaletin, ehliyet ve liyakatin hâkim kılınması. İkincisi; kaliteli nesiller yetiştiren kaliteli eğitim sisteminin, gerçekten milli eğitim sisteminin hayata geçirilmesi. Üçüncüsü; Refahın istisnasız 83 milyona dağıtılması. Paylaşımda adaletin tesis edilmesi. Herkesin helalinden alnının teriyle rızkını temin edebileceği iş imkânının sağlanması, kimsenin karnı aç olarak uykuya dalmadığı, kimsenin aç –açık olmadığı bir Türkiye’nin hayata geçirilmesi. Bunun içinde, borç, faiz, zam, vergi, trafik cezası ekonomisinden üretim, istihdam, ihracat ekonomisine geçilmesi.

Çok değerli Ardahanlılar, çok değerli Milli Görüşçüler.

En zengin %20’lik kesimin milli gelirin yarıdan fazlasını aldığı bir Türkiye, vergilerin %70’ten fazlasının dar gelirli kesimden toplandığı bir Türkiye, dolar milyarderlerinin sayısı 11’den 50’ye çıkarken aynı zamanda sosyal yardım alanların oranının %8’den %30’a çıktığı bir Türkiye, böyle bir Türkiye’de paylaşımda adaletten bahsedilebilir mi? Elbette ki bahsedilemez.

Son 17 senede vatandaşın bankalara borçlarının 100 misli arttığı, çiftçinin bankaya borcunun 40 misli arttığı bir Türkiye.

Sadece bunlar mı? Hayır. Her sene 30 milyar doları  (30.000.000.000$) hükümet sadece borç faizine öderken aynı anda Emeklilikte Yaşa Takılanlar’ a maalesef imkânımız yok denilen bir Türkiye. Böyle bir Türkiye’de paylaşımda adaletten bahsedilebilir mi?

Emekliye 1 senede %4 + %4 maş zammı, aynı anda elektriğe 1 senede %50, doğalgaza 1 ayda %15 + %15 zam. Emekliye, memura, işçiye %4-5’i zor veriyorsun, doğalgaza 1 ayda %15 + %15 zam yapıyorsun.

 

İstersen her sene Umre’ye git!

Amerikan Cargill şirketine ve onunla birlikte 60 tane imtiyazlı şirkete özel düzenleme ile vergi muafiyeti getiriyorsun, diğer çiftçinin, köylünün kooperatife olan borcunun faizlerini sil dendiğinde, hayır, maalesef buna imkânım yok diyorsun. İşçiye, köylüye, memura, çiftçiye, Ardahanlıya imkânım yok, ama İstanbul’da Finans Park’ı yapan müteahhitlere varlık fonundan milyarlar aktarıp onları iflastan kurtarmaya imkânın var.

Gelirimizi, servetimizi, Cenâb-ı Allah’ın verdiği nimetleri 83 milyon arasında adil bir şekilde bölüştürmeden istediğimiz kadar umreye gidelim, istediğimiz kadar tecvitle – kıraatle Kur’an-ı Kerîm okuyalım, istediğimiz kadar İmam Hatipli olalım, istediğimiz kadar 5 vakit namaz kılalım; Cenâb-ı Allah bize ‘Önce insanlar arasında adaletle hükmedeceksin.’ ‘Paylaşımda ve yönetimde adaleti tesis edeceksin.’ diye emrediyor.

İnşallah Cenâb-ı Allah’ın izniyle biz bu anlattığımız gibi bir Türkiye yerine paylaşımda adaletin tesis edildiği, gelir ve servetlerin adil bir şekilde paylaşıldığı, bir kişinin bile aç karnına uykuya dalmadığı, 83 milyonun istisnasız refah seviyesinin alım gücünün arttırıldığı Yeniden Büyük Türkiye’yi kurmayı hedefliyoruz. İşte beklediğimiz üçüncü nokta bu. Yeniden Refah iktidarında asgari ücrete, memura, emekliye iktidar olur olmaz ilk senemizde %50 maaş zammıyla başlayacağız.

 

Yaptık, Yine Yaparız, Yapacağız

Aynı biraz önce söylediğimiz gibi, yaptık yine yapacağız. 54. Hükümetin Milli Görüş ruhuyla bunu nasıl gerçekleştirdiysek Yeniden Refah iktidarında da gerçekleştireceğiz. Takip eden senelerde bugün olduğu gibi uydurma, çarpıtma enflasyon rakamları değil, gerçek enflasyon oranının üzerinde maaş zamları yapacağız.

Sadece burada değil; işçi, memur, emekli maaşları üzerinden alınan vergileri de ortadan kaldıracağız. Elektrik, su, doğalgaz gibi zorunlu ihtiyaç kalemlerini belli bir asgari kaleme kadar devlet olarak ücretsiz bir şekilde vereceğiz. Bununla birlikte tüm emeklilik ve sağlık sigortalarının kapsamı genişletilecek, koşulları iyileştirilecek. Akaryakıt üzerinden alınan fahiş vergiler minimum seviyeye indirilecek. Benzin mazot ve otogaz fiyatları yarı yarıya indirilecek inşallah.

Sadece bunlar değil; emekli, memur ve işçimizin yanında çiftçimize de köylümüze de sahip çıkılacak, tarım ürünlerinin taban fiyatları aynen 54. Hükümette olduğu gibi rekor düzeyde arttırılacak Allah’ın izniyle.

Çiftçinin ürünü, ekip biçtiği para edecek, çiftçinin köylünün berekete ulaşması sağlanacaktır. Milyonlarca çiftçimizi, köylümüzü mağdur eden, Amerikan Cargill şirketinin cirosu artsın diye yapılan şeker pancarı kotası başta olmak üzere dış güçlerin istediği bütün kotaları kaldırıp atacağız Allah’ın izniyle.

Cargill kâr etsin diye şeker pancarına kota, Amerikan sigara firmaları kar etsin diye Adıyaman’da tütün ekimine yasak.

Hayır…

 

Milli Görüş adı üzerinde Milli Görüş’tür!

Milli Görüş adı üzerinde Milli Görüş’tür. Biz önce millet ile bölüşürüz, dış güçlerin keyfi, gönlü olacak diye bu kotaları devam ettiremeyiz, bunların hepsini kaldırıp atacağız.

Tarımda kullanılan mazottan hiçbir vergi almayacağız. Tarım ve hayvancılık girdileri devlet desteğiyle çiftçimize, köylümüze en uygun şartlarla sağlanacak. Çiftçimizin Tarım Kredi Kooperatiflerine olan borçlarının faizleri gelir gelmez silinecek ve böylelikle tarımda, hayvancılıkta girdi maliyetleri düşerken gelirler artacak, çiftçimizin köylümüzün yüzü gülecek.

Girdi maliyetlerinin düşmesiyle hem üreticinin yüzü gülecek hem de tüketicinin yüzü gülecek. Bugün ne üretici para kazanabiliyor ne de tüketici aldığı ürünün fiyatından memnun. Neden? Girdi maliyetleri çok yüksekte onun için. Hem meyvenin, sebzenin, tarım ürününün, etin fiyatı yüksek, tüketici perişan oluyor, hem de bunları üreten çiftçi perişan oluyor, kar etmesi mümkün değil, girdi maliyetleri çok yüksek.

İşte biz bunları minimum seviyeye getireceğiz inşallah.

Ne anlattım şimdiye kadar…

Birincisi; adaletin tam manasıyla hâkim kılındığı Türkiye,

İkincisi; kaliteli nesil yetiştiren, geleceğimizi teminat altına alan kaliteli eğitim sisteminin hâkim kılınması,

Üçüncüsü; seksen üç milyonun refah seviyenin arttırılması, paylaşımda adaletin tesis edilmesi,

Dördüncü temel hedefimiz de; toplumun temel taşı olan, her şeyden daha mühim olan aile müessesesinin korunduğu bir Türkiye’ nin inşa edilmesi.

Aile çökerse, yeni nesiller de çöker.

Aile çökerse toplum da çöker.

Aile müessesesi, sağlıklı bir aile yapısı geleceğimizin teminatıdır.

O nedenle biz Yeniden Refah Partisi olarak dört adımla en önemli, gözümüz gibi korumamız gereken aile müessesesini koruyacağız.

O adımların birincisi; eğitim sisteminin ıslah edilmesi. Materyalist, hedonist, hazzının peşine düşen, aile bilinci olmayan, Allah korkusu olmayan, nefsine esir olmuş bir nesil yetişirse kırk sene elli sene aynı yastığa baş koyamazsınız. Nerede bir sorun olursa orada bırakır gider ve aynı bugün olduğu gibi boşanma oranları her sene çığ gibi artar. Bu nedenle kreşten üniversiteye kadar ahiret bilincini, önce ahlak ve maneviyat şuurunu yeni nesillerimizin zihnine inşallah nakşedeğiz.

 

Kadını koruyacağım derken…

Aileyi kurmak için ikinci atılacak adım; aile ve sosyal politikalar alanındaki yasaları aileyi, yuvayı yıkan değil, aileyi koruyan yasalar, milli yasalar, inancımıza tarihimize kültürümüze temel değerlerimize uygun yasalar olmasını sağlamak. O neden le bugün ki İstanbul Sözleşmesi gibi, 6284 gibi yuvayı yıkan, ahlaki erozyonu yaygınlaştıran, ifsat eden, batının ve Avrupa Birliğinin dayattığı politikaları, yasaları, düzenlemeleri yırtıp atacağız, milli ve yerli yasaların düzenlemelerini hayata geçireceğiz inşallah.

Kadını koruyacağım derken yuvayı yıkan yasalarla bu boşanmalardan, bu ahlaki erozyondan kurtulmanız mümkün olmaz.

Aileyi korumak için atılacak üçüncü adım; medyanın ıslah edilmesidir. Gece gündüz ifsada çalışan medyayla, 13,14,15 yaşındaki çocuklarımızın zihnine zehir akıtan medyayla aile müessesesini koruyamazsınız.

Aile müessesesini koruyacak dördüncü adım da; refahın toplumun her kesimine yaygınlaştırılmasıdır. Alım gücünün arttırılması, ekonomik gücün arttırılması, geçim derdinin ortadan kaldırılması açlık sınırının altında asgari ücretle, açlık sınırının altında emekli maaşıyla siz aileyi yuvayı nasıl devam ettireceksiniz. Bugün Türkiye’ deki boşanmaların çok büyük bir kısmı ekonomik sıkıntılardan ve geçim sıkıntılarından kaynaklanıyor.

Bizler tüm Türkiye’ de gerçekleştireceğimiz çalışmalarla, Cenabı Allah’ın izni ve yardımıyla siz Ardahanlı Milli Görüşçüler gibi Türkiye’ nin dört bir yanında bütün imkânsızlıklara ve zorluklara rağmen cansiperane çalışan fedakâr ve cefakâr Milli Görüşçülerin bereketiyle en kısa zamanda iktidar olacağız, bu söylediğimiz adımları atacağız, Türkiye’mizi bu dört alanda olması gereken noktaya taşıyacağız.

Yaşanabilir bir Türkiye’yi,

Yeniden büyük Türkiye’yi,

Yeniden Refah Partisi olarak inşa edeceğiz inşallah…

 

Dolarla Euro’yla işim yok nasıl dersin?

Ve son olarak değinmek istediğim konu döviz kurlarında yaşanan inanılmaz artıştır.

Döviz kurları, başta dolar ve euro olmak üzere tüm döviz kurları Türk Lirası karşısında %30, %40 hatta  %50’ye varan oranda bir senenin içerisinde değer kazanıyor. Türk lirası cebimizde kartopu gibi eriyor, millet olarak, ülke olarak hızlı bir şekilde fakirleşiyoruz. Böyle bir devalüasyon, Türk lirasının bir senede %40, % 50 ye varan oranda değer kaybetmesi iş adamlarımızı, iş verenlerimiz, sanayicimizi hatta bütün vatandaşlarımız toplumun her kesimini olumsuz şekilde etkiliyor.

Bunun iki sebebi var. Bir tanesi 18 senedir yürütülen beton-çimento ekonomisi. Avm rezidans ve konut ekonomisi. Siz üretime ve ihracata yönelik yatırım yapmazsanız, bütün kaynağınızı betona ve çimentoya aktarırsanız, üretim olmazsa, sanayi olmazsa, yüksek teknoloji ürünü üretilmezse ve bunlar yurtdışına ihraç edilmezse ithalata dayalı bir ekonomimiz olur.

Aynen bugün ki Türkiye’de olduğu gibi.

İthalata dayalı ekonomi demek, sürekli dövize ihtiyaç duymak demek ve dövize duyulan ihtiyaç neticesinde dövizin değer kazanması demektir. İşte dövizin sürekli bu şekilde eksponansiyel olarak artmasının birinci sebebi budur. Bugün Türkiye’ de üretilen bir ürünün, yerli ürün dediğimiz ürünün üretilmesinde kullanılan hammaddenin dahi yüzde 80’ i yurtdışından geliyor.

Yüz liralık bir ürün ürettiğinizde seksen lirayı dışarıya döviz olarak vermek zorundayız. Böyle bir talep karşısında da döviz sürekli olarak artıyor. Bunun sebebi de ithalat ekonomisidir. Üretim ve ihracat ekonomisi yerine ithalat ekonomisinin hâkim olmasıdır.

İkinci sebebi de, on sekiz seneden buyana borç ve faiz ekonomisinin sürdürülmesidir.

Milli kaynak üretmek yerine, Cenabı Allah’ın verdiği nimetlerden kaynak oluşturmak yerine sürekli olarak dışarıdan borç alınarak kaynak oluşturma yoluna gidilmesidir.

Bakınız,12 ay içerisinde Türkiye’ nin toplam ödeyeceği dış borç miktarı 170 milyar dolardır. Bu borcu ödeyebilmek için sürekli olarak dolara talep artıyor bu nedenle dolar kuru tırmanıyor. Dolayısıyla dolar ve euro dış güçlerin operasyonları nedeniyle değil, bizim kendi hatalarımız yüzünden, bizim ithalat ekonomisi uygulamamız yüzünden, bizim borç ve faiz ekonomisi uygulamamız yüzünden artıyor.

Hadi dolar euro artıyor, bu Amerika bize operasyon çekiyor da, Çin’ demi operasyon çekiyor. Hindistan’ da mı operasyon çekiyor. Gürcistan’ da mı operasyon çekiyor. Suudi Arabistan’ da mı operasyon çekiyor. Bunların hepsi karşısında TL erimeye devam ediyor. Bunlar dış güçlerin operasyonlarından değil, sizin borç ve faiz ekonominiz yüzünden oluyor.

Şimdi iktidara yakın bir kısım medya ve trollerin etkisiyle bazı vatandaşlarımız diyor ki; başkanım benim bankada dolar hesabım mı var, benim gelirim dolarla mı, harcamalarım dolarla euroyla mı.

Dolar euro artmış bana ne…

Biz de onlara üzülerek diyoruz ki; sen öyle zannet. Çünkü dost acı söyler. Akaryakıt, doğalgaz, kömür bunların hepsi dolarla alınıyor. Doların artması demek hepsinin artması demek. Akaryakıtın fiyatının artması demek ulaşımın, nakliyenin artması demek. Nakliyenin artması demek bütün ürünlerin fiyatlarına zam gelmesi demek. Ekonomimiz büyük ölçüde ithalata dayalı, Türkiye’ de ürettiğin ürünün % 80’ini bile dışarıdan dolarla alıyorsun, dolayısıyla Türkiye’ de yerli adıyla satılan ürünler bile dolar arttıkça zamlanacak.

Tarım ilacı, gübre, tohum ithal. Dolar arttığı zaman bunların hepsinin fiyatı artacak. Uçak biletleri zamlanacak çünkü havayollarının bütün girdileri dolarla. Hac umre bile dolarla. Dolarla euroyla işim yok nasıl dersin? Dolayısıyla dövizin artmasıyla doğrudan doğruya fiyatlar artacak, hayat pahalanacak ve şu anda % 30’ un üzerinde olan gerçek enflasyon oranı bu senenin sonunda % 50’ ye kadar ulaşacak demek oluyor.

Millet olarak oturduğumuz yerde daha da fakirleşeceğiz manasını taşıyor. Fakirleşmenin ölçüsünü size bir örnekle anlatayım. Yeni dolar kuruyla asgari ücret bugün 300 doların altına indi. 300 doların altında geliri olan asgari ücretli üç çocuklu beş kişilik bir ailede kişi başına günlük gelir miktarı 2 doların altına indi. Bu seviye açlıkla boğuşan Afrika ülkelerinin seviyesidir.

Trt belgeselde açlıktan perişan olan Afrika ülkelerini izleyin, perişanlar çünkü günde 1 dolar civarı gelirleri var deniyor. Türkiye ‘de de asgari ücretli bir ailenin kişi başına düşen geliri 2 doların altına indi. 

2002 yılında asgari ücret üzerinden simit ve çay hesabı yaparak iktidara gelenler, bugün simit hesabını da, çay hesabını da ve daha birçok hesabı da unuttular bile. Bu aziz millet bu durumu hak etmiyor.

Erbakan hocamızın tabiriyle ‘’tarihin en şerefli milleti’’ altı asır dünyaya hâkim olmuş ecdadın torunları, bu aziz millet bu tabloyu hak etmiyor.

Hayır!

Gerekli nimetleri ve zenginlikleri Cenabı Hak bize bahşetmiş. Gerekli olan sadece mayadır, o mayanın adı da Milli Görüş mayasıdır.

Bu sıkıntılardan kurtulmak ancak Milli Görüşün maddi ve manevi kalkınma hamleleriyle mümkündür. Be hamleleri de ancak Yeniden Refah Partisi gerçekleştirebilir.

Ne yapacak hamle olarak;

Birincisi; borçsuz, zamsız, vergisiz, bugün yaptıkları gibi milletin suyunu çıkarmadan milli kaynak paketleriyle kaynak üreteceğiz. Bunun kitabını yazdık, bütün dünyaya da ilan ettik.

‘’Milli Kaynak Paketleri 1’’ kitabımız… (İndirmek için tıklayınız)

Bir senede 100-150 milyar dolar kaynak…

Bu kaynaklarla aynen 54. Hükümette Milli Görüşün yaptığı gibi işçi, memur, emekli ve çiftçinin alım gücünün refah seviyesi yükseltilecek ve böylelikle piyasada çarklar dönmeye başlayacak. Kredi musluklarını daha fazla açarak çiftçiyi, memuru, emekliyi daha fazla borca esir ederek değil, alım gücünü ve refah seviyesini arttırarak 83 milyona refah sağlanacak.

Ve bu kaynakla Türkiye’nin doğunu batısını ayırt etmeden, dört bir yanından ‘’81 İle 81 proje’’ kapsamında memleket evlatlarının alın teriyle, helalinden rızkını temin edeceği aş ve iş imkânı sağlanacak.

Bu maddi kalkınma hamleleriyle birlikte manevi kalkınma adımları da atılacak ve böylelikle inşallah Yaşanabilir Bir Türkiye, Yeniden Büyük Türkiye hedeflerine en kısa zamanda hep birlikte ulaşılacak.

Milletimizi maddi ve manevi sıkıntılarından kurtarmak için Yeniden Refah Partisi var, Milli Görüş var, Biz varız diyoruz.

Kongremizin ardından Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, ‘Seçim zamanı değil, Geçim zamanı’ da milletimizin yanında olmak üzere esnaf ziyaretlerinde milletimizle buluştu.

Ardından Ardahan Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Biber’i makamında ziyaret etti.

Genel Başkanımız, ziyaretlerin ardından Kars İl Kongremize katılmak üzere şehirden ayrıldı.

 

 

Yayın Tarihi: 3 Ekim 2020 | Yayın Saati: 20:50:04