
Esselamünaleyküm,
Hepinizi hürmet ve muhabbetle selamlıyorum,
Hoş geldiniz, safalar getirdiniz.
Buradan Türkiye’ye ve bütün dünyaya sesleniyorum, bu muhteşem manzarayı gördüğümüz zaman, hep bir ağırdan sesleniyoruz: İşte Arena, İşte Millî Görüş, İşte Yeniden Refah! Elhamdülillah.
“Millî Görüş’ü, Erbakan’ı gömdük ve üzerinde beton döktük” diyenlere, Dünya Siyonizmi’ne sesleniyorum: Millî Görüş’ün üzerine beton değil, kurşun da dökseniz Millî Görüş’ü bitiremezsiniz.
Şükürler olsun… Şükürler olsun… Şükürler olsun…
Bizlere böyle mahşeri bir kalabalıkla 3. Büyük Kongremizi yapmamızı nasip eden Rabbimize şükürler olsun.
Bizleri, Millî Görüş’ün ikinci 40 yılının 7. sene-i devriyesine ulaştıran Rabbimize şükürler olsun.
“Elhamdülillah” diyerek, şükrederek sözlerimize başlıyoruz.
Bu muhteşem manzarayı bizlere nasip eden Rabbimize şükürler olsun.
Bizleri; davamızın sadıklarıyla, davamızın samimileriyle, davamızın delileriyle, davamızın velileriyle aynı yola baş koyduran Rabbimize şükürler olsun.
Elhamdülillah. Elhamdülillah. Elhamdülillah.
Bizleri Eyyüb el-Ensari Hazretlerinin, Selahaddin Eyyubi Hazretlerinin, Sultan Alparslan’ın, Sultan Fatih’in, Sultan Abdülhamid Han’ın ve Erbakan Hocamızın yolunda birer dava eri kılan Rabbimize şükürler olsun, hamd-u senalar olsun.
Kongremiz hayırlı olsun, gazamız mübarek olsun inşaallah.
Türkiye’mizi ve bütün dünyayı yeniden refah ve adaletle buluşturacak yürüyüşün başlangıcını bu kongrede yapıyoruz.
Bugün Ankara Arena'da, bu mahşeri kalabalıkla çelikleşme kongremizi yapıyoruz.
Bugün Ankara Arena'da iktidara yürüyüş kongremizi yapıyoruz.
Bugün Ankara'da Millî Görüş’ün şahlanış kongresini yapıyoruz.
Hepinizi hürmet ve muhabbetle selamlıyorum. Hoş geldiniz, safalar getirdiniz.
Cenabı Allah'ın rahmeti, selamı, bereketi üzerinize olsun.
Bugün bu salonda yalnızca biz konuşmuyoruz;
Kolları Çanakkale’den Sarıkamış’a, Filistin’den Galiçya’ya, Hicaz’dan Balkanlar’a, Samsun’dan İzmir’e uzanan milli mücadele ruhu konuşuyor.
Bugün bu salonda; Arakan’da, Keşmir’de, Gazze’de, Filistin’de, Doğu Türkistan’da, Afrika’da zulüm altında inleyen mazlum halklar konuşuyor,
Bugün bu salonda; Ulubatlı Hasanlar, Nene Hatunlar, Seyit Onbaşılar, Sütçü İmamlar, Şehit Kamiller, Şahin Beyler, Topal Osmanlar, Medine Müdafii Fahreddin Paşalar konuşuyor.
Bugün bu salonda bütün ömrünü “Tam Bağımsız Türkiye” idealine adamış olan Nuri Killigiller, Vecihi Hürkuşlar, Şakir Zümreler, Nuri Demirağlar, Necmettin Erbakanlar konuşuyor.
Bugün bu salonda İkinci 40 Yıl’ın Sultan Alparslanları, Cevher Dudayevleri, Yahya Sinvarları, Aliya İzzetbegoviçleri, Ömer Muhtarları ve Osman Baturları konuşuyor.
Bugün bu salonda 21. Asrın Erbakanları konuşuyor. İkinci 40 Yıl’ın kahramanları konuşuyor. Sözünde duranlar, Millî Görüş gömleğini çıkarmayanlar, sadıklar ve samimiler konuşuyor.
Biz; Batıl’ın karşısında, Hakk’ın yanında duranlarız.
Biz; merhametin, cesaretin, ferasetin ve dirayetin mümessilleriyiz.
Biz; bu milletin aslıyız, özüyüz, ruh köküyüz.
Cenab-ı Allah bu kongremizi en büyük hayırlara vesile kılsın.
Her şeyden önce çok değerli katılımcılara, her birinize; Hakkâri'den, Artvin'den, Van'dan, Kars'tan buraya kadar koşup gelen değerli kardeşlerime; hanımıyla, erkeğiyle, genciyle, yaşlısıyla hepinize ayrı ayrı teşekkürler ediyorum. Allah sizlerden razı olsun diyorum.
Yine çok kıymetli Kurucular Kurulu üyelerimize, çok değerli MYK, MKYK ve YDK üyelerimize, Büyük Kongre Delegelerimize, Millî Siyaset Kurullarımıza, Kadın Kolları teşkilatımıza, Gençlik Kolları teşkilatımıza, ak saçlı, aksakallı Millî Görüş çınarlarına, yabancı ülkelerden ve yurt içinden teşrif eden sivil toplum kuruluşu ve siyasi parti temsilcilerine, yabancı ülke temsilcilerine, televizyonları başında bizleri izleyen milyonlara, basın mensuplarına, güvenlik güçlerine, hepinize ayrı ayrı teşekkürler ediyorum. Hoş geldiniz, safalar getirdiniz.
Sözlerimizin başında merhum liderimiz Erbakan Hocamıza ve onunla birlikte bu davaya hizmet edip ahirete irtihal eden bütün geçmiş dava büyüklerimize Cenab-ı Allah’tan rahmet diliyorum. Cenab-ı Allah onları cennetinde en yüksek makamlara ulaştırsın. Bizleri de onlara layık Millî Görüşçüler ve layık dava erleri eylesin. Kendileriyle birlikte 14 asır boyunca bu kutlu dava uğrunda vermiş olduğumuz şehitlerimizi de rahmetle anıyorum. Cenab-ı Allah cümle şehitlerimize rahmet eylesin. Cümle gazilerimizden razı olsun. Yine birkaç gün önce yaşanan elim uçak kazasında hayatını kaybeden 20 askerimize, 20 şehidimize buradan rahmet diliyorum. Ve elbette ki İkinci 40 Yıl’da bizimle birlikte yol yürürken Rahmet-i Rahman’a kavuşan bütün dava kardeşlerimize Cenab-ı Allah’tan rahmet diliyorum. Allah bizleri onlarla cennetinde buluştursun diyorum.
Değerli Kardeşlerim, Aziz Dava ve Yol Arkadaşlarım, Kıymetli Misafirlerimiz,
Bugün mahşerî bir kalabalıkla tarihi bir günü yaşıyoruz. Yeniden Refah Partimizin 3. Olağan Büyük Kongresi’ni Türkiye siyaset tarihine geçecek bir mükemmellikte icra ediyoruz. Bu kongremizin Yeniden Refah Partimiz için, Millî Görüş Davamız için, milletimiz, İslam âlemi ve insanlık için en büyük hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Allah’tan niyaz ediyorum. Cenab-ı Allah bu kongremizi Millî Görüş’ün en büyük zaferlerine, Yeniden Refah Partimizin iktidarına ve tüm insanlığın kurtuluşuna vesile eylesin inşaallah.
Burada mahşerî bir kalabalık, muazzam bir coşku var. Salonun içinden daha fazla insan dışarıda toplanmış durumda. Bu tablo tarihi bir başarıdır. Bu başarı yıllardır canla başla çalışıp köy köy, mahalle mahalle, kapı kapı dolaşan, sıkılmadık el, hal hatır sorulmadık bir dertli gönül bırakmayan gençlik kollarımızın, kadın kollarımızın ve ana kademe teşkilatımızın başarısıdır. Allah sizlerden razı olsun.
Çok Değerli Millî Görüşçüler,
“İman Varsa İmkân da Vardır” diyen Millî Görüşçüler,
“İnanç Tekeden Süt Çıkarır” diyen Millî Görüşçüler,
En zor zamanda “kimse yoksa ben varım” diye öne atılan Millî Görüşçüler,
Bundan 7 yıl önce Yeniden Refah Partimizi kurarken bütün milletimize bir müjde verdik. “Bundan böyle ehven-i şerlere mahkûm değilsiniz, bundan böyle hayrın kendisi var” dedik.
“Artık umut var.
Artık çare var.
Artık Yeniden Refah var” dedik.
“Umutsuzluk, çaresizlik ve seçeneksizlik dönemi sona erdi” dedik.
Milletimizle ele verdik ve 7 senede Yeniden Refah Partimizi çok büyük başarılara ulaştırdık.
7 yıl gibi kısa bir sürede Cenab-ı Allah’ın yardımı, siz teşkilatlarımızın fedakârlığı ve gayreti, milletimizin teveccühü, Millî Görüş’ün bereketiyle önce 14 Mayıs 2023 seçimlerinde 1.527.000 oy ve 5 milletvekili ile 21 sene aradan sonra Millî Görüş’ü yeniden Meclis’e taşıdık. Elhamdülillah.
Arkasından 31 Mart seçimlerinde yaklaşık 3 milyon oy, %7 oy oranı, 63 belediye başkanlığı ve 1.049 belediye meclis üyeliği kazanarak Yeniden Refah Partimizi Türkiye’nin 3. büyük partisi haline getirdik. Ve bugün de kendini büyük zanneden birtakım partilerin de önünde 650.000’in üzerinde üyeyle Türkiye’nin üye sayısı bakımından da 3. büyük partisiyiz.
Elbette bu başarıların temelinde teşkilatlarımızın gayreti ve fedakârlığı olmakla birlikte temelleri 1969 yılında merhum liderimiz Necmettin Erbakan Hocamız tarafından atılmış olan Millî Görüş’e ve onun hayırlı hizmetlerine duyulan özlem de çok büyük rol oynamıştır.
1969’dan sonra Erbakan hocamızla ne değişti? Erbakan Hocamız ve dava arkadaşları ağır sanayi hamlesinin başlatılması, Aselsan, Roketsan, Havelsan, Tusaş gibi bugün gurur duyduğumuz güzide savunma sanayi kuruluşlarının kurulması, tekstil ve şeker fabrikalarının kurulması, bununla beraber traktör ve motor fabrikalarının kurulması, OSTİM ve İMES başta olmak üzere Türkiye’nin dört köşesinde organize sanayi bölgelerinin hayata geçirilmesiyle Cumhuriyet tarihinin en büyük sanayileşme ve kalkınma hamlesini gerçekleştirmiştir.
Mali politikalar bakımından devrim niteliğinde olan Eşel Mobil Sistemi, Kamu Tek Hesabı, Denk Bütçe ve rekor maaş zamları Erbakan Hocamızın başbakan olduğu dönemde gerçekleştirilmiştir. Merhum Erbakan Hocamız, iktidarda bulunduğu sürede 200’ün üzerinde fabrikanın temelini attı. Bunlardan 70 tanesini işler hale getirdi. Soruyorum sizlere: Bugün Anadolu’da Erbakan eli değmeyen hangi il var? “Bizden önce bu ülkede toplu iğne bile üretilmiyordu” diyenlere buradan selam olsun diyoruz.
Yine millet olarak İkinci Viyana Kuşatması’ndan sonra ilk defa toprak kazandığımız bir zafer olan Kıbrıs Barış Harekâtı, Erbakan Hocamız sayesinde gerçekleştirilmiştir. Bugün de bu efsane hizmetlere özlem duyan milletimiz akın akın Millî Görüş’e ve onun temsilcisi Yeniden Refah’a koşuyor. Yeniden Refah her geçen gün büyüyor. Her geçen gün coşuyor. Adım adım iktidara yürüyor. İktidara yürüyor!
Sözün bu noktasında merhum Necip Fazıl Kısakürek’in mısralarıyla sizlere seslenmek istiyorum:
Kırılır da bir gün bütün dişliler,
Döner şanlı şanlı çarkımız bizim.
Gökten bir el yaşlı gözleri siler,
Şenlenir evimiz barkımız bizim.
Yokuşlar kaybolur çıkarız düze,
Kavuşuruz sonu gelmez gündüze,
Sapan taşlarının yanında füze,
Başka alemlerle farkımız bizim.
Kurtulur dil tarih ahlak ve iman,
Görürler nasılmış neymiş kahraman,
Yer ve gök su vermem dediği zaman,
Her tarlayı sular arkımız bizim.
Kalır dudaklarda ŞARKIMIZ bizim...
Çok Değerli Millî Görüşçüler, Aziz Milletimizin Kıymetli Evlatları,
23 yıllık AK Parti iktidarı döneminde elbette ki hayırlı işler, birtakım olumlu adımlar yerine getirildi. Bunları en çok dile getiren ve bu hayırlı işlerden dolayı, atılan olumlu adımlardan dolayı kendilerine teşekkür eden biziz. Ancak biz bir dost olarak “doğruya doğru, yanlışa yanlış” demek mecburiyetindeyiz. “Dost acı söyler” sözünde olduğu gibi biz eksikleri, hataları ve yanlışları da ifade etmek mecburiyetindeyiz. Evet, birtakım hayırlı hizmetler, birtakım olumlu işler yapıldı ama ekonomi başta olmak üzere dış politika, sosyal politikalar, hukuk ve adalet, eğitim ve manevi kalkınma gibi alanlarda maalesef sınıfta kalındı.
Evet, Ayasofya ibadete açıldı. Evet, başörtülü bakan, büyükelçi, milletvekili, hâkim, savcı, polis ve subaylarımız oldu. Ama bununla birlikte çok önemli kayıplarımız da oldu. Millî ve manevi değerler aşındı. Aile yapısı büyük bir erozyona uğradı. Deizm ve ateizm maalesef yaygınlaştı. Ne yazık ki bu 23 senenin sonunda paylaşımda adaletten, yönetimde liyakatten ve yargıda adaletten eser kalmadı.
Evet, İHA’lar, SİHA’lar yapıldı. Evet, %50–%60 oranında da olsa bir yerli otomobil yapıldı ama aynı zamanda Erbakan Hocamızın kurmuş olduğu sanayi tesisleri satılıp yok edildi. Devlete ait yüzlerce fabrika, arazi ve sanayi tesisi satılıp yok edildi. Elde edilen gelirler maalesef faize aktarıldı. 23 senede 650 milyar dolar faiz ödendi.
Evet, Türkiye son 20 çeyrektir aralıksız bir şekilde büyüdü. Ama bu büyümeden ne emekli, ne memur, ne işçi, ne de engelliler bir pay alabildi. Bu büyümeden herkesin alması gereken pay imtiyazlıların payı haline geldi.
Evet, AK Parti iktidarı döneminde Taksim’e cami yapıldı. İmam hatip okulları açıldı. Kur’an kursları çoğaldı ama aynı zamanda 22 tane LGBT derneği İçişleri Bakanlığı’ndan kuruluş izni aldı. 6284 sayılı Kanun ile ailenin temelleri parçalandı.
Evet, AK Parti iktidarı “Dünya 5’ten büyüktür” dedi ama bu sözün gereğini yerine getirmek üzere D-8’i canlandırmadı. D-60 hedefine Türkiye’yi götürmedi. Dış politikada söylemde şahin, eylemde güvercin oldu.
Bu süreçte sınıfta kalan sadece iktidar partisi değil, iktidarın az da olsa hayırlı işlerinde de şer bulan, iktidarın akına da kara çalan, muhalefet etmeyi sadece eleştirmekten ibaret zanneden, çözüm üretemeyen ana muhalefet partisi başta olmak üzere muhalefet partileri de sınıfta kaldı, millete umut olmaktan uzaklaştı.
Bugün Allah’ın izniyle Yeniden Refah Partimiz sadece iktidarın değil muhalefetin de tek gerçek alternatifidir. Çözümdür, çaredir Allah’ın izniyle.
İşte ekonominin gerçekleri:
- Faiz oranlarında dünya ikincisi, Avrupa birincisiyiz.
- Enflasyonda Avrupa birincisi, dünya 8’incisiyiz.
- Gıda enflasyonu Eylül 2025 itibarıyla yıllık %36 seviyesine gelmiş durumda.
- Dış ticaret açığı 88,5 milyar dolar olmuş.
- Cari açık 19 milyar dolar olmuş.
- Dış borç 2002’de 129 milyar dolar iken 2025’te 600 milyar dolara gelmiş.
- İç borcun ana para ve faiz ödemelerinin tamamı yeniden borçlanmayla ödenir hale gelmiş. Bunun adı ekonomideki ifadesiyle teknik iflastır. Eğer Türkiye Cumhuriyeti Devleti bir şirket olsaydı bugün çoktan konkordato ilan etmiş olması gerekirdi.
Yoksulluk sınırı 92.000 TL, açlık sınırı 28.000 TL; 16.000 TL emekli maaşıyla 22.000 TL asgari ücretle geçinmeye çalışan milyonlar. Bu hesaba göre Türkiye’de halkın %45’i açlık sınırının altında, %80’i yoksulluk sınırının altında.
Engelli maaşları yerinde saydı. Engellilere verilen istihdam sözleri tutulmadı. Engellilerin hayat şartları kolaylaştırılmadığı gibi araç almaları da zorlaştırıldı.
Milletimiz merhum Erbakan Hocamızın iktidarında maaşlarına %100, %200, %300 oranında maaş zamlarıyla tanıştı, muazzam bir bolluk ve bereket dönemini yaşadı. Ama AK Parti iktidarı döneminde vergilere %100, %200, %300 artışlar yapıldı.
Anayasa uyarınca millî gelirin en az %1’inin çiftçiye aktarılması gerekiyordu. Bu pay aktarılmadı. Taban fiyatları düşük tutuldu. Bununla beraber girdi maliyetleri noktasında çiftçiye destek olunmadı. Zirai don ve sel gibi afetlerde çiftçinin yanında durulmadı.
Hayvancılıkta da durum farklı değil. Yem, mazot, işçilik derken ahırlar boş kaldı. Düşük tutulan süt alım fiyatları nedeniyle süt para etmeyince, süt sığırları kesime gitti. Kesile kesile o da bitti. En sonunda Türkiye ette de sütte de dışa bağımlı hale geldi.
Ağustos 2025 itibarıyla vatandaşın bankalara borçları 5,2 trilyon liraya ulaştı. Ticari krediler 16,3 trilyon liraya ulaştı. Vatandaşın banka borçları AK Parti iktidara geldiğinde 6 milyar lira iken bugün 5,2 trilyon lira olmuş. Ticari krediler AK Parti iktidara geldiğinde 88 milyar lira iken bugün 16,3 trilyon lira olmuş. Batık kredilerin oranı almış başını gitmiş.
2006 yılından itibaren 3 senede bir Orta Vadeli Program açıkladılar. 3 senede bir açıklanan Orta Vadeli Programların her birisi bir öncekini aratır haldeydi. En son açıklanan Orta Vadeli Program; daha fazla bütçe açığı, daha fazla borçlanma, daha fazla vergi ve daha fazla faiz içermektedir.
Niçin böyle? Çünkü AK Parti iktidarının ekonomi anlayışı borç, faiz, zam, vergi, beton, çimento ve israf ekonomisidir. Bu ekonomi modelinde üç tane gelir kalemi var: yeniden borç almak, devlet mallarını satıp yok etmek, millete zamla, vergiyle, cezalarla yük yüklemek. Üç tane de gider kalemi var: Birincisi faiz ödemeleri, ikincisi kamudaki israf ve üçüncüsü de imtiyazlı holdinglere kaynak aktarımıdır.
Bu ekonomik model yüzünden yıllardan beri vatandaşımızın borcu ve feryadı artıyor. İmtiyazlıların ise geliri artıyor. Faiz lobisinin kârları artıyor. İmkânlar faize, israfa ve imtiyazlı holdinglere gittiği için üretime, yatırıma, eğitime, tarıma, işçiye, memura, emekliye herhangi bir pay kalmıyor.
Yeni iş sahaları açamadıkları gibi mevcut fabrikalara da sahip çıkamadılar. Bugün tekstil başta olmak üzere yüzlerce sanayi tesisi yurt dışına taşınıyor. Krediye erişilemiyor. Erişebilen de yüksek faizlerle karşı karşıya kalıyor.
Ya eğitim sistemi? 12 yıllık zorunlu eğitim sistemi ve 4+4+4 sistemi yüzünden gençlerimiz mesleksizleştirildi. Bu da yetmedi. Üniversiteden mezun olan 5 milyon gencimiz diplomalı işsiz haline geldi. Bu da yetmedi. Son 5 senede 2 milyon gencimiz üniversiteyi bıraktı. Ne eğitimde ne istihdamda olan ev genci sayımız 5,3 milyona ulaştı. Dört gençten bir tanesinin eğitimi de yok, işi de yok, hayali de yok, geleceği de yok. Beyin göçü oranı %20 seviyesine ulaştı.
Ahlaki ve manevi temelleri zayıf eğitim sistemi yüzünden okullarda şiddet oranları, akran zorbalığı ve uyuşturucu kullanımı yaygınlaştı.
Atanmayan öğretmenlerimizin sayısı 600.000’e ulaştı. Senede 25.000 atamayla bu iş çözülmez, bu feryat dinmez.
Özel okullarda çalışan 180.000 öğretmenimizin hali içler acısı. Taban maaş yok. Mesai mefhumu yok. İş güvencesi yok. Yok yok yok.
Deneme-yanılma tahtası gibi sürekli değişen eğitim sistemine ayak uydurmaya çalışan cüzdanları küçük ama yürekleri büyük kahramanlarımız, öğretmenlerimiz mutsuz.
Akademisyenlerimiz de mutsuz. Nasıl mutlu olsunlar? Maaşları ya yoksulluk sınırının altında ya da yoksulluk sınırının biraz üzerinde.
2023 yılında 100 bin, 2024 yılında 64 bin, 2025 yılında 41 bin öğrencimiz YKS sınavlarından sıfır çekti. 2023’te 200 bin, 2024’te 180 bin, 2025’te 160 bin öğrencimiz LGS sınavlarından sıfır çekti. Böyle eğitim sistemi mi olur Allah aşkına? Biz geleceğiz ve eğitimi ayağa kaldıracağız Allah’ın izniyle.
Veliler mutsuz, öğrenciler mutsuz, öğretmenler mutsuz, akademisyenler mutsuz. Sistem çalışmıyor, okullar bakımsız. Bu perişanlık hali içerisinde halinden vaktinden memnun olan tek kişi Sayın Millî Eğitim Bakanı’nın kendisi.
Ya hukuk ve adalet? Adalete güven tüm zamanların en dibine gelmiş durumda. Sarayları görkemli ama terazisi şaşmış bir adalet sistemi. Daha doğrusu bir adaletsizlik sistemi. Güçlü olan, iktidara yakın olan tutuksuz yargılanıyor. İddianamesi hızlı bir şekilde hazırlanıyor. En sonunda da beraat alıyor veya takipsizlik alıyor. Güçlü olmayan, iktidara yakın olmayan tutuklu yargılanıyor. Yıllarca perişan oluyor. En sonunda hukuksuz ve delilsiz de olsa ceza alıyor. Yapanın yanına kâr kalıyor. Güçlüyse, haksız haklı duruma geçiyor. Zayıfsa, haklı haksız duruma geçiyor. Hakkı üstün tutan değil, kuvveti üstün tutan bir yargı sistemi var. Adalete güven dibe vurmuş durumda. Türkiye’de adalete güven oranı %33, OECD ülkelerinin ortalaması %56 seviyesinde.
Bununla da bitmiyor. İktidara ayrı hukuk, muhalefete ayrı hukuk uygulanıyor. Yargı yürütmenin elinde; kim muhalifse, kimi kendine rakip görmüşse onu sindirebildiği, onu içeride tutabildiği bir oyuncak, bir aparat haline gelmiş. Tekrar söylüyorum: Geciken adalet, adalet değildir. Hz. Ali (ra)’nin dilinden söylüyorum: “Devletin dini adalettir”. Hz. Ömer (ra)’in dilinden söylüyorum: “Adalet, mülkün temelidir”. Buradaki mülkten kasıt devlettir. Adalet varsa devlet var. Adalet yoksa devletin temelleri sarsılmış demektir.
Biz Yeniden Refah Partisi olarak buradayız. Millî Görüş kadroları olarak buradayız. Adalet için biz varız. Yargıda adalet için biz varız. Adil Düzen için biz varız. Biz geleceğiz ve bütün bu adaletsizlikleri çözeceğiz inşaallah.
Eğitimde, kültürde ve ailede bizzat Sayın Cumhurbaşkanının da kabul ve ikrar ettiği başarısızlık; manevi yozlaşma ve ahlaki erozyon olarak yansıdı. Bebekleri öldüren doktorlar, yeni doğan çeteleri, hastasına eziyet eden, eziyet ederken videosunu çeken yoğun bakım hemşireleri, rüşvet alan yargı personelleri ve yolsuzluk yapan bürokratlar ve daha niceleri.
Ahlaki ve manevi yozlaşma cezaevlerinin kapasitesine de yansıdı. 304 bin kapasite var. 420 bin tutuklu ve hükümlü var. Bu 420 binin üçte biri uyuşturucuyla ilgili suçlardan dolayı içeride. Neler oluyor bize? Nereye gidiyor Türkiye? Ne olacak bu gidişin sonu?
Uyuşturucu kullanma ve bulundurma suçları bir senede %33 artıyor. Uyuşturucu ticareti suçları bir senede %21 artıyor. Aile mahkemelerinde dava sayıları 10 yılda iki misli artmış. Yıllar sonra ilk defa boşanma sayıları, evlenme sayılarının yarısına ulaşmış. Aile yapımız temellerinden sarsılıyor.
Peki ya dış politika? Yıllarca “Amerika stratejik ortağımız, dostumuz” dediler. En sonunda CAATSA yaptırımlarına takıldık. F-35 projesinden atıldık. Paramızı verdik, uçaklarımızı alamadık. F-16’ların modernizasyonu senatoya takıldı. KAAN uçağının motoru senatoya takıldı. Bu nasıl dostluk, nasıl stratejik ortaklık Allah aşkına? Erbakan Hocamız ne diyordu? “Domuzdan post, Amerika’dan dost olmaz” diyordu.
23 senedir Avrupa Birliği’ni sayıklayan bir dış politika. Geldiğimiz noktada Avrupa Birliği üyelik süreci de dondurulmuş durumda. Ne öğrencilerimiz, ne gençlerimiz, ne sanayicilerimiz Avrupa’dan vize alabiliyor. Koca bir ülke ve milyonlar vize kapılarında bekletiliyor.
23 sene boyunca “Amerika” demekten, “Avrupa Birliği” demekten İslam Birliği hedefini unuttular. D-60 yolunda herhangi bir adım atmadılar.
Kıbrıs Davamız konusunda Annan masallarına inandılar. Bir gece federasyoncu oldular. Kıbrıs Türk tarafına “Rumlarla birlikte olun” diye baskı yaptılar. Yıllar sonra zor da olsa doğruyu buldular. Kıbrıs’taki Türk Cumhuriyetimize sahip çıktılar. Geç de olsa iki devletli çözümde karar kıldılar.
Bu mu sizin istikrarlı dış politikanız? Bu mu sizin şahsiyetli duruşunuz? Bu mu sizin bölgesel güç olan dış politikanız?
Ve Gazze, mazlum Gazze… Milyonlar katledilirken, kadınlar, bebekler, yaşlılar öldürülürken, dünyanın gözü önünde insanlık ölürken siz bol bol hamaset yaptınız. Kınadınız, lanetlediniz ama somut bir adım atmadınız. Kürecik Üssü’nü kapatmadınız. İncirlik Üssü’nü kapatmadınız. Ticareti kesmekte bile tereddüt ettiniz. İsrail’e petrol ulaştıran boru hatlarının vanalarını kapatmadınız. Gazze ile ilgili olarak lafta kaldınız, edebiyatta kaldınız, hamasette kaldınız, sınıfta kaldınız!
Gazze olayları karşısında her zaman söylediğimiz gibi “kuvvet ve kudret sahibi Amerika ve İsrail değil Cenab-ı Allah’tır” diyen Erbakan Hocamızın duruşunu sergileyemediniz.
Ama biz size söz veriyoruz: Türkiye’yi yeniden saygın, ilkeli, güven veren bir dış politikaya kavuşturacağız.
Şahsiyetli bir dış politika!
D-8’i canlandıran, D-60 hedefine adım adım yürüyen bir dış politika. Kıbrıs’ta kardeşlerimizi savunan, Doğu Türkistan’da haklarımızı koruyan, Keşmir, Arakan, Gazze ve Doğu Türkistan’da mutlaka mazlumların yanında duran, komşularıyla barışık olan bir dış politika.
Dünyada saygınlık kazanan, sözüne güven duyulan bir Türkiye. Bağımsız, eğilip bükülmeyen, şahsiyetli, Erbakanca bir dış politikayı hayata geçireceğiz inşaallah.
Aynen millî şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un İstiklâl Marşımızda ifade ettiği gibi:
Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim; bendimi çiğner, aşarım;
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.
Garb’ın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar;
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir îmânı boğar,
"Medeniyet!" dediğin tek dişi kalmış canavar?
Aziz Milletimiz, Kıymetli Dava Arkadaşlarım,
Ülkemiz için, bugünümüz için, yarınlarımız için, hakkımız olanı almak için Yeniden Refah Partimizin öncülüğünde bir araya gelmenin ve toplanmanın zamanıdır.
Bu bir araya geliş hak, adalet ve liyakat temellidir.
Ahlak ve maneviyat temellidir.
Sevgi, saygı ve kardeşlik temellidir.
Türküyle, Kürdüyle, Alevisiyle, Sünnisiyle, kadınıyla, erkeğiyle, genciyle, yaşlısıyla, emekli, memur, işçi, esnaf, çiftçisiyle, her kesimden insanıyla bu güçlü ve sarsılmaz birlikteliğin Türk siyasetindeki toplanma alanı bundan böyle Yeniden Refah Partisi’dir.
Bu birlikteliğe ülkesinin bölünmez bütünlüğünü savunan, milletinin derdiyle hemhal olan, ülkesine hizmet aşkıyla yanıp tutuşan, iki kutuplu siyasetin vesayetinden bunalmış, üçüncü bir alternatif yol arayan bütün siyasi partiler de davetlidir.
Yeni bir Türkiye’yi kurmak, yeniden Büyük Türkiye’yi kurmak, yaşanabilir bir Türkiye’yi kurmak, adil bir dünyayı kurmak için bir araya gelenlerin toplanacağı siyasi merkez Yeniden Refah Partisi olacaktır.
Bugün buradan ilan ediyorum!
Bundan sonraki mücadele; adaleti, kendi siyasi çıkarları için istismar edenler ile eşit yurttaşlık ve hukukun üstünlüğü ilkesine sadık kalan Yeniden Refah kadroları arasında olacaktır!
Teraziyi büktüler, güçlüyü haklı saydılar, mazlumu unuttular. Böyle adalet olmaz!
İş başa düştü!
Söz veriyoruz! Milletimizle birlikte ele vererek güçlünün haklı sayıldığı değil, haklının güçlü kılındığı bir adalet sistemini hayata geçireceğiz.
Bugün buradan ilan ediyorum!
Bundan sonraki mücadele; kalkınma vaadiyle yola çıkıp eş dost ve akrabalarını kalkındıranlar ile güçlü, süratli, yaygın kalkınma, adil bölüşüm, yüksek teknoloji hamlesi ve ağır sanayi hamlesini savunan Yeniden Refah kadroları arasında olacaktır!
“Kalkınma” dediler, KİT’leri rantiyeye peşkeş çektiler. Böyle kalkınma olmaz!
İş başa düştü!
“Kalkınma” dediler, yandaş müteahhitleri zengin ettiler. Böyle kalkınma olmaz!
İş başa düştü!
“İtibardan tasarruf olmaz” dediler, israfı büyüttüler. Böyle kalkınma olmaz!
İş başa düştü!
Söz veriyoruz! Erbakan Hocamızın başlattığı kalkınma hamlesini büyüteceğiz. Türkiye’nin her yanına iş, aş, üretim ve istihdam sağlayacak yatırımları gerçekleştireceğiz. İhracatta yüksek teknoloji ürünlerinin payını arttıracağız. Yeniden Büyük Türkiye’yi, Yeniden Refah’ın öncülüğünde kuracağız.
Bugün buradan ilan ediyorum!
Bundan sonraki mücadele; torpil, adam kayırma, nepotizm ve yandaşlığı esas alanlar ile emaneti ehline vermeyi ve adaletle hükmetmeyi esas alan Yeniden Refah kadroları arasında olacaktır!
Adam kayırmayı, torpili had safhaya çıkardılar. Ehliyet ve liyakati unuttular. Böyle yönetim olmaz!
İş başa düştü!
Gençler kendi ülkesinden umudunu kesti. Hayaller yarına, umutlar yurt dışına kaldı.
İş başa düştü!
Gençler! Size buradan, Yeniden Refah Partisi olarak söz veriyoruz: Ankara’da dayısı olanın değil liyakati olanın kamuda istihdam edilmesini sağlayacağız. Bir siyasi partiye mensubiyetin değil, hak edenin güçlü olduğu bir atama sistemini hayata geçireceğiz.
Bundan sonraki mücadele; gençleri ahlaki ve manevi erozyon batağına terk eden anlayış ile onları güvenli bir aile, okul ve toplum ortamına kavuşturacak olan Yeniden Refah kadroları arasında olacaktır.
Gençliği ahlak ve maneviyattan kopardılar. Umutlarını çaldılar.
İş başa düştü!
Gençliği ilimle, bilimle değil bağımlılıkla tanıştırdılar.
İş başa düştü!
Kötü örnekleri, sosyal medya fenomenlerini rol model yaptılar. Gerçek kahramanları unutturdular.
İş başa düştü!
Anneler, babalar, buradan sizlere söz veriyoruz: Evlatlarımızı kötü alışkanlıklardan, uyuşturucu çetelerinden, bahis baronlarından, akran zorbalığından biz kurtaracağız. Sineklerle mücadeleyle uğraşmayacağız. Bataklığı kurutacağız. Mücadelemiz; torbacılarla ve maşalarla değil, baronlarla olacak. Çünkü biz siyaseti makam ve rakam için değil Allah rızası için yapan Millî Görüş kadrolarıyız.
Bundan sonraki mücadele; eğitimi sayısal verilerden ibaret sayan, gençliği bir istatistik olarak gören ruhsuz anlayış ile gençliği ahlakla, faziletle ve bilgiyle donatarak milletin geleceğinin merkezine yerleştirecek olan Yeniden Refah kadroları arasında olacaktır.
“Meslek lisesi, memleket meselesi” dediler, mesleki eğitimi ihmal ettiler. Böyle eğitim olmaz!
İş başa düştü!
Eğitimi sınavlara hapsettiler, ahlak ve maneviyatı veremediler. Böyle eğitim olmaz!
İş başa düştü!
Bir nesli yetiştiremediler, birçok nesli kaybettiler. Böyle eğitim olmaz.
İş başa düştü!
Gençler sizlere söz veriyoruz. Sizleri diplomasız işsiz olmaktan, ev genci olmaktan biz kurtaracağız. Eğitimden aile kurmaya kadar bütün süreçlerde yanınızda olacağız, destekçiniz olacağız. Sizlere hem bilimsel kalitesi yüksek hem de ahlaki ve manevi kalitesi yüksek bir eğitim vereceğiz.
Bundan sonraki mücadele; yoksulluğu ortadan kaldırma iddiasıyla iktidara gelip uyguladığı politikalarla yoksulu daha da yoksul yapanlar ile ülkemizi bolluk, bereket ve refaha ulaştıracak olan Yeniden Refah kadroları arasında olacaktır.
87 milyon vatandaşımızı 600 milyar dolar dış borç batağına soktular.
İş başa düştü!
Her yeni doğanı 250.000 lira borçla hayata başlattılar.
İş başa düştü!
En değerli kamu kuruluşlarını, devlet arazilerini satıp yok ettiler.
İş başa düştü!
İhalelere fesat, helale haram karıştırdılar.
İş başa düştü!
Türkiye’yi Cumhuriyet tarihinde görülmemiş bir borç ve faiz sarmalı içine soktular.
İş başa düştü!
Neyimiz varsa Varlık Fonu’na doldurdular. Onu da borçlar karşılığında ipotek ettirdiler.
İş başa düştü!
Söz veriyoruz: Aziz milletimize Millî Görüş Sözü veriyoruz. İktidara gelir gelmez borç, faiz, zam, vergi, beton, çimento ve israf ekonomisi yerine; üretim, istihdam ve ihracat ekonomisine geçeceğiz. Paylaşımda adaleti, yönetimde adaleti, yargıda adaleti tesis edeceğiz.
Bundan sonraki mücadele; tekelleşme yüzünden, üç harfli marketler yüzünden esnafın ve girişimcinin mağduriyetine yol açan anlayış ile esnaf ve KOBİ’lere geniş destekler sunacak olan Yeniden Refah kadroları arasında olacaktır.
Bir düzine holding kazandı, 85 milyon kaybetti. Böyle piyasa olmaz!
İş başa düştü!
Finans baronları büyüdü. Milletin cüzdanı küçüldü. Böyle piyasa olmaz!
İş başa düştü!
Söz veriyoruz: Üretimi arttıracağız. Vatandaşın gelirini arttıracağız. Esnafımıza ve KOBİ’lerimize faizsiz kredilerle en güçlü teşvikleri sağlayacağız.
Bundan sonraki mücadele tarım ve hayvancılığı bitiren anlayış ile tarıma ve hayvancılığa en büyük desteği verecek olan Yeniden Refah kadroları arasında olacaktır.
Tarım ve hayvancılığı bitirdiler. Türkiye’yi tarım ve hayvancılıkta ithalata bağımlı hale getirdiler.
İş başa düştü!
Tarımla geçinen vatandaşlarımıza Millî Görüş Sözü veriyoruz: Taban fiyatlarını yükselterek, girdi maliyetlerini düşürerek, en büyük teşvikleri yaparak tarım ve hayvancılığı yeniden kârlı hale getireceğiz. Çiftçinin ve köylünün yüzünü yine Millî Görüş’le, yine Refah’la güldüreceğiz.
Bundan sonraki mücadele; adil bölüşüm vaadiyle gelip zengini daha zengin, fakiri daha fakir yapanlar ile 1969’dan beri adil bölüşümü, paylaşımda adaleti savunan Millî Görüş kadroları, Yeniden Refah kadroları arasında olacaktır.
Millet açken kendileri tok yattılar. Böyle bölüşüm olmaz!
İş başa düştü!
Bir yanda görkemli saraylar, diğer yanda evini ısıtamayanlar. Böyle bölüşüm olmaz!
İş başa düştü!
Vergiyi yoksul ödedi, rantı zengin yedi. Böyle bölüşüm olmaz!
İş başa düştü!
Baronların sofrası büyüdü, milletin tenceresi küçüldü. Böyle bölüşüm olmaz!
İş başa düştü!
Söz veriyoruz: Gelir ve servet dağılımında adaleti sağlayacağız. Az kazanandan hiç vergi almayacağız. Vergiyi tabana değil tavana yayacağız. Milletin kaynaklarını israfa ve rantiyeye aktaran muslukları kapatacağız. Milletin olanı yalnızca millete vereceğiz.
Bundan sonraki mücadele; 6284 sayılı Kanun gibi Batı’dan ithal yasalara sığınanlar, “kadını koruyacağım” derken aileyi perişan edenler ile yerli ve millî yasalarla hem kadınları hem aileyi hem de çocukları koruyacak olan Yeniden Refah kadroları arasında olacaktır.
Evlilikler azaldı. Boşanmalar arttı. Aileler parçalandı. Çocuklar ortada kaldı.
İş başa düştü!
Söz veriyoruz: İstanbul Sözleşmesi’ni Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde de kaldıracağız. 6284 sayılı Kanun yerine, kadını korurken aileyi de koruyan yerli ve milli bir yasa ihdas edeceğiz. Aileyi de, çocukları da, kadınları da biz koruyacağız.
Bundan sonraki mücadele; küresel dayatmalara boyun eğen odaklar ile milletimizin ve ülkemizin menfaatlerini ön planda tutan Yeniden Refah kadroları arasında olacaktır.
İklim Kanunu, Maden Kanunu gibi Batı’dan ithal küreselcilerin uydurması kanunları kaldırıp atacağız Allah’ın izniyle.
İş başa düştü!
Rezerv alan düzenlemesi gibi adlar altında milletin arazisine çöken anlayışı kaldırıp atacağız.
İş başa düştü!
Toplumsal çöküşün ve ahlaksızlığın en önemli göstergelerinden olan LGBT derneklerine ve faaliyetlerine son vereceğiz.
İş başa düştü!
Bundan sonraki mücadele; dış politikada tutarsız davranan, Amerika ve Avrupa Birliği kapısında beklemeyi dış politika zanneden anlayış ile Yeniden Büyük Türkiye vizyonunu ortaya koyan, şahsiyetli dış politika vizyonunu ortaya koyan Yeniden Refah kadroları arasında olacaktır.
“Dünya 5’ten büyüktür” dediler, bütün bir dünyayı Trump’a teslim ettiler. Böyle diplomasi olmaz!
İş başa düştü!
“Değerli yalnızlık” dediler, Gazze’yi yalnızlığa terk ettiler.
İş başa düştü!
Mazlumların umudu olan Türkiye’yi küresel gelişmelere seyirci yaptılar.
İş başa düştü!
“Komşularla sıfır sorun” dediler, bütün komşularla sorunlu hale geldiler. Böyle diplomasi olmaz!
İş başa düştü.
Değerli Kardeşlerim, Aziz Millî Görüşçüler,
Bizim için Kürt sorunu değil terör sorunu vardır.
Kürt kardeşlerimiz bin senelik ayrılmaz parçamız ve kardeşlerimizdir. Bireysel ve toplumsal hak ve özgürlükleri mutlaka güvence altına alacağız. Kürt kardeşlerimizden esirgenen hakları kendilerine biz vereceğiz. Doğu’dan Batı’ya, Kuzey’den Güney’e topyekûn kalkınmayı sağlayacağız. Kardeşlik ve eşit yurttaşlık bilinciyle tek vatan, tek millet, tek bayrak, tek devlet idealimizi güvence altına alacağız.
Erbakan Hocamızın ifadesinde olduğu gibi: “Türk’ü Kürt’ten ayırırsan ortada ne Türk kalır ne de Kürt kalır. Ama Türk ve Kürt bir olursa karşısında ne Amerika durabilir ne İsrail durabilir.”
Bin yıllık kardeşlik hukukumuzu bu şuurla güçlendireceğiz. Birbirimize daha sıkı sarılacağız ve Siyonist fitnenin aramıza nifak tohumları ekmesine izin vermeyeceğiz.
Bundan sonraki mücadele; insanlık Gazze’de soykırıma uğrarken petrol vanalarını bile kapatamayan, ticareti dahi kesmekte tereddüt eden, üsleri, limanları kapatmayan, somut adım atmayan anlayış ile İsrail’e, iktidar olduğu zaman anladığı dilden cevap verecek olan Yeniden Refah kadroları arasında olacaktır.
“Kudüs kırmızı çizgimizdir” dediler. Petrol vanalarını bile kapatmadılar. Ticareti bile kesmekte tereddüt ettiler. Kürecik radar üstünü kapatmadılar. Böyle kırmızı çizgi olmaz! Böyle kardeşlik olmaz!
İş başa düştü!
Söz veriyoruz: Gazze’deki Siyonist soykırıma karşı, Dünya Siyonizmi’ne karşı Kürecik Üssü’nü kapatarak, İncirlik Üssü’nü kapatarak, petrol vanalarını kapatarak, ticareti tam manasıyla keserek etkili ve caydırıcı yöntemlerle mücadele edeceğiz.
Bundan sonraki mücadele; sürekli mağduriyet üreten anlayış ile mağduriyetleri çözmeye söz veren Yeniden Refah kadroları arasında olacaktır.
Mağduriyetleri çözme iddiasıyla geldiler, yeni yeni mağduriyetler icat ettiler. Böyle siyaset olmaz!
İş başa düştü!
Ezilenlerin gözyaşıyla siyaset yaptılar. Gözyaşlarını silmeyi unuttular. Böyle siyaset olmaz!
İş başa düştü!
Söz veriyoruz: Yeniden Refah iktidarında tüm mağduriyetleri çözüme biz kavuşturacağız.
- Ataması yapılmayan öğretmenlerimize kadro sağlayacağız.
- Kadrolu, sözleşmeli ve ücretli öğretmen ayrımını ortadan kaldıracağız.
- Özel okullarda çalışan öğretmenlerimiz için taban maaş uygulamasını hayata geçireceğiz.
- Kamu çalışanlarına verilip de tutulmayan ek gösterge sözlerinin gereğini yerine getireceğiz.
- Taşeronda çalışanları kadro güvencesine alacağız.
- Emeklilikte kademe adaletsizliğini ortadan kaldıracağız.
- Süresiz nafaka uygulamasına son verip mağdur olan eşi Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın güvencesine alacağız.
- Emniyet güçlerimizin, askerî personelimizin, güvenlik korucularımızın maaş ve özlük haklarını iyileştireceğiz.
- Staj ve çıraklığı sigorta başlangıcı sayacağız.
- Aylık bağlama oranlarını düzenleyerek emeklilerimizi insanca yaşam standartlarına kavuşturacağız.
- Fahri Kur’an kursu öğreticilerine kadro güvencesi sağlayacağız.
- Akademisyenlerimizin akademik zam, norm kadro ve sözleşmeli kadro mağduriyetlerini gidereceğiz.
- Kamu mühendislerimizin maaş ve özlük haklarını olması gereken seviyeye çıkaracağız.
- Adil yargılama ve mahkeme kararlarının uygulanmasını bekleyen KHK’lıların mağduriyetlerini ortadan kaldıracağız.
- Yapı kayıt mağdurlarının mağduriyetlerini biz çözeceğiz.
- Engelli istihdam oranını ve engelli maaşlarını olması gereken seviyeye getireceğiz.
- Cenab-ı Allah’ın izniyle Yeniden Refah iktidarında tüm bu mağduriyetlere son noktayı biz koyacağız.
İş başa düştü!
Şimdi sözlerimizin son bölümüne geldiğimizde aziz milletimize buradan, Ankara’dan sesleniyoruz. On binlerce Millî Görüşçü olarak sesleniyoruz:
Aziz milletimize Millî Görüş Sözü veriyoruz. Bütün bu vaatlerimizi Yeniden Refah iktidarında birer birer hayata geçireceğiz. Bu sözümüze Millî Görüş’ün 50 senelik efsane hizmetlerini teminat gösteriyoruz.
Aziz milletimize söz veriyoruz: Türkiye’yi yeniden yaşanabilir bir Türkiye yapacağız. Yeniden Büyük Türkiye yapacağız. Yeniden iş, aş, bolluk ve bereket olan bir Türkiye haline getireceğiz. Bu sözümüze Millî Görüş’ün başlattığı ağır sanayi hamlesini teminat gösteriyoruz.
Söz veriyoruz: Bu sözlerimize Millî Görüş’ün Kıbrıs Barış Harekâtı ile tarihe attığı o imzayı kefil gösteriyoruz.
Söz veriyoruz: Bu sözlerimize Millî Görüş’ün İncirlik Üssü’nü kapatan ve aynı zamanda Çekiç Güç’ü kovan cesaretini teminat gösteriyoruz.
Söz veriyoruz: İktidara geldiğimizde sizlere efendi değil hizmetkâr olacağız. Bu sözümüze Erbakan Hocamızın ve yol arkadaşlarının millete hizmet yolunda ödemiş olduğu ağır bedelleri teminat gösteriyoruz.
Ve şimdi de Millî Görüş’ün emektarlarına, emanetin sahibi olan kıymetli teşkilatlarımıza sesleniyorum:
Sizlere, milletimizin dertlerini ve sıkıntılarını emanet ediyorum.
Sizlere, Erbakan Hocamızın ortaya koyduğu Millî Görüş hedeflerini emanet ediyorum.
Sizlere, bu necip milletin izzetli ve onurlu bir yaşam sürme hakkını ve mücadelesini emanet ediyorum.
Sizlere, Erbakan Hocamızın anlatırken gözyaşlarını tutamadığı o küçük kız çocuğunun umutlarını emanet ediyorum.
Türkiye’nin her köşesinde sokak sokak, ev ev, kapı kapı dolaşıp Millî Görüş’ü anlatacağız. Milletimizin, İslam âleminin ve bütün insanlığın kurtuluşunun ancak Millî Görüş’le olabileceğini anlatacağız.
Kıymetli Teşkilatlarımız, Kadın Kollarımız, Gençlik Kollarımız, Ak Saçlılarımız, Aksakallılarımız…
Sizlere merhum Fehim Adak ağabeyimizin devlet imkânlarını kullanırken gösterdiği o asil duruşu emanet ediyorum.
Sizlere merhum Ahmet Tekdal ağabeyimizin şartlar ne olursa olsun haktan ve hakikatten yana duruşunu emanet ediyorum.
Sizlere merhum Süleyman Arif Emre ağabeyimizin davasına olan aşkını ifade ettiği şu mısralarla seslenmek istiyorum:
“Bir noktada sükût eden sır gibi
Saniyede gizlenen asır gibi
Kalbimdesin.
Sevdalar söndürmeyen âh gibi
Izdırâbı kuşatan sabah gibi
Kalbimdesin.
Karanlıkta dahi görünen göz gibi
Ölsem bile dönmediğim söz gibi
Kalbimdesin.
Gecelere gündüzlere eş gibi
Ebediyyen sönmeyen güneş gibi
Kalbimdesin.”
Sizlere Şehit Adnan Demirtürk ağabeyimizin “geriye dönüş yok, yılmaz, yorulmaz bir azimle çalışmaya devam edeceğiz” diyerek ortaya koyduğu mücadele azmini emanet ediyorum.
Sizlere Şehit Mehmet Bedri İncetahtacı ağabeyimizin “ölümü öldüren teslimiyetini” emanet ediyorum.
Sizlere Hatice Nermin Erbakan annemizin dava şuurunu ve sabrını emanet ediyorum.
Sizlere merhum Erbakan Hocamızın “malıyla ve canıyla cihat eden bir Müslüman olarak anılmak isterim” diyerek ortaya koyduğu dava şuurunu emanet ediyorum.
Sizlere merhum Erbakan Hocamızın giydiği ve hepimize giydirdiği o şerefli Millî Görüş gömleğini emanet ediyorum.
Bu emanetlere sahip olarak gece gündüz canla başla çalışacağız.
Milletimize verdiğimiz sözlerimizi ve o sözler için gösterdiğimiz teminatlarımızı, kefaletlerimizi daima aklımızda ve yüreğimizde taşıyacağız.
Ve bu uğurda Türkiye’nin çözülemeyecek hiçbir sorununun olmadığı bilinciyle iman, azim ve aşkla çalışacağız.
Şimdi sözlerimi noktalarken sizlere soruyorum:
Bu meşakkatli yolculukta gecenizi gündüzünüze katarak canla başla çalışmaya var mısınız?
Var mısınız?
Her zaman ve her şart altında benimle birlikte Millî Görüş yolunda yol almaya hazır mısınız?
Hazır mısınız?
Öyleyse sizleri manevi kılıçlarımızı çekerek Millî Görüş Yeminini, Erbakan Hocamızın yeminini yapmaya davet ediyorum. Ama öyle bir yemin yapacağız ki sadece Ankara değil, sadece Türkiye değil, bütün İslam âlemi ve insanlık da sesimizi duyacak.
Buyurun başlıyoruz:
Milletimizin refahı, saadeti ve selameti için…
Yeniden Refah Partimizin en büyük zaferleri için…
Yaşanabilir bir Türkiye için…
Yeniden Büyük Türkiye için…
Yeni bir dünyanın kurulması için…
Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da canla başla çalışacağıma söz veriyorum.
Allah sizlerden razı olsun.
Zafer inananlarındır ve zafer yakındır.
Kongremiz hayırlı olsun.
Gazamız mübarek olsun.
Allah’a emanet olun.
Sağ olun, var olun.
Dr. Fatih ERBAKAN
Yeniden Refah Partisi
Genel Başkanı
İstanbul Milletvekili
