GENEL BAŞKANIMIZ DR. FATİH ERBAKAN 'DÖVİZE ENDEKSLİ MEVDUAT' DÜZENLEMESİNE SERT ÇIKTI: BU YAPILAN SINIRSIZ FAİZ ORANLI ÖRTÜLÜ FAİZ ARTIŞIDIR!

GENEL BAŞKANIMIZ DR. FATİH ERBAKAN 'DÖVİZE ENDEKSLİ MEVDUAT' DÜZENLEMESİNE SERT ÇIKTI:

BU YAPILAN SINIRSIZ FAİZ ORANLI ÖRTÜLÜ FAİZ ARTIŞIDIR!

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, 'Dövize endeksli mevduat' düzenlemesini sert bir şekilde eleştirerek "Açıklanan sistem, Türk Lirası cinsinden mevduatlar için örtülü bir faiz artışıdır. Hem de bu yeni faiz oranı döviz kuruna endeksli, sınırsız bir faiz oranıdır.' dedi.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, genel merkezimizde düzenlediği haftalık olağan basın toplantısında konuştu.

 

'AK Parti hükümetleri faiz ödeme şampiyonudur'

Gündemin en önemli konusu olan 'Kur Korumalı Vadeli TL' politikasına tepki gösteren Genel Başkanımız, şu ifadeleri kullandı:

 

"Ak Parti hükümetleri tüm uyarılara rağmen ısrarla uyguladığı 'yüksek faiz, düşük kur' politikasıyla 19 yılda 520 milyar dolar kamu kaynağını faize aktararak Cumhuriyet tarihinde 'faiz ödeme şampiyonu' olmuştur. 19 yılda toplanan toplam verginin yüzde 20’si doğrudan faiz lobisine gitmiştir. İş işten geçtikten sonra, milletin ekonomik problemleri işsizlik ve ağır geçim sıkıntısına dönüştükten yani bıçak kemiğe dayandıktan sonra, neredeyse 20 yılın sonunda hatasını kabul eden Ak Parti, “milleti faize ezdirmem” sloganıyla yıllarca kaynak aktardığı, ne istedilerse fazlasıyla gözü kapalı şekilde verdiği faiz lobisine savaş açarak, düşük faiz uygulamasına geçmeye karar vermiştir. Neredeyse 20 sene sonra akla gelen “Nas” hususu nedeniyle faizlerin düşürülmek istenmesi doğal olarak döviz kurlarında patlamaya yol açtı.  Pek belli etmek istemese de yüksek kurlardan ve bunun ekonomiye etkisinden iyice bunalan Hükümet,  bankalardaki  yüzde 65’ten fazlası döviz cinsinden olan mevduatların TL’ye dönüşü ve böylece kurların aşağı çekilmesi için bir uygulama başlattı."

 

'Bu sistem sınırsız faiz oranlı örtülü faiz  sistemidir'

'Sayın Cumhurbaşkanı yaptığı bu açıklama ile, aslında faiz artırımına gidileceğini ilan etmiştir! Açıklanan sistem, Türk Lirası cinsinden mevduatlar için örtülü bir faiz artışıdır. Hem de bu yeni faiz oranı döviz kuruna endeksli, sınırsız bir faiz oranıdır.' diyen Genel Başkanımız Erbakan,  "Bu uygulamanın kısa vadede dövizi aşağı çeken etkisi görülse bile,  orta ve uzun vadede yapısal problemlerimiz nedeniyle, üretmediğimiz için, yeterli düzeyde ihracat yapmadığımız için döviz tekrar yükselmeye devam edecektir. Zaten kısa vadede dahi döviz kurunun istenen oranda düşmediği de görüldü." ifadelerini kullandı.  

 

'Garibanın vergisi zenginin malına nema olacak'

Genel Başkanımız açıklanan bu sistem ile milyonlarca vatandaştan toplanacak vergilerin hazineden imtiyazlılara aktarılması manasına geldğini belirterek şöyle devam etti:  "Türk Lirası mevduatlara faiz getirisinin üzerinde, döviz kuru artışı kadar ilave ödemenin Hazine tarafından yapılacak olması demek,  yüksek birikime sahip yüzde 1’lik kısmına kalan %99’luk fakir ve gariban halktan toplanan vergilerle imtiyazlılara milyarlarca lira ödeme yapılması demek faiz geliri neması manasını taşımaktadır. Nasıl ki yaptırdıkları köprü-otoyol-havaalanlarından geçmeyen vatandaş da Hazine üzerinden geçiş ücretini ödüyorsa, bu uygulamayla bankada mevduatı olmayan vatandaş da mevduatı olanın kur farkı kazancının ödemesini yapmış olacak."  

 

Merkez Bankası 24 saat içinde 7 milyar dolar bozdurdu

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan sistemin işlediğini göstermek için Merkez Bankası'nın açıklamadan sonraki 24 saat içinde 7 milyar dolar bozdurduğunu ortaya çıktığını söyledi:

 

"Bir de dün ortaya çıkan bir gerçek de Sayın Cumhurbaşkanı'nın açıklama yaptığı andan itibaren Merkez Bankası'nın bir 7 milyar dolar daha döviz mevduatının TL'ye döndüğüdür. Bunun da sebebi bakın açıklama etkili oldu döviz aşağı gidiyor demek için yapıldığı gerçektir.  Bu uygulama eğer beklenen sonucu vermez ve döviz artmaya devam ederse, zaten çok yüksek olan enflasyonu da daha da artıracaktır.  Çünkü bu ilave ödemeler Hazine’de yeterli miktarda kaynak olmaması nedeniyle, yüksek miktarda Türk Lirası basılarak karşılanacak, bu da enflasyonu artırıcı etki yapacaktır."

 

İktidar 6 ay içinde erken seçime gidebilir

Bu hamlelerin erken seçime yönelik hamleler olduğu konusunda ciddi şüphelerinin olduğunu ifade eden Genel Başkanımız, "Asıl yapısal sorunlar çözülmeden yani üretmeden ihracat yapmadan dış ticaret açığımızı kapatmadan bu gibi palyatif çözümlerin sonuca ulaşması mümkün değildir. Biz de bu hamlelerin bir erken seçim hazırlığı olduğuna dair şüphe duyuyoruz. Yani bir 6 ay bize nefes aldırırsa bu uygulama ilkbahar gibi haziran gibi erken seçim yaparız diye düşünüyor olabilir iktidar" şeklinde konuştu.

 

Bu politikalar Faiz lobisine kazandırıyor

 

İktidarın faiz indirme politikalarının da işe yaramadığının ortaya çıktığını vurgulayan Genel Başkanımız Erbakan,  "İktidar, 'faiz lobisiyle savaşıyoruz' derken, aslında 20 seneden beri olduğu gibi şu anda da faiz lobisine fayda sağlamaktadır maalesef. Şöyle ki Ak Parti iktidarı bir süredir  Merkez Bankası üzerinde tahakküm kurarak politika faizini indirmeyi tercih etmektedir. Ak Parti iktidarının “yeni ekonomi politikasına” bağlı olarak merkez bankası üzerinde kurulan baskı sonucunda faizler Para Politikası Kurulu’nun 16 Aralık tarihli son toplantısında  %14'e kadar indirildi. Fakat Sn. Cumhurbaşkanı'nın verdiği talimatla bu faiz indirim kararları Ak Parti iktidarının iddia ettiği sonucu vermemiştir. Piyasa faizleri düşmek bir yana artmaya başlamıştır... Merkez Bankası ve Bankalar Birliği verilerine göre;  10 Aralık haftasında TL mevduat faizi bir önceki haftaya göre 2,1 puan artışla yıllık yüzde 15,20 olurken,  TL ticari kredilerin faiz oranı ise bir önceki haftaya göre 1,6 puan artışla yıllık yüzde 19,63 oldu.  Konut kredi faizleri 1,4 puan artışla yüzde 17,17’ye,  taşıt kredisi faizi yüzde 24,24’e,  bireysel ihtiyaç-tüketici kredisi faizleri yıllık 25,26’ya yükseldi. Faiz indirim kararlarıyla beraber, devlet borçlanma faizleri de 7 aydır neredeyse sabit bulunduğu %19 seviyesinden, 7 Aralık 2021 tarihi itibariyle %22,7 seviyesine kadar çıkmıştır… Dolayısıyla hem faizler artmış, hem de döviz kurları artmış durumdadır. Aynen geçen sene Merkez Bankası’nın dövizlerinin satılıp döviz rezervi eksiye düşürüldüğü halde döviz kurlarının düşmeyip, aksine daha da artmasında olduğu gibi. O zaman da hem rezervimiz elimizden gitmiş, hem de döviz kurları artmaya devam etmişti. Bu arada  “Rantiyeciler” MB’dan %14 faizle parayı alıp götürüp Hazine’ye %22,7 faizle satmaktadır. Oturdukları yerden devletin parasıyla %9’a yakın kar etmektedir."

 

 

Genel Başkanımız kurtuluş reçetesini sıraladı

Yeniden Refah olarak AK Parti iktidarına acilen bu hatasından dönmesi çağrısında bulunan Genel Başkanımız, bu girdaptan kurtuluş reçetesini şöyle açıkladı: 

 

Sadece Merkez Bankası ve politika faizi üzerine inşa edilmiş zorlama bir yöntem yerine, faize kaynak aktarılmasını önlemek için borç-faiz ekonomisi modelinden bir an evvel vazgeçmelidir. Bunun ilk adımı olarak; derhal yıllardır uyguladığı hatalı “borçlanma politikasını” değiştirerek, merkezi ve mahalli yönetimler için “denk bütçe zorunluluğu” getirilmelidir.

 

  • Sürekli olarak “dış borç arayışı” yerine, milli kaynak üretmeye odaklanmalı, yatırımlar ve gerekli harcamalar dış borçlarla değil milli kaynaklarla finanse edilmelidir.

 

  • Yap-İşlet-Devret modeli ile imtiyazlı holdinglere milyarlarca lira aktarılmasına derhal son verilmelidir.

 

  • Bir an evvel üretim ve ihracatın artırılması için gereken iklimin oluşturulması için gerekli adımları atmalıdır. Başka türlü bu girdaptan kurtulmamız mümkün olmaz.

 

 

 

GENEL BAŞKANIMIZ DR. FATİH ERBAKAN'IN KONUŞMA METNİ

Ak Parti hükümetleri tüm uyarılara rağmen ısrarla uyguladığı “yüksek faiz, düşük kur” politikasıyla 19 yılda 520 milyar $ kamu kaynağını faize aktararak “faiz ödeme şampiyonu” olmuştur.

 

19 yılda toplanan toplam verginin yüzde 20’si doğrudan  faiz lobisine gitmiştir.

 

Hükümet Orta Vadeli Ekonomik Program’da da önümüzdeki üç yılda da 850 milyar TL (yaklaşık 100 milyar dolar) daha faiz ödeyeceğini ilan etmiştir.

 

İş işten geçtikten sonra, milletin ekonomik problemleri işsizlik ve ağır geçim sıkıntısına dönüştükten yani bıçak kemiğe dayandıktan sonra,  neredeyse 20 yılın sonunda hatasını kabul eden Ak Parti, “milleti faize ezdirmem” sloganıyla yıllarca kaynak aktardığı, ne istedilerse fazlasıyla gözü kapalı şekilde verdiği faiz lobisine savaş açarak, düşük faiz uygulamasına geçmeye karar vermiştir.

 

Neredeyse 20 sene sonra akla gelen “Nas” hususu nedeniyle faizlerin düşürülmek istenmesi doğal olarak döviz kurlarında patlamaya yol açtı.

 

àPek belli etmek istemese de yüksek kurlardan ve bunun ekonomiye etkisinden iyice bunalan Hükümet,  bankalardaki  yüzde 65’ten fazlası döviz cinsinden olan mevduatların TL’ye dönüşü ve böylece kurların aşağı çekilmesi için bir uygulama başlattı.

 

Sn. Cumhurbaşkanı yaptığı bu açıklama ile, aslında faiz artırımına gidileceğini ilan etmiş oldu…!!

 

Açıklanan sistem, Türk Lirası cinsinden mevduatlar için örtülü bir faiz artışıdır.  Hem de bu yeni faiz oranı döviz kuruna endeksli, sınırsız bir faiz oranıdır.

 

àBu uygulamanın kısa vadede dövizi aşağı çeken etkisi görülse bile,  orta ve uzun vadede yapısal problemlerimiz nedeniyle, üretmediğimiz, yeterli düzeyde ihracat yapmadığımız için meydana gelen yüksek miktardaki dış ticaret açığımızı finanse etmek için, dış borç geri ödemelerimizi finanse edebilmek için yüksek döviz talebimiz devam edecek ve bu nedenle de döviz tekrar yükselmeye devam edecektir.

 

Zaten kısa vadede dahi döviz kurunun istenen oranda düşmediği de görüldü.  (USD 11,5,  Euro 13)

 

àAyrıca Türk Lirası mevduatlara faiz getirisinin üzerinde, döviz kuru artışı kadar ilave ödemenin Hazine tarafından yapılacak olması demek, halkın yüksek birikime sahip yüzde 1’lik kısmına %99’dan toplanan vergilerle milyarlarca lira ödeme yapılması manasını taşımaktadır.

 

“Garibanın vergisi, zenginin parasına nema olacak”

 

“Nasıl ki yaptırdıkları köprü-otoyol-havaalanlarından geçmeyen vatandaş da Hazine üzerinden geçiş ücretini ödüyorsa, bu uygulamayla bankada mevduatı olmayan vatandaş da mevduatı olanın kur farkı kazancının ödemesini yapmış olacak.

 

àDiğer önemli bir konu da, Türkiye'deki toplam mevduatın sadece yüzde 60'ı gerçek kişilere, yüzde 40'ı ise şirketlere ve diğer kuruluşlara ait.

Getirilen bu sistem ise sadece gerçek kişilerin mevduatlarını kapsıyor. Sadece bireysel hesabı olanlar “kur korumalı TL hesabı” açabilecek.  Ancak şirketlerin paralarını bu sistemde değerlendirme şansı yok.

Bir de bunun üzerine, ülkemizdeki toplam bireysel banka mevduatlarının yüzde  6-7’lik kısmının 3 ay veya daha uzun vadeli mevduatlar olması gerçeği var. (Bankalardaki bireysel hesapların yüzde 90’dan fazlası vadesiz veya 3 aydan kısa vadeli hesaplardır.)

Yani bu uygulama bankalardaki hesapların yüzde 60’ının yüzde 7’sinin yani toplam mevduatların sadece yüzde 4’ünün TL’ye dönmesini teşvik edebiliyor.

 

“Dolayısıyla açıklanan uygulama, büyük ihtimalle sanıldığı kadar yüksek miktarda dövizin TL’ye dönmesini sağlayamayacaktır.”

(Sn. Cumhurbaşkanı’nın açıklamasından sonra yaşanan düşüşün de, halkın dövizini TL’ye dönmesinden değil, Merkez Bankası’nın 8 milyar dolarlık döviz rezervini bir gecede TL’ye dönmesinden kaynaklandığı ortaya çıktı.)

àBu uygulama eğer beklenen sonucu vermez ve döviz artmaya devam ederse,  zaten çok yüksek olan enflasyonu da daha da artıracaktır.  

Çünkü bu ilave ödemeler Hazine’de yeterli miktarda kaynak olmaması nedeniyle, yüksek miktarda Türk Lirası basılarak karşılanacak, bu da enflasyonu artırıcı etki yapacaktır.

 

…………………………………………………………………..

 

Ak Parti iktidarı bir süredir  Merkez Bankası üzerinde tahakküm kurarak politika faizini indirmeyi tercih etmektedir. Fakat bu yöntemin çalışmadığı, piyasa faizlerinin düşmek bir yana artmaya başladığı net bir şekilde görülmektedir.

 

 

Ak Parti iktidarının “yeni ekonomi politikasına” bağlı olarak merkez bankası üzerinde kurulan baskı sonucunda faizler Para Politikası Kurulu’nun 23 Eylül’deki toplantısında alınan kararla önce %18’e,  21 Ekim toplantısında %16’ya  ve 18 Kasım tarihli toplantısında  %15’e ve en sonunda %14’e  kadar indirildi.

 

Fakat bu faiz indirim kararları Ak Parti iktidarının iddia ettiği sonucu vermemiştir. Piyasa faizleri düşmek bir yana artmaya başlamıştır...

 

Merkez Bankası ve Bankalar Birliği verilerine göre;

10 Aralık haftasında  TL mevduat faizi bir önceki haftaya göre 2,1 puan artışla yıllık yüzde 15,20 olurken,  TL ticari kredilerin faiz oranı ise bir önceki haftaya göre 1,6 puan artışla yıllık yüzde 19,63 oldu.

 

Konut kredi faizleri 1,4 puan artışla yüzde 17,17’ye,  taşıt kredisi faizi yüzde 24,24’e,  bireysel ihtiyaç-tüketici kredisi faizleri yıllık 25,26’ya yükseldi.

 

Faiz indirim kararlarıyla beraber, devlet borçlanma faizleri de 7 aydır neredeyse sabit bulunduğu %19 seviyesinden, 7 Aralık 2021 tarihi itibariyle %22,7 seviyesine kadar çıkmıştır…

 

Dolayısıyla hem faizler artmış, hem de döviz kurları artmış durumdadır…!!

  

 

Aynen geçen sene MB’nın dövizlerinin satılıp döviz rezervi eksiye düşürüldüğü halde döviz kurlarının düşmeyip,  aksine daha da artmasında olduğu gibi.  O zaman da hem rezervimiz elimizden gitmiş, hem de döviz kurları artmaya devam etmişti.

 

Bu arada  “Rantiyeciler”  MB’dan %15 faizle parayı alıp götürüp Hazine’ye %22,7 faizle satmaktadır. (Oturdukları yerden devletin parasıyla %8’e yakın kar etmektedir.)

 

İktidar, “faiz lobisiyle savaşıyoruz” derken, aslında 20 seneden beri olduğu gibi şu anda da faiz lobisine fayda sağlamaktadır maalesef.

……………………………………………………………

 

Ak Parti iktidarı acilen bu hatasından vazgeçmeli, sadece Merkez Bankası ve politika faizi üzerine inşa edilmiş zorlama bir yöntem yerine,  faize kaynak aktarılmasını önlemek için borç-faiz ekonomisi modelinden bir an evvel vazgeçmelidir.

 

-Bunun ilk adımı olarak; derhal yıllardır uyguladığı hatalı “borçlanma politikasını” değiştirerek, merkezi ve mahalli yönetimler için “denk bütçe zorunluluğu”  getirilmelidir.

 

-Sürekli olarak “dış borç arayışı” yerine, milli kaynak üretmeye odaklanmalı, yatırımlar ve gerekli harcamalar dış borçlarla değil milli kaynaklarla finanse edilmelidir.

 

 

-Yap-İşlet-Devret modeli ile imtiyazlı holdinglere milyarlarca lira aktarılmasına derhal son verilmelidir.

 

-Bir an evvel üretim ve ihracatın artırılması için gereken iklimin oluşturulması için gerekli adımları atmalıdır

……………………………………………………………..

2022   ASGARİ ÜCRET

 

Bilindiği üzere 2022 yılı için  “asgari ücret net 4250 TL” olarak açıklandı. Aslında iktidar kendisinden beklenmeyecek düzeyde bir artış gerçekleştirdi.

 

Diğer taraftan, 4 kişilik aile için açlık sınırının 4 bin TL’ye yaklaştığı bir ortamda bu rakam asgari ücretli milyonlara  “aç kalmaktan hallice” bir yaşam vadediyor.

 

Ayrıca “gerçek enflasyon” oranının bğsz. kuruluşlarca “yüzde58” olarak hesaplandığı da dikkate alınırsa, asgari ücrete yapılan yüzde 50’lik artış aslında yeterli değildir.

 

Hazine ve Maliye Bakanı’nın Avrupa ülkelerindeki asgari ücretle bizim asgari ücretimizin seviyesini gıda harcamalarını, enerji giderlerini, ulaşım masrafını hesaba katmadan,  sadece ev kirası üzerinden karşılaştırması, tablonun gerçekte olduğundan farklı şekilde yansıtılmasına yol açmıştır.

 

Özellikle fahiş gıda fiyatları ve gıda enflasyonu nedeniyle, altından kalkılamaz ısınma giderleri nedeniyle asgari ücretlimizin şartları Avrupa ile kıyaslanamayacak düzeyde ağırdır.

 

àSayın bakana hatırlatılması gereken çok önemli bir gerçek de, asgari ücretlimizin saatlik kazancının Avrupa’lı bir asgari ücretliye kıyasla 10’da 1’den daha düşük seviyede olmasıdır.

 

Bizim asgari ücretlimizin “brüt” asgari ücret üzerinden hesaplanan saat başına ücreti 1,12 dolardır. Aynı saatlik ücret Almanya’da 12 euro (13,6 dolar), İngiltere’de 9 sterlin (12 dolar), Fransa’da 10,5 euro (11,9 dolar) seviyesindedir.

 

Yani Avrupa’daki asgari ücretlinin 1 saat çalışarak elde ettiği geliri, bizim asgari ücretlimiz 10 saatten fazla çalışarak elde etmektedir…!!

 

 

àSayın bakanın unutmaması gereken bir diğer husus da, bizim toplam işgücümüz içinde asgari ücretli çalışan oranımızın yaklaşık yüzde 45, bu oranın Fransa’da  yüzde 11, Yunanistan’da yüzde 9, Almanya’da yüzde 6,6, Hollanda’da yüzde 6, Portekiz’de  yüzde 4,4 seviyesinde olduğudur.

 

Yani bizde asgari ücretin düşük olması toplumun çok daha büyük kısmının fakir kalmasına neden oluyor.

 

 

àBu anlattıklarımızı doğrulayan bir veri de, Avrupa Birliği İstatistik Ofisi’nin (Eurostat) 2020 rakamlarıdır.  

 

Bu veriye göre;  kişi başına Gayrisafi Yurt İçi Hasıla (GSYH) bakımından Türkiye’nin Avrupa’nın en fakir 7 ülkesinden bir tanesi olduğunu ortaya koydu.

 

27 AB üyesiyle, 3 Avrupa Serbest Ticaret Birliği (EFTA) ülkesi (İsviçre, İzlanda ve Norveç),   5 tam üyeliğe aday ülke (Türkiye, Kuzey Makedonya, Karadağ, Sırbistan ve Arnavutluk), 1 potansiyel aday ülke (Bosna-Hersek) ile  İngiltere istatistik kapsamında yer alıyor,

 

Ve bu  27’si AB üyesi,  toplam 37 ülke arasında SGP'ye göre kişi başına GSYH endeksi en yüksek ülke 263 ile Lüksemburg, en düşük ülke ise 30 ile Arnavutluk olurken, Türkiye 37 ülke arasında  sondan 7’nci oldu...

………………………………………………………………

 

 

Bu tablodan kurtulmak için, iktidarın “Önce Millet” anlayışı ile hareket ederek, 3 temel harcama kalemini azaltması ve ortadan kaldırması gereklidir;

 

-        Faiz giderleri

-        İmtiyazlı holdinglere kaynak aktarımı

-        İsraf

 

Daha önce de ifade ettiğimiz gibi, merkezi Hükümet, yerel yönetimler ve tüm kamu kurumları için “Denk Bütçe” zorunluluğu getirilmelidir.

Kaynak ihtiyacını borçla değil, milli kaynak paketleri ile karşılaması ve bu kaynakla  üretimin, ihracatın, katma değerli ihracatın artması için gerekli adımları atması gereklidir. 

 

Millet’e vereceği zaman  “elini korkak alıştırmaması” ve dar gelirli milyonların (işçi-memur-emekli-çiftçi-küçük esnaf) refah seviyesini artıracak adımları atması gereklidir.

 

 

 

Yayın Tarihi: 24 Aralık 2021 | Yayın Saati: 19:06:54