GENEL BAŞKAN YARDIMCIMIZ ZAFER EMANETOĞLU'NUN AÇIKLAMASI

FRANSA'NIN İSLÂM DÜŞMANLIĞI VE BOYKOT KARARI

 

Fransa’da bir öğretmenin Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’e (s.a.v.) hakaret maksatlı çizilen karikatürleri öğrencilerine göstermesi ve bundan dolayı Müslüman bir öğrenci tarafından öldürülmesi iddiası sonrası yaşanan gelişmeler, Fransa’nın ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un İslam’a olan düşmanlığının açık ispatlarından biri oldu.

 

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un, Charlie Hebdo dergisindeki bu hakaret çizimlerini kamu binalarına yansıtması tam bir hezeyan halidir. Ne yaptığını bilmeyen, gözü dönmüş, iradesini kaybetmiş bir insanın ruh halini yansıtan bu davranış, tüm İslam Alemi'nden haklı olarak büyük tepkiler aldı ve almaya devam ediyor.

 

Fransa’nın, sömürgeci tarihi köklerinden başlayarak bugüne uzanan İslam düşmanlığı Fransa’yı kimin yönettiğine bakmadan adeta bir devlet politikası haline geldi. Avrupa’da, Almanya’dan sonra en fazla Müslüman nüfusa sahip olan Fransa’da laikliğin bahane edilerek Müslümanlara karşı getirilen yasaklar ve çıkarılan engeller bu menfi devlet politikasının birer belgesi durumunda. Radikal İslam kavramını üreten ve bu kavram üzerine düşmanlıklarının adımlarını inşa eden Fransa’ya karşı İslam dünyasından gelen tepki ise, Fransız mallarını boykot etmek oldu.

 

Boykot adımı ne kadar yayılır ve büyür bilemiyoruz ama daha şimdiden Fransa’yı korkuttuğu aşikar. Fransa ekonomisinin bu boykottan etkilenmesi olasılığının ortaya çıkardığı korkudan dolayı Macron ve diğer Fransız yetkililer, bu boykotun durdurulması çağrısında bulundular. Zira ekonomik boykotun sonuçlarının bir ülke için ne kadar etkili olduğunu biliyorlar. Bu etkiyi anlayabilmemiz için Hindistan’da Mahatma Gandi’nin İngiliz sömürgeciliğine karşı gerçekleştirdiği boykotu ve pasif direnişi bir kez daha okumak gerekiyor

 

Fransız mallarını boykot etme çağrılarından bir tanesini de Cumhurbaşkanımız Sn. Recep Tayyip Erdoğan yaptı. Başta sosyal medyada olmak üzere Sn. Cumhurbaşkanının bu çağrısı karşılık buldu ve boykot sesleri yükseldi.

 

Elbette biz de bu boykot kararını olumlu ve doğru buluyor ve destekliyoruz. Ancak Fransa için olumsuz sonuçlar ortaya çıkarması muhtemel bu boykotu kendimiz için de olumlu sonuçlara evirmemiz gerekiyor. Bunu yapabilmek için de bu boykot çağrısını hamasi bir siyasi söylemden öteye taşımak ve boykot ettiğimiz Fransız mallarının yerine çok daha kalitelisini üretecek bir üretim seferberliği başlatmamız gerekiyor. Bir taraftan boykot çağrısı yapıp diğer taraftan üretemediğimiz ve Fransa’dan almak zorunda kalacağımız ürünlerin varlığı bu boykotu anlamsız kılacaktır.

 

Ülke olarak bugün içerisinde bulunduğumuz ekonomik sıkıntıların en önemli sebebi yıllardır üretime dayalı olmayan bir ekonomi modeliyle yönetiliyor oluşumuzdur. Bu ekonomi modeli yıllık 35 Milyar Dolar Dış Ticaret açığı olarak karşımıza çıkıyor. Üretime dayalı olmayan, borç-faiz-vergi sarmalındaki ekonomi modelinin ortaya çıkardığı sonuç %30’a dayanan genç işsizlik oranı ve 1 Trilyon Dolara dayanan iç ve dış borç stokuyla karşı karşıya kalmak oluyor. Türkiye’nin bu ekonomi modelini Sn. Cumhurbaşkanı 2018 yılında Türkiye Esnaf ve Sanatkarlar Konfedarasyonu Genel Kurulunda “Artık israf ekonomisini bir kenara bırakıyor ve üretim ekonomisine geçiyoruz” diyerek bizzat kendisi dile getirmişti. Şimdi yapılması gereken bugüne kadar gerçekleşmeyen bu sözün gereğini yapmak ve üretime, istihdama dayalı ekonomi modelini hayata geçirmektir.

 

Bu yapılmadığı takdirde Fransız mallarından boşalan raflara çok daha iyi kalitede kendi yerli ve milli ürünlerimizi koyamayız ve bu türden boykot söylemleri hamasetten öteye geçmez.

 

Elbette sadece üretmek yeterli değil, kaliteli ve katma değeri yüksek ürünler üretmemiz gerekiyor. Sadece kaliteli ürünler üretmek de yetmiyor, ürettiğimiz her türlü ürünün uluslararası pazarda hak ettiği değerden alıcı bulmasını sağlayacak ticaret ağını da oluşturmamız gerekiyor.

 

Dünya Ticaret Örgütü’nün bilgi platformu olan trademap.org sitesindeki verilerden bir tane örnek, ürettiğimiz ürünlerin diğer ülkelerin aynı ürünleri karşısındaki değer farklarını görmemiz açısından önemlidir. Türkiye zeytinyağı ihracatında dünyada 6. Sırada. Ancak biz zeytinyağının tonunu 2.700 dolara satarken, İtalya 4.800 dolara satıyor. Türkiye'nin 2018 yılında 1.39 dolar olan birim kg ihracat fiyatı; 2019 sonu itibari ile 1.23 dolara geriledi. Japonya’nın kg ihracat fiyatı 4 dolar, Almanya’nın 3.7 dolar olduğunu göz önüne alırsak bulunduğumuz nokta pek de iç açıcı değil. Bu noktada olmamızın sebebi ilk olarak başta katma değeri yüksek teknolojik ürünlerin üretimi konusundaki yetersizlik, diğer ise başta tarımsal ürünler olmak üzere ürettiğimiz ürünleri gerçek değerinde pazarlayamayışımızdır.

 

Bu acı gerçekler karşımızda dururken, Fransa’yı veya İslam’a düşmanlık yapan, ülkemizin uluslararası hukuktan doğan haklarını gasp etmeye çalışan ülkelerin mallarını boykot etmek, milli duyguları geçici olarak tatmin etmekten başka bir sonuç vermez.

 

 

Zafer Emanetoğlu

Genel Başkan Yardımcısı

 

Yayın Tarihi: 29 Ekim 2020 | Yayın Saati: 14:47:02