GENEL BAŞKAN YARDIMCIMIZ DOĞAN BEKİN'İN AÇIKLAMASI

SURİYE İÇ SAVAŞI ONUNCU YILINDA


Suriye’de mevcut Esed Rejiminin masum sivillere yönelik zulüm politikaları nedeniyle yüzbinlerce kişi yaşamını yitirirken, nüfusun yarısına yakını yokluğa, yoksulluğa ve göçe maruz bırakılmıştır.
Özellikle ABD ve Rusya Federasyonu’nun başını çektiği küresel güç odakları, Suriye’deki insani trajediye son vermek yerine, birçok noktada oluşturdukları alan hâkimiyetleri vasıtasıyla çıkar ve güç mücadelesine hız vererek, ülkeyi kaos ve belirsizlik ortamına sürükleyerek içinden çıkılması güç bir hale sokmuş ve büyük bir açmaza dönüştürmüşlerdir.


Suriye iç savaşının onuncu yılında gelinen noktada, küresel güç odaklarının oluşturduğu SDG gibi bölgesel unsurlar da dikkate alındığında, kısa vadede barış, huzur ve istikrarın yeniden tesis edilip edilemeyeceği birer soru işareti olarak karşımıza çıkmaktadır. Özellikle etnisizm ve sekteryanizm payandasına dayalı hareket alanı bulan yeni güç denge unsurları, alan hâkimiyeti konusunda bölgesel gerilim ve çatışmalara yeni ivme kazandırabilecek potansiyele ulaşmış durumdadır.


ABD tarafından devşirilen ve ana gövdesinin PYD ve YPG’nin oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri(SDG) , ülkedeki güç boşluğu ve zayıf merkezi hükümetin otorite oluşturmadaki yetersizliği nedeniyle Suriye’nin kuzeyindeki birçok bölgede baskın güç haline dönüşmüş ve Suriye’nin can damarını oluşturan kuzey doğudaki petrol bölgelerinde kontrolü sağlamış durumdadır. Bu bölgelerdeki mevcut heterojen demografik yapının değiştirilerek ABD güdümünde oluşturulmaya çalışılan yeni özerk bölgeler Suriye’nin toprak bütünlüğünü tehdit edebilecek ve dolayısıyla ortadan kaldırabilecek bir düzeye gelmiş bulunmaktadır.


Öte yandan Vladimir Putin’in, Batı’nın Rusya’ya yönelik uygulamakta olduğu ekonomik ambargolara rağmen ABD’nin dış politikadaki yanlış yöneliş ve hamlelerinden faydalanarak, Moskova’ya yeniden prestij sağlamaya çalışması ve 1923-1991 yılları arasında SSCB’nin Ortadoğu’da gerçekleştiremediği siyasi hamleyi Suriye’de ödünsüz (quid pro quo) olarak gerçekleştirebilmesi üzerinde durulması gereken bir konu niteliğindedir.


Suriye’de çözümsüzlüğü en iyi çözüm olarak görmeye çalışan ve Türkiye’nin Suriye’deki toprak bütünlüğüne, barışa ve istikrara yönelik stratejisinden hoşnutsuzluk duyan küresel güç odaklarının son dönemlerde Suriye üzerinden Türkiye’ye yönelik suçlayıcı ve imleyici politikaları, her türlü gerçeklilikten ve izahtan varestedir.
Özellikle Suriye iç savaşının üzerinden on yıl geçmesine rağmen hala Suriye’nin geleceğine yönelik denklemlerde küresel güçlerin uygulamaya çalıştıkları tek taraflı çıkar politikaları artık fayda yerine zarar vermeye başlamış durumdadır.


Suriye’de gelişmekte olan sürece bağlı olarak yeni bir ivme kazanan iç savaş, artık salt Suriye’ye değil, bölge ülkelerine ve özellikle Türkiye’ye de zarar verici bir boyuta kavuşmuştur. Suriye’deki mevcut krizin daha da derinleşmesine ve içinden çıkılmaz belirsizlik ve açmazlara neden olan Pax-Americana ve Pax-Russica yaklaşımlı politikalar artık yeni sorunlar üreten bir hal almış durumdadır.


Sonuç olarak, Avrupa Parlamentosu tarafından yayınlanan karar tasarısında; asıl işgal güçlerinden söz edilmezken Türkiye’nin, Suriye’de yasa dışı işgalci olarak tanımlanması ve ‘asker çekme’ çağrısı yapılması her türlü gerçekçilikten uzak, tek taraflı ve kasıtlı bir yaklaşım olsa gerek.


Doğan Bekin
Genel Başkan Yardımcısı | Dış İlişkiler Başkanı

Yayın Tarihi: 16 Mart 2021 | Yayın Saati: 11:32:50