D-8 Ekonomik İş Birliği Teşkilatının 27. Yıldönümünde Yeni Strateji Beklenti

Dış politikada beklentilerin karşılanmadığı ve sorunların gün geçtikçe ağırlaştığı gayet aşikardır. Büyük dış izolasyon altında bulunan siyasi yapının artık vakit kaybetmeden güçlü stratejik hamleler yoluyla bir çıkış yolu bulabilmesi için acil çözüm odaklı önlemlere başvurması büyük ehemmiyet oluşturmaktadır.

 

Dış politikada güven artırıcı politikalar ortaya koymak yerine, mevcut kangrenleşmeye yüz tutmuş iç ekonomik sorunları unutturmak adına palyatif çözüm anlayışlı gündem değiştirmeye yönelik BRICS gibi oluşumlardan medet umarak dikkatleri başka yönlere çekmek ülke ve millet menfaatlerine ters bir durum ortaya koyduğunu ifade etmek isteriz.

 

Bu arada Türkiye’nin yıllardan beri kapısında beklediği Avrupa Birliği de Avrupa’da artık siyasi arenada söz sahibi olan ve yabancı düşmanlığı retorikleriyle ön plana çıkan, radikal siyasi akımların etkisiyle Türkiye’yi bağrında barındırması söz konusu değildir.

 

Avrupa’da hızlı bir yükseliş trendinde olan söz konusu aşırı akımlar ve bağımsızlık hareketleri, Euro-Atlantik entegrasyonuna da dip etkisi yapmaktadır. Özellikle, iktidardaki partilerin aşırıcılıkla mücadele etme yerine, oy getirebilecek benzer söylemlere politikalarını payanda etmeleri, yeni tutarsızlıkların ve siyasi boşlukların ortaya çıkmasına neden olmaktadır.

 

Batı’da hızla yayılan radikalleşme hareketleri, etnik, siyasi ve dini düzlemde devşirilen yeni fikri akımlarla, siyasi denklemlerde daha da karmaşık gelişmelerin ortaya çıkmasına neden oluşturmaktadır. Aşırıcılıkla mücadelede yetersiz kalan Avrupa parlamentoları ve hükümetleri, İslamofobia (İslam düşmanlığı) ile ortaya çıkan bu hareketlerin bumerang etkisiyle kendilerine yönelebileceğini hesaba katamadıkları için kapsamlı bir mücadele örneği ortaya koymaktan uzak kalmışlardır.

 

Avrupa Birliği’nin yasama organı olarak faaliyet gösteren Avrupa Parlamentosu’nda yapılan seçimler sonucunda oluşan yeni sandalye dağılımına baktığımızda Türkiye’ye karşı izlenecek politikalarda lehte bir açılım politikası beklemek mümkün görülmemektedir. Bu son sürecin Türkiye-AB ilişkilerinde daha karamsar bir durumun ortaya çıkmasına neden olabileceğini açıkça ifade etmek gerekir.

 

Türkiye’nin, Avrupa ile bütünleşme konusunda sürekli önüne konulan Kıbrıs, Güneydoğu, göçmenler konuları gibi kronikleşmiş sorunlarla, aday ülke muamelesi görmekten uzak bir çizgide tutulmaya çalışıldığı görülmektedir. Bütün bu olumsuzluklara rağmen Türkiye, ısrarla AB ile iş birliğini güçlendirebilmek için her yolu denerken AP’nin son seçimleri, Türkiye’nin “Europhoria” umutlarının iyice azaldığını ortaya koymaktadır. Avrupa Parlamentosu’nun yeni yapısıyla bundan böyle Türkiye’nin Avrupa Birliği isteğine daha müdahil bir politika ortaya koyacağı muhakkaktır.

 

Ez cümle, AB’nin Türkiye’nin egemenliklerini aşındırmaya yönelik ve yerine getirilebilmesi mümkün olmayan ve en önemlisi içeriklerinde ciddi sorunlar barındıran istekleri karşısında, hükümetin hâlâ AB konusunda ısrarcı olmasının fayda getirmeyeceği artık gayet aşikardır.

 

Bu cümleden olarak, D-8 Ekonomik İş birliği Teşkilatının 27. Yıldönümünde D-8 mimarisi üzerine şekillendirilecek yeni dış politik anlayış ile Türkiye, etrafını çevreleyen ateş çemberinin odak noktası olmaktan çok, çözümün ana unsuru olması pekâlâ mümkün olabilecektir.

 

Sonuç olarak, Hükümetin bir yandan AB konusunda olduğu gibi BRICS konusunda da zaman tüketmek yerine, 15 Haziran 1997’te 54. Hükümetin Başbakanı Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocamızın çabasıyla oluşturulan D-8 Ekonomik İş birliği Teşkilatı’na sahip çıkarak aktif hale getirmesini beklediğimizi ifade etmek istiyoruz.

Yayın Tarihi: 13 Haziran 2024 | Yayın Saati: 17:43:52