Son dönemde sıkça dillendirilen “Davut Koridoru” projesini uygulayabilmek adına mevcut siyasi zemini ve konjonktürü en iyi şekilde değerlendirme arzusunda olan Siyonist İsrail rejimi, tüm uluslararası kural ve mekanizmaları hiçe sayarak, bölge ülkelerine hükmetme prensiplerinden hareket etmekte olduğunu ortaya çıkartmaktadır.
Özellikle Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin birkaç ülkenin aracı haline gelmesi ve sık sık güçten yana tavır koyması Gazze ve Lübnan örneğinde olduğu gibi, “Davut Koridoru” projesinde de Ortadoğu’yu yeni facialara sürükleyebilecek bir haksızlıklar yumağının oluşmasına sebebiyet vermesi kuvvetle muhtemeldir.
Siyonist İsrail, “Davut Koridoru” projesi ile Türkiye ve İran’ı izole edip, ekonomik, askeri ve güvenlik açıdan bölgesel güç dengesini kendi lehine dönüştürmeyi amaçlamaktadır.
Özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed’e yönelik diyalog çağırısının şu aşamada kabul görmemesi büyük ölçüde Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyinde yer alan ve 1,5 milyon Suriye vatandaşını güvenlik içerisinde barındıran 8835 kilometre karelik alanı kontrol altında tutması ve burada yer alan muhalifleri muhatap kabul etmemesinden kaynaklanmaktadır.
Bir bakıma Suriye Devlet Başkanı Esed, bu bölgede Türkiye’yi işgalci güç olarak görürken, Milli Ordu’yu (Özgür Suriye Ordusu) ve muhalifleri terörist olarak imlemektedir. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Beşşar Esed ile bir araya gelememe konusunda gelinen son noktayı; “Beşşar Esed diyaloğa hazır değil” şeklinde ifade etmesinin nedeni de bu olsa gerek.
Son gelişmeler ışığında olaylara baktığımızda Suriye’nin tek çıkış noktasının Türkiye ile bir an önce siyasi zeminde diyalog içerisine girmesi gerektiğini vurgulamak istiyoruz. Bu durum, her iki ülkenin egemenliği, bağımsızlığı, toprak bütünlüğü, birlik ve beraberliği açısından son derece kaçınılmaz olduğunu ifade etmek isteriz.
Uzun yıllardan beri Türkiye’yi ve İran’ı, parçalama ve diğer İslam ülkelerinden tecrit etme projesini yürütmekte olan ABD güdümündeki Siyonist İsrail, son gelişmelerden hareketle “Davut Koridoru” projesini daha yüksek bir sesle dillendirmek suretiyle amacına ulaşmaya çalışmaktadır. Bu projenin hayata geçirilebilmesi büyük ölçüde Suriye ve Irak’ın güçsüzleştirilmesiyle mümkün olabileceğini ifade etmek isteriz.
Türkiye, kendi bekası ve güvenliği için mutlak suretle Suriye’de bozulan demografik yapının yeniden tesisi açısından Halep’i de içine alacak şekilde güvenlik koridorunun bir an önce hayata geçirilmesi ve bu bağlamda yerlerinden edilen Suriyeli göçmenlerin bu bölgeye güvenli şekilde yerleştirilmeleri son derece önemlidir. Suriyeli yetkililerin bu çözüme ikna olmaları, hiç şüphesiz Türkiye’nin Suriye’de etkin rol oynamasını engellemeye çalışan İsrail’in oyununu da bozacak nitelikte bir gelişme olacaktır.
Türkiye’nin Ortadoğu’daki nüfus alanını sınırlamaya yönelik ABD ve Siyonist İsrail oryantasyonlu her türlü hamleye karşı elbirliği ve güç birliği ile hareket etmek artık kaçınılmazdır.