BASIN TOPLANTISI | 22 NİSAN 2021 | ANKARA

Asıl Sorulması Gereken 128 Milyar Değil 1,2 Trilyon Dolardır

Genel Başkanımız Fatih Erbakan 128 milyar dolar tartışmalarına ilişkin, "İktidara sorulması gereken asıl sorunun 128 milyar dolar değil, 19 senenin faturası olan tam 1,2 trilyon dolardır' dedi.

Genel Başkanı Dr. Fatih Erbakan, Genel Merkezimizde düzenlediği haftalık olağan basın toplantısında gündemi değerlendirdi.

 

Aslında Döviz Rezervimiz Hiçbir Zaman 128 Milyar Dolar Olmadı

Genel Başkanımız kamuoyunu meşgul eden 128 milyar dolar döviz rezervine ilişkin iktidar kanadından gelen birbirinden farklı ve çelişkili çok sayıda açıklamanın konunun daha da ilgi uyandırmasına neden olduğunu belirterek şu ifadeleri kullandı:

Cumhurbaşkanı Erdoğan; “Merkez Bankası’nda duruyor, bir yere gittiği yok” demişti, en son olarak dün de farklı bir açıklama yaparak ‘128 milyar doları salgın tedbirleri ve piyasalarda dış güçlerin istikrarı bozma operasyonlarına karşı kullandık’ dedi. Aslında neredeyse son 10 senedir Merkez Bankası'nda hiçbir zaman 128 milyar dolar döviz rezervi olmadı. IMF kriterlerine göre Merkez Bankası’nda 2020 yılı başında “net 41 milyar dolar” döviz rezervi vardı, 2020 yılında 'dövizi düşürelim' diye “27 milyar dolar satış” gerçekleştirildi ve net rezerv 14 milyar Dolar’a düştü. Şimdi sorulması gereken soru, 2020 yılında yapılan bu yaklaşık 27 milyar dolarlık döviz satışında; bu döviz kime, kimlere satıldı? Bu döviz satışları hangi kur seviyesinden yapıldı? Satışlar ucuz kur seviyesinden yapıldıysa oluşan kamu zararı ne kadar? Satış talimatını kim verdi? "

 

Asıl Sorulması Gereken 128 Milyar Değil 1,2 Trilyon Dolardır

'İktidara sorulması gereken asıl sorunun 128 milyar dolar değil, 19 senenin faturası olan tam 1,2 trilyon dolardır' diyen Genel Başkanımız sözlerine şöyle açıklık getirdi; "530 milyar dolar kamunun faiz ödemesi, 70 milyar dolar devlet varlıklarının satılmasıyla özelleştirme geliri, 200 milyar dolar ilave kamu borcu, 400 milyar dolar Yap-İşlet-Devret projelerinin fazladan maliyeti, 29 senede müteahhit firmalara ödenecek meblağ olan 480 milyar dolar, yaptırılan iş 80 milyar dolar. 240 milyon Euro’ya yaptırılan 40 milyon Euro’luk Zafer Havalimanı, 6,5 milyar TL’ye yaptırılan 486 milyon TL’lik Artvin Yusufeli Barajı, maliyetinin 10 katına yaptırılan köprüler bunun içinde. Tüm bu kalemlerin toplamı tam tamına 1,2 Trilyon Dolar yapıyor. Bu 1,2 trilyon doların, Türkiye’nin 83 milyonun parasıdır ve maalesef heba olmuştur." dedi.

 

Her Eve Bir 'Aile Psikoloğu' Önerisi

Ülkemizde uzun zamandır devam eden terör olayları, ekonomik problemler, toplumsal çöküşe yol açan CEDAW Sözleşmesi, İstanbul Sözleşmesi, 6284 Sayılı Kanun’u ve nihayet Pandemi halkımız ve toplumumuz üzerinde maddi ve manevi anlamda yıkıcı sonuçlar doğurduğunu ifade eden Genel Başkanımız, toplumumuzun psikolojisi, sosyal yapısı ciddi şekilde hasar gördüğünü belirterek tıpkı Batı'da olduğu gibi her eve bir 'aile psikoloğu' atanması önerisinde bulundu:

"Uzun süredir Korku, Kaygı ve Öfke altında yaşayan toplumumuza, bir de medya eliyle ifsad edici yayınlar yapılınca; başta Depresyon olmak üzere, Kronik Stres, Anksiyete (Kaygı Bozukluğu), kontrolsüz öfke patlamaları gibi pek çok psikiyatrik hastalık ciddi şekilde artmaktadır. Toplumumuzda ortaya çıkan bu yıkıcı sonuçlara yönelik önleyici müdahaleler bir an önce yapılmalıdır.  Nitekim DSÖ ve TUIK 2019 verilerine göre (Pandemiden önce) ülkemizde sadece bir yıl içerisinde hastanelere yapılan hasta başvuru sayısı 1 milyar kişi olmuştur.

·      Bu süre zarfında bu hastalara yazılan ilâç kutu adedi 2 milyar 370 milyon kutu olarak gerçekleşmiştir. Bu ilaçların ortalama 60 milyon kutusu ise Antidepresan grubu psikiyatrik ilâçlardan oluşmaktadır.

 

·      Cezaevlerinde 2010 senesinde toplam 120 bin mahkûm bulunuyorken, bu sayı 2019’da 292 bin kişi olarak gerçekleşmiştir.

 

·      Emniyet Genel Müdürlüğü verilerine göre birinci suç türü %600 artışla Hırsızlık suçu olmuştur.  Hırsızlık suçunu işleyenlerin %75'inin yirmi yaş altı gençlerden oluşması daha da vahim bir durumdur. 

 

·      2001’de toplam 92 bin çift boşanmış iken, 2019’da toplam boşanma adedi 156 bin 500 olarak gerçekleşmiştir.

 

·      Ülkemizde ortalama 1 milyon 700 bin civarında madde bağımlısı ve 3 milyon civarında da şans oyunları, bahis ve kumar bağımlısı bulunmaktadır.

 

Bu örneklerde de görüldüğü gibi toplumumuzun psikolojisi, sosyal yapısı ciddi şekilde hasar görmüştür. Suç oranlarında patlama yaşanmış ve bağımlılıklar artmıştır. Kumar önemli oranda artarken, üretim düşmüş, işsizlik dramatik seviyelere ulaşmıştır. Tüm bu dramatik sonuçlara duçar olan halkımız, fert fert, birey birey derhal rehabilite edilmeli ve bir an önce sağlığına kavuşturularak yeniden ayağa kaldırılmalıdır. Tüm bu olumsuzluklara karşı medyanın ve eğitim sisteminin ıslah edilmesi şarttır, ancak bununla birlikte; acil bir şekilde, ülkemizde hali hazırda uygulanan “Aile Hekimliği Uygulaması'nda olduğu gibi, her bir aileye nasıl bir “Aile Hekimi” vermiş isek, yine her bir aileye bir “Aile Psikoloğu” atamamız gerekmektedir.  Nitekim gelişmiş pek çok ülkede Önleyici Tıp kapsamında bu uygulama yapılmaktadır.  Her bir fert çocukluğundan itibaren ücretsiz olarak psikologlarca ele alınıp, sağlıklı bilimsel bir gelişim programı ile takip edilmelidir. Anne ve Babaların da her bakımdan eğitilmesi ve rehabilite edilmesi, ülkemiz açısından hayati önem arz etmektedir. Aksi halde hasta ve suçlu bir toplum sonucundan asla kurtulamayacağımız gibi, yeni nesilleri de kaybetme riski ile karşı karşıya kalacağız. “HER AİLEYE BİR AİLE PSİKOLOĞU” uygulaması ülkemizin ve insanımızın en hayâti ihtiyaçlarındandır."

 

Kıbrıs'ta İki Devletli Çözümden Başka Yol Yoktur

Kıbrıs meselesine de değinen Genel Başkanımız, " BM tarafından 27-29 Nisan tarihleri arasında Cenevre’de gerçekleştirilecek “BM+5 Zirvesi”nde Rum tarafı ‘İKİ DEVLETLİ FEDERASYON’, Türk tarafı ‘ADADA İKİ BAĞIMSIZ DEVLET’ teziyle masaya oturuyor. Yeniden Refah Partisi olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Ersin Tatar’ın Cumhurbaşkanı seçilmesinden sonra KKTC’ye yaptığı ziyarette “Federasyon bitmiştir, İki devletli çözümden başka yol yoktur” açıklamasını destekliyoruz ve  arkasında durulmasını bekliyoruz. Güney Kıbrıs ve KKTC ile garantör ülkeler Türkiye, Yunanistan, İngiltere’nin temsil edileceği BM+5 toplantısında müzakereye devam edilecek. GKRY ve Yunanistan, İngiltere’nin gündeme getirdiği iki devletli, ancak Rumların çoğunlukta olacağı ortak hükümet, ortak parlamentolu federasyon modelini dayatıyor. Ayrıca İngiltere’nin planında, bu federasyonun hayata geçmesinden 10 yıl sonra üç garantör ülkenin garantörlüklerinin sona erdirilmesi de var.  Böyle bir adım Kıbrıs Türklerinin geleceği ve güvenliği açısından kabul edilmesi mümkün olmayan bir öneridir. Yunanistan ve Rumların geçmiş sicili nedeniyle tabir caizse Rumlarla yeniden aynı çuvala girmek bir çılgınlıktır. Her fırsatta ifade ettiğimiz gibi yapılması gereken; “Bizim Kıbrıs sorunumuz 1974 Barış Harekatı ile bitmiştir” anlayışını sergilemek ve  adada 47 yıldır kurumsallaşan mevcut yapının uluslararası toplum tarafından kabul edilmesi, adada eşit, egemen iki devletin varlığının kabul edilmesidir." şeklinde konuştu.

 

CHP'li Engin Altay'a Tepki: Bu Hastalıklı Bir Anlayış

Bir gazetecinin CHP Grup Başkanvekili Engin Altay'ın, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yönelik Menderes imasını sözlerini sorması üzerine bu açıklamaya tepki gösteren Genel Başkanımız: “Bu tür söylemlere karşı olduğumuz defaatle söylemiştik. İşte sonunuz Saddam gibi olur, Kaddafi gibi olur, Menderes gibi olur bunlar hiç hoş şeyler değil. Bir defa böyle bir şey Allah vermesin böyle bir noktada ülkeye millete ne olacak? Muhalefete ne olacak? Ortada ülke mi kalacak? Bunların hesap edilmesi lazım. Her zaman söylediğimiz gibi biz Yeniden Refah Partisi olarak bu iktidar gitsin de ne olursa olsun anlayışıyla siyaset yapmıyoruz. Yani bu iktidar gitsin de yerine ne gelirse gelsin anlayışı hastalıklı bir anlayıştır. Bizim derdimiz bu milletin derdine derman olunsun. Eğer bu dermanı mevcut iktidar yapacaksa onlar da yapsın. İllâ gelip bizim yapmamız da şart değil. Yeter ki bu dermana yol açılsın, sağlansın. Dediğim gibi bu gibi şeylerin imâ edilmesi söylenmesi işte 'olmasın böyle, sonu böyle olmasın' şeklinde bile olması, bunun ifade edilmesi hatırlatılması uygun değil hoş değil.

 

 

 

 

BASIN TOPLANTISI KONUŞMASININ TAM METNİ

 

“KAYIP 128 MİLYAR $” Konusu Gündemin Birinci Maddesi Olarak Yerini Koruyor…

 

Bu konuyla ilgili iktidar kanadından gelen birbirinden farklı ve çelişkili çok sayıda açıklama, konunun daha da ilgi uyandırmasına neden oldu.

Ak Parti Gen. Bşk. Yrd.; “Pandemide vatandaşa, esnafa verdik”

Diğer Gen. Bşk. Yrd.; “Halkımız döviz olarak aldı, yastık altında duruyor”

C. Başkanı Danışmanı; “MB’da hiçbir zaman böyle bir rezerv olmadı”

C. Başkanı; “MB’da duruyor, bir yere gittiği yok” demişti, en son olarak dün de farklı bir açıklama yaptı;  

‘128 milyar doları salgın tedbirleri ve piyasalarda dış güçlerin istikrarı bozma operasyonlarına karşı kullandık’ dedi.

Aslında neredeyse son 10 senedir MB’da hiçbir zaman 128 milyar $ döviz rezervi olmadı,

IMF kriterlerine göre MB’da 2020 yılı başında “net 41 milyar $” döviz rezervi vardı,  2020 yılında  dövizi düşürelim diye  “27 milyar $ satış” gerçekleştirildi ve “net rezerv 14 milyar$’a  düştü.

Şimdi sorulması gereken soru,  2020 yılında yapılan bu yaklaşık 30 milyar $’lık  döviz satışında;

-       Bu döviz kime, kimlere satıldı ?

-       Bu döviz satışları hangi kur seviyesinden yapıldı ?

-       Satışlar ucuz kur seviyesinden yapıldıysa oluşan kamu zararı ne kadar ?

-       Satış talimatını kim verdi ?

 

(Şu anda yani 2021’in ilk çeyreği sonunda net döviz rezervi 13 milyar $’dır, bu da IMF kriterlerine göre, yani SWAP işlemleri hesaba katılmadan. 

SWAP karşılığı gelen dövizler hesaba katılırsa rezerv –40 Milyar $ seviyesindedir…)

 

AYRICA İKTİDARA SORULMASI GEREKEN SADECE 128 MİLYAR$ DEĞİL, 

19 SENENİN FATURASI OLAN “TAM  1,2 TRİLYON$”DIR…!!

-       530 milyar $  kamunun faiz ödemesi

-       70 milyar $    devlet varlıklarının satılmasıyla özelleştirme geliri

-       200 milyar $  ilave kamu borcu

-       400 milyar$  Yap-İşlet-Devret projelerinin fazladan maliyeti 

(29 senede müteahhit firmalara ödenecek meblağ 480 milyar $,  yaptırılan iş 80 milyar $.

240 milyon euro’ya yaptırılan 40 milyon euro’luk  Zafer Havalimanı, 6,5 milyar TL’ye yaptırılan 486 milyon TL’lik Artvin Yusufeli Barajı,  maliyetinin 10 katına yaptırılan köprüler bunun içinde)

 

TÜM BU KALEMLERİN TOPLAMI TAM TAMINA 1,2 TRİLYON $ YAPIYOR…!!

BU 1,2 TRİLYON $, TÜRKİYE’NİN, 83 MİLYONUN PARASIDIR VE MAALESEF HEBA OLMUŞTUR…

…………………………………………………………

 

HER EVE BİR “AİLE PSİKOLOĞU”

Ülkemizde uzun zamandır devam eden terör olayları, depremler, ekonomik problemler, toplumsal çöküşe yol açan CEDAW Sözleşmesi, İstanbul Sözleşmesi, 6284 Sayılı Kanun ve  nihayet Pandemi halkımız ve toplumumuz üzerinde maddi ve manevi anlamda yıkıcı sonuçlar doğurmuştur. 

Bununla birlikte;

Ekranlardan sürekli olarak verilen hastalık haberleri, cinayet ve gasp haberleri, aldatmalar, ahlâktan yoksun TV dizisi ve programları, farklı cinsel eğilimlerin gündeme getirilip normalleştirildiği sözde eğlence ve yemek programları,  medya ve sosyal medyada birçok oyun, dizi ve eğlence adı altında yapılan manipülasyonların tümü,

Toplumumuza, özellikle de gençliğimize yönelik ifsad edici etkiler yapmaktadır.

Uzun süredir Korku, Kaygı ve Öfke altında yaşayan toplumumuza, bir de medya eliyle ifsad edici yayınlar yapılınca;

başta Depresyon olmak üzere, Kronik Stres, Anksiyete ( Kaygı Bozukluğu ), kontrolsüz öfke patlamaları  gibi pek çok psikiyatrik hastalık ciddi şekilde artmaktadır.

Toplumumuzda ortaya çıkan bu yıkıcı sonuçlara yönelik önleyici müdahaleler bir an önce yapılmalıdır.

Zira sürekli Kaygı, Korku ve Öfke altında yaşatılan toplumlarda ‘5 önemli yıkıcı sonuç’ ortaya çıkar;

 

1) Toplum uzun vadede hastalanır, her türlü hastalık artar

2) Suç ve suçlu artar

3) Aile içi iletişim bozulur, çatışmalar artar, boşanmalar çoğalır

4)  Alkol ve Madde bağımlılığı artar

5) Üretim düşer,  işsizlik çoğalır.

 

NİTEKİM; 

 

-       DSÖ ve TUIK 2019 verilerine göre (Pandemiden önce) ülkemizde sadece bir yıl içerisinde hastanelere yapılan hasta başvuru sayısı 1 milyar kişi olmuştur…

-       Bu süre zarfında bu hastalara yazılan ilâç kutu adedi 2 milyar 370 milyon kutu olarak gerçekleşmiştir…  

Bu ilaçların ortalama 60 milyon kutusu ise Antidepresan grubu psikiyatrik ilâçlardan oluşmaktadır… 

-       Türkiye’de toplam 375 cezaevi bulunmaktadır ve bunların 178 adedi son 15 yılda yapılmıştır.  (2021 Bütçesine yapılması kararı alınan 39 yeni cezaevinin inşa bedeli eklenmiştir.) 

Cezaevi sayısındaki dramatik artış suç ve suçlunun ne oranda arttığının en önemli göstergesidir.

-       Cezaevlerinde 2010 senesinde toplam 120 bin mahkum bulunuyorken, bu sayı 2019’da 292 bin kişi olarak gerçekleşmiştir.

 

-       Emniyet Genel Müdürlüğü verilerine göre birinci suç türü %600 artışla Hırsızlık suçu olmuştur. 

(Hırsızlık suçunu işleyenlerin % 75'inin yirmi yaş altı gençlerden oluşması daha da vahim bir durumdur)

 

-       2001’de  toplam  92 bin çift boşanmış iken,  2019’da toplam boşanma adedi 156 bin 500 olarak gerçekleşmiştir. 

 

-       Ülkemizde ortalama 1 milyon 700 bin civarında madde bağımlısı ve  3 milyon civarında da şans oyunları, bahis ve kumar bağımlısı bulunmaktadır.

 

Bu örneklerde de görüldüğü gibi toplumumuzun psikolojisi, sosyal yapısı ciddi şekilde hasar görmüştür.

Suç oranlarında patlama yaşanmış ve bağımlılıklar artmıştır.  Kumar önemli oranda artarken, üretim düşmüş, işsizlik dramatik seviyelere ulaşmıştır.

 

Tüm bu dramatik sonuçlara duçar olan halkımız,  fert fert, birey birey derhal rehabilite edilmeli  ve bir an önce sağlığına kavuşturularak yeniden ayağa kaldırılmalıdır.

Aksi takdirde toplumsal ruh sağlığı ciddi oranda bozulmuş olan ülkemizde kaotik sonuçların, büyük yıkımların önü asla alınamayacaktır. 

 

Tüm bu olumsuzluklara karşı medyanın ve eğitim sisteminin ıslah edilmesi şarttır,  ancak bununla birlikte;

 

Acil bir şekilde, ülkemizde hali hazırda uygulanan  “Aile Hekimliği Uygulaması'nda olduğu gibi, her bir aileye nasıl bir “Aile Hekimi” vermiş isek, yine her bir aileye  bir “Aile Psikoloğu” atamamız gerekmektedir.

 

Nitekim gelişmiş pek çok ülkede Önleyici Tıp kapsamında bu uygulama yapılmaktadır. Insanlarını psikolojik bakımdan sağlıklı, bilinçli ve üretken bireyler olmaları için desteklemektedirler. 

 

Her bir fert çocukluğundan itibaren ücretsiz olarak psikologlarca ele alınıp, sağlıklı bilimsel bir gelişim programı ile takip edilmelidir.  Anne ve Babaların da her bakımdan eğitilmesi ve rehabilite edilmesi, ülkemiz açısından hayati önem arz etmektedir.

Aksi halde hasta ve suçlu bir toplum sonucundan asla kurtulamayacağımız gibi, yeni nesilleri de kaybetme riski ile karşı karşıya kalacağız.

 

“HER AİLEYE BİR AİLE PSİKOLOĞU” uygulaması ülkemizin ve insanımızın en hayâti ihtiyaçlarındandır. 

 

Yeniden Refah iktidarında bu önemli adımı en hızlı şekilde atacağımızı ifade ediyoruz.

…………………………………………………………..

 

 

Muhalefetin Yolsuzluk İddialarının Üzerine Ciddiyetle Gidilmelidir

Yerel seçimlerde Ankara ve İstanbul Belediyeleri muhalefet partilerinin eline geçtiğinden beri, her iki şehrimizin belediye başkanları önceki döneme ilişkin yolsuzluk ve usulsüzlük iddialarında bulunuyor, ellerinde dosya ve deliller olduğunu iddia ediyorlar.

İBB Bşk. kendisinden önceki döneme ilişkin “50 tane yolsuzluk dosyası” hazırladığını ifade ediyor,  sadece bir arsa satışında İBB’nin 400 milyon TL zarara sokulduğunu, toplamda kamunun “tam 13 milyar TL” zarara uğratıldığını iddia ediyor.

Tüm bu iddialara ilişkin medyada çok sayıda haber ve yorumlar çıkıyor, ancak iktidar sessiz kalıyor, hatta bu dosyalara İçişleri Bakanlığı el koyuyor, adeta rafa kaldırıyor,  3 aydır İçişleri Bakanlığı müfettişlerinden bir ses çıkmıyor, yolsuzluk iddiaları ile ilgili haberlere internette erişim yasağı getiriliyor, hatta ve hatta erişim yasağı haberine de erişim yasağı getiriliyor…

 

Biz Yeniden Refah Partisi olarak “bu iddialar doğrudur, İBB’de Ak Parti döneminde yolsuzluk yapılmıştır” demiyoruz, 

ANCAK bu noktada iktidara düşen;

 

 

 

“Kimin elinde dosya, bilgi, belge varsa götürsün yargıya teslim etsin, bizzat biz de bu konunun takipçisi olacağız, eğer iddiaların doğru olduğu ortaya çıkarsa kendi partimizden de olsa, yolsuzluk yapanın gözünün yaşına bakmayacağız, hukuk önünde gereken cezaya çarptırılacak,

AMA eğer iddialar doğru değilse, iftiraysa da biz iddia sahiplerini, müfteri ilan edeceğiz, ve kendilerine manevi tazminat davası açacağız”  demektir.

 

Tüm kamuoyu, hatta Ak Parti’nin seçmenleri dahi, iktidardan bu duruşu, bu açıklamayı bekliyor, en başta Ak Partililer şaibe altında kalmak istemiyor…

Konuşmalarında sık sık 94 Ruhu’na dönmek istediğini ifade eden, “Bana Ömer’leri getirin” diye çağrıda bulunan,  hatta  İstanbul’a eski Milli Görüşçü bir il başkanı görevlendiren Sn. C.Başkanı’ndan  bu duruşu, bu açıklamayı bekliyoruz.

……………………………………………………………….

 

“CAATSA Yaptırımları”  7 Nisan’da Devreye Girdi

Biden yönetimi, CAATSA (ABD’nin Hasımlarına Yaptırımlar Yoluyla Karşılık Verme Yasası) yaptırımlarını 7 Nisan’dan itibaren uygulamaya koyduğunu açıkladı.

Savunma Sanayii Başkanlığı ile bazı yöneticilere yönelik yaptırımların S-400’ler konusunda Türkiye’nin tavrında değişiklik olmaması durumunda daha da genişletileceği uyarısında bulunuldu.

Söz konusu yaptırım, Türkiye Savunma Sanayii Başkanlığı’na (SSB) yapılacak tüm Amerikan ihracatının yasaklanmasını içeriyor.

ABD yaptırımlarının yerli üretimi yürütülen ATAK helikopterlerinin motorlarının ABD’den alındığı dikkate alındığında; bu konuda ciddi sorunlarla karşılaşma ihtimali yüksek görünüyor.

Yaptırım kararı Türkiye ile bu alanda işbirliği yapacak, tedarik sağlayacak üçüncü ülkeleri kapsadığı için ABD’nin engellediği tedarikin alternatif olarak bir başka ülke üreticisinden temini de zorlaşacak.

 

Bu olay, 19 senelik tek başına iktidar döneminde üretime, sanayiye, teknolojiye gereken önemin gösterilmemesi, gereken kaynağın aktarılmamasının acı bir sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır.

Son 20 senede Türkiye’de sanayi üretiminin Milli Gelir içindeki payı gerilemiş, Türkiye’nin dış ticaret açığı 50 milyar $’a yükselmiş, ülkemizde “yerli” bir ürünü üretmek için kullanılan hammadde ve malzeme oranı %82’ye ulaşmış ve şu an için Türkiye’nin yüksek teknoloji ürünü ihracat oranı %3 gibi son derece düşük bir seviyede kalmıştır. 

Bu seviyede bir dışa bağımlılık, yol açtığı ekonomik problemlerin yanında, bu gibi yaptırımlarla karşılaştığımızda da çok ciddi sıkıntılar yaşamamıza sebep olmaktadır.

 

Ülkemiz tam 19 senedir Beton-Çimento, AVM-Rezidans-Toplu Konut ekonomisi yerine; üretim ve ihracat öncelikli, sanayi ve teknoloji odaklı bir anlayışla yönetilseydi,  dışa bağımlılıktan kurtarılsaydı,  bugün bu yaptırımlar bize adeta vız gelirdi.

…………………………………………………………

 

BM tarafından 27-29 Nisan tarihleri arasında Cenevre’de gerçekleştirilecek  “BM+5 Zirvesi”nde Rum tarafı ‘İKİ DEVLETLİ FEDERASYON’, Türk tarafı ‘ADADA İKİ BAĞIMSIZ DEVLET’  teziyle masaya oturuyor.

Güney Kıbrıs ve KKTC ile garantör ülkeler Türkiye, Yunanistan, İngiltere’nin temsil edileceği  BM+5 toplantısında müzakereye devam edilecek.

GKRY ve Yunanistan, İngiltere’nin gündeme getirdiği iki devletli, ancak Rumların çoğunlukta olacağı ortak hükümet, ortak parlamentolu federasyon modelini dayatıyor.

Ayrıca İngiltere’nin planında, bu federasyonun hayata geçmesinden 10 yıl sonra üç garantör ülkenin garantörlüklerinin sona erdirilmesi de var. 

Böyle bir adım Kıbrıs Türklerinin geleceği ve güvenliği açısından kabul edilmesi mümkün olmayan bir öneridir. Yunanistan ve Rumların geçmiş sicili nedeniyle tabir caizse Rumlarla yeniden aynı çuvala girmek bir çılgınlıktır.

 

 

 

Yeniden Refah Partisi olarak C. Başkanı Erdoğan’ın, Ersin Tatar’ın Cumhurbaşkanı seçilmesinden sonra KKTC’ye yaptığı ziyarette “Federasyon bitmiştir, İki devletli çözümden başka yol yoktur” açıklamasının arkasında durulmasını bekliyoruz.

Her fırsatta ifade ettiğimiz gibi yapılması gereken; “Bizim Kıbrıs sorunumuz  1974 Barış Harekatı ile bitmiştir” anlayışını sergilemek ve   adada 47 yıldır kurumsallaşan mevcut yapının uluslararası toplum tarafından kabul edilmesi, adada eşit, egemen iki devletin varlığının kabul edilmesidir.

Yayın Tarihi: 22 Nisan 2021 | Yayın Saati: 16:28:32