BASIN TOPLANTISI | 22 NİSAN 2021 | ANKARA

Asıl Sorulması Gereken 128 Milyar Değil 1,2 Trilyon Dolardır

Genel Başkanımız Fatih Erbakan 128 milyar dolar tartışmalarına ilişkin, "İktidara sorulması gereken asıl sorunun 128 milyar dolar değil, 19 senenin faturası olan tam 1,2 trilyon dolardır' dedi.

Genel BaÅŸkanı Dr. Fatih Erbakan, Genel Merkezimizde düzenlediÄŸi haftalık olaÄŸan basın toplantısında gündemi deÄŸerlendirdi.

 

Aslında Döviz Rezervimiz Hiçbir Zaman 128 Milyar Dolar Olmadı

Genel BaÅŸkanımız kamuoyunu meÅŸgul eden 128 milyar dolar döviz rezervine iliÅŸkin iktidar kanadından gelen birbirinden farklı ve çeliÅŸkili çok sayıda açıklamanın konunun daha da ilgi uyandırmasına neden olduÄŸunu belirterek ÅŸu ifadeleri kullandı:

CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan; “Merkez Bankası’nda duruyor, bir yere gittiÄŸi yok” demiÅŸti, en son olarak dün de farklı bir açıklama yaparak ‘128 milyar doları salgın tedbirleri ve piyasalarda dış güçlerin istikrarı bozma operasyonlarına karşı kullandık’ dedi. Aslında neredeyse son 10 senedir Merkez Bankası'nda hiçbir zaman 128 milyar dolar döviz rezervi olmadı. IMF kriterlerine göre Merkez Bankası’nda 2020 yılı başında “net 41 milyar dolar” döviz rezervi vardı, 2020 yılında 'dövizi düÅŸürelim' diye “27 milyar dolar satış” gerçekleÅŸtirildi ve net rezerv 14 milyar Dolar’a düÅŸtü. Åžimdi sorulması gereken soru, 2020 yılında yapılan bu yaklaşık 27 milyar dolarlık döviz satışında; bu döviz kime, kimlere satıldı? Bu döviz satışları hangi kur seviyesinden yapıldı? Satışlar ucuz kur seviyesinden yapıldıysa oluÅŸan kamu zararı ne kadar? Satış talimatını kim verdi? "

 

Asıl Sorulması Gereken 128 Milyar Değil 1,2 Trilyon Dolardır

'İktidara sorulması gereken asıl sorunun 128 milyar dolar deÄŸil, 19 senenin faturası olan tam 1,2 trilyon dolardır' diyen Genel BaÅŸkanımız sözlerine ÅŸöyle açıklık getirdi; "530 milyar dolar kamunun faiz ödemesi, 70 milyar dolar devlet varlıklarının satılmasıyla özelleÅŸtirme geliri, 200 milyar dolar ilave kamu borcu, 400 milyar dolar Yap-İşlet-Devret projelerinin fazladan maliyeti, 29 senede müteahhit firmalara ödenecek meblaÄŸ olan 480 milyar dolar, yaptırılan iÅŸ 80 milyar dolar. 240 milyon Euro’ya yaptırılan 40 milyon Euro’luk Zafer Havalimanı, 6,5 milyar TL’ye yaptırılan 486 milyon TL’lik Artvin Yusufeli Barajı, maliyetinin 10 katına yaptırılan köprüler bunun içinde. Tüm bu kalemlerin toplamı tam tamına 1,2 Trilyon Dolar yapıyor. Bu 1,2 trilyon doların, Türkiye’nin 83 milyonun parasıdır ve maalesef heba olmuÅŸtur." dedi.

 

Her Eve Bir 'Aile PsikoloÄŸu' Önerisi

Ülkemizde uzun zamandır devam eden terör olayları, ekonomik problemler, toplumsal çöküÅŸe yol açan CEDAW SözleÅŸmesi, İstanbul SözleÅŸmesi, 6284 Sayılı Kanun’u ve nihayet Pandemi halkımız ve toplumumuz üzerinde maddi ve manevi anlamda yıkıcı sonuçlar doÄŸurduÄŸunu ifade eden Genel BaÅŸkanımız, toplumumuzun psikolojisi, sosyal yapısı ciddi ÅŸekilde hasar gördüÄŸünü belirterek tıpkı Batı'da olduÄŸu gibi her eve bir 'aile psikoloÄŸu' atanması önerisinde bulundu:

"Uzun süredir Korku, Kaygı ve Öfke altında yaÅŸayan toplumumuza, bir de medya eliyle ifsad edici yayınlar yapılınca; baÅŸta Depresyon olmak üzere, Kronik Stres, Anksiyete (Kaygı BozukluÄŸu), kontrolsüz öfke patlamaları gibi pek çok psikiyatrik hastalık ciddi ÅŸekilde artmaktadır. Toplumumuzda ortaya çıkan bu yıkıcı sonuçlara yönelik önleyici müdahaleler bir an önce yapılmalıdır.  Nitekim DSÖ ve TUIK 2019 verilerine göre (Pandemiden önce) ülkemizde sadece bir yıl içerisinde hastanelere yapılan hasta baÅŸvuru sayısı 1 milyar kiÅŸi olmuÅŸtur.

·      Bu süre zarfında bu hastalara yazılan ilâç kutu adedi 2 milyar 370 milyon kutu olarak gerçekleÅŸmiÅŸtir. Bu ilaçların ortalama 60 milyon kutusu ise Antidepresan grubu psikiyatrik ilâçlardan oluÅŸmaktadır.

 

·      Cezaevlerinde 2010 senesinde toplam 120 bin mahkûm bulunuyorken, bu sayı 2019’da 292 bin kiÅŸi olarak gerçekleÅŸmiÅŸtir.

 

·      Emniyet Genel MüdürlüÄŸü verilerine göre birinci suç türü %600 artışla Hırsızlık suçu olmuÅŸtur.  Hırsızlık suçunu iÅŸleyenlerin %75'inin yirmi yaÅŸ altı gençlerden oluÅŸması daha da vahim bir durumdur. 

 

·      2001’de toplam 92 bin çift boÅŸanmış iken, 2019’da toplam boÅŸanma adedi 156 bin 500 olarak gerçekleÅŸmiÅŸtir.

 

·      Ülkemizde ortalama 1 milyon 700 bin civarında madde bağımlısı ve 3 milyon civarında da ÅŸans oyunları, bahis ve kumar bağımlısı bulunmaktadır.

 

Bu örneklerde de görüldüÄŸü gibi toplumumuzun psikolojisi, sosyal yapısı ciddi ÅŸekilde hasar görmüÅŸtür. Suç oranlarında patlama yaÅŸanmış ve bağımlılıklar artmıştır. Kumar önemli oranda artarken, üretim düÅŸmüÅŸ, iÅŸsizlik dramatik seviyelere ulaÅŸmıştır. Tüm bu dramatik sonuçlara duçar olan halkımız, fert fert, birey birey derhal rehabilite edilmeli ve bir an önce saÄŸlığına kavuÅŸturularak yeniden ayaÄŸa kaldırılmalıdır. Tüm bu olumsuzluklara karşı medyanın ve eÄŸitim sisteminin ıslah edilmesi ÅŸarttır, ancak bununla birlikte; acil bir ÅŸekilde, ülkemizde hali hazırda uygulanan “Aile HekimliÄŸi Uygulaması'nda olduÄŸu gibi, her bir aileye nasıl bir “Aile Hekimi” vermiÅŸ isek, yine her bir aileye bir “Aile PsikoloÄŸu” atamamız gerekmektedir.  Nitekim geliÅŸmiÅŸ pek çok ülkede Önleyici Tıp kapsamında bu uygulama yapılmaktadır.  Her bir fert çocukluÄŸundan itibaren ücretsiz olarak psikologlarca ele alınıp, saÄŸlıklı bilimsel bir geliÅŸim programı ile takip edilmelidir. Anne ve Babaların da her bakımdan eÄŸitilmesi ve rehabilite edilmesi, ülkemiz açısından hayati önem arz etmektedir. Aksi halde hasta ve suçlu bir toplum sonucundan asla kurtulamayacağımız gibi, yeni nesilleri de kaybetme riski ile karşı karşıya kalacağız. “HER AİLEYE BİR AİLE PSİKOLOÄžU” uygulaması ülkemizin ve insanımızın en hayâti ihtiyaçlarındandır."

 

Kıbrıs'ta İki Devletli Çözümden BaÅŸka Yol Yoktur

Kıbrıs meselesine de deÄŸinen Genel BaÅŸkanımız, " BM tarafından 27-29 Nisan tarihleri arasında Cenevre’de gerçekleÅŸtirilecek “BM+5 Zirvesi”nde Rum tarafı ‘İKİ DEVLETLİ FEDERASYON’, Türk tarafı ‘ADADA İKİ BAÄžIMSIZ DEVLET’ teziyle masaya oturuyor. Yeniden Refah Partisi olarak CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan’ın, Ersin Tatar’ın CumhurbaÅŸkanı seçilmesinden sonra KKTC’ye yaptığı ziyarette “Federasyon bitmiÅŸtir, İki devletli çözümden baÅŸka yol yoktur” açıklamasını destekliyoruz ve  arkasında durulmasını bekliyoruz. Güney Kıbrıs ve KKTC ile garantör ülkeler Türkiye, Yunanistan, İngiltere’nin temsil edileceÄŸi BM+5 toplantısında müzakereye devam edilecek. GKRY ve Yunanistan, İngiltere’nin gündeme getirdiÄŸi iki devletli, ancak Rumların çoÄŸunlukta olacağı ortak hükümet, ortak parlamentolu federasyon modelini dayatıyor. Ayrıca İngiltere’nin planında, bu federasyonun hayata geçmesinden 10 yıl sonra üç garantör ülkenin garantörlüklerinin sona erdirilmesi de var.  Böyle bir adım Kıbrıs Türklerinin geleceÄŸi ve güvenliÄŸi açısından kabul edilmesi mümkün olmayan bir öneridir. Yunanistan ve Rumların geçmiÅŸ sicili nedeniyle tabir caizse Rumlarla yeniden aynı çuvala girmek bir çılgınlıktır. Her fırsatta ifade ettiÄŸimiz gibi yapılması gereken; “Bizim Kıbrıs sorunumuz 1974 Barış Harekatı ile bitmiÅŸtir” anlayışını sergilemek ve  adada 47 yıldır kurumsallaÅŸan mevcut yapının uluslararası toplum tarafından kabul edilmesi, adada eÅŸit, egemen iki devletin varlığının kabul edilmesidir." ÅŸeklinde konuÅŸtu.

 

CHP'li Engin Altay'a Tepki: Bu Hastalıklı Bir Anlayış

Bir gazetecinin CHP Grup BaÅŸkanvekili Engin Altay'ın, CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan'a yönelik Menderes imasını sözlerini sorması üzerine bu açıklamaya tepki gösteren Genel BaÅŸkanımız: “Bu tür söylemlere karşı olduÄŸumuz defaatle söylemiÅŸtik. İşte sonunuz Saddam gibi olur, Kaddafi gibi olur, Menderes gibi olur bunlar hiç hoÅŸ ÅŸeyler deÄŸil. Bir defa böyle bir ÅŸey Allah vermesin böyle bir noktada ülkeye millete ne olacak? Muhalefete ne olacak? Ortada ülke mi kalacak? Bunların hesap edilmesi lazım. Her zaman söylediÄŸimiz gibi biz Yeniden Refah Partisi olarak bu iktidar gitsin de ne olursa olsun anlayışıyla siyaset yapmıyoruz. Yani bu iktidar gitsin de yerine ne gelirse gelsin anlayışı hastalıklı bir anlayıştır. Bizim derdimiz bu milletin derdine derman olunsun. EÄŸer bu dermanı mevcut iktidar yapacaksa onlar da yapsın. İllâ gelip bizim yapmamız da ÅŸart deÄŸil. Yeter ki bu dermana yol açılsın, saÄŸlansın. DediÄŸim gibi bu gibi ÅŸeylerin imâ edilmesi söylenmesi iÅŸte 'olmasın böyle, sonu böyle olmasın' ÅŸeklinde bile olması, bunun ifade edilmesi hatırlatılması uygun deÄŸil hoÅŸ deÄŸil.

 

 

 

 

BASIN TOPLANTISI KONUŞMASININ TAM METNİ

 

“KAYIP 128 MİLYAR $” Konusu Gündemin Birinci Maddesi Olarak Yerini Koruyor…

 

Bu konuyla ilgili iktidar kanadından gelen birbirinden farklı ve çeliÅŸkili çok sayıda açıklama, konunun daha da ilgi uyandırmasına neden oldu.

Ak Parti Gen. BÅŸk. Yrd.; “Pandemide vatandaÅŸa, esnafa verdik”

DiÄŸer Gen. BÅŸk. Yrd.; “Halkımız döviz olarak aldı, yastık altında duruyor”

C. BaÅŸkanı Danışmanı; “MB’da hiçbir zaman böyle bir rezerv olmadı”

C. BaÅŸkanı; “MB’da duruyor, bir yere gittiÄŸi yok” demiÅŸti, en son olarak dün de farklı bir açıklama yaptı;  

‘128 milyar doları salgın tedbirleri ve piyasalarda dış güçlerin istikrarı bozma operasyonlarına karşı kullandık’ dedi.

Aslında neredeyse son 10 senedir MB’da hiçbir zaman 128 milyar $ döviz rezervi olmadı,

IMF kriterlerine göre MB’da 2020 yılı başında “net 41 milyar $” döviz rezervi vardı,  2020 yılında  dövizi düÅŸürelim diye  “27 milyar $ satış” gerçekleÅŸtirildi ve “net rezerv 14 milyar$’a  düÅŸtü.

Åžimdi sorulması gereken soru,  2020 yılında yapılan bu yaklaşık 30 milyar $’lık  döviz satışında;

-       Bu döviz kime, kimlere satıldı ?

-       Bu döviz satışları hangi kur seviyesinden yapıldı ?

-       Satışlar ucuz kur seviyesinden yapıldıysa oluÅŸan kamu zararı ne kadar ?

-       Satış talimatını kim verdi ?

 

(Åžu anda yani 2021’in ilk çeyreÄŸi sonunda net döviz rezervi 13 milyar $’dır, bu da IMF kriterlerine göre, yani SWAP iÅŸlemleri hesaba katılmadan. 

SWAP karşılığı gelen dövizler hesaba katılırsa rezerv –40 Milyar $ seviyesindedir…)

 

AYRICA İKTİDARA SORULMASI GEREKEN SADECE 128 MİLYAR$ DEĞİL, 

19 SENENİN FATURASI OLAN “TAM  1,2 TRİLYON$”DIR…!!

-       530 milyar $  kamunun faiz ödemesi

-       70 milyar $    devlet varlıklarının satılmasıyla özelleÅŸtirme geliri

-       200 milyar $  ilave kamu borcu

-       400 milyar$  Yap-İşlet-Devret projelerinin fazladan maliyeti 

(29 senede müteahhit firmalara ödenecek meblaÄŸ 480 milyar $,  yaptırılan iÅŸ 80 milyar $.

240 milyon euro’ya yaptırılan 40 milyon euro’luk  Zafer Havalimanı, 6,5 milyar TL’ye yaptırılan 486 milyon TL’lik Artvin Yusufeli Barajı,  maliyetinin 10 katına yaptırılan köprüler bunun içinde)

 

TÜM BU KALEMLERİN TOPLAMI TAM TAMINA 1,2 TRİLYON $ YAPIYOR…!!

BU 1,2 TRİLYON $, TÜRKİYE’NİN, 83 MİLYONUN PARASIDIR VE MAALESEF HEBA OLMUÅžTUR…

…………………………………………………………

 

HER EVE BİR “AİLE PSİKOLOÄžU”

Ülkemizde uzun zamandır devam eden terör olayları, depremler, ekonomik problemler, toplumsal çöküÅŸe yol açan CEDAW SözleÅŸmesi, İstanbul SözleÅŸmesi, 6284 Sayılı Kanun ve  nihayet Pandemi halkımız ve toplumumuz üzerinde maddi ve manevi anlamda yıkıcı sonuçlar doÄŸurmuÅŸtur. 

Bununla birlikte;

Ekranlardan sürekli olarak verilen hastalık haberleri, cinayet ve gasp haberleri, aldatmalar, ahlâktan yoksun TV dizisi ve programları, farklı cinsel eÄŸilimlerin gündeme getirilip normalleÅŸtirildiÄŸi sözde eÄŸlence ve yemek programları,  medya ve sosyal medyada birçok oyun, dizi ve eÄŸlence adı altında yapılan manipülasyonların tümü,

Toplumumuza, özellikle de gençliÄŸimize yönelik ifsad edici etkiler yapmaktadır.

Uzun süredir Korku, Kaygı ve Öfke altında yaÅŸayan toplumumuza, bir de medya eliyle ifsad edici yayınlar yapılınca;

baÅŸta Depresyon olmak üzere, Kronik Stres, Anksiyete ( Kaygı BozukluÄŸu ), kontrolsüz öfke patlamaları  gibi pek çok psikiyatrik hastalık ciddi ÅŸekilde artmaktadır.

Toplumumuzda ortaya çıkan bu yıkıcı sonuçlara yönelik önleyici müdahaleler bir an önce yapılmalıdır.

Zira sürekli Kaygı, Korku ve Öfke altında yaÅŸatılan toplumlarda ‘5 önemli yıkıcı sonuç’ ortaya çıkar;

 

1) Toplum uzun vadede hastalanır, her türlü hastalık artar

2) Suç ve suçlu artar

3) Aile içi iletiÅŸim bozulur, çatışmalar artar, boÅŸanmalar çoÄŸalır

4)  Alkol ve Madde bağımlılığı artar

5) Üretim düÅŸer,  iÅŸsizlik çoÄŸalır.

 

NİTEKİM; 

 

-       DSÖ ve TUIK 2019 verilerine göre (Pandemiden önce) ülkemizde sadece bir yıl içerisinde hastanelere yapılan hasta baÅŸvuru sayısı 1 milyar kiÅŸi olmuÅŸtur…

-       Bu süre zarfında bu hastalara yazılan ilâç kutu adedi 2 milyar 370 milyon kutu olarak gerçekleÅŸmiÅŸtir…  

Bu ilaçların ortalama 60 milyon kutusu ise Antidepresan grubu psikiyatrik ilâçlardan oluÅŸmaktadır… 

-       Türkiye’de toplam 375 cezaevi bulunmaktadır ve bunların 178 adedi son 15 yılda yapılmıştır.  (2021 Bütçesine yapılması kararı alınan 39 yeni cezaevinin inÅŸa bedeli eklenmiÅŸtir.) 

Cezaevi sayısındaki dramatik artış suç ve suçlunun ne oranda arttığının en önemli göstergesidir.

-       Cezaevlerinde 2010 senesinde toplam 120 bin mahkum bulunuyorken, bu sayı 2019’da 292 bin kiÅŸi olarak gerçekleÅŸmiÅŸtir.

 

-       Emniyet Genel MüdürlüÄŸü verilerine göre birinci suç türü %600 artışla Hırsızlık suçu olmuÅŸtur. 

(Hırsızlık suçunu iÅŸleyenlerin % 75'inin yirmi yaÅŸ altı gençlerden oluÅŸması daha da vahim bir durumdur)

 

-       2001’de  toplam  92 bin çift boÅŸanmış iken,  2019’da toplam boÅŸanma adedi 156 bin 500 olarak gerçekleÅŸmiÅŸtir. 

 

-       Ülkemizde ortalama 1 milyon 700 bin civarında madde bağımlısı ve  3 milyon civarında da ÅŸans oyunları, bahis ve kumar bağımlısı bulunmaktadır.

 

Bu örneklerde de görüldüÄŸü gibi toplumumuzun psikolojisi, sosyal yapısı ciddi ÅŸekilde hasar görmüÅŸtür.

Suç oranlarında patlama yaÅŸanmış ve bağımlılıklar artmıştır.  Kumar önemli oranda artarken, üretim düÅŸmüÅŸ, iÅŸsizlik dramatik seviyelere ulaÅŸmıştır.

 

Tüm bu dramatik sonuçlara duçar olan halkımız,  fert fert, birey birey derhal rehabilite edilmeli  ve bir an önce saÄŸlığına kavuÅŸturularak yeniden ayaÄŸa kaldırılmalıdır.

Aksi takdirde toplumsal ruh saÄŸlığı ciddi oranda bozulmuÅŸ olan ülkemizde kaotik sonuçların, büyük yıkımların önü asla alınamayacaktır. 

 

Tüm bu olumsuzluklara karşı medyanın ve eÄŸitim sisteminin ıslah edilmesi ÅŸarttır,  ancak bununla birlikte;

 

Acil bir ÅŸekilde, ülkemizde hali hazırda uygulanan  “Aile HekimliÄŸi Uygulaması'nda olduÄŸu gibi, her bir aileye nasıl bir “Aile Hekimi” vermiÅŸ isek, yine her bir aileye  bir “Aile PsikoloÄŸu” atamamız gerekmektedir.

 

Nitekim geliÅŸmiÅŸ pek çok ülkede Önleyici Tıp kapsamında bu uygulama yapılmaktadır. Insanlarını psikolojik bakımdan saÄŸlıklı, bilinçli ve üretken bireyler olmaları için desteklemektedirler. 

 

Her bir fert çocukluÄŸundan itibaren ücretsiz olarak psikologlarca ele alınıp, saÄŸlıklı bilimsel bir geliÅŸim programı ile takip edilmelidir.  Anne ve Babaların da her bakımdan eÄŸitilmesi ve rehabilite edilmesi, ülkemiz açısından hayati önem arz etmektedir.

Aksi halde hasta ve suçlu bir toplum sonucundan asla kurtulamayacağımız gibi, yeni nesilleri de kaybetme riski ile karşı karşıya kalacağız.

 

“HER AİLEYE BİR AİLE PSİKOLOÄžU” uygulaması ülkemizin ve insanımızın en hayâti ihtiyaçlarındandır. 

 

Yeniden Refah iktidarında bu önemli adımı en hızlı ÅŸekilde atacağımızı ifade ediyoruz.

…………………………………………………………..

 

 

Muhalefetin Yolsuzluk İddialarının Üzerine Ciddiyetle Gidilmelidir

Yerel seçimlerde Ankara ve İstanbul Belediyeleri muhalefet partilerinin eline geçtiÄŸinden beri, her iki ÅŸehrimizin belediye baÅŸkanları önceki döneme iliÅŸkin yolsuzluk ve usulsüzlük iddialarında bulunuyor, ellerinde dosya ve deliller olduÄŸunu iddia ediyorlar.

İBB BÅŸk. kendisinden önceki döneme iliÅŸkin “50 tane yolsuzluk dosyası” hazırladığını ifade ediyor,  sadece bir arsa satışında İBB’nin 400 milyon TL zarara sokulduÄŸunu, toplamda kamunun “tam 13 milyar TL” zarara uÄŸratıldığını iddia ediyor.

Tüm bu iddialara iliÅŸkin medyada çok sayıda haber ve yorumlar çıkıyor, ancak iktidar sessiz kalıyor, hatta bu dosyalara İçiÅŸleri Bakanlığı el koyuyor, adeta rafa kaldırıyor,  3 aydır İçiÅŸleri Bakanlığı müfettiÅŸlerinden bir ses çıkmıyor, yolsuzluk iddiaları ile ilgili haberlere internette eriÅŸim yasağı getiriliyor, hatta ve hatta eriÅŸim yasağı haberine de eriÅŸim yasağı getiriliyor…

 

Biz Yeniden Refah Partisi olarak “bu iddialar doÄŸrudur, İBB’de Ak Parti döneminde yolsuzluk yapılmıştır” demiyoruz, 

ANCAK bu noktada iktidara düÅŸen;

 

 

 

“Kimin elinde dosya, bilgi, belge varsa götürsün yargıya teslim etsin, bizzat biz de bu konunun takipçisi olacağız, eÄŸer iddiaların doÄŸru olduÄŸu ortaya çıkarsa kendi partimizden de olsa, yolsuzluk yapanın gözünün yaşına bakmayacağız, hukuk önünde gereken cezaya çarptırılacak,

AMA eÄŸer iddialar doÄŸru deÄŸilse, iftiraysa da biz iddia sahiplerini, müfteri ilan edeceÄŸiz, ve kendilerine manevi tazminat davası açacağız”  demektir.

 

Tüm kamuoyu, hatta Ak Parti’nin seçmenleri dahi, iktidardan bu duruÅŸu, bu açıklamayı bekliyor, en baÅŸta Ak Partililer ÅŸaibe altında kalmak istemiyor…

KonuÅŸmalarında sık sık 94 Ruhu’na dönmek istediÄŸini ifade eden, “Bana Ömer’leri getirin” diye çaÄŸrıda bulunan,  hatta  İstanbul’a eski Milli GörüÅŸçü bir il baÅŸkanı görevlendiren Sn. C.BaÅŸkanı’ndan  bu duruÅŸu, bu açıklamayı bekliyoruz.

……………………………………………………………….

 

“CAATSA Yaptırımları”  7 Nisan’da Devreye Girdi

Biden yönetimi, CAATSA (ABD’nin Hasımlarına Yaptırımlar Yoluyla Karşılık Verme Yasası) yaptırımlarını 7 Nisan’dan itibaren uygulamaya koyduÄŸunu açıkladı.

Savunma Sanayii BaÅŸkanlığı ile bazı yöneticilere yönelik yaptırımların S-400’ler konusunda Türkiye’nin tavrında deÄŸiÅŸiklik olmaması durumunda daha da geniÅŸletileceÄŸi uyarısında bulunuldu.

Söz konusu yaptırım, Türkiye Savunma Sanayii BaÅŸkanlığı’na (SSB) yapılacak tüm Amerikan ihracatının yasaklanmasını içeriyor.

ABD yaptırımlarının yerli üretimi yürütülen ATAK helikopterlerinin motorlarının ABD’den alındığı dikkate alındığında; bu konuda ciddi sorunlarla karşılaÅŸma ihtimali yüksek görünüyor.

Yaptırım kararı Türkiye ile bu alanda iÅŸbirliÄŸi yapacak, tedarik saÄŸlayacak üçüncü ülkeleri kapsadığı için ABD’nin engellediÄŸi tedarikin alternatif olarak bir baÅŸka ülke üreticisinden temini de zorlaÅŸacak.

 

Bu olay, 19 senelik tek başına iktidar döneminde üretime, sanayiye, teknolojiye gereken önemin gösterilmemesi, gereken kaynağın aktarılmamasının acı bir sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır.

Son 20 senede Türkiye’de sanayi üretiminin Milli Gelir içindeki payı gerilemiÅŸ, Türkiye’nin dış ticaret açığı 50 milyar $’a yükselmiÅŸ, ülkemizde “yerli” bir ürünü üretmek için kullanılan hammadde ve malzeme oranı %82’ye ulaÅŸmış ve ÅŸu an için Türkiye’nin yüksek teknoloji ürünü ihracat oranı %3 gibi son derece düÅŸük bir seviyede kalmıştır. 

Bu seviyede bir dışa bağımlılık, yol açtığı ekonomik problemlerin yanında, bu gibi yaptırımlarla karşılaÅŸtığımızda da çok ciddi sıkıntılar yaÅŸamamıza sebep olmaktadır.

 

Ülkemiz tam 19 senedir Beton-Çimento, AVM-Rezidans-Toplu Konut ekonomisi yerine; üretim ve ihracat öncelikli, sanayi ve teknoloji odaklı bir anlayışla yönetilseydi,  dışa bağımlılıktan kurtarılsaydı,  bugün bu yaptırımlar bize adeta vız gelirdi.

…………………………………………………………

 

BM tarafından 27-29 Nisan tarihleri arasında Cenevre’de gerçekleÅŸtirilecek  “BM+5 Zirvesi”nde Rum tarafı ‘İKİ DEVLETLİ FEDERASYON’, Türk tarafı ‘ADADA İKİ BAÄžIMSIZ DEVLET’  teziyle masaya oturuyor.

Güney Kıbrıs ve KKTC ile garantör ülkeler Türkiye, Yunanistan, İngiltere’nin temsil edileceÄŸi  BM+5 toplantısında müzakereye devam edilecek.

GKRY ve Yunanistan, İngiltere’nin gündeme getirdiÄŸi iki devletli, ancak Rumların çoÄŸunlukta olacağı ortak hükümet, ortak parlamentolu federasyon modelini dayatıyor.

Ayrıca İngiltere’nin planında, bu federasyonun hayata geçmesinden 10 yıl sonra üç garantör ülkenin garantörlüklerinin sona erdirilmesi de var. 

Böyle bir adım Kıbrıs Türklerinin geleceÄŸi ve güvenliÄŸi açısından kabul edilmesi mümkün olmayan bir öneridir. Yunanistan ve Rumların geçmiÅŸ sicili nedeniyle tabir caizse Rumlarla yeniden aynı çuvala girmek bir çılgınlıktır.

 

 

 

Yeniden Refah Partisi olarak C. BaÅŸkanı ErdoÄŸan’ın, Ersin Tatar’ın CumhurbaÅŸkanı seçilmesinden sonra KKTC’ye yaptığı ziyarette “Federasyon bitmiÅŸtir, İki devletli çözümden baÅŸka yol yoktur” açıklamasının arkasında durulmasını bekliyoruz.

Her fırsatta ifade ettiÄŸimiz gibi yapılması gereken; “Bizim Kıbrıs sorunumuz  1974 Barış Harekatı ile bitmiÅŸtir” anlayışını sergilemek ve   adada 47 yıldır kurumsallaÅŸan mevcut yapının uluslararası toplum tarafından kabul edilmesi, adada eÅŸit, egemen iki devletin varlığının kabul edilmesidir.

Yayın Tarihi: 22 Nisan 2021 | Yayın Saati: 16:28:32