AVRUPA PARLAMENTOSU 2022 TÜRKİYE RAPORU GERÇEKLERİ YANSITMAKTAN UZAKTIR

Avrupa Parlamentosu’nun İspanyol raportörü Nacho Nanchez Amor tarafından hazırlanan ve hiçbir bağlayıcı yönü bulunmayan tavsiye niteliğindeki 2022 Türkiye raporu, ne yazık ki, gerçekçi yaklaşımlardan uzak, önyargılı, suçlayıcı ve belirli kesimlere mesaj verme niteliği taşımaktadır.

Türkiye'yi, İsveç'in NATO üyeliğini daha fazla gecikmeden onaylamaya çağıran, bu konuda TBMM üyelerinin ortaya koyacağı iradi karara dayatmacı yaklaşımla ipotek koymaya çalışan bu sığ anlayışın buna mukabil İsveç’te Kuran-ı Kerim’in yakılmasına ve inanç özgürlüğünün çiğnenmesine, İslamofobi politikalarına vurgu yapmaması Kıta Avrupası’nın çifte standartlı politikasının yansımasını ortaya koymaktadır.

Avrupa Parlamentosu Türkiye Raportörü Nacho Sanchez Amor, “Türkiye’nin AB üyeliği, jeopolitik pazarlıklar sonucu değil, Türk yetkilileri ülkedeki temel özgürlükler ve hukukun üstünlüğündeki gerilemeye son verilmesi için gerçek bir çaba içine girdiğinde gerçekleşecektir” ifadesi ile özellikle Türkiye’de kadın haklarının kötüleştiği, toplumsal cinsiyete dayalı şiddet ve kadın cinayetleri ile LGBTI+ toplumuna yönelik yaygın nefret söylemi ve ayrımcılığın da arttığı vurgusu yapması kabul edilebilir bir durum değildir.  Yeniden Refah Partisi olarak, toplumumuzun değerler yargısını hiçe sayan bir anlayışın LGBT dayatması içerisine girmesi ve Türk Hükümeti tarafından köklü bir rota değişikliği yapılmasının, aksi takdirde Türkiye’nin AB’ye katılım sürecinin sürdürülemeyeceği vurgusu da hiçbir şekilde kabul edilebilir bir durum değildir.

Bu arada Türkiye’de kadın haklarının korunması ve kadına verilen değer temel inancımızın bir gereğidir.

Avrupa Parlamentosu Türkiye Raportörü Nacho Sanchez Amor’un Terörle mücadele, hükûmetin meşru hakkı ve sorumluluğu olmakla birlikte, bu mücadelenin, hukukun üstünlüğüne, insan haklarına ve temel özgürlüklere riayet edilerek yürütülmesi esastır. Terörle mücadele tedbirlerinin orantılı olması gerekmektedir şeklindeki ifadesi kabul edilebilir bir durum olmayıp, ABD ve Avrupalı müttefiklerinin insan hakları, özgürlük, demokrasi gibi kavramlarla yola çıkarak asıl Libya’da, Irak’ta, Afganistan’da uyguladığı orantısız güç kullanımını göz ardı etmesi çifte standartlı politikalarının gereğidir.

Bu arada Güney Kıbrıs Rum Kesimi, Yunanistan, Fransa ve İtalya’nın oluşturduğu dörtlü inisiyatif çerçevesinde, 11 Eylül’de başlayan ve bugün 15 Eylül’de sona erecek olan Fransa tarafından koordine edilen "Evnomia 4-2023" kod adlı hava-deniz tatbikatının Doğu Akdeniz’de tansiyonu artırmaya yönelik bir girişim olduğunu vurgulamak isteriz.

Türkiye’nin bir an önce Doğu Akdeniz’deki meşru haklarını koruyabilmek adına Münhasır Ekonomik Bölge ilanına gitmesi artık bir zaruret halini almıştır.

Münhasır Ekonomik Bölge,1913 yılında imzalanan Londra Anlaşması’nın 4 ve 5. Maddesi, Lozan Antlaşması’nın 12. maddesi ve daha sonra 1982 yılında imzalanan BM Deniz Hukuku Sözleşmesi’nin 76 ve 121. maddesine göre belirlenmektedir. Dolayısıyla Doğu Akdeniz’de kıyısı bulunan ülkelerin hepsinin bu uluslararası sözleşmelerden kaynaklanan meşru hakları mevcuttur. Burada yalnızca Yunanistan ve GKRY’nin Avrupa Birliği, Fransa veya ABD’yi arkalarına alarak tek başlarına hareketle belirledikleri ve uluslararası hiçbir geçerliliği olmayan MEB çalışmalarının hiçbir geçerliliği söz konusu değildir.

Bu amaçla Yunanistan’ın öncülüğünde Avrupa Komisyonu ve Avrupa Parlamentosu’na danışmanlık yapan Prof. Dr. Juan Luis Suarez de Vivero’ya çizdirilen Sevilla Haritasının gerçekle bağdaşır hiçbir yanı yoktur. Ne yazık ki, Akdeniz’de yaklaşık 1.700 km ile en uzun karasularına sahip olan Türkiye, AB öncülüğünde GKRK, Yunanistan tarafından dışlanmaya çalışılırken söz konusu Sevilla haritası ile 41.000 kilometre karelik dar bir alana sıkıştırılmaya çalışılmaktadır.

Yeniden Refah Partisi olarak şunu da ifade etmek isteriz ki; Doğu Akdeniz’de verilebilecek herhangi bir tavizin yeni tavizler doğuracağı muhakkaktır. Ne yazık ki Türkiye, geçmişte bu ve benzeri örneklerle her zaman karşı karşıya kalmıştır.

Ne yazık ki Yunanistan ve GKRK Türkiye’nin Akdeniz’e kıyısı bulunan ülkelerle olan sorunlarını fırsata çevirerek, “düşmanımın düşmanı, dostumdur” yaklaşımıyla söz konusu Müslüman ülkelerle MEB konusunda iş birliğine gitmektedirler. Bu nedenle Yeniden Refah Partisi olarak diyoruz ki, Doğu Akdeniz’e kıyısı bulunan tüm Müslüman ülkelerle ilişkilerin geliştirilmesi ve MEB konusunda kapsamlı zirve düzenlemesi artık kaçınılmazdır.

 

Doğan BEKİN

Yeniden Refah Partisi
Genel Başkan Yardımcısı
İstanbul Milletvekili

Yayın Tarihi: 15 Eylül 2023 | Yayın Saati: 12:51:04