Avrupa Birliği’nden önce Gümrük Birliği anlaşmasının acilen güncellenmesi gerekir!

AVRUPA BİRLİĞİ’NDEN ÖNCE GÜMRÜK BİRLİĞİ ANLAŞMASININ ACİLEN GÜNCELLENMESİ GEREKİR

 

 

 

Sayın Cumhurbaşkanının gündeme yeniden getirdiği Avrupa Birliği üyeliği üzerine, “terörle mücadele”, “yolsuzlukla mücadele”,”Europol ile iş birliği”, “kişisel verilerin korunması”, AB üyeleriyle adli yardımlaşma” ve “geri kabul anlaşması” kriterlerinin yeniden gündeme gelmesi ve buna uyulması şartının getirilmesi ve bunlara ilaveten, AB’nin dış politikadan sorumlu yetkilisi Joseph Borell’in , “Kıbrıs sorununun  yeni Birleşmiş Milletler tasarıları uyarınca çözüme kavuşturulması” ve “Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde tanımlanan temel değer ve özgürlükleri korumak” yanında Doğu Akdeniz’e vurgu yapması, Türkiye’nin  Kıbrıs ve Doğu Akdeniz’de geri adım atmasına yönelik olup, buradaki hak ve menfaatlerimizin Avrupa Birliği uğruna feda edilmesi asla mümkün değildir. Bu konuda geçmişte Gümrük Birliği Anlaşması konusunda yapılan hatanın bir daha tekerrür etmemesi adına tavizkar ve teslimiyetçi politikalardan uzak durarak bundan daha önemlisi olan Gümrük Birliği Anlaşması’nın bir an önce güncellenmesi kaçınılmazdır.

 

Türkiye ile AB arasında gerçekleştirilen müzakerelerin ardından 6 Mart 1995 tarihindeki Ortaklık Konseyi toplantısında alınan karar gereğince 1 Ocak 1996'da yürürlüğe giren Gümrük Birliği Anlaşması, Türkiye’yi Avrupa Birliği’nin açık pazarı konumuna getirmiştir.

 

Türkiye, söz konusu Gümrük Birliği anlaşması ile dış ticaretini tamamen Avrupa Birliği’nin denetimi ve boyunduruğu altına almış olup, bu anlaşmadan bağımsız hareket ederek üçüncü ülkelere kendi şartlarıyla müstakil şekilde istediği şartlarda ticaret yapması ve bağımsız tarife uygulaması mümkün olmamaktadır. Türkiye, Gümrük Birliği Anlaşması sonucu Avrupa Birliği’nin Ortak Gümrük Tarifesini uygulayacağını kabul etmekle bir bakıma 1838’de uygulanan Gümrük Tarifesinin bir benzerini uygulayarak ticaretimizi tamamen Brüksel’in kontrolüne bırakmış olmaktadır. Oysa ki,1921 Anayasasından günümüze kadar tüm Anayasalarda “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Hiçbir surette hiçbir kişiye bırakılamaz” hükmü gereği 6 Mart 1995’te imzalanan ve süresi belirsiz olarak yürürlüğe konulması hiç şüphesiz Anayasanın 6. maddesine açıkça aykırılık oluşturmaktadır.

 

Türk ekonomisini tek yanlı olarak Gümrük Birliği Anlaşması ile Avrupa Birliği’ne bağlayan dönemin hükümeti, gümrükle ilgili politikalar konusundaki tasarruf yetkisini açıkça tek yanlı olarak Anayasa’nın 6. Ve 90. Maddelerine aykırı olarak Avrupa Birliğine devretmiştir.

 

Sonuç olarak, Gümrük Birliği ülkemizi Avrupa Birliği’nin açık pazarı haline dönüştürmüştür.

 

Gümrük Birliği Anlaşması sonucu ülkemizin dış ticareti Brüksel’in kontrolü altına girmiş olup, Brüksel’den bağımsız hareket ederek üçüncü ülkelere istediğimiz şekilde ticaret yapamayacak bir duruma getirildik.

 

Gümrük Birliği ne yazık ki Milli ve Yerli  sanayimizi korumasız düzeye getirmiştir.

 

Gümrük Birliği Anlaşması, 1838 tarihli “Osmanlı-İngiliz Ticaret Anlaşması” ile başlayan, bizi Duyun-u Umumiye ’ye bir başka deyişle çöküşe götüren süreçle büyük bir benzerlik ortaya koymaktadır. Bu durum büyük vahameti ortaya koymaktadır.

 

Nitekim, Sevr Anlaşması’nın 83. yıldönümünde, 2003 yılında İsveç’te yapılan toplantıda İsveç Sol Parti Lideri Ulla Hoffman, Kopenhag kriterleri ile Sevr arasında paralellik kurarak “Avrupa Birliği’nin bir anlamda Sevr’i Türkiye’ye kabul ettirmiştir” diyerek “AB, Türkiye'yi üyeliğe alacaksa Lozan Antlaşması ile yapılan hatayı düzeltmelidir. Kopenhag Kriterleri Sevr'in yerini tutmalıdır' ifadesi Avrupa’nın Türkiye’ye bakış açısının değişmediğini ortaya koymaktadır.

 

Ülkemiz aleyhine çok ağır şartlara haiz olan ve bir nevi modern kapitülasyonlarla eşdeğer olarak görülebilen Gümrük Anlaşması’nın Avrupa Birliği’ne girmeden önce Türkiye’ye süresiz olarak kabul ettirilmesi ve aradan geçen 28 yıla rağmen Türkiye’nin hala Avrupa Birliği kapısında bekletilmesi üzerinde düşünülmesi gereken vahim bir durumdur. Oysa ki Avrupa Birliği’ndeki uygulama, Avrupa Birliği’ne tam üyelikle birlikte Gümrük Birliği Anlaşması yoluna gidilmesidir. Ne yazık ki şu ana kadar, Avrupa Birliği’ne üye olmadan bu anlaşmaya imza atan tek ülke Türkiye olmuştur. Oysa ki, 1981 yılında Avrupa Birliği’ne tam üye olan Yunanistan bile ancak beş yıl sonra Gümrük Birliği’ne üye olabilmiştir.

 

Gümrük Birliği anlaşması acilen güncellenmedikçe, İsveç in NATO üyeliği de TBMM ye getirilmemelidir. Zira Türkiye, aleyhine alınan Gümrük Birliği kararları üzerinde söz sahibi değilken ve karar yetkisi yokken bunları uygulamakla sorumlu tutulmaktadır. Bu durum, Türkiye’nin Birlik içindeki rekabet avantajlarını kullanamamasına ve Birlik dışı ülkelerin önümüze geçmesine yol açmaktadır. Bu arada, Türk mallarını taşıyan TIR'larımız Birlik üyesi Yunanistan ve Bulgaristan gibi ülkelerde engelleyici muameleye tabi tutularak ihracatımız engellemektedir, bu durumun bir an önce düzeltilmelidir Ayrıca, iş adamları ve tır sürücüleri için vize rejimi kaldırılmalıdır. Son olarak, tarım ürünleri Gümrük Birliği kapsamına alınmalıdır. TBMM ve bütün TBMM üyelerine saygı ile duyurulur. Bu fırsat kaçırılırsa, buna imkân verenler, Yunanistan’ın NATO’ya alınmasında olduğu gibi tarih önündeki sorumluluklarından kaçamazlar.

 

 

 

Doğan Bekin
Genel Başkan Yardımcısı | İstanbul Milletvekili

 

 

Yayın Tarihi: 24 Temmuz 2023 | Yayın Saati: 14:44:03