
Hatırlanacağı üzere ABD, Güney Kıbrıs Rum Yönetimine (GKRY) yönelik silah ambargosunu kaldırma yönünde Eylül 2020’de alınan kararın kapsamını genişletmiş, “Uluslararası silah ticareti düzenlemeleri 1 Ekim 2022’den itibaren geçerli olmak üzere yeni politikayı yansıtacak şekilde değiştirilecektir.” kararı almıştır. ABD bu karar ile, Güney Kıbrıs Rum Kesimi’ne yönelik Kasım 1987 tarihinden beri uygulamakta olduğu ambargoyu tamamen sona erdirmiştir.
Bunun sonucu olarak ABD, 1987 yılından itibaren Güney Kıbrıs Rum Yönetimi için uygulamakta olduğu “savunma ticareti” ile ilgili kısıtlamaları da 2023 mali yılında kaldırmıştır.
Son olarak, ABD Savunma Bakanlığı ile Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) Savunma Bakanlığı arasında imzalanan "İkili Savunma İş birliği Yol Haritası" üzerine ABD Savunma Bakanlığının konuyla ilgili yaptığı açıklamada; Avrupa ve Doğu Akdeniz'in istikrar ve güvenliğinin ABD ile GKRY için "hayati önem taşıdığı" konusu uluslararası hukukun ve anlaşmaların hiçe sayıldığının açık göstergesi niteliğindedir.
GKRY, tek başına Kıbrıs adasının tümünü temsile yetkili olmadığı halde, Türkiye ve KKTC’nin hak ve çıkarları hiçe sayılarak imza altına alınan "İkili Savunma İşbirliği Yol Haritası", Türkiye ve Yunanistan başbakanları tarafından 11 Şubat 1959 tarihinde Zürih’te imza altına alınan “Kıbrıs Cumhuriyeti Temel Yapısı” bağlamında, 16 Ağustos 1960 tarihinde Türkiye, İngiltere ve Yunanistan’ın garantörlüğünde Kıbrıs Türk ile Kıbrıs Rum cemaatlerinin eşit haklarla kurucusu oldukları Kıbrıs Cumhuriyeti ve anayasasına aykırılık oluşturmuştur.
ABD güdümünde silahlandırılan Güney Kıbrıs Rum Kesimi, Doğu Akdeniz’de büyük güvenlik sorununun ortaya çıkmasına neden olacak olan vahim bir durumu ortaya koymaktadır.
Yunanistan’ın gayri hukuki olarak ve uluslararası anlaşmaları hiçe sayarak “Adalar Denizi”ni silahlandırması ve ABD’nin de benzer şekilde Türkiye’nin güvenliğini tehdit edecek şekilde Dedeağaç’ta deniz ve hava üsleri kurması, Meis Adası’nın Yunanistan tarafından “Münhasır Ekonomik Bölgesi”ne dahil edilmesi, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de hiçbir hukuki özelliği olmayan masa başında çizilen “Sevilla Haritası” ile salt Antalya Körfezi’ne hapsedilmeye ve hidrokarbon yataklarından uzak tutulmaya yönelik ABD, AB, Yunanistan ve GKRY’nin planlı ve sinsi oyunları, son olarak GKRY ile ABD arasında imzalanan söz konusu anlaşma ile Doğu Akdeniz üzerinde yeni bir “Yunan-Rum Kuşağı” oluşturulmaya çalışılmaktadır.
Sonuç olarak Sayın Erdoğan’ın BM’nin 78. Genel Kurulu’nda açıkladığı; “Tam Bağımsız ve Egemen KKTC” düşüncesini önemsediğimizi ve desteklediğimizi bir kez daha ifade eder, Milli davamız Kıbrıs’ın tam bağımsız bir devlet olarak Doğu Akdeniz’deki varlığının, Türkiye’nin güvenliği açısından can damarı olduğunu bir kez daha vurgulamak isteriz.
Bu bağlamda Sayın Erdoğan’dan “Tam Bağımsız ve Egemen KKTC” konusunda söylem değil eylem beklediğimize dair çağrımızı kamuoyu nezdinde bir kez daha yineliyoruz.