İsveç’in NATO’ya katılması protokolünün, onaylanmasına ilişkin kanun teklifi

Ne yazık ki Türkiye’nin de içinde yer aldığı üye ülkelerin güvenlik şemsiyesi olarak ortaya çıkan NATO Teşkilatı, Türkiye’nin çıkarları söz konusu olunca güvenlik açısından çözümün bir parçası olmaktan çok, sorunun bir parçası haline getirilmeye çalışılmaktadır. Türkiye, sözde batı çıkarları doğrultusunda ABD tarafından teslimiyetçi bir anlayışla NATO Teşkilatının Libya örneğinde olduğu gibi Türkiye’nin çıkarlarıyla örtüşmeyen politikalarına teşne edilmeye çalışılmaktadır.

 

Euro-Atlantik barış ve güvenliğin kurumsal iskeletini oluşturan NATO’nun başını çeken ABD, ne yazık ki, Sovyetler Birliğinin dağılmasından sonra, tek kutuplu dünyanın ana aktörü olmanın vehmiyle çeşitli ülkeleri işgal ederek, askeri darbeleri teşvik ederek, iç kargaşa ve savaşlar çıkararak, kendisine bağlı hareket edecek yönetimleri işbaşına getirme savaşı içerisinde yer almaktadır.

 

NATO’nun ana gövdesini oluşturan ABD tarafından yapılan bütün bu müdahaleler, özellikle Ortadoğu coğrafyasında birçok diktatoryal yönetimlerin ortaya çıkmasına ve global terör örgütlerinin daha çok güçlenmesine zemin oluşturmaktadır.

 

ABD yönetimlerinin bu müdahaleci yaklaşımlı politikalarından en çok nasibini alan ülkelerin başında hiç şüphesiz Türkiye de yer almaktadır. 1980 askeri darbesi ve 15 Temmuz darbe kalkışması buna örnek oluşturmaktadır.

 

Türkiye’de demokrasinin gelişmesinin önünde en büyük engel olarak yine ABD’nin öncü rol oynadığını ifade edebiliriz.

 

Bu gelişmeler ışığında baktığımızda ABD’nin oluşturmaya çalıştığı Pax-Americana anlayışının ortaya koymaya çalıştığı “Yeni Dünya Düzeni”nin güvenlik unsuru olan ve Kuzey Amerika’yı Avrupa’ya eklemlendiren Atlantik ötesi askeri ittifak olan NATO’nun varlığı artık işlevsel olarak ABD’nin güdümünde olup ana mottosu olan barış ve istikrarın artık çok ötesinde gelişme ve yayılma içerisinde olduğunu görmek mümkündür.

 

İşte bu aşamada, NATO üyeliği gündeme gelen İsveç’in üyeliğinin bugün Gazi Meclis’te oylanacak olması tarihi açıdan üzerinde durulması gereken önemli bir konudur.

 

Burada şunu ifade etmek gerekir ki, ‘tarih bir şablon değildir.’ Tarih, geçmişteki hatalardan dersler çıkarmamız ve geleceğe yönelik karar mekanizmasında nasıl hareket etmemiz gerektiği konusunda önemli parametreleri önümüze koyan bir bileşendir. Bu cümleden hareketle, İsveç’in NATO’ya kabul edilmesine yönelik bugünkü oylama tarihi sorumluluğu da beraberinde getirmektedir.

 

Yeniden Refah Partisi olarak şunu ifade etmek isteriz ki, İsveç’in geçmişte Türkiye’ye yönelik hasmane politikalarını göz ardı edip NATO üyeliğine kabulü yönünde oy vermek 1930’ların Münih mantalitesi’nin, kötüyle uzlaşma ve ona taviz verme mantığının yeniden canlanmasına tanık oluyoruz.

 

Türkiye’nin yanı başında terör unsurlarıyla yakın iş birliği içerisinde olan, hamiliğini yapan bu ve benzeri konularda sicili oldukça kabarık olan İsveç’in, parlamentosu vasıtasıyla 2010 yılının mart ayında 130’a karşı 131 oyla kabul ettiği sözde Seyfo Soykırımı kararı bu ülkenin Türkiye’ye yönelik çifte standartlı politikasını ortaya koymaktadır.

 

Keza aynı İsveç Hükümetinin Suriye’nin Kuzeyinde Musul’a kadar uzanan geniş spektrumlu bir coğrafyada ASURİSTAN adı altında bir yapılanmanın oluşması konusunda ön ayak olması gözlerden kaçmamaktadır.

 

Aynı İsveç’in yakın zamanda, NATO üyeliğinin gündeme geldiği bir dönemde mukaddes kitabımız Kuran-ı Kerim’in yakılması eylemlerine cevaz vermesi ve bu eylemleri gerçekleştirenleri koruma şemsiyesi altına alması iyi niyetli bir yaklaşım içerisinde olmadığını ortaya koymaktadır.

 

Sonuç olarak, Yeniden Refah Partisi olarak İsveç’in NATO üyeliğine olumlu oy vermeyeceğimizi ifade eder, Yüce Meclisi saygıyla selamlarız.

 

Doğan BEKİN

Yeniden Refah Partisi

Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili

Yayın Tarihi: 24 Ocak 2024 | Yayın Saati: 16:23:39