HABERLER

23 Kasım 2018 Kuruluş

Dr. Fatih Erbakan, Hacı Bayram Camisi'nde cuma namazı kıldıktan sonra Hacı Bayram-ı Veli Türbesi'ni ziyaret etti.

Namazın ardından cami çıkışında gazetecilere açıklama yapan Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan Erbakan, "Artık vakit tamam, vakti geldi" demek için toplandıklarını, yıllardır özlemle, heyecanla beklenen Yeniden Refah Partimizi bugün resmen kurduğumuzun müjdesini veriyorum" dedi.

 

"Yeniden Refah Partisi"nin hayırlı olması temennisinde bulunan Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan Erbakan, milletin büyük ilgisine, teveccühüne layık olacaklarını belirtti.

Partinin kuruluş dilekçesinin İçişleri Bakanlığına teslim edileceğini ifade eden Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan Erbakan, yılların özleminin dindirileceğini söyledi.

 

"Hayırlı hizmetleri yapanları tebrik etmek için geliyoruz"

"Yeniden Refah Partisi olarak bizler, kavga etmek, çatışmak, cezalandırmak, yıkmak için gelmiyoruz." diyen Erbakan, şöyle devam etti:

"Bizler, bugüne kadar yapılan bütün hayırlı hizmetlere teşekkür etmek, bu hayırlı hizmetleri yapanları tebrik etmek, yapılan hizmetleri görmek ve takdir etmek için geliyoruz. Bununla birlikte eksikleri tamamlamak, eksik yapılanları nihayete erdirmek için geliyoruz. Yine bununla birlikte yanlışları da doğrusunu ortaya koyarak düzeltmek için geliyoruz. Yapılan hizmetlere teşekkür edeceğiz, takdir ve tebrik edeceğiz, eksikleri tamamlayacağız, yanlışları da davamıza, istikametimize uygun doğrularla düzelteceğiz."

Bugün İslam âlemi, Türk milleti için tarihi bir adım attıklarını dile getiren Erbakan, bu adımın bir dönüm noktası olarak tarihte yer alacağını söyledi. 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan Erbakan, Sultan Abdülhamit Han'ın torunu Abdülhamit Kayıhan Osmanoğlu'nun da kendileriyle beraber olduğunu aktardı.

 

"Alternatifsizlik döneminin sona erdiğinin müjdesini veriyoruz"

"Bugün milletimize Yeniden Refah Partimizin müjdesini verirken ehvenişerler yerine artık hayrın kendisinin meydana çıktığının müjdesini veriyoruz. Bugün milletimize çaresizlik, umutsuzluk, alternatifsizlik döneminin sona erdiğinin müjdesini veriyoruz. Bugün milletimize asli yuvamıza dönüşün başlangıcının müjdesini veriyoruz ve 'Artık umut, çare, alternatif var, artık Yeniden Refah var' diyoruz."

Erbakan, geleceklerinin de geçmişleri gibi tertemiz olacağını sözlerine ekledi.

Zaman zaman izdiham yaşanan basın açıklaması sırasında "Mücahit Erbakan" sloganları atıldı.

 

Yeniden Refah Partisinin kuruluş dilekçesi İçişleri Bakanlığına verildi.

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan Erbakan'ın liderliğini yaptığı Yeniden Refah Partisi'nin kuruluş dilekçesi İçişleri Bakanlığına teslim edildi. 

Partinin İçişleri Bakanlığına teslim edilen kurucular kurulu listesi 99 kişiden oluşuyor. 

Partinin kurucuları arasında Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan Erbakan'ın yanı sıra Necmettin Erbakan hocamızın kızı Rabia Elif Erbakan Altınöz, Sultan 2. Abdülhamid'in 4. kuşak torunu Abdülhamit Kayıhan Osmanoğlu, eski bakanlardan Sacit Günbey, Necmettin Erbakan'ın uzun süre yakın korumalığını yapan Abdurrahman Akyüz ile birlikte toplam 99 kişi yer alıyor.

Anadolu Ajansı Röportajı

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, "Partimizin büyük kongresi nisan ayı içerisinde gerçekleşecek. Böylece daha kurumsal, ayakları yere basan bir çalışma dönemine geçilmiş olacak." dedi.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, partinin teşkilatlanma ve kongre sürecine ilişkin bilgi verdi.

Yeniden Refah Partisinin Yaşanabilir Bir Türkiye, Yeniden Büyük Türkiye ve Yeni Bir Dünya ilkelerini hedef edindiğini aktaran Erbakan, bu hedeflerin sadece millet için değil İslam alemi ve bütün insanlık için önem taşıdığını belirtti.

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, teşkilatlanma sürecine devam edildiğini aktararak, "Biz, iki ay gibi çok kısa bir sürede 46 il ve 200'e yakın ilçede teşkilatlanmamızı gerçekleştirdik. İlçelere her gün yenileri ekleniyor." diye konuştu.

Kısa bir sürede teşkilatlanlandıklarını ve milletin partiye teveccüh gösterdiğini ifade eden Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, partinin resmi adının "Yeniden Refah Partisi", kısaltmasının ise "Yeniden Refah" olduğunu bildirdi.

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, partinin Genel Merkez Yönetim Kurulunda (MYK) 14, Merkez Karar Yönetim Kurulunda (MKYK) ise 28 kişinin yer aldığını vurgulayarak, "Partinin büyük kongresi nisan ayı içerisinde gerçekleşecek. Bu tarihe kadar bütün illerimizde il kongrelerimizi ve eğer yetiştirebilirsek bütün ilçelerimizde ilçe kongrelerimizi yaparak, nisan ayı sonunda büyük kongremizi Ankara'nın en büyük salonunda gerçekleştirmeyi düşünüyoruz. Böylece daha kurumsal, ayakları yere basan bir çalışma dönemine geçilmiş olacak." ifadelerini kullandı.

 

"94 ruhu 1989'da başladı"

AK Parti'nin yerel seçim çalışmaları kapsamında gündeme gelen "94 ruhu" söylemini de değerlendiren Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, belediyecilik hizmetinde 94 ruhunun Refah Partisi ile Milli Görüş zihniyetinin bir ürünü olduğunu ifade etti.

Erbakan, bu ruhun 1989'da yapılan yerel seçimlerde Refah Partisi'nin il belediyelerini kazanmasıyla başladığına işaret ederek, şöyle konuştu:

"94 ve 89 ruhu başlamadan önce büyükşehir dediğiniz zaman aklınıza '3Ç' geliyordu. Nedir o '3Ç'? Çöp, çamur ve çukur. Başta dünyanın gözbebeği İstanbulumuz olmak üzere çöp, çamur ve çukurdan geçilmiyordu. 94 ruhuyla beraber bütün bunların hepsi ortadan kaldırıldı. Başta büyükşehirlerimiz olmak üzere pırıl pırıl modern şehirler haline geldi, yeşil alan oranı eskiye göre çok daha fazla arttı. Aslında şehirlerimiz 94 ruhuyla beraber çağ atlamış oldu."

 

"Rüşvet, yolsuzluk ve adam kayırma ortadan kaldırıldı"

Refah Parti'li belediyelerde rüşvet, yolsuzluk ve adam kayırmanın tamamıyla ortadan kaldırıldığını anlatan Erbakan, "Milli Görüş belediyeciliği ve 94 ruhuyla Türkiye'de ve dünyada belediyecilikte, belediye hizmetlerinde yeni bir çağ açıldı, yeni bir dönem başladı. Bizler, 94 ruhunun hakim kılınmasından ancak memnun oluruz." diye konuştu.

Erbakan, bu ruhun yeniden hakim kılınabilmesi için belediye başkanı olacak kimselerin kuvveti değil, hakkı üstün tutan zihniyetle önce ahlak ve maneviyat anlayışına sahip olması gerektiğini bildirdi.

Yeniden Refah Partisi milletimizle buluştu

Yeniden Refah Partisi Lansman toplantısı Türkiye'nin dört bir yanından ve yurtdışından gelen teşkilat mensupları ve vatandaşlarımızın katılımı ile bütük bir heyecan ve coşku ile gerçekleştirildi.

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Yeniden Refah Partisi'nin tanıtımında konuştu.

16 Aralık 2018 Pazar Millî Görüş tarihi, ülkemiz, insanlık ve İslâm tarihi açısından gerçek anlamda tarihî bir gündü. 23 Kasım 2018 Cuma günü Hacı Bayram Veli camiinde kılınan Cuma namazının ardından verilen dilekçe ile Yeniden Refah Partisi kuruldu. Hemen ardından 24 Kasım'da bu defa yeni kurulan parti ilk mitingini Eyüp Sultan'da gerçekleştirerek halkla buluştu. Bugün (16 Aralık 2018 Pazar) ise Ankara'da "Yeniden Refah Partisi Tanıtım Toplantısı"'nı gerçekleştirdi.

Sabahın erken saatlerinden itibaren salonun önünde oluşan kalabalık ve yaşanan heyecan yaşanacak günün ilk ipuçlarını veriyordu. Partililerin salona alınmasının ardından başlayan programda ilk olarak, Yeniden Refah Partisi Elazığ Gençlik kolları mensubu Samet Can, "Yeniden Refah Geliyor" adlı eseriyle sahne aldı. Heyecanın yükselmeye başlaması ile bu defa sanatçı Umut Mürare ve Ammar Acarlıoğlu'nun sevilen ezgileri ile içi ve dışı hıca hınç dolan salondaki heyecan artık kabına sığmaz hale geldi.

"Mücahit Erbakan" sloganları ile partililer özlenen Erbakan - Refah günlerini nasıl beklediklerini herkese gösterdi. Ezgilerin ardından Genel Başkanımız Dr. FATİH ERBAKAN'ın salona ulaşmak üzere konuttan ayrılmasının ve yolculuğunun ekranlara yansıması, ardında Millî Görüş'ün 2. Kırk Yılının mimarı Dr. Fatih Erbakan'ın salona girmesi ile oluşan atmosfer gelecek adına, mazlumlar adına, Yaşanabilir Türkiye, Yeniden Büyük Türkiye ve Âdil Bir Dünya için dosta güven, bu milletin düşmanlarına ise endişe verecek yoğunlukta idi. Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan'ın salona girişinin ardından okunan İstiklâl Marşı ile başlayan program dinmek bilmeyen sloganlar eşliğinde devam eden tanıtım programında Yeniden Refah Partisi'nin ilk tanıtım sinevizyonu yayınlandı. Yaşanan heyecan sebebi ile gözyaşları ve coşkunun yine zirve yaptığı programda sinevizyonun ardından kürsüye bu defa heyecanla beklenen an geldi çattı. Yıllardır beklenen an gelip çattığında dakikalarca süren coşkulu sloganlar eşliğinde sözlerine başlayan Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, hep birlikte, uzun zamandır heyecanla beklenen bugüne ulaşabilmek sebebiyle şükürler ederek başladığı konuşmasında şu ifadelere yer verdi. Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan, "Yeniden Refah iktidarında farklılıkları zenginlik kabul ederek koruyacağız. Farklı kimliklerin barış içinde bir arada yaşatılmasını sağlayacağız." dedi. Millî Görüş'ün ortaya koyduğu "Yaşanabilir Türkiye", "Yeniden Büyük Türkiye" ve "Yeni Bir Dünya" olmak üzere üç temel hedef bulunduğunu belirtti.

 

 

GENEL BAŞKANIMIZIN KONUŞMASININ TAM METNİ

 

Esselamu aleykum   Milli Görüşçü’ler,

Esselamu aleykum   sadık dava erleri,

Esselamu aleyküm   2. Kırk Yılın Kahramanları,

Esselamu aleyküm   kardelenler,

Esselamualeykum    hareketimizin dinamosu genç kardeşlerim,

Esselamu aleykum    hareketimizin kalbi hanım kardeşlerim,

Esselamu aleykum    aziz milletimizin kıymetli evlatları,

 

Sabredenler, sebat edenler, ahd edenler, cehd edenler, çile çekip bedel ödeyenler, doğudan batıya, kuzeyden güneye Türkiye’nin dört bir tarafından koşup gelen, bu salonu aşkla-şuurla-heyecanla  dolduran,

Hanımlar,  Gençler,  Ak saçlılar,  Ak sakallılar,

(Kurucular Kurulumuzun davasına sadık   kıymetli mensupları)

Hepinizi hürmet ve muhabbetle selamlıyorum ... Hoş geldiniz, safalar getirdiniz ...

- Ve elbette ki;  80 milyon vatan evladını hiçbir ayrım gözetmeksizin selamlıyorum  ve  bağrıma basıyorum ...

- Ve  yine  2 milyarlık bütün İslam Alemi'ni selamlıyorum ve bağrıma basıyorum ...

 

Bu tarihi buluşmamız hayırlı ve mübarek olsun.  Cenab-ı Allah bu tarihi, bu muazzam buluşmamızı en büyük hayırlara, en büyük ecirlere, Milletimizin, İslam Aleminin ve bütün insanlığın kurtuluşuna vesile kılsın inşallah...

Bugün bizlere  "Yaşanabilir bir TÜRKİYE",  "Yeniden Büyük TÜRKİYE"  ve  "Yeni Bir Dünya" hedeflerine ulaşmak için  "İkinci Kırk Yıl yürüyüşünü" başlatmayı nasib eden,  bizleri bu tarihi günde,  bu muazzam atmosfer içerisinde  buluşturan 'Kuvvet ve Kudret Sahibi Cenab-ı Hakk’a   sonsuz şükürler olsun ....

-  Bizlere dik durmayı nasib eden  Cenabı Allah'a sonsuz şükürler olsun ...

- Bizlere koltuk-makam-mevki-ihale  peşinde koşmak yerine,  davamızı ve insanlığa hizmeti  tercih etmeyi nasib eden  Cenabı Allah'a sonsuz şükürler olsun ...

- Hakkı batıldan ayırt etmeyi ve Hakkın safında yer almayı nasib eden  Cenabı Allah'a  sonsuz şükürler olsun ...

- Bizlere 7 milyar insanın kurtuluşu için yola çıkan bu kutlu kervanın yolcuları olmayı nasib eden  Cenabı Allah'a  şükürler olsun ...

- Bizlere  milletimizin, ecdadımızın, Sultan Fatih'in, Sultan Abdulhamid Han'ın görüşü olan “MG'ü  hakkıyla temsil etmek üzere” bu tarihi adımı atmayı nasib eden  Cenabı Allah'a  sonsuz şükürler olsun ... 

Sözlerimize başlarken;

Cennet mekan Sultanımız Abdulhamid Han Hz.lerinin çok kıymetli torunu Abdulhamid Kayıhan Osmanoğlu Bey'e,  çok kıymetli kurucular kurulu üyelerimize,  çok kıymetli misafirlerimize,  değerli  protokol mensuplarına,  güvenlik güçlerimize,  değerli basın mensuplarına,  en içten teşekkürlerimizi sunuyoruz ...

Bu salonu böyle muazzam bir coşku seliyle dolduran sizlere,  her birinize,

Ve  televizyonları başında bizleri izleyen  bütün memleket evlatlarına,  bütün  dünya  Müslüman'larına  en içten teşekkürlerimizi sunuyoruz ...

 

Bu müjdeli günde,  bize bu kutlu emaneti bırakan,  hayatıyla ve mücadelesi ile,  hidayeti, feraseti ve dirayetiyle bizlere örnek olan merhum liderimiz  Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocamızı  rahmetle, minnetle ve hasretle yad ediyoruz ....

Cenabı Allah kendisine gani gani rahmet etsin, hepimizi O'nunla cennetinde buluştursun inşallah ...

“Sizden ne istiyorum biliyormusunuz;  Heyecan, heyecan,  heyecan”   diyen Erbakan Hocamız,  keşke burada olup şu muazzam heyecanı ve coşkuyu görebilseydi ... 

Ancak bizler çok iyi biliyoruz ki; 

Erbakan Hocamız,  manevi olarak burada bizlerle birliktedir ... 

Erbakan Hocamız, "Yeniden Refah Partimiz"in manevi kurucularındandır  ...

-----------------------------------------------------------------------------------------

Bugün Ankara'da  hep birlikte "Tarihi bir güne" şahitlik ediyoruz ...

Tam 50 sene evvel, 'bir çiçekle başlayan baharı' yeniden başlatmak,  MG hareketini yeniden şahlandırmak,  MG sancağını şanla - şerefle taşımak,  MG zihniyetini dosdoğru bir şekilde temsil etmek, 

"Bismillah"  dediğimiz  gün,   işte bugündür ...

 

Ülkemizin  güçlü ve şerefli geleceğini inşa edecek, mazlum İslam coğrafyasını ve bütün ezilenleri zulümlerden kurtaracak, 

Zalimlerin, sömürgecilerin karşısında sadece konuşmayıp,  fiilen harekete geçecek,

haksızlığa sadece diliyle değil,  eliyle de karşı koyacak,

yorulmayacak,  yorgunluğu mazlumların yaşlı gözlerine hapsedecek,

bıkmayacak,  bıkkınlığı Mescid-i Aksa’nın gölgesine gizleyecek,

vazgeçmeyecek,  vazgeçmeyi Ayasofya’nın zincirlenmiş kapısında bırakacak,

inançlı bir kadronun ayağa kalktığı gün,  işte  bugündür ...

 

Cenabı Allah’a hakkıyla kul olmayı ve peygamberlerin yolundan yürümeyi,  en büyük şeref bilenlerin...

Erbakan Hocamızdan emanet aldıkları Milli Görüş gömleğini şerefle taşıyan ve o gömleğe  leke sürmeyen,  sürdürmeyenlerin...

yeniden meydana çıktıkları gün,  işte  bugündür ...

 

Karşımdaki şu muazzam görüntüye bakıyorum ve diyorum ki;

Bu salondaki manzarayı, bu muhteşem atmosferi en güzel şekilde ifade edecek mısralar;

-  Surda bir gedik açtık mukaddes mi mukaddes, eyy deli rüzgar artık ne yönden esersen  es ...!!!     mısrasıdır ...

-  Sabrımız artık yeter,  merde meydan konuşur ...

Ordular şaha kalkar, Fatih Sultan konuşur ...

Ya şehid ya gaziyiz biz bu dava uğrunda,

Hakk yolundan dönmeyiz biz de iman konuşur ...    mısralarıdır ...

 

Bu muhteşem atmosferi en güzel şekilde ifade edecek bir cümle de;

-  “Milletimizin görüşü MG, bir kez daha yanardağ gibi patlıyor..!!”  cümlesidir,  Elhamdulillah ...

 

Bugün  milletimize;

Ehveni şerler yerine "Hayrın kendisi"nin meydana çıktığının  müjdesini veriyoruz ...

Çaresizlik, umutsuzluk, alternatifsizlik döneminin sona erdiğinin müjdesini veriyoruz ...

Asli yuvamıza dönüş döneminin başladığının  müjdesini veriyoruz ...

Hep birlikte, hep bir ağızdan;

         - Artık umut var,

         - Artık çare var,

         - Artık alternatif var,  

         - Artık   YENİDEN REFAH VAR   diye haykırıyoruz ...!!!

 

Bugün bu salonda, hep birlikte, hep bir ağızdan;

Vakti Geldi ...!!! 

Ehveni şerler yerine, hayrın kendisinin, işin aslının meydana çıkma vakti geldi ...!!

Kutlu kervanın yola revan olma vakti geldi ...!!  

“Yeniden Refah”ın vakti geldi  …!!    diye haykırıyoruz ...

İşte başlıyoruz; 50 yıllık kadim Milli Görüş Hareketinin, 14 asırlık Peygamberi yürüyüşün  ve  Hz. Adem’den bugüne kadar süren mücadelenin yeni adımlarını atmaya başlıyoruz ...

Milli Görüş çınarını yeniden yeşertmek,  O çınarın gölgesinde milletimizi yeniden bir araya getirmek,  köklerini daha derinlere taşımak, ne yapılırsa yapılsın yıkılmayacağını  bütün dünyaya bir kez daha göstermek için yola çıkıyoruz ...

 

"Hakkı üstün tutma",  "Nefis terbiyesi",  "maneviyatçılık" parolasıyla,

“İyinin, güzelin, doğrunun, faydalının, adaletin”  hakim olması için yola çıkıyoruz ..

"Siyaseti bir ibadet olarak gören"  anlayışla yola çıkıyoruz ...

Makam, mevki, kişisel ikbal için değil,  bütün mazlumların ve ezilenlerin kurtuluşu için yola çıkıyoruz...

- “Yeniden Refah Partimiz” ile;  "Milletin eliti olmak" için siyaset yapma anlayışı,  "milletin hizmetkarı" olmak için siyaset yapma anlayışı ile değişiyor.

- Siyaseti menfaat paylaşımı olarak gören zihniyetlerin yerine, milletimizin ve bütün mazlumların kurtuluşu için çalışılan bir zemin olarak gören zihniyet

"Yeniden Refah Partisi"  ile  hayat  buluyor.

 

Bugün bu salonda, hep birlikte, hep bir ağızdan;

"Yaşanabilir Bir TÜRKİYE"   için,   "BİZ VARIZ"

"Yeniden Büyük TÜRKİYE"   için   "BİZ VARIZ"

"Yeni Bir Dünya"   için      "BİZ VARIZ"      diye haykırıyoruz ...

 

         Bizim mücadelemiz;

- Kuvvetin, menfaatin ve imtiyazın hak sebebi sayılmasına karşı duran bir anlayışla,

- Güçlünün haklı sayıldığı değil, haklının güçlü olduğu bir sistemin kurulması  gayesiyle,

-  "Yönetimde Adalet",   "Paylaşımda Adalet"   düsturuyla,

-  “Tüm insanlığa ve mahlukata şefkat”  prensibiyle,

- 7 milyar insana;   Adaletin,  Refahın,  Hürriyet ve İnsan Haklarının,   Huzur ve Barışın,  İzzet ve Onurun  sağlanacağı bir sistemin kurulması  gayesiyle,

- "Önce Ahlak ve Maneviyat",  "Nefis Terbiyesi", "Hakkı üstün tutma" prensiplerine  sıkı sıkıya bağlı bir şekilde,

         yapılacak bir mücadele olacaktır...

 

Elbette bu yolculuk zor ve meşakkatli bir yolculuktur...

Ancak,  "Yeniden Refah Partisi" çatısı altında beraber yola çıktığımız  tertemiz, donanımlı, şuurlu ve cesur  kadrolar  bu zor yolculuğa hazır kadrolardır …  Elhamdülillah ...

Yıllardır güvenilir bir alternatif arayanların, gönül rahatlığıyla sarılacağı alternatif buradadır,

"Yaşanabilir Bir TÜRKİYE",  "Yeniden Büyük TÜRKİYE"  ve  "Yeni Bir Dünya’yı  kuracak irade  buradadır ...    

 

NİÇİN ??     ÇÜNKÜ BİZLER;

-  İncirlik'i kapatıp, Çekiç Gücü kovacak kadar  cesaret dolu,

- Ekmek dağıtan arabanın arkasından yalınayak koşan minik yavru için gözyaşı dökecek kadar  merhametli,  

- Memurumuzun, işçimizin maaşını 1 senede 2 misline, 

  Emeklimizin maaşını bir senede 3 misline çıkaracak kadar  bereketli,

- Tüm tehditlere rağmen Kıbrıs Harekatı'nın emrini verecek kadar  kararlı,

- Ülkemizin, milletimizin başına bela olan bir örgütün iç yüzünü 30 sene öncesinden deşifre edecek kadar  ferasetli,

         bir geçmişin mirasçılarıyız ...

         Bizler;

Belediye çalışanlarının maaşını kendi şahsi parasıyla ödeyen belediye başkanları çıkaracak kadar  ihlas ve samimiyet dolu,

Cumhuriyet tarihinde ilk defa   'Denk Bütçe'  yapacak kadar  başarılı,

Bir tane dahi  yolsuzluk, rüşvet  dosyası olmayan  tertemiz,

         bir geçmişin mirasçılarıyız...

Geleceğimiz de,  aynen geçmişimiz gibi  ihlas, samimiyet, feraset, cesaret,  ve merhamet  dolu olacak inşallah. 

Geleceğimiz de,  aynen geçmişimiz gibi  bereket, karalılık ve başarılarla dolu olacak inşallah ...  

Geleceğimiz de  geçmişimiz  gibi  tertemiz  olacak  inşallah  ...

 

Her şeyden önce  altını çizerek ifade ediyorum ki;

BİZLER  "YENİDEN REFAH PARTİSİ"  OLARAK,

Kavga için, çatışma için, intikam almak için DEĞİL,   kinle,  hasetle,  hırsla  DEĞİL,

YAPILAN HİZMETLERE TEŞEKKÜR ETMEK, EKSİK YAPILANLARI  TAMAMLAMAK,   YANLIŞLARI DA  DÜZELTMEK İÇİN GELİYORUZ ...

 

BİZLER  "YENİDEN REFAH PARTİSİ"  OLARAK,

"SİYASETE ZERAFET"  GETİRECEĞİZ ...

-  Kavga  ve  çatışma  yerine,   müzakere ve tavsiye

-  Sadece  eleştirmek ve suçlamak  yerine,   çözüm önermek

-  "Kutuplaştırma ve ötekileştirme"  yerine,   "kucaklama ve birleştirme"

- Sadece yapılan yanlışları değil, yapılan faydalı işleri de gören ve takdir eden bir muhalefet,   ANLAYIŞINI HAKİM KILACAĞIZ

BİZLER;

- Saldırgan bir muhalefet anlayışı yerine,  yumuşak üslup sahibi,  yapıcı ve  doğruya yönlendirici  bir  muhalefet

- Siyasi rekabeti bir savaş olarak gören değil,  hizmet yarışı olarak gören centilmence  bir  siyaset,

-  "Siyaset için siyaset"   değil,   "millet için,  hizmet için  siyaset"

ANLAYIŞINI HAKİM KILACAĞIZ …

  

Çok kıymetli kardeşlerim,  aziz milletimizin kıymetli evlatları,

bugün burada  MG'ün  "3 Temel Hedefi"ni gerçekleştirmek için  “YENİDEN REFAH PARTİMİZ”in  startını veriyoruz;

1)  "Yaşanabilir Bir Türkiye",

2)  "Yeniden Büyük Türkiye"

3)  "Yeni Bir Dünya"

MG’ün ortaya koyduğu bu üç hedefin gerçekleştirilmesi noktasında Türkiye’mizin şu an içinde bulunduğu duruma baktığımız zaman ne görüyoruz  ??

 

Ülkemizde son 16 yıldır iktidarda bulunan irade; 

İnanç özgürlüğünün sağlanması alanında önemli adımlar atmıştır. İmam Hatip liselerinin, Kuran kurslarının açılması, Başörtüsü zulmünün ortadan kaldırılması ve milletin inancıyla kavgalı devlet yapısından milletin inancıyla barışık bir devlet yapısına geçilmesi gibi  çok önemli hizmetler  yapılmıştır. 

Bütün bunlar;  1000 senedir İslam’ın bayraktarlığını yapmış  milletimizi ve bizleri  elbette ki memnun etmiş adımlardır, önemli hizmetlerdir.

Devlet kademelerinde, bürokraside bu ülkenin dindar ve inançlı evlatlarının görev almaları, yıllardır süregelen askeri vesayetin kaldırılması da son derece olumlu gelişmeler olmuştur.

20 sene öncesinin TÜRKİYE’sinde bir tane başörtülü MV’ne dahi tahammül edilemezken, bugün başörtülü  MV’lerimiz,  bakanlarımız, büyükelçilerimiz olmuştur  ve bu gelişmeler  milletimizi de bizleri de ziyadesiyle memnun etmektedir.

Evet;  mevcut iktidar döneminde;

 - İnanç özgürlüğü alanında önemli adımlar atılmıştır,

- Evet;  köprüler, duble yollar, hızlı tren hatları ve İstanbul 3. Havalimanı gibi altyapı ve üst yapı hizmetleri yapılmıştır. 

- Son derece önemli belediyecilik hizmetleri yapılmış, şehirlerimizin çehresi değişmiştir.

- TOKİ eliyle vatandaşımızın konut sorunu büyük ölçüde çözülmüş,

- İhtiyaç sahibi vatandaşlarımıza ciddi miktarda sosyal yardımlar hem belediyeler, hem devlet  tarafından yapılmıştır.

Bunların hepsini takdir ve tebrik ediyoruz ...

Bizler bu ülke için kim taş taş üstüne koymuşsa, hakkını teslim ederiz …

 

FAKAT,  bütün bunların yapılmış olması  MG'ün tam manasıyla uygulandığı ve asıl hedeflerimize ulaşıldığı anlamına gelmiş midir ??

Şunu özellikle belirtmek isterim ki;  MG sadece inanç özgürlüğü demek değildir. MG sadece  İmam Hatip, başörtüsü ve Kuran Kursları'ndan ibaret değildir.  MG  sadece  altyapı ve üst yapı faaliyetleri de demek değildir.

Milli Görüş demek,  her şeyden önce "Yaşanabilir bir Türkiye’nin kurulması demektir.  Milli Görüş demek,  "Yeniden Büyük Türkiye’nin kurulması demektir.

Türkiye’nin öncülüğünde "İslam Birliği"nin kurulması ve bunun öncülüğünde de  "Yeni Bir Dünya"nın  kurulması  demektir.

 

16 yıldır iktidarda bulunan kadrolar elbette ülkesine, milletine hizmet etmiştir,  faydalı işler yapmışlardır,  ANCAK;  özellikle son dönemde geniş halk kitlelerinin, dar gelirli kesimin yaşadığı ekonomik sıkıntıları göz önüne aldığımızda  "Yaşanabilir Bir Türkiye"nin kurulması ekseninde,  özellikle ekonomi boyutunda  tam manasıyla  yeterli  olamamışlardır.

 

"YAŞANABİLİR BİR TÜRKİYE HEDEFİNE TAM OLARAK ULAŞILAMADI"

Bizim öncelikli hedefimiz;  "Yaşanabilir Bir Türkiye’nin tesis edilmesidir.  "Yeniden Büyük Türkiye" ve "Yeni Bir Dünya" hedeflerine ulaşabilmemiz için öncelikle  "Yaşanabilir Bir Türkiye’yi  kurmamız  gerekmektedir.

 

 Öncelikle  "Yaşanabilir Bir TÜRKİYE'nin   'Ekonomi'  Boyutuna baktığımızda ne görüyoruz;

"Yaşanabilir Bir TÜRKİYE"  sadece inanç özgürlüğünün temin edilmesiyle, sadece dindar insanların devlet kademelerinde yer almasıyla kurulmuş olmaz ... Dar gelirli kitlelerin, halkın refah düzeyini yeterli şekilde artıramazsanız,  "Yaşanabilir Bir TÜRKİYE" hedefine ulaşamazsınız ... 

-  Devlet bütçesinde önümüzdeki 3 sene için faize 436 milyar TL ayırırken,  80 milyon vatandaşa sadece  350 milyar TL  ayıran bir TÜRKİYE,  "Yaşanabilir bir TÜRKİYE" olamaz.  

- 54. Hükümet döneminde Erbakan Hocamız;  emekliye yüzde 310,  memura yüzde 130,  işçiye  yüzde 100 zam yaptı.

Erbakan Hocamızın 54. Hükümet döneminde  milletimize verdiği zamlar nerede,  son 16 yıldır verilen  'cep harçlığı'  düzeyindeki zamlar  nerede ?

Milyonlarca insanımıza verilen cep harçlığı düzeyindeki zamların daha ellerine geçmeden, enflasyonla, yapılan zamlarla buhar olduğu bir ülke, "Yaşanabilir Bir TÜRKİYE"  olabilir mi ?

- Sizlere soruyorum değerli kardeşlerim, gerçek enflasyonun yüzde 30’lara dayandığı bir ortamda, elektrik ve doğalgaza bir senede %50 zam yapılan bir ortamda,  işçi-memur-emekli maaşlarına %5 zam yapılan bir TÜRKİYE,   "Yaşanabilir bir TÜRKİYE" olabilir mi ?

- Tarım ürünlerinin taban fiyatlarına senede % 6-7  artış yapan bir TÜRKİYE,  "Yaşanabilir Bir TÜRKİYE" olamaz.  Erbakan Hocamızın 54. Hükümet döneminde tarım ürünlerine yaptığı %80’lik, %130’luk zamlar nerede, son 16 senede yapılan zamlar nerede ?

Ülke olarak doğal zenginliklerimizle, uygun iklimimizle, genç ve çalışkan nüfusumuzla bu kadar avantaja sahipken, neden insanlarımız geçim sıkıntısı çekiyor ?  Neden insanlarımız geleceğe güvenle bakamıyor ? Gençlerimiz neden iş ve gelecek kaygısı ile yaşıyor ? 

 

Gelecek kaygısının ve geçim sıkıntısının olduğu bir TÜRKİYE,  "Yaşanabilir Bir TÜRKİYE"  olamaz ...

- En zengin %20'lik kesimin milli gelirden aldığı pay %47, en fakir %20'lik kesimin milli gelirden aldığı pay %6,3 iken, Zenginin daha zengin fakirin daha fakir olduğu,  Gelir dağılımında adaletin gözetilmediği bir ülke,  "Yaşanabilir Bir Türkiye" olabilir mi ?

- Milyonlarca gencimizin üniversiteden mezun olduktan sonra işsiz kaldığı,  gelecekten umutsuz olduğu, Genç işsizlik oranının kayıtdışı olanlarla birlikte %30'lara ulaştığı, 3 gençten 1 tanesinin işsiz olduğu bir TÜRKİYE,   "Yaşanabilir Bir Türkiye"  olabilir mi  ?

- Esnaf kardeşimin her gün dükkanını, atölyesini, mağazasını kapatma korkusuyla yaşadığı,  işadamı ve sanayicilerimizin her gün  'konkordato' endişesiyle yaşadığı,  her gün onlarca firmanın konkordato ilan ettiği  bir Türkiye,   "Yaşanabilir Bir Türkiye"  olabilir mi ?

- Tarımın ve hayvancılığın bitme noktasına geldiği,  çiftçimizin, köylümüzün ürününün gelirinin,  üretim maliyetinin yarısını karşılamaya yetmediği bir TÜRKİYE,  "Yaşanabilir Bir Türkiye" olabilir mi ?

- Ülkede toplanan verginin yüzde 70’inin sabit ve dar gelirli vatandaştan alındığı bir Türkiye,  "Yaşanabilir Bir Türkiye"  olabilir mi ?

Bir elektrik faturasında kullanılan elektrik ücretinden daha fazla verginin bulunduğu, bir telefon faturasında yapılan telefon görüşmesinin ücretinden daha fazla verginin bulunduğu, bir otomobil fiyatının içinde otomobilin değerinin iki misli vergi olan bir ülke,  "Yaşanabilir Bir TÜRKİYE"  olabilir mi ?

- 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı 2224 TL,  yoksulluk sınırı da 6200 TL iken,  asgari ücretin 1600 TL,  en düşük memur maaşının 3130 TL olduğu bir Türkiye,   "Yaşanabilir Bir Türkiye"  olabilir mi ?

6 Milyon asgari ücretlimiz  aileleriyle birlikte açlık sınırının altında, milyonlarca memurumuz da yoksulluk sınırının altında yaşarken, "Yaşanabilir Bir TÜRKİYE'den  söz edilebilir mi  ?

- Ülkemizde  üretime, ihracata, kalkınmaya HİÇBİR KATKISI OLMAYAN, HESAPSIZ KİTAPSIZ YÜZBİNLERCE İNŞAAT YAPILIRKEN, büyükşehirlerimiz AVM ve Rezidans inşaatı yarışına sahne olurken, her sene milyarlarca dolar  kaynağımız betona ve çimentoya yatırılırken,

üretim, istihdam, sanayi, teknoloji ve kalkınma ihmal edilmiş,  vatandaşın, dar gelirlinin  refah düzeyinin  artırılması  unutulmuştur.

Köprüler, duble yollar, hızlı trenler, dünyanın en büyük havaalanı, gereklidir ve çok güzel hizmetlerdir AMA;  geçim sıkıntısı çeken milyonların,  dar gelirlinin derdine derman olamazlar.

Bu dertlere derman olmak için;  üretim-istihdam-ihracat gerekir ...!

                                                     Adaletli bir gelir dağılımı gerekir …!

"Yaşanabilir Bir TÜRKİYE'nin  Diğer  Boyutları da; ‘Adaletin’ ve ‘Kardeşliğin’ tesis edilmesidir:

- Yargıya, adalet sistemine güvenin kalmadığı,  İnsanların işe girerken, göreve getirilirken ehliyet ve liyakatin esas alınmadığı bir ülke,   "Yaşanabilir Bir Türkiye" olabilir mi ?

- "Toplumsal Kutuplaşma"nın had safhaya çıktığı, İnsanlarımızın geleceğe güvenle bakamadığı bir ülke nasıl   "Yaşanabilir Bir Türkiye"  olabilir ?

 

"YAŞANABİLİR BİR TÜRKİYE"  İÇİN BİZ NE YAPACAĞIZ ??

"Yaşanabilir Bir TÜRKİYE" yolunda  'Ekonomi Alanında'  (Dar Gelirli, Köylü-Çiftçi, Esnaf  için)   Biz Ne Yapacağız  ??

-  "Yeniden Refah" iktidarında;  yüksek enflasyon, sürekli artan döviz kurları ve son derece düşük maaş artışları ile sürekli olarak fakirleşen vatandaşımızın gelir düzeyi en az gelişmiş ülkeler seviyesine mutlaka çıkarılacaktır.

- Gelir dağılımında üretim faktörleri, bireyler ve bölgeler arasında adaletin sağlanması,  milli gelirin reel olarak artırılması ve 80 milyon vatandaşımıza gerçek manada yansıtılması için her türlü tedbir alınacaktır.

-  Vergi sistemi adil, sade,  ve formalitesiz olacak şekilde yeniden tanzim edilecek ve vergi oranları mümkün olan en alt seviyeye indirilecektir.  Haksız, fahiş vergiler kaldırılacak,  toplam vergi gelirleri içerisinde  dar gelirliden alınan vergilerin payı azaltılacaktır.

- İşçi, memur ve emeklilerimizin maaşları üzerinden alınan vergiler kaldırılacaktır.

- Elektrik, su, doğal gaz gibi zorunlu ihtiyaç kalemleri bütün hane halkına belli bir asgari orana kadar ücretsiz olarak sağlanacaktır.

- Akaryakıt üzerinden alınan, %70'lere varan fahiş vergi oranı düşürülerek, benzin ve mazot yarı fiyatına indirilecektir.

 

Yaşanabilir Bir TÜRKİYE için;

-  Rüşvet, yolsuzluk, talan ve vurgundan  ateşten kaçar gibi kaçacağız,

- Başta kamuda olmak üzere, gizli ve açık her türlü israf önlenerek kaynaklarımız öncelikle milletimizin hizmetine tahsis edilecek,

- Ekonomimizin temel taşlarından  KOBİ’lerimiz yeterli düzeyde, adil ve süratli bir şekilde desteklenecek,

 

-  Asgari ücrete, emekli ve memur maaşlarına iktidarımızın ilk senesinde en az yüzde 50, sonraki senelerde de mutlaka gerçek enflasyon oranının üzerinde zamlar yapılacaktır.

- Hiçbir geliri ve varlığı olmayan vatandaşlarımıza devlet tarafından asgari ihtiyaçlarını karşılayacak düzeyde maaş  sağlanacaktır.

- Tüm emeklilik ve sağlık sigortalarının koşulları iyileştirilecek ve kapsamları genişletilecektir.

Emeklilik hakkını kazanmış vatandaşlarımızın belli bir yaşa kadar emeklilikten doğan haklarını kullanamaması uygulamasına son verilecektir.

 

- Emekli-memur-işçimizin yanında çiftçimize ve köylümüze de sahip çıkılacak ve tarım ürünlerinin taban fiyatları en üst düzeye getirilecektir.

- Milyonlarca çiftçi ve köylümüzü yıllardır mağdur eden,  ekonomimize zarar veren başta 'şeker pancarı kotası' olmak üzere tarım ürünlerine konulan bütün haksız kotalar kaldırılıp atılacak, şeker pancarı ve diğer tarım ürünlerinin ekimi teşvik edilecektir.

 

- Devlet,  "Komşusu açken tok yatan bizden değildir" anlayışına sahip olarak hareket edecek ve  bu doğrultuda  bütün yurt sathında aç-açık tek bir kimse kalmayacak şekilde hizmet edecektir.

 

- Engelli vatandaşlarımız "özürlü" değil, "özel" vatandaşlarımızdır. Onların eğitim, iş hayatı ve sosyal hayatta karşılaştığı tüm sorunların ortadan kaldırılması için azami gayret gösterilecek ve yaşam standartları yükseltilecek.

- Engelli vatandaşların bakımını üstlenen yakınlarına devlet tarafından yapılan maddi destek miktarı artırılacaktır.

- Gençlerimizin evliliklerinde, ev ve araba edinmelerinde bir defaya mahsus devlet katkısı sağlanacaktır.

- İlk defa ticarete atılan 30 yaş ve altı gençlerimizin kurdukları şirketler, 2 yıl süreyle  vergiden muaf tutulacaktır.

 

"Yaşanabilir Bir TÜRKİYE" yolunda  'Adaletin Tesisi'  için Biz Ne Yapacağız  ??

- Adaletin eksiksiz bir şekilde tecellisinin en önemli unsuru olan, "Önce Ahlak ve Maneviyat"  anlayışını  öncelikle  'Adalet mekanizmasında'   hakim kılacağız.

- BÜTÜN İNSANLARA, DİN, DİL, IRK AYRIMI GÖZETMEDEN ADİL DAVRANACAĞIZ.  Bizim inancımızın temeli;  tüm insanlığa ve mahlukata şefkattir.

- İnsanın doğum ile elde ettiği, Allah’ın her insana bağışladığı temel hak ve özgürlüklerinin kamilen korunması siyasetimizin temel gayesi olacaktır. 

- "HIRSIZLIK YAPAN KIZIM FATMA DA OLSA CEZASINI VERİRİM" DİYEREK HEPİMİZİ UYARAN PEYGAMBERİMİZ SAV'İN  HASSASİYETİNİ ÖRNEK ALACAĞIZ

-  Kimsenin alın teri ile ürettiklerine, kazandıklarına haksız yollardan el konulmayacak

-  Özellikle ceza davalarında  'Bağımsız Jüri'  sistemini hayata geçireceğiz,

- Hakimlerimizin gelir düzeyi, yaşam standartları en az gelişmiş ülkeler seviyesine çıkarılacak,  "vicdan ile cüzdan arasında sıkışmalarının" önüne geçilecek

- İddianamelerin hazırlanma süreleri sınırlandırılacak, tutukluluk ve gözaltı süreleri asgariye indirilecek.

- Siyasetin ve iktidarın  yargı süreçlerine müdahalesi asla kabul edilmeyeceği gibi,  yargının da siyaseti etki altına almasına asla müsade edilmeyecek.

- Bizim iktidarımızda,  şeffaflık, tarafsızlık, denetlenebilirlik ve adil yönetim anlayışı  olmazsa olmaz önceliklerimizden olacaktır.

- Kamuda işe alımlarda ve görevlendirmelerde; akrabalık-yandaşlık-hemşerilik değil,  sadece 3 kriter geçerli olacak;  "ehliyet",  "liyakat"  ve  "adalet"

 

"Yaşanabilir Bir TÜRKİYE"  yolunda 'Kutuplaşmanın Önlenmesi'  İçin Biz Ne Yapacağız ??

- Tarihi gerçeklerin de gösterdiği gibi, bizler millet olarak aynı inancın evlatlarıyız, aynı ruh köküne sahibiz, ayrımcılık ve çatışma bize asla yakışmaz.  Bin  yıldır birlikteyiz,  bundan sonra da mutlaka birlikte olacağız.

- Hiçbir kimse her nasıl ki,  öz kardeşinden veya vücudunun herhangi bir uzvundan vazgeçemez ise,  bizler de istisnasız 80 milyon vatandaşımızın kardeşliğinden  asla  vazgeçemeyiz. Bu sebeple birlik ve bereberliğimizin, ulusal bütünlüğümüzün korunması, kardeşlik bağlarımızın kuvvetlendirilmesi ve her türlü ayırımcılığın önlenmesi en büyük önceliğimiz olacaktır.

- Yeni nesillerimizin  hem Batıda,  hem Doğuda ve G. Doğu'da, bu şuurla eğitilmeleri,  'İslam Kardeşliği'  bilinciyle yetiştirilmeleri için gereken her adım atılacaktır.

- "Kutuplaştırma ve ötekileştirme" yerine,  ayrım gözetmeksizin  "kucaklama ve birleştirme"yi  esas  alacağız.

- Farklılıkları zenginlik kabul ederek koruyacağız, farklı kimliklerin barış içinde bir arada yaşatılması ana hedefimiz olacak.

 

Devletin millet için var olduğu prensibi ile hareket edilerek, "gardiyan devlet" anlayışı yerine,  "garson devlet"  anlayışı  hakim kılınacak ...

- Terörle mücadelenin sadece bilinen yöntemler ile olmadığının farkındayız.  Bu sebeple;  manevi kalkınma, eğitim, ekonomik destek, istihdam hamleleri, tarım ve hayvancılık teşvikleri  olmak üzere,  terörü oluşturan etkenlerin baştan ortadan kaldırılması için gereken  her türlü tedbiri  alacağız.

 

"Yaşanabilir Bir TÜRKİYE" Yolunda,  'Ahlak ve Maneviyat'  Boyutunda Biz ne Yapacağız ?

- Medyanın  toplumu kutuplaştıran, bölücülüğe yönelik, kişileri hedef gösteren, toplumsal ahlaka aykırı tutumlara  girmemesi için gerekli her türlü tedbiri alacağız.

- Devlet olarak;  ülkemizin ve milletimizin geleceği için hayati öneme haiz aile müessesesinin korunması ve güçlendirilmesi için,  aile yapısını tehdit eden her türlü yıkıcı maddi ve manevi tesirlerin önlenmesi için  gerekli bütün tedbirleri alacağız.

- Yürütülecek maddi kalkınma hamlesi ile, aile kurumunun devamlılığına tehdit oluşturan borç, işsizlik ve her çeşit ekonomik sıkıntılar ortadan kaldırılacak,

- Ahlak ve maneviyatı, temel değerlerimizi esas alan eğitim sistemi ile de ailenin manevi temelleri güçlendirilecektir.

- Gençler geleceğimizdir. Ahlaklı ve manevi değerlerine bağlı gençler bu ülkenin en büyük gücüdür. Partimiz gençlerin ülkelerine, tarihlerine, milli ve manevi değerlerine bağlı ve "Yeniden Büyük Türkiye" sevdalısı bireyler olarak yetişmelerine en büyük önemi verecektir.

 

"YENİDEN BÜYÜK TÜRKİYE HEDEFİNE ULAŞILAMADI"

Bizim tam 50 seneden beri ikinci büyük hedefimiz;  "Yeniden Büyük Türkiye’yi kurup,  ülkemizi yeniden  'lider ülke'  yapmaktır.

Bu noktada geçtiğimiz yıllarda yapılan; 

- Zalim İsrail Yönetimi'ne karşı  "One Minute" çıkışı,  "Dünya 5'ten Büyüktür" çıkışı,

- Arakan başta olmak üzere İslam coğrafyasında zor durumda olan kardeşlerimize gıda ve erzak yardımları yapılması,

- Son yıllarda ordumuzun kullandığı silah ve teçhizatta milli üretim oranının artırılması, İHA ve SİHA'ların büyük ölçüde yerli olarak üretilmesi,

- Milli askeri helikopterimizin, milli tankımızın, yerli otomobilimizin üretilmesi için atılan adımlar son derece önemlidir  ve  bizleri elbette ki memnun etmiştir. 

ANCAK;  bütün bu gelişmelere rağmen, 16 yıl gibi uzun bir sürede tam manasıyla "Yeniden Büyük Türkiye" seviyesine ulaşılmasında büyük ölçüde yetersiz kalınmıştır.

2. Dünya Savaşı’nda yerle bir olan Almanya ve Japonya, 16 senede yeniden birer dünya devi haline geldiler. Biz neden aynı sürede benzer bir gelişme gösteremedik ?

 

"Yeniden Büyük TÜRKİYE'nin  "Ekonomi"  Boyutu:

- Ekonomisi yurtdışından gelen sıcak paraya, dolara bağımlı, para birimi güçlü ve istikrarlı olmayan, sanayisi ve teknolojisi tam manasıyla milli ve yerli olmayan, dış ticaret açığının devasa boyuta ulaştığı ve enerjide %70 oranında dışa bağımlı bir ülke,  'Lider Ülke' olamaz.

- Kendi milli teknolojimizi üretemez ve milli sanayimizi kuramazsak, ekonomimizi güçlendiremezsek,  bırakın İslam coğrafyasında akan kanı durdurmayı,  kendi ülkemizi dahi  korumaktan aciz oluruz.

- Son aylarda yaşadığımız ekonomik sıkıntılar, üretmeyen, üretim ve istihdam ekonomisine geçmek yerine,  borç ve faiz sarmalına hapsedilen ekonomik yapının doğal bir sonucudur. Üretmeden tüketme, kazanmadan harcama mantığının bir sonucudur.

- IMF’ye 25 milyar dolar borcumuzu ödememiz bir başarıdır,  evet, ancak aynı anda özel sektörün, vatandaşın ve kamunun toplam borcunun  "1 trilyon Dolar"a yaklaşması bir başarı öyküsü değildir.

                                            2002                   2018 (Haziran)

-   Kamunun Borcu:      256 milyar TL --→  1057 milyar TL  (4 kat)

    Özel Sektör Borcu:   88 milyar TL ----->  2000 milyar TL  (25 kat)

    Hane Halkı Borcu:    6 milyar TL  ------>  550 milyar TL    (90 kat)

Kamu + Özel Sektör + vatandaş toplam ödenmesi gereken “Yıllık Borç Faizi”  =  100 milyar $  !!!

Devlet bütçesinden faize ayrılan pay:  2019’da  117 milyar TL, 2020’de 148 milyar TL,  2021’de  171 milyar TL

Devletiyle, özel sektörü ve vatandaşıyla  ‘borç ve faiz’  girdabındaki  bir TÜRKİYE,   “Yeniden Büyük TÜRKİYE”  olamaz …

- KÖYLÜMÜZÜN, ÇİFTÇİMİZİN BORÇLARI BİLE SON BEŞ YILDA  34 MİLYAR LİRADAN,  104 MİLYAR TL ÇIKMIŞKEN,  IMF’ye ödenen 25 milyar dolar bizi kurtarabilir mi  ??

- Borcu borçla kapatan, sürekli olarak dış kaynaklı borç ve kredi arayışında olan, bu borçlar için hangi devlet varlığını ipotek ettirsem derdinde olan bir TÜRKİYE,  "Yeniden Büyük TÜRKİYE" olabilir mi ?

- Ülke olarak elimizde avucumuzda kalan son varlıklarımızı, "Varlık Fonu" kurarak dış borç karşılığında ipotek ettiren bir TÜRKİYE,   "Yeniden Büyük TÜRKİYE"  olabilir mi ?

- Ülkemiz  Son 16 yılda dünyaya ihraç edilebilecek, yüzde yüzü yerli tek bir marka üretememişken,  “Yeniden Büyük TÜRKİYE’den  söz edilebilir mi ?

- 2017 yılında 77 milyar dolara çıkan  ‘dış ticaret açığı’  acı bir gerçek olarak karşımızda dururken,  hamasi nutuklar dolar kurunu ne kadar düşürebilecektir  ??

 -  Sanayi ihracatımız içinde yüksek teknoloji ürünü oranı %3,5 iken (OECD ortalaması %17,5),  ithalatımız ihracatımıza senede 77 milyar dolar fark atarken,  ihraç ettiğimiz ürünlerin üretilmesi için kullanılan hammadde ve malzemenin  %82'si ithal edilmek durumundayken, dolayısıyla 100 dolarlık İhracatının 82 dolarlık kısmı otomatik olarak ithalata dayalı olan bir TÜRKİYE,  "Yeniden Büyük TÜRKİYE"  olabilir mi ??

- 100 eserlik "Dev Açılış"  törenlerinde  bir tane bile sanayi ve teknoloji tesisi açılmayan bir TÜRKİYE,  "Yeniden Büyük TÜRKİYE"  olabilir mi ?

 

- YENİ AÇILAN HİÇBİR AĞIR SANAYİ KURULUŞU OLMADIĞI GİBİ, devlete ait geçmişten gelen dev sanayi kuruluşlarımız birer birer özelleştirilerek elden çıkarılmıştır.

- TC'nin 80 YILDA YAPTIĞI BÜTÜN KURULUŞLAR, ÖZELLEŞTİRME ADI ALTINDA SADECE  68 MİLYAR DOLARA SATILMIŞ İSE ve bu elde edilen 68 milyar dolar sadece kamunun sadece 3 senelik borç faizi ödemesine karşılık geliyorsa,  biz nasıl  "Yeniden Büyük TÜRKİYE"  olabiliriz ?

- 40 senelik şeker fabrikalarımızın satışından elde edilen bütün gelir devletin sadece  2 haftada ödediği faize karşılık gelirken, yapılan bu özelleştirmelerle kendimizi kurtarabilir miyiz  ??

 

EKONOMİK ŞARTLARIN AĞIRLIĞI SEBEBİYLE ÖZEL SEKTÖR FABRİKALARIMIZ DA  PEŞPEŞE KONKORDATO İLAN etmektedir

ÜLKEMİZDEKİ 1250 UN FABRİKASININ YARISI KAPANMIŞTIR. TÜRKİYE BUĞDAYI VE UNU DAHİ  İTHAL EDER ÜLKE HALİNE GETİRİLMİŞTİR.

Rakamlar yalan söylemez... Ülkemiz bu durumdayken, "Yeniden Büyük TÜRKİYE"den  söz edebilir miyiz ?

- Yıllardır reklamı yapılan, dünyanın en büyük havaalanlarından olan 3. Havalimanı'nın toplam maliyetine eşit bir meblağı,  devlet sadece 3 ayda borç faizine  ödüyorsa sadece bir havaalanı yaparak kendimizi kurtarabilir miyiz ?

- Tarımın ve hayvancılığın öldüğü,  patatesi dahi Suriye’den ithal eden,  her yıl yaklaşık 500.000 büyükbaş, 500.000 küçükbaş ithal eden,  koyun sayısı 50 milyondan 31 milyona düşen,  sığır sayısı 2,5 milyondan 1,5 milyona düşen, bununla birlikte  ithal sığır sayısı son 17 yılda 1,8 milyondan 7,8 milyon seviyesine çıkan,  ‘Et ve Süt Kurumu’ bir ithalatçı firma haline gelen  bir TÜRKİYE,  "Yeniden Büyük Türkiye" olabilir mi ?

- Hayvancılığımızın gelişmesinde temel unsurlardan olan çayır ve mera alanlarımızın toplamı 1990’larda 24 milyon hektar iken,  bugün 8-10 milyon hektar düzeyine düşmüşse,  "Yeniden Büyük TÜRKİYE"  hedefine nasıl ulaşabiliriz ?

- Fasulyenin, mercimeğin, cevizin dahi ithal edildiği,  tarım ürünlerinden canlı hayvana,  karkas etten kağıda,  pet şişelerin kapaklarından samana ve peçeteye kadar,  en basit ürünlerin dahi ithal edildiği,  üretim ve istihdamın durma noktasına geldiği bir ortamda,  "Yeniden Büyük TÜRKİYE"  hedefinden söz edilebilir mi ??

- Mevduat faizlerinin %26'ya, kredi faizlerinin %40'a çıktığı, başta elektrik olmak üzere sanayi sektörünün girdi maliyetlerinin astronomik düzeylere çıktığı bir ülkede,  özel sektörden sanayi yatırımı yapmasını, üretim yapmasını ve istihdam sağlamasını beklemek  ne kadar adil bir yaklaşımdır ??

 

 

Yatırım, üretim, istihdam  olmadan   "Yeniden Büyük TÜRKİYE"  olur mu  ??

 

-  Motoru Avusturya'dan,  kasası bizden   "Milli Tank"

-  Namlusu Almanya'dan,  kabzası bizden  "Milli Tüfek"

-  Yazılımı ABD'den,   gövdesi bizden   "Milli Uydu"

-  Motoru, prototipi Avrupa'dan,  ismi bizden   "Milli Otomobil" 

-  Jet motoru, elektroniği, yazılımı ABD'den,  ismi bizden    "Milli Savaş Uçağı"

         ile  "Yeniden Büyük TÜRKİYE" olunmaz ...

- Mühendisliği Japonya'dan, müteahhitliği İtalya'dan, kredisi dışarıdan,  ismi ecdattan  "yerli köprü"  ile,

-  Vagonları  Fransa'dan,  sinyalizasyonu Kore'den,  sadece istasyon tabelaları TÜRKİYE'den  "hızlı TÜRKİYEen" 

         ile  "Yeniden Büyük TÜRKİYE"  olunmaz ...

 

"Yeniden Büyük TÜRKİYE'nin  "Dış Politika"  Boyutu:

Ülkemizin bu gün bir beka sorunuyla karşı karşıya olduğu yüksek sele dile getiriliyor. Ve verilen mücadelenin devletimizin geleceğini korumak adına verildiği söyleniyor. Peki,  kimdir ülkemizin ve devletimizin bekasına kastedenler ??

Bizim her fırsatta nasıl bir tehlike olduğunu dile getirdiğimiz, bıkmadan usanmadan anlattığımız Dünya Siyonizminin, Irkçı Emperyalizmin temsilcileri binlerce yıllık planlarını ülkemiz ve bölgemiz üzerinde büyük bir hızla yürütmeye devam ediyorlar.

Irak'ın işgal edilip parçalanması ve Sudan'ın bölünmesi ile başlayan,  Tunus’la, Mısır ve Libya ile,  Yemen'le devam eden, Suriye’de yüzbinlerce insanın ölmesi, milyonlarcasının mülteci haline gelmesi  ile süren  İslam coğrafyası üzerinde oynanan kanlı oyunların nihai hedefi  "Büyük İsrail"in  kurulmasıdır.

Suriye ve Irak’ın parçalanması ve topraklarında kurulmak istenen 'sözde bağımsız' yeni devletçikler  'Büyük İsrail' hedefinin yeni adımlarıdır.

 "Büyük İsrail" hedefi doğrultusunda atılacak adımların sonuncusu ise; Türkiye’nin de Irak, Sudan ve Suriye gibi bölünüp parçalanmasıdır, Allah muhafaza buyursun.

Ülkemizi beka sorunuyla karşı karşıya bırakan bu planların asıl sahibi ne Kürtler, ne Araplar, ne Yezidiler, ne Süryaniler ne de bölgede yaşayan diğer etnik unsurlardır.  Tehlikenin  asıl  adı;  "Dünya Siyonizmi"dir.

Dost ve müttefik sandığımız  'ABD Yönetimi' bu planların gerçekleşmesinde yıllardan beri baş roldedir.

Bütün bu gerçekler ortadayken ve;

- ABD Yönetimi, silah dolu binlerce tırı Suriye’nin kuzeyinde terör örgütlerine taşırken,  buna karşılık İncirlik Üssü'nü kapatmak yerine, Ankara'daki  ABD B. Elçiliği'nin sokağının adını değiştiren bir ülke,  'Yeniden Büyük Türkiye' olabilir mi ? 

- ABD Yönetimi '15 Temmuz'u planlayıp, bu ülkeyi işgal etmeye çalışırken, bizi beka sorunu ile karşı karşıya bırakan asıl adres  ABD Yönetimi iken,  Trump’a hala ortağımız ve müttefikimiz demeye devam edersek,  'Yeniden Büyük Türkiye' olabilir miyiz ?

- Siyonizmin taşeronu Trump İsrail'deki büyükelçiliğini Kudüs’e taşırken kınamaktan başka bir şey yapamayan bir TÜRKİYE,  "Yeniden Büyük TÜRKİYE" olabilir mi ?

- Irak'ta ABD'nin,  Suriye'de Rusya'nın, Libya'da NATO'nun, Kıbrıs'da BM'in kararına tabi olan, kendisi bizatihi aktör olamayan,  dış güçlerin Ortadoğu'daki şer planlarına engel olamayan bir TÜRKİYE,  " Yeniden Büyük TÜRKİYE" olamaz 

-  D-8 ve D-60  hedeflerini rafa kaldırıp,  kuvveti üstün tutan zihniyete sahip  ABD, G-20,  AB  ve  Shanghai 5’lisine umut bağlayarak,  “Yeniden Büyük TÜRKİYE” olamayız.

- Arakan ve Yemen’deki  zulüm karşısında  sadece o bölgeye gıda ve yardım malzemesi  gönderebilen bir TÜRKİYE,  “Yeniden Büyük TÜRKİYE” olamaz.  Çünkü bu yapılan sadece oradaki insanların aç karnına değil, tok karnına ölmesini sağlar.

İslam Alemi’ndeki  katliam ve zulümleri  fiilen durdurmaya muktedir bir TÜRKİYE,  “Yeniden Büyük TÜRKİYE”  olur ...

Gerektiği zaman  “Bana ne Amerika’dan”  diyen ve bunun gereğini yerine getiren bir  Türkiye,  'Yeniden Büyük Türkiye'  olur ...

 

"Yeniden Büyük TÜRKİYE"nin   Eğitim Boyutu:

Son yıllarda artan okul ve üniversite sayısı, okullarımızın ve üniversitelerimizin fiziksel yapısının ve imkanlarının gelişmesi, olumlu bir gelişme olsa da,

okullarımızda ve üniversitelerimizde verilen eğitimin yetersiz olması,  eğitim alanında ülke olarak sınıfta kalmamıza sebep olmaktadır.

- Okullarınızda fiziksel kalitenin yanında bilimsel kaliteyi artırmazsanız,  "Yeniden Büyük TÜRKİYE'yi kuracak nesilleri yetiştiremezsiniz.

- MİLLİ EĞİTİMİ, SENEDE BİR DEĞİŞEN MÜFREDATLA ÇORBAYA ÇEVİRİRSENİZ  "Yeniden Büyük TÜRKİYE'yi  kuracak nesilleri yetiştiremezsiniz.

- Toplam sayısı 200'ü bulan üniversitelerinizden bir tanesi bile dünya sıralamasında ilk 500'e  dahi giremiyorsa,  "Yeniden Büyük TÜRKİYE" olamazsınız.

- Dünyanın en büyük havaalanınına sahip olmak güzel birşeydir, ancak  dünya sıralamasında ilk 10’a girecek bir üniversiteniz yoksa,  “Yeniden Büyük TÜRKİYE” olamazsınız.

- Temel eğitimimizin düzeyi Uluslararası PİSA DEĞERLENDİRMELERİNDE 72 ÜLKE İÇİNDE,  2009’DA 39. İKEN, 2015 YILINDA 54. SIRAYA DÜŞMÜŞ İSE,  "Yeniden Büyük TÜRKİYE'yi  kuramazsınız.

 

 "Yeniden Büyük TÜRKİYE"  İçin  Biz Ne Yapacağız ??

MG'ün  "Yeniden Büyük Türkiye" İÇİN  başlattığı misyonu, bu ülkenin 80 milyon inançlı evladı ile birlikte biz tamamlayacağız ...

 

"Yeniden Büyük TÜRKİYE"  için  "Ekonomi"  Alanında Biz Ne Yapacağız  ??

-  Borcu borçla kapatma politikalarına derhal son verilecektir.   Devleti ve milleti borca esir etmeden,  bir kuruş yeni borç almadan, vergileri artırmadan, zam yapmadan,  kendi milli kaynaklarımız ile  yatırım, üretim, istihdam ve ihracat seferberliği başlatarak güçlü ve dışa bağımlı olmayan  bir TÜRKİYE inşa edeceğiz.

Biz;  Borçlanma, vergi ve zamla değil, milli kaynak paketleriyle kaynak üreteceğiz ...

- Devlet bütçesi mutlaka "denk bütçe" olarak gerçekleştirilecek, devletin yeniden borçlanmasının ve faiz ödemesinin önüne geçilecektir.

- Devletin bankalara gereksiz yere faiz ödemesinin önlenmesi için 54. Hükümet döneminde başarıyla uygulanan "Kamu-Tek" hesabı yeniden hayata geçirilecektir.

 

Biz;  borç ve faiz ekonomisi yerine,  üretim, istihdam, ihracat ekonomisini hayata geçireceğiz.

- Katma değeri yüksek ürün üreten sektörleri teşvik ederek, devlet olarak yüksek teknolojiye yatırım yaparak, katma değerli ihracat yapılması sağlanacak,  milli gelirimiz hızlı bir şekilde artırılacaktır.

- Girişimcilerimizin yüksek katma değerli üretimleri, teknolojik gelişmeye yönelik ve ihracatı arttırıcı faaliyetleri  faizsiz kredi  imkânları ile desteklenecektir.

- Katma değerli üretim ve ihracat yapabilen ve dış ticaret fazlası veren güçlü bir ekonomi için gerekli adımlar süratle atılacaktır.

- Gerçek kalkınma ve ilerleme için, sömürge tipi, montaj tipi sanayi faaliyetleri yerine,  entegre yapıda ve gerçek sanayi hamleleri tercih edilecektir. Özellikle ağır sanayinin temel hammaddesi olan yassı çelik üretiminin  arttırılmasına öncelik vereceğiz.

- Özellikle gelişmiş Uzakdoğu ülkelerinde örneklerini gördüğümüz gibi büyük çaplı yatırım gerektiren sanayi ve teknoloji tesislerinin kurulması için devlet bizzat teşebbüse ortak olarak özel sektörü teşvik edecektir.

Biz;  Ülkemizin kaynaklarını  sadece beton ve çimentoya harcamak yerine, stratejik alanlarda,  gelir getirici alanlarda  değerlendireceğiz ...

 

- Faizsiz kredi mekanizması ile desteklenen, üretim eksenli ve adil paylaşımı esas alan  ekonomi modeli hayata geçirilerek,  ekonomik sömürü önlenecektir.

- Para ile reel değerler arasındaki dengeyi sağlayacağız. Mevcut para sisteminin yol açtığı karşılıksız para basımını durduracağız.

- Sadece parasal veya finansal politikalar veya araçlar ile Türk Lirasının güçlü ve istikrarlı kılınması mümkün değildir. Bu sebeple biz;  katma değerli üretim ve ihracat yapabilen ve dış ticaret fazlası veren güçlü bir reel ekonomi inşa ederek  TL'sını güçlü hale getireceğiz.

- 54. T.C. Hükümeti döneminde Türkiye ve İran arasında başarılı bir şekilde uygulanan "dış ticaretin USD yerine yerel para birimleriyle yapılması modeli"ni geniş kapsamlı bir şekilde uygulayacağız.

 

- Sadece ekonomik bakımdan değil,  stratejik ve sosyal açıdan da büyük öneme sahip KİT’lerin  ülke ve millet menfaatleri göz ardı edilerek özelleştirme adı altında elden çıkarılmasına son verilecek.

- Endüstriyel hammaddelerimizin ham olarak satılması yerine, katma değeri yüksek ürünler şeklinde ihracatı sağlanacak. Özellikle bor madeninin ülkemizde zenginleştirilmesi ve katma değeri yüksek mamul madde olarak satışı için AR-GE çalışmaları  hızlandırılacaktır.

- Son onbeş yıl içinde ekilen buğday arazisindeki  2,2 milyon hektarlık kaybı telafi ederek,  tekrardan 10 milyon hektar  buğday ekili alan seviyesine ulaşacağız.

 

Buğday ve un ithalatını en kısa sürede  ‘sıfır seviyesine’  düşüreceğiz ...

 

- İnsan ve hayvan sağlığına, çevreye ve toprağa en büyük zararları veren,  GDO’lu hayvan yemlerinin ve tohumların ithalatını derhal durduracağız.

- 'Tohumculuk' ile ilgili bütün  yasaları milli bir duruş ile gözden geçireceğiz ve  Yerli tohum gen bankası kurup, yerli tohumlarımız için uluslararası patent alınmasını sağlayacağız.

- Sadece sertifikalı yabancı tohum kullanıcılarına verilen tarım desteği,  Türk tohumu kullanan üreticilere de vererek yerli tohum kullanımını destekleyeceğiz.

 

Ülkemizi tarım alanında yılda en az '100 milyar dolar ihracat'  yapan bir ülke haline getireceğiz ...

 

"Yeniden Büyük TÜRKİYE"  olabilmenin en önemli şartlarından bir tanesi de teknoloji alanında gelişme ve büyümedir.   Bu sebeple;

- Ar-Ge ve teknoloji altyapımızın en önemli unsurları olan; üniversiteler, araştırma merkezleri,  tekno-kentler  ve TÜBİTAK gibi yapıların etkin ve verimli şekilde çalışmasını sağlamak önceliğimiz olacaktır.  Kaynaklarımızı beton-çimento yerine, bu  kurum ve kuruluşlarımıza  aktaracağız.

- Ayrıca özel sektördeki  AR-GE ve teknoloji şirketlerini desteklemek için kapsamlı vergi muafiyetleri,  teşvikler ve faizsiz kredi imkanları sağlanacak.

Özellikle yazılım, kodlama, nano teknoloji, savunma sanayi teknolojileri, sağlık teknolojileri ve enerji üretim teknolojilerine  özel önem verilecektir.

- Milli yazılım ve elektronik sanayinin geliştirilmesi, savunma alanında ve diğer stratejik öneme haiz alanlarda kullanılan tüm yazılımların yerli ve milli hale getirilmesi temel önceliğimiz olacaktır.

- Milli aşı ve ilaç sanayinin geliştirilmesi ülkemizin ve milletimizin korunması ve geleceği için hayati öneme sahiptir. Bu sebeple bu alanda devlet eliyle gereken bütün adımlar atılacak ve gerekli teşvikler sağlanacaktır.

 

"Yeniden Büyük TÜRKİYE"  için  "Dış Politika" Alanında Biz Ne Yapacağız  ??

Antibiyotik yerine hastalığın sebebi olan mikropla hastalık tedavi edlmek istendiği müddetçe,  sorunun kaynağı olanlar, çözüm masasının aktörleri olmaya devam ettiği müddetçe,  Türkiye beka sorunu ile karşı karşıya kalmaktan kurtulamaz.

Dış politikamızın belirlenmesinde  ‘Dünya Siyonizmi’ tehlikesi ana unsur olmadıkça, atılan tüm adımlar boşa çıkacaktır.

Biz; Herşeyden önce;  Siyonizm mikrobunun antibiyotiği olan,  İslam Birliği ve Yeni Bir Dünya’nın ilk adımı olan,  D-8 Projesi’ne  gereken önemi vereceğiz, 

ABD, G-20, AB ve Shangai 5’lisine umut bağlamak yerine,  D-8 Organizasyonu’nu kuruluş amaçlarına uygun şekilde geliştireceğiz.

Dış Politikada, TÜRKİYE’mizi  “Batı’nın uydusu” değil, “İslam Alemi’nin Lideri” konumuna getirmek için gerekli adımları atacağız.

 - Bölgeye kan, gözyaşı, sömürüden başka birşey getirmeyen Amerika’yı Müslüman coğrafyasından çıkarmak için en etkili mücadeleyi vereceğiz.

- Milli birlik ve bütünlüğümüzü tehdit eden, milli menfaat ve hedeflerimizle örtüşmeyen faaliyetlerde bulunan 'İncirlik Üssü'nü ve sırf İsrail'i muhtemel İran füzelerinden korumak için bağrımıza yerleştirilmiş 'Malatya Kürecik füze savunma Sistemi'ni derhal kapatacağız ...

Ne Küreciğiymiş,  ne füze savunmasıymış ..??  Bize mi kaldı İsrail Devleti’ni korumak …!!!

- Yunanistan'ın Ege’de karasularını genişletmeye yönelik her türlü girişimi ve tecavüzü karşısında sessiz kalmayacağız. Türkiye’nin toprak bütünlüğünün, sınırlarının ihlali anlamına gelen bu hareketlere karşı en etkili tedbirleri alacağız.

Kıbrıs'la ilgili temel prensibimiz; "Bizim Kıbrıs sorunumuz 1974 Barış Harekatı'yla tamamen bitmiştir"  anlayışı olacak ...

- KKTC'nin bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da müstakil bağımsız bir devlet olarak varlığını sürdürmesi,  KKTC'de bulunan Türk askeri varlığının eksilmeden devam etmesi,  dış güçlerin  adada Rum hakimiyeti altında tek devlet dayatması niteliğinde olan  çeşitli planlarının  asla kabul edilmemesi  en önemli önceliğimiz olacak.

Kıbrıs konusunda Dış Güçlerle masa başında toprak pazarlığına derhal son vereceğiz …!!!

 

- KKTC’nin öncelikle Müslüman ülkeler tarafından bağımsız bir devlet olarak tanınması için gerekli diplomatik girişimler süratle yapılacak.

- Kıbrıs’ta Türk tarafının Doğu Akdeniz'de bulunan doğal kaynaklar üzerindeki haklarını hiçe sayan hiçbir girişimi ve hak ihlalini kabul etmeyeceğiz ve  Kıbrıs Türk tarafının tüm meşru haklarını sonuna kadar koruyacağız.

- KKTC’nin  ülkemizin ekonomik desteği olmadan ayakta kalabilmesi için gerekli her türlü adım atılacak, maddi kalkınma hamlesi başlatılacak, gereken yatırımlar ve ekonomik  destekler sağlanacaktır.

- Başta İran, Suriye ve Irak olmak üzere komşularımızla ilişkilerimizde; çözüm odaklı, yapıcı ve kalıcı siyaset anlayışını hakim kılarak, TÜRKİYE'nin öncülüğünde bölgemizdeki istikrarsızlığa son vereceğiz

 

Bütün bunlarla birlikte ülkemizin ve milletimizin menfaatlerini etkili bir şekilde koruyabilmek için;

- Milli savunma alanında dışa bağımlılıktan tam manasıyla kurtulmak, yerli ve milli savunma sanayini geliştirmek, en önemli önceliğimiz olacak.

- Kaynak kodları elimizde olmadığından dolayı kritik bir anda üretici ülke tarafından kullanılmaz hale getirilebilecek  silahlar ve askeri araçlar yerine;  kaynak kodları, elektronik aksamı ve tüm yazılımları %100 yerli ve milli olan silahlarla ordumuzu donatmak  en önemli önceliğimiz olacaktır.

- Aselsan, Havelsan, Roketsan, TAİ ve Makine Kimya Endüstrisi Kurumu (MKEK) gibi kurumların teknolojik ve ekonomik bakımdan daha da güçlü yapıya kavuşmaları amacıyla gereken her türlü desteği sağlayacağız.

 

 "Yeniden Büyük TÜRKİYE"   için  "Eğitim" Alanında  Biz Ne Yapacağız  ??

Çocuklarımıza ve gençlerimize büyük hedefler göstermeyen ve gerçek hayatta, uygulamada bir karşılığı olmayan,  "yamalı bohça" halindeki mevcut eğitim sistemimiz ile  'Yeniden Büyük Türkiye'  hedefine ulaşmamız mümkün değildir.

- Bu nedenle eğitim-öğretim sürecini kapsayan bütün faktörleri dönüştürerek yeni ve modern bir eğitim-öğretim sistemini hayata geçireceğiz.

- Bizim medeniyetimiz;  bilimin manevi ve ahlaki değerler sistemi ile bütünleştiğinde insanlığa faydalı olacağı gerçeğini ortaya koymuştur. Bizler okullarımızda 5’in 4’den büyük olduğu matematiksel gerçeğini öğretirken, 4 helalin 5 haramdan büyük olduğu ahlaki gerçeğini öğretmezsek, gençliğimizi tam manası ile eğitmiş ve geleceğe hazırlamış sayılmayız.

Eğitim politikamız işte bu çok önemli gerçeği temel alacaktır.  Müfredatımız bilimsel kalitenin yanında,  ‘önce ahlak ve maneviyat’,  ‘nefis terbiyesi’ ve ‘hakkı üstün tutma’  prensiplerini de özümsemiş bir müfredat olacaktır.

 

- Gençlerimizin, yeni bilgiler üreterek ve keşifler yaparak dünyaya öncülük edecek bireyler olmasını sağlayacak bir eğitim sisteminden geçmesini temin etmek en temel görevlerimizdendir.

Eğitimde teorik bilgi biriktirme ve ezbercilik mantığı yerine, bilgilerin uygulanması, yenilik yapılması, bilgiyi kullanarak ortaya ürün konulması esas alınacak.

- Okullarımızda sadece modern binalar, akıllı tahtalar, tabletler bilgisayarlar gibi faydalı yeniliklerle yetinilmeyecek,  eğitim sistemimizin sadece fiziksel değil,  bilimsel kalitesinin de artırılması için gerekli adımlar atılacaktır.

 

- Gelecekte ihtiyaç duyulacak bilim dalları bilimsel veriler ışığında belirlenerek öğrencilerin eğitim öğretim program ve müfredatında gerekli değişiklikler yapılacaktır.

 

- Liseyi, hatta üniversiteyi bitirdikten sonra bile iş bulamayan milyonlarca öğrenci mezun ettiğimiz hepimizin malumudur. 

Bizim iktidarımızda gerçekleştireceğimiz istihdam ve üretim seferberliğiyle,

Üniversiteden mezun olan tek bir gencimiz dahi işsiz kalmayacak, üniversite diploması  'işsizlik sertifikası'  olmaktan  kurtarılacaktır ... 

- Öğretmenlerimizin gelir seviyesi artırılarak öğrencilerini başarıyla yetiştirmeleri sağlanacak. Öğretmenlerimizin maaşları en az AB ülkeleri seviyesine çıkarılacaktır.

Üniversiteye giriş için öğrencinin bütün geleceğinin 3 saat içerisinde belirlendiği mevcut  ‘üniversite sınavı’ kaldırılacak…

Bunun yerine,  bir tek sınav değil, bir "sınavlar kümesi" uygulanacaktır.  Üniversite adayı öğrenci belli derslerin sınavlarına ayrı ayrı girecek, aynı dersin sınavı yıl içerisinde birkaç kez uygulanacağından, öğrencinin ilk girdiği sınavda başarılı olamaması durumunda tekrar deneme şansı bulunacaktır.

Ayrıca  öğrencilerin üniversiteye girişinde orta öğretim başarılarının payı artırılacak, 

- Zanaat okullarına gereken ehemniyetin verilmesiyle, mesleki ve teknik eğitim güçlendirilecek ve teşvik edilecek, sanayi ve iş hayatımızın büyük eksikliğini hissettiği ara eleman ihtiyacının karşılanmasına katkı sağlanacak.

- Üniversite sayımızın artırılması kadar üniversite eğitiminin kalitesinin artırılmasına da gereken önem verilecek, üniversitelerimizin uluslararası alanda yetkinlik kazanması için gerekli adımlar atılacaktır.

- Üniversite eğitiminin salt bilimsel bilgi biriktirme yerine, araştırma, keşfetme, uygulama ve gerçek hayatta sorun çözmeye yönelik bir yapıya kavuşturulması hedeflenecektir.

 

"YENİ BİR DÜNYA"  İÇİN  GEREKLİ ADIMLAR ATILMADI

Evet, son yıllarda adaletsiz ve zulme dayalı bir dünya nizamının hakim olduğu teşhis edildi, buna karşı ses yükseltildi, kınamalar yapıldı, yara sarma-pansuman gibi hemşirelik faaliyetleri yapıldı,

ANCAK hemşirelik yerine, bir doktor gibi tedavi yapılamadı, adil bir dünyanın kurulması için gerekli adımlar malesef ki atılamadı.

Fransa, İngiltere, İtalya ve ABD Irak'ın ve Libya'nin petrol kuyularına adeta çökmüş ve bu kaynakları sömürürken,  sadece K. Irak Erbil'de 19 tane ABD'li petrol firması Irak petrollerini yağmalarken, İsrail-Kıbrıs Rum Kesimi ve  Yunanistan bizim de hakkımız bulunan Kıbrıs çevresindeki trilyonlarca dolar değerindeki hidro-karbon rezervlerini paylaşmak için adımlar atarken,  Suriye'de, Arakan'da, Yemen'de, Keşmir'de, Filistin'de müslüman kardeşlerimiz gözümüzün önünde katledilirken, B. İsrail Planı gözümüzün önünde bütün hızıyla yürürken,  biz sadece kınama mesajları yayınlayıp oturamayız. 

Biz tam 6 asır bütün dünyada adaletin, refahın, hürriyet ve insan haklarının teminatı olan bir ecdadın torunlarıyız. 

Biz, sadece zulümleri kınamak, sadece  gıda-erzak yardımı yapmakla  yetinemeyiz ... 

Bizim asıl görevimiz; sömürünün, zulmün ve adaletsizliğin olmadığı bir dünyayı kurmaktır ...

 

"Yeni Bir Dünya"  İçin  Biz Ne Yapacağız  ??

Kalıcı çözüm İslam Birliğinin derhal kurulmasıdır.  Bunun için atacağımız ilk adım D-8 Organizasyonu'nu yeniden canlandırmak ve kuruluş hedeflerine uygun bir şekilde çalıştırmak olacaktır.

D-8’in kuruluş amaçları doğrultusunda yeniden çalışır hale gelmesi, hemen arkasından D-60 Birliğinin tesis edilmesi ve 57 Müslüman ülkenin sahip olduğu zenginliklerin ve toplam gücün  zulme ve sömürüye karşı bir yaptırım gücü olarak kullanılması sağlanacak.

Böylelikle,  gücünü  İslam coğrafyasının zenginliklerinin  gasp edilmesinden alan Dünya Siyonizminin, Irkçı Emperyalizmin gücü kırılacak,  Zulümlerine son vermek, bizimle karşılıklı olarak masaya oturmak zorunda kalacaklardır.

Ve en son aşamada  ‘D-160’ ile bütün ezilen ülkelerin zulme ve sömürüye karşı bir araya geleceği  "Yeni Bir Dünya Düzeni"  kurulacaktır.

Bu “Yeni Dünya Düzeni” bizim medeniyetimizin değerleri doğrultusunda kurulacak bir  barış, adalet ve refah düzeni olacaktır, 

Bu yeni düzende sömüren ve sömürülen,   ezen ve ezilen  olmayacaktır  ..!!

- Savaş değil,  BARIŞ; 

- Çatışma değil,  DİYALOG,

- Çifte Standart değil,  ADALET;

- Üstünlük değil,  EŞİTLİK,

- Sömürü değil,  İŞBİRLİĞİ

- Baskı ve tahakküm değil,  İNSAN HAKLARI  

YENİ BİR DÜNYA İŞTE BU İLKELERİN GEÇERLİ OLDUĞU BİR DÜNYA OLACAK ...

 

"Dünya 5’ten büyüktür" sözünün gereği böylelikle fiilen MG tarafından yerine getirilmiş olacaktır inşallah ...!!!

- Belli güçler tarafından dünya hâkimiyetini sağlama ve sömürü amaçlı olarak kullanılan, karşılıksız şekilde basılan yeşil bir kâğıt hükmündeki Amerikan Doları'nın tahakkümünden kurtulmak amacıyla ülkemizin öncülüğünde, bütün İslam ülkelerinin ve gelişmekte olan ülkelerin desteğiyle yeni bir uluslararası para biriminin oluşturulması hedeflerimiz arasındadır.

  

Cenabı Allah'a şükürler olsun ki;  abdestimizi tazeledik ...

Şimdi kollarımızı sıvayıp,  kaldığımız yerden devam edeceğiz  ....!!!

Yeniden demir çarıklarımızı giyeceğiz,  karış-karış, köy-köy, ilçe-ilçe Anadolu'yu  dolaşacağız,

Yeniden Milletimizden  “söz hakkımızı”  alacağız.  

Çünkü artık Milletimiz, İslam Alemi  ve insanlık adına söyleyecek çok sözümüz,   yapacak çok işimiz,   atacağımız çok adım var .....

 

Yeniden Refah Partimiz;  milletimizin maddi ve manevi sıkıntılarının kurtuluş reçetesidir.   Irkçı emperyalizm mikrobunun antibiyotiğidir.

Partimiz, milletimizin gösterdiği büyük ilgi ve teveccühe cevap verebilecek düzeydeki program ve projeleriyle,  çözüm önerileriyle,  tertemiz-şaibesiz-samimi kadrolarıyla,  köklü geçmişinden gelen tecrübesiyle,  Türkiye’nin yeni vizyonu olmaya adaydır.

Yeniden Refah Partisi olarak yapacağımız her plan, gerçekleştireceğimiz her proje, ekonomiden sosyal politikalara, eğitimden dış politikaya her alanda atacağımız adımlar kendi medeniyet değerlerimize uygun olacak,

“Milli” olacak,   milletten yana olacak inşallah.

Sadece Teşhis ve tespit Değil,  Aynı Zamanda Tedavi ve çözümü ortaya koyan anlayışla hareket edeceğiz.

Biz sadece sloganlarla değil, ortaya koyacağımız alternatif vizyon ile, ekonomik kalkınma programımızla, tarımsal kalkınma modelimizle, yeni eğitim sistemimiz ve şahsiyetli dış politika anlayışımızla,  G. Doğu sorunu için köklü reçetelerimizle,

 Laf üretmek için değil,

 Sorunlara çözüm üretmek, dertlere derman olmak için geliyoruz ...

 Artık yeter, ama çare nerede ??   diye soranların aradıkları cevap;

 "Yeniden Refah Partisi"  olacaktır inşallah.

 

İş bulamayan üniversite mezunu genç kardeşim,  geçim sıkıntısı çeken asgari ücretliler, memur ve emekliler,  emeğinin karşılığını alamayan esnaf kardeşim, çiftçi kardeşim, köylü kardeşim,   üzülmeyin ve mahzun olmayın …

Artık  “Yeniden Refah”  var …

Geçmişte yaptık,  yine  yapacağız inşallah …

Zulme, sömürüye ve haksızlığa karşı direnen Doğunun ve Batı’nın bütün mazlum ve mağdurları ... üzülmeyin, mahzun olmayın, 

Adil Bir Dünya’nın kurulma zamanının artık geldiğini bugün Ankara’da ilan ediyoruz ... 

"Yeni Bir Dünya"yı kuracağız,   çünkü biz MG’üz  …

--------------------------------------------------------------------------------------------

Bizim gücümüz  holdinglerden,  dış güçlerden, medya desteğinden  değil,  ihlas ve samimiyetten kaynaklanıyor  ...!!

Bizim gücümüz İmanımızdadır, tarihimizdedir, ceddimizin bize bıraktığı mirastadır, 

Bizim gücümüz Sultan Abdulhamid Han Hz. lerinin bu millet için ettiği dualardadır ....

Erbakan Hocamızın “İman varsa, imkan vardır” sözündedir...

Bizim gücümüz;  "Hakk gelince, Batıl zail olmaya mahkumdur"  düsturundadır ...

Bizim gücümüz;  bizi bekleyen mazlumların gözlerindeki umut,  dillerindeki  duadadır...

Biz  inanır ve çalışırsak,  Allah bize yardım eder,  Allah bize yardım ederse kimse bize galip gelemez    !!!

--------------------------------------------------------------------------------------

 

Evet 2. Kırk yılın kahramanları, evet MG'çü kardeşlerim, tarihin en şerefli milletinin 80 milyon evladı,

Benimle birlikte  bu kutlu mücadeleye var mısınız?

Benimle birlikte  "Yaşanabilir bir Türkiye" için mücadeleye var mısınız?

Benimle birlikte  "Yeniden Büyük Türkiye"  için çalışmaya var mısınız?

Benimle birlikte  "Yeni Bir Dünya"yı kurmak için var mısınız?

Oyleyse haydi Bismillah…  Kutlu seferimiz başlıyor...

Zafer inananlarındır  ve  zafer yakındır...

 

Toplantımız hayırlı olsun,  Gazamız mübarek olsun,  "Yeniden Refah Partimiz" hayırlı olsun,

Sizlere bir kez daha tşk ediyorum ve bağrıma basıyorum. 

Yeniden Refah Partimiz'in en büyük zaferlerinde buluşmak üzere Allah’a emanet olunuz.

Esselamu Aleykum.

 

Eyüp Sultan'da büyük coşku

İlk Mitingimiz Eyüp Sultan Hazretlerinin dizinin dibinde

Genel Başkanımız Dr.Fatih Erbakan ve Kurucular Kurulu üyemiz Osmanlı Padişahı Cennet Mekân Abdülhamid Han’ın torunu Abdülhamid Kayıhan Osmanoğlu Yeniden Refah Partisi’nin Eyüp Sultan Meydanı'nda düzenlenen mitingine katıldı.

Konuşması sık sık coşkulu sloganlarla kesilen Genel Başkanımız Dr.Fatih Erbakan şunları ifade etti. 

"TEK BAŞINA İKTİDAR OLACAĞIZ"
"Milli görüşün koalisyon ortağı olduğu birinci 40 yıldan sonra, Milli Görüş’ün tek başına iktidar olacağı ikinci 40 yılın startını veriyoruz. Erbakan Hocamızın efsane hükümetinde memurun maaşını 2 katına çıkardıklarını söyleyerek, "Denk bütçenin gerçekleştirildiği birinci 40 yıldan sonra bütün iç ve dış borçların ödeneceği ikinci 40 yılı başlatacağız" dedi. Genel Başkanımız ilk işlerinden birisinin Ayasofya'yı ibadete açmak ve İslam Birliği’ni ilan etmek olduğunun altını çizdi. 
  
"İNTİKAM İÇİN GELMİYORUZ"
Yeniden Refah Partisi'nin 20 yıllık bir fetret döneminden sonra vücut bulduğunu söyleyen Genel Başkanımız Dr.Fatih Erbakan, "Yeniden Refah Partisi olarak kavga için, intikam için, çatışma için değil, kinle, hasetle, hırsla yola çıkmıyoruz. Bizler Yeniden Refah Partisi olarak yapılan tüm hayırlara teşekkür etmek, eksikleri tamamlamak, yanlışları düzeltmek için yola çıkıyoruz" ifadelerini kullandı. 
Öte yandan Abdülhamid Kayıhan Osmanoğlu da yaptığı konuşmada Yeniden Refah Partisi'yle birlikte Osmanlı ruhunun geri geleceğini söyledi.

Genel Başkanımız Ahde Vefa Platformu programına katıldı

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, "Ahde Vefa Buluşmaları"'nın konuğu olarak katıldığı programda, Abdülhamid Han Hazretleri ile Necmettin Erbakan hocamızı anlattı. Genel Başkanımız  "Abdülhamid Han Hazretleri ile Erbakan hocamız peygamberlerin yolunda bir hayat yaşayarak emperyalist güçlerin oyunlarını bozdukları için onların hedefi haline geldiler" dedi.
 
Ahde Vefa Platformu'nun 'Ahde Vefa Buluşmaları' kapsamında gerçekleştirdiği programın bu haftaki konukları Genrl Başkanımız Dr. Fatih Erbakan ve Abdülhamid Han Hazretleri'nin torunu Abdülhamid Kayıhan Osmanoğlu oldu.
 
'Onlar neden Peygamberlerin yolundaydı?'
 
Programda konuşan Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Abdülhamid Han Hazretleri ile Necmettin Erbakan hocamızı anlattı. Erbakan, Cennet mekân Abdülhamid Han Hazretleri ile Necmettin Erbakan hocamızın Peygamberlerin yolunda yürüyen kimseler olduklarını vurgulayarak  "Cenab-ı Allah Abdülhamid Han Hazretlerine gani gani Rahmet eylesin. Neden Erbakan hocamız ve Abdülhamid Han Hazretleri Peygamberlerin yolunda yürüyen kimselerdi? Abdülhamid Han Hazretleri hergün 7 Yasin-i Şerif okuyan bir kişiydi. Sadece bu Yasinleri okuduğu için Peygamberimizin yolunda yürüdü demiyorum. Peygamberler, birincisi; Cenab-ı Allah'ın yeryüzünde verdiği nimetler insanlar arasında adil şekilde paylaşılsın diye gönderildi. Kul hakkına riayet edilsin, herkes emeğinin karşılığını alsın, bir avuç imtiyazlı azınlık dünyadaki nimetlerin yüzde doksanını alırken, kalan milyarca insan geri kalan yüzde onla idare etmesin, ekonomide adil bir sistem olsun, Cenab-ı Allah'ın nimetleri adil bir şekilde paylaşılsın diye gönderildiler. İkinci temel görevleri ise şuydu: Bütün dünyada çifte standart, haksızlık, zulüm ortadan kalksın, sosyal hayatta ve hukuk düzeninde adil bir sistem kurulsun." dedi.
Abdülhamid Han ile Necmettin Erbakan'ın Peygamberlerin iki temel vazifesini ömürleri boyunca örnek aldıklarını vurgulayan Erbakan; "Abdülhamid Han Hazretleri, Peygamberlerin en önemli vazifesi olan bu iki temel konuda canla başla çalışan ve gerekli adımları atan bir kimseydi. Merhum Erbakan hocamızda bu iki temel konuda hayatı boyunca mücadele etmiş ve gerekli adımları atmış bir kimse olduğu için Abdülhamid Han Hazretleri ve Erbakan hocamız Peygamberlerin yolunda yürüyen kimselerdi diyoruz" şeklinde konuştu.
 
Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Abdülhamid Han ile Necmettin Erbakan Hocamızın neden Siyonistlerin hedefi haline geldiğini de şöyle anlattı:
"Abdülhamid Han Hazretleri ve Erbakan hocamıza dünya siyonizminin ve ırkçı emperyalizmin büyük düşmanlık beslemesinin sebebi de her ikisinin de bu iki temel konuda dünya siyonizminin oyunlarını bozmak istemesidir"

Genel Başkanımız Eğitim-Bir Sen kongresine katıldı

Erbakan Hocamızın zeminini hazırladığı, Türk Edebiyatının en önemli isimlerinden Akif İnan’ın büyük emekleri ile kurulan ve bugünlere gelen Eğitim-Bir-Sen 6. Olağan Kongresini gerçekleştirdi. Programda, konuşması merakla beklenenlerden Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, zaman zaman “Mücahit Erbakan” sloganlarıyla, zaman zaman alkışlarla ara verdiği konuşmasında Eğitim-Bir-Sen’in kuruluşu ve önemi hakkında bilgiler vererek, Genel Başkan Ali Yalçın beye teşekkürlerini iletti.

Eğitim sistemimiz, idarecilerimiz, öğretmenlerimiz, öğrencilerimiz ve velilerimizin birçok sıkıntısını giderecek, hep birlikte geleceğe güvenle bakabileceğimiz bir eğitim sistemi için Millî Görüş reçetesini katılımcılarla paylaştı.

Katılımcıları selamlayarak başladığı konuşmasında Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan şu ifadelere yer verdi.

Öncelikle Eğitim-Bir-Sen’imizin kurucu genel başkanı merhum Akif İnan ağabeyimizi rahmetle anarak sözlerime başlıyorum.

Ve Elbette Eğitim-Bir-Sen’imizin kurulmasında en önemli role sahip merhum liderimiz Erbakan Hocamızı da rahmetle anarak sözlerime başlıyorum.

Cenâb-ı Allah her ikisine de gani gani rahmet eylesin, onların açmış olduğu yolda Eğitim-Bir-Sen camiasının azimle ve kararlılıkla ve başarı ile yürümesini nasip etsin. 450 bin üyesiyle Eğitim-Bir-Sen’imizin bağlı bulunduğu, bir milyonun üzerinde üyesi ile Türkiye'mizin en büyük Konfederasyonu olan Memur Sen konfederasyonumuz kıymetli Genel Başkanı kıymetli dostumuz Ali Yalçın Bey'e ve tüm yakın çalışma arkadaşlarına selam ediyorum ve teşekkürlerimi arz ediyorum.

Bu nazik davetleri ve sizlerle buluşmamıza vesile olmalarından dolayı bahtiyarlık duyuyoruz. Allah kendilerinden razı olsun. Yine sözlerime başlarken, çok değerli Cumhurbaşkanı Yardımcımız Fuat Oktay Bey'e, değerli bakan yardımcılarımıza ve milletvekillerimize selamlarımı arz ediyorum. Siyasi partilerimizin kıymetli genel başkanları, genel başkan yardımcılarını, sivil toplum kuruluşlarımızın kıymetli temsilcilerini, yurt dışından çok sayıda ülkeden katılan eğitim sendikalarının değerli başkanlarını, tüm protokol mensuplarını hürmet ve muhabbetle selamlıyorum.

Ve hassaten Eğitim-Bir-Sen’imizin kıymetli hanım komisyonlarını, bütün delegelerini, şube başkanlarını, şube yönetimlerini, genel kurul divan heyetimizi de saygı ile selamlıyorum. Eğitim-Bir-Sen'in 6. olağan genel kurulu hayırlı ve mübarek olsun. En hayırlı hizmetlere vesile olsun inşallah. Bu toplantıda sizlerle bulunmaktan dolayı büyük bir bahtiyarlık duyuyoruz. Bunun sebebi Eğitim-Bir-Sen'imizin nasıl bir sendika olduğunu, ne amaçla kurulduğunu ve ne yolda yürüdüğünü çok iyi bilmemizdendir. Merhum Erbakan Hocamızın temellerini atmış olduğu bir sendika olmasındandır.

Ancak bunların yanında diğer önemli bir sebep de bugün Konfederasyonumuzun başkanı olan Ali Yalçın Bey, 90'lı yıllarda Gazi Üniversitesi'nde Millî Gençlik Vakfımızın gençlik temsilciliğini yaparken, biz de aynı dönemde yine Ankara'da Başkent Üniversitesi'nin Millî Gençlik Vakfı temsilciliği yapıyorduk. Ve Millî Gençlik Vakfımızın üniversite başkanları toplantılarında, çalışmalarında daima birlikte bulunuyorduk. Geçmişteki 2 üniversite başkanımızdan bir tanesi bugün Erbakan Hocamızın emanetini hakkı ile taşımak üzere yola devam ediyor. Bir diğeri de merhum Akif İnan ağabeyimizin emanetini hakkıyla taşımak üzere yoluna devam ediyor.

Bugün değerli Ali Yalçın başkanımızla ayrı kuruluşlarda genel başkanlık görevini yapıyor olsak da, Hakk’ı üstün tutan anlayışla ve insanlığa hizmet amacıyla yürüdüğümüzden dolayı aslında aynı yolun yolcularıyız. Ve Cenâb-ı Allah bizleri bu şuurdan, bu zihniyetten, bu yoldan ayırmasın duasını yapıyoruz.

Geleceği imar ve neslimizi inşa eden öğretmenlerimiz, Türkiye'mizde bu uğurda büyük bedeller ödemiştir. Şehadet şerbetini içenler olmuştur. Annesinden, babasından, evladından, ailesinden uzakta hasret biriktirmek zorunda kalmışlardır. Bu fedakârlıkları yapan, şehadet mertebesine kadar da yükselen öğretmenlerimizi, eğitim camiamızın fedakâr mensuplarını hürmetle ve saygıyla muhabbetle bir daha selamlıyorum ve bağrıma basıyorum.

Türkiye'de öğretmenlik yapanlar gerçek birer kahramandırlar.

Çok samimi olarak ifade etmek isterim ki; bugün Türkiye'de öğretmenlik yapanlar gerçek birer kahramandırlar. Bunu bir slogan olarak söylemiyorum. Neden gerçek birer kahramandırlar? Çünkü neredeyse her sene değişen eğitim sistemine ayak uydurabilen ve öğrencilerinin de her sene buna adapte edebilen kahramanlardır da onun için. Öğretmenlerimiz öğretmen açığının 100 bini geçtiği dönemde kadro alamadıkları halde, eğitmeye ve öğretmeye devam eden sözleşmeli kahramanlarımızdır.

Öğretmenlerimiz döviz kurlarına ve enflasyona karşı direnemeyen maaşları ile cüzdanları küçük ama yürekleri büyük kahramanlarımızdır.  Öğretmen olan eşleri ile birbirinden uzak farklı şehirlerde görev yapmak zorunda olan, evli ama yalnız kahramanlarımızdır. Ödeneği yeterli olmayan okullarımızda ısınmadan temizliğe, güvenlikten tamir ve tadilata kadar bütün hizmetleri aşkla ve şevkle yürüten kahramanlarımızdır. İşte bu çok önemli sebeplerden dolayı bütün öğretmenlerimizi gerçek kahramanlar olarak selamlıyorum, bağrıma basıyorum. Ve onlardan Cenâb-ı Allah razı olsun duasını yapıyorum.

Bizler vatanına ve milletine hizmet için yola çıkmış kimseler olarak, geleceğin imar edilmesinde çok önemli role sahip olan eğitimcilerimizin, öğretmenlerimizin Sendikası Eğitim-Bir-Sen’e çok büyük bir önem atfediyoruz. Çünkü bizler çok iyi biliyoruz ki; bir ülkenin asıl gücü ve zenginliği, tankı topu tüfeği ve parası değil, imanlı, inançlı ve ilim sahibi evlatlarıdır. Bu sebeple “önce ahlak ve maneviyat” ilkesini gerçek manada özümseyerek, gençlerimizi, yeni nesillerimizi, hidayet ve ilmi kendi bünyelerinde birleştiren nesiller olarak yetiştirmemiz gerek. Yeni nesillerimizi batı hayranı ve batı taklitçisi olmayan, tarih şuuruna sahip, ahlâki değerleri yüksek, imanlı ve inançlı gençlerimiz olarak yetiştirmemiz gerekir. Millî Görüş olarak 50 seneden beri ifade ettiğimiz gibi gençlerimize, evlatlarımıza 5'in 4'ten büyük olduğu matematiksel gerçeğini öğrettiğimiz kadar, 4 helalin 5 haramdan daha büyük ve kıymetli olduğu hakikatini de öğretmek mecburiyetindeyiz. Eğer bu öğretilmez ise istediğiniz kadar pozitif ilimlerle tesis edin bu gençlerden insanlığa faydalı nesiller çıkması mümkün olmaz. Bu noktada en önemli unsur elbette ki öğretmenlerimizdir, eğitimcilerimizdir. Böyle bir neslin yetişmesi, bu zihniyeti, bu şuuru, bu idealleri, hayatının ve mesleğinin odak noktası haline getirmiş olan öğretmenlerimizin gayreti ile mümkündür. Eğitim-Bir-Sen sendikamızda işte bu öğretmenlerimizin bir araya geldiği ve bu anlayışın bütün eğitim camiasında hâkim kılınması için mücadele eden çok kıymetli bir kuruluşumuzdur. Bir milyon öğretmenimizin hem hidayet, hem de ilmi kendi bünyesinde birleştirmiş, insanlığa faydalı nesilleri yetiştirebilmeleri için, öncelikle öğretmenlerimizin maddî ve manevî şartlarının iyileştirilmesi gereklidir. İşte bu noktada, Eğitim-Bir-Sen sendikamız yıllardan beri en büyük gayreti ortaya koymakta ve en büyük çalışmaları yapmaktadır. Eğitim-Bir-Sen’in bu çalışmalarını, bu gayretini, yakinen takip ediyoruz ve tebrik ediyoruz. Allah kendilerinden razı olsun.

 “Önce vereceğiz, sonra bulacağız”

Öğrencilerimizi, öğretmenlerimizi, okullarımızı, , müfredatımızı, eğitim sistemimizi içine alan hayırlı çalışmalardan dolayı Eğitim-Bir-Sen camiasına ve kıymetli Genel Başkan Ali Yalçın beye bir kez daha teşekkürler ediyoruz. Öğretmenlerimizin özlenen nesli yetiştirmesi için, en önemli şart olan maddî ve manevî imkânlarının geliştirilmesi noktasında, elbette ki sadece, sendikaların, sivil toplum kuruluşlarının, Eğitim-Bir-Sen’imizin gayretleri yeterli olamaz. Bunun için gayret göstermesi gereken çok önemli bir diğer unsur da, elbette ki devlettir. Bununla ilgili olarak merhum Erbakan Hocamızdan bir örnek vererek huzurlarınızdan ayrılmak istiyorum. Refah-Yol hükümetinden bir önceki dönemin Başbakanı Sayın Mesut Yılmaz, tabiri caizse giderayak, hükümetinin son günlerinde, yeni kurulacak olan hükümete de bir meydan okuma niteliğinde olacak şekilde, memurlarımıza %30 zam vermeyi kabul ediyoruz şeklinde bir açıklama yapmış ve Başbakanlık koltuğunu bu açıklamanın arkasından terk etmiştir. Bu olay karşısında, daha sonra 5’li ÇETE olarak tarihe geçecek olan sendika temsilcileri de, Mesut Yılmaz beyden sonra Başbakanlık koltuğuna oturan merhum Erbakan Hocamızın huzuruna gelip, biz memurlarımıza %30 zam istiyoruz dediklerinde, merhum Erbakan Hocamız bu 5’li ÇETE temsilcilerine; “Siz üyelerinizin hakkını böyle mi arıyorsunuz? Memurun emeklinin hakkı böyle aranmaz. Siz bizi diğer hükümetlerle karıştırıyorsunuz. Biz memurlarımıza %50 zam yapacağız Allah’ın izniyle” dedi. Konuştuğunu yapan Erbakan Hocamız, dediğini yaptı, memura, işçiye, emekliye Cumhuriyet tarihinin en büyük zamlarını verdi, dünyadaki en büyük maaş artışlarını milletimize, halkımıza sağladı. Bu maaş artışları için ne bir kuruş borç alındı, ne bir tane ilave vergi konuldu, ne de herhangi bir ürüne zam yapıldı. Bu tarihi maaş zamları sadece ve sadece, borçlanmadan, ilave vergi koymadan ve zam yapmadan ortaya koyulan Millî Kaynak Paketleri ile karşılandı. O noktada hükümet ortağı Sayın Tansu Çiller Hanım, “Hocam siz ne diyorsunuz? Nasıl vereceğiz bu zamları? O kadar paramız yok. Nereden bulacağız bu parayı?” dediğinde Erbakan Hocamız Tansu Çiller Hanıma tarihi bir cevap verdi. Dedi ki; “Önce vereceğiz, sonra bulacağız” dedi. Merhum Erbakan Hocamız, bu cevabıyla aslında Millî Görüş zihniyetinin ne mânâ ifade ettiğini de ortaya koymuş oldu. Bizler de bugün Türkiye’de yeniden, aynı anlayışın hâkim kılınmasını istiyoruz ve bunun için mücadele ediyoruz.

 

Erbakan Hocamız gibi kararlı ve samimi olacağız

Son olarak ifade etmek istediğim;

Yeniden Refah Partisi olarak bizler, eğitim camiamızın, öğretmenlerimizin yaşadığı sıkıntıları yakinen takip ediyoruz. Sözleşmeli öğretmenlerimizin kadroya alınması, okul yöneticiliğinin şartlarının düzenlenmesi, eğitime yardımcı teknik materyallerin arttırılması, müfredatın istikrarlı ve verimli hale getirilmesi, eğitim sisteminin istikrarlı ve verimli hale getirilmesi, öğretmenlerimizin malî ve özlük haklarının iyileştirilmesi, maaşlarının geçim sıkıntısından uzak bir hayat için gerekli düzeye yükseltilmesi, sosyal güvenlik şartlarının iyileştirilmesi, Yeniden Refah Partimizin programında yer alan hedeflerimizdir. Yeniden Refah Partisi olarak; programımıza aldığımız bu hedeflerin gerçekleştirilmesinde, bütün memurlarımızın ve öğretmenlerimizin, bu sıkıntılarından kurtarılmasında Konuştuğunu Yapan Erbakan Hocamız gibi kararlı ve samimi olacağız inşallah.

Eğitim-Bir-Sen’imizin Olağan Genel Kurulunun bir kez daha hayırlara vesile olmasını Cenâb-ı Allah’tan niyaz ediyorum. Bütün katılımcılara, bütün misafirlere, tüm protokol mensuplarına bir kez daha teşekkürler ediyorum. Özellikle Sayın Genel Başkan kıymetli dostumuz Ali Yalçın beye de bir kez daha en derin teşekkürlerimi sunuyorum. Hürmet ve muhabbetlerimi sunuyorum.

 

Program sonunda katılımcıların yoğun ilgisi ile karşılaşan Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan özellikle yurtdışından gelen yabancı delegasyonla yakından ilgilendi.

Kuveyt Büyükelçilik Ziyareti

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Kuveyt Büyükelçisi Sayın Ghassan Yousef Al Zawawi’ye iade-i ziyarette bulundu.
Ziyaret sırasında Türkiye-Kuveyt arasındaki ilişkiler başta olmak üzere, Ortadoğu ve İslam Dünyasındaki son gelişmeler konusunda fikir alışverişinde bulunuldu. Özellikle Sayın Büyükelçi Al Zawawi, Türkiye’nin İslam Dünyasına liderlik yapması konusundaki görüşlerini dile getirirken, Türkiye’nin bunu gerçekleştirebilecek güce sahip olduğunun vurgusunu yaptı.
Yeniden Refah Partimizin Genel Başkanı Dr. Fatih Erbakan da, yaptığı açıklamada Türkiye’nin Prof.Dr. Necmettin Erbakan’ın otuz yaşlarında kurduğu Gümüş Motor ile Türkiye’nin sadece bir tarım ülkesi olduğu ve sanayi ile uğraşmaması gerektiği yaklaşımıyla oluşturulmaya çalışılan algıyı ortadan kaldırdığını, 1970’li yıllarda başlattığı sanayi hamlesiyle de Türkiye’nin ufkunu genişlettiğini vurgulayarak Türkiye’de büyük çapta zihniyet değişiminin öncüsü olduğunu ifade etti. 
Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Kıbrıs Barış Harekâtı’ndan sonra ABD’nin uyguladığı ambargo kararına karşılık İncirlik Üssü’nü kapatarak karşılık verdiğini ve böylece teslimiyetçi anlayışa son verdiğini dile getirdi. 
Kuveyt Büyükelçisi Sayın Al Zawawi de, Prof.Dr. Necmettin Erbakan’ın İslam Dünyası ile özdeşleştiğini ve kendileri için büyük bir önem ifade ettiğinin altını çizdi.
Samimi bir hava içerisinde gerçekleşen görüşmede, Genel Başkanımız Dr.Fatih Erbakan, 1990 Körfez Krizi sırasında Prof.Dr. Necmettin Erbakan’ın Körfez Savaşı’nı durdurmaya yönelik olarak icra ettiği, 
22 gün süren “Körfez Barış Harekâtı” temas trafiği ile ilgili “Hedef”, “Tatbik” ve “İcra” programları kapsamındaki 15 maddelik çözüm önerilerini ve bölge ülkelerinin liderleriyle yaptığı görüşmeler ışığındaki önemli notları kendilerine takdim etti. 
Genel başkanımız Dr. Fatih Erbakan’ın Kuveyt Büyükelçisine yaptığı ziyarette kendisine Dış İlişkiler başkanı Doğan Bekin ve MKYK üyesi Mehmet Altınöz de eşlik ettiler.

Yemen Heyeti Yeniden Refah Partisi'ni Ziyaret Etti

Yemen’in yetiştirdiği büyük âlimlerden Prof.Dr. Şeyh Abdülmecid ez Zindanî’nin oğlu Prof. Abdullah ez Zindanî, beraberinde Kenya-Yemen Dostluk Cemiyeti Başkanı Abdurrahman Alnadhiry, Yemen Müteahhitler Birliği Genel Başkanı, Yemen Müteahhit ve Mühendisler Odası Başkanı, Ulusal İnsani Yardım Kuruluşu Genel Başkanı Dr.E. Farag A.Amer ve Yemen eski Milli Eğitim Bakanı el Zindani’nin oğlu ile birlikte Yeniden Refah Partisi Dış İlişkilerden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Doğan Bekin ve MKYK üyesi Mehmet Altınöz Bey’i ziyaret ettiler.
Yemen Heyeti’nin ziyareti sırasında, Yemen’deki son gelişmeler ve özellikle bölgedeki son gelişmeler konusunda fikir alışverişinde bulunuldu. Görüşmeler sırasında Prof. Abdullah ez Zindanî yaptığı açıklamada Yeniden Refah Partisi’nin kurulmasından duydukları memnuniyeti dile getirerek, Türkiye ile Yemen arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi konusunda üzerlerine düşen görevi yerine getirmeye hazır olduklarını ve Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Dr. Fatih Erbakan’ın İslam Dünyası için yeni bir umut olduğunu dile getirerek, Erbakan isminin kendileri için çok büyük anlam ifade ettiğini ifade etti.
Yeniden Refah Partisi Genel Başkan Yardımcısı Doğan Bekin ve MKYK üyesi Mehmet Altınöz de, görüşmelerden duydukları memnuniyeti belirterek, Türkiye ile Yemen arasındaki ilişkilerin sağlam zemine oturması ve Yemen’deki sorunların bir an önce çözüme kavuşması için üzerlerine düşen görevi yapmaya hazır olduklarını ifade ettiler.

ABD'nin Golan Tepeleri yaklaşımı kabul edilemez

ABD BAŞKANI TRUMP’IN ‘GOLAN TEPELERİ’ İLE İLGİLİ İFADELERİ ASLA KABUL EDİLEMEZ

Ortadoğu’da adeta bir çıban başı olan İsrail, 1967 ‘deki Altı Gün Savaşı’ndan sonra ele geçirdiği Doğu Kudüs ve Golan Tepelerini işgal etmiş, 1981 yılında Golan Tepeleri’ni ilhak kararı almış ve bu karar uluslararası camia tarafından kabul edilmemiştir.  Buna rağmen ABD Başkanı Trump, Kudüs’ün İsrail tarafından yasa dışı bir şekilde ilhakına aldırmadan Kudüs’ü İsrail’in başkenti ilan etmesi ve ABD Büyükelçiliği’ni Tel Aviv’den Kudüs’e taşıma kararından sonra, bu sefer de  İsrail’de yaklaşan seçimler öncesi Golan Tepeleri konusunda Suriye’nin uluslararası hukuktan kaynaklanan egemenlik hakkını çiğneyerek Twitter hesabından, "52 yılın ardından ABD için, İsrail’in Golan Tepeleri üzerindeki egemenliğini tam olarak tanımanın zamanı geldi" ifadesini paylaşarak bir kez daha hukukun üstünlüğünün, kuvvetin üstünlüğü tarafından aleni olarak çiğnenmesini ortaya koymuştur.

ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton geçen yıl Ağustos ayında İsrail’i ziyaretinde verdiği demeçte, İsrail’in Golan konusunda ABD Hükümeti üzerinde baskı kurmasına rağmen, ABD Hükümetinin Golan konusundaki politikasının değişmeyeceğini ifade etmesine rağmen, yaklaşık bir ay önce Cumhuriyetçi Senatörler Ted Cruz, Tom Cotton, Marco Rubio ve Kongre Üyesi Mike Gallagher’in Temsilciler Meclisi ve Senato’ya işgal altındaki Golan’da İsrail’in egemenliğinin tanınması gerektiği konusunda yasa teklifi sunmaları, ABD Yönetimi’nin aslında İsrail’in güdümünde hareket ettiğinin bir göstergesidir.

İsrail’i geçen pazartesi ziyaret eden Amerikalı Senatör Lindsey Graham’ın  İsrail başbakanı Netanyahu ile yaptığı görüşmede;  “Golan Tepelerinin İsrail’in şu anda ve ebediyen egemenliği altında olması gerekir” açıklamasını yapması da bölgedeki gidişatı ve ABD Yönetimi’nin İsrail hizmetkarı politikasını açıkça ortaya koymaktadır.

Siyonist İsrail Devleti, Yigal Allon Planı’nın güncellenmiş versiyonu gereği oluşturulan ilkeye göre; “bir dönüm, ardından bir dönüm daha” düşüncesiyle adım adım “Büyük İsrail” hedefine doğru yol almaya çalışmaktadır.

İsrail’in eski Başbakanı Ben Gurion’un; “ Goyim’in (Yahudi olmayanların) ne düşündüğü önemli değildir, önemli olan Siyonistlerin ne yaptığıdır” ifadesinden hareketle, Golan Tepeleri ile ilgili alınan tek yanlı ve uluslararası hukuku yok sayan karar karşısında, Türkiye ve İslam Alemi’nin  Kudüs’ün ABD tarafından başkent olarak tanınması ve ABD Büyükelçiliğinin Kudüs’e taşınma kararı karşısında takınılan tavırda olduğu gibi sadece kınama mesajları ve havada kalan beyanatlarla yetinmesi asla kabul edilemez ve bölgemizdeki tehlikenin daha da büyümesine neden olur.

Siyonist İsrail Devleti ve sadık hizmetkarı ABD Yönetimi’nin “Büyük İsrail” hedefi doğrultusunda attığı bu haksız, hukuksuz, pervasız adımlar karşısında başta Türkiye olmak üzere tüm İslam Alemi’nin sonuçsuz kınama mesajları yayınlamak yerine, 57 Müslüman ülke olarak güçlerini birleştirerek bir an önce çözüme yönelik fiili adımları atması, sadece ‘güçten anlayan’ Dünya Siyonizmi’ne karşı siyasi ve ekonomik yaptırımları hayata geçirmesi gerekmektedir.

 

Dr. Fatih ERBAKAN

Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı

 

31 MART YEREL SEÇİMLERİ AÇIKLAMASI

Bizler  “Yeniden Refah Partisi” olarak,  milletimizin ve tüm insanlığın kurtuluşunun tek çaresi olan Milli Görüş zihniyetinin temsilcileriyiz.

Tam manasıyla benimsemiş olduğumuz Milli Görüş zihniyetinin, almış olduğumuz siyasi terbiyenin bir gereği olarak, ve kısa süre önce kurulmuş olmasına ragmen milletimizin büyük ilgisine ve teveccühüne mazhar olmuş bir siyasi parti olarak, ülkemizi ve milletimizi ilgilendiren hiçbir olaya, özellikle de tüm milletimizin sandık başına gideceği seçimlere ilgisiz ve kayıtsız kalmamız söz konusu olamaz. 

Ülkemizde çok kısa bir zaman içerisinde “31 Mart Yerel Seçimleri”nin yapılacağı hepimizin malumudur. Milli Görüş Lideri Merhum Prof Dr Necmettin Erbakan Hocamız siyasi hayatı boyunca her seçimde mutlaka hayrın kendisi olan Milli Görüş zihniyetinin temsilcisi adayların veya partinin yer alması için en büyük çabayı göstermiş, çeşitli sebeplerle bunun gerçekleştirilememesi durumunda ise hiçbir seçimi boykot etme yoluna gitmeyip, mevcut seçenekler içerisinde “ehven” olanını (hayra daha yakın olanını) belirleyerek bu seçeneği desteklemiştir.

1980 yılında TBMM’de yapılan Cumhurbaşkanlığı seçiminde Sn. Muhsin Batur’un MSP grubu tarafından desteklenmesi, 1983 Milletvekili seçimlerinde Refah Partisi’nin seçimlere girmesine müsade edilmemesi karşısında çeşitli illerdeki Milli Görüş çizgisine daha yakın bağımsız adayların desteklenmesi,  2010 Anayasa Referandumu’nda “yetmez ama evet” ifadesiyle anayasa değişikliğinin desteklenmesi bu husustaki önemli örneklerdir.

Bizler Yeniden Refah Partisi olarak kurulduğumuz günden bugüne kadar ifade ettiğimiz gerçekleri bundan sonra da ifade etmeye devam edeceğiz. Bu davranışımız vatanımızı ve milletimizi samimi olarak sevmemiz ve ülkemiz için her alanda daha iyiye ulaşılmasını istememizin bir sonucudur.

Bizim anlayışımızın temelinde kim yaparsa yapsın, doğruya doğru, yanlışa da yanlış demek vardır. Doğruyu, faydalıyı, hayırlı olanı desteklemek, yanlışı, zararlıyı ve şerri de ortadan kaldırmak temel düsturumuzdur.

 

Parti olarak ilk günden itibaren ifade ettiğimiz gerçeklerin başında mevcut iktidarın çok sayıda faydalı hizmetlerinin de bulunduğu gerçeğidir.

Ülkemizde son 17 yıldır iktidarda bulunan irade;  inanç özgürlüğünün sağlanması alanında önemli adımlar atmıştır. İmam Hatip Liseleri’nin, Kuran Kursları’nın açılması, başörtüsü zulmünün ortadan kaldırılması ve milletin inancıyla kavgalı devlet yapısından milletin inancıyla barışık bir devlet yapısına geçilmesi gibi çok önemli hizmetler  yapılmıştır. Bütün bunlar; 1000 senedir İslam’ın bayraktarlığını yapmış milletimizi ve bizleri elbette ki memnun etmiş adımlardır, önemli hizmetlerdir.

Devlet kademelerinde, bürokraside bu ülkenin dindar ve inançlı evlatlarının görev almaları, yıllardır süregelen askeri vesayetin kaldırılması da son derece olumlu gelişmeler olmuştur.

 

20 sene öncesinin Türkiye’sinde bir tane başörtülü milletvekiline dahi tahammül edilemezken, bugün başörtülü milletvekillerimiz, bakanlarımız, büyükelçilerimiz olmuştur ve bu gelişmeler  milletimizi de bizleri de ziyadesiyle memnun etmektedir.

Evet;mevcut iktidar döneminde;

 - İnanç özgürlüğü alanında önemli adımlar atılmıştır,

- Dış güçlerin ülkemiz ve İslam Alemi aleyhinde attığı adımlara, yaptıkları haksızlıklara en azından sözlü olarak da olsa karşı çıkılmıştır.

-  Köprüler, duble yollar, hızlı tren hatları, hastaneler, okullar, 26 adet yeni havalimanı ve İstanbul 3. Havalimanı gibi önemli altyapı ve üst yapı hizmetleri yapılmıştır. 

- TSK’nin kullandığı yerli ve milli silah ve teçhizatın oranı önemli ölçüde artırılmıştır

- Son derece önemli belediyecilik hizmetleri yapılmış, şehirlerimizin çehresi değişmiştir.

- TOKİ eliyle vatandaşımızın konut sorunu büyük ölçüde çözülmüş,

Bunların hepsini takdir ve tebrik ediyoruz ...

Ancak çok önemli bir diğer gerçek de ülkemizde son 17 senede ekonomi alanında pekçok yanlış adımın atıldığıdır;  

-       Ülkemizde uygulanması gereken Üretim-istihdam-ihracat ekonomisi yerine 17 seneden beri borç-faiz-ipotek ekonomisi uygulanmıştır.

-       Kaynak elde etme yolu olarak sadece borçlanma, devlet varlıklarının satışı, vergi ve zam enstrümanları kullanılmıştır.

-       Bu politikalar sonucunda kamunun toplam iç ve dış borcu, özel sektörün toplam iç ve dış borcu ve vatandaşın bankalara borcu ciddi şekilde artarak toplam olarak 900 milyar $ seviyesine ulaşmıştır.

-       17 senede devlet varlıklarının satışından elde edilen 68 milyar $ toplam gelir, üzülerek ifade etmek gerekir ki kamunun 3 senede ödediği faize eşdeğer bir meblağdır. Bu satışlardan elde edilen gelirler yetmediği gibi, ülke olarak elimizde kalan son varlıklarımız “Varlık Fonu” adı altında ipotek ettirilerek karşılığında borçlanma yoluna gidilmiştir.

-       Elde edilen kaynaklar beton ve çimentoya, AVM ve Rezidans inşaatlarına aktarılmış, sanayileşme, istihdam, teknoloji, ar-ge ve eğitim alanları ihmal edilmiştir.

-       Yerli üretim yerine ithalat teşvik edilmiş ve artırılmış, bunun sonucunda Türkiye pekçok alanda daha çok dışarıya bağımlı hale getirilmiş, dış ticaret açığı yıllık 80 milyar dolar seviyesine kadar çıkmıştır. Türkiye ununu, buğdayını, tohumunu dahi ithal eder hale gelmiştir.

-       Bütün bunların sonucu olarak ve özellikle yüksek vergiler, iç pazardaki daralma ve durgunluk, istikrarsız ve sürekli artan döviz kurları gibi sebeplerle KOBİ’lerin hayatta kalması son derece zorlaşmış, hatta büyük işletmeler dahi ‘konkordato’ ilan etme noktasına gelmiştir.

 

-       Havaalanı, köprü, double yol, hastane, okul ve stadyum inşaatları yapılmış ancak dar gelirlinin derdine kalıcı bir şekilde derman olacak adımlar atılamamış, asgari ücret, memur – emekli maaşları yeterli düzeyde artırılamamış, buna mukabil olarak vergiler, doğalgaz, elektrik, akaryakıt fiyatları ciddi şekilde artmıştır.

-       17 sene boyunca yapılan yüzlerce kamu hizmeti açılışının içerisinde malesef ki üretime, istihdama, ihracata yönelik, milli gelirimizi artırmaya yönelik  fabrika ve sanayi tesisleri hiçbir zaman yer almamıştır.

-       Tarımsal üretimin girdi fiyatlarındaki artışlar, buna mukabil tarım ürünlerinin taban fiyatlarının neredeyse yerinde sayması  çiftçi ve köylümüzü en olumsuz şekilde etkilemiş, ülkemizde tarım ve hayvancılık neredeyse tamamen bitme noktasına gelmiştir.

-       Milli gelir “reel” olarak artırılıp, 82 milyon arasında adil bir şekilde paylaştırılamamış, zengin daha zengin, fakir daha fakir olmuştur.

Son 17 senede ekonomik gidişatın yanında dış politikada da malesef ciddi yanlışlar yapılmıştır;

-       Ülkemizin ve tüm İslam Alemi’nin bekası için hayati öneme sahip D-8 Organizasyonu’na gerektiği gibi sahip çıkılmamış, bunun yerine kuvveti üstün tutan zihniyete sahip olduklarından dolayı derdimize derman olması mümkün olmayan AB, G-20 ve ABD ile ortaklık tercih edilmiştir.

-       Ortadoğu’nun ve komşu Müslüman ülkelerin bugünkü durumuna gelmesinin asıl sebebi olan “Büyük Ortadoğu Projesi”ne malesef ki destek olunmuştur.

-       Türkiye’nin bekasının etkili şekilde korunmasının en önemli unsurlarından olan Kıbrıs konusunda uluslararası müzakerelerde malesef ki birtakım tavizler verilmiştir. 

 

Yeniden Refah Partisi olarak her fırsatta ifade ettiğimiz gibi tüm bu gerçekleri Türkiye’deki alışılagelmiş muhalefet anlayışında olduğu gibi  “mevcut iktidar gitsin de, ne olursa olsun” zihniyetiyle değil,  “bu sorunlar çözülsün de, kim çözerse çözsün” zihniyetiyle ortaya koyuyoruz. İktidar sahiplerine “kardeşlik vazifemizi”, milletimize de “uyarı vazifemizi”  yapıyoruz.

Bizler bu uyarılarımızı vatanımızı, 82 milyon memleket evladının tümünü samimi olarak sevdiğimiz için, kurtuluşunu ve refahını istediğimiz için, “dost acı söyler” prensibi ile yapıyoruz. Partimizi kurarken özellikle vurguladığımız gibi biz; eksikleri tamamlamak, yapılan faydalı işleri takdir ve tebrik etmek,  yanlışları da düzeltmek için çalışıyoruz.

 

Bütün bu yanlışların ve gerçeklerin altını çizip, Yeniden Refah Partisi olarak bu yanlışların düzeltilmesi için bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da en etkili şekilde mücadele edeceğimizi, yapılan hayırlı hizmetleri de her zaman takdir etmeye devam edeceğimizi ifade ettikten sonra, önümüzdeki seçimlerin TC Cumhurbaşkanı’nın ve bir anlamda hükümetin seçileceği bir seçim olmadığı, belediye başkanlarımızı seçeceğimiz bir seçim olduğunu, bu nedenle oy verirken ‘belediyecilik hizmetlerinin gözönünde bulundurularak’ oy verilmesi gerektiği gerçeğini de ifade etmemiz gerekir. 

 

Diğer çok önemli bir husus;  bizlerin Yeniden Refah Partisi olarak sadece 3,5 ay önce kurulmuş bir siyasi parti olarak bu önümüzdeki seçimlere yasal prosedürlerden dolayı giremeyeceğimiz hususudur.  Fakat daha önce de ifade ettiğimiz gibi bizim siyasi geleneğimizde hiçbir zaman millet iradesinin tecelli arenası olan seçimleri boykot etmek şeklinde bir davranış yoktur. Bu nedenle Yeniden Refah Partisi mensupları ve seçmenleri olarak 31 Mart yerel seçimlerinde sandık başına giderek oyumuzu kullanmamız gerekmektedir.

Bu noktada çok önemli bir gerçek de; Merhum Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocamız’ın Başbakanlığı’nda kurulan ve hizmet ve başarı anlamında sadece Türkiye değil, dünya şampiyonu olan 54. Hükümet’in işbaşına gelmesinde, bir başka deyişle bu hükümeti doğuran sebep olarak Refah Partisi’nin 1995 seçimlerinde birinci parti olmasında en büyük paylardan bir tanesi  1989 ve 1994 yerel seçimlerinde işbaşına gelen Milli Görüş belediyeciliği anlayışı ve bu anlayışın ortaya koyduğu efsane hizmetlerdir.

Milletimizin 1989 ve 1994’de Milli Görüş belediyeciliği ile, bu efsane hizmetlerle tanışması, Refah Partisi’nin 1995 Milletvekili seçimlerinde birinci parti olmasında rol oynayan son derece önemli bir etkendir.

Milli Görüş belediyeciliği öncesinde, “şehir” dendiğinde akla genel olarak 5 madde gelmekteydi;

-       Çöp

-       Çamur

-       Çukur

-       Susuzluk

-       Hava kirliliği

“Belediye” dendiğinde de akla 3 madde gelmekteydi;

-       Borç

-       Adam kayırma ve suistimal

-       Vatandaşa kapıları kapalı ve tepeden bakan belediye

 

31 Mart 2019 Yerel Seçimleri’ne yaklaşmakta olduğumuz bu noktada muhalefet kanadına bakıldığında, üzülerek ifade etmek gerekir ki bu kanatta yer alan partiler Milli Görüş belediyeciliği öncesindeki bu dönemin ve zihniyetin uzantıları ve temsilcileridir. Sahip oldukları zihniyet geçmişte yıllarca belirtmiş olduğumuz bu aksaklıkları, bu sorunları üreten belediyecilik anlayışını ortaya koymuştur.

Bu nedenle,  muhalefet kanadındaki bu partilerin ve bu zihniyete sahip adayların yeni dönemde de farklı bir tabloyu ortaya koymaları, mevcut belediyelerle ilgili olarak ifade ettikleri sorunları çözmeleri, belediye hizmetlerini mevcut durumdan daha iyi bir noktaya taşımaları, milletimizin özlediği belediyecilik hizmetlerini gerçekleştirmeleri, belediyelerin içinde veya dışındaki dindar vatandaşlarımıza gerektiği şekilde muamele etmeleri zihniyetleri ve geçmişten bugüne gelen çizgileri (geçmiş referansları) sebebiyle mümkün görünmemektedir. 

 

Ayrıca, Merhum Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocamız’ın vefatından bu yana parti yönetiminin atmış olduğu Milli Görüş prensiplerine ve istikametine aykırı sayısız adımlar nedeniyle milletimizin gönlündeki yerini ve milletimizin teveccühünü her geçen gün biraz daha kaybeden, parti yönetiminin zihniyeti ve davranışları dolayısıyla Milli Görüş çizgisinden tamamen uzaklaşan ve muhalefet bloğu içinde yer alan bir diğer siyasi parti ise, kazanma şansı olduğunu iddia ettiği seçim bölgelerinde Milli Görüş zihniyetine son derece uzak adaylar ile seçime girdiğinden, bu partinin de söz konusu birkaç ilde seçimi kazanması halinde dahi vaad ettiği belediyecilik hizmetlerini sağlaması mümkün değildir.

 

Bu parti ile ilgili bir diğer önemli husus da; parti yönetiminin birçok seçim bölgesinde ‘gizli’ veya ‘açık’ ittifaklar yaparak, Milli Görüş çizgisine en uzak noktada olan çok sayıda belediye meclis üyesi adayını kendi listesinden aday göstermiş olmasıdır.

Bütün bu açık gerçekler dolayısıyla; Milli Görüş beklentisiyle bu partiye verilecek oylar asla Milli Görüş’e verilmiş oylar olmayacaktır.

Kısaca ifade etmek gerekirse; bu malum partinin yönetimini elinde bulunduran kadronun yaptığı Erbakan Hocamız’ı ve Milli Görüş’ü temsil etmek değil, “Milli Görüş ve Erbakan Hocamız’ı siyasete alet etmektir”.

 

SONUÇ OLARAK;

31 Mart 2019 Yerel Seçimi’nde Yeniden Refah Partimiz’in kıymetli mensuplarının, partimize gönül vermiş seçmenlerimizin ve tüm memleket evlatlarının sandık başına gitmesinin ve işaret ettiğimiz bu gerçekleri göz önünde bulundurarak oylarını kullanmalarının ülkemiz ve milletimiz için daha faydalı olacağına inanıyoruz ve seçim sonuçlarının ülkemiz, milletimiz ve tüm insanlık için hayırlara vesile olmasını Cenabı Allah’dan niyaz ediyoruz.

 

Dr. Fatih Erbakan

Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı

 

Sudan'dan Genel Başkanımıza ziyaret

SUDAN "ŞİMDİ REFORM HAREKETİ PARTİSİ" GENEL BAŞKANI DR.GAZİ SELAHADDİN ATABANİ YENİDEN REFAH PARTİMİMİZİN GENEL BAŞKANI DR. FATİH ERBAKAN’A NEZAKET ZİYARETİNDE BULUNDU.

Sudan’ın önde gelen politikacılarından, iktidardaki Ulusal Kongre Partisi’nin Genel Sekreterliğini 1996-1998’de yapan, Sudan eski Dışişleri, Sağlık ve Pazarlama ve Haberleşme bakanlarından, Kuzey ve Güney Sudan arasında yürütülen ve 2002’de Salva Kiir ile üzerinde anlaşılan Machakos Süreci’nin mimarlarından, 2005’te Güney Sudan ile yapılan Barış görüşmelerinde Sudan Başkanı’nın Birinci Yardımcısı olarak büyük katkılar sağlayan, Sudan Başkanı Ömer El Beşir’in eski danışmanlarından Güney Sudan’ın bağımsızlığını kazanmasından sonra bu partiden istifa eden ve Şimdi Reform Hareketi Partisi’nin kurucusu ve Genel Başkanı Dr. Gazi Selahaddin Atabani, Yeniden Refah Partisi Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan’ı makamında ziyaret ederek, Ortadoğu ve Afrika’daki son gelişmeler konusunda fikir alışverişinde bulundu.

Dr. Atabani, Sudan’daki mevcut durumla ilgili yaptığı açıklamada,  parti olarak Sudan’da Ulusal Diyaloğun temel belgesi olan Ulusal Belge’den çekilmediklerini, sadece mevcut hükümetteki yürütme organından ayrıldıklarını ifade etti. Dr. Atabani, Sudan’daki istikrarı önemsediklerini ve tüm tarafları kapsayan Geçiş Konseyi ile ilgili daha önce çağrıda bulunduğunu ifade etti.

Dr.Atabani, Türkiye ile ilişkileri çok önemsediklerini ve Türkiye’nin bölge coğrafyası ve Sudan için büyük önem ifade ettiğini belirtti.

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan'da, yaptığı açıklamada, güçlü bir Türkiye’nin tüm İslam ülkelerine liderlik yapabileceğini, İslam coğrafyasında yaşanan kırılgan politikaların bir an önce sona ermesi gerektiğini ifade ederek, Sudan Şimdi Reform Hareketi Partisi Genel Başkanı Dr. Atabani’nin Türkiye’de bulunmasının ve kendilerini ziyaret etmesinden duydukları memnuniyeti ifade etti. 

Görüşmede Yeniden Refah Partisi Genel Başkan Yardımcısı Doğan Bekin'de yer aldı.

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan Yalova'da

Yeniden Refah Partisi Yalova 1. İl Olağan Kongresi, 5 Nisan 2019 Cuma günü Yalova Halk Eğitim Konferans Salonu’nda Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan’ın katılımı ile büyük bir coşkuyla gerçekleştirildi. Genel Başkanımıza; Teşkilatlanmadan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Bahattin Sungur, Tanıtma’dan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Zafer Emanetoğlu, Mali ve Ekonomik İşlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Yücel Mollaismailoğlu eşilk etti. Kongre ayrıca Bölge Başkanı Maşallah Taylan, İstanbul İl Başkanı Hüseyin Terzi, Bursa İl Başkanı Naim Öztürk, Kocaeli İl Başkanı Mehmet Aras, Eskişehir İl Başkanı Osman Mandacı, Düzce İl Başkanı Nezir Merttürk, Genç Aktivistler Derneği Başkanı Erkan İlyas Helvacı, Kanuni Derneği Başkanı Ahmet Yavuz, Yalova’daki protokol mensupları, parti üyeleri, medya mensupları ve ‘Milli Görüş’ davasına inanan yüzlerce kişinin katılımıyla gerçekleşti.

Dr. Fatih Erbakan, ‘Mücahit Erbakan’ sloganlarıyla karşılandı

Yalova’ya 5 Nisan 2019 Cuma günü öğleden sonra gelen Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Yalova İl Teşkilatı tarafından Cumhuriyet Meydanı’nda karşılandı. Cumhuriyet Caddesi üzerinden İstanbul Caddesi’nde açılışı gerçekleştirilen İl Binası’na kadar ‘Mücahit Erbakan’ sloganlarıyla gelen Erbakan açılışı öncesi açılış münasebetiyle toplanan halka hitabetti.

İktidar partisinin 17 yıllık iktidarında yaptığı hizmetler için teşekkür ederken, eksik yaptıkları ve yapamadıklarını da ifade etti.

Konuşmasının ardından besmele ile Yeniden Refah Partisi Yalova İl binasının açılışını, İl Başkanı ve Genel Başkan Yardımcılarıyla beraber yapan Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, il binasında basın mensuplarıyla bir araya geldi.

Basın mensuplarına, “İktidara geldiğimizde, ülkeyi iflasın eşiğine getiren faizden kurtararak, her alanda üretimi destekleyecek çalışmalar içine gireceğimizi söyleyen Erbakan ‘Türkiye’nin kurtuluşu, faiz kıskacından kurtulmasıyla mümkündür’ açıklamasında bulundu.

Daha sonra Yeniden Refah Partisi Yalova Çiftlikköy ilçe binasının açılışını gerçekleştiren Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, ilçenin nüfusu, ekonomik girdileri ve siyasi durumu hakkında bilgiler edindi.

Ardından Yeniden Refah Partisi Yalova Altınova İlçe binasının açılışı için Altınova ilçesine geçen Genel Başkanımız, ilçe binasına giderken Altınova Trabzonlular Dernek Başkanın çay ikramını kırmayarak dernekte çay içti.

Altınova Trabzonlular Dernek Başkanı Birol Bayram ile bir süre sohbet eden Erbakan, güzergâhında bulunan Altınova Anadolu Erzurumlular Derneği Başkan ve yönetimini de ziyaret etti. Bir süre Dernek Başkanı Ferman Durmaz ve yönetim kurulu üyeleriyle sohbet eden Genel Başkanımız, dernek duvarlarında yer alan şehrin tarihiyle ilgili fotoğrafları dikkatlice inceledi. Yeniden Refah Partisi Yalova Altınova İlçe binasının açılışını gerçekleştiren Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, kendisini çiçeklerle karşılayan iki minik kızla sohbet etmeyi ihmal etmedi. Altınova ilçe açılışında yaptığı konuşmada, ülkenin içinde olduğu çıkmazdan, sıkıntılı durumdan söz etti.

Günün sonunda Yalova Halk Eğitim Merkezinde gerçekleştirilen ‘Yeniden Refah Partisi Yalova 1. İl Olağan Genel Kongresine katıldı.

Büyük bir coşku ve sevgi gösterileri arasında salona giren Genel Başkanımıza ilgi ve sevgi büyüktü.

İstiklal Marşı’nın hep bir ağızdan okunması, Divan başkanı ve Katip üyelerinin belirlenmesinin ardından Yeniden Refah Partisi Yalova İl Başkanı Mustafa Berber’in yaptığı açılış konuşması ile kongre başladı.

Berber, ‘Evlerimizi alevler sarmış, söndürmemiz gerek’

Yeniden Refah Partisi Yalova İl Başkanı Mustafa Berber yaptığı konuşmada, ‘Yeniden Refah Partisi Yalova 1. İl Olağan Genel Kongremize hepiniz hoş geldiniz. Ülke olarak çok zor bir süreçten geçiyoruz. Evlerimizde yangın var. Bu yangına müdahale gerekli. Bu yangını söndürmemiz lazım bir an önce. Filistin’de, Arakan da Müslümanlar büyük sıkıntı içinde. Yeniden Refah Partisi Dünya’da ki tüm 6 milyar insanın refahı için var. Bizlerin emeği, bizlerin davası dünyada yaşanan adaletsizliklerin ve zulümlerin son bulması içindir’ şeklinde konuştu.

‘Mücahit Erbakan’ sloganları işliğinde konuşmasını yapmak için yoğun bir tezahüratla kürsüye gelen Genel Başkanımızın konuşması, verdiği rakamlar, örnekler salonu hınca hınç dolduran Yalovalılar tarafından heyecanla takip edilen, sık sık sloganlarla eşlik edilen konuşmasında şu ifadelere yer verdi.

“Kendi geleceğimizi, kendi rahatlığımızı, kendi menfaatimizi düşünmek yerine, ümmeti, insanlığı ve bütün milletimizi düşünerek bu yola baş koymayı nasip eden Cenabı Allah’a sonsuz şükürler olsun. Bizlere, Yaşanabilir Bir Türkiye, Yeniden Büyük Türkiye ve Yeni Bir Dünya hedefi için yola çıkan bu kutlu kervanın yolcuları olmayı nasip eden Cenabı Allah’a sonsuz şükürler olsun.

Merhum Erbakan hocamıza Allah gani gani rahmet eylesin. Erbakan hocamız diyordu ki ‘Siz eğer şu çalışmalarla kazandığınız sevabı tam manasıyla tahmin edebilseydiniz, geceleri sevinçten ve heyecandan uyku uyuyamazdınız. Şu kervanın yolcuları olarak elde ettiğiniz mükâfatlara tam olarak bile bilseydiniz, insanlık için, Afrika için, Arakan için, Yemen için, Suriye için kendi ailesinden, kendi zamanından, kendi servetinden fedakârlık ederek bu koşmanın sevabını ve mükâfatını bilseydiniz geceleri sevinçten uyku uyuyamazdınız’ diyordu. Allah binlerce kez razı olsun. O mükâfatlara ulaşmayı Cenabı Allah cümlemize nasip eylesin.

‘Su göründü teyemmüm bozuldu’

Bizleri 7 milyar insanın kurtuluşu için Afrika’daki açlardan tutun Arakan’daki zülüm altında inleyen nereye kadar, Ege’de boğulan Aylan bebekten tutun Yemen’de bombardıman altında inleyen minicik yavrulara kadar, 7 milyar insanı kurtarmak için yollara düşmeyi nasip eden Cenabı Allah’a sonsuz şükürler olsun.

Her zaman ifade ettiğimiz gibi hayrın kendisinin, işin aslının, gerçek milli görüş kervanının yola revan olma vakti gelmiştir. Artık bütün insanlığın kurtuluşu reçetesi olan milli görüşü siyasi alanda hakkıyla temsil etmenin vakti gelmiştir.  İşte bütün bu sebeplerden dolayı 23 Kasım 2018’de Yeniden Refah Partimiz kuruldu. Kutlu kervan yola revan oldu elhamdülillah. 23 Kasım 2018’de Yeniden Refah Partimizin kurulmasıyla ne oldu? Erbakan hocamızın tabiriyle, su göründü teyemmüm bozuldu.

‘Bu kervan mazlumların ve gariplerin kurtarıcısı’

Bu kervan aynen merhum liderimiz Erbakan hocamız gibi siyaseti bir ibadet olarak gören anlayışla yola çıkıyor. Bu Kervan zalimlerin, sömürgecilerin oyunlarını bozmak için yola çıkıyor. Bu kervan mazlumların ve gariplerin kurtarıcısı olmak için yola çıkıyor. Bu kervan 1969’da başlayan kutlu yürüyüşü menzile ulaştırmak için yola çıkıyor. Bizim dayanağımız ne cesaret ödülüdür, nede Londra’daki Kristal Küre ödülüdür. Bizim en büyük dayanağımız inancımızdır, davamızdır, Erbakan hocamızdır, Milli Görüştür’ ifadelerini kullandı.

‘Necip millete güvenerek yola çıktık’

Sizden ne istiyorum biliyor musunuz? Heyecan, Heyecan, Heyecan’ diyen Erbakan hocamıza Allah gani gani rahmet etsin ve bizleri de ona layık eylesin inşallah. Erbakan hocamız Heyecan, Heyecan, Heyecan diyerek haykırıyordu. Biz ne diyoruz? Biz de diyoruz ki ‘ Heyecan imandan doğar, Heyecan dava aşkından doğar, Heyecan şuurdan doğar, Heyecan samimiyetten doğar. Bugünleri gösteren, bu muazzam salonlarda, şu muazzam atmosfer içerisinde buluşmayı nasip eden Cenabı Allah’a sonsuz şükürler olsun. Heyecan bu salonda, dava aşkı bu salonda, şuur bu salonda, samimiyet bu salonda, sadakat bu salonda, fedakârlık bu salonda, Heyecan, Heyecan ve Heyecan bu salonda Elhamdülillah.

Bizler hiçbir zaman kısa yoldan makam, mevki elde etmenin içerisinde bulunmadık. Eğer bunu isteseydik bugün sizlerde bizlerde çok farklı yerlerde olabilirdik. Biz dünyacı değil ahiret öncelikliyiz. Bizler sırtımızı dış güçlere yaslayarak yola çıkmadık. Bizler malum ülkelerin büyükelçileri ile konsolosları ile gizli görüşmeler yaparak yola çıkmadık. Bizler holding patronları ile, sermaye sahipleri ile, medya patronları ile anlaşarak yola çıkmadık. Bizler bir takım gizli toplantılarda bazı sözler vererek ve karşılığında bazı sözler alarak yola çıkmadık. Biz dış güçlere, dünya Siyonizm’ine göz kırparak yola çıkmadık. Biz önce Cenabı Allah’a sonra da bu necip millete güvenerek yola çıktık. Diyoruz ki biz sırtımızı dış güçlere, sermaye sahiplerine, medya patronlarına yaslayarak değil 23 Kasım 2018’de Yeniden Refah Partimizin kuruluşunda bütün dünyaya gösterdiğimiz gibi sırtımızı Hacı Bayram-ı Veli hazretlerine, Eyyup El Ensari hazretlerine, Cennet Mekân Sultan Abdülhamid Han hazretlerine yaslayarak yola çıktık.

‘Dört ayrı yerden emniyete alarak kurduk’

Yeniden Refah Partimizin tam dört ayrı yerden emniyete alarak kurduk. Bunlardan bir tanesi Hacı Bayram-ı Veli hazretleri, diğeri Eyyup El Ensari hazretleri, diğeri Cennet Mekân Sultan Abdülhamid Han hazretleri, 4.’sü ise merhum liderimiz Erbakan hocamız. Bu dört şahsiyeti dizinin dibinde çekilen besmeleler ve yapılan dualarla yola çıkıldı. Eğer bu istikametten ayrılmazsak ve bu istikametten ayrılmadığımız müddetçe sırtımızı bu şahsiyetlere dayadığımız için bütün dünya bir araya da gelse bizim sırtımızı yere getiremez Allah’ın izni ile.

‘İktidar da bulunan iradenin icraatlarına bakınca…’

Sizlerin de çok iyi bildiği gibi ülkemiz aylardan beri süren çok yoğun bir seçim maratonunu geride bıraktı. Seçime kadar konuşulanlar ve söylenen sözler hepsi artık geride kaldı. Seçim yapıldı. Seçim sonuçlarının ülkemize ve milletimize hayırlı getirmesini Cenabı Allah’tan niyaz ediyorum. Artık şimdi ülke olarak önümüze bakma zamanıdır. Ülkemizin temel meselelerini masaya yatırma ve bu temel meseleleri konuşma, çözüm üretme zamanıdır. Şimdi ülkemizde son 17 seneden bu yana iktidar da bulunan iradenin icraatlarına bakınca, ülkemizin genel gidişatına ve durumuna bakınca ne görüyoruz? Her zaman ifade ettiğimiz gibi mevcut iktidar 17 senede elbette hayırlı ve faydalı hizmetler yapmıştır. Bundan dolayı her fırsatta ifade eder kendilerine teşekkür ederim. İnanç özgürlüğü alanında son derece önemli adımlar atıldı. Milletin inancı ile kavgalı bir devlet yapısından, milletin inancı ile barışık bir devlet yapısına geçildi.

Bundan 20 sene önce ülkemizde bir tane başörtülü milletvekilini bile hayal edemezken, ne büyük zorluklar yaşarken bu bugün başörtülü milletvekilleri, bakanlar, büyükelçiler kaç tane sayısını bilmiyoruz ve hepsi görevlerinde ve hepsi hizmet etmeye devam ediyor.

‘Takdir ediyoruz, teşekkür ediyoruz’

Dış güçlerin İslam âlemine ve ülkemize karşı attığı adımlar karşısında en azından sözlü olarak da olsa sesimizi yükseltmemiz, tepki göstermemiz bizleri yeterli olmasa bile memnun etmektedir. İsrail’e yapılan çıkışlar sözlü olarak da yapılsa fiili olarak bir adım atılması da bizleri memnun eden gelişmelerdi. Bütün bunlarla birlikte köprüler, duble yollar, havaalanları, parklar, bahçeler, spor tesisleri, hastaneler, okullar çok sayıda alt yapı ve üst yapı hizmetleri, Türk Silahlı Kuvvetlerinin kullandığı silah teçhizatının önemli ölçüde milli olarak üretilmesi, son derece önemli belediyecilik hizmetleri, bunların hepsini taktir ediyoruz, yapanlara ve yaptıranlara teşekkür ediyoruz.

Biz kurulurken bir şey daha söyledik. Faydalı ve hayırlı işlere teşekkür edeceğiz, eksikleri tamamlayacağız, yanlışları düzelteceğiz dedik. Son 17 seneye genel olarak baktığımızda bütün bu hizmetlerin hakkını teslim ettikten sonra 17 senemize genel olarak baktığımız zaman dört tane kelime görüyorum. O kelimeler; Borç, Faiz, Beton ve Çimento.

2002 yılında kamunun toplam borcu 256 milyar ₺’den 2018 yılına geldiğimiz zaman kamunun toplam borcu 1057 milyar ₺’ye yükselmiş durumda. Özel sektörün 2002 yılındaki borcu 88 milyar ₺, 2018 Haziran ayında 2 trilyonu aşmış durumda. 82 milyon vatandaşın borcu 2002 yılında 6 milyar ₺, 2018 yılı haziran ayında ise 550 milyar ₺. Bizler Yeniden Refah Partisi olarak bu aziz milleti kurtarmamız gerekiyor.

Geçim sıkıntısı çeken milyonlarca dar gelirlinin, fakir fukaranın derdine bunlar derman olmaz. Bu dertlere derman olabilmek için üretim gerekir, istihdam gerekir, ihracat gerekir, teknoloji gerekir, ARGE gerekir, milli gelirin reel olarak arttırılıp adil bir şekilde paylaştırılması gerekir. Milli gelirimiz arttı diyorlar ama milli gelirimiz artmakta sadece dolar milyarderlerimiz arttı. 2002 yılında 10 tane dolar milyarderimiz vardı, 2018 yılında 50 tane dolar milyarderimiz oldu. 50 tane dolar milyarderinin gelirini 82 milyona bölerek milli gelirimiz arttı denilmez. Bu dolar milyarderlerinden 82 milyona gelen bir şey yok. 50 tane dolar milyarderinin geliri artıyor vatandaşların değil. Biz bu sözlerimizi, bu eleştirilerimizi dost acı söyler mantığı ile yapıyoruz. Biz Türkiye’de alışılagelmiş muhalefet anlayışında olduğu gibi iktidarın hatasına, yanlışına sevinen bir anlayışla bu eleştirileri yapmıyoruz. Biz, ülkemiz ve milletimizin selameti için uyarı vazifemizi yapıyoruz. İktidardakiler içinde kardeşlik vazifemizi yapıyoruz. Eğer bu gemi batarsa, bu gemi iflas ederse Allah göstermesin iktidar ile muhalefet ile hepimiz aynı geminin içerisindeyiz. Hepimiz birlikte batacağız. O yüzden hepimizin kurtulmasını istiyoruz, bu nedenle kardeşlik vazifemizi yapıyoruz. Her zaman ifade ettiğimiz gibi Yeniden Refah Partisi olarak bizler, yıkmak için değil, yapmak için geliyoruz. Biz, bu iktidar gitsin değil de, bu sorunları kim çözerse çözsün anlayışı ile siyaset yapıyoruz. Bizim derdimiz üzüm yemektir, milletimizi kurtarmaktır, bağcıyı dövmek değildir. Bizim derdimiz bu yangını el birliği ile söndürmektir. Çünkü bizler kavga etmek için değil, milletimizin derdine derman olabilmek için siyaset yapıyoruz.

‘Dinozor parkına 200 milyon doları buluyorsun’

Sakarya’daki stratejik öneme sahip tank palet fabrikasına 50 milyon dolar lazım diye satıyorsun, Ankara’daki dinozor parkına 200 milyon doları buluyorsun. Bu zihniyetle biz kurtulamayız, kalkınamayız, işsizliğe çare bulamayız.

Biz beton ve çimento yerine,  üretim, istihdam ve ihracata öncelik vereceğiz. Sanayi ve teknolojiye öncelik vereceğiz. Araştırma ve geliştirmeye öncelik vereceğiz. Katma değeri yüksek, teknoloji ürünü ihracatına öncelik vereceğiz. Bunlar olmadan Türkiye kurtulmaz. Merhum Erbakan hocamız 1956 yılında gümüş motoru kurdu, 1974’te ağır sanayi hamlesini yaptı ve tam 50 sene üretim, istihdam, sanayi, ihracat diye diye dilinde tüy bitti. Neden? Çünkü bunlar olmadan beton atmakla, çimento dökmekle Türkiye’yi kurtarmanız mümkün değil de onun için. Bu gerçekleri bildiği ve gördüğü için Erbakan hocamız bu hizmetleri yaptı.

Erbakan’ın konuşmasının ardından kongreye geçildi. Tek liste ile girilen seçimde, Yeniden Refah Partisi Yalova 1. İl Olağan Kongresinde Yönetim Kurulu Asıl Üyelerine; Mustafa Berber(Başkan) Mesut Yaşa, Mehmet Yavuz, Turan Özen, Mehmet Emin Öz, Mustafa Akbulak, Ayhan Polat, Ali Karadağ, İsmail Şahin, İbrahim Özyanıkoğlu, Bekir Çağlar, Cengiz Bütün, Recep Ali Akın, Abdullah Zeki Ercan, Galip Gümüş, Mustafa Ofluoğlu seçildi.

Yedek Üyelere; Sezai Demir, Saadettin Dinç, Fetihan Darıcı, Cengiz Coşkun, Barış Yalçın, Selim Demirel, Mehmet Aksoy, Can Bartın Akdemir, Necmi Akbay, Ahmet Özdemir, Serdar Ünsal, Memik Lök, Serkan Kayhan, Dursun Eski, Kazım Seçmen seçildi.

Disiplin Kurulu’na; Mesut Yaşa(Asil), T. Yaşar Karaman(Yedek).

Büyük Kongre Delegelerine; Mustafa Berber, Turan Özen, Mehmet Yavuz, Temel Yaşar Karaman, Serhat Yiğit, Mesut Yaşa seçildiler.

Seçimden sonra, yeni il yönetim kurulu ve teşkilat üyeleri, Genel Başkan Dr. Fatih Erbakan ile toplu olarak çektikleri fotoğrafın ardından kongre sona erdi.

 

 

Bursa'da Muhteşem Kongre

Bursa'da muhteşem bir katılım ve organizasyonla gerçekleştirilen 1. Olağan İl Kongresine katılan Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan bütün insanlığın kurtuluşu olan milli görüşü siyasi anlamda hakkıyla temsil etmenin zamanının geldiğini söyledi. 

Yeniden Refah Partisi Bursa 1. Olağan Kongresi, Merinos Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi'nde büyük bir coşkuyla gerçekleşti. Gençlik Kollarının meşaleler ve sloganlarla karşıladığı Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan’ın salona girişi yoğun büyük bir heyecana neden oldu. Kongreye Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan ile birlikte Genel Başkan Yardımcılarımız Zafer Emanetoğlu, Cengiz Zor, Ali Yüksel ve Yücel Mollaismailoğlu katıldı. Bölge Başkanlarımız, İl Başkanlarımız ve teşkilat mensuplarımızın katıldığı kongreye binlerce Bursalı iştirak etti. Kongre açılış konuşmasını yapan Bursa Kurucu İl Başkanı Naim Öztürk yaptığı konuşmada Bursa'da parti kuruluşunu gerçekleştirdikten çok kısa bir süre sonra ilçe teşkilatlarının kurulduğunu ve ilçe kongrelerinin gerçekleşirildiğini ifade ederek, Bursa halkından büyük bir teveccüh görüyoruz. Bu hareketin temelinde dua, ahlak, maneviyat, adalet ve zalimlere karşı dik durmak var. Partimizin kapısı herkese ardına kadar açık. Bu kapıdan içeri girdiğinizde sevgi bulacaksınız, saygı göreceksiniz, kardeşliği göreceksiniz dedi.

Daha sonra kongre divan heyeti seçilerek kongre resmi gündemine geçildi. Kongre Divan Başkanı Genel Başkan Yardımcımız Cengiz Zor oldu. İstiklal Marşının okunmasından sonra faaliyet ve hesap raporları okunarak delegelerin oylarıyla ibra edildi.

Raporların ibrasından sonra sinevizyon gösterimi yapılan kongrede Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan büyük bir coşkuyla kürsüye çıktı. 'Mücahit Erbakan' sloganlarıyla kürsüye çıkan Erbakan, "Biz ne demiştik. Ey dünya siyonizmi, ey ırkçı emperyalizm. Biliniz ki bugüne kadar izledikleriniz filmin fragmanıydı. Filmin asıl sahnesi şimdi başlıyor. İşte Bursa ilk sahnesi oldu. Bu daha başlangıç, daha büyük Türkiye’nin kurulduğunu göreceğiz, Bursa'nın herhangi bir şehir değil. Bursa milli görüşün, Yeniden Refah Partisi’nin merkezidir. Neden yeniden refah partisinin merkezidir? Osmanlı Payitahtı olduğu için. Osmanlı 6 asır boyunca bütün insanlığa adaleti, refahı, huzur ve barışı izzet ve onuru ve saygınlığı götüren bir merkez olduğu için" dedi.

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan konuşmasında şunları söyledi;

Merhum Necmettin Erbakan Hocamız, Osmanlı sultanlarıyla aynı gayede mücadele etti. Artık bütün insanlığın kurtuluş reçetesi olan milli görüşü siyasi anlamda hakkıyla temsil etmenin zamanı geldi. İşte bütün bu gerçeklerden dolayı 23 Kasım 2018’de sancağımızı diktik. Bu kutlu kervan aynı Erbakan hocamız gibi siyaseti bir ibadet olarak, anlayış olarak yola çıktı. Bizler hiçbir zaman kısa yoldan makam, mevki sahibi olmanın peşinde olmadık. Bizler hiçbir zaman sırtımızı dış güçlere yaslamadık. Bizler bir takım gizli toplantılarda sözler verip karşılığında sözler almadık.

Bugün Türkiye'nin genel gidişatına baktığımızda iktidar olan irade elbette ki faydalı hizmetlerde yapmıştır. 17 sene iktidarda kaldılar hiçbir tane faydalı bir iş yapmadılar dersek, bu doğru bir yaklaşım olmaz. Ancak biz yapılan yanlışları düzelteceğiz, eksikleri tamamlayacağız. Doğruya doğru yanlışa yanlış dedikten sonra şimdi 17 senelik icraatlarda aksayan yönleri, eksikleri, yanlışları ortaya koymamız gerek. Yanlışı ortadan kaldırmak, doğruyu haklı kılmak bizim en önemli görevimizdir. Bu iktidar, köprüler, duble yollar, hızlı trenler, dünyanın en büyük hava limanı, parklar, bahçeler AVM’ler rezidanslar yaptı. Bunlar güzel, bunlar gerekli ama geçim sıkıntısı çeken milyonların, fakir fukaranın derdine bunlar derman olmaz. Sen bahçeye çiçek böcek ekiyorsun, millet açlık sınırında ay başını nasıl getireceğini düşünüyor. Millet, millet bahçesinde gezip dolaşıp çiçekleri kelebekleri seyredecek hali yok. Asgari ücret açlık sınırında, memur maaşı yoksulluk sınırının altında. Bu dertlere derman olmak için AVM’ler ve rezidansların yanında üretim, istihdam ve ihracat gerekir.

Birilerini kırmak dökmek için değil, biz dost acı söyler prensibiyle söylüyoruz. Eğer bu gemi batarsa iktidardakiler de, hepimiz birlikte batarız. Biz bu gemi batmasın, hepimiz birlikte batmayalım, iktidardakiler de, muhalefet de, 82 milyon da kurtulsun diye bu tespitleri yapıyoruz. Biz mevcut iktidar gitsin de ne olursa olsun anlayışıyla değil, bu sorunlar çözülsün de kim çözerse çözsün anlayışıyla hareket ediyoruz. Ülkemiz için milletimiz için uyarı vazifemizi yapıyoruz. Biz kavga için değil milletimizin derdine derman olmak için geliyoruz. Sanayi ve teknoloji seferberliğini, Ar-Ge seferberliğini başlatacağız. Devlet olarak babayiğit aramayacağız, devletin kendisi babayiğit olacak.

 

Şanlıurfa'da Heyecan

6 Nisan 2019 Saat 17:30'da GAP Havaalanı'na inen Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan'ı havaalanında bini aşkın Şanlıurfa'lı karşıladı. Sloganlar eşliğindeki sevgi gösterisi Şanlıurfa'nın Yeniden Refah'a ve Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan'a olan inancının ve umudunun göstergesiydi. Havaalanından 600'den fazla araçla çıkış yapan konvoy kısa bir şehir turunun ardından Yeniden Refah Partisi Şanlıurfa İl Başkanlığı binasına geldi. Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan İl Başkanlığı binasını gezdikten sonra burada partililer ve Şanlıurfa halkının istediğini kırmayarak toplanan coşkulu kalabalığa miting havasında kısa bir teşekkür konuşması yaptı. 
 
Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan Kanal Urfa kanalının Gündem Özel programına canlı yayın konuğu olarak katıldı. Gündem hakkında yaptığı değerlendirmeler haricinde Yeniden Refah Partisi'ne neden ihtiyaç duyulduğu, karşılaştığı teveccüh ve hedefleri hakkında önemli açıklamalarda bulundu. 
 
7 Nisan Pazar Günü sabah saatlerinde Şanlıurfa Büyükşehir Belediye Başkanı Zeynel Abidin Beyazgül'ü kabul eden Genel Başkanımız Başkan Dr. Fatih Erbakan ardından il kongresine katılmak üzere araçlarla kongrenin yapılacağı salona doğru hareket etti. 
Kongrenin yapılacağı salonun girişinde Genel Başkanımızı bağrına basan binlerce Urfalının coşkusu yaklaşmakta olan güzel günlerin müjdesini haykırıyor.  
 
Kongre açılış konuşmasını yapan Şanlıurfa Kurucu İl Başkanı İsmail Yavuz yaptığı konuşmada "Şanlıurfa'da parti kuruluşunu gerçekleştirdikten çok kısa bir süre sonra tüm ilçe teşkilatlarının kurulduğunu ve ilçe kongrelerinin gerçekleşirildiğini ifade ederek, Şanlıurfa halkından büyük bir teveccüh görüyoruz. Özellikle gençler bu kutlu yolda yürümek için can atıyorlar. Şanlıurfa'da Millî Görüş'ün 2. kırk yılını başlatmış bulunuyoruz." dedi.
Daha sonra kongre divan heyeti seçilerek kongre resmi gündemine geçildi. Kongre Divan Başkanı Yeniden Refah Partisi Genel Sekreteri Suat Pamukçu, Divan Üyeleri Şanlıurfa il teşkilatından Ömer Faruk Karınca, İbrahim Halil Koçbaba ve İsa Döğmeci oldu. İstiklal Marşının okunmasından sonra faaliyet ve hesap raporları okunarak delegelerin oylarıyla ibra edildi.
Raporların ibrasından sonra sinevizyon gösterimi yapılan kongrede 'Mücahit Erbakan' sloganlarıyla büyük bir coşkuyla kürsüye çıkan Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, konuşmasına şu ifadelerle başladı.
"Biz ne demiştik; Ey Dünya Siyonizmi, Ey Irkçı Emperyalizm. Biliniz ki bugüne kadar izledikleriniz filmin fragmanıydı. Filmin asıl sahnesi şimdi başlıyor. İşte Şanlıurfa."
 
Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan konuşmasında şunları söyledi;
"Artık Türkiye'nin temel meselelerine odaklanma vaktidir. 82 milyon vatandaşın dertleriyle dertlenme vaktidir. Asıl sorunlarımızı konuşma, masaya yatırma ve bunlara çözüm ürütme vaktidir.Bugün Türkiye'nin genel gidişatına baktığımızda iktidar olan irade elbette ki faydalı hizmetlerde yapmıştır. 17 sene iktidarda kaldılar hiçbir tane faydalı bir iş yapmadılar dersek, bu doğru bir yaklaşım olmaz. Ancak biz yapılan yanlışları düzelteceğiz, eksikleri tamamlayacağız. Doğruya doğru yanlışa yanlış dedikten sonra şimdi 17 senelik icraatlarda aksayan yönleri, eksikleri, yanlışları ortaya koymamız gerek. Yanlışı ortadan kaldırmak, doğruyu haklı kılmak bizim en önemli görevimizdir. Bu iktidar, köprüler, duble yollar, hızlı trenler, dünyanın en büyük hava limanı, parklar, bahçeler AVM’ler rezidanslar yaptı. Bunlar güzel, bunlar gerekli ama geçim sıkıntısı çeken milyonların, fakir fukaranın derdine bunlar derman olmaz. Sen bahçeye çiçek böcek ekiyorsun, millet açlık sınırında ay başını nasıl getireceğini düşünüyor. Millet, millet bahçesinde gezip dolaşıp çiçekleri kelebekleri seyredecek hali yok. Asgari ücret açlık sınırında, memur maaşı yoksulluk sınırının altında. Bu dertlere derman olmak için AVM’ler ve rezidansların yanında üretim, istihdam ve ihracat gerekir.
Birilerini kırmak dökmek için değil, biz dost acı söyler prensibiyle söylüyoruz. Eğer bu gemi batarsa iktidardakiler de, hepimiz birlikte batarız. Biz bu gemi batmasın, hepimiz birlikte batmayalım, iktidardakiler de, muhalefet de, 82 milyon da kurtulsun diye bu tespitleri yapıyoruz. Biz mevcut iktidar gitsin de ne olursa olsun anlayışıyla değil, bu sorunlar çözülsün de kim çözerse çözsün anlayışıyla hareket ediyoruz. Ülkemiz için milletimiz için uyarı vazifemizi yapıyoruz. Biz kavga için değil, milletimizin derdine derman olmak için geliyoruz. Sanayi ve teknoloji seferberliğini, Ar-Ge seferberliğini başlatacağız. Devlet olarak babayiğit aramayacağız, devletin kendisi babayiğit olacak."
 
Coşkulu, heyecanlı ve inançlı binlerce kişi "Mücahit Erbakan" ve "Başkan Erbakan" sloganlarıyla Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan'a desteğini ve inancını gösterdi. Konuşmasının sonunda Şanlıurfa Kurucular Kurulu Üyesi ve Şanlıurfa Kurucu İl Başkanı İsmail Yavuz, Genel Başkana plaket takdim etti.  Kongreye tek aday olarak giren İsmail Yavuz il başkanı seçildi. Kongrenin ardından alkışlar ve sloganlar eşliğinde salondan ayrılan Genel Başkan Dr. Fatih Erbakan Bursa'daki kongreye katılmak üzere havaalanına geçti.

Elazığ Kurtuluş Milli Görüştedir Diye Haykırdı

Yeniden Refah Partisi Elazığ İl Başkanlığı 1. Olağan Kongresi   13 Nisan 2019 Cumartesi  günü saat: 17.00'de  Kültürpark Mamüret’ül  Aziz salonunda Genel Başkanımızın katılımı ile gerçekleştirildi.
 
Diyarbakır İl Kongresinin ardından karayolu ile Elazığ'a geçen Genel Başkanımızı Elazığ tam anlamıyla bağrına bastı.
 
"Muhteşem Karşılama"
 
Havaalanı yolunda 1000 araçlık bir konvoyla karşılanan Genel Başkanımız büyük bir sevgi ve hasret selinin ortasında kaldı. Şehre kendisini selamlayan Elazığlıların sevgi gösterileri arasında otobüsten Elazığlıları selamlayarak adım adım ilerleyebilen bir konvoyla girdi.
 
Genel Başkanımıza Genel Başkan Yardımcıları Prof. Dr. Sacit Günbey, Prof. Dr. Doğan Aydal, Cengiz Zor, çevre illerin il başkanları, Genel Merkez Teşkilatlanma Başkan Yardımcısı Mehmet Gül, Genel Merkez  Gençlik Kolları Genel  Başkan  Yardımcısı Samet Can, Yeniden Refah Partisi  Elazığ il ve İlçe yönetim Kurulu ve Merkez İlçe yönetim kurulu  üyeleri, Kadın Kolları, Gençlik  kolları üyeleri ve çok sayıda Elazığlı   hemşehrilerimiz katıldılar.
 
 
Yeniden Refah Partisi Elazığ İl Başkanı Fikret Uymaz programın açılışında yaptığı selamlama konuşmasında toplantıya katılanlara teşekkür ederek başladı. Beklenen ve özlenen Milli Görüş heyecanını yeniden yaşattığı için Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan'a özellikle teşekkür  eden Uymaz, konuşmasına  Yeniden Refah Partisi teşkilat mensuplarına ve tüm katılımcılara ve özellikle salonun içini ve dışını dolduran ve havaalanı yolundan solona kadar yoğun ilgi gösteren tüm Elazığlılara  teşekkür ederek son verdi.
Genel Başkan Yardımcılarımız Prof. Dr. Sacit Günbey ve Prof. Dr. Doğan Aydal Bbeyin selamlama konuşmalarından sonra Genel Merkez Tanıtma Başkanlığınca hazırlanan sinevizyon gösterimi yapıldı.
Son olarak kürsüye Elazığ Millî Görüşçülerinin yoğun ilgi ve destekleri, tezahüratları ile kürsüye çıkan Genel Başkanımız konuşmasına Elazığlılara özel bir teşkkür ederek başladı. Katılımcılara ve havaalanı yolundan solona kadar yoğun ilgi gösteren tüm Elazığlılara  teşekkür ederek  başlayan Erbakan “Biz bugün Elazizde,  Hünkar mahfilimizde, 1969 -1991-1994-1995 ruhunu ve Erbakan ruhunu yaşadık elhamdülillah. Bu gece Siyonizm 300 ler meclisi uyku hapı ile dahi uyuyamaz. Şimdiye kadar fragmanı izlediniz. Film şimdi yeni başladı” dedi
Türkiye gündemine de değinen Genel Başkanımız “Dış güçlere, faizcilere, Ankapark'ta dinazorlara akan parayı halka aktaracağız. Denk bütçeyi hayata geçirip, maaşlara %50 zam yapacağız. Madden  ve manen kalkınmış bir Türkiye'nin oluşmasını sağlayacapız.  İlla biz yapalım. Sorunları biz çözelim demiyoruz. Sorunlar çözülsünde kim çözerse çözsün” dedi. 
Dış politikaya da değinen Erbakan, “Biz dış güçlere teslim olmuş bir Türkiye yerine, İslam alemine lider bir Türkiye oluşturacağız. Amerika'yı İslam dünyasından söküp atacağız” dedi
Son olarak, “Kurtuluş Milli Görüştedir” diyerek sözlerini tamamlayan Genel Başkanımıza çiçek ve plaket takdimlerinden sonra yapılan seçimlerde Fikret Uymaz İl başkanlığına seçildi.
Genel Başkanımız son olarak Yeniden Refah Partisi Elazığ  il binasının açılışını da yaparak Elazığ'dan ayrıldı.

Kocaeli'de Yeniden Refah Coşkusu

Partimizin Kocaeli İl Başkanlığı 1. Olağan Kongresi Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan'ın katılımıyla gerçekleştirildi. Kocaeli girişinde büyük bir araç konvoyu ile karşılanan Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan salona gençlik kollarının coşkulu karşılamasıyla girdi.

Atatürk Kapalı spor Salonunda gerçekleşen kongreye Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan'a Genel Başkan Yardımcılarımız Mehmet Ener, Fatih Öztek ve Yücel Mollaismailoğlu eşlik ettiler. Kongreye binlerce vatandaşın yanı sıra STK temsilcileri, siyasi parti temsilcileri, Yeniden Refah Partisi Kurucular Kurulu üyeleri, İl Başkanları katıldı.

İstiklal Marşının okunmasıyla başlayan kongrede divan başkanlığına Genel Başkan Yardımcımız Fatih Öztek seçildi.

Kongrenin açılış konuşmasını yapan İl Başkanımız Mehmet Aras " 1960'dan beri siyasetin içerisinde olan, 70 yaşını geçmiş bir abiniz olarak şu müjdeyi veriyorumki yapılacak olan ilk genel seçimlerde partimiz meclise girecek Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan Cumhurbaşkanı olacaktır. Buradan ilan ediyorum Edirne'den Kars'a kadar tek kurtuluş reçetesi Milli Görüş'tür, Yeniden Refah Partisi'dir. Kurtuluş Titanik gemisine binmek değil, Nuh'un gemisine binmektir" dedi.

Genel Merkez Tanıtma Başkanlığı tarafından hazırlanan sinevizyon gösterimi ile devam eden kongrede konuşmasını yapmak üzere kürsüye Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan çıktı. Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan'ın kürsüye gelişi ile birlikte salonda büyük bir heyecan dalgası oluştur. Yapılan tezahüratlar nedeni ile konuşmasına uzun süre başlayamayan Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan konuşmasına Kocaeli halkına teşekkür ederek başladı.

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan konuşmasında şunları söyledi;

"Biz ne demiştik; Ey Dünya Siyonizmi, Ey Irkçı Emperyalizm. Biliniz ki bugüne kadar izledikleriniz filmin fragmanıydı. Filmin asıl sahnesi şimdi başlıyor. İşte Milli Görüş, işte Yeniden Refah Partisi, işte Kocaeli.

Şu salonda yaşadığımız bu heyecan, bu aşk, bu coşku bizlere 1991'in, 1994'ün, 1995'in o zaferlerle dolu günlerini hatırlatıyor. Bu coşkunuz, bu sevginiz Milli Görüşedir. Bu yaşadığımız aşk ve heyecan bize Ebu Eyyüb el Ensari'nin, Hacı Bayram Veli'nin, Sultan Abdulhamit Han'ın ve Erbakan Hocamızın himmetidir.

Erbakan Hoca'nın vefatından sonra prensiplerden sapanlar oldu. Erbakan Hoca'nın yolundan yürümek, onun prensiplerine uymakla olur. Erbakan Hoca'nın bizlere öğrettiği Milli Görüş prensiplerine 8 senedir 40 tane aykırı iş yapıp hala bu yanlışlara devam edip, yine de peşinizden gelmemizi bekleyemezsiniz. O devir kapanmıştır. Erbakan Hocamızın Milli Görüş sancağı ikinci 40 yılda Yeniden Refah Partisi tarafından taşınacaktır.

Biz kinle, hasetle, hırsla, intikam duygusayla gelmiyoruz. Kim yapmış olursa olsun, hayırlı hizmetleri takdir etmek, yapanları tebrik etmek için geliyoruz. Biz, 'mevcut iktidar gitsin de ne olursa olsun' anlayışıyla değil, 'bu milletin sorunları çözülsün de kim çözerse çözsün' anlayışıyla siyaset yapıyoruz. Biz yıkmak için değil, yapmak için geliyoruz.

Yapılan hizmetlere teşekkür etmek, Milli Görüş'ün geleneklerinden bir tanesidir. Buna rağmen elbette ki eksik gördüklerimizi tamamlamak için geliyoruz. Yapılan yanlışları milletimizin, İslam aleminin menfaatine olacak şekilde düzeltmek için geliyoruz.

Biz bu yaşanan sıkıntıların hesabını sormadan önce, evimizdeki bu yangını söndürmek için yola çıktık.

Biz Yeniden Refah Partisi olarak ülkemizin en temel meselelerinden birisi olan ekonomi konusuna en büyük hassasiyeti gösteriyoruz. Bugün Türkiye'de 82 milyon vatandaşın uçan kuşa borcu var. Biz millet olarak Cumhuriyet tarihinin en borçlu dönemini yaşıyoruz. Özel sektör, devlet ve millet olarak toplam borcumuz 900 milyar dolar seviyesine çıktı. Bu 900 milyar dolar borçtan dolayı her sene devlet, millet ve özel sektör 100 milyar dolar borç faizi ödemek zorundayız. Bu Erbakan Hoca'mızın tabiriyle 'Firavunların piramitlerine taş taşıyan köleler haline gelmişiz haberimiz yok' Sadece vatandaşın bireysel olarak bankalara borcu 2002 yılında 6 milyar lirayken, 2018 yılına gelindiğinde 550 milyar liraya çıkıyor. Bu, bu iktidar döneminde vatandaşın bankalara borcu 90 misli artmış demek. Bu tam bir felakettir.
 
Bu iktidar döneminde vatandaşın bankalara borcu 90 misli artmış durumunda. 2002 yılında sadece vatandaşın bireysel olarak bankalara borcunun 6 milyar lira iken 2018 yılına gelindiğinde 550 milyar liraya çıkıyor. Bu, bu iktidar döneminde vatandaşın bankalara borcu 90 misli artmış demek. Bu tam bir felakettir.
 
Türkiye'mizde uzun zamandan beri bir Andımız tartışması sürüp gidiyor. Bu Andımız'ı okusak mı, okumasak mı aylardan beri bu tartışmaların içerisindeyiz. Biz milli görüş olarak ne diyoruz; ey benim değerli kardeşim, ey 82 milyon memleket evladı, sen dış güçler tarafından sömürüldükten sonra, işsizliğe, fakirliğe, açlığa mahkum edildikten sonra firavunların piramitlerine taş taşıyan köleler haline getirildikten sonra kardeş kanı aktıktan sonra, terör alıp başını gittikten sonra, ne mutlu Türk'üm desen ne olur, ne mutlu Kürt'üm desen ne olur? Biz insanlarımızın ne mutlu Türk'üm, ne mutlu Kürt'üm, ne mutlu Arap'ım diyerek değil; biz insanımızın ne mutlu çalışacak işim var, ne mutlu huzur içinde yaşayacak vatanım var, ne mutlu kimseye muhtaç olmadan evimi geçindirecek gelirim var diyerek mutlu olmalarını sağlayacağız. Asıl mutluluk budur.
 
Birilerini kırmak dökmek için değil, biz dost acı söyler prensibiyle söylüyoruz. Eğer bu gemi batarsa iktidardakiler de, hepimiz birlikte batarız. Biz bu gemi batmasın, hepimiz birlikte batmayalım, iktidardakiler de, muhalefet de, 82 milyon da kurtulsun diye bu tespitleri yapıyoruz. Biz mevcut iktidar gitsin de ne olursa olsun anlayışıyla değil, bu sorunlar çözülsün de kim çözerse çözsün anlayışıyla hareket ediyoruz. Ülkemiz için milletimiz için uyarı vazifemizi yapıyoruz. Biz kavga için değil, milletimizin derdine derman olmak için geliyoruz. Sanayi ve teknoloji seferberliğini, Ar-Ge seferberliğini başlatacağız. Devlet olarak babayiğit aramayacağız, devletin kendisi babayiğit olacak.

 

 

 

Diyarbakır İçin Biz Varız

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan Diyarbakır 1. Olağan İl Kongresine katıldı. Kongrede konuşan Genel Başkanımız: “1994 yılı ruhuna ihtiyaç var. 54. hükumetin o efsane hizmetleri yeniden ve daha fazlasıyla Yeniden Refah Partisi’nde bizler gerçekleştireceğiz. Bizler diğer muhalefet partilerine benzemeyiz” dedi.
 
Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Türkiye'nin 1994 yılı ruhuna ihtiyacı olduğunu ve 54. hükümetin o efsane hizmetlerinin yeniden ve daha fazlasıyla Yeniden Refah Partisi'nde olacağını söyledi.
 
Kongreye Genel Başkanımızın yanı sıra Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Sacit Günbey, Yeniden Refah Partisi kurucusu ve MKYK üyesi Cihan Ensarioğlu, partililer ve MKYK üyeleri katıldı. Kongrede 'Mücahit Erbakan' sloganlarıyla kürsüye çıkan Erbakan, Türkiye’de 1994 ruhundan bahsedildiğini, en üst düzeydeki ağızların dahi ‘1994 yılı ruhuna ihtiyacımız var ve 1994 yılına dönmemiz gerekiyor’ dediğini söyledi. 
 
Genel Başkanımız, bizim diğer muhalefet partilerine benzemediğimizi, amacımızın mevcut iktidarın gitmesi anlayışı olmadığını, sorunların çözülmesi ve kim çözerse çözsün anlayışında olduğumuzu bir kez daha ifade etti. Erbakan, “Diyarbakır 1. Olağan İl Kongremiz hayırlı olsun, bu muazzam kalabalık ve coşku, heyecan dolu, tarihi Diyarbakır buluşmamız hayırlı ve mübarek olsun. Diyarbakırlılarla buluşmaktan en büyük sevinci ve bahtiyarlığı yaşıyorum. Biz Yeniden Refah Partisi olarak öncelikle evimizdeki yangına su taşıyacağız. Kendi evimiz cayır cayır yanarken efendim bu yangını kim çıkarttı, bu yangında kimin ihmali olduğu, bu yangının neden çıktığı, bunları konuşup vakit kaybetmek yerine, hesap sormakla uğraşmak yerine, bütün gücümüzü evimizdeki yangını söndürmeye harcayacağız. Bütün gücümüzle önce yangına su taşıyacağız. Önce milletimizin kurtuluşu için koşacağız. Bizler diğer muhalefet partilerine benzemeyiz. Bizim amacımız bu mevcut iktidar gitsin de ne olursa olsun anlayışı değil. Bu sorunlar çözülsün de kim çözerse çözsün anlayışıdır” dedi.
 
Türkiye’de 1994 ruhundan bahsedildiğini kaydeden Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, en üst düzeydeki ağızlar dahi ‘1994 yılı ruhuna ihtiyacımız var ve 1994 yılına dönmemiz gerekiyor’ dediğini belirtti. Erbakan, “Bizde diyoruz ki, bu milletin istisnasız olarak hepsinin bildiği bir gerçek var. Oda 1994 ruhunun Milli Görüş ruhu olduğu gerçeğidir. Eğer biz bir ülke, devlet ve millet olarak 1994 yılı ruhunu geri istiyorsak, hepimiz Yeniden Refah'çı olmaya mecburuz. Çünkü Milli Görüş Refah'ta ve 1994 ruhunun kaynağı Milli Görüş Yeniden Refah'ta onun için. Bütün milletimizin özlediği 54. hükumetin o efsane hizmetlerini yeniden ve daha fazlasıyla gerçekleştirecek o irade Yeniden Refah Partisi’nde onun için. İkinci 40 yılda Yeniden Refah Partimizin atacağı adımlar var, hep birlikte atacağımız adımlarla yaşanabilir bir Türkiye kurulacaktır. Yeniden Büyük Türkiye’nin öncülüğünde İslâm Birliği kurulacak, İslam Birliği'nin bizim memleketimizin inancının temel değerleri doğrultusunda Adil Bir Dünya, Yeni Bir Dünya kurulacak. Güçlünün haklı olduğu değil, haklının güçlü kılındığı bir dünya bu çalışmalarla sizlerin gayretiyle kurulacak inşallah. Biz Yeniden Refah'ız, biz Milli Görüş'üz. Maya ve dertlerin ilacı bizdedir. 50 senelik geçmişimiz bunun en açık ispatıdır. Geçmişte yaptık, yine geleceğiz ve yine yapacağız İnşallah” diye konuştu.

Muhteşemsin İstanbul

İstanbul 1. Olağan İl Kongremiz; Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan'ın iştiraki ile Sinan Erdem Spor Salonunda yoğun katılımla, muhteşem bir organizasyonla gerçekleştirildi.
Kongremize Cennet mekân Sultan Abdülhamid Han'ın torunu Harun Osmanoğlu Efendi, Kurucular Kurulu üyemiz Abdülhamid Kayıhan Osmanoğlu, Genel Başkan Yardımcılarımız Bahattin Sungur, Zafer Emanetoğlu, Doğan Bekin, Cengiz Zor, Prof. Dr. Doğan Aydal, Ali Yüksel, Cemil Çolak, Mehmet Ener, Suat Pamukçu, Yücel Mollaismailoğlu, Gençlik Kolları Genel Başkanımız Dr. Bilal Okudan, kurucular kurulu üyelerimiz, il ve ilçe başkanlarımız katıldı. 
İstanbulluların büyük teveccüh gösterdiği kongremiz Mehteran konseri başladı. Gurup Nefer’in ezgilerinin ardından sahne alan sanatçı Umut Mürare ezgileri ile katılımcıların heyecanına heyecan kattı.
Yapılan oylama ile Divan Başkanlığı'na seçilen Genel Başkan Yardımcımız Zafer Emanetoğlu ve divan heyetinin yerini almasının ardından coşkuyla İstiklâl Marşımız okundu.
Kurucu İstanbul İl Başkanımız Hüseyin Terzi bey selamlama konuşmasında günlerdir, gece-gündüz emek vererek bu muhteşem organizasyonun gerçekleşmesini sağlayan başta il yönetim kurulu üyeleri ve  ilçe başkanları ve yönetim kurulu üyeleri olmak üzere tüm teşkilat mensuplarına ve isimsiz kahramanlara teşekkür etti. En geç Aralık 2019’da yine İstanbul'un en büyük salonlarından birinde tüm İstanbul'un tüm sandıklarının tamamına Sandık Başmüşahitlerini atamış olarak büyük bir toplantı yapma sözü vererek, tüm katılımcılara hoşgeldiniz diyerek teşekkür etti.
Daha sonra alkışlar eşliğinde kürsüye gelen Kurucular Kurulu üyemiz Abdülhamid Kayıhan Osmanoğlu “Yeniden Refah Partisinde varoluşumuz kendimize siyasî bir etiket kazandırmak yada kendimizi alkışlatmak değildir. Bizler kanını taşıdığımız ceddimizin milletimize ve insanlığa hizmetlerini tekrar yapabilmek ve tüm dünyada adaleti ve barışı temin edebilmek için Millî Görüş lideri Dr.Fatih Erbakan liderliğinde Yeniden Refah Partisi’ndeyiz" dedi.
Daha sonra tüm salonun içini ve dışını dolduran İstanbulluların sloganları ve alkışlarıyla katılımcıları selamlayarak kürsüye Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan geldi.
Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan hocamızın da adeti olduğu üzere geniş bir selamlama konuşmasının ardından, ülkemizin içinde bulunduğu durumu ve bu durumdan kurtuluş yollarını ayrı ayrı açıkladı.
İçinde bulunduğumuz maddî ve manevî buhranlardan kurtulmak için öncelikli olarak yapılacakları şöyle sıraladı.
"Mesele çok basit. İki şey yapacağız. İnsan yetiştireceğiz ve üreteceğiz. Nasıl insan? Ahlâkî, manevî ve bilimsel kalitesi yüksek insan. Nasıl ürün? Yüksek katma değerli ürün. Bu seferberlik için gereken kaynağı da borçla, faizle, vergiyle değil, milli kaynak paketleriyle bulacağız"
Genel Başkanımız, Sinan Erdem Spor Salonu'nda düzenlenen Yeniden Refah Partisi İstanbul 1. Olağan Kongremizde yaptığı konuşmada, yüreklerinde "Milli Görüş"ün kanının dolaştığını ve bu kutlu yürüyüşte baş eğmeyeceğimizi söyledi.
"Milli Görüş" lideri Necmettin Erbakan'ın "İman varsa imkan da var" sözünü hatırlatan Genel Başkanımız, şöyle konuştu:
"Ebu Eyyub el-Ensari Hazretlerinin şehri, Sultan Fatih'in şehri, cennet mekan Sultan Abdülhamid Han'ın şehri, Merkez Efendi Hazretlerinin şehri, Aziz Mahmud Hüdayi Hazretlerinin şehri, Hazreti Yuşa Aleyhisselamın şehri, merhum liderimiz Erbakan Hocamızın şehri, dünyanın başşehri, Osmanlı payitahtının İstanbul'umuzun 1. Olağan İl Kongresi hayırlı ve mübarek olsun. İstanbul'umuza Milli Görüş sancağını yeniden, en yüksek burçlara dikmemize vesile olsun inşallah. Milli Görüş" davasını öğreten, dava adamı merhum liderimiz Erbakan Hocamızı rahmetle anıyoruz. Bugün Sinan Erdem'i dolduran bu topluluk 21'inci asırda Hakk’ın safının Serdengeçti'leridir. Gazze'de Abdullah, açlıktan kemikleri sayılan Somalili İbrahim, annesi ve babası katledilmiş Arakanlı yavrular, Ege'de, Akdeniz'de boğulan Aylan bebekler, yalın ayak buz üzerinde ekmek dağıtan kamyonun peşinden koşan minicik yavrular için yola çıkmış bir topluluktur. İşte bu nedenle şereflidir, işte bu nedenle kutludur. 16 yıldır iktidar hizmetlerini görenlerin yaptıkları hizmetlerden ihtiyaç olan, faydalı olan hizmetler için teşekkür etmek vazifemizdir. Ancak, elbette bu hizmetlerin nasıl yapıldığını, hangi şartlarla gerçekleştirildiğini de konuşmamız gerekiyor.
Sağlık, güvenlik ve ekonomi konularında büyük sorunlar ve biz iktidara geldiğimizde bu sorunları çözeceğiz. Emeklilikte yaşa takılanların taleplerinin bedeli hükümetin ödediği1 aylık faiz bedelidir. Millete gelince sineğin kanadındaki yağı hesaplayan iktidarın, Emeklilikte Yaşa takılanların 1 aylık faiz bedeli eden taleplerini kabul etmezken, 16 yıldır 500 milyar dolar faiz ödedi. Bu parayla Japonya gibi, Almanya gibi 2 Türkiye inşa edilebilebilirdi. Emeklilikte Yaşa Takılanlara yaşatılan bu zulme son vererek, kazanılmış haklarını derhal kendilerine biz vereceğiz.
Yapılan şehir hastanelerinin polikliniklerine hasta, otoparklarına ve restoranlarına müşteri garantisi vererek gerçekleştirilen bu Yap–İşlet projelerinin halkın ihtiyacını görmekten önce olsa olsa birilerine kıyak çekmek şeklinde değerlendirilebilecek anlaşmalarla hayata geçirilmesi kabul edilemez. Otoparkı dolmayan hastanelerin bedelinin, geçilmeyen köprünün bedelinin işçisi-emeklisi açlık sınırının, memuru yoksulluk sınırının, her gün ne zaman kepenk indireceğim diye kara kara düşünen esnafın sırtına yüklemek büyük bir hatadır.
Hukuku daha iyi bilen değil, ilişkileri daha kuvvetli olan avukatlık bürolarının astronomik paralar kazandığı, devlet kademelerinde görev almak ve yükselmek için diplomalar, sertifikalar ve başarı yerine etkili bir “dayısı" olanların hızla basamakları tırmandığı bir ülkenin, adalet duygusunun ve inancının kaybedildiği bir ülkenin daha büyük sorunlarla karşılaması kaçınılmaz olur. Her geçen gün suç işleme yaşının daha aşağı düştüğü, işlenen suçların türünün ve sayısının her geçen gün arttığı, milletvekillerinden önce dokunulmaz olması gereken çocuk ve kadınların dokunulur olduğu Türkiye, yapılan cezaevlerinin sayısı ile övünür hale gelmiştir ve nitekim yurdun çeşitli yerlerine 82 cezaevinin daha inşa edileceğini yetkililer ifade etmiştir.
Suçlulara verilen cezaların vicdanları rahatlatması gerekir ve Avrupa Birliği bir kenara bırakılarak, bir kere kendimiz gibi davranarak cezalandırılmada adaleti sağlayacak, halkın vicdanını rahatlatacak adımlar süratle atılmalıdır.
Ülkemizin içine düşürüldüğü borç ve faiz sarmalından en acil biçimde çıkarılması gerektiğini ifade eden Genel Başkanımız, “Bankalardaki dolar mevduatının tl mevduatını geçmesinin, önümüzdeki yıl ödenmesi gereken 170 milyar dolar borca karşın hazinede 29 milyar dolar döviz rezervi kalmasının, borcun borçla ödenmesinin aşılıp borcun faizinin borçla ödenebilmesi için dahi imkân bulma arayışlarına mecbur kalınmasının; atılan yanlış adımların, izlenen hatalı ekonomik politikaların doğal sonucu olduğunu ve artık bundan sonra anlamalı ve doğru adımları atmalıyız" dedi. 
Türkiye'nin şu anki durumunu eleştiren ve bu durumdan kurtuluşun yeniden "Milli Görüş" ruhuna dönmekle mümkün olduğunu bir kez daha ifade eden Genel Başkanımız, "Ülkemiz bu noktadan ancak eğitim ve üretim seferberliği ile kurtulur. Sihirli kelimeler bunlar. Kaliteli eğitim, kaliteli katma değerli üretim. İhracatı artırmak, işsizlikten kurtulmak, yüksek teknoloji ürünü üretmek, borçtan kurtulmak, dış ticaret açığını kapatmak, borç faizinden kurtulmak, refahın artması ve Türk Lirasının döviz karşısında ezilmekten kurtulması da buna bağlı. Topyekun kalkınma ve kurtuluş için topyekun eğitim ve üretim seferberliğini başlatacağız. Mesele çok basit. İki şey yapacağız. İnsan yetiştireceğiz ve ürün üreteceğiz. Nasıl insan? Ahlaki, manevi ve bilimsel kalitesi yüksek insan. Nasıl ürün? Yüksek katma değerli ürün. Bu seferberlik için gereken kaynağı da borçla, faizle, vergiyle değil, milli kaynak paketleriyle bulacağız." ifadelerini kullandı.
Kongrede tek aday olan Hüseyin Terzi, Yeniden Refah Partisi İstanbul İl Başkanı oldu.
Terzi, kongrenin hayırlara vesile olmasını diledi.

Kahramanmaraş'a Milli Görüş Mührü

Kahramanmaraş 1. Olağan İl Kongremiz Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan’ın katılımıyla coşkulu bir atmosferde gerçekleştirildi.
Yüzlerce araçlık konvoyla Genel Başkanımızı karşılayan Kahramanmaraşlılar, konvoy boyunca renkli görüntülerin yaşanmasını sağladılar. Konvoy boyunca halkımız tarafından gösterilen ilgi görülmeye değerdi. Yaklaşık bir saatlik konvoy yolculuğu ile, bir çok sevgi gösterileri eşliğinde salona ulaşabilen Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, yol boyunca gerçekleştirilen sevgi gösterilerine selamlayarak karşılık verdi.
 
Kurucu İl Başkanı Mehmet Dere’nin selamlaması ile başlayan kongrede heyecan hiç düşmedi. Konuşmasına; “Şu kopan fırtına Türk Ordusudur Ya Rabbî, Sen’in yolunda ölen budur Ya Rabbî, tâki yükselsin ezanlarla müeyyed namın, Gâlip et, çünkü son ordusudur  bu İslâm’ın” mısraları ile başlayan Dere şu ifadelere de konuşmasında yer verdi. “Zulmün insanlığa kâbus gibi çöktüğü, misket bombalarının çocuklara oyuncak diye atıldığı, izzet ve şeref sahibi Müslümanların hapishanelerde çırılçıplak işkencelere maruz kaldığı, Ebû Gureyb’deki Nur Bacı’nın feryatlarının arşı titrettiği, Halil İbrahim (aleyhisselam) ümmeti Myanmar’lı kardeşlerimin Cehennem misali ateşlerde diri diri yakıldığı, Ebu Cehillerin kıtalar dolaştığı bu dünyada, bir an bile duracak vaktimiz yok. “
 
Divan teşekkülünün ardından Milli Mücadele’nin Kalesi Maraşlılar tarafından İstiklâl Marşımız coşkuyla okundu.
 
Bir selamlama konuşması yapan Genel Başkan Yardımcımız Prof. Dr. Doğan Aydal ise; “Eğer 16 yıl içinde açılmış tek bir sanayi kuruluşunu gösteremiyorsanız bir sıkıntı var demektir. Var olan sanayi kuruluşlarının tamamını 68 milyar dolara satmışsanız, bu sizin faiz ödemenizin yarısının yarısını bile karşılamıyorsa sıkıntı var demektir. Eğer sadece geçtiğimiz beş yıl içerisinde 437 maden şirketi kapatıldı ise hükümetin çıkardığı maden kanunu sebebiyledir.  2015 yılında madenden, taş ocaklarından elde edilen gelir 24 milyar, bir yıl sonra, kanun çıktıktan sonra 10 milyara düşerek, sadece bir yılda 44 milyar geriliyorsa elde edilen gelir, o zaman çıkardığını kanun berbat demektir. Ve hâlâ bu kanunu düzeltmenin peşindeler. Siz bu kanunu düzeltemezsiniz. İnşaalllah biz bu kanunu yeniden yazacağız.” dedi.
 
Hiç dinmeyen sloganlar eşliğinde kürsüye gelen Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan; karşılama ve yol boyunca gösterilen sevgi seli için, tüm emeği geçenlere ve katılanlara Millî Mücadele’nin en önemli şehirlerinden, üstüne düşeni daima tama gerektiği zamanda  yapmasını bilen Kahramanmaraşlılara teşekkür ederek başladığı konuşmasında; Gazzeli İbrahim, Afrika’nın dört bir yanında açlıktan kemikleri sayılan o yavrular için, Arakan’ da anne babası katledilmiş o minicik evlatlar için, ülkemizde ekmek dağıtan kamyonun arkasından buzun üzerinde yalınayak koşan o yavrular için yola çıkmış olan şerefli ve kutlu bir topluluktur bu topluluk” dedi. 
 
Devletin Aslî Görevlerine Baktığımızda…
Devletin millete karşı yapmakla yükümlü olduğu aslî görevleri bakımından mevcut iktidarın karnesine, ortaya koyduğu icraatlara baktığımız ne zaman ne görüyoruz. Devletin aslî görevlerinden en önemlisi adaletin tesis edilmesi, kuvvetin değil Hakk’ın ve haklılığın üstün tutulduğu bir adalet sisteminin hayata geçirilmesidir. Ancak bugün Türkiye’mizin adalet sistemine baktığımızda adalet mekanizmasının can çekiştiğini görüyoruz. Adaletin karaborsaya düştüğünü görüyoruz. Bizler yakinen biliyoruz ki; bugün Ankara’da adli mercilerde dosya takibi yaparak milyonlar kazanan hukuk büroları kurulmuş. Bugün artık hukuku iyi bilen değil, ilişkileri iyi olan avukatların revaçta olduğu bir döneme geçilmiş. Hak – hukuk pazara düşmüş, hukuka güven kalmamış, devlette, bürokraside, belediyelerde de adalet kalmamış. Adam kayırma ve torpil had safhada. “Ehliyet ve liyakat” bunlar geçer akçe değil. Dört tane kriter var geçerli olan. Akrabalık, hemşerilik, yandaşlık ve torpil. İşte bu hale getirdiler. Eğer bir ülkede gençler yeni nesiller şu inanca sahiplerse, kardeşim bu ülkede en iyi üniversitelerden 2-3 tane diploman olacağına, Amerika’nın en önde gelen üniversitelerinden doktora derecen olacağına, on tane eğitim sertifikan olacağına, bir tane adamakıllı dayın olsun diye düşünüyorlarsa, vay o ülkenin haline. Vay o ülkenin haline, Adalet yoksa, huzur ve barış, kardeşlik, Yaşanabilir Bir Türkiye olmaz, devlet olmaz.
 
Devletin diğer önemli görevi sağlık hizmetlerini sağlamasıdır. Bugün devlet sağlık sistemini özel sektöre havale etmiştir. Özel sektördeki sağlık hizmetleri el-avuç yakıyor. Yanından bile geçmek mümkün değil. Efendim olur mu öyle şey? Bu kadar Şehir Hastaneleri yaptık. Trilyonlarca lira harcadık. En lüks, en modern, devasa hastaneleri yaptık. Evet, çok iyi yaptınız, elinize sağlık, amma…. Bu devlet hastanelerinde, şehir hastanelerinde randevu alabilmek fermana bağlı. Bir randevu alabilmeniz için altı ay beklemeniz gerekiyor. Ben bugün yaptırmam gereken tetkiki, altı ay sonra yaptırıyorsam,  bugün olmam gereken ameliyatı bir sene sonra oluyorsam, ne yapayım ben o hastanenin, kalitesini, lüksünü, modernliğini. Böyle sağlık hizmeti olmaz. Sadece bu mu hayır. Bu şehir hastanelerinin sözleşmeleri, anlaşmaları da aynen otoyollar ve köprüler gibi. Hastanenin dolmayan otoparkının parasını dahi, 82 milyon hepimiz, kendimiz cebimizden ödüyoruz. Böyle Yap – İşlet –Devret modeli mi olur? Böyle anlaşmam mı olur. Polikliniği hasta garantili, Otoparkı araç garantil,. Yemekhanesi, kantini müşteri garantili Hastane anlaşması. Bunun adına Yap – İşlet – Devret modeli denmez. Bunun adına anlaşma denmez. Bunun adına düpedüz KIYAK ÇEKMEK denir. Biz bu şehir hastanelerinin, bu haksız Yap – İşlet – Devret modelini mutlaka yeniden gözden geçireceğiz. Eğer iptal edilebiliyorsa iptal edeceğiz. Devlet hastanelerindeki aylar sonra randevu çilesine Yeniden Refah iktidarında derhal son vereceğiz. Yerli ve millî aşı ve ilaç sanayiine, ar-ge ve teknoloji geliştirilmesine en büyük yatırımı yapacağız. Tıp alanında Yeniden Büyük Türkiye’yi, Yeniden Refah olarak inşaalah bizler inşa edeceğiz. 
 
Bugün Türkiye’de devlet borçlu, özel sektör borçlu, vatandaş borçlu, belediyeler borçlu. Hükümetin 16 senede toplam borcu beş misli artmış. Özel sektörün bu 16 senede borcu 25 misli artmış. Vatandaşın bankalara olan borcu bu 16 senede 80 misli artmış. Borcumuz boğazımıza kadar dayanmış. Borcumuz artık paçadan akıyor. Hükümet, belediyeler, özel sektör, vatandaş, kamu bankalar; hepsinin toplam borcu 1 TRİLYON (1.000.000.000.000 $ = 5.966.900.000.000‬ ₺ SİLİNEN 6 SIFIRDA EKLENİRSE 5.966.900.000.000‬.000.000 TL.) Cumhuriyet tarihinin en borçlu dönemini yaşıyoruz. Vatandaşın, devletin. Özel sektörün, bankaların uçan kuşa borcu var. Bu 1 trilyon dolarlık borç dolayısıyla, Türkiye olarak, devletiyle, milletiyle, özel sektörüyle her sene 100.000.000.000 dolar (100 Milyar $) BORÇ FAİZİ ödemek zorundayız. Bu, Firavunların Piramitlerine taş taşıyan kölelerden farkımız kalmamış demektir. Her Allah’ın senesi 100 Milyar $ para bulacağız, götürüp borcumuzu kapatmaya değil, borcun sadece 1 yıllık faizine vereceğiz. Böyle Yeniden Büyük Türkiye olur mu? Böyle 2023 hedefi olur mu? 2023 hedefi diyor. Ben size 2023 hedefinizin ne olduğunu söyleyeyim. Enflasyon %50. Genç işsizlik %40. Toplam borç 3 Trilyon dolar. Amerikan Doları 12 ₺. Euro 15₺. İşte sizin 2023’tekş hedefiniz bu. Neden? Perşembe’nin gelişi Çarşamba’dan bellidir de onun için. 
Hükümet rezerv bırakmamış. Rezerv diye bir şey kalmamış. Paralar suyunu çekmiş. Bu sene 2019 yılı içinde, Türkiye’nin ödeyeceği borç miktarı 170 milyar $. Merkez Bankası’nın kullanılabilir rezervi 29 Milyar $. Kasada kullanılabilir 29 Milyar doları kalmış. Sadece bu sene içinde ödeyeceği dış borç miktarı 170 Milyar $. Ne demek bu. Devlet aynen vatandaşın yaptığını yapacak. Vatandaş nasıl bir kredi kartından çektiği ile öbür kredi kartının borcunu ödüyor, devlette Ali’den aldığını Veli’ye vererek günü kurtarmaya çalışacak. Kaynak kalmamış. Bugün – yarın IMF veya uzantılarına ekonomimizi teslim etmekten başka çareleri kalmamış. Değerli bir devlet büyüğümüzü ziyaret ettik. Kendisi dedi ki; “Bana bir devlet müteahhiti geldi ve dert yandı. Neden? Alacaklı olduğu bakanlığa gitmiş. Bu devlet müteahhitinin yaptığı işlerden kesinleşmiş 185 Trilyon alacağı var. Bakanlıktakiler bu müteahhite ne diyor? Sana şimdilik 5 Trilyon versek idare edebilir misin? Şu geldiğimiz noktaya bakar mısın? Adamın devletten alacağı 185 Trilyon. Devlet Bakanı kendisine diyor ki; 5 Trilyon’la idare edin. Alacağının kırkta biri nerdeyse. Zekatını teklif ediyor. Neden? Çümkü devlette de para kalmamış ta onun için. 
 
Sadece hükümet 16 senede 500.000.000.000 $ borç faizi ödedi. 500.000.000.000 $’ın ne manaya geldiğini tahayyül edebiliyor musun? Bir kağıda yazsanız. Türk lirasına çevirseniz. Ne kadar büyüklükte para olduğunu bir görseniz. 500.000.000.000 $’a bir Türkiye Cumhuriyeti Devleti daha baştan, sıfırdan kurulur. Her sene ortalam 30.000.000.000 $ faiz ödüyor hükümet. 16 senede 500.000.000.000 $ (500 Milyar Dolar) faiz ödüyor. Nerden bulundu bu para. Hükümet üyelerinin kendi cebinden değil. Vergilerle, zamlarla, maaşlardan yapılan kesintilerle, tarım ürünlerinden yapılan kesintilerle, harçlarla, trafik cezalarıyla, 82 milyon memleket evladından, sizden- bizden toplandı ve 500.000.000.000 $ (500 Milyar Dolar) götürülüp borcun faizine ödendi. Borç azaldı mı? Hayır. Borç 5 misline çıktı. Bu 500 Milyar Dolar sadece borcun faizine verilen para. Bu sizin paranız, bizim paramız. 
Kurtarmak Boynumuzun Borcudur
Bu aziz milleti, bu esaretten kurtarmak bizim boynumuzun borcudur. 
Nasıl kurtaracağız? 
•Üretimle
•İstihdamla
•İhracatla
Millî gelirimizi reel olarak artırıp, 82 milyon arasında adil bir şekilde paylaştırarak kurtaracağız. Biz Yeniden Refah Partisi olarak, “Borç ve Faiz Ekonomisi” yerine “Beton ve Çimento Ekonomisi” yerine “Avm ve Rezidans Ekonomisi” yerine “Üretim, İstihdam, İhracat Ekonomisi”’ni hayata geçireceğiz inşaallah. 
Sosyal devlet; vatandaşını iş, güç ve gelir sahibi yapan devlettir.
Bugün Türkiye’de adalet – adalet - adalet diyerek, kalkınma – kalkınma - kalkınma diyerek iktidara gelenler, ne adaleti tesis edebildiler, ne de kalkınmayı tesis edebildiler. İşte rakamlar ortada. Gelir ve servet dağılımındaki adaletsizlik had safhada. Millî gelirin %50’den fazlasını en zengin %20’lik halk kesimi alıyor. En zengin %20 toplam gelirin yarısından fazlasını alıyor. Bugün dünyanın en zengin 26 insanın toplam serveti dünya nüfusunun 7yarısının servetine eşit. Türkiye’mizde de durum bundan farklı değil. Türkiye’nin en zengin 26 adamının servetini toplasak, 40 Milyon insanın servetinden fazla yapar. BU iktidar döneminde 16 senede dolar milyarderlerinin sayısı 11’den 50’ye çıktı, aynı süre zarfında sosyal yardıma muhtaç vatandaşların oranı %8’den %22’ye çıktı.  Ne demek bu? Dolar milyarderleri 5’ katlanırken, yoksullar, yardıma muhtaçlar 3’e katlanmış. Bir yandan zengin daha zengin olurken, bir yandan fakir daha fakir olmuş. Bugün taşı-toprağı altın dediğimiz Türkiye’nin ekonomisi en güçlü ili olan İstanbul’da dahi, sosyal yardıma, belediyenin dağıtacağı erzağa-kömüre ihtiyacı olanların sayısı artık milyonlarla ifade ediliyor. Sosyal devlet yardım ettiği, ihtiyacını karşıladığı fakir-fukaranın sayısını arttıran devlet değildir. Sosyal devlet; vatandaşını iş, güç ve gelir sahibi yapan devlettir. 
Yoksulluğu ve Fakirliği Ortadan Kaldırmak İçin Geliyoruz
Biz ne diyoruz? Biz Yeniden Refah Partisi olarak, yoksullara yardım etmek için, yoksullara-fakirlere erzak dağıtmak için değil, yoksulluğu ve fakirliği ortadan kaldırmak için geliyoruz. Neden? Çünkü bu millet tarihin en şerefli milletidir. Bu millet; sadaka alarak, zekat alarak, belediyeden yardım paketi alarak değil, muhtaç olarak değil, kendi alın terine ekmek banarak mutlu olabilir de onun için. Biz; bu millet Allah (c.c.)’tan başkasına muhtaç olmasın diye geliyoruz. Belediyenin dağıtacağı yardımda gözü olmasın. Devletin yapacağı erzak yardımında, kömür yardımında gözü olmasın. İşi olsun, geçim kaynağı olsun, kendi bileğinin hakkıyla kazandığıyla kendisinin ve ailesinin ihtiyacını karşılayabilsin.  Bu millet ancak böyle mutlu edilebilir. Yeniden Refah iktidarında devlet bütçesi, belediye bütçeleri mutlaka denk bütçe olarak gerçekleştirilecek. Biz bu devleti, bu belediyeleri borca ve faize mahkum olmaktan kurtaracağız. Biz zam, vergi ve borçlanma yerine, Millî Kaynak Paketleri ile kaynak üreteceğiz. Bu ürettiğimiz kaynağı; akrabaya, hemşeriye, yandaşa değil, 82 milyon’a adil bir şekilde paylaştıracağız. Çünkü biz Yeniden Refah’ız.  Çünkü biz Millî Görüş’üz. Çünkü biz Adil Düzen’in temsilcileriyiz. 
 
Bir zamanlar tarımın, hayvancılığın en canlı merkezlerinden olan Kahramanmaraş’ın, nesillerdir hayvancılıkla uğraşan köylü aileler hayvancılıktan uzaklaşmış durumda. Şehir merkezi çevresinde, devlet teşvikli olarak, iş adamlarına kurdurulan büyük ahırlar yem fiyatlarından dolayı, fahiş girdi maliyetlerinden dolayı çalışmıyor, bir yandan köylü de hayvancılığı bırakmış. Tomsuklu Organize Sanayi Bölgesi mutlaka en kısa sürede bitirilerek hizmete sokulacak. Elbistan – Afşin – Çağlayan Cerit Organize Sanayi Bölgeleri hizmete sokularak bu ilçelerimizden Kahramanmaraş’a olan göç durdurulmuş olacak. Kahramanmaraş genelinde yapılacak olan bu istihdam hamlesinde, Kahramanmaraş’ın verimli tarım arazilerine betonlaşmayla zarar verilmesine asla müsaade edilmeyecek. Elbistan 100 km.’lik bir yolla doğrudan doğruya Akdeniz’e bağlanacak.
Biz Yeniden Refah Partisi olarak; ekilmeyen, biçilmeyen tarla, çalışmayan fabrika, atölye, dükkan kalmasın diye yola çıkıyoruz.
Biz Yeniden Refah Partisi olarak; bu millet, bu devlet bir kuruş borca muhtaç olmasın, bir kuruş borç faizi ödemesin diye yola çıkıyoruz.
Biz Yeniden Refah Partisi olarak; bu ülkede bir tane diplomalı, bir tane diplomasız işsiz kalmasın diye yola çıkıyoruz.
Biz Yeniden Refah Partisi olarak; Türk’üyle – Kürt’üyle, Alevisi ile Sünnisi ile, A Partilisi ile B Partilisi ile 82 milyon birbirini sevsin. Birbiriyle kardeş olsun diye yola çıkıyoruz. 
Biz Yeniden Refah Partisi olarak; yeni nesillerimiz 5’in 4’ten büyük olduğunu bildiği kadar, 4 helâlin 5 haramdan daha büyük ve daha kıymetli olduğunu bilsin diye yola çıkıyoruz.”

Genel Başkanımız Malatya İftar Programına Katıldı

Genel Başkanımız Ramazan 2019 iftarlar programları çerçevesinde Ramazan’ın 17. iftarını Malatyalılarla birlikte açtı. Malatyalıların yoğun ilgi gösterdiği iftarı takiben Malatyalılara hitap etti.
Kısa zamanda, sınırlı imkânlarla büyük mesafeler kateden Malatya İl Başkanı ve yönetimine teşekkür ederek başladığı konuşmasında şu ifadelere yer verdi.
“Ramazan’ın ve Ramazan Bayramı’nın dünya üzerindeki bütün ezilenlerin, sömürülen ve hakkı gasledilenlerin kurtuluşuna vesile olmasını diliyorum.
Partimizin 23 Kasım 2018’de resmi olarak kurulduğunu hatırlatan Genel Başkanımız, “Millî Görüş” sancağını ikinci 40 yılda layık olduğu yere taşıyacağız". dedi
Yeniden Refah Partimizin kurulma amacını dile getiren Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan;
“Partimizi; Yaşanabilir Türkiye’yi, Yeniden Büyük Türkiye’yi, Yeni ve Adil Bir Dünya’yı inşâ etmek, İslam Birliği’ni kurmak için kurduk. Yeniden Refah Partimizi milletimizin büyük bir ihtiyacı olduğu için kurduk. Neden? Çünkü milletimiz bugün muhalefetten de şikâyetçi, iktidardan da şikâyetçi onun için. Milletin “Bunlar gitsin de ne olursa olsun” anlayışı güden muhalefetten şikâyetçi olduğunu ifade ederek, “Bu milletin evlatlarının 15 Temmuz gecesi iyi niyetle, samimi olarak ihlasla ortaya koyduğu bir direnişi bile eleştirecek noktaya gelen muhalefetten şikâyetçi.” dedi.
Mevcut iktidarın başörtüsü sorununu ortadan kaldırdığını, imam hatip okullarını açtığını ve başörtülü kadınların artık yönetimde olduğunu hatırlatan Genel Başkanımız, bunların son derece önemli adımlar olduğunu kaydetti.
Diğer taraftan ise Türkiye’de işsizliğin, vergilerin, bütçe açığının arttığını rakamlarla ortaya koyarak konuşmasını şu önemli uyarılarla bitirdi.
“İmam hatiplere, Kuran kurslarına, başörtülü milletvekillerine, bakanlara en çok biz seviniyoruz ama bu söylediğimiz perişan tablo ne olacak. Bizim işimiz, davamız Milli Görüş olarak sadece inanç özgürlüğünü temin etmek değil, sadece bireysel ibadetlerimizi yerine getirmek değildir. Bizim işimiz bunlarla birlikte asıl olarak yönetimde, paylaşımda adaleti tesis etmektir.” 

Erzurum İftar Programı

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan Ramazan 2019 iftar programları çerçevesinde Ramazan’ın 15
iftarını Erzurumlularla birlikte açtı. Erzurumluların büyük bir araç konvoyu ile
karşıladığı Genel Başkanımız iftar öncesi yaptığı konuşmada ümmetin,
milletimizin ve Erzurumluların Ramazanlarını tebrik etti.
Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan Yeniden Refah Partimizin Erzurum İl Başkanlığınca
Palandöken’de tertip edilen iftar programına iştirak etti. İftardan hemen önce
Erzurumlularla hasbihal eden Genel Başkanımız insanlığın, ümmetin, milletimizin
ve ülkemizin içinde bulunduğu durum hakkında bazı rakamlar ve bilgiler vererek
şunları ifade etti.
Milletimiz bugün 'Bu iktidar gitsin de ne olursa olsun, başımıza ne gelirse gelsin'
anlayışıyla siyaset üreten, 'Biz kazanalım diye değil, karşı tarafa kaybettirelim'
diye siyaset yapan muhalefetten şikâyetçi. Milletimiz bugün sadece eleştiren,
çözüm önermeyen, sadece teşhis yapan, tedaviyi ortaya koyamayan
muhalefettin şikâyetçi. Milletimiz bugün 'bu mevcut iktidar 17 seneden beri her
şeyi yanlış yaptı, bir tane bile iyi iş yapmadı' diyen muhalefetten şikâyetçi.
Milletimiz bugün kim yapmış olursa olsun, doğruya doğru, yanlışa yanlış deme
erdemini göstermeyen muhalefettin şikâyetçi. Milletimiz bugün, 'biz gelirsek eğer
yapılanları yıkacağız, projeleri, yatırımları durduracağız diyen, hiçbir hizmeti kabul
etmeyen muhalefetten şikâyetçi."
Milletimiz, basiretsiz, pervasız muhalefet anlayışından şikâyetçi.
Yeniden Refah Partimizin; bu yanlışlar içerisinde bulunan muhalefet partilerinden
farklı olduğunu ifade eden Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, sözlerini şöyle tamamladı:
"Partimiz muhalefetin de iktidarın da doğrusuna doğru, yanlışına yanlış diyecek
bir siyaset yapmak için ortaya çıkmıştır. Yapılan hizmetlere teşekkür etmek,
yanlışları düzeltmek, eksikleri tamamlamak için yola çıkmıştır. Milletimiz, iktidarın
yapmış olduğu bir camiyi, bir üniversiteyi dahi eleştirecek noktaya gelmiş
muhalefetten, bu milletin evlatlarının 15 Temmuz gecesinde, iyi niyetle, ihlasla,
vatan ve milleti için göstermiş olduğu bir direnişi bile eleştirecek noktaya gelmiş
olan basiretsiz, pervasız muhalefet anlayışından şikâyetçi.
Millî Görüş’ü Hakkıyla Temsil Etmek Üzere…
“Milli Görüş” davasını hakkıyla temsil etmek üzere, Yaşanabilir Bir Türkiye'yi
tesis etmek üzere Adil Bir Dünya’yı inşa etmek üzere, kuvvetin değil, hakkın
üstün tutulduğu, güçlünün haklı sayıldığı değil, haklının güçlü kılındığı bir dünya
hedefiyle Yeniden Refah Partimizi kurduk. Milletimiz yıllardan beri Türkiye'de hem
muhalefetten hem de iktidardan şikâyetçi olduğu için, bu aziz milletin kendisini
hakkıyla temsil edecek, hissiyatına tercüman olacak, derdiyle gerçekten
dertlenecek, kendisine hizmet edecek yeni bir siyasi harekete, yeni bir siyasi
partiye ihtiyaç olduğu için Yeniden Refah Partimiz kuruldu. Milletimizin,
ezilenlerin, gariplerin, mazlumların derdiyle dertlenmek ve bu dertlere derman
olmak için kuruldu.
Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, programın ardından Erzurum İl
Başkanlığımızın açılışını gerçekleştirdi.

Kocaeli'de Erbakan Coşkusu

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan Ramazan 2019 iftar programları çerçevesinde Ramazan’ın 20. iftarını Kocaeli il teşkilatımızla birlikte açtı. Kocaeli her zaman olduğu gibi Genel Başkanımızı coşku ve heyecanla karşıladı. Antik Kapı Restoranda gerçekleştirilen iftar yoğun katılımla gerçekleştirildi.

İftara; Genel Başkanımızın yanı sıra, Genel Başkan Yardımcıları Zafer Emanetoğlu ve Yücel Mollaismailoğlu, Bursa İl Başkanı Naim Öztürk, Düzce İl Başkanı Nezir Merttürk, Bolu İl Başkanı Hayrettin Aytar, Kocaeli İl Başkanı Mehmet Aras, Yalova İl Başkanı Mustafa Berber, Eskişehir İl Başkanı Osman Mandacı, Kurucular Kurulu üyeleri, Bölge Başkanları, İlçe Başkanları ve çok sayıda teşkilat mensubu katılım sağladı.

 ‘Mücahit Erbakan’ sloganları ile kürsüye çıkan Genel Başkanımız, katılımcıları selamladıktan sonra, başta İl Başkanımız Mehmet Aras ve yönetim kurulu olmak üzere emeği geçen herkese teşekkür ederek, “Her şeyden önce değerli İl Başkanımız Mehmet Aras Bey’e rahatsızlığına rağmen son nefesine kadar bu Hak davada koşan başkanıma en içten teşekkürlerimi sunuyorum. Hep birlikte en büyük zaferleri görmeyi de nasip etsin” şeklinde niyazda bulundu.

Bizlere İslâm’ı doğru olarak tanıtan merhum liderimiz Necmettin Erbakan’ı Hocamız. Allah ondan bin kere razı olsun. Dün akşam Genel Merkez binamızın önünde Gençlik Kollarımız ile iftar yaptık. Orada dedik ki; ‘Yıllar sonra yeniden partimize kavuştuk. İslam’ın 21. asırdaki kurtuluş harekâtı ve cihat harekâtının binasına kavuştuk. Millete ve bütün insanlığa hizmet edecek ve Erbakan Hocamızın çizdiği istikamette cihat yapacağız.’

Muhalefet ve iktidar partisine eleştirilerde bulunan Genel Başkanımız, ‘Bu millet muhalefetten de mevcut iktidardan da çok çekti. Bu millet iki taraftan da şikâyetçi. Milletimiz geçmişi tertemiz bir siyasi parti arıyordu. Biz bu millet için bu kutlu kervan ile yola çıktık. Muhalefet, iktidar ile zıtlaşma, hırs, haset duyguları ile gözü hiçbir şey görmüyor. Kendisi bir şey kazanmak için değil, karşı tarafa kaybettirmek için çalışıyor. Sadece eleştiren ama çözüm üretemeyen bir muhalefet. Bu iktidar 17 yılda bir tane bile iyi hizmet yapmadı diyen bir muhalefet. İktidarın yaptığı camiyi, üniversiteyi bile eleştiren bir muhalefet.

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan konuşmasını şu şekilde sürdürdü.

Pekala iktidarın durumu nasıl. Biz iktidarı hangi açılardan eleştiriyoruz ona da değinmemiz lazım. Bu iktidar evet inan özgürlüğü alanında ki engelleri kaldırdı. Başörtüsü zulmü ortadan kalktı. Artık başörtülü kızlarımız üniversitelerde okuyabiliyor ama aynı başörtülü kardeşimiz ramazan ayında kafede çay kahve içiyor. Yani manevi değerler ölçüdsünde bir nesil yetiştirilemedi. Diğer taraftan hayat pahalılaştı. Dolar arttı, altın arttı, konkordatolar arttı. Asgari ücret açlık sınırının altında. Bir emeklimiz, asgari ücretle çalışan bir işçimiz 2 akşam eşileriyle beraber dışarıda iftar yapsa ay sonunu getiremez çünkü bugün bir iftar yemeği İstanbul’da 100 liradan başlıyor. Asgari ücretimiz açlık sınırının altında. Evet, çocuğumuzu üniversitelere gönderebiliyoruz, imam hatiplerimiz açıldı ama kredi ve mevduat faizlerimiz de arttı. Böyle bir ülke de hiçbir sanayici yatırım yapar mı? Türkiye’nin yüzde 80’i yoksulluk seviyesinin altında. Vatandaşın bankalara borcu 6 milyar iken şimdi bu sayı 80 misli arttı. Bu halkın hali ne olacak?

Bizim tek işimiz başörtüsüne özgürlük getirmek değil, bunlarla birlikte paylaşımda adaleti sağlamak. Yoksulların oranı yüzde 8’den 24’e çıktı. Bugün dünyanın en zengin 26 tane adamının parası tüm insanlığı doyurabilir. Böyle paylaşımda adalet mi olur? Biz hastane kuyruklarını tarih yaptık diyorlar ama sosyal yardım kurumlarının önündeki kuyruklar uzadı. Tanzim satış yerlerinde kuyruklar kilometrelerce uzadı. Bir kuyruğu kaldırdınız 5 kuyruk eklediniz. Ülkemiz de dört kişiden biri icralık. Sen halen bir Türk dünyalara bedel diyorsun ama bir Dolar yedi Türk Lirasına bedel oldu haberin yok.

Kurtuluş için çok şey yapılacak. Eğitim ve üretim seferberliği. Biz iktidara geldiğimizde insan yetiştirip, ürün üreteceğiz. Ahlâk ve maneviyatı yüksek, vasıflı ve donanımlı insan yetiştireceğiz. Yüksek teknolojilerle ürün üreteceğiz. Böylece Türkiye zenginleşecek. Bir kuruş borç almadan, zam yapmadan millî kaynaklarımız ile yapacağız. İktidarımızda her yıl yüz milyar dolarlık kaynak paketi açıklayacağız inşallah. Biz 50 milyar dolarlık kısmını bulduk. İnşallah bunu en kısa zamanda iktidar olmadan önce 100 milyar dolara tamamlayacağız.

Biz bunları memleketimizde adil bir şekilde dağıtacağız. Betona, kıraathaneye, AVM’ye değil, ARGE’ye teknolojiye yatıracağız. Bizim iktidarımızda önce hükümetin kendisi baba yiğit olacak. Devlet taşın altına elini koyacak. Özel sektör ve millet ile yatırım yapacak. Biz Yeniden Refah olarak bu ülkenin tüm borcunu sıfırlamak ve ileri teknolojilerde dünya lideri yapmak için yola çıkıyoruz. Biz bu ülkede fakirliği ortadan kaldırmak için geliyoruz. Seferimiz hayırlı olsun.

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan'a konuşmasını tamamladıktan sonra İl Hanım Kolları tarafından çiçek takdim edildi.

İstanbul'da Muhteşem Organizasyon

İstanbul İl Başkanlığımız tarafından organize edilen iftar programı büyük bir katılımla istanbul GranD Cevahir Otelde gerçekleştirdi. ,
Kuranı Kerim tilaveti ile başlayan programın açılış konuşmasını yapan İstanbul İl Başkanı Hüseyin Terzi teşkilat çalışmaları hakkında bilgi verdi. 
Daha sonra kürsüye Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan geldi.
Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan konuşmasında şunları söyledi;
Bundan 566 yıl önce bugün 29 Mayıs günü İstanbul’u fethederek İslam alemine armağan eden cennet mekan Fatih Sultan Mehmet Han Hazretlerinin 3 özelliğini örnek almamız gereklidir .
1 iman ve şuur
2 kararlılık ve azim
3 şefkat ve merhamet 
Biz de işte bu özellikleri örnek alarak 23 Kasım 2018 de abdestemizi tazeledik, Yeniden Refah Partimizi resmen kurduk.
Neden kurduk ?
Yaşanabilir bir Türkiye için, yeniden büyük Türkiye için, adil bir dünya için kurduk. Milletimize doğruya en yakın yanlışlar yerine doğrunun kendisini, ehveni şerler yerine hayrın kendisini suna bilmek için kurduk. Yıllardır muhalefetten de şikayetçi iktidardan da şikayetçi olan milletimizin kurtuluşu için yeniden refah partimizi kurduk. 
Milletimiz bugün artık iktidardan da şikayetçi, muhalefetten de şikayetçi. 
Bu iktidar gitsin de ne olursa olsun anlayışıyla muhalefet yapan sadece eleştiren çözüm önermeyen, sadece teşhis ve tespit yapan, tedaviyi ortaya koyamayan mevcut iktidar 17 senede hiç faydalı iş yapmadı, yanlış yaptı diyen, kim yaparsa yapsın, doğruya doğru, yanlışa yanlış deme erdemini gösteremeyen muhalefetten şikayetçiyiz. Kendisi kazanmak için değil diğerine kaybettirmek için siyaset yapan intikam, haset, inat siyaseti yapanlardan şikayetçiyiz.
İktidarın yaptığı bir camiiyi, bir üniversiteyi bile eleştirecek noktaya gelen, Rupert Murdoch medya grubu destekli, İngiliz basını destekli, milli olmaktan uzaklaşan muhalefetten şikayetçiyiz. 
 
İKTİDARDAN NEDEN ŞİKAYETÇİYİZ,
Başörtüsü zulmünü ortadan kaldırdık, imam hatipler, kuran kurslarını açtık, inanç özgürlüğünü tesis ettik. 20 sene önce başörtülü birtane milletvekiline Meclis’te yemin ettirilemezken bugün kaç tane başörtülü milletvekilimiz var bakanlarımız var, polis memurumuz var... evet doğrudur, bunlar çok önemli, çok müspet adımlar lakin
1- inanç özgürlükler anayasal güvence altına alınmadı. Hukuki zemine oturtulmadı, yarın başka zihniyette bir iktidar gelirse tekrardan bu yasakları uygulayabilir. 
2- başörtüsü zulmü kalktı , üniversiteler başörtülü öğrencilerle doldu ama başörtüsünün için boşaldı. Yozlaşma dejenerasyon aldı başını gitti .
3 imam hatipler açıldı. Ama ne yazık ki namaz kılmayan deizme özenen İmam Hatipliler türedi . 
DİĞER TARAFTAN TÜRKİYEDE BU İKTİDAR DÖNEMİNDE,
İşsizlik arttı, 
Vergiler arttı,
Bütçe açığı arttı,
Devlet ve millet olarak borcumuz arttı,
Faizler arttı,
Dolar, Euro arttı,
Enflasyon arttı,
Dış ticaret açığı arttı,
İcra iflas dosyaları arttı,
Konkordatolar arttı,
Yoksulluk arttı,
Beyin göçü arttı,
Tarım üretimine konulan kotalar arttı,
Tarım ve hayvancılık ithalatı arttı,
Asgari ücret açlık sınırının altında, 
En düşük  memur maaşı yoksulluk sınırının altında,
Emekli amcamız aldığı maaşla torunun sünnetine bir çeyrek altın alsa ay sonunu getiremiyor diyorduk başkanım hangi çeyrek altın? diye sordu arkadaşlarımız çünkü bırakın çeyrek altını emekli 2 gün dışarıda iftar yapsa battı demektir. 
Evet, çocuğumuzu imam hatibe, kuran kursuna, kızımızı başörtüsüyle üniversiteye gönderebiliyoruz. Evet devletin her kademesinde anlı secdeye varan inançlar insanlarımız yer alıyor .
AMA AYNI ZAMANDA 
Enflasyon %30 geçmiş,
Mevduat faizi %25, 
Kredi faizi %30’un üzerinde,
İşsizlik %20 yi geçmiş, 
Genç işsizlik %30 u geçmiş,
Gelir seviyesi bakımından halkın %40 açlık sınırının altında, %80 i yoksulluk sınırının altında, 
Vatandaşın bankalara borcu 6 milyar TL'den, 505 milyar TL’ye fırlamış.
Dolar 6 tl , Euro 7 tl 
Benzin 7 tl, mazot 6,5 tl olmuş.
Doğalgaz, elektirik 5 misline fırlamış PEKİ BUNLAR NE OLACAK!!!
Bizim işimiz, bizim davamız sadece inanç özgürlüğünü temin etmek, bireysel ibadetlerimizi yerine getirebilmek değil ki !!
Bizim işimiz bunlarla birlikte asıl olarak YÖNETİMDE ADALET, PAYLAŞIMDA ADALETİ tesis etmekdir. 
Herkese refah,  nimetlerin gelirin adil paylaşılması, zengini daha zengin fakiri daha fakir yapmamak israfın ve suistimallerin önlenmesidir.
Efendim çok modern hastaneler, üniversite kampüsleri, kütüphaneler yapıldı, en güzel stadyumlar yapıldı, spor tesisleri yapıldı.
Evet doğru bunlar yapıldı ama diğer taraftan ;
TÜPRAŞ GİTTİ, TELEKOM GİTTİ, TANK PALET FABRİKASI GİTTİ, DEMİR ÇELİK FABRİKLARI, ŞEKER FABRİKALARI, KAĞIT FABRİKALARI , GÜBRE FABRİKALARI KAPANDI SATILDI ve pek çoğu da maalesef yok oldu.
Efendim biz İHA yaptık, SİHA yaptık, ATAK helikopterlerinin gövdesini yaptık...
Evet doğru bunları yaptınız ama diğer taraftan TÜRKİYEMİZDE sadece bu ay elektirik faturasını ödeyemediği için 600 bin abonenin elektirikleri kesildi. En temel ihtiyaçlarından bir tanesi olan elektriğe verecek parası olmadığı için milyonlarca insanımız karanlıkta kaldı ...
Yine bu ay içinde tam 7658 fabrikanın elektiriği kesildi. Elektiriğin kesilmesiyle bu 7658 fabrikada çalışıp ekmeğini kazanan 100 binlerce işçimizinde can damarı kesilmiş oldu. Vatandaş elektirik faturasını ödeyemiyor biz İHA yaptık SİHA yaptık diyoruz. Evet ihalar, sihalar yaptık, duble yollar yaptık, hızlı trenler, köprüler yaptık ama; Türkiye’de bugün her 4 kişiden biri icralık .
2008 yılında 8 milyon olan icra iflas dosyalarının sayısı 2018 yılında 20 milyona dayandı .
Efendim biz dünyanın en büyük havaalanını yaptık, İstanbul boğazının altına tünel yaptık, maşallah  Allah nazardan saklasın ,
Havaalanının en büyüğü bizde,
Adliyenin en büyüğü bizde,
Hastanelerin en büyüğü bizde,
Başkanlık Saray’ının en büyüğü bizde,
Başkanlık uçağının en büyüğü bizde,
AMA;
Ekonominin en küçüğü bizde, 
Asgari ücretin en küçüğü bizde,
Para birimin en küçüğü bizde,
Emekli maaşının en küçüğü bizde,
İstihdamın en küçüğü bizde, 
Paramız pul olmuş , dolar Euro almış başını yürümüş ...
BUGÜN TÜRKİYE;
Hükümetin borcu 7 misli artmış,
Vatandaşın borcu 80 misli artmış,
Özel sektörün borcu 25 misli artmış ,
Toplam borcumuz 1 trilyon dolara yaklaşmış. Cumhuriyet tarihinin en borçlu dönemini yaşıyoruz. 82 milyon vatandaşın uçan kuşa borcu var. 
Bu 1 trilyon dolara  yakın borçtan dolayı yıllık 100 milyar dolar faiz ödemek zorundayız. 
Bugün bankalar konut kredisi borcunu ödemeyen insanları sokağa atsalar halkın %30 sokakta kalır. 
Yine banlar taksitleri ödememiş arabaları toplasalar İstanbul’un trafiği diye bir derdimiz kalmaz . 
İşte 16 senelik borç ve faiz ekonomisinin beton-çimento ekonomisinin ve AVM ve rezidans ekonomisinin sonu ortada .
Efendim İstanbul Başakşehir'e bir şehir hastanesi yapıyoruz. Tam 90 bin ton demir kullandık. Eyfel Kulesi'nin 10 misli demir kullanıldı. Binlerce doktor istihdam edilecek . 
Şimdi Fransa kesin bizi kıskanıyor derler!!
Konya kadar toprağıyla 15 milyon nüfusuyla yılda 750 milyar dolar ihracat yapan 11 bin TL aylık asgari ücretiyle Hollanda bizi kıskanmaktan çatladı. Yıllık 3.5 trilyon dolar milli geliriyle TL'den 7 misli değerli parasıyla Almanya bizi kıskanmaktan çatladı. Kıskanmaktan çatlama sırası Fransa’ya geldi, konuşma metninin burasına bir gülen Emoji koymamız lazım. Size katılıyorum ama gülmekten..
Evet bizi kıskanıyorlar, bize gıpta ediyorlar ama ..
Bastonu eksen 3 çeşit ürün veren en verimli toprağa sahip olduğumuz halde hala daha dışardan meyve sebze ithal etmeyi nasıl başarıyorsunuz diye gıpta ediyorlar ...
İyi güzel elinize sağlık, bu millete en güzel, en modern hastaneler yapalım, en çok Demir’i biz kullanalım, ama hastanedeki binlerce doktorun maaşını ödeyecek para yok kasada, hastaneye gidecek hastaların masrafını ödeyecek para yok SGK’da. Türkiye’yi bu noktaya getirdiniz...
Bugüne kadar olduğu gibi yine borçla borçlara kaynak oluşturmaya devam ettiğiniz sürece bu işin sonu iflastır...
Ekonomik bekanız elden giderse siyasi bekanızda elden giderse, ekonomik gücünüz olmazsa dış politikada da FİGÜRAN olmak zorunda kalırsınız. ABD’nin Ortadoğu’daki kurye ve posta memuru olmak zorunda kalırsınız.....
Sayın ekonomi bakanımız geçen gün herşey yolunda, cari açığımız sıfır noktasına gelmek üzere diye açıklama yapıyor.
Evet sayın bakan sizinde bildiğiniz gibi mezarlıklarda da enflasyon sıfırdır. Çünkü talep sıfırdır, hiç alış veriş olmazda onun için ...
Biz iki şey yapacağız insan yetiştireceğiz, ürün üreteceğiz. Ahlaki manevi ve bilimsel kalitesi yüksek insan, katma değerli ürün, yüksek teknoloji ürünü üreteceğiz. Bu seferberlik için gereken kaynağıda borçlanarak, zamla ve vergiyle değil ; Milli kaynak paketleri ile sağlayacağız...
Her yıl bir kuruş borç almadan 100 milyar dolar kaynak bulacağız. 50 milyar dolar kısmınıda araştırmalar ve çalışmalarımızın sonucunda bulduk.
Bu kaynağı yandaşa, akrabaya , hemşeriye değil ,betona çimentoya , avm rezidans inşaatına değil , eğitim ve üretim seferberliğine aktaracağız . 82 milyon vatandaşımıza adil bir şekilde paylaştıracağız.

Gaziantep Erbakan'la Ayağa Kalktı

Ramazan Ayı İftar Programları kapsamında Gaziantep'e giden Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan Gaziantep Havaalanında büyük bir kalabalık tarafından karşılandı. Yüzlerce araçlık konvoyla havaalanından şehir merkezine hareket eden Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan'a Gaziantep halkı büyük ilgi gösterdi. İftar programının yapıldığı salon girişinde İl Gençlik Kollarının meşalalerle karşıladığı Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan iftar sofrasında masaları tek tek gezerek teşkilat mensuplarımız ve misafirlerle tek tek selamlaştı. İftar yemeği öncesi okunan Kur'an-ı Kerim sonrası iftarlar yapılarak oruçlar açıldı.

İl Başkanımız Abdulkadir Beyaz açılış konuşmasına bütün katılımcılara ve Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan'a  teşekkür ederek başladı. Başı rahmet, ortası mağfiret, sonu cehennem ateşinden kurtuluş olan Ramazan Ayında bu sofrada bizleri yalnız bırakmadığınız için ve bu salonu doldurarak bizleri bahtiyar ettiğiniz için teşekkür ediyorum diyen Beyaz, çok zorlu virajlardan geçtiğimiz bu zamanda Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı muhterem liderimizi Gaziantep'te ağırlamaktan büyük onur duyuyoruz dedi.

Genel Başkan Yardımcımız Zafer Emanetoğlu yaptığı konuşmada, yürümekte olduğumuz zor bir yol ve ulaşmamız gereken büyük hedefler var. Bu yolu mutlaka yürümemiz ve bu hedeflere mutlaka ulaşmamız lazım. Zira bu yolun sonunda bizi bekleyen Doğu Türkistan'dan Arakan'a, Suriye'den Filistin'e, Irak'tan Libya'ya mazlumlar var. Bu yolunda sonunda bizi bekleyen aziz milletimiz var. Bizi bekleyenleri daha fazla bekletmeden partimizi mutlaka iktidara, Genel Başkanımızı da Cumhurbaşkanlığına taşımamız lazım. Sizler burada bunun müjdesini veriyorsunuz dedi.

Daha sonra kürsüye Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan geldi. Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan konuşmasında şunları söyledi;

Çok değerli Gaziantepliler, çok kıymetli Millî Görüşçüler. Erbakan Hocamızın tabiriyle 23 Kasım 2018 tarihinde abdestimizi tazeledik ve partimize, Millî Görüşün 6. ve inşaallah son partisi olacak olan Yeniden Refah Partimize kavuştuk Elhamdülillah.

23 Kasım 2018 tarihi, Türkiye tarihinde, Millî Görüş tarihinde, İslâm tarihinde bir dönüm noktası olacak çok büyük bir tarihi gerçektir. 23 Kasım 2018’de Yeniden Refah Partimizi neden kurduk? En başından beri ifade ettiğimiz gibi Yaşanabilir Türkiye’yi kurmak için. Yeniden Büyük Türkiye’yi kurmak için. Yeniden Büyük Türkiye’nin öncülüğünde D60’ı, İslâm Birliği’ni kurmak için. Bizim medeniyetimizin, bizim inancımızın temel değerleri doğrultusunda Yeni ve Adil Bir Dünya’yı kurmak için kurduk. Neden temel değerlerimiz doğrultusunda? Saadete, selamete, millî kurtuluşa bizim temel değerlerimiz doğrultusunda ulaşılabilir de onun için. Diğerlerinin doktrinleri ve prensipleriyle insanlık saadete ve selamete eremez. Milletimize doğruya yakın yanlışlar yerine doğrunun kendisin sunabilmek için Yeniden Refah Partimizi kurduk. Ehveni şerler yerine hayrın kendisini milletimize sunabilmek için Yeniden Refah Partimizi kurduk. Uzun yıllardır Türkiye’de muhalefetten de ve iktidardan da şikâyetçi olan milletimizin bir an evvel kurtulması için Yeniden Refah Partimizi kurduk. Cenabı Allah hayırlı ve mübarek eylesin. Bu ismi bu davayı layık olduğu yere taşımayı bizlere, Yeniden Refah Partimize nasip eylesin.

Milletimiz biraz evvel de söylediğimiz gibi bugün Türkiye’de muhalefetten de şikâyetçi, iktidardan da şikâyetçi. Neden muhalefetten şikâyetçi? Bu iktidar gitsin de, ne olursa olsun anlayışıyla siyaset yapan muhalefet anlayışından şikâyetçi. Sadece eleştiren, çözüm üretmeyen, teşhis ve tespit yapan, tedaviyi ortaya koyamayan muhalefetten şikâyetçi. Bu mevcut iktidar 17 sene boyunca bir tane bile iyi iş yapmamıştır diyen muhalefetten şikâyetçi. Doğruya doğru, yanlışa yanlış deme erdemini gösteremeyen muhalefetten şikâyetçi. Kim yaparsa yapsın, rakibimde yapsa doğru-doğru, yanlış-yanlıştır deme noktasında olamayan muhalefetten şikâyetçi. Kendisi kazanmak için değil, karşısındakine kaybettirmek için siyaset yapan muhalefetten şikâyetçi. İntikam, haset, inat siyaseti yapan muhalefetten şikâyetçi. Bu iktidarın yaptığı,  bir camiyi, bir üniversiteyi bile eleştirecek noktaya gelen muhalefetten şikâyetçi. Doğrudan doğruya Siyonist Robert Murdoch’a bağlı olan medya kuruluşlarının, televizyonlarının desteklediği, doğrudan doğruya İngiliz ve Amerikan basınının desteklediği Millî olmaktan uzaklaşan muhalefetten milletimiz şikâyetçi. Bizde en başında söylediğimiz gibi, iktidarında, muhalefetinde yanlışına-yanlış, doğrusuna-doğru demekle mükellefiz. Bizim zihniyetimiz, bizim inancımız bunu gerektirir. Peki, iktidardan ne den şikâyetçi. Yıllarca be memlekette ne zulümlere uğradık, neler çektik unuttun mu? Hayır. 28 Şubat’ta neler yaşadığımızı unuttun mu? Hayır. Bugün mevcut iktidar eksiğiyle gediğiyle başörtüsü zulmünü ortadan kaldırdı. Erbakan Hocamız rektörler başörtülü öğrencilere selam duracak diyordu, evet bugün rektörler başörtüsünü baş tacı yaptı. Rektörlerimizin kendi eşleri, kendi kızları da başörtülü. Valilerimiz, kaymakamlarımız, emniyet müdürlerimiz kendi eşleri, kendi kızları da başörtülü elhamdülillah. Kuran Kursları açıldı. İmam Hatipler açıldı. Bundan 20 sene evvel bir tane başörtülü milletvekilimizi sokup yemim ettiremezken, bugün sayısız başörtülü milletvekilimiz, bakanımız, büyükelçimiz var, resmi üniformalı polislerimiz var. Bunların hepsinden bizler memnun oluyoruz.

Elbette ki; dipnot olarak birkaç hususu da vurgulamak gerekir. Elbette ki inanç özgürlüğü tesis edildi. Başörtüsü zulmü ortadan kaldırıldı amma, bu yasakların ortadan kaldırılması, bu özgürlüklerin tesis edilmesi herhangi bir anayasal ve hukukî temle oturtulmadı. Ne demek bu? Yarın, bir gün ters zihniyetli bir iktidar gelmesi halinde yeniden bu yasakları, bu zulümleri uygulayabilir. Çünkü bunlar anayasayla, yasalarla güvence altına alınmadı. Uygulamada inanç özgürlüğünü sağladı amma yarın öbür gün başka bir iktidar gelir bunları aynı gün tam tersine çevirebilir. Diğeri ne? Evet. Başörtüsü zulmü ortadan kalktı. Üniversiteler başörtülü kızlarımızla dolu amma, diğer taraftan geçen süre içerisinde üzülerek ifade ediyorum ki; başörtüsünün içi boşaltıldı. Ramazan mübarek gününde, üniversite kampüsünde başörtülü kızımız sigarasını yakıyor, yanında kahvesini içiyor açıktan. Bu son derece önemli bir gerçektir. Evet, İmam Hatip Liseleri açıldı amma, yine üzülerek ifade ediyorum bir takım namaz kılmayan İmam Hatipliler ortaya çıktı. Allah vermesin Deizm’e heves eden, yani hiçbir dine inanmayıp sadece Allah’ın varlığına birliğine inanan İmam Hatipliler ortaya çıkmaya başladı.

Evet, bürokraside, devlet yönetiminde, belediyelerde namazlı abdestli kardeşlerimiz görev aldılar. Bu çok güzel amma, bu arkadaşlarımız orijinal fabrika yarlarında uzaklaştığı için, söyledikleri ve yaptıkları birbirlerine uymadığı için vatandaş dindarlardan, dinden soğuma noktasına geldi. Evet, Kuran Kursları açıldı, muazzam camiler yapıldı. Bunlara en çok biz seviniyoruz amma, aynı sayıda kilise, havra ve sinagog açıldı. Van Akdamar Ortodoks Kilisesi, Gökçeada Aya Nikola Ortodoks Kilisesi, Gökçeada Aya Marina Ortodoks Kilisesi, İskenderun Süryani Kilisesi, Kumkapı Meryem Ana Kilisesi, İskenderun Rum Kilisesi, Diyarbakır Ermeni Protestan Ermeni Kilisesi, Diyarbakır Ermeni Katolik Kilisesi, Gaziantep Nizip Kilisesi, Gaziantep Şahinbey Havrası, Eyüp Haliç Bulgar Kilisesi bunları açtılar. Hali hazırda restorasyonu devam eden Kilis Merkez Havrası,  Edirne Sinagogu, Edirne Kapı Aya Yorgi Kilisesi, İskenderun Tarsus Kilisesi daha liste uzayıp gidiyor. Bu kadar kiliseyi, havrayı, sinagogu bu hızla neden açıyorsunuz? Bunların bir cemaati mi var? Bu yönde toplumsal bir talep mi var? Sultan Ahmet Camii dolmadan Ayasofya’yı açmayız diyen iktidar, hangi kilise doldu taştıda bu kadar yeni kilise açtı?

Efendim biz İHA yaptık, SİHA yaptık, ATAK helikopterlerinin gövdesini yaptık...

Evet doğru bunları yaptınız ama diğer taraftan TÜRKİYEMİZDE sadece bu ay elektirik faturasını ödeyemediği için 600 bin abonenin elektirikleri kesildi. En temel ihtiyaçlarından bir tanesi olan elektriğe verecek parası olmadığı için milyonlarca insanımız karanlıkta kaldı ...
Yine bu ay içinde tam 7658 fabrikanın elektiriği kesildi. Elektiriğin kesilmesiyle bu 7658 fabrikada çalışıp ekmeğini kazanan 100 binlerce işçimizinde can damarı kesilmiş oldu. Vatandaş elektirik faturasını ödeyemiyor biz İHA yaptık SİHA yaptık diyoruz. Evet ihalar, sihalar yaptık, duble yollar yaptık, hızlı trenler, köprüler yaptık ama; Türkiye’de bugün her 4 kişiden biri icralık .
2008 yılında 8 milyon olan icra iflas dosyalarının sayısı 2018 yılında 20 milyona dayandı .
Efendim biz dünyanın en büyük havaalanını yaptık, İstanbul boğazının altına tünel yaptık, maşallah  Allah nazardan saklasın ,
Havaalanının en büyüğü bizde,
Adliyenin en büyüğü bizde,
Hastanelerin en büyüğü bizde,
Başkanlık Saray’ının en büyüğü bizde,
Başkanlık uçağının en büyüğü bizde,
AMA;
Ekonominin en küçüğü bizde, 
Asgari ücretin en küçüğü bizde,
Para birimin en küçüğü bizde,
Emekli maaşının en küçüğü bizde,
İstihdamın en küçüğü bizde, 
Paramız pul olmuş , dolar Euro almış başını yürümüş ...

Ülkenin ve milletin içinde bulunduğu durum ve çıkış yollarını sıralayan Genel Başkanımız “Biz hazırlığımızı yaptık. Biz Yeniden Refahız, Biz Milli Görüşüz, Biz Adil Düzenin temsilcileriyiz. Yeniden geleceğiz. Yeniden yapacağız. İşçiye, memura, emekliye, tarımcıya, sanayiciye milletimizin bütün kesimlerine nefes aldıracağız, refaha kavuşturacağız. Biz iki şey yapacağız insan yetiştireceğiz, ürün üreteceğiz. Ahlaki manevi ve bilimsel kalitesi yüksek insan, katma değerli ürün, yüksek teknoloji ürünü üreteceğiz. Bu seferberlik için gereken kaynağıda borçlanarak, zamla ve vergiyle değil ; Milli kaynak paketleri ile sağlayacağız...

Her yıl bir kuruş borç almadan 100 milyar dolar kaynak bulacağız. 50 milyar dolar kısmınıda araştırmalar ve çalışmalarımızın sonucunda bulduk.
Bu kaynağı yandaşa, akrabaya , hemşeriye değil ,betona çimentoya , avm rezidans inşaatına değil , eğitim ve üretim seferberliğine aktaracağız . 82 milyon vatandaşımıza adil bir şekilde paylaştıracağız."

 

Yozgat’ta Milli Görüş Buluşması

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan’ın katılımıyla gerçekleşen Yozgat 1. Olağan İl Kongresine ilgi ve katılım yoğun oldu.

Mehter takımıyla Lise Caddesi’nden yürüyerek Büyük Sinema Kültür ve Sanat Merkezi’ne gelen Genel Başkanımız yol boyunca Yozgatlı vatandaşları selamlayarak sohbet etti. Büyük bir coşku ve şölen havasında gerçekleşen kongreye Milli Görüş mensubu çok sayıda eski milletvekili, belediye başkanları ve siyasiler de katıldı.

Kongrenin açılış konuşmasını yapan Yeniden Refah Partisi Yozgat Kurucu İl Başkanı Nihat Kayhan, Yozgat’ın birçok ilçesinde teşkilatlanmayı gerçekleştirdiklerini belirtti. İl Başkanı Kayhan, “İki ilçemizde henüz teşkilatlanmayı resmileştiremedik lakin oralarda da kısa sürede resmi işlemleri tamamlayarak tüm ilçelerimizde teşkilatlanmış olacağız” dedi. Nihat Kayhan, Yozgat’ın Milli Görüş iktidarları döneminde üç ağır sanayi temeli atılan bir il olduğunu hatırlatarak, “Lakin bizden sonrakiler bu ağır sanayi temellerini yükseltemedi. Hocamızın Sorgun’a temelini attığı azot sanayini şeker fabrikası yaptılar. Azot sanayi olsaydı Yozgat şaha kalkacaktı” diye konuştu. Kayhan, Yozgat’ta yeniden fabrikalar, üretim alanları, tarım, hayvancılık ve büyük istihdam sahaları oluşturmak maksadıyla yola çıktıklarını sözlerine ekledi.

Yozgat Yine Millî Görüş’ün Kalesi Olacak

Genel Başkan Yardımcımız Bahattin Sungur, Yozgat’ın yine Milli Görüş’ün kalesi olacağını söyledi.

Sungur, “Yozgatlı her zaman kadınıyla-erkeğiyle, genciyle-yaşlısıyla bu davanın yanında yer almıştır. Birinci 40 yılda olduğu gibi inşallah Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan ile de yine beraber olacaktır” dedi.

Yoğun bir heyecan dalgası ile kürsüye gelen Genel Başkanımız Yozgat’a ulaşmasının ardından yol boyunca gösterilen ilgi ve misafirperverlik için teşekkür ederek konuşmasında şu ifadelere yer verdi.

Yozgat ve Türkiye’de istihdam ve üretimi arttıracağız

Bütün Türkiye’de olduğu gibi Yozgat’ta da inşallah Milli Görüş geleneğine uygun şekilde Yeniden Refah İktidarında büyük bir istihdam ve üretim hamlesi başlatılacak. Yozgat’ta da  bütün Türkiye’de de bir tane diplomalı işsiz kalmayacak. Katma değeri yüksek ürün üretip, katma değerli ihracat yaparak zenginleşeceğiz. Refah seviyemizi arttıracağız. Bunu 82 milyon vatandaşımıza adil bir şekilde paylaştıracağız.  Tarım ve hayvancılığa her türlü destek ve teşvik sağlanacak. Bütün kotalar ortadan kaldırılacak. Üreticinin ürettiği ürünler devlet garantisi ile alınacak. Ülkemizi yılda 100 milyar dolar ihracat yapan duruma getireceğiz.

Cenab-ı Allah Milli Görüş’ü ikinci 40 yılında Yeniden Refah Partisi ile layık olduğu yere taşımayı nasip ve müyesser eylesin. Bu çalışmalarımızda Yozgatlıların da desteğini ve dualarını bekliyoruz.

• Borç • Faiz • Beton • Çimento

Genel Başkanımız 17 yıllık iktidar partisini dört kelime ile özetledi. Borç, faiz, beton, çimento.

Hükümetin her sene 30 milyar dolar borç faizi ödediğine dikkat çeken Genel Başkanımız, “Bu faize giden para sizlerin, Yozgatlıların, Anadolu insanının emeği, alın teri” dedi.

Türkiye’de mevcut hükümetin her saat başı 3 milyon dolar borç faizi ödemek zorunda olduğunu hatırlatan Genel Başkanımız;

Bu hükümet önümüzdeki üç senede faize 436 milyar dolar ayırıyor.

Aynı üç senede 82 milyon vatandaşa ayırdığı kaynak 350 milyar lira.

Bakınız bu iktidar döneminde 70 senede  elde ettiğimiz varlıklarımız özelleştirildi, satıldı. Bu iktidar döneminde yapılan özelleştirmelerden elde edilen toplam gelir 68 milyar dolar. Bu hükümetin sadece iki senede ödediği borç faizi. Her sene verilen borç faizi ile 20 tane Osmangazi Köprüsü yaparsınız. Düşünebiliyor musunuz felaketin boyutunu. İşte hesap ortada. Bu faize giden para sizlerin, Yozgatlıların, Anadolu insanının emeği alın teri. Ankara-Konya hızlı tren hattı yapıldı. Maliyeti 450 milyon dolar. Hükümetin bir haftada faize ödediği para demek bu. Ödenen faiz ile her sene 60 tane Ankara-Konya yüksek hızlı tren hattı yapılırdı” dedi.

Betona ve Çimentoya Gömdünüz

Devlet eli ile beton ve çimentoya 600 milyar dolar para aktırıldığını kaydeden Genel Başkanımız, “Bu paranın sadece yarısını fabrikaya, sanayiye, istihdama, alt yapı ve teknolojiye yatırsaydınız Türkiye bugün neredeyse Kore ve Japonya’nın seviyesine gelirdi.  Bütün bu beton ve çimento furyasının sonunda elimizde kalan, satılamayan 200 bin tane konut  var. Bir tanesini 100 bin dolardan hesap etseniz, 200 milyar dolar yapar. Bu ülkenin, bu milletin 200 milyar dolarını gereksiz yere  betona, çimentoya gömdünüz. Şimdide bunları satamıyorsunuz, bu parayı alamıyorsunuz” diye konuştu.

Muhammed Mursi Şehit Oldu

İnna Lillâhi Ve İnnâ İleyhi Raciûn 
Mısır’da yedi yıl önce yapılan seçimde oyların yüzde 51.73'ünü alarak seçilmiş Cumhurbaşkanı olan ve darbe ile görevden uzaklaştırılan Dr. Muhammed Mursi, darbecilere ve dış güçlere değil, hak davasına olan teslimiyet anlayışını her vesileyle ortaya koyan, dik duruşundan ve davasına olan inancından hiçbir şekilde taviz vermeden, hayatı boyunca inandığı gibi yaşayarak bugün mahkeme salonunda son nefesini verip şehadete yürümüştür. 

 

Muhammed Mursi’nin iktidara gelmesinden sonra, Mısır’ı yeniden dizayn etmek, kendileri için tehlikesiz, yönlendirilebilir ve yönetilebilir bir ülke konumuna getirebilmek amacıyla Abdülfettah es-Sisi vasıtasıyla Mursi’ye darbe yaptıran Siyonist mihraklar öncülüğündeki küresel güçler ne yazık ki Mısır halkının çıkarları yerine dış güçlerin çıkarlarını önceleyen ve Siyonist politikalara angaje olmayı yeğleyen koltuk sevdalısı darbeci Abdulfettah es-Sisi vasıtasıyla amacına ulaşmış oldu. 

 

Oded Yinon’un “İsrail İçin Strateji”planında görüleceği üzere, Mısır’ı farklı coğrafi bölgelere ayırmak, Müslüman-Hristiyan Kıpti ayrışmasını tetiklemek, Sina üzerinde yeniden denetim kurmak ve Mısır’ı Nil Nehri’ne yani 1967’deki altı gün savaşı öncesi sınırlara itmek amacını güden Siyonist güçler bu amaçları için bir engel olarak gördükleri Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’yi iktidardan uzaklaştırmayı bir zaruret olarak görmüşler ve hali hazırda Abdulfettah es Sisi vasıtasıyla Mısır üzerindeki kontrollerini tahkim etmeye devam etmektedirler. Mısır’da dış mihrakların etkisi altındaki Sisi yönetimi de yıllardan beri pervasız bir şekilde insan hakları ihlallerine, haksız ve hukuksuz idamlara imza atmaktadır. 

 

Sömürüye, zulme ve işbirlikçilere karşı dik durma şuuruna sahip Mısır halkının onurlu mücadelesinin bütün bu zulme ve zorluklara rağmen, Muhammed Mursi’nin şehadetinden sonra da en güçlü şekilde devam edeceğine ve er ya da geç zafere ulaşacağına olan inancımız tamdır. 
Bu vesileyle, şehadet şerbetini içme şerefine nail olan Muhammed Mursi’ye yüce Allah’tan rahmet, kederli ailesine ve tüm Müslümanlara sabrı cemil diliyorum. 
Mekanı cennet, makamı âlî olsun. 

 

Tüm İslam Alemi’nin başı sağ olsun.

Dr.Fatih Erbakan

Genel Başkan

Çorum Kongresi muhteşem oldu

Yeniden Refah heyecanı ülkemizin dört bir yanına dağılıyor. Genel Başkanımızın İl Kongrelerimiz sebebiyle ziyaret ettiği her şehirde kendisine gösterilen ilgi, samimi ve heyecanlı karşılamalar milletimizin ibadet aşkıyla, samimiyetle kendisine hizmet etmek için gayret edenleri nasıl bağrına bastığının bir yeni göstergesi de Çorum 1.Olağan İl Kongremiz oldu.

Genel Başkanımıza Çorum ziyaretinde Kurucular Kurulu üyemiz Şehzade Abdülhamid Kayıhan Osmanoğlu ve Genel Başkan Yardımcımız Bahattin Sungur Bey eşlik etti. Kalabalık bir grupla birlikte Genel Başkanımızın yaptığı konuşmanın ardından Çorum İl Başkanlığımız dualarla hizmete açıldı.

Açılışın ardından coşkulu bir kalabalığın muazzam heyecanlı sloganları eşliğinde kongrenin yapılacağı salona hareket edildi.

Kongrenin açılış konuşmasını kurucu İl Başkanı Yakup Taş gerçekleştirdi.

Çorumlular Giremez Tabelasını Kaldırıyoruz

İl Başkanı Yakup Taş konuşmasında şu ifadelere yer verdi.

‘Bizler Yeniden Refah Partisi Çorum İl Teşkilatı olarak çok kısa bir zamanda teşkilatımızı hazır bir hale getirdik. Bugünde kongremizi gerçekleştiriyoruz. Bundan sonra çalışmalarımıza daha çok hız verip tamamıyla hazır hale getireceğiz. Yaşanabilir Bir Türkiye ve Yeni Bir Dünya’yı kurmak için canla-başla çalışacağız. Bugün itibariyle “ÇORUMLULAR GİREMEZ” tabelasını kaldırıyoruz. 82 milyon vatan evladımıza gönlümüzü açıyoruz ve diyoruz ki; Gelin, muhterem Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan beyin liderliğinde bu güzel ülke için hep beraber çalışalım, hep beraber yönetelim.’

Ülkemizin her karış toprağına…

İl Başkanımızın ardından kürsüye gelen Teşkilatlanmadan Sorumlu Genel Başkan Yardımcımız Bahattin Sungur’un mesajı ise kısa, net ve kesindi.

‘Genel Başkanımızın liderliğinde, onunla birlikte bu güzel ülkenin her karış toprağında izimiz var. Karış-karış tüm yurdumuzu geziyoruz. Teşkilatlarımızla buluştuğumuz her yerde aynı coşku ve inanca şahit oluyoruz. Katıldığımız her çalışmada yaklaşan adalet ve hizmet iktidarının ayak seslerini duyuyoruz. Anadolu’muzun bu güzide şehri de yaklaşan refah iktidarının ayak seslerini en açık biçimde duyduğumuz illerimizden birisi oldu. Başta İl Başkanımız olmak üzere emeği geçen tüm teşkilatımıza teşekkür ediyorum. Bugün bize şunu gösterdi; Bundan böyle daha çok çalışmanın vaktidir. Durmadan, yorulmadan, yılmadan mücadele etmenin vaktidir.’

Osmanlı Sözü Veriyorum

Daha sonra Çorumlulara hitabeden Kurucular Kurulu üyemiz Şehzade Abdülhamid Kayıhan Osmanoğlu Çorumluların yoğun sevgi gösterileri karşısında şöyle konuştu.

‘Size söz veriyorum. Size Osmanlı sözü veriyorum. Dr. Fatih Erbakan liderliğinde Yeniden Refah Partisi olarak iktidara geldiğimizde; yapılan haksızlıklara, çifte standart uygulamalarına, yoksulluğa son vereceğiz. Hak ve adaleti hâkim kılıp tesis ederek, herkesin refahını temin edecek adımları atarken diğer yandan da, ceddimiz Osmanlı’nın, dedem Fatih Sultan Mehmet Han’ın vakfiyesi Ayasofya’yı aslî hüviyetine tebdil ederek biletle değil abdestle gireceğiz ve şükür namazları kılıp, İslam Birliği’ni ilan edeceğiz.’

İstanbul'u bu kez CHP'den Yeniden Refah olarak alacağız

"Biz nasıl ki 1994'te Refah Partisi olarak SHP'den İstanbul'u aldıysak, tarih tekerrür edecek, 30 yıl sonra 2024 yerel seçiminde İstanbul'u bu kez CHP'den Yeniden Refah olarak alacağız inşallah"

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan geçtiğimiz günlerde 23 Haziran’da yapılan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerine ilişkin basın açıklamasında ifadesini bulan değerlendirmeler üzerinden müjdeler verdi.

Erbakan Hocamızın geniş ufkuyla bizlere gösterdiği hedefleri bir-bir gerçekleştirerek milletimizin ve insanlığın dertlerine derman olmak üzere çalışırken elbette hedeflerimizden biride 2024’te yapılması planlanan yerel seçimlerde SHP’den aldığımız İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni CHP’den nasıl alacağımızı şu cümlelerle ifade etti.

Vatandaş Yağmurdan Kaçarken…

İstanbul'un da hedefler arasında yer aldığını belirten Genel Başkanımız, ‘Ben muhalefeti tasvip ettiğim için ya da seçimi kazandığı için bunu anlatmıyorum. Vatandaş alternatifsizlikten ve çaresizlikten dolayı yağmurdan kaçarken doluya tutuldu. Seçimin özeti bu. Ancak biz nasıl ki 1994'te Refah Partisi olarak SHP'den İstanbul'u aldıysak, tarih tekerrür edecek, 30 yıl sonra 2024 yerel seçiminde İstanbul'u bu kez CHP'den Yeniden Refah olarak alacağız inşallah" diye konuştu.

Genel Başkanımız, Anadolu'nun her yerinde aynı coşku ile karşılaştığımızı kaydederek, "İnsan seliyle dolan bu salon, bizlere bir gerçeği müjdeliyor. Geç de olsa, ikinci 40 yılda da olsa, Erbakan hocamızın gösterdiği hedeflere muhakkak ulaşacağız, Dünya Siyonizm’ini ve zalimleri, bu salonları dolduran hasbi dava erleriyle mağlup edeceğiz inşallah" ifadesini kullandı.

Yeniden Refah Partisi iktidarında sadece inanç ve ibadet özgürlüğü değil, aynı zamanda paylaşımda ve yönetimde adaletin tesis edileceğini dile getiren Genel Başkanımız, Yeniden Refah iktidarında milletin, mutluluğun ve huzurun temel şartlarına kavuşacağını söyledi.

Yoksulluğu Ortadan Kaldırmak İçin Yola Çıktık

Genel Başkanımız, Yeniden Refah olarak Türkiye'de yoksullara yardım etmek için değil, yoksulluğu ortadan kaldırmak için yola çıktığımızı ifade ederek, şunları kaydetti:

Biz iktidarı hangi açılardan eleştiriyoruz ona da değinmemiz lazım. Bu iktidar evet inan özgürlüğü alanında ki engelleri kaldırdı. Başörtüsü zulmü ortadan kalktı. Artık başörtülü kızlarımız üniversitelerde okuyabiliyor ama aynı başörtülü kardeşimiz ramazan ayında kafede çay kahve içiyor. Yani manevi değerler ölçüdsünde bir nesil yetiştirilemedi. Diğer taraftan hayat pahalılaştı. Dolar arttı, altın arttı, konkordatolar arttı. Asgari ücret açlık sınırının altında. Bir emeklimiz, asgari ücretle çalışan bir işçimiz 2 akşam eşileriyle beraber dışarıda iftar yapsa ay sonunu getiremez çünkü bugün bir iftar yemeği İstanbul’da 100 liradan başlıyor. Asgari ücretimiz açlık sınırının altında. Evet, çocuğumuzu üniversitelere gönderebiliyoruz, imam hatiplerimiz açıldı ama kredi ve mevduat faizlerimiz de arttı. Böyle bir ülke de hiçbir sanayici yatırım yapar mı? Türkiye’nin yüzde 80’i yoksulluk seviyesinin altında. Vatandaşın bankalara borcu 6 milyar iken şimdi bu sayı 80 misli arttı. Bu halkın hali ne olacak?

Bizim tek işimiz başörtüsüne özgürlük getirmek değil, bunlarla birlikte paylaşımda adaleti sağlamak. Yoksulların oranı yüzde 8’den 24’e çıktı. Bugün dünyanın en zengin 26 tane adamının parası tüm insanlığı doyurabilir. Böyle paylaşımda adalet mi olur? Biz hastane kuyruklarını tarih yaptık diyorlar ama sosyal yardım kurumlarının önündeki kuyruklar uzadı. Tanzim satış yerlerinde kuyruklar kilometrelerce uzadı. Bir kuyruğu kaldırdınız 5 kuyruk eklediniz. Ülkemiz de dört kişiden biri icralık. Sen halen bir Türk dünyalara bedel diyorsun ama bir Dolar yedi Türk Lirasına bedel oldu haberin yok.

Kurtuluş için çok şey yapılacak. Eğitim ve üretim seferberliği. Biz iktidara geldiğimizde insan yetiştirip, ürün üreteceğiz. Ahlâk ve maneviyatı yüksek, vasıflı ve donanımlı insan yetiştireceğiz. Yüksek teknolojilerle ürün üreteceğiz. Böylece Türkiye zenginleşecek. Bir kuruş borç almadan, zam yapmadan millî kaynaklarımız ile yapacağız. İktidarımızda her yıl yüz milyar dolarlık kaynak paketi açıklayacağız inşallah. Biz 50 milyar dolarlık kısmını bulduk. İnşallah bunu en kısa zamanda iktidar olmadan önce 100 milyar dolara tamamlayacağız.

Yeniden Refah iktidarında tek bir sorunumuz olacak, o da zekâtlarımızı, sadakalarımızı, fitrelerimizi yurt dışına göndermek zorunda kalacağız. Çünkü Türkiye'de zekât verecek, sadaka verecek, fitre verecek memleket evladı kalmayacak Allah'ın izniyle. Herkesin refahı temin edilecek, 82 milyon memleket evladı birbirini sevecek, kardeş olacak. Birbirine vatan haini gözüyle, düşman gözüyle, terörist gözüyle bakmayacak. Kutuplaştırma, ayrıştırma, fişleme olmayacak. Hangi partiden olursa olsun, Türk olsun, Kürt olsun, Alevi olsun, Sünni olsun, 82 milyon ayrım gözetmeksizin kardeş olacak. Herkes kendini ifade etmekte, inancını yaşamakta, siyasî görüşünü ifade etmekte yüzde 100 özgür olacak. Hürriyet ve insan hakları sağlanacak. Allah'ın insana verdiği kul hakları teminat altına alınacak. Huzur ve barış iklimi hakim kılınacak.’

Genel Başkanımız Bitlislilerle buluştu.

Bitlis Belediyesi Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen Bitlis 1. Olağan Genel Kurul Toplantısı’na katılan Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan teşkilatımızca coşkuyla karşılandı.

İl Başkanı Ayhan Uslu ve Genel Başkan Yardımcımız Avukat Mehmet Ener’in selamlama konuşmalarının ardından tezahüratlar eşliğinde kürsüye gelen Genel Başkanımız konuşmasında şu ifadelere yer verdi.

Milletimizin, ümmetin ve tüm insanlığın Yeni ve Adil Bir Dünya’da yaşamasını sağlamak için

"Hepinizin çok iyi bildiği gibi 17 senede Türkiye’de olan bir kadro var. 17 yıldan beridir milletimize diyorlar ki, biz sizin içinizden çıkan insanlarız. Bizde sizler gibiyiz. Sizler gibi Kuran Kursu tedrisatından geçtik. Sizler gibi İmam hatip okullarında okuduk. Biz de sizler gibi 5 vakit namaz kılan insanlarız. Bizler eski milli görüşçüleriz. Biz de Necmettin Erbakan hocamız gibi Refah Partisi çatısı altında mücadele ettik. Bizim de eşlerimizin kızlarımızın başı örtülü, tesettürlü. Bunları anlatıyorlar ve diyorlar ki biz de sizler gibi tecvitle kıratlı Kur’an okuyoruz. Biz de sizle gribi hacca umreye giderek ihramlı pozlar veriyoruz. Üstüne üstlük imam hatipliyiz. Dindar insanlarız. Mütedeyyin inançlı insanlarız. Bütün bunları 17 seneden beridir anlatıyorlar. Ve milletimizden çok yüklü miktarda oylar alıyorlar. Bu noktada biz kendilerine diyoruz ki, bu saydığınız özelliklerinin hepsi birbirinden kıymetlidir. Bundan dolayı bizler de çok memnun oluyoruz. Bin sene İslam’a bayraktarlık yapmış olan bu aziz milletin yaşadığı ülkede elbette ki tecvitle kıratla Kur'an okuyan devlet yöneticilerinin olmasını isteriz. Elbette ki namazında dindar olan devlet yöneticilerinin olmasını isteriz. Bunların hepsi bir birinden güzel ibadetler. Bütün bu ibadetlerinizi cenabı Allah kabul buyursun. Ancak bütün bu saydığınız özellikler bizim için yeterli değil. Neden yeterli değil? Çünkü Cenabı Allah bizlere sadece kendimizi kurtarmayı emretmiyor. Yaşadığımız ülkeyi, milleti, toplumu, bu da yetmez bütün İslam âlemini bu da yetmez Müslüman olsun ya da olmasın 7 milyar insanı kurtarmayı emrediyor. Bu deminden beri iktidarda bulunan kadroların özellikleri nedir? Bu özellikler kendilerini kurtarmaya yönelik özelliklerdir. İbadetlerinizi, haccınızı, dualarını Allah kabul etsin. Bize bunlar değil, bize milleti kurtaracak adımları atacak, yönetimde ve paylaşımda adaleti sağlayacak hamleleri yapacak, millet olarak daha fazla üreterek, bu ürettiklerimizi adaletle paylaşmamızı sağlayacak idareciler lazım. İşte Yeniden Refah Partimiz bunun için kuruldu. Milletimizin, ümmetin ve tüm insanlığın Yeni ve Adil Bir Dünya’da yaşamasını sağlamak için” dedi.

 

Genel Merkez Binamızda İlk Toplantılar

Evimizde “İLK” İl Başkanları Toplantısı

Manevî önemi yüksek, geçmişinde birçok yaşanmışlıkla milletimize yapılan birçok hizmetin çalışma mekânı olan Millî Görüş’ün Genel Merkezi, artık Yeniden Refah Partimizin Genel Merkezi olarak yine milletimize en büyük hizmetlerin üretilme mekânı olacak. Erbakan Hocamızın Ankara’da 3 özel alan içerisinden özellikle şu an Genel Merkezimizin bulunduğu alanı seçmesinin elbette önemli bir sebebi var. Bu alan, Ankara’nın manevî kalkanlarından Hacı Bayrâm-ı Velî Hazretlerinin manevi hizmetlerinin merkezi olarak kullandığı bir alan. Bu nedenle bu manevî miras ile en hayırlı hizmetler için YENİDEN BAŞLIYORUZ.

Genel Merkez binamızda ilk toplantılar yapıldı. 26 Temmuz Cuma günü Cuma namazı sonrası Kurucular Kurulu toplantısı ile çalışmaların başladığı Genel Merkez binasında, 27 Temmuz Cumartesi günü ise İl Başkanları ve Bölge Koordinatörleri toplantısı icra edildi.

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan'ın başkanlığında yapılan toplantılada, başta teşkilatlanma çalışmaları olmak üzere, kuruluştan bugüne kadar yapılan çalışmalar ve gerçekleştirilen faaliyetler değerlendirildi. 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan toplantılarda yaptığı konuşmalarda Ekim ayında yapılacak Büyük Kongreyle birlikte Yeniden Refah Partimiizin gireceği ilk seçimde milletimizin umudu olacağını söyledi.

Türkiye ve dünyada yaşanan gelişmeler yönelik değerlendirmelerde bulunan Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, başta Doğu Akdeniz'de doğalgaz ve petrol arama faaliyetleri ile ortaya çıkan ve başta A.B. üyesi ülkeler ve ABD olmak üzere ülkemize yönelik yaptırım tehditlerine karşı hükümetin attığı adımların desteklenmesi gerektiğini ifade ederek, bununla birlikte hükümetin ortaya çıkan bu son durum karşısında uluslararası ilişkilerde dost ve stratejik ortak tanımını tekrar gözden geçirmelidir dedi.

Türkiye'de Yerel Seçimler sonrası siyasetin yeniden dizayn edilmeye çalışıldığını, 17 yıllık Ak Parti iktidarının yönetimi sonucu ortaya çıkan olumsuz tabloda pay sahibi olan bazı isimlerin, milletimizin karşısına yeni bir umut olarak çıkarılmaya çalışıldığını, ancak milletimizin tüm bu yaşananların farkında olduğunu ve feraseti ile gerçek umudun Yeniden Refah Partisi'nde olduğunu gördüğünü söyleyen Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, milletimizle buluştuğumuzda, görüştüğümüzde bizzat bunu kendilerinin anlattığını dile getirdi.

İl Başkanları toplantısında, Genel Başkan Yardımcıları birim faaliyetleri ile ilgili bilgi verirken İl Başkanları illerinde yapılan çalışmalarla ilgili bilgiler raporları sundular ve sunulan bu çalışma raporları değerlendirildi.

İl Başkanları toplantısının sonunda Saadet Partisi GİK Üyesi Avukat Bayram Sakartepe'nin Yeniden Refah Partisi'ne katılması dolayısıyla rozet töreni yapıldı. Bayram Sakartepe'ye rozetini Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan taktı.

 

 

GENEL BAŞKANIMIZ DR. FATİH ERBAKAN'IN KONUŞMASININ TAM METNİ

 

Es selâmu aleyküm

Hepinizi hürmet ve muhabbetle selamlıyorum. Hoş geldiniz sefalar getirdiniz. Toplantımız hayırlara vesile olsun, gazamız mübarek olsun, Cenâb-ı Allah, Genel Merkezimizdeki bu ilk toplantıyı en hayırlı sonuçlara, Millî Görüş hareketinin, Yeniden Refah Partimiz ’in en büyük zaferlerine vesile kılsın inşallah. Allah hepimizden, hepinizden razı olsun.

Elbette ki her şeyden önce Cenâb-ı Allah’a sonsuz şükürlere ederek sözlerimize başlamamız gerekir. Çünkü bundan 9 ay kadar önce 23 Kasım’da partimize kavuştuk ve bugün de fiilen binamıza kavuştuk. Millî Görüş’ün karargâhı, merhum liderimiz Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocamızın karargâhı, Millî Görüş davasının merkezi; son derece büyük, tarihi ve manevi bir öneme sahip olan bu binanın çatısı altında Millî Görüş’ün ikinci kırk yılı için, Yeniden Refah Partimiz ‘in iktidarı için bu toplantıyı gerçekleştirmemizi Cenâb-ı Allah bizlere nasip etti. Bütün bu sebeplerden dolayı Allah’a sonsuz şükürler ederek sözlerimize başlıyoruz.

Her zaman ifade ettiğimiz gibi, içinde bulunduğumuz bina herhangi bir bina değildir. Evet Ankara’da yüzlerce binlerce bina var, çok daha büyük, çok daha yeni yapılmış binalar var. Ancak hiçbirinin bu binanın yerini tutabilmesi mümkün değildir. Niçin, çünkü öncelikle biraz evvel ifade ettiğimiz gibi bu binanın manevi ve tarihi önemi vardır. Bu binanın Millî Görüş hareketinin merkezi olması, Erbakan Hocamızın ve Millî Görüş’ün karargâhı olması ve tabi ki bunlarla birlikte Merhum Liderimiz Erbakan Hocamızın vurguladığı gibi bu bina, İkinci Viyana Kuşatması’ndan itibaren üç asır boyunca toprak kazanamayan bir milletin, yeniden 1974 Kıbrıs Harekâtı’yla yeniden toprak kazanmasını sağlayan zihniyetin sembolü olan bir binadır. Bu nedenle bu binamızın şerefi çok büyüktür. Yine bununla birlikte, bu bina tam 100 sene boyunca başsız ve paramparça kalmış olan İslam alemini yeniden Türkiye öncülüğünde bir araya toplamak ve İslam Birliği’ni kurmak olan D-8 organizasyonunu gerçekleştiren iradenin, zihniyetin sembolüdür ve yine içinde bulunduğumuz bu bina, hepinizin de çok iyi bildiği gibi çekiç gücü kovan, İncirlik Üssü’nü kapatan iradenin cesaretin şuurun sembolü olan bir binadır.

Ve dünkü toplantımızda da yine özellikle ifade ettiğim gibi Cumhuriyet tarihinde ilk defa Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünde “Bana ne Amerika’dan!” diye haykıran iradenin sembolüdür. Bu saydığım hususların bir tanesi bile bir hareket için, bir parti için, bir bina için şeref olarak yeter de atar bile. Cenâb-ı Allah, bizleri davamıza, bu binamızın taşıdığı manaya layık dava erleri eylesin. İkinci kırk yılda da inşallah bu binanın çatısı altında; birinci kırk yılda yine bu binada yapılan adımların çok fevkinde atılımları gerçekleştirmeyi nasip ve müyesser eylesin. İnşallah bizler de Yeniden Refah Partisi olarak ikinci kırk yılda bu binanın taşıdığı manaya yaraşır adımları hep birlikte bu çatı altında atacağız. Bu bina yıllar boyunca Millî Görüş hareketi tarafından, Merhum Erbakan Hocamız tarafından hangi amaçla kullanıldıysa, ikinci kırk yılda da bizler yine bu binayı aynı amaç için kullanacağız ve gayret göstereceğiz. Tabi ki Cenâb-ı Allah’ın bütün bu nimetlerinden bütün bu sebeplerden dolayı sonsuz şükürler edip “Elhamdulillah” deyip sözlerimize başladıktan sonra, bugün burada bizlerle beraber bulunan değerli İl Başkanlarımıza, değerli Hanım Kolları Başkanlarımıza, Bölge Koordinatörlerimize; bizleri yalnız bırakmayan kıymetli basın mensuplarına en içten teşekkürlerimi arz etmek istiyorum ve tabi ki hepsiyle birlikte, değerli Genel Başkan Yardımcılarımıza, Başkanlık Divanımızın kıymetli üyelerine en içten teşekkürlerimi arz ediyorum. Yine çok önemli bir diğer husus, bu binamızın tadilatında, hazırlanmasında çok büyük emek gösteren, terleyen isimsiz kahramanlara, emeği geçen bütün arkadaşlarımıza en içten teşekkürlerimi arz ediyorum, Cenâb-ı Allah kendilerinden razı olsun.

Yeniden Refah Partimiz, biraz evvel ifade ettiğimiz gibi resmî olarak 23 Kasım 2018 yılında kuruldu. 16 Aralık’ta Ankara’da lansman toplantısını gerçekleştirdi. Türkiye genelinde çalışmalarına start verdi ve bu tarihten itibaren günümüze kadar geçen 9 ay gibi son derece kısa bir sürede; çok ağır medya ambargosuna rağmen, dış destekler olmamasına rağmen, iktidar desteği olmamasına rağmen, sermaye sahiplerinin, holding desteğinin olmamasına rağmen, tamamen büyük bir inançla, büyük bir azimle şuurlu gayretli dava erlerinin gayretleri ile ve elbette ki Cenâb-ı Allah’ın yardımıyla izniyle 9 ay gibi kısa bir sürede; 74 ilimizde ve 600’den fazla ilçesinde çalışmalarını tamamladı. Bugüne kadar 20 ilde kongresini, 350’den fazla ilçede de kongresini tamamladı. Ve inşallah 15 Eylül’e kadar bütün il ve ilçe kongrelerimizi tamamlayıp, Ekim ayının ikinci haftasında Ankara’da Ankara’nın en büyük salonunda büyük kongremizi yapmayı planlıyoruz ve inşallah bu büyük kongremizden sonra yapılacak ilk genel seçimlere de girme hakkını kazanmayı elde ediyoruz. İnşallah bundan sonra yapılacak ilk seçimde milletimize umut olacağız, milletimizin yıllardan beri çektiği sıkıntıların çözümünün adresi olarak göreceği, gerçekten seve seve gönülden sandık başına gidip oy vereceği bir parti olarak inşallah bir sonraki ilk seçimde milletimizin önüne çıkacağız.

İllerin pek çoğunda mahalle ve köy temsilcilerimiz belirlendi. Mahallemizde ve köyümüzde dahi Yeniden Refah Partisi tabelaları asıldı. Geçmişten gelen teşkilat modelimizde uygun bir şekilde teşkilatlanma ve var olma hamlemiz bütün hızıyla Türkiye genelinde devam ediyor.

Yurt genelinde düzenli olarak il divanlarımız ve ilçe divanlarımız gerçekleştiriliyor. Türkiye genelinde bu divan toplantılarına genel başkan yardımcılarımız bizzat katılarak çalışmaları yerinde takip ediyor.

Bu noktada çok önemli bir husus; teşkilatlarımız ve üyelerimiz içerisinde özellikle gençlerin çoğunlukla olmasıdır. Çünkü Türkiye, nüfusu son derece geniş olan bir ülke. Seçmenimizin çok önemli bir kısmı gençlerden oluşuyor. Bu nedenle Yeniden Refah Partimize gençlerin bu büyük ilgisi, partimizin gelecek vadeden ve gelecekte inşallah iktidar olacak bir parti olduğunun müjdesi olarak gözüküyor.

Kısaca ifade etmek gerekirse Yeniden Refah Partimiz medya rüzgârı olmadan, dış destekler olmadan, büyük maddi güçler, imkânlar, sermaye gücü, holding güçleri olmadan, tabandan tavana bir halk hareketi şeklinde çığ gibi büyüyor ve Türkiye'nin dört bir yanını sarıyor. Cenabı Allah'a sonsuz şükürler olsun. Aynen Erbakan hocamızın daha önce Millî Görüş davası içerisinde kurmuş olduğu partilerinde olduğu gibi.

 

Hocamız yıllarca hep dedi ki,

Biz tırnaklarımızla söküp bu oyları aldık, hiç kimse bize destek olmadı, hiç kimse bize rüzgâr estirmedi, biz terleyerek, koşarak, gayret göstererek tırnaklarımızla bu oyları aldık ve iktidara geldik.

Şimdi; Yeniden Refah Partimiz de Aynen Erbakan hocamızın bu ifadesinde olduğu gibi tırnaklarıyla sökerek ilerlemeye devam ediyor ve inşallah Millî Görüş’ün birinci 40 yılında olduğu gibi, ikinci 40 yılında da iktidara gelecek. Yaşanabilir Bir Türkiye'yi, Yeniden Büyük Türkiye'yi kuracak, Yeni ve Âdil Bir Dünya yolunda en güçlü adımları atacaktır. Teşkilatlanma çalışmaları ile ilgili detaylı bilgileri teşkilatlanma başkanımız birazdan detaylı olarak verecekler.

Birlikte var olma ve teşkilatlanma hamlesinin yanında Millî Görüş’ün olmazsa olmazı diğer unsuru eğitimli olma hamlemiz de Türkiye genelinde bütün hızı ile devam ediyor. Bununla ilgili gerekli bilgileri eğitim başkanımız sizlere verecekler.

Ülkemizin dört bir yanında halkla kucaklaşma, halkla ilişkiler faaliyetleri kapsamında da STK ziyaretleri, esnaf ziyaretleri, köy ziyaretleri bütün hızıyla devam ediyor. Buralardan da çok olumlu dönüşler alınıyor, çok olumlu sonuçlar elde ediliyor. Bu çalışmalarımızda halkımızın büyük beklentisi, Yeniden Refah Partimize büyük teveccühü, ilgisi apaçık bir şekilde görülüyor. Cenabı Allah'a şükürler olsun. Bununla ilgili bilgileri de halkla ilişkiler başkanımız birazdan basına kapalı olan bölümde ayrıntılı olarak verecekler.

DOĞU AKDENİZDEKİ SONDAJ ÇALIŞMALARI

Bu ilk toplantımızda gündeme ilişkin bazı değerlendirmelerde bulunmak istiyoruz. Bunlardan birincisi Doğu Akdeniz'de, Kıbrıs Adası çevresindeki muazzam hidrokarbon yatakları, doğalgaz ve petrol rezervleridir. Bunlar ülkemiz ve milletimiz açısından hayati öneme sahip rezervlerdir. Çünkü Amerikan jeoloji merkezinin yaptığı araştırmalara göre, bu Doğu Akdeniz havzasında 3.5 milyar metreküp doğalgaz, 1.7 milyar varil petrol bulunmakta. Ve yine bilim adamlarının ifadesine göre bu doğalgaz rezervi bütün Avrupa'nın neredeyse 50 yıllık ihtiyacını karşılayacak düzeyde. Ve bu Doğu Akdeniz ve Kıbrıs çevresindeki doğalgaz ve Petrol rezervlerinin ekonomik değerinin 3 trilyon doların üzerinde olduğu ifade ediliyor.

Bu rakam ne demektir?

Bu rakam eğer doğalgaz ve petrolden Türkiye olarak hakkımız olanı alırsak, Türkiye'nin astronomik borçlarından kurtulması demektir. Türkiye'nin bütün ekonomik sıkıntılarından kurtulması demektir. Bu nedenle buradaki hakkımızı korumamız ve mutlaka almamız şarttır.

Burada hakkımız nereden doğuyor?

Kıta sahanlığı kavramından doğuyor. Kıtaların kıyısından başlamak üzere, denize doğru 200 millik alan “kıta sahanlığı” olarak ifade ediliyor. Hem uluslararası hukukta hem de jeoloji ilminde ve münhasır ekonomik bölge dediğimiz alanlarda, bu kıta sahanlığı dediğimiz alanlar oluşuyor. Türkiye'nin güney kıyılarından başlamak üzere Akdeniz'e kadar 200 mil çıktığınızda Türkiye'nin kıyıları ile bu 200 mil İlerideki nokta arasında kalan tüm alan Türkiye'nin Kıta sahanlığından doğan doğal hakkıdır. Ve buralarda Türkiye'nin münhasır ekonomik bölgeleri vardır.

Fakat bu noktada Güney Kıbrıs Rum yönetimi hukuksuz ve haksız bir şekilde Türkiye'nin münhasır ekonomik bölgesi olan alanlarda parselleme çalışmaları ve Avrupalı devletler ile anlaşmalar yaparak bizim hakkımız olan doğalgaz ve petrolü arayıp çıkartma ve kullanma çalışmalarına hız vermiş durumdadır. Adaların sahanlığı olmayacağından dolayı Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin kendisinin kıyısındaki dar bir şerit dışında, Doğu Akdeniz'deki petrol ve doğalgazdan herhangi bir hakkı bulunmamaktadır. Buradaki hak Türkiye'ye aittir.

Bu kapsamda Türkiye'nin uluslararası hukukun ve anlaşmaların kendisine sağladığı hakları ve yetkileri sonuna kadar kullanması hayati öneme sahiptir. Buradaki ekonomik kaynak, kullanılır ve doğru bir şekilde değerlendirilirse sadece bizi değil, bizden sonraki nesilleri bile son derece refah içerisinde yaşatacak kadar yüksek bir değerdir. Bu nedenle Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin Güney Kıbrıs Rum yönetiminin yaptığı hukuksuz girişimlere karşı en ciddi, en güçlü şekilde uluslararası alanda sesini duyurması şarttır.

Burada jeoloji ilmindeki kıta sahanlığı hususu bizi haklı çıkarmaktadır. Adaların sahanlığı yoktur. Adaların kıyılarında sadece dar bir alanları vardır. Kıta sahanlığı sadece kıtaların kenarlarından itibaren 200 millîk alan kadardır. Birleşmiş Milletler tarafından 1982'de kabul edilen ve 1994'te imzalanan Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi de baştan aşağıya Türkiye'nin lehinedir. Bizim biraz evvel söylediklerimizi doğrulamaktadır. 94'te imzalanan Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi; Güney Kıbrıs Rum yönetiminin Doğu Akdeniz'de yaptığı parselleme ve sondaj çalışmalarının uluslararası hukuka aykırı olduğunu ifade etmektir, buradaki hakkımızı korumaktadır.

 İsrail, Güney Kıbrıs Rum yönetimi ve Yunanistan tarafından planlanan ve Amerika ile Avrupa Birliği tarafından da en güçlü şekilde desteklenen Güney Kıbrıs Rum yönetiminin bu sondaj çalışmaları Türkiye'nin Kıta sahanlığını, münhasır ekonomik bölgesini ihlal etmektedir. Bu nedenle buradaki haklarımızın korunması hayati öneme sahiptir.

Bunun yanında bizler Yeniden Refah Partisi olarak Türkiye'nin hâlihazırdaki sınırının münhasır ekonomik bölgesinde yaptığı sondaj çalışmalarını destekliyoruz. Bunların en hızlı ve en geniş şekilde devam etmesi gereklidir. Partimizin Ar-ge Başkanlığı Doğu Akdeniz'de bu bölgelerde sondaj yapılmasının daha isabetli olacağını bilimsel olarak ortaya koyacaktır ve bu raporlarda kamuoyuyla, hükümetle paylaşılacaktır. Geniş bir deniz alanında doğru yerde sondaj yapılması, hem ekonomik olarak hem de zaman kazanılması bakımından son derece önemlidir. Bunun için Ar-ge Başkanlığımız çalışmalarını yapıyor, raporlarını bilimsel esaslara uygun şekilde hazırlayacak ve bu da inşallah hükümet yetkilileriyle devletle paylaşılacaktır. Çünkü buradaki hak bütün milletimizin hakkıdır, hepimizindir bir an evvel bundan istifade edilmesi şarttır.

 

S 400 SAVUNMA SİSTEMİ

Diğer önemli bir husus S400 Füze Savunma sistemi ile ilgili olan konudur. Burada Amerikan yönetimi her zaman olduğu gibi kendisine tam bağlı ve bağımlı bir Türkiye istediğinden dolayı Türkiye'nin kendisinin izni dışında kıpırdamasını istememektedir. Ancak burada Türkiye bağımsız bir ülke olarak Amerika'nın her isteğini yerine getirme mecburiyetinde değildir. Bağımsız bir ülke olarak kendi millî savunması için neyi uygun görüyorsa onu alma hakkına sahiptir. Bu noktada hükümetin S 400’lerin alınması ile ilgili kararlı tutumunu elbette ki destekliyoruz. Çünkü biraz evvel söylediğimiz gibi Türkiye bağımsız bir ülke olarak, Amerika ne diyorsa onu yerine getirmek ve Amerika'nın sözünden çıkmayan bir uslu çocuk olmak zorunda değildir. Türkiye kendi menfaatleri doğrultusunda kendisinin savunması için hangi ülkeden neyi uygun görüyorsa onu alma hakkına sahiptir.

Amerikan yönetimi Türkiye'nin bu tavrı karşısında kısa adı CAATSA olan “Amerika'nın Hasımları ile Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Yasası” ile, yani İran'a, Sudan'a uyguladıkları gibi, bir dönem Libya'ya uyguladıkları gibi bu yasa uyarınca Türkiye'ye de “S 400’leri aldınız bizim sözümüzü dinlemediniz” diye yaptırımlar uygulamaya kalkarsa da Türkiye'nin İncirlik Üssü kartını mutlaka uygulaması gerekir. Erbakan hocamızın Kıbrıs Barış Harekâtı sonrasında Türkiye'ye ambargo uygulayan Amerika'ya karşı İncirlik üssünü kapatıp, kapısına kilit vurması gibi, yaptırım yoluna gidilmesi halinde, bizim de İncirlik üstünü kapatacağımızı açık bir şekilde kararlılıkla ve cesaretle ifade etmemiz gerekir.

 Çünkü her zaman söylediğimiz gibi, Amerikan yönetimi laftan değil güçten anlar. Bu gerçeği de altını çizerek ifade etmemiz gerekir. Diğer taraftan evet S 400’leri alıyoruz, bağımsız bir ülkeyiz ve neyi uygun görüyorsak onu alabiliriz ancak, yarın bir gün Rusya ile bir sıkıntı yaşadığımızda bu ne olacak. Bakınız Amerika ile birçok sıkıntılar yaşandı. Hem 15 Temmuz hadisesinden, hem Fetö'nün iade edilmemesinden, hem Rahip Brunson krizinden birçok sıkıntılar yaşandı. Yarın bir gün Rusya ile sıkıntı yaşadığımızda ne olacak.

Bunu neden söylüyorum?

 Bizim Türkiye olarak mutlaka yerli ve Millî Savunma sistemimizi hayata geçirmek üzere en ciddi, en ileri adımları atmamız gerekir. Merhum Erbakan hocamızın 1970'lerde Aselsan’ı kurması bu konuda son derece önemli bir örnektir. Bundan 45 sene evvel Türkiye'nin yerli ve millî savunma sistemlerinin hayata geçirilebilmesi için 70'lerin Türkiye'sinin imkânlarına rağmen Aselsan’ı kurmuş, Aselsan kuruluşunun devamı olarak Roketsan, Havelsan gibi kuruluşlar bunu takip etmiştir. Bugün Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kullandığı mühimmatın, silah ve teçhizatının yarısını yerli ve millî olarak üretebiliyorsa bunda Erbakan hocamızın 70'li yıllarda temelini atmış olduğu ASELSAN'ın çok büyük bir payı vardır. Bizim ne yapıp edip zararın neresinden dönülürse kardır diyerek ne kadar geç kalınmış olsa da gerekli kaynağı bulup yetişmiş insan gücümüzü harekete geçirip, yerli ve millî savunma sistemimizi hayata geçirmemiz lazım. Bunu yapmadığımız zaman Almanya; leopar tanklarını sana veririm ama sınır ötesi operasyonlar da kullanamazsın deyip çıkar. Öbürü bir başka silah verip bunu PKK'ya karşı operasyonlarda kullanamazsın, Güneydoğu'da kullanamazsın der. İsrail çıkıp sana; insansız hava aracı veririm ama bunun yedek parçasını vermiyorum der. Amerika S 400’leri alırsan ben sana F-35’leri vermem der.

Dışa bağımlılık böyledir. Tabiri caizse kedinin fareyle oynadığı gibi, eğer bunların silahına teçhizatına muhtaç olursanız sizinle oynarlar. Dolayısıyla ASELSAN'ın 70'li yıllarda kurulmasının hayati önemini bir kez daha vurguluyoruz ve aynı zihniyet ile aynı şuurla benzer atılımın günümüzde de yapılması gerektiğini ifade ediyoruz.

Dışarıdan alınan silah ve teçhizat ile ilgili önemli bir nokta da Source Code dur. Bu kaynak kodlar bizim elimizde olmadığından, üretici ülkelerin elinde olduğundan dolayı en kritik bir anda, üretici ülke tarafından bunların kullanılamaz hale getirilebilir olmasıdır. Tanklarınız yürümüyor, uçağınız havalanmıyor, füzeniz ateşlemiyor, çalışmıyor. Çünkü kaynak kodları üretici ülkenin elinde. Yarın bir gün kritik bir anda o ülkenin istemediği bir şekilde bunları kullandığınız anda bunları kilitleyip kullanamaz hale getiriyor. Bu nedenle gerçek bağımsızlık için, gerçek egemenlik için ülkemizin bekası için %100 yerli ve millî savunma sanayi ve teknolojisi son derece önemlidir.

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ

Bir önemli husus da İstanbul Taksim'de gerçekleştirilen lgbt yürüyüşü girişimi konusudur. Bu olay bütün milletimizi ve bizleri elbette son derece rahatsız etmiştir. Geleceğimiz, nesillerimiz, evlatlarımız toplumumuz için en büyük bir tehdit ve tehlike olan bu sapkınlığın meşru bir hak gibi ortaya dökülmesi, bir özgürlük, hürriyet, insan hakkı kisvesi altında meydana çıkartılması bizleri son derece üzmüş ve rahatsız etmiştir. Bu milletin bütün temel değerlerine, ahlakî ve dînî kodlarına aykırı olan bu ahlak yoksunu gelişme tüm toplumumuzu ve bizleri derinden yaralamıştır. Anne babalar ilgili haberleri izlerken Taksim'de yürümeye çalışan bu insanların kim olduğunu ve neden yürüdüğünü evlatlarına çocuklarına açıklamakta zorlanmışlardır. Burada söylenmesi gereken husus tam bin sene İslam'a bayraktarlık yapan bu aziz milletin seçtiği siyasetçiler, milletvekilleri, devlet yetkilileri mecliste bir kanun çıkartırken, bir kanun altına imza atarken hiç mi bu milletin ahlaki değerlerine, dinine, inancına uygun mu değil mi diye bir muhasebe yapmadan bunu imzalıyorlar. Bu ülkenin ve milletin Temel değerlerine alenen savaş açan bu gibi yasaların düzenlemelerinin çıkartılmasını isteyen dış güçler ve başta dünya Siyonizmi, bunu neden istediğini, neden yaptığını çok iyi biliyor. Ama biz bunun bizden neden istendiğini, bunun bizi nereye götüreceğini ne zaman anlayacağız. Dünya siyonizminin en önemli planlarından bir tanesi kendi ırkı dışındaki ırkların çoğalmasının engellenmesidir. Bunun engellenebilmesinin en etkili yollarından bir tanesi de eşcinselliğin yaygınlaştırılmasıdır. Diğer milletlerin nüfusunun artmaması onların en önemli hedefi olduğu için, bu nüfusun artmasının engellenmesi için de Türkiye'de ve tüm dünyada özellikle Hollywood aracılığı ile bilimsel yayınlar ve makaleler aracılığı ile bu eşcinsellik sapkınlığını yaygınlaştırmaya çalışıyorlar.

Türkiye de en önemli hedef ülkelerden bir tanesidir ancak, bizim bu oyunlara alet olmamız asla kabul edilemez. Mevcut iktidar, İstanbul sözleşmesine taraf olarak üzülerek ifade ediyorum ki bilerek veya bilmeyerek Türk aile hayatının temellerini sarsıcı bir adım atmış oldu. Bu ahlaki erozyon bir anlamda yasal pozisyon almış oldu.

 Bu konuda 50 sene boyunca milletimizin inanç özgürlüğüne karşı yasaklayıcı tavır içerisinde olan Cumhuriyet Halk Partisi'nin Belediye Başkanları ve il başkanlarının kendi sosyal medya hesaplarında bu ahlaksızlığa insan hakları ve özgürlük bahanesiyle sahip çıkması son derece önemli ve ibret verici bir durumdur. Yıllarca inanç özgürlüğüne, ibadet özgürlüğüne karşı tavır alan, yasakçı tutum içerisinde bulunan Cumhuriyet Halk Partisi’ nin il başkanları, belediye başkanları Taksim'deki lgbt yürüyüşü girişiminde özgürlük, hürriyet, insan hakları savunucusu kesildiler ve sosyal medya hesaplarından buna destek oldular.

Bizler Yeniden Refah iktidarında bizi biz yapan, toplumumuzu ayakta tutan, bizi diğerlerinden farklı kılan, kültürel ve ahlaki değerlerimize aykırı olan bütün uluslararası anlaşmalardan çıkacağız. Bunu açıkça ifade ediyorum.

Bizim iktidarımızda medya aracılığıyla ve sosyal medya aracılığıyla benliğimize aykırı sapkınlıklara, ahlak bozucu bu gibi akımların özendirilmesine asla izin verilmeyecek, bu konuda en ciddi tedbirler alınacak ve en ciddi yaptırımlar gerekirse uygulanacak. Para kaybedebiliriz, Allah muhafaza toprak kaybedebiliriz. Bunların hepsi bir şekilde yeniden kazanılabilir ancak ahlaki erozyonla bir nesli kaybedersek bu milletin yok oluşuna hizmet etmiş oluruz. Allah muhafaza buyursun.

Yeni nesillerimizi korumamız, ahlak ve maneviyat bilinci paradan da, topraktan da, silahtan da, her türlü güçten daha önemli bir güçtür. Merhum Erbakan hocamızın ifade ettiği gibi “Bir milletin en önemli gücü; tankı, topu, tüfeği, parası değil, imanlı ve inançlı evlatlarıdır. Ahlak ve maneviyatı önceleyen nesilleridir.” Cenabı Allah nesillerimizi evlatlarımızı bu felaketlerden korusun. Bizler milletimizin, gelecek nesillerimizin selameti için insani değerleri ahlaki değerlere aykırı yasaları mutlaka iktidara gelir gelmez ortadan kaldıracağız. Ülkemizi kültürümüze, inancımıza, temel değerlerimize uygun yasalarla yöneteceğiz. Bizler Yeniden Refah Partisi olarak aile hayatı bitmiş, içi çürümüş, 18 yaşından büyük evladından ev kirası alan batılı ülkelerin bize kanun, yasa dayatmasına asla ve asla izin vermeyeceğiz inşallah.

SEÇİMLER

 Burada değinmek istediğimiz bir önemli husus seçimlerdir. Ülkemiz iki tane üst üste seçim dönemi geçirdi. Bunun ikincisi 23 Haziran seçimleridir. Bu seçimin önceki dönemden farkı, son derece yeni bir siyasi atmosferin oluştuğu gerçeğidir. Nereden bunu çıkartıyoruz? Bir defa iktidar partisi 23 Haziran seçiminde çok ciddi bir oy ve güven kaybı yaşamıştır. İstanbul'da sadece 11 ilçede birinci parti olma durumunu koruyabilmiştir. Güngören ve Kâğıthane gibi birçok ilçede de AK Parti ve CHP arasındaki fark yüzde 1'in altına inmiştir. Burada vurgulanması gereken husus; AK Parti adayı Sayın Binali Yıldırım'ın Sayın İmamoğlu ile arasında ortaya çıkan cüz’i farkın 23 Haziran'da 60 misli artarak 800 binin üzerine çıkması son derece önemli bir sonuçtur.

Bu seçimde Sayın Binali Yıldırım'ın oyları, 31 Marttaki oylarının çok daha gerisinde kalmıştır. Yani AK Parti 23 Haziran'da, 31 Mart'ta aldığı oyu da koruyamamış, hem Sayın İmamoğlu ile arasındaki fark açılmış, hem de kendi oyları geriye düşmüştür.

 

MİLLETİMİZ YAĞMURDAN KAÇARKEN DOLUYA TUTULMUŞTUR

Genel Başkanımız CHP belediyeciliğinin geçmişi hakkında bazı bilgiler vererek konuşmasına şöyle devam etti.

Belediyeleri bu hale getirdikleri için 94'te Refah Partisi belediyeleri kazandı. Şimdi bizde inanarak şuurla, inançla söylüyoruz ki inşallah, 2019'da AK Parti'den CHP bu belediyeleri aldığı gibi, 2024 yerel seçimlerinde yeniden CHP’den yeniden Refah Partisi alacak inşallah. Tarih tekerrürden ibarettir. Cumhuriyet Halk Partisi'nin sahip olduğu zihniyet ve yapı itibariyle belediyeleri mevcut durumundan daha iyi bir noktaya götürebilmesi mümkün değildir. Milletimiz aslında istemeyerek, alternatifsizlikten ve çaresizlikten dolayı yağmurdan kaçarken doluya tutulmuştur. Ancak milletimizi bu yağmurdan, bu doludan, bu selden kurtaracak olan Yeniden Refah Partisi gümbür gümbür gelmektedir.

Bu sonuçlar; seçmenin iktidara bakışının son derece değiştiğinin bir göstergesidir. Türkiye'de toplumun; artık iktidar partisi ve Sayın Genel Başkanının anlattığı her şeye %100 inanmadığı, hangi hikâye anlatılırsa anlatılsın onu sorgusuz sualsiz artık kabullenmediğini, iktidarı sorgulamaya başladığını apaçık gösteren sonuçlardır. Yine burada önemli bir nokta, hem 31 Mart seçimlerinde, hem de 23 Haziran seçimlerinde seçmenin %17'ye yakın bir kısmının sandık başına gitmemesidir. Bu ne demektir? Milletimizin çok önemli bir bölümünün seçimlere giren mevcut partilerin hiçbirinden bir beklentisi yok. Seçimlere giren mevcut partilerin hiç birisinden ümidi yok. Partilerin hiçbirisinin sorunlarını çözeceğine inanmıyor. Bu nedenle de sandığa gitmiyor.

Hem İstanbul'da hem Türkiye genelinde %16 ila %17’lik seçmen kitlesi, 31 Mart'ta da, 23 Haziran'da da sandık başına gitmedi. Bu oran İstanbul için 1,5 milyonluk çok ciddi bir seçmen kitlesine tekabül ediyor.17 senelik borç ve faiz, beton ve çimento ekonomisinin sonucu olan hayat pahalılığı ve ekonomik durgunluk bu sonuçlarda en önemli etkenlerden bir tanesi oldu. Bununla birlikte kibirlenme, gururlanma, israf ve birtakım su istimaller, biz ne yaparsak yapalım bu millet bize oy verir, başka çaresi yok, bu seçimi alırız rehaveti ve anlayışı AK Partili adaylara seçimi kaybettirdi.

YOLSUZLUKLAR

 Bir önemli nokta da, AK Parti Türkiye'nin pek çok yerinde artık ayyuka çıkan yolsuzluk iddialarına karşı duyarsız kalmasından dolayı bu seçimde oy kaybetti. Bu yolsuzluk iddialarını araştırmak, üzerine gitmek, eğer gerçekten bir suçlu varsa onu cezalandırmak yerine, bunları duymazdan gelmek ve üstünü örtmek toplum vicdanında yara açtı. Ve AK Parti açısından bu olumsuz sonuçlarda rol oynadı.

 

EKONOMİK KRİZ

En önemli etkenlerden biri de her geçen gün etkisini artıran ekonomik krizdir. Vatandaşın ekonomik durgunluğa artık dayanacak mecali kalmadı. Genç işsizlik oranı %30’a ulaştı. Enflasyon %30’u aştı. Vatandaşın bankalara borcu bu iktidar döneminde 6 milyar liradan 525 milyar liraya çıktı. 85 misli artış demektir bu. Dünyanın başka bir yerinde görülmemiş, Cumhuriyet tarihinde görülmemiş büyüklükte bir borçlanmadır.

Bankalardaki batık kredilerin hacmi 500 Milyar lirayı geçti. Bu son derece kritik bir durumdur. Vatandaş meyve sebzenin kilosunu 50 kuruş, 1 lira daha ucuza alacağım derdi ile akşama kadar tanzim satış kuyruklarında beklemek zorunda kaldı. Yine her zaman ifade ettiğimiz; emekli amcamız eline geçen parayla torununun düğününe bir çeyrek altın alsa ay sonunu getiremeyeceği noktaya geldi.

 Yine bu iktidar döneminde; sosyal yardımlar alan yardıma muhtaç vatandaşların oranı %8 den %24’e fırladı. Sosyal yardıma muhtaç vatandaşların oranı 3 misli arttı. Bugün Türkiye'nin ekonomik olarak en güçlü olan şehri İstanbul'da dahi sosyal yardıma muhtaç vatandaşların oranı milyonlarla ifade edilmeye başlandı. Enerji fiyatlarındaki astronomik artışlar, döviz kurlarındaki artışlar, piyasada alım gücünün kalmaması üretimi, sanayii tamamen durdurdu. İşçi çıkarmalar son derece hızlı bir şekilde arttı. İnşaat sektörü, üretim ve sanayi benzer şekilde kan ağlıyor. Elde kalan fazladan 2 milyon konut satılamıyor. Devlete iş yapan müteahhitler devlette de para kalmadığı için alacaklarını alamıyorlar. Hepsi tamamen perişanlık içerisindeler.

Geçen gün Türkiye'nin büyük gazetelerinden bir tanesinde bir haber vardı. Türkiye'de sıfır kilometre araç satışları bir önceki seneye göre %50 azaldı. 8 yaş ve üzeri araç satışları bir önceki seneye göre yüzde yirmi arttı. İbretlik bir haber. Ne demek bu? Türkiye ekonomik kriz ve yoksulluk yüzünden giderek Afrika ve Hindistan seviyesine doğru gidiyor. 8 yaş ve üstü araçlar Afrika'da Hindistan'da Bangladeş'te kullanılıyordu, oralara gönderiliyordu. Şimdi 8 yaş ve üstü hurda sınıfındaki araçlara Türkiye'deki alıcıların talebi artmış. Neden? Alım gücü düştüğü için. Ekonomik krizden dolayı 8 yaşında, 10 yaşında bir aracı alacak, 4 sene, 5 sene de kendisi binecek. Türkiye'de Sokaklar hurda araçlarla dolacak. Bu gerçektir. Bu matematiktir. Rakamlar bunu ifade ediyor.

Türkiye'deki otomobil ihracatçıları, distribütörler 2019 modelleri Türkiye'ye ithal etmediler. Neden denildiğinde diyorlar ki; biz henüz 2018 modelleri bitiremedik. 2019'un sonu geldi, 2018 modelleri satamadığımız için 2019 modelleri ithal etmedik. Bu Türkiye'de alım gücünün düştüğünün, Türkiye'nin fakirleştiğinin, yoksullaştığının bir göstergesidir. Ekonomik krizin apaçık ispatlarından bir tanesidir. Ve Allah vermesin Türkiye’nin Hindistan, Bangladeş ve Afrika ülkeleri seviyesine doğru gittiğinin bir göstergesidir.

MAAŞ ZAMLARI

Bunun yanında bugünlerde memur maaş zammı müzakereleri gündemde. Memur Sen maalesef %8 artı %7 veyahut ta %6 artı %6 gibi son derece cüzi bir zamma dahi razı iken, hükümet üzülerek ifade etmek gerekir ki; sineğin yağını hesap ediyor. %2 artı 3 mü versem %3 artı 2 mi versemin hesabını yapıyor. Gerçek enflasyonun %30’un üzerinde olduğu bir ülkede memura %5 zam vermek demek adeta memurlar ile dalga geçmek demektir. %30 - 35 enflasyonda sizin verdiğiniz %5 zammın zaten daha eline geçmeden yok olup gitmesi demektir. Memurlarımız, işçilerimiz gibi çiftçimiz, köylümüz gibi Türkiye'nin her kesiminden vatandaşlarımız 54. hükümeti mumla arıyorlar. Erbakan hocamızın efsane hizmetlerini mumla arıyorlar. 54 hükümette Erbakan hocamızın yapmış olduğu %50 artı %50 zammı mumla arıyorlar.

Bugün hükümetin vermeyi düşündüğü zam oranları Erbakan hocamızın verdiği zamların onda biri kadar bile değil. Ve tabii ki bizler Yeniden Refah Partisi olarak diyoruz ki; Yeniden Refah iktidarında biz inşallah her sene borçlanmadan, ilave vergi koymadan, ilave zamlar yapmadan, 100 milyar dolar millî kaynak paketleri ile kaynak üreteceğiz. Bunları kalem kalem nereden bulacağımızı çalıştık ve ortaya koyduk. Bu 100 milyar dolarla aynen merhum Erbakan hocamızın 54. hükümette yaptığı gibi doğrudan doğruya milletimizin refah gelir seviyesini artıracağız.

İktidar olmamızın ilk senesinde memura, işçiye, emekliye mutlaka %50 zam yapacağız. Sonraki senelerde de mutlaka gerçek enflasyon oranının üzerinde zamlar yapacağız. Gerçek enflasyonun %30 olduğu bir ülkede %30'un altında yaptığınız hiçbir zam, zam değildir. Bu gerçeği de ifade etmemiz gerekir.

Evet, Türkiye'de havaalanları, köprüler, hızlı trenler, tüneller, en model stadyumlar yapıldı. Ama işsizin, asgari ücretlinin, fakir fukaranın derdine derman olunamadı. Üretim olmadan, ihracat olmadan, istihdam olmadan, gerçekten gelir artmadan fakir fukaranın, asgari ücretlinin derdine derman olmak mümkün değildir. Dünyanın en büyük havalimanını yaptınız ama Türkiye'de nisan ayında 600 bin abone elektrik faturasını ödeyemediği için elektrikleri kesildi. Aileleriyle birlikte 3 milyon kişinin karanlıkta kalması demektir bu.

Boğazın altından tünel yapıp Avrupa ile Asya'yı birleştirdiniz. Osmangazi Köprüsü'nü yaptınız. 26 tane havaalanı yaptınız. İHA’lar SİHA’lar yaptınız. Bunların hepsi çok güzel ama, Türkiye'de vatandaş meyveyi sebzeyi 50 kuruş ucuza alacağım diye akşama kadar tanzim satış kuyruklarının önünde bekliyor. Bu gerçekler son derece önemlidir ve apaçık bir tezatı göstermektedir.  

YENİ KURULACAK PARTİ

Şimdi son olarak ifade etmek isterim ki; AK Parti iktidarı hızlı bir şekilde kan kaybederken, büyük bir oy ve güven kaybıyla karşılaşmış iken, dış güçler ve bir kısım medya AK Parti sonrası için hazırlık yapmaya başladılar. Bunun emarelerini apaçık bir şekilde görüyoruz.

Ve bu yapılan hazırlık şundan ibaret. Ülkenin içinde bulunduğu zafiyetin mimarları 10 seneden fazla bakanlar kurulunda, 10 seneden fazla AK Parti'nin en üst düzey yönetim kurullarında görev yapmış olan bir kısım aktörlerdir. Sıfır kilometre, tertemiz kurtarıcılar olarak lanse ediliyor ve milletin önüne sunuluyor. Özellikle ekonomide ve dış politikada Türkiye'yi bugünkü haline getiren iktidarın yıllarca dümeninde, kaptan köşkünde oturmuş olan isimler, adeta şu gelinen noktada hiçbir payları, hiçbir suçları yokmuş gibi yeni bir umutmuş gibi, sıfır kilometre kurtarıcılarmış gibi sunulmaya çalışılıyor.

Türkiye'nin buraya gelmesinin sebepleri biraz evvel de söylediğimiz gibi borç ve faiz ekonomisi, beton, çimento ekonomisi, AVM rezidans ekonomisi, devlet varlıklarının özelleştirme yoluyla elden çıkartılması, satılması, dış kaynaklı Kemal Derviş ekonomi programının uygulanması, üretim ve istihdamın durması ve buna yönelik 17 sene boyunca hiçbir yatırım yapılmamasıdır. Bu 17 senenin 13 -14 senesinde bu uygulamaların içinde bulunacaksınız, sonra da çıkıp bu noktaya neden geldik, sizi biz kurtaracağız diyeceksiniz. Bu gelinen noktada ve bu uygulamaların hepsinde sizin de payınız var.

Dış politikada eğer Türkiye sıkıntılı bir noktaya geldi ise bunun sebebi NATO'nun Libya müdahalesi, Büyük Ortadoğu projesinin desteklenmesi, Amerika'nın Irak operasyonunun desteklenmesi, Kıbrıs'ta ve Suriye ‘de baştan aşağı yanlış politika izlenmesi,  Esad'a İngiltere ve Amerika ajandası ile gidilmesi, Ortadoğu politikamızın Amerika'nın kuryeliği şeklinde uygulanması bu noktaya gelmemizin sebepleridir.

 Bu yeni partinin kurucularıysa bu sebeplerin ortaya konulmasında en büyük pay sahipleridir. Bugün sıfır kilometre kurtarıcılar olarak millete sunulmak istenen birtakım aktörler, bu saydığımız adımları bizzat atan faktörlerdir. Bunların hepsinde bunların da payı vardır. Şimdi çıkıyorlar “ülke uçurumun kenarına geldi, durum çok kötü, bu uçurumdan ülkeyi biz kurtaracağız”. İyi de ülkeyi bu uçuruma sürükleyen zaten sizlersiniz. Kendi ifadenizle “bizzat 10 seneden fazla bakanlar kurulunda, 10 seneden fazla AK Parti MKYK’sında görev yaptık” diyorsunuz. Sonra da iyi olanların hepsi bizden, kötü olanlar da başkalarından deyip milletin karşısına çıkıyorsunuz. Milletimiz bir kısım medyanın ve dış güçlerin bu pazarlamasının bu oyunun gerçek yüzünü inşallah görecek ferasete sahiptir.

 Bir zamanların İsrail eski Merkez Bankası Başkanı ve Merrill Lynch Başkanı Frankel, Kemal Derviş ekonomi reçetesini yazan adamlardan bir tanesidir. Sayın Kemal Dervişe uygulaması için verilen maddeleri veren adamlardan bir tanesi budur. Bir diğeri İsrail Merkez Bankası başkanı Stanley Fishcer’ dır. Bu adamların yazdığı ekonomik reçeteyi Kemal Derviş uyguladı, arkasından AK Parti iktidarında ekonomiden sorumlu bakanlar uyguladı. 13 yıl boyunca bunları uygulandı ve ülkemiz borç ve faiz batağına saplandı. Şimdi bu uygulamaları İsrail Merkez Bankası Eski başkanlarının Kemal Derviş’e reçete ettiği ve Kemal Derviş sonrasında da AK Parti iktidarında bu uygulamaları gerçekleştirenler, ülkenin borç ve faiz batağına saplanmasında başrolü oynayanlar, milletin derdine derman olmak için çıkıyorlar.

Ancak milletimiz bu gerçeği apaçık bir şekilde görecektir. Bunların derdine derman olamayacağını mutlaka feraseti ile anlayacaktır. Komşularla sıfır sorun derken ülkemizi sıfır komşu noktasına getiren dış politikanın mimarları ve uygulayıcıları, Suriye'nin bu hale gelmesinde en önemli rolü oynayanlar, milletimizin ve İslam âleminin derdine derman olamazlar.

Şimdi bu noktada bitirirken şunu ifade etmek istiyorum. Bizlere Yeniden Refah Partisine bu noktada çok büyük görev düşüyor. Bu büyük oyuna karşı milletimize uyarı vazifemizi en güçlü şekilde yapmamız lazım. Milletimizin yağmurdan kaçarken doluya tutulmasını mutlaka engellemeniz lazım. Milletimize kurtuluşun ancak Millî Görüşte ve Yeniden Refah Partisinde olacağını en güçlü şekilde anlatmamız lazım. İnşallah bu toplantılarımızı zaten bu maksatla yapıyoruz. Yeni binamızda, yeni Genel Merkezimizde, Millî Görüş’ün tarihi karargâhında inşallah Yeniden Refah Partisi olarak daha disiplinli, daha kurumsal, daha verimli, daha etkili çalışmaları yapacağız ve milletimizi uyarma vazifemizi gerçekleştireceğiz. Milletimize kurtuluşun ancak ve ancak Millî Görüş’le ve Yeniden Refah Partisi ile olacağını anlatacağız inşallah.

Arazi son derece müsait, milletimiz bizi dört gözle bekliyor. Merhum Erbakan hocamız eskiden derdi ki; “Yapacağınız şey çok basit, sadece gidip bir çay içeceksiniz ve 15 dakika davanızı anlatacaksınız. Bu milletin evladı bizim davamızı dinlediği zaman bunu kabul etmemesi mümkün değildir. Çünkü genlerinde vardır. Bu milletin külüne üflesen altından kor ateş çıkar.” derdi. Sadece size bir çay içip 15 dakika davamızı anlatmak düşüyor. Bu kadar zahmete katlanacaksınız, derdi. Şimdi ben de diyorum ki; bugün artık sadece çay içmek yeterli oluyor. Bizim bir şey anlatmamıza gerek kalmıyor. Çünkü Türkiye'nin neresine gidersek gidelim gencinden yaşlısına herkes 54. Hükümeti hatırlıyor, özlemle anıyor. Erbakan hocamızın, Millî Görüş’ün efsane hizmetlerinden bahsediyor. Biz hala o dönemde verilen zamlarla ayakta dönüyoruz, diyor.

Ve şimdi keşke Erbakan hocamız yine olsa da Türkiye'yi düze çıkarsa, diyor. Dolayısıyla Millî Görüş’e ve uygulamalarına olan hasret en üst seviyeye çıkmış durumda. Bizim bir şey anlatmamıza gerek kalmıyor, milletimiz zaten anlatıyor. İnşallah bu teveccühü en güzel şekilde değerlendireceğiz. Millî Görüş’ün merkezi olan genel merkez binamızda, bu çatı altında yapacağımız gayretli çalışmalarla ve elbette ki arazide Anadolu'nun dört bir yanında gerçekleştireceğimiz gayretli çalışmalarla Yeniden Refah Partimizi en kısa zamanda iktidara taşıyacağız. Yaşanabilir Bir Türkiye'yi, Yeniden Büyük Türkiye'yi inşallah hep birlikte kuracağız ve Yeni Bir Dünya yolunda, Âdil Bir Dünya yolunda en güçlü, en kararlı adımları hep birlikte atacağız. Cenabı Allah yürüyüşümüzü hayırlı ve mübarek eylesin, toplantımızı hayırlı eylesin, yeni Genel Merkez binamızı hayırlı ve mübarek eylesin.

 

Eskişehir İl Kongresi gerçekleştirildi

Partimizin teşkilatlanma çalışmalarının ardından başlayan İl Kongreleri sürecinde Eskişehir İl Başkanlığı'nın 1. Olağan Kongresi büyük bir heyecan ve katılımla gerçekleştirildi. Kongreye katılmak üzere Eskişehir'e giden Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan şehrin girişinde kalabalık bir topluluk tarafından karşılandı. Gösterilen yoğun ilgi karşısında uzun bir konvoyla şehre giriş yapan Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan ilk olarak Eskşehir İl Başkanlığı binasının açılışını gerçekleştirdi.

Açılış sonrası şehirde kısa bir yürüyüş yapan Dr. Fatih Erbakan Eskişehirlilerin yoğun ilgisi ile karşılaştı. Umudumuz sizlerde diyen Eskişehirlilerle ayak üstü kısa sohbetler yapan Dr. Fatih Erbakan bu teveccühe layık olmak için var gücümüzle çalışıyoruz dedi.

Daha sonra kongrenin yapılacağı salona geçen Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan salon girişinde Eskişehir Gençlik Kolları tarafından meşaleler ve sloganlarla karşılandı. 

Mehteran Takımının konseriyle başlayan kongrenin açılış konuşmasını yapan Kurucu İl Başkanımız Osman Mandacı 4 Ocak'ta resmi kuruluşunu yaptığımız İl Başkanlığımızın bugün 1. Olağan Kongresini yapıyor olmanın mutluluğunu yaşıyoruz dedi. Partimiz yeni bir parti olsa da bu yürüyüş kadim ve köklü bir yürüyüştür. Kökü 1969'a dayanan ve merhum Erbakan Hocamızın oluşturduğu Milli Görüş Hareketinin temsilcisi olan Yeniden Refah Partimiz inşallah geçmişte Erbakan Hocamızın tarihe kazınan başarılarını tekrar edecek ve Yeniden Büyük Türkiyenin öncülüğünde Yeni Bir Dünyayı tesis edecektir diyen Osman Mandacı kongreye katılan herkese teşekkür etti.

İstiklal Marşı'nın okunması ile başlayan resmi kongre gündemi divan heyetinin teşekkül etmesi ile devam etti.

Daha sonra kürsüye çıkan Genel Başkan Yardımcımız Av. Mehmet Ener, yıllar önce merhum Liderimiz Erbakan Hocamızla bir hukuk öğrencisi olarak Eskişehir'e gelen birisi olarak bugün Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbaka'la bu salonda bu kongrede bulunuyor olmanın ayrı bir gururunu yaşıyorum dedi.

Mehmet Ener'in konuşması sonrası kürsüye gelen Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan salonda bulunan partililer tarafında coşkulu sloganlarla karşılandı. Konuşmasına Eskişehir İl Başkanı Osman Mandacı ve İl yönetim kurulu üyelerine teşekkür ederek başlayan Erbakan, Eskişehir'in girişinde bizi büyük coşkuyla karşılayan bütün teşkilat mensuplarımıza teşekkür ediyorum dedi.

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan konuşmasında şunları söyledi;

Başta Erbakan Hocamız olmak üzere bütün geçmişlerimize, ve bu şanlı bayrağı dalgalandırmak için hayatını feda eden bütün şehitlerimize Allah Rahmet diliyorum.

Yeniden Refah Partisini milletimize doğruya en yakın yanlışlar yerine doğrunun kendisini göstermek üzere kurduk, ehveni şerler yerine hayrın kendisini göstermek üzere kurduk, milletimize umut olmak için kurduk.

Partimizi; Yaşanabilir Türkiye’yi, Yeniden Büyük Türkiye’yi, Yeni ve Adil Bir Dünya’yı inşâ etmek, İslam Birliği’ni kurmak için kurduk. Yeniden Refah Partimizi milletimizin büyük bir ihtiyacı olduğu için kurduk. Neden? Çünkü milletimiz bugün muhalefetten de şikâyetçi, iktidardan da şikâyetçi onun için. Milletin “Bunlar gitsin de ne olursa olsun” anlayışı güden muhalefetten şikâyetçi olduğunu ifade ederek, “Bu milletin evlatlarının 15 Temmuz gecesi iyi niyetle, samimi olarak ihlasla ortaya koyduğu bir direnişi bile eleştirecek noktaya gelen muhalefetten şikâyetçi.

Cenab-ı Allah'ın her türlü nimeti bahşettiği, stratejik açıdan dünyanın en önemli bölgesini bahşettiği bu ülkede milletimiz neden bu kadar büyük sıkıntılar yaşıyor ve ülkemiz neden bu kadar badirelerle karşı karşıya. İmam hatiplere, Kuran kurslarına, başörtülü milletvekillerine, bakanlara en çok biz seviniyoruz ama milletimizin içerisinde bulunduğu perişan durum ne olacak.

Bizim işimiz, davamız Milli Görüş olarak sadece inanç özgürlüğünü temin etmek değil, sadece bireysel ibadetlerimizi yerine getirmek değildir. Bizim işimiz bunlarla birlikte asıl olarak yönetimde, paylaşımda adaleti tesis etmektir.

Biz Yeniden Refah Partisi olarak ülkemizin en temel meselelerinden birisi olan ekonomi konusuna en büyük hassasiyeti gösteriyoruz. Bugün Türkiye'de 82 milyon vatandaşın uçan kuşa borcu var. Biz millet olarak Cumhuriyet tarihinin en borçlu dönemini yaşıyoruz. Özel sektör, devlet ve millet olarak toplam borcumuz 900 milyar dolar seviyesine çıktı. Bu 900 milyar dolar borçtan dolayı her sene devlet, millet ve özel sektör 100 milyar dolar borç faizi ödemek zorundayız. Bu Erbakan Hoca'mızın tabiriyle 'Firavunların piramitlerine taş taşıyan köleler haline gelmişiz haberimiz yok' Sadece vatandaşın bireysel olarak bankalara borcu 2002 yılında 6 milyar lirayken, 2018 yılına gelindiğinde 550 milyar liraya çıkıyor. Bu, bu iktidar döneminde vatandaşın bankalara borcu 90 misli artmış demek. Bu tam bir felakettir.

Birilerini kırmak dökmek için değil, biz dost acı söyler prensibiyle söylüyoruz. Eğer bu gemi batarsa iktidardakiler de, hepimiz birlikte batarız. Biz bu gemi batmasın, hepimiz birlikte batmayalım, iktidardakiler de, muhalefet de, 82 milyon da kurtulsun diye bu tespitleri yapıyoruz. Biz mevcut iktidar gitsin de ne olursa olsun anlayışıyla değil, bu sorunlar çözülsün de kim çözerse çözsün anlayışıyla hareket ediyoruz. Ülkemiz için milletimiz için uyarı vazifemizi yapıyoruz. Biz kavga için değil, milletimizin derdine derman olmak için geliyoruz. Sanayi ve teknoloji seferberliğini, Ar-Ge seferberliğini başlatacağız. Devlet olarak babayiğit aramayacağız, devletin kendisi babayiğit olacak.

Türkiye'nin şu anki durumunu eleştiren ve bu durumdan kurtuluşun yeniden "Milli Görüş" ruhuna dönmekle mümkün olduğunu bir kez daha ifade eden Genel Başkanımız, "Ülkemiz bu noktadan ancak eğitim ve üretim seferberliği ile kurtulur. Sihirli kelimeler bunlar. Kaliteli eğitim, kaliteli katma değerli üretim. İhracatı artırmak, işsizlikten kurtulmak, yüksek teknoloji ürünü üretmek, borçtan kurtulmak, dış ticaret açığını kapatmak, borç faizinden kurtulmak, refahın artması ve Türk Lirasının döviz karşısında ezilmekten kurtulması da buna bağlı. Topyekun kalkınma ve kurtuluş için topyekun eğitim ve üretim seferberliğini başlatacağız. Mesele çok basit. İki şey yapacağız. İnsan yetiştireceğiz ve ürün üreteceğiz. Nasıl insan? Ahlaki, manevi ve bilimsel kalitesi yüksek insan. Nasıl ürün? Yüksek katma değerli ürün. Bu seferberlik için gereken kaynağı da borçla, faizle, vergiyle değil, milli kaynak paketleriyle bulacağız." ifadelerini kullandı.

 

 

HEYECAN KASTAMONU'DA

Genel Başkanımız, Kastamonu 1. Olağan İl Kongresine katılmak üzere şehre ulaştığında çok sayıda aracın katıldığı bir konvoyla karşılanarak konvoy eşliğinde Kuzeykent Grant Moni Konferans Salonu’na ulaştı.
Selamlama konuşması yapan Kastamonu İl Başkanı Abdullah Aktaş “Merhum Erbakan Hocamızın döneminde nasıl bolluk, bereket yaşandı ise yapılacak ilk seçimde iktidara geleceğiz yine aynı bolluk be bereket dönemini yaşayacağız. Kıymetli Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan liderliğinde yeniden milletimizin yaralarını saracağız, yeniden herkesin refahını temin edeceğiz, yeniden milletimizin işçinin, emeklinin, memurun yüzünü güldüreceğiz.” dedi.
Ardından kürsüye gelen Genel Başkanımız toplu sözleşme kapsamında memura verilen maaş zamlarının yetersiz olduğunu ifade ederek;
“Göreve gelir gelmez emekçisine yüzde 50 zam veren anlayışın temsilcisi olduğumuzu anlatan Genel Başkanımız, "Bir kategorideki Bağkur emeklilerine bir senede yüzde 300 zam veren bir anlayışın temsilcisi olan Millî Görüş olarak bundan sonraki seçimde iktidara gelir gelmez memurumuza yüzde 50 zam vereceğiz. Yüzde 30 enflasyonun olduğu bir ülkede bunun altında verdiğin zam, maaş artışı olmaz." diye konuştu.
Yıllarca AK Parti hükümetlerinde milletvekilliği, bakanlık ve başbakanlık yapmış bazı siyasetçilerin son günlerde hükümette bulundukları döneme ilişkin bildiklerini kamuoyu ile paylaşmakla Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı ve iktidarı tehdit ettiğini ifade eden Genel Başkanımız, şunları söyledi:
"Bunun manası siyasi şantajdır. Bu siyasi şantajı yapanlara sormak lazım. Sayın Erdoğan iddia ettiğiniz bu hukuksuzları yaptıysa yıllar boyunca en yakınında bulunanlar olarak bu hukuksuzlukları sıcağı sıcağına niye kamuoyu ile paylaşmadınız? Neden bu yanlışların içinde yıllarca başbakanlık, bakanlık yaptınız? Böyle bir tavır düpedüz siyasi şantaj kategorisine girmez mi? Benzer şekilde Sayın Erdoğan da bu cepheye karşı, '18 yıllık AK Parti iktidarlarının her döneminde çok farklı güçlerle mücadele ettik, hafıza kaydımızda olanları günü geldiğinde açıklayacağız, kim kimdir bunun milletimizin bilmesi lazım' diyor. Peki Sayın Erdoğan'ın kastettiği bu güçler yıllar boyunca dış güçlerin adamı olarak hareket ettiyse neden bu isimleri kendi bünyenizde tuttunuz? Devleti, ülkeyi milleti bağlayacak anlaşmalara imza atmalarına neden müsaade etiniz? Bu isimler hakkında hukuki işlemleri yıllar öncesinde neden yapmadınız? Demek ki sizin 'dava' dediğiniz menfaat birlikteliğiymiş."
Genel Başkanımız, borç ve faiz ekonomisinin değil, üretim, istidam ve ihracat ekonomisinin hakim olduğu bir Türkiye'yi hedeflediğimizi vurgulayarak şunları kaydetti:
"Bizler borçlanmayla, vergiyle, zamla, devlet kuruluşlarının satılıp yok edilmesiyle değil Cenabı Allah'ın verdiği nimetleri zenginliğe dönüştürerek kaynak üretecek ve kaynağı yandaşlarla değil 82 milyonla adil bir şekilde paylaşan Türkiye'yi hedefliyoruz. Yeniden Refah Partisi olarak milletimizin her bir ferdinin çalışacak işi, aşı olduğu, ihtiyacını sadaka, zekât, erzak paketi ile değil, alın teri ile karşıladığı bir Türkiye hedefliyoruz. Tarihin en şerefli milleti olan bu aziz milletin evlatlarının belediyenin dağıtacağı erzağa, kömüre değil, Allah'tan başka kimseye muhtaç olmayacağı bir Türkiye'yi hedefliyoruz. "

BARTIN MİLLETİN REFAHINI MÜJDELEDİ

Kastamonu kongresinin ardından akşam saatlerinde gerçekleştirilen Bartın 1. Olağan İl Kongresine atılan Genel Başkanımız Bartın halkının yoğun sevgi gösterileri ile karşılandı.
Selamlama konuşması yapan Kastamonu İl Başkanı Ramazan Günaydın “Bartın'da parti kuruluşunu gerçekleştirilmesinin ardından tüm ilçe teşkilatlarının kurulduğunu ve ilçe kongrelerinin gerçekleştirildiğini ifade ederek, Bartın halkından büyük bir teveccüh görüyoruz. Özellikle gençler bu kutlu yolda yürümek için can atıyorlar. Bartın’da Millî Görüş'ün 2. kırk yılını başlatmış bulunuyoruz.” dedi.
Selamlama konuşmalarının ardından heyecanla kendisini bekleyen Bartınlılara hitabeden Genel Başkanımız konuşmasında şu ifadelere yer verdi.
“Biz Yeniden Refah Partisi olarak ülkemizin en temel meselelerinden birisi olan ekonomi konusuna en büyük hassasiyeti gösteriyoruz. Bugün Türkiye'de 82 milyon vatandaşın uçan kuşa borcu var. Biz millet olarak Cumhuriyet tarihinin en borçlu dönemini yaşıyoruz. Özel sektör, devlet ve millet olarak toplam borcumuz 900 milyar dolar seviyesine çıktı. Bu 900 milyar dolar borçtan dolayı her sene devlet, millet ve özel sektör 100 milyar dolar borç faizi ödemek zorundayız. Bu Erbakan Hoca'mızın tabiriyle 'Firavunların piramitlerine taş taşıyan köleler haline gelmişiz haberimiz yok' Sadece vatandaşın bireysel olarak bankalara borcu 2002 yılında 6 milyar lirayken, 2018 yılına gelindiğinde 550 milyar liraya çıkıyor. Bu, bu iktidar döneminde vatandaşın bankalara borcu 90 misli artmış demek. Bu tam bir felakettir.
Birilerini kırmak dökmek için değil, biz dost acı söyler prensibiyle söylüyoruz. Eğer bu gemi batarsa iktidardakiler de, hepimiz birlikte batarız. Biz bu gemi batmasın, hepimiz birlikte batmayalım, iktidardakiler de, muhalefet de, 82 milyon da kurtulsun diye bu tespitleri yapıyoruz. Biz mevcut iktidar gitsin de ne olursa olsun anlayışıyla değil, bu sorunlar çözülsün de kim çözerse çözsün anlayışıyla hareket ediyoruz. Ülkemiz için milletimiz için uyarı vazifemizi yapıyoruz. Biz kavga için değil, milletimizin derdine derman olmak için geliyoruz. Sanayi ve teknoloji seferberliğini, Ar-Ge seferberliğini başlatacağız. Devlet olarak babayiğit aramayacağız, devletin kendisi babayiğit olacak.
Türkiye'nin şu anki durumunu eleştiren ve bu durumdan kurtuluşun yeniden "Milli Görüş" ruhuna dönmekle mümkün olduğunu bir kez daha ifade eden Genel Başkanımız, "Ülkemiz bu noktadan ancak eğitim ve üretim seferberliği ile kurtulur. Sihirli kelimeler bunlar. Kaliteli eğitim, kaliteli katma değerli üretim. İhracatı artırmak, işsizlikten kurtulmak, yüksek teknoloji ürünü üretmek, borçtan kurtulmak, dış ticaret açığını kapatmak, borç faizinden kurtulmak, refahın artması ve Türk Lirasının döviz karşısında ezilmekten kurtulması da buna bağlı. Topyekûn kalkınma ve kurtuluş için topyekun eğitim ve üretim seferberliğini başlatacağız. Mesele çok basit. İki şey yapacağız. İnsan yetiştireceğiz ve ürün üreteceğiz. Nasıl insan? Ahlaki, manevi ve bilimsel kalitesi yüksek insan. Nasıl ürün? Yüksek katma değerli ürün. Bu seferberlik için gereken kaynağı da borçla, faizle, vergiyle değil, milli kaynak paketleriyle bulacağız." ifadelerini kullandı.

Toplu sözleşme kapsamında memura verilen maaş zamlarının yetersiz olduğunu ifade eden Genel Başkanımız;
“Göreve gelir gelmez emekçisine yüzde 50 zam veren anlayışın temsilcisi olduğumuzu anlatan Genel Başkanımız, "Bir kategorideki Bağkur emeklilerine bir senede yüzde 300 zam veren bir anlayışın temsilcisi olan Millî Görüş olarak bundan sonraki seçimde iktidara gelir gelmez memurumuza yüzde 50 zam vereceğiz. Yüzde 30 enflasyonun olduğu bir ülkede bunun altında verdiğin zam, maaş artışı olmaz." diye konuştu.
Yıllarca AK Parti hükümetlerinde milletvekilliği, bakanlık ve başbakanlık yapmış bazı siyasetçilerin son günlerde hükümette bulundukları döneme ilişkin bildiklerini kamuoyu ile paylaşmakla Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı ve iktidarı tehdit ettiğini ifade eden Genel Başkanımız, şunları söyledi:
"Bunun manası siyasi şantajdır. Bu siyasi şantajı yapanlara sormak lazım. Sayın Erdoğan iddia ettiğiniz bu hukuksuzları yaptıysa yıllar boyunca en yakınında bulunanlar olarak bu hukuksuzlukları sıcağı sıcağına niye kamuoyu ile paylaşmadınız? Neden bu yanlışların içinde yıllarca başbakanlık, bakanlık yaptınız? Böyle bir tavır düpedüz siyasi şantaj kategorisine girmez mi? Benzer şekilde Sayın Erdoğan da bu cepheye karşı, '18 yıllık AK Parti iktidarlarının her döneminde çok farklı güçlerle mücadele ettik, hafıza kaydımızda olanları günü geldiğinde açıklayacağız, kim kimdir bunun milletimizin bilmesi lazım' diyor. Peki Sayın Erdoğan'ın kastettiği bu güçler yıllar boyunca dış güçlerin adamı olarak hareket ettiyse neden bu isimleri kendi bünyenizde tuttunuz? Devleti, ülkeyi milleti bağlayacak anlaşmalara imza atmalarına neden müsaade etiniz? Bu isimler hakkında hukuki işlemleri yıllar öncesinde neden yapmadınız? Demek ki sizin 'dava' dediğiniz menfaat birlikteliğiymiş."
Genel Başkanımız, borç ve faiz ekonomisinin değil, üretim, istidam ve ihracat ekonomisinin hakim olduğu bir Türkiye'yi hedeflediğimizi vurgulayarak şunları kaydetti:
"Bizler borçlanmayla, vergiyle, zamla, devlet kuruluşlarının satılıp yok edilmesiyle değil Cenabı Allah'ın verdiği nimetleri zenginliğe dönüştürerek kaynak üretecek ve kaynağı yandaşlarla değil 82 milyonla adil bir şekilde paylaşan Türkiye'yi hedefliyoruz. Yeniden Refah Partisi olarak milletimizin her bir ferdinin çalışacak işi, aşı olduğu, ihtiyacını sadaka, zekât, erzak paketi ile değil, alın teri ile karşıladığı bir Türkiye hedefliyoruz. Tarihin en şerefli milleti olan bu aziz milletin evlatlarının belediyenin dağıtacağı erzağa, kömüre değil, Allah'tan başka kimseye muhtaç olmayacağı bir Türkiye'yi hedefliyoruz. "

DİKKAT ÇEKEN UYARILAR İL BAŞKANLARI VE BÖLGE KOORDİNATÖRLERİ TOPLANTISINDAN GELDİ

DİKKAT ÇEKEN UYARILAR İL BAŞKANLARI VE BÖLGE KOORDİNATÖRLERİ TOPLANTISINDAN GELDİ
İl başkanlarımız ve bölge koordinatörlerimizin katıldığı toplantı Genel Merkezimizde gerçekleştirildi. Genel Başkanımızın açılış konuşması basına açık olarak gerçekleştirildi. Bu konuşma Genel Başkanımızın sosyal medya hesaplarından canlı olarak yayınlandı. Böylece özellikle sürdürülen medya ambargosu aşılarak vatandaşımıza gerçekler ve çözüm yollarını öğrenme imkânı sunulmuş oldu.
Toplantıda Genel Başkan Yardımcılarımız; ülkemizin içinde bulunduğu durum, milletimizin yüz yüze kaldığı gerçekler, ülkemizin uluslararası arenada karşı karşıya kaldıkları ve geleceğimizi tehdit eden yapılanmalar ve planlar hakkında sunumlar gerçekleştirdi. Bölge koordinatörlerimiz ve il başkanlarımız ise geçtiğimiz ay yaptıkları çalışmalar hakkında raporlar sunarak, detaylı bilgiler verdiler.
Genel Başkanımızın konuşmasının metni:
Allah hepinizden razı olsun. Cenabı Allah, bu Hakk dava yolunda, insanlığa hizmet yolunda birlikteliğimizi daim kılsın. Adımlarımızı sağlam kılsın. Aynen merhum liderimiz gibi, kendisi ile birlikte yıllar boyu bu şanlı sancağı taşıyan dava arkadaşları gibi, bize de inşallah son nefesimize kadar bu dava uğrunda mücadeleyi nasip ve müyesser eylesin.
Cenabı Allah’a sonsuz şükürler ediyoruz. Bir defa bizlere yeniden Hilal ve Başak'ın altında toplanmayı nasip ettiği için. Bizlere, yeniden Erbakan hocamızın, Millî Görüş’ün merkezi ve karargâhı olan, son derece büyük manevî değere sahip olan bu binanın çatısı altında toplanmayı nasip ettiği için. Her zaman ifade ettiğimiz gibi, bizlere Hakk’ı Batıl’dan ayırt etmeyi nasip ettiği için. Sadece ayırt etmekle kalmayıp, Hakk’ın safında Bâtıl’a karşı, zulme karşı, adaletsizliğe karşı dirayetle mücadele etmeyi nasip ettiği için Cenabı Allah'a sonsuz şükürler ediyoruz. Ve yine merhum Erbakan hocamızın sık sık tekrarladığı bir sözünü bu şükrü yaparken hatırlıyoruz. Sizlerde hatırlayacaksınız diyordu ki; ‘Bu dava uğrunda çalışmak, mücadele etmek kolay değildir, zordur ama bu çalışmalardan elde ettiğiniz mükâfatı hakkıyla bilebilseydiniz geceleri heyecandan ve sevinçten uyku uyuyamazdınız’ sözleri kulağımızda çınlıyor. Cenabı Allah ihlasla, samimiyetle, inşallah bu çalışmaları yapmayı ve bu müjdelere nail olmayı, inşallah cümlemize nasip eylesin.
Bugünkü il başkanları toplantımız da yine diğer toplantılarımız da olduğu gibi Türkiye'mizin içinde bulunduğu durumla ilgili değerlendirmelerde elbette ki bulunacağız. Ve özellikle de Türkiye'nin, ülkemizin şu anda ekonomi alanında büyük bir sıkıntı içerisinde olduğunu hepimiz bildiğimiz için, bu konuya bugünkü toplantımızda inşallah ağırlık vereceğiz. Elbette ki ekonomik işlerden sorumlu genel Başkan Yardımcımız daha teferruatlı bir sunum inşallah yapacaklar ama biz de burada özet olarak bir analiz yapmanın faydalı olacağı kanaatini taşıyoruz.
AK Parti iktidarları en fazla devlet kuruluşu satan iktidar olarak tarihe geçti!
Hepimizin bildiği gibi Türkiye'mizde 17 seneden beri iktidarda bulunan bir parti var, AK Parti. 17 sene hatta 18. senesine girecek. Türkiye'de hükümetleri kendileri belirlediler. Ve bu 17 senelik AK Parti iktidarının sonunda geldiğimiz noktada, Türkiye'de devlete ait olan kuruluşların sayısı sadece 71 olarak gerçekleşti. 1995'te Türkiye'de kamu işletmelerinin sayısı 278 iken, 2000 yılına gelindiğinde 240’a düşüyor. Arkasından AK Parti iktidarları görev yapmaya başlıyor. 240 kamu işletmesini devralıyorlar. Ve 17 senenin sonunda bunu 71’e düşürüyor. AK Parti iktidarları en fazla devlet kuruluşu satan iktidar olarak tarihe geçti. Cumhuriyet tarihinde bu kadar devlet kuruluşunu satan başka bir iktidar olmamış. 240 dan 71’e düşürmüşler. Tam 170 tane devlet kuruluşunu satmışlar. Burada üzücü olan kısım; bunların pek çoğunun aslında haraç mezat tabirine uygun şekilde satılması birincisi. İkincisi önemli bir kısmının yabancı sermayeye satılması. Üçüncü üzücü hususta, buradan gelen paranın maalesef borç faizine giderek yok olması. Örneğin konferanslarımızda çok zamanlar ifade ettik. 40 senelik, 50 senelik Şeker Fabrikalarını sattılar. On binlerce insanın istihdam imkânı elinden gitti. Bunların hepsinden elde ettikleri toplam gelir 1 milyar dolar civarında bir para. Bu hükümetin 10 günde, 12 günde faize ödediği paradır. 40 senelik, 50 senelik Şeker Fabrikaları satılıyor elde edilen meblağ, en fazla 2 haftada borç faizine gidiyor ve yok olup gidiyor buhar oluyor. 240 dan 71 e düşürmüşler devlet kuruluşlarını.
Neler satılmadı ki?
• Eti Holding
• Petkim
• Tüpraş
• Türk Telekom
• Ereğli Demir Çelik
• Paşabahçe Cam Sanayi
• Sümer Holding
• Oyak Bank
• Taksan
• Tümosan
Burada dikkatinizi çekecek olan husus, çok önemli bir kısmının da merhum Erbakan hocamız tarafından Ağır Sanayi Hamlesinde, 74 yılında gerçekleştirilen kuruluşlar olması. Millî Görüş zihniyeti, Erbakan hocamız 200 ağır sanayi tesisinin temelini attı, bunlardan 70 tanesini hizmete soktu. Millî Görüş 200 Sanayi tesisinin temelini atıp bu ülkeye kazandırırken, AK Parti iktidarı 170 tane devlet kuruluşunu sattı ve yok etti. İşte aradaki fark burada.
Sadece bunlar mı? Hayır.
• Limanlar
• Sigara Fabrikaları
• Gübre Fabrikaları
• Tuz İşletmeleri
• Şeker Fabrikaları
• Tarabya Oteli
• Bursa Çelik Palas Oteli
• Kuşadası Tatil Köyü
• Termik Santraller
• Elektrik Dağıtım Şirketleri ve burada daha saymaya zamanımızın yetmeyeceği nice kuruluşlar.
Dün Bartın ve Kastamonu il kongrelerimizde de ifade ettiğimiz gibi, tuz işletmelerini satmışlar, şeker fabrikalarını satmışlar, bundan önce Toprak Mahsulleri Ofisinin buğday silolarını da boşalttılar. Dolayısıyla doktorların tavsiyesine harfiyen uyuyorlar. Neden? Üç beyazdan uzak duruyorlar da onun için. Ne şeker fabrikası kalmış. Ne tuz fabrikası kalmış. Ne ortada buğday kalmış un kalmış. Dolayısıyla AK Parti iktidarı devlet kuruluşu satmada şampiyon oldu.
Bir diğer şampiyon olduğu noktada doktorların tavsiyesine harfiyen uyma noktası. Elbette ki gülüyoruz ancak ağlanacak halimize gülüyoruz. Çünkü bütün bu sürecin sonunda, bizim yıllarca konferanslarımızda ifade ettiğimiz gibi elde avuçta bir şey kalmadı, en sonunda yine çok sık vurguladığımız gibi Varlık Fonu adı altında Yokluk Fonu’nu kurdular ve bu Yokluk Fonu üzerinden de maalesef borçlanmaya devam ediyorlar. Çaykur’u satmadım diyor. Ancak Çaykur’u garanti gösterip bunun üzerinden ipotek aldın. Peki, bu Varlık Fonu dedikleri Yokluk Fonu’ndakilerde bittiği zaman ne olacak? Asıl mesele o zaman başlıyor. Allah muhafaza buyursun.
Efendim boğazların kontrolünü bize verin derlerse ne diyeceksin?
Üzerinizde ceketiniz bile kalmadı hala daha borç istiyorsun, para istiyorsun. Öyleyse şu Doğu’daki, Güneydoğu'daki illeri falanca devlete ver, falanca ülkeye ver derse…
İstanbul'daki Patrikhane’ye özerklik vereceksin derse…
Borç alan emir de alır. Bir ülkenin siyasî bekâsı öncelikle iktisadî, ekonomik finansal bekâsına bağlıdır. Ekonomik bekânız elden giderse, siyasî bekânız da ister istemez elden gider. Osmanlı'nın son döneminde Duyûnu Umûmiye idaresini, kapitülasyonları hepimiz çok iyi biliyoruz. Varlık Fonu’nda elde avuçta kalan son varlıkları da ipotek ettiriyorsunuz ve bu güne kadar olduğu gibi bundan sonra da yine aldığınız bu borçları ödeyemezsiniz bu işin sonu felaket olacak.
Cumhuriyet tarihinde ilk defa bu hükümet döneminde…
Ekonomik felaketin bir diğer göstergesi de devletin kara gün akçesi olarak saklamış olduğu, Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası'nın İhtiyat Akçesi ’ne hükümetin Cumhuriyet tarihinde ilk defa göz dikmesidir. Cumhuriyet tarihinde ilk defa bu hükümet döneminde Merkez Bankası'nın İhtiyat Akçe ‘sini kullanmak üzere, hükümet tarafından kullanılmak üzere yasal düzenleme için düğmeye basıldı. Yani dokunulmaz hesabı olarak adlandırılacak, elimizde avucumuzda kalan son para, hükümet tarafından kullanılmak isteniyor. Dolayısıyla da ekonomik olarak geldiğimiz noktanın son derece felaket olduğunu gösteren bir önemli gösterge.
Şimdi bu noktada şunları rahatlıkla söyleyebiliriz. Tam 17 sene boyunca herhangi bir ilave kaynak üretmedin. Cenabı Allah'ın verdiği zenginliklerin nimetlerin kaynağa dönüştürülmesi bununla ülkenin ihtiyaçlarının karşılanması gibi bir dertleri olmadı. Nasıl kaynak buldular? Enstrümanları çok açık ve basit.
Birincisi borçlanma. Ne zaman para lazım olduysa git dışarıdan borç al, bunun geri ödemesini borcun faizini de millete vergi ve zamla yükle. Sadece bu değil. Devlet varlıklarının satılıp yok edilmesi. İşte biraz evvel söyledik. 240 devlet kuruluşunu 71’e düşürmüşler.
Vergilerin artırılması ve ilave vergilerin konulması. Bir elektrik faturası, bir telefon faturası geliyor, elektrik kullanımının iki misli üzerinde neredeyse vergi. Telefon faturası geliyor. Telefonla konuşmanın bedeli kadar üzerinde vergi.
Diğer enstrümanları da zamdır. İşte bu günden itibaren geçerli olmak üzere doğalgaza %15 daha zam geldi. Dün gece 12'den itibaren geçerli olmak üzere, 1 ayın içerisinde 2. %15 zam. Yani bir ay içerisinde %15 + %15, bu toplamda %30’un üzerinde bir zamma tekabül eder 1 ayda. Bütün bu süreç sonucunda özellikle de son dönemde mali bir çıkmaza girdiler. Aynen vatandaşın bir kredi kartından aldığı ile diğer kredi kartının borcunu kapatması gibi, hükümetin şu anda yaptığı da aynı şey. Elindeki para bir senede ödeyeceği dış borç geri ödemesinin üçte biri, dörtte biri seviyesi. Ne yapacak? Yeniden borç alıp, borçla borcu kapatacak. Vatandaş nasıl bir kredi kartından aldığı ile mecburen diğer kredi kartını kapatmak zorunda kalıyorsa, hükümette Ali'den aldığını Veli’ye veriyor, Hasan'dan aldığını Hüseyin'e veriyor böylece günü kurtarmaya çalışıyor. Son olarak Merkez Bankası'nın İhtiyat Akçe’sini kullanmak üzere bir girişimde bulundular. Bu sıkıntıların içerisinde gözleri vatandaşı, memuru, işçiyi elbette görmüyor. İşte geçtiğimiz haftalarda memur ve memur emeklilerine vermeye kalktıkları zam oranını hepimiz gördük. 2020 yılı için %4 + %4. 2021 yılı için %3 + %3 gibi leblebi çekirdek parası sayılabilecek bir artışı teklif etmeye kalktılar ve bu kabul edildi. Bu durum öncelikle kamu emekçilerimiz için ve genel olarak bütün milletimiz ve ülkemiz için son derece üzücü ve son derece acı bir durumdur. Her türlü lükse, makam araçlarına, protokol masraflarına, protokol seyahatlerine, oturdukları sarayların giderlerine parayı bulan hükümet, sıra vatandaşa gelince simit ve çay hesabı ile maaş zammı yapmaya kalkıyor. Yine her zaman söylediğimiz gibi, unutulmaması gereken en önemli husus şudur ki; Devletimizin gücünü, saygınlığını, itibarını iktidarda bulunanların bindikleri makam araçları, uçaklar, oturdukları saraylar değil, millete hizmet veren kamu emekçilerinin refah düzeyi, yaşam standardı ve maaşlarının düzeyi belirler. Bir defa ekonomiyi ve matematiği biraz bilen bir kimse gerçek enflasyonun %30 olduğu bir ülkede, böyle bir zammın matematiksel açıdan artış kabul edilemeyeceğini zaten bilir. %30 enflasyonun olduğu yerde %4 + %4 maaş zammı yapıyorsun. Bu demektir ki, bu oran adamın eline geçmeden daha buhar olacak. Bu matematiksel olarak bir artış değildir. Matematiksel olarak ekonomik anlamda bir artışın olması için en az % 30'un üzerinde bir zam vermen lazım ki bir artış yaptım diyebilesin.
20 milyon vatandaşa 1 lira veriyorsa, borç faizine 12 lira veriyor!
Diğer taraftan çok önemli bir husus, 5 milyon memur ve memur emeklisi, aileleri ile birlikte 20 milyon vatandaşımıza 2020-2021 yıllarında yapacakları bu artışın maliyeti 2,5 milyar dolar seviyesinde. Senede 2,5 milyar dolar bir ilave yük getirecek bu artış, maaş zammı. Peki, bu hükümet 1 senede ne kadar faiz ödüyor? Senede ortalama 30 milyar dolar borç faizi ödüyor. Aileleri ile birlikte 20 milyon vatandaşımıza vereceği bu artışın 12 mislini bir senede borç faizi olarak ödüyor. 20 milyon vatandaşa 1 lira veriyorsa, borç faizine 12 lira veriyor aynı sene içerisinde. Asıl acı olan tablo budur.
Elbette ki Yeniden Refah Partisi olarak, Millî Görüş geleneğinin temsilcisi olarak, efsane hizmetlerin, şampiyonlukların temsilcisi ve devamı olarak, bizim memurlarımıza ve emeklilerimize reva gördükleri sadaka mahiyetindeki bu zamları kabul edebilmemiz asla mümkün değildir.
Sadece bu değil. Hem suçlu hem güçlü atasözünü bizlere hatırlatacak şekilde, bir de üstüne üstlük devletin verdiği bu cüzi emekli maaşı ile geçinemediği için, ay sonunu getiremediği için, hasbel kader emekli olduğunda ikinci bir iş bulup, bileğinin hakkıyla, alnının teri ile ikinci bir maaşı alıp da ay sonunu getirmeye çalışan vatandaşı "çift dikiş yapıyorsunuz" diye azarlamaya kalkıyor. "Çift Dikiş yapıyorsunuz, ona müsaade etmeyiz" diyor. Fakat sizin verdiğiniz bu leblebi çekirdek parasıyla ay sonu gelmiyor. Helal yoldan, alnının teriyle ikinci bir işe girmiş, buradan ikinci bir maaş alıyor ki rızkını temin edebilirsin. Buna çift maaş alıyorsun buna müsaade etmeyiz diye azarlıyor. Diğer taraftan kendi çevresindekiler, kendi partisindekiler onlarca şirketten danışman olarak maaş alıyor, onlarca şirketten yönetim kurulu üyesi olarak maaş alıyor. Ayda 20 tane maaş alıyorlar onlara gık bile demiyor. Böyle adalet olur mu? Böyle kalkınma olur mu? Gariban emekli vatandaş 2 maaş alıyor diye onun gözüne batacak, kendi çevresindekilerin ayda 20 tane maaş almasına bir şey demeyecek. Bunu bütün Türkiye biliyor.
Çelişkileri sadece bu mu? Hayır.
Bir seçim dönemi boyunca, aylar boyunca "bu sıradan bir belediye seçimi değildir, hilal ile haçın mücadelesidir" diyeceksin, biz "hilal olarak haça karşı, haçlılara karşı mücadele ediyoruz" diyeceksin, seçimden sonra İstanbul'da besmelelerle tekbirlerle Ortodoks Kilisesi'nin açılışını yapacaksın.
Sadece bu mu? Hayır?
Diğer önemli bir husus. Yine aylarca seçim döneminde muhalefeti PKK ile, terör ile işbirliği yapmakla suçlayacaksın. CHP'ye CHPKK diye isim takacaksın. Arkasından 23 Haziran'da başınız sıkışınca Abdullah Öcalan'ın mektubunu devlet televizyonunda okutacaksın. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusudur. Bizim Mehmet Aras ağabeyimiz, kıymetli büyüğümüz Kocaeli’nde basın toplantısında bununla ilgili bir şey söylemiş. Demiş ki Abdullah Öcalan'ın mektubunu okuyacağınıza Erbakan hocamızın kitaplarını okusaydınız, ne bugünkü durumda olurdunuz, ne de seçimi kaybederdiniz. Abdullah Öcalan'ın mektuplarını okuyacakları yerde Erbakan hocamızın kitaplarını okusalardı Mehmet Aras abimizin dediği gibi bugünkü durumda olmazlardı.
Amerika'da Washington Post gazetesi PKK’nın yöneticilerinden birisinin makalesini yayınlamış. Bizim Dışişleri Bakanımız ve Sayın İbrahim Kalın da çok fena sinirlenmiş. Bu basına da yansıdı. Diyor ki ‘Efendim teröre çanak tutuyorlar. Bu bir skandaldır. Washington Post’ta nasıl PKK yöneticisinin makalesi yayınlanır.’ Yahu siz TRT’de, devletin televizyonunda Abdullah Öcalan'ın mektubunu okuttunuz. Diğer bir TRT kanalında TRT Kürdi’ de bir başka PKK yöneticisini canlı yayına çıkarıp konuşturdunuz. Biz kendi teröristimizi çıkartıp konuşturursak, adam, elin Amerikalısı makalesini de yayınlar, canlı yayında yapar. Dolayısıyla çelişkiler bitmiyor.
Bizler ne diyoruz? Biz diyoruz ki biraz evvel de söylediğimiz gibi, göreve gelir gelmez emekçisine en az %100’den başlamak üzere, bir kategorideki Bağkur emeklilerine 300 zam veren bir anlayışın, bir zihniyetin temsilcisi olarak, Yeniden Refah Partisi olarak bizlerde inşallah bundan sonraki seçimde, iktidar olduğumuz zaman, ilk sene memurumuza, işçimize, emeklimize en az %50 zammı mutlaka ama mutlaka vereceğiz Allah'ın izniyle. Arkasından da bizim yapacağımız maaş zamları mutlaka gerçek enflasyonun üzerindeki zamlar olacak. Çünkü biraz evvel söylediğimiz gibi gerçek enflasyonun altında yaptığınız zamların artış olarak kabul edilebilmesi mümkün değil. Biz vatandaşımızı enflasyona, hayat pahalılığına inşallah ezdirmeyeceğiz ve biz millete vereceğimiz bu kaynağı da borçla, zamla, devlet kuruluşlarının satılması ile değil Cenabı Allah'ın vermiş olduğu nimetleri, zenginlikleri mali kaynağa dönüştürerek oluşturacağımız kaynak paketleri ile karşılayacağız. Bu kaynak paketlerimizi de televizyon programlarında, konferanslarımızda sık sık ifade ediyoruz ve anlatıyoruz.
Şimdi bu noktada son olarak değinmemiz gereken husus, ülkemiz, milletimiz bu dertlerle boğuşurken, memurumuz, memur emeklimiz bu sıkıntılara duçar olmuşken, devlet adamlarımız, siyasetçilerimiz şu anda ne ile meşguller, bu hususlara da değinmemiz lazım.
Yıllarca AK Parti hükümetlerinde bakanlık, hatta başbakanlık yapmış olan ve uzun dönemden beri de siyasî bir parti kurabilmek için cesaret toplamaya çalışan bazı siyasetçiler, bugünlerde bildiklerini kamuoyuyla paylaşmakla Sayın Erdoğan’ı ve AK Parti iktidarını siyasî olarak tehdit ediyor. Diyorlar ki; “Sayın Erdoğan'la ilgili, o dönemdeki icraatlar ile ilgili bildiklerimizi paylaşırsak ‘insan yüzüne bakacak halleri kalmaz’” diyecek kadar ciddi bir siyasî tehditte bulunuyorlar. Kısacası mevcut iktidara ve Sayın Erdoğan'a siyasî şantaj yapıyorlar. Şimdi yıllar sonra, geldiğimiz bu noktada bu sözleri sarf edenlere doğal olarak sorulması gereken birkaç tane soru vardır.
Bir tanesi;
Madem Sayın Erdoğan insan yüzüne bakamayacak düzeyde hatalar işlediyse, yıllar boyunca Sayın Erdoğan'ın hükümetlerinde neden görev yaptınız? Neden bu insan yüzüne bakılamayacak hataların işlendiği yapının içerisinde yıllarca bulundunuz da o zaman sesinizi çıkarmadınız? Sorulması gereken birinci soru bu.
Efendim benim başbakan olacağım zaman bana dediler ki, sen hiçbir şeye karışmayacaksın, her şeye Tayyip Bey karar verecek, sen sadece oturacaksın dediler, böyle şey mi olur? Peki, bunu Başbakan olurken neden söylemediniz? Burası bir hukuk devletidir. Kanunlar var. Anayasa var. Demokrasi var. Böyle şey mi olur? Başbakan’ın yetkileri belli. Cumhurbaşkanı’nın yetkileri belli. Böyle hukuksuz bir şekilde ben Başbakan olmam diyebilirdiniz. 10 sene sonra hukuksuzlukları ifade etmek ne kadar etik bir davranış? Böyle bir noktada şu karşımıza çıkmıyor mu? Biz Başbakan olursak, bakan olursak makam ve mevkilerde bulunmaya devam edersek, hukuksuzlukların, yanlışlıkların çok da bir önemi olmaz. Bunları içimizde tutar saklarız. Ama biz dışarıda kalırsak, görevden alınırsak, oyunun dışına itilirsek o zaman bildiğimiz bütün yanlışlıkları, bütün hukuksuzlukları birer birer anlatırız. Böyle bir tavır samimiyetten uzak bir tavır değil midir? Böyle bir tavır düpedüz siyasî şantaj değil midir?
Gelinen nokta kötüyse…
Aynı şekilde söylenmesi gereken diğer önemli bir husus da; daha önce de ifade ettiğimiz gibi, siyasî parti kurmak için aylardır cesaret bulmaya çalışan bu siyasetçilerimiz, ülkenin dış politika ve ekonomi alanında son derece sıkıntılı bir noktaya geldiğini söylüyorlar. Evet. Doğru. Sıkıntılı bir noktaya geldiyse, 10 seneden fazla süre AK Parti'nin MYK’sında, MKYK’sında en üst düzeylerde bulundunuz. 10 seneden fazla süre AK Parti hükümetlerinde Bakanlık, Başbakanlık, Dışişleri Bakanlığı, Ekonomiden Sorumlu Bakanlık yaptınız. Bu gelinen noktada iyi olanlar bizden, kötü olanlar Tayyip Bey'den diye bir anlayışın bir mantığı var mı? Gelinen nokta kötüyse, çıkmaz sokaksa ki doğru, bunda en büyük pay sahibi olanlar sizlersiniz, Tayyip Bey kadar sizin de payınız var. Ekonomiden Sorumlu Bakanlığı siz yaptınız. Yıllarca Dışişleri Bakanlığı'nı siz yaptınız.
Şimdi bir de diğer cepheye baktığımız zaman, benzer şekilde Sayın Erdoğan’da uzun zamandır cesaret toplamaya çalışan bu siyasîleri kastederek diyor ki; ‘Hafıza kayıtlarımızda olan bir takım gizli gerçekleri, vakti zamanı geldiğinde milletimizle paylaşacağız, milletimizin kim kimdir? Kim ne için çalışmıştır? Bunları bilmesi lazım. Yanlış istikamete gitmeyelim’ diyor ve yine bu konuşmasının içerisinde diyor ki; ‘18 yıl boyunca, AK Parti tarihi boyunca çok farklı güçlerle mücadele ettik. Dolayısıyla bu mücadele ettiğimizi güçleri, bunlara Türkiye'de hizmet edenleri, kimin kim olduğunu milletimizin bilmesi lazım ki milletimiz bundan sonraki süreçte yanlış istikamette gitmesin.’
Peki, bu noktada yine sormamız gereken sorular şunlar: Eğer Sayın Erdoğan'ın kastettiği bu isimler, siyasî parti kurmaya çalışan bu isimler, Sayın Erdoğan'ın kastettiği gibi birtakım güçlerle, dış mihraklarla işbirliği halinde ise, bunların adına Türkiye'de hareket ediyorlarsa, o zaman bu kimseleri 10 seneden fazla süre devletin en üst makamlarında neden görevlendirdiniz?
Bu kimseler 10 seneden sonra siyasî parti kurup size rakip olmaya kalktıklarında mı bu sıkıntıların söylenmesi gerekiyor? Devletin en mahrem sırlarına ulaşacak makamlara getirdiniz. Ülkeyi, devleti, milleti bağlayıcı anlaşmalara imza attıracak makamlara getirdiniz. O zaman neden bu gerçekleri ortaya koyarak bunları bu makamlara getirmemezlik ettiniz de, şimdi bu isimler siyasî parti kurup size rakip olmaya kalktıkları zaman bunu gündeme getiriyorsunuz?
Ayrıca yine dış mihraklarla bağlantılı idilerse, dış güçlerin adamı idilerse, öyleyse neden elinizde her türlü yetki olduğu halde yıllar boyunca bu konuyu yargıya taşımadınız? Hukuki süreci neden başlatmadınız? Ve yine üçüncü bir soru; Bu kimseler ima ve iddia ettiğiniz gibi kimselerse, hala daha neden Ak Parti'ye gelin aynı çatı altında beraber siyaset yapalım diye davette bulunuyorsunuz?
Buradan şöyle bir sonuç çıkmıyor mu? Bir kimse Sayın Erdoğan'a itaat ederse, O’nun sözünden çıkmazsa, O’na karşı bir hareketin içerisinde olmazsa yaptığı yanlışlıkların, hukuksuzlukların çok da bir önemi olmaz. Amma, uslu durmayıp da Sayın Erdoğan'a, AK Parti'ye karşı siyasî rakip olmaya kalkarsa, geçmişte yaptıklarının hepsi birer birer ifşa edilir. Böyle bir yaklaşımda ne kadar hukuka uygun? Ne kadar etik? Ne kadar samimi? Böyle bir yaklaşımda aynen karşı cephenin yaklaşımı gibi siyasî şantaj manası taşımıyor mu?
Biz Ne Diyoruz?
Peki, böyle bir manzara karşısında biz ne diyoruz? Biz de diyoruz ki; Demek ki sizin yıllarca dava, dava, dava dediğiniz bir menfaat birlikteliği imiş. Bugün geldiğimiz noktada karşılıklı beyanatlarınız bunu apaçık bir şekilde ortaya koyuyor. Demek ki yıllar boyunca sizi bir arada tutan ortak hedefler, idealler, ortak ülküler değil, karşılıklı olarak kirli dosyalarmış. Demek ki AK Parti yönetiminin harcı; dava değil siyasî şantajmış. İşte geldiğimiz noktada her iki tarafta kendi ağzı ile bunu ortaya koymuş bulunuyor. Eğer sen ayrılırsan senin kirli dosyanı ifşa ederim. Sen bana karşı bir şey yaparsan da ben de senin kirli dosyanı ifşa ederim. Böyle bir anlayışa sahip olan kimseler samimi bir davranışın içerisinde olabilir mi? Ne kadar yazık ki milletin derdine çözüm üretmek yerine tabiri caizse, deyim yerindeyse, ‘tencere dibin kara, seninki benden kara’ anlayışıyla birbirlerini tehdit ediyorlar. Karşılıklı kirli dosyalar üzerinden siyaset yapıp hâkimiyet kurmaya çalışıyorlar. İktidarın sağladığı sosyo-ekonomik güç ne kadar önemli olmalı ki, yıllarca davamız-davamız diyen yol arkadaşlarını fena halde karşı karşıya getiriyor.
Bu millet siyasetçilerden, devlet adamlarından hizmette yarış beklerken, biraz evvel özet olarak değindiğimiz dertlerine derman olmalarını beklerken, bir taraf elindeki gücü ve iktidarı kaybetmemek adına karşı tarafa siyasî şantaj yapıyor. Diğer taraf kaybettiği gücü, mevkileri, koltuğu iktidarı yeniden elde edebilmek için o da karşı tarafa siyasî şantaj ve tehdit de bulunuyor. Birbirlerinin kirli dosyaları üzerinden birbirlerini tehdit ediyorlar.
Her zaman ifade ettiğimiz gibi, biraz evvel de söylediğimiz gibi, milletimizin siyasetçilerden beklediği karşılıklı siyasî şantajları değil, tehditleri değil samimiyetten uzak güç mücadeleleri değil, vatandaşın derdine derman olunması, vatandaşın sorunlarına somut ve acil çözümleri bir an evvel ortaya koymalarıdır.
Ve yine her zaman söylediğimiz gibi, bu vesileyle yine bir kez daha ifade ediyoruz ki, tertemiz geçmişimizle, millete hizmet yolunda başarılar, şampiyonluklarla dolu efsane hizmetlerle dolu geçmişimizle ve şu anda da milletimizin sorunlarına yönelik çözüm önerilerimiz ile somut projelerimizle kaynatıp kaynak paketlerimiz ile Yeniden Refah Partisi olarak, ‘Milletimiz İçin Biz Varız’ diyoruz ve inşallah bu sorunların hepsini ‘ancak ve ancak biz çözeriz’ diyoruz.
Her zaman olduğu gibi milletimizin bu gerçekleri görmesi için, bütün siyasetçilerimizin ve devlet adamlarımızın bu yanlışlıklardan kurtulması için de kardeşâne bir şekilde uyarılarımızı yapıyoruz. İnşallah Yeniden Refah Partisi olarak bütün engelleme ve zorluklara rağmen, bütün hususi medya ambargosuna rağmen, aynen Erbakan hocamızın ifadesi ile tırnaklarımızla söküp alacağız, teker teker, birer birer Anadolu'da insanımıza bu gerçekleri anlatacağız ve İnşallah hep birlikte hedeflerimize ulaşacağız ve İnşallah hep birlikte Yaşanabilir bir Türkiye'yi, Yeniden Büyük Türkiye'yi ve Yeniden Büyük Türkiye'nin öncülüğünde Adil Bir Dünya’yı hep birlikte inşa edeceğiz.
Son olarak diyorum ki;
Zafer Millî Görüşçülerindir ve zafer yakındır.

YAŞA ANTEP

Partimizin 1. Olağan İl Kongreleri süreci büyük heyecanlara sahne olmaya devam ediyor. Ülkemizin dört bir yanında kuruluşu ve kongreleri tamamlanan ilçelerimizin ardından il kongreleri süreci de hızla devam ediyor. Bu hafta bu büyük heyecana ev sahipliği yapan ilimiz ise Gaziantep oldu. Yaşanan heyecan “YAŞA ANTEP” dedirtti.
Rahmetli Erbakan Hocamızı da her gittiğinde bağrına basan illerden olan Gaziantep, Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan’ı da büyük bir coşkuya bağrına bastı. Genel Başkanımızın şehre ulaşmasından itibaren kendisine gösterilen ilgi ve teveccüh milletimizin artık vakti geldi diye haykırdığını bir kez daha gösterdi.
Büyük bir konvoy eşliğinde şehre ulaşan Genel Başkanımıza Genel Sekreterimiz Suat Pamukçu ve Genel Başkan Yardımcımız Zafer Emanetoğlu eşlik etti.
Ev sahibi Gaziantep il başkanı Abdülkadir Beyaz bir Antepli Şahin şiiri ile;
‘Ben Antepliyim, Şahin'im ağam.
Mavzer omzuma yük.
Ben yumruklarımla dövüşeceğim.
Yumruklarım memleket kadar büyük’ mısraları ile başladığı konuşmasında Gazianteplilere teşekkür etti. Konuşmasında; İktidar partisinden ayrılıp yeni bir parti kurmak için cesaret toplamaya çalışanlarla karşılıklı yapılan siyasi şantajın taraflarının ülkenin bu hale gelmesinde paylarının ortak olduğunu belirtti. Her iki tarafında sevaplarda ortak olduğu gibi günahlarda da ortak olduklarını, ortaya çıkan olumsuz sonuçlar sebebi ile birbirlerini suçlamalarının anlamsız olduğunu söyledi. İstanbul Sözleşmesi hakkında da açıklamalarda bulunan Beyaz; iktidarın bugüne kadar yaptığı bütün hizmetleri tüm eksik ve yanlışlarına rağmen çok iyi, çok başarılı kabul etsek dahi sadece İstanbul Sözleşmesi ile aile yapımıza, ailelerimize verdiği zararın tüm yararlarından fazla olduğunu ifade etti. Biz millet olarak kuru soğan yeriz ama huzurlu olmak isteriz derken, bugün gelinen noktada ne kuru soğan kaldı, ne huzur kaldı’ dedi.
Ardından mikrofona gelen Genel Başkan Yardımcımız ise kongrenin en hayırlı hizmetlere vesile olmasını temenni ederek şunları ifade etti.
23 Kasım 2018’ de dualarla kurulan partimizin bugün 75il ve 650’nin üzerinde teşkilatlanmış bir Yeniden Refah Partisi uzun bir yolun başındayız. Bu yolun sonunda kutlu hedefler, bizi bekleyen mazlumlar, ekonomik ve sosyal buhran içerisinde kurtulmak için bizi bekleyen aziz milletimizin evlatları var. Bu kadar bekleyen varken, bu kadar mazlum varken, İslam Coğrafyası Siyonizm’in postalları altında kan ağlarken, küçücük yavrularımız Terörist İsrail’in terörist askerlerince şehit edilirken, elbette ki bekleyemeyiz, elbette ki yaşananlara seyirci kalamayız.
İşte seyirci kalmadığımız için, beklemediğimiz için Yeniden Refah Partimizi muhterem Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan beyin liderliğinde kurduk. Yola çıktık ve geliyoruz Allah’ın izniyle. İşgal edilen İslam Coğrafyasını kurtarmak için, Ayasofya’nın zincirlerini kırmak için, Mescidi Aksa’yı özgürleştirmek için, milletimizin içinde bulunduğu sıkıntıları bertaraf etmek için, Yeniden Büyük Türkiye’nin öncülüğünde İslam Birliği’ni kurmak için yola çıktık geliyoruz Allah’ın izniyle.
Dağılan ve parçalan İslam Coğrafyasını toplayacak, Yeniden Büyük Türkiye’yi inşa edecek irade bu salondadır. İslam Birliği’ni kuracak lider, Genel Başkanımız, liderimiz olarak bu salonda bizimle beraberdir elhamdülillah.
Siz Gaziantep’te, diğer kardeşlerimiz kendi bulundukları illerde yapacakları çalışmalarla, aşkla – azimle yol yürüyeceğiz ve inşallah 2023 seçimlerinde Yeniden Refah Partimizi iktidara, muhterem liderimiz Dr. Fatih Erbakan beyi bu ülkenin Cumhurbaşkanlığına taşıyacağız Allah’ın izniyle.
Genel Başkan Yardımcımız Zafer Emanetoğlu’nun tüm seyircilere geçen inançlı konuşmasının ardından büyük bir heyecan dalgası altında Genel Başkanımız kürsüye geldi. Konuşması sık sık sloganlarla kesilen Genel Başkanımız özellikle gençlere heyecanları için teşekkür ederek konuşmasına şöyle başladı.
Ey zalimler!
Ey Sömürgeciler!
Ey Irkçı Emperyalizm!
Ey mazlum milletlerin kanını içen zalimler!
İşte Millî Görüş, İşte Yeniden Refah, işte Gaziantep.
Biz bu salonları bazılarının yaptığı gibi yoklama alarak, cep harçlığı vererek, belediye işçi ve personelleri ile sivil polislerle zorlama ile doldurmuyoruz. Biz bu salonları aşkla dolduruyoruz, aşkla..
Son günlerde gündemde meşhur bir konu var biliyorsunuz. Diyorlar ki Ak Parti’den 1 milyona yakın üye, üyelikten istifa ederek ayrıldılar. En son Sayın Cumhurbaşkanı dahi kendi ağzıyla 300.000 üyemizi Ak Parti olarak kaybettik dedi. Evet, yerden göğe kadar haklılar. Bu haberlerin hepsi doğru. Nereden biliyorsunuz? Ak Parti’den ayrılan bu kardeşlerimizin 10.000’lercesini bizzat biz kendi ellerimizle Yeniden Refah Partimize üye kaydettik te oradan biliyoruz.
Neden böyle oldu? Yeniden Refah Partimizi kurduğumuz günden beri söylediğimiz gibi ‘Su göründü teyemmüm bozuldu’ da onun için böyle oldu. Neden böyle oldu? Her şey aslına rucû ederde onun için böyle oldu. Türkiye siyasetinde Hilal ve Başak yeniden yerini alınca fevç fevç insanlarımız yeniden yuvaya dönüş hareketini başlattı da onun için böyle oldu. Şimdi anlıyor musunuz? Yeniden Refah Partimize kurulduğu günden itibaren neden bu kadar ağır bir medya ambargosu uyguluyorlar. Bu ağır medya ambargosunu uygulamalarına rağmen yüzbinlerce insanımız, milyonlarca insanımız koşa koşa Yeniden Refah’ta toplanıyor, bu ambargoyu uygulamasalar gelin görün memleketin hali nasıl olacak.
Neden ambargo var? Cevabı çok basit. Çünkü Yeniden Refah Partisi’ne geçmişi karanlık diyemezler. Çünkü Yeniden Refah Partisi’ne FETÖCÜ diyemezler. Çünkü Yeniden Refah Parti’sine terörler işbirliği yapıyor diyemezler. Çünkü Yeniden Refah Partisi’ne hırsız diyemezler, yolsuz diyemezler. Peki, ne diyecekler? Diyecek hiç bir şey yok. Öyleyse ambargo uyguluyorlar, Yeniden Refah Partisi’ni kimseye duyurmamaya çalışıyorlar. Biz ne diyoruz Yeniden Refah Partisi olarak? Ne yaparsanız yapın. Titanik artık batıyor. Titanik batıyor ve Yeniden Refah güneşi doğuyor ve güneş balçıkla sıvanmaz. Saklasanız da, gizleseniz de, ne yaparsanız yapın Yeniden Refah güneşi doğuyor, doğacak Allah’ın izniyle.
Yıllar boyunca, Kurtuluş Savaşı döneminde, bundan 100 sene evvel zalimlere, sömürgecilere, Dünya Siyonizm’ine karşı en dik duruşu sergileyen, bu uğurda binlerce evladını şehit veren, gazi şehrimiz Gaziantep’imizde aynı ruhu taşıyan, aynı hedefler doğrultusunda ilerleyen Yeniden Refah Partimizin bu salonlara sığmayan muhteşem coşkusunu yaşamayı bizlere nasip ettiği için Cenabı Allah’ a sonsuz şükürler ediyoruz. Elhamdülillah, elhamdülillah, elhamdülillah diyoruz.
Bugün Türkiye’nin, ülkemizin içinde bulunduğu duruma baktığımızda ne görüyoruz. Hepinizin malumu olduğu üzere 17 seneden beri iktidarda bulunan Ak Parti iktidarı var. Bu Ak Parti iktidarı Türkiye’de Cumhuriyet tarihi boyunca en fazla sayıda devlet kuruluşu satan iktidar olarak tarihe geçmiş bulunuyor. Nerden bu sonuca ulaştık. İşte 1995 yılında, Türkiye’de devlete ait olan kuruluşların sayısı 278 adet. 2000 yılına gelindiğinde bu sayı 240’a düşüyor. 240 tane devlet kuruluşunu 2002 yılında teslim alarak iktidara gelen Ak Parti 17. senenin sonunda elimizde bıraka-bıraka 71 tane devlet kuruluşu bıraktı. Bugün Türkiye’de devlete ait olan veya devletin ortaklığı bulunan 71 tane devlet kuruluşu elimizde kaldı. Ne demek bu? 240 tane kuruluşu teslim almışlar, 170 tanesini satıp yok etmişler ve elimizde kala-kal 71 tanesi kalmış. İşte bu sebeple diyoruz ki; en fazla devlet kuruluşu satan iktidar olarak tarihe geçtiler. Neler satılmadı ki bu iktidar döneminde?
• Eti Holding
• Petkim
• Tüpraş
• Türk Telekom
• Ereğli Demir Çelik
• Paşabahçe Cam Sanayi
• Sümer Holding
• Oyak Bank
• Taksan
• Tümosan
Sadece bunlar mı? Hayır?
• Limanlar
• Sigara Fabrikaları
• Gübre Fabrikaları
• Tuz İşletmeleri
• Şeker Fabrikaları
• Tarabya Oteli
• Bursa Çelik Palas Oteli
• Kuşadası Tatil Köyü
• Termik Santraller
• Elektrik Dağıtım Şirketleri
Liste böylece uzayıp gidiyor. Burada 170 tane şirketi saymaya vaktimiz yetmez. Biz ne diyoruz Yeniden Refah Partisi olarak? Tuz işletmelerini sattılar. Şeker fabrikalarını sattılar. Toprak Mahsulleri Ofisinin buğday silolarını boşalttılar. Dolayısıyla Ak Parti iktidarı olarak 3 beyazdan da titizlikle uzak duruyorlar, doktorların tavsiyesine harfiyen uyuyorlar, diyoruz. Doktorların tavsiyelerine harfiyen uymaları güzel amma, diğer taraftan devlet olarak, millet olarak elimizde avucumuzda bir şey kalmıyor.
Millî Görüş, Erbakan Hocamız 1970’lerde bu bölge de başta olmak üzere 200 tane ağır sanayi tesisinin temelini attı. Bütün engellemelere ve zorluklara rağmen bunlardan 70 tanesini hizmete soktu. Millî Görüş 200 tane ağır sanayi tesisini bu ülkeye kazandırıyor, Ak Parti iktidarı 170 tane devlet kuruluşunu elden çıkartıyor ve yok ediyor. Fazla söze ne hacet diyoruz ve bunu milletimizin değerlendirmesine bırakıyoruz.
Şimdi böyle bir noktada, sata - sata, yok ede - yok ede, elden çıkara – çıkara elde avuçta bir şey kalmadı. Satacak bir şeyde kalmadı. En sonuna ‘Varlık Fonu’ adı altında ‘Yokluk Fonu’ kurdular. Neden ‘Yokluk Fonu’. Bu fonun üzerinden kredi alınıyor, borç alınıyor da onun için. Adı ‘Varlık Fonu’ ama asıl işlevi ‘Yokluk Fonu’. Borç bulabilmek için, yüksek faizli kredilerle bu milletin geleceğini ipotek altına alabilmek için kurulmuş bir fon. Şimdi diyor ki; ‘Efendim ben Çaykur’u satmadım.’ Yahu Çaykur’u satmadın ama Çaykur’u Varlık Fonu’nun içine koyup ipotek ettirdin, bunun üzerinden de borç aldın, kredi aldın. Peki, bu krediyi, bu borcu ödemezsen ne olacak? Bu sefer ÇAYKUR da elden gidecek. Bu neye benziyor. Evin hayırsız bir evladı, ‘Anneciğim, babacığım siz hiç merak etmeyin. Ben evimizi satmadım diyor. Satmadın da ya ne yaptın. Götürdüm bankaya ipotek ettirdim, onun üzerinden kredi aldım, bu krediyi de arkadaşlarla yiyip bitirdim, harcadım. E ne oldu? Sen zaten bu oturduğumuz evi yok etmiş oldun. İşte bunların hali de buna benziyor. Varlık Fonu üzerinden aldığınız bu borçlarda geri ödenemez ise ne olacak? Önce bu sorumuzun bir cevabını verin. Bunlar geri ödenemez ise ki 17 senelik performans bunların geri ödenemeyeceğini gösteriyor, öyleyse dış güçler, sermaye sahipleri diyecekler ki; yahu kardeşim insaf edin. Üzerinizde ceketiniz bile kalmamış hâlâ daha bizden borç istiyorsunuz. Hâlâ daha borç almak istiyorsanız öyleyse şu boğazların kontrolünü bize verinde öyle anlaşalım. Allah muhafaza buyursun. Şu İstanbul’daki patrikliğe özerklik verinde öyle anlaşalım. Şu Güneydoğu’yu, Doğu Anadolu’yu falanca devlete verinde öyle anlaşalım, Allah muhafaza buyursun. Osmanlı’nın son dönemini sizler de biliyorsunuz. Kapitülasyonlar, Duyunu Umumiye İdaresi. Bir ülkenin ekonomik bekası, finansal bekası elden giderse siyasi bekası da elden gider. Borç alan yarın öbür gün emir de alır. Yıllardır beka, beka, beka diye tutturanlara buradan Gaziantep’ten bu gerçeği hatırlatıyoruz ve haykırıyoruz.
Devletin kasası boşaldı. 17 seneden beri sata, sata, sata artık satacak bir şey kalmadı. Bunun en önemli ispatı ne? İşte geçtiğimiz aylarda Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk defa bir hükümet Merkez Bankası’nın İhtiyat Akçesini kullanmak için düğmeye bastı. Ne demek bu? Merkez Bankası’nın kara gün akçesi olarak muhafaza ettiği en zor günlerde (Allah muhafaza etsin) kullanmak üzere sakladığı İhtiyat Akçesi’ni kullanıp, harcayıp, bitirmek üzere yasal düzenleme yapıyor. İşte gördünüz ekonomik olarak, mali olarak ne noktada bulunduğumuzu. Bunu Cumhuriyet tarihinde başka hiçbir hükümet yapmadı. Merkez Bankası’nın İhtiyat Akçesi’ni kullanmak demek; ‘Biz bu işi batırdık, biz ülkeyi iflasın eşiğine getirdik, biz elde avuçta bir şey bırakmadık, biz tükendik, biz iflas ettik demenin en açık bir göstergesidir. Tam 17 sene boyunca hiç bir ilave kaynak üretemeyen, kaynak ihtiyacı olduğunda devlet varlıklarının satışı, zam yapma, ilave vergi koyma enstrümanlarından başka hiçbir çare bulamayan bu hükümet, bütün bu süreç sonunda bu gerçekleri de ispat ettiği gibi mali bakımdan son derece büyük bir açmaza girdi. Son olarak Merkez Bankası’nın ihtiyat akçesini kullanmaya kalktı ve en son geçtiğimiz haftalarda sıra vatandaşa gelince 17 seneden beri yaptığı gibi sineğin kanadındaki yağı hesap eden bir tutumla 2020 yılı memur ve memur emeklilerimize %4 + %4, 2021 yılı için %3 + %3’lük sadaka mahiyetindeki maaş artışını vereceğini ilan etti.
Değerli Gaziantepliler. Değerli Millî Görüşçüler. Çok değerli kardeşlerim. Yanlış duymadınız. 2020 yılında memur ve memur emeklilerimize %4 + %4 artış, 2021 yılında %3 + %3 artış. Bu tablo başta memurlarımız ve memur emeklilerimiz olmak üzere bütün ülkemiz için son derece ibretlik ve acı bir tablodur. Her türlü lükse, makam araçlarına, protokol harcamalarına kaynak bulan hükümet sıra memur ve memur emeklilerine gelince, vatandaşa gelince çay simit hesabıyla maaş artışı yapmaya kalkıyor. Böyle bir durum asla kabul edilemez. Asla unutulmamalıdır ki, bir ülkenin, bir devletin itibarını iktidarda bulunanların bindikleri uçaklar, makam araçları, oturdukları saraylar değil kamu emekçilerinin yaşam standartları ve refah düzeyi temsil eder.
Gerçek enflasyonun %30’a yaklaştığı bir ülkede bu düzeydeki maaş artışları matematiksel olarak bir artış olarak kabul edilemez. %30 enflasyonun olduğu ülkede %4 + %4 maaş zammı yapmaya kalkarsan bu maaş zammı daha vatandaşın eline geçmeden buharlaşmış demektir. Diğer taraftan 5 milyon memur ve memur emeklimize taahhüt ettikleri bu maaş artışının yıllık maliyeti 2,5 milyar dolardır. 5 milyon memur ve memur emeklisine maaş zammı olarak ayırdıkları kaynak, 2,5 milyar dolar, bu hükümetin 1 senede borç faizine verdiği para 30 milyar dolar. Aileleri ile birlikte 20 milyon insanımıza 2,5 milyar dolar kaynak ayırıyorsun, 20 milyon insanımıza ayırdığın kaynağın 12 mislini götürüp borç faizine veriyorsun. Böyle adalet olmaz, böyle kalkınma olmaz, böyle millet için hükümet olmaz. Memur ve memur emeklilerimize reva görülen sadaka mahiyetindeki, çay ve simit hesabı yapılarak verilmiş olan bu maaş zamları asla kabul edilemez. Bakınız, dikkat buyurmanızı rica ediyorum. Millete gelince 1 sene için %4 + %4, elektrik zammına gelince 1 senede %50 + %50. Millete gelince 1 senede %3 + %3, doğalgaza gelince 1 ayda %15 + %15. El insaf demekten başka bir çaremiz kalmıyor. Buna ilaveten diyoruz ki; ‘Siz bu adaletsizliği yapmaya devam ederseniz, seçim günü geldiğinde de bu millet size bir günde %4’ü verir ve gönderir bunu bilesiniz.
Bütün bunların üstüne, bu sadaka mahiyetindeki zamla geçinemeyen ikinci bir iş ile geçimini temin etmek için çalışan emeklimize diyorlar ki; ‘Bakın çift dikiş yapıyorsunuz. Çift dikiş yapılmasına müsaade etmeyiz. Yahu Allah’tan korkmuyor musunuz? Kendi çevrenizdekiler, kendi partinizdekiler onlarca şirketten yönetim kurulu üyesi olarak, onlarca şirketten de danışman olarak 1 ayda tam 20 tane maaş alıyor bunlara ‘GIK’ bile diyemiyorsun. Vatandaşa gelince, gariban emekli amcamız, hasbelkader ikinci bir işe girmiş, ikinci maaşı almasına çift dikiş yapmanıza müsaade etmeyiz diye azarlıyorsun. Biraz evvelde söylediğimiz gibi böyle adalet olmaz, böyle kalkınma olmaz.
Tek çelişkileri bu mu? Hayır. İşte 31 Mart seçimleri öncesinde aylar boyunca muhalefeti terörle işbirliği yapmakla suçladılar. Cumhuriyet Halk Partisi için ‘Bu Cumhuriyet Halk Partisi değil, CHPKK partisi dediler. Aylarca terörle muhalefeti bir araya getirdiler, en sonunda 23 Haziran seçimlerinden önce kendi başları sıkışınca Abdullah Öcalan’ın mektubunu devlet televizyonunda okuttular. Bu yaman çelişki. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşudur. Bizim Kocaeli il başkanımız, Mehmet Aras ağabeyimiz ne diyor bunlara? Diyor ki; ‘Ey Ak Parti yönetimi: Abdullah Öcalan’ın mektuplarını okuyacağınıza Erbakan Hocamızın kitaplarını okusaydınız bugün bu noktada olmazdınız, bu seçimleri de kaybetmezdiniz’ diyor.
Biz göreve gelir gelmez emekçisine %100 maaş zammı veren anlayışın temsilcisi olan Yeniden Refah Partisi olarak inşallah, Cenabı Allah’ın izniyle 2023 seçimlerinde iktidara geldiğimizde memurumuza, işçimize, emeklimize %50 maaş zammı yapacağız Allah’ın izniyle. Neden %50 maaş zammı yapıyorsun? Göreve gelir gelmez şu emekli ve memur maaşlarını en azından yoksulluk ve açlık sınırının üstüne çıkartalım diye. Onu takip eden senelerde mutlaka gerçek enflasyon oranının üzerinde zam yapacağız. Gerçek enflasyonun altında yaptığın zamların hiç biri matematiksel olarak artış sayılmaz. Biz vatandaşımızı hayat pahalılığına, enflasyona ezdirmeyeceğiz. Çok açık ve net söylüyorum. Biz sadaka dağıtmak için, erzak ve kömür dağıtmak için gelmiyoruz. Biz bu ülkede yoksulluğu ortadan kaldırmak için geliyoruz.
Bizler Yeniden Refah Partisi olarak bu aziz millet belediyenin, devletin vereceği bir torba kömüre, bir torba erzağa muhtaç olmasın, tarihin en şerefli milleti olan bu aziz millet Allah’tan başkasına muhtaç olmasın diye geliyoruz inşallah. Burada diğer çok önemli bir hususta bu millete aktaracağımız kaynağı, bunların yaptığı gibi borçlanarak, ilave vergi yükleyerek, zam yaparak, devlet kuruluşlarını satıp yok ederek değil Cenabı Allah’ın verdiği nimetleri mali imkâna dönüştürerek oluşturacağımız kaynak paketleri ile vereceğiz. Borçsuz, vergisiz, zamsız Millî Kaynak Paketleri oluşturacağız ve kaynak paketlerini doğrudan doğruya milletimize aktaracağız.
Kardeşim biraz insaf et. Bu kadar hizmet yapıyoruz bunlardan bahsetmiyorsun başından beri eleştiriyorsun. Hayır. Biz Yeniden Refah Partimizi kurduğumuz günden itibaren diyoruz ki; yapılan hizmetleri takdir edeceğiz, tebrik edeceğiz, yanlışları düzelteceğiz, eksikleri de tamamlayacağız diyoruz. Siz ne hizmet yaptıysanız bunların hepsini takdir ve tebrik ediyoruz. Diyorlar ki; Efendim bak bu kadar otoyol yaptık, bu kadar hızlı tren yaptık, bu kadar hava alanı yaptık. Ellerinize sağlık. Bunları takdir ediyoruz amma söyleyeceğimiz önemli hususlar var.
17 senede millete yaptığınız hizmetin nerede ise 3 mislini götürüp borç faizine verdiniz. 17 senede 500 milyar doların üstünde borç faizi ödediniz. 82 milyon millete toplamda 200 milyar dolarlık hizmet yaptınız.
Geçen gün büyük alayı vala ile, törenlerle, reklamlarla, güneş gözlüklerini takıp pozlar vererek İstanbul – İzmir Otoyolu’nu açtılar. İstanbul – İzmir arasını 3 saate indirdik diyorlar. Elinize sağlık, çok güzel yaptınız da; hiç kimse bu yolu kullanıyor. Bu yolda sinek avlıyor esnaf ve akaryakıt istasyonları. Neden böyle. Yahu İstanbul’dan İzmir’e araçla gidip dönmek 600₺’ye mâl oluyor da onun için. İnsaf edin. İstanbul’dan İzmir’e gidiş – dönüş köprü ve otoyol ücretleri 600₺’yi buluyor. Bir de üstüne bütçe açıklarını kapatmak için iyice sıklaştırdıkları trafik cezalarından birini yerseniz oldu mu size 1.200₺. Bir İstanbul’dan İzmir’e gideceksin 1.200₺. Uçakla gitmek daha az maliyetli oluyor. Bun nedenle vatandaş bu yolları kullanmaya korkuyor. Kullanmıyor ama ne çare. Kullansa da, kullanmasa da bu köprü ve otoyolların parasını bu 82 milyon vatandaş vergilerle, zamlarla kendi cebinden ödüyor. Aynen Deli Dumrul’un hikâyesi gibi. Köprüden geçersen 5 kuruş, geçmez isen 10 kuruş mantığında olduğu gibi. Böyle hizmet olur mu Allah aşkına? Biz ne diyoruz? Biz diyoruz ki; Biz Millî Görüşüz. Biz Yeniden Refahız. Biz Adil Düzen’ in temsilcisiyiz. Biz iktidara gelir gelmez, bu köprü ve otoyol soygununa derhal son vereceğiz Allah’ın izniyle.
600₺ otoyol ücreti. Bu ülkede asgari ücret ne kadar? 2000 küsur ₺. Allah’tan korkun. Asgari ücretin 3’te 1’i kadar otoyol ücreti mi olur? Dünyanın neresinde görülmüş? Avrupa’da bir ülkede asgari ücretin 3’te 1’i otoyol ücreti olsa kıyamet kopar, ne hükümet kalır, ne devlet başkanı kalır ortada. Bir gecede hükümet düşer. Hiç mi insaf etmiyorsun?
Değerli Gaziantepliler. Değerli Millî Görüşçüler. Sadece bunlar mı? Hayır.
Yeni eğitim – öğretim yılının başlamasına bugün, pazar günü Gaziantep’teyiz. Eğitim ve öğretim ile ilgili birkaç gerçeği ifade edeceğim. Dünya Ekonomik Forumu geçtiğimiz günlerde bir rapor yayınladı. Bu raporda dünyadaki ülkelerin eğitim kalitesi sıralaması var. 137 tane ülkenin eğitim kalitesi bakımından derecelerini belirlemiş ve sıralama yapmış. Eğitim kalitesi bakımından 137 ülke arasında Türkiye 99. Sırada yer almış düşünebiliyor musunuz? Bazı çevreler aylardan beri bir propaganda malzemesi olarak Almanya’nın, Hollanda’nın hatta ve hatta bütün Avrupa’nın bizi kıskandığını, kıskanmakta yetmez, 3. hava alanını yaptığımız için kıskanmaktan çatladığından bahsederken Türkiye eğitim kalitesi bakımından Mozambik, Tanzanya, Etiyopya ve Kamboçya’nın yer aldığı yüzdelik dilimin içinde yer aldı. Düşünebiliyor musunuz? 2023’te dünyanın ilk 10 ülkesi yapacağız dedikleri Türkiye eğitim kalitesi bakımından Mozambik’in, Tanzanya’nın, Etiyopya’nın ve Kamboçya’nın yer aldığı yüzdelik dilimin içinde yer alıyor. Bu acı gerçek karşısında biz ne diyoruz? ‘Söylemler Paris gerçekler Mozambik’ diyoruz. Başka ne diyelim. Türkiye; bu değerlendirme kuruluşunun yaptığı çalışmada ilköğretim kalitesi bakımından daha da gerilerde yer alıyor. 137 ülkenin içerisinde 105. sırada yer alıyor. İlköğretim kalitesi bakımından aynı puanı aldığımız ülkeler Bangladeş, Honduras, Gürcistan, Etiyopya ve Gine. Düşünebiliyor musunuz? Altı asır boyunca dünyaya hâkim olmuş, dünyaya nizam vermiş bir ecdadın torunları olarak eğitim kalitesi bakımından geldiğimiz noktayı görüyoruz. Bağımsız değerlendirme kuruluşlarının yaptığı bu sıralamalar okulları akıllı tahtalarla donatarak, öğrencilere bedava elektronik tabletler dağıtarak, ara tatiller koyarak, dersler arasındaki teneffüsleri 10 dakikadan 15 dakikaya çıkararak bu işlerin olmayacağını açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Tam 17 senelik Ak Parti iktidarı boyunca Millî Eğitim Bakanlığı anlamaya, kavramaya, uygulamaya, yenilik yapmaya, keşfetmeye yönelik bir eğitim sistemi ve müfredat geliştirememiştir. 15 sene boyunca yabancı dil dersi aldığı halde yabancı dil konuşamayan nesiller yetiştirerek dünya tarihine geçmiştir. 15 sene boyunca İngilizce dersi alıyor, üç cümle İngilizce konuşamıyor. Bu Millî Eğitim Bakanlığı e hükümetin sorumluluğu. 17 sene boyunca bakanlık yetersiz, düşük kaliteli, ezbere dayalı, yaz-boz tahtası gibi sürekli değişen bir eğitim sistemi ve müfredatla nesillerimizin geleceği ile oynamaktadır. Buna asla müsaade edemeyiz. Ülkemizin gelişmesi, Yeniden Büyük Türkiye noktasına gelmesi, Yeni Bir Dünya’ya öncülük edebilmesi kaliteli nesillerin yetişmesi ile mümkündür. İşte o ifade ettiğimiz kaliteli nesillerin yetişmesi de Yeniden Refah Partisi’nin iktidara gelmesine bağlıdır.
Bizim ilk işimiz ülkemizi dünya eğitim kalitesi sıralamasında ilk 30’un içerisine sokmak olacak. Arkasından en kısa sürede ilk 10’a sokarak eğitim kalitesi bakımından dünyanın en önde gelen 10 ülkesinden biri haline getireceğiz. Bizim eğitim sistemimiz, sadece taklit eden, sadece batıdaki örneklerin tercümesini yapan nesiller değil, yenilik yapabilen ve icat edebilen nesiller yetiştireceğiz.
Bizim eğitim sistemimiz sadece ezberleten, sınavlardan geçirip bir sürü işe yaramayan diplomalar veren değil, uygulamaya yönelik, icat yapmaya yönelik, yenilik yapmaya yönelik, bilgi kazandıran bir eğitim sistemi olacaktır.
Ayrıca biz Yeniden refah olarak çok iyi biliyoruz ki; yeni nesillerimizi sadece bilimsel ve teknik bilgiyle donatıp onların ahlaki ve manevi gelişimlerini ihmal edersek toplumumuza ve bütün insanlığa potansiyel tehditler yetiştirmiş oluruz. İşte bu nedenle Yeniden Refah Partisi olarak biz, bilimsel ve teknik kalitesi yüksek amma aynı zamanda ahlaki ve manevi kalitesi de yüksek nesiller yetiştireceğiz inşallah.
Bizim eğitim sistemimizin parolaları keşfetme, uygulama, meslek sahibi olma, ahlak ve maneviyat olacak. Yeniden Büyük Türkiye hedefine kaliteli nesillerle erişilir ve biraz evvel ifade ettiğimiz gibi o kaliteli nesilleri de Yeniden Refah’ın, Millî Görüş’ün müfredatı ve eğitim sistemi yetiştirebilir.
Çok değerli Antepliler. Çok değerli Millî Görüşçüler.
Biz Yeniden Refah iktidarında 50 senelik Millî Görüş tarihimize uygun bir şekilde laf üretmeyeceğiz, mazeret üretmeyeceğiz, hikâye anlatmayacağız. Enkaz raporu okumayacağız. Biz Yeniden Refah iktidarında kaynak bulacağız, çözüm üreteceğiz, çare olacağız inşallah.
Sayın Erbakan. Çok güzel söylüyorsun, ağzın bal yesin de. Ne kaynağı bulacaksın? Kaynak var da mı bu hükümet kullanmıyor? Evet, kaynak var ve bu hükümet kullanmıyor. Bu soruyu bize sorarsan sen bizim kim olduğumuzu anlamamışsın demektir. Bizim 50 senelik geçmişimiz tekeden süt çıkarma örnekleri ile dolu. Bizim 50 senelik geçmişimiz en muazzam kaynakları bulmakla dolu elhamdülillah. Biz Millî Görüşüz. Biz Yeniden Refahız. Biz Erbakan Hocanın dava erleriyiz. 50 senelik geçmişimize bak, ne yapmışız, o kaynakları nasıl bulmuşuz görürsün. Bak sana sadece şu kısa süre içerisinde 5 – 6 tane kaynak maddesini söyleyeyim.
Cenabı Allah’ın bize bahşettiği Güneş Enerjisi. Bize 380.000 megavatlık güneş enerjisi potansiyeli vermiş, biz bu güneş enerjisi potansiyelinin %1’nden bile istifade etmiyoruz. Sadece birkaç milyar dolarlık yatırımla bu 380.000 megavatlık Cenabı Allah’ın bahşettiği güneş enerjisinden istifade edersek senede milyarlarca dolarlık elektrik enerjisi ihraç eden bir ülke haline geliriz. Biz cenabı Allah’ın bedava gönderdiği bu güneş enerjisi nimetini elektrik enerjisine dönüştürerek ihraç edeceğiz. Senede en az 30 milyar dolarlık kaynağı güneş enerjisi nimetinden çıkaracağız inşallah.
Türkiye’mizde 18 milyar ton düşük kalorili kömür var. Isınma ve enerji ihtiyacında kullanılamayacak, bu anlamda baktığınızda değersiz sayılacak, 18 milyar ton düşük kalorili kömür rezervi. Sivas’ta, profesör, akademisyen bir ağabeyimiz bunun patentini aldı. 1 ton düşük kalorili kömürden 1 ton sıvı gübre yapıyor ve 1 ton sıvı gübreyi uluslararası piyasada 1000 doların üzerinde fiyatla satıyor. Bunun patenti alındı, Sivas’taki kendi çiftliğinde şu anda gerçekleştiriyor. 18 milyar ton düşük kalorili kömürden doğrudan doğruya sıvı gübre elde edeceğiz. 1 ton düşük kalorili kömür eşittir 1 ton sıvı gübre. İşte bu proje ile Allah’ın izniyle yılda en az 10 milyar dolar ilave kaynak üreteceğiz.
Yeniden Refah Partisi olarak aynen 54. Hükümette Erbakan Hocamızın yaptığı gibi mutlaka ama mutlaka denk bütçeyi gerçekleştireceğiz, devletin faiz giderlerini en kısa sürede sıfıra indireceğiz. Yılda 5 ila 10 milyar dolarda buradan gelecek. Havuz Sistemi’ni yeniden uygulayacağız. Yılda 5 ila 10 milyar dolar buradan gelecek.
Kamuda, Belediyelerde israfı, suiistimalleri önleyeceğiz yılda en az 5 milyar dolar buradan kurtaracağız.
Doğu Akdeniz’de Kıbrıs adasının çevresinde trilyon dolarlık doğalgaz ve petrol kaynakları var. Şu andaki hükümet aylardan beri yanlış yerde sondaj yaparak boşu boşuna havanda su dövüyor. Bununla ilgili olarak Genel Başkan Yardımcımız Prof. Dr. Doğan Aydal Hocamızın hazırladığı çalışmayı önümüzdeki hafta içinde Cumhurbaşkanımıza göndereceğiz. Aylardan beri yanlış yerde doğalgaz ve petrol arıyorsunuz, bilimsel olarak incelediğiniz zaman asıl olarak şu noktalarda aramanız lazım diyeceğiz. Doğru yerde bu sondajın yapılmasıyla Cenabı Allah’ın Kıbrıs Adası çevresinde verdiği trilyon dolarlık petrol ve doğalgaz nimetinden maksimum düzeyde istifade edeceğiz. Sadece bu Kıbrıs Adası çevresindeki doğalgaz ve petrol, sadece bizi değil yedi sülalemizi kurtaracak, Türkiye’nin bütün borçlarını ödeyecek kademede bir petrol ve doğalgaz rezervidir. Kıbrıs’ın çevresinde Doğu Akdeniz’deki petrol ve doğalgaz rezervinin toplam piyasa değerinin 3,5 trilyon dolar seviyesinde olduğunu bilim adamları ortaya koyuyor. Bunun en az 1 trilyon dolarlık kısmı doğrudan doğruya Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ve Türkiye Cumhuriyeti’nin hakkı. İşte biz gelir gelmez en hızlı şekilde ve doğru yerde bu sondajları yaparak bu nimetten de istifade edeceğiz.
Bizim kaynak paketlerimizin listesi uzayıp gidiyor. Bunlar ve bunlara benzer diğer kaynak paketlerimizle biz Yeniden Refah Partisi olarak işbaşına gelir gelmez, 1 senede 100 milyar dolar ilave kaynak üreteceğiz Allah’ın izniyle.
Borçlanmadan, vergileri arttırmadan, ilave vergi koymadan, zam yapmadan, vatandaşa kaşıkla verip sapıyla çıkartmadan, devlet kuruluşlarını satıp, yok edip, elden çıkartmadan bu saydığımız kalemlerden 100 milyar dolarlık ilave kaynak bulacağız.
Bizi başkaları ile karıştırmayın. Bulduğumuz bu kaynakları akrabalara, partililere, yandaşlara, büyük holdinglere aktarmayacağız. Bu kaynağı adil bir şekilde 82 milyona paylaştıracağız inşallah.
Bu kaynaklarla iki şey yapacağız.
• Eğitim Seferberliği
• Üretim Seferberliği
Dış borçtan kurtulmakta buna bağlı. Dış ticaret açığından kurtulmakta buna bağlı. Türk Lirasının döviz karşısında ezilmekten kurtulması da buna bağlı. Yolsuzluğun, rüşvetin önüne geçmekte buna bağlı. İhracatın artması da buna bağlı. Millî gelirimizin reel olarak artması da buna bağlı. Bugün olduğu gibi kâğıt üzerinde değil, gerçekten millî gelirin artması ve gerçekten zenginleşmekte buna bağlı. Biz birincisi kaynak bulacağız, ikincisi bu kaynakla eğitim seferberliğini başlatacağız, üçüncüsü de bu kaynakla üretim seferberliğini başlatacağız.
Yüksek kaliteli, katma değerli, ihracata yönelik ürün üreteceğiz. Böylelikle ihracatımızı arttırarak millî gelirimizin gerçekten-reel olarak arttıracağız ve gerçekten zenginleşeceğiz, 82 milyonun refah seviyesini gerçekten arttıracağız.
Diğeri de kaliteli insan yetiştireceğiz. Ne demek kaliteli insan? Biraz evvel de ifade ettim. Bilimsel ve teknik kalitesi yüksek, aynı zamanda ahlaki ve manevi kalitesi yüksek. İnşallah bu hamleleri gerçekleştireceğiz. İnşallah hep birlikte bu hedeflere birer-birer ulaşacağız.
Birinci kırk yılda Erbakan hocamıza yarım bıraktırılan, engellenen hedeflerin hepsine ikinci kırk yılda sizlerle birlikte ulaşacağız.
Yaşanabilir Bir Türkiye’yi, Yeniden Büyük Türkiye’yi hep birlikte kuracağız inşallah.
Heyecanımız ve aşkımız tamam.
Kaynak paketlerimiz tamam.
Planlarımız ve projelerimiz tamam.
Çözüm önerilerimiz tamam.
Atacağımız adımlar belli. Sadece bu milletin Erbakan Hocamızı yıllarca bağrına bastığı gibi ikinci kırk yılda da yeniden Hilal ve Başak’ı, Yeniden Refah’ı, yeniden bizleri bağrına basmasını bekliyoruz. İnşallah buda gerçekleşecek. İnşallah Gaziantep’te de bütün Türkiye’de de bu millet Hilal ve Başak’ı, Yeniden Refah’ı, yeniden bizleri bağrına basacak. Yeniden bolluk ve bereket, Yeniden Büyük Türkiye, yeniden Hilal ve Başak’la gerçekleşecek. Yeniden Refah’la gerçekleşecek. İnşallah Allah’ın izniyle en kısa zamanda hep birlikte ulaşacağız. Allah hepinizden-hepimizden razı olsun. Allah’a emanet olun.

Baba ocağına dönüş başladı

Teşkilatlanma çalışmalarının tamamlandığı Samsun 1. Olağan İl Kongresi'ni gerçekleştirdi. Samsun Büyükşehir Belediyesi Şehit Ömer Halisdemir Salonu'nda düzenlenen kongreye, Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan'ın yanı sıra Genel Merkez Yetkilileri, Genel Başkan Yardımcıları, çevre illerden gelen Yeniden Refah Partisi İl Başkanları, STK temsilcileri, Yeniden Refah Partisi Samsun il ve ilçe teşkilatları ve partililer katıldı. Kongrede partililere hitap eden Genel Başkanımız, hükumetin ekonomi politikaları başta olmak üzere yurt içinde ve yurt dışında yaşanan gelişmeler hakkında önemli açıklamalarda bulundu.


İKİNCİ KIRK YILA HAZIRIZ
Olağan İl Kongresinde ilk olarak konuşan Samsun Kurucu İl Başkanımız Suat Zor, “Bu kongre, tarihimizin ve coğrafyamızın birleştirdiği ruh kökümüz olan imanımızın kültürümüzle kucaklaştırdığı bir topluluğun kongresidir. Yeniden Refah Partisi, Hakk ve Batıl mücadelesinde hakkı savunan insanların oluşturduğu bir partidir. Okçular tepesini terk etmeyenlerin partisidir. Yeniden ikinci kırk yıl hareketine başladık. Genel başkanımızla birlikte 2. Erbakan dönemini açmış olduk. İslam Birliği’ni kurmaya dönüyoruz. Hocamızın bize bıraktığı manevi misyonu tamamlayacağız ve istediği noktaya taşıyacağız. Ahlak ve maneviyatımızı olması gereken yere noktaya bırakacağız. Samsun teşkilatı ikinci kırk yıla hazırdır” diye konuştu.


ÜMMETİN SESİYİZ
Gece gündüz çalışmalarını sürdürdüklerini ifade eden Genel Başkan Yardımcımız Cemil Çolak, “Bizi çok büyük bir tehlike bekliyor. Biz, gelişi güzel bir inat uğruna kurulan bir parti değiliz. İhtiyaçtan ortaya çıkan, ümmetin sesiyiz. Genel Başkanımız bedenini bu taşın altına koymuştur. Eğer bizler çalışıp bu taşı kaldırmazsak, Allah’a bunun hesabını ödeyemeyiz. Bizim için bir toplantı, bir namaz mesabesindedir. Buna çok önem verelim. İnsanlık yanarken sen bir kova almakla mükellefsin. Seni sadece namazın, haccın kurtarmaz. Seni, tüm insanlığın hayrına yapacağın çalışmalar kurtarır” dedi.

AYNI RUH
"Milli Görüş" davasını öğreten, dava adamı merhum liderimiz Erbakan Hocamızı rahmetle anarak konuşmasına başlayan Genel Başkanımız, “Milli Mücadelemizin efsane, sembol şehri, zalimlere karşı dik duruşun sembolü Samsun’umuzda, milli mücadelemizle aynı ruhu taşıyan Yeniden Refah Partimizin il kongresini gerçekleştirmeyi nasip ettiği için Cenabı Allah’a şükürler olsun” dedi.

DEVLET KURULUŞLARINI SATTILAR
Hükümetin politikalarını eleştiren Genel Başkanımız, AK Parti'nin iktidarı döneminde 170 devlet kuruluşunun satıldığını dile getirerek, "AK Parti iktidarı Türkiye'de cumhuriyet tarihi boyunca en fazla sayıda devlet kuruşu satan iktidar olarak tarihe geçmiştir. 240 devlet kuruluşunu, 2002 yılında teslim alarak iktidara gelen Ak Parti, 17 senenin sonunda elimizde bıraka bıraka 71 tane devlet kuruluşu bıraktı. Bizim sancağımızı taşıdığımız zihniyet 1970’ler Ağır Sanayi Hamlesi kapsamında bu ülkeye 2 senede, 200 ağır sanayi tesisi temeli attı ve engellemelere rağmen 70 tanesini hizmete soktu. Ama AK Parti iktidarı 17 sene boyunca 170 devlet kuruluşunu satmıştır” ifadelerini kullandı.

İKTİDARA GELİNCE %50 ZAM YAPACAĞIZ
Memur ve memur emeklisine verilen yüzde %4 + %4 zammı eleştiren Genel Başkanımız, "Sadaka mahiyetinde bu zamları asla ve asla kabul edemeyiz. Memura, emekliye, işçiye gelince bir senede yüzde %4 + %4, elektriğe gelince bir senede yüzde %50 + %50, doğalgaza gelince bir ayda yüzde %15 + %15. Siz bu adaletsizliği yapmaya devam ederseniz seçim günü geldiğinde de bu millet size bir günde yüzde %4'ü verir ve gönderir. Bunu böyle bilesiniz. Bizim iktidarımız döneminde sadece bir tane problemimiz olacak. Türkiye içinde zekâtımızı verecek adam bulamayacağız ve zekâtlarımızı yurt dışına yollamak zorunda kalacağız. Biz, iktidara geldiğimiz zaman, memura, işçiye emekliye % 50 maaş zammı yapacağız. En azından maaşları açlık seviyesinin üzerine çıkartacağız. Bundan sonraki senelerde ise gerçek enflasyon oranının üzerinde zam yapacağız” diye konuştu.

MİLLET BABA OCAĞINA DÖNÜYOR
On binlerce kişinin AK Parti'den istifa edip Yeniden Refah Partisi'ne üye olduğunu hatırlatan Genel Başkanımız, “Cumhurbaşkanı Erdoğan AK Parti’ li 300.000 üyeyi kaybettik açıklamasını yaptı. Bu açıklama yüzde yüz doğrudur. Ayrılan üyelerin on binlercesini kendi elimizle Yeniden Refah Partimize kaydettik. Hiç merak etmeyin, sizden ayrılanlar başıboş kalmıyor. Biz sahip çıkıyoruz. Su göründü teyemmüm bozuldu. Türk siyasetinde hilal ve başak yeniden yerini alınca, milletimiz yeniden baba ocağına dönmeye başladı. Kurulduğumuz günlerden beri medya ambargosu uygulanıyor. Buna rağmen on binler partimize geliyor, ambargo olmasa kim bilir neler olacak, düşünün. Neden ambargo var? Bize söylenecek söz yokta ondan. Bize FETÖ’cü, hırsız, yolsuz diyemez. Diyecek bir şey yok ve medya ambargosu uygulanıyor. Ne yaparsanız yapın, titanik artık batıyor” ifadelerini kullandı.

HEP BİRLİKTE KURACAĞIZ
Yeniden Refah Partisi olarak, Milli Görüş olarak atacağımız adımlara da değinen Genel Başkanımız “Bizler katma değerli, ileri teknoloji üreteceğiz ve ihraç edeceğiz. Milli gelirimizi kâğıt üzerinde değil gerçekten artıracağız. Kaliteli insan yetiştireceğiz. Bilimsel, teknik kalitesi yüksek, ahlaki ve maneviyatı yüksek gençler yetiştireceğiz. Yaşanabilir Türkiye’yi, Yeniden Büyük Türkiye’yi ve Adil Bir Dünyayı hep birlikte kuracağız. Allah, bu hedeflere en kısa zamanda ulaşmayı nasip etsin” şeklinde konuştu.
Kongrede tek aday olan Suat Zor, Yeniden Refah Partisi Samsun İl Başkanı oldu. Kongreden sonra Genel Başkanımız Yabancılar Pazarında esnaf ziyareti gerçekleştirdi. Renkli ve samimi görüntülere sahne olan ziyaretler sırasında birçok vatandaşımızla hasbihal eden Genel Başkanımız tüm Samsun halkının sevgi gösterileri eşliğinde 15 Eylül’de gerçekleştirilecek Trabzon ve Rize kongrelerine katılmak üzere şehirden ayrıldı.

BURADA GELECEK VAR

Yeniden Refah Partimiz 23 Kasım 2018'de resmî kuruluşunu gerçekleştirmiş ve o günden bu yana 'Milletimiz için Biz Varız' diyerek ülkemizin dört bir yanında çalışmalarına başlamıştır.
Her şeye karşı olan bir muhalefet anlayışı yerine, yapılan doğru işleri tebrik edip yapanlara teşekkür eden, gerek gördüğünde yapıcı eleştirilerini çözüm önerileri ile birlikte kamuoyuna açıklayan yapıcı bir muhalefet anlayışıyla çalışmalarımızı bugüne kadar aşk ve gayretle yürüttük.
Geldiğimiz noktada birçok il ve ilçemizde halkımızın gösterdiği büyük teveccüh ve teşkilatlarımızın gayretleri ile il ve ilçe kongrelerimizi büyük bir hızla gerçekleştiriyoruz.
Yeniden Refah Partisi olarak 17 Kasım 2019 Pazar günü "BURADA GELECEK VAR" diyerek milletimize hizmet için bir büyük adım daha atacağız ve Türkiye'nin en büyük spor salonu olan Ankara Arena Spor Salonunda 1. Olağan Büyük Kongremizi gerçekleştireceğiz.
Yaşanabilir Türkiye için, Yeniden Büyük Türkiye için, Yeni ve Adil Bir Dünya için, Herkese Refah için, Herkese Adalet için, “BURADA GELECEK VAR" diye haykırmak için, 17 Kasım'da tüm milletimizi 1. Olağan Büyük Kongremize davet ediyoruz.
1. Olağan Büyük Kongremizin ülkemize, milletimize ve tüm insanlığa hayırlar getirmesini temenni ederiz.

Malatya 1. Olağan İl Kongremizi Büyük Bir Coşkuyla Gerçekleştirdik!

eniden Refah Partisi Malatya İl Başkanlığı 1. Olağan İl Kongresi yapıldı. Kongreye Yeniden Refah Partisi Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Genel Başkan Yardımcımız Prof. Dr. Doğan Aydal, Genel Başkan Baş Danışmanı Abdülhamit Kayıhan Osmanoğlu, Bölge Başkanları Şükrü Yılmaz, Mehmet Gür, Hacı Genç, Mehmet Tan, Adıyaman, Gaziantep, Diyarbakır, Şanlı Urfa, Kahramanmaraş, Kilis İl Başkanları, Ankara İl başkan yardımcısı ve Malatya İl Başkanı Bilal Yıldırım ile çok sayıda partili katıldı. Programın açılışında selamlama konuşması yaparak partililere seslenen Yeniden Refah Partisi Malatya İl Başkanımız Bilal Yıldırım, “İşte bugün yeniden Milli Görüş misyon ve vizyonunu toplumun ve siyasetin bütün alanlarına yayarak, hak ve adaleti, adil düzeni, üreten ve güçlü ekonomiyi, iç ve dış politikayı yapıcı bir siyaset ile yeniden tesisi için yola çıkan sayın Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan’ın beyin her koşul ve şartta yanında olacağımızı Malatya il teşkilatı olarak ifade ediyoruz. Ev ev, kapı kapı dolaşarak, mahalle mahalle çalışarak bu hak davayı anlatacağımıza söz veriyorum. Derdimiz mazlumların gözyaşlarını silmektir. Biz sizden söz istiyoruz. Zalimlerin karşısında mazlumların yanında duracağımıza söz veriyoruz. Size Osmanlı sözü. Allah’ın izniyle Ayasofya’yı açacağız inşallah” diyerek partilileri selamladı.


Programda "Başkan Erbakan" tezahüratları altında mikrofona gelen Genel Başkanımız " Yeniden Refah Partisi çatısı altında maddi kalkınmayı, manevi kalkınmayı gerçekleştirmeyi, ‘Yeniden Büyük Türkiye’ ‘yi kurmayı, ‘Yeniden Büyük Türkiye’nin öncülüğünde kuvvetin değil hakkın üstün tutulduğu Adil bir Dünya’yı kurmayı cümlemize nasip eylesin” diyerek konuşmasına başladı.
Milli Görüş’ün modasının geçmediğini ifade eden Genel Başkanımız özetle konuşmasını şöyle sürdürdü. “Milli Görüş’ün modası kıyamete kadar geçmeyecektir. Çünkü adaletin modası geçmez. Erbakan hocamızın ifade ettiği gibi Milli Görüş sancağı kıyamet sabahına kadar dalgalanmaya devam edecek inşallah. Türkiye’miz Suriye’nin kuzeyinde terör örgütlerinin sınırlarımıza tehdit oluşturmasını engellemek maksadıyla Türk Silahlı Kuvvetleri’nin eliyle bir askeri hareket gerçekleştirdi. Her zaman ifade ettiğimiz gibi Türkiye’nin kendi güvenliğini sağlamak, sınırlarını konuşmak, vatandaşının can güvenliğini korumak için bu askeri hareketi yapması elbette ki sonuna kadar hakkıdır. Bu operasyonun başından sonuna kadar millet olarak, Yeniden Refah Partisi olarak devletimizin, Mehmetçiğimizin, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yanında yer aldık. Her zaman olduğu gibi bu operasyon süresince de Cenabı Allah Mehmetçiğimizi daima korusun ve muzaffer eylesin, dualarını yaptık. Vatan için, millet için, bayrak için, davamız için, ‘Şehit olmaya Milli Görüşçüler olarak bizler her zaman hazırız.’ Bu operasyonda şehadete ulaşan Mehmetçiklerimize Cenabı Allah’tan gani gani rahmet diliyoruz. Cenabı Allah onları bizlere şefaatçi eylesin.

 

BU VATAN İÇİN ŞEHİT OLMAYA HAZIRIZ!

Genel Başkanımız, Kadir Has Kültür Sanat Merkezinde düzenlenen partimizin Kayseri 1. Olağan İl Kongresinde yaptığı konuşmada, Türkiye'nin kendi güvenliğini sağlaması için operasyon yapmasının en doğal hakkı olduğunu söyledi.
Türkiye'nin güvenliğinin söz konusu olduğu yerde hükumete her türlü desteği verdiklerini belirten Genel Başkanımız, "Türk Silahlı Kuvvetlerimiz Suriye'nin kuzeyindeki terör hedeflerini imha etmek, sınır güvenliğimizi sağlamak, ülkemizin, vatanımızın korunması için bir operasyon gerçekleştirdi. Türkiye'nin sınırlarını korumak, kendi güvenliğini temin etmek için böyle bir operasyonu gerçekleştirmesi elbette ki en tabii hakkıdır." dedi.
Bu operasyonun sonuna kadar arkasında durduğumuzu aktaran Genel Başkanımız, "Her fırsatta ifade ettiğimiz gibi, Milli Görüşçüler olarak bizler, vatan için, milletimiz için, bayrağımız için, davamız için her zaman şehit olmaya hazırız. Bu gerçeğin bir kez daha altını çizmek istiyorum." ifadesini kullandı.

ERBAKAN HOCAMIZ İNCİRLİK'İ KAPATMIŞTI
Genel Başkanımız, ABD'nin tehditlerine boyun eğilmemesi gerektiğini vurgulayarak Kıbrıs Barış Harekatı'ndan sonra ABD'nin tehditlerine ve ambargosuna Necmettin Erbakan Hocamızın İncirlik'i kapatarak en güzel cevabı verdiğini hatırlattı.

MİLLİ GÖRÜŞ'ÜN MODASI KIYAMETE KADAR GEÇMEZ
Genel Başkanımız, bazılarının maksatlı olarak, bazılarının ise gafletten dolayı 'Bu Milli Görüş dediğiniz şeyin modası çoktan geçti, devri kapandı' gibi ifadeler kullandığını söyledi. Bu kişilerin yanıldığını aktaran Genel Başkanımız, şöyle konuştu:

"Milli Görüş'ün modası ne zaman geçer biliyor musunuz? İnsanlık için, adaletin, refahın, huzur ve barışın, insan haklarının, izzet, onur ile saygının modası ne zaman geçerse, Milli Görüş'ün modası da ancak o zaman geçer. Bunun manası, Milli Görüş'ün modası kıyamete kadar geçmeyecektir. Çünkü adaletin, kul haklarının modası geçmez."

MİLLETİN YÜZÜNÜ GÜLDÜRECEĞİZ

"Yeniden Refah iktidarında dış politikada, iç politikada, ekonomide, sağlıkta, eğitimde, iç güvenlikte inşallah Milli Görüş politikalarını uygulayacağız ve 50 seneden beri olduğu gibi yeni dönemde de bu milletin yüzünü Yeniden Refah ile, yeniden Milli Görüş ile güldüreceğiz inşallah"
Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, "Yeniden Refah iktidarında dış politikada, iç politikada, ekonomide, sağlıkta, eğitimde, iç güvenlikte inşallah Milli Görüş politikalarını uygulayacağız ve 50 seneden beri olduğu gibi yeni dönemde de bu milletin yüzünü Yeniden Refah ile, yeniden Milli Görüş ile güldüreceğiz inşallah." dedi.
Çeşitli temaslarda bulunmak üzere Çankırı 'ya gelen Genel Başkanımız, Cumhuriyet Mahallesindeki İl Başkanlığımızın açılışını gerçekleştirdi. Açılışın ardından esnafı ziyaret eden Genel Başkanımız ardından 100. Yıl Kültür Merkezi'nde düzenlenen 1. Olağan İlKongremize katıldı.
Genel Başkanımız yaptığı konuşmada, iktidara geldikten sonra yapacaklarımızı anlattı.Yeniden Refah Partisi olarak Türkiye'nin zenginliklerini 82 milyona ayrım gözetmeksizin adil şekilde paylaştıracağımızı ifade eden Genel Başkanımız, "Biz borçsuz, zamsız, vergisiz yıllık yüz milyar dolar kaynak paketini açıklayacağız. Daha iktidara gelmeden kalem kalem, bu yüz milyar doları nereden bulacağımızı ortaya koyduk, hazırlığını yaptık ve gelir gelmez bu kaynakları bulup milletimizin yüzünü güldüreceğiz inşallah." dedi.
İktidara geldiğimizde işçi, memur ve emekliye en az yüzde 50 maaş zammı yapacağımızı belirten Genel Başkanımız, şunları kaydetti: "Biz Milli Görüşüz, biz 54. hükümet ruhunun temsilcisiyiz. Biz Adil Düzenin temsilciyiz. Geçmişte Milli Görüş olarak nasıl yaptıysak yeni dönemde geleceğiz ve yine biz yapacağız. Allah’ın izni ve yardımıyla bu aziz milletin Erbakan Hocamızın tabiriyle tarihin en şerefli milleti olan bu aziz milleti, açlık ve yoksulluk sınırının altından biz kurtaracağız inşallah. Biz fakire, fukaraya yardım etmek için, insanlarımıza daha fazla erzak ve kömür yardımı yapmak için gelmiyoruz. Biz bu ülkede fakirlik ve yoksulluğu ortadan kaldırmak için geliyoruz. Biz adil ve makul bir vergi sistemini hakim kılacağız. Çok kazanandan, zenginden daha çok, dar gelirliden daha az vergi alınan adil bir vergi sistemi hakim kılınacak. "Hükumetin bazı politikalarını da eleştiren Genel Başkanımız, "Yeniden Refah iktidarında dış politikada, iç politikada, ekonomide, sağlıkta, eğitimde, iç güvenlikte inşallah Milli Görüş politikalarını uygulayacağız ve 50 seneden beri olduğu gibi yeni dönemde de bu milletin yüzünü Yeniden Refah ile, yeniden Milli Görüş ile güldüreceğiz inşallah." ifadelerini kullandı.

İŞÇİ, MEMUR VE EMEKLİYE EN AZ %50 MAAŞ ZAMMI

Erbakan Hocamızın siyasi hareketine Konya'dan başladığını hatırlatan Genel Başkanımız, kentin kendisi için de çok önemli olduğunu dile getirdi. "Konya'nın yürüdüğümüz bu yolda bizi yalnız bırakmayacağına inanıyoruz." diyen Genel Başkanımız, şunları söyledi:

"Erbakan Hocamız liderliğinde Milli Görüş'ün temeli 50 yıl önce Konya'dan filizlendi. Daha sonra da tüm Türkiye ve dünyaya yayıldı. Erbakan Hocamız, 1969'da Konya'ya geldi, besmeleyi çekti ve kollarını sıvadı. Ömrünü bu devlete, millete ve İslam'a adadı. Milletimizin, İslam aleminin ve bütün insanlığın kurtuluşu için bu kutlu hareketi Konya'dan başlattı. Kendisi Konya için büyük bir değerdi. Konya'yı çok severdi. 'Milli Görüş çadırının orta direği Konya' derdi. Biz de bu yüzden Konya'ya ayrı bir önem veriyoruz. Konya olmadan Milli Görüş'ün şahlanışını olmaz."

İşçi, memur ve emekliye yüzde 50 zam vaadi
Genel Başkanımızı, iktidara geldiklerinde işçi, memur ve emekliye en az yüzde 50 maaş zammı yapacağımızı söyleyerek, "Biz Milli Görüşüz, biz 54. hükümet ruhunun temsilcisiyiz. Biz adil düzenin temsilciyiz. Geçmişte Milli Görüş olarak nasıl yaptıysak yeni dönemde geleceğiz ve yine biz yapacağız. Allah’ın izni ve yardımıyla bu aziz milletin Erbakan Hocamızın tabiriyle tarihin en şerefli millet olan bu aziz milleti, açlık ve yoksulluk sınırının altından biz kurtaracağız inşallah." ifadelerini kullandı.

'Fakirliği ortadan kaldırmak için geliyoruz'
Genel Başkanımız sözlerine şöyle devam etti:

"Biz fakire, fukaraya yardım etmek için, insanlarımıza daha fazla erzak ve kömür yardımı yapmak için gelmiyoruz. Biz bu ülkede fakirlik ve yoksulluğu ortadan kaldırmak için geliyoruz. Biz, adil ve makul bir vergi sistemini hakim kılacağız. Çok kazanandan, zenginden daha çok, dar gelirliden daha az vergi alınan adil bir vergi sistemi hakim kılınacak."

BURADA GELECEK VAR

Yeniden Refah Partimiz 23 Kasım 2018'de resmî kuruluşunu gerçekleştirmiş ve o günden bu yana 'Milletimiz için Biz Varız' diyerek ülkemizin dört bir yanında çalışmalarına başlamıştır.
Her şeye karşı olan bir muhalefet anlayışı yerine, yapılan doğru işleri tebrik edip yapanlara teşekkür eden, gerek gördüğünde yapıcı eleştirilerini çözüm önerileri ile birlikte kamuoyuna açıklayan yapıcı bir muhalefet anlayışıyla çalışmalarımızı bugüne kadar aşk ve gayretle yürüttük.
Geldiğimiz noktada birçok il ve ilçemizde halkımızın gösterdiği büyük teveccüh ve teşkilatlarımızın gayretleri ile il ve ilçe kongrelerimizi büyük bir hızla gerçekleştiriyoruz.
Yeniden Refah Partisi olarak 17 Kasım 2019 Pazar günü "BURADA GELECEK VAR" diyerek milletimize hizmet için bir büyük adım daha atacağız ve Türkiye'nin en büyük spor salonu olan Ankara Arena Spor Salonunda 1. Olağan Büyük Kongremizi gerçekleştireceğiz.
Yaşanabilir Türkiye için, Yeniden Büyük Türkiye için, Yeni ve Adil Bir Dünya için, Herkese Refah için, Herkese Adalet için, “BURADA GELECEK VAR" diye haykırmak için, 17 Kasım'da tüm milletimizi 1. Olağan Büyük Kongremize davet ediyoruz.
1. Olağan Büyük Kongremizin ülkemize, milletimize ve tüm insanlığa hayırlar getirmesini temenni ederiz.

‘BURADA REFAH VAR’

‘BURADA REFAH VAR’
Yeniden Refah Partimizin 1. Olağan Büyük Kongresi ‘Burada Gelecek Var’ üst başlığı ile muhteşem bir atmosferde gerçekleştirildi.
23 Kasım 2018 tarihinde Hacı Bayram Camii avlusunda Cuma namazının ardından edilen duaları müteakiben kuruluş dilekçesi verilen Yeniden Refah Partimizin 1. Olağan Büyük Kongresi, kuruluşunun üzerinden bir yıl geçmeden dosta gurur ve güven veren, milletimizin ve insanlığın düşmanlarına korku veren muhteşem bir coşkuyla Ankara'nın en büyük Kapalı Spor Salonu Ankara (Arena) Kapalı Spor salonunda gerçekleştirildi.
17 Kasım 2019 tarihinin 1. Olağan Büyük Kongre tarihi olarak belirlenmesinin ardından Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan beyin talimatları doğrultusunda çalışmalar başlatıldı. Kongre üst başlığının ve görsellerin tespit edilmesinin ardından hazırlanan basılı materyaller illerimize ulaştırıldı. İllerimizin kendi bünyelerinde yaptığı hazırlıkların ardından, Doğu’dan Batı’ya, Kuzey’den Güney'e tüm il ve ilçelerimizde bilboardlar, afişler, pankartlar, el ilanları ile kapı kapı gezerek, halkımızı bu tarihi güne şahit olmaya davet ettik.
Halkımız öylesine bir teveccüh gösterdi ki, bu teveccüh her türlü takdir ve hayranlık ifadesinin üzerindedir. Yakın siyasi tarihimizde bu kadar ağır medya ambargosu uygulanan bir partinin böyle muhteşem bir halk buluşmasına şahitlik ettiği görülmedi. Erbakan hocamızdan sonra, halkımız Erbakan Hocamızın ve Milli Görüş'ün temsilcisi olarak, Yeniden Refah Partimizi ve Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan beyi kelimenin tam anlamıyla bağrın bastı.
Kongre başlama saatinden yaklaşık 17 saat önce en doğu illerimizden Ağrı ile başlayan yolculuklarla, başta Avrupa ülkeleri olmak üzere dünyanın dört bir yanından bu tarihi güne şahitlik etmek, bu heyecanı, bu coşkuyu, bu muhteşem atmosferi yaşamak için on binler sel olup Ankara’ya koştu.
Ülkemizin dört bir yanından teşkilatlarımızın halkımıza ücretsiz sunduğu ücretsiz ulaşım hizmeti ile koşup gelen halkımız Ankara'nın en büyük kapalı spor salonu olan Ankara (Arena) Kapalı Spor Salonunun içini ve dışını doldurdu, deyim yerindeyse doldurmakla kalmadı ‘patlattı’. Tüm halkımıza gösterdikleri bu güven, verdikleri bu eşsiz destek için sonsuz şükranlarımızı sunarız.
17 Kasım 2019 Pazar günü, saat 08.00 sularında yapılan kontrollerin ardından salon kapıları açıldığında salonu birkaç kez doldurmaya yetecek kadar Millî Görüşçü çoktan kapıda yerini almıştı. Kısa sürede salonun dolmasının ardından salondakinden fazla dışarıdan kongremizi izlemek zorunda kalan halkımız hazırlanan dev ekrandan kongremizi takip etti.
İmkân bularak salona girebilenler görselliği ile gözlere şenlik bir atmosferle karşılaştı. Ekranlar, dövizler, ‘Burada Gelecek Var’ konseptimizin açılımını ifade eden pankartlar yaşanacak tarihi günün habercisi olarak yerini almıştı.
Saat 09.00 sularında Tanıtma Başkanlığımızca hazırlanan birçok içeriğin sunulduğu kongrede özel olarak hazırlanan birçok video gösterimi yapıldı. Genel Merkez Gençlik Kolları Başkanlık Divanı üyemiz Samet Reşit Can beyin söz, müzik ve seslendirmesini yaptığı ‘Millî Görüş Erleriyiz’, ‘Yeniden Refahlı Günler’, ‘Yaptık Yine Yaparız’ adlı eserleriyle coşku giderek yükseldi. Millî Görüş Lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocamızın hafızlara kazınan konuşmalarından oluşan özel video gösterimi ise özlem ve coşku dolu hislerle gözlerin yaşarmasına, verilen sözlerin tutulması için her birimizin içimizden tekrar tekrar söz vermesine neden oldu.
Ve artık salon artık liderini haykırmaya, liderini Mücahit Erbakan sloganlarıyla tüm Ankara’ya duyurarak çağırmaya başladığında ekranlardan Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan’ın salona doğru ilerleyen görüntüsü yansıdı. Şimdi salonda yerinde oturan kalmamış, ilk kez aramıza katılanların dahi coşkuyu, heyecanı iliklerine kadar yaşadığı anlar vardı.
Genel Başkanımızı benzerine az rastlanır bir vefa ile bağrına basan Millî Görüşçüler ve liderimiz hep birlikte bu unutulmaz anları zihnimize kazıdık. Tüm salon hep bir ağızdan ‘Mücahid Erbakan’ diye haykırırken, Genel Başkanımız nerede ise tek tek tüm teşkilatımızla göz göze gelerek teşkilatımızı selamladı. Teşkilatımız ise Millî Görüş’ün ikinci 50 yılının mimarını, liderini, Genel Başkanını, umudumuzu, geleceğimizi selamladı.
Sanatçı Davut Güloğlu kongremiz için özel olarak hazırladığı ‘Yeniden Refah Geliyor’ adlı eserle sahne aldı. İzleyicilerin heyecanlarının bir kat daha yükselmesini sağlayan eserini ikinci kez seslendirdi.
Gençlik Kollarımızın Erbakan Hocamızın Millî Görüş sancağını, hizmet sancağını temsili olarak Genel Başkanımıza verdiği görselin yükselmesi ile heyecanın doruğa çıktığı anlarda Genel Başkanımızın kürsüye davet edilmesi ile salonun içinde ve dışında bir kez daha coşku ve heyecan tavan yaptı. Dakikalar süren sloganlar eşliğinde kürsüye gelen Genel Başkanımız yine tarihe kayıt düşen, milletimizin ve insanlığın sıkıntılarının çözüm yolunu Millî Görüşle olacağını gösteren açıklamalarda bulundu.
Genel Başkanımızın konuşmasının ilk dakikalarında hissettiği coşkuyu ve memnuniyeti, insanlığın kurtuluşu için yapılacak çalışmaların hayata geçirebileceğinin müjdesi olan bu atmosferde başladığı konuşmasının selamlama bölümünde tüm salon müşahede etti.
Artık hepimiz biliyoruz.
Artık tüm Türkiye, tüm milletimiz biliyor.
Burada adalet, burada Refah, burada huzur, burada Yeniden Refah, Burada Erbakan var, ‘Burada Gelecek Var’.
Müjdeler Olsun Yeniden Refah geliyor.

TARİHİ KONGREDE TARİHE NOTLAR

Kongremize katılan tüm gençlerimize, hanım kardeşlerimize, beyefendilere selamlar ediyorum.
Televizyonları başında bizleri izleyen bütün kıymetli memleket evlatlarına, İslam âlemine şükranlarımı arz ediyorum. Allah kendilerinden razı olsun.
Günümüz hayırlı olsun, kongremiz hayırlı olsun.
Kongremiz vatana, millete, İslam âlemine ve insanlığa hayırlar getirsin inşallah.
Toprak uğrunda akan şehit kanlarıyla vatan olur.
Siyaset de; bütün insanlığın kurtuluşu için, zalimin zulmüne dur demek için, mazlumların, ezilenlerin, gariplerin haklarını korumak için yapılırsa ibadet olur.
İşte bizim siyasetimiz... İşte Milli Görüş siyaseti...
İşte Yeniden Refah siyaseti böyle bir siyasettir.
Yıllar önce Erbakan Hocamız vefat ettiğinde dedik ki; 'Erbakan Hocamız vefat etti diye film bitti sanmayın. Film bitmedi, film daha yeni başlıyor' dedik.
İşte bugün, bu salon, bu muazzam manzara, bu aşk, bu heyecan bizim sözlerimizde ne kadar haklı olduğumuzu ispat ediyor.
Evet, Erbakan Hocamız vefat etti ama Milli Görüş davası kıyamete kadar devam edecektir.
Bu muhteşem atmosferi, bu salonu, bu tarihi anı en mükemmel şekilde izah edecek, ifade edecek bir diğer cümlede "Milletimizin görüşü Milli Görüş, bir kez daha yanardağ gibi patlıyor’’ cümlesidir elhamdülillah.
İşte bu salon, bu coşku, bu heyecan, bu muazzam manzara 'Yeniden Refahla yeniden geliyoruz' diye haykırıyor.
Bu salon, bu muazzam manzara,‘’Zafer Milli Görüş’ündür ve Zafer yakındır’’ diye haykırıyor. Bu salon, bu muhteşem manzara, "Zalimler istemese de Allah nurunu tamamlayacaktır’’ diye haykırıyor.
Bu salon, bu aşk, bu heyecan aynı zamanda "Biz Erbakan'ı ve zihniyetini gömdük, üzerine de beton döktük’’ diyenlere verilecek en güzel cevaptır.
Bu salon, "Artık Milli Görüş'ün modası geçti, devri kapandı" diyenlere verilecek en güzel cevaptır.
Bu salon, her ne kadar belli etmemeye çalışsalar da, kurulduğumuz günden itibaren bizleri yakinen takip eden dış güçlere, zalimlere, ırkçı emperyalizme verilecek en muazzam mesajdır.
Bu salon, bu aşk, bu muazzam manzara, büyükleri küçülten, küçükleri büyüten, sirk aynası medyaya verilecek en güzel cevaptır.
Bu manzara, bu heyecan daha henüz kurulmamış, kurulup kurulamayacağı dahi belli olmayan partilerin reklamını yapmaktan, Yeniden Refah’a vakit bulamayan medyaya verilecek en mükemmel mesajdır.
Bu kongre, bu muazzam manzara aynı zamanda yoksulların, mazlumların, ezilenlerin, gariplerin umududur.
Bu kongre üniversiteyi bitirip diplomasını aldığı halde yıllardır işsiz kalan gençlerimizin umududur.
Bu salon, aylarca yıllarca siftahsız kepenk kapatan, evine ekmek götüremeyen esnafımızın umududur.
Bu kongre, bu salon faiz ve vergi altında inim inim inleyen işverenlerimizin umududur.
Bu kongre, Halep'te enkaz altında inleyen yavrularını umududur.
Bu kongre, Afrika'da açlıktan kemikleri sayılan minicik yavruların umududur.
Bu kongre Türkiye'ye umuttur. Bu kongre İslam âlemine umuttur. Bu kongre adil bir dünya özlemi içinde yanıp tutuşan bütün insanlığa umuttur.
Bugün bu salonda Milli Görüşçüler olarak, sadıklar, samimiler olarak, sözünden dönmeyenler olarak, 'Artık çare var, artık umut var, artık Yeniden Refah var' diye haykırıyoruz.
Her zaman ifade ettiğimiz gibi küllere üflenecek, ateş yeniden kor hale gelecek.
Baba ocağından, yuvadan ayrılanlar, yeniden baba ocağında toplanacak. Müteahhitler yeni dönemde yeniden mücahit olacak ve Milli Görüş Sancağı Türkiye'nin üzerinde yeniden dalgalanacak inşallah.
Biz Yeniden Refah Partisi olarak bir yerlerden icazet alarak yola çıkmadık.
Biz bazılarının yaptığı gibi kapalı kapılar arkasında pazarlıklar yaparak yola çıkmadık.Bizim kimseye diyet borcumuz yoktur. Bu aziz millete hizmet borcumuz vardır.
Bizim Allah'tan başka kimseden bir beklentimiz ve korkumuz da yoktur.
Biz tertemiz bir geçmişle, en güçlü manevi mirasla, yalnız ve yalnız bu aziz millete hizmet aşkı ile yola çıktık.
Cenabı Allah bu kutlu seferimizi hayırlı eylesin.
Bu kutlu seferi hep birlikte menzile ulaştırmayı nasip eylesin. Bütün insanlığın kurtuluşuna bu yaptığımız kongremizi ve bu gayretli çalışmalarımızı vesile eylesin.

Çok değerli Milli Görüşçüler.
Çok değerli dava arkadaşlarım.
Yeniden büyük Türkiye'yi kuracak olanlar işte bugün bu salonda olan kadrolardır.
Neden?
Çünkü metalleri yorulmuş, boyaları dökülmüş, ikide bir "ah nerede o eski günlerimiz’’ diye serzenişte bulunanlar Yeniden Büyük Türkiye'yi kuramaz da onun için.
Yeniden Büyük Türkiye, tek derdi koltuk, ihale, imar olan, tek derdi kendi geleceği ve menfaati olan kadrolarla kurulmaz da onun için.
Yeniden Büyük Türkiye, hesabilerle değil hasbilerle kurulur da onun için
Yeni bir dünya da yine bugün bu salondaki kadrolarla kurulacaktır.
Neden?
Çünkü Amerika'dan korkanlarla yeni bir dünya kurulmaz da onun için.
Yeni bir Dünya ancak ve ancak kuvvet ve kudret sahibi Amerika değil Cenab-ı Allah'tır diyenlerle kurulur da onun için.

Çok değerli dava arkadaşlarım.
Çok değerli Milli Görüşçüler.
Aziz milletimizin kıymetli evlatları.
Türkiye'mizin en önemli problemlerinden bir tanesi ekonomi problemidir.
Türkiye'mizin ekonomisi hepinizin malumudur.
Türkiye'de bu mevcut iktidar döneminde işsizlik arttı.
Devlet ve millet olarak borcumuz arttı.
Bütçe açığı arttı.
Kamuda israf ve debdebe arttı.
Vergiler arttı.
Dolar ve Euro arttı.
Enflasyon arttı.
Dış ticaret açığı arttı.
Karşılıksız çekler arttı.
İflas ve konkordatolar arttı.
Yoksulluk arttı.
Tapusu bankada olan evler ve ruhsatı bankada olan araçlar arttı.
Tarımsal üretim değil, tarım üretimine konulan kotalar arttı.
Tarım ve hayvancılıkta ithalat arttı.
Geçim derdi arttı.
Gıda fiyatları inanılmaz şekilde arttı.
Sosyal yardıma muhtaç vatandaşlarımızın sayısı milyonları aştı.
Asgari ücret açlık sınırının altında. En düşük memur maaşı yoksulluk sınırının altında.
Evet, çocuklarımızı İmam Hatip'e, Kur'an Kursu'na gönderebiliyoruz.
Evet, kızlarımızı başörtüsü ile üniversiteye gönderebiliyoruz.
Evet, bugün devletin, bürokrasinin her kademesinde alnı secdeye varan inançlı dindar insanlarımız yer alıyor.
Ama bizim işimiz sadece bununla bitmiyor.
Evet, bunlar doğru ama diğer taraftan gerçek enflasyon %30’ u aşmış.
Genç işsizlik oranı %30’a ulaşmış.
Gelir seviyesi bakımından halkın yüzde 40'ı açlık sınırının altında.
%80’i yoksulluk sınırının altında.
Bu iktidar döneminde halkın bankalara borcu 6 milyar liradan, 550 milyar liraya çıkmış.
Bu iktidar döneminde özel sektörün bankalara borcu 88 milyar liradan, iki buçuk trilyon liraya fırlamış.
Dolar 6, euro 6 buçuk lira olmuş.
Benzin 7, mazot 6,5 lira olmuş.
Vatandaşın aldığı maaşın neredeyse yarısı doğalgaza ve elektriğe gidiyor.
21. asrın Türkiye'sinde sadece bir ay içerisinde 600 bin abonenin elektriği faturasını ödeyemediği için kesiliyor.
Dolayısıyla ekonominin halini ne siz sorun ne ben söyleyeyim. Dolayısıyla vatandaşın geçim derdini ne siz sorun ne ben söyleyeyim.

İşte size 17 senenin özeti:
82 milyon vatandaşa topu topu 200 milyar dolarlık hizmet yapmışlar. Buna mukabil devletin borcunu 250 milyar dolar arttırmışlar.
17 senede 550 milyar dolar borç faizi ödemişler. 17 senede 170 tane devlet kuruluşu satıp, 70 milyar doları da oradan harcamışlar.
17 senenin bilançosunda ne çıkıyor karşımıza; Sağ cebimize 200 lira koymuşlar, buna mukabil sol cebimizden 870 liramızı almışlar.
İşte size 17 senenin özeti:
Maşallah Allah nazardan saklasın. Avrupa bizi kıskanmaktan çatlıyor. Neden çatlıyor; hastanelerin en büyüğü bizde, üniversitelerin en büyüğü bizde, adliyelerin en büyüğü bizde, hapishanelerin en büyüğü bizde, AVM'lerin en büyüğü bizde.
Ancak aynı zamanda ekonominin en küçüğü bizde, üretimin en küçüğü bizde, ihracatın en küçüğü bizde, asgari ücretin en küçüğü bizde, memur maaşının en küçüğü bizde, istihdamın en küçüğü bizde, para biriminin en küçüğü bizde.
İşte Türkiye'nin ekonomik gerçekleri...
Cumhuriyet tarihinde ilk defa Merkez Bankası'nın ‘’Kara günakçesi’’ne göz diken iktidar olarak tarihe geçtiler.
Cumhuriyet tarihinde ilk defa daha fazla borçlanabilmek için Borçlanma Genel Müdürlüğü'nü kuranlar olarak tarihe geçtiler.
Cumhuriyet tarihinde en fazla devlet kuruluşu satan iktidar olarak tarihe geçtiler.
Cumhuriyet tarihinde ilk defa elimizde avucumuzda kalan son varlıklarımızı borç karşılığında ipotek ettirmek üzere yokluk fonunu kuran iktidar olarak tarihe geçtiler.
Bir de unutmadan söyleyeyim... Cumhuriyet tarihinde ilk defa ve dünyada ilk defa fiyatlar arttıkça düşen enflasyonu icat eden iktidar olarak tarihe geçtiler.
Bu iktidarın %100 yerli ve milli tek icadı fiyatlar arttıkça düşen enflasyondur.
Dünyanın başka hiçbir yerinde böyle bir enflasyon yok. Sadece bizde var. Dolayısıyla Cumhuriyet tarihinin bu ilkelerini gerçekleştiren iktidar olarak bu şampiyonluklar onlara yeter diyoruz.
Türkiye'de borç, faiz, beton, çimento, AVM, rezidans ekonomisi yüzünden 17 senede üretim durdu.
Sanayi durdu.
İstihdam durdu.
Üretim olmadan, istihdam olmadan, ihracat olmadan bu ekonomi düzelmez.
Fakat bu faiz oranlarıyla, bu acımasız vergilerle, bu döviz kurları ile alım gücü sıfıra düştü.
Bu piyasada, bu astronomik enerji fiyatlarıyla, bu mevzuatla işadamımızdan, sanayicimizden yatırım yapmasını, üretim yapmasını, istihdam sağlamasını, risk almasını beklemek en büyük haksızlık olur.
Biz Yeniden Refah Partisi olarak ilk günden beri ne diyoruz: "Bu aziz milleti bu ekonomik esaretten kurtarmak bizim boynumuzun borcudur" diyoruz.
Bu aziz milleti açlık sınırının altındaki maaşlardan, yoksulluk sınırının altındaki maaşlardan kurtarmak Yeniden Refah Partisi olarak bizim boynumuzun borcudur.
Nasıl kurtaracağız?
Üretimle, istihdamla, ihracatla, Ar-Ge ve teknoloji seferberliği ile har vurup harman savuran anlayışa son vererek, israfa son vererek, milli gelirimizi üretim ile reel olarak arttırıp adil bir şekilde paylaşarak kurtaracağız.
Biz Yeniden Refah iktidarında; beton- çimento ekonomisi yerine, borç- faiz ekonomisi yerine, üretim, istihdam ve ihracat ekonomisi uygulayacağız.
Yeniden Refah iktidarında devlet bütçesi, belediye bütçeleri mutlaka denk bütçe olarak gerçekleştirilecek.
Devletin yeniden borçlanmasının ve faiz ödemesinin önüne geçilecek.
Yeniden Refah iktidarında bu devlet borca ve faize mahkûm olmaktan kurtarılacak Allah'ın izniyle.
Biz zam, vergi ve borçlanma yerine, halka yük yüklemek yerine, zamsız, borçsuz, vergisiz, halkın boğazını sıkmadan, milli kaynak paketleri ile kaynak üreteceğiz.
Bu ürettiğimiz kaynakla akrabayı, yandaşı, partiliyi zengin etmeyeceğiz.
Bu kaynağı 82 milyona acil şekilde paylaştıracağız.
Biz vatandaşımıza sadaka, erzak, kömür dağıtmak yerine; vatandaşımızı iş, aş, meslek sahibi yapacağız.
Bizim iktidarımızda bu aziz millet belediyenin dağıttığı erzağa, kömüre, yardıma muhtaç olmayacak.
Bu aziz millet Yeniden Refah iktidarında Allah'tan başkasına muhtaç olmayacak inşallah.

Bu iktidar büyük holdinglerin milyarlarca dolarlık borçlarını bir kalemde silerken hiçbir kaynak sorunu yaşamadı.
Biz de Yeniden Refah Partisi olarak milletimize söz veriyoruz. Diyoruz ki; "Biz iktidara geldiğimiz zaman bu milletin bankalara olan borçlarını sileceğiz Allah'ın izniyle."
Nereden bulacağız bunun kaynağını? Bunun kaynağını şana, şöhrete, şatafata, protokole harcanan milyarlarca dolarlık bütçelerden bulacağız inşallah.
Biz Yeniden Refah iktidarında Borçlanma Genel Müdürlüğü değil, Milli Kaynak Üretme Genel Müdürlüğü'nü kuracağız.
Böylelikle bir senede 100 milyar dolar borçsuz, zamsız, vergisiz kaynak bulacağız.
İşte bu 100 milyar dolar kaynakla, gelir gelmez memura, işçiye, emekliye %50 maaş zammı yaparak işe başlayacağız.
Bu kaynakla asgari ücretten alınan vergiyi sıfırlayacağız.
Hem işçimizin, hem işverenimizin yüzünü güldüreceğiz.
Bu kaynakla hem çiftçimizin tarım ürünlerine en yüksek taban fiyatlarını vereceğiz, hem de tarımda kullanılan mazottaki vergiyi sıfırlayacağız.
'Kardeşim nereden bulacaksınız bu kaynağı?'
Biz başından beri ne diyoruz yahu!
Sen bizi tam olarak tanıyamadın galiba.
Biz Milli Görüşüz.
Bizim bütün bir tarihimiz bu kaynakları bulmanın örnekleri ile dolu.
Bizim 50 senelik tarihimiz ekonomi alanındaki şampiyonluklarla dolu.
İkinci 40 yılımızda yeniden geleceğiz, yeniden yapacağız Allah'ın izniyle.

'Elinizde sihirli değnek mi var, nasıl yapacaksınız' diyenlere cevap olsun.
Bakınız; memleket idaresi aynı kaynaklarla, aynı imkânlarla, aynı ülkede neleri yapabildiğinize göre değişir.
Meşhur atasözünde olduğu gibi; At sahibine göre kişner.
Bakınız aynı devlet, aynı millet çok daha kısıtlı imkânlarla 54. Erbakan Hükümeti 25 sene sonra dahi, bugün bile konuşulan bu efsane destanı 11 aylık koalisyon döneminde başardı.
İşte biz o büyük mirasın temsilcileriyiz.
İşte biz Yeniden Refah Partisi olarak aynı anlayışın, aynı zihniyetin temsilcileriyiz.
Diğer siyasi partilerle aramızdaki farkı açıklamak adına şu örneği vermek istiyorum...
1 kilo demiri nalbanta verirseniz kilosundan 15 lira kazanırsınız. 1 kilo demiri hurdaya verirsiniz kilosundan 1,5 lira kazanırsınız. Aynı bir kilo demir ile toplu iğne yaparsanız kilosundan 150 lira kazanırsınız. Ancak aynı bir kilo demir ile saat pimi yaparsanız kilosundan 15.000 lira kazanırsınız.
İşte Yeniden Refahın farkı burada.
İşte Milli Görüşün farkı burada.
Biz tekeden süt çıkaran anlayışın temsilcisiyiz.

Çok önemli bir hususu da vurgulayacağım.
Yeniden Refah iktidarında gerçekleştireceğimiz Ar-Ge teknoloji ve üretim seferberliğinin sonunda Türkiye denilince akla döner kebap gelmeyecek.
Sanayi gelecek, teknoloji gelecek, Türkiye’mizin dünya markaları gelecek inşallah.

Sizlerin de çok iyi bildiği gibi bugün Türkiye olarak dünyanın en büyük genç işsizler ordusuna sahibiz.
Türkiye'de genç işsizlerin oranı %30'a ulaşmış durumda.
Bütün bu gerçeklere rağmen bir de gençlerimize 'evlenin, yuva kurun, bir de üstüne üstlük 3 tane de çocuk yapın' diyorlar.
Yahu Allah'tan korkun. Adamın işi yok, aşı yok, ekmeği yok.
30 yaşına gelmiş hala harçlık için annesinin babasının eline bakıyor.
Adam kendine bakamıyor. Bir de 3 tane çocuğa nasıl baksın Allah aşkına.
Türkiye'nin gerçeklerinden haberiniz yok mu sizin.
Biz eğitim, üretim ve istihdam seferberliği ile bu sorunun da üstesinden geleceğiz.

Bizim dönemimizde bu ülkede bir tane diplomasız vatan evladı kalmayacak inşallah.
Biz aynı zamanda meslek eğitimine en büyük ağırlığı vereceğiz.
Sözde değil, özde meslek eğitimi vereceğiz.
Bütün gençlerimizin, istisnasız hepsinin sanatı elinde olacak, onuruyla, haysiyetiyle, namusuyla, kimseye muhtaç olmadan, torpile ihtiyaç duymadan iş bulacak.
Rızkını alnının teriyle temin edecek, yuva kuracak, anne babasına yük olmayacak.

Ekonomimizi zora sokan bir önemli hususta israftır.
Kamuda israf bitmeden bu ülke düzlüğe çıkamaz.
2002'de devlete fazla masraf oluyor diye milletvekili lojmanlarına satarak yola çıkanlar, bugün milyarlık protokol masraflarından vazgeçmezler ise bu ülkede israf bitmez.

Sakarya tank palet fabrikasına 50 milyon dolar parayı bulamayanlar makam uçaklarına, makam araçlarına, saraylara, protokol masraflarına milyarları harcıyorlarsa burada bir haksızlık var, burada bir sorun var, burada bir adaletsizlik var demektir.

Biz Yeniden Refahız. Biz Milli Görüşürüz.
Biz iktidarımızda israftan ateşten kaçar gibi kaçacağız.
İsraftan kurtardığımız bu milyarlarca dolarlık kaynağı da doğrudan doğruya milletimize aktaracağız inşallah.

Bugün Türkiye'nin bütün komşuları, bütün gıda, tarım ve hayvancılık ihtiyaçlarını Türkiye'den çok daha uzak olan ülkelerden karşılarken, aynı zamanda Türkiye'miz bütün komşularının ve hatta bütün Ortadoğu'nun gıda ihtiyacını karşılayabilecek tarım ve hayvancılık potansiyeline sahipken, ürettiği ürün para etmiyor.
Türkiye'de köylümüz, çiftçimiz açlık sınırı sınırında yaşam mücadelesi veriyor
Girdi maliyetlerine can dayanmıyor.
Bu nasıl iştir Allah aşkına.
Biz sadece komşularımızın, hatta Ortadoğu'nun tarım ve hayvancılık ihtiyacını karşılasak, çiftçimiz de köylümüz de zengin olur ve bayram eder.
Bütün bunların sonucunda ne oluyor.
Anlı şanlı tarım ülkesi Türkiye, kuru soğana, patatese muhtaç hale geliyor.
Bakın bizim bir sözümüz var diyoruz ki; "Altına dövize para yatıranlar yanlış yaptılar. Paraları geçen sene gübreye yatırsalardı bu sene çok daha fazla kar yaparlardı.
Neden? Gübre fiyatları bu ülkede 1 senede %100 -%150 arttı da onun için.
Şurada yanı başımızdaki Bulgaristan kuzu etinin kilosunu 2,5 dolara yiyor.
Aradaki nehirden geçiyorsunuz iki adım ilerideki Türkiye'ye geliyorsunuz; aynı kuzunun kilosu burada 15 Dolar.
Bulgaristan'da kuzunun kilosunu iki buçuk dolara yerken, bizim vatandaşımız burada kuzu etinin suyuna ancak ekmek banabiliyor. Neden? Kilosu 15 dolar olmuş da onun için.
Bu nasıl bir iştir? Aynı kuzu sınırın öbür tarafında 2,5 dolar, bu tarafta 15 Dolar.
Kuzu aynı kuzu. Burada kuzunun bir kabahati yok. Kabahat yanlış tarım ve hayvancılık politikalarında.
Bu gerçeği görmemiz lazım.
17 yıllık AK Parti iktidarında senede 500 bin büyükbaş, 500 bin küçükbaş ithal eder hale geldik.
Koyun sayımız 50 milyondan 30 milyona düştü.
Sığır sayımız 2,5 milyondan 1,5 milyona düştü.
Bu ülkede et ve süt kurumu adeta bir ithalatçı firma haline geldi.
Bu tablo asla kabul edilemez.
Biz Yeniden Refahız. Biz Milli Görüşüz.
İktidara gelir gelmez tarım alanındaki bütün kota ve yasakları elimizin tersiyle kaldırıp atacağız Allah'ın izniyle.
Böyle şey olmaz.

Tarımda kullanılan mazottan bir kuruş vergi almayacağız.
Tarım ve hayvancılığı en güçlü desteklerle destekleyeceğiz.
Bütün meralarımızı yeniden hayvancılığa açıp, canlı hayvan ve karkas et ithalatını en kısa sürede sıfıra indireceğiz.
Gübre, tarım ilacı, tohum gibi çiftçimizin bütün ihtiyaçlarını yerli olarak üreteceğiz.
Çiftçimize, köylümüze en uygun fiyatla temin edeceğiz.
Aynen 54. hükümette, Milli Görüş'ün yaptığı gibi çiftçimizin, köylümüzün ürettiği ürüne en yüksek taban fiyatlarını yine biz vereceğiz inşallah.
Bizim hedefimiz yılda 100 milyar dolar tarım ve hayvancılık ihracatı yapan Türkiye'dir.
Bizim hedefimiz ithalata muhtaç olan değil, dünyanın karnını doyuran büyük Türkiye'yi kurmaktır.


Çok değerli Milli Görüşçüler.
Aziz milletimizin kıymetli evlatları.
Adalet sistemi de kanayan yaralarımızdan bir tanesidir.
Türkiye'de adaletin hali maalesef içler acısı.
Aynen eğitim sistemi gibi.
Adalet sarayları muazzam, binalar yüksek ve görkemli.
Fakat içerisinde adalet yok, hak yok, hukuk yok.
Adalet mekanizmasında borsalar kurulmuş.
Bu ülkede hak hukuk pazara düşmüş.
Eskiden adalet sarayları, adliyeler, hükümet konaklarının bodrum katlarında yer alırdı.
Ama iyi kötü bir hukuk, bir adalet vardı.
Şimdi Adalet Sarayları gelişmiş. Ancak biz merdiven altı adliyelerdeki adalete ve hukuka hasret kalmış durumdayız.
Hiç kimse hâkime güvenmiyor, savcıya güvenmiyor, adalet geciktikçe gecikiyor.
Mahkemeler bir ömür sürüyor, bazen bir ömür de yetmiyor.
Bizdeki kanunlar aynen örümcek ağı gibi. Büyükler yırtıp geçiyor, küçükler takılıp kalıyor.
Böyle adalet olmaz.
Millet hakkını aramak için mesleğinin ehli olan iyi bir avukat aramak yerine, mahkemeyi gören hâkime ulaşabilecek bir adam arar olmuş.
Böyle bir ülkenin selamete çıkması mümkün olmaz.
Sadece hukuk sistemi değil.
Sizin de çok iyi bildiğiniz gibi kamuda ve bürokraside de adalet kalmamış.
Adam kayırma, adamına göre muamele ve torpil hat safhada.
Ehliyet ve liyakat geçer akçe değil.
Her zaman ifade ettiğimiz gibi; eğer bir ülkede gençler; "En iyi üniversitelerden 3 tane diploma alacağına, en iyi üniversiteden doktora derecesi alacağına, 10 tane sertifikan olacağına, iktidara yakın bir dayın olsun" diyorsa vay o ülkenin haline…

İşte bugün geldiğimiz nokta budur maalesef.
Adalet olmazsa devlet olmaz.
Adalet olmazsa ekonomi olmaz.
Adalet olmazsa huzur olmaz.
Adalet olmazsa barış olmaz ve yaşanabilir bir Türkiye olmaz.
Her şeyin başı adaletle başlar.
Biz Yeniden Refah olarak adaletin eksiksiz bir şekilde tecellisinin en önemli şartı olan, önce ahlak ve maneviyat anlayışını, kuvveti değil hakkı üstün tutma anlayışını, önce adalet mekanizmasında hâkim kalacağız.
Biz güçlünün haklı olduğu değil, haklının güçlü olduğu adil yargı düzenini hâkim kılacağız inşallah.
Bütün insanlarımıza din, dil, ırk ayrımı gözetmeksizin adil bir şekilde davranacağız.
Bizim inancımızın temeli bütün insanlığa ve bütün canlılara şefkat ve merhametten geçer.
Cenab-ı Allah bütün insanlara doğuştan itibaren bahşettiği temel hak ve hürriyetlerin korunması siyasetimizin ana gayesi olacaktır.

Bizler siyasetin ve iktidarın yargı süreçlerine müdahalesine asla müsaade etmeyeceğiz.
Yine yargının da, siyaseti etkisi altına almasına asla müsaade etmeyeceğiz.
Biz Milli Görüş'ün temsilcileri olarak, biz Yeniden Refah Partisi olarak ‘’Hırsızlık yapan kızım Fatma da olsa cezasını veririm’’ diyen Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem'i örnek alacağız.
Bizim iktidarımızda 'şeffaflık, tarafsızlık, denetlenebilirlik ve adil yönetim' anlayışı olmazsa olmazımız olacak.
Bizim iktidarımızda; kamuda, bürokraside, belediyelerde, atama ve görevlendirmelerde akrabalık, yandaşlık, hemşirelik, torpil değil ehliyet, liyakat ve adalet geçerli olacaktır

Her zaman dediğimiz gibi biz Yeniden Refahız.
Biz Milli Görüşüz.
Bizim konuşmalarımız ‘’Hz Ömer’’, icraatlarımız ‘’Turist Ömer’’ olmayacak.

Biz vatandaşımıza A partili B partili,Türk Kürt, Alevi-Sünni, dindar-laik diye ayırmayacağız.
Biz vatandaşımızın haklı olup olmadığına, ahlaklı olup olmadığına, ehil ve liyakatli olup olmadığına bakacağız.

Biz siyasetçinin ve devlet adamının adeta bir hekim sorumluluğunda ve hassasiyetinde olması gerektiğine inanıyoruz.
Hekimler hastasının dinine, diline, ırkına, mezhebine bakmaz.
Hekimin tek derdi hastasının ağrısını dindirmek, canını kurtarmaktır.
Biz de Yeniden Refah iktidarında milletimizi ayrıştırmadan, ötekileştirmeden kutuplaştırmadan, fişlemeden tek derdimiz 82 milyonu maddi ve manevi sıkıntılarından kurtarmak olacak.
Bu aziz milletin derdine derman olmak olacak inşallah.


Hayati öneme sahip konularımızdan bir tanesi de elbette ki eğitim sistemidir.
Bu nasıl bir eğitim sistemidir ki; 17 senedir iktidardalar, her türlü imkâna, her türlü güce sahipler, bütçeden en büyük kaynağı eğitime ayırıyorlar.
Fakat buna rağmen öğretmen mutsuz. Veliler mutsuz. Öğrenciler mutsuz ve başarısız.
En çok sınav bizde var. En çok ders saati bizde var. En çok diploma bizde var.
Ama gelin görün ki ortada bir şey yok.
Paraları döktüler en muazzam, en büyük okul binalarını kampüsleri yaptılar.
Ama içine bir şey koyamadılar.
Müteahhitlik on numara, eğitim öğretim 0.
İşte eğitim sisteminin özeti bu.
Dünya Ekonomik Forumu’nun yayınladığı eğitim kalitesi 2018 raporuna göre, Türkiye eğitim kalitesi bakımından 137 ülke arasında 99. sırada yer alıyor.
Bizimle aynı seviyede yer alan diğer ülkeler hangileri biliyormusunuz?
Tanzanya, Kamboçya, Etiyopya, Nikaragua ve Mozambik.

Bu acı gerçekler karşısında ne diyoruz biz...
Söylemler Paris, gerçekler Mozambik diyoruz.

Sorsanız da 'Avrupa bizi kıskanıyor' derler.
Bağımsız değerlendirme kuruluşlarının ortaya koyduğu bu tablo sınıflarımızı akıllı tablolarla donatarak, öğrencilerimize bedava tablet dağıtarak, senenin içinde ara tatiller koyarak, teneffüsleri 10 dakikadan 15 dakikaya çıkararak bu işlerin olmadığını açıkça ortaya koymaktadır.

Bilimsel zafiyetin yanında eğitim sistemimizin ahlak ve maneviyat boyutu da perişan durumdadır.
Bu sebeple okullarımızda çocuklarımız arasında ahlaki çöküntü, uyuşturucu kullanımı ve Deizm gibi yıkıcı etkiler yayılmaya hızla devam ediyor.
Böyle eğitim olmaz, böyle nesil yetiştirilmez.
Bu aziz milletin evlatları bu şekilde yetiştirilmez.

Biz Yeniden Refah Partisi olarak Yeniden Büyük Türkiye için önce eğitim sistemimizi ıslah edeceğiz.
Kaliteli ve istikrarlı bir eğitim sistemi ve müfredatla evlatlarımızı ve öğretmenlerimizi deneme tahtası olmaktan kurtaracağız.
Eğitimde en önemli önceliğimiz herkesin sevdiği ve istediği alanda eğitim alması, herkesin yatkın olduğu alanda meslek sahibi yapılması olacak.

Bugün Türkiye'de bu olmadığı için eğitimden verim alamıyoruz. Bu olmadığı için ülke olarak ilerleyemiyoruz. BizTürkiye’mizdeki lise eğitiminin kalitesini gelişmiş ülkeler seviyesine çekeceğiz.

Bugün Türkiye'de bir elin parmakları kadar özel lisede verilmekte olan (IB) seviyesinde International Baccalaureate seviyesindeki lise eğitimini bütün devlet liselerine yaygınlaştıracağız.
İlk etapta her ilimizdeki bir devlet lisesini bu seviyeye getireceğiz ve bizim dönemimizde bu ülkenin lise diplomaları dünyanın her yerinde geçerli diploma haline gelecek inşallah.

Dünya sıralamasında ilk 500'e bir tane üniversitemiz giremiyorsa, üniversite diplomalarımız dünyanın hiçbir yerinde geçerli olmuyorsa, verdiğiniz üniversite diplomasıyla bırakın dünyayı, Türkiye'de dahi hiçbir yerde işe girilemiyorsa, 200 tane değil 2000 tane üniversite açsanız ne yazar.
Biz üniversitelerimizin sayısı ile değil, üniversite eğitimimizin kalitesi ile rekor kıracağız inşallah.
Türkiye'de 200'e yakın üniversite var.
Bunların 70 taneden fazlası özel üniversiteler ve vakıf üniversiteleri.
Bizim dönemimizde eğer bir öğrenci Vakıf Üniversitesini kazandıysa, gerçekten okumak istiyorsa ve imkânı yoksa o öğrencimiz mutlaka devlet desteği ile okumak istediği üniversitede okuyacak.
Parası olan parasıyla okuyacak, parası olmayan devlet desteği ile okuyacak.
Her öğrencimize eşit eğitim imkânı sağlanacak İnşallah.

Bugün dünyada en önemli güç kaliteli ve nitelikli nesiller yetiştiren, kaliteli eğitim sistemidir.
Bizim eğitimdeki amacımız sadece taklit eden, sadece batıdaki örneklerin tercümesini yapan nesiller değil, yenilik yapan, icat edebilen, keşfedebilir nesiller yetiştirmek olacak.

Bizim eğitim sistemimiz sadece ezberleten, sadece sınavlardan geçirip bir işe yaramayan, bir sürü diplomalar veren bir sistem değil, uygulamaya yönelik bilgi ve beceri kazandıran, meslek sahibi yapan eğitim sistemi olacaktır.
Bizim dönemimizde ortaöğretime geçiş ve üniversiteye giriş sınavları, öğrencinin neyi bildiğini, ne konuda eksik olduğunu ölçen sınavlar değil, öğrencinin hangi alana yatkın olduğunu, hangi alanda başarılı olduğunu ölçen sınavlar olacak.
Ve bu sınavların sonunda öğrenciler en başarılı oldukları alanlara yönlendirilecekler.
Böylece kaliteli nesiller yetişecek.

Ayrıca biz çok iyi biliyoruz ki; çocuklarımızın ve gençlerimizin ahlaki ve manevi gelişimini ihmal edip, onları sadece bilimsel ve teknik alanda yetiştirip eğitirsek, toplumumuza ve bütün insanlığa potansiyel bir tehdit yetiştirmiş oluruz.

Merhum Erbakan Hocamızın meşhur sözünü bu noktada hatırlatmak isterim. Diyordu ki "Dünyanın en mükemmel cerrahını yetiştirdiniz diyelim ki. Eğer bu dünyanın bir numaralı cerrahına ahlak ve maneviyat aşılamazsanız bu adam gider para için adam keser, para için ameliyat yapar" diyordu.
Allah gani gani rahmet etsin. Allah ondan binlerce kez razı olsun. Bizleri onun yürüdüğü yoldan ayırmasın inşallah.

Yeniden Refah Partisi iktidarında bilimsel ve teknik kalitesi yüksek, aynı zamanda ahlaki ve manevi kalitesi yüksek nesiller yetiştireceğiz.
Millete, İslam âlemine, 7 milyar insana faydalı nesiller yetiştirmek bizim en önemli hedefimiz olacak.
Bizim eğitim sistemimizin parolası keşfetme, icat yapma, yenilik getirme, meslek sahibi olma ve ahlak ve maneviyat olacaktır.

Bu noktada eğitimle ilgili değinmemiz gereken en önemli husus şudur:
Maalesef ülkemizde yıllardan beri yanlış ve eksik devlet politikaları nedeniyle beyin göçü, yetişmiş insan gücü problemi yaşıyoruz.
Ve aynı zamanda çok acıdır ki Cenab-ı Allah'ın verdiği çok önemli bir nimet olan üstün zekâlı çocuklarımızdan gerektiği gibi istifade edemiyoruz.
En stratejik zenginliklerimizden bir tanesi olan altın madenlerinden bile daha değerli olan süper zekâlı çocuklarımızı ya tespit edemiyoruz, ya kendilerine uygun eğitim veremiyoruz, ya da onları yabancı ülkelere kaptırıyoruz.
Yeniden Refah iktidarında bu sorunun üstesinden gelebilmek için devletin her türlü imkânından istifade edilecek, süper zekâlı çocuklarımızdan yerli ve milli projelerde, en üst düzeylerde faydalanılacak, yabancı ülkelere kaptırılmayacak, aynı zamanda beyin göçünü önlemek ve tersine beyin göçü sürecini gerçekleştirmek için Yeniden Refah olarak her türlü tedbir alınacak.
Yeniden Büyük Türkiye hedefine ancak ve ancak kaliteli nesillerle ulaşılabilir.
Kaliteli nesillerde ancak ve ancak kaliteli öğretmen kadrosuyla yetiştirilebilir.
İşte bu sebeple biz geleceğimizi oluşturan öğretmenlerimizi mutlaka yüksek lisans seviyesinde ve mutlaka uygulamalı eğitimden geçirerek mesleğe başlatacağız.
Öğretmen adaylarımız aynen Tıp Fakültesi öğrencileri gibi üçüncü ve dördüncü sınıfta, okullarda usta öğretmenlerin yanında, uygulamalı eğitim alacaklar ve bu uygulamalı eğitimin arkasından öğretmenliğe başlayacaklar.
Öğretmen fakülteleri, Eğitim fakülteleri bu doğrultuda yeniden organize edilecektir.
Aynı zamanda yeni nesillerimizi yetiştirerek, geleceğimizi inşa ederek en önemli görevi icra eden öğretmenlerimizin maaşları, yaşam standartları en azından gelişmiş ülkeler seviyesine getirilecek.
Çok önemli bir diğer konuyu da vurgulayarak dış politika bahsine geçeceğiz.
Yeniden Refah iktidarında her alanda adalet uygulanacağı gibi, eğitim sisteminde de adalet en büyük önceliğimiz olacak.
Bizim eğitim sistemimizde siyasi kadrolaşma değil, bilimsel kadrolaşma uygulanacak.

Çok değerli Milli Görüşçüler.
Çok değerli dava erleri.
Aziz milletimizin kıymetli evlatları.
Dış politika bahsine geçince ne görüyoruz.
Türkiye'mizin dış politikasını analiz ettiğimizde Emevi Camii'nde, Şam'da Cuma namazı kılacağız dediler.
Bugün geldiğimiz noktada 4 milyon Suriyeli kardeşimiz Türkiye'deki camilerde namaz kılıyor.
'Stratejik Derinlik' diyerek işe başladılar.
Gelinen noktada Suriye'nin derinliklerinde boğuldular.
Baştan itibaren yanlış Suriye politikası neticesinde 10 milyon Suriyeli evinden yurdundan oldu.
1 milyon Suriyeli canından oldu.
Suriye'nin kuzeyinde koskocaman bir terör koridoru oluşturuldu.
Ve katil Esed dedikleri Esat da hala koltuğunda oturmaya devam ediyor.
Geleceğimiz nokta bu mu olacakt?
Bu mu sizin dış politikanız.
Sadece bu değil. 2002'de iktidar olur olmaz Avrupa Birliği aşkıyla ilk iş olarak apar topar Avrupa'ya koştular.
"Ne isterseniz yapacağız. Yeter ki bizi Avrupa Birliği'ne alın" dediler.
'Ha girdik, giriyoruz' diye törenler kutlamalar yaptılar.
Bu arada Avrupa Birliği'nin dayattığı bütün yasaları mecliste jet hızıyla çıkarttılar.
Aradan 17 sene geçti. Avrupa Birliği'nden ses yok.
Strateji yok. İstikamet yok. Vizyon yok.Plan yok. Hedef yok. Hiçbir şey yok.
Dış politikada 17 seneden beri aldanmaktan, aldatılmaktan diplomasiye vakit bulamadılar.
İşte dış politikanın özeti.

Bizim dış politikamız söylemlerle eylemlerin uyumlu olduğu dış politika olacaktır.
Bizim dış politikamızda edebiyat 10, uygulama, icraat sıfır olmayacaktır.
Biz dış politikada sürekli olarak dış güçler tarafından aldatılan, aldanan konumda olmayacağız. Biz dış politikayı Amerika'nın Ortadoğu'daki postacılığını yapmak olarak görmeyeceğiz.
Biz dış politikada sivrisineklerle uğraşmak yerine; bataklığı kurutmaya yönelik politika izleyeceğiz. Bizim dış politikamız 'kuvvet ve kudret sahibi Amerika değil, Cenab-ı Allah'tır' bilinci ile yürütülecektir.

Dış politikada atacağımız ilk adım Hakkı değil, kuvveti üstün tutan Avrupa Birliği, Amerika, G20'nin peşinden koşmak yerine; ilk işimiz D-8 organizasyonunu canlandırmak, kuruluş amaçlarına ve hedeflerine uygun şekilde çalıştırmak olacaktır.
Hemen arkasından D-60 Birliği'nin gerçekleştirilmesi, başta 57 Müslüman ülke olmak üzere bütün ezilen ülkelerin sahip olduğu toplam gücün ve zenginliklerin, zulme ve sömürüye karşı yaptırım gücü olarak kullanılmasını sağlamak olacaktır.
Böylelikle gücünü mazlum ülkelerin zenginliklerinin sömürülmesinden alan dış güçler, ırkçı emperyalizm, gücünü kaybedecek bizimle karşılıklı olarak masaya oturmak ve zulümlerine son vermek zorunda kalacaktır.
Ekonomik alanda esaret bitmeden; siyasi esaret bitmez, dış politikada esaret bitmez.
Ekonomik esaretin bitmesinin en önemli adımı da, ırkçı emperyalizmin en önemli silahı olan Amerikan dolarından kurtulmaktır.
Ve bizim dış politikada, ekonomide en önemli hedefimiz Amerikan dolarını kullanmayı bırakıp, ezilen ülkelerle, Müslüman ülkelerle ortak bir para birimine geçmek olacaktır inşallah.

Söylediğimizin ne kadar önemli bir şey olduğunu şu anda bizi takip eden dış güçler ve Dünya Siyonizmi çok iyi anlıyorlar.
Amerikan dolarından, bu esaretten kurtulup kendi para birimimize, kendi ortak para birbirimize geçerek inşallah ırkçı emperyalizmin elinden en önemli silahını almış olacağız.

Allah'ın izniyle dış politikada diğer çok önemli husus da şudur.
Yabancı ülkelerin karşısında dik durabilmek için, pazarlık masasında müzakerelerde söz sahibi olabilmek için, müzakere yaptığınız ülkeden borç para dilenen ülke konumunda olmamanız gerekir.
Aynı dış ziyarette bir gün önce borç para dilediğiniz adamdan, ertesi gün müzakere masasında pazarlık yapmaya kalkarsanız o adamlar sizi adam yerine koymazlar.
Devlet ve millet olarak, özel sektör olarak boğazına kadar borca batmış, sürekli olarak yeni dış borç arayışında olan, para birimi 1 senede %50 değer kaybeden, dış ticaret açığı yıllık 70 milyar dolar seviyesine gelmiş, ürettiği ürünleri üretmekte kullandığı hammaddeyi %82 sini dışarıdan ithal eden bir ülke, ihraç ettiği ürünler içerisinde yüksek teknoloji ürünlerinin oranı %3 olan bir ülke dış politikada sözünü dinletemez.
17 seneden beri dış politikada işte bu acı gerçeğe şahit oluyoruz.
İşte bu sebeple pinpon topu gibi bir Amerika'ya koşuyoruz, bir Rusya'ya koşuyoruz.
Rusya tersleyince soluğu 'dostumuz Trump'ın' yanında alıyoruz.
Yahu koskoca Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni dış politikada pinpon topuna çevirdiniz.
İnsaf edin.
Biz Yeniden Refah olarak, biz Milli Görüş olarak, işte bu 'Pinpon Topu Diplomasisi'ne son vereceğiz.

Irak’ta Amerika'ya, Suriye'de Rusya’ya, Libya'da NATO'ya, ve Kıbrıs'ta Birleşmiş Milletlere teslim oldular.
Teslimiyetçi dış politika ile bir yere varamazsınız.
Lider ülke Türkiye'ye, Yeniden Büyük Türkiye’ye, 6 asırlık Osmanlı mirasının üzerinde oturan Türkiye'ye, böyle dış politika yakışmaz.
Güçlü ve etkili dış politika için, şahsiyetli dış politika için, önce ekonomik ve teknolojik bakımdan güçlü Türkiye'yi inşa edeceğiz.
Şahsiyetli dış politika için önce üreten ülke olacağız.
Önceliklerimiz biz gitmeden güçlü ve itibarlı dünya markalarımız gidecek ülkelere.
Ekonomik ve teknolojik açıdan güçlü Türkiye'yi inşa edeceğiz.
Başta Müslüman ülkeler olmak üzere bütün ezilen ülkeleri de yanımıza alacağız.
Ve böylece dış politikada, dış güçlerin karşısına elimiz güçlü olarak çıkacağız.


Çok kıymetli Milli Görüşçüler.
Bugün Hakkâri’de, Ağrı'da, Diyarbakır'da, Şırnak'ta o cennet parçası bereketli topraklarda yaşayan vatandaşlarımızın kırgınlıkları var, kızgınlıkları var, üzüntüleri var, haklı oldukları noktalarda elbetteki var.
Çünkü ülkemizin her bölgesinde var olan işsizlik, ekonomik sıkıntılar, eğitimsizlik, adaletsizlik, geçim derdi, yatırım eksikliği o bölgelerimizde daha çok var.
Ancak bizim Milli Görüş olarak 50 seneden beri söylediğimiz gibi, biz millet olarak aynı inancın evlatlarıyız.
Biz aynı ruh köküne sahibiz.
Ayrı gayrılık ve çatışma bize asla yakışmaz.
Biz millet olarak bin senedir beraberiz.
Malazgirt'te beraberdik.
İstanbul'da beraberdik.
1915'te Çanakkale'de beraberlik.
1974'te Kıbrıs zaferinde beraberlik.
Bundan sonra da mutlaka beraber olacağız inşallah.
Biz ne diyoruz; 50 seneden beri diyoruz ki; bir kimse nasıl ki vücudunun herhangi bir uzvundan vazgeçemezse, bizde doğu ve güneydoğudaki vatandaşlarımızın kardeşliğinden asla ve asla vazgeçemeyiz.
Milli Görüş olarak bu konuda en önemli şiarımız Türk’le Kürdü birbirinden ayırırsan ortada ne Türk kalır ne Kürt.
Amma Türk ve Kürt birlikte olursa karşısında ne Amerika, ne İsrail, ne de Siyonizm durabilir.

Aynı durum Arap kardeşlerimiz için, roman kardeşlerimiz için, Laz, Çerkez, Abaza, Gürcü bu ülkedeki her ırka mensup kardeşlerimiz için de geçerlidir.
İşte bu sebeple gençlerimizin ve yeni nesillerimizin doğuda ve güneydoğuda ve batıda bu şuurla yetiştirilmeleri, bu bilinçle yetiştirilmeleri, İslâm kardeşliği bilinci ile eğitilmeleri kurtuluşun anahtarıdır.
Ve bu sorunun en önde gelen çözümüdür.
Öğretmenin gitmediği, doktorun gitmediği, hastanenin gitmediği, yatırımın gitmediği yere, İslam'ın gitmediği yere askerle, polisle, silahla, topla gitmeyeceğiz.
Devlet olarak o bölgeye, o bölgedeki kardeşlerimize önce şefkat elimizi uzatacağız.
Gardiyan değil garson devlet anlayışıyla, vatandaşına tepeden bakan değil, vatandaşına hizmet eden anlayışla o bölgeye şefkat ve merhamet elini uzatacağız inşallah.
En kapsamlı maddi ve manevi kalkınma hamlesini o bölgede gerçekleştireceğiz.
Doğu ve güneydoğuda bugüne kadar kurulan kalekarakollarının en az 5 misli meslek eğitim merkezi en az 5 misli de fabrika kuracağız.
Gelir ve yatırımları mutlaka adil bir şekilde dağıtılmasını sağlayacağız.
Ve biz bu sorunu askerimizle, polisimizle, silahlı güçlerimizle değil, o bölgedeki halkımızla el ele vererek hep birlikte bitireceğiz inşallah.


Böyle tarihi bir kongrede, böyle önemli bir günde, kanayan yaralarımızdan bir diğeri olan aile ve sosyal politikalarada değinmemiz gerek.
Biz aile ve sosyal hayatla ilgili kanunlarımızı bu mevcut iktidarın yaptığı gibi dış güçlerin, Avrupa Birliği'nin dayatmaları ile değil, inancımıza, tarihimize, değerlerimize ve kültürümüze uygun şekilde düzenleyeceğiz.
Gelir gelmez İstanbul Sözleşmesi gibi gayri ahlaki sözleşmeleri yırtıp atacağız inşallah.
Biz her fırsatta ne diyoruz; Para kaybedebiliriz. Allah vermesin toprak da kaybedebiliriz.
Ancak bunların hepsini bir şekilde geri kazanabiliriz.
Fakat ahlaki erozyonla bir nesli kaybedersek onu bir daha geri getiremeyiz.
Ve bu milletin yok oluşuna hizmet etmiş oluruz.
Sadece İstanbul Sözleşmesi değil. Yine bu iktidar döneminde çıkarılan Avrupa Birliği dayatması 6284 sayılı kanun...
Sözde aileyi korumak için çıkartıldı. Ancak aileleri perişan etti. Bütün yuvaları perişan etti.
Bu 6284 sayılı kanun nedeniyle son 2,5 yılda tam 746 bin baba eşinin beyanıyla evden uzaklaştırıldı, evlatlarından uzaklaştırıldı, yuvasından uzaklaştırıldı.
Bu kanun yüzünden bu ülkede tam 746 bin yuva dağılma ve parçalanma noktasına geldi.
Allah aşkınıza bu mu sizin aile ve sosyal politikalarınız?
Bu mu sizin adaletiniz?
Aileyi yok ederseniz bütün bir toplumu yok etmiş olursunuz. Bundan haberiniz yok mu sizin.

Biz Yeniden Refah Partisi olarak bütün bu batı dayatması kanunları elimizin tersiyle kaldırıp atacağız.
Biz ailenin devamlılığını esas alan kanun ve düzenlemeleri gerçekleştireceğiz.
Kadın ve erkeği karşı karşıya getiren, aileleri parçalayan, boşanmayı kolaylaştıran ve özendiren her türlü anlayışa ve düzenlemeye son vereceğiz.
Bu Avrupa'nın bize aile konusunda verebileceği ne olabilir.
Ahlaki anlamda çökmüş, çürümüş batının, Avrupa'nın bizi de kendi bataklığına çekmesine asla müsaade etmeyeceğiz.
100 sene önce Çanakkale'den geçemeyen batılılar, bugün çanak antenlerden ve internetten geçerek evlerimize kadar girdiler.
Bugün Türkiye'de zehir televizyonlardan akıyor.
Televizyon programları doğrudan doğruya aile hayatımızı hedef alıyor.
Dış güçler ve medya aracılığı ile adeta ailelerimizin kozmik odasına girmiş durumdalar.
İşte Türkiye'mizin bir diğer acı gerçeği de budur maalesef.
Yeniden Refah iktidarında bizim değerlerimize uygun olmayan hiçbir programın halka açık kanallarda yayınlanmasına müsaade etmeyeceğiz.
Bu konuya sahip çıkması gereken RTÜK’ü mutlaka ama mutlaka ıslah edeceğiz.
Geleceğimiz olan gençlerimiz, üyeleri, mensupları, yönetimi çok büyük oranda gençlerden oluşan Yeniden Refah partimizin en önemli, en öncelikli konularından bir tanesidir.

Biz Yeniden Refah olarak gençlerimize en büyük iyiliği onlara yatkın oldukları, sevdikleri alanda kaliteli ve tüm dünyada geçerli bir eğitim vererek, onların sevdikleri ve yatkın oldukları alanda meslek sahibi ve iş sahibi yaparak yapmış olacağız.
Ancak buna ilaveten gençlerimize verilen üniversite burslarının miktarını mutlaka arttıracağız.
Bu verdiğimiz bursları mezun olup işe girdikten sonra devlet olarak geri almayacağız.
Devlet olarak gençlerimize hediye edeceğiz.

İnşallah gençlerimize evliliklerinde, ev sahibi olmalarında, düğün masraflarında bir kereye mahsus olmak üzere devlet olarak geri ödemesiz katkıda bulunacağız.

Bu ülkede gençlerimiz hayata ilk adımını atarken burs borcu ile düğün ve ev kurma borcu ile atmayacaklar.
Bu ülkede gençlerin yüzü de Yeniden Refah'la gülecek.

Ve son olarak buradan ifade etmek, vurgulamak istediğimiz husus şudur:
Biz Yeniden Refah Partisi olarak ne iktidarın, ne de muhalefetin koltuk değneği ya da arka bahçesi değiliz.
Biz Yeniden Refah Partisiyiz.
Biz Milli Görüşürüz.
Biz 1969'dan beri doğru ve faydalı siyasetin adresi olduk.
Biz 1969'dan beri hayra motor şerre fren olduk.
Bundan sonra da aynı şekilde devam edeceğiz inşallah.
Biz Yeniden Refah Partisi olarak doğruya doğru diyeceğiz, yanlışa yanlış diyeceğiz.
Doğrunun her zaman her yerde yanında olacağız.
Yanlışa da her zaman her yerde karşı çıkacağız.
Doğruyu kim yaparsa yapsın takdir ve tebrik edeceğiz.
Yanlışı da kim yaparsa yapsın bu yanlıştır diyeceğiz.
Yanlış yapanların karşısında duracağız.

Biz Yeniden Refah Partisi olarak siyaseti kavga etme yeri değil, milletin derdine derman olma yeri olarak göreceğiz.
Biz yapılan hizmeti takdir ve tebrik edeceğiz.
Eksiklerin tamamlanması, yanlışların düzeltilmesi için bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da bütün gücümüzle mücadele edeceğiz.
Cenab-ı Allah bu çıktığımız yolda bizleri muzaffer eylesin.
Bir kırk yılda, bir 50 yılda merhum liderimiz Erbakan hocamızın gösterdiği hedeflere, ikinci 50 yılda bu salonu dolduran sadıklarla, hanımlarla, gençlerle,ak saçlılar ile aksakallılarla hep birlikte ulaşmayı nasip etsin.
Cenab-ı Allah Yeniden Refah Partimizi, Milli Görüş hareketini muzaffer eylesin.
İnsanlığın, İslam âleminin, milletimizin kurtuluşuna bu kongremizi ve bu gayretli çalışmalarımızı vesile eylesin.
Burada sözlerimi noktalarken Yeniden Refah Partimizin bu ilk büyük kongresinde milletimizin çektiği maddi ve manevi sıkıntılarının kurtuluşunun Milli Görüş anlayışında ve o anlayışın bugünkü tek temsilcisi olan Yeniden Refah Partisinde olduğu gerçeğini bir kez daha en gür seda ile hep birlikte haykırıyoruz.
Yeniden Refah Partimizin bu tarihin büyük kongresinde geleceği inşa edecek tertemiz genç kadrolarını aziz milletimize takdim ediyoruz.
Bu kongremizde milletimize ve tüm dünyaya ‘’Burada Gelecek Var’’ diyoruz.
Bu kongremizde milletimize "Mahzun olmayın. Karamsarlığa kapılmayın. Artık çare var. Artık umut var. Artık Yeniden Refah var. Artık biz varız" diyoruz.
Bu her türlü tarifin üzerinde, bu kelimelerle tarif edilemeyecek güzellikteki bu atmosfer, Edirne'den Ardahan'a, Antalya'dan Sinop'a kadar tüm Türkiye'ye, Fas'tan Endonezya'ya kadar tüm İslam âlemine artık umut var, artık Yeniden Refah var, artık biz varız diye haykırıyoruz. Elhamdülillah.

Ve buradan son olarak yıllardan beri yana yakıla Ömer’leri arayanlara sesleniyoruz.
Ve diyoruz ki;
Ömerler de, Aliler de, Osmanlar da, Ebubekirler de, Yeniden Refah kadrolarında fazlasıyla mevcuttur.
Ve biz ilk seçimde onları iktidara taşıyacağız inşallah.
Yeni dönemin, zaferlerin, Milli Görüş'ün ikinci 40 yıldaki Yeniden Şahlanış ayının müjdecisi olan tarihi kongremiz hayırlı ve uğurlu olsun.
Bu tarihi kongremiz, Yeniden Refah Partimizin bu birinci kongresi,'Yaşanabilir Türkiye'nin, Yeniden Büyük Türkiye'nin, yeni ve adil bir dünyanın bir an evvel kurulmasına vesile olsun inşallah.
Cenab-ı Allah hepinizden razı olsun.
Bir kez daha bütün delegelerimize, kurucularımıza,genel başkan yardımcılarımıza, il ve ilçe başkanlarımıza, hanım ve gençlik teşkilatlarımıza, bu organizasyonda emeği geçen 7'den 70'e bütün isimsiz kahramanlara, Türkiye'nin dört bir yanından dün geceden çıkıp gelen, uykusuz kalan hanımı ile erkeğiyle, genciyle yaşlısıyla, siz kardelenlere, siz serdengeçtilere, siz sadık ve samimilere bir kez daha selam olsun.
Bir kez daha teşekkür ediyorum.
Kongremiz hayırlı olsun.
Günümüz hayırlı olsun.
Allah'a emanet olunuz.

TEŞEKKÜRLER TÜRKİYE

Aziz Milletimiz tam 50 seneden beri duyduğu güven ve beslediği muhabbet ile 'Erbakan' ismini ve 'Millî Görüş' hareketini daima müstesna bir yerde tutmuştur.

Bunun temel sebebi, her şart altında inancından, davasından asla taviz vermeyen, milletin ve ülkemizin haklarını önceleyen, 'Yaşanabilir Türkiye', 'Yeniden Büyük Türkiye', 'Yeni ve Âdil Bir Dünya' için, ırkçı emperyalizm ve işbirlikçilerine rağmen, tüm engelleme çabalarına rağmen, atılması gereken adımları atmaktan bir an dahi tereddüt etmemesi, bedel ödemekten hiçbir zaman korkmaması, milletimize hizmet için sürekli çalışmasıdır.

Erbakan Hocamızın vefatının ardından oluşan siyasî atmosfer yeni bir siyasî adımı zorlaştırıcı bir çok unsur içerse de, bizler için Millî Görüş'ün hakkıyla temsil edilmesi, ülkemiz, milletimiz ve İslam Alemi için atılması gereken adımların atılabilmesi, Millî Görüş prensiplerine uymayan adımların neticesinde ortaya çıkan tahribatın ortadan kaldırılması için insiyatif almak, sadece elimizi değil, gövdemizi de bu ağır sorumluluğun altına koymak ihtiyacı doğdu.

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan liderliğinde, Erbakan Hocamızın evlatları ve talebeleri olarak bu sorumluluğu bir görev şuuruyla yüklenerek 23 Kasım 2018 Cuma günü Ankara Hacı Bayram Veli Camii avlusunda bir Cuma namazı sonrası onbinlerce şuurlu insanımızla birlikte ettiğimiz dualarla kuruluş dilekçemizi verdik.

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan il il, ilçe ilçe memleketimizin dört bir yanında katıldığı programlar ve yaptığı konuşmalarla Milli Görüş'ün ikinci 40 yılının kilometre taşlarını döşedi. Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan katıldığı her etkinlikte doğruları takdir eden, eksiklikler için uyaran, yanlışları da yerden yere vurmak yerine doğrusunu öneren, çözüm üreten, devlet adamına yakışan duruşuyla milletimizin takdirlerini topladı.

Partimizin kurulduğu ilk günden itibaren milletimizin gösterdiği büyük teveccüh, teşkilatlarımızın üstün gayretleri ve en başta Cenabı Allah’ın yardımı sonucunda 17 Kasım 2019 günü Ankara’da, Türk siyasi tarihinde ve Milli Görüş tarihinde bir dönüm noktası olarak yerini alacak muazzam bir kongre gerçekleştirdik.

Bu bir yıllık süre içerisinde 80 il ve 700'den fazla ilçede teşkilatlanmasını tamamlamış, Büyük Kongresini en mükemmel şekilde yapmış ve seçimlere girmeye hazır bir parti haline geldik. Geldiğimiz bu noktada milletimizin partimize teveccühü, teşkilatlarımızın heyecanı da her geçen gün katlanarak artmaktadır. Cenabı Allah’a bütün bu sebeplerden ötürü sonsuz şükürler ediyoruz.

Yeniden Refah Partimizin 1. kuruluş yıldönümü vesilesi ile, kurulduğumuz günden itibaren ülkemizin her noktasında her türlü zorluğa rağmen, inançla, azimle, aşkla, gece gündüz demeden çalışan tüm teşkilât mensuplarımıza, nice isimsiz kahramanlara, tüm üyelerimize, 1. Olağan Büyük Kongremize katılan tüm gönüldaşlarımıza, tüm üyelerimize, her geçen gün artan teveccühleri ve destekleri için tüm halkımıza şükranlarımızı sunuyoruz.

Yaşanabilir Türkiye'yi kurduğumuz, Yeniden Büyük Türkiye'yi inşa ettiğimiz, Yeni ve Âdil Bir Dünya'yı hayata geçirdiğimiz günleri bir an önce görmek için, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da hep birlikte çalışmaya devam edeceğiz.

Gücünü medya patronlarından, holdinglerden ve dış güçlerden değil, önce Allah’tan sonra da bu aziz milletten alan Yeniden Refah Partimiz’i milletimizin ve tüm insanlığın kurtuluşu için bir an evvel iktidara taşıyacağız.

Bugün 1 yaşına basan ancak tam 50 senelik birikime sahip olan Yeniden Refah Partimiz milletimize, İslam Alemi’ne ve tüm insanlığa hayırlı olsun inşallah.

AYNI COŞKUYLA

Partimizin Kandıra İlçesi 1. Olağan Kongresi Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan'ın katılımıyla gerçekleştirildi.
Genel Başkanımıza; Genel Başkan Yardımcımız Bahattin Sungur, Genel Başkan Yardımcımız Yücel Mollaismailoğlu, MKYK Üyemiz Erkan İlyas Helvacı , Kocaeli İl Başkanımız Mehmet Aras, İstanbul İl Başkanımız Hüseyin Terzi, Düzce İl Başkanımız Nezir Merttürk, Yalova İl Başkanımız Mustafa Berber, Eskişehir İl Başkanımız Osman Mandacı, Bolu İl Başkanımız Hayrettin Aytar, Erbakan Vakfı Yalova İl Başkanı İbrahim Yıldırım, ilçe başkanlarımız, protokol, sivil toplum kuruluşları temsilcileri, teşkilatımız ve çok sayıda vatandaşımızın katılımlarıyla Kandıra Turan Güneş Kültür Merkezinde gerçekleştirildi. Genel Başkanımız Mücahit Erbakan, Başkan Erbakan sloganlarıyla karşılandı.

KONGRE ŞÖLEN HAVASINDA GEÇTİ

Kandıra’da gerçekleşen kongrede halktan yoğun ilgi vardı. Salon içi ve dışı ile hınca hınç doldu.
Açılış konuşmasını Kandıra İlçe Başkanımız Levent Gödek gerçekleştirdi. Gödek konuşmasında 'yeni kurulan İlçe teşkilatında genç ve dinamik yönetimiyle Yeniden Refah Partisi için tüm güçleriyle çalışacaklarını' belirtti.
İl Başkanımız Mehmet Aras ise, '17 Kasım’da Ankara’da gerçekleşen Büyük Kongrede parlayan büyük ateş Kandıra’da patlayarak devam ediyor' dedi. Kandıra'nın 96 köyünü gezip Refah Partimizi tanıttıklarını ifade ederek, 'ilk seçimde inşallah iktidar olacağız' dedi.

BİZ SİZLERLE 2. KIRK YIL ŞAHLANIŞINI YAŞAYACAĞIZ

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, yaptığı konuşmada öncelikle Kandıra ilçe yönetimine, İl Başkanı Mehmet Aras’a ve tüm emeği geçenlere teşekkür etti.
217 Kasım’da Ankara’da 44.000 kişiyle gerçekleşen kongrede destan yazdınız, tarih yazdınız. Eğer inanır çalışırsak Allah bize yardım eder, eğer Allah bize yardım ederse kimse bize mani olamaz. Biz sizlerle ikinci 40 yıl şahlanışını gerçekleştireceğiz. Kandıra’da gelmiş geçmiş en büyük ilçe kongresini gerçekleştiriyoruz' dedi.
Beka meselesi çok konuşuluyor. Tohumları, buğdayı İthal ediyoruz. Eğitim seviyesi Mozambik'le Tanzanya’dan geride olan ülkede bekadan bahsedilebilir mi ?
Söylemler Paris, gerçekler Mozambik.
Yeniden Refah Partisi olarak üretim seferberliğini yapmak için geliyoruz. Bu üretimin kaynaklarını milli kaynaklarımızla bulacağız. Borçlanma Genel Müdürlüğünü kapatıp Milli Kaynak Üretme Müdürlüğü'nü kuracağız.

LEVENT GÖDEK BAŞKAN SEÇİLDİ

Levent Gödek İlçe Başkanlığı ile 22 Yönetim Kurulu ve 18 İl delegesi seçildi.

Emekli Bir-Sen'den Genel Başkanımıza hayırlı olsun ziyareti

Yeni Emekli Bir-Sen Başkanı İsrafil Odabaşı ve Yönetim Kurulundan oluşan heyet Genel Başkanımıza hayırlı olsun ziyaretinde bulundu.
Samimi bir ortamda gerçekleşen görüşmede gerçekleştirilen tarihî 1. Olağan Büyük Kongre ile Genel Başkanlığa yeniden seçilen Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan'a başarılar dilediler.
Görüşmede emeklilerin durumları hakkında da görüş alış verişinde bulunuldu. Emekliler arasındaki maaş uçurumundan, ballı börekli diye tabir edilen kurumlar ile özel sektörde yıllarca çalışıp emeğinin karşılığını alamadığı ifade edildi. 'Zor şartlar altında geçim mücadelesi veren emekliler ile ilgili ne gibi düzeltmeler yapılabileceği' konuları da görüşülen önemli başlıklardan biri oldu.
Emekli BİR-SEN, 'YAŞAM KENT PROJESİ' ve bu projelerini hayata geçirmek için nasıl bir yol izleyeceklerini ve hedeflerini belirtti.
Genel Başkanımız, yıllarca emek vererek emekliliği hak eden, üreten, alın teri döken emeklilerimizin yaşam standartlarını iktidara gelir gelmez en az %50 olarak yapılacak zamlarla başlayarak iyileştireceğimizi, emeklilerimizin de insanca, izzetle yaşabilecekleri 'Yaşanabilir Türkiye'yi huzurla inşa edeceğimizi ifade etti.
Ziyaret karşılıklı hediyelerin takdimi ile sona erdi.
Emekli Bir-Sen yönetim kuruluna nazik ziyaretleri için teşekkür eder, hayırlı çalışmalarında başarılar dileriz.

Rusya Araştırmaları Enstitüsü (RUSEN) Heyetinden Ziyaret

Rusya Araştırmaları Enstitüsü (RUSEN) Başkanı Prof. Dr. Salih Yılmaz, Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Uğur Altuğ ve Yönetim Kurulu'ndan oluşan heyet Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan'a hayırlı olsun ziyaretinde bulundu. Türkiye-Rusya ilişkilerinin ve Suriye'deki gelişmelerin de konuşulduğu ziyarette Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Doğan Bekin ve Seçim ve Hukuk İşleri Genel Başkan Yardımcısı Av. Mehmet Ener de hazır bulundu.

"SENİNLEYİZ KUDÜS" mitingine Onbinler katıldı

ABD Başkanı Donald Trump'ın 'Yüzyılın Planı' adı altında açıkladığı işgal planını telin etmek için Sakarya Kent Meydanı'nda düzenlediğimiz mitinge on binler katıldı. Mitingde konuşan Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan "50 yıldır hep söylüyoruz; bunlar diplomasiden telefon konuşmasından anlamaz bunlar güçten anlar. Mutlaka yaptırım ve fiili adımlar atılmalıdır. ABD ve İsrail'e nota verilecek. İncirlik ve Kürecik üssü derhal kapatılacak." dedi.

Çok sayıda STK'nın desteği ile düzenlenen mitinge Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan ve Genel Başkan yardımcılarımızın yanı sıra Filistin Ankara Büyükelçisi Dr. Faed Mustafa, Hamas Türkiye Temsilcisi Sami Ebu Zuhri, Hüda Par Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Eşin, Kurucular Kurulu üyemiz 2. Abdülhamid'in torunu Abdülhamid Kayıhan Osmanoğlu ve on binlerce Kudüs sevdalısı katıldı.

Kudüs ile ilgili marşlarla başlayan ‘Seninleyiz Kudüs’ mitinginin açılış konuşmasını Sakarya İl Başkanımız Hasan Çınar yaptı. Yapılan açılış konuşmasının ardından miting Umut Mürare'nin seslendirdiği marşlarla devam etti. 

Mitingde bir konuşma yapan MKYK üyemiz Abdulhamid Kayıhan Osmanoğlu, Filistin'den bir parça bile toprak vermeyen ceddimiz Osmanlı ve dedemiz Abdulhamid Han gibi biz de Filistin'den vacgeçmeyeceğiz dedi.

Hamas Türkiye Temsilcisi Sami Ebu Zuri ise yaptığı konuşmada, Filistin halkının topraklarına, Kudüs'e ve Mescid-i Aksa'ya sahip çıkabilmek için büyük bedeller ödediğini ve ne pahasına olursa olsun bu vazifeyi yapmaya devam edeceklerini dile getirdi.

FİLİSTİN BÜYÜKELÇİSİ FAED MUSTAFA: BU PLAN ORTADOĞU'YA BARIŞ GETİRMEYECEKTİR   

Mitingde konuşan Filistin Büyükelçisi Dr. Faed Mustafa;"Bu mitingi düzenleyen ve sesimizi bir kez daha dünyaya duyurmaya vesile olan Yeniden Refah Partisi ve Sayın Genel Başkanı Fatih Erbakan'a teşekkür ediyorum. Tüm STK'lara ve tüm Türk halkına bu plana karşı cesur duruşlarından dolayı teşekkür ediyorum. Bu planı reddetmemiz barışı reddetmemiz anlamına gelmiyor. Çünkü karşı tarafı yok sayan bu plan barış getirmeyecektir. Adaletli değildir.

Bu planı reddetmemiz için yüzlerce sebebimiz var.  Bu plana göre İsrail'in bir Yahudi devleti olarak tanımamızı ve Kudüs'ü de onların başkenti olarak kabul etmemizi istiyorlar. Tamamen reddediyoruz.

Bu plan Yahudilere Mescid-i Aksa'da ibadet etme hakkı tanıyor. Böylece Aksa'yı mekan ve zaman olarak bölmeyi tasarlıyorlar. Halbuki Mescid-i Aksa Müslümanlarındır. Aksa ilk kıblemizdir. 3.cü Harem-i Şerifimizdir. 

Bu plan ile 1948 yılında soykırım tehlikesi sebebiyle yurtlarını terketmek zorunda kalan mültecilerimizin Filistin'e dönüş kapıları kapatılıyor.

Bunlar bu işgal planını kabul etmememizin yüzlerce nedenden sadece birkaçıdır.

Biz şunu düşünüyoruz. Allah bizi Filistinliler olarak Mescid-i Aksa'nın koruyucuları olarak onurlu kılmıştır. Biz Kudüs'ün ve İslam'ın kutsallarını korumakla mükellefiz.  Buradan Filistin halkına sesleniyorum. Direnişe devam edin Türk halkı sizinledir. Zafer, birlik olursa muhakkak gelecektir. " şeklinde konuştu.

FATİH ERBAKAN'DAN İSLAM ÜLKELERİNE ÇARPICI 'KUDÜS' ÇAĞRISI

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan'da mitingte yaptığı konuşmada 70 yıldır aynı masalları dinlediklerini belirterek İslam ülkelerine çağrıda bulundu: 'Artık fiili adımlar atın. Çünkü İsrail güçten anlar'

Genel Başkanımızın konuşması şöyle: 

"İlk kıblemiz, 3. Mescidimiz Aksa'nın şehri Kudüs bugün yeni bir Siyonist tecavüzle karşı karşıyadır. Dünya Siyonizm'inin maşası Trump, Kudüs ve Filistin ile ilgili olarak 'yüzyılın planı' adı altında bir plan açıklamaya kalkışmış ve kendince  'Büyük İsrail' yolunda bir adım atmaya yeltenmiştir.  Dünya Siyonizmi'nin bu adımı karşısında tüm Müslümanlar olarak; kınamak, sözlü mesajlar yayınlamak, ağlayıp sızlanmak yerine mutlaka fiili adımlar atmak zorundayız. Dünya  Siyonizmi'ne yaptırımlar uygulamak zorundayız. Gün bugündür, gün Mescid-i Aksa'ya, Filistin'e  sahip çıkma günüdür. Gün kıyama kalkma ama mutlaka fiili adımlar atma günüdür. Milli Görüş olarak bu kıyamın fitilini ateşlemek için hep birlikte 'Seninleyiz Kudüs' Mitinginde buluştuk. En gür sadayla hayır demek için toplandık. " 

BU CANAVAR FİLİSTİN'İ YUTTUKTAN SONRA SIRA TÜRKİYE'YE DE GÖZÜNÜ DİKECEK

'Dünya Siyonizmi'nin maşası Trump'ın kendisini o koltuğa oturtanlara diyet borcunu ödemek için bu planı açıkladığını işaret eden Dr. Fatih Erbakan; "Bizler çok iyi biliyoruz ki bu iş Kudüs ile Filistin ile bitmiyor. İsrail'in bundan sonraki hedefi Suriye, Irak, Libya, Mısır, İran ve Türkiye'nin bir kısmını da yutarak Büyük İsrail'in kurulmasına geliyor. Filistin'i  yutmaya çalışan bu canavar  Ortadoğu'daki İslam ülkelerini yuttuktan sonra Türkiye'nin topraklarına da gözünü dikecek.  50 senedir Milli Görüş olarak söylüyoruz. Nil ve Fırat arasındaki bütün İslam ülkelerinin haritası çıkarılmış. İslam ülkeleri adeta ameliyat masasına alınmış Büyük İsrail projesine göre ameliyat edilmektedir. Bundan sonraki hedef İran ve Türkiye'dir." dedi. 

Merhum Erbakan Hocamızın Siyonizm'le mücadele metodunun uygulanması gerektiğini belirten Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan; "Erbakan Hocamız bu canavarla kana kan dişe diş metoduyla mücadele etti. Tarihte ilk defa ABD'nin ambargosuna karşılık İncirlik üssünü kapattı. 54. Hükümet döneminde Siyonizm'e karşı D-8'i kurdu. Aynı dönemde İsrail'i korumak için Anadolu'ya yerleştirilen ABD askerlerini Çekiç Gücü kovdu. 100 yıl sora Filistin'e El Halil'i korumak için Türk askerini gönderdi. Bu işler ağadalı konuşmalarla olmuyor. İşte Milli Görüş budur." şeklinde konuştu.

İSLAM ÜLKELERİNE ÇAĞRI: MUTLAKA FİİLİ ADIMLAR ATILMALI

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan sözlerini şöyle noktaladı: "50 yıldır hep söylüyoruz; bunlar diplomasiden telefon konuşmasından anlamaz bunlar güçten anlar. Mutlaka yaptırım ve fiili adımlar atılmalıdır. Bu noktada atılması gereken adımlar bellidir; ABD ve İsrail'e nota verilecek. İncirlik üssü kapatılacak. İsrail'i korumak için kurulan Füze kalkanı Kürecik üssü derhal kapatılacak. ABD'nin İslam ülkelerdeki üsleri kapatılacak. Müslüman ülkelerin havalimanları bunlara kapatılacak. 57 Müslüman ülke karar alıp İsrail ve ABD mallarına boykot edecek.

İslam ülkelerine sesleniyorum  bu adımları atmadan  istediğiniz kadar masal anlatın fiili adım atmadan Filistin de Kudüs de kurtulamaz."

KIBRIS’TA MARAŞ BÖLGESİ’NİN YERLEŞİME AÇILMASI İLE İLGİLİ AÇIKLAMA

KIBRIS’TA MARAŞ BÖLGESİ’NİN YERLEŞİME AÇILMASI İLE İLGİLİ AÇIKLAMA

Ecdadımızın 1570-1571 yılları arasında gerçekleştirdiği ‘Kıbrıs Seferi’ sırasında Magosa ile birlikte Maraş bölgesi 6 Ağustos 1571’de feth olundu. Fetih sonrasında Latin ve Venedikliler’in bu bölgeden ayrılması nedeniyle buraya Anadolu’dan insanların yerleştirilebilmesi amacıyla 21 Eylül 1572 tarihinde Sultan II Selim “Genel İskân Hükmü” adıyla bir ferman hazırlattı.
Osmanlı arşivlerine göre 17. Yüzyılın sonlarına kadar Anadolu’dan 30.000 civarında aile Kıbrıs geneline ve Magosa’ya yerleşti.
İngilizler 1878 yılında Kıbrıs yönetimini Osmanlı Devleti’nden devraldığında Kıbrıs genelinde 596 Türk mezarlığı, 400 cami ve 109 evkaf çiftliği yer almaktaydı.
Kıbrıs Vakıflar İdaresi’nin yaptığı çalışmalar sonucu bu gerçekler belgeleriyle ortaya çıkarılmıştır. Dolayısıyla, 1974 Kıbrıs Barış Harekatı’ndan beri kapalı olarak tutulan Maraş bölgesinin de önemli Osmanlı döneminden vakıf mirası olduğu belgeleriyle ortaya konulmuştur.

Kapalı Maraş bölgesinde sadece bazı Rum mukimlerin özel gayrimenkulleri mevcut olmakla birlikte bu hususta ilgili taraf GKRY değil, doğrudan mülk sahibi ailelerdir, çünkü bu gayrimenkuller devlete ait değil, şahsa ait mülklerdir.
GKRY’nin iddiasına göre ise, Türkler Kıbrıs’ı 1571 yılında işgal etmiştir. Burada Rumların göz ardı ettikleri çok önemli gerçek de şudur; Rumlar o tarihte Ortodoks mezhebinden olup, Katolik Venedikli’lerin hükmü altında yaşayan bir azınlıktılar. Bu nedenle Rumlar’ın bugün Maraş konusunda söz sahibi olmaları asla söz konusu değildir. Maraş bölgesi yaklaşık 450 yıldan beri vakıf malıdır.
Kıbrıs’ta 1571 yılından beri yürürlükte olan vakıf kanunlarına göre, vakıf mülkiyetinde olan Maraş bölgesinin gayrimenkullerine başkalarının sahip olması mümkün değildir. İngiliz yönetimi döneminde, Maraş’taki vakıf eserlerinin % 77’si gayri kanuni olarak Kıbrıslı Rumlar tarafından işgal edilmiştir.
Kıbrıs’ta İngiliz yönetimi dönemini kapsayan 1907 yılında ‘Ahkamul Avkaf’ adıyla Vakıf Kanunu yürürlükte idi ve Maraş bölgesinin sahibi Osmanlı vakıflarıydı. 1960’ta kurulan Birleşik Kıbrıs Cumhuriyeti’nin 1960 Anayasası’nın 110. Maddesi ve kuruluş sözleşmesinin ‘E eki’ne göre, İngiliz Kolonisi dönemindeki tüm kanuni hüküm ve sorumluluklar aynı şekilde hiçbir değişikliğe uğramadan Kıbrıs Cumhuriyeti hükümetine geçmiştir. Bu nedenle kapalı Maraş’ın gerçek sahibinin hiçbir şüpheye yer kalmadan vakıflar olduğu vakıf belgeleri, tapu senetleri ve yasal hükümler gereği açık şekilde ortadadır. Bu nedenle, bugün Maraş bölgesinde söz sahibi olan kurum “KKTC Vakıflar İdaresi”dir.

Tüm bu gerçeklere rağmen, Annan Planı çerçevesinde kapalı Maraş bölgesinin Kıbrıs Rumları’na bırakılması öngörülmekte idi. Fakat yapılan referandum sonucunda Kıbrıslı Rumlar, Annan planını kabul etmemeleri sonucu bu plan da yürürlüğe girmemiştir.
Sonuç olarak; 46 yıldır adeta ölüme terkedilmiş olan kapalı Maraş’ın açılması konusunda atılacak olan her türlü samimi ve hakkaniyete uygun adımın arkasında olacağımızı açıkça ifade etmek istiyoruz. Eğer ki, Annan Planı’nda olduğu gibi, Kıbrıs Rumları’nı müzakere masasına çekebilmek amacıyla ve Maraş bölgesinin Rumlar’a verilmesi niyetiyle böyle bir girişim yapılıyorsa, bunun çok vahim sonuçlar doğuracağını açıkça ifade ediyoruz ve böyle bir adımı Yeniden Refah Partisi olarak asla kabul etmeyeceğimizi vurguluyoruz.

YENİDEN REFAH PARTİSİ
Dış İlişkiler Başkanlığı

İran'ın geleceği Türkiye, Türkiye'nin geleceği de İran'dır!

İran'ın Ankara Büyükelçisi Muhammed Farazmand ve beraberindeki heyet Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan'ı makamında ziyaret etti. 

Genel Başkanımız, Merhum Milli Görüş lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocamızın da Başbakan olduktan sonra ilk yurtdışı ziyaretini İran'a yaptığını hatırlattı. Kendilerinin de parti olarak ilk büyükelçi kabulünü İran ile gerçekleştirmelerinden duyduğu memnuniyeti ifade etti.

'Batı sevdası Türkiye'nin 70 yıllık karşılıksız aşkıdır'

Genel Başkanımız; "Milletimiz, Erbakan Hocamızın vefatından sonra ülkemizi ve bölgemizi ilgilendiren konularda öngörülerinin ne kadar haklı olduğunu dile getiriyor. Kendisine duyulan özlem de tabii partimize teveccühü arttırıyor.

Tıpkı merhum Erbakan Hoca gibi biz de G-20, Avrupa, ABD ve Batı sevdasının, ülkemize hiç bir faydasının olmadığını ifade ediyoruz. Biz bunu 'Türkiye'nin 70 yılllık karşılıksız aşkıdır' olarak ifade ediyoruz. Bu aşkın sonunda görüldü ki ABD, güneyimizde terör örgütünü binlerce tır dolusu silahla teçhiz etti. Yine bu 70 yılın sonunda görüldü ki AB, bizi oyaladı ve toplumumuzun yapısına uymayan yasaları bize dayattı. Buna rağmen üye olmaktan çok uzak olduğumuz görülmektedir. G-20'nin mazlumlara, İslam alemine hiç bir faydası olmadığı da görüldü." şeklinde konuştu.
Genel Başkanımız sözlerini şöyle sürdürdü: "Bütün bu gelişmeler Erbakan Hocamızın 'İslam alemi birlik olup beraber hareket etmelidir' sözünün ne kadar kıymetli olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur. Batı hayranları, İran ile anlaşamadığımız konuları öne sürüyor. Bizden 10 konudan 9'unda anlaştığımız İran'a sırtımızı dönüp 10 konudan 9'unda anlaşamadığımız Batı ile birlik olmamızı istiyorlar. Şimdiye kadar Siyonizm'in kontrolü altındaki ABD'nin peşinde koştuk da ne oldu? Siyonizm, Kur'an-ı Kerim'de 'şeytanın ordusu' olarak ifade ediliyor. İslam alemi dururken şeytanın ordusunun peşinde mi koşalım!?"

İran'ın geleceği Türkiye, Türkiye'nin geleceği de İran'dır!

'Aynı dine, aynı Peygambere iman ettiğimiz Müslüman kardeşlerimizle birlik olmamızın bu dönemde daha da önem arz ettiğini' ifade eden Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan; "Bu konuda bize en büyük dersi Katoliklerin ruhani lideri Papa Francis, Vatikan'da kabul ettiği Güney Sudan Devlet Başkanı Salva Kiir Mayardit'in ayağını öperek veriyor. Papa Francis bu hareketiyle; 'Hıristiyanlar olarak bazı konularda anlaşamayabiliriz ama birlik olmamız gerekiyor' mesajını veriyor. Biz de Müslümanlar olarak birlik olamadığımız için büyük zararlar gördük. İran'ın geleceği Türkiye, Türkiye'nin geleceği de İran'dır. İran'a bir şey olursa Türkiye ayakta duramaz, Türkiye'ye bir şey olursa da İran ayakta kalamaz. Burada yine Erbakan Hocamız'ın sözünü hatırlatmak isterim; Türk ile Kürt'ü ayırırsanız ortada ne Türk kalır ne de Kürt! Ama Türk-Kürt birlik olursa ne ABD ne de İsrail karşımızda durabilir. İnşallah İran ve Türkiye kardeşliğimiz dostluğumuz ilelebet devam edecektir. Biz de Yeniden Refah Partisi olarak Erbakan Hocamızın çizdiği yolda İran ve Türkiye kardeşliğini devam ettirmek, D-8'i aslına rücu ettirmek ve D-60'ı kurmak gayesiyle yola çıktığımızı ifade etmek isterim." şeklinde konuştu.

ERBAKAN KONYA'DA

"Anadolu Buluşmaları" kapsamında Konya'ya gelen Genel Başkanımız, Beyşehir ilçesinde Yeniden Refah Partisi Beyşehir İlçe Teşkilatı'mızın açılışını gerçekleştirdi.

Açılıştan önce parti binası önündeki meydanda toplanan partililere seslenen Genel Başkanımız, çıktığımız yolda Türkiye'nin dört bir yanını gezerek canla başla çalışıp terlediğimizi belirterek, "Dün Konya'da, bugün Beyşehir'de sizlerle kucaklaşıyoruz. Sadece bolluk, bereket ve refah değil, aynı zamanda adaleti tesis etmek üzere geliyoruz. Ne demek bu, biz yeniden Refah Partisi olarak inşallah işbaşına geldiğimizde Peygamber Efendimizin düsturunu hakim kılacağız." diye konuştu.

İktidara geldiğimizde bir hekim hassasiyetiyle hiçbir ayrım gözetmeksizin bu memleketin insanına hizmet götüreceğimizi ifade eden Genel Başkanımız, şöyle devam etti:

"Bu yeni dönemde inşallah hep birlikte refahta buluşacağız. 40-50 sene boyunca bu millet milli görüşe ne zaman sarıldıysa sıkıntılardan kurtuldu. Bu ülkede Milli Görüş ne zaman iktidara geldiyse maddi ve manevi sıkıntılarından bu milleti kurtardı. Yeni dönemde de aynısı olacak Allah'ın izniyle."

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, partimizin ilçe teşkilatının açılışını yaptıktan sonra ilçedeki bazı iş yerlerini ziyaret ederek esnaflarla bir süre sohbet etti.

ERBAKAN DEMEK BEREKET DEMEK

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan babası Necmettin Erbakan'ı anlattı.

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan parti çalışmaları için geldiği Konya'da katıldığı 'Necmettin Erbakan'ı Anma Gecesi'nde Erbakan Hocamızın siyasal mücadelesini anlattı.
Genel Başkanımız, etkinliğin yapıldığı Karatay Atiker Toplantı Salonu'na gelişinde teşkilatımız tarafından "Mücahit Erbakan" sloganlarıyla karşılandı.

Program, Kur'an-ı Kerim tilaveti sonrası merhum Necmettin Erbakan Hocamızız anlatıldığı, Tanıtma Başkanlığımızca hazırlanan sinevizyon gösterisi ile devam etti.
Açılış konuşmasını yapan Konya İl Başkanımız Mustafa Özerdem, "Konyalılar Erbakan Hocamızın il il, ilçe ilçe gezerek fabrikalar kurmak suretiyle milletimizin evine bereket girmesini sağladı" dedi.
Daha sonra kürsüye davet edilen Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan Necmettin Erbakan Hocamızın Milli Görüş Hareketi'nin ilk adımını 1969 yılında Konya'da atarak yola çıktığını belirtti.

Genel Başkanımız, konuşmasında şunları kaydetti:

"O sadece konuşan değil, konuştuğunu yapan bir Erbakan'dı. 'Bu konuştuklarımı yaparsam başıma ne gelir, koltuğumdan olur muyum, makamımı, mevkimi kaybeder miyim' bunları hiç düşünmedi. Davası uğruna, milleti uğrunda hiçbir riski almaktan geri durmadı. Her türlü zorluğa da seve seve göğüs gerdi. Sadece 54. Hükümet değil, işte 1974 ağır sanayi hamlesi. Bunlar Cumhuriyet tarihinin en büyük, en hakiki kalkınma hamleleridir."
Genel Başkanımız, Necmettin Erbakan Hocamızın devlet yönetiminde ehliyet, liyakat ve adalete büyük önem verdiğini vurgulayarak, "Allah ondan binlerce kez razı olsun bize de yeni dönemde aynı hizmetleri gerçekleştirmeyi nasip eylesin. Allah onun gibi devlet adamlarını yeniden bu ülkenin başına getirsin. Milli Görüş zihniyeti ile yönetilmeyi nasip etsin. Bu gecenin en güzel duası da bu oldu." dedi.

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan'a konuşmasının sonunda üzerinde Osmanlı Devlet Arması yer alan tablo hediye edildi.

 

Video İndirme Linki:

Erbakan Demek Bereket Demek --- https://yadi.sk/i/WTrs0J35o3J3XA

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan'ın İdlib açıklaması

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan İdlib'te yaşanan hain saldırıyla ilgili bir açıklama yaptı.
Açıklama şu şekilde;
 
27 Şubat 2020 tarihinde Suriye’de gerçekleşen menfur saldırıda şehit olan askerlerimize
Cenab-ı Allah’tan rahmet, yakınlarına sabır ve yaralı askerlerimize acil şifalar dileriz. Aziz
Milletimizin başı sağolsun. Acımız büyüktür, bu sebeple Cenab-ı Allah’tan tüm milletimize
sabr-ı cemil niyaz ediyoruz.
Suriye’deki olayların bu noktaya gelmesinden büyük üzüntü duymaktayız. Halkları kardeş
olan, ortak inanç, kültür ve tarihe sahip olup, yüzlerce yıl aynı Devletin vatandaşı olarak
yaşayan iki komşu ülkenin Emperyalist güçlerin etkisiyle savaşın eşiğine gelmesi kabul
edeceğimiz bir durum değildir. Böyle bir savaş ne Türkiye’ye, ne Suriye’ye ne de bölgeye
hiçbir fayda getirmez, sadece ‘Irkçı Emperyalist’ dış güçlerin faydasına olur.
Bölgeyi emperyalist planları doğrultusunda bugünkü haline getiren, Suriye’deki terör
unsurlarını eğiten, donatan, ağır silahlarla teçhiz eden, bizi orada operasyon yapmak zorunda
bırakan, perde arkasındaki asıl düşmanlara odaklanmak ve bu mihrakların oyunlarını bozacak
tedbirler almak mecburiyetindeyiz.
Söz konusu saldırıya gereken cevabın Türk Silahlı Kuvvetlerimiz tarafından verildiği
yetkililerce ifade edilmiştir.
Gelinen noktada Emperyalist güçlerin, odakların amaçlarına hizmet edecek adımlar atmak
yerine, mutlaka 'aklı selim’le hareket edilmeli, Suriye ile meselelerimizi barışcıl yollarla
çözebilmek için her türlü adım atılmalıdır.
Konunun çözümünde, başta D-8 Teşkilatı olmak üzere ilgili bütün uluslararası kurum ve
kuruluşların harekete geçirilmesi gerekmektedir.
 
Dr. Fatih Erbakan
Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı

MİLLETİNİ SEVEN ERBAKAN

efahyol Hükümeti’nin Başbakanı, merhum Prof. Dr. Necmettin Erbakan hocamızın vefatının 9. yıldönümünde düzenlenen “Milletini Seven Erbakan” anma ve anlama programına katılmak üzere İzmit’e giden Genel Başkanımızı İl Başkanımız ve MKYK üyemiz Mehmet Aras ve başkanlık divanı üyeleri karşıladı.

İZMİT’TE MİLLETİMİZLE KUCAKLAŞTI
Fevziye Camii önünde kalabalık bir partili grup tarafından coşku ile karşılanan Genel Başkanımız, buradan itibaren araçtan inerek, halkın içine karıştı. Yürüyüş yolu boyunca halkla kucaklaşan Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan’a İzmitliler yoğun ilgi gösterdi. Özellikle gençler Genel Başkanımız ile bol bol özçekim yaptılar. Belsa Plaza’nın bulunduğu alandan itibaren Genel Başkanımız esnaf ziyaretlerine başladı. Belsa Plaza taksi durağında kendisine çay ikram edilen Genel Başkanımız ile taksici esnafının samimi sohbetleri dikkat çekti.

VATANDAŞLAR YOĞUN İLGİ GÖSTERDİ
Taksi durağından ayrılarak devlet hastanesi karşısındaki Yeniden Refah Partisi il binasına giden Genel Başkanımız, yol boyunca esnaf ziyaretine devam etti.

İL BİNASINDA TEŞKİLATLA BULUŞTU
Programını Yeniden Refah Partisi Kocaeli İl Başkanlığında sürdüren Genel Başkanımızı, parti binası önünde yüzlerce teşkilat mensubumuz karşıladı. Burada partinin il yöneticileri ve ilçe başkanları ile bir toplantı gerçekleştirildi. Partimizin Kocaeli’ndeki genel durumu hakkında bilgi alan Genel Başkanımız, gündeme dair değerlendirmelerde bulundu.

YOĞUN KATILIM OLDU
Erbakan Vakfı Genel Merkezi tarafından, Kocaeli Seka Kültür Merkezi’nde düzenlenen “Milletini Seven Erbakan” başlıklı program baştan sona çok büyük bir coşkuya sahne oldu.
Programa Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan ile birlikte Genel Başkan Yardımcılarımız Doğan Bekin, Erkan İlyas Helvacı, Yüksek Disiplin Kurulu üyeleri; Ali Şükrü Bayraktar, Hüseyin Küçükkeskin ve Necati Arslan, kadın ve gençlik kolları genel başkanları, çevre illerin il başkanları, Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Yaşar Çakmak, Hizmet-İş Sendikası Şube Başkanı İdris Ersoy katıldı.

Genel Başkanımız salona coşkulu sloganlar ile girdi. Programda ilk olarak, Yeniden Refah Partisi İl Başkanı Mehmet Aras’a söz verildi.

MEHMET ARAS ERBAKAN HOCAMIZIN İLKLERİNİ SIRALADI
Yeniden Refah Partisi İl Başkanı Mehmet Aras konuşmasında merhum Necmettin Erbakan hocamızın siyasette yaptığı ilkleri şu şekilde sıraladı; Ülkemizde kara saban ile tarım yapıldığı bir dönemde, toplu iğne bile ithal edilirken, motor fabrikası kurdu.

‘DEVRİM OTOMOBİLİNİ ERBAKAN YAPTI’
Leopard tanklarının motorlarının yakıt sistemini geliştirdi. Türkiye’nin ilk denk bütçesini yaptı. D-8 i kurarak İslam Birliği projesini, plandan icraata geçirdi. ABD’nin çekiç gücünü kovdu. Kapatılan petrol boru hatlarını açtı. Havuz sistemi kurarak kamu bütçesini tek hesapta topladı. Rantiyecinin rantiye akçesini kesti, garip gurebaya ve tüm halka dağıttı.

Erbakan Vakfı Genel Sekreteri ve Yeniden Refah Partisi Genel Başkan Yardımcısı Doğan Bekin söz aldı. Erbakan hocamızın yakın çalışma arkadaşı olan Doğan Bekin bey, dinleyiciler tarafından ilgi ile takip edildi.

‘BETON DEĞİL KURŞUN BİLE DÖKSENİZ…’
Genel Başkanımız kendisine gösterilen yoğun ilgi ve sevgi gösterisine teşekkür ederek başladığı konuşmasında şu ifadelere yer verdi.
“Bugüne kadar yaptığımız anma programlarında, Vazgeçmeyen Erbakan, Konuştuğunu Yapan Erbakan, Aldanmayan Aldatmayan Erbakan başlıklarını kullandık. Rahmetli Erbakan hocamız 35 yıl öncesinden bizlere ışık tutan öngörüye sahipti. Asla aldatmadı ve aldanmadı. Dolayısı ile hocamız aldatmayan ve aldanmayan sıfatına tam olarak layık bir insandı. Üzerini beton değil, kurşun bile dökseniz Millî Görüş yoluna devam edecektir. Bugün bu programın yapılıyor olması, Millî Görüşün üzerine beton dökülmesi lazım diyenlere verilen en güzel cevaptır. Üzerine beton değil kurşun bile dökseniz, Millî Görüş düşüncesinin hedefine varmasına engel olamayacaksınız.”

‘MİLLETİNİ ERZAK KOLİLERİNE MUHTAÇ ETMEDİ’
Erbakan hocamız ülkenin her bir köşesine sanayi tesisleri kurdu. Milleti belediyenin erzak kolilerine muhtaç etmedi. Çalışanlara en yüksek ücreti verdi. Erbakan, bisiklete şeytan arabası denilen bir zamanda, bu ülkede motor fabrikası kurdu. Anadolu’nun her köşesinde nerede Erbakan denilse birileri hayır dua ediyor. Çünkü o Milletini Seven Erbakan’dı. Erbakan hocamız, 1970 yılında merkez nüfusu yüz bin kişi olan Diyarbakır da, on bin insanın çalışacağı TEMSAN Fabrikası’nı kurdu. İşte maddi kalkınma bu şekilde mümkün olabilir.

TRABZONLULARLA BULUŞMAK SON DERECE ÖNEMLİDİR

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan Trabzon’da ‘Erbakan Demek Bereket Demek’ başlığı ile Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocamızı anma programına katıldı.

Programa Genel Başkanımızın yanı sıra, Yomra Belediye Başkanı Mustafa Bıyık, Genel Başkan Yardımcılarımız Şeref Menteşe, Mahmud Altunsoy, MKYK üyelerimiz Mustafa Barutçu, Sadık Çat, Abdurrahman Akyüz, Yüksek Disiplin Kurulu Üyemiz Ahmet Ziya Akıntürk, Trabzon İl Başkanımız Mustafa Durmuş, Gümüşhane, Erzurum, Artvin ve Samsun İl Başkanlarımız, Trabzon İl Protokolünden isimler ve teşkilatımız katıldı.

Trabzon İl Başkanlığı binamızın açılışı teşkilatlarımızın yoğun katılımı ile gerçekleştirildi.

TRABZONLULARA VERDİĞİ DEĞERİN ÖRNEĞİDİR
Programın açılış konuşmasını İl Başkanımız Mustafa Durmuş yaptı. Durmuş, “Genel Başkanımız Dr. Muhammet Ali Fatih Erbakan’a ne kadar teşekkür etsek azdır. Uçak Trabzon’a inmeyince Ordu’ya inelim dedi. Ordu’da 6 tur attıktan sonra, Ankara’ya döndü. Ankara’ya dönünce “Trabzon’da sis var artık programa gidemeyeceğiz” demedi. “Erzurum’a gidelim, Erzurum’dan Trabzon’a ulaşalım” dedi. Erzurum’da müsait olmasaydı eminim Genel Başkanımız Karayoluyla gidelim diyecekti. Trabzonlulara verdiği değerin örneğidir bu hareket. Bugün bu programımız her türlü olumsuz şartlara, hava şartlarına rağmen katıldığından dolayı şükranlarımı arz ediyorum” dedi.

TRABZONLULARLA BULUŞMAK SON DERECE ÖNEMLİDİR
Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan ise, bugün Trabzon’a ulaşmamız son derece meşakkatli oldu. Yeniden Refah Partimizin Trabzon’da ki bu programı çok büyük öneme sahiptir. Bu programın duyurulduğu, davetinin verildiği Trabzonlularla buluşmak son derece önemlidir. Trabzon, Erbakan hocamızın şehri olduğu için Trabzon’a her ne şart altında olursa olsun, koşarak gelmek bizler için son derece önemlidir. Bu sebeple çeşitli zorluklara rağmen koştuk geldik. Erbakan hocamızın şehri olan Trabzon’da siz kıymetli Trabzonlularla bu akşam buluştuk.

KENDİNİ TRABZONLU OLARAK İFADE EDİYORDU
Erbakan hocamız hen ne kadar Sinop’ta doğmuş olsa da İlkokul öğrenimini Trabzon’da tamamladı. Burada yaşadığı ev ve okulu halen duruyor. Trabzon’u Erbakan hocamız çok seviyordu. Kendisini pek çok ortamda Trabzonlu olarak ifade ediyordu. Trabzonluları hemşerilerini sizleri de gerçekten samimi olarak çok seviyordu.

ERBAKAN, VAZGEÇMEYEN LİDER
Erbakan hocamızın 40 sene evvel yaşadığı bir olay aklımıza geldi. 40 sene önce bir köye gidip davasını anlatacak. Köyün yolu hem virajlı hem dağlık. Bir miktar heyelan olmuş, birde üstüne sağanak yağmur yağmuş balçığa dönüşmüş. Erbakan hocamızın içinde bulunduğu araç ve onlara eşlik eden araç patinaj yapıyor. Saplanıyor. 1 saat, 2 saat geçtikten sonra Erbakan hocamızın ekibindekiler “Zaten bu şehirde yaşlılar var” diyor. Erbakan hocamız ise “Bir kere çıktığımız yoldan yarı yolda dönmeye alışırsak bir daha her seferinde yarı yoldan döneriz” diyor. Ne olursa olsun buraya gitmeye niyet ettik buraya gideceğiz diyor ve en sonunda da gidiyor. Bizim yıllar önce Erbakan hocamızı anma programında sloganımız neydi. Vazgeçmeyen Lider Erbakan. Bu akşam anmakta olduğumuz Erbakan hocamız böyle bir dava adamıydı” dedi.
Genel Başkanımız, “Bugüne kadar Erbakan hocamızı ‘Aldanmayan - Aldatmayan Erbakan’ başlığı ile andık. Erbakan hocamızı ‘Konuştuğunu Yapan Erbakan’ olarak andık. Sadece konuşan değil, o konuştuklarını karşılığında bedel ödemek zorunda kalsa dahi birer birer uygulayan hayata geçiren lider olarak andık” diye konuştu.

100 MİLYAR DOLAR KAYNAK

Genel Başkanımız, Kalkandere İlçe Teşkilat Başkanlığımızın açılışında yaptığı konuşmada hükümetin icraatları hakkında açıklamalarda bulundu.
"Gençler diyor ki: 'Bu ülkede en iyi üniversitelerden 3 tane diploman olacağına, Amerika’daki en iyi üniversitelerden doktora derecen olacağına, 4-5 tane eğitim sertifikan olacağına iktidara yakın bir dayın olsun daha iyi" dedi.
Konuşmasında iktidarın işsizler ordusu oluşturduğunu ifade ederek hak ve adaletin yok olduğu vurgusunda bulunan Genel Başkanımız, gençlerin bu ülkede en iyi üniversitelerden 3 tane diploman olacağına, Amerika’daki en iyi üniversitelerden doktora derecen olacağına, 4-5 tane eğitim sertifikası olacağına, iktidara yakın bir dayın olsun daha iyi dediğini kaydederek, bu durumdaki bir ülkenin ayağa kalkma kurtulma ihtimalinin bir daha bulunmayacağını kaydetti.
Her yıl en az 100 Milyar dolar milli kaynak üreteceğimizi ve geçmişte Milli Görüşün yaptığı gibi milyonlarca dar gelirlinin maaşlarına en büyük oranda zam yapacağımızı, tarımda da en yüksek taban fiyatlarını vereceğimizi belirterek geçmişte yaşanan Milli Görüş bereketinin yeni dönemde Yeniden Refah Partisi iktidarında yaşanacağını ifade etti.
Yeniden Refah Partisi döneminde bugünkü gibi milyonlarca işsiz ordusunun olmayacağını kaydeden Genel Başkanımız, Yeniden Refah iktidarında ekonominin çarklarının dönmeye başlayacağını ve yeniden top yekün bolluk ve bereket dönemine geçileceğini söyledi.
Oluşturacağımız 100 Milyar dolar kaynakla işsizlere iş ve istihdam imkanı oluşturacağımızı kaydeden Genel Başkanımız, “Devlet taşın altına elini koyacak. Sanayiye, üretime, istihdama yönelik en büyük yatırımları Türkiye’nin dört bir yanında hayata geçireceğiz ve 1 milyonun üzerinde işsizlerden oluşan ordumuz olmayacak. Bu memlekette evlatlarının hepsine kimseye muhtaç olmadan helal yoldan bileğinin hakkıyla alnının teriyle rızkını temin edeceği iş ve aş kapılarını açacağız. Yeniden Refah Partisi olarak bu millete sosyal yardım dağıtalım. Bu milleti belediyenin erzak ve kömür torbalarıyla kendimize muhtaç edelim diye gelmiyoruz. Biz Yeniden Refah Partisi olarak bu aziz millet Allah’tan başka kimseye muhtaç olmasın diye geliyoruz. Hayır, sosyal yardımlarla, erzak kömür torbalarıyla bu millet bize muhtaç olsun ki hazır oy depomuz olsunlar zihniyetiyle gelmiyoruz. Tarihin en şerefli milleti olan bu aziz millet dediğim gibi helal yoldan alnının teriyle refah içerisinde yaşayacağı maaşa, gelire inşallah Yeniden Refah iktidarında kavuşacak ve Allah’tan başka kimseye muhtaç olmayacak.“ dedi.
Yeniden Refah Partisi iktidarında hak ve adaletin üstün tutulacağını kaydeden Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, “Ekonominin ıslah edilmesiyle iş bitmiyor. En önemli diğer konu adaletin tesis edilmesi. Bakın bugün Türkiye’de gençlerimize sorun. Gençlerimizin yüzde 70’i ne kadar üzücü ki imkânım olsa gidip yurt dışında yaşarım diyor. 18-30 yaş arasındaki gençlere yönelik anket yapmışlar. Yurt dışında yaşamak isteyenlerin oranı yüzde 70’lere dayanmış. Neden böyle? Neden böyle olduğunu size söyleyeyim. İş yok, istihdam yok, ekmek kapısı yok, aş yok, geçim derdi içerisinde. Bu ülkede gençlere sorun size ne diyorlar biliyor musunuz? Başkanım bu ülkede en iyi üniversitelerden 3 tane diploman olacağına, Amerika’daki en iyi üniversitelerden doktora derecen olacağına, 4 tane 5 tane eğitim sertifikası olacağına, iktidara yakın bir dayın olsun daha iyi diyorlar. Bu söylendiği zaman o ülkenin ayağa kalkma, kurtulma ihtimali bir daha kalmaz Allah muhafaza buyursun. Adalet her şeyin temelidir. Peki biz ne yapacağız? Biz kendi yandaşımızı, kendi akrabamızı, kendi partilimizi kayırmak değil; biz, 40 sene boyunca Milli Görüşün yaptığı gibi 82 milyonun hepsine ayırt etmeksizin hizmet götüreceğiz, maddi ve manevi sıkıntılarından kurtarmak için çalışacağız. Yeniden Refah iktidarında akrabalık, hemşerilik, yandaşlık, partililik değil ehliyet, liyakat ve adalet hâkim olacak. İşte bizim prensibimiz budur.” diye konuştu.
Genel Başkanımız, referanslarımızın 1974’teki Milli Selamet Partisinin hizmetleri ile 1994’teki Milli Görüşün belediye hizmetleri ve 1996’daki 54. Hükümetin dünya şampiyonlukları ve efsane hizmetleri olduğunu kaydederek, “Bizim geçmişimiz şampiyonluklarla dolu, bizim geçmişimiz önce millet anlayışının uygulamalarıyla dolu, bizim geçmişimiz millete hizmette efsanelerle ve dünya şampiyonluklarıyla dolu. İnşallah geçmişten almış olduğumuz bu güçle, bu manevi mirasla yeni dönemde Yeniden Refah Partisi olarak aynı hizmetleri inşallah daha da fazlasıyla bu millete inşallah yeniden kazandıracağız. Bu aziz milletimizin duası ve desteğiyle inşallah en kısa zamanda en büyük zaferlere ulaşacağız.” dedi.
Konuşmasının ardından ilçe teşkilat binasının açılışını gerçekleştirerek, ilçe teşkilatının Kalkandere’ye, Rize’ye ve ülkeye hayırlı hizmetlerde bulunması duasında bulundu.

Sadece seçim zamanı değil, geçim zamanı da milletimizle olmak için Rize'de esnafımızla ve milletimizle buluşan Genel Başkanımıza Rize'lilerin gösterdiği samimi ilgi duygulu sahnelerin yaşanmasına sebep oldu.
Programa, Genel Başkan Yardımcılarımız Cemil Çolak ve Mahmud Altunsoy ile MKYK üyemiz Samet Şişman, Rize İl Başkanı Mehmet Akif Zerdeci ve Merkez İlçe Başkanı Ensar Özçelik ile ilçe teşkilatı ve vatandaşlar katıldı.

ALMANYA'DA VATANDAŞLARIMIZA YAPILAN SALDIRILAR

Almanya’nın Bavyera Eyaleti’nde 16 ve 18 Nisan’da vatandaşlarımıza ait işyerlerine düzenlenen saldırılardan sonra dün de aynı eyaletin Waldkraiburg kasabasındaki vatandaşlarımıza ait iş yerlerine peş peşe saldırılar düzenlendiğini öğrenmiş bulunmaktayız.
Buradan soruyoruz; bizden emanet iş gücü olarak aldığınız kardeşlerimizi yakıp cenazelerini mi geri iade edeceksiniz ?
Bize yıllardır insan hakları dersleri vermeye kalkan Almanya bu insan yakma vahşetinden ne zaman vazgeçecek ? 
 
AB’ne gireceğiz sevdasıyla yanıp tutuşan, olmayacak bir hayalin peşinden on yıllardır koşan partiler gurbet diyarındaki  milyonlarca kardeşimizi sadece oy deposu olarak görebilir. Ancak çok iyi bilinsin ki, bu ülkede dünya üzerindeki tüm vatandaşlarımızın ve hakkına tecavüz edilenlerin sahipsiz olmadığını haykıran Yeniden Refah, Yeniden Milli Görüş ruhu var.
Milli Görüş’ün kalelerinden biri de milyonlarca vatandaşımızın yaşadığı Almanya’dır. 
Alman Devleti Almanya’nın en önemli iş ve esnaf gücü olan kardeşlerimizin can güvenliğini saglayamayacak kadar aciz olamaz. 
Yeniden Refah Partisi olarak Alman Devleti’ne sesleniyoruz; 
İçinizdeki ırkçı teröristleri derhal ıslah edin ve faillere de hak ettikleri cezayı verin. Tarih sizi bir kez daha kanlı harflerle yazmasın.
 
Dr. Fatih Erbakan 
Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı

İstanbul Sözlemesi'ni Yırtıp Atın Artık

Macaristan Parlamentosu “İstanbul Sözleşmesi”ne karşı deklarasyonu kabul ederek, sözleşmeyi reddetti. Bizim yapmamız gerekeni, Hıristiyan Macaristan yaptı. 

Hükümet’e sesleniyoruz; Rusya’nın, Macaristan’ın, Sırbistan’ın dahi kabul etmediği şu gayri ahlaki, gayri insani kağıt parçasını yırtıp atın artık.

Engellilerimiz İçin de Biz Varız

10-16 Mayıs engelliler haftası olarak BM nezdinde 156 ülke tarafından kabul edilmiştir. Bunu böyle ifade ettiğimizde, konunun siyasi otoriterler tarafından çok önemsendiğini ve engelli insanların yaşam alan ve kalitelerini geliştirmek için büyük çaba sarf edildiğini düşünebiliriz.

Ancak biraz derinlemesine baktığımızda, dünya nüfusunun 10’da 1’i, ülke nüfusumuzun 8’de 1’inin engelli vatandaşlardan oluştuğu halde ve bu vatandaşlarımız her gün, her yerde, hayatın her alanında sıkıntı yaşadığı halde, bu vatandaşlarımızın karşılaştıkları sorunlarla senenin sadece 5 günü ilgileniliyor ve gündeme alınıyor.

Nüfusumuzun yaklaşık %12’si engelli olmasına rağmen, onlar için ayrılan zaman maalesef ki 365 günde sadece 5 gün.

Buradan da anlaşılacağı üzere engelli vatandaşlarımızın yaşam kalitelerini arttırmak, mevcut sorunlarını gidermek için onların derdiyle samimi olarak dertlenmemiz, daha fazla zaman harcamamız ve projeler geliştirmemiz gerekiyor.

Engelli deyince gözümüzün önüne tekerlekli sandalyede oturan bir vatandaş veya siyah gözlüklü elinde uzun bir değneği olan kardeşimiz canlanmaktadır. Oysaki işin aslı bu değil. Bedensel engelliler, işitme engelliler, görme engelliler, konuşma ve dil sorunları, otizm asperger, dikkat eksikliği ve hiperaktivite gibi daha sayamadığımız 10’un üzerinde engelli grubu bulunmaktadır.

Engellilerin sorunları dediğimizde geneli konuşmak yanlıştır, çünkü her engel grubunun kendine özgü sorunları vardır.

Örneğin; bir işitme engellinin sorunları ile bir tekerlekli sandalye kullanıcısı engellinin sorunları aynı değildir. Tekerlekli sandalyeye mahkûm bir engelli için mimari sorunlar, şehirlerimizin altyapı sorunları birinci sırada gelirken, işitme engelliler için mimari koşullar hiçbir şekilde sorun olmayabiliyor.

Engelli olsun, olmasın tüm vatandaşlarımızın kamu imkânlarından eşit derecede yararlanma hakkı vardır. İdarelerin vatandaşlarını sahip oldukları haklardan mahrum bırakmaları öncelikle büyük bir suçtur ve insani açıdan da büyük bir sorumsuzluktur.

Ülkemizde resmi kayıtlara göre nüfusun %12,5’i engelli vatandaşımız olarak kayıtlara geçirilmiş yani bu ülkede yaklaşık 10 milyon engelli vatandaşımız var.

Sosyal devlet olmak öncelikle vatandaşların sorunlarına vakıf olmayı ve bu sorunların edebiyatını yapmak yerine, bunları gidermek için çaba sarf etmeyi gerektirir.

Engelli vatandaşlarımızın sorunlarını kısaca sıralayacak olursak;

1. Ulaşım sorunları (kaldırımların, yolların, kamu ve özek sektöre ait binaların engelli vatandaşların erişimine ve kullanımına müsait olmaması).

2. İşsizlik, ülkemizin kanayan yarası olan işsizlik sorunu engelli vatandaşlarımız için tarifi mümkün olmayacak kadar daha büyük sorun teşkil etmektedir. Devlet asgari engelli vatandaş çalıştırma şartını getirmiş olsa da, bunun denetimi sağlıklı yürütülmüyor ve işyerleri sadece asgari sayılarla yetinmeyi tercih ediyorlar, bu da engelli vatandaşların iş bulmasını zorlaştırıyor.

3. Eğitim, engellilerin eğitim alabilecekleri fiziki şartları yeterli kurum bulmak çok zor, engellilerimizin okullara gidip gelmesini sağlayacak ulaşım imkânları neredeyse hiç yok.

4. Sosyalleşme, mimari sorunlar nedeniyle (altyapı ve üstyapıdaki sorunlar nedeniyle) engelli vatandaşlarımız evlerinden çıkamıyor, adeta ev hapsine mahkûm ediliyor. Evden dışarı çıkamayan engelli kardeşlerimiz sosyal hayattan yani yaşamın kendisinden mahrum kalıyorlar.

Bizler şu birkaç aylık pandemi sürecinde dahi evimizden çıkamıyoruz diye yakınırken, bir de ömür boyu bu sıkıntıyı yaşayan engelli kardeşlerimizi düşünelim…

Buna benzer daha onlarca sorun sayabiliriz, ancak esas olan devletin engelli vatandaşlarına nasıl yaklaştığıdır.

Son yıllarda engellilerin sorunlarına eğilinmiş, bu alanda yasal düzenlemeler yapılarak engellilerin yaşadığı sıkıntıları çözmeye yönelik çalışmalar gerçekleştirilmiş, ancak bu düzenlemelerin birçoğu kâğıt üzerinde kalmış gerçek hayatta bir karşılığı olmamıştır.

Örneğin; yasal olarak zorunlu olmasına rağmen kamu binalarının çoğu engellilerin erişimine ve kullanımına müsait değildir. Yine toplu taşıma araçlarının neredeyse %90’ı engellilerin kullanımına müsait değildir. Hayatın her alanında yaşama hakkı olan engelli vatandaşlarımızın lokantaları, alışveriş merkezlerini, umumi tuvaletleri, parkları, tiyatroları kullanabilmeleri için gerekli hassasiyetler gösterilmemektedir.

İdarecilerin engelliler hakkında kararlar alırken örneğin; bir belediye başkanının “engellilere yönelik projeler yapıyorum” diyebilmesi için, bir tekerlekli sandalyeye binip idare ettiği şehri baştan aşağı dolaşması gerekir. “Görme engelli vatandaşın sosyalleşme hakkını verdim” diyebilmek için, idarecinin gözünü bağlayıp o şehirde dolaşması gerekir.

Eğitim sistemi engelli vatandaşlara karşı acıma duygusu değil duyarlı olma bilincini geliştirmelidir.

Neredeyse her 8 vatandaşımızdan bir tanesi bir engelli grubuna dâhil ve hiçbir engelli tercihen engelli olmadığı gibi, hiçbir engelsiz vatandaş da yarın engelli olmama garantisine sahip değildir.

Devlet ve millet olarak engelli vatandaşlarımıza karşı daha duyarlı olmayı sorumluluk üstlenmeyi öğrenmeliyiz.

Engelliler haftası 5 gün boyuna engelli vatandaşlarla fotoğraf çekinme haftasına veya da daha önce engellilerle çekilmiş fotoğraflarını paylaşma haftasına dönüşmemeli.

Ülkemizdeki yaklaşık 10 milyon engelli vatandaşımızın SADECE 730 bini emekli aylığı alıyor, SADECE 530 bin engelli yakını bakım aylığı alıyor ve SADECE 300 bin engelli kamu ve özel sektörde istihdam edilmiştir. Geriye kalan 8,5 milyon engelli yani engellilerimizin %85’i bu imkânların hiçbirinden yararlanamamaktadır.

BU ACI GERÇEK ORTADAYKEN İSTEDİĞİMİZ KADAR ENGELLİLERİMİZLE FOTOĞRAF ÇEKTİRELİM…

Devlet sadece kendi kendini geçindiremeyecek, çalışıp kazanamayacak durumda olan engelli vatandaşına sosyal yardımdan para ödeyerek, engelli vatandaşına karşı sorumluluğundan kendini kurtarmış olamaz.

Bu nedenle aynı zamanda kaç engelli vatandaşımıza maddi yardım yaptığımızı değil, kaç engelli vatandaşımızı ekonomik özgürlüğe kavuşturduğumuzu da açıklamalıyız. İşgücüne katılabilmek için fiziki yeterliliğe sahip engelli vatandaşlarımıza yapılabilecek en büyük hizmet onlara çalışabilecekleri iş imkânı sunmaktır. Onurlarını kırmadan, yaşam alanlarını ve kalitelerini artırarak, sosyal hayatın içinde olmalarını sağlamak her şeyden önce yasal ve ahlaki zorunluluktur.

Engelli vatandaşlarımız için yapılacak hizmetler onlara bir lütuf değil, onların en tabi hakkıdır.

Bir ülkenin ne kadar güçlü bir medeniyete sahip olduğunu, ne kadar gelişmiş bir ülke olduğunu anlamak için, o ülkenin engelli vatandaşlarına hizmet ediş kalitesine bakılır.

Günümüz şartları göz önünde bulunduğunda, engellilerimize hizmet noktasında sınıfta kaldığımız ortadadır.

83 milyon vatandaşımız içerisinde 10 milyona yakın vatandaşımızın engelli olduğunu bilerek projeler geliştirip, onların mutluluğuna hizmet etmek hepimizin boynunun borcudur.

Engelli vatandaşlarına hizmet etmek, onlara yaşama sevinci kazandırmak, onları sosyal hayatın bir parçası haline getirmek, onlara daha rahat yaşayabilecekleri yaşam alanlarını sunmak inşallah bizlere, Yeniden Refah Partisi iktidarına nasip olacak.

Yeniden Refah Partisi olarak Yaşanabilir Türkiye ve Yeniden Büyük Türkiye’yi inşa ederken; engellilerimizin ulaşım, işsizlik, eğitim ve sosyalleşme sorunları başta olmak üzere tüm sorunlarını çözmek en öncelikli adımlarımızdan olacak.

Engellilerimiz için de Biz Varız.

 

 Dr. Fatih Erbakan

Genel Başkan

GENEL BAŞKANIMIZIN 19 MAYIS GENÇLİK VE SPOR BAYRAMI AÇIKLAMASI

İstanbul ve Anadolu’nun birçok kesimini kapsayan, her türlü insaf, insanlık ve hukuk ölçüsü dışındaki  işgal teşebbüsleri karşısında, 19 Mayıs 1919’da bağımsızlık ve milli iradenin hakimiyeti için Samsun’dan başlatılan milli mücadele aziz milletimizin kurtuluş ve istiklâl yolundaki hissiyatının müstesna bir tezahürüdür.

Ülkemizin ve milletimizin bir daha böyle acı bir durumla karşı karşıya kalmaması için gerekli her türlü tedbiri siyasi, askeri, ekonomik, teknolojik ve sosyal alanlarda almamız kaçınılmaz bir zarurettir.

19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı’nı idrak ettiğimiz bu günde, gençlerimizin, yeni nesillerimizin bundan yüzbir yıl önce ülkemizi işgale kalkışan dış güçlerin eliyle üretilen manevi zehirlerden korunmasının, manevi ifsada karşı neslimizin muhafazası için en ciddi tedbirlerin hayata geçirilmesinin, yeni nesillerimizin bilimsel ve teknik kalitesi yüksek, aynı zamanda ahlaki ve manevi kalitesi yüksek nesiller olarak yetiştirilmesi için gerekli adımların atılmasının hayati öneme sahip olduğunu özellikle ifade etmek istiyoruz.

Bunlarla birlikte, ülkemizdeki milyonlarca genç işsizimize, 1,3 milyon üniversite diplomalı işsiz gencimize istihdam imkanı sağlandığında, onlara daha iyi yaşam koşulları ve daha iyi bir gelecek sunulduğunda bu ülkenin gençlerinin gençlik bayramını daha da coşkulu kutlayacakları gerçeğinin de altını çiziyoruz.

Bu duygu ve düşüncelerle “Vatan sevgisi imandandır” sözünden hareketle, emperyalist güçlerin vatanımızdan kovulması, milletimizin ve ülkemizin selameti için başlatılan yürüyüşün 101. yıldönümünde
milletimizin ve gençlerimizin bayramını en kalbi duygularla kutluyor, aziz vatanımız  için canlarını seve seve feda eden tüm şehitlerimizi saygıyla anıyor ve kendilerine Yüce Rabbimiz’den rahmet diliyoruz.

 

Dr. Fatih Erbakan
Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı

???? Bilgilendirme

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan "İstanbul Sözleşmesi'ni yırtın, zinayı tekrar suç sayan kanunu çıkartın" dediği için hedef haline getiririliyor.
Biz10 Tv youtube kanalına verdiği bir röportajda aileyi ve toplumu yıkmak üzere kurgulanmış CEDAW ve İstanbul Sözleşmesi'ne Türkiye tarafından atılan imzaların derhal geri çekilmesini ve Avrupa Birliği eliyle aile yapımızı ve sosyal hayatımızı dejenere eden yasalar yerine milli değerlerimize uygun yasalar çıkarılmasını isteyen Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, konuşmaktan korkulan erken yaşta evlilik konusuna da değinmiştir. 
Erken yaşta evlilik konusu hassas bir konu ama 1.000 yıllık Anadolu medeniyetinden, kendi tarihimizden ve kendi inancımızdan beslenmek ve geleceğe yönelik adımları buna göre atmak yerine, zinayı suç olmaktan çıkarmamızı isteyen ve böylece aile kurumunun altına dinamit koyan AB uyum yasalarını baz alan bir anlayış ve yaklaşımla bu konu sağlıkla bir çözüme kavuşmaz.
Erken yaşta evlilik konusu gündeme geldiğinde 18 yaşın altındaki kızların sürekli olarak 40-50 hatta 60 yaşındaki erkeklerle evlendirilmesi akla getirilmektedir. Bizim söylediğimiz ise 18 yaşın altında ki erkek ve kızın Anadolu'da asırlardır evlenebildiği ve mutlu yuvalar kurabildiğidir. Böyle bir evliliğe Pedofili diye sapkınlık etiketi yapıştırmaya çalışanlara diyoruz ki TCK'nın "eğer ilişki yaşayanların her ikisi de 18 yaşın altındaysa ve rıza varsa suç unsuru oluşmaz" diyen ve küçük yaşta evlilik dışı ilişkiye göz yuman 104. maddesine baksınlar.
Evlilikte 18 yaşın altındaki kızda rıza aranmaz diyenler ve evliliğe karşı çıkanlar, inancımızın haram saydığı zina fiili işlendiğinde bu kızın rızası varsa ses çıkarmamaktadırlar ve hatta böyle bir ilişki ortamını alkışlamaktadırlar.
Maalesef TCK'nın ilgili maddesi de evlilik dışı bu ilişkiye imkan tanımaktadır.
Bu bozuk anlayışı savunan ve alkışlayanların ve Genel Başkanımıza saldıran bu çevrelerin derdi, toplumumuzun temel dinamiği aile kurumunu yok etmek ve ahlaki ve manevi değerlerden uzaklaşmış bir toplum ortaya çıkarmaktır.
Biz sözlerimizin ne mana ifade ettiğini biliyoruz, çarpıtmaya çalışmanız ve saldırmanız beyhude bir çabadır.
Ne yaparsanız yapın, hangi iftirada bulunursanız bulunun biz sözümüzde duracağız ve bir gün mutlaka İstanbul Sözleşmesi'ni yırtıp atacağız, zinayı suç sayan kanunu çıkartacağız ve kanunlarımızı Avrupa Birliği'ne göre değil kendi medeniyet değerlerimizden ve köklü tarihsel birikimimizden ilham alarak yapacağız.

 GENEL BAŞKANIMIZIN KONU HAKKINDAKİ AÇIKLAMASINA AŞAĞIDAKİ LİNKTEN ULAŞABİLİRSİNİZ.

 

GENEL BAŞKANIMIZDAN İFTİRALARA SERT CEVAP

Genel Başkanımız’dan iftiralara sert cevap:
Hakkı ve hakikati haykırmaya devam edeceğiz!

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, "Geçtiğimiz günlerde yayınlanan bir röportajımızda ifade ettiğimiz apaçık gerçekler, belli bir kesim tarafından maksatlı olarak başka noktalara çekilmiştir." dedi.

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, aile kurumunu ifsat eden İstanbul Sözleşmesi'ni ve sebep olduğu binlerce 'erken evlilik mağdurlarını' dile getirdiği konuşmasından 1 cümle alınıp malum odaklar tarafından iftiralara uğradığını kaydetti.

 

Zina fiili bir an önce suç kapsamına alınmalı

'Bu filmi biz 50 senelik Milli Görüş tarihinde defalarca izledik, bu gibi durumlara son derece alışkınız ve dayanıklıyız.' diyen Genel Başkanımız açıklamasında şunları ifade etti:  

"Biz söz konusu röportajda da, önceden beri de ne söylediğimizin farkındayız. Yeniden Refah Partisi olarak; Aile yapımızı bozan, nesilleri ifsat eden “İstanbul Sözleşmesi” ve bunun uzantısı olarak çıkarılan İç Hukuk’taki kanunlara karşı olduğumuzu belirttik. Zinanın suç olmaktan çıkartılması, aile yapımızda derin yaralar açmıştır. Bu durum nesillerimizi tehdit etmektedir. Bir an önce zina fiilinin suç kapsamına alınması zorunluluktur. Türk Ceza Kanunu’nun 103. ve 104. maddelerindeki düzenlemeye göre, erken yaşta bir kız nikâhsız bir şekilde, kendi rızası ile başka birisiyle birlikte olabiliyor. Bu eylem suç teşkil etmiyor. Birlikte olduğu insan isterse babası yaşında olsun; kızın kendisi şikâyetçi olmadıktan sonra kimse bir şey diyemiyor. Bu durum Türk Ceza Hukuku’nda “Cinsel Özgürlük“ olarak tanımlanıyor."

 

Binlerce aile çoluk çocuk perişan durumda!

Genel Başkanımız, ilgili kanunların yıllar sonra mağduriyetlere sebep olduğunu ifade ederek;  "Bundan yıllar önce Allah’ın emri, Peygamberin kavliyle, anne-babaların, gelin ve damadın rızasıyla evlilik yapmış, çoluk çocuğa karışmış insanlar, yıllar sonra hapse atılıyor. Devlet aradan yıllar geçtikten sonra kocayı alıyor, sen erken yaşta evlilik yapmışsın diye 10 yıl - 15 yıl hapse atıyor. Bugün bu aileler, 2-3 çocukla perişan halde hayat sürmektedirler. Zira kocalar fail olarak hapse atılmış, genellikle her iki eşin babaları da yardım ve yataklık suçundan hapse atılmış bulunmaktadır. Bir anne çocuklarıyla yapayalnız ve perişan halde ortada kalmaktadır." dedi.

 

'Zina serbest nikah yasak' anlayışına karşıyız!

Yeniden Refah Partisi olarak çarpık anlayışı ve kanunlardaki bu yanlışlılığı ortaya koymaya çalıştığını dile getiren Genel Başkanımız, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Erken yaşta bir kızla nikahsız birliktelik yaşamak serbest, fakat nikah kıyarak, anne babaların ve gelinin rızasıyla evlenmek suç!  Nikahsız birliktelikte erken yaştaki kızın rızası geçerli, nikahlı-meşru evlilikte erken yaştaki kızın rızası geçerli değil. Bu akla, mantığa, aynı zamanda  Anayasanın  10. maddesi gereğince “Eşitlik İlkesine” de aykırı bir durumdur. Bu düpedüz “ZİNA SERBEST, NİKAH YASAK” anlayışıdır."

 

'Gerçekleri söylememizden rahatsızlık duyuyorlar'

Genel Başkanımız, "Bugüne kadar ekonomi, adalet, eğitim, tarım gibi konularda tüm milletimizin takdirini kazanan, ülkemizin yararına olan çok sayıdaki  fikirlerimizi, görüş ve projelerimizi, kaynak paketlerimizi görmezden gelen, bir satırlık dahi yer vermeyen kesimlerin bizi bu şekilde gündeme getirmeleri, iyi niyetten ne kadar uzak olduklarını ispatlamaktadır. Bunun asıl sebebi de; birtakım odakların, aile yapımızı bozacak, toplumu ahlaki olarak ifsat edecek yasa ve sözleşmeleri gündeme taşımamızdan rahatsızlık duymalarıdır." dedi.

 

Hakkı ve hakikati haykırmaya devam edeceğiz!

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, 'Yeniden Refah Partisi olarak, Hakkı ve hakikati haykırmaktan asla geri durmayağımızı vurgulayarak sözlerini şöyle noktaladı:

"Aile kurumunu yıkmak, milletimizi içinden çökertmek için Dış Güçler tarafından özel olarak hazırlanan CEDAW ve İstanbul Sözleşmesi’ne ve bu sözleşmeler doğrultusunda çıkarılan aile ve sosyal politikalar alanındaki çarpık kanun ve düzenlemelere karşı mücadelemizi bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da en güçlü şekilde devam ettireceğiz."

 

GENEL BAŞKANIMIZIN AÇIKLAMASININ VİDEOSUNA AŞAĞIDAKİ LİNKTEN ULAŞABİLİRSİNİZ.

https://www.youtube.com/watch?v=btQTiQea81k

GENEL BAŞKANIMIZDAN RAMAZAN BAYRAMI MESAJI

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, yayımladığı Ramazan Bayramı mesajında, "Arakan’da, Keşmir’de zulüm altında, Yemen ve Suriye’de bombardıman altında inleyen yavruların, Afrika’da sömürü, haksızlık, adaletsizlik yüzünden açlıkla pençeleşen milyonların kısacası maddi ve manevi sıkıntı içinde olan tüm Müslümanların ve insanlığın kurtuluşuna vesile olacak bir bayram olmasını temenni ediyorum." dedi.

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Ramazan Bayramı dolayısıyla bir mesaj yayımladı.

Genel Başkanımız, "Salgın sürecinde büyük özveri ile görev yapan, sağlık çalışanları başta olmak üzere tüm kamu ve özel sektör personelini, geleceğimiz olan gençlerimizi ve çocuklarımızı,  nesillerimizi yetiştirerek en kutsal görevi ifa eden annelerimizi ve tüm hanımları, ülkemizin en önemli manevi değerlerinden olan ak saçlı aksakallı çok kıymetli büyüklerimizi, hiçbir ayrım gözetmeksizin '83 Milyon Memleket Evladını' en samimi duygularla selamlıyor, tüm milletimizin mübârek Ramazan Bayramı’nı tebrik ediyorum." dedi.

Bu bayram Müslümanların ve tüm insanlığın kurtuluşuna vesile olsun

Genel Başkanımız bayram mesajında şu ifadelere yer verdi:

"İdrak etmekte olduğumuz bu mübarek Ramazan Bayramı’nın;  yoksullukla, geçim derdiyle mücadele eden vatandaşlarımızın, Korona virüs krizi nedeniyle işsiz kalan çalışanlarımızın, esnafımızın, Allah’ın emri Peygamberin sünneti, ana-babanın rızasıyla evlendiği halde erken yaşta evlendiği için hapse düşen babaların, gayri ahlaki İstanbul Sözleşmesi ve bunun doğrultusunda çıkarılan yasalar nedeniyle çocuklarının geleceğinden endişe eden anne-babaların ve Arakan’da, Keşmir’de zulüm altında, Yemen ve Suriye’de bombardıman altında inleyen yavruların Afrika’da sömürü, haksızlık, adaletsizlik yüzünden açlıkla pençeleşen milyonların kısacası maddi ve manevi sıkıntı içinde olan tüm vatandaşlarımızın ve ayrıca dünyadaki tüm insanların kurtuluşuna vesile olacak,  bu kurtuluşun gerçekleşmesinin tek yolu olan Milli Görüş iktidarına vesile olacak bir bayram olması dileği ve duasıyla,  Milletimizin ve tüm İslam Âlemi’nin Ramazan Bayramı’nı bir kez daha tebrik ediyorum.

Cenâb-ı Allah tüm milletimize sağlık, huzur afiyet içerisinde bir bayram yaşamayı nasip eylesin, Millet olarak Ağız Tadıyla yaşayacağımız nice bayramlara hep birlikte tekrar tekrar ulaştırsın İnşallah."

 

GENEL BAŞKANIMIZIN RAMAZAN BAYRAMI TEBRİK VİDEOSUNA AŞAĞIDAKİ LİNKTEN ULAŞABİLİRSİNİZ.

https://www.youtube.com/watch?v=A7WVxTi-ne8

SİYASİ PARTİLERLE BAYRAMLAŞMA GÖRÜŞMELERİ GERÇEKLEŞTİRİLDİ

Ramazan Bayramı dolayısıyla geleneksel olarak gerçekleştirilen Siyasi Partiler arası bayramlaşma ziyaretleri Korona Virüs salgını nedeniyle alınan tedbirler kapsamında bu bayram, internet üzerinden çevrim içi online olarak gerçekleştirildi.

 

Bu kapsamda bugün Genel Merkez heyetimiz Siyasi Parti temsilcileriyle bayramlaştı. Bayramlaşma görüşmlerine partimiz adına Genel Sekreterimiz Suat Pamukçu, Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcımız Doğan Bekin ve MKYK Üyemiz Mehmet Altınöz katıldı.

 

Bayramlaşma görüşmeleri ilk olarak Saat 12.00'de Gelecek Partisi heyeti ile başladı. Gelecek Partisi heyetinde Siyasi İşler'den Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü  Selim Temurci, STK ve Halkla İlişkiler'den Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ ve Genel Sekreter Şenol Gürşan yer aldı.

 

İkinci görüşme Saat 13.15'de Vatan Partisi ile gerçekleşti. Vatan Partisi heyetinde Genel Sekreter Utku Reyhan, Genel Sekreter Yardımcısı Yusuf Tuncer ve Kadın Kolları Genel Başkanı Meltem Ayvalı yer aldı.

 

Saat 13.40'da Ak Parti heyeti ile bayramlaşma görüşmesi gerçekleştirildi. Görüşmeye Ak Parti adına STK ve Halkla İlişkiler'den Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Jülide Sarıeroğlu, Genel Merkez Kadın Kolları MYK Üyesi Ayşenur Eren Özdemir ve Genel Merkez Gençlik Kolları MKYK Üyesi Osman Ağzıkara katıldılar.

 

Ak Parti heyeti ile yapılan görüşmenin ardından Saat 14.00'de Cumhuriyet Halk Partisi heyeti ile görüşmeye geçildi. Bayramlaşma görüşmesinde CHP adına heyette İdari ve Mali İşlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Bülent Kuşoğlu, Gençlik Kolları Ankara İl Başkanı Tolga Turgut ve Çankaya Gençlik Kolları İlçe Başkanı Yaprak Çolak yer aldı. 

 

Saat 14.10'da Hür Dava Partisi (HÜDAPAR) ile yapılan görüşmeye HÜDAPAR adına Genel Sekreter Şehzade Demir ve Sosyal İşler'den Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin İmir hazır bulundu.

 

Bir diğer bayramlaşma görüşmesi Saat 14.45'de İyi Parti heyeti ile gerçekleştirildi. İyi Parti Heyetinde Genel Başkan Yardımcısı Ankara Milletvekili Şenol Sunat, GİK Üyesi Burcu Akçaru ve Gençlik Kolları MYK Üyesi İbrahim Daver Baytaz yer aldı.

 

Deva Partisi ile yapılan bayramlaşma görüşmesi Saat 15.10'da gerçekleştirildi. Görüşmeye Deva Partisi'nden Genel Sekreter Sadullah Ergin, Gençlik Politikaları Başkanı Doğa Şanlıoğlu ve Kültür ve Sanat Politikaları Başkanı Münevver Helün Fırat katıldı.

 

Saat 15.30'da Büyük Birlik Partisi heyeti ile gerçekleşen bayramlaşma görüşmesine BBP Partisi Genel Sekreteri Ünsal Karabulut ve Yerel Yönetimler Başkanı Genel Başkan Yardımcısı Tevfik Eren katıldı.

 

BBP heyeti ile yapılan görüşme sonrası Milliyetçi Hareket Partisi heyeti ile gerçekleşen görüşme Saat 15.50'de başladı. Görüşmeye MHP adına Mali İşlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Mevlüt Karakaya ve Genel Sekreter Yardımcısı Kadir Şekerci katıldı.

 

Günün son bayramlaşma görüşmesi ise Anavatan Partisi heyeti ile gerçekleştirildi. Saat 16.20'de gerçekleşen görüşmeye ANAP adına Tanıtım ve Medyadan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Semih Narlı, Kadın Kolları Genel Başkanı Ayşe Gürkan ve Gençlik Kolları Genel Başkanı Bahadır Han Durum katıldı.

 

Yapılan tüm görüşmelerde katılımcı heyetin ve tüm siyasi parti mensuplarının bayramları tebrik edilirken, bayram ve gündeme dair kısa sohbetler gerçekleştirildi.

TEŞKİLATLARIMIZLA ÇEVRİMİÇİ BAYRAMLAŞTIK

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan il yöneticilerimizle bayramlaştı.

Genel Başkanımızın katılımı ile gerçekleştirilen çevrimiçi bayramlaşmamıza Genel Başkan Yardımcılarımız ve tüm il yöneticilerimiz iştirak etti. Genel Başkanımız; İl Başkanlarımız, İl Hanım Kolları Başkanlarımız, İl Gençlik Kolları Başkanlarımıza ve teşkilatlarına Ramazan ayı boyunca yapılan etkili çalışmalar için teşekkür etti.

Tüm yurt sathında teşkilatlarımız tamamen kendi imkânlarıyla milletimizin yanındaki duruşumuzu bir kez daha gözler önüne serdiler. 65 yaş üstü vatandaşlarımıza verilen hizmetler, ihtiyacı olanlara evlerinde teslim edilen erzak paketleri, ihtiyaca göre verilen yardım çekleri ve hatta herkesin evlerinde olduğu bu dönemde sokak hayvanlarının ihtiyaçlarını dahi göz ardı etmeyen teşkilatlarımız elbette bu teşekkürü hak etti.

Genel Başkanımız bu gayretli çalışmaların tesadüfen gerçekleşmediğini ifade ederek şunları söyledi.

"Bizler âlemlere rahmet olarak gönderilen Peygamber Efendimiz(S.A.V.)'in ümmetiyiz. Bizler kış aylarında kuşların beslenmesini düşünen Osmanlı'nın nesliyiz. Bizler talepte bulunanların beklemediği şekilde muhalif düşüncedeki tutukluların tüm taleplerini bir Kadir Gecesi hürmetine kabul ederek hayatlarını kurtaran Erbakan Hocamızın öğrencileriyiz. Bu nedenle bu gayretli yardım faaliyetlerinin teşkilatlarımızca bu denli etkili ve geniş çaplı olarak yapılması doğaldır. Emeği geçen tüm teşkilatlarımıza teşekkür ederiz."

Genel Başkanımız, Arefe Günü geçirdiği trafik kazası sonucu vefat eden, Kayseri ilimizin Bünyan İlçe Gençlik Kolları Başkanımız Doğukan Çam'a bir kez daha rahmet dileyerek, ailesine ve camiamıza taziyelerini yineledi. Teşkilatımızda Erbakan Hocamızın imzası önünde çektirdiği resmi hatırlatarak Erbakan Hocamızın cennette kendisini karşılaması duasında bulundu.

Toplantının son bölümünde ise Pandemi sonrası süreç hakkında açıklamada bulunan Genel Başkanımız, milletimize hizmet için eskisinden daha gayretli çalışmalar gerçekleştirmek üzere geniş çaplı planlamaların hazırlandığını ifade ederek "Anadolu Buluşmaları'mıza kaldığımız yerden devam edeceğiz. Ar-Ge Başkanlığımız önderliğinde hazırlanan Kaynak Paketleri kitabımızın basımını hemen bayram sonrası yaparak idarecilerimizin, teşkilatlarımızın ve milletimizin istifadesine sunacağız. Hanım Kollarımızın, Gençlik Kollarımızın çalışmaları, STK ve Halkla İlişkiler Başkanlığımızca yapılacak çalışmalarımızın planlamaları tamamlandı. Pandemi sonrası tüm enerjimizle milletimize hizmet etmek, maddi ve manevi kalkınmayı temin etmek üzere çalışmaya hazırız." dedi.

GENEL BAŞKANIMIZIN İSTANBUL'UN FETHİ'NİN 567. YILI AÇIKLAMASI

 

MÜBAREK VE MUAZZAM FETHİN 567. YILDÖNÜMÜ

 

Cennet mekan Fatih Sultan Mehmet Han’ın, Hz. Peygamber’in (s.a.v.) müjdesine nail olup, aşılamaz denilen surları aştığı ve alınamaz denilen İstanbul’u aldığı, Domaniç Yaylası’nda bir avuç imanlı ve inançlı insanın “adalet bize de bütün insanlığa da gerektir” diyerek 1299’da başlattığı yürüyüşün, 154 yıl sonra Bizans surlarının yıkılmasıyla ‘Cihan Devleti’ kimliğini kazandığı kutlu fethin yıldönümünü büyük bir coşkuyla ve heyecanla idrak ediyoruz.

 

İstanbul’un Fethi, Avrupa’da o dönemde hakim olan karanlık Orta Çağ anlayışı yerine, ecdadımızın elden ele taşıdığı ‘Hakkı üstün tutma’ şiarı ile aydınlattığı yeni bir çağın başlangıcı olmuştur.

 

Ayak bastığı ve hüküm sürdüğü her yere adalet götüren Osmanlı Devleti, bu fetihle birlikte İstanbul’a da aynı anlayışla girmiştir. Bu müjde ve bu anlayış dolayısıyladır ki, kendi devletinin zulmü altında yaşamaktan yorulan Bizans halkı Fatih Sultan Mehmet Han’ı ve askerlerini ellerinde çiçeklerle karşılamıştır. Fetih ile birlikte İstanbul’da bütün farklı toplumlar yüz yıllar boyunca Osmanlı Devleti’nin adalet şemsiyesi altında huzur içerisinde yaşamışlardır. Ecdadımızın gerçekleştirdiği fetihleri, Haçlılar’ın ve emperyalist zihniyetin yıkan, yok eden, sömüren, zulmeden işgallerinden ayıran en temel özellik işte bu adalet anlayışı, Hakkı üstün tutma prensibidir.

 

Fetih sadece toprak kazanmak değil, gönüllere girmek demektir. Hz. Peygamber (s.a.v.) Mekke’yi fethederken, Selahaddin-i Eyyubi Kudüs’e girerken, Sultan Alparslan Anadolu’nun kapılarını açarken ve Fatih Sultan Mehmet Han Bizans’ın surlarını yıkarken asıl olarak gönülleri fethetmişlerdir. Zulmün tarihini okumak isteyenler Batı’nın işgallerini, adaletin ve insanlığın tarihine vakıf olmak isteyenler ecdadımızın fetihlerini incelemelidir.

 

Fatih Sultan Mehmet Han’ın fethi gerçekleştirmek için yaptığı çalışma, döktürdüğü toplar, inşa ettirdiği Rumeli Hisarı bize sadece istemenin yetmeyeceğini, istenen noktaya ulaşmak için çalışmak ve terlemek gerektiğini, Haliç’in önüne çekilen zinciri aşmak için gemilerin karadan yürütülmesi de hedefe ulaşmak için inanç ve kararlılık gerektiğini öğretmiştir. Bugün de hak ve adalet ekseninde bütün insanlığın huzuru ve refahı için oluşturmak istediğimiz Yeni Bir Dünya’yı kurmak, bu tarihi derslerden ilham alarak, aynı anlayış, inanç ve kararlılıkla çalışmamızla mümkün olacaktır.

 

Bu tarihi fetih, içerisinde birçok dersler, tarihi birçok özellikler barındırsa da fethin çağlar aşan sembolü Ayasofya’dır. Ayasofya, Hakkın Batıla üstün gelmesinin sembolüdür. Ayasofya’nın cami olarak ibadete açılması fethin tarihe vurulmuş mührüdür. Ayasofya İstanbul’un İslam toprağı olduğunun ve kıyamete kadar öyle kalacağının ilanıdır. Ve bu ilan bizzat Fatih Sultan Mehmet Han tarafından bir vakıf senediyle teminat altına alınmıştır. Ancak maalesef ki Ayasofya bugün 90 yıldır kapalı oluşunun mahzunluğunu yaşamaktadır.

 

Fethi kutlayan, fetihle gurur duyan, bu tarihi günü konuşmalarla ve yazılı açıklamalarla yad eden, Fatih Sultan Mehmet Han’a ve askerlerine dualar eden ve aynı zamanda da yetki sahibi olanların yapması gereken, ecdadımızın emaneti Ayasofya’yı 6 asırlık hüviyetine yeniden kavuşturacak fiili adımı bir an evvel atmalarıdır. Bu adımı atarak Ayasofya’yı tekrar ibadete açacak olanların adlarını tarih Fatih Sultan Mehmet Han ve askerleriyle beraber yan yana anacaktır.

 

Bizler Yeniden Refah Partisi olarak Ayasofya’yı bir gün mutlaka cami olarak ibadete açacağımızın ve minarelerinden okunacak ezanların semalarımızda yankılanacağının sözünü veriyor ve Ayasofya Camii’nde Cuma hutbesinde İslam Birliği’nin kurulduğunu tüm dünyaya ilan etme hedefimizi ortaya koyuyoruz.

 

Bu vesileyle Fethin 567. Yıldönümü’nde Fatih Sultan Mehmet Han’ı ve şanlı askerlerini rahmetle anıyoruz, hayırla yad ediyoruz. Cenab-ı Allah bizleri onlara layık eylesin.

 

Dr. Fatih Erbakan

Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı

GENEL BAŞKANIMIZ AHMET TEKDAL BEYİN CENAZESİNE İŞTİRAK ETTİ

Ankara'da tedavi gördüğü hastanede 89 yaşında hayatını kaybeden eski Refah Partisi Genel Başkanı Ahmet Tekdal beyefendi için Hacı Bayram Camisi'nde düzenlenen cenaze törenine Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan'da iştirak etti.

Musalla başında cenazeye iştirak edenlere hitap eden Genel Başkanımız konuşmasında şu ifadelere yer verdi.

"Hepimizin bildiği gibi Refah Partimizin kurucularından, Erbakan Hocamızdan önce Refah Partisi Genel Başkanlığı görevini de yürüten, huyuyla, ahlakıyla, edebiyle, tevzusuyla, hepimize örnek olan müstesna bir şahsiyet. İhlas ve samimiyet abidesi gerçek bir dava adamı idi. Allah gani gani rahmet eylesin. Cennetinde Peygamber Efendimiz (SAV) ve Erbakan Hocamızla buluştursun inşallah. Ailesi, yakınları, dostları ve tüm camiamıza baş sağlığı diliyorum."

AhmetTekdal'ın oğlu Ömer Tekdal, sosyal mesafe kurallarına uygun olarak düzenlenen törende, cami avlusunda taziyeleri kabul etti.

Eski Diyanet İşleri Başkanı Lütfi Doğan Hocamız, cenaze namazını kıldırdığı Tekdal için dua ederek helallik istedi.

Tekdal'ın cenazesi, toprağa verilmek üzere Gölbaşı ilçesindeki aile kabristanına götürülerek defnedildi.

GENEL BAŞKANIMIZ BARIŞ ÇAKAN'IN AİLESİNE TAZİYELERİNİ İLETTİ

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, önceki gün Ankara Etimesgut’ta araç içerisinde yüksek sesle müzik dinleyen üç kişiye ezan uyarısı yaparak müziği kısmalarını isterken olay mahallinde bıçaklanarak katledilen Barış Çakan’ın babası Nihat Çakan’ı telefonla arayarak başsağlığı dileğinde bulundu.
Genel Başkan Yardımcımız Doğan Bekin, yanında Genel Merkez’den Abdurrahman Öz, Kenan Kaya ve Etimesgut teşkilatından kalabalık bir heyetle birlikte Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan adına taziye evini ziyaret ederek öldürülen Barış Çakan’ın ailesine taziyede bulundu. Taziye sırasında Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan da ezan okunurken müzik sesini kısmalarını istediği gençler tarafından bıçaklanarak öldürülen Barış Çakan’ın babasını telefonla arayarak taziyelerini bildirdi.
Öldürülen Barış Çakan’ın babası Nihat Çakan ve ailesi de Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan’ın telefonla kendilerini araması ve Yeniden Refah Partimiz tarafından yapılan taziye ziyaretinden duydukları memnuniyeti ifade ederek teşekkür ettiler.

AMERİKA'DAN NEDEN DOST OLMAZ ?

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Amerikan polisinin siyahi bir Amerikalıya müdahalesi sonrası ölmesi ile başlayan olayları değerlendirirken şu ifadeleri kullandı. "Siyahi Amerikalı George Floyd’un “nefes alamıyorum” diye haykırışı aslında, tüm dünya genelinde imtiyazlı zümrenin zulmünden ve sömürüsünden bunalan 7 milyar insanın haykırışıdır." dedi.

ABD'DE HİÇBİR ŞEY ESKİSİ GİBİ OLMAYACAK

ABD’de yüzyıllardır ırkçı bir anlayışla dışlanan, haksızlığa uğrayan Afrika kökenli Amerikalıların, George Floyd olayı sonrasında başlattıkları protesto hareketleriyle “artık yeter” dediğini ve bir çok taşı yerinden oynatabilecek güce ulaştıklarını vurgulayan Genel Başkanımız şunları kaydetti:

"Bu son olaylarla birlikte Amerika’daki hakim güçlerin tarihten gelen ‘Efendi-Köle’ zihniyeti, ırkçı, çifte standartçı, baskıcı anlayışı bu kez büyük bir dirençle karşı karşıya kalmıştır. Bütün bunlar; ABD Yönetimi dünya genelinde küresel emperyalist anlayışı gereği, aslında uluslararası hukuk normlarına göre terör örgütü olan, bulundukları bölgede karışıklık çıkaran, şiddet uygulayan bir kısım unsurları “özgürlük savaşçıları” olarak adlandırıp bunlara meşruiyet kazandırmaya çalışırken, diğer taraftan kendi ülkesinde haksızlık ve çifte standart karşısında tepkisini ortaya koyan, kendi vatandaşı olan göstericileri bizzat ABD Başkanı Trump’ın ağzından “üzerlerine orduyu göndermekle” tehdit etmektedir. Bu da ABD Yönetimi’nin çifte standartçı, çelişkili ve iki yüzlü tavrının açık bir göstergesidir."

Kızılderililere, Siyahilere yapılan neyse Müslümanlara Irak'ta, Afganistan'da yapılan aynı…

'Amerikan polisinin bu tavırlarının kendilerini şaşırtmadığını' ifade eden Genel Başkanımız, "Çünkü bu son yaşadığımız olay 1800’lü yıllarda Kızılderililere yapılanlarla, 1960’lı yıllara kadar Amerika’daki tüm Afrika kökenlilere köle muamelesi yapılmasıyla, Ebu Gureyb’de, Guantanamo ve Afganistan’da yapılan zulümlerle aynıdır da onun için. Bütün bu olaylar birleştirilince ABD’yi yönetenlerin, ABD’de güç ve yetki sahibi olanların gerçek zihniyeti bir kez daha ortaya çıkmaktadır. Yaşanan bu son olaylarla ABD Yönetimi’nin temel söylemlerini oluşturan ve küresel olarak uygulanması için çalıştıklarını ifade ettikleri “demokrasi, eşitlik, özgürlük, insan hakları” gibi kavramlarla bizatihi kendilerinin hiçbir alakaları olmadığı da bir kez daha görülmüştür." dedi.

ABD ASIL ZULMÜ BÜTÜN DÜNYAYA YAPIYOR

Yaşanan vahim olayın diğer önemli bir noktasına dikkat çeken Genel Başkanımız Dr. Fatih ERBAKAN, "ABD Polisi, Afrika kökenli vatandaşın bir mal, bir emek karşılığında sahip olunmamış bir banknotu kullanmaya kalktı üzerine çullanıp öldürdü. Peki ya bir avuç imtiyazlı zümrenin elinde bulunan FED (Federal Reserve) tarafından, yıllardır basılan yeşil kağıt, milyarlarca Amerikan Doları karşılıksız değil mi? Elbetteki karşılıksız. Çünkü karşılığında bir mal, hizmet, emtia olmadan karşılıksız olarak basılıyor da onun için. FED’in sahipleri olan ‘imtiyazlılar’ sadece kağıt, mürekkep ve matbaa makinesinin elektrik sarfiyatı karşılığında milyarlarca dolar basıyor ve bu karşılıksız, sadece yeşil bir kağıttan başka bir şey olmayan Amerikan Doları’yla bütün dünyanın ürettiği mal ve hizmete yattıkları yerden sahip oluyorlar. Ve böylelikle bu yeşil kağıtla, yani en önemli sömürü aracıyla bütün dünyayı sömürüyorlar. Asıl hırsızlık budur, asıl haksızlık budur, bu en büyük zulüm ve emek sömürüsüdür. İşte bu da Milli Görüş’ün 50 seneden beri söylediği bir diğer gerçektir." şeklinde konuştu.

 

81 İLDE TÜM TEŞKİLATLARIMIZLA KAN VERİP CAN OLUYORUZ

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan ve beraberindeki heyet,  Türk Kızılay’ı Genel Başkanı Dr. Kerem Kınık'ı ziyaret etti.

İstanbul Sütlüce'deki Türk Kızılay’ı binasında gerçekleşen ziyarette Genel Başkanımız Fatih Erbakan'a Genel Başkan Yardımcılarımız Zafer Emanetoğlu, Mahmud Altunsoy ve MKYK üyesi Sanatçı Davut Güloğlu ve Denetçi Abdullah Özbey'den oluşan heyet eşlik etti.

Kan verip can olmak için 81 ilde tüm teşkilatlarımızla kan veriyoruz

Türk Kızılay’ının Covid 19 salgını döneminde ülkemizde ve dünyada yaptığı çalışmalar ile bir kez daha gururlandırdığımızı ifade eden Genel Başkanımız şöyle konuştu;

"Türkiye’nin göz bebeği olan Türk Kızılay’ı, hiçbir dil, din ve ırk ayrımı yapmaksızın yürütmekte olduğu insani yardım, sosyal hizmet, afet, göç ve mülteci hizmetleri, gençlik hizmetleri ve kan bağışının yanı sıra, sağlık   hizmetleri, eğitim, konut, barınma gibi kalıcı proje çalışmalarını yurt içinde ve yurt dışında büyük özveri ve başarıyla yerine getirmektedir.

Türk Kızılay’ının; “Kan dostum, biz kötü günleri hep beraber atlattık. Şimdi sana her zamankinden çok ihtiyacımız var. Kan stoklarımız azalırken bizi yalnız bırakma. İyilik sensiz olmaz” çağrısına  sessiz kalmayarak  Yeniden Refah Partisi olarak STK ve Halkla İlişkiler Başkanlığımızın  öncülüğünde , “KAN VERİP CAN OLMAK İÇİN BİZ VARIZ, 81 ilimizde tüm teşkilatlarımızla kan veriyoruz” duyurusuyla ülkemizin  kan stoklarındaki  korona virüsünden kaynaklı azalma karşısında duyarsız  kalmayarak  81 il ve 700’ün üzerindeki ilçe teşkilatlarını harekete geçirerek, Türkiye çapında büyük bir bağış kampanyası hamlesi başlatmış olduk.  Parti mensuplarımız, her konuda olduğu gibi, kan bağışı konusunda da büyük dirayetle öncülük görevini yerine getirerek çok hayırlı bir işe daha imza atmış oldu.  Yeniden Refah Partisi olarak, bundan böyle bu ve benzeri konularda ülkemizin menfaati gereği her zaman için her türlü işbirliği ve yardımlaşmaya hazır olduğumuzu bu vesileyle bir kez daha ifade etmek istiyoruz.

Kovid-19 ile çok büyük bir sınavdan geçtiğimiz bu günlerde, neslimizin korunması ve sağlık içerisinde gelişimi Milli Görüş siyasetimizin en önemli önceliklerindendir.  Bu duygu ve düşüncelerle, kan bağışı kampanyasını büyük bir özveri ve başarıyla yürüten tüm teşkilat mensuplarımıza ve tüm Türk Kızılay’ı mensuplarına teşekkürlerimizi ifade ediyor, kan ihtiyacı olan tüm hastalarımıza, gazilerimize de acil şifalar diliyorum."

Dr. Kerem Kınık'tan teşekkür!

Türk Kızılay’ı Genel Başkanı Dr. Kerem Kınık da, Yeniden Refah Partisi'nin 81 ilde başlattığı kan bağışı kampanyasından duyduğu memnuniyeti dile getirerek bundan sonrası için de her türlü işbirliğine hazır olduklarını belirtti.

Kınık, Covid 19 sürecinde Türk Kızılay’ının yaptığı çalışmalardan da bahsederek ABD ve İtalya da dâhil olmak üzere 30'dan fazla ülkeye yardım ettiklerini,  Türkiye’de öncülük ettikleri İmmün Plaza bağışı ile 4 bin kişiye tedavi uygulandığını aktardı.

 

GENEL BAŞKANIMIZ DR. FATİH ERBAKAN'IN D8'İN KURULUŞ YIL DÖNÜMÜ AÇIKLAMASI

Küresel güç odakları tarafından ‘Yeni Dünya Düzeni’ amacına ulaşılması amacıyla özellikle İslam coğrafyası üzerindeki zulüm ve sömürünün mubah sayıldığı, buna bağlı olarak Siyonizm’in yayılmacı politikası gereği Filistin’de hak ihlallerinin meşru görüldüğü bir dönemde, 15 Haziran 1997 tarihinde İstanbul’da yapılan hükümet başkanları zirvesiyle 54. Hükümetin Başbakanı Prof.Dr. Necmettin Erbakan Hocamız’ın öncülüğünde D-8’in resmen kurulması  ‘Yeni Bir Dünya’ hedefinin gerçekleşmesi yolunda atılan en önemli somut ve resmi adımdır.
 
Özellikle, BOP’nin ortaya konulması, Ortadoğu’nun ateş çemberine dönüştürülmesi ve dönemin ABD Dışişleri Bakanı Condolezza Rice’ın dile getirdiği ‘Ortadoğu’nun eskimiş haritalarının yeniden düzenlenmesi’ ve ‘Yeni Ortadoğu’nun oluşturulması fikri İslam Alemi için yeni bir Sevr niteliğinde olmuştur.
 
Tüm İslam coğrafyasının tehdit altında olduğu ve Irkçı Emperyalizm’in çarklarının hızla işlediği bir anda D-8 adımı tüm Müslümanların en büyük umut ışığı manasını taşımıştır.
 
Türkiye’nin, tüm İslam Alemi’nin ve hatta 7 milyar insanlığın, küresel güçler tarafından kontrol edilen ABD Yönetimi, G-20 ve AB başta olmak üzere zihniyeti ve sicili bozuk yapıların peşinden giderek, onlara tek taraflı tavizler vererek kurtuluşa ermesi söz konusu değildir.
 
Türkiye’ye karşı samimiyetsiz söylemlerden ve oyalamadan daha fazla bir şey ifade etmeyen çifte standartçı bu unsurların ülkemize zarardan başka birşey getirmeyeceği Kıbrıs, Irak, Suriye, Libya ve Doğu Akdeniz olaylarında daha da belirgin bir hal almıştır.
 
Türkiye’nin güçlülere tabi olan değil, bizatihi kendisi güçlü bir aktör olarak uluslararası alanda söz sahibi olabilmesi için mutlak suretle D-8 Teşkilatı’nı 23 yıl önceki kuruluş amaçlarına uygun şekilde harekete geçirmesi ve söylemden çok eylem planlarını uygulamaya koyması şarttır.
 
Artık dünyayı kutuplara ayırarak yaşanmaz bir hale sokan, Müslümanların yaşama haklarını bile ellerinden alan küresel güç odaklarına karşı sözde ‘ortaklık’ ve ‘dostluk’ anlayışıyla beyhude politikalar uygulayarak ve bundan sonuç bekleyerek bir yere varılamaz.
 
Bu nedenle bugün D-8 Teşkilatı’na her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyduğumuz bir dönem yaşıyoruz.
 
Bu duygu ve düşüncelerle, İslam Alemi’nin ve tüm insanlığın kurtuluşunun anahtarı olan D-8’in 23. kuruluş yıldönümünü kutluyor, insanlığın içinde bulunduğu maddi ve manevi sıkıntılardan kurtulması ve geleceğe daha büyük bir güvenle bakabilmesi için Yeniden Refah Partisi olarak dış politikada en önemli önceliğimizin D-8 Organizasyonu’nun yeniden canlandırılması ve asli hedefleri doğrultusunda çalıştırılması olacağını ifade ediyoruz.
 
Bu vesileyle D-8 Organizasyonu’nun mimarı Merhum Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocamızı bir kez daha rahmetle ve özlemle anıyoruz.
 
Dr. Fatih Erbakan
Yeniden Refah Partisi
Genel Başkanı

GENEL BAŞKANIMIZ DR. FATİH ERBAKAN MEHR AJANS'A KONUŞTU

Doğu Akdeniz’de dengeleri değiştirecek gelişmeler devam ediyor. Türkiye’nin kısa bir süre önce Libya ile anlaşma imzalamasının ardından İsrail, Yunanistan ve Güney Kıbrıs arasında EastMed Doğalgaz Boru Hattı Projesi imzalandı. Bunun devamında Libya'daki son olaylar ve BAE, Fransa ve Yunanistan'ın Türkiye'ye karşı tutumu son gelişmeleri baş döndürücü bir hale getirmiştir.

Türkiye'deki önemli konulardan biri ise Ankara'nın Washington’un tehditlerine rağmen Rusya’dan aldığı S-400 sistemleri ülkeye getirmesidir. Fakat bugüne kadar sistemlerin aktif hale getirilmemesi Ankara hükümetinin eleştirilere maruz kalmasına neden olmuştur.

Konuyu araştıran Mehr Haber Ajansı Muhabiri Yeniden Refah Partisi Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan'a sordu. İşte Genel Başkanımızın Mehr'e verdiği yanıtlar:

1. Bildiğiniz üzere İran ile Türkiye terörle mücadele kapsamında IKBY’de operasyonlar başlatmıştır. Siz bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Türkiye’nin geçen yıl aynı dönemde Irak’ın kuzeyinde başlattığı ‘Pençe Harekâtı’ nın devamı niteliğindeki ‘Pençe-Kartal’ hava harekâtı ve ‘Pençe Kaplan’ kara harekâtı, Irak-Suriye koridorunda PKK’nın alan hakimiyeti kurarak jeostratejik öneme sahip Sincar’da, oluşturulmaya çalışılan Kandil benzeri kamp vasıtasıyla Irak-Suriye koridorunu sağlamlaştırmaya yönelik hamlesini boşa çıkarmaya ve bu koridorun kesilmesine yönelik bir hamle niteliğindedir. Keza İran’ın da PKK’nın devamı niteliğindeki PJAK’a (Kürdistan Özgür Yaşam Partisi) yönelik operasyonunu da benzer amaçlara yönelik olarak görmek gerekir.

Hem Türkiye, hem İran, Kuzey Irak’ın terörden arındırılması konusunda çaba gösterirken, Irak’taki Kürtlere yönelik politikalarında ise tamamen yapıcı ve birbirleriyle örtüşen yaklaşımlar içerisinde olduğunu görüyoruz. Burada bir diğer önemli nokta da şudur: Hem Türkiye, hem İran, Irak ve Suriye’nin toprak bütünlüğünü önemsemektedir. Nitekim geçmişte Kuzey Irak’ta meydana gelen referandum sonrası Türkiye ve İran’ın aynı politika sergilemeleri İsrail ve ABD planlarını da boşa çıkarmıştır.

Irak’ın bir an önce istikrara kavuşması hem İran, hem de Türkiye’nin güvenliği açısından büyük önem ifade etmektedir. Bölünmüş bir Irak, Türkiye ve İran’ın kabul edebileceği bir durum değildir. Küresel güçler çeşitli ittifaklarla güç birliği yaparken, ne yazık ki, Irak ve Suriye’de ‘böl ve yönet’ taktiğiyle PKK ve PJAK gibi terör unsurlarını kendi amaçları için kullanmaya çalışmaktadırlar.  

2- İran ile Türkiye’nin en önemli ortak çalışmalarından biri İran’ın Türkiye’ye doğal gaz ihracatıdır. Türkiye’nin İran’ın enerji ihracatındaki önemi nedir?

Refahyol Hükümeti Başbakanı Prof. Dr. Necmettin Erbakan, ilk icraat olarak ABD’nin bütün engellemelerine rağmen Türkiye-İran doğal gaz anlaşmasını hayata geçirdi. Bu anlaşma kapsamında, Türkiye’nin İran’dan yıllık olarak 10 milyar metre küp doğalgaz alımı öngörülmüş idi. 8 Ağustos 1996’da yapılan anlaşma 22 yıllık idi.

İran ile doğal gaz anlaşması imzalanmadan önce harekete geçen ABD yetkilileri Başbakan Prof.Dr. Necmettin Erbakan üzerinde baskı kurarak :“Bizim D’Amato yasamıza göre İran ile yılda 300 milyon dolardan fazla ticaret yapan kurumlar hakkında bazı önleyici tedbirler alıyoruz. Onun için İran’dan doğalgaz almamanızı öneriyoruz. Arzu ederseniz biz ihtiyacınız olan gazı başka kaynaklardan temin edebiliriz” demelerine rağmen, Erbakan Hoca, İran konusundaki kararlılığını ortaya koyarak Tahran’a yaptığı ziyaret sırasında İran ile 22 yıllık doğal gaz anlaşmasının imzalanmasını sağladı.

Türkiye’nin İran’dan enerji ihtiyacını yeterli görmek mümkün değildir. Şu anda Türkiye doğal gaz ihtiyacının %52’sini Rusya’dan sağlarken, İran’dan ithal edilen doğalgaz oranı ise %17 düzeylerinde seyretmektedir. Petrol ve petrol ürünleri alanında Türkiye’nin İran’dan ithalatı % 27 civarındadır. Özellikle ham petrol bakımından İran, Türkiye’nin önemli bir tedarikçisidir.

İran ve Türkiye arasındaki enerji ticaretini önemsediğimizi ifade etmek istiyoruz. Bu konuda daha güçlü ticari ilişkilerin geliştirilmesi her iki dost ve kardeş ülkenin yararına olacaktır.

 

3- Türkiye yıllardır AB üyesi olmak için çaba sarf etmektedir. Üyelik sürecindeki son gelişmelere göre AB, Türkiye’nin üye olmasını istemiyor. Bu mesele Ankara’nın dış politikasında nasıl bir etki bırakabilir?

Geçmişte Avrupa ülkeleri arasında ekonomik entegrasyonunun bir sonucu olarak AET (Avrupa Ekonomik Topluluğu) formunda başlayan süreç daha sonra AB (Avrupa Birliği) olarak karşımıza çıkmıştır. Türkiye, başından beri bu birliğe girmek için büyük çaba sarf ederken yıllar boyunca Milli Görüş’ü temsil eden siyasi partiler ise, Türkiye’nin AB’ye alınmayacağını ısrarla vurgulayarak  AB yerine İslam Birliği’ni ön plana çıkarmıştır.

Özellikle son yıllarda liberal demokrasi anlayışının Avrupa’da aşınıyor olması, ırkçı, İslamofobia ve yabancı düşmanlığının yükselişe geçmesi Batı’da sıkça sorgulanmaya başlanan  meşruiyet aşınmasının önemli göstergeleri niteliğindedir. Bütün bunlar, Batı ile entegrasyona karşı duran Milli Görüş’ün haklılığını ortaya koymaktadır. İslamofobia anlayışına sahip zihniyeti bozuk Avrupa Birliği’nin Türkiye’yi üye olarak istemesi asla mümkün değildir.

Avrupa Birliği meselesinin Ankara’nın dış politikasında önemli bir etki bırakabileceğini hiç düşünmüyoruz. Türkiye, mütekabiliyet bağlamında Avrupa ülkeleriyle karşılıklı çıkarları gözetleyen bir anlayışla ekonomik ve ticari vb. işbirliği yapması daha uygun olur.

Biz Yeniden Refah Partisi olarak, AB yerine D-8’i hayati öneme sahip bir hamle olarak görüyor ve çok önemsiyoruz. D-8 ülkelerinin, bölgelerinde güçlü cazibe alanları üzerinde yer almaları, ekonomik büyüme ve refah açısından Avrupa Birliği’nden daha önemli kilometre taşı oluşturmaktadırlar. D-8’in kuruluş amacına uygun şekilde faaliyet içerisinde olması durumunda jeopolitik açıdan önemli güce sahip olan D-8 ülkeleri dünya yönetiminde de  önemli ve hatırı sayılır birer güç haline geleceklerdir.

D-8  ülkeleri,  ekonomik alan başta olmak üzere birçok alanda  geliştirebilecekleri derinlikli işbirliği sayesinde  küresel yönetimin seyrinde büyük etki sahibi olabilecek potansiyele erişebilirler. Böylece İran örneğinde olduğu gibi, Trump yönetimi tarafından tek taraflı küresel meydan okumalar sonucu haksız yere oluşturulan ekonomik ambargoların da önünün alınması kolayca sağlanabilir.

4- Libya’daki son gelişmelere bakıldığında Türkiye Rusya, BAE ve Suudi Arabistan karşı karşıya. Bu konuya ilişkin Tahran yönetimi tarafından krizin diplomasi yoluyla çözülmesini istedi. Siz İran’ın bu tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ne yazık ki Libya’da bir güven krizi söz konusudur. Özellikle Tobruk merkezli Temsilciler Meclisi’nin kontrolündeki Libya’nın doğusu ve Trablus merkezli Ulusal Mutabakat Hükümeti Başkanlık Konseyi başkanlığındaki Libya’nın batısı karşılıklı husumet ve gerginlik sarmalına doğru hızla sürüklenmektedir.

Libya’nın toprak bütünlüğünün mutlaka korunması ve Suheyrat Anlaşması’na imza koyan tüm yasal yetkililerin yeniden bir araya gelerek ortak bir çözüm ortaya koymaları gerekmektedir. Burada Türkiye Birleşmiş Milletler tarafından tanınan yasal Ulusal Mutabakat Hükümeti ile işbirliğini geliştirme yoluna gitmektedir. Diğer ülkeler ise, ABD tarafından korunan ve Suheyrat’taki Libya Siyasi Anlaşması gereği hiçbir icrai yetkisi olmayan ve darbeyle işbaşına gelmeyi amaçlayan ve Libya’nın önemli toprak parçasını güç kullanarak kontrol altında tutmaya devam eden General Halife Haftar’ın yanında yer alarak Birleşmiş Milletler kararını da yok saymaktadırlar.

Suriye , Irak ve Yemen’deki çatışmacı politikalarla hiçbir olumlu sonuca varmak mümkün olmamıştır. Bu nedenle Libya’daki sorunların da mutlaka uzlaşmacı ve barışçıl yollarla çözümü en büyük amacımızdır.

 

5- Türkiye Doğu Akdeniz’deki enerji keşfi faaliyetleri devam ediyor. Peki bu durum Tahran-Ankara enerji alanındaki işbirliğini nasıl etkileyebilir?

Türkiye, Doğu Akdeniz’de meşru haklarını korumak adına enerji keşif faaliyetlerine devam etmektedir. Özellikle Yunanistan, Akdeniz’deki adalarını öne sürerek Türkiye’nin Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti Başkanı Fayez es Saraç ile imzaladığı Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırasına karşı çıkmaktadır. AB de Yunanistan ile birlikte hareket etmeyi yeğlemektedir.

Oysa ki  Yunanistan’ın, İtalya ile imzaladığı Adriyatik Denizi ile Akdeniz arasındaki İyon Denizi’nde Münhasır Ekonomik Bölge ile ilgili anlaşmada adalardan çok iki ülke arasındaki kara parçasının dikkate alınmış olması , Yunanistan’ın Türkiye-Libya arasında imzalanan anlaşmaya karşı ortaya koyduğu adalar tezini kendi kendine çürütmüş oldu.

Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin yaptığı keşif çalışmalarının nasıl sonuçlanacağını tahmin etmek mümkün değildir. Olumlu sonuç alınsa bile uzun vadeli bir iştir. Burada yapılan çalışmaların Türkiye-İran enerji işbirliğini etkilemeyeceğini düşünüyoruz. Yeniden Refah Partisi olarak iktidarı hedeflemekteyiz. Milli Görüşün iktidarında Türkiye-İran arasındaki işbirliğinin salt enerji alanında değil bir çok alanda büyük gelişme göstermesini arzu ediyoruz.

6- Ankara- Washington’un tehditlerine rağmen Rusya’dan aldığı S-400’leri Türkiye’ye getirdi. Fakat bugüne kadar sistemlerin aktif hale getirilmemesinin sebebi ne? Türkiye’ye karşı yaptırım uygulandığı takdirde Ankara-Washington’a karşı ne yapabilir?

Türkiye , S-400’ü ABD’nin diretmesine rağmen satın aldı. Tabii ki Covid-19 nedeniyle bu konuda teknik adımların atılmamış olması söz konusu olabilir.  ABD Senatosu tarafından Türkiye’ye yönelik  CATSAA kapsamında yaptırım kararının alınması ve F-35 projesinin askıya alınmasının Türkiye-ABD ilişkilerini nasıl etkileyeceği zaman içerisinde müşahhas bir hal alacaktır.

Bu arada ABD’nin İran’a yönelik ambargo kararını da tasvip etmediğimizi, büyük bir haksızlık olarak gördüğümüzü ve şiddetle redettiğimizi ifade etmek isteriz.

Bilindiği üzere 1974 Kıbrıs Barış Harekatı sonrası ABD Türkiye’ye ambargo uygulamış ve o dönemde Prof.Dr. Necmettin Erbakan Hocamız iktidarda olduğundan hiç tereddüt göstermeden ABD’nin İncirlik Üssü’nün faaliyetlerine son vermiş idi. Keza Erbakan Hocamız, Refahyol İktidarı döneminde ABD’nin Çekiç Güç faaliyetlerine son vererek önemli bir karara imza atmış idi.

ABD’nin Türkiye’ye Ambargo uygulaması durumunda İncirlik Üssü’nün faaliyetlerinin derhal durdurulması gerekir düşüncesindeyiz. Bu arada ABD’nin İran’a yönelik ambargo kararını da tasvip etmediğimizi, büyük bir haksızlık olarak gördüğümüzü ve şiddetle redettiğimizi ifade etmek isteriz. COVID-19 sürecinde yaşanan sıkıntılara rağmen İran’a yönelik ambargoda hiçbir esneklik göstermemesi ABD’nin gerçek yüzünü ortaya koymaktadır.

 

GENEL BAŞKANIMIZ DR. FATİH ERBAKAN, KENT TÜRK TV'DE LEVENT ÇİL'İN HAZIRLAYIP SUNDUĞU "KENT MECLİSİ" PROGRAMINA KATILDI.

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Kent Türk TV'de Levent Çil'in hazırlayıp sunduğu "Kent Meclisi" programına katıldı. Gündemdeki konuları değerlendiren Genel Başkanımız, 'Çoğunluğu gençlerden oluşan kadrolarımızla ülkemizin, milletimizin ve insanlığın yaşadığı sıkıntılara son vermek için tüm teşkilatlarımızla, sadece eleştirerek değil somut çözüm önerilerimizi ortaya koyarak ayrım yapmadan her kesime hak ettiği hizmeti vermek için çalışıyoruz.' dedi.

Röoprtajın tamamını aşağıdaki linkten izleyebilirsiniz.

https://youtu.be/X9rfldkplOc

 

GENEL BAŞKANIMIZ İL BAŞKANLARI TOPLANTIMIZDA KONUŞTU.

Genel Başkanımızdan İsrail'e 'İlhak Planı' Tepkisi:

Değil Batı Şeria, Gasp Ettiği Tüm Yerlerden Derhal Çekilmelidir

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, pandemi süreci nedeniyle aylar sonra yüz yüze gerçekleştirilen ilk İl Başkanları Toplantımıza katılıp iç ve dış gündemi değerlendirdi.

 

İslam Âlemine İsrail Çağrısı: Önleyici Fiili Adımlar Atılmalı

Genel Başkanımız, İsrail'in işgal altındaki Batı Şeria'da yer alan Yahudi yerleşim birimleri ve Ürdün Vadisi'ni ilhak planına yönelik sert açıklamalarda bulundu. Başta Türkiye olmak üzere bölgedeki tüm Müslüman ülkeleri İsrail'e karşı daha önleyici fiili adımlar atmaya çağırdı.

Genel Başkanımız şunları kaydetti:

"İsrail Başbakanı Netanyahu ve Amerikan Başkanı Trump 28 Ocak'ta Beyaz Saray’da açıkladıkları sözde  'Yüzyılın Planı' doğrultusunda Batı Şeria'daki yasadışı Yahudi yerleşim yerlerinin İsrail toprağı olarak kabul edileceğini ilan etmişlerdi. İsrail yönetimi bu plan doğrultusunda Batı Şeria'nın %30'luk bölümünün gaspı için harekete geçti. Netanyahu, Batı Şeria ve Ürdün Vadisi'nin ilhakı konusunda Trump yönetiminin yeşil ışık yaktığını ve Amerikan yönetiminin bu konudaki politikasında hiçbir değişiklik olmadığını açıkça ifade ediyor ve Amerika'yı da arkasına alarak bu haksız ve hukuksuz adımı atmaya kalkışıyor.

 

İlhak Planı Yeni Bir Felaket Demek!

İsrail tarafından gasp edilmek istenen Ürdün Vadisi'nin işgal altında yaşamakta olan Filistinliler için gıda güvenliğini tehdit anlamına geldiğini hatırlatan Genel Başkanımız, "Bu bölgenin ilhakı tek kelime ile felaket niteliğinde bir gelişme olacaktır. Burada dikkatleri şu gerçeğe de çekmek istiyoruz; Sadece Ürdün Vadisinde 65 bin Filistinli yaşarken İsrail 1967 Savaşı sonrası bu bölgede hukuksuz olarak kurduğu 18 yerleşim birimine 11.700 Yahudi’yi yerleştirmiştir. Yani şu anda İsrail tarafından her türlü hakkı ve hukuku hiçe sayarak ilhak edilmek istenen topraklardaki nüfusun büyük çoğunluğu Filistinlilerden oluşmaktadır.  Netanyahu'nun, Trump yönetiminin de desteği ile gerçekleştirmeye kalkıştığı bu toprak gaspı operasyonu aslında 1967 Savaşı'ndan sonra dönemin İsrailli bakanı Yigal Allon tarafından çizilen planda açıkça yer almaktadır. Daha o yıllarda ortaya konan bu plan Ürdün Vadisi'nin büyük kısmı ve Doğu Kudüs'ün İsrail tarafından ele geçirilmesi planıdır. Bundan tam 50 sene önce ortaya konan Allon Planı bugün İsrail yönetimi tarafından adım adım uygulamaya konulmaya çalışılmaktadır." ifadelerini kullandı.

 

İsrailli Emekli Generaller Ve Dünyadaki Yahudiler de Plana Karşı! 

Söz konusu işgal planına karşı çok sayıda İsrailli emekli generalin 3 Nisan 2020'de İsrail gazetelerine ilanlar vererek Netanyahu'nun ilhak planının İsrail'e zarar vereceğini ve bu planın durdurulması gerektiğini açıkça ifade ettiklerini belirten Genel Başkanımız, "Ayrıca Amerika'da önde gelen 149 Amerikalı Yahudi lideri, 11 Amerikan Kongre Üyesi söz konusu planın negatif sonuçları olacağını belirterek Netanyahu'nun bu adımdan vazgeçmesi çağrısında bulunmuşlardır. Dünyanın çeşitli yerlerindeki Yahudi cemaatleri dâhi, samimi veya değil bu plana tepki gösterirken, kamuoyu önünde bu planı uygulamayın derken başta Türkiye olmak üzere Müslüman ülkelerin yöneticilerinden de en güçlü şekilde tepkilerini ortaya koymalarını, bununla birlikte bu büyük haksızlık karşısında önleyici fiili adımlar atmalarını bekliyoruz. Biz Yeniden Refah Partisi olarak her zaman olduğu gibi bugün de Filistinli kardeşlerimizin yanında olduğumuzu ve İsrail tarafından yapılmaya kalkışılacak her türlü toprak gaspının da sonuna kadar karşısında olduğumuzu ifade ediyoruz. İsrail'in değil ilhak planı, hâlihazırda işgal altında tuttuğu Filistin topraklarından bir an önce çekilip gitmesi gerektiğini en güçlü şekilde haykırıyoruz." şeklinde konuştu.

İl başkanlarına hitabında pandemi sürecinde ihtiyaç sahibi insanlara partili olup olmadığına bakılmaksızın,  devlet yardımı almadan özverili bir şekilde ulaştırdıkları yardımlar için teşekkür eden Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, yapılan toplantı ile yeni döneme start verdiğimizi ve eskisinden daha inançlı bir şekilde kaldığımız yerden koşmaya devam edeceğimizi söyledi.

Genel Başkanımız, Batı'nın dayatması, millî ve manevî değerlerimize büyük zarar veren İstanbul Sözleşmesi gibi sözleşmelerin bir an önce kaldırılması ve geleceğimiz olan gençlerin muhafaza altına alınması gerektiğini söyledi.

Ülkenin mevcut politikalarla ekonomik sıkıntıları aşmasının mümkün olmadığını,  borç-faiz ekonomisi ile kalkınılamayacağını da ifade eden Genel Başkanımız, çözümün Milli Görüş'ün ortaya koyduğu kaynak paketlerinde ve Yeniden Refah Partimizde olduğunu kaydetti.

Konuşmasının kapanışını ise şu ifadelerle yaptı.

Pandemi nedeni ile ara vermek zorunda kaldığımız süreden sonra yeni dönem, yeniden koşma, yeniden terleme, yeniden gayret gösterme, eskisinden çok daha hızlı ve güçlü çalışma döneminin hayırlı olmasını diliyoruz.

 

KONUŞMANIN TAMAMINI İZLEMEK TIKLAYINIZ...

GENEL BAŞKANIMIZ KOCAELİ İL DİVANI'NA İŞTİRAK ETTİ

“Büyük Sürpriz Yapacağız”

Kocaeli İl Başkanlığımızca, hafta sonu Derince Mersincik Mesire Alanı’nda Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan’ın katılımıyla İl Divan Toplantısı gerçekleştirdi. Programa Kocaeli İl Başkanımız Mehmet Aras, MKYK Üyemiz Davut Konakçı, Genel Merkez Gençlik Kolları Başkanımız Mehmet Enes Polat, Genel Merkez Çevre Komisyon Üyemiz Tansu Uzun, Sakarya eski Belediye Başkanı ve Marmara Bölge Sorumlumuz Ulvi Çavdaroğlu, Malatya İl Başkanımız Bilal Yıldırım, Düzce İl Başkanımız Nezir Merttürk, Zonguldak İl Sorumlumuz Basri Çayır, il ve ilçe yöneticileri ile teşkilatlarımız katıldı.

Divan’da ilçe başkanları raporlarını sunarken, Haziran ayı itibariyle Kocaeli’nin toplam üye sayısının 4 bin 327 olduğu belirtildi.

"Ümit bizde"

İl Başkanımız Mehmet Aras yaptığı konuşmada, “ Pandemi nedeniyle 3 aydır çalışmalarımız rölantide devam ediyor. Vites küçülttük. Bundan sonra mola yok seçime kadar çalışacağız. 81 ili tek tek dolaşarak Yeniden Refah diyeceğiz. Bir dahaki pikniği TBMM’nin bahçesinde yapacağız, hepinizi davet ediyoruz. Bu aydan sonra ceketleri, kravatları çıkaracağız. Yollara düşeceğiz. Milli görüşe seçmenleri davet edeceğiz. Bu ülkenin insanları karamsar ümit bizde. Biz illa iktidara geleceğiz demiyoruz. Ayasofya’yı milli görüşçüler açar” dedi.

Teşkilata çalışmalarından dolayı teşekkür etti

Aras’ın konuşmasının ardından kürsüye gelen Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan şu ifadeleri kullandı;

Uzun bir aradan sonra tam manasıyla bir araya gelerek bu toplantımızı gerçekleştiriyoruz. Cenab-ı Allah bütün insanlığı, İslam Âlemini bu virüs sıkıntısından kurtarsın. Bu pandemi sürecinde bütün sıkıntılara kısıtlamalara rağmen çalışmalarını aksatmadan devam ettiren bütün teşkilatlarımıza teşekkür ediyoruz. Bu kritik süreçte doktorun hastanenin kapısından döndüğü, hastanın hastaneye gitmekten korktuğu bir durumda sizler kan verip can oldunuz. Ülkemiz milletimiz için canımızı da veririz; kanımızıda veririz anlayışına gelen bu hareketinizden dolayı teşekkür ediyorum.

“Maddi ve manevi kalkınmayı temin etmek koşmamız lazım”

Biz her zaman ne diyoruz bizim geçmişimiz başka hiçbir siyasi partiye nasip olmamıştır. 51 senelik geçmişimiz var. Erbakan hocamızın 42 senelik mücadelesi var. Niyet hayır olursa akıbet de hayır olur. Bu işi Allah rızası için yapan insanlar olarak ebetteki sadece dua etmek, sadece Cenabı Allah’ın yardımını beklemekle duramayız. Elbette ki Allah yanımızdadır amma sadece bunu düşünerek olduğumuz yerde oturamayız. Niçin koşmamız lazım? Cevabı maddi kalkınmayı temin etmek ve manevi kalkınmayı temin etmektir. Erbakan hocamızı anlamadılar. Bugün geldiğimiz durum, tarih hocamızı haklı çıkarmaktadır. Herkese iş, herkese aş, herkese refah sağlayalım inşallah.

“Milli Görüş'ü hakim kılmak için geliyoruz”

Hiçbir seçime bile girmeden bir parti iktidara geldiği zaman yapacağı işlerin derdiyle dertleniyor. Milletin derdiyle dertleniyoruz ve de şimdiden bunun çözümünü ortaya koymak için oturup çalışıyor ve bu eseri ortaya koyuyoruz. Milli Görüş'ü hâkim kılmak için geliyoruz. Yönetimde adaleti, paylaşımda adaleti hâkim kılmak için geliyoruz. Peygamberler asırlar boyunca ne için çalıştıysa Erbakan hocamız 42 sene boyunca ne için çalıştıysa biz de bunun için geliyoruz. Büyük kongremizde nasıl büyük bir sürpriz yapıp herkesi şaşırttıysak asıl büyük sürprizi de seçim akşamı yapacağız ve Yeniden Refah’ı iktidara taşıyacağız.

 

GENEL BAŞKANIMIZ'IN AYASOFYA CAMİİ AÇIKLAMASI

Cennet Mekan Fatih Sultan Mehmet Han Hazretleri’nin vakfiyesi doğrultusunda faaliyetini sürdüren Ayasofya Camii’nin, 86 yıldan beri asli kimliğinden farklı şekilde müze işlevi görmesi yıllar boyu tartışma konusu olmuş ve bu durum ‘egemenlik erozyonu’ da dâhil olmak üzere çok sayıda söylemin ortaya çıkmasına neden olmuştur.

 

Hiç şüphe yok ki, Ayasofya konusu 86 yıldan beri Türkiye’nin önünde acil çözüm bekleyen bir sorun niteliğinde idi. Burada söz konusu olan Ayasofya Camii’nin, asıl amacı dışında bir müze olarak kullanılması, Sultan Fatih’in vakfiyesine, vasiyetine aykırı bir tutum içerisinde olunması idi.

 

Ayasofya Camii, İstanbul’un ecdadımız tarafından fethinin sembolü, Hakk’ın Batıla üstün gelişinin simgesidir. İstanbul’un fethinden sonra ilk şükür namazının kılındığı mekân ve İstanbul’un işgalden kurtuluşundan sonra da ikinci şükür namazının kılındığı mekân olması bakımından da çok büyük mana ifade etmektedir.

 

Ayasofya Camii’nin anlamı, önemi, manevi değeri ve mutlaka bir an evvel camii olarak açılması gerekliliği Merhum Erbakan Hocamız tarafından Milli Görüş Hareketi’nin yola çıktığı 1969 yılından itibaren en yüksek yüksek sesle, her platformda dile getirilmiş, tabir caizse milletimiz nezdinde bu hususta farkındalık oluşturulmuş, bununla ilgili olarak toplum nezdinde gerekli hassasiyetin ve duyarlılığın oluşmasına öncülük edilmiştir.

 

1976 yılında dönemin MSP Genel Başkanı ve Başbakan Yardımcısı Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocamız’ın daveti üzerine Türkiye’ye gelen Müslüman boksör Muhammed Ali Clay’ın Erbakan Hocamız’la birlikte aynı mekânda, aynı ortak hissiyatla, büyük heyecan ve coşkuyla bir araya gelen mahşeri kalabalığın karşısına çıkarak tarihi ‘Ayasofya’yı Açacağız Mitingi’ni gerçekleştirmesi Ayasofya’ya duyulan özlemin en açık ifadesi idi.

 

Merhum Erbakan Hocamız bu muazzam mitingin sonrasında da her yıl 29 Mayıs’ta İslam dünyasının önemli şahsiyetlerini bir araya getirerek  ‘Fetih Şölenleri’ düzenlemiş, böylelikle milletimizin ve tüm İslam dünyasının Ayasofya konusunda duyarlı olmasını sağlamıştır.

 

Ayasofya Camii’nin en tabi hakkımız olarak ibadete açılması için her zeminde büyük gayretler sarf eden Erbakan Hocamız, Ayasofya konusunun ulusal ve uluslararası alanda gündeme oturmasında, bugün alınan kararın zemininin oluşturulmasında en büyük pay sahibi olan şahsiyettir.

 

Bu sebeple, Merhum Liderimiz Erbakan Hocamız’ı bu tarihi günde rahmetle ve şükranla bir kez daha anıyoruz. Allah O’ndan razı olsun.

 

Bu haksız uygulamanın ortadan kalkmasında Yeniden Refah Partisi’nin uzun zamandır ortaya koyduğu dirayetli ve kararlı siyasetin payı da elbette ki göz ardı edilemez.  Özellikle iktidara gelir gelmez Ayasofya’yı yeniden camiye dönüştürerek üçüncü şükür namazını orada eda edeceğimizi her vesileyle açıkça ifade ederek, aynen Erbakan Hocamız gibi Ayasofya’nın asli kimliğine dönmesi konusundaki kararlı tutumumuzu partimizin kurulduğu ilk günden itibaren her zaman ve her zeminde ortaya koyduk. Bu noktada yaptıkları açıklamalar ve çalışmalarla en büyük gayreti ortaya koyan tüm teşkilatlarımıza da teşekkürlerimizi sunuyoruz.

 

Türkiye’nin, Ayasofya Camii’nin açılmasıyla birlikte, bundan böyle geleceğini Batı’da aramak yerine, kendi özüne dönerek , ‘Milli ve Yerli’ açılımlarla bölgemizin ve İslam dünyasının barış ve istikrarının mihenk taşı olmak için yeni hamleler başlatması artık kaçınılmazdır.

 

Bu nedenle, 24 Temmuz’da Ayasofya Camii’nde kılınacak ilk namazda D-8 ülkeleri başta olmak üzere tüm Müslüman devlet ve topluluk mensuplarının bir araya gelerek birlik ve bütünlük içerisinde olmaları, İslam Alemi’nin tek yürek olduğunu tüm dünyaya göstermeleri ve bunun akabinde de siyasi, ekonomik, teknolojik ve askeri alanda birlikteliklerini gerçekten tesis etmek için gerekli adımları atmaları en büyük arzumuzdur.

 

Bu vesileyle başta Sn. Cumhurbaşkanı olmak üzere Ayasofya Camii’nin aslına uygun bir şekilde yeniden ibadete açılmasına vesile olan tüm yetkilileri ve Ayasofya’yı müzeye çeviren 1934 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı’nı iptal eden Danıştay 10. Dairesi Başkanı ve üyelerini tebrik ediyor, ibadete açılacak olan Ayasofya Camii’nin birlik, beraberlik, barış ve istikrara vesile olmasını Cenab-ı Hak’tan niyaz ediyoruz.

 

Bu çok önemli ve tarihi adım milletimize ve İslam Alemi’ne hayırlı olsun.

 

Dr. Fatih Erbakan

Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı

 

GENEL BAŞKANIMIZ DR. FATİH ERBAKAN'DAN 15 TEMMUZ AÇIKLAMASI

Genel Başkanımız Fatih Erbakan 15 Temmuz hain darbe girişiminim yıl dönümünde Anadolu Ajansı’na dikkat çekici açıklamalarda bulundu.

15 Temmuz darbe girişimini iyi okuyabilmek için 28 Şubat post modern darbesini iyi anlamak gerektiğini belirten Genel Başkanımız, FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'in, 1995 ile 1997 yılları arasında Türkiye'de Büyükelçi olarak görev yapan Marc Grossman ile yakın ilişki içerisinde olduğuna işaret etti.

Gülen'in merhum Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocamızın D-8 projesine karşı olduğunu hatırlatan Genel Başkanımız, şöyle devam etti:

"Özellikle 28 Şubat post modern darbe girişiminin arkasında da Gülen isminin olması dikkat çekicidir. O dönemde, Fetullah Gülen'in en yakınında yer alan isimler, 15 Temmuz darbe kalkışmasından sonra televizyonlarda REFAHYOL iktidarının Fetullah Gülen tarafından yıkıldığını açıkça itiraf etmişlerdir. REFAHYOL iktidarının yıkılmasından kısa bir süre sonra hastalık bahanesiyle ABD'ye giden Fetullah Gülen'e Amerika'da en büyük desteği ABD'nin eski Ankara Büyükelçisi Marc Grossman, Mark Robert Parris, Morton Abromowitz ve ABD'nin eski Orta Doğu İstasyon Şefi Graham Fuller'in sağlamış olması dikkat çekicidir."

15 Temmuz darbe kalkışmasından iki gün önce ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesince "Türkiye'nin Demokratik Düşüşü" konulu bir oturum düzenlendiğini, oturumda Gülen'e karşı olan hareketlerin "zarar verici" olarak nitelendiğini aktaran Genel Başkanımız, "Gerçekler, bize 28 Şubat post modern darbe girişimi ve 15 Temmuz darbe girişiminin arkasında sadece FETÖ değil, küresel güç odaklarının da yer aldığını açıkça göstermektedir." değerlendirmesinde bulundu.

"Büyük göç olayları Türkiye'deki sivil direnişin itici gücü oldu"

Türkiye'nin birliğine, bağımsızlığına ve toprak bütünlüğüne yönelik kritik gelişmelerin darbeye karşı sivil direnişin ortaya çıkmasına zemin hazırladığını ifade eden Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Erbakan hocamızın 40 sene boyunca milletimizi, dış güçler ve ülkemiz üzerindeki planları konusunda uyarması toplumda bu yönde bir bilincin oluşmasını sağladı. Özellikle Suriye'yi içten bölmeye yönelik gelişmeler ve büyük göç olayları Türkiye'deki sivil direnişin itici gücü oldu. Türkiye'nin Suriye ve Irak gibi olmaması için güçlü bir iradenin ortaya konması bu darbe girişiminin başarısızlığında önemli rol oynadı."

Darbecilerin, vatandaşların güçlü direnciyle karşılacağını hesap etmediğinin altını çizen Genel Başkanımız, "Darbe girişimine karşı vatandaşın rolünü ve fedakârlığını göz ardı etmek mümkün değildir." diye konuştu.

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Orta Doğu'nun kaderi darbelerin hâlâ uygulama alanı bulmasının ibretlik bir durum olduğunu belirterek, şunları kaydetti:

"Türkiye, devlet olarak 15 Temmuz darbe kalkışması karşısında önemli bir mücadele verdi. Ancak, asıl bundan sonra darbe girişimlerini ve dış müdahaleleri ortadan kaldırabilecek çözüm odaklı kalıcı düzenlemelerin yapılması kaçınılmazdır."

 

GENEL BAŞKANIMIZIN 'AZERBAYCAN'A YAPILAN SALDIRI İLE İLGİLİ' AÇIKLAMASI

ERMENİSTAN’IN DOST VE KARDEŞ AZERBAYCAN’IN TOVUZ KENTİNE YÖNELİK SALDIRISINI ŞİDDETLE KINIYORUZ

 
Azerbaycan’ın Ermenistan işgali altındaki topraklarının dışında kalan ve Azerbaycan’ın can damarını oluşturan petrol, doğalgaz boru hatları ve Bakü-Tiflis-Kars Demiryolu üzerinde yer alan jeostratejik öneme sahip Tovuz’un Ermenistan tarafından hedef alınması son derece vahim bir gelişmedir.


Uluslararası kuruluşların, Ermenistan’ın uluslararası hukuk ihlaline dönüşen ve giderek derinleşen hukuk tanımazlığına sessiz kalmaları da Batı’nın çifte standartçı tavrını ortaya koyan vahim bir durumdur. 

Ermenistan’ın yeni kriz bölgesi olarak Azerbaycan’ın Tovuz kentini seçmesi, Türkiye, Azerbaycan ve Gürcistan’ın ekonomilerine zarar vermeye yönelik stratejik bir hamle niteliğindedir. Burada asıl üzerinde durulması gereken Ermenistan’ı böyle bir hamleye teşvik eden güç odaklarının asıl niyetleridir.

Söz konusu güç odakları Türkiye’nin kardeş Azerbaycan başta olmak üzere Kuzey Kafkasya’ya yönelik politik hassasiyetlerini iyi bildikleri için Ermenistan’ın saldırganlığında perde arkasında rol üstlenerek, yeni bir cephe açmak yoluyla Türkiye’yi dört bir yandan kuşatma politikalarını uygulamaya çalışmaktadırlar.

Yeniden Refah Partisi olarak dost ve kardeş Azerbaycan Cumhuriyeti’nin, Dağlık Karabağ dâhil, topraklarının yüzde yirmi oranındaki kısmını işgal altında tutmakta olan Ermenistan karşısındaki haklı davasını ve toprak bütünlüğünün korunmasını desteklediğimizi ve sonuna kadar dost ve kardeş Azerbaycan’ın yanında olduğumuzu özellikle vurgulamak isteriz.
 
Ermeniler tarafından gerçekleştirilen Tovuz saldırısı sonucu aralarında Tümgeneral Polad Haşimov olmak üzere şehit olan 12 Azerbaycan Türkü kardeşimize Allah’tan rahmet diliyoruz. Dost ve kardeş Azerbaycan’ın başı sağ olsun.

Dr. Fatih Erbakan
Yeniden Refah Partisi
Genel Başkanı

 

 

GENEL BAŞKANIMIZIN "KIBRIS BARIŞ HAREKATI" AÇIKLAMASI

KIBRIS BASIN AÇIKLAMASI
 
Kıbrıs’ta Yeoryos Grivas’ın Enosis planı dâhilinde 1954 yılında kurduğu EOKA örgütü ve daha sonra devlet dışı aktörlerin başlattıkları kargaşa, anarşi, katliamlar ve Kıbrıs’taki Türk varlığını inkâra yönelik adımlar adadaki soydaşlarımızın güvenliğini derinden etkilemeye başlamıştı.
 
Nihayetinde EOKA-B lideri Nikos Sampson’ın, 15 Temmuz 1974’te Rum Milli Muhafız Güçleri ile darbe yaparak Kıbrıs’ta bir ‘Helen Cumhuriyeti’ ilan etmesi ve Kıbrıs Türkleri’ne karşı katliam başlatması üzerine, Başbakan Ecevit İngiltere’de iken Başbakan Yardımcısı ve Başbakan Vekili Prof.Dr. Necmettin Erbakan Hocamız, hiçbir tereddüt göstermeden Türkiye Cumhuriyeti’nin garantörlük haklarını kullanarak Kıbrıs Barış Harekâtı’nın başlatılması için Orgeneral Semih Sancar’a talimat verdi.
 
Yıllar boyu adadaki Rumlar’ın saldırı ve katliamlarına maruz kalan Kıbrıs Türkleri bu harekat sayesinde tam 46 senedir huzur ve güven içerisinde yaşamlarını sürdürmektedir.
 
Kıbrıs Barış Harekatı ABD’den izin alınarak değil, ‘ABD’ye rağmen’ yapılan bir harekat olması bakımından da büyük önem taşımaktadır.
 
Kıbrıs’ta sözde çözüm amaçlı olarak ortaya konulmaya çalışılan Jackson Planı, Mc. Millian Planı, Harding Planı, Spark Planı, Acherson Planı ve son olarak Annan Planı’nın Kıbrıs’ta çözüm yerine çözümsüzlük ve tek taraflı taviz politikalarına dayalı olduğu bilinen bir gerçektir.
 
Akritas Planı’nın 2004 versiyonu olan Annan Planı karşısında; “bu plan son şansımız derhal kabul edilmeli” diyerek referandumda ‘EVET’ oyu kullanılmasını teşvik eden anlayışın ne kadar yanlış olduğu ve bu planın Akdeniz’deki son gelişmeler ışığında Denktaş ve Erbakan Hocamız’ın deyimiyle bir ‘esaret planı’ olduğu şu anda daha iyi anlaşılmaktadır.
 
Son olarak ABD’nin, GKRY’ni ‘Uluslararası Askeri Eğitim ve Talim (IMET)’ programına dâhil etmesi ve KKTC’ni yok sayması da Kıbrıs konusundaki gerçek politikalarını yansıtan çok sayıda örnekten bir tanesidir.
 
Kıbrıs’ın yeni bir Girit olmaması için, Kıbrıs Türkü’nün egemenlik haklarının ve milli kimliğinin güvenceye alınması için, Batı’nın, Yunanistan’ın ve GKRY’nin yeniden 1963 şartlarına geri dönülmesini öngören dayatmacı ve tavize yönelik plan ve isteklerine AB hayali uğruna boyun eğmekten özenle kaçınılması gerekmektedir.
 
Kıbrıs sorunu 20 Temmuz 1974 tarihinde ‘Kıbrıs Barış Harekatı’ ile çözüme kavuşturulmuş olup, bundan böyle Kıbrıs’ın sürekli olarak bir sorun olarak gündeme getirilmesi ve tavizlerle çözüm arayışına gidilmesinin hiçbir sonuç vermeyeceği gün gibi ortadadır.
 
Yeniden Refah Partisi olarak, Kıbrıs’ta iki devletli çözüm dışında hiçbir çözümün mümkün olamayacağını bir kez daha vurguluyoruz.
 
Sonuç olarak şunu da özellikle ifade etmemiz gereklidir; Kıbrıs Türkü’nün can güvenliği, KKTC’nin egemenliği ve tam bağımsızlığı Yeniden Refah Partimiz’in dış politikasının en temel unsurlarından bir tanesidir.
 
Bu vesileyle, 20 Temmuz 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı’nın 46. yıldönümünü en içten duygularla kutluyoruz, harekat öncesi Rum saldırılarında ve harekatta şehit düşen tüm şehitlerimizi rahmetle anıyoruz ve tüm KKTC halkına huzur ve barış temenni ediyoruz.
 
Dr. Fatih Erbakan
Yeniden Refah Partisi
Genel Başkanı

GENEL BAŞKANIMIZ DR. FATİH ERBAKAN'DAN 'AYASOFYA' AÇIKLAMASI

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, "Cuma günü Ayasofya Camii’nde tam 86 yıl sonra kılınacak ilk namazda, aziz Milletimiz’le, Yeniden Refah Partimiz’in tüm vatan sathından teşkilat mensupları ve üyeleri ile birlikte bizler de bulunacağız, bu muazzam tarihi ana hep birlikte şahitlik edeceğiz." dedi.

Genel Başkanımız yaptığı yazılı açıklamada,  Ayasofya Camii’nin Sultan Fatih’in vakfiyesine, vasiyetine uygun bir şekilde yeniden cami olarak kapılarını açacak olmasından duydukları büyük heyecanı ve bahtiyarlığı  ifade ederek kendilerinin de teşkilat üyeleriyle birlikte 24 Temmuz Cuma günü kılınacak ilk namazda yer alacağımızı belirtti.

'Ayasofya fethin sembolü, Hakkın Batıla üstün gelişinin simgesidir'

'Bugün bizler de tüm Milletimiz ve tüm İslam Âlemi gibi muazzam bir coşku içerisindeyiz.' diyen Genel Başkanımız şunları kaydetti:

" Ayasofya Camii, İstanbul’un ecdadımız tarafından fethinin sembolü, Hakk’ın Batıla üstün gelişinin simgesidir. İstanbul’un fethinden sonra ilk şükür namazının kılındığı mekân ve İstanbul’un işgalden kurtuluşundan sonra da ikinci şükür namazının kılındığı mekân olması bakımından da çok büyük mana ifade etmektedir. Ayasofya Camii’nin bütün bu özellikleri dolayısıyla ve elbette ki Cennet Mekân Fatih Sultan Mehmet Han’ın vasiyeti uyarınca yeniden ibadete açılması çok hayırlı ve tarihi bir adım olmuştur."

Erbakan Hocamız'ın Ayasofya'nın açılmasında büyük emeği var

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Milli Görüş Kurucu lideri  merhum Prof. Dr. Necmettin Erbakan'ın yola çıktığı 1969 yılından itibaren Ayasofya Camii’nin anlamı ve mutlaka bir an evvel camii olarak ibadete açılması gerekliliğini en yüksek  sesle, her platformda dile getirip Millet nezdinde bu hususta farkındalık oluşturduğunu, toplum nezdinde gerekli hassasiyetin, duyarlılığın ve heyecanın oluşmasına öncülük ettiğini vurguladı.

Genel Başkanımız sözlerini şöyle sürdürdü:

"Ayasofya Camii’nin en tabi hakkımız ve çok ciddi bir manevi sorumluluk olarak ibadete açılması için yıllar boyunca büyük gayretler sarf eden Erbakan Hocamız, Ayasofya konusunun ulusal ve uluslararası alanda gündeme oturmasında, bugün ulaştığımız noktaya gelinmesinde en büyük pay sahibi olan şahsiyettir. Bu sebeple, Merhum Liderimiz Erbakan Hocamız’ı ve bu uğurda gayret gösteren tüm geçmişlerimizi bu tarihi günde rahmetle ve şükranla bir kez daha anıyoruz."

'Cumhurbaşkanımız ve emeği geçen herkesi tebrik ediyorum'

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, "Neredeyse 90 yıllık hasretin bitmesi için gerekli resmi adımları atan başta Sn. Cumhurbaşkanı olmak üzere, tüm yetkilileri ve Ayasofya’yı müzeye çeviren 1934 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı’nı iptal eden Danıştay 10. Dairesi Başkanı ve üyelerini bir kez daha tebrik ediyor, ibadete açılacak olan Ayasofya Camii’nin birlik, beraberlik, güçlenme ve istikrara vesile olmasını Cenab-ı Hak’tan niyaz ediyoruz. Bu çok önemli ve tarihi adım, bu çok büyük mana ifade eden ilk namaz Milletimiz’e, İslam Alemi’ne ve tüm insanlığa hayırlı olsun." dedi.

GENEL BAŞKANIMIZ DR. FATİH ERBAKAN'IN KURBAN BAYRAMI MESAJI

Yeryüzündeki bütün Müslümanları kardeşlik bağları ile birbirine bağlayan, Cenab-ı Allah’ın bahşettiği nimetlerin kardeşler arasında paylaşılmasının ne büyük bir güzellik olduğunun en büyük ispatı olan, doğudan batıya, kuzeyden güneye bütün dünyayı kaplayan bir huzur ve sevinç iklimi olan mübarek Kurban Bayramı’na bir kez daha kavuştuk.

Koronavirüs salgını ve alınan tedbirlerin belli ölçülerde devam ettiği bu günlerde, bu yaşanan sürecin, Milletimiz’i sosyal ve ekonomik açıdan son derece olumsuz bir şekilde etkilediğine yakinen şahitlik ediyoruz.

Ülkemizde uygulanan ekonomi politikalarının bu zorlu süreçte Milletimiz’in derdine derman olmaktan uzak olduğunu bir kez daha dile getiriyoruz.
 
Buna ilaveten, İslam Alemi’nin içerisinde bulunduğu sıkıntıların, Müslümanların yaşadığı zorlukların ve acıların bu bayramda da devam ettiğini üzülerek izliyoruz. Vatanlarını terk etmek zorunda kalan kardeşlerimizin Akdeniz’in ve Ege’nin soğuk sularında son bulan hayatlarına, Van Gölü’nün derinliklerinde biten hayatların da eklendiğine üzülerek şahit oluyoruz.
 
Bütün bu olumsuzluklara rağmen bayramlar bizlere, umutsuzluğa düşmememiz gerektiğini, her türlü zorluğun sonunda bir kolaylık geleceğini, yaşanılan sıkıntılı günlerin ardından selamete erişeceğimizi müjdeliyor.
 
Bu müjdeye ulaşmak, bu sıkıntıları aşmak, refaha ve kurtuluşa kavuşmak sadece istemekle değil, teşhisi doğru yapmak ve doğru tedavi yöntemlerini uygulamakla mümkün olur.
 
Sorunları aşacak, Milletimiz’i kurtuluşa ulaştıracak anlayış bizi biz yapan kendi değerlerimizde, tarihimizde ve inancımızdadır. Selamete erebilmek ancak ve ancak Milli Görüş’ün reçetelerinin uygulanmasıyla mümkün olur.
 
Bizler; Yeniden Refah Partisi olarak 81 il teşkilatımızda binlerce teşkilat mensubumuzla birlikte bu değerler etrafında kenetlenerek büyük bir heyecanla, kararlılıkla ve umutla çalışıyoruz. Milletimiz’in, İslam Alemi’nin ve tüm insanlığın her günü bayram günü gibi huzur ve mutluluk içerisinde yaşansın diye gayret ediyoruz. Ülkemizde ve tüm dünyada ‘Paylaşımda Adalet’ ve ‘Yönetimde Adalet’in hakim olması için mücadele ediyoruz. Milli Görüş’ün ‘Maddi Kalkınma’ ve ‘Manevi Kalkınma’ hamlelerini hayata geçirerek Milletimiz’i maddi ve manevi sıkıntılarından kurtarmak için çalışıyoruz.
Ve o günlerin çok uzakta olmadığına gönülden inanıyoruz.
 
Bizi niyetimizle Rabbimiz’e, paylaşmamızla akrabalarımıza, komşularımıza ve Müslüman kardeşlerimize yakınlaştıran kurbanlarımızı Allah kabul eylesin.
 
Bu vesileyle Milletimiz’in her bir ferdinin ve yeryüzündeki bütün Müslümanların Kurban Bayramı’nı gönülden tebrik ediyoruz. Tüm mazlumların, ezilenlerin, yetimlerin, kimsesizlerin bayramını gönülden tebrik ediyoruz.

Cenab-ı Allah bu mübarek Kurban Bayramı’nı Milletimiz’in, İslam Alemi’nin ve tüm insanlığın kurtuluşuna vesile eylesin, Ayasofya Camii’nde 86 yıl aradan sonra yeniden bayram namazı kılınan bu bayramı görmeyi nasip ettiği gibi, Mescid-i Aksa’nın özgürlüğüne kavuştuğu bayramları görmeyi de nasip eylesin.

 

Dr. Fatih Erbakan
Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı

GENEL BAŞKANIMIZ DR. FATİH ERBAKAN'DAN 'İSTANBUL SÖZLEŞMESİ' AÇIKLAMASI

YAPILACAK EN HAYIRLI İŞ İSTANBUL SÖZLEŞMESİ'NDEN ÇIKMAKTIR!

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, İstanbul Sözleşmesi ile ilgili yaptığı açıklamada, "Manevi tahribatı önlemek, sağlıklı toplumun sigortası olan aile müessesesini korumak, devletin en öncelikli görevlerindendir. Bunun için de devletimizin İstanbul Sözleşmesi’nin altında bulunan imzasını acilen geri çekmesi gereklidir." dedi.

Genel Başkanımız, son günlerin en çok tartışılan konusu kadınlara yönelik şiddet ve bununla ilgili olarak İstanbul Sözleşmesi'ne ilişkin yazılı açıklamada bulundu.

'Kadına şiddet ancak bu şekilde önlenir'

'Sadece kadınlara değil, hiçbir canlıya şiddet uygulanmasına, zulmedilmesine asla rıza gösterilemez' diyen Genel Başkanımız şunları kaydetti:  

"Hanımlarımız bizlere Cenab-ı Allah’ın özel emanetleridir, bu sebeple psikolojik ve fiziksel anlamda zarar görmelerine kesinlikle müsaade edilmemeli ve bunun için gerekli her türlü tedbir alınmalıdır. Ancak kadınlara şiddet uygulanmasının önüne İstanbul Sözleşmesi gibi Batı dayatması, asıl maksadı farklı olan sinsi sözleşmelerle değil, ‘ahlak ve maneviyat’ öncelikli eğitimle, materyalizm yerine maneviyatçılıkla, ahiret bilincinin yerleştirilmesiyle ve bununla birlikte tarihimize, inancımıza, toplumsal değerlerimize uyumlu yerli ve milli kanunlarla, cinayet karşılığında verilecek cezaların yeterince caydırıcı hale getirilmesi ile geçilir."

‘Sözleşme ile kadına şiddet 4 kat arttı’

İstanbul Sözleşmesi'nin yürürlüğe girmesinden bu güne kadına şiddetin 4 kat arttığını ifade eden Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan,  "İstatistikler açık bir şekilde ortadadır; İstanbul Sözleşmesi ve 6284 Sayılı Kanun öncesinde 2011 yılında ülkemizde 121 kadın erkekler tarafından öldürülmüş iken, bu sözleşme ve uzantısı kanunlar çıktıktan sonra; 2015-2016 yıllarında bu sayı 300’lere çıkmış, 2019 yılında ise kadın cinayetleri maalesef ki 2011 yılına göre tam dört kat artarak 474’e yükselmiştir. Bu gerçek de açık bir şekilde gösteriyor ki; İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı kanun kadınları korumuyor, aksine maruz kaldıkları şiddetin artmasına sebep oluyor. Bu durumun derhal düzeltilmesi gerekmektedir.

'Yapılacak en hayırlı iş sözleşmeden bir an önce çıkmaktır'

Genel Başkanımız sözlerini şöyle sürdürdü:

"Ülkemizde de kabul edilen diğer ülkelerde de kadına yönelik şiddeti önlemediği açıkça ortada olan, Millet olarak bizi biz yapan temel değerlerimizi hiçe sayan, ‘kadına yönelik şiddeti önleme’, ‘toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlama’ adı altında ‘cinsiyetsiz toplum’ oluşturarak yeni nesillerimizi ifsad etmek, ahlaki erozyona yol açmak, aile yapımızı çökertmek için kurgulanmış bu sözleşmeden bir an evvel çıkılması Hükümet’in yapacağı en hayırlı işlerden bir tanesi olacaktır."

‘6284 yeniden düzenlenmeli’

İstanbul Sözleşmesi doğrultusunda çıkarılan ve kadınları korumadığı gibi yuvaları yıkan 6284 sayılı kanunun da ailenin devamlılığını merkeze alan, milli ve manevi kimliğimize uygun bir şekilde yeniden düzenlenmesinin elzem olduğunu vurgulayan Genel Başkanımız,  "Yeniden Refah Partisi olarak Milletimizin hissiyatına tercüman oluyoruz ve uzun zamandan beri olduğu gibi bir kez daha Sn. Cumhurbaşkanı başta olmak üzere tüm devlet yetkililerine bu çok hayırlı ve hayati adımları en kısa sürede atmaları için çağrıda bulunuyoruz." ifadesini kullandı.

FİLİSTİN BÜYÜKELÇİ'Sİ FAED MUSTAFA'YA ZİYARET

Yeniden Refah Partisi adına Genel Başkan Yardımcımız Sayın Doğan Bekin, Mali İşler Başkan Yardımcısı ve MKYK üyemiz Sayın Mehmet Altınöz, Filistin Devleti Büyükelçisi dost ve kardeş Sayın Mustafa FAED’i makamında ziyaret ederek yaşanan son gelişmeler konusunda kendisiyle çok verimli fikir alışverişinde bulundular.
Görüşme sırasında Filistin, Kudüs ve Mescid-i Aksa konusundaki parti hassasiyetimizi ve duruşumuzu zatıâlilerine teyiden yeniden iletme fırsatı buldular.
Filistin Büyükelçisi Sayın Mustafa Faed de yaptığı açıklamada ; “Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı kıymetli dost ve kardeş Dr. Fatih Erbakan, Filistin ve Kudüs davası için ortaya koyduğu samimi duruş ve yürekten destek ile en zor dönemde yanımızda durarak görevini fazlasıyla yerine getirdi. Bu vesileyle kendisine bir kez daha teşekkür eder, vefat eden kıymetli amcası Kemalettin Erbakan için de taziyelerimizi ifade ederiz” dedi.

GENEL BAŞKANIMIZ'DAN KARADENİZ'DE BULUNAN DOĞALGAZ REZERVİ HAKKINDA AÇIKLAMA

Karadeniz'de keşfedilen ve ülkemizin yaklaşık altı yıllık ihtiyacını karşılayacak düzeyde olan doğalgaz rezervinin ülkemiz ve milletimiz için hayırlı olmasını diliyoruz. Bu rezervin tespit edilmesinde emeği bulunan tüm yetkililere, teknik ekibe ve çalışanlara teşekkür ediyoruz.


Kendi doğalgaz rezervimiz sayesinde en azından altı sene süreyle dışarıdan doğalgaz ithal etmek ve her sene yurtdışına milyarlarca dolar ödemek durumunda kalmayacağız. Bu da cari açığımızın önemli ölçüde azalmasını sağlayacak çok olumlu bir gelişmedir.

Sadece doğalgaz değil, sahip olduğumuz tüm doğal zenginlikleri değerlendirmemiz hem cari açığımızı azaltmak, hem de borçlanmadan mali kaynak elde edebilmemiz için son derece önemlidir.

Bu gerçek Milli Görüş tarafından 50 senedir dile getirilmektedir ve en son olarak partimizin “Milli Kaynak Paketlerimiz-1” kitabında da Doğu Akdeniz’de bulunan doğalgaz rezervlerimizin ve güneş enerjisi ve su başta olmak üzere çeşitli doğal kaynaklarımızın değerlendirilmesinin ekonomik açıdan muazzam boyuttaki önemine işaret edilmiştir.

Ekonomi alanında tam manasıyla düze çıkmak, Yeniden Büyük Türkiye hedefine ulaşmak; borç ve faiz ekonomisi yerine üretim-istihdam-ihracat ekonomisinin uygulanmasıyla ve Cenab-ı Allah’ın ülkemize vermiş olduğu zenginliklerin mali kaynağa dönüştürülmesiyle mümkün olur.

Borç ve faiz belasından kurtulmak, dış ticaret açığı yerine dış ticaret fazlası veren ülke haline gelmek, milli gelirimizi gerçek manada artırmak, gerçekten zenginleşmek için; Yeniden Refah Partimiz tarafından hazırlanan “Milli Kaynak Paketlerimiz-1” kitabında belirtilen adımların atılması ve böylelikle borçsuz-zamsız-ilave vergisiz bir şekilde yıllık 150 milyar dolar kaynak üretilmesi, bu kaynakla da halkın refah seviyesinin artırılması ve yine bu kaynağın desteğiyle ar-ge, üretim ve katma değerli ihracat seferberliğinin başlatılması gereklidir.

 

Dr. Fatih Erbakan

Genel Başkan

 

 

GENEL BAŞKANIMIZ DR. FATİH ERBAKAN'DAN 'MALAZGİRT ZAFERİ' AÇIKLAMASI

MALAZGİRT ZAFERİ’NİN 949. YILDÖNÜMÜ
 
1071 Malazgirt Zaferi, Anadolu'yu bizlere vatan olarak kazandırmasının yanında, o güne kadar Anadolu toprakları üzerinde egemen olan, eski Roma Medeniyeti kaynaklı ‘kuvveti üstün tutan’ zihniyete sahip Bizans hükümranlığının sona ermesini ve onun yerine, ‘hakkı üstün tutan’ ve millet olarak ruh kökümüzü oluşturan Milli Görüş anlayışının bu topraklarda kalıcı olarak vücut bulmasını sağlamıştır.
 
1071 Malazgirt Zaferi, ‘Adil Bir Dünya’ hedefine yönelik olarak  ‘Milli ve Manevi’ ruh ile gerçekleştirilen bir büyük şahlanıştır. Bu şahlanış, ecdadımızın Osmanlı Devleti ile altı asır boyunca, üç kıtada zulme ve sömürüye geçit vermemesine, İstanbul’un fethine ve Ayasofya Camii’nde şükür namazının kılınmasına da öncü rol oynayarak vesile olmuştur.
 
Bilindiği üzere Milli Görüş Lideri Prof.Dr. Necmettin Erbakan Hocamız siyasi hayatına başladığı ilk andan itibaren Malazgirt Zaferi’ne ve şanlı tarihimize her fırsatta vurgu yapmıştır. Milli Görüş Hareketi’nin ilk siyasi partisi olan Milli Nizam Partisi’nin kuruluşunda dile getirdiği; “Açıkça ilan ediyorum ki, bizim partimizin kurucuları Sultan Fatih Hazretleri, Sultan Yıldırım Hazretleri, Sultan Murat, Sultan Melikşah, Ulubatlı Hasan, Orhan Gazi, Nizamülmülk, Akşemseddin, Sultan Yavuz, Kılıçarslan, Alparslan, Gelenbeyi Hazretleri ve Sultan Hamit’tir” ifadesi de bunun en önemli göstergesidir.
 
Bizler de, Milletimiz’in bu şanlı tarihimizi örnek alarak, ecdadımızın asırlar boyunca yürüdüğü istikamette yürüyerek, aslımıza, ruh kökümüze, bizi biz yapan temel değerlerimize sahip çıkarak kurtuluşa ereceğini altını çizerek ifade ediyoruz.
 
Bu vesileyle, daima iftihar ettiğimiz 1071 Malazgirt Zaferi’nin 949. yıldönümünü kutluyor, Büyük Selçuklu Devleti’nin hükümdarı Sultan Muhammed Alp Arslan bin Davud başta olmak üzere, bu topraklar için tarih boyunca iman gücüyle mücadele eden tüm aziz kahramanlarımızı, tüm şehitlerimizi şükran ve minnetle yâd ediyoruz.
 
Dr. Fatih Erbakan
Yeniden Refah Partisi
Genel Başkanı

GENEL BAŞKANIMIZ DR. FATİH ERBAKAN İL BAŞKANLARI TOPLANTISINDA KONUŞTU

'Doğu Akdeniz'den de güzel haberler gelebilir.'

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Karadeniz'deki doğal gaz keşfini memnuniyetle karşıladığımızı, doğru noktalarda çalışmaların sürdüğü Doğu Akdeniz'den de yakında güzel haberlerin alınabileceğini belirtti.

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan partimizin aylık İl Başkanları Toplantısında gündemdeki önemli mevzulara değindi.

Genel Başkanımız, adaletin, ehliyet ve liyakatin tam manasıyla esas kılındığı, çocuklarımızın gençlerimizin kaliteli eğitim aldığı, ekonomik anlamda refah seviyesi artmış, paylaşımda adaletin; gelir ve servet dağılımında adaletin sağlandığı bir Türkiye için çalışmalarımızın sürdürüldüğünü ifade etti.

'Aileyi koruyamazsak bekâmızı sağlayamayız.'

Toplumun temel taşı olan ailenin gözümüz gibi korunması gerektiğini söyleyen Genel Başkanımız, "Aileyi koruyamazsak yeni nesilleri ve geleceğimizi kaybederiz. Aileyi kaybedersek ne nesillerimizi koruyabiliriz, ne ekonomik ne de siyasi bekâmızı sağlayamayız, ne de birlik beraberliğimizi bütünlüğümüzü korumamız mümkün olur. Aileyi korumanın yolu da önce ahlak ve maneviyatı önceleyen nesillerin yetiştirilmesiyle, aile ve sosyal politikalardaki düzenlemelerin kültürümüze, tarihimize ve temel değerlerimize uygun hale getirilmesi ve Batı'nın dayattığı bünyemizde alerji oluşturan kanun ve düzenlemeler yerine yuvayı yıkan değil yuvayı koruyan sosyal politikaları hayata geçirmekle olabilir." dedi.

‘Yerli ve milli doğalgaz cari açığımızı azaltacak sevindirici bir gelişme!’

Karadeniz'deki doğalgaz keşfine değinen Genel Başkanımız,  'yerli ve milli bir doğalgaz rezervinin olması enerjide dışa bağımlılığımızı, cari açığımızı azaltacak sevindirici bir gelişmedir' ifadesinde bulundu.  

Bu keşfin Türkiye'yi bütün sıkıntılarından kurtaracak, tüm borçlarını kapatacak bir keşifmiş gibi lanse etmenin doğru olmadığını da ifade eden Genel Başkanımız,  "Çünkü kamu, hane halkı ve özel sektör borcu  toplam 900 milyar dolar seviyesindedir. Bulunan 320 milyar metreküplük doğalgazın değeri Enerji Bakanı Sayın Fatih Dönmez'in de belirttiği gibi ancak 50 ila 60 milyar dolar seviyesindedir. Bu da dışa bağımlığımızın ancak bir kısmını kapatıyor" dedi.

'Yılda 150 milyar dolarlık kaynak üretebiliriz.'

Parti olarak hazırladığımız ve yılda 150 milyar dolara yakın kaynak oluşturma potansiyeline sahip Milli Kaynak Paketi'ne de değinen Genel Başkanımız, "Yeniden Büyük Türkiye hedefine ulaşmak, borç ve  faiz belasından kurtulmak, ekonomik manada refaha çıkmak için Yeniden Refah Partisi olarak hazırladığımız 150 milyar dolarlık ilave Milli Kaynak Paketlerimiz ile mümkün olabilir. Bu kitap, halkımız Allah'tan başka kimseye muhtaç olmasın, borç ve faiz ekonomisinden kurtulalım, devlet-millet-özel sektör her sene 100 milyar dolar faiz ödemek zorunda kalmayalım diye hazırlandı. Türkiye'de üretimi istihdamı arttıracak, kaynak sağlayacak 15 proje ve adımla senede 150 milyar dolarlık ilave kaynak oluşturabiliriz." şeklinde konuştu.

'Doğu Akdeniz'den de yakında güzel haberler gelebilir.'

Genel Başkanımız sözlerini şöyle sürdürdü:

"Hükümetimizin Doğu Akdeniz'de yaptığı doğalgaz çıkarma çalışmalarını memnuniyetle karşılıyoruz. Bu çalışmalar zaten bizim de hazırladığımız Milli Kaynak Paketleri kitabımızda ifade ettiğimiz bir maddedir. Milli Görüş olarak Allah'ın ülkemize vermiş olduğu doğal zenginliklerin mali imkâna dönüştürülmesi yoluyla kaynak üretmek borçlanma,  zam ve yeni vergiler koymak yerine bu zenginliklerden istifade etmek bizim en önemli hedeflerimizdendir. Bu nedenle bu çalışmaları en başından beri destekliyor ve memnuniyetle karşılıyoruz. Yalnız şunu da belirtmek gerekir, ‘Daha önce de ifade ettiğimiz gibi sondaj gemilerimiz maalesef Kıbrıs adasının batısında doğalgaz olma ihtimalinin çok zayıf olduğu bölgede, yani yanlış bölgelerde arama yaptılar. Şimdi gelinen noktada mutlu olduğumuz husus şudur ki; Oruç Reis gemimizin yapmış olduğu sismik faaliyetlerin ve Yavuz gemimizin sondaj yapacağını ilan ettiği alanların bizim kaynak paketinde ifade ettiğimiz alanlar olmasıdır. Bu bölgedeki aramalardan hayırlı sonuçlar çıkmasını ümit ediyoruz. Karadeniz'de bulunan rezervlerin daha büyüğü çıkma ihtimalini temenni ediyoruz."

GENEL BAŞKANIMIZ DR. FATİH ERBAKAN'DAN DOĞU AKDENİZ'İ BEKLEYEN SÜREÇ HAKKINDA AÇIKLAMA

'Doğu Akdeniz'de en ufak hakkımızdan taviz vermeyiz'

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, millî meselelerde her zaman devletimizin ve hükümetimizin yanında olduğumuzu belirterek "Türkiye olarak Yunanistan’ın oldubittilerine geçit vermemiz, Ege ve Doğu Akdeniz’de en ufak hakkımızdan taviz vermemiz söz konusu dahi olamaz."  ifadelerini kullandı.

 

Genel Başkanımız, yaptığı yazılı açıklamada  Doğu Akdeniz ve Ege'de Yunanistan ile yaşanan gerginliğin aslında Batılı devletlerin Yunanistan’ı maşa olarak kullanarak Türkiye’yi siyasi ve ekonomik olarak köşeye sıkıştırma planının bir parçası olduğunu belirtti.

 

'Doğu Akdeniz'de Türkiye'ye 572 yıl yetecek enerji kaynağı var'

 

Genel Başkanımız, ABD Jeolojik Araştırmalar Merkezi'nin 2010 yılında yayınlanan raporunda açıkladığı Doğu Akdeniz’deki Levant Havzası’nda 3,45 trilyon metreküp doğalgaz ve 1,7 milyar varil petrol tahminini hatırlatarak, "Son dönemlerde küresel güçler, Türkiye’nin yaklaşık 572 yıllık, Avrupa’nın ise 30 yıllık doğal gaz ihtiyacını karşılayabilecek düzeydeki Doğu Akdeniz enerji kaynaklarını kontrol altında tutabilmek amacıyla Türkiye’yi bu kaynaklardan uzak tutma çabası içerisindedirler." şeklinde konuştu.

 

'AA çalışanlarının hedef gösterilmesini şiddetle kınıyoruz'

 

Yunanistan'ın Meis Adası'na tamamen hukuksuz ve hadsiz bir şekilde uluslararası hukuk ve anlaşmaları çiğneyerek asker konuşlandırmasının kabul edilemez olduğunu da vurgulayan Erbakan, Yunan makamlarının AA çalışanlarını faşist bir internet sitesi eliyle hedef göstermelerini de sert bir şekilde kınadığımızı ifade etti.

 

Erbakan Hocamız öncülüğünde Yunanistan'a gereken cevap verilmişti

 

Yunanistan'ın bu ilk ihlalinin olmadığını belirten Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, "Yunanistan, 1995 yılında da benzer şekilde karasularını 12 mile çıkarma çabası içerisine girmiş, o dönem TBMM’nde yer alan Erbakan Hocamız’ın büyük çabaları sonucu tüm siyasi partilerin ortak deklarasyonu ile böyle bir hamlenin savaş nedeni olacağı belirtilince  Yunanistan o günden beri böyle bir adım atamamıştır." dedi.

 

'Batı bir kez daha gerçek yüzünü göstermiştir'

 

'Tüm bu gelişmeler olurken, ABD ve AB ülkelerinin kayıtsız şartsız Yunanistan’ın yanında yer almaları bizlere Batı'nın gerçek yüzünü bir kez daha gösterdi' diyen Genel Başkanımız, ABD'nin uzun yıllardır KKTC ve GKRY’ye uyguladığı silah ambargosu politikasını tek taraflı değiştirmesini de ABD’nin, stratejik ve siyasi öneminin yanı sıra Kıbrıs adasının çevresindeki zengin doğalgaz ve petrol rezervleri nedeniyle bu bölgeye ilgisinin ve bu konuda yeni stratejiler geliştirmeye çalışması olarak yorumladı.

 

'Hükümetimiz Doğu Akdeniz'de oldubittiye izin vermemelidir'

 

Genel Başkanımız sözlerini şöyle sürdürdü:

 

"Türkiye’nin enerji güvenliği bakımından Doğu Akdeniz’de hakkı olan enerji kaynaklarına sahip çıkması büyük önem arz etmektedir. Hükümetimiz Doğu Akdeniz’de oldubittiye getirilmeye çalışılan hiçbir haksız ve dayatmacı politikaya prim vermeyerek Türkiye'nin milli menfaatlerini öncelemelidir. Ülke olarak ticaretimizin %80’i deniz yolu üzerinden yürütülmektedir, bu nedenle Yunanistan’ın karasularını 12 mile çıkarma çabalarının mutlak suretle boşa çıkarılması gerekmektedir. Bununla birlikte Türkiye’nin Doğu Akdeniz’e kıyısı olan tüm Müslüman ülkelerle sorunlarını gidermesi ve işbirliğine gitmesi kaçınılmazdır.  Bizim söz konusu Müslüman ülkelerle işbirliği içinde olmamamız Batı’nın, Yunanistan’ın ve GKRY’nin planlarını yürütmesine katkı sağlamaktadır.  Doğu Akdeniz’deki son gelişmeler Milli Görüş’ün yıllardan beri savunduğu her türlü tavizden uzak Kıbrıs politikasının önemini bir kez daha ortaya koymuştur. Kıbrıs konusunda verilebilecek herhangi bir taviz Doğu Akdeniz’deki etkinliğimizi de derinden etkileyecektir.

GENEL BAŞKANIMIZ DR. FATİH ERBAKAN'IN AÇIKLAMASI

Yeniden Refah Partisi iktidarında kaliteli nesiller yetiştiren kaliteli eğitim olacak.

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, kaliteli nesiller yetiştirmek için kaliteli bir Eğitim-Öğretim sistemine ihtiyaç duyulduğunu belirterek, "Biz Yeniden Refah Partisi olarak gençlerimizi, yeni nesillerimizi Yeniden Büyük Türkiye hedefinin en önemli unsurları olarak görüyoruz." dedi.

 

Genel Başkanımız, 21 Eylül 2020 itibarıyla başlayan yeni eğitim ve öğretim döneminin hayırlı olmasını temenni ederek, yeni eğitim yılının bazı eksiklikler ile başladığını ifade ederek sözlerini şöyle sürdürdü.

 

"Kaliteli nesillerden kastımız ise bilimsel ve teknik anlamda kaliteli olmakla birlikte, ahlaki ve manevi anlamda da kaliteli olmaktır. Bu sebeple, ‘Önce Ahlak ve Maneviyat’ ilkesini gerçek anlamda özümseyerek, gençlerimizi, yeni nesillerimizi hidayet ve ilmi kendi bünyelerinde birleştirebilen, vatan sevgisine ve tarih şuuruna sahip, ahlaki değerleri yüksek nesiller olarak yetiştirebilmemiz gerekmektedir. "

 

'Eğitimcilerimizin sorunları çözülemedi'

Kaliteli bir eğitim sisteminin en önemli unsurlarından olan eğitimcilerimizin sorunlarının Ak Parti iktidarında tam olarak çözülemediğini belirten Genel Başkanımız, "Ak Parti iktidarlarının 18 yıllık icraatında görev alan 6 bakan, 15 defa eğitim sistemini değiştirmiştir. Bu değişimler hem zaman kaybına neden olmakta, hem de eğitim-öğretimi yap-boz tahtasına çevirmektedir. Eğitimcilerimizin eğitim sisteminden doğan bu zorlukların yanı sıra, döviz kurları ve enflasyon karşısında direnemeyen maaşları nedeniyle ve ayrıca birçok öğretmenimizin ailelerinden çok uzakta görev yapmak zorunda oldukları için büyük sıkıntı içinde olduklarını biliyoruz." dedi.

 

'Öğretmen atamaları çözüme kavuşturulmalı'

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Milli Eğitimde çözüme kavuşturulamayan bir diğer konunun da öğretmen atamaları olduğunu, öğretmenlere kadro vermek yerine mevsimlik birer işçi gibi sözleşmeli olarak çalıştırılmalarının, özlük haklarına kavuşturulmamalarının çok büyük bir sorun teşkil ettiğini vurguladı.

 

'Velilerimizin fedakârlıklarını unutmuyoruz'

Genel Başkanımız, "Milli Eğitim ve Yüksek Öğretim sisteminin standart olarak öğrencilerimize sunması gereken hizmetleri  sunamamasından dolayı bu açığı kapatmaya yönelik büyük fedakârlıklar gösteren velilerimizi de unutmuyoruz.Türkiye’deki hane halkları,  eğitime yaptığı harcamalar bakımından OECD ülkeleri içerisinde ilk 5 arasındadır.  Bu da göstermektedir ki, eğitim ve öğretimin mali yükü velilerimizin sırtına yüklenmiştir.  Biz Yeniden Refah Partisi olarak, oluşturacağımız yerli ve milli kaynak paketlerimiz sayesinde okullarımızın mali yükünü velilerimizin sırtından süratle kaldıracağız. " ifadelerini kullandı.

 

'Eğitimde kalıcı çözüm önerilerimizi yakında paylaşacağız'

'Parti olarak eğitimcilerimizin yaşadığı tüm bu sorunları çok iyi biliyoruz.' diyen Genel Başkanımız, "Bizler Milli Görüş’ün temsilcileri olarak, aynı 54. Hükümet zamanında olduğu gibi, iktidara geldiğimiz anda oluşturacağımız Milli Kaynak Paketleri ile tüm memurlarımızın maaşlarını 'ilk yıl yüzde 50 oranında, takip eden yıllarda ise gerçek enflasyonun üzerinde zamlarla iyileştirerek', eğitimcilerimizin mali şartlarını yaşanabilir ve mesleğin onuruna yakışır bir düzeye getireceğiz. Bu bağlamda hazırlamakta olduğumuz “Milli Eğitim ve Yükseköğretimde Sorunlar ve Kalıcı Çözüm Önerileri” başlıklı kapsamlı bir çalışmamızı tüm kamuoyuyla yakın bir zaman içerisinde paylaşacağız." şeklinde konuştu.

 

Açıklamanın videosunu izlemek için tıklayınız.

GENEL BAŞKANIMIZ DR. FATİH ERBAKAN İL BAŞKANLARI TOPLANTIMIZDA KONUŞTU

'Türkiye'nin etrafındaki çember daralıyor'

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, İl Başkanları Toplantımızın açılış konuşmasını gerçekleştirdi. 'Siyonist İsrail'in ana hedefi, önündeki en büyük engel Türkiye ve aziz milletimizdir. Bunu onlar da çok iyi bildikleri için attıkları adımlarla Türkiye'yi kıskaç altına almak ve yutmak istiyorlar.'

Genel Başkanımız, Genel Merkezimizde düzenlenen İl Başkanları Toplantısı'nda gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Cumhurbaşkanı kararıyla otomobillerin özel tüketim vergilerine (ÖTV) yeniden zam yapıldığını söyleyen Genel Başkanımız, Türkiye'deki vergi artışının devam ettiğini belirtti.

Borç ve faiz ekonomisinin Türkiye'ye zarar verdiğini ifade ederek, kendi iktidarlarında borçsuz, zamsız, faizsiz ve vergisiz kaynaklar oluşturacaklarını aktardı.

'Bizim kurmamız gereken D-60'ı bugün Siyonist İsrail kuruyor'

İsrail'in Bahreyn ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ile yaptığı anlaşmalara değinen Genel Başkanımız, şu ifadeleri kullandı:

"Kurulduğu günden bu yana saldırgan tutumuyla işgalci politikalarıyla ve uluslararası hukuku tanımayan tavırlarıyla bölgede adeta çıbanbaşı haline gelen İsrail, bu bölgedeki Müslüman ülkelerle yaptığı anlaşmalarla siyasi ve ticari ilişkileri artırarak asıl hedefini hızlandırma amacını gütmektedir. Biz İslam ülkelerini bir araya toplayıp onları adil bir dünyanın kurulması için yönlendirmezsek İsrail, kendi hedefleri doğrultusunda kullanmak üzere Müslüman ülkelerle işbirliği yapar. Çünkü İsrail, Müslüman ülkelerin sahip olduğu zenginlikleri, jeostratejik önemleri ve sahip oldukları potansiyeli çok iyi bildiği için bizim kurmamız gereken D-60'ı bugün İsrail kuruyor."

'İsrail'in önündeki en büyük engel Türkiye ve Aziz Milletimizdir'

Söz konusu anlaşmalarla Türkiye'nin etrafındaki çemberin daraltıldığını vurgulayan Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, "Bizim Milli Görüş olarak 50 yıldır söylediğimiz gibi Siyonist İsrail'in ana hedefi önündeki en büyük engel Türkiye ve aziz milletimizdir. Bunu onlar da çok iyi bildikleri için attıkları adımlarla Türkiye'yi kıskaç altına almak ve yutmak istiyorlar. Biz her zaman yaptığımız gibi kızıyoruz kınıyoruz ancak uluslararası alanda hukuki haklarımızı korumak, İslam coğrafyasındaki kan ve gözyaşını durdurmak, Büyük İsrail projesine engel olmak ve Filistin'i kurtarmak ancak ve ancak fiili adımlar atmakla mümkün olur. Bu fiili adım da D-8'i aslına uygun hale getirmek ve Türkiye'nin öncülüğünde D-60'ı süratle kurmaktır. Bu adımları atmadan bekamızı korumamız Filistin'i kurtarmamız asla ve asla mümkün değildir. " değerlendirmesinde bulundu.

"Avrupa Birliği ve Amerika'dan medet umarak bir yere varamayız"

Türkiye'nin G-20 yerine D-8 ve D-60 birliklerini süratle oluşturması gerektiği bildiren Genel Başkanımız, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Her fırsatta uluslararası alanda haklarımızı gasp etme sevdasında olan, Ege ve Doğu Akdeniz Yunanistan'ın yanında yer alan Avrupa Birliği'nden medet umarak bir yere varamayız. Mehmetçiğimizin kafasına çuval geçirme cüretini gösteren, gözümüzün önünde binlerce tır dolusu silahla sınırımızda terör ordusu ve terör koridoru oluşturan, geçtiğimiz günlerde Kıbrıs Rum Kesimi'ne yönelik silah satışı ambargosunu kaldıran sözüm ona stratejik ortağımız Amerika'dan medet umarak bir yere varmamız mümkün değildir."

'Yunanistan bize ait adaları hukuksuz bir şekilde işgal etti'

2004'ten bu yana Ege'de Türkiye'ye ait 18 adanın Yunanistan tarafından işgal edildiğini ifade eden Genel Başkanımız, bu adaların Lozan ve Paris anlaşmalarıyla Yunanistan'a bırakılmış adalar olmadığını, Türkiye'ye ait topraklar olduğunu kaydetti.

'Yunanistan aklına başına almazsa 1974'teki gibi gereken yapılmalıdır'

Söz konusu adalarla ilgili Yunanistan ile yapılan görüşmelerden sonuç alınamadığını belirten Genel Başkanımız, "Böyle bir konuda Hükümetimizin mutlaka uluslararası adalet divanına resmi olarak başvuruda bulunması gerekmektedir. Uluslararası hukuktan doğan haklarımız yine de gasp edilmeye devam edilirse diplomatik yollar tükenirse tıpkı Erbakan Hocamızın emrini verdiği 1974'teki Kıbrıs Barış Harekâtındaki gibi gereken yapılmalıdır. " şeklinde konuştu.

GENEL BAŞKANIMIZ'DAN AZERBAYCAN ANKARA BÜYÜKELÇİSİ'NE ANLAMLI ZİYARET

Büyük bir mücadele örneği veren kardeş Azerbaycan'ın sonuna kadar yanındayız.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Azerbaycan Türkiye Büyükelçisi Hazar İbrahim’i büyükelçilik makamında ziyaret ederek, Dağlık Karabağ’ın Ermeni işgalinden bir an önce kurtarılması ve bir milyondan fazla mültecinin kendi öz topraklarına geri dönmeleri için büyük mücadele örneği ortaya koyan kardeş Azerbaycan’ın sonuna kadar yanında olduklarını ifade ederek, Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’ın öne sürdüğü hiçbir şartın kabul edilebilirliğinin mümkün olamayacağını, tek şartın işgalci Ermenilerin bir an önce kayıtsız ve şartsız Dağlık Karabağ topraklarını terk etmeleri olduğunu ifade etti.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, küresel güçler tarafından dayatılmaya çalışılan muğlak ve çözümsüzlük ortaya koyan ateşkes önerilerinin hiçbir şekilde mutlak çözüme katkı sağlayamayacağını belirterek, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) tarafından oluşturulan MİNSK Grubu’nun Erivan yanlısı politikalarla çözüm ortaya koymasının mümkün olamayacağını ifade ederek şöyle devam etti. ‘Adil ve kalıcı çözüm konusunda Azerbaycan’ın mutlak suretle Müslüman devletler tarafından desteklenmesi gerekiyor ve bu hususta D-8 ülkelerinin harekete geçirilmesi, gerekli somut adımların bir an evvel atılması gerekiyor.’

 

Azerbaycan Ankara Büyükelçisi Hazar İbrahim ise, Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan’ın ziyaretinden duyduğu memnuniyeti ifade ederek, özellikle bu ziyaretin Azerbaycan bakımından müstesna bir anlamı olduğunun altını çizdi. Dağlık Karabağ konusunda Dr. Fatih Erbakan’ın desteğinin son derece önemli olduğunu ve Azerbaycan’ın haklı davası konusunda ortaya koyduğu gayretin ve samimiyetin bilincinde olduklarını vurgulayarak, Dağlık Karabağ’da yaşanan son gelişmeler konusunda harita üzerinde Genel Başkanımıza geniş bilgi sundu.

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan’ın Azerbaycan Büyükelçisine yaptığı ziyarete partimizin dış ilişkilerden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Doğan Bekin Bey de eşlik etti.

GENEL BAŞKANIMIZ DR. FATİH ERBAKAN, ARDAHAN KONGRESİ'NDEN SESLENDİ!

Pandemiye Rağmen Ardahan’da Coşkuyla ‘Yeniden Refah’

Ardahan 1.Olağan İl Kongremiz, Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Genel Başkan Yardımcılarımız Zafer Emanetoğlu, Erkan İlyas Helvacı ve Cemil Çolak, MKYK üyelerimiz, Genel Merkez Gençlik Kolları Başkanımız Mehmet Enes Polat, çevre il ve ilçe başkanlarının katılımıyla Ardahan Gençlik Merkezi’nde gerçekleştirildi.

 

Emanetoğlu: İlk seçimde Yeniden Refah Partisi ile Milli Görüş iktidarına kavuşacağız inşallah!

Ülkemizin içinde bulunduğu ağır ekonomik şartlar ve pandemi sürecine rağmen heyecanlı bir salona hitap eden Genel Başkan Yardımcımız Zafer Emanetoğlu, “Bize ‘Çok insan denedi parti kuramadı, öyle kolay değil, parti kuramazsınız’ dediler kurduk çok şükür. Partiyi kurduğumuzda dediler ki; ‘Parti kurmak kolay, ama teşkilatlanmak zor.’ elhamdülillah Türkiye’nin her yerinde teşkilatlandık. Şimdi diyorlar ki; ‘Teşkilat kurabilirsiniz ama seçim kazanmak çok zor.’ Biz de diyoruz ki; ‘Allah'ın izniyle ilk seçimde Yeniden Refah Partisi ile Milli Görüş iktidarına kavuşacağız inşallah.”

 

Gözden ırak olan, gönülden de ırak olur mu?

Ardahanlıların havalimanından itibaren bağrına bastığı Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, konuşmasına katılımcıları ayrı ayrı selamlayarak başladı. Konuşmasının başında ‘Gözden ırak olan, gönülden de ırak olur.’ atasözünü hatırlatarak Ardahan ilimizin batı illerinin standartlarının altında kaldığını örneklerle ifade ederek şöyle devam etti.

‘Öncelikle işsizlik, Türkiye’nin dört bir yanında olduğu gibi, Ardahan’da da çok önemli bir problem. Çünkü Ardahan’da ve bu bölgede 18 seneden beri devlet eliyle istihdama yönelik hiçbir yatırım yapılmamış, adım atılmamış, tek bir çivi çakılmamış.

Efendim, babayiğitliği özel sektör yapsın, diyorlar. Bu vergilerle, bu döviz kurlarıyla, bu faiz oranlarıyla, alım gücünün sıfıra düştüğü bu piyasada, bu baştan aşağı sıkıntılı mevzuatla özel sektör nasıl babayiğitlik yapacak. Önce devletin üzerine düşeni yapması lazım, babayiğitliği önce devletin yapması lazım.

Ülkemizde arpa – buğday ekimine gerekli destek sağlanmadığı için arpa – buğday ekimi nerede ise %10’una kadar düşmüş. Yani ekim oranlarında %90 gerileme var. Maalesef 83 milyon vatandaş olarak hissettiğimiz ekonomik kriz, geçim derdi ve işsizlik Ardahan’da daha fazla hissediliyor. Vatandaşa gelince taşı sık, suyunu çıkar. Ama yandaşlara gelince, sular şelale gibi akıyor, işte Türkiye’nin acı gerçeği.

Artık sayısı 1,3 milyona ulaşan diplomalı işsizler ordumuzun sayısı silahlı kuvvelerimizin sayısının 3 misline çıktı. Böyle bir tabloya rağmen, üniversite öğrencisi gençlerle devlet yetkilileri zoom üzerinden buluşuyor, diyorlar ki; ‘Biz devlet olarak size iş bulmak zorunda değiliz.’ Bu anlayışı çok iyi tahlil etmemiz lazım. 1,3 milyon üniversite mezunu memleket evladına iş bulmak zorunda değiliz, ama iktidara yakın olanlara, ama yandaşlara geldiğimiz zaman her türlü işi buluyoruz. Emeklimize çifte dikiş yapmanıza müsaade etmeyiz diyorlar, ama yandaşlar, ama yakınlar, ama iktidara yakın olanlar 10 dikiş, 15 dikiş yapıyor bunlara bir şey söylenmiyor. İktidara yakın olanlar 10 şirkette yönetim kurlu üyesi olarak, 15 şirkette danışman olarak ayda 10 tane – 20 tane maaş alıyor, ama bizim 60 – 65 yaşına gelmiş emekli amcamız 1500₺ emekli aylığı ile geçinemediği için alnının teriyle ikinci bir iş yapmaya kalktığı zaman; ‘Hayır, çifte dikiş atmanıza müsaade etmeyiz.’ deniyor. İşte Türkiye’nin acı gerçekleri.

 

Ardahan ilimizin dertleri sadece bu mu?

Ardahan ilimizin dertleri sadece bu mu? Hayır. Şu anda Ardahan Üniversite’sinde en önemli ve en gerekli olan Ziraat Fakültesi ve Veterinerlik Fakültesi yok. Ardahan’a üniversite kurulduğu zaman kurulması gereken ilk fakülteler bunlar ama maalesef Veterinerlik Fakültesi ve Ziraat Fakültesi yok.

Ardahan Otogarı. Değil Ardahan’a küçük bir ilçeye bile yakışmayacak bir otogar ile idare etmek zorunda bırakılan Ardahan. İl Başkanımızın da işaret ettiği Göle yolu 20 seneden beri yapılamıyor. Kore, Japonya, Almanya 20 senede 2. Dünya Savaşının yıkıcı izlerini silip dünya devi olma noktasına geldi, biz burada Göle Yolu’nu 20 seneden beri tamamlayamıyoruz.

Ardahan, deri, et ve süt işleme tesislerinden mahrum. Kars’taki et işleme tesisinin de kapısına kilit vurulmuş. Kars’a kadar gelen demir yolunun Ardahan’a ulaştırılarak Doğu Ekspresi’nin son durağı haline getirilmesi gerekiyor.

Biz Ardahan’ın bütün bu sıkıntılarınızı ve daha fazlasını biliyoruz. Ancak şunu da biliyoruz ki; Yeniden Refah Parti olarak Milli Görüş ruhuyla Cenâb-ı Allah’ın izni ve keremiyle en kısa zamanda geleceğiz ve tüm sıkıntılarınızı çözüme kavuşturacağız inşallah. Ardahan’a, Ardahanlılara, bütün Doğu Anadolu illerimize hak ettiği hizmetler yeni dönemde de aynen geçmişte olduğu gibi yeniden Milli Görüş ile gelecek inşallah.

Konuşmamızın başında örnek verdiğimiz, ‘Devlet olarak gidin, taşın suyunu çıkarın’ diyen zihniyet nerede? Bir de 54. Hükümet’teki Milli Görüş zihniyeti nerede? Neydi o zihniyet? Merhum Erbakan Hocamız, işçiye, memura, emekliye %100 - %200 - %300 maaş zammı vereceğiz, çiftçinin köylünün ürettiği tarım ürünlerine %80 - %120 - %140 artış vereceğiz dediğinde iktidar ortakları bizim böyle bir kaynağımız yok dediklerinde Erbakan Hocamız tarihe geçecek bir söz daha söyleyerek ‘Önce vereceğiz, sonra bulacağız.’ demişti. Ne demek bunu manası? Bunun manası şu; Gerekirse devlet olarak ceketimizi satacağız yine de bu millete bu imkânı sağlayacağız. Gerekirse hükümet olarak zeytin ekmek yiyeceğiz, gene de bu mazlum millete bu imkânı sağlayacağız. Bunun tam olarak manası ‘Önce Millet’ demektir. Önce yandaşlar, partililer, yakınlar, akrabalar değil, önce millet demek. Biz yapacağız demiyoruz, yaptık, yine yapacağız, yine yaparız diyoruz elhamdülillah.

İşte bu nedenlerle, Ardahan’a, Doğu Anadolu’ya ve tüm ülkemize özlenen, beklenen ve olması gereken hizmetler, yeniden Milli Görüş’le ve Yeniden Refah Partisi ile gelecek inşallah.

 

Ankara’nın Susuz Kazası

Bendeniz Ardahan’a gelip şu salona girdiğimde Erbakan Hocamızın bir anısını hatırladım.  Almanya’da doktora ve Leopar Tankları üzerinde çalışmalar yaptığı esnada oradaki profesör arkadaşları ellerine geçen Türkiye ile ilgili bir belgeseli kendisinin de dikkatini çekeceğini düşünerek izlemesini rica ediyorlar. Ankara’nın 10 km. mesafedeki Susuz Kazası’nda çekilmiş bir belgesel. Evlerin damı, camı, penceresi yok, kapılar kırık dökük, cam yerine naylon gerilmiş, evler kerpiçten, tuvaletler dışarıda, yollar çamur içerisinde, çocukların üstü başı yırtık pırtık ve ayaklarında ayakkabı yok, perişan halde bir Türkiye görüntüsü. Maksatlı olarak hazırlamışlar belgeseli, başkent Ankara’nın yanı başındaki Susuz Kazası’nda durum işte bu, Afrika seviyesinde bir ülke olarak Türkiye’yi gösteriyorlar.

Belgesel bittikten sonra Erbakan Hocamız onlara demiş ki; Bana bakın, şimdi bu belgeseldeki görüntüleri izledik diye Almanya ile kendinizle Türkiye’yi kıyaslayıp da, kendinizi üstün saymaya kalkmayın. Kendinizi çok zeki, çok akıllı, çok maharetli, çok becerikli saymaya kalkmayın. Neden biliyor musunuz? Çünkü sizi Almanlar olarak alıp götürüp o Susuz’a koysak, o Susuz’daki ağır şartlar altında, o sıkıntılar ve yokluklar içerisinde devletin doğru düzgün görevini yapmadığı şartlar altında siz hayatta bile kalamazdınız. O insanlar en azından elinde avucunda bulunan kıt imkânlarla derme çatma bir ev yapmış, kendi karnını doyuracak kadar gıdasını temin etmiş, en azından üstünü başını az da olsa örtecek kadar elbise bulmuş. Siz bunu dahi yapamazdınız. Hepiniz ölürdünüz. Soyunuz tükenirdi. O insanların azmi, zekâsı, mahareti sizden çok daha üstün, ancak maalesef ki gerekli hizmeti ve desteği alamıyorlar, gerekli ekonomik şartlara sahip değiller. Şimdi bu örneği neden anlattım?

İşte Ardahan. Tabelada nüfusu 21.000 yazıyor, İl Başkanımız uyarıyor tabelada yazana aldanmayın 18.000’e düştü, her geçen gün erimeye devam ediyor. Neden? İş yok. Aş yok. İstihdam yok. Sanayi yok. Üretim yok. Bunun yanında tarım ve hayvancılıkta gereken destek ve teşviki de bulamayınca tarım ve hayvancılıkta yok. Ne yapacak bu insanlar. Mecburen doğduğu büyüdüğü toprağı terk edip batıya gidiyor ve Ardahan da pek çok Doğu Anadolu ilimizde olduğu gibi erimeye devam ediyor.

Dolayısıyla bu belgeseli niye hatırlıyoruz? Ardahan’da Ardahanlılar olarak sizin bu bölgede ayakta kalmanız, bu bölgede bütün bu zorluklara ve imkânsızlıklara rağmen rızkınızı temin edip, çocuklarınızı yetiştirmeniz bir defa çok muazzam bir olay, her türlü takdirin üzerinde bir olay.

İkinci husus ne bu belgeselle ilgili? Ardahan’da ekonomik zorluklara rağmen, sosyal zorluklara rağmen, siyasi zorluklara rağmen, geçim derdine rağmen, işsizlik derdine rağmen, her türlü yokluğa ve imkânsızlığa rağmen Yeniden Refah Partimizin teşkilatını kurmak, ilçe kongrelerini yapmak, arkasından il kongresini yapmak bu salon bu şekilde doldurabilmek, her türlü takdirin üzerindedir, işte onun için bu örneği veriyorum. Allah hepinizden razı olsun.

Bütün bu zorluklara rağmen Doğu Anadolu’muzun bu en uç noktasında teşkilatı kurmak, o tabelayı asmak, bu kongreyi gerçekleştirip bu kadar insanı Ardahan’ın ana caddesine toplamak son derece muazzam olaylardır. Bir kez daha Zafer Emanetoğlu beyin ifade ettiği gibi İl Başkanımıza ve bütün emeği geçenlere teşekkürler ediyorum.

 

Yeniden Refah Partimize söyleyecek sözleri yok!

2018 yılının Kası ayında Yeniden Refah Partimizi kurduk. O günden sonra doğrudan doğruya bir medya ambargosu ve engellemesi ile karşılaştık. Hiçbir yerde bir satır haber yapılmıyor, bir dakika görüntü verilmiyor, bütün Türkiye’yi dolaşıyoruz, spor salonlarında il kongreleri yapıyoruz, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük Genel Kurlunu geçtiğimiz 17 Kasım’da Ankara’da 40.000’den fazla insanla yapıyoruz, bir dakika haber yapmıyorlar, bir yerde ismimizden bahsetmiyorlar. Niçin oluyor bu? Niçin olduğunu ben size söyleyeyim. Çünkü Yeniden Refah Partisi’ne söyleyecek bir sözleri yok da onun için oluyor.

Neden? Çünkü Yeniden Refah Partisi’ne fetöcü diyemez. Terörle bağlantısı var diyemez. Dış güçlerle bağlantısı var, dış güçlerin adamı diyemez. Geçmişi karanlık, ne olduğu belli değil diyemez. Boş konuşuyor diyemez. Yolsuz diyemez, hırsız diyemez, ahlaksız diyemez. Üzerine macun çekilecek hiçbir şey yok. CHP ile birlik oldu, CHP’nin trenine vagon oldu diyemez. Öyleyse kimsenin kulağına kar suyu kaçırmayalım. Onlar bu planı yaparken, Cenâb-ı Allah’ın da bir planı var, o kar suyunu Cenâb-ı Allah insanlarımızın kulağına kaçırdı, insanların gönlüne Yeniden Refah’ı, yeniden Milli Görüş’ü soktu ve 81 ilde 805 ilçede teşkilatını kurduk seçime girme hakkını elde ettik elhamdülillah.

Ve işte bugün, bırakın kongre yapmayı, kimsenin 3 kişiyi bir araya getirip teşkilatın kuruluş dilekçesini dahi veremediği, 15 – 20 kişi ile toplantı bile yapamadığı Ardahan’ımızda, doğunun bu en uç noktasında böyle muazzam bir il kongresini gerçekleştiriyoruz, ilçe kongrelerimizi gerçekleştirdik ve inşallah Ardahan da seçimlerde en iddialı en güçlü bir şekilde geleceğiz Allah’ın izniyle.

 Yeniden Refah Partisi olarak bu söylediğimiz çalışmaları bu güne kadar niye yaptınız? Neden 81 il ve 805 ilçe de teşkilat kurdunuz? Neden Türkiye’nin dört bir yanında mahalle ve köy temsilcilerini atadınız? Neden 2 seneden beri koştunuz? Ve Türkiye’nin en büyük kongresini 40.000 kişiden fazla insanla yaptınız. Hedefiniz ne? Amacınız ne? İşte bunu şimdi özet bir biçimde ifade etmek istiyorum.

 

Hedefimizdeki Türkiye’nin 4 temel özelliği

Bizim Yeniden Refah Partisi olarak hedeflediğimiz, özlediğimiz Türkiye’nin 4 temel özelliği olacak. Biz bu 4 temel özelliğe sahip Türkiye’yi hayata geçirebilmek için bu gayretli çalışmaları yapıyoruz.

Bu özelliklerden birincisi adaletin, ehliyet ve liyakatin tam manasıyla hâkim kılındığı bir Türkiye. Türkiye’nin en ücra köşesindeki Ardahan’daki kasketli Ahmet mahkemede hâkim karşısında Cumhurbaşkanı’ndan veya İstanbul’daki en büyük bir holdingin patronundan en ufak bir farkı olamadığını bilecek. İşte böyle bir Türkiye’yi kurmak için yola çıktık. Ecdadımız Osmanlı bu esası hâkim kıldığı için 6 asır dünyaya hâkim oldu.

Bununla birlikte her zaman söylediğimiz diğer düsturumuz ne olacak? Peygamberimiz (SAV)’in ‘Hırsızlık yapan kızım Fatıma’da olsa cezasını veririm.’ düsturunu, anlayışını adalet mekanizmasında ve devletin tüm kurumlarında hâkim kılacağız.

1994 Milli Görüş belediyeciliği ile bütün Türkiye’nin gündemine gelen ‘Rüşvet alan da, veren de mel’undur.’ hadisi gibi devletin bütün kurumlarında yeniden hâkim kılacağız. Sadece bunlar değil. Aynı zamanda kuvveti, iktidarı üstün tutan adalet mekanizması yerine hakkı üstün tutan adalet mekanizmasını inşallah hâkim kılacağız. Bizim iktidarımızda akrabalık, yandaşlık, hemşerilik, okul arkadaşlığı değil ehliyet, liyakat ve adalet hâkim olacak. Dayısı olanın, bağlantısı olanın değil, hakkı olanın hizmet makamına geldiği Türkiye’yi kuracağız.

 

Milli Eğitim gerçekten milli olacak!

Biz Yeniden Refah Partisi olarak, ikinci hedef olarak Türkiye’de evlatlarımızın, yeni nesillerimizin kaliteli eğitim aldığı bir eğitim sistemini hayata geçirmeyi hedefliyoruz. Yeniden Büyük Türkiye ve diğer bütün hedefler ancak ve ancak kaliteli eğitim almış, kaliteli insan gücüyle, kaliteli nesillerle gerçekleştirilebilir. Kaliteli eğitimden kastımız ne? Birincisi bilimsel kalitesi yüksek, ikincisi de ahlaki ve manevi kalitesi yüksek nesil. Erbakan Hocamız yıllar boyunca anlattı; ‘Siz okullarınızda evlatlarınıza 5’in 4’ten büyük olduğunu öğrettiğiniz kadar, 4 helalin 5 haramdan daha büyük ve kıymetli olduğunu öğretmez iseniz o zaman bu ülke kurtulmaz’ dedi. ‘Bu ülkeye, bu millete iyilik değil hatta kötülük yapmış olursunuz.’ dedi.

Dünyanın en mükemmel cerrahını, doktorunu yetiştirin ahlak ve maneviyat olmazsa para için adama keser. Her gün gazetelerde bunun haberlerini görüyoruz. Dünyanın en iyi bilgisayar programcısını, bilgisayar mühendisini yetiştirin, ahlak ve maneviyat olmazsa, ahret bilinci olmazsa banka hesaplarını hackleyip kendi hesaplarına para aktarır. Öyleyse bu ilme sahip olmasa daha iyi. Cahil olsa en azından bu zararı yapamayacak. O nedenle biz Yeniden Refah Partisi iktidarında bilimsel kalitesi yüksek ama mutlaka ahlaki ve manevi kalitesi yüksek nesiller yetiştiren eğitim sistemini ve müfredatı hayata geçireceğiz, Milli Görüş iktidarında, Yeniden Refah iktidarında Milli Eğitim gerçekten milli olacak inşallah.

Ahlaki erozyonun arttığı, gençler arasında deizm sapkınlığının yaygınlaştığı, uyuşturucu kullanma yaşının 12’ye kadar düştüğü, boşanmaların çığ gibi arttığı bir Türkiye değil, nefse esaret yerine nefis terbiyesini esas alan, dünyacı değil ahiret öncelikli olan, kuvveti değil hakkı üstün tutan, materyalist değil ‘önce ahlak ve maneviyat’ şuuruna sahip nesilleri yetiştiren eğitim sistemini ve müfredatı hayata geçireceğiz.

Birincisi; adaletin, ehliyet ve liyakatin hâkim kılınması. İkincisi; kaliteli nesiller yetiştiren kaliteli eğitim sisteminin, gerçekten milli eğitim sisteminin hayata geçirilmesi. Üçüncüsü; Refahın istisnasız 83 milyona dağıtılması. Paylaşımda adaletin tesis edilmesi. Herkesin helalinden alnının teriyle rızkını temin edebileceği iş imkânının sağlanması, kimsenin karnı aç olarak uykuya dalmadığı, kimsenin aç –açık olmadığı bir Türkiye’nin hayata geçirilmesi. Bunun içinde, borç, faiz, zam, vergi, trafik cezası ekonomisinden üretim, istihdam, ihracat ekonomisine geçilmesi.

Çok değerli Ardahanlılar, çok değerli Milli Görüşçüler.

En zengin %20’lik kesimin milli gelirin yarıdan fazlasını aldığı bir Türkiye, vergilerin %70’ten fazlasının dar gelirli kesimden toplandığı bir Türkiye, dolar milyarderlerinin sayısı 11’den 50’ye çıkarken aynı zamanda sosyal yardım alanların oranının %8’den %30’a çıktığı bir Türkiye, böyle bir Türkiye’de paylaşımda adaletten bahsedilebilir mi? Elbette ki bahsedilemez.

Son 17 senede vatandaşın bankalara borçlarının 100 misli arttığı, çiftçinin bankaya borcunun 40 misli arttığı bir Türkiye.

Sadece bunlar mı? Hayır. Her sene 30 milyar doları  (30.000.000.000$) hükümet sadece borç faizine öderken aynı anda Emeklilikte Yaşa Takılanlar’ a maalesef imkânımız yok denilen bir Türkiye. Böyle bir Türkiye’de paylaşımda adaletten bahsedilebilir mi?

Emekliye 1 senede %4 + %4 maş zammı, aynı anda elektriğe 1 senede %50, doğalgaza 1 ayda %15 + %15 zam. Emekliye, memura, işçiye %4-5’i zor veriyorsun, doğalgaza 1 ayda %15 + %15 zam yapıyorsun.

 

İstersen her sene Umre’ye git!

Amerikan Cargill şirketine ve onunla birlikte 60 tane imtiyazlı şirkete özel düzenleme ile vergi muafiyeti getiriyorsun, diğer çiftçinin, köylünün kooperatife olan borcunun faizlerini sil dendiğinde, hayır, maalesef buna imkânım yok diyorsun. İşçiye, köylüye, memura, çiftçiye, Ardahanlıya imkânım yok, ama İstanbul’da Finans Park’ı yapan müteahhitlere varlık fonundan milyarlar aktarıp onları iflastan kurtarmaya imkânın var.

Gelirimizi, servetimizi, Cenâb-ı Allah’ın verdiği nimetleri 83 milyon arasında adil bir şekilde bölüştürmeden istediğimiz kadar umreye gidelim, istediğimiz kadar tecvitle – kıraatle Kur’an-ı Kerîm okuyalım, istediğimiz kadar İmam Hatipli olalım, istediğimiz kadar 5 vakit namaz kılalım; Cenâb-ı Allah bize ‘Önce insanlar arasında adaletle hükmedeceksin.’ ‘Paylaşımda ve yönetimde adaleti tesis edeceksin.’ diye emrediyor.

İnşallah Cenâb-ı Allah’ın izniyle biz bu anlattığımız gibi bir Türkiye yerine paylaşımda adaletin tesis edildiği, gelir ve servetlerin adil bir şekilde paylaşıldığı, bir kişinin bile aç karnına uykuya dalmadığı, 83 milyonun istisnasız refah seviyesinin alım gücünün arttırıldığı Yeniden Büyük Türkiye’yi kurmayı hedefliyoruz. İşte beklediğimiz üçüncü nokta bu. Yeniden Refah iktidarında asgari ücrete, memura, emekliye iktidar olur olmaz ilk senemizde %50 maaş zammıyla başlayacağız.

 

Yaptık, Yine Yaparız, Yapacağız

Aynı biraz önce söylediğimiz gibi, yaptık yine yapacağız. 54. Hükümetin Milli Görüş ruhuyla bunu nasıl gerçekleştirdiysek Yeniden Refah iktidarında da gerçekleştireceğiz. Takip eden senelerde bugün olduğu gibi uydurma, çarpıtma enflasyon rakamları değil, gerçek enflasyon oranının üzerinde maaş zamları yapacağız.

Sadece burada değil; işçi, memur, emekli maaşları üzerinden alınan vergileri de ortadan kaldıracağız. Elektrik, su, doğalgaz gibi zorunlu ihtiyaç kalemlerini belli bir asgari kaleme kadar devlet olarak ücretsiz bir şekilde vereceğiz. Bununla birlikte tüm emeklilik ve sağlık sigortalarının kapsamı genişletilecek, koşulları iyileştirilecek. Akaryakıt üzerinden alınan fahiş vergiler minimum seviyeye indirilecek. Benzin mazot ve otogaz fiyatları yarı yarıya indirilecek inşallah.

Sadece bunlar değil; emekli, memur ve işçimizin yanında çiftçimize de köylümüze de sahip çıkılacak, tarım ürünlerinin taban fiyatları aynen 54. Hükümette olduğu gibi rekor düzeyde arttırılacak Allah’ın izniyle.

Çiftçinin ürünü, ekip biçtiği para edecek, çiftçinin köylünün berekete ulaşması sağlanacaktır. Milyonlarca çiftçimizi, köylümüzü mağdur eden, Amerikan Cargill şirketinin cirosu artsın diye yapılan şeker pancarı kotası başta olmak üzere dış güçlerin istediği bütün kotaları kaldırıp atacağız Allah’ın izniyle.

Cargill kâr etsin diye şeker pancarına kota, Amerikan sigara firmaları kar etsin diye Adıyaman’da tütün ekimine yasak.

Hayır…

 

Milli Görüş adı üzerinde Milli Görüş’tür!

Milli Görüş adı üzerinde Milli Görüş’tür. Biz önce millet ile bölüşürüz, dış güçlerin keyfi, gönlü olacak diye bu kotaları devam ettiremeyiz, bunların hepsini kaldırıp atacağız.

Tarımda kullanılan mazottan hiçbir vergi almayacağız. Tarım ve hayvancılık girdileri devlet desteğiyle çiftçimize, köylümüze en uygun şartlarla sağlanacak. Çiftçimizin Tarım Kredi Kooperatiflerine olan borçlarının faizleri gelir gelmez silinecek ve böylelikle tarımda, hayvancılıkta girdi maliyetleri düşerken gelirler artacak, çiftçimizin köylümüzün yüzü gülecek.

Girdi maliyetlerinin düşmesiyle hem üreticinin yüzü gülecek hem de tüketicinin yüzü gülecek. Bugün ne üretici para kazanabiliyor ne de tüketici aldığı ürünün fiyatından memnun. Neden? Girdi maliyetleri çok yüksekte onun için. Hem meyvenin, sebzenin, tarım ürününün, etin fiyatı yüksek, tüketici perişan oluyor, hem de bunları üreten çiftçi perişan oluyor, kar etmesi mümkün değil, girdi maliyetleri çok yüksek.

İşte biz bunları minimum seviyeye getireceğiz inşallah.

Ne anlattım şimdiye kadar…

Birincisi; adaletin tam manasıyla hâkim kılındığı Türkiye,

İkincisi; kaliteli nesil yetiştiren, geleceğimizi teminat altına alan kaliteli eğitim sisteminin hâkim kılınması,

Üçüncüsü; seksen üç milyonun refah seviyenin arttırılması, paylaşımda adaletin tesis edilmesi,

Dördüncü temel hedefimiz de; toplumun temel taşı olan, her şeyden daha mühim olan aile müessesesinin korunduğu bir Türkiye’ nin inşa edilmesi.

Aile çökerse, yeni nesiller de çöker.

Aile çökerse toplum da çöker.

Aile müessesesi, sağlıklı bir aile yapısı geleceğimizin teminatıdır.

O nedenle biz Yeniden Refah Partisi olarak dört adımla en önemli, gözümüz gibi korumamız gereken aile müessesesini koruyacağız.

O adımların birincisi; eğitim sisteminin ıslah edilmesi. Materyalist, hedonist, hazzının peşine düşen, aile bilinci olmayan, Allah korkusu olmayan, nefsine esir olmuş bir nesil yetişirse kırk sene elli sene aynı yastığa baş koyamazsınız. Nerede bir sorun olursa orada bırakır gider ve aynı bugün olduğu gibi boşanma oranları her sene çığ gibi artar. Bu nedenle kreşten üniversiteye kadar ahiret bilincini, önce ahlak ve maneviyat şuurunu yeni nesillerimizin zihnine inşallah nakşedeğiz.

 

Kadını koruyacağım derken…

Aileyi kurmak için ikinci atılacak adım; aile ve sosyal politikalar alanındaki yasaları aileyi, yuvayı yıkan değil, aileyi koruyan yasalar, milli yasalar, inancımıza tarihimize kültürümüze temel değerlerimize uygun yasalar olmasını sağlamak. O neden le bugün ki İstanbul Sözleşmesi gibi, 6284 gibi yuvayı yıkan, ahlaki erozyonu yaygınlaştıran, ifsat eden, batının ve Avrupa Birliğinin dayattığı politikaları, yasaları, düzenlemeleri yırtıp atacağız, milli ve yerli yasaların düzenlemelerini hayata geçireceğiz inşallah.

Kadını koruyacağım derken yuvayı yıkan yasalarla bu boşanmalardan, bu ahlaki erozyondan kurtulmanız mümkün olmaz.

Aileyi korumak için atılacak üçüncü adım; medyanın ıslah edilmesidir. Gece gündüz ifsada çalışan medyayla, 13,14,15 yaşındaki çocuklarımızın zihnine zehir akıtan medyayla aile müessesesini koruyamazsınız.

Aile müessesesini koruyacak dördüncü adım da; refahın toplumun her kesimine yaygınlaştırılmasıdır. Alım gücünün arttırılması, ekonomik gücün arttırılması, geçim derdinin ortadan kaldırılması açlık sınırının altında asgari ücretle, açlık sınırının altında emekli maaşıyla siz aileyi yuvayı nasıl devam ettireceksiniz. Bugün Türkiye’ deki boşanmaların çok büyük bir kısmı ekonomik sıkıntılardan ve geçim sıkıntılarından kaynaklanıyor.

Bizler tüm Türkiye’ de gerçekleştireceğimiz çalışmalarla, Cenabı Allah’ın izni ve yardımıyla siz Ardahanlı Milli Görüşçüler gibi Türkiye’ nin dört bir yanında bütün imkânsızlıklara ve zorluklara rağmen cansiperane çalışan fedakâr ve cefakâr Milli Görüşçülerin bereketiyle en kısa zamanda iktidar olacağız, bu söylediğimiz adımları atacağız, Türkiye’mizi bu dört alanda olması gereken noktaya taşıyacağız.

Yaşanabilir bir Türkiye’yi,

Yeniden büyük Türkiye’yi,

Yeniden Refah Partisi olarak inşa edeceğiz inşallah…

 

Dolarla Euro’yla işim yok nasıl dersin?

Ve son olarak değinmek istediğim konu döviz kurlarında yaşanan inanılmaz artıştır.

Döviz kurları, başta dolar ve euro olmak üzere tüm döviz kurları Türk Lirası karşısında %30, %40 hatta  %50’ye varan oranda bir senenin içerisinde değer kazanıyor. Türk lirası cebimizde kartopu gibi eriyor, millet olarak, ülke olarak hızlı bir şekilde fakirleşiyoruz. Böyle bir devalüasyon, Türk lirasının bir senede %40, % 50 ye varan oranda değer kaybetmesi iş adamlarımızı, iş verenlerimiz, sanayicimizi hatta bütün vatandaşlarımız toplumun her kesimini olumsuz şekilde etkiliyor.

Bunun iki sebebi var. Bir tanesi 18 senedir yürütülen beton-çimento ekonomisi. Avm rezidans ve konut ekonomisi. Siz üretime ve ihracata yönelik yatırım yapmazsanız, bütün kaynağınızı betona ve çimentoya aktarırsanız, üretim olmazsa, sanayi olmazsa, yüksek teknoloji ürünü üretilmezse ve bunlar yurtdışına ihraç edilmezse ithalata dayalı bir ekonomimiz olur.

Aynen bugün ki Türkiye’de olduğu gibi.

İthalata dayalı ekonomi demek, sürekli dövize ihtiyaç duymak demek ve dövize duyulan ihtiyaç neticesinde dövizin değer kazanması demektir. İşte dövizin sürekli bu şekilde eksponansiyel olarak artmasının birinci sebebi budur. Bugün Türkiye’ de üretilen bir ürünün, yerli ürün dediğimiz ürünün üretilmesinde kullanılan hammaddenin dahi yüzde 80’ i yurtdışından geliyor.

Yüz liralık bir ürün ürettiğinizde seksen lirayı dışarıya döviz olarak vermek zorundayız. Böyle bir talep karşısında da döviz sürekli olarak artıyor. Bunun sebebi de ithalat ekonomisidir. Üretim ve ihracat ekonomisi yerine ithalat ekonomisinin hâkim olmasıdır.

İkinci sebebi de, on sekiz seneden buyana borç ve faiz ekonomisinin sürdürülmesidir.

Milli kaynak üretmek yerine, Cenabı Allah’ın verdiği nimetlerden kaynak oluşturmak yerine sürekli olarak dışarıdan borç alınarak kaynak oluşturma yoluna gidilmesidir.

Bakınız,12 ay içerisinde Türkiye’ nin toplam ödeyeceği dış borç miktarı 170 milyar dolardır. Bu borcu ödeyebilmek için sürekli olarak dolara talep artıyor bu nedenle dolar kuru tırmanıyor. Dolayısıyla dolar ve euro dış güçlerin operasyonları nedeniyle değil, bizim kendi hatalarımız yüzünden, bizim ithalat ekonomisi uygulamamız yüzünden, bizim borç ve faiz ekonomisi uygulamamız yüzünden artıyor.

Hadi dolar euro artıyor, bu Amerika bize operasyon çekiyor da, Çin’ demi operasyon çekiyor. Hindistan’ da mı operasyon çekiyor. Gürcistan’ da mı operasyon çekiyor. Suudi Arabistan’ da mı operasyon çekiyor. Bunların hepsi karşısında TL erimeye devam ediyor. Bunlar dış güçlerin operasyonlarından değil, sizin borç ve faiz ekonominiz yüzünden oluyor.

Şimdi iktidara yakın bir kısım medya ve trollerin etkisiyle bazı vatandaşlarımız diyor ki; başkanım benim bankada dolar hesabım mı var, benim gelirim dolarla mı, harcamalarım dolarla euroyla mı.

Dolar euro artmış bana ne…

Biz de onlara üzülerek diyoruz ki; sen öyle zannet. Çünkü dost acı söyler. Akaryakıt, doğalgaz, kömür bunların hepsi dolarla alınıyor. Doların artması demek hepsinin artması demek. Akaryakıtın fiyatının artması demek ulaşımın, nakliyenin artması demek. Nakliyenin artması demek bütün ürünlerin fiyatlarına zam gelmesi demek. Ekonomimiz büyük ölçüde ithalata dayalı, Türkiye’ de ürettiğin ürünün % 80’ini bile dışarıdan dolarla alıyorsun, dolayısıyla Türkiye’ de yerli adıyla satılan ürünler bile dolar arttıkça zamlanacak.

Tarım ilacı, gübre, tohum ithal. Dolar arttığı zaman bunların hepsinin fiyatı artacak. Uçak biletleri zamlanacak çünkü havayollarının bütün girdileri dolarla. Hac umre bile dolarla. Dolarla euroyla işim yok nasıl dersin? Dolayısıyla dövizin artmasıyla doğrudan doğruya fiyatlar artacak, hayat pahalanacak ve şu anda % 30’ un üzerinde olan gerçek enflasyon oranı bu senenin sonunda % 50’ ye kadar ulaşacak demek oluyor.

Millet olarak oturduğumuz yerde daha da fakirleşeceğiz manasını taşıyor. Fakirleşmenin ölçüsünü size bir örnekle anlatayım. Yeni dolar kuruyla asgari ücret bugün 300 doların altına indi. 300 doların altında geliri olan asgari ücretli üç çocuklu beş kişilik bir ailede kişi başına günlük gelir miktarı 2 doların altına indi. Bu seviye açlıkla boğuşan Afrika ülkelerinin seviyesidir.

Trt belgeselde açlıktan perişan olan Afrika ülkelerini izleyin, perişanlar çünkü günde 1 dolar civarı gelirleri var deniyor. Türkiye ‘de de asgari ücretli bir ailenin kişi başına düşen geliri 2 doların altına indi. 

2002 yılında asgari ücret üzerinden simit ve çay hesabı yaparak iktidara gelenler, bugün simit hesabını da, çay hesabını da ve daha birçok hesabı da unuttular bile. Bu aziz millet bu durumu hak etmiyor.

Erbakan hocamızın tabiriyle ‘’tarihin en şerefli milleti’’ altı asır dünyaya hâkim olmuş ecdadın torunları, bu aziz millet bu tabloyu hak etmiyor.

Hayır!

Gerekli nimetleri ve zenginlikleri Cenabı Hak bize bahşetmiş. Gerekli olan sadece mayadır, o mayanın adı da Milli Görüş mayasıdır.

Bu sıkıntılardan kurtulmak ancak Milli Görüşün maddi ve manevi kalkınma hamleleriyle mümkündür. Be hamleleri de ancak Yeniden Refah Partisi gerçekleştirebilir.

Ne yapacak hamle olarak;

Birincisi; borçsuz, zamsız, vergisiz, bugün yaptıkları gibi milletin suyunu çıkarmadan milli kaynak paketleriyle kaynak üreteceğiz. Bunun kitabını yazdık, bütün dünyaya da ilan ettik.

‘’Milli Kaynak Paketleri 1’’ kitabımız… (İndirmek için tıklayınız)

Bir senede 100-150 milyar dolar kaynak…

Bu kaynaklarla aynen 54. Hükümette Milli Görüşün yaptığı gibi işçi, memur, emekli ve çiftçinin alım gücünün refah seviyesi yükseltilecek ve böylelikle piyasada çarklar dönmeye başlayacak. Kredi musluklarını daha fazla açarak çiftçiyi, memuru, emekliyi daha fazla borca esir ederek değil, alım gücünü ve refah seviyesini arttırarak 83 milyona refah sağlanacak.

Ve bu kaynakla Türkiye’nin doğunu batısını ayırt etmeden, dört bir yanından ‘’81 İle 81 proje’’ kapsamında memleket evlatlarının alın teriyle, helalinden rızkını temin edeceği aş ve iş imkânı sağlanacak.

Bu maddi kalkınma hamleleriyle birlikte manevi kalkınma adımları da atılacak ve böylelikle inşallah Yaşanabilir Bir Türkiye, Yeniden Büyük Türkiye hedeflerine en kısa zamanda hep birlikte ulaşılacak.

Milletimizi maddi ve manevi sıkıntılarından kurtarmak için Yeniden Refah Partisi var, Milli Görüş var, Biz varız diyoruz.

Kongremizin ardından Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, ‘Seçim zamanı değil, Geçim zamanı’ da milletimizin yanında olmak üzere esnaf ziyaretlerinde milletimizle buluştu.

Ardından Ardahan Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Biber’i makamında ziyaret etti.

Genel Başkanımız, ziyaretlerin ardından Kars İl Kongremize katılmak üzere şehirden ayrıldı.

 

 

KARS KONGRESİNDE COŞKU SELİ

İktidara geldiğimizde işçi, memur ve emekli maaşlarına yüzde 50 zam yapacağız.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan’ı şehre girmeden büyük bir konvoyla karşılayan Kars İl Başkanlığımız konvoyu göz doldurdu. Konvoy boyunca Karslıların sevgi gösterileri ile karşılaşan Genel Başkanımız milletimizle buluşmanın memnuniyeti ile halkımızı selamladı.

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Kars Halk Eğitim Merkezi'nde düzenlenen Kars 1. Olağan Kongre'mizde yaptığı konuşmada, Türkiye'nin farklı illerinde kongreler yaptığımızı ve güçlü bir şekilde seçimlere katılacağımızı ifade etti.

Küçükleri büyük, büyükleri küçük gösteren sirk aynası medyayı eleştiren Genel Başkanımız, şöyle konuştu:

"Yeniden Refah Partisi'ne 'FETÖ ile terör ile iş birliği yapıyor' demeleri imkânsız. Yeniden Refah Partisi'ne 'CHP'nin arkasına takıldı ve geçmişi karanlık', ne olduğu belli değil diyemezler. 'Ajandası gizli ne yapacağı belli değil, söyledikleri boş, konuştuklarının içi boş' diyemezler. 'Yeniden Refah Partisi'nin dış güçlerle bağlantısı var' diyemezler. Böylece Yeniden Refah Partisi'ne takacak bir kulp yok."

Erbakan, kısa sürede 81 ilde 805 ilçede teşkilatlarımızın kurulduğunu ifade ederek, pandemi sürecinin araya girmesine rağmen 64 ilde kongre yaptığımızı dile getirdi.

Türkiye siyaset tarihinin en büyük kongresini 40.000’den fazla kişinin katılımıyla yaparak seçime girme hakkını kazandığımızı anlatan Genel Başkanımız, şunları kaydetti:

"İktidara geldiğimizde işçi, memur ve emekli maaşlarına yüzde 50 zam yapacağız. İnşallah gelir gelmez emeklinin, işçinin, memurun maaşları üzerinden alınan bütün vergileri kaldıracağız. Elektrik, su, doğal gaz gibi temel insani ihtiyaçları belli bir asgari seviyeye kadar 83 milyona ücretsiz olarak vereceğiz. Tüm emeklilik ve sağlık sigortalarının kapsamı genişletilecek ve aynı zamanda miktarı artırılacak."

Konuşmanın ardından tek listeyle gidilen seçimde, Yeniden Refah Partisi Kars İl Başkanlığına İbrahim Çelik seçildi.

Kongreye, CHP, İYİ Parti, Deva ve Gelecek partililerinin il başkanları ile bazı yöneticileri de katıldı.

Sadece seçim zamanı değil, geçim zamanı da milletimizle beraberiz diyerek, esnaf ziyaretlerinde bulunan Genel Başkanımız Anadolu insanının samimiyetinin, fedakârlığının ve cefakârlığının her adımda müşahade etmek gelecek adına umutlarımızı ve enerjimizi her daim tutmamamızı sağlıyor diyerek vatandaşlarımızla kucaklaştı.

 Kars İl Başkanlığımızın da açılışını yapan Genel Başkanımız aynı heyecanla çalışacağız, milletimize gideceğiz ve ilk seçimde milletimize hizmet için 17 Kasım sürprizi gibi yeni bir sürpriz yapacağımızı ifade etti.

IĞDIR'DA ERBAKAN HEYECANI

 Ermenistan boyuna posuna bakmadan, içinde bulunduğu ekonomik sıkıntıya bakmadan boyundan büyük işlere kalkışıyor.

Genel Başkanımız, Iğdır Kültür ve Turizm Müdürlüğü Konferans Salonunda düzenlenen Iğdır 1. Olağan Kongremize katıldı.

Genel Başka Yardımcılarımız, çevre il ve ilçe başkanlarımızın yanı sıra Iğdırlıların yoğun ilgi gösterdiği kongremiz coşkuyla gerçekleştirildi.

Kongrede katılımcılara hitap eden Genel Başkanımız son günlerde gündemin en önemli başlıklarından olan Ermenistan’ın işgal girişimleri hakkında şu ifadeleri kullandı.

"Ermenistan boyuna posuna bakmadan, içinde bulunduğu ekonomik sıkıntıya bakmadan, boyundan büyük işlere kalkışıyor" diyen Genel Başkanımız, "Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan utanmadan, sıkılmadan çıkmış ateşkes için 7 tane şart koşmuş, bu şartlar kaldırılırsa saldırıları durduracağını söylüyor. Sen 7 şartı bırak önce 1992 yılında işgal ettiğin Azerbaycan'ın Karabağ topraklarından çık." ifadelerini kullandı.

"Ermenistan alacaklı değil, borçlu"

Paşinyan'ın öne sürdüğü şartların kabul edilemeyeceğini vurgulayan Genel Başkanımız, şunları kaydetti:

"Bir de utanmadan sıkılmadan şart koşmaya çalışıyorsun. Sen alacaklı değil, tam tersine borçlusun. 30 yıldır Azerbaycan'ın toprağına çökmüşsün hala saldırı yapmaya çalışıyorsun. Tabii ki Türkiye olarak Azerbaycan'ın arkasında olmamız yetmiyor. Nedeni şudur, Ermenistan arkasına Avrupa'yı, Rusya'yı, Fransa'yı, Amerika'yı alıyor. Öyleyse bizim de arkamıza 57 Müslüman ülkeyi, İslam âlemini almamız, D-8'i canlandırmamız, D-60'ı mutlaka hayata geçirmemiz lazım. Bu olmadığı zaman 6 milyonluk Yunanistan bile problem haline geliyor. Çünkü arkasında dış güçler var, batılı devletler var."

Konuşmaların ardından tek listeyle gidilen seçimde, Iğdır İl Başkanlığımıza Ali Seyyar bey seçildi.

 

GENEL BAŞKANIMIZ DR. FATİH ERBAKAN, MİLLETİMİZLE BULUŞMAYA DEVAM EDİYOR

AİLE NASIL TOPLUMUN ÇEKİRDEĞİNİ OLUŞTURUYORSA MAHALLE TEMSİLCİLİKLERİ DE AYNI ŞEKİLDE TEŞKİLATLARIN ÇEKİRDEĞİNİ OLUŞTURUR.

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan ve teşkilatlarımız ülkemizin dört bir yanında milletimizle buluşuyor. Birçok il teşkilatımız ilçe teşkilatlanmalarıyla birlikte gerek illerinde gerekse ilçelerinde Mahalle Teşkilatlarımızı kurarak Mahalle Temsilciliklerimizin açılışlarını yapmaya devam ediyor.

Milli Görüş, Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocamızın oluşturduğu dünyaya örnek teşkilat yapısıyla millete hizmet etmek için sadece il ve ilçelerde değil tüm belde, köy ve mahallelerde de teşkilatlarını kurarak, sandık baş müşahitlerini ve müşahitlerini tespit ederek çalışan bir teşkilatçılık sistemine sahiptir. Her dönem özellikle hâkim medyada uygulanan karartma, ambargo ve karalama kampanyalarına milletimizle bire bir irtibatı sebebiyle milletimizle birlik olup cevap verir. Genel Başkanımızın katıldığı Ankara, Yenimahalle Yakacık Mahalle Temsilciliği açılışımız da yeni döneminde aynı ruh ve heyecanla milletimizle birlikte gerçekleştirileceğini müjdeliyor.

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan başkentimiz Ankara’da Yenimahalle ilçesinde teşkilatımız ve milletimizle Yakacık Mahalle Temsilciliğimizin açılışı vesilesiyle buluştu. Genç yaşlı, kadın erkek mahalle sakinlerinin heyecanla karşıladığı Genel Başkanımız mahalle sakinlerini selamlayarak temsilciliğimizin açılışının yapılacağı noktaya ulaştı.

Ankara İl Başkanımız Av. Tevfik Öztürk’ün yanı sıra il ve ilçe başkanlarımızın da katıldığı açılışta yaptığı konuşmada Genel Başkanımız, mahalle temsilciliklerinin önemine dikkat çekerek; aile nasıl toplumun çekirdeğini oluşturuyorsa mahalle temsilciliklerinin de aynı şekilde teşkilatların çekirdeğini oluşturduğunu ifade etti. Ankara’da en kısa sürede her ilçenin mahalle temsilciliklerini açmak için hazırlık yaptığını sözlerine ekleyen Genel Başkanımız, Yakacık Mahallesi Temsilciliği’nin bu anlamda ilk olmasının kendilerini mutlu ettiğini söyleyerek emeği geçenlere teşekkür etti.

GENEL BAŞKANIMIZ DR. FATİH ERBAKAN PALANDÖKEN İLÇE KONGRESİ’NDEN MÜJDELEDİ

YENİDEN REFAH GELECEK, İNSANLIK GÜLECEK

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan Palandöken İlçe Kongre’mize katıldı. Şehre girişinde kalabalık bir araç konvoyu ile karşılanan Genel Başkanımız yol üzerinde sevgi gösterisinde bulunan vatandaşların ilgisine kayıtsız kalmadı. Kısa bir mola vererek vatandaşlarla sohbet edip fotoğraf çektiren Genel Başkanımız daha sonra kongre öncesi Palandöken İlçe Başkanlığımızı ziyaret ederek çalışmalar hakkında bilgi alarak sohbet etti.

Coşkulu ve kalabalık Milli Görüşçülerle Necip Fazıl Kısakürek Kültür Merkezi’ne ulaşan Genel Başkanımızı bu defa da coşkulu gençler ‘Başkan Erbakan’ sloganları ile karşıladı.

Genel Başkanımıza, Genel Başkan Yardımcılarımız Cemil Çolak, Erkan İlyas Helvacı, Genel Merkez Gençlik Kolları Başkanımız Enes Mehmet Polat ve İstanbul İl Başkanımız Hüseyin Terzi’nin yanısıra çevre il ve ilçelerden birçok il ve ilçe başkanımızın iştirak ettiği Palandöken İlçe Kongre’miz heyecanlı bir atmosferde gerçekleştirildi.

Selamlama konuşmalarının ardından kürsüye gelen Genel Başkanımız konuşmasına, Yeniden Refah Partimize ve kendisine şehre gelişinden itibaren yoğun ilgi gösteren Erzurumlulara teşekkür ederek başladı. Ülkemizin ve milletimizin içinde bulunduğu ekonomik, sosyal ve siyasal durumu, içi ve dış gelişmeleri rakamlarla ortaya koyan Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan konuşmasını milletimizin hasretle beklediği müjdelerle bitirdi.

“Biz Milli Görüş’üz. Biz Yeniden Refah’ız. 51 yıllık Milli Görüş’ün yaptıkları meydanda. Biz ne diyoruz. Yaptık, yine yaparız. Hep birlikte tüm teşkilatlarımızla gece gündüz demeden, yağmur çamur demeden, soğuk sıcak demeden, iman varsa imkân da vardır diyerek bütün gücümüzle çalışacağız, kapı kapı dolaşacağız milletimize kaynak paketlerimizi, çözüm önerilerimizi anlatacağız. Desteklediğimiz doğru adımlarla birlikte gördüğümüz yanlışları ifade ederken yanlışların yerine doğrularını da anlatacağız. Göreve gelir gelmez işçiye, köylüye, memura %50 zam yapacağız. Devlet olarak sadece 1 yılda faize ödenen 30 milyar doları kurtarıp EYT’nin haklı taleplerini işin başında çözeceğiz. Herkesin Refah’ını temin edecek, paylaşımda adaleti sağlayacak, eğitimde bilimsel kalitesi yüksek, ahlaki ve manevi kalitesi yüksek bir neslin yetişmesi için gerekli tüm tedbirleri alacağız. Yaşanabilir Türkiye’yi, Yeniden Büyük Türkiye’yi, Yeni ve Adil Bir Dünya’yı kuracağız. Yeniden Refah Gelecek, insanlık gülecek inşallah.”

Kongrenin ardından ise seçim zamanı değil geçim zamanı da milletimizle birlikte olmak üzere esnafımızla buluştu.

 

GEREĞİNİN YAPILMASINI BEKLİYORUZ

İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nin Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) milletvekilliği düşürülen Enis Berberoğlu hakkında hak ihlali kararı vermesi sonrası AYM Üyesi Engin Yıldırım'ın sosyal medya hesabından Anayasa Mahkemesi binasının fotoğrafını paylaşarak “Işıklar yanıyor” ifadelerini kullanması Anayasa Mahkemesi kurumunun ağırlığına ve ciddiyetine önemli ölçüde gölge düşürmüştür. Amacını aşan cümleler olmaktan çok, millet iradesini hiçe saymaya yönelik beklentileri ima etme olasılığı yüksek olan bu söylemleri, kesinlikle kabul edilemez ifadeler olarak değerlendiriyoruz.
Yeniden Refah Partisi olarak biz devletimizin tüzel kişiliğine, Anayasal ve demokratik kurumlarına, millet iradesine zarar verecek her türlü eylem, söylem ve imaların kesinlikle karşısında olduğumuzu ve her daim karşısında olacagımızı ifade etmek isteriz.
Her ne kadar AYM açıklamasında,
“Anayasa Mahkemesi’nin herhangi bir üyesinin şahsi sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımlar Anayasa Mahkemesi’nin kurumsal görüşünü yansıtmaz. Anayasa Mahkemesi 15 Temmuz 2016 gecesi yaptığı basın açıklamasında ifade ettiği gibi anayasal düzene karşı her türlü demokrasi dışı girişimi reddetmekte ve demokratik hukuk devletinin yanında durmaktadır.” demiş olsa da, Anayasa’yı korumakla görevli bir kurumun üyesinin Anayasa’yı askıya almak manasına gelen “darbe iması”nda bulunması asla kabul edilemez.
Anayasa Mahkememiz’i, üzerine düşmüş olan zannın ortadan kalkması ve güvenin yeniden tesis edilmesi bakımından, bundan böyle bu tür hukuk ve demokrasi dışı gelişmelere karşı önlem almaya ve talihsiz açıklamanın sahibi olan üye hakkında hukuki olarak gereğinin yapılmasını bekliyoruz.
 
Kamuoyuna saygılarımızla arz ederiz.
Yeniden Refah Partisi Genel Merkezi

HER PLATFORMDA DESTEK VERMEYE DEVAM EDECEĞİZ

HER PLATFORMDA DESTEK VERMEYE DEVAM EDECEĞİZ

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Emeklilikte Yaşa Takılanlar Derneği Başkanı Gönül Boran Özüpak ve Yönetim Kurulu üyelerini kabul etti.

Emeklilikte Yaşa Takılanlar ya da diğer bir ifade ile EYT, 1999 yılında emeklilik yaşını yükselten 4447 sayılı kanun ile ortaya çıkmıştır. 8 Eylül 1999 tarihine kadar emeklilik şartı, kadınlar için 20, erkekler için ise 25 yıl sigortalılık şartı ile birlikte 5000 prim günüydü. 8 Eylül 1999 tarihinde çıkartılan kanun ile emekli olabilmek için yaş şartı getirildi.

Üstünden geçen yıllara ve bu yıllarda yapılan birçok seçime rağmen, Emeklilikte Yaşa Takılanlar’ın kazanılmış haklarını elinden alan bu yasa ile ortaya çıkan mağduriyetler tüm seçim öncesi vaatlerine rağmen çözülmedi, çözülemedi. Yasanın çıkartılmasının üzerinden geçen 21 yılda bir adım atılamadı.

Emeklilikte Yaşa Takılanlar zaman içerisinde dernekleşerek birçok etkinlik ve dev mitingler gerçekleştirdi. Birçok siyasi ve iktidar temsilcisinin kameralar önünde defalarca söz vermesine rağmen mağdurlar için müjdeli haber bir türlü gelmedi.

Emeklilikte Yaşa Takılanlar Derneği Başkanı Gönül Boran Özüpak ve Yönetim Kurulu üyeleri bugün (16.10.2020) Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan’ı İstanbul İl Başkanlığı’mızda ziyaret etti.

Dernek Başkanı Özüpak ve üyelerin süreç hakkında sundukları bilgiler ve destek taleplerini dikkatle dinleyen Genel Başkanımız her platformda bu mağduriyeti dillendirdiğimizi ifade ederek şunları kaydetti.

“Biz Milli Görüş olarak her zaman öncelikli olarak herkesin refahını ve hakkın sahibine teslim edilmesini savunuyoruz ve tüm çabamız bunun içindir. Güçlünün değil haklının sözünün geçtiği adil bir düzen kurulması gerekliliğini daima ifade ediyoruz. Hak sahibine hakkının teslim edilmemesi zulümdür. Emeklilikte Yaşa Takılanlar şeklinde ifade edilen vatandaşlarımızın haklarının verilmemesi ve mağduriyetin 21 yıla rağmen sürüyor olması izah edilemez bir durumdur. Biz Yeniden Refah Partisi olarak bugüne kadar olduğu gibi bundan sonrada her platformda Emeklilikte Yaşa Takılanlar’ın mağduriyetlerini dillendirmeye, yetkililer nezdinde gerekli girişimleri yapmaya devam edeceğiz. Mağduriyetler yine de giderilemezse yapılacak Genel seçimlerde yetkiyi alır almaz ilk olarak yapacaklarımızdan biride Emeklilikte Yaşa Takılanlar’a haklarını iade etmek olacaktır.”

HATİCE NERMİN ERBAKAN HANIMEFENDİ KABRİ BAŞINDA ANILDI

HATİCE NERMİN ERBAKAN HANIMEFENDİ KABRİ BAŞINDA ANILDI

 

Erbakan Vakfı İstanbul İl Başkanlığı’nın ev sahipliğinde Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan’ın da katıldığı Erbakan Hocamızın mücadele arkadaşı ve yoldaşı Hatice Nermin Erbakan Hanımefendi medfun bulunduğu Merkez Efendi Mezarlığı’nda kabri başında anıldı.

İstanbul il teşkilatlarımız, Erbakan Vakfı üyeleri ve çok sayıda vatandaş Cuma namazı sonrası Merkez Efendi Mezarlığı'na geldi. Kur'an-ı Kerim tilaveti sonrası Hatice Nermin Erbakan Hanımefendi'nin ruhu için indirilen hatimlerin duası kabri başında toplu şekilde edildi.

Dua sonrası anma programına katılanlara teşekkür eden Genel Başkanımız Dr Fatih Erbakan; ''Prof. Dr. Necmettin Erbakan hocamıza yoldaşlık eden, evlatlarını da aynı irade ile yetiştiren Hatice Nermin Erbakan annemizi rahmetle yâd ediyoruz'' ifadelerini kullandı.

DAVASINA ADANMIŞ BİR HAYAT

Genel Başkanımız, "Nermin annemiz, millete ve ümmete hizmet yolunda yaptığı çalışmalarda Erbakan hocamıza yoldaşlık etmenin yanında, eş ve anne olma görevlerinden asla ödün vermemiştir. Dava şuuruna sahip bir ömür sürmüştür. Nermin Erbakan annemiz, en çok İslam dünyasının içinde bulunduğu duruma üzülür ve Müslümanların içinde bulunduğu sıkıntılardan kurtulması için sürekli dua ederdi. Milli Görüş Hareketi'nin başarıya ulaşacağına inanan ilk insanlardandı. Milli Görüş davasına adanmış bir hayat yaşadı" diye konuştu.

 

ANADOLU BULUŞMALARI'NDA YENİ DURAK HATAY

Suriye'de akan kanın en acil şekilde durdurulması gerekiyor.

 

Şehrin girişinde konvoyla karşılanan Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan 24 - 25 Ekim tarihleri boyunca bir dizi etkinliğe katıldı. Reyhanlı İlçe binasının açılışını da gerçekleştiren Genel Başkanımız Suriye'de yıllardır devam eden güç savaşlarının yanı başında dikkat çeken açıklamalarda bulunarak çözüm yolunu da gösterdi.

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Suriye'de halen kadın ve çocuk kanının akmaya devam ettiğine vurgu yaparak, bu kanın akmasının en acil şekilde durdurulması gerektiğini söyledi.

“Anadolu Buluşmaları” kapsamında Hatay'a giden Genel Başkanımız, Yeniden Refah Partisi İl Teşkilatı ve milletimizle bir araya geldi.

Genel Başkanımız, milletimizle bir araya geldiğimizi belirterek ”Sadece seçim zamanında değil, geçim zamanında da halkımızın yanında olmaya gayret gösteriyoruz. Yeniden Refah iktidarında Türkiye, güçlünün haklı sayıldığı değil, haklının güçlü olduğu bir Türkiye olacak” dedi. Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, bugün Suriye'de halen kadın ve çocuk kanının akmaya devam ettiğine vurgu yaparak, bu kanın akmasının en acil şekilde durdurulması gerektiğini söyledi.

Bu savaşın bir an önce durması için Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak büyük gayret gösterilmesi gerektiğini ifade eden Genel Başkanımız, “Suriye'deki muhalifler, iyi niyetli Suriye'nin bölünüp parçalanmasına karşı olan muhalifler ve aynı zamanda İran, Türkiye ve Suriye yönetimi, bir an evvel kadın ve çocuk kanının akmasını durdurmak için masaya oturmaları gerekiyor. Suriye'de üniter bir anayasa, Suriye'nin bölünüp parçalanmasına mani olacak bir anayasa ve mümkün olan en demokratik şekilde seçimlerin gerçekleştirilmesi, Suriye'nin yeniden barış ve huzur ortamına kavuşturulması son derece büyük önem arz ediyor” dedi.

 

GENEL BAŞKANIMIZ DR. FATİH ERBAKAN, EKİM AYI İL BAŞKANLARI TOPLANTIMIZIN AÇILIŞ KONUŞMASINI GERÇEKLEŞTİRDİ.

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Ekim ayı İl Başkanları toplantımızın açılış konuşmasını gerçekleştirdi. Konuşmasının başında İzmir ve çevresinde yoğun biçimde hissedilen depremde hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yararlılara acil şifalar ve tüm vatandaşlarımıza geçmiş olsun dileklerini ileterek ‘Allah böyle felaketler ve acıları göstermesin inşallah’ duasında bulunarak sözlerine şöyle devam etti.

 

Deprem Öldürmüyor! Tedbirsizlik ve İhmal Öldürüyor!

Dün yaşanan depremde maalesef bir kez daha ‘Deprem öldürmüyor, tedbirsizlik öldürüyor’ sözü geçerli oldu. İzlediğimiz enkaz görüntüleri ve uzmanların açıklamaları ihmaller zincirinin vatandaşlarımızın hayatına mâl olan önde gelen sebep olduğunu ortaya koyuyor. 1994 Marmara Depremi 7.4 şiddetinde gerçekleşti ve biz bu depremde 17.500 vatandaşımız kaybettik. Japonya’da 2011 yılında gerçekleşen 9 şiddetinde depremde ki, bu deprem 7,4 büyüklüğündeki 1994 Marmara depreminden exponansiyel olarak 40 kat daha şiddetli olmasına rağmen Japonya’da 1.000 kişi hayatını kaybetti.

Ülkemiz topraklarının çok büyük bir bölümü deprem kuşağında yer alıyor. Vatandaşımız çok büyük bir kısmı yıkıcı deprem riski yüksek bölgelerde yaşıyor. Ancak bu gerçeğe rağmen, TÜİK verilerine göre ülkemizde 15 milyonun üzerinde yapı stoğu bulunuyor, bu stoğun neredeyse %60’ı ruhsatsız ve kaçak yapılardan oluşuyor, yine %60’ı 20 yaş üzeri binalardan oluşuyor ve %40’tan fazlasının da depreme karşı güçlendirilmesi gerekiyor. Yani yapılarımızın yarıya yakını depreme dayanıklı-hazır değil. Bu rakamlar, bu gerçekler, bu tablo maalesef içinde bulunduğumuz acı durumu ortaya koyuyor.

 

Birinci Derece Deprem Bölgelerinde Adımlar Derhal Atılmalı

Türkiye genelinde birinci derece deprem bölgelerinde bulunan mevcut yapıların çok acil bir şekilde depreme dayanıklı hale getirilmesi için her türlü tedbirin alınması, adımların en acil şekilde atılması son derece önemlidir. Deprem açısından riskli bölgelerde, sulak alanlarda, deltalarda yapılaşmanın olmaması, rant uğruna bu yapılaşmalara izin verilmemesi son derece önemlidir. Önceki yıllarda uygulanan ancak fakat sonradan maalesef vazgeçilen jeotermal alanlardaki ısı ve gaz artışına bağlı olarak erken deprem uyarı sinyalleri veren sistemlerin yeniden mutlaka hayata geçirilmesi lazım. Erken uyarı sistemleri faydalı oluyor, kıs bir süre önce de olsa depremi haber veriyor ve can kayıplarının önemli ölçüde azalmasına sebep oluyor.

Yıllardır vatandaşlardan toplanan milyarlarca liralık deprem vergilerinin mutlaka yerinde ve verimli bir şekilde kullanılması lazım. Büyükşehirlerimizdeki devasa boyuttaki toplanma alanlarının, şu anda Ankara’da, İstanbul’da da hiçbir büyükşehirde bunları göremiyoruz, bu toplanma alanlarının oluşturulması lazım. Her zaman yine işaret ettiğimiz gibi, yapı denetimlerinin dostlar alışverişte görsün diye değil, gerçekten olması gerektiği gibi gerçekleştirilmesi lazım.

Bir kez daha depremde vefat eden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına, İzmir halkına ve tüm milletimize baş sağlığı, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum.

Anadolu Buluşmaları sayesinde…

‘Anadolu Buluşmaları’ programlarımız kapsamında Anadolu’yu geziyoruz, milletimizle buluşuyoruz. Türkiye’nin dört bir yanında ve özellikle Doğu Anadolu’da gördüğümüz manzaralar içler acısıdır. Maddeler ifade etmek gerekirse, Türkiye’nin dört bir yanında göze çarpan ilk husus işsizlik gerçeğidir. Bunu zaten resmi rakamlarda açık bir şekilde ortaya koyuyor. Genç işsizlik oranı kayıt dışı olanlarla birlikte %30’un üzerine çıkmış durumdadır. 1,3 milyon üniversite diplomalı işsizler ordumuz şu anda maalesef mevcuttur. Pandemi süreci etkilerinin de ilavesiyle sayısı 10 milyonu aşan işsize sahip bir ülkeyiz. Hem konuyu takip ettiğimiz, hem ziyaretlerimiz esnasında şahit olduklarımız ile şunu söyleyebiliriz. Ülkemizde yaşanan işsizliğin en baş sebebi devletin 18 seneden beri üretime ve istihdama yönelik herhangi bir adım atmamasıdır.

Gördüğümüz, ülkemizin içler acısı manzarasının ikinci göstergesi adam kayırma ve adamına göre muameledir. Bunu ziyaretlerimiz esnasında birçok sayıda vatandaşımız bizzat örnekler vererek ifade ediyor. Eğer iktidara yakın bir kimseniz yoksa sınavı kazansanız da işe girebilmeniz mümkün değil.

Yine Anadolu Buluşmaları kapsamında müşahade ettiğimiz bir diğer gerçekte ‘iş bulsam da geçinemem korkusu’dur. Asgari ücretin hali ortada, emekli maaşı ortada, memur maaşı ortada. Asgari ücret ve emekli maaşı bugün açlık sınırının altında, en düşük memur maaşı yoksulluk sınırının altında. Bu şartlarda bir kimsenin helal yoldan, alnının teriyle çalışarak kendisinin ve ailesinin geçimini temin etmesi matematiksel olarak mümkün değildir. Esnaf içinde, çiftçi içinde durum maalesef farkı değildir.

Devletin görevi milletin alım gücünü artırmak, refah seviyesini yükseltmek, onları sosyal yardıma muhtaç olmaktan kurtarmaktır. 17 yılda sosyal yardım oranını 21 kat arttırdık diye övünülecek bir şey gibi söylenmesini gerçekten yadırgadık. Türkiye’de icra dosyalarının sayısı 23 milyona ulaşmış. Bizzat hükümetin ortağı bu milletin bir somun ekmeğe muhtaç hale getirildiğini ispat eden ‘Askıda Ekmek’ kampanyasını başlatmak zorunda kalmıştır.

Bu kadar köprü, yol, havaalanı, kayak merkezi, spor salonu, tüp geçit, tünel yaptık diyorsunuz. Ellerinize sağlık. Ancak bu hizmetler dar gelirlinin, geçim sıkıntısı çeken asgari ücretli milyonların derdine derman olmuyor maalesef. Önce vatandaşın, asgari ücretlinin, memurun, işçinin, emeklinin, köylünün alım gücünü, refah seviyesini arttırmanız lazım.

Her ne kadar yetkililer dile getirmek istemese de ifade edilmesi gereken bir diğer husus yaşanmakta olan devalüasyondur. Son 10 ayda döviz kurları Türk Lirası karşısında %40 değer kazandı. 10 ayda %40 demek 1 senede %50 değer kazanması demek. Efendim Çin parası karşısında dolar 6 yuan ediyor diyorsun da, 5 seneden beri sabit duruyorsa bu bir sıkıntı oluşturmaz. Sizin 8 ₺ etmesinin yanında senede %50 değişim oluyor. Ak Parti iktidarının ilk günlerinde 1,1₺, 1,2₺ olan dolar bugün 8,5₺’ye dayanmış ve son bir senede ifade ettiğimiz gibi %50 değer kazanmış. Böyle bir durum ne vatandaşın, ne sanayicinin, ne iş insanının, sıradan vatandaşın dahi dayanması mümkün olmayan bir durum.

 

Neden Oluyor?

Neden oluyor bu? Daha önce de defaatle ifade ettik, şu anda da milletimiz acısını yoğun bir şekilde yaşadığı için tekrar değiniyorum; Birincisi ‘Beton - Çimento Ekonomisi’ yüzünden. Yeniden Refah Partimizi kurduğumuz günden bu yana ‘Beton – Çimento Ekonomisi’nden bahsediyoruz. Siz eğer AVM – Rezidan – Beton – Çimento Ekonomisi’ni uygularsanız, Milli Kaynak Paketleri kitabımızda ifade ettiğimiz ‘Üretim, İstihdam, Katma Değerli İhracat’ adımlarını atmazsanız o zaman ithalata dayalı bir ekonomizmiz olur. Bunun ispatı da yıllık 70 Milyar Dolar seviyesine ulaşan Dış Ticaret Açığı’dır. Yerli olarak Türkiye’de ürettiğimiz ürünlerin hammaddelerinin %80’ni ithalata muhtaçtır, bağımlıdır. Senin yerli dediğin ürün bile %80 ithal. 100 Dolar ihracat yapmak için otomatik olarak 80 Dolar ithalat yapmak zorundasın. Böyle bir durumda döviz tabii olarak, doğal olarak artar. Çünkü bu ithalattan dolayı dövize sürekli bir talep var da onun içim. Döviz talebi hiçbir zaman düşmüyor, sürekli alevleniyor. Bu yüksek talepte sürekli olarak dövizi fırlatıyor. Faizleri yükselmekle Dolar, Euro bozdurmakla bu iş çözülmez. Üretime, istihdama ve özellikle de Katma Değerli İhracat’a yönelik adımların başta devlet tarafından atılması lazım.

 

Dövizdeki Artış Yanlış Ekonomi Yönetimi Yüzünden

Dövizin artmasının bir diğer sebebi de ‘Borç – Faiz Ekonomisi’. Çünkü 18 seneden beri her kaynak ihtiyacı olduğunda bunu dışarıdan borçlanarak yapmışsınız, dışardan borçlandığınız için bugün geldiğimiz noktada 12 aydan kısa vadede ödenmesi gereken dış borç miktarı 170 Milyar Dolar’a gelmiş. Bundan dolayı hükümet sürekli olarak döviz çekiyor. Sürekli olarak Dolar alıp bu dış borcu ödemesi lazım. Bu talepte yine döviz kurlarının yükselmesine neden oluyor. Dolayısıyla dövizdeki artış dış güçlerin operasyonlarından değil yanlış ekonomi yönetimimizden dolayı oluyor.

 

Günlük 1,5 Dolar Asgari Ücret

Yeni Dolar kuruyla Türkiye’deki milyonlarca asgari ücretli günlük 1,5 Dolar asgari ücretle yaşamak zorunda kalıyor. Yeni Dolar kuruyla asgari ücret 300 Dolar’ın altına indi. 5 kişilik bir ailenin 30 günde kişi başına asgari ücretten payı maalesef 1,7 – 1,8 Dolar. Belgesel kanallarında Afrika ülkelerindeki aç sefil hayatın görüntülerini görüyoruz. Oralarda kişi başına düşen gelir günlük 1 Dolar seviyesinde şeklinde ifade ediliyor. Bu aziz millet bunu hak etmiyor. Evet, uçuyoruz ama ekonominin dibine doğru uçuyoruz Allah muhafaza buyursun.

Çözüm Milli Görüş

 Çözüm daha önce 54. Hükümet’te Erbakan Hocamız tarafından adeta bir laboratuvar deneyi gibi uygulandı, gözler önüne serildi. Çözüm borçsuz, zamsız, vergisiz, Cenâb-ı Allah’ın bize verdiği imkânları mali kaynağa dönüştürerek milli kaynakları oluşturmaktır. Aynen Ar – Ge Başkanlığımızın oluşturduğu Yeniden Refah Partimizin ‘Milli Kaynak Paketleri – 1’ kitabında ifade edildiği gibi borçsuz, zamsız, vergisiz, milleti sıkıp suyunu çıkartmadan Milli Kaynakları oluşturmak, bu kaynaklarla da devletin öncülüğünde, gerektiği yerde özel sektör – devlet birlikte istihdama, üretime, ihracata yönelik Türkiye’nin dört bir yanında sanayi ve teknoloji tesislerinin kurulması gerekiyor. Böylece işsiz milyonlara iş ve istihdam imkânı sağlanması, bunla birlikte de yine aynen 54. Hükümet’te Milli Görüş’ün yaptığı gibi işçi, memur, emekli, çiftçi, köylüye bu kaynaklardan aktarılması gerekiyor. Öncelikli olarak bu kesimlerin alım gücünün, refah seviyesinin artmasının sağlanması icap ediyor. Kamu bankalarının kredi musluklarını açtırarak, milleti daha fazla borçlandırarak kurtuluş olmaz. Zaten mevcut kredi taksitini ödeyemeyen milyonlar, bu aldıkları krediyi de ödeyemeyecekler orta vadede, uzun vadede çok daha perişan olacaklar. Çözüm; milletin sırtından değil, Milli Kaynak Paketleri ile kaynak üretip bu kaynaklarla milletin refah seviyesini yükseltmektir.

 

Bolluk ve Bereket Yeniden Refah’la Gelecek İnşallah

Yeniden Refah Partisi olarak, parti programımızda ve Milli Kaynak Paketleri -1 kitabımızda ifade ettiğimiz gibi bu adımları atmak üzere yola çıktık. Paylaşıma adaletin sağlandığı, sadece imtiyazlıların değil, 83 Milyon memleket evladının alım gücünün, refah seviyesinin arttırıldığı, herkese alnının teriyle rızkını temin edeceği iş imkânının sağlandığı bir Türkiye’nin kurulması için yola çıktık. Bolluk ve bereket dönemi geçmişte olduğu gibi bu dönemde de Milli Görüş’le, Yeniden Refah’la gelecek inşallah.

Charlie Hebdo isimli Fransız dergisinin bir takım yakışıksız karikatürlerine, Fransa Cumhurbaşkanı Macron tarafından sahip çıkılması olayını geçtiğimiz günlerde yaşadık. Macron adeta bu yakışıksız karikatürlerin hamiliğine soyundu ve Charlie Hebdo tarafından yayınlanan bu karikatürleri kimi kamu binalarına yansıtılması talimatını verdi. Adeta Fransa Devleti ve Cumhurbaşkanı olarak bu yakışıksız karikatürleri savunduğunu, arkasında durduğunu ortaya koydu. 2 gün önce yaptığımız açıklamada da ifade ettiğimiz gibi, 1526 yılında Almanya Kralı Şharlken’e yenik düşüp esir düşen Fransa Kralı Fransuva’nın elçisini göndererek yazmış olduğu uzun bir mektupla Kanuni Sultan Süleyman’dan aman dilemesini, o günleri çok çabuk unutan Macron, İslamofobik nefret ürünü olan bu aşağılık karikatürleri inanç ve ifade özgürlüğü adı altında savunmaya kalkıyor. Orada bu sebeple öldürülen öğretmen Samuel Paty’yi Fransa’nın en büyük onur nişanı “Légion d’Honner” ile ödüllendirmeye kalkıyor. Bu ödül töreninde, bu ödülü verirken bütün İslam Âlemi’ni, Müslümanları potansiyel suçlu ilan etmeye kalkıyor. Bütün bu olaylar bizim Milli Görüş olarak 50 yıldır söylediğimiz gerçekleri ispat eden olaylardır. Batının devlet yönetimlerinin zihniyeti ırkçıdır, İslam ve Müslüman düşmanıdır. Kendileri dışındakileri, özellikle de İslam Alemi’ni kendisinden aşağı görür. Elbetteki Macron, seçim kampanyasının finansörü olan, kendisini Cumhurbaşkanlığı koltuğuna taşıyan dünyaca ünlü Siyonist Rothshild ailesine sadık bir hizmetkâr olduğunu da açık bir şekilde ortaya koyuyor. Çünkü kendisini o koltuğa Rothshild’ler getirdi. Dünya Siyonizminin önde gelen aktörlerinden Rothshildlerinde bu zihniyeti, bu uygulamayı Macron’dan beklemesi son derece doğal bir olaydır.

Tam Rothshild Kuklası

Tam Rothshild Kuklası olan İslam düşmanı Macron’un ülkesinde yaşanan akaryakıt fiyatlarındaki artış, vergi sistemindeki adaletsizlik, sürekli pahalılaşan yaşam şartları gibi sebeplerle ‘Sarı Yelekliler’ gibi muhalif hareketlerin canlanması ve ayağa kalkması sebebiyle içinde bulunduğu sıkıntılı, sancılı durumu unutturabilmek adına Müslümanları, İslam Âlemi’ni ve inandığımız değerleri hedef almaya kalkıyor. Bu elbette asla kabul edilemeyecek bir durumdur. Kendisini kınıyor, lanetliyoruz. Tepkimizi en güçlü şekilde ortaya koyduk ancak diğer taraftan bizim durumumuz nedir? Biz ne yapıyoruz? Bunu da ortaya koymamız, buna da bakmamız lazım. Macron, Fransa, Rothshildler, dış güçler bunlar kendilerinden bekleneni, kendi ajandalarına uygun olan eylemleri yerine getiriyorlar. Peki biz ne yapıyoruz?

Geçtiğimiz günlerde Türkiye’de en yetkili ağızlar şunları ifade ettiler. ‘Bugüne kadar Avrupa Birliği’ne girmek için bizden ne istedilerse taahhüt ettik’, ‘ne dedilerse yaptık’, ‘hangi şartları önümüze getirdilerse tama dedik’ fakat en sonunda anladık ki; Avrupa Birliği’nin en başından beri bizi üye yapmaya niyeti yokmuş. Gerçek yüzü biraz evvel ifade ettiğimiz şekilde olan Avrupa’ya verilmiş olan tavizler, Avrupa’ya olan teslimiyet bizzat iktidarın en yetkili ağızları tarafından ortaya konuldu. Gerçekten de doğru söylüyorlar. Mevcut iktidar 18 sene boyunca dış ticaret alanında, gümrük anlaşmaları alanında, Aile ve Sosyal Politikalar alanında kanunlarımızı yaparken, siyasi alanda Avrupa Birliği ne dediyse maalesef tam teslim oldu. Bağımsız bir ülke olmamıza rağmen meclisimizde çıkardığımız kanunları bile Avrupa Birliği hazırlayıp gönderdi. İslam düşmanı, Müslüman düşmanı ırkçı bir zihniyete bu şekilde teslimiyet içinde olmak gerçekten de son derece acı bir durumdur ve şu anda içinde bulunduğumuz durumda da olduğu gibi sonu hüsrandır. Bizi Avrupa Birliği’ne alacakları da yok. Almayacaklar, kapıya bağlayıp oyalayacaklar sözünü Erbakan Hocamız 30-40 sene evvel sarf etti. Geçen zaman içerisinde de aynen bunları yaşadık.

 

Boykot Çağrısı Gerekli Ama Yeterli Değil

Sayın Cumhurbaşkanımızın boykot çağrısını gerekli ama yetersiz olarak görüyoruz. Boykot sınırlı etkisi olacak ve geçici bir durumdur. Bu boykotla birlikte asıl yapılması gereken yıllık 70 Milyar Dolar dış ticaret açığı veren, dış borç stoku 500 Milyar Dolar’ı aşmış Türkiye’mizi dışa bağımlılıktan kurtaracak güçlü adımların atılabilmesidir. Siz 12 ay içerisinde 170 Milyar Dolar dış borç geri ödemesi yapmak zorunda olursanız, sadece hükümet yıllık 30 Milyar Dolar borç faizi ödemek zorunda olursa, ithalatınız ihracatınıza her sene 70 Milyar Dolar fark atarsa, Türkiye’de yerli olarak ürettim dediğin ürünün %80’nin ithal ediyorsan; Ne kadar etkili bir boykot yapabilirsin? Bu boykota sen ne kadar dayanabilirsin? Bu durumun ortadan kaldırılabilmesi 18 seneden beri uygulanan ‘Borç – Faiz – Zam - Vergi Ekonomisi’ yerine sürekli ifade ettiğimiz gibi ‘Üretim – İstihdam ve İhracat Ekonomisi’ne geçilmesi gerekiyor.

Bununla birlikte eğer bir boykot yapılacaksa, uygulanacaksa da bunun D8 ülkeleri ile birlikte hatta 57 Müslüman ülke ile birlikte yapılması çok daha etkili olur. 83 Milyonluk Türkiye’nin yapacağı boykotla 2 Milyarlık İslam Âlemi’nin yapacağı boykotun etkisi elbette bir olmaz.

 

Macron’da, Fransa da Dünyanın Kaç Bucak Olduğunu Görür

Milli Görüş bu gerçeği çok iyi gördüğü için 50 sene boyunca İslam Birliği, İslam Âlemi’nin öncüsü ve lideri Türkiye diye çırpınıyor. Ortaya konulan, yol haritası çizilen D60 Organizasyonu. Mevcut hükümet 18 seneden beri D8 Organizasyonu’na gereken önemi verip, gerektiği gibi çalıştırsaydı, bu kadar uzun zamanda D60’laru kurup hayata geçirip çalıştırsaydı bugün durum çok farklı olurdu. O zaman 57 Müslüman ülke, 2 Milyarlık İslam Âlemi topyekûn ayağa kalkıp bu boykotu yapsa hatta dünya petrollerinin üçte ikisine sahip olan 57 Müslüman ülke ‘Size bundan böyle bir damla bile petrol vermiyoruz’ dese Macron’da Fransa Devleti’de dünyanın kaç bucak olduğunu görür.

Sonuç olarak; Fransız mallarını boykot çağrısının yanında asıl olarak Fransa’ya ve Avrupa’ya olan ekonomik, ticari ve teknolojik bağımlılığımızı azaltacak adımların bizzat devlet tarafından atılması, bununla birlikte ekonomik ve teknolojik bakımdan güçlü Türkiye’nin, Yeniden Büyük Türkiye’nin inşa edilmesi ve dış politikada Avrupa ile ilişkilerde tarihten gelen misyonumuza uygun duruş sergileyen, uygun hareket eden, 57 Müslüman ülkeye öncülük eden Türkiye’nin hayata geçirilmesi son derece önemlidir. Hem bu gibi ahlaksız-saygısız hareketlere karşı haddini bildirmek bakımından hem de İslam Âlemi’nin dört bir yanında zulmün, sömürünün ortadan kaldırılması için bu adımların atılması şarttır.

Bütün bu adımları atma kararlığıyla ikinci 40 yılda Yeniden Refah Partimiz yola çıkmıştır. İnşallah milletimizin teveccühü, Cenâb-ı Allah’ın izni ve yardımıyla  en kısa zamanda geleceğiz, Yaşanabilir Türkiye’yi, Yeniden Büyük Türkiye’yi ve adil bir Dünya’yı inşallah bizler kuracağız.

Genel Başkanımızın konuşmasının ardından Ağrı'da terör saldırısında Jandarma Uzman Çavuş olarak görev yaparken yaralanıp gazi olduktan sonra açtığı tazminat davasında mahkemeye sunulan bilirkişi raporunda 1 milyon 679 bin 866 lira 71 kuruşluk tutardan gönlü razı gelmediği gerekçesiyle feragat eden Trabzon İl Yönetim Kurulu üyemiz Cengiz Erduran'a rozetini Genel Başkanımız teşekkür ve tebrik ederek taktı.

 

GENEL BAŞKANIMIZIN KONUŞMASINI İZLEMEK İÇİN TIKLAYINIZ

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, ABD başkanlık seçimlerinin olası sonuçlarını değerlendirdi.

ABD BAŞKANLIK SEÇİMİ VE TÜRKİYE-ABD İLİŞKİLERİNİN GELECEĞİ

Türkiye’nin ABD’deki başkanlık seçimi sonrası ABD ile yeni dönem politikalarını oluştururken ABD Yönetimi’nin Ortadoğu ve Doğu Akdeniz’de izlediği, İsrail yanlısı ve Türkiye ile diğer bölge ülkelerinin aleyhine politikaları ciddi şekilde göz önüne alması gerekmektedir.

ABD Yönetimi’nin Suriye politikasında Türkiye’yi süreç dışına çıkarmaya çalışması, Suriye’nin kuzeyinde Türkiye'nin güvenliğine tehdit oluşturan terör örgütleriyle iş birliği yoluna gitmesi ve Suriye’de ‘Büyük İsrail’ ajandasını takip etmesi güven sorunuyla birlikte Türkiye açısından büyük sıkıntılara neden olmaktadır. Türkiye’nin S-400 konusunda olduğu gibi ABD ile ayrışma içerisine girdiği hayati öneme sahip birçok stratejik konuda güven sorununun artarak devam etmekte olduğunu göz ardı etmemek gerekir.

Türkiye’nin tarihten gelen misyonu, jeopolitik konumu, hedefleri ve öncelikleri doğrultusunda D-8 ve D-60 ülkeleriyle dayanışma içerisinde özgün ve bağımsız bir dış politika izlemesi hayati öneme sahiptir.

Ülkemizin milli menfaatlerimiz, kendi önceliklerimiz doğrultusunda politikalar geliştirmesi ve Batı’lı ülkelerle sözde ‘stratejik ortaklık’ tesis etmek yerine, dış ilişkilerini mütekabiliyet esasları çerçevesinde düzenlemesi daha yerinde bir tutum olacaktır.

Ne yazık ki ABD, yıllardan beri Ortadoğu’da Türkiye’yi saf dışı bırakıp İsrail’in çıkarlarına ve güvenliğine hamilik yapmak adına Türkiye ile ilişkilerini tek taraflı olarak yönlendirmeye çalışmakta ve bu durum son yıllarda iki ülke ilişkilerinin yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmaktadır.

Bilindiği üzere ABD eski başkanları Bill Clinton ve George Bush dönemlerinde yoğun olarak gündeme gelen ‘stratejik ortaklık’ kavramı, ABD Başkanı Barack Obama döneminde daha da ileri bir düzeye taşınarak ‘model ortaklık’ olarak kapsamı genişletilerek ön plana çıkarıldı.

Obama’nın, ABD Başkanı olarak seçildiğinde yaptığı konuşmada; ABD’nin, dünyanın her noktasında ittifakların ağırlık merkezi olmaya devam edeceğini ifade etmesi üzerine, özellikle Ortadoğu’da söz konusu ‘model ortaklık’ fikrinin bir proje olarak ortaya çıktığı bilinen bir gerçektir.  

O dönemde ABD Başkanı Obama’nın Başkan Yardımcısı olarak görev yapan Siyonist Joe Biden da, ‘model ortaklık’ ile Türkiye’nin tüm Ortadoğu ülkelerine model oluşturması ve İsrail ile yakınlaşma içerisine girerek iş birliği yapmasını arzuluyordu. Türkiye ile ABD arasında o dönemlerde yaşanan güven bunalımları ve Ortadoğu’da yaşanan kırılmalar sonucunda bu modelin uygulanabilirliği büyük ölçüde ortadan kalkmış oldu. Trump yönetimi ise, model ortaklığın bir benzerini İsrail, BAE, Bahreyn, Sudan gibi ülkeleri İsrail’in çıkarları doğrultusunda bir araya getirmeye çalışarak farklı biçimde uygulamaya çalıştı.

Tüm Amerikan başkanları gibi Joe Biden’ın da, seçimlerden ABD Başkanı olarak çıkması durumunda İsrail Devleti’nin varlığını, güvenliğini ve Büyük İsrail Planı’nın yürütülmesini önceleyeceği muhakkaktır. ABD dış politikasının ana eksenini de bu zihniyet oluşturmaktadır.

Joe Biden’ın ABD Başkanı olarak seçilmesi durumunda, Obama döneminde İsrail'in çıkarlarını ön plana alarak Türkiye ile uygulamaya çalıştığı ve iki ülke arasında bir proje olarak durmakta olan ‘model ortaklık’ fikrini yeniden Türkiye'ye dayatmaya çalışması söz konusu olabilir. Bu konuda mevcut iktidarın temkinli ve bilinçli olmasında büyük fayda vardır.

Biden, Mart 2013’te düzenlenen AIPAC (Amerikan-İsrail Kamu İşleri Komitesi) konferansında yaptığı konuşmada Siyonist ideolojiye olan inancını ve bağlılığını bir kez daha teyit etmiş ve birlikte görev yaptığı Başkan Obama’nın da İsrail Devleti’ne yaptığı katkıları ifade ederken, Amerika Birleşik Devletleri’nin önceki sekiz başkanıyla görev yaptığını ve hiçbir başkanın Obama kadar İsrail'i korumadığını vurgulamıştır.  Biden, Obama yönetiminde Başkan Yardımcısı olarak görev yaparken İsrail’den yana büyük siyasi sorumluluklar üstlenmiş ve bu yolda önemli gelişmelerde başrol oynamıştır. Bu nedenle, başkan seçilmesi halinde bu Siyonist politikaları aynen sürdürmesi kuvvetle muhtemeldir.

ABD Başkanlığı koltuğuna kim oturursa otursun ABD Yönetimi’nin özellikle İsrail, Ortadoğu, Doğu Akdeniz, Kıbrıs ve Türkiye ile ilgili Siyonist hedefleri önceleyen politikalarında köklü bir değişiklik beklemek saflık olur. Sadece küçük nüans farkları görülebilir. Esas değişmez, usulde bazı teknik farklılıklar olabilir.

Biden’ın ABD Başkanı olması durumunda dış politikamızı belirlerken, yeni başkanın Siyonist ajandası konusunda bilinçli ve tedbirli olmamız son derece büyük önem arz etmektedir.

 

Dr. Fatih Erbakan

Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı

 

Anadolu Buluşmaları 'Bolu'

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan ‘Anadolu Buluşmaları’ kapsamında Bolu ve Gerede’de milletimizle buluştu.

Cuma namazından öce Bolu'nun Gerede ilçesine giden Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, esnaf ziyaretinin ardından şehir merkezine hareket etti.

Bolu'da İzzet Baysal Caddesi'ndeki iş yerlerini ve esnafı ziyaret eden Genel Başkanımız, İsmetpaşa Caddesi'ndeki il binamızın açılışını gerçekleştirdi.

Genel Başkanımız, esnaf ziyareti esnasında gazetecilere yaptığı açıklamada, hem Bolu'da hem de Gerede'de il ve ilçe teşkilat binaları ile esnafı ziyaret ettiklerini belirterek, "Anadolu'nun dört bir yanında 'Anadolu Buluşmaları' kapsamında halkımızın yanına giderek bizzat kendimiz derdini, taleplerini, sıkıntılarını dinliyoruz. Bu sıkıntıların, bu problemlerin çözümünün Milli Görüş'te ve Yeniden Refah Partisinde olduğunu kendilerine iletiyoruz." şeklinde konuştu.

Anadolu ziyaretlerinde gördükleri en büyük problemin ekonomik sıkıntılarla, geçim derdi ve işsizlik olduğunu dile getiren Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan şöyle konuştu:

"Yeniden Refah Partisi olarak aynen 54. Hükümet'teki Milli Görüş bolluk ve bereketini yeniden bu millete yaşatmak üzere aynı zihniyetle, aynı aşkla yola çıktığımızı, borç, faiz, zam, vergi ekonomisinden üretim, istihdam, ihracat ekonomisine geçeceğimizi belirtiyoruz. Dar gelirli milyonların alım gücünü, refah seviyesini, aynen 54. Hükümet'te olduğu gibi yeniden arttıracağız.

Çiftçi ve köylünün yüzünü de en yüksek taban fiyatlarıyla, en büyük teşviklerle yine aynen 54. Hükümet'te Milli Görüş'ün yaptığı gibi güldüreceğimizi ifade ediyoruz. 'Önce millet' diyerek, milletimizi Türkiye'nin dört bir yanında bire bir şahit olduğumuz bu sıkıntıdan, bu felaketten kurtarmak için gece gündüz koşuyoruz."

YENİDEN REFAH 2 YAŞINDA

Aziz Milletimizin Kıymetli Evlatları;

Bundan 2 yıl önce, 23 Kasım 2018 Cuma günü 99 Kurucu Üyemizin imzalarıyla Yeniden Refah Partimizi kurduk.

Partimizi kurduğumuz gün Ankara’da, Hacı Bayram-ı Veli Hazretleri’nin dizinin dibinde çekmiş olduğumuz besmele ile yola revan olduk.

Yeniden Refah Partimiz’i kurarken binlerce yol arkadaşımızla birlikte yaşadığımız heyecan, merhum Liderimiz Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocamız’ın 1969’da başlattığı yürüyüşün ilk adımlarının heyecanı ile aynı heyecandı.

Partimizi kurduğumuz o gün, mazlumların kurtuluş ümidinin yeniden yeşerdiğinin müjdesi olan tarihi bir gündü.

Partimizi kurarken, yola çıkarken zorlukları biliyorduk. Nasıl engellerle karşılaşacağımızı, hangi sıkıntılarla karşı karşıya kalacağımızı, bu yolun uzun ve meşakkatli bir yol olduğunu, bu yolda yürümenin zor ve zahmetli olduğunu biliyorduk.

Bütün bu zorluklara rağmen, ülkemiz ve milletimiz büyük sıkıntılarla karşı karşıya iken, beka sorunu yüksek sesle dile getiriliyorken, ekonomik sorunlar milletimizin adeta belini büküyorken elbette seyirci kalamazdık.

İslam coğrafyası işgal altındayken, Müslümanlar eziliyor ve katlediliyorken, Akdeniz’in ve Ege’nin serin sularında küçücük yavrularımız can veriyorken elbette duramazdık.

Bütün bu zorluklara karşın sabrın, mücadelenin, kararlı olmanın, azmetmenin, cihat şuuruyla çalışmanın, Milletimiz’i, bütün mazlum Müslümanları ve bütün ezilmişleri maddi ve manevi sıkıntılarından kurtarma heyecanının, imanın ve inancın karşısında beşeri hiçbir gücün duramayacağını da biliyorduk ve bu şuurla yola çıktık.

Milletimiz için “Paylaşımda Adalet” ve “Yönetimde Adalet”i tesis edeceğimize dair Milli Görüş sözü vererek yola revan olduk.

Milli Görüş Hareketi’nin yarı yolda kalmayacağını, Milli Görüş çınarının yeni sürgünler vereceğini aziz milletimizin kıymetli evlatlarına bir kez daha gösterdik. “1. Kırk Yıl”da Milletimiz’e efsane hizmetler yapmış Milli Görüş Hareketi’nin, “2. Kırk Yıl”da da bu hizmetleri sürdüreceğinin bir kez daha müjdesini verdik.

Bir kurtuluş ümidi bekleyen mazlum İslam coğrafyasına, üzülmeyin, ye’se düşmeyin, yola çıktık geliyoruz dedik. “Milletimiz için Biz Varız”, “Tüm Ezilenler için Biz Varız” dedik.

Yeniden Refah Partimiz’in bugün Türkiye’de yüz binlerce teşkilat mensubuyla var olan, çalışan, ülkemizin ve milletimizin geleceği için projeler, çözümler üreten büyük bir teşkilat haline geldiğini görmenin mutluluğunu ve gururunu yaşıyoruz.

İki yıl önce kurduğumuz partimizde ilçe kongrelerimizi, il kongrelerimizi büyük katılımlarla, heyecanlı, coşkulu, ülkemize ve Milletimiz’e hizmet etme şuuruyla bir araya gelen topluluklarla gerçekleştirdik.

Bugün geldiğimiz noktada 81 ilde, 820 ilçede teşkilatlarımızı kurduk. Bugün Hakkari’mizden Edirne’mize, Sinop’umuzdan Antalya’mıza ülkemizin her köşesini bağımsızlığın ve maneviyatın “Hilali”, bereketin “Başağı” ile kuşanmış tabelalarımız ve bayraklarımız sarmış durumdadır.

İl ve ilçe kongrelerinin tamamlanması sonrasında 1. Olağan Büyük Kongremiz’i çoğunluğu gençlerden oluşan 40.000’den fazla kişinin katılımı ile, siyasi tarihimizin en büyük kongresi olarak gerçekleştirdik.

Genel Başkanımız’ın “İnsan Seli, Heyecan Seli, Coşku Seli” diye tarif ettiği Büyük Kongremiz’e katılanların büyük çoğunluğunu gençlerin oluşturması ise “Burada Gelecek Var” sloganımızın ne kadar isabetli olduğunun ispatı olmuştur.

Bugün Türkiye’nin her köşesinde sokağa çıktığınızda, parti stantlarımızda, esnaf ziyaretlerinde, salon toplantılarında ülkesine ve milletine hizmet etme sevdasıyla çalışan teşkilat mensuplarımızı görürsünüz.

Bu kadar kısa süre içerisinde, bu kadar muazzam bir teşkilat yapısının oluşturulması, Yeniden Refah Partisi bayrağının ülkemizin tamamında dalgalanıyor olması, sözümüzün, sesimizin bütün Milletimiz’e ulaşması ve İslam coğrafyasındaki mazlum Müslümanların umudu olması, Yeniden Refah Partisi kadrolarının inancının ve azminin en büyük ispatıdır.

İki yıldır büyük bir heyecanla sürdürdüğümüz bu çalışmalarda, Türkiye’mizin ihtiyacı olan samimiyete, nezakete, yalnızca vatan ve millet için çalışma anlayışına, en kıymetli manevi mirasa, tertemiz bir geçmişe sahip olan Yeniden Refah Partimiz’in, Milletimiz’den gördüğü büyük teveccühe şahitlik ediyor olmanın bahtiyarlığını yaşıyoruz.

Partimizin kurulduğu günden bu yana tüm Anadolu’yu karış, karış geziyor, milletimizle buluşuyoruz. Kapısına kadar gittiğimiz insanlarımız yakamızda bulunan rozetimizi görünce hasretle bize sarılıyor. Yeniden Refah Partisi ve Dr. Fatih Erbakan ismini duyunca bizleri sevgi ve muhabbet ile kucaklıyor, efsane Milli Görüş hizmetlerine duydukları özlemi ifade ediyorlar.

Bu azim ve inançla Yaşanabilir Bir Türkiye, Yeniden Büyük Türkiye, Hak ve Adaletin hakim olacağı Yeni Bir Dünya hedefine ulaşmak için var gücümüzle çalışıyoruz.

Partimizi kurduğumuz günden bugüne kadar ülkemizin karşı karşıya olduğu bütün sorunlarla ilgili görüş ve düşüncelerimizi sadece eleştiri boyutunda değil, çözüm önerilerimizi ve somut projelerimizi de aktararak ifade ettik.

Ekonomik krizden, İstanbul Sözleşmesi’nin yol açtığı sosyal sorunlara, işsizlikten, eğitimde yaşanan sıkıntılara, Kıbrıs’tan, Akdeniz’de karşı karşıya olduğumuz tehlikelere kadar birçok konuda, doğruya gönül rahatlığıyla doğru, yanlışa da kararlılıkla yanlış diyerek düşüncelerimizi aziz Milletimiz’le paylaştık. Sadece eleştiren değil, Milli Görüş zihniyetiyle çözümü açıkça ortaya koyan bir siyaset anlayışıyla hareket ettik. Başta “Milli Kaynak Paketleri-1” kitabımız olmak üzere hazırladığımız tüm projeleri titiz çalışmalarla hazırladık ve tüm Milletimiz’le paylaştık.

Tüm bu projeleri geliştirirken hedefimiz Yeniden Büyük Türkiye’yi inşa etmektir. Milli ve manevi değerlere bağlı, eğitimli ve donanımlı gençliğimizle, anne ve baba olmanın değerini bilen, yeni nesilleri yetiştirecek en sağlam yapının aile olduğunun bilincinde olan Milletimiz’le, refahın ve kalkınmanın üretmekle mümkün olduğunu bilen sanayicimizle, çiftçimizle Yeniden Büyük Türkiye hedefine ulaşacağız, ekonomik ve teknolojik bakımdan güçlü Türkiye’yi hayata geçireceğiz.

Merhum Liderimiz Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocamız’ın 1997 senesinde Türkiye Cumhuriyeti’nin 54. Hükümetinin Başbakanı olarak kurduğu “D-8 Organizasyonu”na bugüne kadar gereken önemi vermeyen ve Avrupa Birliği’ne üye olma hayali peşinde koşan dış politika anlayışını terk edeceğimizi, önce D-8’i canlandıracağımızı, sonrasında nihai hedefimizin 57 Müslüman ülkenin bir araya getirilerek oluşturulacak olan “D-60 Organizasyonu”nu, yani İslam Birliği’ni kurmak olduğunu her platformda dile getirdik ve bu hedefe Yeniden Refah Partisi iktidarında ulaşılacağını ifade ettik.

Bugün Ayasofya’nın zincirlerinin kırılmasının mutluğu içerisindeyken, Mescid-i Aksa’nın esaretinin hüznünü yaşamaya devam ediyoruz.

Karabağ’ın Ermenistan işgalinden kurtarılmasını sevinçle karşılarken, Doğu Türkistan, Suriye, Yemen ve Filistin’deki kardeşlerimiz için göz yaşı dökmeye devam ediyoruz.

Sadece mazlum Müslümanların değil, Afrika’dan Asya’ya, Avrupa’dan Amerika’ya tüm ezilmişlerin acı feryatlarını duymaya devam ediyoruz.

Aylan bebeğin acısı dinmeden, Akdeniz’de alabora olmuş tekneye tutunmuş Afrikalı annenin “bebeğim nerede” çığlıklarıyla sarsılıyoruz.

Tüm bu acı gerçeklerin reçetesi olan “D-60” öncülüğünde oluşturulacak “Yeni Bir Dünya” hedefi için çalışıyoruz.

Yeniden Refah Partimiz; Yeniden Büyük Türkiye’nin mimarı olacak kadroları,İslam Birliği’ni kuracak iradeyi ve Yeni Bir Dünya’yı inşa edecek lideri ve vizyonu bünyesinde barındırmaktadır.

Bu inanç, bu gayret, Milletimiz’in teveccühü ve en önemlisi Rabbimiz’in yardımı ile bu hedeflere ulaşmak elbette mümkün olacaktır.

Yeniden Refah Partimiz’in 2. Kuruluş Yıldönümü’nde, bugüne kadar büyük fedakarlıklarla çalışan tüm teşkilat mensuplarımıza, tüm üyelerimize, partimize gösterdikleri büyük teveccüh dolayısıyla Aziz Milletimiz’e, sonsuz teşekkürler ediyoruz.

Yeniden Refah Partimiz’in öncülüğünde ‘Yeniden Büyük Türkiye’ hedefine ulaşılmış olan, adalet, refah, huzur ve barışın hakim olduğu, yedi milyar insanın kul haklarının teminat altına alındığı ‘Yeni Bir Dünya’nın kurulmuş olduğu nice kuruluş yıldönümlerinde buluşabilmek duasıyla Allah’a emanet olunuz.

 

MİLLETİMİZ ADINA YETKİLİLERİ UYARIYORUZ!

Yeniden Refah Partimiz'in Genel Merkezi'nde gerçekleştirilen İl Başkanları Toplantımız'ın açılış konuşmasını yapan Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan gündemde öne çıkan başlıklar hakkında dikkat çeken, tarihe kayıt olarak düşülecek açıklamalarda bulundu.

 

Deprem gerçeği

Ülkemizin deprem kuşağında olduğu gerçeğini bir kez daha vurgulayan Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, deprem vergilerinin en verimli şekilde ve yerinde kullanılmasının son derece önem arz ettiğini, 'Kentsel dönüşüm' projelerinin rantsal dönüşüm projelerine dönüştüğünü, imar planlarını hatalı yapan, kanuna aykırı davranan, denetlemelerde partizanlık yapan, dürüst davranmayan, yapı denetimlerini uygun şekilde kontrol etmeyen sorumluların; bu felaketlerde, can kayıplarında vebale ortak olacaklarını ve her konuda olduğu gibi depreme hazırlık konusunda da önce ahlak ve maneviyat şuurunun yerleşmesinin önemini burada bir kez daha ifade etti.

 

Borsa İstanbul'un Yüzde 10 satışı

Borsa İstanbul'un yüzde 10 hissesinin Katar'a devri ile ilgili de değerlendirmede bulunan Genel Başkanımız, "Varımızı yoğumuzu satarak veya millete yük yükleyerek değil Allah'ın ülkemize vermiş olduğu nimetleri kaynağa dönüştürerek kaynak üretmek ve bunlar ile millete hizmet etmek mecburiyetindeyiz." ifadelerini kullandı.

Satış işleminin şeffaflık ilkesine aykırı şekilde gerçekleştirildiği eleştirisini yapan Genel Başkanımız, "Maalesef AK Parti Hükümeti 18 yıldır kaynak ihtiyacı sırasında izlediği politika yeni vergiler üretmek, mevcut vergileri arttırmak, zam yapmak, eldeki varlıkları satmaktan başka bir şey olmamıştır. Ve bununla birlikte iç ve dış borçlanmaya giderek borçlanmamızı arttırmaktır. Borsa İstanbul'un yüzde 10 hisselerinin satılması da millete artık yük yüklenemeyeceği için, borçlanmaya da gidilemeyeceği için eldeki kalan son varlıkları satma yoluna gidilmesidir. Bu nedenle hükümete uyarıda bulunuyoruz artık bu yolun sonu çıkmaz sokaktır.  Ayrıca bu satış şeffaflık ilkesine de uygun değil. Hisselerin hangi şartlar ile satıldığı, ne kadar bedelle satıldığı hiçbir şekilde kamuoyu ile paylaşılmamıştır. Ancak kesin rakam bilinmemekle birlikte Borsa İstanbul A.Ş. yüzde 10'luk hissenin tahmini olarak 150 ila 200 milyon dolara satıldığı ifade edilebilir. Bu noktada şu gerçeği de hatırlatmamız gerekir ki bu satış, Kasım ve Aralık aylarında faiziyle birlikte 11 milyar dolar, önümüzdeki 1 senelik süreçte 170 milyar dış borç geri ödemesi yapmak zorunda olan Türkiye ekonomisinin derdine derman olamaz. Bir başka deyişle bu satıştan elde edilen gelir borç- faiz ekonomisi canavarının dişinin kovuğuna yetmez." şeklinde konuştu.

 

'Bir devletin itibarı memur ve işçisinin yaşam standardıyla ölçülür'

TÜİK'in Kasım ayında açıkladığı yıllık enflasyon oranı yüzde 11.9 olarak gerçekleştiğini hatırlatan Erbakan, milyonlarca memura verilecek zam oranın aslında zam olmadığını, memurun alım gücünün her sene eridiğini, memur maaşlarının; açıklanan gerçek olmayan enflasyon rakamları altında ezildiğini ifade ederek, "Yeniden Refah Partisi olarak buradan Hükümetimize  sesleniyoruz; Bir devletin itibarı makam araçlarıyla, makam uçaklarıyla çarkıfelek meyveli resepsiyonlarıyla değil emeklisinin memurunun yaşam standartlarıyla ölçülür. Yeniden Refah Partisi olarak emeklimizin, işçimizin, memurumuzun, öğretmenimizin yaşadığı sıkıntıların farkındayız. Biz de aynen 54. Hükümette Erbakan hocamızın yaptığı gibi iktidara geldiğimizde ilk senemizde işçimize, memurumuza, emeklimize yüzde 50 zam yapacağımızın sözünü veriyoruz." dedi.

 

'En önemli beka meselemiz eğitim ve öğretimin millileştirilmesidir'

Konuşmasının devamında 'En önemli beka meselemiz eğitim sistemimizin dış müdahalelerden bağımsız gerçekten milli bir eğitim sistemi olması hususudur' diyen Genel Başkanımız, ülkemizde hala yürürlükte olan Fulbright Anlaşması'nın milli yapımıza ve bağımsızlığımıza yönelik en büyük tehdit olduğunu söyledi.

 

'Eğitim sistemimiz Amerikan Emperyalizmine teslim edilmiştir'

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan konu ile ilgili şunları kaydetti:  

"Ülkemizin içinde bulunduğu darboğazı bir fırsat olarak gören ABD, CHP'nin Tek Parti iktidarı olduğu 27 Şubat 1946 tarihinde Türkiye ile bir kredi anlaşması imzalıyor. Tarihe ‘Kahire Anlaşması’ olarak geçen bu anlaşmaya göre Türkiye'ye bir miktar borç vermesi karşılığında Amerika'nın eski, demode, 2. dünya savaşı artığı teçhizat ve askeri malzeme satılması kararlaştırılmıştır. Maalesef anlaşmanın içerisine yerleştirilen asıl zehir ile Milli Eğitim Bakanlığımız Amerikan Emperyalizmine adeta teslim edilmiştir. Yine bu anlaşma doğrultusunda 1950 yılında yapılan yeni bir anlaşma ile 'Türkiye ve ABD Hükümetleri Arasında Eğitim Komisyonu Kurulması Hakkındaki Anlaşma’sı yani Fullbright Anlaşması ile Milli Eğitimimiz dış güçlerin vesayetine teslim edilmiştir. Bu anlaşma ile Türkiye Fulbright Eğitim Komisyonu yani 'Birleşik Devletler Eğitim Komisyonu' kurulmuştur. 4 Türk ve 4  Amerikan vatandaşından oluşan bu komisyonda son karar mercii olarak ABD Büyükelçisi ve daha da ileri sorunda ABD Dış İşleri Bakanlığı olarak belirleniyor. Yani Milli Eğitimimizi ABD Dışişleri Bakanlığına bağlamış oluyoruz. Yine bu operasyonlar doğrultusunda Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde Milli Eğitimi Geliştirme Komisyonu adı altında bu sefer büyük çoğunluğu Amerikalılardan oluşan bir komisyon daha kuruluyor. Ve sözde Milli Eğitimi Geliştirme Komisyonu'nun yıllar içerisindeki marifetiyle ilkokul, ortaokul, lise ve hatta üniversite eğitiminin içi boşaltılıyor. Ahlaki ve manevi eğitim önceliğinden uzak materyalist eğitim müfredatı dayatılıyor. Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı kuruluşu kısa adı  Pisa'nın öğrenci kalitemize verdiği notlar ortadadır. Öğretim kalitesi açısından 130 ülkeden 97. sırada olduğumuzu ortaya koyan Dünya Ekonomik Forumu Raporu ortadadır. Türkiye 21. asra geldiğimiz şu günlerde eğitim kalitesi açısından Kamboçya, Nikaragua ve Tanzanya ile aynı seviyede bir eğitim kalitesine sahiptir. Yine Amerikan kontrolündeki bu komisyonun üniversitelerimizi getirdiği seviye ortadadır. Dünyada İlk 500 üniversite içine çoğu yıllar üniversitelerimiz girememektedir. Bizler Yeniden Refah Partisi olarak öğrenci, akademisyen, eğitimci değişim programı gibi lanse edilen Fulbright Ekonomi Eğitim Anlaşmasının asıl amacının Milli Eğitim Sistemimizi kontrol etmek ve Amerikan menfaatlerine dış güçlerin menfaatlerine uygun hale getirmek olduğunu altını çizerek ifade ediyoruz. Hükümetimiz tarafından 16. sının deneneceği açıklanan yeni eğitim sistemimizin hayata geçirilmesinden önce Amerika ile yapılan söz konusu anlaşmanın bir an evvel yırtılıp atılması gerektiğini ifade ediyoruz.

 

Cumhurbaşkanımıza çağrı: Bu anlaşmayı iptal edin!

Buradan Cumhurbaşkanımıza da sesleniyoruz; eğitim ve kültür alanında başarısız olduklarını itiraf eden Cumhurbaşkanımıza diyoruz ki; Her şeyden önce eğitim ve öğretim sistemimizi müfredatımızı gerçekten milli bir hale getirin. Amerika ile yapılan bütün bu anlaşmaları bir an evvel ortadan kaldırın. Fulbright Anlaşması hala yürürlüktedir ve Amerika veya dış güçlere bugün veya yarın istedikleri müdahaleyi yapma imkânı açıkça sunmaktadır. Fulbright Anlaşması her yıl birkaç yüz öğrenci akademisyen göndermek adına 27 milyon öğrencimizi ifsat eden geleceğini karartan akıl dışı bir anlaşmadır.  Milli Görüş'ün temsilcileri olarak biz çok iyi biliyoruz ki bir ülkenin asıl zenginliği topu tankı tüfeği değil Milli ve manevi değerlerine bağlı ilim sahibi evlatlarıdır. "

 

GENEL BAŞKANIMIZ DR. FATİH ERBAKAN'IN KONUŞMASINI İZLEMEK İÇİN TIKLAYINIZ...

GENEL BAŞKANIMIZ DR. FATİH ERBAKAN'IN ENGELLİLER GÜNÜ AÇIKLAMASI

Engellilere hizmet inancımızın gereğidir

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada, "Milli Görüş olarak 50 senelik geçmişimizde lafla değil, icraatla engellilerimizin yanında olduk. Bundan sonra da aynı şekilde devam edeceğiz." dedi.

Genel Başkanımız, Dünya Engelliler Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada engelli vatandaşlarımızın sorunlarına değindi, parti olarak çözüm önerileri ve verdiğimiz sözleri açıkladı.

REFAHYOL iktidarında engellilere efsane hizmetler yapıldı

'Engellilere hizmet inancımızın gereğidir' diyen Genel Başkanımız, Milli Görüş'ün iktidarda olduğu 54. Hükümet döneminde 3 Aralık 1996 günü “Engelliler Bayramı” ilan edildiğini, dönemin Başbakanı Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocamız’ın teklifi ile TBMM’de engelliler gündemi ile özel olarak toplanıldığını, Başbakanlığa bağlı “Engelliler İdaresi Başkanlığı’nın kuruluşunun gerçekleştirilip yaklaşık 90 adet kanun maddesinde değişiklik yapılarak engellilerin lehine çok önemli düzenlemeler yapıldığını hatırlattı.

Sadece engellilerin araç ve gereçleri için 3 trilyon lira kaynak ayrıldı

Genel Başkanımız, Milli Görüş iktidarında engelli vatandaşlarımıza yapılan efsane hizmetleri şöyle sıraladı: "Bu düzenlemelerle; Hiçbir formaliteye takılmaksızın sadece engelli raporu ile valilik veya kaymakamlıklara müracaat eden tüm engelli kardeşlerimizin, tekerlekli sandalye, engelli daktilosu, baston, tedavi masrafları ve benzeri ihtiyaçları tamamen karşılandı. Tekerlekli sandalyeler götürülüp evlerine teslim edildi. Sadece engellilerin araç ve gereçleri için o zamanki değeriyle 3 trilyon lira kaynak fona aktarıldı. Engelli vatandaşlar için 1 trilyon kaynak ayrılarak rehabilitasyon merkezleri kuruldu. 571 sayılı kararname ile;Türkiye’de ilk defa engellileri devlet nezdinde temsil edecek, sorunlarını takip edecek ve çözüm yolları üretecek “Engelliler İdaresi Başkanlığı” ve “Engelliler Koordinasyon Kurulu” kuruldu. Sosyal Yardımlaşma Fonu’nun kaynaklarının %5’inin engellilerin ihtiyaçlarını karşılamak amacı ile Engelliler İdaresi Başkanlığı’na tahsis edilmesi sağlandı. Kamuya alınacak engelli personelin oranı %2’den, %3’e çıkarıldı"

Engelli vatandaşlarımız için tüm imkânlarımız seferber edilecek

'Milli Görüş'ün temsilcileri olarak engellilerimizin maddi ve manevi sıkıntılarını ortadan kaldırmak için tüm imkânlarımızı seferber edeceğiz' diyen Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, nüfusumuzun %12.5’ini engelli vatandaşlarımız oluşturmasına rağmen, kamu ve özel sektörde engelli istihdam zorunluluğu sadece %3 seviyesinde kaldığını, Yeniden Refah iktidarımızda engelli istihdam zorunluluğunun en azından %5’e çıkaracağımız müjdesini verdi.

Genel Başkanımız, engelli vatandaşlara yönelik verdiğimiz sözleri şöyle sıraladı:

  • Çalışanlarının %90’ı engelli personelden oluşan fabrikalar kuracağız. Bu fabrikaların öncelikle engellilerin kullandığı araç ve gereçleri üretmesi ve ihraç etmesi sağlanıp böylelikle hem engelli vatandaşımıza iş kapısı açılacak, hem engellilerimiz ülke ekonomisine katkı sağlayacaklar.

İşyeri kurmak isteyen engellilere hibe desteği ve vergiden muafiyet

  • Kendi işini kurmak isteyen engellilerimize kurmak istedikleri iş ile ilgili özel kurs verilip, başarılı olan engelli vatandaşlarımıza işlerini kurarken devlet desteği sağlanacak. Bu destek bugün olduğu gibi “geri ödemeli” değil, “hibe” şeklinde olacak. Ayrıca engellilerimizin kurduğu işyerleri vergiden de tamamen muaf tutulacak.
  • Bakıma ihtiyaç duyan tüm engelli vatandaşlarımıza ‘sosyal hizmetler’ gözetiminde verilen bakım hizmetleri devam ettirilecek. Engellimizin bakımını üstlenen kişiye verilen maaş yükseltilip, en az asgari ücret düzeyine getirilecek ve bu bakımı yapan kişinin SGK pirimi devlet tarafından karşılanarak sigortalı hale getirilecek.

Çalışamayan engellilerimizin Elektrik, Doğalgaz ve Su giderini devlet karşılayacak

  • Çalışma kabiliyetine sahip olmayan ve devletin sağlamış olduğu bakım hizmetinden faydalanan engelli vatandaşlarımıza daha fazla destek olabilmek amacı ile sosyal hizmetler gözetiminde elektrik, doğalgaz ve su giderlerinin tamamı, iletişim giderlerinin belirli bir kısmı devlet tarafından sosyal devlet olma mantığı çerçevesinde karşılanacak.

Engellilerimize TOKİ'den daha fazla pay ayrılacak

Ülkemizde engellilerin toplam nüfusa oranı %12.5 olduğu halde, engellilerimize TOKİ'den %2 veya %3 pay ayrılmasının adil bir uygulama olmadığını vurgulayan Erbakan, "Bu nedenle TOKİ’nin toplu konut projelerinde engellilere ayrılan daire sayısı yükseltilip, engelli vatandaşlarımızın devlet tarafından ev sahibi olması sağlanacak." vaadinde bulundu.

  • Özel eğitime ihtiyacı olan engelliler, yaşadıkları bölgelerde “özel eğitim uygulama okulları”nın bulunmaması sebebiyle gerekli olan eğitimi alamamaktadırlar. Bu noktada Milli Eğitim Bakanlığı gerekli alt yapıyı oluşturacak ve “özel eğitim uygulama okulları”nın yaygınlaşması sağlanacak.

Engellilere uygun olmayan binalara iskân verilmeyecek

  • Engelli vatandaşlarımızın yaşamın her alanında bağımsız bireyler olarak hayatını devam ettirebilmesi için iş yerleri, okullar, alışveriş merkezleri, kamu binaları, ibadethaneler ve konutlar en geç bir sene içinde engellilerimize “gerçekten uygun” hale getirilecek. Bu özellikleri taşımayan binalara kesinlikle iskân verilmeyecek.
  • Engelli sporcularımız kısıtlı imkânlar ile dünya çapında başarılara imza atmaktadır. Engelli vatandaşlarımızın da diğer vatandaşlarımız gibi spor yapmaları için gerekli alt yapı yerel yönetimler ile koordineli olarak en etkili şekilde sağlanacak.
  • Özellikle ilgili bakanlıklarda 10 milyon engelli vatandaşımızı temsil etmek üzere, engelli vatandaşlarımızdan sorumlu Bakan Yardımcısı atanıp, alınan kararların engelli vatandaşlarımıza uyumluluğu gözetilecektir. Karar alındıktan sonra düzeltmek yerine, karar alma aşamasında doğru kararların alınması sağlanacak.

 

 AÇIKLAMANIN VİDEOSUNU İZLEMEK İÇİN TIKLAYINIZ

GENEL BAŞKANIMIZ DR. FATİH ERBAKAN'DAN ASGARİ ÜCRET ÇIKIŞI

Umutlandıran 'asgari ücret' teklifi

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, bir devletin itibarının makam araçları, makam uçakları, saraylar ile değil vatandaşının gelir seviyesi ve yaşam standartlarıyla ölçüldüğünü ifade ederek asgari ücretin en az 3500₺ olması gerektiğini belirtti.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan yaptığı açıklamada 2021 yılında geçerli olmak üzere Asgari Ücret Tespit Komisyonu'nda görüşmeleri devam eden asgari ücret konusuna değindi.

 

Asgari ücret 300 doların altında

 

Mevcut asgari ücretin 4 kişilik bir ailenin açlık sınırının altında olduğunu vurgulayan Genel Başkanımız şunları kaydetti:

 

"Bu gelirle milyonlarca asgari ücretlimizin kimseye muhtaç olmadan temel ihtiyaçlarını karşılaması, çoluk-çocuğunun sağlıklı beslenmesini dahi sağlayabilmesi mümkün değildir.

Dolar kurundaki artışla birlikte asgari ücret 300 doların altına inmiştir. Yani 3 çocuklu, 5 kişilik bir asgari ücretli aile için kişi başına günlük gelir 2 doların altına inmiştir. Bu seviye neredeyse açlıkla boğuşan Afrika ülkelerinin seviyesidir. Aziz milletimiz bu tabloyu hak etmiyor."

 

Asgari ücret net en az 3500₺ seviyesine getirilmeli

 

Gerçek enflasyon rakamlarının açıklananın en az 2 katı olduğunu tahmin ettiklerini belirten Genel Başkanımız; "Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 3 Aralık 2020 tarihinde açıkladığı enflasyon rakamlarına göre yıllık enflasyon %14 olarak gerçekleşmiştir. Yani “resmi ifadeye göre” Türkiye’de ürün fiyatları bir senede %14 artmıştır. Bununla birlikte bugün Türkiye’de gerçek enflasyonun bu oranın çok daha üzerinde olduğunu tahmin edilmektedir. Gerçek enflasyonun, ortaya konan bu rakamın en az iki katı düzeyinde olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Bu durumda 2021 yılı için asgari ücrete yapılacak zam oranının %30’un altında olması halinde bunun matematiksel olarak artış sayılamayacağı açık bir şekilde ortadadır. İşte bu sebeple Yeniden Refah Partisi olarak asgari ücrete en az %50 zam yapılması ve asgari ücretin net en az 3500 TL seviyesine getirilmesi gerektiğini ifade ediyoruz." dedi.

 

Asgari ücretten vergi alınmayarak işverenin yükü de hafifletilebilir

Parti programlarında da iktidar olmaları durumunda ilk icraatlerinin işçi-memur-emekli maaşlarına %50 oranında zam yapmak olacağını belirten Erbakan; 'Efendim asgari ücret belirlenirken hem işçiyi hem işvereni düşünmek lazım, bu kadar artış işvereni olumsuz etkiler'. Bu söyleme de katılmadığımızı ifade ederek bu noktada devlet devletliğini gösterecek, pek çok gelişmiş ülkede olduğu gibi asgari ücretten vergi almayacak, böylece işçinin yüzü güldürülürken işverenin yükü de artmamış olacaktır." ifadelerini kullandı.

 

 AÇIKLAMANIN VİDEOSUNU İZLEMEK İÇİN TIKLAYINIZ

GENEL BAŞKANIMIZ DR. FATİH ERBAKAN BASIN TOPLANTISINDA KONUŞTU

'Demokratikleştirilmiş Başkanlık Sistemi'

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, sistem tartışmalarına ilişkin yaptığı açıklamada, parlamenter sisteme dönmek yerine bağımsız yargının, kuvvetler ayrılığı ilkesinin tesis edildiği ve aynı zamanda güçlendirilmiş meclisin hayata geçirildiği 'Demokratikleştirilmiş Başkanlık Sistemi'nin daha uygun olacağını ifade etti.

 

Genel Başkanı Dr. Fatih Erbakan, Genel Merkezimizde düzenlenen basın toplantısında gündeme dair önemli açıklamalarda bulundu.

 

Kıbrıs'ta Siyonist planlar adım adım işliyor

 

Genel Başkan Yardımcılarımızın eşlik ettiği basın toplantısında Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, ilk olarak ecdadımızın ve şehitlerimizin emaneti Kıbrıs üzerinde Siyonist planlarının devam ettiğini ve hükümetin acilen tedbir alması gerektiğini söyledi.

 

Genel Başkanımız konuyla ilgili şunları kaydetti:

 

"Doğu Akdeniz’in her yönüyle en stratejik noktası hiç şüphesiz Kıbrıs’tır. Kıbrıs’ın Akdeniz’deki belirleyici konumu birçok ülkenin Kıbrıs’la ilgili strateji oluşturmasına sebep olmaktadır. Kıbrıs özellikle de Arz-ı Mevud hayalleri taşıyan İsrail için büyük öneme sahiptir. İşte bu sebeplerden ötürü son yıllarda İsrail tarafından KKTC’ye yönelik planlı bir arazi, toprak edinme ve yerleşme planlaması olduğu görülmektedir. Bölgede çalışmalar yürüten birçok Sivil Toplum Kuruluşu, medya ve siyasiler bu duruma dikkat çekmektedirler.

Bu noktada İsrailliler şunu yapmaktadır; Kıbrıs’ta yasalara göre yabancıların mülk edinmesi en fazla 2 dönüm arazi ve 1 adet konut olarak sınırlandırılmasına rağmen, İsrailliler KKTC'deki bazı avukatlar üzerinden paravan şirketler kurup, büyük araziler toplamaktadırlar.

* Bazı Kıbrıs’lı avukatlar onlarca şirket kurmuş durumdalar ve bunların her biri İsrail’li iş adamlarına arazı satın alan paravan şirketler konumundadır. Özellikle Büyükkonuk, Bahçeli, Tatlısu, Karpaz, Dipkarpaz, Yenierenköy ve Sadrazamköy bölgelerinde İsrailliler tarafından çok büyük çapta arazi alınmakta ve lüks yapılaşmalar yapılmaktadır.

Yeniden Refah Partisi olarak; bu tablo karşısında KKTC yetkililerini ve Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ni acilen gereken tedbirleri almaya, Kıbrıs üzerindeki Siyonist planları bertaraf etmeye davet ediyoruz. Kıbrıs milli davamızdır, şehitlerimizin ve ecdadımızın emaneti Kıbrıs Adası manevi, siyasi ve stratejik açıdan vazgeçilmezdir."

'Demokratikleştirilmiş Başkanlık Sistemi’ öneriyoruz!

Türkiye'de son dönemdeki sistem tartışmalarına da değinen Genel Başkanımız ”Hepimizin bildiği gibi Muhalefet 'bütün kötülükler anası Başkanlık Sistemidir. İktidar kanadı bütün dertlerin dermanı Başkanlık sistemidir.' diyor. Muhalefet yeniden Parlamenter sisteme dönersek bütün sıkıntılarımızdan kurtulacağız. Aynı aktarlarda satılan ‘her derde deva’ ilaçlar gibi. İktidar da ‘şu Başkanlık sistemine bir geçelim Türk lirası uçacak, ekonomi uçacak, terör bitecek, her türlü sıkıntımızdan kurtulacağız.’ demişti. Her ikisinin de bilimsel olmadığı, mantıklı olmadığı apaçık bir şekilde ortadadır. Başkanlık sistemine geçerek nasıl ki bütün dertlerimizden kurtulamadıysak yeniden sadece Parlamenter sisteme geçmekle de bütün dertlerimizden kurtulmak mümkün değildir. Çünkü her zaman ifade ettiğimiz gibi sistemler birer araçtır. Bu aracı kimin ne maksatla, hangi zihniyetle, ne için kullanacağına bağlı olarak bu aracın iyi veya kötü olması değişir. Aynen keskin bir bıçağı bir marangozun eline verdiğinizde ortaya bir sanat eseri çıkarıyor. Ama o keskin bıçağı 3-4 yaşında bir çocuğun eline verirseniz elini kolunu keser. Bıçağın kabahati yok. O bıçağı kim hangi maksatla kullanıyor? Mesele burada bitiyor. Dolayısıyla biz başından beri bu konularda sabahlara kadar canlı yayınlarda tartışmanın bir manası yok. Asıl olarak ne uygulanacak? Hangi yönde, hangi istikamette adım atılacak? bu önemlidir. İşin başındaki insan hangi zihniyetle hangi hedefleri kendisine belirlemiş insan olacak bu önemlidir diye ifade ettik. Bizim dışımızdaki muhalefet partilerinin Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem önerisi yerine biz ‘Demokratikleştirilmiş Başkanlık Sistemi’ olarak adlandırılabileceğimiz bir sistemin uygun olacağını ifade ediyoruz. Neymiş Demokratikleştirilmiş Başkanlık Sistemi? Bir defa bağımsız yargının, bağımsız medyanın, kuvvetler ayrılığı ilkesinin tesis edildiği, şeffaflık, denetlenebilirlik ve aynı zamanda güçlendirilmiş meclisin hayata geçirildiği, yani kanunları Meclisin millet adına aldığı yetkiyle yapması. Kanunların tek bir kişinin yazıp imzalamasıyla değil, meclis çatısı altında milletvekillerinin tercihiyle oyuyla çıkartılması. Eğer bu adımlar atılırsa Başkanlık Sistemiyle devam edilmesi daha da uygun olacaktır” değerlendirmesini yaptı

GDO tehlikesine dikkat!

Toplum sağlığını tehlikeye atan GDO konusuna da değinen Genel Başkanımız;  "Gıda güvenliği ve halk sağlığı tüm dünyada büyük önem arz etmektedir. GDO’lu tarımsal ürünlerin 1996 yılında dünya ticaretine girmesinden sonra bu konu değişik çevreler tarafından tartışılmaya ve araştırılmaya başlanmıştır.

“Tarım üretiminde verimliliğin artırılması ve açlığa çözüm” olarak başlatıldığı ifade edilen bu teknolojinin ekonomik faydalarından çok, ortaya çıkaracağı sağlık sorunları üzerinde ciddiyetle durmamız gereklidir. Yapılan çalışmalarda GDO’lu ürünlerin kısırlık ve sakat doğum riskini artırdığına yönelik bulgular elde edilmiştir. Halkımızın sağlığıyla, yeni nesillerimizin sağlıklı bir nesil olarak yetişmesiyle ilgili, ayrıca zor zamanda dışa bağımlı olmadan kendi mahsulümüzü kendimizin yetiştirebilmesi ile ilgili böyle bir konuda, asıl beka meselelerimizden bir tanesi olan böyle hayati bir konuda Hükümeti, tüm yetkilileri ve ‘Biyogüvenlik Kurulu’nu göreve davet ediyoruz. Kanser ve kısırlık başta olmak üzere çok sayıda felakete yol açan GDO’lu tohum, gıda ve hayvan yemlerine karşı; bunların ithalinin tamamen yasaklanması da dahil olmak üzere gereken tedbirlerin bir an evvel belirlenmesi ve uygulanması gereklidir." şeklinde konuştu.

 

 

GENEL BAŞKANIMIZ DR. FATİH ERBAKAN'DAN CUMHURBAŞKANIMIZ'A ÇAĞRI

SAYIN ERDOĞAN’IN İNCİRLİK VE KÜRECİK’İN KAPATILMASI YÖNÜNDE SOMUT ADIM ATMASINI BEKLİYORUZ!

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Türkiye’nin Batılı karakterini ortaya koymaya çalışarak AB ve ABD ile yakınlaşma adına sürekli dile getirdiği “ortak çıkarlar”, “ortak değerler” ve “stratejik ortaklık” söylemleri karşısında sözde müttefikimiz olan ABD, Türkiye’ye karşı tek taraflı olarak aldığı CAATSA yaptırım kararıyla gerçek yüzünü bir kez daha ortaya koymuş ve bir kez daha Türkiye aleyhine hareket ettiğini göstermiş oldu.

 

Hatırlanacağı üzere, aynı ABD Senatosu’nun,  12 Aralık 2019’da, 1915 olaylarını "Ermeni Soykırımı" olarak tanımlayan karar tasarısını 15’e karşı 405 oyla kabul etmesi üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Yeri geldiği zaman otururuz bütün heyetlerimizle beraber, kapatılması gerekiyorsa İncirliği de kapatırız, Kürecik’i de kapatırız” ifadesini kullanmış fakat konuyla ilgili daha sonra sessiz kalmayı tercih etmiştir.

 

Benzer şekilde, 2003 Irak Savaşı sonrasında ABD güçlerinin askerlerimizin başına çuval geçirerek tutuklaması, Suriye’nin kuzeyinde terör örgütü YPG, PYD ve PKK’nın ana gövdesini oluşturduğu SDG ile işbirliğine girmesi, bu terör unsurlarını ağır silahlarla teçhiz etmesi, pandemi sürecinde Türkiye tarafından gönderilen maskeleri adeta bizimle alay edercesine PYD-YPG’ye göndermesi, sözde müttefik ABD’nin bu olumsuz politikaları karşısında alttan almanın ve sessiz kalmanın çözümsüzlükten başka bir durum ortaya koymadığının ispatıdır.

 

Bütün bu gelişmelere ve en son alınan yaptırım kararlarına baktığımızda ABD’nin Türkiye açısından ne kadar güvenilir bir müttefik ve ‘stratejik ortak’ olduğu ortaya çıkmaktadır.

 

Stratejik ortak olarak bellediğimiz ABD’nin 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı sonrasında Türkiye’ye karşı uyguladığı ambargo karşısında Erbakan Hocamız’ın İncirlik Üssü’nü kapatması son derece önemlidir.

 

Benzer şekilde, 54. Hükümet’in Başbakanı Erbakan Hocamız’ın ‘Çekiç Güç’ün faaliyetlerine son vermesi büyük önem arz etmektedir.

 

Yeniden Refah Partisi olarak, Sayın Cumhurbaşkanı’nın geçen yıl 12 Aralık 2019’da 1915 olaylarını "Ermeni Soykırımı" olarak tanımlayan karar tasarısını kabul eden ABD Senatosu’nun bu kararından sonra dile getirdiği; “"Yeri geldiği zaman otururuz bütün heyetlerimizle beraber, kapatılması gerekiyorsa İncirliği de kapatırız, Kürecik’i de kapatırız” ifadesinin arkasında durarak bir an önce İncirlik ve Kürecik’i kapatmasını ve aynen Erbakan Hocamız’ın ifade ettiği gibi: ‘Bana ne Amerika’dan’ duruşunu sergilemesini bekliyoruz.

 

Dr. Fatih Erbakan

Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı

BBP Genel Başkanı Mustafa Destici'ye ziyaret

BBP Genel Başkanı Mustafa Destici'ye ziyaret

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, BBP Genel Başkanı Mustafa Destici'yi makamında ziyaret etti.

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Genel Sekreterimiz Suat Pamukçu, Genel Başkan Yardımcımız Av. Bayram Sakartepe, MKYK üyemiz Av. Abdülkadir Yılmaz ve Genel Başkan Danışmanımız M. Fatih Uğurlu'nun eşlik ettiği heyetle Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Mustafa Destici'ye gerçekleştirdikleri Büyük Kurultay dolayısı ile hayırlı olsun ziyaretinde bulundu.

Destici: 'Yarım kalan hizmetleri tamamlamak bize nasip olur inşallah'

Merhum Prof. Dr. Necmettin Erbakan ile Büyük Birlik Partisi Kurucu Genel Başkanı merhum Muhsin Yazıcıoğlu'nu rahmet ve şükranla yâd eden Destici, "Ruhları şâd olsun, mekânları cennet olsun. Her ikisi de vatan, millet, din, devlet aşkıyla ve sevdasıyla ülkemize ve milletimize büyük hizmetlerde bulundular. Rabbim inşallah onların yarım bıraktığı hizmetleri tamamlamayı da bizlere nasip eder diye ümit ediyorum." ifadelerini kullandı.

 

Makam değil dava adamı olmak önemli

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan ise; merhum Muhsin Yazıcıoğlu ile Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocamız'ın makam ve mevki  değil gerçek "dava adamı" olduklarını belirterek, "Davası ve idealleri uğrunda sizin de ifade ettiğiniz gibi ülkemiz, milletimiz, bütün Türk dünyası ve İslam alemi için mücadeleyi ve bu yolda da fedakarlığı ve bedel ödemeyi seçen iki insan gerçekten bu son derece önemli ve değerli. O sebeple belki Erbakan Hocamız tek başına iktidar olamadı, 10-15 sene Başbakanlık, Cumhurbaşkanlığı yapamadı. Muhsin Bey de belki Başbakan olamadı ama; şu anda bütün toplum tarafından her ikisi de nasıl anılıyor buna şahit oluyoruz. Dolayısıyla bu manevi miras, ödedikleri bedeller ve fedakârlıklar davası için, milleti için, bütün insanlık için bu çileye katlanmaları onları şerefli kılıyor."

Bu anlamlı ziyaretten duyduğu memnuniyeti dile getiren Destici'ye teşekkür eden Genel Başkanımız bundan sonraki süreçte de münasebetlerimizin süreceğini söyledi.

GENEL BAŞKANIMIZ'DAN EZBER BOZAN ÇIKIŞ

Genel Başkanımız'dan ezber bozan çıkış: 'Her şeyi milletten beklemeyin'

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, "Eskiden bir söz vardı, 'Her şeyi de Devlet’ten beklemeyin' diye, şimdi bu sözün yeni versiyonu 'Her şeyi milletten beklemeyin' oldu." dedi.

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan yaptığı açıklamada, iktidarın ekonomi politikalarını eleştirerek "Hükümetler borçlanmadan, ilave vergiler üretmeden, milletin sırtına ilave yük yüklemeden kaynak oluşturmak, mevcut kaynaklarını adil ve verimli şekilde kullanmak ve bu kaynaklarla millete hizmet etmek durumundadır." ifadelerini kullandı.

Dünya kadar borçlanma yapıldı

Türkiye’de tablonun dünyadakinin tam tersi olduğunu belirten Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, konu ile ilgili şunları kaydetti: 

"Ülkede döviz yükseliyor Hükümet vatandaşa sesleniyor, 'fedakârlık yapın, elinizdeki dövizi TL’ye dönün' diyor. İşsizlik artıyor, iş adamlarına sesleniyor; “Her biriniz 10 kişi istihdam etseniz işsizlik falan kalmaz” diyor. Pandemi oluyor; özel sektöre “fedakârlık yapacaksınız, işçi çıkarmayacaksınız” diyor, bankalara dönüyor “vatandaşın ihtiyacı var, kredi verin” diyor millete de IBAN numarası veriyor, “siz de varsa bize verin” diyor. Emekli maaşı, memur maaşı ödenecek para lazım, Hükümet bu sefer de “İşsizlik Fonu”ndan 12 milyar ₺ alıp kullanıyor. Dünya kadar borçlanma yaptılar, bunun faizi de var."

Peki devlet olarak siz hangi fedâkarlıkta bulunacaksınız?

Her türlü yükün vatandaşın sırtına yüklendiğini belirten Genel Başkanımız,  "Ahmet’ten alıp, Mehmet’e veriyorsunuz, Hasan’ın sağ cebinden alıp, sol cebine koyuyorsunuz. Santral memuru gibi; gelen telefonları, talepleri diğer tarafa aktarma memurluğu yapıyorsunuz! Yük milletin sırtında! Eskiden bir söz vardı, 'Her şeyi devletten beklemeyin' diye, şimdi bu sözün yeni versiyonu 'Her şeyi milletten beklemeyin' oldu." ifadesini kullandı."

Hükümetin ve belediyelerin borcu 412 milyar daha ₺ arttı

Milli Görüş kurucu lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan'ın 70'li yıllarda Süleyman Demirel ile yaşadığı bir hatırayı anlatan Genel Başkanımız;  "Erbakan Hocamız, TBMM’de Demirel Hükümeti’nin vergi politikasını eleştiriyor, 'Millete fahiş, haksız vergiler yüklüyorsunuz' diyor, arkasından Başbakan Demirel kürsüye çıkıp; “Sayın Erbakan, almadan vermek Allah’a mahsustur” deyince, Erbakan Hocamız da cevaben; 'Evet almadan vermek Allah’a mahsustur ama, hiç vermeden hep almak da size mahsus” diyor. İşte şu anlattığımız tablo da bize bu tarihi olayı hatırlattı. Ve her türlü fatura millete kesilmesine rağmen, borç da katlanarak artıyor, hükümet ve belediyelerin toplam borcu  son 22 ayda 412 milyar ₺ arttı. Borç-faiz-zam-vergi ekonomisinden kurtulmak için, “Önce Millet” diyen devlet için, “Adil Ekonomik Düzen” için, yeniden bolluk ve bereket dönemini hayata geçirmek için Biz Varız, Milletimiz için Biz Varız, Yeniden Refah Var. diyoruz." şeklinde konuştu.

 

AÇIKLAMANIN VİDEOSUNU İZLEMEK İÇİN TIKLAYINIZ...

GENEL BAŞKANIMIZ DR. FATİH ERBAKAN'DAN ASGARİ ÜCRET AÇIKLAMASI

MİLLETİMİZİN YÜZÜ YENİDEN REFAH'LA GÜLECEK!

Bilindiği üzere Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 3 Aralık 2020 tarihinde enflasyon rakamlarını açıklamıştır.  Buna göre, yıllık enflasyon %14 olarak gerçekleşmiştir.  Yani “resmi ifadeye göre” bile Türkiye’de ürün fiyatları bir senede %14 artmıştır. Ülkemizde “gıda enflasyonu”nun ise yıllık %17 seviyesinde olduğu bilinmektedir.

Gerçek enflasyonun ‘özel çarpıtma ve ayarlamalarla’ ortaya konan bu enflasyon oranlarının en az iki katı düzeyinde olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. 

Bu tablo karşısında 2021 yılı için asgari ücrete yapılacak zam oranının %30’un altında olması halinde, bunun matematiksel olarak artış sayılamayacağını daha önceki açıklamalarımızda ifade etmiştik.

Bu sebeple Yeniden Refah Partisi olarak asgari ücrete en az %50 zam yapılması ve asgari ücretin en az 3500 TL seviyesine getirilmesi gerektiğini de vurgulamıştık.

Ancak maalesef ki bugün “net 2825 TL” olarak açıklanan 2021 yılı asgari ücret düzeyi bu seviyenin çok altında kalarak beklentileri karşılayamamış, her sene olduğu gibi bu sene de milyonlarca asgari ücretliyi ve ailelerini hayal kırıklığına uğratmıştır.

Bu gelirle milyonlarca asgari ücretlimizin kimseye muhtaç olmadan temel ihtiyaçlarını karşılaması, çoluk-çocuğunun sağlıklı beslenmesini dahi sağlayabilmesi mümkün değildir.

 

7 milyon asgari ücretlimiz, aileleriyle birlikte hesap edildiğinde 30 milyon vatandaşımız bu seneyi de yoksulluk, geçim sıkıntısı hatta hayatta kalma mücadelesi ile geçireceklerdir.

 

2002 yılında asgari ücretle ilgili ‘simit-çay hesabı’ yaparak iktidar olanlar, maalesef ki geçmişi tamamen unutmuşa benziyorlar.

Allah asgari ücretlilerimizin ve tüm dar gelirli vatandaşlarımızın yardımcısı olsun.

Yeniden Refah Partisi olarak iktidara geldiğimizde ilk işimiz asgari ücrete, emekli ve memur maaşlarına %50 zam yapmak olacak, takip eden senelerde de mutlaka gerçek enflasyon oranının üzerinde maaş zamları yapacağız.  Milletimiz’in yüzü Yeniden Refah’la gülecek inşallah.

 

Dr. Fatih Erbakan

Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı

GENEL BAŞKANIMIZ İRAN BÜYÜKELÇİLİĞİ'NİN DAVETİNE İŞTİRAK ETTİ

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan ve beraberindeki heyet İran İslam Cumhuriyeti Ankara Büyükelçisi Sn. Muhammed Farazmand’ın öğlen yemeği davetine icabet etti. Türkiye İran ilişkileri ve dış politika alanındaki gelişmelerle ilgili görüş alışverişinde bulundu. Ziyarette Genel Başkanımıza Sosyal İşler Başkanımız Prof. Dr. Sacid Günbey, Siyasi İşler Başkanımız Av. Bayram Sakartepe, Genel Sekreterimiz Suat Pamukçu ve Dış İlişkiler Başkanımız Doğan Bekin eşlik ettiler.
Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Yeniden Refah Partisi olarak Erbakan Hocamız’ın ifade ettiği; “İran ile ortak yanlarımızda birleşip, Siyonizm’in dünyada kurduğu sömürü düzenini ve ele geçirdiği ekonomik gücü onlardan geri almanın zamanıdır.” anlayışına sahip olduğumuzu ifade etti.

GENEL BAŞKANIMIZ DR. FATİH ERBAKAN'DAN ÖNEMLİ UYARI

'ÇİFTÇİMİZİ KURTARAMAZSAK GÜVENLİĞİMİZ TEHLİKEYE GİRER'

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, çiftçilerimizin büyük sıkıntılar içinde olduğunu belirterek, bu sorunların yakın zamanda çözülmemesi durumunda ülkemizin gıda arz güvenliğinin tehlikeye girebileceği uyarısında bulundu.

Genel Başkanımız, ülkemizde stratejik konumdaki tarım sektöründe Covid-19 salgınının da etkisiyle yaşanan sıkıntılara dikkat çekti, çözüm önerileri sundu.

Çiftçinin toplam borcu 134 milyar liraya ulaştı

11 Kasım 2020 tarihinde kabul edilen ‘7256 sayılı kanun’la, vadesi geçtiği halde ödenmemiş olan bazı kamu alacakları yeniden yapılandırıldığını hatırlatan Genel Başkanımız; tarım, hayvancılık ve ormancılık ile iştigal eden çiftçilerimizin kredi borçlarının sadece bunlardan ibaret olmadığı belirtti:  

"2020 Ekim ayı itibariyle çiftçilerimizin bankalara 125 milyar lira ve tarım kredi kooperatiflerine 9 milyar lira olmak üzere toplam 134 milyar lira kredi borcu bulunmaktadır. Bankalara olan 125 milyar liralık kredi borcunun 75 milyar lirası Ziraat Bankası tarafından kullandırılmıştır. Ziraat Bankası 75 milyar liralık krediyi yaklaşık 685 bin çiftçiye kullandırmıştır."

Çiftçilerimiz ağır borç yükü altında eziliyor

Tarım sektörünün girdi maliyetleri ciddi oranda arttığını ifade eden Genel Başkanımız, "Bu artışta döviz kurlarının çok önemli rolü vardır. Buna mukabil tarımsal ürün fiyatlarında maliyetlere kıyasla çok daha az artış olmuştur. Çiftçilerimiz çok ağır bir borç baskısı altında ezilmektedir. Döviz kuru artışına bağlı olarak besicilikte meydana gelen yüksek girdi maliyetlerinden dolayı kırmızı et ve süt üreticileri de çok zor durumdadır. Artan maliyetler ürün fiyatlarına yansıtılamıyor. Kesilen süt hayvanları nedeniyle hayvan sayımız her geçen gün azalıyor."

'Hacizler durdurulsun, yeni faizsiz krediler verilsin'

'Tarım ve hayvancılıkta ithalatı kolaylaştırma ve teşvik yerine, yerli üretimi kolaylaştırıp teşvik etmeliyiz.' diyen Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, stratejik konumdaki tarım sektörü ile ilgili çözüm önerilerini şöyle sıraladı:

*Çiftçilerimizin Ziraat Bankası’na ve Tarım Kredi Kooperatiflerine olan kredi borçlarının “faizsiz olarak en az beş yıllık bir vadeye yayılması” hayati önem arz etmektedir. Özellikle Ziraat Bankası borçlarının yapılandırma kapsamına alınması çok önemlidir çünkü çiftçilerimizin toplam borcunun yarıdan fazlası Ziraat Bankası’nadır.

*Çiftçinin traktörüne, hayvanlarına uygulanan ve üretim aracını elinden alan haciz işlemleri derhal durdurulmalıdır.

*Tarımsal üretime devam için de, çiftçiye faizsiz yeni işletme kredileri açılması gereklidir.

*Tarımda kullanılan mazottan alınan vergi sıfırlanmalıdır.

*Çiftçimize ve hayvancılıkla uğraşan vatandaşlarımıza tüm üretim girdileri Devlet teşviğiyle, en uygun şartlarda verilmelidir. Tarım üretimine konulan tüm kotalar acilen kaldırılmalıdır. Aksi takdirde gıda arzımızı teminat altına alamazsak, bir kriz anında aç kalırsak, İHA’larımız, tankımız, topumuz, tüfeğimiz bizi kurtaramaz.

 

GENEL BAŞKANIMIZIN AÇIKLAMASININ VİDEOSUNU İZLEMEK İÇİN TIKLAYINIZ

 

GENEL BAŞKANIMIZ DR. FATİH ERBAKAN ANADOLU ÇİFTÇİSİNİ KABUL ETTİ

'Etme bulma dünyası'

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, ABD'deki olaylara ilişkin yaptığı değerlendirmede, yıllardır dünyaya kaos taşıyan Amerika'nın ettiğini bulduğunu söyledi. Genel Başkanımız, bu yaşananlara bakarak adaletin ve barışın hakim olduğu yeni bir dünyanın da kurulmasının elzem olduğunu belirtti.

Anadolu'nun çeşitli illerinden gelen çiftçileri, Genel Merkezimizde ağırladı, sorunlarını dinledi. Genel Merkez önünde çiftçilere hitap eden Genel Başkanımız, tarım meselesinin beka meselesi olduğunun altını çizerek borç yükü altında ezilen çiftçilerimize, devletimiz tarafından Ziraat Bankası’na olan borçlarının faizinin silinmesi ve 5 yıllık vaade ile faizsiz yeni kredilerin verilmesi gerektiğini söyledi.

'Çiftçi meselesi, tarım meselesi beka meselesidir'

Genel Başkanımız şunları kaydetti:

"Çiftçilerimizin bankalara 125 milyar lira ve tarım kredi kooperatifine 9 milyar lira olmak üzere toplam 134 milyar lira kredi borcu bulunmaktadır. Bankalara olan 125 milyar liralık kredi borcunun 75 milyar lirası Ziraat Bankası'nadır. Burada yapılması gereken çiftçilerimizin Ziraat Bankası’na olan borcunun yapılandırılması, borcun faizinin silinmesi ve faizsiz olarak ve en az 5 sene vade ile yeni teşvikler yeni krediler sağlanması gerekmektedir. Çiftçinin köylünün üretim aracına olan hacizlerin durdurulması lazım. Bunlar yapılmaz ise çiftçilerimizin ayakta durması imkânsız. ABD şirketine ve bazı imtiyazlı şirketlere nasıl vergi muafiyeti getirilebiliyorsa, çiftçilerimize de aynı oranda destek olunmalıdır. Ziraat Bankası'na 75 milyar liralık borca sahip olan yaklaşık 685 bin çiftçimizi ve aileleriyle beraber yaklaşık 3,5 milyona yakın insanımızı görmezden gelemeyiz. Bunlar yapılmaz ise sahip olduğumuz teknolojimiz, paramız, silahlarımız; Allah muhafaza bir kriz anında karnınızı doyuramazsanız bir işe yaramaz. Dolayısıyla tarım üretimi bir beka meselesidir.

Milletin derdiyle dertlenen, önce milletim diyen bir anlayışın temsilcileri olarak bunlar Millî Görüş'ün iktidarda olduğu 54. Hükümet döneminde yapıldı. Erbakan Hocamız Başbakan iken tarım ürünlerinin taban fiyatlarına yüzde 80 - yüzde 120 zam yapıldı.  Önce millet anlayışının bir yansıması olan bu zamlar hala Anadolu'da konuşuluyor. Biz de aynı Erbakan Hocamız gibi işbaşına geldiğimizde hazırlamış olduğumuz borçsuz, zamsız, vergisiz 150 milyar dolarlık kaynak paketimizden elde ettiğimiz geliri dar gelirli vatandaşlarımıza aktaracağız. Bu Millî Görüş sözüdür."

ABD ektiğini biçiyor!

Bir gazetecinin sorusu üzerine ABD'de gelişmeleri de değerlendiren Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, 'ABD şimdi ektiğini biçiyor' diyerek:  

"Amerika yıllardan beri dünyanın dört bir yanında kaos oluşturmayı hedefleyen bir zihniyetle hareket etti. Başta Ortadoğu olmak üzere Güney Amerika'da, Afrika'daki ülkeleri kendi emellerine uygun şekilde dizayn etmek adına karıştırmak ve bölüp parçalamak için operasyonlar planlar yaptı. Yanı başımızdaki teröristleri ağır silahlar ile donatması, eğitmesi bunun en bariz örneğidir. Irak işgali, Afganistan işgali ortada. Türkiye'de ve dünyada gerçekleşen askeri darbelerin çoğunda Amerika'nın parmağı olduğu artık herkesin bildiği bir gerçektir.

Biz de son yaşanan olaylara bakarak diyoruz ki 'etme bulma dünyası'. Son aylarda kendi ülkelerinde kendi siyahi vatandaşlarına yaptıkları zulümler ve şu anda yaşanan kargaşa bu sözümü haklılığını ortaya koyuyor. ABD şimdi ektiğini biçiyor. Bu nedenle de her zaman söylediğimiz gibi yeni bir dünyanın kurulması elzemdir. Sadece Türkiye'nin kurtarılması yetmez, Ortadoğu'da, bölgemizde ve tüm dünyada barış ve huzur için bizim medeniyetimizin temel değerleri doğrultusunda kuvveti değil hakkı üstün tutan yeni bir dünyanın kurulması lazım. Erbakan Hocamızın meşhur sözü Amerika'ya da 'Millî Görüş' lazım diyordu. Bu olduğu zaman 7 milyar insan kurtulacak, Amerikalılar da kurtulacaktır." ifadelerini kullandı.

GENEL BAŞKANIMIZ DR. FATİH ERBAKAN'IN BASIN AÇIKLAMASI

'Siyasetin amacı milletin derdine derman olmak olmalıdır'

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Millî Görüş olarak önceliğimizin milletimizin refahı olduğunu belirterek, "Elbette ki bir ülkede terörle en etkili şekilde sonuna kadar mücadele edilmelidir. Elbette ki vatan bölünmeyecek, bayrak inmeyecek, ezan susmayacak. Bu konuda hepimiz sonuna kadar devletimizin yanındayız. Diğer taraftan vatandaşın açlığı, yoksulluğu, işsizliği de çözülmeli.  Esnafın, çiftçinin, EYT'lilerin dertlerine de derman olunmalıdır." dedi.

Genel Başkanımız Genel Merkezimizde düzenlediği mutat basın toplantısında önemli açıklamalarda bulundu.

Siyasetin amacı milletin derdine derman olmaktır

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan şunları kaydetti:

"Siyasetin amacı milletin derdine derman olmaktır.  Suni gündemler ile milleti oyalamak veya gerçekleri perdelemeye çalışmak olmamalıdır. Bugün de Türkiye’de 83 milyonun özellikle de dar gelirli milyonların asıl gündemi geçim derdi, yoksulluk ve maalesef ki açlık konularıdır.  Hepinizin bildiği gibi mevcut iktidarı 3 Kasım 2002 seçimlerinde iktidara taşıyan en önemli gerekçeler, yoksulluk, geçim derdi, ekonomik krizin yol açtığı iflaslar, hacizler ve maalesef ki ekonomik sıkıntılardan doğan intiharlardı.  Aradan geçen yaklaşık 19 senenin sonunda bugün geldiğimiz noktada tek başına iktidarda bulunmalarına rağmen yoksulluk, hayat pahalılığı, geçim derdi ve işsizlik Türkiye’de vatandaşın en önemli derdi olarak karşımıza çıkmaya devam etmektedir.

Halkımızın %40'ı açlık, %80'i yoksulluk sınırının altında

Halkın %40’ı açlık sınırında %80'i yoksulluk sınırı altında. Çünkü yeni yılda yapılan çeşitli araştırmalar 4 kişilik bir aile için 9 bin lira ile 10 bin lira arasında seviyesinde yoksulluk seviyesi açıklıyor. Bu hesaba göre halkın %80’i yoksulluk sınırının altındadır. Bunun yanında 2020 senesinde Türkiye'de 3 kişiden birisi bu yıl içinde sosyal yardım aldım diye ifade ediyor.  Bizzat hükümetin açıkladığı yeni ekonomi programında 7 milyon işsiz olduğu açıkça ifade ediliyor ki bu özel ayarlamalar ile ortaya konuluyor. Son iki hafta içinde resmi olarak iş aramamış kişileri işsiz sınıfına sokmadıkları için 7 milyon çıkan rakam aslında bu 10 milyon üzerindedir ve zaman zaman ifade ettiğimiz gibi Yunanistan'ın nüfusundan daha fazladır. Yunanistan'ın nüfusundan daha fazla işsizler ordusu bugün Türkiye'de bulunmaktadır.

Ayçiçek yağı 1 senede %300 arttı

Bir senede Ayçiçek yağının fiyatı %300 arttı. 25 liradan 75 liraya çıkıyor. Bununla birlikte Türkiye’de ithal edildiği için ve dolar euro kurundaki bir senede %40, %50 artış nedeniyle aynı ayçiçekte olduğu gibi pek çok meyve ve sebzenin fiyatı da fahiş bir şekilde arttı.

2023 yılı hedeflerine ulaşılamayacak

2021 senesinde asgari ücrete yapılan %21'lik maaş zammı maalesef ki gerçek enflasyonun neredeyse yarısı seviyesinde kaldı ve yeterli olmadı. Bunun yanında memur emeklilerine ve memurlara yapılan %7,6’lık maaş zammı resmi enflasyonun bile yarısı seviyesinde kaldı.   Bütün bunlarla birlikte bir miktar daha verilere baktığımızda hükümetin 2023 yılında ortaya koymuş olduğu hedeflerin Türkiye olarak yanından bile geçemeyeceğimiz artık açık bir şekilde ortaya çıkmıştır. 2013 yılında 10 yıllık kalkınma planında ortaya konulan ve on yıldan beri de reklamı yapılan hedefler milli gelirimiz 2023 yılında 2 trilyon dolar seviyesinde olacak diyordu iktidar bugün geldiğimiz noktada milli gelir 700 milyar dolara seviyesinde kaldı. 2023 senesinde kişi başına düşen milli geliri 25 bin dolar yapacağız diyorlardı bugün geldiğimiz noktada kişi başına düşen milli gelir 8900 dolar seviyesindedir.

Sadece 6 senede kur farkından dolayı 4-5 tane imtiyazlı firmaya holdinge 140 milyar ₺ kaynak aktarılıyor. Bu para ile halkımızın birçok sorununa dermen olunabilir. Yeniden Refah demek Millî Görüş demek önce millet demektir. Paylaşımda adalet demektir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan- Oğuzhan Asiltürk görüşmesi

Geçtiğimiz hafta gerçekleşen Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Oğuzhan Asiltürk görüşmesi üzerinden ittifak görüşmeleriyle alakalı düşüncesini soran gazeteciye Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan şunları söyledi:

Tabii bu ziyaret AK Parti- MHP koalisyonunun geldiği durumu göstermektedir. Pek çok ankete göre AK Parti'ni oy oranının %30'un altına doğru gittiğini görülmektedir. MHP ile beraber hesaplandığında %40’ı bile bulmaları zor görünüyor. Bu amaçla iktidar öncelikle İYİ Parti'ye bir çağrıda bulundu. İYİ Parti'nin buna yanaşmayacağı görülmesi üzerine de yeni arayışlara girildi. Sayın Cumhurbaşkanı'nın özellikle DSP, HÜDA-PAR ve son olarak da Saadet Partisi kanadıyla görüşmesi Cumhur İttifakını genişletme çabaları içerisinde olduklarını gösteriyor. Bizim daha önce ifade ettiğimiz CHP ve HDP'nin olmadığı sağ ağırlıklı partilerin yer aldığı 3. bir ittifakın AK Parti'nin pek çok argümanını elinden alacaktı. Sayın Cumhurbaşkanının bu hamlesi bizim ortaya koyduğumuz böyle bir ittifak seçeneğini ortadan kaldırmaya yönelik de düşünülebilir. Yani Demokrat Parti, HÜDA-PAR gibi Saadet Partisi gibi partileri Cumhur İttifakına katıp dışarıda sadece CHP ve HDP ve kendisinden ayrılanların kurduğu partileri bırakma amacına yönelik bir adım olarak görebiliriz. Tabii siyaset için 24 saat çok uzun bir süre. Seçimlere daha 2 seneden fazla bir zaman olduğunu düşünürsek çok daha fazla ittifak denklemleri tablolar ortaya çıkabilir. Biz de gelişmeleri yakından takip ediyoruz. Zamanı geldiğinde kurullarımızda görüşüp gerekli adımları atacağız.

GENEL BAŞKANIMIZ DR. FATİH ERBAKAN'DAN EYT'LİLERE ERBAKAN SÖZÜ

EMEKLİLİKTE YAŞA TAKILANLARA ‘NOTER ONAYLI ÇÖZÜM SÖZÜ’

EYT'li dernek başkanları ile bir araya geldiği online toplantıda, sorunlarının çözümü için Erbakan sözü veren Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, ülkenin kaynaklarının 83 milyona adil dağıtılması halinde, sadece EYT'lilerin değil tüm dar gelirli vatandaşların refaha kavuşmasına yeteceğini belirtti.

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Emeklilikte Yaşa Takılanlar Marmara Federasyonu Başkanı Gönül Boran Özüpak'ın öncülüğünde 23 ilin EYT dernekleri başkanları ile çevrim içi bir araya geldi, sorunlarını dinledi.

Özüpak: EYT'liler yük olarak görülüyor

4444 No'lu yasanın geriye doğru işletilmesinden dolayı 21 yıldır anayasal haklarından mahrum olduklarını ve bunun mücadelesini verdiklerini söyleyen EYT Federasyonu Başkanı Özüpak, seslerinin gür çıkmasına vesile olan Yeniden Refah Partisine teşekkür etti.

Özüpak yıllarca prim ödemelerine, vergi vermelerine rağmen sonradan çıkan bir kanunla yaş haddine tabii olarak 2 ila 17 yıl ötelendiklerini, tabiri caizse maçları oynanırken kuralların değiştiğini ve bunun büyük mağduriyetlere sebep olduğunu söyledi. Bunca yıl vergi ve prim vermelerine, hizmet etmelerine rağmen bir yük olarak görüldüklerini ifade eden Özüpak, Türkiye'deki kaynakların herkese yetebileceğini bunu Yeniden Refah Partisi'nin hazırlamış olduğu 150 milyar dolarlık kaynak paketinin de doğruladığını söyledi.

Borç-faiz-vergi ekonomisinin sonucu bu!

50 yıllık Milli Görüş davasının temsilcisi olarak dar gelirli vatandaşların derdiyle dertlendiklerini vurgulayarak  EYT'lilere hitap eden Genel Başkanımız, sadece EYT'lilerin değil emekli, memur, işçi, köylü ve çiftçilerimizin de sıkıntıda olduğunu ifade etti.

20-30 yıl devlete hizmet etmiş emeklinin; aldığı maaşın yetmediğini, torunun veya akrabasının düğününe giderken bile düşündüğünü söyleyen Erbakan, "2020 yılında 3 kişiden biri sosyal yardım almak zorunda kalmış. Tabii ki pandeminin etkisi de oldu. İlgili bakanımız açıkladı; 17 yılda sosyal yardımlar 21 kat artmış. Gelir seviyesine baktığımızda nüfusun yüzde 40'ı açlık, yüzde 80'i yoksulluk sınırının altında çalışıyor. TÜİK'in açıkladığı resmi rakam yüzde 14, bağımsız araştırmacılar gerçek enflasyonun yüzde 37 olduğunu belirtiyor. Hal böyle iken hükümet önümüzdeki 4 sene 100 milyar dolar borç faizi ödeyeceğini açıkladı. Yine açıklanan 4 yıllık ekonomi planına göre bütçe açığından dolayı 150 milyar dolar daha borç alınacak. Bütün bunlar ne anlama geliyor, daha fazla zam daha fazla vergi. Borç faiz vergi ekonomisinin sonucu daha fazla borçlanma." dedi.

EYT'lilere yok, imtiyazlılara var

'Asıl üzücü kısmın ise vatandaşa, EYT'lilere ayrılmayan kaynakların bazı imtiyazlılara sular seller gibi akıtılması.' diyen Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, "Köprü ve otoyol ihaleleri dolar cinsinden devlet garantisiyle yapıldı. Bu ihaleleri alan 5 holding var. Bir muhalefet partisi vekili açıkladı; 2014-2020 yılları arasında köprü, otoyol ve tüneller için devletin sadece döviz kuru farkı ödediği meblağ 18,4 milyar dolar ödendi. Yapılan hesaba göre bu para ile EYT mağduru 1,5 milyon insanımızın 5 yıllık emekli maaşı ödenebiliyor. Bu sadece döviz kuru farkından dolayı ödenen para ile 14 tane Avrasya Tüneli, 12 tane Osmangazi Köprüsü veya 8 tane Çanakkale Köprüsü yapılabilirdi. Bir de daha da acısı bu 5 holdinge 18 yılda 128 kez vergi ve harç muafiyeti çıkartılmış. Bunların listesi var. Bunların toplamı ne kadar tutar onu da hesaplarsak. Biz bunu görünce diyoruz ki demek ki ülkede kaynak var sadece adil bir şekilde paylaştırılmıyor, imtiyazlılara akıyor. Bütün bu kaynaklar adil bir şekilde dağıtılsa sadece EYT'liler değil pek çok mağduriyet giderilebilirdi diye düşünüyoruz." şeklinde konuştu.

'3 aylık borç faizi ile EYT'lilerin sorunu çözülebilirdi'

EYT'li dernek başkanların sorularını da yanıtlayan Genel Başkanımız sözlerine şöyle devam etti:

"Bizim Millî Görüş olarak yıllardır söylediğimiz paylaşımda adalet, yani zenginliklerin, kaynakların 83 milyon arasında adilce paylaşılması ve yönetimde adalet ilkeleri ile yola çıktık ve çalışıyoruz. Biz önce millet anlayışıyla hareket edeceğiz. Bununla ilgili de referansımız Merhum Erbakan Hocamızın 54. Hükümet olarak yaptıkları efsane icraatlardır. İşçiye, memura, emekliye yapılan yüzde 100 zamlardır. O dönemdeki bolluğun bereketin nedeni kaynakların faize, imtiyazlılara değil, millete aktarılmasıydı. Kaynağımız da sizin de belirttiğiniz gibi Milli Kaynak Paketimizde var. 2. ve 3. kaynak paketlerimiz hazırlanıyor. Biz her zaman söylüyoruz, emeklilikte yaşa takılanların külfet dedikleri maliyeti, hükümetin 2-3 aylık borç faizi parası kadardır. Bu mücadelenizde yanınız olduğumuzu bir kez daha ifade ediyoruz."

Genel Başkanımız'dan noter tasdikli, yazılı çözüm sözü

Özüpak'ın 'EYT'lilerin sorunlarının çözme vaadinizi noter tasdikli, yazılı istiyoruz’ isteğine de olumlu yaklaşan Erbakan, milletin derdine derman olmak için yola çıktıklarını belirterek yetkili kurullarda görüşüp bu kararı aldırma sözü verdi: "Biz de 'Önce Millet' diyen görüşün temsilcileri olarak Parti programımızda da var iktidarımızın ilk senesinde emekliye, memura işçiye yüzde 50 zam yapacağımızı taahhüt etmiştik. EYT'lilerin sorununun çözümünü de parti programımıza alıp ilk senemizde çözeriz inşallah." dedi.

Erbakan'dan Mansur Yavaş'a EYT teşekkürü

Sosyal medya hesabından seçimden önce emeklilikte yaşa takılanların yanında olacaklarına dair sözünü EYT'lilerin GSS primlerini yatırmaya başlayarak tutan Ankara Büyük Şehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş'ı da tebrik eden Genel Başkanımız, "A partisi B partisi kimin yaptığı önemli değil. Önemli olan milletin derdine derman olmaktır. Bu minvalde Mansur Bey'i tebrik ediyoruz." şeklinde konuştu.

Program sonunda EYT'lilerin muhalefet liderlerini aynı programda birleştirme davetine memnuniyetle katılacaklarını belirten Genel Başkanımız EYT'lilerin sesini duyurmak için ellerinden gelen ne varsa yapacaklarını belirtti.

 

GENEL BAŞKANIMIZ DR. FATİH ERBAKAN'DAN MİLLETİN DERTLERİ VE ÇÖZÜMLERİ

MUTFAKTAKİ YANGINDA SİMİT ÇAY HESABI!

 

Mevcut iktidarı 2002 yılında iktidara taşıyan en önemli sebeplerden bir tanesi “mutfaktaki yangın”dı.  Asgari ücretle ilgili simit ve çay hesabıydı. 

Ekonomik kriz ve yoksulluk ‘3 Kasım 2002’ seçimlerinin sonucu üzerinde en belirleyici etkenlerdendi.

“Yoksulluk-Yasaklar-Yolsuzluk” ortadan kaldıracağız diye iktidar oldular ve aradan yaklaşık 19 yıl geçti.  

Bugün geldiğimiz noktada imtiyazlı kesimi saymazsak, vatandaşın en önemli gündemi “yoksulluk ve geçim derdi”dir.

Yoksulluk;

-        Asgari ücret 4-5 kişilik bir aile için yine bir öğünde 1 çay 1 simit almaya dahi yetmiyor, açlık sınırındaki seyrini sürdürüyor,

-        Emekli maaşı 2 kişilik aile için dahi açlık sınırında,

-        Memur maaşları yoksulluk sınırı altında,

-        Halkın %40’ı açlık sınırında, %80’i yoksulluk sınırı (aylık 10 bin TL seviyesine yaklaşan) altında,

-        Milyonlarca çiftçimiz borç ve haciz içerisinde çırpınıyor,

-        2020 yılında 3 kişiden 1’i sosyal yardım aldığını ifade ediyor

-        Hükümet sosyal yardımları son 17 yılda 21 kat artırıyor.

 

-        Halkın durumu bu olduğu için, alım gücü diye bir şey kalmadığı için, milyonlarca esnaf da perişan halde, (esnaf ziyaretlerinde şahit oluyoruz, dükkanında akşama kadar boş oturuyor, müşteri yok)

 

İşsizlik;

-        YEP’nda ifade edilen 7 milyon işsiz, gerçek işsiz sayısı 10 milyonun üzerinde.

-        1,5 milyona yakın üniversite diplomalı işsiz

 

Hayat pahalılığı, geçim derdi artıyor;

-        Devletin açıkladığı enflasyon oranı dahi 2020 yılı için %14 seviyesinde, biz daha önce gerçek enflasyonun bunun iki katı olduğunu ifade etmiştik,

Nitekim yerli ve yabancı akademisyenler-uzmanlar yaptıkları hesaplarda “Türkiye’de yıllık enflasyon oranının %37 olduğunu” ifade ediyorlar.

-        Hatta bazı gıda maddelerinin fiyatı (Ayçiçek yağı gibi), geçen seneye nazaran %300 artmış durumda.  

-        Aynen ayçiçek gibi, artık pek çok meyve-sebze ve tarım ürününü ithal ettiğimiz için, döviz kurlarında yaşanan yıllık %40’lık artış meyve-sebze fiyatlarını da fırlattı.

 

-        Bütün bu hayat pahalılığına rağmen, 2021 yılı için Asgari ücrete yapılan %21 zam gerçek enflasyonun çok altında,

Memur ve memur emeklilerine yapılan yüzde 7,6’lık, işçi, esnaf, çiftçi emeklilerine yapılan yüzde 8,6’lık maaş zammı ise resmi enflasyon oranının dahi altında kaldı ve böylece milyonlarca dar gelirli bu sene de yoksulluğa ve geçim derdine mahkum edildi.

……………………………………………………………….

 

Bütün bunlarla birlikte, iktidarın yıllarca her seçim döneminde kullandığı “2023 Hedefleri”nin yakınından dahi geçilemeyeceği açıkça ortaya çıktı.

 

                                       2013 (10 Yıllık Plan)       Mevcut Durum (2021)

MİLLİ GELİR                          2 Trilyon $                     740 Milyar $

KİŞİ BAŞINA DÜŞEN           25 Bin $                         8900 $

İHRACAT                                500 Milyar $                  169 Milyar $

İŞSİZLİK                                  %5                               %13(Genç işsz. %26)

ENFLASYON                          Tek Haneli                 %14(Gerçek enf. %37)

 

Bu rakamlar Hükümet’in 2023 Hedefleri’nin de maalesef ki bir hayal haline geldiğini göstermektedir…

 

Bir yandan borçlanma bütün hızıyla devam ediyor;

Son iki senede Genel Yönetim Borç stoğundaki artış 450 Milyar TL’ye yaklaşmıştır ...!!

Ve yine Hükümet tarafından YEP’da açıklanan verilere göre; önümüzdeki 4 yılda devlet  “150 milyar $ bütçe açığı” verecek,  “100 milyar $ borç faizi” ödeyecek ...!!

Yani 4 yıl boyunca da milyarlarca dolar borçlanmaya devam edecek…

Bu doğrultuda ilk adım da içinde bulunduğumuz Ocak ayında atıldı; Hazine ve Maliye Bakanlığı bu ay içinde ‘50 Milyar TL’ye yakın borçlanma gerçekleştirdi.

 

TÜM BU BORÇLAR VE FAİZLERİ DE ZAM-VERGİ OLARAK MİLLETE FATURA EDİLECEKTİR.

Nitekim yeni yıla köprü-otoyol, elektrik-d.gaz zamları ile, ithal otomobil ÖTV’lerinin astronomik artışıyla girilmiştir…

Türkiye’de son 3 yılda, elektrik %93, doğalgaz %63 zamlanmıştır …!!

 

TÜM BU VERİLER BORÇ-FAİZ-ZAM-VERGİ EKONOMİSİNİN BÜTÜN HIZIYLA UYGULANMAKTA OLDUĞUNU VE HALKIN EZİLMEYE DEVAM ETTİĞİNİ GÖSTERMEKTEDİR.

 

İşte bu nedenle vatandaş “kış geldi, doğalgaz-kömür alacak param yok, çocuklarım evde üşüyor” diyor,  Hükümet  “Vatan-Millet-Sakarya”  diyor…

İşçi-memur “etin kilosu 70 TL olmuş, bir senedir evime et girmedi” diyor, Hükümet “susun sesinizi çıkarmayın FETÖ’yle-terör örgütleriyle mücadele ediyoruz” diyor…

Çiftçi-köylü “yahu 160 bin TL’lik borcum faiziyle, avukat masrafıyla 600 bin TL’yi aştı, perişan haldeyim, bir de üstüne traktörümü haczediyorsunuz” diyor, Hükümet “kardeşim biz de yedi düvelle mücadele ediyoruz, ne yapalım” diyor…

Vatandaş “kırmızı eti, kıymayı zaten alamıyorduk, şimdi ekmeği bile askıda ekmek uygulaması ile alıyoruz, ayçiçek yağı bile lüks oldu” diyor,   Hükümet  “ezan susmasın, bayrak inmesin”  diyor.

Milyonlarca genç  “işsizim, evlenemiyorum, 30 yaşına geldim hala babamdan harçlık alıyorum, bunalımdayım” diyor,  Hükümet  “kardeşim biz de sınır ötesi operasyon yapıyoruz” diyor.

Vatandaş  “yahu insaf edin, 3 yılda elektrik %93, doğalgaz %63 zamlanır mı” diyor,  Hükümet  “ahh şu CEHAPE zihniyeti yok mu”  diyor…

 

Elbette ki terörle en etkili şekilde mücadele edilsin, elbette ki ezan susmasın, bayrak inmesin, bunda hepimiz mutabığız da,  bu Millet’in  açlığı-yoksulluğu-borcu-haczi ne olacak ??

Bir ülkede Devlet terörle mücadele ediyor, sınır güvenliğini sağlıyor diye diğer görevlerini yapmayacak mı ??

Teröristler, vatan hainleri var diye  biz aç mı gezeceğiz??

…………………………………………………………..

Vatandaşa gelince mazeret çok, bahane çok, emekliye-memura-çiftçiye gelince sineğin yağı hesap ediliyor, ancak “imtiyazlılara” gelince, kaynaklar sular seller gibi akıtılıyor …

Bilindiği üzere Türkiye’de son dönemde iktidar tarafından yapılan köprü-otoyol ihaleleri USD cinsinden Devlet garantili. Mesela geçtiğimiz sene Osmangazi Köprüsü’nden araç başına 117 TL tahsil edildi, ancak dolar kurundaki artıştan dolayı Devlet bu firmalara araç başına 247 TL ödedi. Yani Devlet araç başına 130 TL fark ödedi.

 

Köprü-otoyol ve tüneller için Devlet’in yani aslında Millet’in holdinglere ödediği bu farkların  2014-2020 yılları arasındaki  TOPLAMI 18,4 MİLYAR $ …!!

18,4 Milyar $  bugünkü kurla 140 Milyar TL ediyor. Müteahhit firmalara köprü-otoyol ve tüneller için yapılan anlaşma dolayısıyla kur farkı olarak Devlet tarafından ödenen bu 140 Milyar TL ile;

-        Türkiye’deki bütün çiftçilerin tüm banka ve kooperatif borçları (135 milyar TL) ödenebilirdi.

-        2 milyon esnafın her birine 70 bin TL hibe yapılabilirdi

-        6 milyon konut kiracısına, kira-d.gaz-elektrik-su ödemesi olarak 1 sene boyunca aylık 2000 TL verilebilirdi

-        Atanamayan 138 bin öğretmen kadroya alınıp, 12 yıllık maaşları ödenebilirdi

-        EYT mağduru 1,5 milyon insana 5 yıllık emekli maaşları ödenebilirdi

-        Pandemi sürecinde 83 milyon vatandaşa yapılan Devlet desteğinin 7 misli yapılabilirdi.

-        ‘14 Avrasya Tüneli’ veya ‘12 Osmangazi Köprüsü’ veya ‘8 Çanakkale Köprüsü’ yapılabilirdi

 

HOLDİNGLERE KUR FARKI NEDENİYLE YAPILAN ÖDEMENİN YANINDA BİR DE TAAHHÜT EDİLEN ARAÇ KADAR ARAÇ GEÇMEDİĞİ İÇİN, ARADAKİ FARKI KAPATMAK İÇİN YAPILAN (Araç geçiş ücreti+kur farkı) ÖDEMESİ DE VAR.

BUNU DA AYRICA HESAP ETMEYE YÜREĞİMİZ EL VERMİYOR…

 

-        EYT’liye imkân yok,

-        Memura-emekliye bütçe yok,

-        Pandemide vatandaşa imkân yok,

-        Çiftçinin kooperatife olan borcu yüzünden traktörüne haciz

-        Vatandaşın neredeyse nefes almasından vergi kesilecek,

DİĞER TARAFTAN KAYNAKLAR, MİLYAR DOLARLAR İMTİYAZLILARA ADETA AKITILIYOR…

BU TABLO “ÖNCE MİLLET” YERİNE, “ÖNCE İMTİYAZLILAR”  ANLAYIŞININ APAÇIK İSPATIDIR …!!

 

Biz YRP olarak bu anlayışı reddediyoruz. Milli Görüş demek, Yeniden Refah demek “Önce Millet” demektir, “Paylaşımda Adalet” demektir, “Millet’in hakkının Millet’e verilmesi” demektir …

Geçmişimiz, bu zihniyetimizin, bu prensiplerimizin sayısız uygulamaları ve ispatları ile doludur…

Milli Görüş ruhuyla, ‘Önce Millet’ anlayışıyla yeniden geleceğiz ve Borç-Faiz-Zam-Vergi” ekonomisi yerine “İstihdam-Üretim-ihracat” ekonomisine geçerek, ‘Yeniden Büyük Türkiye’ hedefine ulaşacağız.

Kaynak üretmek için; borçlanmak, devletin varlıklarını satmak, Millet’e yük yüklemek yerine, Milli Kaynak Paketlerimiz’i harekete geçireceğiz.

 

 

Bu kaynakla da, “Önce Millet” diyerek;

-        Dar gelirli milyonların alım gücünü-refah seviyesini artıracağız,

-        Haksız-fahiş vergilerin hepsini kaldırıp atacağız,

-        Üretim ve istihdam hamlesiyle işsiz milyonlara iş ve aş imkanı sağlayacağız,  

-        Katma değerli ihracat ile de milli gelirimizi gerçek anlamda artıracağız.

 

Her zaman ifade ettiğimiz gibi, biz yoksullara sosyal yardım yapmak için değil, yoksulluğu ortadan kaldırmak için geliyoruz …!!

 

 

 

GENEL BAŞKANIMIZ DR. FATİH ERBAKAN'DAN İTTİFAK ÇIKIŞI

3. İTTİFAK İÇİN GÖRÜŞMELER YAPIYORUZ

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, seçim ittifakları konusuna ilişkin yaptığı açıklamada "Üçüncü bir ittifakın omurgasını oluşturmak üzere birtakım değerlendirmeler, görüşmeler, müzakereler yapıyoruz." dedi.

Genel Başkanımız, Genel Merkezimizde düzenlenen  Aylık Olağan İl Başkanları Toplantısı öncesinde gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu ve gazetecilerin soruları yanıtladı.

Kafeler ve lokantalar gerekli tedbirler alınarak açılmalıdır

Pandemi döneminde esnafa verilen yardımların yetersiz kaldığını yapılan yardımlarla esnafın ayakta durmasının mümkün olmadığının altını çizen Genel Başkanımız, "Bu şartlar altında en azından esnafın kredi taksitlerinin en az 1 yıl ertelenmesi gereklidir. Kredi faizlerinin tamamıyla silinmesi veya en azından bu faizlerin yarısının devlet tarafından karşılanması son derece önemlidir. Esnafa doğrudan nakit desteğinin artırılarak devam ettirilmesi böyle sadaka boyutunda değil ciddi nakit desteklerinin artırılarak devam ettirilmesi gereklidir. Esnafımızın doğalgaz borcu ve SSK primlerinin de en azından bir yıl ertelenmesi gerekmektedir. Eğer bunlar olmazsa milyonlarca esnafımızın ayakta kalması, aileleriyle beraber milyonlarca insanımızın kurtuluşa erebilmesi mümkün olmaz” ifadelerine yer verdi.

Bütün restoran ve kafelerin gerekli tedbirler alınarak ve gerekli denetimler yapılarak acilen hizmete açılması gerektiğini söyleyen Genel Başkanımız; “İnsanlar Türkiye’de hepinizin bildiği gibi uçakla yan yana hatta omuz omuza seyahat ediyor. AVM’lerde her türlü alışveriş yapılıyor, binlerce insan aynı çatı altında bulunuyor. Toplu taşıma araçlarında izdiham yaşanıyor. Bunların hiçbirinde sorun olmuyor ancak sıra restoranlara, kafelere gelince hayır sizi kapatacağız, aylarca kapalı kalacaksınız. Berberler kuaförler en riskli yerler buralar da hizmete devam ediyor. Etmesin diye söylemiyoruz ama diğer taraftan restoran ve kafelere gelince kapalı tutuluyor. Yüzbinlerce mekân sahibi ve milyonlarca çalışan mağdur ediliyor. Bu uygulama sürdürülebilir de değildir, mantıklı da değildir, adil de değildir” açıklamasında bulundu.

3. İttifak için görüşmeler yapıyoruz

Örgütlenme çalışmalarını 81 il ve 900'den fazla ilçede tamamladığımızı, üye sayısında 100 bini aştığımızı anlatan Genel Başkanımız, "Biz, seçime girme yeterliliğini en kısa süre içerisinde ve milletvekili transferiyle değil, bileğinin hakkıyla kazanan bir partiyiz." ifadesini kullandı.  Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bugün itibarıyla partimiz tek başına seçimlere katılıp, büyük bir başarı ile çıkabilecek güce ve potansiyele sahiptir. Bununla birlikte her zaman söylediğimiz gibi Türkiye siyasetinde 24 saat çok uzun bir zamandır. Bugünden yaptığınız değerlendirmelerin gelecekte çok fazla karşılığı olmayabilmektedir. Tabiri caizse 'Dereyi görmeden paçaları sıvamamak' gereklidir. Bugün itibarıyla seçimlere tek başına girebileceğimiz gibi aynı zamanda üçüncü bir ittifakın omurgasını oluşturmak üzere de birtakım değerlendirmeler, görüşmeler, müzakereler yapıyoruz. Bu iki seçenekten birini uygulayabilmemiz mümkündür. Bütün bu değerlendirmelerimizde de en önemli mihenk taşı vatanımızın ve milletimizin selameti ve kurtuluşudur."

 

'Cumhurbaşkanlığı sistemi bazı değişikliklerle devam edebilir'

Konuşmasının ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Genel Başkanımız, sistem tartışmalarına ilişkin soru üzerine şunları kaydetti:

"Biz bu kadar Anayasa değişikliği yapılıp sistem değiştirildikten sonra 'Yeniden geçmişe dönelim' demeyi çok uygun bulmuyoruz. Ancak uygulanmakta olan sistemin mevcut haliyle aksayan taraflarının olduğunu görüyoruz. Bağımsız medya ve bağımsız yargı konusu, kuvvetler ayrılığı konusu... Örneğin kabinenin, milletvekillerinden seçilmiş Meclis'ten belirlenmesi, Cumhurbaşkanı Yardımcılarının yine seçilmiş kimseler olması... Aynı zamanda Meclis'e gensoru ve güven oyu gibi imkanların tekrardan sağlanması gibi düzenlemelerle, yani kuvvetler ayrılığı, denetlenebilirlik, şeffaflık prensiplerinin tam manasıyla uygulanması halinde mevcut sistemin devam edebileceğini ifade ettik. Buna da 'Demokratikleştirilmiş Başkanlık Sistemi' dedik. Bizim önerimiz bu noktadadır."

 

'Sözde stratejik ortağımız ABD'den bize hayır gelmez'

ABD’nin yeni Dışişleri Bakanı Blinken’ın Türkiye için ‘sözde stratejik’ açıklaması hakkında 'Amerika da Türkiye’nin sözde stratejik ortağıdır' değerlendirmesinde bulunan Genel Başkanımız, “Bizim yıllardan beri bir platonik aşkla bağlı olduğumuz aşkımızın aslında karşılıksız bir aşk olduğunu bir kez daha ortaya koyan Amerika’nın gerçek niyetini gerçek yüzünü Millî Görüş'ün 50 seneden beri söylediği gerçekleri bizzat ortaya koyan itiraf eden gerçekler. Amerika’nın yıllardan beri Türkiye’ye uyguladığı samimiyetsiz iki yüzlü ve hatta düşmanca tavrı nedeniyle bizim aslında Yeniden Refah Partisi olarak, Millî Görüş olarak haklılığımızı ispatlamaktadır. Bizim yıllardan beri söylediğimiz Amerika’nın Türkiye’nin bir sözde stratejik ortak olduğu gerçeğini ortaya koymaktadır. Özellikle Blinken’in Türkiye’yi sözde stratejik ortak olarak nitelemesi son derece samimi ve dürüst açıklama olmuş. Biz zaten bunu biliyorduk. Biz de Amerika’nın bizim için bir sözde stratejik ortak olduğunu biliyorduk” şeklinde konuştu.

 

MİLLÎ SİYASET KURULU TOPLANDI

Millî Siyaset Kurulu toplandı

Partimizde 'gölge kabine' olarak adlandırılan Millî Siyaset Kurulu, Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan başkanlığında toplandı.

Alanında uzman akademisyen, siyasetçi ve bilim insanlarından oluşan Millî Siyaset Kurulu'nun toplantısı, Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan başkanlığında Ankara'da bir otelde gerçekleştirildi.

'Gölge kabinemiz milletin sesi olma fonksiyonu görüyor '

Kurul koordinatörü Siyasi İşlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Av. Bayram Sakartepe, toplantının açılış konuşmasında, "Millî Siyaset Kurullarımızın bir başka ifade ile 'gölge kabinemizin’ çalışmalarının neticelerini değerlendirdiğimiz, yeni dönem çalışmalarımızı planlamak ve Türk siyasetinin önümüzdeki dönemdeki gelişmelerini istişare etmek üzere bir araya geldiğimiz toplantımız hayırlara vesile olsun.  Bu kurullarımız ile, partimizin ideali olan milletin derdi ile dertlenen, milletin sesi olma fonksiyonumuzu fiilen icra edeceğiz." dedi.

Kurul başkanlarının raporlarını sunması ve sunumlar ile devam eden program sonunda konuşma yapan Genel Başkan Erbakan, Millî Siyaset Kurulu koordinatörü Av. Bayram Sakartepe başta olmak üzere kurul başkanlarına ve üyelerine özverili çalışmalarından dolayı teşekkür etti.

'Üye sayımız kısa zamanda 250 bine yaklaştı'

Katılımcılara Yeniden Refah Partimiz'in kısa zamanda geldiği başarılı noktayı anlatan Genel Başkanımız, 81 ilde resmi olarak kuruluşunu tamamladığını, 900’e yakın ilçemiz resmi olarak kurulduğu ve yaklaşık 500 ilçede ve 65 ilde kongreleri tamamlandığımızı söyledi.

40 binin üzerinde insanın katılımıyla Ankara Arena'da yaptığımız ilk büyük kongre ile Türk siyasi tarihine geçtiğimizi anımsatan Genel Başkanımız, seçime girme yeterliliğini almakla birlikte üye sayısında yüz bini aştığımızı bununla birlikte henüz sisteme girmeyen formlarla birlikte 250 bine yakın üye sayısına ulaştığımızı belirtti.

 

'Olası bir erken seçime hazırız'

Olası bir Erken seçim halinde hazır olmak bakımından sandık baş müşahitlerinin belirlenmesi için ciddi bir çalışma yaptığımızı da ifade eden Genel Başkanımız, ilk etapta 200 bin seçim sandığından 70 bin sandığın en azından 1 tanesine dava eri sandık müşahidi atayacağımızı belirtti.

Ülke meselelerinin çözümünde Millî Siyaset Kurullarımıza büyük görev düşüyor

Katılımcılara ülkemizin ekonomi, adalet, eğitim, işsizlik noktasında sıkıntılarını olduğunu örnekleriyle anlatan Genel Başkanımız, bu sorunların Millî Görüş iktidarında çözülebileceğini vurguladı. Millî Görüş'ün temel prensipleri olan paylaşımda adalet, yönetimde adalet, ailenin korunması, kaliteli eğitim, şahsiyetli dış politika hedeflerine ulaşılması için ülke sorunlarının çözümünde ve projelerin ortaya konulmasında Millî Siyaset Kurulu'na büyük iş düştüğünü söyleyen Genel Başkanımız, "Metodumuz; iddia değil ispattır. Bu kurulların hazırlayacağı raporlar ile ülkenin temel meselelerine çözüm önerileri sunmuş olacağız. Sadece teşhis yetmez tedavi de sunmamız açısından Millî Siyaset Kurullarımıza çok hayati görev düşüyor. Kurul başkanlarımızın iktidara gelmemiz halinde ilk 100 günde yapacağımız icraatların rapor halinde hazırlanması da önem arz etmektedir.  Tabii bu çalışmalarımızda en önemli kriterimiz; istikamete ve itikada da uygun olmak olacaktır.  Biz de bu çalışmalarımızı yakinen takip ediyor olacağız" şeklinde konuştu.

GENEL BAŞKANIMIZ, DEMOKRAT PARTİ GENEL BAŞKANI GÜLTEKİN UYSAL VE HEYETİNİ KABUL ETTİ

'Yerli ve Milli Bir Anayasa İçin Destek Vermeye Hazırız'

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Demokrat Parti lideri Gültekin Uysal ve beraberindeki heyeti kabul etti. Kabul sonrası yapılan ortak basın toplantısında, "Toplumsal bir mutabakatın olduğu; millî, yerli ve sivil bir anayasa için katkı vermeye hazırız" dedi.

Demokrat Parti’ye nazik ziyaretleri için teşekkürlerini ileten Genel Başkanımız “Ülkemizin sorunlarını sıkıntılarını birlikte müzakere ettik. Bunların çözümü ile ilgili kendileri ile fikir alışverişinde bulunduk” dedi.

  “Anadolu Tabiri ile Bir Yürüyüşlerine Bakacağız”

 Anayasa değişikliğinin konuşulmasına yönelik sorulan soruya Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, “Uzlaşı içerisinde Anayasa değişikliği yapabilme imkânı meclis portresine baktığımızda yok.  İktidarında bunu sağlamak gibi bir niyeti yok. Sadece ‘Bu süreçten yaşanan ekonomik meseleleri, pandemi ile beraber derinleşen yolsuzluğu, işsizliği, birçok usulsüzlüğü acaba perdeleyebilir miyiz?’ düşüncesi var. Biz yine iyi niyetimizi korumak istiyoruz. Anadolu tabiri ile bir yürüyüşlerine bakacağız. Türkiye’ye milletimize neler teklif ediyorlar diye” ifadelerini kullandı.

  “Yerli ve Milli Bir Anayasa İçin Katkıyı Vermeye Hazırız"

Yeniden Refah Partisi olarak anayasa değişliğinin gerekli olduğu kanaatinde olduğumuzu dile getiren Genel Başkanımız, “Biz Millî Görüş olarak yıllardır ifade ettik. Hakkı üstün tutan, adil, adaleti temel alan ve bütün toplum kesimlerine, her vatandaşına adil bir şekilde yaklaşacak bir işleyişin ortaya çıkmasına vesile olacak bir anayasanın yapılması milli, yerli ve sivil bir anayasanın ortaya koyulması son derece önemlidir. Mevcut anayasada yapılan iyileştirme ve rötuşla bir yere varılması zor görünüyor. Yeni anayasa çalışmalarına da toplumsal mutabakat oluşturularak bu prensipler ışığında her türlü desteği vermeye hazırız.” ifadelerini kullandı.

'İttifak Konuşmak İçin Daha Erken'

Demokrat Parti ve Yeniden Refah Partisi olarak ittifak konuşmanın daha erken olduğunu kaydeden Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, “Bu görüşme bir nezaket görüşmesi. İttifak konuşmak için daha erken. Her gün sabah akşam gündem değişiyor. Türkiye siyasetinde 24 saat çok uzun bir zaman dilimi. Dolayısı ile her gün yeni şartlar, yeni denklemler, yeni konjonktür her şeyi değiştirebilir. Şimdilik sadece sorunlarımız olduğu ve sorunlarımızın ne olduğuna yönelik teşhisler görüşüldü. Bu sorunların çözümünün bulunması için elimizden ne gelirse yapacağımızı karşılıklı olarak ifade ettik” diye konuştu.

“LGBT Propagandası ve Terörist Unsurları Tasvip Etmemiz Mümkün Değil”

Boğaziçi Üniversitesi’ne ataması yapılan rektör sonrasında yapılan eylemlerin devam etmesine de değinen Genel Başkanımız, “Bu toptancı anlayışın ortadan kaldırılması lazım. Şunu söylemek istiyorum orada bazı terörist unsurlar araya karışıp girmiş olsa bile oradaki bütün öğretim görevlilerini ve öğrencilerini bir terörist olarak görmenin doğru olmadığını düşünüyoruz. Tabi ki oradaki terörist unsurları tasvip etmemiz mümkün olamaz. Oradaki LGBT propagandasını asla tasvip etmemiz asla kabul olamaz. Kâbe resmine yapılan saygısızlığı en şiddetli şekilde kınıyoruz” şeklinde konuştu.

ERBAKAN VEFASI

‘Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocamız'ın Yakın Yol Arkadaşı Fehim Adak Dualarla Anıldı’

 

Millî Görüş hareketinin öncü isimlerinden, Prof. Dr.  Necmettin Erbakan Hocamız'ın yakın çalışma arkadaşı, eski bakan Fehim Adak, vefatının 5. sene-i devriyesinde dualarla anıldı.

Efsane hizmetleriyle anılan 54. Hükümet bakanlarından Fehim Adak, medfun bulunduğu Bağlum'da kabristanı başında dualarla anıldı.

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Eski Meclis Başkanı Bülent Arınç, Şehzade Abdülhamid Kayıhan Osmanoğlu, Genel Başkan Yardımcılarımız Prof. Dr. Doğan Aydal, Doğan Bekin, Zafer Emanetoğlu, Erkan İlyas Helvacı, MKYK üyemiz ve merhum Fehim Adak beyin oğlu Abdülhamit Adak ve torunlarının yanısıra teşkilatımızın da katıldığı anmada Kur'an-ı Kerim tilavetinin ardından dualar edildi.

 

'Fehim Adak Millî Görüş'ün Vücut Bulmuş Haliydi'

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, dua sonrası yaptığı  konuşmada  merhum Fehim Adak'ın Millî Görüş'ün prensiplerinin vücut bulmuş hali gibi olduğunu söyleyerek, "Fehim Adak Bey, önce ahlak ve maneviyat, nefis terbiyesi ve dünyacı değil ahiret  öncelikli olmak prensipleri tecelli etmiş ender isimlerden biriydi. Yine Erbakan Hocamızın belirttiği Millî Görüş'ün fiziksel özellikleri hidayet, feraset, dirayet Fehim Adak Bey'de bulunan özelliklerdi. Hakkın hâkim olması için her türlü engele sıkıntıya rağmen son nefese dek mücadele etti. Tüm bu özellikler kendisinde vücut bulduğu için gerçekten müstesna bir insandı.  Fehim Adak Bey hakkında Erbakan Hocamız, başkası için söylediğini duymadığım kendisinin imzaladığı dosyayı "biz hiç okumadan imzalarız" demiştir. Kendisini özlemle hayırla yad ediyoruz. Bütün gençlerimizin hepimizin Fehim Adak Bey'in hayatının çok iyi incelemesi, örnek almamız gerekiyor. Sadece anmak, dua etmek yetmiyor, onun yürüdüğü yolda yürümek onun güzel hasletlerini kendi hayatımızda da uygulamak son derece önemlidir." ifadelerini kullandı.

 

'Fehim Adak Devletin 5 Kuruşunun İsraf Olmaması İçin Canını Vermeye Hazırdı'

54. Hükümet eski bakanlarından, Fehim Adak'ın yakın çalışma arkadaşlarından Genel Başkan Yardımcımız Prof. Dr. Sacit Günbey de yaptığı konuşma ile duygulu anlar yaşattı. Günbey,  Erbakan Hoca'nın en güvendiği ismin merhum Fehim Adak olduğunu söyledi.

Günbey şöyle konuştu:

"Bakanlar Kurulunda Erbakan Hocamız imzalanacak dosya olduğunda en önce Fehim Adak Bey'in imzalayıp imzalamadığına bakardı. Sonrasında gönül rahatlığıyla imzalardı. Fehim Adak Bey devletimizin 5 kuruşunun israf olmaması için canını vermeye hazırdı. Mütevazi, sade yaşayan bir insandı. Arabası cep telefonu yoktu. Zarif bir insandı. Kendisine hakaret edene kızmazdı ama İslam'a laf söylenmesine kesinlikle müsamahası yoktu.  Ölmeden önceki bana vasiyeti Genel Başkanımız Fatih Erbakan'ı asla yalnız bırakmamam olmuştur."

 

Bülent Arınç: Tüm siyasilerimizin örnek alması gereken bir insandı

Eski Meclis Başkanı Bülent Arınç da merhum Fehim Adak Bey'in bakanlığı döneminde yaşadığı bir anısını anlatarak günümüz siyasetçisinin nasıl olması gerektiğine ışık tuttu:

 "Mardin'den gelen dostlarının getirdiği bir kutu balı, Fehim Bey bulunduğu makam itibariyle kabul etmeyeceğini belirtmiş. Gelenlerin ısrarına rağmen hediyeleri kabul etmeyen Fehim Bey, bir devlet adamının kamu adına çalışan bir kimsenin hediye kabul etmesinin uygun olmadığını hadisi şerifleri de referans göstererek izah etmiş. Fehim Bey ancak getirilenleri parasını vererek alabileceğini belirtmiş. Bu davranış Türkiye'nin en batısından en doğusunda tüm siyasetçilerimize örnek alması gereken bir davranış. Ölçülerimiz bunlardı. Dinimizin ölçüleri bunlar. Dolayısıyla tavizsiz bir Müslümandı Fehim Bey. Fehim Bey, ayrılığımız sırasında da bize karşı hep kucaklayıcı olmuştur. Bugün gördüğümüz kötü örneklere bakarak nasıl yaşanması gerektiğini gösteren örnek bir insandı. Dünün mücahitlerinin müteahhit olduğu dünya için her şeylerini feda etmiş bir kalabalık var bugün karşımızda.  Ama yüz binlerin içinde 1 tane Fehim Adak göremiyoruz. O yüzden gelecek nesillerimize Fehim Adak'ı anlatmamız çok önemli." şeklinde konuştu.

GENEL BAŞKANIMIZ DR. FATİH ERBAKAN'DAN EKONOMİ DEĞERLENDİRMESİ

     Ülkemizde hane halkının, özel sektörün ve Devlet’in borçlanması sürekli artmakta, vatandaşın alım gücü sürekli düşmekte ve halk her geçen gün daha da fakirleşmektedir. Geçim derdi halkımızın en önemli gündem maddesi durumundadır. Bu tablonun başta gelen müsebbibi borç-faiz-zam-vergi ekonomisidir.

     Hükümet’in borç ve faiz faturası son derece kabarık durumdadır. 18,5 senede toplam 526 milyar dolar borç faizi ödemesi, yılda ise ortalama 30 milyar dolar faiz ödemesi yapmaktadırlar. Bu korkunç faiz ödemelerinin faturası da zamla, vergiyle, harçlarla vatandaşın alın terinden, emeğinden kesilmektedir. Bu gidişat doğrultusunda, sadece 2019-2020 yıllarında Genel Yönetim borç stoku 450 milyar TL arttı. Hükümet açıkladığı YEP ile de, önümüzdeki 4 senede 150 milyar dolar bütçe açığı vereceğini ilan etti ki bu da; 4 senede 150 milyar dolar daha borç alacağım demektir. Ek olarak 100 milyar dolar da faiz ödeyeceğini bildirdi. “Tüm bu borçlanmanın ve faiz ödemesinin faturası da önümüzdeki dönemde yine Millet’e kesilecek” demiştik ve 2021 yılının girmesiyle ne kadar haklı olduğumuz ortaya çıktı. Önce yıl sonunda ÖTV oranları astronomik şekilde artırıldı. Tıpkı geçenden 117 TL, geçmeyenden 130 TL alınan köprüler gibi, adeta bir Karadeniz fıkrası gibi, bir araç alanın, tam 3 araç parasını da devlete ödemek zorunda olduğu bir döneme girildi. Arkasından vatandaşlar yeni yılın ilk gününe de elektriğe gelen %6 zamla uyandı. Resmî Gazete'de yayımlanan tarifeye göre elektrik fiyatında mesken, sanayi ve ticarethane abone grupları için ortalama %6 artış yapıldı. Ocak ayında doğalgaz fiyatlarına ise iki defa zam yapıldı. Yeni yılın ilk günü elektrik fiyatları ile birlikte doğalgaz fiyatlarına da %21 zam yapılmıştı. Arkasından %1 zam daha yapıldı.

     Yine bu yıl başında köprü ve otoyol geçiş ücretlerine ortalama olarak yaklaşık %25 oranında zam yapıldı.

     Avrasya Tüneli’nin geçiş ücretine de 1 Şubat itibarıyla %26’lık zam geldi. %26’lık artışla otomobiller için Avrasya Tüneli tek yön geçiş ücreti 46 lira, minibüsler için ise 69 lira oldu. Vatandaş, araç ile günde bir kere karşı yakaya geçip geri dönse, vatandaşın bir ayda ödeyeceği ücret asgari ücreti geçiyor. Minibüsle geçilir ise bir ayda ödenecek tutar memur maaşını geçiyor. Bunlara ilaveten Özel İletişim Vergisi'ne de (ÖİV) zam geldi. Resmî Gazete'de yayımlanan Cumhurbaşkanı kararı ile ÖİV oranı %7,5'ten %10'a çıkarıldı.

     Bu gelişmelerin etkisiyle de Türkiye’de enflasyon tahammül edilemeyecek boyuta ulaştı. Türkiye’de tüketici enflasyonunun %37 seviyesinde, gıda enflasyonunun %50 seviyesinde olduğu bağımsız araştırmacılar tarafından ortaya konulmaktadır. Yıllık %50 seviyesindeki gıda enflasyonu nedeniyle halkımız, dar gelirli milyonlar perişan haldedir.

     Geçim derdi nedeniyle vatandaşın tepkisi her geçen gün artmaktadır. Bu tepki karşısında da Hükümet’in hayat pahalılığının sorumlusu olarak bir ‘suçlu’ bulması gerekiyor ve hükümet o suçluyu bulup ilan ediyor; “yüksek kâr marjı uygulayan esnaf” ...

     Cumhuriyet tarihinde hiç kimseye nasip olmamış düzeyde yetkiye sahip Hükümet’in nasıl oluyorsa ülkedeki hiçbir olumsuzlukta en ufak bir sorumluluğu yok.

 

     Biraz önce açıkladığımız; adeta yağmur gibi yağan zamlarda, sürekli artan fahiş vergilerde, sürekli artan girdi maliyetlerinde, elektrik fiyatının üç sene içinde %93, doğalgazın %63 artırılmasında, yükselen kredi faizi maliyetlerinde, döviz kurlarında yaşanan bir senede %40’lık artışta, yanlış tarım politikaları yüzünden tarım ürünlerini büyük ölçüde dışarıdan dövizle ithal eder hale gelmemizde devletin hiç payı yok. Bütün suç açgözlülük yapan esnafın, aracıların, komisyoncuların, stokçuların ...

 

     Yine suçlular bulundu ve ilan edildi. Hükümet yine masum, Hükümet’in yine hiçbir kabahati yok. Hayır, gerçek elbette ki böyle değil. Gıda fiyatlarındaki artışın asıl sebebi, Hükümet tarafından yapılan zamlar, sürekli artırılan vergiler, eksponansiyel olarak artan döviz kurları ve tüm bunların sonucunda artan girdi maliyetleridir. Açgözlülerin, stokçuların, aracıların bu tablodaki payı belki de %5 ya da %10 seviyesindedir. Asıl suçlu; BORÇ-FAİZ-ZAM-VERGİ ekonomisidir.

     Borç, faiz, zam, vergi ekonomisi yerine Üretim-İstihdam-İhracat ekonomisine geçmeden, Milli Kaynak Paketlerini harekete geçirmeden, paylaşımda adaleti tesis edecek adımları atmadan, “önce imtiyazlılar” yerine “önce millet” demeden, hayali suçlular icat ederek, algı operasyonu yaparak bu tablodan kurtulamayız. Kimseyi de kandıramayız. 

    İşte bu sebeple; Borçlanma, zam, vergi, milletin suyunu çıkarma yerine, Milli Kaynak Paketleri ile kaynak üretmek ve “önce imtiyazlılar” yerine “önce Millet” anlayışıyla bu kaynağı dar gelirli milyonların refah seviyesini artırmak ve işsiz milyonlara da iş ve istihdam sağlamak için kullanmak Yeniden Refah Partisi olarak en öncelikli hedefimizdir.

 

Dr. Fatih Erbakan | Genel Başkan

GENEL BAŞKANIMIZ DR. FATİH ERBAKAN TAHTAKALE ESNAFI VE MİLLETİMİZLE BULUŞTU

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Tahtakale ve tarihi mısır çarşısında esnaf ziyareti gerçekleştirdi. Ziyarette Genel Başkanımıza Genel Başkan Yardımcılarımız Zafer Emanetoğlu, Mehmet Aşıla, Erkan İlyas Helvacı, İstanbul İl Başkanımız Hüseyin Terzi, MKYK üyemiz Şükrü Yılmaz ve çok sayıda teşkilat mensubumuz eşlik etti.

Vatandaşların da yoğun ilgi gösterdiği ziyarette Genel Başkanımız, esnafın sorunlarını dinledi ve çözüm için Millî Görüş iktidarını adres gösterdi.   Çarşı esnafı da Genel Başkanımızı karşılarında görmekten ve bir parti liderinin kendilerini ziyaret edip sorunlarını dinlemesinden duydukları memnuniyeti dile getirdiler.



Refahsız Zam Ekonomisine Dur Demeye Geliyoruz!

Heyetimiz ile birlikte ticaretin kalbi İstanbul Tahtakale’de esnaf ziyareti gerçekleştirdik. Seçim zamanı değil, geçim zamanı da yanlarında olduğumuz esnafımız; borçlu, kederli ve ümitsiz! Esnafımız da vatandaşımız da çok zor günlerden geçiyor. Refahsız zam ekonomisine dur demeye geliyoruz. 54. Hükümet dönemindeki bolluk ve bereketi yaşatmaya, mevcut iktidardaki aksaklıkları gidermeye geliyoruz" 

GENEL BAŞKANIMIZ BASIN TOPLANTISINDA DİKKAT ÇEKEN AÇIKLAMALARDA BULUNDU

Milli Uzay Çalışmalarını Destekliyoruz Ancak…

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Yeniden Büyük Türkiye yolunda Milli Uzay çalışmalarını desteklediğimizi ancak vatandaşın asıl gündeminin yaşanan ekonomik sıkıntılar olduğunu ifade etti.

Genel Başkanımız, İstanbul İl Başkanlığı'nda düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin önemli açıklamalarda bulundu.

'Halkın Birinci Gündemi Ekonomik Sıkıntılar'

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan şunları kaydetti:

Öncelikle dün Irak'ta operasyonda şehit olan kardeşlerimize rahmet diliyorum. Bugüne kadar millet olarak verdiğimiz bütün şehitlerimizi de hayırla yad ediyor, rahmetle anıyoruz.

 

Tabii ki son dönemde yaptığımız toplantılarımızda büyük ağırlıkla Türkiye'deki geniş halk kitlelerinin milyonlarca insanımızın asıl gündemi olan ekonomik sıkıntılar, geçim derdi, yüksek enflasyon, yoksulluk konularını isliyoruz. Çünkü Bizler Yeniden Refah Partisi olarak Türkiye'nin dört bir yanında her kademeden teşkilat mensubunun, halkla iç içe esnaf ziyareti, köy taramaları, mahalle ziyaretleri ve buradan elde ettiğimiz veriler aldığımız bilgiler şahit olduğumuz olaylar aslında vatandaşın şu anda büyük ölçüde ekonomik sıkıntılarla boğuştuğunu ve gündeminin asıl 1. maddesinin geçim derdi olduğunu göstermektedir.

 

Türkiye'de uzun zamandır vatandaş için kırmızı et almak neredeyse imkânsız hale gelmişti ve en son enflasyon hesaplamalarında TÜİK bildiğiniz gibi dana etinin enflasyon sepetindeki ağırlığını azalttı. Çünkü dana eti artık neredeyse, bir ıstakoz gibi havyar gibi milyonlarca insan için son derece lüks ve artık tüketmekten uzaklaştığı bir ürün haline gelmiş oldu.  Milletimiz için dar gelirli milyonlar için üzülüyoruz ve bu sebeple bu gerçekleri ortaya koymak mecburiyetindeyiz.

Milletimizin alım gücü Avrupalı insanların beşte biri, altıda biri, hatta 7'de 1'i seviyesinde. Bu sıkıntıların gerçek olduğunun en önemli göstergelerinden bir tanesi de her zaman verdiğimiz örnekte olduğu gibi bizzat hükümetin açıkladığı son 17 senede Türkiye'de sosyal yardımların 21 kat arttırdığını ifade edilmesidir. 2020 yılında elbette ki pandeminin de etkisi var. Ama yine de çok yüksek bir oran.

 

Hükümet sözcüleri Türkiye'de 3 kişiden birinin sosyal yardım aldığını ifade etmiştir. Hükümetimiz bu hayat pahalılığının enflasyonun bu gıda fiyatlarındaki astronomik artışların sebebi ve sorumlusu olarak stokçuları, aracıları, komisyoncuları, aç gözlü bakkalları, marketleri esnafı suçlu ilan etmesi ve onların üzerine gitmesi düşündürücüdür. Hepiniz çok iyi biliyorsunuz adeta yağmur gibi yağan zamlar, sürekli artan katlanan fahiş vergiler son 3 senede elektriğin %93, doğalgazın yüzde 63 artmasıdır. Son 1 senede döviz kurlarının %40- 50 oranında değer kazanması artması sürekli olarak özellikle de üzerindeki vergiler sebebiyle artan akaryakıt fiyatları bunun yanında 19 senelik yanlış tarım politikaları sonucunda Türkiye'de maalesef bu duruma gelinmiştir. Uygun fiyatlı, bol ve yerli tarım üretiminin ortadan kalkması, bütün bunların hiçbir tanesinin bu artışlarda suçu yok! Tek suçlu esnaf, aç gözlüler, komisyoncular, aracılar olarak sunuluyor.  Bu elbette ki kamuoyu vicdanında toplum nezdinde karşılık bulmadı.

 

'Sürdürülebilir Fakirlik Tüyoları'

Kamuoyunda çok tartışılan bir gazetenin manşetinden alışveriş yapmama tüyolarına değinen Genel Başkanımız, " Bu senaryo kimseye inandırıcı gelmemiş olacak ki bu sefer ikinci bir adım daha atıldı. Bu ikinci adım birincisinden maalesef daha da trajikomik; iktidarın gazetelerinden bir tanesinde sürmanşetten 'Sürdürülebilir fakirlik tüyoları' verildi.  Bu gazetenin söz konusu haberi ile dar gelirli milyonlara, geçim derdi yaşayan milyonlara; markete gittiklerinde kendilerinin veya çocuklarının canının çektiği ürünleri almamanın, almadan çıkmanın yolları anlatıldı.

 

Halkı Fakirliğe Dayanıklı Hale Getirme Çalışması

Gerçekten de bugünleri de mi görecektik, bunları da mı görecektik denilecek noktaya gelmiş olduk. Halkı fakirliğe alıştırma metotları, halkın fakirliğe dayanıklı hale getirilmesi çalışması olarak nitelendirebileceğimiz bu durum alışveriş değil aslında alışveriş yapma ama gidip boş geri dönme, alışveriş yapmadan dönme yöntemi tüyolarının verilmesine şahit olduk.

 

Bu Yolun Sonu Çıkmaz Sokaktır

Ülkemiz yer altı ve yer üstü kaynakları, zenginlikleri olmasına, Avrupa'da pek çok gelişmiş ülkede olmayan genç, dinamik, üretken bir nüfusa sahip olmasına rağmen bugün gelinen noktada milyonlarca insana, 'en temel ihtiyaçları gıda ürünleri için markete gittiğinizde nasıl almadan çıkarsınız? Bu fakirlikle nasıl yaşamayı alışırsınız?' bunların yolları gösterilmektedir. Ne üretim, ne yatırım, ne istihdam, ne ticaret, ne alışveriş hiçbir şey kalmıyor ve her zaman söylediğimiz gibi kardeşane ve dostane uyarımızı hem hükümete hem ülkemize milletimize yapıyoruz. Bu yolun sonu çıkmaz sokaktır."

 

Uzay ve Havacılık Çalışmalarını Destekliyoruz Ancak…

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıkladığı Millî Uzay Programı’nı desteklediğimizi ifade ederek, "Biz elbette ki ‘Yeniden Büyük Türkiye'yi oluşturacak bir parça olarak havacılık ve uzay alanında yapılacak çalışmalardan memnun oluruz, bunu açıkça ifade etmek isteriz. Bununla birlikte robotik alanında, Yapay Zekâ alanında internet altyapısı kullanan sistemler, teknolojiler ürünler alanında, Türkiye'nin yazılım alanında elbette ki lider ülke olmasını isteriz. Bundan memnun oluruz ancak burada iki tane önemli nokta var: Bunlardan birincisi halkın yüzde 40'ı açlık sınırında, yüzde sekseni yoksulluk sınırında hayat mücadelesi verirken, diğer taraftan ayçiçek yağını, kırmızı eti almakta zorlanırken, bu kadar işsiz varken bu çalışmalar oldukça lüks çalışmalar olarak görülmektedir. Öncelikle evdeki yangını söndürmek gerekir diye düşünüyoruz. İkinci bir konuda bu uzay projesi hangi kaynaklarla finanse edilecek? Bu son derece önemli, çünkü şu anda dış borç geri ödememiz bir senede 170 milyar dolar. Bunun ödemesi için yine borç alıyoruz. Son 2 senede genel yönetim borç stoku 450 milyar lira artmış. Hazine ve Maliye Bakanlığı sadece Ocak ayında 50 milyar lira borçlanmış. Önümüzdeki 4 senede 150 milyar dolar bütçe açığımız var. Böyle bir noktada bu son derece maliyetli Milli Uzay Projesinin finansmanı hangi kaynakla karşılanacak?" şeklinde konuştu.

 

Sivil Anayasa Çalışmalarını Destekliyoruz

Bir gazetecinin yeni anayasa çalışmaları hakkındaki görüşünü sorması üzerine Genel Başkanımız, "'Yeni Anayasa çalışmalarına muhalefetin önemli bir kısmı bir tepkiyle ve dirençle karşılık verdi. Bunu anlamak mümkün değil. Oysa ki iktidarda bulunan Ak Parti ve aslında iktidar ortağı olarak nitelendirebileceğimiz MHP'nin böyle bir girişimde bulunması makul karşılanabilir. Çünkü daha birkaç ay öncesine kadar Millet İttifakı içindeki partilerin de kendilerinin oturup kendi aralarında bir anayasa çalışması yaptığı ifade edildi. Dolayısıyla onlar da anayasa çalışması yapmış. Evet AK Parti ve MHP de yapabilir en nihayetinde. Bizim önem verdiğimiz asıl husus; Meclis dışındaki partilerin de toplumun her kesiminin de oturup karşılıklı olarak konuşup müzakere edip bir millî mutabakat halinde anayasa metnine karar vermesidir. Bu nedenle biz daha baştan 'Yok’ demiyoruz. Bunların yapacağı anayasadan hayır gelmez, biz buna karşıyız' diye bir şey söylemedik, oturulması müzakere edilmesi gerekir. Dolayısıyla da yerli, millî, sivil, inanç özgürlüğünü, ibadet özgürlüğünü, fikir özgürlüğünü her kesimin insan haklarını garanti altına alacak bir anayasanın yapılması faydalı olacaktır. Ancak tabii ki ‘Ben yaptım oldu’ anlayışı ile değil toplumun bütün kesimlerinin mutabakatı ile bir anayasa çalışması yapılmalıdır." ifadelerini kullandı.

 

İttifak Açıklaması

Son olarak İttifak sorusunu da yanıtlayan Genel Başkanımız, "Daha önce de ifade ettiğimiz gibi Yeniden Refah Partisi olarak Türk siyasi tarihinin en büyük genel kurulunu geçen sene Ankara Arena Spor Salonu’nda gerçekleştirdik. Kuruluşundan 11 ay geçtikten sonra siyasi hayatına resmi olarak yeni başlamış bir partinin, 40 binin üzerinde insanla böyle büyük kongre yapabilmesi çok muazzam bir olaydır. Bunun yanında şu anda bizim üyelerimiz elimizdeki üye formlarıyla 250.000 seviyesini aşmıştır. Bu Türkiye'de 20 senelik 30 senelik bazı partilerin üyesinden de fazladır. Mecliste grubu bulunan partilerin üye sayısı kadar bir üyedir ve bugün 81 il 900'ün üzerinde ilçede teşkilatlanmasını tamamlamış ve Türkiye'deki 200 binin üzerindeki sandığın dörtte birinde yaklaşık 50 bininde sandık başı müşahitlerini belirlemiş, dinamik, güçlü seçimlere en güçlü şekilde hazırlanmaktadır. Dolayısıyla bizim birinci önceliğimiz kendi gücümüz ile kendi başımıza seçimlere girmek ve inşallah aynen büyük kongremizde yaptığımız gibi yeni bir sürprizi de ikinci bir sürprizi de bu seçimlerde kamuoyuna bütün dünyaya göstermektir. Ancak tabii ki Türkiye'de siyasetin şartları gereği bildiğiniz gibi Millî Görüş 50 senelik tarihinde koalisyonlar yapmış, seçim ittifakları yapmış ancak bunların hepsinde Millî Görüş belirleyici olmuş, itici güç olmuş, çatı olmuş, ana omurga olmuştur. Dolayısıyla burada da öyle bir ittifak olması mümkün elbette ki.

İktidarın Elinden Silahını Alacak Sinerji

Toplumun sağ partiler olarak nitelediği partilerle bir araya gelmesi bir sinerji oluşturabilecek diye ifade ettik. Örneğin 1991 seçimlerinde MHP, İDP ve Refah Partisi'nin yaptığı ittifak sinerji oluşturdu. Bu üç Parti'nin oyları yüzde 13 seviyesindeyken toplamda yüzde 17'ye çıktı, 63-64 milletvekili çıkartıldı. Bu şekilde benzemezlerin ittifakı tam tersine bir negatif enerji ve algı oluştururken birbirine yakın partilerin ittifakından bir sinerji oluşması mümkün ve aynı zamanda da tabii HDP'nin CHP'nin bu ittifak içerisinde olmamasıyla iktidarın elindeki bu argümanın bu silahın elinden alınmış olması mümkün. Bu nedenle öyle bir olasılık olabileceğini ifade ettik. Bugüne kadar da çeşitli partilerle Genel Başkan Yardımcıları düzeyinde temaslarımız oldu. Tabii siyasi partilerin temaslarında bu konularda gündeme geliyor ve en son da Demokrat Parti Genel Başkanı Sayın Gültekin Uysal'ın ziyaretinde de birtakım konularda görüşüldü. Daha ziyade bir nezaket ziyareti kapsamındaydı ancak bundan sonra da biz Genel Başkan Yardımcıları düzeyinde de Genel Başkan düzeyinde de bu sağ partilerle görüşmelerimizde müzakerelerimize devam edeceğiz. Türkiye'de siyaset için 24 saat çok uzun bir zaman. Neler olacağını da hep birlikte göreceğiz. Gelişen şartlara göre, değişen konjonktüre göre bir adım atılacak ancak burada ittifaklarda da bizim en önemli kriterimiz daha önce de söylediğimiz gibi milletimizin ülkemizin menfaatidir geleceğidir ve yine hep söylediğimiz gibi milletimizin insanlığın kurtuluş reçetesi  olan Millî Görüş prensiplerine, Millî Görüş’ün kırmızı çizgilerine uygun bir ittifakın yapılmasıdır." dedi.

 

GENEL BAŞKANIMIZIN BASIN AÇIKLAMASININ TAMAMINI İZLEMEK İÇİN TIKLAYINIZ

 

Genel Başkanımızın Basın Toplantısı Konuşmasının Tam Metni:

 

Türkiye’de uzun zamandır vatandaşın kırmızı et tüketmesi neredeyse imkansız hale gelmişti, halk mecburen kıymaya ve beyaz ete yönelmişti, son dönemde artık bunlar da alım gücünü aştı, hatta yüksek enflasyon ve astronomik fiyatlar nedeniyle pek çok meyve-sebze ve ayçiçek yağı gibi ürünler dahi vatandaş için lüks ürün kategorisine girdi.

Ülkemizde Ayçiçek yağının fiyatı 1 senede %60, yumurta fiyatı %67, portakal fiyatı %65 arttı …

2020 yılı gerçek enflasyon oranı %37, gıda enflasyonu %50…

Buna mukabil maaş artışları ne kadar oldu ?

Asgari ücrette %21, memur ve emekli maaşlarında %7,5 ila %8,5. Yani milyonlarca insanın alım gücü hızla düşüyor…

Peki bizi kıskanan Avrupa ülkelerinde 2020 yılı enflasyon oranları ne kadar ?

Almanya % eksi 0,5, Fransa % eksi 0,1, İtalya % eksi 0,6,

AB Ortalaması % eksi 0,3 … OECD Ortalaması %1,7 …

 

Bu rakamlar ülkemizdeki acı tabloyu gözler önüne sermektedir…

Şu örneği çok iyi düşünmemiz gerekir; Avrupa ülkelerinde asgari ücret 1500 ila 2000 euro civarında. Ortalama olarak 15.000 TL düzeyinde. Türkiye’de ise asgari ücret yaklaşık 3.000 TL düzeyinde. Ancak temel gıda ürünlerinin fiyatları Avrupa ülkelerinde, TL’ye çevirdiğinizde dahi Türkiye’den daha ucuz …!!

 

Bu ne demek ? Halkımızın gıda alışverişinde alım gücü Avrupa’lı tüketiciden 5 ila 6 kat daha düşük …!!

Türkiye’de “sosyal yardımların son 17 senede 21 kat arttığının” bizzat Hükümet tarafından ifade edilmesi, işte bu durumun bir sonucudur…

Her geçen gün daha fazla vatandaşımız temel ihtiyaçlarını karşılamaktan aciz hale geliyor, halk her geçen gün fakirleşiyor …

 

“Artık bıçak kemiğe dayandı” olarak tanımlanabilecek bu tablo karşısında Hükümet’in yaptığı iki şey var;

 

Birincisi; gıda fiyatlarındaki bu astronomik artışın sorumlusunun “açgözlü, fırsatçı, yüksek kar marjı uygulayan esnaf” olduğunu ilan etmek…

Adeta yağmur gibi yağan zamların, sürekli artan fahiş vergilerin, sürekli artan girdi maliyetlerinin, elektrik fiyatının üç sene içinde %93, doğalgazın %63 artırılmasının, sürekli artan akaryakıt fiyatlarının, yükselen kredi faizi maliyetlerinin, döviz kurlarında yaşanan bir senede %40’lık artışın, 19 senelik yanlış tarım politikaları yüzünden tarım ürünlerini büyük ölçüde dışarıdan dövizle ithal eder hale gelmemizin bu tabloda hiç payı yok….

Bütün suç açgözlülük yapan esnafın, aracıların, komisyoncuların, stokçuların ...

 

Bu senaryoya kimseyi inandıramayınca ikinci bir adım daha attılar. Bu ikinci adım birincisinden daha da trajikomik …

İktidarın gazetelerinden bir tanesinde birinci sayfada manşetten “sürdürülebilir fakirlik tüyoları” verdiler…!!

Bu gazetenin haberiyle dar gelirli milyonlara markete gittiklerinde kendilerinin ya da çocuklarının canının çektiği gıda ürünlerini “almadan çıkmanın” yolları anlatılıyor.

Fakirliğe alıştırma, halkı fakirliğe dayanıklı hale getirme projesi uygulanıyor.

 

Evet, ne yazık ki dünyanın en büyük 20 ekonomisinden bir tanesi olan Türkiye’de, sayısız yer altı yer üstü zenginliklerine, kaynaklara, genç ve üretken nüfusa sahip ülkemizde geldiğimiz noktada milyonlarca insan fakirlik ve hatta açlık çekiyor…

Daha önce söylediğimiz gibi, Türkiye’de sosyal yardım, sadaka, zekat ekonomisi işletiliyor. Sosyal yardımlar katlanarak artıyor, İstanbul Valiliği 2020 yılında 300 bin aileye yardım yapıldığını açıklıyor, Ak Partili belediyeler 2020 yılı faaliyetlerini ilan ediyor, yarıdan çoğu hayır hasenat faaliyeti, Beyoğlu Belediyesi vatandaşa ücretsiz istavrit dağıtıyor, 5 bin kişi kuyruğa giriyor…

Milyonlarca insan temel ihtiyaçlarını karşılamaktan aciz hale getirildiği için valilikler, belediyeler, Devlet hayır kurumu haline gelmiş…

……………………………………………………………………

Pandemi nedeniyle işyerini kapatmak zorunda kalan kafe ve restoran esnafına kaybettikleri cirolarının “en fazla yüzde 3’üne” kadar verilecek Devlet desteği Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi.

Salgın nedeniyle neredeyse bir seneden beri doğru düzgün iş yapamayan ve aylarca tamamen kapalı kalan ve adeta perişan durumda olan bu işyerlerine verilecek destek, sıkıntının boyutu yanında “cep harçlığı” veya “sadaka” düzeyinde bir destektir.

IMF Raporu’na göre Türkiye, dünyada koronanın etkilerine karşı nakit desteğini en az veren 3 ülkeden bir tanesidir. Hükümet Arnavutluk ve Meksika ile birlikte dünyada vatandaşına en az destek veren ülkelerden olmuştur.

Arnavutluk’ta GSYH’nın %1,1’i oranında, Meksika’da %0,7’si, Türkiye’de de halka GSYH’nın %1,1’i oranında nakit destek sağlanmıştır.

Kapalı kalan kafe ve restoran esnafı için açıklanan destek paketi de bu rakamları doğrulamaktadır. Cirosunun %50 ve üzerini kaybeden esnaflara, kaybının %3’ü verilecek.

Yani 100 bin TL cirosu olan dükkan, 30 bin TL’ye ciroya düşmüşse, 2 bin TL destek verilecek. Yani 100 bin TL yerine 30 bin TL değil de, 32 bin TL gelir elde etmiş olacak…

Peki bizi kıskanan Almanya aynı durumda ne yapıyor ?? Kapalı kalan dükkanlara kaybettiği cironun %75’ini ödüyor…!!

“Fazla söze ne hacet …” diyoruz ve ekliyoruz; imtiyazlılara aktarılan kaynakların, imtiyazlılar için yüzlerce kez çıkarılan vergi ve harç muafiyetlerinin onda birini esnafımıza aktarsaydık, biz de kapalı kalan esnafımıza Almanya kadar destek olabilirdik…!!

………………………………………………………….

Yine bu pandemi sürecinde, öğrencilerin internet üzerinden uzaktan eğitimle, işyerlerinin e-ticaretle internet üzerinden ayakta kalabildiği bir dönemde, ÖZEL İLETİŞİM VERGİSİ’nin yüzde 7,5’tan yüzde 10’a çıkartılması, halka, öğrencilere, gençlere ‘fırsattan istifade’ ilave yük yüklenmesi manasını taşımaktadır.

GSM operatörleri tarafından yılbaşında internet ve cep telefonu tarifelerine yapılan yüzde 20 düzeyindeki zam zaten ciddi bir yük getirmişken, şimdi ÖİV artışıyla yeni bir zam daha internet ve cep telefonu faturalarına yansıtılacak.

Hükümet bu pandemi sürecinde halka yeteri kadar destek olmadığı gibi, bir de üstüne halkın üzerinden, halka ilave yük yükleyerek kendisine milyarlarca liralık kaynak oluşturmaktadır.

Bu vergi artışıyla internet faturalarında vergi yükü %50’ye, cep telefonlarında %100’e çıkacak…!!

 

Bu zorlu süreçte insanların, tek iletişim ve dünyayla bağ kurma yolu internet ve cep telefonları. Bu nedenle dünyada pek çok ülke öğretmenler, öğrenciler, üniversiteler, e-ticaret kurumları için interneti ücretsiz hale getirdi, cep telefonu faturalarında devlet katkısıyla yüzde 50’ye varan indirimler yapıldı.

Biz de ise durum tam tersi … Herkes gider Mersin’e, biz gideriz tersine …

 

Bu durum aslında bizim uzun zamandır vurguladığımız gerçeği bir kez daha ortaya koymaktadır; Hükümet’in vatandaşa yaptığı bir katkı yok, sadece Ali’den alıp Veli’ye veriyor, vatandaşın sağ cebinden alıp sol cebine koyuyor.

“Efendim kapalı kalan işyerlerine ciro kaybının %3’ü kadar destek yapacağız.” İyi de o yapacağınız desteği aynı anda artırdığınız ÖİV ile, çok daha fazlasıyla yine vatandaştan çıkartıyorsunuz zaten…!!

 

Siz Hükümet olarak;

- Önce yıl sonunda ÖTV oranlarını astronomik şekilde artıracaksınız,

- Arkasından yeni yılın ilk gününde elektriğe yüzde 6, Doğalgaza %21 zam yapacaksınız,

- Yine bu yıl başında köprü ve otoyol geçiş ücretlerine ortalama olarak yaklaşık % 25 oranında zam yapacaksınız ,

 

- Arkasından 1 Şubat’ta Avrasya Tüneli’nin geçiş ücretine de %26 zam yapacaksınız,

- Bunlar da yetmez, ÖİV’ni de %7,5’dan %10’a çıkaracaksınız,

SONRA DA KASABA, BAKKALA, MANAVA DÖNÜP, “GÖZÜMÜZ ÜZERİNİZDE, SAKIN ZAM YAPMAYA FALAN KALKMAYIN, BEDELİNİ AĞIR ÖDERSİNİZ” DİYE SESLENECEKSİNİZ…

“ELE VERİR TALKINI, KENDİ YUTAR SALKIMI”

…………………………………………………………………

 

Diğer taraftan döviz kurları 2020 yılında adeta fırladı. Bir yıl içinde Euro ve dolar kurları %40-%50 oranında arttı…

Mevcut iktidar döneminde dolar TL karşısında tam 6 kat değerlendi…

Türk Lirası adeta pul oldu. 200 TL’lik banknot 2009’da piyasaya çıktığında tam 131 USD ediyordu, bugün ise 28 dolara tekabül ediyor …

Dövizdeki bu yükselişin sebeplerini daha önce defaatle ifade ettik;

1) Borç-Faiz ekonomisi

2) İthalata dayalı beton-çimento ekonomisi

Bunun sonucunda döviz kurları fırladı, bunu frenleyebilmek için Hükümet iki adım atmayı planladı;

 

1) Dolar düşsün diye 2020 yılında tam 130 milyar dolar satarak tüm döviz rezervlerini bitirdiler. Merkez Bankası rezervi tarihte ilk defa eksiye düştü.

Ama USD yine düşmedi …

2) Bu sefer de doları düşürelim diye faizleri fırlattılar. Bu adım da yatırımı, üretimi, istihdamı bitirecek, hane halkı ve özel sektör yüksek kredi faizlerinin altından kalkamayıp tamamen kilitlenecek.

Sadece yurtiçi ve yurtdışından parayla para kazanan faiz lobisi, rantiyeciler yüksek mevduat faizleri sayesinde daha çok kar edecek.

 

SONUÇTA; ELDE NE DÖVİZ REZERVİ VAR, NE ÜRETİM VAR, NE YATIRIM VAR, NE İSTİHDAM VAR…

BU YOLUN SONU ÇIKMAZ SOKAKTIR…

BU GİDİŞLE ALLAH VERMESİN, 2001 KRİZİ GİBİ BİR DURUMLA HATTA DAHA BETERİYLE KARŞILAŞMAK DURUMUNDA KALABİLİRİZ…

 

Halbuki çözüm döviz bozdurmak, faizleri artırmak veya bakkalları-marketleri azarlamak değil,

Üretimi artırmaktır…!!

İhracatı artırmaktır, katma değerli ihracat yapılmasıdır…!!

 

Ancak maalesef bırakın katma değerli ihracatı, Türkiye tarımda, hayvancılıkta, gıda ürünlerinde üretimden uzaklaştırıldı. Yerli üretici borç-faiz-zam-vergi ekonomisi yüzünden ezildi, kaderine terk edildi.

Üreticinin ihmal edilmesi, gerekli desteklerin verilmemesi, sürekli artırılan girdi maliyetleri üretimi bitirdi.

Neredeyse bir yıldır pandemi nedeniyle alınan önlemlerde, desteklerde, kredi ve hibe desteği kararlarının hiç birisinde çiftçiye, tarıma, üreticiye yönelik bir şey yok...!!

Türkiye’de ekilebilir arazilerin milyonlarca hektarı boş duruyor, ekilmiyor. Kayıtlı çiftçi, tarım üreticisi sayısı her yıl geriliyor. Bir yandan nüfus artıyor, bir yandan yerli üretim azalıyor, böyle olunca da açık sürekli ithalatla kapatılıyor.

Döviz kurlarının astronomik artışlarıyla da ithal etin, sütün, buğdayın, ayçiçeği tohumunun, samanın, gübrenin, tarım ilacının fiyatı katlanıyor, girdi maliyetleri altından kalkılamaz hale geliyor.

İthal meyve sebzenin fiyatı da döviz artışı sebebiyle katlanarak artıyor.

İktidar neredeyse tüm tahıl ürünlerinde, et ürünlerinde, bakliyatta gümrükleri sıfırladı. Ardından sıfır gümrükle ithalat süresini yılbaşından itibaren yine uzattı. Yani ithalatı teşvik etmeye devam etti. Yine de gıda fiyatları düşmedi …

Bu şekilde düşmesi de mümkün değildir…

Çözüm yerli üreticiyi desteklemek, güçlü Devlet desteği ile üretimi artırmak, yerli ürün arzını artırmak, esnafın-çiftçinin-üreticinin vergi ve girdi maliyeti yükünü azaltmaktır.

 

Eğer iktidar enflasyonu, gıda fiyatlarını düşürmek, halkın alım gücünü ortadan kaldıran zam yağmurunu dindirmek istiyorsa;

- Köprü, otoyol, tünel, elektrik, doğalgaz, DSİ sulama ücreti zamlarını, vergi artışlarını, derhal geri çekmeli,

- Temel gıda maddelerinde, ve akaryakıtta KDV, ÖTV’yi en azından bir yıl süreyle sıfırlamalıdır.

- Tarım ve hayvancılık üretimine en güçlü teşvik ve destekler sağlanmalı,

- İthalat değil, yerli üretim desteklenmeli,

- Tarımda üretim planlaması yapılmalı,

- Tarımda kullanılan mazottan vergi alınmamalı,

- Tarım ve hayvancılık üretiminin girdileri devlet desteğiyle en uygun şartlarda sağlanmalı

- Tarım ürünlerinde taban fiyatları olması gereken seviyeye yükseltilmeli,

- Ekim sezonu başında üreticiye alım garantisi verilmeli, ürün bedelleri avans olarak peşin ödenmelidir.

Yerli tarım üretiminin bol ve düşük maliyetli bir şekilde yapılması şarttır, ancak bu şekilde üreticinin de tüketicinin de yüzü güler.

Tarım ve hayvancılık alanında, sanayi ve teknoloji alanında üreten ve ihraç eden Türkiye’yi hayata geçirmek şarttır.

……………………………………………………………..

 

Bilindiği üzere Sn. Cumhurbaşkanı Türkiye’nin uzay programını açıkladı ve 2023’te Ay’a gideceğimizi ifade etti.

Elbette ki havacılık, uzay, robotik, yapay zeka, nano teknoloji gibi alanlarda çalışma yapılması son derece önemli ve değerlidir. Yeniden Büyük Türkiye’nin inşası için gereklidir. Bu doğrultuda yapılacak çalışmaları elbette ki destekleriz.

Ancak “evdeki yangını söndürmeden bahçedeki çiçekleri sularsak” bu absürd bir durum olur.

Ülkemizde halkın %40’ı açlık sınırında, %80’i yoksulluk sınırında gelir elde edebilirken, milyonlarca insanımız Ayçiçek yağına dahi güç yetiremezken, halkın 3’te 1’i sosyal yardım alırken, 10 milyon işsiz, 1,5 milyon üniversite diplomalı işsizimiz varken, Ay’a gitmek son derece uçuk bir fikirdir.

Bununla birlikte bu uzay projesi hangi kaynakla finanse edilecek ? Türkiye, 450 milyar dolar dış borç stoğu olan, hane halkı, özel sektör ve Devlet olarak toplamda 1 Trilyon dolara yakın borca batmış, Hükümet’in önümüzdeki dört senede 150 milyar dolar bütçe açığı vereceğini ilan ettiği bir ülke. Borcu borçla kapatan, hatta borç faizini borçla kapatan bir durumda.

Böyle bir durumda son derece maliyetli olan uzay projeleri hangi kaynakla yürütülecek ? Yine her işte olduğu gibi en yüksek faizle alınan borçlarla mı bu çalışmalar yapılacak ?

 

NASA’nın yıllık bütçesi 23 milyar dolar, Avrupa Birliği Uzay Ajansı’nın yıllık bütçesi 7,5 milyar dolar, Rus Uzay Ajansı’nın bütçesi 1,7 milyar dolar iken, yıllık bütçesi sadece 5,4 milyon dolar olan Türkiye Uzay Ajansı bu açıklanan işleri nasıl yapacak ?

 

ŞANLIURFA GENEL BAŞKANIMIZ DR. FATİH ERBAKAN'I HEYECAN VE COŞKUYLA BAĞRINA BASTI

Erken Seçim Olma İhtimali Yüksek

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, yaşanan ekonomik sıkıntıların etkisi  ve  Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 3. kez aday olabilme ihtimalinden dolayı erken seçim olma ihtimalinin yüksek olduğunu belirtti.

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Anadolu Buluşmaları kapsamında gittiği Peygamber Şehri Şanlıurfa'da partimizin il başkanlığı binasında gazetecilerle bir araya geldi.

 

Şanlıurfa'da Erbakan Rüzgârı

Sözlerine havalimanında kendisini karşılamaya gelen yüzlerce araçlık konvoya eşlik eden ve il başkanlığı önünde toplanan partililere teşekkürle başlayan Genel Başkanımız, gördükleri ilgi, heyecan ve coşkunun kendilerini Millî Görüş'ün 2. kırk yılı için motive ettiğini belirtti.

Genel Başkanımız şunları söyledi:

"Hz. İbrahim'in memleketi Şanlıurfa'da gördüğümüz heyecan, coşku bizi daha da çok umutlandırdı. Bunun için başta özveriyle çalışan İl başkanımız ve tüm teşkilat mensuplarımıza şükranlarımı sunuyorum. Türkiye'nin dört bir yanında da büyük bir ilgi ve teveccühe mazhar oluyoruz."

 

Halkın Gerçek Gündemi Ekonomi

Hem Şanlıurfa'da hem Türkiye'nin genelinde yaptığımız esnaf ziyareti ve vatandaş buluşmalarında halkın asıl gündeminin ekonomik sıkıntılar, geçim derdi ve alım gücünün düşük olması olduğunu görüyoruz. Bir defa çok ciddi bir işsizlik sorunu var. Bağımsız araştırmacıların kaydettiği gibi gerçek işsizlik rakamları yüzde 28, genç işsizlik ise yüzde 40'ı bulmuş durumda. İş bulabilen de 4 kişilik bir aile için açlık sınırının altındaki asgari ücret ile çalışıp geçinmeye çalışıyor. Bir kez daha hatırlatmak isterim ki Türkiye'de nüfusun yüzde 40'ı açlık sınırının altındaki asgari ücretle geçinmek zorunda, nüfusun yüzde 80'i de yoksulluk sınırının altında."

 

Esnafımız Entübe Olmuş Durumda

Şanlıurfa'da yaptıkları esnaf ziyaretinde esnafın dertlerini dinlediklerini ve esnafın adeta entübe olduğunu belirten Genel Başkanımız Erbakan, "Esnafımız büyük sıkıntıda, yaşam mücadelesi veriyor. Esnafımızın dağıtılan 500₺ ile 1000₺ ile ayakta durması mümkün değil. Esnafın kredi faizlerinin en az 1 sene ertelenmesi lazım. Kredilerin faizlerinin devlet tarafından karşılanması, doğrudan nakit desteğinin arttırılması lazım. Doğalgaz, su, elektrik ve SGK borçlarının en az 1 yıl ertelenmesi lazım. Ayrıca restoran ve kafelerin de bir an önce tedbirler alınarak açılması lazım. Aralık 2020'de 3160 şirket kapanmış. Gerçek kişi ticari işletme kapanmaları 4471 olmuş.

 

Sorunları Millî Görüş Çözer

Geçen yıl nüfusun %34'ünün sosyal yardım aldığını hatırlatan Genel Başkanımız, " Tabii ki pandeminin de etkisinden söz edebiliriz. Ama gelinen bu durumu sadece pandemiye bağlayamayız. Bunun sebebi her zaman söylediğimiz gibi borç ve faiz ekonomisidir.  İktidarın yanlış ekonomik politikaları sonucu gelinen durumda belediyelerin açıkladığı faaliyetlerin yarıdan fazlası hayır ve hasenata ayrılmış.  Böyle bir noktada yapılması gereken dar gelirli milyonların gelir seviyesini ve refah seviyesini arttırmaktır. Borçlanmadan zam yapmadan kaynak üretmek. Bunu nasıl yapacaksınız? Biz Yeniden Refah Partisi olarak daha henüz iktidara gelmemiş hatta daha henüz seçime bile girmemiş bir parti olarak önce millet anlayışıyla ‘Millî Kaynak Paketi’ ortaya koyduk.   Borçlanma ve faize dayalı sömürü sistemi yerine üretim istihdam ve ihracat ekonomisi, millî, güçlü kalkınma, katma değerli ihracat, başta kamuda olmak üzere her türlü israfın ve ekonomik istismarın önlenmesi ile biz bunları aşabiliriz diyoruz.

 

'Erken Seçim Olma İhtimali Yüksek'

Bir gazetecinin ‘erken seçim’ sorusuna cevap veren Genel Başkanımız, yaşanan ekonomik sorunların çözümü için Millî Görüş'ün iktidara gelmesi gerektiği, bu borç ve faiz ekonomisine dur denmesi için bir erken seçimin kaçınılmaz olduğunu söyledi: "Ayrıca erken seçim kararı alınırsa Sayın Cumhurbaşkanı'nın 3. kez aday olma ihtimali doğacak. Bundan dolayı erken seçimin olacağını düşünüyoruz. Tabii zamanını kestiremiyoruz. 2023'den 6 ay önce de olsa erken seçim ihtimali yüksek. Bu gidişattan dolayı bir an önce erken seçim olsun diyoruz. Biz de zaten ülkemizin dört bir yanında seçime yönelik çalışmalarımızı gayretli bir şekilde devam ediyoruz. 200 bine yakın sandığa 50 bin müşahit hazır. Köy ve mahalle temsilcilerimizin yarıya yakınını belirledik. Milletimiz için hayırlı olur. Sahada en çok teveccüh gören parti olduğumuzu da belirtmek isterim."

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Şanlıurfa programı kapsamında Güneydoğu TV canlın yayınına konuk oldu, Ticaret ve Sanayi Odası’nı, İl Müftülüğü’nü, Karaköprü ve Eyyubiye ilçelerini de ziyaret ederek milletimize hitap etti.

GENEL BAŞKANIMIZ DR. FATİH ERBAKAN DİYARBAKIR'DA BASIN TOPLANTISI GERÇEKLEŞTİRDİ

Milletin İradesine Saygı Duymalıyız

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan HDP'li vekillerin fezlekesine ilişkin, "Milletin iradesine ve Meclisteki temsilcilerinin vereceği karara saygı duymamız gerekir” dedi.

‘Anadolu Buluşmaları’ kapsamında il il gezen, esnaf ve vatandaşın sorunlarını dinleyen, Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, dünkü Batman ziyaretinden sonra geldiği Diyarbakır'da kahvaltı programında basın mensuplarıyla buluştu.

Diyarbakır'ın Erbakan Sevgisi

Sözlerinin başında Diyarbakır'da bulunmaktan duyduğu memnuniyeti diler getiren Genel Başkanımız, bölge halkının Erbakan Hoca'ya da büyük destek verdiğini hatırlatarak yeni dönemde de bizim de aynı sevgi ve desteğe mazhar olmak için elimizden geleni yapacağımızı belirterek birlik ve beraberlik mesajı verdi.

 Ekonominin kötü gidişatına değinen Genel Başkanımız, “Hükümet Türkiye’de 19 seneden beri üretime, istihdama yönelik herhangi bir yatırım yapmadı. AVM, rezidans, beton ve çimento ekonomisi, borç ile faiz ekonomisi. Yol, konut, AVM yapmak, spor tesisi, havaalanı yapmak çok güzel ama dar gelirlinin derdine derman olmuyor. Asgari ücretlinin, işsizin, emeklinin derdine derman olmuyor.” dedi.

 

İşsiz Sayımız Yunanistan Nüfusunu Geçti

 

İşsizliğin vatandaşın en önemli gündemi olduğunu vurgulayan Genel Başkanımız, “Türkiye’nin 4 bir yanında gördüğümüz manzara hep aynı. Sürekli artan nüfusla beraber işsizlikte artmaya devam ediyor. Genç ve sürekli artan nüfusu nimet olarak görüyoruz ama bu nimete karşı iş imkânı, istihdam alanları, refah seviyesinin ve gelirin arttırılması gerekmekte. Bugün Türkiye’de 10 milyonu aşan işsizler ordusu ile karşı karşıyayız. 7 milyonunu hükümet yeni ekonomi programında itiraf etti, kabul etti. Üzerindeki 3 milyon ise yapılan çarpıtmalardan geliyor, iş gücüne katılımın düşük gösterilmesinden geliyor. Son 2 hafta içinde resmi olarak iş aramadıysa işsiz saymıyor gibi çarpıtmaları çıkardığımızda işsizlik 10 milyonu geçiyor. İşsiz sayımız Yunanistan’ın nüfusundan daha fazla. 1 buçuk milyona yakın üniversiteli işsiz var ve tüm bu nedenlerden dolayı gençler fırsatım olsaydı başka ülkede yaşamak isterdim diyor.” ifadelerini kullandı.

 

‘Yeni Anayasa Millî Mutabakat İle Yapılmalı'

Mevcut anayasanın darbe ürünü olduğunu dile getiren Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, “Millî, yerli, sivil anayasa olması gerektiğini uzun zamandan beri ifade ediyoruz. Merhum Erbakan Hocamız da bunu ifade etmişti. Hatta anayasa değişikliği referandumunda “Yetmez ama evet” demişti. Mevcut anayasanın düzeltilmesi lazım ama bu düzeltme için bugüne kadar 22 kez rötuş ve tamirat yapılmış. Tabiri caizse bir yamalı bohçaya dönmüş. Bundan sonra müdahale etmek, tamir etmek oldukça zor. Yeniden yerli, millî, sivil bir anayasa, hakkı üstün tutan, adaleti hâkim kılacak bir anayasa, isteyenin istediği yere çekip değişik bir şekilde uygulamasına mahal vermeyecek, inanç özgürlüğünü, ifade özgürlüğünü en kapsamlı şekilde güvence altına alacak bir anayasanın yapılması uygundur. Ne muhalefet ne de iktidarın yaptım oldu anlayışıyla hareket etmeden milli mutabakat halinde bu adımın atılması gerekir. Meclis dışındaki partilerin görüşleri de alınarak mutabık kalınarak adım atılması hayırlı olur” diye konuştu.

 

Biz Demokratikleştirilmiş Başkanlık Sistemi Öneriyoruz

İktidar ve muhalefet arasında tartışmalara neden olan sistem değişikliğine de değinen Genel Başkanımız, sistemlerin bir araç olduğunu ve kullanıma göre yararlı olup olmadığının değişkenlik gösterdiğinin altını çizerek “Sistem konusunu abarttıklarını düşünüyoruz. Olmazsa olmaz kırmızı çizgi olarak ifade ediliyor. İktidar başkanlık sistemini getirirken işsizliğimiz azalacak, döviz kurları düşecek, terör bitecek, Türkiye çağ atlayacak, şahlanacak dedi. Sisteme geçince dediklerinin hiçbirinin olmadığını gördük. Yoksulluk, fakirlik, işsizlik, alım gücünün düşmesi, borçlanma daha hızlı şekilde arttı. Muhalefet tam tersine parlamenter sisteme geçeceğiz ve bu dertlerden kurtulacağız, tüm bu dertlerin sebebi başkanlık sistemi demeye başladı. İkisi de doğru değil. Sistemler bir araçtır, bu aracı kimin ne amaçla nasıl kullanacağına göre iyi veya kötü olması değişir. Başkanlık sistemi ile iyi işler yapılabilir ancak mevcut başkanlık sistemi ideal sistemdir demiyoruz. Başkanlık sistemi tamir etmek düzeltmek için demokratikleştirilmiş başkanlık sistemi önerimiz oldu.  Meclisin güçlendirilmesi yani bütün yetkinin tek adamda toplanmasını önlemek adına gen soru gibi, güvenoyu gibi meclise yeniden bildirilmesi gereklidir. İçişleri, ulaştırma ve adalet bakanlığının eski sistemde bağımsız olması vardı ama o şimdi kalktı. Bunun tekrardan getirilmesi ve bununla birlikte bakanların milletin oyuyla seçilmiş insanların bakan olması, cumhurbaşkanı yardımcılarının seçilerek gelmesi, cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin sınırlarının çerçevelerinin belirlenmesi, gerekirse partili cumhurbaşkanı sisteminin kaldırılması gerekiyor. Partili cumhurbaşkanlığı olduğu zaman atanan valilerde partinin il başkanı gibi oluyor.”

 

 

Gara’da riskli operasyona girmek yerine keşke girişim yapılsaydı

Genel Başkanımız, “Gara operasyonu ile ilgili bizim de bir takım sorularımız var. 5 sene önce rehin alınan insanların rehin alındıklarını şehit oldukları haberleriyle öğrendik. Bu kamuoyuna duyurulmamış. 13 vatandaşımız rehin alınmış, dağa götürülmüş Türkiye’de kamuoyunun yüzde 80-90’ının bundan haberi yok. 5-6 sene boyunca gerekli girişimler ne kadar yapıldı? Devlet olarak bu insanlarımızın canı için gece gündüz uyumadan her türlü yolun denenmesi lazımdı. Refah Partisi döneminde Van Milletvekilimiz Fetullah Erbaş, müzakere yoluyla rehin alınan erlerimizi canlı olarak sağ salim kurtarıp getirdi. Son derece üzgünüz. Aklımızdaki şüpheler, sorular keşke Refah Partisi döneminde yapılan gibi bir girişimle insanlarımız kurtarılsaydı ve bu insanlar sağ salim kurtarılsaydı. Böyle riskli bir operasyona girmek yerine diye düşünüyoruz” diye kaydetti.

 

HDP'nin kapatılmasına ilişkin milletin iradesine saygılıyız

HDP'li milletvekilleri için meclise sunulan fezlekeye dair konuşan Genel Başkanımız, “Fezlekeler hazırlanmış, meclise gönderilmiş. Hukuki bir süreç olduğu için çok fazla yorum yapmak istemiyoruz. Sonuçta milletin iradesi ve meclisteki temsilcilerin vereceği karara saygı duymamız gerekir” dedi.

ERBAKAN HOCAMIZI CAMİYE ÇEVRİLİŞİNİN MİMARI OLDUĞU AYASOFYA CAMİİ'NDE ANDIK

Prof. Dr.  Necmettin Erbakan Hocamız, vefatının 10. yılında Erbakan Vakfı’nın ev sahipliğinde Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi'nde düzenlenen Kur’an-ı Kerîm tilaveti ve dua programında anıldı.

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, akşam namazı sonrası başlayan programın açılışında yaptığı konuşmasında, anmayı hazırlayan herkese teşekkür ettiğini söyledi.

Merhum Erbakan Hocamız'ın yıllarca mücadele ettiği, "Zincirler kırılsın Ayasofya açılsın" sloganı ve hedefiyle gençleri ve bütün milleti harekete geçirdiği Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi'nde olduklarını hatırlatan Genel Başkanımız, "Ayasofya-i Kebir Camisi'nde, kendisinin vefatının 10. yıl dönümünde bu Mevlid-i Şerif'i gerçekleştiriyoruz. Cenab-ı Allah'a sonsuz şükürler olsun." dedi.

Hazırlanan programda merhum Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocamız'ın özelliklerini, güzel hasretlerinden de bahsedilmesi gerektiğine değinen Genel Başkanımız, şunları söyledi:

"Bir defa hidayeti ve ilmi, kendi bünyesinde birleştiren bir insandı. Hidayet ve ilim en üst seviyede bir kimsede olduğu zaman o insana Cenab-ı Allah feraset nimetini bahşediyor. Bu nedenle ferasetiyle yıllar boyu hem milletimize hem de bütün İslam alemine adeta bir pusula vazifesi görmüş, yön göstermiş bir kimseydi. Allah kendisinden binlerce kez razı olsun."

Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocamız'ın sadece feraset özelliği değil, aynı zamanda dirayeti, merhameti, nezaketiyle de bütün insanlara örnek olduğuna dikkati çeken Genel Başkanımız, "Aynı zamanda cesaretiyle de bütün insanlara örnek olan bir şahsiyetti. Yine bugün bütün milletimizin de ifade ve tasdik ettiği gibi iş başına geldiği zaman adaleti ve bereketi tesis eden, hâkim kılan bir devlet adamı, lider olarak nam salmıştı." diye konuştu.

Erbakan Hocamız’ın hem millete hem bütün İslam alemi ve Müslümanlara İslam'ın cihat dini olduğu gerçeğini hatırlattığını söyleyen Genel Başkanımız, bu sayede milyonlarca insanın şuurlanmasına vesile olduğunu ifade etti.

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, vefatının 10. yılında anılan Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocamız'ın örnek insan, Müslüman, mücahit ve gerçek bir dava adamı olduğunu belirterek, "Gerçekten de örnek almamız gereken bir kimse. Cenab-ı Allah bu güzel hasretleri, özellikleri bizlere de nasip eylesin. Allah, onu andığımız, arkasından yaptığımız Hatim-i Şerifler, dualar kadar onu anlamayı ve yürüdüğü yolda yürümeyi cümlemize nasip etsin." ifadelerini sözlerine ekledi.

 

 

 

GENEL BAŞKANIMIZ İLBAŞKANLARI TOPLANTIMIZIN AÇILIŞINDA YETKİLİLERİ UYARDI

28 Şubat Bitmedi | Devam Ediyor

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, 28 Şubat darbesinin arkasındaki güçlerin hedeflerine gelinen durum itibariyle ulaştıklarını belirterek, darbenin izlerinin silinemediğini sürecin devam ettiği söyledi.

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Genel Merkezimizde düzenlenen İl Başkanları Toplantısı öncesi düzenlenen basın toplantısında yaptığı konuşmada, 28 Şubat darbesinin, merhum başbakan Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocamız'ın ekonomi ve dış politika alanında attığı, dış güçlerin planlarını bozan adımlar dolayısıyla yine dış güçler tarafından gerçekleştirildiğini söyledi.

 

28 Şubat Faiz Rantiyesi Kesildiği İçin Yapıldı

Genel Başkanımız şunları söyledi:

"Merhum Erbakan Hocamızın da açık bir şekilde her fırsatta ifade ettiği gibi 28 Şubat Darbesi Türkiye'de başörtüsünden, gericilikten, Şeriat gelecek korkusundan dolayı yapılmadı.  28 Şubat darbesi Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocamızın Başbakanlığındaki 54. Hükümetin ekonomi ve dış politika alanında dış güçlerin planlarını-oyunlarını bozan adımlarından dolayı yapıldı.  Bununla ilgili televizyon programlarında merhum Erbakan Hocamız defalarca ifade etti; Amerikan Dışişleri Bakanlığının Ankara'daki Amerikan Büyükelçiliği ile irtibatlı bir şekilde sahneye koyduğu bir olay olarak 28 Şubat gerçekleşti. 28 Şubat'ın yapılmasının en önemli sebebi denk bütçenin ve havuz sistemiyle faiz rantiyesinin kesilmesidir. Denk bütçe demek; ben bundan sonra borç almayacağım demek ve size faiz ödemeyeceğim, size haraç vermeyeceğim demektir. Yani dış güçlerin haracını kesmek anlamına geliyordu. Havuz sistemi de devlet kurumlarının faiz ödemelerini ortadan kaldırıyordu. Bu da yerli rantiyenin yani iç güçlerin işine gelmedi. Ama maalesef 28 Şubat'tan 23 yıl sonra gelinen durumda Refahyol Hükümeti yıkıldıktan sonra borç ve faiz ekonomisi devam etti, devlet faize mahkûm edildi. Mevcut iktidar da 19 yıllık iktidarında 550 milyar dolar borç faizi ödedi. Yani yıllık 30 milyar dolar borç faizi ödedi. Dolayısıyla 28 Şubat bu anlamda hedefine ulaştı." şeklinde konuştu.

 

Erbakan Hoca'nın D-8 Adımı Dış Güçlerin İşine Gelmedi

28 Şubat darbesinin en önemli sebeplerinden birinin, Başbakan Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocamız'ın D-8 organizasyonunu hayata geçirmesiyle 100 senedir başsız ve paramparça olan İslam aleminin yeniden Türkiye'nin öncülüğünde birleştirmek istemesinin olduğunu belirten Fatih Erbakan, "Irkçı emperyalizmin planlarında vurulacak en büyük darbe bu olacaktı. Gelinen noktada yine 28 Şubat'ın İslam dünyasının mevcut durumuna bakılarak hedefine ulaştığını görebiliriz.   İktidar 19 senede G20'nin peşinde oldu, Avrupa Birliği'nin peşinde oldu, Amerika'nın peşinde oldu ve maalesef ki D- 8'in tam zıttı olan Büyük Ortadoğu projesine destek oldu ve Büyük Ortadoğu Projesi de bu bir Maalesef ki bütün hızıyla yürümeye devam ediyor. " ifadelerini kullandı.

 

28 Şubat Mağdurlarına da İade-i İtibar Yapılmalı

İktidarın 27 Mayıs ve 12 Eylül darbelerinde mağdurlara iade-i itibar sürecini başlatmasını olumlu karşıladığını ifade eden Genel Başkanımız, "Ancak böyle bir noktada her 28 Şubat yıldönümünde 28 Şubat'ı lanetleyen, çok duygu yüklü şekilde konuşmalar ve açıklamaları yapan yetkililerin 28 Şubat'ı maalesef kapsam dışında tutması son derece çelişkili bir durumdur bunu da özellikle ifade etmek istiyoruz. Elbette ki bugün 83 milyon insanımızın, her kesimden insanın hayırla yad ettiği, hakkını teslim ettiği, özlemle andığı merhum Erbakan Hocamız’ın bir iade-i itibara ihtiyacı yoktur. Ancak biraz evvel söylediğim gibi bu süreci, bu operasyonu en şiddetli şekilde eleştiren 'biz de mağdur olduk' diyen, bu bir darbedir, haksızlıktır diyen iktidarın bu noktada Erbakan Hocamız’la ilgili bu süreci başlatmaması çelişkili bir tavırdır." dedi.

 

Kıbrıs'ta Yeni Bir Kirli Oyun Sahneye Konuluyor

Kıbrıs'la ilgili gelişmelere de değinen Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Kıbrıs'ta İngiltere vasıtasıyla yeni bir kirli oyunun tezgahlandığı uyarısında bulunarak yetkililere uyanık olması çağrısında bulundu:

“İngiltere Dışişleri Bakanı, Kıbrıs'a yaptığı ziyaretlerde sözüm ona yeni bir çözüm planı sunmaktadır. Medyada bu çözüm planının bazı detayları ortaya çıktı. İki devletli konfederasyon deniyor. Burada biz İngiltere’nin asıl planını bilen insanlar olarak, tamamen bir kelime oyunu olduğunu söyleyebiliriz. İki devletli konfederasyon ama bakanlar kurulu ortak, parlamentosu ortak ama dış temsil tek elden yapılıyor. Dolayısı ile adı iki devlet ama fiilen tek devlet. Peki, söz sahibi olan kim; tabii ki Rumlar. İngiltere’nin planına göre konfederasyon parlamentosu 36 üyeden oluşuyor, 24’ü Rum. Konfederasyonun Bakanlar Kurulu 9 bakandan oluşuyor, 6’sı Rum, 3’ü Türk. Bu anlaşma kapsamında 10 yıl sonra garantör ülkelerin asker bulundurma yetkisi kaldırılıyor. 1960'ları, 1970'leri hatırlayın neler yaşamıştı oradaki halk hatırlıyoruz. Bu asla kabul edilebilecek bir şey değil. Kıbrıs sorunu deyip duruyorlar. 1974’ten beri iki ülkenin vatandaşları barış içinde yaşıyorlar. Bizim Kıbrıs diye bir sorunumuz yoktur. Bizim Kıbrıs sorunumuz 1974 Barış Harekâtı ile sona ermiştir. Bizim Kıbrıs ile ilgili tek sorunumuz Türki ve Müslüman ülkelerin Kuzey Kıbrıs’ı tanımaması. Başta kardeşimiz Azerbaycan devleti olmak üzere Türki Cumhuriyetlerin, Müslüman ülkelerin Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni resmi olarak tanıması için çalışmaların bir an önce başlatılması gerekir" dedi.

 

Çözüm; Suçluları Cezalandırmak | Parti Kapatmak Çözüm Değil

Bir gazetecinin sorusunu üzerine HDP'nin kapatılıp kapatılmamasına ilişkin soruyu yanıtlayan Genel Başkanımız, "Partileri 4 kez kapatılmış Millî Görüş hareketinin temsilcisi olarak parti kapatmalarını doğru bulmuyoruz. Milletin açıp kurduğu partiyi milletin kapatması gerekir. Demokrasiye, hukuka uygun hakkaniyet ölçüsünde bir uygulama olduğunu düşünmüyoruz ve bir çözüm de değildir. Söz konusu parti daha önce değişik isimlerle kurulmuştu. Defalarca kapatıldı her yeni kurduklarında daha da oyları  arttı. Dolayısıyla bu bir çözüm de değildir. Bunun yerine suçun şahsiliği ilkesi ile hareket edilmesi, eğer terörle ilgisi olan, teröre destek veren, hangi partide olursa olsun hangi kuruluşta, hangi vakıfta, dernekte olursa olsun bir şahıs varsa bunun adil bir şekilde yargılanması, suçu ispat edilirse de gereken cezayı alması uygun olur. Topluca bir partinin, bir camianın, bir grubun terörle eş tutulması, cezalandırılması uygun bir şey değildir. Biz milyonlarca HDP seçmeninin çok büyük bir kısmının da asla ve asla terörü tasvip etmediğini, terörü desteklemeyeceğini biliyoruz ve inanıyoruz." şeklinde konuştu.

 

Basın toplantısının sonunda Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Gelecek Partisi Hatay İl Başkan Yardımcısı Murat Arıcı’nın partimize katılımı dolayısıyla rozetini taktı.

GENEL BAŞKANIMIZ'IN 8 MART DÜNYA KADINLAR GÜNÜ MESAJI

Kadınlar Geleceğimizi Şekillendirmede Kritik Rol Üstlenmektedir

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü münasebetiyle yayınladığı mesajda; huzurun, mutluluğun ve geleceğimizin teminatı olan kadınlarımızın sadece “8 Mart Dünya Kadınlar Günü” ile anılmasının son derece yetersiz olduğunu söyledi.

Genel Başkanımız, "Kadınlarımıza hak ettiği değeri vermenin, kadınların haklarının gasp edilmesini önlemenin yolu, Batı’yı taklit etmekten, Batı kültürünün dayatmalarını uygulamaktan değil, kendi medeniyetimizin, inancımızın değerlerine sarılmaktan geçer. " dedi.

 

Kadınlarımızın Geleceğimizi Şekillendirmede Rolü Büyük

Genel Başkanımız mesajında şunları kaydetti:

" Ahlaki ve manevi iklimimizin sac ayaklarından olan fedakâr ve cefakâr kadınlarımız her türlü olumsuzluk ve zorluklara rağmen, ahlaki ve manevi açıdan sağlıklı nesiller yetiştirme ve geleceğimizi şekillendirmede çok kritik bir rol üstlenmektedirler. Mutlu, huzurlu, ahlaki ve manevi kalitesi yüksek, ilim ve irfan sahibi kadın, aynı özelliklere sahip nesillerin yetişmesi demektir. Kadını anmak, anlamak ve hak ettiği gerçek değeri vermek için yılda bir gün değil, yılın tüm günleri bile az gelir. "

 

Kadınlarımız Toplumumuzda İzzet Ve Zarafetin Öncüleridir

'Kadınlar, toplumun sosyal yapısı içerisinde gerçek anlamda izzet, şeref, zarafet ve letafetin öncüleri olarak haklı bir yer edinmiştir.' diyen Erbakan, "Her yeni günün dünü arattığı, aidiyet, sadakat ve merhamet duygularının köreldiği, sevginin her geçen gün azaldığı bugünün dünyasında, tüm bu hasletlerin teminatı olan kadının hak ettiği gerçek değere kavuşmasını sağlamak için, manevi dünyamızın iklimi ile toplumumuzu yeniden birbirleriyle mecz etmek hepimizin öncelikli görevidir. Bu vesileyle, başta ülkemizin kadınları olmak üzere, tüm Dünya kadınlarının 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü yürekten kutlar, sağlıklı, mutlu ve huzurlu günler dilerim."ifadelerini kullandı.

GENEL BAŞKANIMIZ İRAN RESMİ HABER AJANSI TASNİM NEWS'E RÖPORTAJ VERDİ

Bazı uzmanlar, Türkiye’de son yıllarda yaşanan gelişmelerin nedenlerinden birinin babanızın ülkede yeni bir siyasi akım yaratma yönündeki çabaları olduğu görüşündedir. Bu konudaki düşünceleriniz nedir?

 

Merhum Erbakan Hocamız 1969’dan itibaren Türkiye’de yeni siyasi akımı ortaya koymasıyla birlikte, Batının Türkiye’ye yönelik yeni kolonyal yaklaşımlı entegrasyonu hedefleyen teslimiyetçi anlayışa karşı ülkemizin yerli ve milli kalkınmasını hedefleyen, çıkar ve menfaatlerini korumayı ön plana alan, diğer ülkelerle mütekabiliyet anlayışını ortaya koyan ve Müslüman ülkelerle iş birliğini amaçlayan yeni anlayışlı siyasi bir akım ortaya koyması hiç şüphesiz Türkiye’de büyük karşılık bulmuş oldu. Son yıllarda yaşanan gelişmelerde özellikle Merhum Erbakan Hocamızın politikalarına vurgu yapılması elbette ki haklılığını ortaya koymaktadır. Bütün bu gelişmelere rağmen, Müslüman ülkelerle ortak üretim, yakınlaşma ve iş birliğinin ana omurgasını oluşturmaya yönelik olan ve Erbakan Hocamızın temel hedeflerinin başında yer alan D-8 projesi gibi birçok çözüm odaklı projenin istenilen düzeyde olmaması dikkatlerden kaçmamaktadır. Şu da bir gerçek ki, değişen dinamiklere karşı Erbakan Hocamızın ortaya koyduğu gerçekçi politik çizgi ve referansların bundan böyle Türk siyasetinde olduğu kadar, Müslüman ülkelerde de önemli yer tutacağını görmek mümkündür.

 

Rahmetli Sayın Necmettin Erbakan’ın İslami siyasetiyle ilgili bize anlatabilir misiniz? Sizce Sayın Erbakan bu konudaki amaçlarına ulaşabildi mi?

 

Merhum Erbakan Hocamız bu alanda Türkiye’de çok önemli bir devrim yaptı. Millî Görüş Hareketi öncesinde Türkiye’de dindar insanlar siyasette ve Devlet yönetiminde yer almıyor, hatta böyle bir şeyin olabileceğine inanmıyorlardı. Seküler kesim de dindar kimseler ancak bir cami derneğinde yöneticilik yapar, milletvekili, bakan, belediye başkanı gibi mevkilerde bulunamaz, başarılı olamaz şeklinde bir düşünceye sahiptiler.

 

Ancak  inançlı, dindar, samimi bir Müslüman olarak Erbakan Hocamız’ın 1969’da Konya’dan bağımsız milletvekili adayı olarak girdiği seçimde rekor düzeyde oy alması,  sonrasında kurduğu Milli Selamet Partisi’nin (MSP) ilk girdiği 1973 seçimlerinde %12’ye yakın oy alıp, parlamentoya girmesi,  akabinde koalisyon ortağı olarak iktidara gelmesi ve koalisyon Hükümeti’nde MSP kanadının başta Erbakan Hocamız olmak üzere çok başarılı icraatlara imza atması ile Türkiye’de hakim olan yanlış anlayış yıkıldı ve dindar insanların, İslami hassasiyete sahip olanların siyasette, parlamentoda, devlet yönetiminde en başarılı işleri yapabileceği ortaya çıktı.

 

Erbakan Hocamız “biz siyaset değil, ibadet yapıyoruz” sözü ile de İslami kesimin siyasete nasıl bakması gerektiğini, siyasetten uzak durmaması gerektiğini ortaya koydu. Peki siyasetin bir ibadet olarak yapılması ne demektir?  Bizim inancımıza göre bir Müslümanın asıl görevi sadece kendi bireysel ibadetlerini yerine getirmek değil, bununla birlikte kendisi dışındaki insanların dünyada ve ahirette kurtuluşa ermeleri için çalışmaktır. Peki insanların saadeti, selameti, kurtuluşa ermeleri nasıl sağlanacak? Ülkemizde ve tüm dünyada adaletin, refahın, huzur ve barışın tesis edilmesiyle, kul haklarının güvence altına alınmasıyla sağlanacak. Peki bu nasıl olacak?  İnançlı, İslami şuura sahip kimselerin yetki sahibi olması ile, karar veren, devleti yöneten pozisyonda bulunmaları ile olacak.  İşte Erbakan Hocamız Millî Görüş siyasetini bu temel üzerine oturttu. İslami şuura sahip kimselerin siyaset yapmasının bir vecibe, bir ibadet olduğu anlayışını ortaya koydu.

 

 

Rahmetli Erbakan’ın hükümetine karşı yapılan post-modern darbe de ABD ve İsrail’in rolünü nasıl değerlendiriyorsunuz?

 

Bu konuda Merhum Erbakan Hocamız’ın açıklamaları mevcuttur. Erbakan Hocamız, 28 Şubat darbesinin dış güçler tarafından yapıldığını açıkça ilan etti, bu konuda ABD Dış İşleri Bakanlığı’nın Ankara’daki ABD Büyükelçiliği ile yaptığı kriptolu yazışmaları gösterdi. Bu konuda ABD Başkanı’nın Siyonist Ulusal Güvenlik Danışmanının çok ciddi rol oynadığına işaret etti.

Evet, 28 Şubat diğer tüm darbeler gibi dış kaynaklı bir operasyondu, dış güçlerin bu darbeyi yapmasının asıl sebepleri; 

54. Hükümet’in “Havuz Sistemi” ve “Denk Bütçe” ile borç ve faiz düzenini, dış güçlerin sömürü sistemini engellemesiydi. Devleti ağır faiz yükünden kurtarması, dış güçlerin küresel sermayenin borç faizi olarak aldığı haracı engellemesiydi.

28 Şubat’ı sahneye koyan dış aktörler Irak’ı işgal etme planlarının sekteye uğramaması için, Türkiye’de Erbakan’ın Başbakan olduğu bir yönetimi istemiyorlardı. Irak operasyonunun gerçekleşmesi, bu noktada Türkiye’nin bu operasyona destek vermesi gerekiyordu. Ve öyle de oldu, ABD Irak’ı işgal etti ve Türkiye’de Ak Parti Hükümeti bu işgale destek oldu.

28 Şubat’ın diğer önemli sebebi; Başbakan Erbakan’ın D-8 Organizasyonu’nu kurmasıydı.  D-8 Organizasyonu BOP’un, Büyük İsrail Projesi’nin önünde çok önemli bir engeldi.

54. Hükümet İran ve Irak başta olmak üzere komşu ülkelerle ilişkileri geliştirmeye başladı, ABD’nin İran ve Irak ambargolarını deldi, İran’la Doğalgaz anlaşması, Irak’la Kerkük-Yumurtalık petrol boru hattının açılması bu kapsamda atılan adımlardı.

Bu gelişmeler ABD’nin istemediği gelişmelerdi, bu nedenle de 28 Şubat tiyatrosu devreye sokuldu.

Benzer şekilde, Erbakan Hocamız’ın Başbakan olarak ilk yaptığı işlerden bir tanesi Türkiye’deki Amerikan askerlerini yani Çekiç Güç’ü kovması oldu. Büyük İsrail planı ve Amerika’nın bölgedeki hedefleri açısından çok önemli olan Çekiç Güç’ün görevine son verilmiş oldu. Bu da Amerika’nın ve İsrail’in tepkisini çeken bir diğer icraattı.

Bütün bu sebeplerden dolayı, yani siyasi-askeri-ekonomik alanda Amerika’nın ve İsrail’in çıkarlarına aykırı son derece ciddi adımların atılması neticesinde, ABD Yönetimi’nde etkili olan Siyonistler düğmeye bastı ve darbe Türkiye’deki işbirlikçileri eliyle gerçekleştirildi.

 

 

Sayın Erbakan İslam birliği için çok çabalar sarf etti.  D-8 fikrinin temelini de Sayın Erbakan'ın "İslam Birliği" hedefi oluşturdu.  Rahmetli Erbakan’ın İslam dünyasına olan bakış açısını anlatır mısınız?  Siz "Yeniden Refah Partisi” olarak bu konuda hangi adımları atmayı düşünüyorsunuz?

 

Merhum Erbakan Hocamız siyasete ilk adım attığı andan itibaren; “Biz sadece Türkiye’yi kurtarmak için yola çıkmadık, tüm İslam Alemi’ni ve hatta tüm insanlığı kurtarmak için yola çıktık” diyerek, Millî Görüş Hareketi’nin nihai hedefinin tüm insanlığın saadet ve selameti olduğunu, dünyadaki tüm insanlar için adaletin, refahın, huzur ve barışın tesis edilmesi, insan haklarının teminat altına alınması için mücadele ettiğini ortaya koydu. Zulüm, sömürü, çifte standart yerine yönetimde adaletin, paylaşımda adaletin hâkim olduğu ‘Yeni Bir Dünya’nın kurulması gerektiğini ifade etti.

Adaletin, refahın, huzur ve barışın hâkim olduğu, tüm insanlarının insan haklarının korunduğu bir dünyanın kurulması ise ancak ve ancak bizim medeniyetimizin, İslam medeniyetinin, bizim inancımızın temel prensipleri doğrultusunda mümkündür. Dolayısıyla bu adil dünyayı kuracak olan Müslümanlardır, İslam ülkeleridir. Bunun için de yani tüm insanlığın selameti için, adil bir dünyanın kurulması için, öncelikle İslam Alemi bir ve beraber olmalıdır, öncelikle İslam Birliği hayata geçirilmelidir.

 

Aramızdaki bazı küçük ihtilafları bir kenara bırakıp, tarihi, dini, kitabı, kültürü bir olan İslam Alemi’nin, İslam Birliği’ni (D-60) hayata geçirerek en güçlü şekilde kenetlenmesi ve her alanda en üst düzeyde iş birliği yaparak, Siyonizm’e, dış güçlere karşı tek bir güç olarak birlikte hareket etmesi gereklidir.

 

Merhum Erbakan Hocamız 1997’de D-8’i kurarken bu hedefi açıkça ortaya koydu ve bunu “D-60” olarak adlandırdı. D-8’de sekiz Müslüman ülkenin birlik olması gibi, D-60 Organizasyonu da 57 Müslüman ülkenin birlik oluşturması demektir. Erbakan Hocamız tüm siyasi hayatı boyunca bu hedef için mücadele etti.

 

Biz de Yeniden Refah Partisi olarak, aynı hedefe ulaşmak için yola çıktığımızı partimizi kurduğumuz gün açıkça ilan ettik ve D-8 Organizasyonu’nu kuruluş amaçlarına uygun şekilde çalıştıracağımızı ve dış politikada temel hedefimizin D-60’ı hayata geçirmek olduğunu parti programımıza yazdık.

 

 

Sayın Erbakan’ın hükümetinin İran’a olan tutumunu anlatır mısınız?

 

Erbakan Hocamız’ın başbakan olarak yaptığı ilk dış ziyaret ve vefatından önce yaptığı son dış ziyaret İran’a oldu. Erbakan Hocamız’ın İran’a olan bakışını göstermesi bakımından bu çok önemli bir göstergedir.

 

İran Devleti’nin Siyonizm’e, Büyük İsrail Planı’na karşı duruşunu, bu konudaki bilinçli politikalarını her zaman takdir etti. İran halkı ve Türkiye halkının İslam kardeşliği anlayışıyla bir ve beraber olması gerektiğini her fırsatta ifade etti. Türkiye ve İran’ın siyasi, ekonomik, askeri alanda en güçlü şekilde iş birliğine büyük önem ve değer verdi.

 

Türkiye’de İran karşıtı birtakım söylemlerin ve akımların Siyonizm’in planına hizmet etmek manası taşıdığını savundu.  “Yapılması gereken; ortak düşmanımıza karşı, tüm insanlığın çektiği sıkıntıların sebebi olan Siyonizm’e karşı, İran’la ve tüm İslam ülkeleriyle bir ve beraber olmaktır” düşüncesine sahipti.

 

Biz de Yeniden Refah Partisi olarak Erbakan Hocamız’la aynı istikamette, Millî Görüş zihniyetiyle, kararlı ve azimli bir şekilde yolumuza devam ediyoruz.

 

 RÖPORTAJIN ORJİNALİNE ULAŞMAK İÇİN TIKLAYINIZ.

GENEL BAŞKANIMIZ BASIN TOPLANTISINDA GÜNDEMDEKİ BAŞLIKLARI DEĞERLENDİRDİ

Mısır İle İlişkilerin Düzeltilmesi Önemli

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Mısır ile ilişkilerin düzeltilmesi konusunda Hükümeti desteklediğimizi ifade ederek, "Dış politikada günübirlik politik yaklaşımlar yerine, ülkemizin uzun vadeli gerçeklerini ve buna bağlı olarak gelişmeleri iyice süzgeçten geçirerek çıkarlarımızın öncelenmesi en akıllıca hareket olacaktır." dedi.

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin önemli açıklamalarda bulundu.

 

Yeniden Refah Sandıkta da Sürpriz Yapacak

Genel Başkanımız, partimizin şu anda bulunduğu konum ile anketlerde yansıtılan durumu arasında çok ciddi bir çelişki olduğunu söyledi. 116 bin üye seviyesine ulaşmış bir parti olduğumuzu kaydederek, "150 binin üzerinde teşkilatlarımızın elinde bulunan üye formları var, bunların da sisteme hızlı bir şekilde girilmesiyle 300 bin üye hedefine ulaşmış olduğumuz görülmektedir. 300 bin üye bugün Meclis'te grubu bulunan partilerin üye sayısıdır. 20-30 senelik partilerin üye sayısından daha fazladır. İnşallah bu hızla, bu gayretle bu 300 bini en kısa zamanda 500 binin de üzerine çıkartacağız. Bu noktada söylemek istediğimiz anketlerde yansıtılan yüzdeler, oranlar gerçeği yansıtmamaktadır. Bunu biz Millî Görüş tarihinden daha evvel de çok gördük. 1994 seçimlerinde Refah Partisi Ankara'da 5'inci parti, İstanbul'da 4'üncü parti, Türkiye genelinde 4'üncü parti olarak gösterilirken, bütün anketler, 1994 seçimlerinde hem Türkiye genelinde hem Ankara'da hem İstanbul'da Refah Partisi 1'inci parti oldu. Bu gerçekleri de göz önünde bulundurarak, bu ciddi teşkilatlanma çalışması ve çok muazzam üye kayıt hamlesi, üye sayısı ve yapmış olduğumuz tarihi büyük kongre dikkate alınarak, bu anketlerin gerçeği kesinlikle yansıtmadığını açıkça ifade etmek isterim. Ayrıca bir diğer sorun, yüzde 20'lik kararsız seçmenin, kararsızlar dağıtılmadan önceki oranlara göre partilere paylaştırılması" dedi.

 

D-8 Üyesi Mısır İle İlişkiler Düzeltmek Doğu Akdeniz'de Elimizi Güçlendirir

Mısır'la normalleşmenin önemli olduğunu ifade eden Genel Başkanımız, “Mısır ile olan tarihi birlikteliğimiz ve Doğu Akdeniz’de Türkiye’yi yalnızlaştırmaya yönelik Yunanistan’ın planları ve adımlarını da göz önüne alarak Mısır ile karşılıklı ilişkilerin geliştirilmesi son derece büyük önem arz etmektedir. Refahyol Hükümeti Başbakanı Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocamızın D-8 çerçevesinde Hüsnü Mübarek ile anlaşma imzalamasını, Mısır’ın D-8 üyesi bir ülke olduğunu da göz önünde bulundurmak gereklidir. Bazen iç politik kaygılarla dış politikada ani ve fevri adımlar atılmasının dış politikada orta ve uzun vadede büyük zararlar doğurabileceğini hesap etmek gerekir” ifadelerini kullandı.

Hükümetin ekonomi politikalarını eleştiren Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Hükümetin CHP'yi yıllardır eleştirdiği kıtlık ve ekmek kuyruklarının yerini bugün bayat ekmek, bedava istavrit, ucuz sebze meyve tanzim-satış kuyruklarının aldığını söyledi.

 

Kişi Başına Düşen Milli Gelirde Pek Çok Ülkenin Gerisindeyiz

Türkiye'nin 2020 yılı için açıklanan 8.599 dolarlık kişi başına millî geliriyle, Bulgaristan, Romanya, Nauru, Kazakistan, Uruguay, Polonya gibi onlarca ülkenin gerisinde kaldığını ifade eden Genel Başkanımız,  (IMF) verilerine göre Türkiye, kişi başına millî geliriyle 192 ülke arasında 74'üncü sıraya düştüğünü belirtti.

 

İnsan Hakları Eylem Planı Bir An Önce Hayata Geçirilmeli

Cumhurbaşkanı Erdoğan açıkladığı İnsan Hakları Eylem Planı'na da değinen Genel Başkanımız şunları söyledi:

"Açıklanan planda dile getirilen adımların çoğu gerek Türkiye’nin 1949’da imzaladığı “Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Beyannamesi”, gerekse “Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde sıralanan temel insan hakları, adalet, hak, hukuk ve özgürlükler, yargı bağımsızlığı vb. ilkeleri. Bunun da ötesinde, halen “yürürlükteki anayasa”da da bu eylem planı vaatlerinin büyük bölümü zaten yer alıyor. Herkesin bildiği, genel hukuk ve insan hakları kaideleri derlenip toparlanıp “büyük bir reform” havasıyla sunuluyor. Planın önümüzdeki iki yılda hayata geçirileceği kaydedildi. Neden gelecek 2 yıl? Daha önce pek çok kez yüzlerce maddelik torba yasaları meclisten, komisyonlardan bir haftada, 10 günde geçiren iktidar bu eylem planı maddelerini de bir torba yasayla meclise getirir, muhalefetin de desteğiyle kısa sürede hayata geçirebilirdi.

 

 Zamanlama Manidar

Bu eylem planının “zamanlaması manidar” olduğunu ifade eden Genel Başkanımız, "Açıklanan bu “İnsan Hakları Eylem Planı” ABD ve AB’den gelecek olası yaptırımları önlemeye veya geciktirmeye yönelik  ‘günü kurtarma’ gayreti olarak değerlendirilebilir." değerlendirmesinde bulundu.

 

HDP’nin Kapatılması: Parti Kapatmalarını Doğru Bulmuyoruz

Bir gazetecinin HDP’nin kapatılmasına ilişkin sorusunu yanıtlayan Genel Başkanımız, “Biz Yeniden Refah olarak parti kapatılmasını doğru bulmuyoruz. Çünkü parti kapatmak hukuka, demokrasiye, insan haklarına aykırı bir durum. Partileri millet açar, millet kapatır. Bu parti kapatmalardan en çok sıkıntı çeken Millî Görüş Hareketi’dir. Dört tane partimiz kapatıldı. Suçun şahsiliği esastır. O kuruluş içerisinde suçu işleyen kim varsa onun cezalandırılması gerekir. Suç şahsidir. Bu nedenle HDP’nin kapatılmasını doğru bulmuyoruz. Bu kapatmalarla doğru bir sonuç alınması da mümkün değildir” şeklinde konuştu.

 

 

 

Basın Açıklamasının Tam Metni

 

Mevcut iktidar yıllardır CeHaPe zihniyeti … CeHaPe zihniyeti … dedi durdu,

CeHaPe döneminde kıtlık, yokluk, gaz yağı kuyruğu dedi…

Evet, büyük ölçüde doğru söylediler …

Şimdilerde de CHP’li belediyelerin çöp dağlarını gösteriyorlar ...

 

Peki ya AKP döneminde ne görüyoruz?

- 50 kuruşa satılan bayat ekmek kuyrukları…

- İstanbul’da bir ilçe belediyesinin dağıttığı bedava istavriti alabilmek için kuyruk…

- Meyve-sebzeyi 50 kuruş-1TL daha ucuza alabilmek için tanzim-satış kuyrukları…

- Ayçiçek yağını ucuza alabilmek için yakın zamanda PTT şubeleri önünde kuyruk görmemiz de kuvvetle muhtemel…

- Marketlerde bebek mamalarına alarm takılıyor…

- Askıda ekmeğe talep patlaması…

 

Bugün cebinde 1$’ı olan, TCMB’dan daha zengin çünkü Merkez Bankası döviz rezervi eksi 30 MİLYAR $!

Bu tarihte ilk defa karşılaşılan bir durum…

 

19 senelik Ak Parti iktidarı sonunda Türkiye’nin geldiği nokta bu …

 

 

 

 

 

Türkiye, 2020 yılı için açıklanan 8.599 dolarlık kişi başına milli geliriyle, Bulgaristan, Romanya, Nauru, Kazakistan, Uruguay, Polonya gibi onlarca ülkenin gerisinde yer aldı. (IMF) verilerine göre Türkiye, kişi başına milli geliriyle 192 ülke arasında 74'üncü sıraya düştü.

 

Başkanlık sistemine geçilen 2013 yılından bu yana milli gelir tam 240 milyar dolar geriledi!

-2013 yılında 958 milyar dolar olan milli gelirimiz geçen yıl 717 milyar dolara düştü.

 

-Başkanlık Sistemi’ne geçildiğinde, 2013'te 12 bin 480 dolar olan kişi başına gelir, 2020'de 8 bin 599 dolara düştü.

 

Peki böyle bir ortamda hükümetin uğraştığı şey ne?

Köprü-otoyol-havaalanı yapan firmaların kullanacakları yurtdışı finansmanın maliyetini devletin üstlenmesi için düzenleme yapmak!

Bu düzenleme Meclis’te komisyondan geçti, şimdi Genel Kurul’a getirecekler.

- Bu firmalara 1$’a yapılacak işi 10$’a ihale ettikleri yetmedi,

- kamu ihalelerinin %60’tan fazlasını bu firmalara verdikleri yetmedi,

- yine bu firmalara tam 128 kez vergi muafiyeti getirdikleri yetmedi,

- bugüne kadar bu firmaların kullandığı 18 milyar $’lık kredilere “Hazine”nin kefil olması da yetmedi,

Şimdi de bunların yurtdışı finansmanının maliyetini “Ulaştırma Bakanlığı” üstlenecek!

 

İhalesi 15 Mart 2020’den sonra yapılmış, finansmanı yurt dışından sağlanan Yap-İşlet-Devret (YİD) ve Kamu Özel İş birliği (KÖİ) projeleri kapsamında, ihaleyi kazanan müteahhitler adına,

“Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı” ile bakanlığa bağlı kamu idareleri (DHMİ, TCDD, TCK gibi) tarafından yabancı bankalara “borç üstlenim belgesi” verilerek taahhütte bulunulacak, müteahhide bakanlık ve bakanlığa bağlı kuruluşlar kefil olacak.

 

Bunlar ne firmaymış böyle yahu …

İnsan babasının oğlu olsa bu kadar kıyak yapmaz!

 

Milletten kopan, milletin derdiyle dertlenmeyen, “önce imtiyazlılar” anlayışıyla hareket eden iktidarların sonu malumdur…

Bu gidişle, mevcut iktidarı da aynı son beklemektedir!

…………………………………………………………

 

İNSAN HAKLARI EYLEM PLANI

Bilindiği üzere C. Başkanı Erdoğan 2 Mart’ta “İnsan Hakları Eylem Planı”nı açıkladı.

 

1. Açıklanan planda dile getirilen adımların çoğu gerek Türkiye’nin 1949’da imzaladığı “Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Beyannamesi”, gerekse “Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde sıralanan temel insan hakları, adalet, hak, hukuk ve özgürlükler, yargı bağımsızlığı vb. ilkeleri.

Bunun da ötesinde, halen “yürürlükteki anayasa”da da bu eylem planı vaatlerinin büyük bölümü zaten yer alıyor.

Hatta Eylem Planı maddelerinin büyük bölümü Üniversite 1. Sınıf Hukuka Giriş ders kitaplarında dahi var.

Herkesin bildiği, genel hukuk ve insan hakları kaideleri derlenip toparlanıp “büyük bir reform” havasıyla sunuluyor.

 

2. Planın önümüzdeki iki yılda hayata geçirileceği kaydedildi. Neden gelecek 2 yıl?

Daha önce pek çok kez yüzlerce maddelik torba yasaları meclisten, komisyonlardan bir haftada, 10 günde geçiren iktidar bu eylem planı maddelerini de bir torba yasayla meclise getirir, muhalefetin de desteğiyle kısa sürede hayata geçirebilirdi.

 

3. Bu eylem planının “zamanlaması manidar”

 

- Senato’nun Blinken’a yazdığı mektup

- Temsilciler Meclisi’nin 184 imzayla Biden’a gönderdiği mektup

- 25-26 Mart AB Liderler Zirvesi’nin hemen öncesine denk getirilmesi

- Biden’ın 2 aydır Sn. C. Başkanı’nın telefonuna geri dönmemesi

 

Tüm bu sebepler dolayısıyla açıklanan bu “İnsan Hakları Eylem Planı” ABD ve AB’den gelecek olası yaptırımları önlemeye veya geciktirmeye yönelik ‘günü kurtarma’ gayreti olarak değerlendirilebilir.

……………………………………………………..

 

Milli Görüş’ten ayrıldıktan sonra “Dünya gerçeklerini gördük” diyerek iktidarları boyunca AB, Amerika ve G-20 eksenli politika yürütenler, D-8 Organizasyonu’nu görmezden gelenler,

  • bu tavırları nedeniyle D-8  tam 20 senedir kuruluş amaçlarına uygun şekilde çalıştırılmadığı için,
  • Türkiye’nin öncülüğünde D-60 hedefine ulaşılıp, Türkiye 2 milyarlık İslam Alemi’nin gücünü, potansiyelini arkasına almadığı için,
  • Türkiye son 20 senedir ekonomik-siyasi-askeri anlamda Amerika’ya, Batı’ya bağımlı bir ülke olduğu için,

“Dünya gerçeklerini gördük” diyerek D-8’i, D-60’ı önemsemeyenler, ABD’nin gücüne karşılık ortaya mukabil bir güç koyamayınca;

şimdi bağımlı olunan dış güçlerin “gönlünü alma”, “gözüne girme” yolunda birtakım adımlar atmak zorunda kalıyorlar…

 

Neden bu adımları atmak, dış güçlere göz kırpmak durumundalar?

  • Mali sıkıntı had safhada, Hazine’de para yok, TCMB döviz rezervi eksiye düşmüş, yeni borç-yeni kredi lazım

 

  • CAATSA Yaptırımları hem ekonomik hem askeri açıdan sıkıntı doğuruyor (F-35 vermiyorlar ama Yunanistan alıyor)

 

 

  • Mayıs ayında ABD’de Halkbank davası başlıyor, Türkiye’ye 20-30 milyar $’lık ceza kesilmesi söz konusu
  • Cumhur İttifakı oyları eriyor, dış güçlerin siyasi desteğini arkalarına almaları lazım

 

Tüm bu problemler yüzünden;

 

ABD Yönetimi ile “Dostum Trump” ilişkisinin, yeni dönemde “Dostum Biden” ilişkisi olarak devam etmesini isteyen iktidar, bunu sağlamaya yönelik adımlar atmaya çalışıyor.

 

Ancak Biden Yönetimi’nin mesafeli tavrı, Blinken’ın Türkiye Hükümeti aleyhinde açıklamaları ve özellikle Biden’ın Sn. Cumhurbaşkanı’nın telefonuna neredeyse 2 aydır çıkmaması Hükümet’i endişeye sevk ediyor.

 

- ABD ile ilişkileri iyi olan Tokyo B. Elçisi’nin Washington B. Elçisi olarak atanması,

- Sn. C. Başkanı’nın geçenlerde “Gönül ister ki İsrail’le ilişkilerimiz yeniden düzelsin” açıklamasını yapması

- Sn. C. Başkanı’nın Macron’u arayarak diyalog ve iş birliği çağrısında bulunması

 

- Yeni ABD Yönetimi’nin tavrı nedeniyle, alelacele “Hukuk Reformu” açıklanması

- Amerika’da önümüzdeki günlerde başlayacak Halkbank davası nedeniyle eski Halkbank Gen. Md. Yrd. Ve Borsa İstanbul Gen. Müd.’nün istifa ettirilmesi,

Tüm bu adımlar hükümetin Biden Yönetimi’ne ve  25-26 Mart AB Liderler Zirvesi öncesinde AB’ne “göz kırpma” adımlarıdır…

Aynen Çin’le olan ekonomik ilişkiler nedeniyle D. Türkistan zulmüne Hükümet’in sessiz kalmasında olduğu gibi…

 

NEDEN BU DURUMDAYIZ?

 

  • D-8 Organizasyonu ve D-60 projesinin 20 senedir adeta rafa kaldırılması
  • 20 senedir Denk Bütçe yapmak yerine, borçlanarak değil, Milli kaynaklarla kaynak üretmek yerine, borç ve faiz ekonomisinin uygulanması
  • 20 senedir üretim ve ihracat ekonomisi yerine, beton-çimento ekonomisinin, ithalata dayalı ekonominin, sıcak para ekonomisinin, üretmeden tüketme anlayışının hâkim olması

 

(Yıllık 50 milyar $ dış ticaret açığı, buğdayı dahi ithal eden bir ülke, yerli ürünü üretmek için %82 oranında ithalat yapan bir ülke, yüksek teknoloji ihracat oranı %3 seviyesinde olan bir ülke, dışa bağımlı bir Türkiye)

 

 

 

 

 

 

 

 

MİLLİ GÖRÜŞ PRENSİPLERİNE SARILIP;

 

àEKONOMİK VE TEKNOLOJİK BAKIMDAN GÜÇLÜ TÜRKİYE” Yİ HAYATA GEÇİRSEYDİK,

àDIŞA BAĞIMLILIKTAN KURTULSAYDIK,

àD-60’I KURUP, 2 MİLYARLIK İSLAM ALEMİ’NİN GÜCÜNÜ, POTANSİYELİNİ ARKAMIZA ALABİLSEYDİK,

 

BUGÜN DIŞ GÜÇLERE GÖZ KIRPMAK, ONLARDAN MEDET UMMAK ZORUNDA KALMAZDIK…!!

…………………………………………………………..

 

MISIR ile İLİŞKİLERİN DÜZELTİLMESİ

 

Mısır ile olan tarihi birlikteliğimiz ve Doğu Akdeniz’de Türkiye’yi yalnızlaştırmaya yönelik Yunanistan’ın planları ve adımlarını da göz önüne alarak Mısır ile karşılıklı ilişkilerin geliştirilmesi son derece büyük önem arz etmektedir.

Refahyol Hükümeti Başbakanı Prof.Dr. Necmettin Erbakan Hocamız’ın, D-8 çerçevesinde Hüsnü Mübarek ile anlaşma imzalamasını, Mısır’ın D-8 üyesi bir ülke olduğunu da göz önünde bulundurmak gereklidir.

 

Dış politikada günübirlik politik yaklaşımlar sergilemek yerine, ülkemizin uzun vadeli gerçeklerini ve buna bağlı olarak gelişmeleri iyice süzgeçten geçirerek çıkarlarımızın öncelenmesi en akıllıca harekettir.

Bazen iç politik kaygılarla dış politikada ani ve fevri adımlar atılmasının dış politikada orta ve uzun vadede büyük zararlar doğurabileceğini hesap etmek gerekir.

 

BASIN TOPLANTISININ VİDEOSUNU İZLEMEK İÇİN TIKLAYINIZ

GENEL BAŞKANIMIZ’DAN İYİ PARTİ’YE ZİYARET

Genel Başkanımız’dan İyi Parti’ye Ziyaret

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan ve beraberindeki heyet, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'e nezaket ziyaretinde bulundular.   

İYİ Parti Genel Merkezinde gerçekleşen ziyarette Genel Başkanımız'a, Genel Sekreterimiz Suat Pamukçu, 54. Hükümet Devlet Bakanı ve  Sosyal İşlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcımız Prof. Dr. Sacit Günbey ve Teşkilattan Sorumlu Genel Başkan Yardımcımız Naim Öztürk eşlik etti.

 

'Ülkenin temel meselelerini ve çözüm önerilerimizi konuştuk'

Olumlu bir havada geçen ziyaret sonunda basın mensuplarına açıklamalarda bulunan Genel Başkanımız şunları söyledi:

"Tabii Sayın Akşener, 54.  Refahyol Hükümeti’nin İçişleri Bakanı olması hasebiyle ve ‘28 Şubat Postmodern Darbesi’ne karşı göstermiş olduğu kararlı duruşu nedeniyle, Millî Görüş camiamızın takdirini kazanmış, kıymet verdiğimiz bir siyasetçidir. Bu görüşmede ülkemizin temel meseleleri ve çözümleri hakkında fikir teatisinde bulunduk. Muhtemel bir erken seçim ve seçim kanununda yapılması muhtemel değişiklikler konusunda değerlendirmeler yaptık. Kendisine ayrıca partimizin, kuruluşundan bu yana kısa zamanda almış olduğu büyük mesafe konusunda bilgilendirme yaptık."

 

'Siyasette keskin ve kutuplaştırıcı dil ülkemize zarar veriyor'

Siyasette kullanılan keskin ve kutuplaştırıcı dilin, ülkemiz ve milletimize vermiş olduğu zararları da konuştuklarını ifade eden Genel Başkanımız, "Siyasette nezaket dilinin hâkim olması için karşılıklı görüş alışverişinde bulunduk. Bu vesile ile Genel Başkanımızı ve heyetimizi misafir eden İyi Parti Heyetine ve sayın Akşener’e partimiz adına teşekkür ederiz, bu ziyaretin Milletimiz için hayırlı sonuçlara vesile olmasını dileriz." ifadelerini kullandı.

GENEL BAŞKANIMIZ'DAN 'EKONOMİK REFORM PAKETİ' DEĞERLENDİRMESİ

850 Bin Esnafa Müjdenin Bedeli 3 Teneke Ayçiçek Yağı Kadar!

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Ekonomik Reform Paketi’nde esnafa yönelik açıklanan müjdenin bedelinin, her bir esnaf için 3 teneke ayçiçeği yağına denk geldiğini söyledi.

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Hükümetin açıkladığı Ekonomik Reform Paketi’ne yönelik eleştirilerde bulunarak, "Açıklanan pakette asıl meselemiz olan üretimi, istihdamı, ihracatı artırmaya yönelik gerçekten cazip ve somut herhangi bir adım maalesef görülmüyor. Denk bütçe yapılmasına yönelik, borç ve faiz ekonomisini sonlandırmaya yönelik bir madde bulunmuyor. Üretimin, istihdamın maliyetini düşürecek, başta tarım olmak üzere temel sektörlerde ithalatı, dışa bağımlılığı azaltacak somut bir madde bulunmuyor." dedi.

 

REFORM PAKETİ ESNAFIN DERDİNE ÇÖZÜM DEĞİL

Genel Başkanımız, açıklanan paketin, pandemi süresi boyunca kapalı olan veya kısıtlı şekilde açık olan esnafın derdine derman olamayacağını vurgulayarak şunları ifade etti:

"İktidar, 12 Mart Cuma günü açıklanan “Ekonomik Reform Paketi’nde berber, kuaför, tesisatçı, tamirci gibi yaklaşık 850 bin küçük esnafa ‘gelir vergisi muafiyeti’ getireceğini tırnak içerisinde “müjdeliyor”. Bir yılı aşkın süredir işyerleri kapalı olan ya da kısıtlı şekilde açık olan bu küçük esnaf, zaten ne vergisini ne kirasını ne elektrik-su faturasını ne çalışanının maaşını ne de kredi taksitini ödeyebilecek durumda değil.  Muafiyet getirilmese de gelir elde edip de vergi ödeyebilecek durumda değiller. Dolayısıyla Hükümet zaten alamadığı vergiden vazgeçiyor. Bu söz konusu vergi alınmayacak 850 bin küçük esnaftan devletin 2020 yılında aldığı toplam vergi ne kadar? 220 milyon ₺… Bir başka deyişle; Hükümet’in tam 850 bin küçük esnafa 1 senede yapacağı katkı, Külliye’nin sadece 3 haftalık gideri kadar bir meblağ!"

 

Esnafa Müjdenin Bedeli 3 Teneke Ayçiçeği Yağı Kadar

Hükümet’in açıklanan reform paketinden küçük esnafa çıkan müjdenin, esnaf başına 1 senede yaklaşık 280 ₺'ye tekabül ettiğini belirten Genel Başkanımız, bunun da 3 kilo kavrulmuş Antep fıstığı veya 3 teneke Ayçiçek yağı fiyatına denk geldiğini ifade etti.

 

Küçük Esnaf Dışındaki Diğer Esnafa Ne Olacak?

Genel Başkanımız, vergi muafiyeti getirilen 850 bin küçük esnaf dışındaki perişan halde, kepenk indirme noktasına gelmiş diğer yüz binlerce esnaf ne olacağının sorusunun cevabının açıklanan pakette yer almadığını belirtti.

 

İşverene Yeni Borç Yükü!

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Ekonomik Reform Paketi’nde açıklanan yeni eleman istihdam eden işverene “1 kişilik istihdam” için Kredi Garanti Fonu kefaletiyle “24 ay vadeli kredi” verilmesine ilişkin de, "Bu da en fazla 5 kişinin istihdamıyla sınırlı. İşverene 1 kişilik istihdam için, 24 ay vadeli kredi, yani yeniden ilave borçlanma vaat ediliyor. Zaten hali hazırda mevcut kredi taksitlerini ödeyemeyen işveren, bu yeni krediyle daha da fazla borçlanacak, istihdam ettiği kişi için alacağı 100 bin ₺’lik kredinin yarısı da 12 aylık maaş ve SGK ödemesi olarak işverenin cebinden çıkacak." dedi.

 

Türk Lirası ile Borçlanmanın Faizi, 10 Kat Daha Fazla

'Döviz cinsi borçlanma yerine ₺ cinsi borçlanma' maddesinin de yanlış olduğunu söyleyen Erbakan, ₺ ile borçlanmanın da faizi, maliyeti dövizle borçlanmanın 10 katı daha fazla olduğunu belirtti: “19 senenin sonunda hala daha “borçlanmaya devam edeceğiz”, hala daha “borç-faiz ekonomisine devam edeceğiz” itirafını yapıyorlar. Yahu borçlandıktan sonra ha ₺ ile borçlanmışsın, ha dövizle borçlanmışsın! Asıl mesele borçlanmamak, denk bütçe yapmak… Bunu yapamadıktan sonra hangi reformdan bahsedeceğiz?"

 

Asıl Reform Vergi Sistemini Adaletli Hale Getirmek

Vergi sisteminde elektronik beyannameye, elektronik sisteme geçilmesini yerinde olduğunu ancak asıl meselenin vergi sistemini adaletli hale getirmek vurgusu yapan Erbakan; "Asıl reform adil bir vergi sistemini hayata geçirmektir. Siz verginin %70’ini dar gelirliden, %30’unu zenginden topladıktan sonra, bir araç alırken 3 araç parasını vergi olarak verdikten sonra, elektronik toplasan ne olur, mekanik toplasan ne olur!" dedi.

 

Türkiye'nin Kurtuluşu Üretim-İstihdam-İhracat Ekonomisidir

Genel Başkanımız Erbakan, Türkiye'nin ve milletimizin kurtuluşunun borç-faiz-zam ekonomisi yerine; üretim-istihdam-ihracat ekonomisine geçmekte olduğunu ve buna geçmek için gereken kaynağın millî kaynak paketleriyle bulunması gerektiğini ifade etti.

 MİLLİ KAYNAK PAKETLERİ 1 KİTABIMIZI İNCELEMEK VE İNDİRMEK İÇİN TIKLAYINIZ

 

 AÇIKLAMANIN VİDEOSUNU İZLEMEK İÇİN TIKLAYINIZ

GENEL BAŞKANIMIZ HÜDA PAR GENEL BAŞKANINI KABUL ETTİ

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, HÜDA PAR Genel Başkanı İshak Sağlam ve beraberindeki heyeti kabul etti.

Görüşmenin ardından 2 lider ortak basın toplantısında gazetecilerin sorularını yanıtladı.

 

İshak Sağlam: 1982 Anayasası Mutlaka Değişmelidir

Yeni anayasa çalışmaları kapsamında ziyaret ettikleri Genel Başkanımız ile verimli bir görüşme gerçekleştirdiklerini ifade eden HÜDA PAR Genel Başkanı Sağlam, son dönemlerde yeni anayasa çalışmaları konusunda bir irade konulmasını memnuniyetle karşıladıklarını, 1982 anayasasını 1980 darbesini gerçekleştiren cuntacılar tarafından dayatıldığını ve bu ülkenin; sivil, halkın iradesiyle ve oyuyla seçilmiş parlamentonun bir araya gelip yeni bir anayasa yapmaya layık bir ülke olduğunu söyledi.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan: 1982 Vesayet Anayasası Yerli Ve Millî Değildir

Anayasanın millet ve devlet arasında bir sözleşme olduğunu hatırlatan Genel Başkanımız, 1982 anayasının askeri vesayet altında yapılmış olmasından dolayı yerli ve milli olması konusunda şüpheler olmasından dolayı ihtiyacı karşılamadığını ve değiştirilmesi gerektiğini belirtti.

Genel Başkanımız, şunları söyledi:

Bugün değerli başkanı ziyareti ile anayasa konusunu tekrardan gündemimize aldık, müzakere ettik. Sayın başkanın da ifade ettiği gibi mevcut anayasa maalesef askeri vesayeti ürünüdür. Bundan dolayı da vesayetçi bir anayasa olduğu için ihtiyacını karşılayamadığı gibi yanlış uygulamalara haksızlıklara yol açtığı için 22 defa bugüne kadar değiştirmek için tadilat yapılmıştır ve artık tamir edilecek bir hali kalmamıştır. Geçtiğimiz aylarda wikileaks belgeleri ile de ortaya konulduğu gibi darbenin 12 Eylül askeri darbesinin arkasında Amerika'nın parmağı olduğundan dolayı o darbecilerin ortaya koyduğu anayasanın da ne kadar yerli ve milli olduğu konusunda tartışma son derece doğaldır.  Milli bir mutabakatla yeni anayasa yapılmasını destekliyoruz ve Yeniden Refah Partisi olarak biraz biz de önümüzdeki aylarda bir anayasa şurası çalışması yapmayı planlıyoruz.  O anayasa şurası çalışmamızda bizim Millî Görüş olarak yıllardan beri ifade ettiğimiz anayasadaki olmazsa olmazlarımız, kırmızı çizgilerimizi akademisyenlerle siyasi partilerle müzakere edilecek istişare edilecek tartışılacak ve bu şuranın yapacağı çalışmalar sonunda yeniden Refah Partisi olarak anayasa teklifi kitapçığımı da inşallah hazırlayacağız.  Bu çalışmalarımız sırasında da Hüda Par da başta olmak üzere diğer partilerle de fikir alışverişi diyalog halinde çalışmalarımızı sürdüreceğiz.

 

Andımız Konusundaki Hassasiyetleri Anlıyoruz

Bir gazetecinin andımız tartışmaları ile ilgili sorusuna cevap veren Genel Başkanımız, "Merhum Erbakan Hocamızın andımız ile ilgili meşhur konuşması ve bu konuşma sonucunda da ceza alması konusunu bütün kamuoyu, herkes çok iyi biliyor. Erbakan Hocamızın da aslında rahatsız olduğu kısım ırkçı anlam olarak nitelendirilebilecek birtakım ifadeleri andımızın içerisinde olmasıydı. O sebeple de madem ‘Biz 83 milyonu kucaklayacağız ve tek devlet, tek bir millet olacağız, birlik beraberlik içinde olacağız öyleyse öyle bir takım manaya gelebilecek ifadeler, ayrıştırıcı sayılabilecek ifadelerin olması toplumun önemli bir kesimini rahatsız etmektedir' diye bu şekilde bir konuşma yapmıştı. Tabii bu noktada bir de toplumun bir diğer kesiminin de bu konuda hassas olduğunu da görüyoruz. Aslında bu noktada belki de hükümet bu konuyla bu kadar uğraşmak yerine diğer meseleleri önceleyebilir ve bu tartışmalara mâni olabilirdi." dedi.  

 

Seçim Kanunu Değişikliğine Şartlı Destek

Hükümetin siyasi partiler ve seçim kanunu çalışmalarına ilişkin de konuşan Genel Başkanımız, temsilde adalet konusunun son derece önemli olduğunu, burada atılacak adım yani seçim kanununda yapılacak değişikliklerin ne niyetle yapılacağına bakmak gerektiğini ifade ederek,  "İktidar partisi bir dönem Anavatan Partisi'nin 90'ların başındaki hızlı erime sürecinde bölge barajlarını getirip tamamen Anavatan Partisi'nin lehine işleyecek bir seçim sistemiyle getirmesi gibi bir  değişiklik mi düşünülüyor  yoksa gerçekten de Temsilde adaleti sağlamaya yönelik adil bir seçim yapılmasına yönelik bir Değişiklik düşünülüyor? Adil bir sistem getirilmesi için, temsilde adaleti sağlayacak bir sistemin getirilmesi için bir düzenleme olursa da elbette ki bizler de destek oluruz." dedi.

 

3. İttifak İhtimali Masada Duruyor

Son olarak bir gazetecinin sorduğu, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener ziyaretiyle tekrar gündeme gelen 3. ittifak konusunu da değerlendiren Genel Başkanımız, "Siyasetimizin bir sözü vardır; demokrasilerde çareler tükenmez diye. Burada da çok çeşitli kombinasyonlar, çok çeşitli alternatifler oluşması mümkündür.  Biz bunu bir olasılık olarak bir fikir olarak ortaya koymuştuk ve arkasından da gündemde ciddi bir yer tuttu. Bir defa herkese refah sağlanması noktasında iktidarın yanlışları görülüyorsa, özellikle de borç ve faiz ekonomisi dolayısıyla çok sıkıntılı bir noktaya doğru gittiğimiz görülüyorsa o zaman Muhalefet partileri bu gidişata dur demek istiyorlarsa bir formül ortaya koymaları lazım.  Bu formül de, CHP'nin ve HDP'nin olmadığı, toplumun sağ partiler olarak nitelendirdiği partilerin bir araya gelmesiyle oluşturulmasıdır.  Milliyetçi, muhafazakâr, dindar insanların partilerin oluşturduğu bir ittifak, dolayısıyla artık bir 'çare var bir çözüm var' cephesi bir seçenek var noktasına gelmiş olacak.  Bunu bir düşünce olarak bir alternatif olarak ifade etmiştik. Ancak şu anda tabii seçime daha zaman var ve Türkiye'de siyasete bildiğiniz gibi 24 saat bile çok uzun bir süredir.  Seçime yakın zamanda nasıl bir konjonktür ortaya çıkacak, ne gibi kombinasyonlar, alternatifler ortaya çıkacak?  Yeni kurulacak partiler var, kurulan partiler var.  Nasıl bir siyasi tablo olacak, seçime yakın bir dönemde tekrardan oturup görüşülüp müzakere edilir." şeklinde konuştu.

 

 

BASIN AÇIKLAMASININ VİDEOSUNU İZLEMEK İÇİN TIKLAYINIZ

GENEL BAŞKANIMIZ ERBAKAN'DAN HDP'NİN KAPATMA DAVASINA İLİŞKİN AÇIKLAMA

Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) kapatılması istemiyle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından iddianame düzenlenerek Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) gönderilmesi, geçmişte yaşanan parti kapatma süreçlerini çağrıştırır niteliktedir. 

 

Geçmişte yaşanan parti kapatma örnekleri göz önüne alındığında, bu son adımın çözüme yönelik, önleyici ve caydırıcı olmaktan çok, çözümsüzlüğe ve istikrarsızlığa davetiye çıkarır nitelikte olabileceği göz ardı edilmemelidir.

 

Söz konusu siyasi partinin kapatılması, bu partiye mecliste temsil yetkisi veren 6 milyon seçmeni de dolaylı olarak cezalandırmaya yönelik bir durum ortaya çıkaracaktır. Böyle bir durum uzun vadede reaksiyoner ve belki de daha güçlü bir politik hareketin yeniden ortaya çıkmasına vesile olabilir.

 

Suç iddiasına maruz kalan kişilerle birlikte mensup oldukları siyasi partinin de cezalandırılma yoluna gidilmesi, demokrasimizin ve yargının tartışılır hale gelmesine ve ayrıca sorunun daha da büyümesine neden olabilir.

 

Geçmişte siyasi partileri tam dört kez kapatılan, siyasi yasaklarla yüz yüze kalan ve bunların sonucu olarak acı tecrübeler yaşayan Millî Görüş Hareketi’nin temsilcisi olan Yeniden Refah Partisi olarak bizler; parti kapatmanın çözüm olamayacağını, suçlu olduğu iddia edilen şahıslar hakkında ise münferit hukuki sürecin başlatılması gerektiğini ifade ediyoruz.

 

Nefret, kutuplaştırma ve ötekileştirme yerine, 83 milyonu kapsayacak şekilde kucaklayıcı ve birleştirici bir anlayışın sağlanması yolunda atılacak olan her türlü adıma en büyük desteği vermeye hazır olduğumuzu bir kez daha aziz Milletimizin huzurunda ifade etmek isteriz.

 

Dr. Fatih Erbakan

Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı

GENEL BAŞKANIMIZDAN İSTANBUL SÖZLEŞMESİ'NİN FESHİ AÇIKLAMASI

İktidarın, dış güçlerin laboratuvarlarında üretilmiş bir zehir olarak bünyemize enjekte edilmek istenen İstanbul Sözleşmesi yanlışında ısrar etmekten vazgeçmesi son derece olumlu bir gelişmedir.

 

Aile yapımızı, yeni nesillerimizi tehdit eden bu sinsi sözleşmeden Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile çıkılmış olmasını, çok yerinde, çok hayırlı, hatta çok geç bile kalınmış bir adım olarak değerlendiriyoruz.

 

Bu adımla birlikte ayrıca, İstanbul Sözleşmesi ve Türkiye’nin 1985 yılında imzaladığı CEDAW Sözleşmesi doğrultusunda çıkarılmış olan, başta ‘6284 Sayılı Kanun‘ olmak üzere, aile kurumuna zarar veren yasaların da bir an evvel ıslah edilmesi elzemdir. 

 

Kadınlarımızın korunması, hak ettiği değerin verilmesi, toplumda saygın bir yer edinmesi için Batı icadı ve dayatması, asıl amacı çok farklı olan sözleşmelere, düzenlemelere ihtiyacımız yoktur. Aile yapımızı ve kadınlarımızı korumak ve yüceltmek için gereken her türlü değer ve prensip Aziz Milletimiz’in tarihinde, kültüründe, bizim kendi medeniyetimizde zaten mevcuttur.

 

Yeniden Refah Partisi olarak bizler yıllardır bu sözleşmeden en acil şekilde vazgeçilmesi gerektiğini, bu sözleşmenin ahlaki, manevi, insani bakımdan yıkıcı sonuçları olacağını yıllardan beri en güçlü şekilde, her platformda haykırdık. Diğer siyasi partilerin pek çoğu bu sözleşmeyi desteklerken, bir kısmı da sessiz kalırken, biz bu çok hayati konuda farkındalık oluşması, bu yanlıştan dönülmesi için büyük gayret gösterdik.

 

Bu sebeple, İstanbul Sözleşmesi’nden ayrılma kararının alınmasında çok önemli payı olan Yeniden Refah Partimizin tüm teşkilat mensuplarına, üyelerimize ve bu konuda bizler gibi emeği bulunan her kesimden insanımıza, bu kararı imzalayan Sn. Cumhurbaşkanı’na teşekkür ediyoruz.

 

Dr. Fatih Erbakan

Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı

 

BASIN TOPLANTISI | 25 MART 2021 | ANKARA

İstanbul Sözleşmesi’ni Kutsallaştıranların Foyası Ortaya Çıkmıştır

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, İstanbul Sözleşmesi’nin iptaline ilişkin karardan duyduğumuz memnuniyeti bir kez daha dile getirerek iptale gericilik ve çağdışılık söylemleriyle karşı çıkan bazı çevrelerin tek partili 'Şeflik' dönemini, 28 Şubat'ta yaşananları hatırlattıklarını ve foyalarının da ortaya çıktığını söyledi.  

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Genel Merkezimiz ’de düzenlenen haftalık basın toplantısında gündeme dair önemli açıklamalarda bulundu.

 

Yeniden Refah Sözleşmenin İptali İçin En Çok Çalışan Partiydi

Genel Başkanımız şunları kaydetti:  

"Bu adımla birlikte ayrıca, İstanbul Sözleşmesi ve Türkiye’nin 1985 yılında imzaladığı CEDAW Sözleşmesi doğrultusunda çıkarılmış olan; başta ‘6284 Sayılı Kanun‘ olmak üzere, aile kurumuna zarar veren yasaların da bir an evvel ıslah edilmesi elzemdir. Kadınlarımızın korunması, hak ettiği değerin verilmesi için Batı icadı ve dayatması, asıl amacı çok farklı olan sözleşmelere, düzenlemelere ihtiyacımız yoktur. Aile yapımızı ve kadınlarımızı korumak ve yüceltmek için gereken her türlü değer ve prensip Aziz Milletimiz’in tarihinde, kültüründe, bizim kendi medeniyetimizde zaten mevcuttur. Yeniden Refah Partisi olarak bizler, yıllardır bu sözleşmeden en acil şekilde vazgeçilmesi gerektiğini, bu sözleşmenin ahlaki, manevi, insani bakımdan yıkıcı sonuçları olacağını yıllardan beri en güçlü şekilde, her platformda haykırdık. Diğer siyasi partilerin pek çoğu bu sözleşmeyi desteklerken, bir kısmı da sessiz kalırken, biz bu çok hayati konuda farkındalık oluşması, bu yanlıştan dönülmesi için büyük gayret gösterdik."  

 

Mütedeyyin Kesimden Oy Almak İçin Takiyye Yaptıkları Ortaya Çıktı

Bu adım karşısında bazı kesimler “ülkeyi karanlığa, geriye götürme”, “gericilik”, “çağdışı bir anlayış”, “Türk kadınlarını orta çağ karanlığına götürmek” gibi genetik kodlarında yer alan ve bizlere, bu ülkedeki dindar ve inançlı insanımıza “Şeflik Dönemi’nin ve 28 Şubat’ın karanlıklarını” hatırlatan kavram ve ifadelerle tepki gösterdiler, karşı çıktılar. Aslında içlerinin, özlerinin değişmediğini, sadece zaman zaman “inançlı kesimden oy alabilir miyiz?” kaygısıyla takiyye yaptıklarını ortaya koymuş oldular. Bu ülkede yıllar boyunca Milletimiz’in 1000 senelik temel değerleri, kutsalları aşağılanmaya, değersizleştirilmeye çalışılırken, insanlarımızın dininin, inancının gereklerini yerine getirme hakları elinden alınırken; sus-pus olan, hatta buna destek olanlar, şimdi çıktılar Avrupa’nın hazırlayıp dayattığı bir sözleşmeyi adeta kutsallaştırdılar. Kendi medeniyetimizin, inancımızın, kendi kültürümüzün değer ve prensiplerine önem vermezken, Batı zihniyetinin, kimler olduğunu çok iyi bildiğimiz dış güçlerin yazdığı metinlere hayran kaldılar. Millî Görüş olarak 50 senedir bunlar için söylediğimiz “Batı Aşıkları” ve “Taklitçiler” sözlerimizde ne kadar haklı olduğumuzu görmüş olduk.

 

Faiz Artışının Yatırımları ve İstihdamı Frenlemesi Kaçınılmazdır

Merkez Bankası Başkanının değişmesini ve dövizin yükselmesini de değerlendiren Genel Başkanımız, yapılması gerekenin üretim ve ihracata dayalı ekonomi modeline geçmek olduğunu belirterek şunları kaydetti:   

"Merkez Bankası faizi ‘2 puan’ birden artırarak yüzde 19’a yükseltti. Bu karar, aynı zamanda kredi faizlerinin yüzde 25-26 düzeyine yükselmesi, kredi kullanmanın, yatırım yapmanın olanaksız hale gelmesi demektir. Projelerde, yatırımlarda finansman maliyetlerinin daha da ağırlaşması demektir.Merkez Bankası’nın yaptığı bu faiz artışının reel sektörü çok zor duruma sokması, yatırımları, yeni istihdamı, kapasite artışlarını zorlaması, büyümeyi frenlemesi kaçınılmazdır. Faizlerin artması, devletin borçlanma maliyetinin de çok daha artması demektir. Böyle yüksek bir faiz artışına gidilmesi, böyle riskli bir adımın atılması; İktidarın ilan ettiği ekonomik ve hukuki reform paketlerinin toplumda ve piyasalarda karşılık bulmadığını ve dış kaynak girişini sağlayamadığını göstermektedir.

 

Yapılması Gereken Merkez Bankası Başkanı Değiştirmek Değil!

'Tüm bu ekonomik ve matematik gerçekler karşısında yapılması gereken; Maliye Bakanı veya Merkez Başkanı, MKYK'yı değiştirmek değil, anlayışı değiştirmek, zihniyeti değiştirmektir.' vurgusu yapan Genel Başkanımız,  "Bakan veya Merkez Bankası Başkanını değiştirerek, faiz artırarak, borcu borçla kapatarak, fiyat denetim komitesi kurarak bu durumdan kurtulamayız. Yapılması gereken üretmek ve ihraç etmektir. Yerli üretimi bol ve düşük maliyetle yapabilmek, katma değerli ürün ihracatını artırmaktır. Kamuda israfı, savurganlığı önlemektir. Kamu ihaleleri yoluyla imtiyazlılara milyarlarca dolar aktarmaktan vazgeçmektir. Mutlaka ama mutlaka Denk Bütçe’yi gerçekleştirmektir. Kaynak ihtiyacımızı borçlanarak değil, milli kaynak paketleri ile karşılamaktır." dedi.

 

HDP'nin Kapatılması En Çok Terör Örgütü PKK'yı Sevindirir

HDP'ye açılan kapatma davasına ilişkin görüşlerini de paylaşan Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, HDP'nin kapatılmasına en çok terör örgütü PKK'nın sevineceğini, terör örgütünün bölge halkına partinin kapatılmasını siyasi çözümün mümkün olmadığının kanıtı olarak sunacağını ileri sürdü.

 

Bu Son Derece İkiyüzlü Bir Tavırdır

Avrupa ile Türkiye'deki bazı kesimlerin 1998'de Refah Partisinin (RP) kapatılmasına ve bugün HDP'ye yönelik davaya gösterdikleri tavırlardaki büyük çelişkiye de dikkat çeken Genel Başkanımız, "Bugün bir HDP milletvekilinin, vekilliğinin düşürülüp Meclis'ten çıkarılması karşısında en yüksek sesten tepki gösteren bazı çevreler, 1999 yılında Fazilet Partisinin başörtülü milletvekiline 'Bu kadına haddini bildirin.' denilerek genel kurul salonundan dışarıya çıkartılması sırasında alkış tuttular. Bu da son derece iki yüzlü, son derece samimiyetsiz bir tavırdır. Haksızlıksa, adaletsizlikse, insan hakkıysa demokrasiyse başörtülü milletvekiline gelince bunlar geçerli değil ama HDP milletvekiline gelince bunlar geçerli. Bu çevrelerin, haksızlığa uğrayanın partisine, ideolojisine ve işlerine gelip gelmemesine göre tavır takınmaları insan hakları demokrasi, hukuk, adalet noktasındaki söylemlerinin içinin boş olduğunu, samimiyetsiz olduklarını, iki yüzlü olduklarını maalesef açık bir şekilde ortaya koymaktadır." şeklinde konuştu.

 

 

 

GENEL BAŞKANIMIZ DR. FATİH ERBAKAN'IN KONUŞMASININ TAM METNİNİ AŞAĞIDAN OKUYABİLİRSİNİZ

HDP’NİN KAPATILMASI

Geçmişte yaşanan parti kapatma örnekleri göz önüne alındığında, bu son adımın çözüme yönelik, önleyici ve caydırıcı olmaktan çok, çözümsüzlüğe ve istikrarsızlığa davetiye çıkarır nitelikte olabileceğinden şüphe etmekteyiz.

Söz konusu siyasi partinin kapatılması, bu partiye oy veren 6 milyon seçmeni de dolaylı olarak cezalandırmaya, onların da tepkisini almaya yönelik bir durum ortaya çıkacaktır.

Böyle bir durum, uzun vadede reaksiyoner ve belki de daha güçlü bir politik hareketin yeniden ortaya çıkmasına vesile olabilir.  (Geçmiş süreçlerde bunu yaşayarak gördük.)

Suç iddiasına maruz kalan kişilerle birlikte mensup oldukları siyasi partinin de cezalandırılma yoluna gidilmesi, demokrasimizin ve yargının  tartışılır hale gelmesine ve ayrıca sorunun daha da büyümesine neden olabilir.

Geçmişte siyasi partileri tam dört kez kapatılan, siyasi yasaklarla yüz yüze kalan ve bunların sonucu olarak acı tecrübeler yaşayan Milli Görüş Hareketi’nin temsilcisi olan Yeniden Refah Partisi olarak bizler;

Parti kapatmanın çözüm olmayacağını, partileri milletin açıp milletin kapatması gerektiğini, suçlu olduğu iddia edilen şahıslar hakkında ise münferit hukuki sürecin başlatılması gerektiğini ifade ediyoruz.

 

Çatışma, kutuplaştırma ve ötekileştirme yerine, 83 milyonu kapsayacak şekilde kucaklayıcı ve birleştirici bir anlayışın hakim olması yolunda atılacak olan her türlü adıma en büyük desteği vermeye hazır olduğumuzu bir kez daha aziz Milletimizin huzurunda ifade etmek isteriz.

…………………………………………………

Ayrıca;

2013 yılında birlikte Çözüm Süreci’ni hayata geçirdikleri, İmralı-Kandil-Başbakanlık üçgeninde PKK-Öcalan ve iktidar arasındaki müzakerelerin içinde yer alan HDP’nin kapatılmasını iktidarın desteklemesi çelişkili bir durumdur.

Hatta İstanbul belediye seçimlerinin tekrarlanması sırasında Abdullah Öcalan’ın mektubunun Devlet televizyonunda okutulması, Öcalan’ın kardeşinin TRT Kürtçe kanalında yayına çıkarılması gibi adımları atan iktidarın,

PKK’nın bir açıklaması ile ilgili bir gazete haberini re-tweet yapan bir milletvekilini teröre destek verenler sınıfına sokması da yine kendileri açısından çelişkili bir durumdur.

………………………………………………………..

Bu noktada vurgulanması gereken bir diğer çelişki de;

Ülkemizdeki belli kesimlerin ve Avrupa’nın Refah Partimiz 1998’de haksız ve hukuksuz şekilde kapatılırken takındığı tavırla,  şimdi HDP’nin kapatma davası karşısında takındıkları tavır arasındaki farktır.

 

HDP’nin kapatılması söz konusu olunca demokrasi, millet iradesi, hak-hukuk nutukları atan bu çevreler, RP kapatılırken ya sus-pus oldular, ya da laiklik elden gidiyor türküleriyle RP’nin kapatılmasını haklı buldular…!!

Bugün HDP’ye sahip çıkan Avrupa da,  o dönemde AİHM’nin aldığı kararla RP’nin kapatılmasını yerinde buldu …!!

Yine bugün bir HDP milletvekilinin, vekilliğinin düşürülüp meclisten çıkarılmasına tepki gösterenlerin büyük bölümü, 1999’da FP’nin başörtülü milletvekili için Meclis Genel Kurulu’nda; “Bu kadına haddini bildirin”  denilirken alkış tutmuşlardı…!!

Bu çevrelerin haksızlığa uğrayanın partisine göre, ideolojisine göre tavır takınmaları, samimiyetsizliklerini açıkça ortaya koymaktadır.

………………………………………………………………

 

Son olarak “HDP kapatılırsa bu kimin İşine Yarayacak ?” sorusunun cevabını çok iyi düşünmemiz gereklidir…

Bir adım atılırken o adımın sonuçları kimin işine yarayacak, kimin elini güçlendirecek, sorularının cevabını çok iyi değerlendirmek gerekir.

“HDP’nin kapatılmasından memnun olacaklardan bir tanesi de PKK terör örgütüdür… “”

 

 

Yıllardan beri “bu iş siyasetle değil, silahla olur” tezini savunan PKK, HDP’nin kapatılması halinde Kürt vatandaşlarımıza  “bakın biz size demiştik, bunlar bize siyaset yaptırmıyor, öyleyse dağa gelin, silaha sarılın” demeye kalkacaktır.

Terör örgütünün eline koz verilmiş olacaktır.

…………………………………………………………

 

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’NİN İPTALİ

İktidarın, dış güçlerin laboratuvarlarında üretilmiş bir zehir olarak bünyemize enjekte edilmek istenen “İstanbul Sözleşmesi” yanlışında ısrar etmekten vazgeçmesi son derece olumlu bir gelişmedir.

Aile yapımızı, yeni nesillerimizi tehdit eden bu sinsi sözleşmeden Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile çıkılmış olmasını,  çok yerinde, çok hayırlı,  hatta çok geç bile kalınmış bir adım olarak değerlendiriyoruz.

Bu adımla birlikte ayrıca,  İstanbul Sözleşmesi ve Türkiye’nin 1985 yılında imzaladığı CEDAW Sözleşmesi doğrultusunda çıkarılmış olan;

Başta ‘6284 Sayılı Kanun‘ olmak üzere, aile kurumuna zarar veren yasaların da bir an evvel ıslah edilmesi elzemdir.

 

 

Kadınlarımızın korunması, hak ettiği değerin verilmesi, toplumda saygın bir yer edinmesi için Batı icadı ve dayatması, asıl amacı çok farklı olan sözleşmelere, düzenlemelere ihtiyacımız yoktur.

Aile yapımızı ve kadınlarımızı korumak ve yüceltmek için gereken her türlü değer ve prensip Aziz Milletimiz’in tarihinde, kültüründe, bizim kendi medeniyetimizde zaten mevcuttur.

Yeniden Refah Partisi olarak bizler, yıllardır bu sözleşmeden en acil şekilde vazgeçilmesi gerektiğini, bu sözleşmenin ahlaki, manevi, insani bakımdan yıkıcı sonuçları olacağını yıllardan beri en güçlü şekilde, her platformda haykırdık.

Diğer siyasi partilerin pek çoğu bu sözleşmeyi desteklerken, bir kısmı da sessiz kalırken, biz bu çok hayati konuda farkındalık oluşması, bu yanlıştan dönülmesi için büyük gayret gösterdik.

 

Bu sebeple, İstanbul Sözleşmesi’nden ayrılma kararının alınmasında çok önemli payı olan Yeniden Refah Partimizin tüm teşkilat mensuplarına, üyelerimize ve bu konuda bizler gibi emeği bulunan her kesimden insanımıza, bu kararı imzalayan Sn. Cumhurbaşkanı’na teşekkür ediyoruz.

 

 

 

Bu adım karşısında bazı kesimler “ülkeyi karanlığa, geriye götürme”, “gericilik”, “çağdışı bir anlayış”, “Türk kadınlarını orta çağ karanlığına götürmek” gibi genetik kodlarında yer alan ve bizlere, bu ülkedeki dindar ve inançlı insanımıza “Şeflik Dönemi’nin ve 28 Şubat’ın karanlıklarını” hatırlatan kavram ve ifadelerle tepki gösterdiler,  karşı çıktılar.

Aslında içlerinin, özlerinin değişmediğini, sadece zaman zaman “inançlı kesimden oy alabilir miyiz?”  kaygısıyla takiyye yaptıklarını ortaya koymuş oldular.

 

Bu ülkede yıllar boyunca Milletimiz’in 1000 senelik temel değerleri, kutsalları aşağılanmaya, değersizleştirilmeye çalışılırken, insanlarımızın dininin, inancının gereklerini yerine getirme hakları elinden alınırken;

sus-pus olan, hatta buna destek olanlar, şimdi çıktılar Avrupa’nın hazırlayıp dayattığı bir sözleşmeyi adeta kutsallaştırdılar…

Kendi medeniyetimizin, inancımızın, kendi kültürümüzün değer ve prensiplerine önem vermezken, Batı zihniyetinin, kimler olduğunu çok iyi bildiğimiz dış güçlerin yazdığı metinlere hayran kaldılar.

Yıllarca Kur’an kursları ile, İmam Hatip’lerle, Allah’ın emri olan başörtüsü ile savaşanlar, İstanbul Sözleşmesi’ne haşa Allah’ın bir kelamıymış gibi sahip çıktılar…

 

Milli Görüş olarak 50 senedir bunlar için söylediğimiz “Batı Aşıkları” ve “Taklitçiler” sözlerimizde ne kadar haklı olduğumuzu görmüş olduk…!!

 

Neymiş ??  Kadına şiddeti önleyecekmiş … Yahu önleyecek olsa şimdiye kadar önlerdi … !!

Sözleşmenin yürürlüğe girdiği 2012’de 120 kadın cinayeti gerçekleşirken, 2019’da 470 kadın cinayeti işlenmiş …

Önleyeceğine daha da artırmış …!!

 

Bu sözleşmenin, “toplumsal cinsiyet eşitliği”nin en etkili şekilde uygulandığı İskandinav ülkelerinde Danimarka-Finlandiya-İsveç’te kadına yönelik şiddet vakaları Avrupa’nın en yüksek düzeyinde…

Bunu kim söylüyor ?  AB’ne bağlı bir kurum olan “Temel Haklar için AB Ajansı”nın 2014’de yaptığı araştırma söylüyor…

“Uluslararası Af Örgütü’nün 2019 raporuna göre de; tecavüz vakalarının en sık gerçekleştiği ülkeler İskandinav ülkeleri…  

Finlandiya’da her yıl 50 bin kadın tecavüze uğruyor…

………………………………………………………………

 

 

 

“Efendim bu sözleşme meclisin onayı ile yürürlüğe girdi ve yine aynı şekilde yürürlükten kaldırılması gerekir” deniyor,

Evet doğru, ancak Meclis’e gelmeden önce Uluslararası bir anlaşma olduğu için, öncelikle C. Başkanı tarafından onaylandı, ve sonra mecliste oylandı.

Şimdi aynı süreç tekrar işletiliyor;

Birinci adım atıldı, C. Başkanı Kararnamesi ile “C. Başkanı’nın onayı” ortadan kaldırıldı.

İkinci adım da gerçekleştirilip, İstanbul Sözleşmesi’ni yürürlüğe koyan “6251 Sayılı Kanun” Meclis’te oylanarak yürürlükten kaldırılmış olur.

Bu adım da bir an önce atılırsa, tartışmaya da mahal kalmamış olur.

……………………………………………………………

 

Yeniden Refah Partisi olarak çağrımız; yeni, milli ve manevi değerlere bağlı bir sözleşme hazırlanması ve bu sözleşme doğrultusunda kadın, aile ve sosyal politikalar alanında yeni kanuni düzenlemelerin gerçekleştirilmesidir.

Kadını da, erkeği de koruyan,  erkeği ve kadını birbirlerinin tamamlayıcısı ve en büyük destekçisi olarak gören, aile kurumunun korunmasını temel alan, kadına anne olmayı, erkeğe baba olmayı en büyük değer olarak öğreten, çocuklara uzanacak kirli elleri kıran yeni bir sözleşme.

Aile yapısıyla asırlar boyu tüm dünyaya örnek olan bir Millet olarak bunu biz kendimiz yapabiliriz.

Bizim aynı zamanda yeni nesillerimizi bu anlayışa sahip bireyler olarak yetiştirmemiz gereklidir.

Yetiştireceğimiz yeni nesillerin lügatinden eşcinselliği, LGBTİ’yi,  ‘toplumsal cinsiyet eşitliği’ gibi art niyetli kavramları çıkaralım.  Bu sapkın kavramları her gün karşımıza çıkaran TV yapımlarını, dizileri sonlandıralım.

Milli ve manevi değerleri önceleyen bir eğitim müfredatı ve medya yapısı geliştirelim.

 

……………………………………………………

EKONOMİ

MB aldığı kararla, faizi ‘2 puan’ birden artırarak yüzde 19’a yükseltti…!!

MB daha yüksek faiz vererek dışarıdan sıcak para çekmeyi,  ülke içinde ise ‘250 milyar dolar’a yaklaşan seviyedeki döviz hesaplarının TL’ye dönmesini amaçladı.

 

Ancak bu karar, aynı zamanda kredi faizlerinin yüzde 25-26 düzeyine yükselmesi, kredi kullanmanın, yatırım yapmanın olanaksız hale gelmesi demektir.

Projelerde, yatırımlarda finansman maliyetlerinin daha da ağırlaşması demektir.

MB’nin yaptığı bu faiz artışının reel sektörü çok zor duruma sokması, yatırımları, yeni istihdamı, kapasite artışlarını zorlaması, büyümeyi frenlemesi kaçınılmazdır.

Faizlerin artması, devletin borçlanma maliyetinin de çok daha artması demektir.

 

Böyle yüksek bir faiz artışına gidilmesi, böyle riskli bir adımın atılması;

İktidarın ilan ettiği ekonomik ve hukuki reform paketlerinin toplumda ve piyasalarda karşılık bulmadığını ve dış kaynak girişini sağlayamadığını göstermektedir.

Bu nedenle de, daha yüksek faiz vererek dışarıdan sıcak para temin edilmeye çalışılıyor.

 

Oysa ki; 2020 Kasım ve Aralık aylarında peş peşe yapılan neredeyse %7’lik faiz artışına rağmen;

yurtiçindeki döviz mevduatlarında umulan çözülme olmadığı gibi,   yabancı sıcak para girişi de çok kısa vadeli ve çok düşük düzeyde gerçekleşti.

………………………………………………………………

 

Türkiye’nin kamu-özel sektör birlikte “toplam dış borcu 450 milyar dolar”a yaklaşırken,  2020 sonu itibarıyla 188,8 milyar dolar olan bir yıl içinde ödenmesi ve döndürülmesi gereken kısa vadeli dış borç tutarı ise bu yılın ocak ayı sonu itibarıyla 190,3 milyar dolara yükseldi…!!

450 milyar $’lık toplam dış borç stoğu, 717 milyar dolara gerileyen GSYH (Milli Gelir) tutarının yüzde 59’una ulaştı…!!

 

Bu dış borç tablosunda asıl vahim olan, bir yıl ve daha kısa vadede ödenmesi, çevrilmesi gereken dış borç tutarının geldiği nokta.

1 yıldan kısa vadede ödenmesi gereken dış borç miktarı 200 milyar dolara yaklaşmış durumda …!!

2020 Mart ayında 168,9 milyar dolar olan bir yıl ve daha kısa vadeli borç stoku tutarı,  2021 Ocak sonunda ulaştığı 190,3 milyar dolarla,  10 ayda 21,4 milyar artış gösterdi.

 

Bu korkunç rakama ilaveten;

- 2020 yılında bitirilen 128 milyar dolarlık MB döviz rezervi,

- MB döviz rezervlerinin eksiye düşmesi,

- Diğer yandan yıllık 37 milyar dolarlık cari açık,

- Pandemi nedeniyle Avrupa’nın Türkiye’den ithalat talebinin daralması

- AB aşı pasaportuna Türkiye’nin dahil edilmemesi, yabancı turist sayısını azaltarak bu turizm sezonunu çok olumsuz etkileyecek olması,

Tüm bunlar, Türkiye’yi döviz yokluğuna sokarak, kısa vadeli dış borçların çevrilmesini de son derece zor hale getirmiştir.

 

Artık deniz bitti,  iktidar iyiden iyiye sıkıştı…

190 milyar $ dış borç ödemesi için lazım,

40 milyar $ MB rezervlerini sıfıra getirmek için lazım,

40 milyar $ yıllık cari açığı kapatmak için lazım,

30-40 milyar da devleti idare etmek için lazım,

ETTİ SİZE   300 Milyar $ …!!

…………………………………………………………..

 

TÜM BU EKONOMİK VE MATEMATİK GERÇEKLER KARŞISINDA YAPILMASI GEREKEN;

MALİYE BAKANI VEYA  MB BAŞKANI DEĞİŞTİRMEK DEĞİL,  AK PARTİ MKYK’SINI DEĞİŞTİRMEK DEĞİL,

ANLAYIŞI DEĞİŞTİRMEK, ZİHNİYETİ DEĞİŞTİRMEKTİR.

 

Bakan veya MB Başkanı değiştirerek, faiz artırarak, borcu borçla kapatarak, fiyat denetim komitesi kurarak bu durumdan kurtulamayız…

Yapılması gereken üretmek ve ihraç etmektir…

Yerli üretimi bol ve düşük maliyetle yapabilmek, katma değerli ürün ihracatını artırmaktır…

Kamuda israfı,  savurganlığı önlemektir…

Kamu ihaleleri yoluyla imtiyazlılara milyarlarca dolar aktarmaktan vazgeçmektir…

Mutlaka ama mutlaka Denk Bütçe’yi gerçekleştirmektir…

Kaynak ihtiyacımızı borçlanarak değil, milli kaynak paketleri ile karşılamaktır…

 

TÜM BUNLARI GEÇMİŞTE YAPAN MİLLİ GÖRÜŞTÜR, BUGÜN DE YAPACAK OLAN YİNE MİLLİ GÖRÜŞTÜR, YENİDEN REFAH PARTİSİ’DİR.

MARDİN’DE FATİH ERBAKAN COŞKUSU

Mardin’de Fatih Erbakan Coşkusu: ‘Herkesin Selameti İçin Çalışıyoruz’

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, “Bu kadar kısa sürede, bu kadar uzun mesafe kat etmemiz Mardin'de şu muazzam coşkulu toplulukla il kongremizi yapmamız davamızın bereketidir. Biz hiçbir ayrım gözetmeksizin herkesin saadet ve selametini hedefleyen anlayışla geliyoruz.” dedi.

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Mardin’de partimizin kongresine katıldı. Genel Başkan Yardımcılarımız Prof. Dr. Sacit Günbey , Naim Öztürk, Doğan Bekin, Erkan İlyas Helvacı, çok sayıda MKYK üyesi ve il başkanımızın hazır bulunduğu kongrede konuşan Genel Başkanımız, partimizin kuruluşundan bu yana kısa sürede çok mesafe kat ettiğimizi ifade etti.

 

Ayrım Gözetmeden Herkesin Saadet ve Selameti İçin Çalışıyoruz

Artuklu Üniversitesi Vali Kılıçlar Salonu'nda yapılan kongrede konuşan Erbakan, “Biz Mardinlileri seviyoruz. Erbakan Hocamız Mardinlileri seviyordu. Mardinliler de Erbakan hocamızı seviyordu. Bu kadar kısa sürede, bu kadar uzun mesafe kat etmemiz Mardin'de şu muazzam coşkulu toplulukla il kongremizi yapmamız davamızın bereketidir, Cenabı Allah'ın yardımıdır ve Millî Görüş’ün bereketidir. Cenabı Allah bizleri bu istikametten bu hak davadan ayırmasın. Milletimize, Mardin'e, ülkemize, İslam alemine, bütün insanlığa faydalı olmayı, hayırlı hizmetler yapmayı, mazlumların, ezilenlerin derdine derman olmayı nasip eylesin inşallah dedi. Herkesin hiçbir ayrım gözetmeksizin saadet ve selametini hedefleyen anlayışla geliyoruz." dedi.

 

Esnafın Borçları En Az 1 Sene Ertelenmeli

Bölgenin en önemli sorunun işsizlik ve geçim sıkıntısı olduğunu söyleyen Genel Başkanımız, konuşmasına şöyle devam etti:

“Sağlık alanında Türkiye eskiden beridir iyi bir noktada ve sağlıkta pandemi sürecinde de büyük başarılar gösterildi. Ama hayatta kalanlar bu sefer ekonomik olarak çöktü. 2020 yıllında Türkiye'de 99 bin 588 esnaf dükkanını kapattı. 40 bin 735 şirket kapandı. Milyonlarca insan demektir bu. Böyle bir noktada esnafın kredi taksitlerinin en az 1 yıl ertelenmesi lazım. O kredi borcunun faizinin, hiç değilse yarısının devlet tarafından karşılanması lazım. Esnafa doğrudan nakit desteğinin artırılarak sürdürülmesi lazım. Esnafın su, doğal gaz, elektrik ve SGK borcunun mutlaka faizsiz şekilde en az 1 yıl ertelenmesi lazım. Kısa çalışma ödeneğinin de en az 6 ay daha devam ettirilmesi lazım.”

 

Çiftçiye De Destek İstedi

Salgın sürecinde çiftçilerin girdi maliyetlerine yönelik adımların atılması gerektiğini dile getirerek çiftçinin perişan olduğunu kaydeden Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, “Mevcut iktidar, enflasyonla mücadele etmek, sebze ve meyve fiyatlarını düşürmek istiyorsa yapacağı iş tanzim satış mağazası açmak değil köprü, otoyol, tünel zamlarını geri çekmektir. Elektrik ve doğal gaz zamlarını acilen geri çekmektir. DSİ’nin sulama ücreti zamlarını ve vergi artışlarını acilen geri çekmektir. Temel gıda maddelerinde ve akaryakıtta vergilerin en azından bir yıl süreyle sıfırlanması gerekmektedir. Tarım ve hayvancılık üretimine en güçlü destekler verilmeli.” dedi.

 

Ekonomideki Çözüm: Katma Değerli Üretim İhracat Ekonomisi

Dövizdeki dalgalanmayı da değerlendiren Genel Başkanımız, çözümün katma değerli üretim ve ihracat ekonomisi olduğunu belirterek “Vatandaşın geçim derdini, işsizliği, yoksulluğu ortadan kaldırabilmek için bakan değiştirmek, Merkez Bankası başkanı değiştirmekle sonuca ulaşamazsınız.  Faizleri artırarak, döviz bozdurarak, borcu borçla kapatarak, manavı, marketi, kasabı, bakkalı azarlayarak, fiyat denetim komitesi kurarak bu sıkıntılı gidişattan kurtulabilmeniz mümkün değil. 130 milyar dolar döviz satıldı. Merkez Bankası'nın rezervleri eksiye düştü ancak döviz gene de durmadı. Hala daha koşarak artmaya devam ediyor. Geçen haftadan bu haftaya dolar yüzde 12 değer kazandı. Bunlarla ekonomiyi düzeltemezsiniz, asıl yapılması gereken tarım ve teknoloji ve sanayi alanında üreten Türkiye’yi hayata geçirmek, katma değerli ürün üretmektir.” şeklinde konuştu.

 

Tek listeyle gidilen seçimde delegelerin oylarıyla mevcut il başkanı Abdulalim Çiftçi yeniden seçildi.

108 YAŞINDA; SAĞLIKLI, DİNÇ, YENİDEN REFAH’LI

108 YAŞINDA; SAĞLIKLI, DİNÇ, YENİDEN REFAH’LI

 

Yeniden Refah Partimizin teşkilatları yurdun dört bir yanında gönül alan, takdir kazanan çalışmalar yapmaya devam ediyor. Bu teşkilatlarımızdan bir örnekte Tokat ilimizin Erbaa teşkilatı ve İlçe Başkanı Ramazan Ordu.

 

Teşkilatlarımız haftalık kapı taramaları, esnaf ziyaretleri ve stant çalışmaları gerçekleştiriyor. Erbaa ilçe teşkilatımız ve İlçe Başkanımız Ramazan Ordu ayrıca bugünlerimize değer katan büyüklerimizi her hafta ziyaret edip dualarını alıyor. Bu ziyaretlerin birçoğu duygulu anlar yaşanmasına geleceğe dair refah umutlarının çoğalmasına neden oluyor.

 

Geçtiğimiz günlerde gerçekleştirilen ziyaretlerden birinde kendi ifadesine göre 108, resmi kimliğine göre ise 101 yaşındaki Sündüz Yıldız ninemiz en göze çarpan örneklerinden biri. Teşkilatımızın ziyaretinde ilerleyen yaşına rağmen ne kadar dinç olduğunu görmek teşkilatımızı memnun ediyor. Gelenlerin kim olduğunu öğrenmek için ‘Nerden geliyorsunuz?’ diye soruyor, ziyaretçilerin rahmetli Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın oğlu Dr. Fatih Erbakan’ın kurduğu Yeniden Refah Partisi’nden geldiğini öğrenince duygulanıyor, gözleri buğulanıyor, teşkilatımızı büyük bir hasretle bağrına basıyor.

 

Erbakan Hocamıza olan sevgi ve hürmetlerini ifade ettikten sonra hemen üye kaydının yapılmasını istiyor. Çocuklarını da çağırtıp onlarında üye kaydının yapılmasını Dr. Fatih Erbakan’la birlikte milletimize ve insanlığa onların da hizmet etmesini aksi takdirde analık hakkını onlara helal etmeyeceğini söylüyor. Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan’a selam ve dualarını gönderiyor.

 

Erbakan Hocamızın dediği gibi. Heyecan, heyecan, heyecan. 108 yaşında, sağlıklı, dinç, şuurlu Ve Yeniden Refah’lı. İyi ki varsın Sündüz nine.

GENEL BAŞKANIMIZ DR. FATİH ERBAKAN ELAZIĞ - KARAKOÇAN İLÇE KONGRESİNE KATILDI

Türkiye’de Halkın %85’i Yoksulluk, %40’ı da Açlık Sınırının Altında

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, “Türkiye'de matematiksel olarak gelir seviyesi bakımından halkın %85'i yoksul, %40'ı aç. AK Parti iktidarı döneminde sosyal yardım alan vatandaşın oranı da %8'den % 35'e çıktı” dedi.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Elâzığ’ın Karakoçan ilçe ilçe kongremize katıldı. Genel Başkanımıza Elâzığ ziyaretinde Genel Başkan Yardımcılarımız Prof. Dr. Sacit Günbey, Naim Öztürk, Doğan Bekin, Erkan İlyas Helvacı, Mehmet Aşıla ve çok sayıda MKYK üyesi eşlik etti.

 

94 Ruhu Vurgusu Yaptı

Kongrede konuşan Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, “Kuru kalabalık olarak değil, gözleri heyecandan ve aşktan parlayan sadık, samimi milli görüşçüler olarak salonu dolduran, hanımıyla, erkeğiyle, genciyle, yaşlısıyla tüm Karakoçanlıları, tüm Elazığlıları bağrıma basıyorum. Allah, Karakoçan'ın Elâzığ’ın, bütün ülkemizin ve milletimizin kurtuluşuna vesile olacak çalışmalar eylesin. Ne kadar şükretsek azdır. Merhum Erbakan Hocamıza Allah gani gani rahmet eylesin. İşte bugünlerden şimdiki döneme geldik ve o dönemde ekilen tohumların bereketi, o muazzam manevi miras sayesinde Erbakan Hocamızın, Millî Görüş'ün, davamızın bereketi sayesinde bugün salonlara sığmayan Yeniden Refah Partisi'ni görüyoruz. Erbakan Hocamızın yolunda, ona layık dava erleri olarak bu sancağı, bu kutlu davayı yüz akıyla temsil etmeyi Allah bizlere nasip etsin. Elâzığ, aynen birinci 40 yılda olduğu gibi ikinci 40 yılda da hünkâr mahfili olacağını açık bir şekilde gösterdi. 1994 ile 1995 şahlanışını daha da büyük şahlanışları tekraren yaşamayı nasip etsin. Yeni dönemde ikinci 40 yılda aynı hamleleri, aynı atılımları Yeniden Refah Partisi, Millî Görüş ruhuyla yeniden gerçekleştirecek” şeklinde konuştu.

 

Halkın %85’i yoksul, %40’ı aç

Türkiye'de işsizliğin dayanılmaz boyutlara ulaştığını dile getiren Genel Başkanımız, ekonomik sıkıntıdan kurtulmanın yolunun üretmek ve katma değerli ihracat yapmak olduğunu belirtti.

"Türkiye'de matematiksel olarak gelir seviyesi bakımından halkın %85'i yoksul, %40'ı aç. Bu ülkede AK Parti iktidarı döneminde sosyal yardım alan vatandaşın oranı %8'den %35'e fırlarken, diğer taraftan dolar milyarderlerinin sayısı %11'den %50'ye fırlıyor. Ekonomik sıkıntıdan kurtulmanın yolu, mutlaka üretmek ve ihraç etmektir. Üretmeden, ihraç etmeden, katma değerli ihracat yapmadan dövizi düşürmek mümkün olmaz, dış ticaret açığını kapatmak mümkün olmaz, milletin refah seviyesini arttırmanız mümkün olmaz, işsizliği önlemek mümkün olmaz."

 

Faizle Borçla Krediyle Kurtuluş Olmaz

Prof. Dr. Necmettin Erbakan'ın 45 yıl önce Türkiye'nin dört bir yanında 200'den fazla sanayi tesisinin temelini attığını hatırlatan Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, "Bunların 70'ten fazlasını hizmete soktu. Çünkü neden? İstihdam olmadan, üretim olmadan ihracat olmadan, faizi arttırarak, sıcak parayla, borçla, krediyle günü kurtararak Türkiye'nin kalkınması, milletin refaha ermesi mümkün değil." dedi.

 

Konuşmanın ardından tek listeyle gidilen seçimde, Mehmet Karaboğa, Karakoçan İlçe Başkanlığına seçildi.

GENEL BAŞKANIMIZ DR. FATİH ERBAKAN GENİŞLETİLMİŞ İL BAŞKANLARI TOPLANTIMIZDA ERKEN SEÇİM TARİHİNİ AÇIKLADI

Erbakan ‘Erken Seçim’ İçin Tarih Verdi

Genel Başkanımız Dr.Fatih Erbakan, hükümetin ekonomik göstergelerden dolayı seçime gitmesinin kaçınılmaz gördüğünü ve 1 sene içinde erken seçimin kuvvetle muhtemel olduğunu söyledi.

Genel Başkanımız, Malatya’da bir otelde gerçekleştirilen ve Genel Başkan Yardımcılarının tam kadro hazır bulunduğu Mart ayı İl Başkanları Toplantısında, gündeme dair değerlendirmelerde bulundu.

 

Mardin, Elâzığ, Malatya Erbakan’ı Bağrına Bastı

Bugün itibariyle erken seçim startını verdiğimiz de ifade eden Genel Başkanımız şöyle konuştu:

“Mardin’de, Elazığ’da ve dün geldiğimiz Malatya’da gerçekleştirdiğimiz kongrelerimizde gördüğümüz ilgi ve coşku, halkımızın Millî Görüş’e olan özlemine ve güvenine en büyük işarettir. Halkımızın tıpkı Millî Görüş’ün ilk 40 yılında olduğu gibi sorunlarının çözümünü yine Millî Görüşten bekliyor. Bizim bu ziyaretlerimizde gördüğümüz en büyük sorun işsizlik. 17- 30 yaş arası gençleri bu bölgelerde göremiyoruz. Bu ülkede gençliğin yüzde 60’ı umudunu kesmiş, imkânım olsa yurt dışına giderim diyor. En büyük beka meselesi bu.  İş bulanın da açlık sınırının altındaki asgari ücret ile geçinmek zorunda kalıyor. Esnafımızın çiftçimizin hali zaten ortada.  Bizler Yeniden Refah Partisi olarak bu aziz milletin bu şartları hak etmediğini düşünüyoruz. İşte bu yüzden Millî Görüş’ün 2. Kırk yılında yaşanabilir Türkiye için yeniden adil bir Türkiye için yola çıktık.”

 

Hükümet 1 Senede 300 Milyar Dolar Bulmak Zorunda

Ekonomik göstergelerimiz gerçekten hiç iç açıcı değil. 12 aydan kısa sürede dış borç 190,3 milyar dolar ödenmesi gerekiyor. Avrupa’ya ihracatın pandemiden dolayı durduğu bir dönemde dolar nereden bulunacak.  Zaten her yıl 37 milyar dolarlık cari açığımız var. Acı gerçeklerin acı tablosu. Türkiye’de deniz bitti. İktidar sıkıştı. 1 sene içinde iktidar 300 milyar dolar bulmak zorunda.

 

200 Kişilik İlana 52 Bin Başvuru Malumun İlanıdır

Adana Büyükşehir Belediyesi’nin 200 kişilik iş ilanı için 52 bin başvuru yapıldığını belirten Genel Başkanımız, “Dün siz de medyadan takip ettiniz. 200 kişilik iş ilanı için başvuran 52 bin kişinin 45 bini üniversiteli işsiz gençlerden oluşuyor.  Yine Çaykur’un 210 kişilik istihdamı için 23 bin kişi başvuru yapmış. Bu ülkemizdeki sıkıntıların işsizliğin en açık göstergesidir. Belediyeler hayır kurumu haline gelmiş. İstanbul’da valilik 300 bin aileye yardımda bulunmuş. Dünyanın hiçbir ülkesinde pandemide vatandaşına IBAN numarasını atan başka bir ülke olmamıştır. Yolun sonu göründü, bıçak kemiğe dayandı.”

 

2022’de Erken Seçim Var

Parti olarak erken seçim ihtimaline karşı teşkilatlarda seferberlik başlattığını belirten Genel Başkanımız şöyle devam etti: 

“Ekonomi sıkışmışlık ve birçok kimsenin bahsettiği Tayyip Bey beyin yeniden aday olabilmesi açısından 2022’de erken seçim olması yüksek ihtimal. Biz her pazar günü seçim olacakmış gibi hazır olacağız. Bu aziz milletimizin kurtuluşunun yolu yeniden Millî Görüş ve Yeniden Refah Partisi olduğu gerçeğini milletimize anlatıp, 1994 ruhunu ve şahlanışı yeniden başlattık. Yeniden Refah Partisi baharı başlatan çiçek olacaktır.”

GENEL BAŞKANIMIZ DR. FATİH ERBAKAN'DAN ÇAĞRI

GENEL BAŞKANIMIZ DR. FATİH ERBAKAN'DAN İBB'DEKİ YOLSUZLUK İDDİALARI HAKKINDA ÇAĞRI: 'GEREKENİ YAPIN'

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin Ak Parti döneminde zarara uğratıldığına ilişkin iddialarına yönelik çağrıda bulunarak ‘Gerekeni Yapın’ dedi.

Genel Başkanımız şunları söyledi:

“Yerel seçimlerde Ankara ve İstanbul Belediyeleri muhalefet partilerinin eline geçtiğinden beri, her iki şehrimizin belediye başkanları önceki döneme ilişkin yolsuzluk ve usulsüzlük iddialarında bulunuyor, ellerinde dosya ve deliller olduğunu iddia ediyorlar. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, kendisinden önceki döneme ilişkin “50 tane yolsuzluk dosyası” hazırladığını ifade ediyor, sadece bir arsa satışında İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin 400 milyon TL zarara sokulduğunu, toplamda kamunun “tam 13 milyar TL” zarara uğratıldığını iddia ediyor. Tüm bu iddialara ilişkin medyada çok sayıda haber ve yorumlar çıkıyor, ancak iktidar sessiz kalıyor, hatta bu dosyalara İçişleri Bakanlığı el koyuyor, adeta rafa kaldırıyor, neredeyse 3 aydır İçişleri Bakanlığı müfettişlerinden bir ses çıkmıyor, yolsuzluk iddiaları ile ilgili haberlere internette erişim yasağı getiriliyor, hatta ve hatta erişim yasağı haberine de erişim yasağı getiriliyor.”

 

Bu Noktada İktidara Düşen…

‘Yeniden Refah Partisi olarak “bu iddialar doğrudur, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde Ak Parti döneminde yolsuzluk yapılmıştır” demediklerinin  altını çizen Genel Başkanımız şöyle devam etti:   

Ancak bu noktada iktidara düşen; “Kimin elinde dosya, bilgi, belge varsa götürsün yargıya teslim etsin, bizzat biz de bu konunun takipçisi olacağız, eğer iddiaların doğru olduğu ortaya çıkarsa kendi partimizden de olsa, yolsuzluk yapanın gözünün yaşına bakmayacağız, hukuk önünde gereken cezaya çarptırılacak, ama eğer iddialar doğru değilse, iftiraysa da biz iddia sahiplerini, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’nı müfteri ilan edeceğiz, ve kendilerine manevi tazminat davası açacağız”  demektir.”

 

Tüm kamuoyu bu açıklamayı bekliyor

Ak Parti’nin seçmenleri ve tüm kamuoyu iktidardan bu duruşu, bu açıklamayı beklediğini belirten Genel Başkanımız,En başta Ak Partililer şaibe altında kalmak istemiyor. Konuşmalarında sık sık 94 Ruhu’na dönmek istediğini ifade eden, “Bana Ömer’leri getirin” diye çağrıda bulunan, hatta İstanbul’a eski Millî Görüşçü bir il başkanı görevlendiren Sayın Cumhurbaşkanı’ndan bu duruşu, bu açıklamayı bekliyoruz.” ifadelerini kullandı.

 

AÇIKLAMANIN VİDEOSUNU İZLEMEK İÇİN TIKLAYINIZ

GENEL BAŞKANIMIZ DR. FATİH ERBAKAN BASIN AÇIKLAMASINDA GÜNDEMİ DEĞERLENDİRDİ

TÜRKİYE'NİN GERÇEK GÜNDEMİNE ODAKLANMAMIZ GEREKİR

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, 104 emekli amiralin bildirisine ilişkin "Türkiye maalesef muhtıra ve darbeler geçmişi olan bir ülke. Dolayısıyla bu bildiri şu anda siyasete, millet iradesine, hükümete bir müdahale, bir ihtar, bir muhtıra anlamı taşıyabilecek bir bildiridir. Millet iradesi üzerinde hiçbir beşerî bir gücün bulunamayacağını, bunun kabul edilemeyeceğini açıkça ifade ediyoruz. Bunun yanında Türkiye'nin gerçek gündemine, vatandaşın sıkıntısına derdine de odaklanmamız gerekir.' dedi.

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Genel Merkezimizde gerçekleştirilen haftalık olağan basın toplantısında yaptığı açıklamada, vatandaşı asıl gündeminin ekonomi olduğunu dile getirerek "Türkiye'nin gerçek gündemine vatandaşın derdine, sıkıntısına odaklanmamız gerekir dedi

 

Yoksul Hane Sayısı 1 Senede 2’ye Katlandı

Genel Başkanımız şunları söyledi:

"Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, “Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğü”nün 2020 yılı faaliyet raporuna göre; 2019'da ülkemizde 3 milyon 282 bin hane sosyal yardım almış iken, 2020'de 6 milyon 630 bin hane sosyal yardım aldı. Yani sosyal yardıma muhtaç hane sayısı bir yılda yüzde 102 arttı. 6 milyon 630 bin hanenin sosyal yardım alması demek, Türkiye’de 30 milyondan fazla insanın, yani nüfusun %40’ının sosyal yardıma muhtaç olması demektir. Yine 2019'da toplam “688 bin haneye” gıda yardımında bulunulmuş iken, 2020’de “1 milyon 154 bin haneye” gıda yardımı yapılmış; yani gıda yardımı da 1 senede 2 katına çıkmış. Bu Türkiye’de açlık artıyor anlamına gelir."

 

Kamu İhaleleri Şeffaf ve Adil Yapılmalı

Kamu ihalelerinin şeffaf olmayan ve ihalesiz biçimde kapalı kapılar arkasında verilmesini de eleştiren Genel Başkanımız bunun hakla ve hukukla adaletle bağdaşmadığını söyledi:

"Tam “5 milyar TL” yani eski parayla 5 katrilyon bedelli, Antalya, Ordu, Şanlıurfa şehir hastanelerinin yapımı; Kamu İhale Kanunu’nun deprem, yangın, sel gibi olağanüstü hallerde “pazarlık usulüyle” verilmesini sağlayan 21/b maddesi uyarınca, “3 tane imtiyazlı firmaya” ihalesiz şekilde, şeffaf olmayan bir biçimde, kapalı kapılar arkasında verildi.  İşsizlerimizin sayısı 11 milyonla Yunanistan’ın nüfusunu aşmışken, üniversite diplomalı işsizler ordumuz 1,5 milyona yaklaşmışken, halkın %40’ı sosyal yardıma muhtaç, 4’te 1’i elektrik faturasını ödeyemezken, diğer taraftan bir avuç imtiyazlıya devletin kaynaklarının, milletin parasının su gibi akıtılması, milyarlık işlerin sadece birkaç firmaya ihalesiz, pazarlık usulüyle verilmesi, aynı firmaların aldıkları ihalelerin finansman maliyetinin Devlet tarafından üstlenilmesi, hakla, hukukla, adaletle, mantıkla açıklanamaz bir yanlıştır."

 

Yeniden Refah'ın Çözüm Önerisi

Yeniden Refah Partisi bu iç karartıcı haberlerin üzerine “ümitsizliğe kapılmaya gerek yoktur, çare vardır, bu tablodan kurtulmak mümkündür” diyen Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, çözüm önerisi olarak; kamuda israf ve savurganlıktan vazgeçilmesi, Denk Bütçe gerçekleştirilip, faiz giderleri azaltılması, “Paylaşımda Adalet” anlayışının hakim kılınması, partimizin hazırlamış olduğu “Milli Kaynak Paketleri” harekete geçirilmesi ve “Borç-Faiz Ekonomisi” yerine “Üretim-İstihdam-İhracat Ekonomisine” geçiş yapılması bu ekonomik darboğazdan kurtulmak mümkün olabileceğini ifade etti.

 

Patates Üreticisi de Mağdur

Patates üreticisinin de zor durumda olduğunu belirten Genel Başkanımız, Covid-19 nedeniyle kapalı olan otel ve lokanta gibi işletmelerin de alım yapmaması nedeniyle patatesler depoda kaldığını Depolardaki 500 bin tona yakın patatesin çürümeye yüz tuttuğunu, TMO acilen devreye girip acilen patates alımı yapmazsa yüz binlerce ton patates çürüyeceği ve çöp olacağı uyarısında bulundu.

Genel Başkanımız şöyle devam etti: Parti yetkililerimizin ziyaret ettiği Niğdeli patates üreticileri; gübreye, ilaca, tohuma ve elektriğe geçen yıla göre yüzde 100 oranında zam gelirken, patatesi geçen yılki fiyata bile elden çıkaramadıklarını belirtiyorlar. Aracılar, süpermarket zincirleri kazanıyor. Tüketici de patatesi pahalı almak zorunda kalıyor. Ne üretici kazanıyor ne de tüketici ucuza ürün alabiliyor.  Aracıların kazandığı bu sistemde hem üretici mağdur hem tüketici mağdur. Bu aslında Türkiye’deki tarım politikalarının yanlışlığını, üretimden ne kadar uzaklaşıldığını gösteriyor. Biz patates ve tüm tarım ürünlerinde ithalatın durdurulmasını istiyoruz. Türkiye’nin kendine yeten çiftçisi var, Türkiye’nin toprağı var, Türkiye’nin çiftçisi ayakta kalmalı, Türkiye üretmelidir.

 

'Çin'in Ortadoğu'da Ağırlığını Hissettirmesi Bizim Eksikliğimiz'

Konuşmasının sonunda Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi’nin Ankara’yı da kapsayan Ortadoğu başkentlerine yönelik ziyaret turu ve yapılan açıklamalar, imzalanan anlaşmalarıyla bölgede ekonomik, siyasi ve askeri ağırlığını hissettirmeye başladığını, 19 yıldır D-8 Organizasyonu’na, D-60 projesine burun kıvıran iktidarın bu kadar zamanda “İslam Birliği” ve “Yeni Bir Dünya” vizyonuyla gereken adımları atsaydı, bugün Çin’in yaptığı bu hamleleri Türkiye olarak biz yapıyor olacağını vurguladı. Genel Başkanımız, "Bu gelişmeler ekonomi alanında olduğu gibi, dış politika alanında da Millî Görüş’e büyük ihtiyaç olduğunu göstermektedir." dedi.

 

104 Amiralin Bildirisi Milletin İradesine Muhtıradır

Bir gazetecinin Türkiye gündemini meşgul eden 104 emekli amiralin darbe iması içeren bildirisini sorması üzerine Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan; "Bir defa usul olarak, yöntem olarak, bu açıklama kabul edilemez. Çünkü Türkiye muhtıra ve darbeler, postmodern darbeler geçmişi olan bir ülke.  Dolayısıyla bu şu anda siyasete, millet iradesine, hükümete bir müdahale bir ihtar bir muhtıra anlamı taşıyabilecek bir bildiridir. Millet iradesi üzerinde hiçbir beşerî bir gücün bulunamayacağını, bunun kabul edilemeyeceğini açıkça ifade ettik. Ancak bununla birlikte iktidarın da burada geçmiş yıllarda çok seferde yaptığı gibi bir mağduriyet çıkartması ve bunu iktidarın bir siyasi malzeme haline getirmesi de aynı şekilde kabul edilemez. Mutfaktaki yangın, Kobilerin, esnafın, çiftçinin köylünün, EYT'linin, vatandaşın ekonomik sıkıntısı ekonomik yangını bu vesile ile örtülemez, perdelenemez. Türkiye’nin gerçek gündemine, vatandaşın sıkıntısına derdine odaklanmamız gerekir." ifadelerini kullandı.

 

Sarıklı Amiralin Kendini Sosyal Medyada Bu Şekilde Afile Etmesi Doğru Değil

Sarıklı amiral tartışmalarına da soru üzerine değinen Genel Başkanımız, "Namazını, ibadetini herkesin kendisinin yapması bunu sosyal medyada paylaşıp insanlara göstermesi çok uygun değil. Tabii orduda da olsa hangi kurumda olursa olsun bu ülkede bir insanın namaz kılması takdir edilecek bir şeydir. Şehidi şehit yapan mana, bize asırlar boyunca Kurtuluş Savaşı ve Çanakkale zaferi de dahil olmak üzere bu zaferleri kazandıran bu destanları yazdıran mana ruh; aslında namazın içinde gizli, bizim inancımıza gizlidir. Dolayısıyla namaz kılan da inancının gereğini yerine getiren ile mücadele etmek onu kınamak uygun bir davranış değildir. Ancak tabi ki bu şekilde poz verip ibadetini kendi kişisel hayatını sosyal medyada da ifşa etmek uygun bir davranış değil." şeklinde konuştu.

 

 

 

GENEL BAŞKANIMIZ DR. FATİH ERBAKAN'IN BASIN TOPLANTISI KONUŞMASININ TAM METNİ

 

KOBİ’LER  ZOR DURUMDA

 

Pandemi döneminde devlet desteği alamayan ve banka kredilerine yönlendirilen esnafın sıkıntılı durumu, artık uluslararası basının da gündemine girdi.

İngiliz “Financial Times” gazetesi, Türkiye'de özellikle küçük işletmelerin çok zor durumda olduğunu yazdı. Faizlerdeki artışın borçlu küçük işletmeler için çok ağır bir ilave yük getirdiği belirtildi.

FT maalesef doğru söylüyor, çünkü 3 milyon KOBİ’nin toplamda 107 milyar dolar borç yükü var ve bu işletmelerin birçoğu borçlarını ödeyemeyerek iflas ediyor…

Bir de şimdi neredeyse %25 faizle kredi almaya kalkarlarsa ki başka çareleri yok, durum maalesef daha da felaket olacaktır…

………………………………………………………..

“YOKSUL HANE SAYISI 1 SENEDE  2’YE KATLANDI”

Aile Bakanlığı’nın 2020 Faaliyet Raporu’nda Türkiye’de halkın ne kadar fakirleştiği itiraf edildi.

Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, “Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğü”nün 2020 yılı faaliyet raporuna göre;

2019'da ülkemizde 3 milyon 282 bin hane sosyal yardım almış iken,  2020'de  6 milyon 630 bin hane sosyal yardım aldı…!!

Yani sosyal yardıma muhtaç hane sayısı bir yılda yüzde 102 arttı…!!

6 milyon 630 bin hanenin sosyal yardım alması demek, Türkiye’de 30 milyondan fazla insanın, yani nüfusun %40’ının  sosyal yardıma muhtaç olması demektir…!!

 

-2019'da toplam “688 bin haneye” gıda yardımında bulunulmuş iken,  2020’de “1 milyon 154 bin haneye” gıda yardımı yapılmış;

Yani gıda yardımı da  1 senede 2 katına çıkmış…!!

Bu ne demektir ??   Türkiye’de açlık artıyor demektir …!!

……………………………………………………………..

 

ALIM GÜCÜ DÜŞÜYOR,  GEÇİM DERDİ ARTIYOR …

19 Mart-26 Mart haftasında, sadece bir haftada “toplam tüketici kredileri” 3,5 milyar TL artışla, 686,5 milyar liradan,  690 milyar liraya yükseldi… !!

 

Bu rakam “1 senede 200 milyar TL” artışa tekabül eder ki bu, fakirleşmenin, yoksullaşmanın, geçim sıkıntısının katlanarak arttığını açıkça göstermektedir…!!

…………………………………………………………………

Bir diğer sayın bakan, Enerji Bakanı  2020 yılında  tam 3,7 milyon abonenin elektriğini zamanında ödeyemediği için elektriğinin kesildiğini açıkladı…

Bu da aşağı yukarı 20 milyonluk nüfusun, yani ülkenin dörtte birinin faturasını ödeyemediği için karanlıkta kalmış olduğu manasına gelir… !!

………………………………………………………

 

KAYNAKLAR MİLLETE DEĞİL, BİR AVUÇ İMTİYAZLIYA AKIYOR

Tam “5 milyar TL” yani eski parayla 5 katrilyon bedelli, Antalya, Ordu, Şanlıurfa şehir hastanelerinin yapımı;

Kamu İhale Kanunu’nun deprem, yangın, sel gibi olağanüstü hallerde “pazarlık usulüyle” verilmesini sağlayan 21/b maddesi uyarınca,  “3 tane imtiyazlı firmaya”  ihalesiz şekilde, şeffaf olmayan bir biçimde, kapalı kapılar arkasında verildi. 

-İşsizlerimizin sayısı 11 milyonla Yunanistan’ın nüfusunu aşmışken, üniversite diplomalı işsizler ordumuz 1,5 milyona yaklaşmışken,

-Vatandaş 50 kuruşluk bayat ekmek kuyruklarında beklerken,  Ayçiçek yağına güç yetiremezken,

-Adana B. Şehir Belediyesi’nin  200 personel almak için yaptığı duyuruya,  45 bini üniversite mezunu olmak üzere tam 52 bin başvuru olurken,

-Çaykur’un işe alacağı 210 işçi için, tam 23 bin başvuru olurken, 

-Milyonlarca EYT’li feryat ederken, yüzbinlerce atanamayan öğretmen perişan haldeyken,

-7 milyon asgari ücretli açlık sınırı altında maaşla hayatta kalma mücadelesi verirken,

-Çiftçinin TEDAŞ’a, kooperatife olan borçları yüzünden traktörü haczedilirken,

-Halkın %40’ı sosyal yardıma muhtaç, 4’te 1’i elektrik faturasını ödeyemezken,

 

DİĞER TARAFTAN;

-Bir avuç imtiyazlıya devletin kaynaklarının, milletin parasının su gibi akıtılması,

-Milyarlık işlerin sadece birkaç firmaya ihalesiz, pazarlık usulüyle verilmesi,

-Aynı imtiyazlı firmalara bir de tam 128 kez vergi muafiyeti çıkarılması,

-Aynı firmaların aldıkları ihalelerin finansman maliyetinin Devlet tarafından üstlenilmesi,

 

Esnafa, çiftçiye, emekliye, öğretmene gelince YOK YOK YOK deyip, imtiyazlılara gelince ÇOK ÇOK ÇOK denilmesi;

Hakla, hukukla, adaletle, mantıkla açıklanamaz bir YANLIŞTIR …!!

İktidar bu yanlışta ısrar etmeye devam ederse, bırakın bir kez daha seçim kazanmayı, seçimlerde barajı dahi geçemeyecek duruma düşer…!! 

………………………………………………………………..

Türkiye’nin ağır borç tablosu ve geri ödemeleri yapamama riski tüm dünya tarafından görülüyor… 

BM Kalkınma Programı’nın (UNDP) raporunda, aralarında Türkiye’nin de yer aldığı 72 ‘düşük ve orta gelirli’ ülkenin borçlarını ödeyemeyebileceğine, küresel borç krizi yaşanabileceğine dikkat çekiliyor.

Dünyadaki 190 ülke arasında her an borç krizine girme riskine sahip ve borçlarını geri ödeyememe görüntüsündeki  72 ülke arasında  Türkiye’nin de yer alması,

Maalesef yıllardır ifade ettiğimiz hane halkı-özel sektör ve devlet olarak, ülke olarak “İFLASA DOĞRU GİTTİĞİMİZ” gerçeğinin uluslararası kuruluşlar tarafından da tescil edilmesi demektir.

……………………………………………………

 

TÜM BU İÇ KARARTICI HABERLERİN ÜZERİNE YRP OLARAK;

“ÜMİTSİZLİĞE KAPILMAYA GEREK YOKTUR, ÇARE VARDIR,  BU TABLODAN KURTULMAK MÜMKÜNDÜR” DİYORUZ…

-Kamuda israf ve savurganlıktan vazgeçilirse,

-1 $’lık işler 10 $’a yaptırılmaktan vazgeçilirse,

-Denk Bütçe gerçekleştirilip, faiz giderleri azaltılırsa,

-Kaynaklar, imkanlar adil bir şekilde bölüştürülürse, yerinde kullanılırsa,

- “Paylaşımda Adalet” anlayışı hakim kılınırsa,

-Hele bir de bunların üzerine YRP’mizin hazırlamış olduğu “Milli Kaynak Paketleri” harekete geçirilirse,

- “Borç-Faiz Ekonomisi”, “Beton-Çimento Ekonomisi” yerine “Üretim-İstihdam-İhracat Ekonomisine” geçiş yapılırsa,

 

BU EKONOMİK DARBOĞAZDAN KURTULMAK MÜMKÜNDÜR…

…………………………………………………………

 

PATATES ÜRETİCİSİ MAĞDUR

Ülkemizdeki tüm çiftçiler gibi patates üreticisi de feryat ediyor…

Covid-19 nedeniyle kapalı olan otel ve lokanta gibi işletmelerin de alım yapmaması nedeniyle patatesler depoda kaldı. Depolarda 500 bin tona yakın patates var.

Depolarda saklanan patatesler çürümeye yüz tutmuş durumda …

TMO acilen devreye girmeli, acilen patates alımı yapmalı, bu yapılmazsa yüzbinlerce ton patates çürüyecek ve çöp olacak…

 

Çiftçinin ürünü depoda çürürken, patates marketlerde 3 liraya kadar fiyatla satılıyor…

Oysa TMO ve Tarım Kredi Kooperatifleri bu ürünü 1 liradan alıp, 1 lira 25 kuruşa satışını sağlayabilir. Hem tüketici, hem üretici korunur, hem de ekim alanlarında yeniden patates ekimi sağlanabilir.

 

Bununla birlikte;

Patates üreticileri;  gübreye, ilaca, tohuma ve elektriğe geçen yıla göre yüzde 100 oranında zam gelirken, patatesi geçen yılki fiyata bile elden çıkaramadıklarını belirtiyorlar.

Aracılar, süpermarket zincirleri kazanıyor. Tüketici de patatesi pahalı almak zorunda kalıyor. Ne üretici kazanıyor ne de tüketici ucuza ürün alabiliyor.

Aracıların kazandığı bu sistemde, hem üretici mağdur hem tüketici mağdur…

 

àTürkiye’nin patates üretiminde lider konumunda olan ve Mısır’dan yapılan ithalatla gündeme gelen Niğde’de geçen yıl yaklaşık 800 bin ton patates üretimi gerçekleştirildi.

Bu ölçüde üretim gerçekleştiren Niğde’ye patates ithalatı, başta patates üretimi yapan çiftçiler olmak üzere yurttaşlardan yoğun tepki topladı.

 

Bizim elimizde, depolarda bekleyen 500 bin ton yerli patates varken, yurt dışından ithal patates geliyor…

Yurtdışından patates ithal edilmesi akıl alacak bir durum değildir…!!

Türkiye, dünyanın on tarım ülkesi arasında,  Avrupa'nın bir numarası derken,  diğer taraftan soğanı-patatesi dahi ithal edeceksiniz…!!

 

Tüm bu sorunlar nedeniyle;

Patatesin 1999 yılında 6,5 milyon ton üretimi varken, 2020 yılında 5 milyon ton civarında patates hasat edilmiştir.  

20 yılda ülkemizde patates üretimi 1,5 milyon ton azalmıştır... !!

Diğer taraftan bu süre zarfında nüfusumuz da 62 milyondan,  83 milyona çıkmıştır…

Bu aslında Türkiye’deki tarım politikalarının yanlışlığını, üretimden ne kadar uzaklaşıldığını gösteriyor…!!

àBiz patates ve tüm tarım ürünlerinde ithalatın durdurulmasını istiyoruz. Türkiye’nin kendine yeten çiftçisi var, Türkiye’nin toprağı var,

Türkiye’nin çiftçisi ayakta kalmalı, Türkiye üretmelidir…!!

 

Bunun gerçekleştirilmesi için de;

-Çiftçilerin borçları mutlaka uzun vadeli olarak ertelenmeli, faizleri silinmeli,

-Başta girdiler olmak üzere, ürünün satışına kadar olan süreçte, devletin desteği çiftçinin yanında olmalıdır.

-Patates üretiminde kullanılan başta akaryakıt olmak üzere, gübre ve tohum fiyatlarında %100’leri aşan oranlarda artışlar meydana gelmiştir. Bu durum girdilerde önemli fiyat artışlarına neden olmaktadır.

Devlet bu durumun önüne geçmek için gerekli adımları atmalıdır…!!

-Gübre, ilaç, tohum, mazot yanında en önemli girdi maliyetlerinden biri de yer altı kuyularından elektrikle trafolar vasıtası ile çıkarılan sulama suyudur. Zaman zaman ürün tarlada sulama beklerken elektrik faturası ödenemeyince su kesilmekte ve sulama yapılamamaktadır.

Elektrik fiyatları tarım için çiftçinin ödeyebileceği seviyeye çekilmelidir…!!

-Temel tüketim maddesi olan patates ve soğanda serbest piyasa olmaması lazım. Patatesin de diğer temel tarımsal ürünler gibi devlet tarafından bir taban fiyatının belirlenmesinin yararlı olacağını çiftçilerimiz ifade etmektedir.

-Patates ithalatının acilen durdurulması ve ihracattaki kotanın kaldırılması, patates ihracatının serbest bırakılması gereklidir.

-Yerli üretimi karlı hale dönüştürmek şarttır. Bunu sağlamanın yolu da, ürün maliyetini düşürmek ve de ürünün yüksek fiyattan pazarlanmasını sağlamaktır.

Yeniden Refah Partisi olarak her zaman olduğu gibi bu süreçte de çiftçimizin yanında olacağımızı açık bir şekilde belirtiyoruz.

Çiftçimize el uzatılmazsa, çiftçimiz toprağı işleyemeyecek hale gelir,  önümüzdeki yıllarda milletimiz aç kalır...!!

Koronavirüs ile birlikte dünyada tarım ve gıda bütün ülkeler için stratejik ürün olarak öne çıktı. 

Yeni dönemde paranız olsa bile tarım ürünü ithal edemeyeceğiniz bir sürece girildi.

Bu nedenle artık Türkiye’nin ithalat yerine, kendi üreticisini destekleyen politikalara dönmesi hayati öneme sahiptir.

…………………………………………………….

DIŞ POLİTİKA

Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi’nin Ankara’yı da kapsayan Ortadoğu başkentlerine yönelik ziyaret turu ve yapılan açıklamalar, imzalanan anlaşmalar;

Rusya’dan sonra Çin’in de bölgede ekonomik, siyasi ve askeri ağırlığını hissettirmeye başladığını, yakın zamanda Çin’in bölgede çok önemli bir aktör olacağını gösterdi.

Çin yönetiminin resmi yayın organı tarafından duyurulan ve Dışişleri Bakanı Wang Yi’nin yaptığı açıklamalarda dile getirdiği “Ortadoğu’da Çözüm, Barış ve İstikrar Stratejik Planı”nın ana hatları şöyle sıralanıyor:

 

-       Çin, İran ile Suudi Arabistan ve körfez ülkeleri arasında sorunların çözümüne katkı sağlamak ve arabuluculuk yapmaya hazırdır

-       Çin, bölgenin ve bölge ülkelerinin ortak güvenliği, aradaki sorunların uzlaşma ve diplomasi yoluyla çözümü için İran ve Arap ülkelerinin, Körfez ülkelerinin katılımıyla düzenlenecek çok taraflı ve geniş katılımlı uluslararası diyalog konferansına ev sahipliği yapmaya hazırdır.

-       Çin, tüm bölge ülkeleriyle yatırımları hayata geçirmek, finansman sağlamak, projeleri üstlenmek ve ortaklaşa yürütmek üzere Çin-Arap Ülkeleri zirvesinin Pekin’de yapılmasını,

Çin ile “Körfez İşbirliği Konseyi” üyesi ülkeler arasında “Serbest Ticaret Anlaşması” imzalamayı önermektedir

 

Çin; stratejik düşünen, günübirlik değil uzun dönemli düşünen dış politika anlayışıyla, ekonomik, siyasi ve askeri gücüyle,  aslında Türkiye’nin doldurması gereken alanlara talip oluyor ve mesafe alıyor…!!

 

 

Hem bölgedeki krizlerin çözümünde arabuluculuk yapma hem de tüm bölge ülkeleriyle ekonomik-ticari ilişkilerini en üst düzeye çıkartma yolunda çok önemli anlaşmalar imzalıyor.

 

àWang Yi’nin Ortadoğu turunun zirve noktasını İran ile imzalanan 25 yıl süreli 400 milyar dolarlık stratejik-ekonomik işbirliği ve yatırım anlaşması oluşturdu.

İran 400 milyar dolarlık yatırım karşılığında Çin’e aynı tutarda petrolü indirimli fiyattan satmak için uzun vadeli petrol satışı anlaşması yaptı.

Bu anlaşma ile İran, ABD karşısında daha fazla koz elde ederek, elini önemli ölçüde güçlendirmiş oldu.

 

à19 yıldır  D-8 Organizasyonu’na, D-60 projesine adeta burun kıvıran iktidar, bu kadar zamanda “İslam Birliği” ve “Yeni Bir Dünya” vizyonuyla gereken adımları atsaydı, bugün Çin’in yaptığı bu hamleleri Türkiye olarak biz yapıyor olacaktık…

Biz ise şu anda, iktidar sürekli “bölgesel güç” olduğumuzu iddia etmesine rağmen, Mısır’la, Irak’la, Suriye’yle, S. Arabistan’la kavgalı bir şekilde, tüm bu gelişmeleri sadece uzaktan seyrediyoruz…

 

TÜM BU GELİŞMELER EKONOMİ ALANINDA OLDUĞU GİBİ, DIŞ POLİTİKA ALANINDA DA MİLLİ GÖRÜŞ’E BÜYÜK İHTİYAÇ OLDUĞUNU GÖSTERMEKTEDİR.

TEMEL MESELE PAYLAŞIMDA ADALET!

Temel Mesele Paylaşımda Adalet!

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, "Bu ülkenin şahlanması mümkündür. Allah bize yeteri kadar imkân, kaynak vermiştir. Mesele o nimetin adaletli bölüşülmesinde." dedi.

Genel Başkanımız, Anadolu Buluşmaları kapsamında geldiği Artvin'de Anadolu'nun birçok yerinde olduğu gibi büyük ilgi ve sevgi ile karşılandı.

Arhavi İlçe Başkanlığımızın açılışına katılan Genel Başkanımız, Artvin Çoruh Üniversitesi Ali Nihat Kongre ve Kültür Merkezi'nde İl Başkanlığı tarafından düzenlenen ‘Yeniden Büyük Türkiye’ konferansında konuşma gerçekleştirdi.  

 

Millî Görüş Olarak İnsanlığın Kötü Gidişine Kayıtsız Kalamayız

Genel Başkanımız şunları söyledi:

"Millî Görüş olarak dünyadaki kötü gidişata kayıtsız kalamayız. Bizim 'Sadece kendimi kurtarayım, çoluk çocuğumun rızkını kazanayım, rahatıma bakayım, sadece namazımı kılayım, orucumu tutup hacca, umreye gideyim.' deme imkânımız asla yoktur. Çünkü 7 milyar insanın kul hakkının çiğnenmesi bizden sorulacak. Erbakan Hocamızın da Almanya'da muazzam imkanları bırakıp burada mücadele etmesinin arkasında yatan asıl sebep budur."

 

Temel Mesele Kaynakların Adaletli Bölüşülmesinde

Genel Başkanımız, Türkiye'de halkın refahını artıracak ekonomik kaynağın millî kaynaklarımızda var olduğunu belirterek: “Paylaşımda adalet prensibine sahip olmak lazım. Paylaşımda adalet prensibine sahip olup uygulamak için de Millî Görüş ruhu lazım. Esnafa, vatandaşa, çiftçiye yok yok yok. İmtiyazlılara gelince çok çok çok. Böyle giderlerse sandık konduğunda vatandaş da 'Size oy yok yok yok' diyecek. Bu ülkenin şahlanması mümkündür. Allah bize yeteri kadar imkân, kaynak vermiştir. Mesele o nimetin bölüşülmesinde." şeklinde konuştu.

 

Adaletin de Tesis Edilmesi Lazım

Halkın selamet bulmasının sadece ekonomiye bağlı olmadığını, adaletin de tesis edilmesi gerektiğinin altını çizen Genel Başkanımız, "Bir ülkede adaletin tesis edilmesi lazım. Adalet olmadan huzur olmaz, barış olmaz, ekonomi de düzelme olmaz, yatırım da olmaz, gelişme de olmaz, kalkınma da olmaz. Türkiye'de sadece ekonomi noktasında değil, adalet noktasında da sorunlar görüyoruz. Biz adaleti de tahsis edeceğiz. Bu ülkede paylaşımda adaleti sağlayacak olan da biziz, yönetimde adaleti sağlayacak da biziz. Bu milletin derdine derman olacak olan da biziz." ifadelerini kullandı.

 

Sanatçı Davut Güloğlu: Neden mi Refah Partisi’ndeyim…

MKYK üyesi ve Genel Başkan Başdanışmanımız Sanatçı Davut Güloğlu da yaptığı konuşmada kendisine Yeniden Refah Partisi'ne neden katıldığını sorduklarında şu cevabı verdiğini söyledi: "Şükürler olsun doğru yoldayım. Buradayız, çünkü bizim davamızda yanlış yok. Birçok partiden çok sayıda teklif aldım. Ama buradayım çünkü burada hakka ve halka hizmet var.  Genel Başkanımıza da şükranlarımı sunuyorum. Millî Görüş davasına sahip çıktığı ve bana da tekrar bu ruhu yaşattığı için…"

Güloğlu önümüzdeki günler bazı sanatçı arkadaşları ile birlikte Genel Başkan Erbakan'ın da katılacağı bir program düzenleyeceklerini de belirtti.

BASIN TOPLANTISI | 22 NİSAN 2021 | ANKARA

Asıl Sorulması Gereken 128 Milyar Değil 1,2 Trilyon Dolardır

Genel Başkanımız Fatih Erbakan 128 milyar dolar tartışmalarına ilişkin, "İktidara sorulması gereken asıl sorunun 128 milyar dolar değil, 19 senenin faturası olan tam 1,2 trilyon dolardır' dedi.

Genel Başkanı Dr. Fatih Erbakan, Genel Merkezimizde düzenlediği haftalık olağan basın toplantısında gündemi değerlendirdi.

 

Aslında Döviz Rezervimiz Hiçbir Zaman 128 Milyar Dolar Olmadı

Genel Başkanımız kamuoyunu meşgul eden 128 milyar dolar döviz rezervine ilişkin iktidar kanadından gelen birbirinden farklı ve çelişkili çok sayıda açıklamanın konunun daha da ilgi uyandırmasına neden olduğunu belirterek şu ifadeleri kullandı:

Cumhurbaşkanı Erdoğan; “Merkez Bankası’nda duruyor, bir yere gittiği yok” demişti, en son olarak dün de farklı bir açıklama yaparak ‘128 milyar doları salgın tedbirleri ve piyasalarda dış güçlerin istikrarı bozma operasyonlarına karşı kullandık’ dedi. Aslında neredeyse son 10 senedir Merkez Bankası'nda hiçbir zaman 128 milyar dolar döviz rezervi olmadı. IMF kriterlerine göre Merkez Bankası’nda 2020 yılı başında “net 41 milyar dolar” döviz rezervi vardı, 2020 yılında 'dövizi düşürelim' diye “27 milyar dolar satış” gerçekleştirildi ve net rezerv 14 milyar Dolar’a düştü. Şimdi sorulması gereken soru, 2020 yılında yapılan bu yaklaşık 27 milyar dolarlık döviz satışında; bu döviz kime, kimlere satıldı? Bu döviz satışları hangi kur seviyesinden yapıldı? Satışlar ucuz kur seviyesinden yapıldıysa oluşan kamu zararı ne kadar? Satış talimatını kim verdi? "

 

Asıl Sorulması Gereken 128 Milyar Değil 1,2 Trilyon Dolardır

'İktidara sorulması gereken asıl sorunun 128 milyar dolar değil, 19 senenin faturası olan tam 1,2 trilyon dolardır' diyen Genel Başkanımız sözlerine şöyle açıklık getirdi; "530 milyar dolar kamunun faiz ödemesi, 70 milyar dolar devlet varlıklarının satılmasıyla özelleştirme geliri, 200 milyar dolar ilave kamu borcu, 400 milyar dolar Yap-İşlet-Devret projelerinin fazladan maliyeti, 29 senede müteahhit firmalara ödenecek meblağ olan 480 milyar dolar, yaptırılan iş 80 milyar dolar. 240 milyon Euro’ya yaptırılan 40 milyon Euro’luk Zafer Havalimanı, 6,5 milyar TL’ye yaptırılan 486 milyon TL’lik Artvin Yusufeli Barajı, maliyetinin 10 katına yaptırılan köprüler bunun içinde. Tüm bu kalemlerin toplamı tam tamına 1,2 Trilyon Dolar yapıyor. Bu 1,2 trilyon doların, Türkiye’nin 83 milyonun parasıdır ve maalesef heba olmuştur." dedi.

 

Her Eve Bir 'Aile Psikoloğu' Önerisi

Ülkemizde uzun zamandır devam eden terör olayları, ekonomik problemler, toplumsal çöküşe yol açan CEDAW Sözleşmesi, İstanbul Sözleşmesi, 6284 Sayılı Kanun’u ve nihayet Pandemi halkımız ve toplumumuz üzerinde maddi ve manevi anlamda yıkıcı sonuçlar doğurduğunu ifade eden Genel Başkanımız, toplumumuzun psikolojisi, sosyal yapısı ciddi şekilde hasar gördüğünü belirterek tıpkı Batı'da olduğu gibi her eve bir 'aile psikoloğu' atanması önerisinde bulundu:

"Uzun süredir Korku, Kaygı ve Öfke altında yaşayan toplumumuza, bir de medya eliyle ifsad edici yayınlar yapılınca; başta Depresyon olmak üzere, Kronik Stres, Anksiyete (Kaygı Bozukluğu), kontrolsüz öfke patlamaları gibi pek çok psikiyatrik hastalık ciddi şekilde artmaktadır. Toplumumuzda ortaya çıkan bu yıkıcı sonuçlara yönelik önleyici müdahaleler bir an önce yapılmalıdır.  Nitekim DSÖ ve TUIK 2019 verilerine göre (Pandemiden önce) ülkemizde sadece bir yıl içerisinde hastanelere yapılan hasta başvuru sayısı 1 milyar kişi olmuştur.

·      Bu süre zarfında bu hastalara yazılan ilâç kutu adedi 2 milyar 370 milyon kutu olarak gerçekleşmiştir. Bu ilaçların ortalama 60 milyon kutusu ise Antidepresan grubu psikiyatrik ilâçlardan oluşmaktadır.

 

·      Cezaevlerinde 2010 senesinde toplam 120 bin mahkûm bulunuyorken, bu sayı 2019’da 292 bin kişi olarak gerçekleşmiştir.

 

·      Emniyet Genel Müdürlüğü verilerine göre birinci suç türü %600 artışla Hırsızlık suçu olmuştur.  Hırsızlık suçunu işleyenlerin %75'inin yirmi yaş altı gençlerden oluşması daha da vahim bir durumdur. 

 

·      2001’de toplam 92 bin çift boşanmış iken, 2019’da toplam boşanma adedi 156 bin 500 olarak gerçekleşmiştir.

 

·      Ülkemizde ortalama 1 milyon 700 bin civarında madde bağımlısı ve 3 milyon civarında da şans oyunları, bahis ve kumar bağımlısı bulunmaktadır.

 

Bu örneklerde de görüldüğü gibi toplumumuzun psikolojisi, sosyal yapısı ciddi şekilde hasar görmüştür. Suç oranlarında patlama yaşanmış ve bağımlılıklar artmıştır. Kumar önemli oranda artarken, üretim düşmüş, işsizlik dramatik seviyelere ulaşmıştır. Tüm bu dramatik sonuçlara duçar olan halkımız, fert fert, birey birey derhal rehabilite edilmeli ve bir an önce sağlığına kavuşturularak yeniden ayağa kaldırılmalıdır. Tüm bu olumsuzluklara karşı medyanın ve eğitim sisteminin ıslah edilmesi şarttır, ancak bununla birlikte; acil bir şekilde, ülkemizde hali hazırda uygulanan “Aile Hekimliği Uygulaması'nda olduğu gibi, her bir aileye nasıl bir “Aile Hekimi” vermiş isek, yine her bir aileye bir “Aile Psikoloğu” atamamız gerekmektedir.  Nitekim gelişmiş pek çok ülkede Önleyici Tıp kapsamında bu uygulama yapılmaktadır.  Her bir fert çocukluğundan itibaren ücretsiz olarak psikologlarca ele alınıp, sağlıklı bilimsel bir gelişim programı ile takip edilmelidir. Anne ve Babaların da her bakımdan eğitilmesi ve rehabilite edilmesi, ülkemiz açısından hayati önem arz etmektedir. Aksi halde hasta ve suçlu bir toplum sonucundan asla kurtulamayacağımız gibi, yeni nesilleri de kaybetme riski ile karşı karşıya kalacağız. “HER AİLEYE BİR AİLE PSİKOLOĞU” uygulaması ülkemizin ve insanımızın en hayâti ihtiyaçlarındandır."

 

Kıbrıs'ta İki Devletli Çözümden Başka Yol Yoktur

Kıbrıs meselesine de değinen Genel Başkanımız, " BM tarafından 27-29 Nisan tarihleri arasında Cenevre’de gerçekleştirilecek “BM+5 Zirvesi”nde Rum tarafı ‘İKİ DEVLETLİ FEDERASYON’, Türk tarafı ‘ADADA İKİ BAĞIMSIZ DEVLET’ teziyle masaya oturuyor. Yeniden Refah Partisi olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Ersin Tatar’ın Cumhurbaşkanı seçilmesinden sonra KKTC’ye yaptığı ziyarette “Federasyon bitmiştir, İki devletli çözümden başka yol yoktur” açıklamasını destekliyoruz ve  arkasında durulmasını bekliyoruz. Güney Kıbrıs ve KKTC ile garantör ülkeler Türkiye, Yunanistan, İngiltere’nin temsil edileceği BM+5 toplantısında müzakereye devam edilecek. GKRY ve Yunanistan, İngiltere’nin gündeme getirdiği iki devletli, ancak Rumların çoğunlukta olacağı ortak hükümet, ortak parlamentolu federasyon modelini dayatıyor. Ayrıca İngiltere’nin planında, bu federasyonun hayata geçmesinden 10 yıl sonra üç garantör ülkenin garantörlüklerinin sona erdirilmesi de var.  Böyle bir adım Kıbrıs Türklerinin geleceği ve güvenliği açısından kabul edilmesi mümkün olmayan bir öneridir. Yunanistan ve Rumların geçmiş sicili nedeniyle tabir caizse Rumlarla yeniden aynı çuvala girmek bir çılgınlıktır. Her fırsatta ifade ettiğimiz gibi yapılması gereken; “Bizim Kıbrıs sorunumuz 1974 Barış Harekatı ile bitmiştir” anlayışını sergilemek ve  adada 47 yıldır kurumsallaşan mevcut yapının uluslararası toplum tarafından kabul edilmesi, adada eşit, egemen iki devletin varlığının kabul edilmesidir." şeklinde konuştu.

 

CHP'li Engin Altay'a Tepki: Bu Hastalıklı Bir Anlayış

Bir gazetecinin CHP Grup Başkanvekili Engin Altay'ın, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yönelik Menderes imasını sözlerini sorması üzerine bu açıklamaya tepki gösteren Genel Başkanımız: “Bu tür söylemlere karşı olduğumuz defaatle söylemiştik. İşte sonunuz Saddam gibi olur, Kaddafi gibi olur, Menderes gibi olur bunlar hiç hoş şeyler değil. Bir defa böyle bir şey Allah vermesin böyle bir noktada ülkeye millete ne olacak? Muhalefete ne olacak? Ortada ülke mi kalacak? Bunların hesap edilmesi lazım. Her zaman söylediğimiz gibi biz Yeniden Refah Partisi olarak bu iktidar gitsin de ne olursa olsun anlayışıyla siyaset yapmıyoruz. Yani bu iktidar gitsin de yerine ne gelirse gelsin anlayışı hastalıklı bir anlayıştır. Bizim derdimiz bu milletin derdine derman olunsun. Eğer bu dermanı mevcut iktidar yapacaksa onlar da yapsın. İllâ gelip bizim yapmamız da şart değil. Yeter ki bu dermana yol açılsın, sağlansın. Dediğim gibi bu gibi şeylerin imâ edilmesi söylenmesi işte 'olmasın böyle, sonu böyle olmasın' şeklinde bile olması, bunun ifade edilmesi hatırlatılması uygun değil hoş değil.

 

 

 

 

BASIN TOPLANTISI KONUŞMASININ TAM METNİ

 

“KAYIP 128 MİLYAR $” Konusu Gündemin Birinci Maddesi Olarak Yerini Koruyor…

 

Bu konuyla ilgili iktidar kanadından gelen birbirinden farklı ve çelişkili çok sayıda açıklama, konunun daha da ilgi uyandırmasına neden oldu.

Ak Parti Gen. Bşk. Yrd.; “Pandemide vatandaşa, esnafa verdik”

Diğer Gen. Bşk. Yrd.; “Halkımız döviz olarak aldı, yastık altında duruyor”

C. Başkanı Danışmanı; “MB’da hiçbir zaman böyle bir rezerv olmadı”

C. Başkanı; “MB’da duruyor, bir yere gittiği yok” demişti, en son olarak dün de farklı bir açıklama yaptı;  

‘128 milyar doları salgın tedbirleri ve piyasalarda dış güçlerin istikrarı bozma operasyonlarına karşı kullandık’ dedi.

Aslında neredeyse son 10 senedir MB’da hiçbir zaman 128 milyar $ döviz rezervi olmadı,

IMF kriterlerine göre MB’da 2020 yılı başında “net 41 milyar $” döviz rezervi vardı,  2020 yılında  dövizi düşürelim diye  “27 milyar $ satış” gerçekleştirildi ve “net rezerv 14 milyar$’a  düştü.

Şimdi sorulması gereken soru,  2020 yılında yapılan bu yaklaşık 30 milyar $’lık  döviz satışında;

-       Bu döviz kime, kimlere satıldı ?

-       Bu döviz satışları hangi kur seviyesinden yapıldı ?

-       Satışlar ucuz kur seviyesinden yapıldıysa oluşan kamu zararı ne kadar ?

-       Satış talimatını kim verdi ?

 

(Şu anda yani 2021’in ilk çeyreği sonunda net döviz rezervi 13 milyar $’dır, bu da IMF kriterlerine göre, yani SWAP işlemleri hesaba katılmadan. 

SWAP karşılığı gelen dövizler hesaba katılırsa rezerv –40 Milyar $ seviyesindedir…)

 

AYRICA İKTİDARA SORULMASI GEREKEN SADECE 128 MİLYAR$ DEĞİL, 

19 SENENİN FATURASI OLAN “TAM  1,2 TRİLYON$”DIR…!!

-       530 milyar $  kamunun faiz ödemesi

-       70 milyar $    devlet varlıklarının satılmasıyla özelleştirme geliri

-       200 milyar $  ilave kamu borcu

-       400 milyar$  Yap-İşlet-Devret projelerinin fazladan maliyeti 

(29 senede müteahhit firmalara ödenecek meblağ 480 milyar $,  yaptırılan iş 80 milyar $.

240 milyon euro’ya yaptırılan 40 milyon euro’luk  Zafer Havalimanı, 6,5 milyar TL’ye yaptırılan 486 milyon TL’lik Artvin Yusufeli Barajı,  maliyetinin 10 katına yaptırılan köprüler bunun içinde)

 

TÜM BU KALEMLERİN TOPLAMI TAM TAMINA 1,2 TRİLYON $ YAPIYOR…!!

BU 1,2 TRİLYON $, TÜRKİYE’NİN, 83 MİLYONUN PARASIDIR VE MAALESEF HEBA OLMUŞTUR…

…………………………………………………………

 

HER EVE BİR “AİLE PSİKOLOĞU”

Ülkemizde uzun zamandır devam eden terör olayları, depremler, ekonomik problemler, toplumsal çöküşe yol açan CEDAW Sözleşmesi, İstanbul Sözleşmesi, 6284 Sayılı Kanun ve  nihayet Pandemi halkımız ve toplumumuz üzerinde maddi ve manevi anlamda yıkıcı sonuçlar doğurmuştur. 

Bununla birlikte;

Ekranlardan sürekli olarak verilen hastalık haberleri, cinayet ve gasp haberleri, aldatmalar, ahlâktan yoksun TV dizisi ve programları, farklı cinsel eğilimlerin gündeme getirilip normalleştirildiği sözde eğlence ve yemek programları,  medya ve sosyal medyada birçok oyun, dizi ve eğlence adı altında yapılan manipülasyonların tümü,

Toplumumuza, özellikle de gençliğimize yönelik ifsad edici etkiler yapmaktadır.

Uzun süredir Korku, Kaygı ve Öfke altında yaşayan toplumumuza, bir de medya eliyle ifsad edici yayınlar yapılınca;

başta Depresyon olmak üzere, Kronik Stres, Anksiyete ( Kaygı Bozukluğu ), kontrolsüz öfke patlamaları  gibi pek çok psikiyatrik hastalık ciddi şekilde artmaktadır.

Toplumumuzda ortaya çıkan bu yıkıcı sonuçlara yönelik önleyici müdahaleler bir an önce yapılmalıdır.

Zira sürekli Kaygı, Korku ve Öfke altında yaşatılan toplumlarda ‘5 önemli yıkıcı sonuç’ ortaya çıkar;

 

1) Toplum uzun vadede hastalanır, her türlü hastalık artar

2) Suç ve suçlu artar

3) Aile içi iletişim bozulur, çatışmalar artar, boşanmalar çoğalır

4)  Alkol ve Madde bağımlılığı artar

5) Üretim düşer,  işsizlik çoğalır.

 

NİTEKİM; 

 

-       DSÖ ve TUIK 2019 verilerine göre (Pandemiden önce) ülkemizde sadece bir yıl içerisinde hastanelere yapılan hasta başvuru sayısı 1 milyar kişi olmuştur…

-       Bu süre zarfında bu hastalara yazılan ilâç kutu adedi 2 milyar 370 milyon kutu olarak gerçekleşmiştir…  

Bu ilaçların ortalama 60 milyon kutusu ise Antidepresan grubu psikiyatrik ilâçlardan oluşmaktadır… 

-       Türkiye’de toplam 375 cezaevi bulunmaktadır ve bunların 178 adedi son 15 yılda yapılmıştır.  (2021 Bütçesine yapılması kararı alınan 39 yeni cezaevinin inşa bedeli eklenmiştir.) 

Cezaevi sayısındaki dramatik artış suç ve suçlunun ne oranda arttığının en önemli göstergesidir.

-       Cezaevlerinde 2010 senesinde toplam 120 bin mahkum bulunuyorken, bu sayı 2019’da 292 bin kişi olarak gerçekleşmiştir.

 

-       Emniyet Genel Müdürlüğü verilerine göre birinci suç türü %600 artışla Hırsızlık suçu olmuştur. 

(Hırsızlık suçunu işleyenlerin % 75'inin yirmi yaş altı gençlerden oluşması daha da vahim bir durumdur)

 

-       2001’de  toplam  92 bin çift boşanmış iken,  2019’da toplam boşanma adedi 156 bin 500 olarak gerçekleşmiştir. 

 

-       Ülkemizde ortalama 1 milyon 700 bin civarında madde bağımlısı ve  3 milyon civarında da şans oyunları, bahis ve kumar bağımlısı bulunmaktadır.

 

Bu örneklerde de görüldüğü gibi toplumumuzun psikolojisi, sosyal yapısı ciddi şekilde hasar görmüştür.

Suç oranlarında patlama yaşanmış ve bağımlılıklar artmıştır.  Kumar önemli oranda artarken, üretim düşmüş, işsizlik dramatik seviyelere ulaşmıştır.

 

Tüm bu dramatik sonuçlara duçar olan halkımız,  fert fert, birey birey derhal rehabilite edilmeli  ve bir an önce sağlığına kavuşturularak yeniden ayağa kaldırılmalıdır.

Aksi takdirde toplumsal ruh sağlığı ciddi oranda bozulmuş olan ülkemizde kaotik sonuçların, büyük yıkımların önü asla alınamayacaktır. 

 

Tüm bu olumsuzluklara karşı medyanın ve eğitim sisteminin ıslah edilmesi şarttır,  ancak bununla birlikte;

 

Acil bir şekilde, ülkemizde hali hazırda uygulanan  “Aile Hekimliği Uygulaması'nda olduğu gibi, her bir aileye nasıl bir “Aile Hekimi” vermiş isek, yine her bir aileye  bir “Aile Psikoloğu” atamamız gerekmektedir.

 

Nitekim gelişmiş pek çok ülkede Önleyici Tıp kapsamında bu uygulama yapılmaktadır. Insanlarını psikolojik bakımdan sağlıklı, bilinçli ve üretken bireyler olmaları için desteklemektedirler. 

 

Her bir fert çocukluğundan itibaren ücretsiz olarak psikologlarca ele alınıp, sağlıklı bilimsel bir gelişim programı ile takip edilmelidir.  Anne ve Babaların da her bakımdan eğitilmesi ve rehabilite edilmesi, ülkemiz açısından hayati önem arz etmektedir.

Aksi halde hasta ve suçlu bir toplum sonucundan asla kurtulamayacağımız gibi, yeni nesilleri de kaybetme riski ile karşı karşıya kalacağız.

 

“HER AİLEYE BİR AİLE PSİKOLOĞU” uygulaması ülkemizin ve insanımızın en hayâti ihtiyaçlarındandır. 

 

Yeniden Refah iktidarında bu önemli adımı en hızlı şekilde atacağımızı ifade ediyoruz.

…………………………………………………………..

 

 

Muhalefetin Yolsuzluk İddialarının Üzerine Ciddiyetle Gidilmelidir

Yerel seçimlerde Ankara ve İstanbul Belediyeleri muhalefet partilerinin eline geçtiğinden beri, her iki şehrimizin belediye başkanları önceki döneme ilişkin yolsuzluk ve usulsüzlük iddialarında bulunuyor, ellerinde dosya ve deliller olduğunu iddia ediyorlar.

İBB Bşk. kendisinden önceki döneme ilişkin “50 tane yolsuzluk dosyası” hazırladığını ifade ediyor,  sadece bir arsa satışında İBB’nin 400 milyon TL zarara sokulduğunu, toplamda kamunun “tam 13 milyar TL” zarara uğratıldığını iddia ediyor.

Tüm bu iddialara ilişkin medyada çok sayıda haber ve yorumlar çıkıyor, ancak iktidar sessiz kalıyor, hatta bu dosyalara İçişleri Bakanlığı el koyuyor, adeta rafa kaldırıyor,  3 aydır İçişleri Bakanlığı müfettişlerinden bir ses çıkmıyor, yolsuzluk iddiaları ile ilgili haberlere internette erişim yasağı getiriliyor, hatta ve hatta erişim yasağı haberine de erişim yasağı getiriliyor…

 

Biz Yeniden Refah Partisi olarak “bu iddialar doğrudur, İBB’de Ak Parti döneminde yolsuzluk yapılmıştır” demiyoruz, 

ANCAK bu noktada iktidara düşen;

 

 

 

“Kimin elinde dosya, bilgi, belge varsa götürsün yargıya teslim etsin, bizzat biz de bu konunun takipçisi olacağız, eğer iddiaların doğru olduğu ortaya çıkarsa kendi partimizden de olsa, yolsuzluk yapanın gözünün yaşına bakmayacağız, hukuk önünde gereken cezaya çarptırılacak,

AMA eğer iddialar doğru değilse, iftiraysa da biz iddia sahiplerini, müfteri ilan edeceğiz, ve kendilerine manevi tazminat davası açacağız”  demektir.

 

Tüm kamuoyu, hatta Ak Parti’nin seçmenleri dahi, iktidardan bu duruşu, bu açıklamayı bekliyor, en başta Ak Partililer şaibe altında kalmak istemiyor…

Konuşmalarında sık sık 94 Ruhu’na dönmek istediğini ifade eden, “Bana Ömer’leri getirin” diye çağrıda bulunan,  hatta  İstanbul’a eski Milli Görüşçü bir il başkanı görevlendiren Sn. C.Başkanı’ndan  bu duruşu, bu açıklamayı bekliyoruz.

……………………………………………………………….

 

“CAATSA Yaptırımları”  7 Nisan’da Devreye Girdi

Biden yönetimi, CAATSA (ABD’nin Hasımlarına Yaptırımlar Yoluyla Karşılık Verme Yasası) yaptırımlarını 7 Nisan’dan itibaren uygulamaya koyduğunu açıkladı.

Savunma Sanayii Başkanlığı ile bazı yöneticilere yönelik yaptırımların S-400’ler konusunda Türkiye’nin tavrında değişiklik olmaması durumunda daha da genişletileceği uyarısında bulunuldu.

Söz konusu yaptırım, Türkiye Savunma Sanayii Başkanlığı’na (SSB) yapılacak tüm Amerikan ihracatının yasaklanmasını içeriyor.

ABD yaptırımlarının yerli üretimi yürütülen ATAK helikopterlerinin motorlarının ABD’den alındığı dikkate alındığında; bu konuda ciddi sorunlarla karşılaşma ihtimali yüksek görünüyor.

Yaptırım kararı Türkiye ile bu alanda işbirliği yapacak, tedarik sağlayacak üçüncü ülkeleri kapsadığı için ABD’nin engellediği tedarikin alternatif olarak bir başka ülke üreticisinden temini de zorlaşacak.

 

Bu olay, 19 senelik tek başına iktidar döneminde üretime, sanayiye, teknolojiye gereken önemin gösterilmemesi, gereken kaynağın aktarılmamasının acı bir sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır.

Son 20 senede Türkiye’de sanayi üretiminin Milli Gelir içindeki payı gerilemiş, Türkiye’nin dış ticaret açığı 50 milyar $’a yükselmiş, ülkemizde “yerli” bir ürünü üretmek için kullanılan hammadde ve malzeme oranı %82’ye ulaşmış ve şu an için Türkiye’nin yüksek teknoloji ürünü ihracat oranı %3 gibi son derece düşük bir seviyede kalmıştır. 

Bu seviyede bir dışa bağımlılık, yol açtığı ekonomik problemlerin yanında, bu gibi yaptırımlarla karşılaştığımızda da çok ciddi sıkıntılar yaşamamıza sebep olmaktadır.

 

Ülkemiz tam 19 senedir Beton-Çimento, AVM-Rezidans-Toplu Konut ekonomisi yerine; üretim ve ihracat öncelikli, sanayi ve teknoloji odaklı bir anlayışla yönetilseydi,  dışa bağımlılıktan kurtarılsaydı,  bugün bu yaptırımlar bize adeta vız gelirdi.

…………………………………………………………

 

BM tarafından 27-29 Nisan tarihleri arasında Cenevre’de gerçekleştirilecek  “BM+5 Zirvesi”nde Rum tarafı ‘İKİ DEVLETLİ FEDERASYON’, Türk tarafı ‘ADADA İKİ BAĞIMSIZ DEVLET’  teziyle masaya oturuyor.

Güney Kıbrıs ve KKTC ile garantör ülkeler Türkiye, Yunanistan, İngiltere’nin temsil edileceği  BM+5 toplantısında müzakereye devam edilecek.

GKRY ve Yunanistan, İngiltere’nin gündeme getirdiği iki devletli, ancak Rumların çoğunlukta olacağı ortak hükümet, ortak parlamentolu federasyon modelini dayatıyor.

Ayrıca İngiltere’nin planında, bu federasyonun hayata geçmesinden 10 yıl sonra üç garantör ülkenin garantörlüklerinin sona erdirilmesi de var. 

Böyle bir adım Kıbrıs Türklerinin geleceği ve güvenliği açısından kabul edilmesi mümkün olmayan bir öneridir. Yunanistan ve Rumların geçmiş sicili nedeniyle tabir caizse Rumlarla yeniden aynı çuvala girmek bir çılgınlıktır.

 

 

 

Yeniden Refah Partisi olarak C. Başkanı Erdoğan’ın, Ersin Tatar’ın Cumhurbaşkanı seçilmesinden sonra KKTC’ye yaptığı ziyarette “Federasyon bitmiştir, İki devletli çözümden başka yol yoktur” açıklamasının arkasında durulmasını bekliyoruz.

Her fırsatta ifade ettiğimiz gibi yapılması gereken; “Bizim Kıbrıs sorunumuz  1974 Barış Harekatı ile bitmiştir” anlayışını sergilemek ve   adada 47 yıldır kurumsallaşan mevcut yapının uluslararası toplum tarafından kabul edilmesi, adada eşit, egemen iki devletin varlığının kabul edilmesidir.

GENEL BAŞKANIMIZ DR. FATİH ERBAKAN'DAN ÇAĞRI

MECLİS'E 'ABD' ÇAĞRISI: 'KIZILDERİLİ SOYKIRIMI' KARARI ALALIM!

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, ABD Başkanı Biden'ın küstahça ve apaçık düşmanca tavrı karşısında hükümete somut adımlar atma çağrısında bulundu.

Genel Başkanımız, ABD’nin İncirlik Üssü'nü kapatmak başta olmak üzere, Malatya Kürecik Radar Sistemi’ni kapatmak, TBMM tarafından ‘Kızılderili Soykırımı’ kararının alınması gibi cesur ve kararlı her türlü adımın arkasında olacağımızı belirtti.

 

Biden'ın Niyeti Baştan Belliydi

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Biden'ın sözde soykırım kararına ilişkin şunları söyledi:

Önceki Amerika Birleşik Devletleri başkanları 24 Nisan’ı “Büyük Felaket/ Metz Yeghern” olarak kullanıp üstü örtülü şekilde Ermeni diasporasına şirin gözükme yoluna giderken, ABD Başkanı Joe Biden daha seçim kampanyası sırasında, seçilmesi durumunda direkt olarak “Ermeni Soykırımı” ifadesini kullanacağını açıkça ifade ederek, Türkiye’ye karşı düşmanca bir politika izleyeceğini ortaya koymuştu.

 

Tam Bir Küstahlık - Apaçık Bir Haddi Aşmadır

ABD'nin tarihte işlediği katliamları hatırlatan Genel Başkanımız, "Kızılderili katliamları ile başlayan insanlık suçu işleme alışkanlığını Hiroşima, Nagazaki, Vietnam, Afganistan ve Irak’ta da aynen devam ettiren ABD Yönetimi’nin, asırlar boyunca dünyaya hak ve adalet dağıtan Osmanlı Devleti’ni bu şekilde suçlamaya kalkması tam bir küstahlıktır, apaçık bir haddi aşmadır." ifadelerini kullandı.

 

ABD Gerçek Yüzünü Bir Kez Daha Gösterdi

Genel Başkanımız, Biden'ın hadsiz karardan bir gün önce Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı aramasını da ikiyüzlülük olarak değerlendirerek şöyle konuştu:

Joe Biden’ın, “Ermeni Soykırımı” ifadesini kullanmadan önce 23 Nisan Cuma günü Sayın Cumhurbaşkanı ile yaptığı telefon görüşmesinde 24 Nisan’da “Ermeni Soykırımı” ifadesini kullanacağını açıkça ifade etmesi ve Biden’ın bu tavrının haberleştirilerek The Guardian, The Wall Street Journal, CNN gibi ana akım medyaya bilinçli olarak sızdırılması, sözde ‘stratejik ortak’ ve son dönemlerde de ‘model ortak’ olarak bellediğimiz ABD Yönetimi’nin gerçek yüzünü bir kez daha ortaya koymuştur."

 

Amerika Laftan Anlamaz Yaptırımdan Anlar!

"ABD Başkanı Joe Biden’ın akıl ve vicdan sahibi hiçbir insan için karşılığı olmayan, sözde ‘Ermeni Soykırımı’ ifadesi ve artık bardağı taşıran bu düşmanca yaklaşımı karşısında, hükümetin olayı her zamanki gibi cılız kınama mesajlarıyla geçiştirme yerine, gerekli somut karşı adımları atması artık kaçınılmazdır. Bu noktada Merhum Erbakan Hocamız’ın meşhur ifadesini de yetkililere hatırlatmakta fayda görüyoruz; “Bu Amerika laftan değil, müeyyideden anlar”.

 

Meclis Olağanüstü Toplanıp Kızılderili Soykırımını Tanımalı

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Meclis'e de olağanüstü toplanıp Kızılderili Soykırımını tanıma çağrısında bulanarak, "ABD Temsilciler Meclisi ve Senatosu’nun, 1915'ten 1923'e kadar yaşanan olaylarla ilgili olarak sözde ‘Ermeni Soykırımı’ karar tasarısını 2019’da kabul etmiş olmasından hareketle, TBMM’nin acilen olağanüstü gündemle toplanarak insanlık tarihinin en büyük soykırımlarından bir tanesi olarak kabul edilen ‘Kızılderili Soykırımı’nı tanıma kararını alması 83 milyonun haklı beklentisidir." şeklinde konuştu.

 

GENEL BAŞKANIMIZ DR. FATİH ERBAKAN’DAN KAPANMA UYARISI

 

GENEL BAŞKANIMIZ DR. FATİH ERBAKAN’DAN KAPANMA UYARISI

 

TAM KAPANMA DESTEK PAKETLERİ NEREDE?

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, tam kapanmaya ilişkin yaptığı değerlendirmede, "Sağlığımız için tam kapanma yapalım ama ekonomik tedbirlerimizi de alalım, esnafımızı, vatandaşımızı, çiftçimizi güçlü ekonomik destek paketleri ile destekleyerek bu kapanmayı yapalım!" ifadelerini kullandı.

 

Tam Kapanmada Geç Kalındı

Genel Başkanımız şu ifadeleri kullandı:

"Türkiye, Pandemi ile mücadelede giderek daha iyi bir konuma geleceğine, tam tersine daha kötü bir noktaya geldi. Ülkemiz son günlerde, 100 bin kişide görülen vaka ve ölüm sayısı bakımından dünyada en kötü durumdaki birkaç ülkeden bir tanesi durumunda. Bu tablo karşısında Hükümet bugünden itibaren başlamak üzere, yaklaşık 17 günlük bir “tam kapanma” ilan etti. Hükümet’in bu kararına karşı değiliz, sağlığımız için bilim ışığında gerekli tüm tedbirler elbette ki alınmalıdır. Ancak; bu tam kapanma şimdiye kadar çoktan alınmalıydı.  Bu kadar vaka ve can kaybı olduktan sonra mı aklımız başımıza geldi? İkincisi; bu nasıl bir kapanma ki, nüfusun neredeyse yarısı istisnalar kapsamında kapanmadan muaf… Genelgede tam 40 madde kapanmadan etkilenmeyecek istisnalı gruplar sayılıyor. Neredeyse çocuklar ve yaşlılar dışında herkes kapanmadan muaf."

 

Erbakan'dan Esnafa Acil Destek Çağrısı

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan salgından olumsuz etkilenen küçük esnafın bu kapanma ile birlikte daha da zor duruma düşeceğini belirterek hükümete bu konuda acil önlem alınması çağrısı yaptı: " Peki, 17 günlük tam kapanma ilan ettiniz de bu kapanma için DESTEK PAKETİ nerede? Herhangi bir yeni destek yok, esnafın hali ne olacak? Kira ödemeleri, çekler, kredi taksitleri ne olacak? Günlük yevmiyeyle geçinenler ne olacak? Maalesef onlara soğan-patates, maske ve kolonya kaldı!.. Sağlığımız için tam kapanma yapalım ama ekonomik tedbirlerimizi de acilen alalım, esnafımızı, vatandaşımızı, çiftçimizi güçlü ekonomik destek paketleri ile destekleyerek bu kapanmayı yapalım! "

 

Küçük Esnaflar Kapalı, 3 Harfli Zincir Marketler Açık!

Kırtasiye, elbise, ayakkabı gibi ürünler de satan büyük marketlerin açık olmasının, bu ürünleri satan küçük esnafa haksızlık olduğunu belirten Genel Başkanımız, sözlerine şöyle devam etti:

"Diğer taraftan 3 harfli market zincirlerine kapatma var mı? Hayır yok… Neden yok?  Çünkü bunlar market statüsünde, gıda ürünü satıyorlar. İyi de bu zincir marketler gıdayla birlikte, gıdadan başka her şeyi de satıyorlar. Kırtasiyeler, oyuncakçılar, ayakkabıcılar, konfeksiyon mağazaları kapalı, ama bütün bu ürünleri satan 3 harfli zincir marketleri açık. Bu küçük esnafa yapılan büyük bir haksızlık ve adaletsizliktir!"

 

Yerli Aşımız Neden Gecikti?

'Şimdiye kadar yerli aşımızı neden üretemedik?' diye de soran Genel Başkanımız,  "Kazakistan dahi QazVac adlı yerli aşısını üretti, biz de daha yerli aşı yok. 1928’de kurulan ve asıl amacı salgınlarla, enfeksiyon hastalıklarıyla mücadele etmek olan ve daha 1940’lı yıllarda yurtdışına Tifüs aşısı ihraç eden Hıfzıssıhha Enstitüsü’nü Bakanlar Kurulu kararı ile 2004 yılında kapatan bir anlayış iktidarda olursa, elbette ki yerli aşı üretemeyiz. 19 senelik iktidarları boyunca faize tam 530 milyar dolar verirken, TÜBİTAK’a sadece 14 milyar dolar kaynak ayrılırsa, elbette ki yerli aşı üretemeyiz. 19 sene boyunca üretime, AR-GE’ye, sanayi ve teknolojiye kaynak ayırmayan, kaynakları betona, çimentoya ve imtiyazlılara aktaran bir iktidar olursa, elbette ki yerli aşı üretemeyiz." dedi.

 

 

 

 

GENEL BAŞKANIMIZ DR. FATİH ERBAKAN'IN

AÇIKLAMASININ TAM METNİ

 

Türkiye pandemi ile mücadelede giderek daha iyi bir konuma geleceğine, tam tersine daha kötü bir noktaya geldi.

Ülkemiz son günlerde, 100 bin kişide görülen vaka ve ölüm sayısı bakımından dünyada en kötü durumdaki birkaç ülkeden bir tanesi durumunda.

Bu tablo karşısında Hükümet yarından itibaren başlamak üzere, yaklaşık 20 günlük bir “tam kapanma” ilan etti.

Hükümet’in bu kararına karşı değiliz, sağlığımız için bilim ışığında gerekli tüm tedbirler elbette ki alınmalıdır.

 

ANCAK;

·         Bu tam kapanma şimdiye kadar geçen tam 14 ay boyunca neden yapılmadı?  Bu kadar vaka ve can kaybı olduktan sonra mı aklımız başımıza geldi?

 

·         Bu nasıl bir kapanma ki, nüfusun neredeyse yarıdan fazlası istisnalar kapsamında kapanmadan muaf…

Genelgede tam 40 madde kapanmadan etkilenmeyecek istisnalı gruplar sayılıyor. Neredeyse çocuklar ve yaşlılar dışında herkes kapanmadan muaf.

 

·         Nüfusun neredeyse yarısı istisna kapsamında olduğu için serbest dolaşıyor, diğer taraftan esnafa kapatma geliyor.

14 aydır doğru düzgün siftah yapamayan, perişan durumdaki esnafın günahı ne?  Bu tam kapanmayla özellikle küçük esnaf hepten perişan olacak.

 

Tamam, sağlığımız için tam kapanma yapalım ama ekonomik tedbirlerimizi de alalım, esnafımızı, vatandaşımızı, çiftçimizi güçlü ekonomik destek paketleri ile destekleyerek bu kapanmayı yapalım…!!

 

Peki diğer taraftan 3 harfli market zincirlerine kapatma var mı? Hayır yok… Neden yok? Çünkü bunlar market statüsünde, gıda ürünü satıyorlar. İyi de bu zincir marketler gıdayla birlikte, gıdadan başka her şeyi de satıyorlar…

 

Kırtasiyeler, oyuncakçılar, ayakkabıcılar, konfeksiyon mağazaları kapalı, AMA bütün bu ürünleri satan 3 harfli zincir marketleri açık…

 

Bu küçük esnafa yapılan büyük bir haksızlık ve adaletsizliktir…!!

 

Peki, 20 günlük tam kapanma ilan ettiniz de bu kapanma için DESTEK PAKETİ nerede?

Herhangi bir yeni destek yok, esnafın hali ne olacak? kira ödemeleri, çekler, kredi taksitleri ne olacak?  Yevmiyeyle geçinenler ne olacak? günlük kazandığını akşam yiyenler ne olacak?

Maalesef onlara soğan-patates, maske ve kolonya dağıtımı kaldı…!!

 

5 tane imtiyazlı holdinge tam 128 kez vergi muafiyeti çıkarıp, devletin milyarlarca liralık alacağından vazgeçiyorlar, vatandaşa da patates-soğan kalıyor…!!

 

İmtiyazlılara gelince destek çok, vatandaşa gelince destek yok…!!

 

Bu noktada diğer önemli bir soru; “Biz şimdiye kadar yerli aşımızı neden üretemedik ??”  Kazakistan dahi QazVac adlı yerli aşısını üretti, biz de daha yerli aşı yok …

 

1928’de kurulan ve asıl amacı salgınlarla, enfeksiyon hastalıklarıyla mücadele etmek olan ve daha 1940’lı yıllarda yurtdışına Tifüs aşısı ihraç eden Hıfzıssıhha Enstitüsü’nü Bakanlar Kurulu kararı ile 2004 yılında kapatan bir anlayış iktidarda olursa, elbette ki yerli aşı üretemeyiz…

 

19 senelik iktidarları boyunca faize tam 530 milyar $ verirken, TÜBİTAK’a sadece 14 milyar $ kaynak ayıran bir iktidar olursa, elbette ki yerli aşı üretemeyiz…

 

19 sene boyunca üretime, AR-GE’ye, sanayi ve teknolojiye kaynak ayırmayan, kaynakları betona, çimentoya ve imtiyazlılara aktaran bir iktidar olursa, elbette ki yerli aşı üretemeyiz…

 

Yeniden Refah Partisi olarak Milletimiz’in derdiyle dertleniyoruz, o dertlere derman olmak için çalışıyoruz,

 

Paylaşımda adalet için, yönetimde adalet için, önce millet demek için geliyoruz …

 

Dr. Fatih Erbakan

Genel Başkan

1 MAYIS EMEK VE DAYANIŞMA GÜNÜ AÇIKLAMASI

İşçiye En Yüksek Maaş Zammını Millî Görüş Yapmıştır

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, "Nimet ve külfet dengesinin adil bir şekilde tesis edilmesi, herkesin emeği, alın teri ve üretimi ölçüsünde tüketme hakkına sahip olması, hiçbir kimsenin kendisi emek vermeden başkasının alın teri ve emeği üzerinden kazanç elde etmemesi, Millî Görüş’ün temel prensiplerindendir." dedi. 

 

Emek, Temel Bir Hak Sebebidir

Genel Başkanımız şunları söyledi:

"Emek bizim zihniyetimizde temel bir hak sebebidir ve bu hak ne kadar güçlü olurlarsa olsunlar hiç kimse ve hiçbir kurum tarafından asla gasp edilemez.
Bu da bizlere işçinin, bileğinin hakkıyla ekmeğini kazananların asıl olarak Yeniden Refah iktidarında ezilmeyeceği, sömürülmeyeceği, hakkını tam manasıyla alacağı gerçeğini ifade etmektedir.

 

İşçiye En Yüksek Maaş Zammını Yapan Millî Görüş Zihniyetidir

İşçiye en yüksek maaş zammının merhum Prof. Dr. Necmettin Erbakan'ın Başbakanlığı  döneminde verildiğini anımsatan Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan,  "İşçimize, emekçimize Cumhuriyet tarihinin en yüksek maaş zammının bu gerçeğin bir yansıması olarak, Milli Görüş zihniyetiyle, Merhum Erbakan Hocamız tarafından 54. Hükümet döneminde yapıldığını da hatırlatarak emektarın, emeğin, alın terinin, dayanışma ve yardımlaşmanın günü olan ‘1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nü gönülden kutlar, tüm emekçi kardeşlerime esenlikler dilerim." ifadelerini kullandı.

ARTAN İNTİHARLARIN NEDENİ PANDEMİ İLE DERİNLEŞEN EKONOMİK SIKINTILAR!

ARTAN İNTİHARLARIN NEDENİ PANDEMİ İLE DERİNLEŞEN EKONOMİK SIKINTILAR!

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, ekonomik sıkıntılar nedeniyle artan intihar vakalarına dikkat çekerek, "Yıllardır söylediğimiz fakirliğin, gelir dağılımı adaletsizliğinin, kaynakların adil bir şekilde paylaşılmamasının ülkemizin çok önemli bir yarası olduğu gerçeği, bu son intihar vakalarıyla bir kez daha açıkça ortaya çıkmış oldu." dedi.

 

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan yaptığı yazılı açıklamada, peş peşe gelen intihar haberlerinin ülkeyi derinden sarstığını, bunun Milletimizin içinde bulunduğu sosyo-ekonomik sorunların boyutunu ve bu sorunların ortaya çıkardığı ruhsal ve psikolojik yıkımın etkisini de ortaya koyduğunu söyledi.

 

TÜİK'e Göre İntiharların 1. Nedeni Ekonomik Sebepler

Sadece Şanlıurfa’da 15-16 Nisan tarihlerinde 4 kişinin peş peşe intihar etmesinin, durumun vahametini gösterdiğini belirten Genel Başkanımız, şunları söyledi: 

"Elbette ki sebep ne olursa olsun, hiçbir acı, hiçbir sorun intihara gerekçe olamaz, bir insanın kendi canına kıyması asla kabul edebileceğimiz bir durum değildir.  Artan intihar vakaları ile ilgili değerlendirme yaparken amacımız, ortaya çıkan bu acı tablonun sebeplerini doğru tahlil etmek ve milletimizin tek bir ferdinin dahi intihar etmesine, hayatını sonlandırmasına gönlümüzün razı olmadığını ifade etmektir. TÜİK’in yayınladığı rapora göre 2017, 2018 ve 2019 yıllarında yaşanan intihar vakaları sayısal olarak da oransal olarak da artmaktadır.  2009-2019 yılları arasında, 10 yılda kayıtlara geçen intihar sayısı maalesef 35 bine yaklaşmıştır. Yine TÜİK verilerine göre bu intiharlar arasında “ekonomik sebepli” olanlar 1. Sırada yer almaktadır. Kayıtlara “Aile Geçimsizliği”, “Geçim Zorluğu”, “Ticari Başarısızlık” olarak geçen sebeplerin tamamı ekonomik sıkıntıların intihar vakalarındaki etkisini göstermektedir. Bu intiharlar, yıllardır üretime ve istihdama dayalı olmayan, borçla, krediyle, yüksek faiz getirisi için ülkeye giren sıcak para ile yürütülen ekonominin ağır sonuçlarıdır."

 

Artan İntiharların Nedeni Pandemi ile Derinleşen Ekonomik Sıkıntılar!

Bu intiharların, 20 yıldır uygulanan borç-faiz, beton-çimento ekonomisinin, kaynak ve imkanların tahsisinde “Önce Millet” yerine, “Önce İmtiyazlılar” denilerek hareket edilmesinin sonucu olduğunun altını çizen Genel Başkanımız, "Tarihi rekorlar kıran işsizlik oranları, açlık sınırında bir hayat sunan asgari ücret, geleceğe dair umutları tükenen genç nesil, kredi kartı ve banka kredisi borcu altında ezilen insanlar, elektrik faturasını ödeyemediği için karanlıkta kalan 4 milyon hane, sosyal yardıma muhtaç 7 milyon hane,  siftah yapamadan akşam eden ve kısıtlama kararıyla son bir yılda doğru dürüst dükkanını dahi açamayan ve devletten de dişe dokunur bir destek alamayan esnaflar, torununun sünnetine giderken bir çeyrek altın dahi alamayan emekliler, çocuğunun küçücük bir isteğini yerine getirecek parası olmayan babalar, mutfakta boş buzdolabıyla baş başa kalan ev hanımları... Halkımızın bu acı gerçekleri “neden bu kadar intihar vakası yaşanıyor” sorusunun cevabı olarak karşımızda durmaktadır. Özellikle son bir ayda yaşanan tüm intihar vakalarının arkasında Pandemi süreciyle daha da ağırlaşan hayat şartları, daha da derinleşen ekonomik sıkıntılar bulunmaktadır." ifadelerini kullandı.

 

12 Ayda 240 Milyar Dolar Ödemek Zorunda Olan İktidarın Vatandaşı Düşünecek Hali Yok!

Salgının yayılmasını önleme adına kısıtlama kararı almanın kolay olduğunu, ancak asıl yapılması gerekenin; ‘Sosyal Devlet’ anlayışının bir gereği olarak bu kısıtlamalar dolayısıyla geliri azalan veya tamamen kesilen insanların mağduriyetlerini giderecek adımların atılması olduğu ve bu adımların atılabilmesi için de, güçlü bir ekonomik yapıya sahip olunması gerektiğini söyleyen  Genel Başkanımız, "Ancak bugünden itibaren 12 ay  içinde ‘200 Milyar Dolar’ dış borç ana para ve faizi ödemek zorunda olan ve üstüne yine 12 ay içinde ‘40 milyar Dolar’ bulup cari açığı finanse etmek mecburiyetinde olan iktidarın vatandaşı da, vatandaşın içerisine düştüğü buhranı da düşünecek bu duruma çözüm üretebilecek hali yoktur. " dedi.

 

İşin Garibi Vatandaşını Düşünmeyen İktidar, Bir Avuç İmtiyazlıyı İse İhmal Etmemektedir!

İktidarın “Önce İmtiyazlılar” anlayışını terk edip, “Önce Millet” anlayışına geçmesinin ve paylaşımda adaleti tesis etmesi şart olduğunu vurgulayan  Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, "5 tane imtiyazlı firmaya ihalesiz, pazarlık usulüyle milyar dolarlık işler verilip, yetmezmiş gibi bir de aynı firmalara 128 kez vergi muafiyeti çıkarılmakta, diğer tarafta %40’ı açlık sınırında, %85’i yoksulluk sınırı altında olan halk, fahiş elektrik faturasını ödeyemediği için karanlıkta kalan milyonlar evinde başını ellerinin arasına alıp her gün kara kara düşünürken, bir avuç imtiyazlı ise kıyak zenginliğin tadını çıkarmaktadır. İktidarın görevi yoksul bırakılmış halka sadaka dağıtan, hayır kurumu işlevi görmek değil, halkın alım gücünü, refah seviyesini artıracak adımları atmaktır. İşsiz milyonlara iş imkânı sağlamaktır. Hem ekonomik açıdan hem de manevi açıdan insanımızı intihara sürükleyen sebeplerin ortadan kaldırılması, refah seviyesi yüksek, manevi açıdan donanımlı bir toplumsal yapının oluşturulması bir iktidarın en önemli görevidir. Tek bir vatandaşımızın dahi hayatını sonlandıracak bir sona sürüklenmesinin önüne geçecek ekonomik ve sosyal tedbirleri almak iktidarın boynunun borcudur" şeklinde konuştu.


 

AÇIKLAMANIN TAM METNİ

Daha bir gün önce İstanbul Haseki tramvay durağında gerçekleşen intihara ilaveten, son günlerde Şanlıurfa, İzmir, Hatay ve Mersin’den art arda gelen intihar haberleri bizleri derinden etkilerken, Milletimiz’in içinde bulunduğu sosyo-ekonomik sorunların boyutunu ve bu sorunların ortaya çıkardığı ruhsal ve psikolojik yıkımın etkisini de ortaya koymuştur.

 

Sadece Şanlıurfa’da 15-16 Nisan’da 4 kişinin peş peşe intihar etmesi, durumun vahametini gözler önüne sermektedir.

 

Elbette ki sebep ne olursa olsun, hiçbir acı, hiçbir sorun intihara gerekçe olamaz, bir insanın kendi canına kıyması asla kabul edebileceğimiz bir durum değildir.

 

Artan intihar vakaları ile ilgili değerlendirme yaparken amacımız, ortaya çıkan bu acı tablonun sebeplerini doğru tahlil etmek ve milletimizin tek bir ferdinin dahi intihar etmesine, hayatını sonlandırmasına gönlümüzün razı olmadığını ifade etmektir.

 

Türkiye’de TÜİK’in yayınladığı rapora göre 2017, 2018 ve 2019 yıllarında yaşanan intihar vakaları sayısal olarak da, oransal olarak da artmaktadır.

 

2009-2019 yılları arasında, 10 yılda kayıtlara geçen intihar sayısı maalesef 35 bine yaklaşmıştır…

 

Yine  TÜİK verilerine göre bu intiharlar arasında “ekonomik sebepli” olanlar 1. Sırada yer almaktadır. Kayıtlara  “Aile Geçimsizliği”,  “Geçim Zorluğu”, “Ticari Başarısızlık” olarak geçen sebeplerin tamamı ekonomik sıkıntıların intihar vakalarındaki etkisini göstermektedir.

 

Yıllardır söylediğimiz fakirliğin, gelir dağılımı adaletsizliğinin, kaynakların adil bir şekilde paylaşılmamasının ülkemizin çok önemli bir yarası olduğu gerçeği,  bu son intihar vakalarıyla bir kez daha açıkça ortaya çıkmış oldu.

 

Bu intiharlar, yıllardır üretime ve istihdama dayalı olmayan, borçla, krediyle, yüksek faiz getirisi için ülkeye giren sıcak para ile yürütülen ekonominin ağır sonuçlarıdır.

 

Bu intiharlar, 20 yıldır uygulanan borç-faiz, beton-çimento ekonomisinin, kaynak ve imkanların tahsisinde “Önce Millet” yerine, “Önce İmtiyazlılar” denilerek hareket edilmesinin sonucudur.

 

Tarihi rekorlar kıran işsizlik oranları, açlık sınırında bir hayat sunan asgari ücret,  geleceğe dair umutları tükenen genç nesil,  kredi kartı ve banka kredisi borcu altında ezilen insanlar,  elektrik faturasını ödeyemediği için karanlıkta kalan 4 milyon hane, sosyal yardıma muhtaç 7 milyon hane,  siftah yapamadan akşam eden ve kısıtlama kararıyla son bir yılda doğru dürüst dükkanını açamayan ve devletten de dişe dokunur bir destek alamayan esnaflar, torununun sünnetine giderken bir çeyrek altın dahi alamayan emekliler, çocuğunun küçücük bir isteğini yerine getirecek parası olmayan babalar, mutfakta boş buzdolabıyla baş başa kalan ev hanımları...

 

Halkımızın bu acı gerçekleri “neden bu kadar intihar vakası yaşanıyor” sorusunun cevabı olarak karşımızda durmaktadır…

Özellikle son bir ayda yaşanan tüm intihar vakalarının arkasında pandemi süreciyle daha da ağırlaşan hayat şartları, daha da derinleşen ekonomik sıkıntılar bulunmaktadır…

 

Salgının yayılmasını önleme adına kısıtlama kararı almak kolay olandır. Ancak bununla birlikte yapılması gereken; ‘Sosyal Devlet’ anlayışının bir gereği olarak bu kısıtlamalar dolayısıyla geliri azalan veya tamamen kesilen insanların mağduriyetlerini giderecek adımların atılmasıdır.

 

Bu adımların atılabilmesi için de,  güçlü bir ekonomik yapıya sahip olunması gerekir….

 

Hane halkı, reel sektör ve kamu kesimi olarak toplamda “1 Trilyon Dolar’a yakın  iç ve dış borç stoğu olan bir ülkede,  çoğu kısa vadeli ve yüksek faizli ‘450 milyar Dolar’lık dış borç stoğuna sahip bir ülkede, dış ticaret açığı yıllık ‘50 milyar Dolar’ seviyesinde olan bir ülkede, kamu kesiminde israfın, üretmeden tüketme anlayışının hakim olduğu bir ülkede,   bir de bunların üstüne üretim namına pek bir şeyin kalmadığı bir ülkede,

 

VATANDAŞA DEVLET TARAFINDAN GÜÇLÜ DESTEKLER VERİLMESİ YERİNE, MASKE-KOLONYA VE PATATES-SOĞAN DAĞITIMI KALMAKTADIR…!!

Bugünden itibaren 12 ay  içinde ‘200 Milyar Dolar’ dış borç ana para ve faizi ödemek zorunda olan ve üstüne  yine 12 ay içinde ‘40 milyar Dolar’ bulup cari açığı finanse etmek mecburiyetinde olan iktidarın vatandaşı da, vatandaşın içerisine düştüğü buhranı da düşünecek bu duruma çözüm üretebilecek hali yoktur…

 

Ancak işin garibi vatandaşını düşünmeyen iktidar bir avuç imtiyazlıyı ise ihmal etmemektedir…

5 tane imtiyazlı firmaya ihalesiz, pazarlık usulüyle milyar dolarlık işler verilip, yetmezmiş gibi bir de aynı firmalara 128 kez vergi muafiyeti çıkarılmakta,  diğer tarafta %40’ı açlık sınırında, %85’i yoksulluk sınırı altında  olan halk, fahiş elektrik faturasını ödeyemediği için karanlıkta kalan milyonlar evinde başını ellerinin arasına alıp her gün kara kara düşünürken,  bir avuç imtiyazlı ise kıyak zenginliğin tadını çıkarmaktadır…

 

-İktidarın “Önce İmtiyazlılar” anlayışını terk edip, “Önce Millet” anlayışına geçmesi şarttır. Paylaşımda adaleti tesis etmesi şarttır.

 

-İktidarın görevi yoksul bırakılmış halka sadaka dağıtan, hayır kurumu işlevi görmek değil, halkın alım gücünü, refah seviyesini artıracak adımları atmaktır. İşsiz milyonlara iş imkanı sağlamaktır.

 

-Hem ekonomik açıdan, hem de manevi açıdan insanımızı intihara sürükleyen sebeplerin ortadan kaldırılması, refah seviyesi yüksek, manevi açıdan donanımlı bir toplumsal yapının oluşturulması bir iktidarın en önemli görevidir.

 

-Tek bir vatandaşımızın dahi hayatını sonlandıracak bir sona sürüklenmesinin önüne geçecek ekonomik ve sosyal tedbirleri almak iktidarın boynunun borcudur…

 

 

Bizler Yeniden Refah Partisi olarak  “Yaşanabilir Bir Türkiye” idealiyle çalışmaya devam ediyoruz...

Biz  “paylaşımda adalet” ve “yönetimde adaleti” sağlayacağız, kaynakların, gelir ve servetin adil bir şekilde paylaşılmasını sağlayacağız.   Bizim iktidarımızın önceliği imtiyazlılar değil, millet olacak.  Bizim iktidarımızda sadece imtiyazlıların değil, herkesin refah içerisinde yaşayacağı, annelerin ve babaların çocuklarının istekleri karşısında boynu bükük kalmayacağı bir Türkiye’yi inşa edeceğiz.

 

ACİLEN TSK ÖNCÜLÜĞÜNDE BARIŞ GÜCÜ KURULMALI

ERBAKAN'DAN HAYATİ 'FİLİSTİN' ÇAĞRISI: ACİLEN TSK ÖNCÜLÜĞÜNDE BARIŞ GÜCÜ KURULMALI

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, işgalci İsrail'in barbarlığına karşı 'Gün artık konuşma günü değil, icraat günüdür. İslam İşbirliği Teşkilatı, Türkiye'nin çağrısıyla acil olarak tekrar toplanmalı, Filistin Devleti'nin talebiyle, Filistin Devleti'nin başkenti Kudüs'e yapılan saldırıları sonlandırmak üzere, TSK'nın öncülüğünde bir Barış Gücü oluşturulmalıdır. " çağrısında bulundu.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, yaptığı yazılı açıklamada İsrail işgali ve vahşetine dünyanın sessiz kaldığını, İslam alemi olarak sadece boş laf yerine artık fiili olarak harekete geçilmesi gerektiğini söyledi.

 

 

Gün; Namusumuza, Mescid-i Aksa'ya Sahip Çıkma Günüdür

Genel Başkanımız şu ifadeleri kullandı:

"Haremi Şerif ve Mescidi Nebevi'den sonra üçüncü mescidimiz ve ilk kıblemiz, Mescidi Aksa yine bir Siyonist tecavüzle, yine bir Siyonist terörle karşı karşıyadır. Şu mübarek Ramazan ayında Mescid-i Aksa’ya baskın düzenleyen İsrail polisi, resmen terör estiriyor. Çok daha acı bir tablo ise Gazze’de yaşandı. İsrail’in Gazze’ye yaptığı füze saldırılarında 9’u çocuk 20 kişi şehit oldu. Mescid-i Aksa'ya, Filistinli Müslümanlara yönelik şiddetli saldırılar 4 gündür devam ediyor. Dünya Siyonizmi tarafından atılan bu adım karşısında 50 seneden beri ifade ettiğimiz gibi, tüm İslam Alemi olarak yapmamız gereken; boş laflar, sözlü kınamalar ve ağlayıp - sızlanma  yerine, mutlaka fiili adımlar atmak ve yaptırımlar ortaya koymaktır! Gün bugündür, gün "namusumuza”, Mescidi Aksa’ya, Kudüs’e sahip çıkma günüdür!  Gün kıyama kalkma ve mutlaka fiili adımlar atma günüdür. Kudüs’ün hamisi “Sultan Abdulhamid Han'ın torunları olarak, bu kıyamı en güçlü şekilde bizlerin yapması gereklidir."  

 

 

Kudüs ve Filistin'den Sonra Hedefte Türkiye ve İran Var!

Yapılan vahşetin planlı olduğunu, asıl hedefin Büyük İsrail projesi kapsamında Filistin ve Kudüs'ten sonra İran ve Türkiye'nin topraklarını yutmak olduğunu uyarısında bulunan Genel Başkanımız, "Biz şuurlu Müslümanlar olarak çok iyi biliyoruz ki; bu iş Kudüs'le ve Filistin’le bitmiyor, bunun arkasından sıra Suriye'nin, Irak'ın, İran’ın ve Türkiye’nin önemli bir kısmının yutularak, Büyük İsrail'in kurulmasına geliyor Allah muhafaza buyursun. Büyük İsrail’in merkez olduğu, Siyonistler dışında 7 milyar insanın köle olduğu tek dünya devletini kurmaktır. Siyonizm inancının gereğini, tıynetinin gereğini 5000 senedir yapıyor ve yapacak, istediğiniz kadar kınayın, lanetleyin, telin edin, onlar üzerine düşeni yapıyor da asıl önemli olan biz ne yapıyoruz? Müslüman ülkelerin yöneticileri ne yapıyor?  1948’de İsrail’in kurulmasından bu yana habire toplantı yapıyorlar. Toplan, konuş, konuş, en sonunda da bir bildiri yayınla, “bu olayları kınıyoruz, lanetliyoruz” deyip dağıl.  Sen istediğin kadar kına, istediğin kadar lanetle, adamlar adım adım hedefe yürüyor. Gün konuşma günü değil, yapma günüdür! Artık adım atma vakti geldi de geçiyor!" şeklinde konuştu.

 

 

Kudüs'ü Korumak İçin Acilen TSK'nın Öncülüğünde Barış Gücü Oluşturulmalı

BM'de 29 Kasım 2012 tarihinde yapılan oylamayla Filistin'in Uluslararası Statüsü “Devlet” olarak tanındığını, dünyada da 150'ye yakın devletin de bunu kabul ettiğinin altını çizen Erbakan, “İslam İşbirliği Teşkilatı ise 13 Aralık 2017 tarihinde İstanbul'da gerçekleştirdiği Olağanüstü Liderler Zirvesi’nde, Filistin Devleti'nin başkentinin İsrail tarafından işgal altında tutulan Kudüs olduğunu tüm dünyaya deklare etmişti. Bu iki karardan hareketle; İslam İşbirliği Teşkilatı Türkiye'nin çağrısıyla acil olarak tekrar toplanmalı, Filistin Devleti'nin talebiyle, Filistin Devleti'nin başkentine yapılan saldırıları sonlandırmak üzere, İslam İşbirliği Teşkilatı üyesi ülkelerin katılımıyla bir Barış Gücü oluşturulmalıdır.  Bağımsız devletlerin kendi topraklarına yabancı güçleri davet etmesi uluslararası bir haktır ve bu hak Filistin Devleti tarafından acilen kullanılmalıdır. Oluşturulacak Barış Gücü'ne en büyük desteği ve katılımı da TSK sağlamalıdır." dedi.

 

 

Erbakan Hoca Filistin'e Asker Göndermişti

Filistin'e daha önce Merhum Başbakan Prof. Dr. Necmettin Erbakan tarafından Filistin devletinin talebiyle asker gönderildiğini hatırlatan Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, "Bu adım daha önce Merhum Erbakan Hocamız tarafından atıldı. 54. Hükümet döneminde Türkiye, Filistin Devleti’nin talebiyle El-Halil kentini korumak üzere Filistin’e asker gönderdi. Siyonizm karşısında laf değil, icraat konuşur! Bu icraatları da “kuvvet ve kudret sahibi ABD ve İsrail değil, Cenabı Allah’tır” diyenler gerçekleştirebilir. Bu adımlar bugün atılmazsa, yarın Yeniden Refah Partisi iktidarında mutlaka atılacaktır." ifadelerini kullandı.

 

Dr. Fatih Erbakan

Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı

KUDÜS'ÜN SİYONİST İŞGALİNDEN KURTULDUĞU BAYRAMLARA ULAŞMAYI DİLİYORUM

KUDÜS'ÜN SİYONİST İŞGALİNDEN KURTULDUĞU BAYRAMLARA ULAŞMAYI DİLİYORUM

 

Genel Başkanımız Dr.Fatih Erbakan, milletimizin ve tüm İslam aleminin bayramını kutlayarak, " Mescid-i Aksa’da, Kudüs’te ve tüm dünyada akan kanın, Siyonist zulmün durduğu, Pandeminin geride kaldığı, Milletimizin ve tüm İslam Alemi’nin huzur, barış ve refah içerisinde karşıladığı bayramlara ulaşmayı diliyorum" dedi.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, sosyal medya hesabından bayram mesajı yayınladı.

 

 

Salgın ve işgalci İsrail'in katliamları nedeniyle buruk bir Ramazan ve bayram geçirdiklerini belirten Genel Başkanımız, açıklamasında şu ifadelere yer verdi:

 

"Büyük bir heyecan ve sevinçle karşıladığımız, rahmet, mağfiret ve bereket dolu manevi havasını soluduğumuz Ramazan Ayını uğurluyor, bir kez daha Ramazan Bayramı’nı karşılamanın sevincini yaşıyoruz. Korona virüs salgını altında yaşadığımız ikinci Ramazan ve karşıladığımız ikinci Ramazan Bayramı… Bu salgın nedeniyle alınan tedbirler kapsamında Teravih namazlarında, iftar sofralarında, dost sohbetlerinde buluşamasak da Ramazan Ayı’nın manevi atmosferi gönüllerimizi yine bir kıldı. Bu mübarek ayda yaptığımız tüm ibadetlerin, duaların kabul olmasını Cenabı Allah’dan niyaz ediyor, Mescidi Aksa’da, Kudüs’te ve tüm dünyada akan kanın, Siyonist zulmün durduğu, salgın hastalığın geride kaldığı, sıkıntıların bertaraf olduğu, güzel ülkemizde paylaşımda ve yönetimde adaletin hakim olduğu, Milletimizin ve tüm İslam Alemi’nin huzur, barış ve refah içerisinde karşıladığı bayramlara ulaşmayı diliyor, Aziz Milletimizin ve tüm Müslümanların Ramazan Bayramını en içten dileklerimle kutluyorum."

 

KUDÜS İSLAM’INDIR!

KUDÜS İSLAM’INDIR!

 

Sayın Cumhurbaskanı dün akşam yapılan Kabine Toplantısı sonrası yaptığı açıklamalarda, Kudüs'te devam eden olaylarla ilgili olarak, "Kudüs'ün üç dinin temsilcilerinden oluşan bir komisyon tarafından yönetilmesi günümüz şartlarında en doğru ve tutarlı yol olacaktır. Aksi takdirde bu kadim şehirde kalıcı barışı sağlamak kolay ve mümkün görülmüyor" diyerek, başta Filistinli Müslümanlar olmak üzere, tüm İslam Alemi’ni ve elbette ki bizleri hayrete düşürmüştür.

 

Bu açıklama İslâm dünyası açısından asla kabul edilemez bir açıklamadır. Kudüs Müslümanların ilk kıblesi olan Mescid-i Aksa’nın şehri, Selahaddin Eyyubi Hz.'nin, bizlere emaneti, tüm Müslümanların kılıç hakkıdır, dolayısıyla İslam toprağıdır ve öyle de kalacaktır.

 

Kudüs’ün üç dinin ortak merkezi olması yönünde bir baskı daha BM ilk kurulduğunda da yapılmış, ancak Filistinli Müslümanlar tarafından şiddetle reddedilmiştir. Bunun üzerine İsrail kaba kuvvetle işgallere başlamıştır.

 

Sn. Cumhurbaşkanı’nın bu açıklamasıyla aslında, Siyonistlere karşı Müslümanların vermiş oldukları haklı mücadeleye rağmen, Hıristiyanların da yönetime dahil edilmesi suretiyle, Hıristiyan dünyasına, mülkiyette ve yönetimde hukuksal haklar edinmeleri teklif edilmektedir.

Müslüman toprağı olan Kudüs'ün sadece Yahudiler yetmez, Hirstiyanlar tarafından da bölüşülmesi istenmektedir. Teklif edilen yeni statü ile Ortadoğu’da Vatikan'a önemli bir siyasî etkinlik kazanma fırsatı sunulmaktadır.

 

Kudüs'ün Siyonist Yahudilerce işgal edilmiş bir şehir olduğu, tüm dünyada kabul gören bir görüş olmasına rağmen, böyle bir açıklama zihinlerde bu yöndeki tüm kodların da değişimine sebep olacak, Siyonist İsrail Devleti ve Vatikan lehine yeni bakış açıları oluşturulmasına sebep olacaktır. Bu da İsrail Devleti’nin çıkarlarına hizmet edecek bir durumdur.

 

Söz konusu açıklama Müslümanların meşru hak ve hukuklarını erozyona uğratan, en önemlisi de mücadele şevklerini kıran bir açıklama olmuştur.

 

Böylesi bir yaklaşım talihsiz olduğu kadar, BOP eş başkanlığı doğrultusunda görevi çoktan verilmiş bir misyonun devamı olarak da algılanmaktadır.

 

KUDÜS DAVASI’yla, bugüne kadar sayısız şehit verilerek yapılan mücadeleyle bağdaşmayan BÖYLE BİR SÖYLEM ASLA KABUL EDİLEMEZ. TÜRKİYE ASLA BÖYLE BİR MİSYONUN PARÇASI OLMAMALIDIR. 

 

Dr. Fatih Erbakan

MİLLETE KAŞIKLA VERİP KEPÇEYLE ALMA UYGULAMASI DEVAM EDİYOR

VATANDAŞIN SAĞ CEBİNDEN ALIP SOL CEBİNE KOYMA ALIŞKANLIĞI, MİLLETE KAŞIKLA VERİP KEPÇEYLE ALMA UYGULAMASI DEVAM EDİYOR

 

20 Mayıs’ta açıklanan Cumhurbaşkanı kararına göre, akaryakıt ürünlerinden alınan özel tüketim vergisi (ÖTV) yüzde 54, yüzde 78 ve yüzde 189 oranında artırıldı.

 

ÖTV miktarı 95 oktan benzinde litre başına 0.86 TL’den 1.33 TL’ye, 98 oktan benzinde 1.03 TL’den 1.58 TL’ye çıkarıldı.

ÖTV miktarı litre başına motorinde 0.72 TL’den 1.29 TL’ye çıkarılırken bütan, propan ve motorlu taşıtlarda yakıt olarak kullanılan LPG’de 0.28 TL’den 0.81 TL’ye yükseltildi.

 

Geçen yılın son 7 ayında akaryakıt ürünlerinden ‘15.5 milyar TL’ ÖTV tahsilatı yapıldığına göre, bu ÖTV artışıyla bu senenin kalan 7 ayında akaryakıt ürünlerinden yaklaşık ‘30 milyar TL’ ÖTV tahsilatı yapılacak.

 

Bu ne demektir ?

Büyük reklamlarla anlata anlata bitiremedikleri tam kapanma desteği olarak esnafa verilecek olan 4.5 milyar TL’lik hibe, ÖTV artışıyla 2 ayda vatandaştan tahsil edilecek demektir.

 

Ayrıca yaklaşık 15 aydır süren salgın döneminde milyonlarca esnafımıza ve vatandaşımıza verilen bütün sözde desteklerin toplamı da, bu yeni ÖTV zammıyla önümüzdeki aylarda 83 milyondan tamamen geri alınacak.

Yani vatandaşa verilen sözüm ona destekler, yine vatandaşın cebinden fazlasıyla geri alınmış olacak.

 

Hükümetlerin görevi vatandaşa kaşığın ucuyla verip sapıyla çıkarmak değil, ilave kaynak üretmek ve bu kaynakla halkına gerçek manada katkı sağlamak, vatandaşının refah seviyesini artırmaktır.

 

Dr. Fatih Erbakan

Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı

SEDAT PEKER VİDEOLARI: HER ŞEYİ DIŞ GÜÇLERE BAĞLAMAK OLMAZ

 

İddialar Ciddi Üzerine Gidilmeli

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Türkiye'nin gündemini meşgul eden Sedat Peker iddialarına ilişkin, halkın asıl gündeminin geçim sıkıntısı ve işsizlik olduğunu hatırlatarak, iddiaların ciddi olduğunu ve mutlaka araştırılması gerektiğini, her şeyde olduğu gibi bu yaşananların da dış güçlere bağlanmasını doğru bulmadığını söyledi.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, İstanbul İl Başkanlığımızda düzenlediği haftalık olağan basın toplantısında gündemi değerlendirdi.

 

27 Mayıs'ın Arkasında ABD Vardı

27 Mayıs askeri darbesini yıldönümünde darbelerden en çok mağdur olan siyasi hareketin Millî Görüş olduğunu hatırlatan Genel Başkanımız, 27 Mayıs, 12 Eylül ve 28 Şubat darbelerinin arkasındaki gücün ABD olduğunu yineledi ve bir daha demokrasi dışı, halkın iradesini hedef alan darbelerin yaşanmaması için dua ettiklerini ifade etti.

 

Halkımız Borç ve Faiz Batağında

Genel Başkanımız halkın asıl gündeminin geçim sıkıntısı ve işsizlik olduğunu belirterek şöyle devam etti:

"Türkiye'de Pandeminin başladığı 2020 Mart ayından 2021 Mart ayına kadar geçen bir yıllık sürede hane halkının kredi kartı borçları %47 arttı. Hane halkının bankalara, finans kuruluşlarına toplam borcu ise %36 artışla 899 milyar TL'ye ulaştı. Yani diğer bir deyişle 83 milyon vatandaşın bankalara, finans kuruluşlarına borcu 100 milyar doları aştı. Bu da iktidarın salgın süresince desteksiz bıraktığı, hiçbir nakdi katkı sağlamadığı milyonlarca insanın, hayatını ihtiyaç kredisi çekerek, kredi kartıyla borçlanarak sürdürdüğünü, kirasını, faturasını, yeme-içme ihtiyacını yani en temel ihtiyaçlarını faizli borçla karşılamaya çalıştığını gösteriyor. 83 milyonluk ülkede 34,5 milyon kişi kredi borçlusu durumunda. Sektörler ve işletmeler açısından da tablo çok farklı değil. Pek çok sektörde şirketler, işletmeler kredi ve borçla ayakta duruyor. Krediler yapılandırılarak, yeni çekilen kredilerle önceki kredi kapatılarak, kredi kartı borçları ihtiyaç kredisi çekilip ödenerek bireyler yaşamaya, işletmeler kendilerini yüzdürmeye çabalıyor."

 

Genç İşsizlik Alarm Veriyor

Türkiye’nin, dünyanın en yüksek genç işsizlik oranına sahip ülkelerinden bir tanesi haline geldiğini söyleyen Genel Başkanımız, "Artan nüfusuna, gençlerine iş-istihdam imkânı oluşturmanın bir ülkenin en önemli meselelerinden bir tanesi olduğunu söyledik… Şimdi de yeni bir istatistik daha ortaya konuldu. Türkiye, OECD ülkeleri içinde gençleri en çok ‘boşta gezen' ülke. Türkiye ne eğitim alan ne de istihdamda olan, yani okumayan ve çalışmayan, ‘boşta gezen’ gençlerin oranında %28,8 ile OECD ülkeleri arasında ilk sırada. Bu düzeyde bir boşta gezen genç oranı maddi ve manevi açıdan yıkıcı sonuçlar doğuracak çok sayıda sosyal, toplumsal problemlere yol açma potansiyeli taşır." ifadelerini kullandı.

 

AB'den Bize Fayda Yok, Çözüm D-8'i Canlandırmak

Avusturya'nın Gazze'de çocukları katleden İsrail'e verdiği desteği hatırlatan Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, AB'den bize fayda gelmeyeceğini, çözümün D-8'i canlandırmak olduğunu belirtti: "Avusturya'da devlet binalarına İsrail bayrağı asılarak açık bir şekilde İsrail'e destek verildi. Gözlerimizle gördük. Başbakanlık binası üstünde Avusturya bayrağı ile İsrail bayrağı yan yana göndere çekilmiş. Yine bu olay bizzat Merhum Erbakan Hocamızın ifade ettiği, "Siyonizm bir timsah ise, bu timsahın üst çenesi ABD, alt çenesi AB, gövdesi Müslüman ülkelerdeki işbirlikçiler, kuyruğu ise İsrail'dir" diye tanımlama yapmıştır. Bu olay tanımlamanın ne kadar doğru olduğunu gösteriyor'. Ayrıca Avrupa Parlamentosu’nda (AP) öteden beri tartışılan “Türkiye Raporu” da kabul edildi biliyorsunuz. AP’nin tam üyelik müzakerelerinin askıya alınması çağrısı statüsü gereği tavsiye niteliğinde olduğundan bu aşamada somut bir sonuç doğurması söz konusu değil, ancak bu çağrı AB komisyonu ve AB Liderler Zirvesi’nde gündeme alınarak kabul edilirse üyelik müzakerelerinin kesilmesi ya da tümden sonlandırılması mümkün olabilir. Böylelikle iktidarın yıllardır büyük bir coşkuyla sarıldığı bir dalın daha hayal olduğu ortaya çıktı. Sadece tek başına bu olay dahi iktidarın sürekli tekrarladığı “Geleceğimizi AB’de görüyoruz” sözünü sorgulaması için yeterli bir sebeptir.  Tüm bu ibretlik olaylar karşısında asıl yapılması gereken ise; Hükümet’in 19 senedir adeta rafa kaldırdığı D-8 Organizasyonu’nu canlandırmak, güçlendirmek ve bir an önce D-60 adımını atmak için çaba göstermektir." dedi.

 

Erken Seçime Gidip Halkımızı Millî Görüş Zihniyeti ile Buluşturmalıyız

Bir gazetecinin erken seçim sorusu üzerine Genel Başkanımız "Erken seçimin bir an evvel olmasını ve milletimizin Millî Görüş iktidarı ile buluşmasını istiyoruz. Çünkü söylediğimiz gibi halkımız için tablo giderek ağırlaşıyor. Millî Görüş'ün ekonomi politikasını ortaya koyup borç faiz zam ekonomisi yerine üretim istihdam ihracat ekonomisi borçla faizle değil milli kaynaklarımızla kaynak üretecek bir yönetimin gelmesi lazım." ifadelerini kullandı.

 

Sedat Peker İddiaları Yorumu: Her Şeyi Dış Güçlere Bağlamak Olmaz

Türkiye'de gündemi meşgul eden Sedat Peker iddialarına ilişkin de soruyu yanıtlayan Genel Başkanımız, "Bir defa iddialar çok ciddi. İddialarda söz konusu olan kişiler önemli ve kritik görevlerde. Kamuoyu ve toplumun da bu konuya ilgisi çok yüksek. Dolayısıyla bu iddiaları göz ardı etmek gibi bir durum söz konusu olamaz. En başta bu iddiaları araştırılmasının Ak Parti'nin istemesi lazım. Çünkü töhmet altında kalıyorsunuz. Tabii konuyla ilgili Meclis’e gelen araştırma komisyonu kurulması teklifi AK Parti ve MHP'nin oyları ile reddedilmesi de bizleri şaşırtmadı. Ayrıca her olayı da dış güçlere bağlamamak lazım. Dış güçlerin size operasyon yapması için onların oyununu bozmanız lazım. Hangi noktada dış güçlerin ajandasına aykırı hareket ettiniz? Kürecik'te radar sistemi kur diyorlar kuruyorsunuz, Afganistan'a asker gönder diyorlar gönderiyorsunuz? 19 yılda 530 milyar dolar borç faizi haraç ödüyorsun. Dolayısıyla artık Her şeyi dış güçlere bağlamanız toplum tarafından da hoş karşılanmıyor." şeklinde konuştu.

 

Genel Başkanımızın Konuşmasının Tam Metni

BORÇ- FAİZ BATAĞI

 

Türkiye'de pandeminin başladığı 2020 Mart ayından 2021 Mart ayına kadar geçen bir yıllık sürede hane halkının kredi kartı borçları %47 arttı, hane halkının bankalara, finans kuruluşlarına toplam borcu ise %36 artışla 899 milyar TL'ye ulaştı…

 

Yani diğer bir deyişle 83 milyon vatandaşın bankalara, finans kuruluşlarına borcu 100 milyar doları aştı...

Yani bir başka deyişle de 1 trilyon TL’ye yaklaştı…

 

Yani 83 milyon vatandaşın, hane halkının bankalara borcu  Ak Parti iktidarı döneminde 140 KAT ARTTI …!!

 

Bu 899 milyar TL’lik borcun  % 46’sının ihtiyaç kredisi olması, %17’sinin de kredi kartı kullanımından kaynaklanması dikkate alındığında söz konusu tutarın %63’ünün ihtiyaç kredileri ve kredi kartı harcamalarından olduğu görülüyor.

 

Bu da iktidarın salgın süresince desteksiz bıraktığı, hiçbir nakdi katkı sağlamadığı milyonlarca insanın, hayatını ihtiyaç kredisi çekerek, kredi kartıyla borçlanarak sürdürdüğünü, kirasını, faturasını, yeme-içme ihtiyacını yani en temel ihtiyaçlarını faizli borçla karşılamaya çalıştığını gösteriyor….

 

 

 

 

 

84 milyonluk ülkede 34,5 milyon kişi kredi borçlusu durumunda….

Kredi çekme olanağı bulunmayan çocuklar, 18 yaş altı nüfusu düştüğünüz zaman, kalan nüfusun üçte ikisi borçlu ve yaşamını borçla, gelecekteki gelirlerini bugünden tüketerek idame ettiriyor.

Sektörler ve işletmeler açısından da tablo çok farklı değil. Pek çok sektörde şirketler, işletmeler kredi ve borçla ayakta duruyor. Krediler yapılandırılarak, yeni çekilen kredilerle önceki kredi kapatılarak, kredi kartı borçları ihtiyaç kredisi çekilip ödenerek bireyler yaşamaya, işletmeler kendilerini yüzdürmeye çabalıyor.

 

Şimdi de iktidar,  Kredi Garanti Fonu (KGF) kefaleti ve hazine garantisiyle, kamu bankaları üzerinden halkı tekrar borçlandırma planına geçiyor.

Bugüne kadar sorunlara çözüm olmayan, pek işletmeyi, şirketi borç batağına sürükleyen bu yöntemle iktidar birkaç ay daha ekonomiyi ayakta tutmaya, suni teneffüs yaptırmaya yöneliyor.

Milyonlarca insan için borç ve faiz girdabı daha da içinden çıkılmaz bir hal alıyor.

 

Diğer taraftan,

Pek çok ekonomistin de belirttiği gibi, kısa vadeli dış yükümlülükler yıllardır Türkiye'nin tepesinde Demokles'in kılıcı gibi sallanıyor.

 

Bir yıldan kısa sürede ülke olarak ödememiz gereken dış borç ve borç faizi miktarı 190 milyar doları aşmış durumda…

Bunun üzerine bir de finanse edilmesi gereken yıllık 40 milyar dolarlık cari açık eklenirse, 12 ay gibi kısa bir sürede 230 milyar dolar bulmamız gerektiği gerçeğiyle karşılaşıyoruz.

 

Bundan 10 yıl önce kısa vadeli dış yükümlülüklerin GSYH'ye oranını yüzde 18 iken, bugün bu oran yüzde 26'ya gelmiş durumda…

12 ay içinde GSYH’nın neredeyse 3’te 1’i kadar döviz bulup dış ödemelerini yapmanız lazım...!!

 

Bu yük artık altından kalkılamayacak bir hal almıştır, mevcut iktidar bu çarkı artık döndüremeyecek noktaya gelmiştir…!!

 

Bu tablo elbette ki 19 senedir uygulanan Borç-Faiz ekonomisinin sonucudur…

 

Üretim olmadan, ihracat olmadan, ülkede üretim ve ihracat yapılacak iklimi oluşturmadan bu tablodan kurtulmak mümkün değildir…

.....................,,,,,,,,,........................................................

 

İŞSİZLİK

Türkiye’nin dünyanın en yüksek genç işsizlik oranına sahip ülkelerinden bir tanesi haline geldiğini, üniversite diplomalı işsizler ordumuzun 1,5 milyon kişiyle TSK ordumuzu 3’e katladığını daha önce defalarca ifade ettik…

Artan nüfusuna, gençlerine iş-istihdam imkanı oluşturmanın bir ülkenin en önemli meselelerinden bir tanesi olduğunu söyledik…

Şimdi de yeni bir istatistik daha ortaya konuldu. Türkiye, OECD ülkeleri içinde gençleri en çok ‘boşta gezen' ülke...

 

Türkiye ne eğitim alan ne de istihdamda olan, yani okumayan ve çalışmayan, ‘boşta gezen’ gençlerin oranında % 28.8 ile OECD ülkeleri arasında ilk sırada.  (Bu alanda OECD ortalaması % 12.8)

 

Bu düzeyde bir boşta gezen genç oranı maddi ve manevi açıdan yıkıcı sonuçlar doğuracak çok sayıda sosyal, toplumsal problemlere yol açma potansiyeli taşır…

 

Bu soruna çözüm bulmak öncelikle devletin, Hükümet’in görevidir.  Bu çözüm de biraz önce de söylediğimiz gibi, ancak ve ancak borç-faiz, beton-çimento ekonomisi yerine üretim-istihdam-ihracat ekonomisine geçişle mümkün olur…..

.............................,,,,,,,,..................................................

 

Yoksulluk, Geçim Sıkıntısı Kaynaklı İntiharlar Her Geçen Gün Artıyor…

Geçtiğimiz hafta İstanbul Haseki tramvay durağında gerçekleşen intihara ilaveten, son günlerde Şanlıurfa, İzmir, Hatay, Antalya ve Mersin’den art arda gelen intihar haberleri bizleri derinden etkilerken, Milletimiz’in içinde bulunduğu sosyo-ekonomik sorunların boyutunu ve bu sorunların ortaya çıkardığı ruhsal ve psikolojik yıkımın etkisini de ortaya koymuştur.

Elbette ki sebep ne olursa olsun, hiçbir acı, hiçbir sorun intihara gerekçe olamaz, bir insanın kendi canına kıyması asla kabul edebileceğimiz bir durum değildir.

Artan intihar vakaları ile ilgili değerlendirme yaparken amacımız, ortaya çıkan bu acı tablonun sebeplerini doğru tahlil etmek ve milletimizin tek bir ferdinin dahi intihar etmesine, hayatını sonlandırmasına gönlümüzün razı olmadığını ifade etmektir.

Türkiye’de TÜİK’in yayınladığı rapora göre 2017, 2018 ve 2019 yıllarında yaşanan intihar vakaları sayısal olarak da, oransal olarak da artmaktadır.

2009-2019 yılları arasında, 10 yılda kayıtlara geçen intihar sayısı maalesef 35 bine yaklaşmıştır…

Yine  TÜİK verilerine göre bu intiharlar arasında “ekonomik sebepli” olanlar 1. Sırada yer almaktadır. Kayıtlara  “Aile Geçimsizliği”,  “Geçim Zorluğu”, “Ticari Başarısızlık” olarak geçen sebeplerin tamamı ekonomik sıkıntıların intihar vakalarındaki etkisini göstermektedir.

Yıllardır söylediğimiz fakirliğin, gelir dağılımı adaletsizliğinin, kaynakların adil bir şekilde paylaşılmamasının ülkemizin çok önemli bir yarası olduğu gerçeği,  bu son intihar vakalarıyla bir kez daha açıkça ortaya çıkmış oldu.

Bu intiharlar, yıllardır üretime ve istihdama dayalı olmayan, borçla, krediyle, yüksek faiz getirisi için ülkeye giren sıcak para ile yürütülen ekonominin ağır sonuçlarıdır.

Bu tablo, 20 yıldır uygulanan borç-faiz, beton-çimento ekonomisinin, kaynak ve imkanların tahsisinde “Önce Millet” yerine, “Önce İmtiyazlılar” denilerek hareket edilmesinin sonucudur.

 

Tarihi rekorlar kıran işsizlik oranları, açlık sınırında bir hayat sunan asgari ücret,  geleceğe dair umutları tükenen genç nesil,  kredi kartı ve banka kredisi borcu altında ezilen insanlar,  elektrik faturasını ödeyemediği için karanlıkta kalan 4 milyon hane, sosyal yardıma muhtaç  7 milyon hane,  siftah yapamadan akşam eden ve kısıtlama kararıyla son bir yılda doğru dürüst dükkanını açamayan ve devletten de dişe dokunur bir destek alamayan esnaflar, torununun sünnetine giderken bir çeyrek altın dahi alamayan emekliler, çocuğunun küçücük bir isteğini yerine getirecek parası olmayan babalar, mutfakta boş buzdolabıyla baş başa kalan ev hanımları...

Halkımızın bu acı gerçekleri “neden bu kadar intihar vakası yaşanıyor” sorusunun cevabı olarak karşımızda durmaktadır…

Özellikle son bir ayda yaşanan tüm intihar vakalarının arkasında pandemi süreciyle daha da ağırlaşan hayat şartları, daha da derinleşen ekonomik sıkıntılar bulunmaktadır…

-İktidarın “Önce İmtiyazlılar” anlayışını terk edip, “Önce Millet” anlayışına geçmesi şarttır. Paylaşımda adaleti tesis etmesi şarttır.

-İktidarın görevi yoksul bırakılmış halka sadaka dağıtan, hayır kurumu işlevi görmek değil, halkın alım gücünü, refah seviyesini artıracak adımları atmaktır. İşsiz milyonlara iş imkanı sağlamaktır.

-Hem ekonomik açıdan, hem de manevi açıdan insanımızı intihara sürükleyen sebeplerin ortadan kaldırılması, refah seviyesi yüksek, manevi açıdan donanımlı bir toplumsal yapının oluşturulması bir iktidarın en önemli görevidir.

-Tek bir vatandaşımızın dahi hayatını sonlandıracak bir sona sürüklenmesinin önüne geçecek ekonomik ve sosyal tedbirleri almak iktidarın boynunun borcudur…

Bizler Yeniden Refah Partisi olarak  “Yaşanabilir Bir Türkiye” idealiyle çalışmaya devam ediyoruz...

-Biz  “paylaşımda adalet” ve “yönetimde adaleti” sağlayacağız, kaynakların, gelir ve servetin adil bir şekilde paylaşılmasını sağlayacağız.   

-Bizim iktidarımızın önceliği imtiyazlılar değil, millet olacak.  

-Bizim iktidarımızda sadece imtiyazlıların değil, herkesin refah içerisinde yaşayacağı, annelerin ve babaların çocuklarının istekleri karşısında boynu bükük kalmayacağı bir Türkiye’yi inşa edeceğiz.

…………………………………………………………..

VATANDAŞIN SAĞ CEBİNDEN ALIP SOL CEBİNE KOYMA,  MİLLETE KAŞIKLA VERİP KEPÇEYLE ALMA UYGULAMASI DEVAM EDİYOR

 

20 Mayıs’ta açıklanan Cumhurbaşkanı kararına göre akaryakıt ürünlerinden alınan özel tüketim vergisi (ÖTV) %54,  %78 ve %189 oranında artırıldı…

 

-ÖTV 95 oktan benzinde litre başına  0.86 TL’den 1.33 TL’ye,

-98 oktan benzinde  1.03 TL’den 1.58 TL’ye çıkarıldı.

-ÖTV litre başına motorinde 0.72 TL’den 1.29 TL’ye çıkarılırken,

-Motorlu taşıtlarda yakıt olarak kullanılan  LPG’de 0.28 TL’den 0.81 TL’ye  yükseltildi.

 

Geçen yılın son 7 ayında akaryakıt ürünlerinden ‘15.5 milyar TL’ ÖTV tahsilatı yapıldığına göre,  bu ÖTV artışıyla bu senenin kalan 7 ayında akaryakıt ürünlerinden yaklaşık ‘25 milyar TL’ ÖTV tahsilatı yapılacak. 

 

Bu ne demektir ?

Büyük reklamlarla anlata anlata bitiremedikleri ‘tam kapanma desteği’ olarak esnafa verilecek olan 4.5 milyar liralık hibe,  ÖTV artışıyla yaklaşık 3 ayda vatandaştan tahsil edilecek demektir…

Yani vatandaşa verilen sözüm ona destek, yine vatandaşın cebinden fazlasıyla geri alınmış olacak…

 

Hükümetlerin görevi vatandaşa kaşığın ucuyla verip sapıyla çıkarmak, vatandaşın sağ cebine bir şey koyarken sol cebinden almak değil, ilave kaynak üretmek ve bu kaynakla halkına gerçek manada katkı sağlamak, vatandaşının refah seviyesini artırmaktır…!!

 

DİĞER TARAFTAN VERDİĞİNİ FAZLASIYLA GERİ ALMASA DAHİ,  VERDİĞİ NE ??

 

Milyonlarca esnafa 4,5 milyar TL, Diğer taraftan 5 tane müteahhide yolcu ve araç garantili köprü, otoyollar, havaalanları, hastaneler için 2021 bütçesinde ayrılan garanti ödemelerinin tutarı 31 milyarTL.

Yani milyonlarca esnafa müjde olarak sunulan desteğin 7 katı para sadece birkaç tane holdinge…!!

 

Böyle olunca da ne oluyor ??

 

TESK’in açıkladığı rakamlara göre 2021’in ilk çeyreğinde işyerini kapatan esnaf sayısı 29 bin olurken, geçen yıl  kapanan esnaf işyeri sayısının ise 100 bin olduğu duyuruldu.

 

2021’in ilk 4 ayında 434 esnafın ekonomik sıkıntılar, biriken borçlar ve ödemeler nedeniyle intihar ettiğini ortaya konuldu.

…………………………………………………………

 

Sayın Cumhurbaşkanı geçen hafta yapılan Kabine Toplantısı sonrası yaptığı açıklamalarda, Kudüs'te devam eden olaylarla ilgili olarak,

 

"Kudüs'ün üç dinin temsilcilerinden oluşan bir komisyon tarafından yönetilmesi günümüz şartlarında en doğru ve tutarlı yol olacaktır. Aksi takdirde bu kadim şehirde kalıcı barışı sağlamak kolay ve mümkün görülmüyor" diyerek, başta Filistinli Müslümanlar olmak üzere, tüm İslam Alemi’ni ve elbette ki bizleri hayrete düşürmüştür.

 

Bu fikri Vatikan, AB veya bir Avrupa devleti ortaya atsa hadi neyse,  ama Türkiye’nin C. Başkanı’nın bunu dile getirmesi tüm Müslümanları gerçekten de büyük hayal kırıklığına uğratmıştır.

 

Böyle bir düşünce İslâm dünyası açısından asla kabul edilemez bir düşüncedir. 

 

 

Kudüs Müslümanların ilk kıblesi olan Mescid-i Aksa’nın şehri, Selahaddin Eyyubi Hz.'nin, bizlere emaneti, tüm Müslümanların kılıç hakkıdır, dolayısıyla İslam toprağıdır ve öyle de kalacaktır…!!

 

Kudüs’ün üç dinin ortak merkezi olması yönünde bir baskı daha BM ilk kurulduğunda da yapılmış, ancak Filistinli Müslümanlar tarafından şiddetle reddedilmiştir. Bunun üzerine İsrail kaba kuvvetle işgallere başlamıştır.

 

Sn. Cumhurbaşkanı’nın bu açıklamasıyla aslında, Siyonistlere karşı Müslümanların vermiş oldukları haklı mücadeleye rağmen, Hıristiyanların da yönetime dahil edilmesi suretiyle, Hıristiyan dünyasına, mülkiyette ve yönetimde hukuksal haklar edinmeleri teklif edilmektedir.

 

Müslüman toprağı olan Kudüs'ün sadece Yahudiler yetmez, Hirstiyanlar tarafından da bölüşülmesi istenmektedir. Teklif edilen yeni statü ile Ortadoğu’da Vatikan'a önemli bir siyasî etkinlik kazanma fırsatı sunulmaktadır.

 

KUDÜS DAVASI’yla, bugüne kadar sayısız şehit verilerek yapılan mücadeleyle bağdaşmayan BÖYLE BİR SÖYLEM ASLA KABUL EDILEMEZ.

TÜRKIYE ASLA BÖYLE BIR MİSYONUN PARÇASI OLMAMALIDIR . 

……………………………………………………………

 

Bu süreçte,  yani Siyonist İsrail Devleti Kudüs’te, Mescidi Aksa’da terör estirirken, Avusturya’da devlet binalarına İsrail bayrağı asılarak açık bir şekilde İsrail’e destek verildi…

Başbakan Kurz, Twitter hesabından 14 Mayıs'ta yaptığı açıklamada, İsrail ile dayanışma amacıyla bu ülkenin bayrağının Başbakanlık binasına çekildiğini duyurdu.

Avusturya Hükümeti’nin bu tavrı Milli Görüş olarak 50 senedir söylediğimiz; 

“AB, Amerikan Yönetimi, BM, IMF, Dünya Bankası, Dünya Sağlık Örgütü  vb hepsi tek merkeze bağlıdır, bu merkez de Siyonizm’dir” sözünün doğruluğunu ortaya koyan sayısız örnekten bir tanesi olmuştur.

Yine bu olay bizzat Merhum Erbakan Hocamız’ın ifade ettiği, ”Siyonizm bir timsah ise, bu timsahın üst çenesi ABD, alt çenesi AB, gövdesi Müslüman ülkelerdeki işbirlikçiler, kuyruğu ise İsrail’dir” sözünü hatırlatmıştır.

Sadece tek başına bu olay dahi iktidarın sürekli tekrarladığı “Geleceğimizi AB’de görüyoruz” sözünü sorgulaması için yeterli bir sebeptir.

 

Tüm bu ibretlik olaylar karşısında asıl yapılması gereken ise;

Hükümet’in 19 senedir adeta rafa kaldırdığı D-8 Organizasyonu’nu canlandırmak, güçlendirmek ve bir an önce D-60 adımını atmak için çaba göstermektir.

…………………………………………………………..

Avrupa Parlamentosu’nda (AP) öteden beri tartışılan  “Türkiye Raporu”  kabul edildi…

[480 Evet, 64 Hayır, 150 Çekimser Oy] ile onaylanan raporda AP, AB’nin Türkiye ile tam üyelik müzakerelerini askıya alması, mali yardımların kesilmesi, insan hakları ve demokratikleşme alanlarındaki gerileme konusunda Türkiye’nin uyarılması, gerekirse yaptırım uygulanması çağrısında bulundu.

 

Raporda öne çıkan maddeler ve dikkat çekilen hususlar;

- Türkiye'nin AB değerleri ve standartlarıyla arasına mesafe koyması ilişkilerde tarihi bir dibin görülmesine neden oldu.

- Türkiye'nin reform konusundaki isteksizliği daha derinlikli bir ilişkinin önünde engel olmuştur.

Daha geçtiğimiz aylarda bizzat Sn. C.Başkanı’nın “Bugüne kadar ne istediniz de yapmadık” dediği AB’nin parlamentosu bugün bu tavrı sergiliyor…

Çok ibretlik bir durum …!!

 

AP’nin tam üyelik müzakerelerinin askıya alınması çağrısı statüsü gereği tavsiye niteliğinde olduğundan bu aşamada somut bir sonuç doğurması söz konusu değil,  

Ancak bu çağrı AB komisyonu ve AB Liderler Zirvesi’nde gündeme alınarak kabul edilirse üyelik müzakerelerinin kesilmesi ya da tümden sonlandırılması mümkün olabilir.

 

Böylelikle iktidarın yıllardır büyük bir coşkuyla sarıldığı bir dalın daha hayal olduğu ortaya çıktı…

Milli Görüş’ün 50 senedir haykırdığı;

“Bizi AB’ye almazlar, sadece kapıya bağlayıp oyalarlar, alacağız, alıyoruz deyip istediklerini yaptırırlar” sözünün doğruluğu ortaya çıktı…

 

'SEDAT PEKER' ÇAĞRISI: GEREKEN YAPILMALIDIR! KAMUOYU BUNU BEKLİYOR!

'Sedat Peker' Çağrısı: Gereken Yapılmalıdır! Kamuoyu Bunu Bekliyor!

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, organize suç örgütü lideri Sedat Peker'in iddialarına ilişkin, "Bu noktada bunların üzerine gidilmesi, gerçeğin ortaya çıkarılması, suçu işlemiş biri varsa, kim olursa olsun hangi partiden olursa olsun, gerekli cezaya çarptırılması, eğer bu iddialar iftira ve yalansa herkesin içinin rahat etmesi ve bu suçlanan kişilerin aklanması gerekir. Bir hukuk devletinde, gelişmiş bir demokraside yapılması gereken budur." dedi.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan Genel Merkezimizde gerçekleştirilen Aylık Olağan İl Başkanları toplantımızın öncesinde düzenlenen basın toplantısında gündemin önemli maddelerini değerlendirdi.

Türkiye'de geçim sıkıntısının arttığını söyleyen Genel Başkanımız, yaklaşık 6 milyon hanenin temel ihtiyaçlarını karşılayamadığını söyledi. Genel Başkanımız, "Gelir dağılımı adaletsizliğinin, kaynakların adil bir şekilde paylaşılamamasının ülkemizin çok önemli bir yarası olduğu gerçeği, son intihar vakalarıyla bir kez daha açıkça ortaya çıkmıştır." dedi.

 

TESK’e Göre Son 4 Ayda 434 Esnafımız Borcundan Dolayı İntihar Etti

Genel Başkanımız, esnafın çektiği sıkıntıları da dile getirerek, “TESK’in açıkladığı istatistiksel verilere göre 2021 yılının ilk dört ayında 434 esnafımızın intihar ettiği ortaya konulmuş. Bu rakamlara göre son 4 ayda ortalama 110 esnafımız borçlarından dolayı intihar etti. Sebep ne olursa olsun, hiçbir acı, hiçbir sorunun intihara gerekçe olamaz. Bir insanın kendi canına kıyması asla kabul edilemez, artan intihar vakaları ile ilgili değerlendirme yapılırken, ortaya çıkan bu acı tablonun sebeplerini doğru tahlil edilmeli ve milletimizin tek bir ferdinin dahi intihar etmesine, hayatını sonlandırmasına razı olamayız." ifadelerini kullandı.

 

Vatandaşa Verilen Destek Zamlarla Geri Alındı

Pandemi sürecinde vatandaşa verilen desteğin yapılan zamlarla geri alındığını ifade eden Genel Başkanımız, "Hükümetin görevi, vatandaşın sağ cebine koyup sol cebinden çıkarmak değil, finansal kaynakları mali kaynağa dönüştürüp bunu millete aktarmak ve aynı zamanda eldeki imkanları, toplanan vergileri adil bir şekilde yerli yerinde kullanmaktır." dedi.

 

Sedat Peker İddiaları Hakkında Gereken Yapılmalıdır! Kamuoyu Bunu Bekliyor!

Organize suç örgütü lideri Sedat Peker'in iddialarına da değinen Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan bu iddiaların, kamuoyunun, iç ve dış basının yoğun ilgi göstermesi nedeniyle ve iddialarda söz konusu edilen kişilerin Türkiye'nin en üst düzey yetkilileri olması hasebiyle mutlaka araştırılması gerektiğini söyledi. Genel Başkanımız, " Bu konuda en muzdarip kesim AK Parti tabanıdır. Çünkü bütün bir AK Parti camiası töhmet altında kalıyor. Hükümet töhmet altında kalıyor.  Bu noktada bunların üzerine gidilmesi, gerçeğin ortaya çıkarılması, suçu işlemiş biri varsa, kim olursa olsun hangi partiden olursa olsun, gerekli cezaya çarptırılması, eğer bu iddialar iftira ve yalansa herkesin içinin rahat etmesi ve bu suçlanan kişilerin aklanması gerekir. Bir hukuk devletinde, gelişmiş bir demokraside yapılması gereken budur. Maalesef Türkiye’de bu şekilde olmuyor. Mümkün olduğunca bunun üzeri örtülmeye çalışılıyor." şeklinde konuştu.

 

'Erbakan Hocamıza da Bunlar Yapıldı' Savunmasını Kabul Etmiyoruz

'İddiaların muhatabı olan iktidarın Erbakan hocamıza sarılmalarını da tasvip etmiyoruz.' diyen Genel Başkanımız, “Özellikle iktidara yakın medyanın Erbakan'a da iftira atılmıştı söylemini kabul etmemiz mümkün değil. Erbakan Hocamıza atılan iftira ile bu durum aynı değil. Bir defa bu iftirayı yapan şahıs daha sonrasında iftira attım diye itirafta bulundu. Bir de dış güçlerin Erbakan hocamıza iftira atmaları doğal çünkü kendisi tüm siyasi hayatı boyunca dış güçlerin oyununu bozacak fiili adımlar attı. ABD Dış İşleri Bakanının açık tehdidine rağmen Kıbrıs Barış Harekâtı emrini vermiş, İncirlik Üssünü kapatmış, İsrail ile gizli anlaşmalar yapan Mason Dışişleri bakanı Hayrettin Erkmen’i Milli Selamet Partisi olarak görevden almış. ABD ambargosuna karşın ASELSAN'ı kurup Milli savunma sanayinin temellerini atmış bir Erbakan Hoca'dan bahsediyoruz. 54. Hükümet döneminde 'ben Siyonizmin ambargosunu tanımıyorum diyerek İran ile 2,5 milyar dolarlık doğalgaz anlaşması yaptı.  Çekiç gücü Anadolu'dan kovdu. Denk bütçe yaparak dış güçlerin haracını borç faizini kesti. D-8'i kurarak BOP projesini engelledi. Bunları yapan Erbakan Hocaya tabii ki dış güçler operasyon yapar iftira da atar. Ama AK Parti iktidarının 19 yıllık icraatlerine baktığınızda Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da bizzat ifade ettiği gibi AB ne istedi de yapmadık dedi. 19 yılda 530 milyar dolar borç faizi ödemişsin yani onların haracını da vermişsin. Dolayısıyla sana Dış güçlere operasyon yaptıracak bir durum söz konusu değil. Erbakan Hocanın arkasına sığınmak, ona da bunlar yapılmıştı demek, dış güçler, faiz lobisi, Londra, üst akıl bunların arkasına sığınmak yerine çıkacaksınız ne iddia varsa kardeşim gelin Halep ordaysa arşın burada bunları ortaya koyalım deyip kimsenin gözünün yaşına bakılmadan gereğini yapacaksın. Kamuoyu gerçeklerin ortaya çıkmasını bekliyor. Biz de Yeniden Refah Partisi olarak bunu bekliyoruz."

 

Erken Seçimin Yapılmasında Fayda Görüyoruz

Bir gazetecinin sorusu üzerine mevcut ekonomik şartlarda erken seçimin yapılmasında fayda gördüklerini ifade eden Genel Başkanımız, " Hükümetin 12 ayda bulması gereken miktar 230 milyar dolar. Devler olarak millet olarak toplam borcumuz 1 trilyon dolara yaklaşmış. Önümüzdeki dönemde alınacak 150 milyar dolar borç yine zam ve vergi olarak milletimize dönecek. Bu girdaptan kurtulmanın çözümünü milli kaynaklar ile ortaya koyan Millî Görüş’ün temsilcisi olarak biz erken seçim istiyoruz.

GÜNEY BELEDİYE BAŞKANLIĞI SEÇİMLERİ

Yeniden Refah Partisi olarak, 6 Haziran Pazar günü Afyon Güney Beldesi’nde ilk seçim tecrübemizi yaşadık.

 

Tamamen sıfırdan başlayarak, pandemi tedbirleri nedeniyle de sadece iki haftalık bir çalışmayla, adayımız Güney’de ikamet etmediği için adayımızın dahi kendisine oy veremediği bir ortamda, Güney beldesinde Milli Görüş tarihindeki en yüksek oyu aldık.

 

Çok küçük bir yerleşim yerinde yapılan bu seçimin bizim açımızdan dezavantaj olan tüm hususiyetlerine rağmen, manevi sorumluluk bilinciyle seçime katıldık. 

 

Gerek projelerimiz ve söylemlerimiz, gerekse de seçim kampanyamız, teşkilatlarımızın gayreti ve Güney’de yaptığımız mitingimizle en canlı, en dinamik, en sıkı şekilde kenetlenmiş bir teşkilat olduğumuzu ortaya koyduk.

Türkiye’nin en uzak köşelerinden gönüllü bir şekilde koşup gelerek seçim çalışmalarına katılan dava erlerimizle, diğer partilerde eşi görülmeyecek bir çalışmaya imza attık.

 

Güney seçimi teşkilatlarımız açısından önemli bir tatbikat imkanı oldu. Aynı zamanda Milli Görüş seçeneğini seçmene sunarak, önemli bir vebalden kurtulmuş olduk.

 

Bu vesileyle Belediye Başkan adayımız Ayten Karakaya Hanımefendi başta olmak üzere, Afyon İl Teşkilatımıza, Genel Başkan Yardımcılarımıza, Genel Merkez Hanım Kolları Teşkilatımıza ve hanımıyla, erkeğiyle, genciyle, yaşlısıyla, partimize oy vermiş olsun ya da olmasın tüm Güney halkına teşekkür ediyoruz.

 

Dr. Fatih Erbakan

Genel Başkan

D-8 SOMUT ADIM! HEDEF D-60, D-160 ARDINDAN 'YENİ VE ADİL BİR DÜNYA'

D-8 SOMUT ADIM! HEDEF D-60, D-160 ARDINDAN 'YENİ VE ADİL BİR DÜNYA'

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Prof. Dr. Necmettin Erbakan Vakfı tarafından D-8'in 24. kuruluş yıl dönümü münasebeti ile düzenlenen 'D-8 ile Yeni ve Adil Bir Dünya' başlıklı etkinlikte konuştu.

 

‘D-8 ile Yeni Bir Dünya’ teması ile düzenlenen uluslararası programa pandemi koşulları nedeniyle sınırlı sayıda davetli katıldı.  Çırağan Sarayı’ndaki zirveye D-8 Genel Sekreterliği ile Erbakan Vakfı arasında yapılan ‘Mutabakat Anlaşması' çerçevesinde, D-8 Genel Sekreteri Birinci Direktörü Nasir Aminu ve Prof. Dr. Necmettin Erbakan Vakfı'nın da Mütevelli Heyeti Başkanı olan Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, D-8 Dönem Başkanı Bangladeş’i temsilen Büyükelçi Mosud Mannan, Afganistan eski Dışişleri Bakanı Selahaddin Rabbani, Erbakan Vakfı Genel Sekreteri Doğan Bekin, AK Parti Grup Başkanvekili Mustafa Elitaş, D-8 üye ülkelerinin dışişleri bakanları, büyükelçileri ve başkonsolosları, Türkiye’den çeşitli siyasi parti liderleri ve sivil toplum örgütlerinin başkanları katıldı. Program Kuran-ı Kerim tilaveti ardından da İstiklal Marşı’mızın okunmasıyla başladı. 

 

CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN’DAN D-8’İ DAHA ETKİN BİR YAPIYA KAVUŞTURMA MESAJI 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, zirveye yoğun programı nedeniyle katılamayarak bir mesaj gönderdi. Erdoğan mesajında, “Toplantının ülkemiz, milletimiz, İslam alemi ve bütün insanlık için hayırlara vesile olmasını diliyorum. Bu vesileyle D-8 teşkilatının kurucusu, 54’üncü hükümetin başbakanı, milli görüş hareketinin lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan hocamızı rahmetle yad ediyorum. Merhum hocamızın özel gayretleri ve dirayetli liderliğiyle kurulan D-8 teşkilatı daha adil, özgür, müreffeh ve barış dolu bir dünya idealiyle tam 24 yıldır kesintisiz mücadele ediyor. Türkiye olarak sekreteryasına ev sahipliği yaptığımız 3 buçuk yıl boyunca da dönem başkanlığını yürüttüğümüz D-8’in uluslararası müesseseler içinde hak ettiği yeri alması için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Koronavirüs salgınıyla D-8’in savunduğu değerlere olan ihtiyacın arttığı bir dönemde teşkilatın da kendini güncellemesi, karar alma süreçlerini hızlandırması, üye ülkeler arasında iş birliğini artıracak ilave mekanizmalar tesis etmesi büyük önem arz ediyor. Bangladeş dönem başkanlığı ve diğer kardeş ülkelerle güç birliği yaparak inşallah D-8’i çok daha etkin bir yapıya kavuşturacağımıza inanıyorum. Rabbim yar ve yardımcımız olsun. Toplantının hayırlara vesile olmasını diliyorum” ifadelerine yer verdi.  

 

BUGÜN GÜÇLÜNÜN GÜÇSÜZÜ EZDİĞİ BİR DÜNYADA YAŞIYORUZ

Zirvenin açılış konuşmasını yapan Prof. Dr. Necmettin Erbakan Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı ve Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan ise toplantının Türk milleti ve İslam alemi için hayırlara vesile olmasını diledi. Genel Başkanımız, “Yeni ve adil bir dünyanın kurulması için 24 yıl önce yine Çırağan Sarayı’nda merhum Erbakan Hocamızın öncülüğünde atılan bu adım bütün mazlumlar, ezilenler ve 7 milyar insanlık için çok büyük bir mana ifade etmektedir. Bugün içinde bulunduğumuz dünyada paylaşımda adalet ilkesi gözetilmiyor. Yönetimde adalet ilkesi de gözetilmiyor. Haklının güçlü olduğu değil, güçlünün haklı sayıldığı bir dünyada yaşıyoruz. Bugün maalesef güçlünün güçsüzü ezdiği bir dünyada yaşıyoruz. 7 milyar insan doğuştan aynı temel haklara sahip olmasına rağmen, konuşmalarda eşitlik ve adaletten söz edilmesine rağmen paylaşıma sıra gelince adaletten eser göremiyoruz” dedi.

 

7 MİLYAR İNSANA ACI ÇEKTİRİYORLAR

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan , “Kabala’dan esinlenen, Kabala’ya iman etmiş olan bir avuç zümrenin bugün dünyadaki maddi gücü ele geçirdiğinin altını çizerek şöyle devam etti. 'Yanlış hak anlayışına sahipler, hakkın kuvvetten, menfaatten, çoğunluktan, imtiyazdan doğduğunu düşünüyorlar ve bu nedenle de 7 milyar insana acı çektiriyorlar. D-8 yeni ve adil dünyanın çekirdeğidir. Sadece Müslümanların değil bütün ezilenlerin hakkının korunması, dünyanın her köşesinde zulmün, sömürünün, adaletsizliğin ortadan kaldırılması için atılmış son derece önemli ve tarihi bir adımdır”. 

 

YENİ VE ADİL DÜNYA 3 AŞAMADA HAYATA GEÇİRİLECEK

D-8’in kurulmasıyla ilk adımı atılan 'Yeni VE Adil Bir Dünya' idealinin 3 aşamada hayata geçirileceğini ifade eden Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, “Birincisi, D-8 organizasyonun kurulması, yeni, adil dünyanın çekirdeğinin teşekkül etmesidir. İkincisi, D-8’in 57 Müslüman ülkeyi adil bir dünyayı kurmak için kucaklaması ve D-60’ın kurulmasıdır. Aynı zamanda D-8 çekirdeğinin 160 ezilen ülkeyi kucaklayıp, adil bir dünyayı kurmak için onlarla ortak hareket etmeye başlamasıdır. Üçüncü adımda da D-160’ların yani Müslüman olsun olmasın bütün hakkı gasp edilen ve ezilen ülkelerin G-7’lerle yuvarlak masa etrafında oturması ve adil bir dünyanın prensipleri üzerinde anlaşmaya varmasıdır. Bu adımların atılması için Türkiye’nin öncülüğünde D-8 organizasyonu hayata geçirildi” ifadelerini kullandı. 

 

YENİ VE ADİL BİR DÜNYA İÇİN 6 TEMEL PRENSİP 

Yeni dünyanın doğru hak anlayışına dayanacağına vurgu yapan Genel Başkanımız, “Bu dünyada güçlüler haklı olmayacak, haklılar güçlü olacaktır. Ezen ezilen olmayacak herkese hakkını veren barışçıl bir dünya hayata geçirilmiş olacaktır.

  • Savaş değil barış
  • Çatışma değil diyalog
  • Çifte standart değil adalet
  • Üstünlük taslama değil eşitlik
  • Sömürü değil iş birliği
  • Baskı değil hürriyet ve insan hakları

Bu 6 temel prensip hem D-8’lerin kuruluş prensipleri hem de yeni ve adil bir dünyanın temel prensipleridir” dedi.

 

D-8’LER OLMASI GEREKTİĞİ NOKTADA DEĞİLDİR

D-8 organizasyonunun istenilen noktada olmağını belirten Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, “D-8’lerin kuruluşundan bu yana geçen 24 yılda maalesef gerektiği kadar hızlı bir işleyiş gerçekleşmedi. D-8’ler olması gerektiği noktada değildir. Bu toplantıda Erbakan Vakfı olarak D-8’lerin kuruluş amaçlarına uygun bir şekilde çalıştırılması, kuruluş hedeflerine ulaşması için gerekli adımları atmaları yönünde üye ülkelerin hükümetlerine, yetkililere çağrıda bulunuyoruz. D-8’i oluşturan üye ülkelerin hükümetleri, devlet başkanları, yetkilileri resmi, somut adımları çok daha hızlı ve etkili bir şekilde atmalıdır. D-60, D-160 hedefine bir an evvel ulaşmalıyız” diye konuştu. 

 

TÜM ÜLKELER ÖNEMLİ GELİŞMELER KAT ETTİ

D-8 Genel Sekreteri Birinci Direktörü Nasir Aminu da “Toplantıda birbirimize tavsiyeler verip, tavsiyeler alacağız. Uluslararası iş birliğimizi güçlendireceğiz. Teşkilatın toplanmasının amacında ekonomik iş birliği yatmaktaydı. 8 ülke için tamamen bağımsız ve sağlam bir ekonomi kurmak ve vatandaşın refahını artırmak adına Prof. Dr. Necmettin Erbakan çok dikkatli seçimler gerçekleştirdi. Gerekli gördüğü adımları attı. Sadece Türkiye’yi ilgilendiren adımlar olmadı. Bu süreçte tüm ülkeler, bölgeler önemli gelişmeler kat etti. Arzu edilen ekonomik gelişme seviyesine ulaşmaya çalıştılar ve bu noktada da başarılı oldular” dedi.

 

Teşkilatın uluslararası alanda tanındığını aktaran Aminu, “Prof. Dr. Necmettin Erbakan sadece Türkiye için önemli bir lider değil. Mısır ve başka ülkeler için de gerçekten çok önemli bir lider olmuştur. Kendisinin insanlık ve İslam ülkelerinin gelişimi için tutkusu ve çalışmaları çok önemli oldu. Artık bu gelişmelerle uluslararası alanda tanımaya başlanmış bir grup görmekteyiz. 2025 yılında üye ülkelerin dünya üzerindeki 25 ülke arasına gireceği tahmin edilmektedir. Bu bağlamda makro ekonomik bir takım sinyaller de görmek mümkün. Hiç hız kesmeden, çalışmalarımıza devam ediyoruz” diye konuştu. 

 

Yatırım, sağlık, turizm gibi birçok alanda gerekli adımların atıldığını dile getiren Aminu, “Üye ülkeler arasında ticareti güçlendirmek için çalışmalarımız devam ediyor. Değişim zamanı içerisindeyiz ve farklı zorluklarla karşılaşıyoruz. D-8 olarak amacımız gelişmekte olan ülkelerin dünya ekonomisindeki halini iyileştirmek bunu yaparken de yeni fırsatlar üretmek ve ticari olanakları artırmak, bir taraftan da uluslararası düzeyde gerçekleştireceğimiz çabalarla daha iyi bir yaşam standardını insanlarımız için sunmaktır. Sonuç ve eylem odaklı bir yaklaşımla kurucumuz Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın görüşleri ışığında ve diğer liderlerimiz ile D-8 üyelerinin katkı sağlamasıyla halihazırdaki uygulama aşamasının sürekliliğini sağlamakla mükellefiz” ifadelerini kullandı. 

 

PROF. DR. NECMETTİN ERBAKAN BARIŞ ÖDÜLÜ

Prof. Dr. Necmettin Erbakan Barış Ödülü D-8 Ekonomik İşbirliği Teşkilatı’nın kurucuları arasında yer alan ve 1981-2003 yılları arasında Malezya Başbakanı olarak görev yaparken Malezya’yı büyük bir kalkınma hızıyla ‘Asya Kaplanları’ arasına yerleştiren Dr. Mahathir Muhammed’e verildi.


 

 

MEHMETÇİK ATEŞE ATILIYOR!

MEHMETÇİK ATEŞE ATILIYOR!

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, aylardır beklenen Erdoğan-Biden görüşmesine ilişkin yaptığı açıklamada; zirveden Türkiye açısından hiçbir kazanım elde edilemediği gibi uzlaşılan tek konu olan Afganistan'da Amerikan askerleri ayrıldıktan sonra Mehmetçiğin bölgede kalmasının, askerlerimizi muhtemel Taliban saldırıları ile karşı karşıya bırakacağı uyarısında bulundu.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, geçtiğimiz günlerde NATO zirvesinde gerçekleşen Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ABD Başkanı Joe Biden görüşmesini yazılı açıklama ile değerlendirdi.

 

Türkiye açısından hiçbir kazanım elde edilemedi

Genel Başkanımız konu ile ilgili şunları söyledi:  

"Aylardır dillerden düşmeyen, özellikle iktidara yakın medyanın büyüttükçe büyüttüğü “Erdoğan-Biden görüşmesi” sonunda gerçekleşti. Brüksel’deki NATO zirvesinde iki devlet başkanı arasında toplam 40 dakikalık bir görüşme oldu. Tercümanlı bir görüşme olduğu için bu sadece 20 dakikalık bir görüşme manasına gelir. Bu görüşmede Türkiye açısından hiçbir kazanım elde edilememiştir. ABD F-35’leri bize vermiyor, F-35’ler için ödediğimiz parayı da geri vermiyor, S-400’ler konusunda geri adım atmıyorlar, CAATSA yaptırımları devam edecek, ABD Suriye’de YPG’ye destek vermeye devam edecek, Biden sözde Ermeni Soykırımı’nı tanıması konusunda da geri adım atmadı, hatta Sn. Cumhurbaşkanı’nın da ifade ettiği gibi bu konu gündeme bile getirilmedi."

 

'Türkiye'yi Afganistan'da riskli bir görev bekliyor'

Bu görüşmede tarafların mutabık kaldığı tek hususun Afganistan konusu olduğunu hatırlatan Genel Başkanımız, “ABD askerleri Eylül ayına kadar Afganistan’dan tamamen çekilecek, onlar çekildikten sonra Türkiye gönüllü bir şekilde ABD askerlerinin bıraktığı yerleri, özellikle de Kabil Havaalanı’nı koruma görevi yapacak. Türkiye’nin böyle riskli bir göreve talip olduğunu daha Brüksel’deki zirveden önce Milli Savunma Bakanı açıklamıştı. Cumhurbaşkanı Erdoğan da Biden ile görüşmesinde Afganistan konusunda mutabık kaldıklarını açıkladı ve o da Milli Savunma Bakanı gibi bu görev karşılığında ABD’nin sağlayacağı siyasi, mali ve lojistik desteğin önemini vurguladı. Hem Milli Savunma Bakanı Akar’ın hem de Cumhurbaşkanı’nın ABD’nin mali ve siyasi desteğine vurgu yapması, bizlere George Soros’un “Türkiye’nin en iyi ihraç ürünü askeridir” sözünü hatırlatmaktadır. Yine bu olay bize, 70 sene önce yaşadığımız Kore macerasını, Kore’de ABD’ye destek olmak ve NATO’ya kabul edilmek adına kaybettiğimiz 720 Mehmetçiğimizi hatırlatmaktadır." şeklinde konuştu.

 

Mehmetçiğimizi Afganistan'da ateşe atmayın!

'Hele bir de Taliban’ın yaptığı açıklama dikkate alındığında durumun vahameti daha açık şekilde ortaya çıkmaktadır.' diyen Genel Başkanımız, "Böyle bir yaklaşımı kabul etmemiz mümkün değildir! Taliban tarafından konuyla ilgili olarak yapılan açıklamada; “Eğer Afganistan’dan çıkmazlarsa, işgalci NATO’nun bir parçası olan Türk askerlerini de düşman olarak görürüz, hedef alırız” denildi. ABD askerleri çekildikten sonra Mehmetçiği hala daha orada nöbetçi olarak bırakmak, muhtemel Taliban saldırılarıyla askerimizi baş başa bırakmak manasını taşır. Bizim Mehmetçiğimizin Batı’nın, ABD’nin bekçiliğini yapmasını, tabir caizse Amerikan ordusunun arkasını toplamasını asla kabul edemeyiz. 10 senedir uğraştığı halde bölgede kontrolü sağlayamayan Amerikan askerleri oradan çıkıp kendini kurtarırken, biz Mehmetçiğimizi onların yerine ateşe atamayız. Burada Merhum Erbakan Hocamız’ın meşhur ve ibretlik sözünü hatırlamamız gerekir; “Bir damla Mehmetçik kanını bütün ABD bütçesine değişmeyiz” Burada Türkiye’ye düşen, tarihten gelen misyonu ve Afgan Halkı’nın gönlündeki müstesna yeri dolayısıyla, İstanbul’da bir ‘Barış Zirvesi’ organize ederek, Afganistan’daki bütün tarafları bir araya toplaması, kalıcı barış ve istikrar için diplomatik yolla çözüm ortaya koymasıdır." ifadelerini kullandı.

 

 

DÜNYA 5'TEN BÜYÜKTÜR AMA 84 MİLYON DA 5'TEN BÜYÜKTÜR!

DÜNYA 5'TEN BÜYÜKTÜR AMA 84 MİLYON DA 5'TEN BÜYÜKTÜR!

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, vatandaşın pandemide yoksulluk ve işsizlikle boğuştuğunu ama 5 imtiyazlı holdingin durumunun çok farklı olduğunu belirterek, "Dünya 5'ten büyüktür doğru ama 84 milyon da 5'ten büyüktür. 5 imtiyazlı holdingden büyüktür" dedi.

 

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Sinop İl Başkanlığımızın 1. Olağan Kongresi'ne katıldı. Sinop Kültür Merkezi'nde düzenlenen kongre yoğun katılımla gerçekleşti. İlk konuşmayı yapan Sinop İl Başkanı Mustafa Çınar, "Toplum içine çıktığımız zaman alnımız açık başımız dik olsun. Partimizin geçmişte yüzümüzü kızartacak, ülkemizin hak ve menfaatlerini zora sokacak hiçbir dış ve iç politikası asla olmamıştır. Yeniden Refah Partimiz Millî Görüş'ten devraldığı ikinci 40 yıl dava mirasını daha güçlendirerek ileriye taşımaya adaydır ve tek iradedir" diye konuştu.

 

Sinop'un kalbimizdeki yeri farklıdır

Yoğun sevgi gösterileri ve tezahüratla kürsüye gelen Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan ise "Sinop'un kalbimizde yeri farklıdır. Bütün Millî Görüşçüler için de yeri farklıdır. Çünkü bizleri şuurlandıran, bizleri Millî Görüş davası ile tanıştıran merhum liderimizin doğduğu yer olması hasebiyle Sinop'a stratejik olarak, manevi olarak son derece büyük önem veriyoruz. İnşallah ikinci 40 yılda, birinci 40 yıldan daha da farklı olarak, birinci 40 yılın daha da fevkinde Yeniden Refah Partimize Millî Görüşümüze Sinoplular destek vereceklerdir. Erbakan Hocamızın 40 sene ekmiş olduğu tohumların meyvesi inşallah ikinci 40 yılda Yeniden Refah Partisi olarak Sinop'ta da toplanacaktır" şeklinde konuştu.

 

Artık bıçak kemiğe dayandı

Türkiye'nin en önemli sorunlarından birinin genç işsizler olduğunu dile getiren Genel Başkanımız, ülkede 1,5 milyon üniversite mezunu gencin işsiz olduğunu ifade etti. Türkiye'deki toplam işsizlerin sayısının ise 10 milyonu aştığının altını çizen Genel Başkanımız, şöyle konuştu:

"Avrupa'da birçok ülkenin nüfusundan fazla işsizlerimiz var. Sadece 2020 yılında 40 bin 700 şirket kapandı. Bu, nereden baksanız 1 milyon insanın işsiz, aşsız ve ekmeksiz kalması demek. İşsizliğin hangi noktaya geldiğinin bir ispatı da bu. Yine bakıyorsunuz, vatandaşların bankalara olan borçları 2002 yılından bugüne 150 misli artış göstermiş. 2009 ila 2019 arası 35 bin kişi intihar etti. İstatistiklere göre bu intihar vakalarının yüzde 70'inin nedeni geçim derdi ve yoksulluk olduğu   belirtiliyor. TESK'in rakamlarına göre 2021 yılının ilk 4 ayında 434 esnafta da borçları yüzünden intihar etti.  Artık bıçak artık kemiğe dayandı. Biz bu rakamları matematik olarak istatistik olarak anlatıyoruz ama burada salondaki vatandaşlarımız, Sinop'ta da ziyaret ettiğimiz esnaf da vatandaş da bu sıkıntıları gerçekten yaşayarak görüyor."  

 

84 milyon da 5'ten büyüktür!

Diğer taraftan baktığınızda 5 imtiyazlı holdinginin durumunun yokluk içindeki vatandaştan esnaftan 180 derece farklı olduğunu ifade eden Erbakan, "Bir avuç imtiyazlı firmaya sadece 5 tane holdinge 19 senede verilen devlet kamu ihalesi 220 milyar dolar tutuyor. Dünyada en çok kamu ihalesi alan 8 şirketten 5'i Türkiye'de bulunuyor. Bir de bu 5 holdinge son 10 senede 128 kez vergi muafiyeti getirilmiş. Çiftçi borcunu ödeyemeyince traktörüne haciz getiriyorsun, boğazına yapışıyorsun. Varsa yoksa imtiyazlılar. Milyonlarca esnafa 4,5 milyar TL yardım yapıyorsun ama sadece bu 5 holdinge 1 senede ödenen garanti para 31 milyar TL. Evet dünya 5'ten büyüktür doğru diyorsunuz ama 84 milyon da 5'ten, bu 5 imtiyazlı holdingden büyüktür. Önce millet yerine önce imtiyazlılar anlayışının sonuçları bunlar. Ama çare var umut var. 40 sene olduğu gibi bugün de Millî Görüş'tür, Yeniden Refah'tır "

 

Adaletin olmadığı yerde ekonomi de gelişmez!

Genel Başkanımız Türkiye'de sadece ekonomik sorunların değil adaletle de ilgili problemlerin olduğunu da ifade ederek "Adaletin olmadığı yerde ekonomik gelişme de olmaz, ticaret de olmaz, yatırım da olmaz. Türkiye'nin her açıdan kurtuluşu Millî Görüş geleneğindedir, bunun için biz var gücümüzle çalışmaya devam edeceğiz" dedi.

AFGANİSTAN'DA KALICI BARIŞ İÇİN İSTANBUL'DA BARIŞ ZİRVESİ YAPALIM

AFGANİSTAN'DA KALICI BARIŞ İÇİN İSTANBUL'DA BARIŞ ZİRVESİ YAPALIM

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Şırnak 1. Olağan İl Kongremiz’de yaptığı konuşmada, "Birkaç milyar dolar kredi bulacağız diye, Afganistan'da Mehmetçiğimizi ateş altında bırakıp Taliban'la karşı karşıya getirmek akıl ve mantıkla bağdaşmıyor. Türkiye'ye düşen ağabeylik vazifesini yapıp İstanbul’da Afganistan’daki tüm tarafların olacağı bir barış zirvesi toplamaktır." dedi.

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Şırnak 1. Olağan İl Kongremiz’e katıldı. Bir otelin konferans salonunda gerçekleştirilen kongremize, Genel Başkan Yardımcımız Zafer Emanetoğlu, MKYK üyelerimiz ve il temsilcilerimiz ile sivil toplum kuruluşları temsilcileri, siyasi parti yöneticileri ve vatandaşlar katıldı.

 

Bölge insanı Emperyalizmin oyununu bozdu

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan yaptığı konuşmada, bölge insanının dik duruşuyla Emperyalizmin 'Büyük İsrail Projesi'ni bozduğunu ve önümüzdeki dönemde de bölgede barış ve kardeşliğin hüküm süreceğine inandığını söyledi.

Genel Başkanımız, "7 milyar insanın barışı ve huzurunu isteyen ve bunun için gece gündüz demeden çalışan Millî Görüş'ün temsilcileri olarak din, dil, ırk ayrımı yapmadan Kürt, Zaza, Sünnî, Alevî tüm kardeşlerimizi kucaklıyorum. Biz Yeniden Refah Partisi olarak onları maddî ve manevî sıkıntılarından kurtarmak için yola çıktık." dedi.

 

Türkiye'de genç işsiz sayısı 1 buçuk milyonu aştı

Türkiye'nin en önemli sorunlarından birinin genç işsizler olduğunu ve ülkemizde üniversite mezunu genç işsiz sayısının 1,5 milyonu aştığını vurgulayan Genel Başkanımız şöyle konuştu:

"Türkiye'deki toplam işsizlerin sayısı ise 10 milyonu aştı. Avrupa'da birçok ülkenin nüfusundan fazla işsizimiz var. Sadece 2020 yılında 40 bin 700 şirket kapandı. Bu, nereden baksanız 1 milyon insanın işsiz, aşsız ve ekmeksiz kalması demek. İşsizliğin hangi noktaya geldiğinin bir ispatı da bu. Boşta gezen gençlerin oranı %29. Yine bakıyorsunuz, vatandaşların bankalara olan borçları 2002 yılından bugüne 150 misli artış göstermiş. Biz burada siyaset değil, matematik yapıyoruz."

 

Afganistan'da Mehmetçik ateş hattında kalabilir

Taliban'ın 'Amerikan askerleri çekildikten sonra Türk askerleri Afganistan’da kalırsa saldırı da bulunuruz' şeklindeki tehdidini hatırlatan Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, “Amerika’nın vereceği lojistik, malî ve siyasi destek sözleri bizlere George Soros'un sözünü hatırlatıyor. Ne demişti dünya Siyonizmin önde gelen spekülatörü? - 'Türkiye'nin en iyi ihraç ürünü askeridir' demişti. Buna rağmen Millî Savunma Bakanımız ve sayın Cumhurbaşkanımız diyorlar ki, 'bu teklif karşılığında Amerika siyasi, mali ve lojistik destek sağlayacak, bu nedenle biz Mehmetçiğin orada görev yapmasını istiyoruz' diyorlar. Bugün de Amerika'dan gelen teknik heyetle Ankara'da pazarlıkları yürütüyorlar."

 

Afganistan'da kalıcı barış için İstanbul'da Barış zirvesi çağrısı

Bir damla Mehmetçik kanını bütün Amerikan bütçesine değişmeyeceğimizi söyleyen Genel Başkanımız, "3 kuruş, birkaç milyar dolar kredi bulacağız diye, borcu borçla çevirip bu ayı da kurtaracağız diye, Amerikan askerleri oradan çıkıp kendini kurtardıktan sonra Mehmetçiğimizi ateş altında bırakıp orada Taliban'la karşı karşıya getirmek, hangi akıl ve mantıkla bağdaşabilir. Burada Türkiye'ye düşen tarihten gelen misyonuyla ve Afgan halkının gönlündeki yeri dolayısıyla İstanbul'da bir barış zirvesi, barış konferansı düzenlemek, Afganistan'daki bütün tarafları orada toplamak, diplomatik yolla oradaki kalıcı barışı tesis etmek için adım atmaktır. Ağabeylik görevini yapmaktır. Mehmetçiğimizin ateş hattında bırakılmasına kesin olarak karşıyız." diye konuştu.

Tek listeyle gidilen kongrede ise mevcut İl Başkanı Sabri Tatar, tekrar il başkanlığına seçildi.

MISIR’DAKİ İDAM KARARLARI ASLA KABUL EDİLEMEZ

MISIR’DAKİ İDAM KARARLARI ASLA KABUL EDİLEMEZ

 

Mısır’da Genelkurmay Başkanı Abdülfettah el Sisi’nin 3 Temmuz 2013 tarihinde yaptığı askeri darbeden sonra ülke çapında meydana gelen sivil inisiyatifli barışçıl gösteriler ve protestolar şiddet kullanılarak bastırılmaya çalışıldı.

 

Bu gelişmeler üzerine tutuklanan göstericilerin ve muhalif siyasetçilerin Sisi yönetimi tarafından oluşturulan terör mahkemelerine atanan özel yetkili yargıçlar tarafından büyük nispette idam cezalarına çarptırılmaları ve bu cezaların onaylanabilmesi amacıyla Yüksek Temyiz Mahkemesi bünyesinde 2017 yılında yapılan değişiklikler mahkemelerin hukukun dışına çıkarak siyasi kararlar vermesine yol açtı.

 

Son olarak bu mahkemelerin yanlış ve yanlı kararları sonucu idama mahkûm edilen parlamento üyesi Prof.Dr. Muhammed El-Biltaci ve Mısır eski Gençlik Bakanı Dr. Usame Yasin’in de aralarında bulunduğu yüksek düzeydeki 12 kişi hakkında idam cezası verilmesi çok vahim bir durumun ortaya çıkmasına neden oldu.

 

Şu anda idam cezalarıyla ilgili tüm hukuki süreç sona ermiş olup, 12 kişinin dosyaları onay için Cumhurbaşkanı Abdülfettah el Sisi’nin önünde beklemektedir.

 

Bu idam cezalarının infaz edilmesi hiç şüphesiz ki toplumsal barışı ortadan kaldıracak, siyasi krizlere yol açacak ve Mısır’da tam bir kaos ortamının oluşmasına neden olacaktır.

 

Sisi yönetiminin, despotik bir uygulamayla siyasi muhalefetin liderlerini idam etme yolunu seçmesi tüm muhaliflere gözdağı vermeye yönelik olup, yönetimi eleştirmenin veya karşı gelmenin ölümle sonuçlanacağını açıkça ortaya koyan bir meydan okuma niteliğindedir.

 

insanlığa karşı suç teşkil eden, adil olmayan, taraflı yargılama sonucu verilen idam kararlarının uygulanmaması konusunda demokrasi, özgürlük, insan hakları ve adaleti ağızlarına pelesenk etmiş olan uluslararası kuruluşların harekete geçmek yerine sessizliği tercih etmeleri son derece düşündürücüdür.

 

Ülkelerinde sözüm ona özgürlük ve insan haklarına verdikleri değeri göstermek adına ulusal bayrakların yanında LGBT bayraklarını dalgalandıran ve bu konuda birçok ülkeye baskı kurarak ayar vermeye çalışan Batı dünyasının bu idamlara karşı tavır ortaya koymak yerine, dikta rejimleri teşvik eden anlayışı tercih etmeleri son derece ibretlik bir durumdur.

 

Yeniden Refah Partisi olarak geçmişte yaşanan benzer olaylardan dersler çıkararak şunu ifade etmek isteriz ki, şimdiye kadar birçok ülkede uygulanan siyasi suçtan kaynaklı idam cezaları hiçbir çözüm oluşturmamış, aksine toplumsal barışı, istikrarı ve güveni ortadan kaldırmıştır.

 

Bu gerçekten hareketle, Mısır’daki hükümetin sağduyu ile hareket ederek idam kararlarını ortadan kaldırması ve Mısır’da huzur, barış ve istikrarın tesisi yönünde olumlu adımları bir an evvel atması çağrısını yapıyoruz.

 

Bununla birlikte, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’nin de bu hukuksuz idam kararlarının ortadan kaldırılması için gerekli diplomatik girişimleri en güçlü ve acil şekilde yapması gerektiğini ifade ediyoruz.

 

Dr. Fatih ERBAKAN

Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı

SAKARYA İNANÇ, AZİM VE HEYECAN

SAKARYA İNANÇ, AZİM VE HEYECAN

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Pamukova 1. Olağan Kongresine katılmak üzere Sakarya’ya gitti. Teşkilatımız Genel Başkanımızı Sakarya girişinde heyecan ve coşkuyla karşıladı. İl Başkanlığımıza geçen Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, düzenlenen basın toplantısında ülke ve dünya gündemine dair önemli açıklamalarda bulundu, basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Basın toplantısının akabinde Pamukova ilçesine geçen Genel Başkanımız İlçe Başkanlığı binasının açılışını gerçekleştirerek kongre konuşmasını yaptı.

 

Ekonomik sıkıntıların iyice ayyuka çıktığı, devlet ve millet olarak toplam borcumuzun 1 trilyon dolara yaklaştığı bir dönemde, Kanal İstanbul projesini fantezi olarak gördüğünü ifade etti.

 

Milletimize Müjdeler Olsun! Artık Yeniden Refah Partisi Var!

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, "Bu millet siyaseti ticaret olarak gören, eylemleri ile söylemleri birbiri ile çelişen, konuşmaları Hz. Ömer, icraatları Turist Ömer olan, Millî Görüş gibi ‘Önce Millet’ demek yerine önce imtiyazlılar, önce dış güçler, önce şahsım, önce yandaşlar zihniyeti sahip olan iktidarlardan ve siyasetçilerden çok çekmiştir. Ancak bugün Sakarya'da da ifade ediyoruz ki artık Türk siyasetinde Yeniden Refah Partisi var, artık Millî Görüş'ün gerçek ve tek temsilcisi sahneye çıkmıştır. Artık umut var çare var çözüm var. Milletimize bu müjdeyi veriyoruz." dedi.

 

Kanal İstanbul'u Fantezi Olarak Görüyoruz!

Artık vatandaş için dayanılmaz hale gelen ekonomik sıkıntılar, devlet ve millet olarak borcumuzun 1 trilyon dolara yaklaşması sebebiyle Kanal İstanbul projesini fantezi olarak değerlendiren Genel Başkanımız, "Böyle bir ortamda diyorlar ki; biz ne pahasına olursa olsun Kanal İstanbul projesini yapacağız. Adeta bir fantezi olarak değerlendirebileceğimiz bir projeyi yapacak durumda mıyız? Nüfusumuzun yüzde 40'ı sosyal yardım alıyor, yüzde 40'tan fazlası açlık sınırının altında gelire sahipken Kanal İstanbul için ancak şunu diyebiliriz; ‘Kel başa şimşir tarak!’ Bu proje ancak Dolar milyarderlerinin milyarlarına milyar katar. Bu projeye harcanacak parayla 5 milyon gencimizi meslek sahibi yapabiliriz. Türkiye genelinde 100 tane üretime ihracata yönelik dev tesisler kurabiliriz. Milyonlarca insana istihdam sağlar, milyonlarca ailenin evindeki yangını söndürürüz. Bizim ülke olarak düşünmemiz gereken açlık, fakirlik, borca esaretin önüne geçebilmek için istihdama, üretime yönelik yatırım yapmak buna yönelik proje geliştirmek iken Kanal İstanbul gibi uçuk kaçık projelerle vakit harcamaktayız." ifadelerini kullandı.

 

İstanbul'un Deprem Gibi Daha Acil Sorunları Var

Genel Başkanımız, İstanbul'un deprem gibi daha acil sorunları olduğunun altını çizerek, “İstanbul gibi bir mega kentin çözülmesi gereken kentsel dönüşüm problemleri ve depreme yönelik tedbirlerin alınması gibi son derece acil sıkıntıları varken Kanal İstanbul yapacağım diye ortaya çıkmak, 1. derece deprem bölgesi olan bir bölgeye bir 5 milyon insanı daha getirip yerleştirmek akıl alır gibi değil.  Ayrıca bu projenin millete gelir mi getireceği yoksa maliyet mi getireceği de açıklığa kavuşturulamamıştır. Bugüne kadar 'yap işlet devret’ adı altında yapılan projelerin hepsi milleti uzun vadeli borca esir etmiştir. Geçiş garantili köprüler, hasta garantili hastaneler gibi Kanal İstanbul'dan da geçiş garantili gemilerle ile yük yine bu milletin sırtına mı yüklenecek diye endişe ediyoruz." şeklinde konuştu.

 

MKE Konusunda Endişeliyiz!

MKE'nin özelleştirilmesi adımı konusunda da endişeleri olduğunu ifade eden Genel Başkanımız sözlerini şöyle sürdürdü:

"İktidara geldiklerinde teslim aldıkları 240 devlet kuruluşundan 170'ini satıp 68 milyar dolar gelir elde ettiler. Bu gelir 2 senelik faiz borcuna ancak yetiyor. Yokluk fonu kurup THY, Eti maden, Çaykur, Ziraat Bankası gibi kurumları fona katıp kredi borç karşılığında ipotek ettiler. 2019 ve 2020 yılında 420 milyar TL borçlanıldı. Bütün bunlar yetmedi şimdi sıra Makine Kimya Endüstrisine mi geldi? Biz de diğer muhalefet partileri gibi bu adımlar karşısında endişeliyiz. Çünkü bu kadar stratejik ve ekonomik öneme sahip bir kurumun tank palet fabrikası gibi yok pahasına satılmasından endişe ediyoruz. Ayrıca MKE bu adımla Sayıştay denetiminden çıkarılıyor. Biz Yeniden Refah Partisi olarak milletimizin sırtına yük yüklemeden 81 ilimize 181 proje ile kaynak üreteceğiz. Bu kaynakla da dar gelirli milyonların alım gücünü ve refah seviyesini arttıracağız. İş ve istihdam üreteceğiz. Bu milletin yüzünü Yeniden Refah olarak biz güldüreceğiz.

 

 

Revize Edilirse Başkanlık Sistemi ile de Çok Güzel İşler Yapılabilir

Bir gazetecinin "Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ve parlamenter sisteme ilişkin görüşlerini" sorması üzerine Genel Başkanımız, sistem konusunun kırmızı çizgimiz olmadığını, paylaşımda/yönetimde adalet, önce millet, üretim, ihracat, istihdam ekonomisi yönünde bir zihniyet, anlayış iş başında olursa başkanlık sistemiyle de çok güzel işler yapılabileceğini söyledi.

 

Öncelikli Hedefimiz Seçime Tek Başına Girmek

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, seçimlerde ittifak içerisinde yer alıp almayacakları yönündeki soruyu ise "Tabii bizim en çok istediğimiz, en çok avantajlı olan tek başımıza seçimlere girmek. Bu nedenle çok ciddi bir çalışmayı partimiz kurulduğu günden bu yana sürdürüyoruz. Asıl öncelikli hedefimiz, tek başımıza kendi gücümüzle seçime girmek. Çünkü hangi ittifak olursa olsun, bu ittifakların avantajları kadar dezavantajları da oluyor." şeklinde yanıtladı.

 

En Önemli Amacımız Erbakan Hocamızın Mirasına Layık Olabilmek

Toplantının ardından Pamukova ilçesine geçen Genel Başkanımız, esnaf ziyaretinin ardından Atatürk Kültür Merkezi'nde düzenlenen kongreye katıldı. Burada gençlik kollarımız tarafından meşalelerle ve "Mücahit Erbakan" sloganlarıyla karşılanan Genel Başkanımız, kongrenin hayırlı olması temennisinde bulundu. En önemli hedeflerinin Prof. Dr. Necmettin Erbakan'ın manevi mirasına layık olabilmek olduğunu açıklayarak, “Bu muazzam manevi mirası alıp ikinci 40 yılda daha da ileriye götürmek, birinci 40 yılda Erbakan hocamızın öncülüğünde yapılan efsanevi hizmetleri daha da fevkinde yeniden milletimizle ve İslam alemiyle buluşturmak bizim en önemli görevimizdir. İnşallah Cenab-ı Allah bunu bize nasip etsin.” Dedi.

 

Sorumluluğumuz Çok Büyük

Genel Başkanımız, sorumluluğumuzun çok büyük olduğunu dile getirerek, "İnşallah canla başla, gece gündüz çalışarak bu büyük sorumluluğun altından kalkacağız, yüz akıyla bu görevi yerine getireceğiz ve Erbakan Hocamızın gösterdiği hedeflere inşallah hep birlikte ulaşacağız." diye konuştu. Milletin derdine derman olmak için siyaset yapan kadroların ikinci 40 yılda yeniden yola revan olduğumuzu kaydetti.

Konuşmaların ardından tek listeyle gidilen seçimde Murat Yıldırım, Yeniden Refah Partisi Pamukova İlçe Başkanlığına seçildi.

GÜÇLÜ LİDER - GÜÇLÜ KADRO İLE İKTİDARA YÜRÜYORUZ

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, 'Güçlü Lider Güçlü Kadro ile İktidara Yürüyoruz’ temasıyla düzenlenen toplantıda gündeme ilişkin dikkat çeken açıklamalarda bulundu.

 

Bu İktidar Gitsin de Ne Olursa Olsun Anlayışına Karşıyız

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, parti olarak kurulduğumuz günden bu yana, 'Bu iktidar gitsin de ne olursa olsun' siyaseti yapmadığımızı, milletin derdine derman olunsun da kim olursa olsun anlayışıyla hareket ettiğimizi belirterek, "Biz milletin derdine derman olmak için bu yola çıktık. Siyaset kavga yeri, çekişme yeri, savaş alanı değil milletin derdine derman olma yeridir. Doğruya doğru, yanlışa yanlış diyeceğiz' diye yola çıktık ve partimiz kurulduğu günden beri iki buçuk seneden beri de hep aynı konuya, aynı vurguyu yapıyoruz. Bununla ilgili olarak merhum liderimiz Erbakan Hocamız da 2002 yılında AK Parti iktidarı işe başladığında televizyonlarda dedi ki 'Biz bu kardeşlerimizin bu kadronun başarılı olmasını elbette ki isteriz. Çünkü onlar başarısız olurlarsa ülke olarak millet olarak hepimiz kaybedeceğiz. 'Tek başına iktidar da olmaları hasebiyle biz başarılı olmalarını isteriz ve bunun içinde neler yapmaları gerektiğini o programlarda açık bir şekilde merhum Erbakan Hocamız ifade etti. Biz de aynı şekilde Yeniden Refah Partisi olarak yanlışları düzeltelim, eksiklikleri tamamlayalım, doğruya doğru diyelim, doğru yaptıkları işlerde kendilerine destek olalım diyerek yola çıktık.  Ancak özellikle son 2 senelik süre içerisinde halisane bir şekilde doğru işlere destek vermemize rağmen gerçekten doğru bir iş bulmakta zorlanıyoruz. Yapılan yanlışlar artık yapılan doğruların kat ve kat üstüne çıktı, kat ve kat önüne geçti. Bunu üzülerek ifade etmek istiyorum, özellikle son yıllarda mevcut AK Parti iktidarının icraatları bizim Millî Görüş olarak yıllar boyu söylediğimiz; taklitçi zihniyetlerin iktidarlarının - hükümetlerinin karakteristik özelliklerini birer birer sergilemeye başladı." ifadelerini kullandı.

 

Elektrik ve Doğalgaz Zamlarına Tepki

Kamuoyunda tepki çeken elektrik ve doğalgaz zamları başta olmak üzere yapılan son zamları da eleştiren Genel Başkanımız, yaptıkları bir iş var; o da maalesef sürekli ve düzenli olarak zam yapmak ve milletin sırtına ilave yük yüklemek. Taklitçi zihniyetteki iktidarların önemli karakteristik özelliğinin kaynak lazım olduğu zaman bu kaynak, milletin limon gibi sıkıp suyunu çıkartarak elde edilecek, yani ille de sürekli zamla, vergi ile ilave yüklemek olarak görülüyor. İşte yılbaşından temmuz ayına kadar her ay konutlarda kullanılan doğalgaza yüzde bir zam yapılırken birkaç gün önce açıklanan yeni zamlar temmuz ayından itibaren konut tüketiminde doğalgaza %12 zam, sanayi tüketimine de yüzde 20 zam geldi. Babayiğit çıksın dediğiniz iş adamlarından fedakârlık istiyorsunuz ya, bu enerji fiyatları ile bu vergilerle, bu şartlarda, bu kredi faizleri, döviz son bir senede %40-%50 artmış böyle bir ortamda zaten elindeki istihdamın yükünü taşıyamıyor. Aynen 83 milyon vatandaş gibi özel sektörün de sıkıp suyunu çıkarttılar. Elektrik fiyatlarına yapılan bu zamla beraber bir dünya rekoru kırıldı. 3 buçuk sene içerisinde Türkiye’de elektrik fiyatı %122 arttı. Sanayici, üretici, çiftçi, köylü bu elektrik fiyatlarıyla nasıl ayakta kalsın?  Maalesef hükümet pandemi sürecinde vatandaşa vermiş olduğu her şeyi misli misli fazlasıyla, bir şey veriyormuş gibi yapıp adeta bir illüzyonist gibi el çabukluğuyla rahatsızlık vermeden geri aldı.

 

Porsiyonu Vatandaş Değil de İmtiyazlı Müteahhitler Küçültse!

Genel Başkanımız sözlerine şöyle devam etti:

"Bütün bu acı gerçekler karşısında bir de daha çok yeni, çok taze, hepimizi hayrete düşüren bir açıklama; Vatandaşlara çağrıda bulundular, dediler ki 'Biraz çok yiyorsunuz, porsiyonlarınızı küçültün.' Vatandaşın önünde zaten porsiyon diye bir şey yok. Hangi porsiyonu azaltacak?  Kuru ekmek soğana, sosyal yardıma, gıda yardımına muhtaç vatandaş değil de şu porsiyonu biraz da imtiyazlı müteahhitler küçültse!  Çok değil mesela 128 kez vergi muafiyeti çıkacağınıza 64 kez çıkartsanız, 230 milyar dolarlık ihale vereceğinize 100 milyar dolarlık verseniz. Böylece vatandaşların porsiyonlarının gitmesine gerek kalmaz. Maalesef 19 seneden beri vatandaşların porsiyonu küçüldükçe, imtiyazlıların porsiyonları büyümeye devam ediyor." dedi.

 

Büyük Deprem Yaklaşırken Kanal İstanbul Israrı Niye? 

Kırk tane başka derdimiz varken, nüfusun yüzde 40'ı sosyal yardıma muhtaç durumda iken ‘Kanal İstanbul’ ısrarına anlam veremediklerini belirten Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, İstanbul'un en önemli sorununun beklenen ‘Büyük İstanbul Depremi’ olduğunu, İstanbul'un kentsel dönüşüm problemi çözülmezse yüz binlerce insanın depremde hayatını kaybedebileceğinin altını çizdi.

Erbakan, "Böyle bir ortamda asla ve asla böyle uçuk bir projenin doğru olmadığını ifade ediyoruz. Asıl yapılması gereken; 1. dereceden deprem bölgesine, fay hattının yanı başına 3. şehir kurmak, kanalın etrafına 5 milyon insanı da getirip yerleştirmek değil milyonlarca gencimize iş bulmak mutfaktaki yangını söndürmek olmalıdır" dedi.

BU ŞARTLAR ALTINDA ÜRETİM YAPAN ÇİFTÇİYE MADALYA TAKILMALI

BU ŞARTLAR ALTINDA ÜRETİM YAPAN ÇİFTÇİYE MADALYA TAKILMALI

Genel Başkanımız Dr.Fatih Erbakan, “Hali hazırdaki girdi maliyetleri, düşük taban fiyatları ve iktidarın tarımda ithalat öncelikli politikaları nedeniyle, ülkemizde tarım yapmanın neredeyse imkânsız hale geldiğini yaşayarak gördük. Bu şartlar altında üretim yapan çiftçinin alnından öpmek ve bir de üstüne madalya takmak gerekir" dedi.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Türkiye’de ilk kez yapılan, Ekonomik İşler Başkanlığımızca geliştirilen 'Üretim Girişimi Polatlı Buğday Ekimi' projesi kapsamında Kasım ayında ekimi yapılan yaklaşık 30 dönüm arazideki buğdayın hasadı etkinliğinde teşkilatımız ve çiftçilerle buluştu. Çiftçilerin sorunlarını dinleyen Genel Başkanımız biçerdöverin direksiyonuna geçti, buğday hasadına da yerinde şahit oldu.

 

'Çiftçimize üretim sürecinde yaşadığı sorunları, maliyetleri bilmeden fiyat vermek doğru değil'

Türkiye'de ilk kez bir siyasi partinin bu tarz bir projeye imza attığını belirten Ekonomik İşler Başkanımız Fatih Öztek, bir siyasi iktidarın çiftçinin ürününü ekerken biçerken yaşadığı sorunları maliyetleri bilmeden fiyat vermesinin doğru olmadığını ve bu amaçla kamuoyunda farkındalık oluşturmak amacıyla projeyi gerçekleştirdiğimizi anlattı.

 

Zor şartlarda üretim yapan çitçimize madalya takmak gerekiyor

Ülkemizde üreticinin zor şartlarda aç kalmamak için üretim yaptığını belirten Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan ise, Ekonomik İşler Başkanlığımızın ülkemizde tarımsal üretimin problemlerini bizzat yaşayarak görmek maksadıyla Adana, Niğde, Bursa ve Ankara / Polatlı’da gerçekleştirdiği tarım uygulama programı kapsamında Polatlı’da buğday hasadına iştirak ettik, çiftçimizin emeğine, sıkıntılarına, alın terine canlı olarak şahit olduk. Tarım uygulama projemiz sonucunda 30 dönümlük bir tarladan hasat edilen buğdayla elde edilen kazancın aylık bazda asgari ücretin yarısı dahi etmediği ortaya çıktı. Hali hazırdaki girdi maliyetleri ve düşük taban fiyatları ve iktidarın tarımda ithalat öncelikli politikaları nedeniyle, ülkemizde tarım yapmanın neredeyse imkânsız hale geldiğini yaşayarak gördük. En iyi ihtimalle, 30 dönümlük tarlada yapılan tarımın, ekimin, biçimin, hasadın sonunda, ekim-kasım ayından bu yana 9-10 aylık emek ve uğraşın sonunda elde edeceğimiz gelir aylık 600 lira gibi bir rakama tekabül ediyor. Elde edilen buğdayın yanında samanın da değerini katmanıza rağmen maliyeti düştüğünüz zaman yıllık 7200 lira gibi bir gelir elde ediliyor. Bu şartlar altında üretim yapan çiftçinin alnından öpmek ve bir de üstüne madalya takmak gerekir. Rakamlar ortada, gerçekler ortada. Dünyanın başka bir yerinde olsa bu çiftçiler başkente yürürler, hükümeti devirirler, ülkeyi birbirine katarlar. Ancak bizim aziz milletimiz, hangi zorlukla karşılaşırsa karşılaşsın, vatanına milletine karşı gelmeme ahlakına sahip olduğu için bugün hala sabrediyor, hala susuyor. Canını dişine takıp hayatta kalma mücadelesi veriyor. Mevcut şartlarda emeğinin karşılığını, hakkını alamayan çiftçimizin yüzü inşallah Yeniden Refah iktidarında gülecek.” şeklinde konuştu.

Etkinlik sonrası Polatlı Cumhuriyet meydanında halka seslenen Genel Başkanımız, teşkilatımız ile birlikte esnaf ziyaretinde bulundu.

İKTİDARA 'KUL HAKKI' UYARISI: GELİN BU YANLIŞTAN DÖNÜN!

İKTİDARA 'KUL HAKKI' UYARISI: GELİN BU YANLIŞTAN DÖNÜN!

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, "Bir kardeşin bir kardeşe yapacağı en önemli tavsiye, kul hakkını çiğnememesi konusunda uyarıda bulunmaktır. Biz, eski dostlar, eski Millî Görüşçüler, Erbakan Hoca'nın eski öğrencileri olarak mevcut iktidara, kardeşlik hukuku gereği kul hakkı konusunda hassas olmaları, bu yanlıştan dönmeleri konusunda uyarıda bulunuyoruz." dedi.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Balıkesir ilimizin 1. Olağanüstü Kongresi'nde önemli açıklamalarda bulundu.

 

Balıkesir'deki kongre salonunda büyük coşkuyla karşılanan Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, konuşmasının başında Balıkesir'de olmaktan duyduğu mutluluğu dile getirerek, merhum annesi Hatice Nermin Erbakan'ın da aslen Balıkesirli olduğunu, Kurtuluş Savaşı'nda emperyalistlere karşı büyük mücadele veren Balıkesirli kahramanları da rahmetle yâd ettiğini ifade etti.

 

İktidara Düşmanlık İçin Değil Yanlıştan Dönmeleri İçin Uyarıda Bulunuyoruz

Genel Başkanımız, 'Siyaseti intikam almak için yapmadığımızı, milletin derdine derman olsun da kim olursa olsun anlayışında' hareket ettiğimizi belirterek, "Eski dost düşman olmaz. Biz iktidara düşmanlık yapmak için değil, bu yanlışlarından dönmeleri için uyarıda bulunuyoruz. Bu kardeşlik hukukunun gereğidir. Kul hakkı, tüyü bitmemiş yetimin, mazlumun hakkı, en çok dikkat etmemiz gereken konuların başında geliyor. Paylaşımda adaletin uygulanması biz Millî Görüşçülerin en tavizsiz olması gereken konudur. Bu uyarıları neden yapıyoruz? Birkaç örnekle açıklayalım:

 

Bakınız Ankara’da Yüksek Hızlı Tren Garı inşa edildi. Bu tren garını her zamanki 5 imtiyazlı holdingden 3 tanesi ortak olarak inşa etti. Bu tren garını inşa eden imtiyazlılara “2020 yılı için 5 milyon yolcu garantisi” verildi.  Neredeyse Ankara’nın toplam nüfusu kadar yolcu garantisi… 2020 yılında bu garı kullanan yolcu sayısı 740 bin… Bu ne demek: ‘2020 yılında bu gardan geçmeyen 4 milyon 260 bin yolcunun parasını, hem de döviz kuru farkıyla birlikte, millet olarak 3 imtiyazlı holdinge biz ödedik' demek… " şeklinde konuştu.

 

Kütahya Zafer Havalimanı Olsa Olsa İmtiyazlıların Zaferidir!

'Sadece bu değil ‘Kütahya Zafer Havalimanı’ diye bir havaalanı yapıldı. Neyin zaferi bu?  Olsa olsa imtiyazlı müteahhitlerin zaferi! ' diyen Genel Başkanımız Erbakan,   2020 yılı için Zafer Havalimanı’nı  yapan firmaya verilen  “1 milyon 279 bin yolcu garantisine karşın 2020 yılı için bu havaalanını kullanan yolcu sayısının da  7 bin 235 yolcu olduğunu ifade ederek uçmayan 1 milyon 272 bin yolcunun parasını imtiyazlı firmaya 83 milyon vatandaşın ödediğini söyledi.

 

2021 Yılında 'İmtiyazlılara' Ödenecek Garanti Para 31 Milyar TL

2021 yılı için bu imtiyazlı holdinglere devlet bütçesinden ayrılan garanti paranın    31 milyar TL olduğunu belirten Genel Başkanımız, " Yani 83 milyon vatandaş bu holdinglere bu sene kendi cebimizden “31 Milyar TL” para ödeyeceğiz… Bu imtiyazlı holdingler birer matbaa kurup gece gündüz para bassalar herhalde ancak bu kadar para basabilirlerdi!  Burada bir diğer hayati konu da bütün bu anlaşmaların döviz cinsinden garantili olarak yapılması. Oysa 2018’de dövizle anlaşma-sözleşme yapmak yasaklanmıştı. Konutların, araçların satılacak ürünlerin fiyatlarının döviz cinsinden belirtilmesi yasaklanmıştı.  O kurallar vatandaş için, imtiyazlılara gelince akan sular duruyor.  Peki döviz üzerinden yapılmasının maliyeti ne?  Bu imtiyazlı holdinglere sırf döviz kurundaki artış yüzünden ödediğimiz para tam 18 milyar dolar. Yani 150 milyar TL. Bu para ile zor durumdaki çiftçinin bütün borcu kapatılabilirdi." şeklinde konuştu.

 

'Fakirden Alıp Zengine Veren Bu Sistemi Kaldıracağız'

'Bu değirmene su taşımak için 83 milyon vatandaşın zamlarla ve vergilerle limon gibi adeta suyunun sıkıldığını' ifade eden Genel Başkanımız Erbakan sözlerine şöyle devam etti:

"1 Temmuz 2021 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere, elektrik fiyatlarında tüm abone grupları için “yüzde 15” oranında artış yapıldı. Böylece dünyanın hiçbir yerinde görülmemiş şekilde, son 3,5 yılda elektriğe toplamda yüzde 122 oranında zam yapılmış oldu! Doğalgaz da yüzde 100 zamlanmış oldu. Ne manaya geliyor bütün bu anlattıklarımız? İmtiyazlı holdinglere milyar dolarlar aktarmak için, kendi çevresindekilere devletten 5 maaş, 11 maaş, 17 maaş verebilmek için, zamla vergiyle milletin suyunu çıkartmak, MKE’yi, TEİAŞ’ı, Tank Palet’i ne bulursa satmak. Bu değirmene su taşımak için, 83 milyonu sıkıp suyunu çıkartmak. Hayır bu böyle gitmez! Fakiri daha fakir, zengini daha zengin yapan bu düzeni değiştireceğiz. Fakirden alıp, zengine veren bu sistemi ortadan kaldıracağız…" dedi.

Tek liste halinde girilen kongrede İl Başkanı Fatih İnceboy yeniden seçildi.

KADINA ŞİDDETİ ÖNLEYECEĞİZ

KADINA ŞİDDETİ ÖNLEYECEĞİZ

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, iktidara geldiğimizde 6284 sayılı kanunu kaldıracağımızı belirterek, "Kadına şiddeti önlemek için Batı dayatması kanunlara ihtiyacımız yok. Kadınlarımızın ve örnek aile yapısının nasıl korunacağı bizim medeniyetimizde en muazzam örnekleriyle var. Biz inancımıza ve medeniyetimize sarılacağız ve kadınları başta olmak üzere tüm mahlukatı en güzel şekilde koruyacağız." ifadelerini kullandı.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, parti olarak 2. Olağan Kongrelerimizin ilki olarak İstanbul ilimizin Fatih ilçesinin 2. Olağan Kongresi'nde katıldı. 2. Olağan Kongrelerimizin başlığıysa Yeniden Refah Partimizin iktidarının müjdesini veriyor. ‘Türkiye’yi Yönetmek, Dünya’yı Değiştirmek İçin Hazırız’

 

Fatih Karagümrük Stadı'nda teşkilatımızdan oluşan coşkulu bir kalabalığın katıldığı kongrede mehter takımı gösterisi sonrası, Genel Başkan Başdanışmanımız Sanatçı Davut Güloğlu da sahne alarak parti için yazdığı şarkıyı seslendirdi.

 

Millî Görüş'ün En Büyük Düsturu Asla Vazgeçmemektir

Kongrede yaptığı konuşmada Millî Görüş Hareketinin kurucusu 54. Hükümetin Başbakanı merhum Prof. Dr. Necmettin Erbakan'ın hayatındaki en büyük düsturun "asla vazgeçmemek" olduğunu dile getiren Genel Başkanımız DR. Fatih Erbakan, Ebu Eyyub El Ensari, Fatih Sultan Mehmet ve Sultan 2. Abdülhamid Han'ın, Erbakan Hoca ile ortak yönleri olduğunu belirterek, bu yönlerden birinin vazgeçmemek diğerinin ise tırnakları ile söke söke almak olduğunu ifade etti. Genel Başkanımız, Ebu Eyyub El Ensari Hazretlerinin 90 yaşında İstanbul'un fethi için savaştığını, merhum Necmettin Erbakan'ın da hastane odasında son nefesine kadar teşkilat çalışmalarını sürdürdüğünü söyledi. Necmettin Erbakan'ın Sultan Abdülhamid Han gibi bedel ödemek pahasına dahi olsa dünya Siyonizm’ine boyun eğmediğini belirten Genel Başkanımız Erbakan, merhum Erbakan Hocamız'ın, İran ve Irak'a uygulanan ambargoyu deldiğini ve ABD'nin istediklerinin tam tersi icraatlara imza attığını kaydetti. Genel Başkanımız, Erbakan Hocamızın da Millî Görüş'ü 1994 ve 1997'de tırnakları ile sökerek zafere taşıdığını söyledi. Yeniden Refah Partimizin de arkasında herhangi bir holding, devlet desteği, medya desteği ve dış güçler olmadığını hedeflerine ulaşmak için bu inançla çalışacağımızı söyledi.

 

'Önce Ahlak ve Maneviyat Düsturuna Sahip Bir Gençlik'

Millî Görüş hareketinin 52 yıllık geçmişinde tek bir yüz kızartıcı işinin olmadığını vurgulayan Genel Başkanımız Milli Görüş'ün ikinci 40 yılında bu manevi mirasla iktidara geldiğimizde 5 önemli adımı atacağımızı söyledi:  Birincisi adaleti sağlamak, ikincisi 7'den 77'ye  herkese refah, üçüncüsü kaliteli nesil yetiştirecek kaliteli eğitim sistemi. Kaliteli nesil ne demek? Hem bilimsel kalitesi yüksek hem de ahlaki kalitesi yüksek. Materyalist, maddeci, dünyacı, kuvveti üstün tutan, hedonist bir gençlik yerine hakkı üstün tutan dünyacı değil ahiret öncelikli olan, maneviyatçı önce ahlak ve maneviyat düsturuna sahip ve aynı zamanda nefis terbiyesini gerçekleştirmiş bir gençlik. Merhum Erbakan hocamızın ifadesiyle beşin dörtten büyük olduğunu bildiği kadar, dört helalin beş haramdan daha büyük ve kıymetli olduğunu bilen bir nesil” dedi.

 

"Türkiye’de Boşanmaların Büyük Kısmı Geçim Sıkıntısından Dolayı"

Genel Başkanımız Erbakan, aile müessesesinin önemini vurgulayarak “Atılacak dördüncü adım, ülkenin milletin sigortası emniyet supabı olan aile müessesesinin korunması. Bunun için de dört husus var birincisi ekonomik şartların düzeltilmesi, bugün Türkiye’de boşanmaların büyük kısmı geçim sıkıntısından dolayı. Dar gelirli milyonların alım gücünü arttırmadan ailenin devamlılığını sağlayamazsın. İkincisi eğitim sisteminin ıslah edilmesi. Maddeci, dünyacı bir gençlik yetiştirirseniz o gençlerin evliliği uzun süreli olmaz eğitim sistemini mutlaka ıslah etmeniz lazım aileyi korumak için. Üçüncüsü gece gündüz ifsat yapan medyanın ıslah edilmesi” şeklinde konuştu.

 

'İktidar Olduğumuzda 6284’ü Kaldırıp Atacağız'

İktidarın Aile ve sosyal politikalar politikalarını da eleştiren Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan “Dördüncüsü yuva yıkan ifsat eden batıdan ithal aile ve sosyal politikalar alanındaki kanun ve düzenlemelerin ortadan kaldırılması. Bizlerin gayretiyle İstanbul Sözleşmesi yırtılıp atıldı. Şimdi sıra 6284 sayılı kanundadır. Sadece bir senelik süre içinde 750 bin babanın evinden ailesinden çoluk çocuğundan uzaklaştırılmasına neden olan 6284’ü de iktidar olur olmaz kaldırıp atacağız Allah’ın izniyle. Kadınlarımızı korumak için Batı icadı sözleşmelere ihtiyacımız yok. Hanımların ve örnek aile yapısının nasıl korunacağı bizim ecdadımızda bizim medeniyetimizde en muazzam örnekleriyle var. Biz inancımıza ve medeniyetimize sarılacağız hanımları başta olmak üzere tüm mahlukatı en güzel şekilde koruyacağız” dedi.

Atacağımız 5. adım olarak 40 senedir kapılarında bekleten ve oyalayan AB sevdasından vazgeçip D-8'i canlandıracaklarını D-60'ı da hayata geçireceklerini Türkiye öncülüğünde İslam birliğini yeni ve adil bir dünya kuracağımızı belirtti.

Kongrede Fatih İlçe Başkanlığına Mahmut Öztürk seçildi.

BİRLİK VE BERABERLİĞİMİZ DAİM OLSUN

BİRLİK VE BARABERLİĞİMİZ DAİM OLSUN

 

24 Temmuz 1908’de İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin başlattığı darbe girişimi ve 23 Ocak 1913’te yine bu cemiyetin üyelerinin Bab-ı Ali Baskını sonucu meydana gelen darbe girişimi, muhtıralar ve askeri vesayetler günümüze kadar süregelmiş, siyasi tarihimizin birer kara lekesi olarak çok ciddi izler bırakmış ve Türkiye’nin ağır siyasi ve ekonomik bedellerle karşı karşıya kalmasına neden olmuştur.

Acımasız 27 Mayıs 1960 darbesi sonucu Başbakan Adnan Menderes ve kabine üyesi üç bakanın Yassıada’da idam edilmesi halen acı bir hatıra olarak zihinlerimizdeki yerini korumaktadır.

12 Eylül 1980 askeri darbesi sonucunda MSP’nin kapatılması ve Erbakan Hocamız’ın siyasi yasaklı olması, 28 Şubat kararları sonrasında ise 54. Hükümet’in düşürülmesi, Refah Partisi’nin kapatılması ve Erbakan Hocamız’ın yeniden siyasi yasaklı olması ülkemizin ve Milletimizin çok ağır faturalar ödemesine neden olmuştur.

 

Son olarak 15 Temmuz darbe kalkışmasını planlayanlar da, Ortadoğu’da ‘Arap Baharı’ süreci ve sonrasında meydana gelen gelişmelere rağmen bütünlüğünü koruyarak ayakta kalmayı başaran Türkiye’yi, kargaşaya ve hatta iç savaşa sürüklemek istemişlerdir.

 

Yeniden Refah Partisi olarak kim tarafından yapılırsa yapılsın, kime karşı yapılmış olursa olsun, ülkemizi kaos ortamına sürükleyecek her türlü darbe girişiminin ve oyunun karşısında olduğumuzu bir kez daha en güçlü şekilde ifade etmek isteriz.

 

Bugüne kadar çok acı tecrübelerle yoğrulan ve Milli şuur sahibi olan Milletimizin de bundan böyle darbe heveslilerine kolay kolay teslim olmayacağı 15 Temmuz kalkışması sırasında açıkça ortaya çıkmıştır.

 

Bu vesileyle bir kez daha ülkemizin düşmanı iç ve dış mihrakların her türlü art niyetli planının bertaraf olmasını, ülke olarak bölünmez bütünlüğümüzün, Millet olarak birlik ve beraberliğimizin daim olmasını diliyoruz.

 

Dr. Fatih ERBAKAN

Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı

ORTADOĞU'NUN GÜVENLİĞİ VE İSTİKRARI TÜRKİYE-İSRAİL YAKINLAŞMASIYLA DEĞİL, TÜRKİYE D8 YAKINLAŞMASIYLA MÜMKÜNDÜR

ORTADOĞU'NUN GÜVENLİĞİ VE İSTİKRARI TÜRKİYE-İSRAİL YAKINLAŞMASIYLA DEĞİL, TÜRKİYE D8 YAKINLAŞMASIYLA MÜMKÜNDÜR

 

İsrail Ordusu’nun Şeyh el Cerrah ve Gazze’ye yönelik son saldırıları ve insan hakları ihlalleri bütün dünyada büyük infiale neden olurken,

Siyonist İsrail Devleti’nin Filistinlilere yönelik gayri insani tutumu, işgalci politikaları bütün hızıyla sürerken, İsrail’e Hıristiyan Avrupa ülkelerinden dahi tepkiler gösterilirken,

Sn. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İsrail Devlet Başkanı Isaak Herzog’un göreve başlaması dolayısıyla kendisini telefonla arayıp tebrik etmesi ve söz konusu görüşme sırasında, ‘Türkiye-İsrail ilişkilerinin Ortadoğu’nun güvenliği ve istikrarı bakımından büyük önem taşıdığını’ vurgulaması kabul edilebilir bir yaklaşım değildir.

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İsrail’e yönelik söz konusu yaklaşımı ABD Başkanı Joe Biden ile daha yakın ilişkiler kurmaya yönelik bir hamle niteliğindedir.

 

Ortadoğu’da barış ve istikrar istiyorsak, bunun yolu eli kanlı Siyonist İsrail Devleti ile işbirliği yapmaktan ya da Biden yönetiminin gözüne girmekten değil, Müslüman ülkelerin birlik olmasından ve özellikle 24 yıldan beri adeta nadasa bırakılan D-8 Organizasyonu’nun canlandırılması ve güçlendirilmesinden geçmektedir.

 

Türkiye’ye düşen, ırkçı, emperyalist ve zalimlerin yanında değil, mazlum Filistin halkının yanında yer almaktır. Türkiye ABD Yönetimi’nin Ortadoğu’daki çözüm ortağı olmak yerine D-60 hedefi doğrultusunda adımlar atmalıdır.

 

Bu noktada Siyonist İsrail Devleti’nin, Ortadoğu’da istikrarın ve güvenliğin değil, istikrarsızlığın ve güvensizliğin ana nedeni olduğu asla unutulmamalıdır.

 

Dr. Fatih ERBAKAN

Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı

BU SÖMÜRÜ DÜZENİ BÖYLE GİTMEZ!

BU SÖMÜRÜ DÜZENİ BÖYLE GİTMEZ!

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, bazı imtiyazlı holdinglere verilen ballı ihaleler üzerinden iktidara yüklenerek "Eğer bu anlayışla giderlerse aya sert iniş yapacağız' diyenler, yapılacak ilk seçimde barajın altına çok sert bir iniş yapacaklardır." dedi. 

 

Geçmeyen 4 Milyon 260 Bin Yolcunun Parasını Millet Cebinden Ödüyor

Kongre öncesi EYT'liler ile bir araya gelen Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, bu sömürü düzenin çok gitmeyeceğini belirterek şöyle konuştu:

"Bizim Millî Görüş olarak en hassas olduğumuz nokta paylaşımda adalet, kul haklarına riayet, kamu malına, tüyü bitmemiş yetimin hakkına sahip çıkılması noktasıdır. Bu noktada İktidarın özellikle son yıllarda bu hassasiyetlere dikkat etmediğini görüyor ve kardeş olarak bu yanlışlardan dönülmesi uyarısında bulunuyoruz. Bunu nereden mi çıkarıyoruz? Bakınız Ankara'da Kamu-Özel İş Birliği (KÖİ) projesi ile yapılan Yüksek Hızlı Tren garı için İktidarın meşhur 5 müteahhidinden 3 tanesine 2020 yılı için 5 milyon yolcu garantisi verilmişti. Ancak yolcu sayısı 740 binde kaldı. Gelmeyen 4 milyon 260 bin yolcunun parasını bu müteahhitlere, 83 milyon olarak biz kendi cebimizden tıkır tıkır verdik. Daha da vahimi 8 milyon yolcu garantisi verilen 2021 yılının ilk 6 ayında geçen yolcu sayısı sadece 270 binde kalmış. Yani kalan altı ayda da aynı miktarda yolcu geçtiğini varsayarsak bu imtiyazlılara kur farkıyla beraber 7,5 milyon yolcunun parasını millet olarak yine cebimizden ödeyeceğiz. Paylaşımda adalet şimdi bunun neresinde?"  

 

İmtiyazlılara Verilen Ballı İhaleler Doğrudan Doğruya Kul Hakkına Tecavüzdür

Yine KÖİ projesi ile yapılan ve 2020 yılı için 1 milyon 279 bin yolcu garantisi verilen Kütahya Zafer Havalimanı'ndan sadece 7 bin 235 yolcunun geçtiğini hatırlatan Genel Başkanımız, geçmeyen yolcunun parasının yine milletin cebinden çıktığını vurgulayarak, "Peki 1 MİLYON 317 BİN yolcu garantisi verilen 2021’in ilk dört ayında Zafer Havalimanı’ndan kaç yolcu uçtu? Sadece 61 yolcu! Geçen sene uçmayan 1 milyon 272 bin yolcu parasını millet olarak ödedik, bu gidişle bu sene de uçmayan 1 milyon 316 bin yolcunun parasını ödeyeceğiz. Bu tren garını ve havalimanını parasını Ağrı'dan Hakkâri’den Van'dan belki de hayatı boyunca geçmeyecek 83 milyon olarak hep beraber ödeyeceğiz. Hani nerde paylaşımda adalet ilkesi? Nerde kul hakkı? Bir saat adaletle hükmetmek 1 sene nafile ibadetten daha hayırlıdır diyen bir Peygamber'in ümmeti olarak dünyanın hiçbir yerinde görülmeyen babasının oğluna yapmayacağı kıyakta ballı Kamu Özel İş Birliği ile yapılan ihaleler doğrudan doğruya kul hakkına tecavüzdür hem insanlığa hem vicdanımıza hem de inancımıza aykırı bir uygulamadır." ifadelerini kullandı.

 

Kurt Yapmaz Kuzulara Şah Olsa Bu Taksimi

2021 yılı için bu imtiyazlı holdinglere devlet bütçesinden ayrılan garanti ödemesinin 31 Milyar TL olduğunu da hatırlatan Genel Başkanımız Erbakan, "Bütün bunlar yetmiyormuş gibi 83 milyon vatandaş bu holdinglere bu sene kendi cebimizden “31 Milyar TL” para ödeyeceğiz.  Bu imtiyazlı holdingler birer matbaa kurup gece gündüz para bassalar herhalde ancak bu kadar para basabilirlerdi! Daha da acısı yine bu imtiyazlı holdinglere son 6 senede sırf döviz kurundaki artış farkından yüzünden ödediğimiz para tam 18 milyar dolar, yani 150 milyar Türk lirasıdır. 150 milyar TL ile Türkiye'deki 1,5 milyon EYT'liyi emekli edip 5 senelik maaşlarını ödemek mümkün. 128 bin atanamayan öğretmenin atanıp 12 senelik maaşlarını ödemek mümkün. Türkiye'deki milyonlarca çiftçinin Ziraat Bankası ve kooperatife olan borçlarını ödemek mümkün. Bu holdinglere bu kadar ballı ihaleler verildikten sonra bir de 128 kez vergi muafiyeti getirilmesi vicdanları kanatan adalete sığmayan bir diğer acı gerçek." dedi.

 

Bu Sömürü Düzeni Böyle Gitmez

'Yeniden Refah Partisi ve Millî Görüş olarak bu sömürü düzenini ortadan kaldırmak için mücadele ettiklerini' söyleyen Genel Başkanımız, “Her zaman söylüyoruz bu böyle gitmez. Adaletsizlik, zulüm, sömürü, kul haklarının çiğnenmesi düzeni daha fazla devam edemez. Biz iktidara geldiğimizde, Kaynak lazım olduğu zaman 'borç al, millete zam ile, vergi ile yük yükle, devletin varlıklarını satıp yok et' anlayışı ile değil, Milli Kaynak Paketleri ile kaynak üreteceğiz, önce imtiyazlılar değil önce millet anlayışı ile hareket edeceğiz. Havuz sistemi ve denk bütçe ile milyarlarca liralık faiz ödemesinden bu devleti kurtaracağız." şeklinde konuştu.

Tek liste halinde girilen kongrede İl Başkanı Cahit Bolelli yeniden seçildi.

 

 

KURBAN BAYRAMIMIZ MÜBAREK OLSUN

KURBAN BAYRAMIMIZ MÜBAREK OLSUN

Yeniden Büyük Türkiye'yi inşa ettiğimiz bayramlarda buluşmak ümidiyle...

 

Günümüz dünyası, kaba kuvveti, imtiyazı ve menfaati hak sebebi sayan zihniyete sahip küçük küçük bir azınlığın maddi gücü ellerinde bulundurdukları için hakim oldukları bir dünyadır.

 

Bu sebepla dünyanın her köşesini ve özellikle İslam coğrafyasını zulüm, çifte standart, sömürü, kan ve gözyaşı kaplamıştır. Tüm insanlık çok ciddi maddi ve manevi sıkıntılara düçar olmuş durumdadır.

 

İnsanlığın saadet ve selameti için en gerekli prensipler; materyalizm yerine maneviyatçılık, paylaşımda ve yönetimde adalet gücü elinde bulunduranlar nedeniyle uygulanmaktan son derece uzaktır.

 

Bu şartlar altında tüm İslâm Alemi olarak buruk da olsa bir bayram sevincini daha hep birlikte yaşıyoruz.

 

Cenab-ı Allah bu mübârek günlerde kestiğimiz kurbanlarımızı, yaptığımız dua ve ibadetlerimizi kabul buyursun. Topyekün dirilişe ve kurtuluşa vesile kılsın.

 

Öncelikle kendi ülkemizde adaleti, refahı, huzur ve barışı hakim kıldığımız, 'Yaşanabilir Türkiye'yi kurduğumuz, 'Yeniden Büyük Türkiye'yi inşa ettiğimiz, tüm müslüman ülkeler arasında birlik ve beraberliği tesis ettiğimiz, bizim medeniyetimizin Hakk'ı üstün tutan prensipleri doğrultusunda 'Yeni ve Adil Bir Dünya'yı hayata geçirdiğimiz bayramlarda buluşmak duasıyla, milletimizin ve tüm İslâm Alemi'nin mübârek Kurban Bayramı'nı tebrik ediyorum.

 

Dr. Fatih Erbakan

Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı

 

TUNUS’TAKİ SON GELİŞMELER

TUNUS’TAKİ SON GELİŞMELERİ GEÇMİŞTE YAŞANAN ARAP BAHARI
EKSENİNDE BÜYÜK ENDİŞEYLE İZLİYORUZ
 
Tunus’ta Cumhurbaşkanı Kays Said’in, Tunus Anayasası’nın ulusal acil durum koşullarının oluşması halinde devlet kontrolü yetkisini kendisine veren maddesi doğrultusunda gerçekleştirdiği anayasal darbe ile, seçimle işbaşına gelmiş olan meclisin tüm faaliyetlerini dondurması ve Başbakan Hişam el- Meşişi’yi görevden alması ile oluşan ve dost ve kardeş Tunus’u yeniden kaos ve belirsizliğe sürükleyebilecek vahamette olan gelişmeleri büyük endişeyle ile karşılıyoruz.
 
Cumhurbaşkanı Kays Said’in darbe sonrası yaptığı açıklamada;  ‘ülkeyi kurtarma‘ adına olağanüstü önlemleri işaret etmesi tamamen darbeyi meşrulaştırmaya yönelik bir adımdan öteye gidememektedir.
 
Tunus’un içinde bulunduğu sıkıntıların darbe yöntemleriyle çözüme kavuşturulması asla mümkün değildir. Akdeniz’in önemli ülkelerinden dost ve kardeş Tunus’ta daha önce başlatılan ‘Arap Baharı’ girişiminin devamı niteliğinde olan ve ülkenin mevcut istikrarını bozmaya yol açacak bu girişim, Tunus halkından çok, darbenin arkasında yer alan dış güçlerin gizli ajandalarına hizmet etmeye yönelik bir adımdır.
 
Tunus’ta Covid-19 salgını, işsizlik ve ekonomik darboğaz bahanesiyle ortaya çıkarılan cumhurbaşkanlığı darbesi, ülkenin karşı karşıya bulunduğu kendi içsel dinamiklerinden çok, Batının jeostratejik öneme sahip bu ülkedeki ekonomik ve siyasi çıkarlarına hizmete yöneliktir.
 
Yeniden Refah Partisi olarak şunu da ifade etmek isteriz ki; ülkemiz ile güçlü ve derin tarihi bağları bulunan, sosyal, siyasi ve ekonomik konular başta olmak üzere birçok alanda iyi ilişkiler ve işbirliği içerisinde olduğumuz dost ve kardeş Tunus’ta eninde sonunda sağduyunun hâkim olacağına, Tunus’un en büyük siyasi partisi olan El Nahda Hareketi başta olmak üzere, halkın iradesiyle mecliste temsil yetkisi kazanmış olan tüm siyasi partilerin soğukkanlılıkla bu zorlukların üstesinden geleceklerine olan inancımız tamdır.
 
Dost ve kardeş Tunus’un diğer Kuzey Afrika ve Orta Doğu ülkelerindeki gelişmelerden ders çıkararak bir an önce yüz yüze olduğu bu badireyi en az zararla atlatmasını temenni ediyoruz.
 
Dr. Fatih ERBAKAN
Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı

ZORUNLU AŞI ANAYASAYA VE İNSAN HAKLARINA AYKIRI

Zorunlu Aşı Anayasaya ve İnsan Haklarına Aykırı

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, "Aşı olmak isteyenler elbette ki aşılarını olsunlar, buna kimsenin karşı çıkma hakkı yoktur. Ancak, aşı olmak istemeyenlere de herhangi bir zorlama yapılması hem anayasaya hem de insan haklarına aykırı bir uygulamadır." dedi.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, ‘Güçlü Lider - Güçlü Kadro / İktidara Yürüyüş Toplantısı – 2’ temalı İlçe Başkanları Eğitim Toplantımızın öncesinde gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.

 

Yangın Uçağı Eksikliğine Tatmin Edici Cevap Verilemedi

Türkiye'nin dört bir yanında meydana gelen yangınların canımızı yaktığını söyleyen Genel Başkanımız Erbakan, yangınların söndürülmesinde emek gösteren görevlilere ve vatandaşlara teşekkür etti. Genel Başkanımız, yangın söndürme uçaklarının yetersiz olduğu iddialarına ilişkin, "Ülkemizin ciğerlerini yakan orman yangınlarında hayatını kaybeden vatandaşlara rahmet, yaralılarımıza da acil şifalar diliyoruz. Bu gibi afetlerde ülke olarak gerekli tedbirleri almakta geç kalıyoruz. Asıl yapılması gereken felaketler yaşanmadan gerekli tedbirlerin alınmasıdır. Gündeme getirilen yangın uçaklarının, Rusya'dan alınan uçakların yetersizliği ve özellikle Cumhurbaşkanlığı filosunda 13 uçak bulunurken yangın söndürme uçaklarımızın olmaması milletimize izah edilecek bir durum değildir. Yetkililerin özellikle hükümetin ve ilgili bakanlıkların kamuoyunu aydınlatıcı açıklamalar yapmaları, bu hususta tatmin edici cevaplar vermeleri son derece önemlidir. Yangınların başladığı zamandan beri maalesef tatmin edici cevaplar alınamadı." değerlendirmesinde bulundu.

 

Aşı Yaptırmayanlar Neredeyse Vatan Haini İlan Edilecek!

Özellikle bayram sonrası vaka sayılarının çok artmasıyla gündeme getirilen Korona aşısının zorunlu tutulması tartışmalarına da değinen Genel Başkanımız Erbakan, Endonezya, Tayland ve İngiltere örneklerini vererek, bu ülkelerde aşılama başladıktan sonra vaka ve ölüm sayılarının arttığını bunun özellikle bilim insanları tarafından izaha muhtaç olduğunu söyledi:  "Aşı yaptırmayan 20 milyondan fazla vatandaşımız adeta dışlanma, aforoz edilme, vatan haini ilan edilme tehdidi ile karşı karşıya. Bu kabul edebileceğimiz bir durum değil. Her şeyden önce zorunlu aşıda diretenlerin şunu açıklaması gerekiyor: Endonezya'da aşılama başlayana kadar 818 bin vaka 25 bin ölü sayısı görüldü. Aşılamanın yapıldığı ilk altı ay sonunda 3 milyon 239 bin vaka 86 bin 800 ölü sayısına ulaşıldı. Diğer bir örnek de Mart 2021'de aşılamaya başlayan Tayland'da Pandeminin başından Mart ayına kadar hasta sayısı 26 bin ölü sayısı sadece 85'te kalmış. Aşılama başladığından itibaren geçen 4 ayda hasta sayısı 543 bin 361'e ölü sayısı ise 4397'e yükselmiş. Aşıyı zorunlu hale getirmek isteyenlerin ve özellikle Bilim Kurulumuzun bu rakamları açıklaması gerek. Yetişkin nüfusunun neredeyse tamamını aşılayan İngiltere'de vaka sayıları 50 bini aştı. Yeniden kapanmayı düşünüyor. Dünya geneline baktığımızda geçtiğimiz yıl yaz aylarında aşısız dünyada günlük toplam vaka sayısı 150 bin, bu yıl yaz ayında en az 3 milyar insanın 1 doz aşılandığı bir dünyada günlük vaka sayısı 550 bini aşmış durumda. Bütün bu istatistikler aşılamanın vakayı önleyemediğini gösteriyor."

 

Zorunlu Aşı Toplumsal Karmaşaya Yol Açar

Zorunlu aşının anayasaya aykırı bir durum olduğunun altını çizen Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, "Aşı olmak isteyenler elbette ki aşılarını olsunlar, buna kimsenin karşı çıkma hakkı yoktur. Ancak, aşı olmak istemeyenlere de herhangi bir zorlama yapılması hem anayasaya hem de insan haklarına aykırı bir uygulamadır. Basında sıkça dillendirilen aşı olmayanların AVM'ler, restoranlar, kamu kurumları, okullar ve toplu taşıma araçlarına alınmaması gibi bir durumun uygulanması halinde büyük bir kaosa sebep olur. Toplumsal karmaşaya yol açacak son derece tehlikeli bir durumdur." ifadelerini kullandı.

 

Bu Sıvılar Aşı Değil Aşı Adayı

Mevcut aşıların bilimsel süreci tamamlanmadan kullanıma sokulduğunu dolayısıyla aşı sayılamayacağını ileri süren Genel Başkanımız, "Birçok bilim adamının dediği gibi bu sıvılara aşı değil aşı adayı demek daha doğru olur. Üreticisinin sorumluluk kabul etmediği aşı adayı bu sıvıların insanlarımıza zorla enjekte edilmesini kabul edemeyiz. Faz çalışmaları, insan ve hayvan deneyleri tamamlanmayan bu sıvıların özellikle de genetik bozulma, kanser riski ve otoimmün hastalıkları riski olan mRNA aşılarının yapılması büyük tehlike arz ediyor." dedi.

 

Aşı Olanlara Neden Onam Formu İmzalatılıyor?

'Bugüne kadar yapılan diğer aşılar için bize onam formu imzalattılar mı?' diye soran Genel Başkanımız Erbakan, Korona aşıları için imzalatılan formların şüphe uyandırdığını ve ileride doğabilecek muhtemel olumsuz sonuçlardan dolayı kimsenin sorumluluk almak istemediği için imzalatıldığını belirtti.

 

 

GENEL BAŞKANIMIZ DR. FATİH ERBAKAN YANGIN BÖLGESİNİ ZİYARET ETTİ

GENEL BAŞKANIMIZ DR. FATİH ERBAKAN YANGIN BÖLGESİNİ ZİYARET ETTİ

 

Genel Başkanı Dr. Fatih Erbakan, Antalya Manavgat'ta yangın felaketinden zarar gören bölgelerde incelemelerde bulunup yangından etkilenen vatandaşları ziyaret etti.

Büyük felaketin yaşandığı bölgedeki ziyarette Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan'a Genel Başkan Yardımcılarımız Mehmet Aşıla, Erkan İlyas Helvacı ve Antalya İl Başkanımız Atınç Korkmaz ve çok sayıda partilimiz eşlik etti. 

Genel Başkanımız Erbakan ve beraberindeki heyet yangın felaketinden en çok zarar gören Manavgat'taki Kalemler, Oymapınar, Evrenseki ve Aksaz köylerine ziyarette bulunup yangında evleri ve hayvanları zarar gören vatandaşlarla bir araya geldi. Vatandaşlara geçmiş olsun dileklerini ileten Genel Başkanımız, kayıplarının telafisi sürecini yakından takip edeceklerini belirtti. 

 

Büyük Felaketlerde En Baştan Tedbir Almak Çok Önemli

Ziyaretler sonrası AFAD yetkililerinden çalışmalarla ilgili bilgi alan Genel Başkanımız, AFAD Koordinasyon Merkezinde basın mensuplarına açıklamalarda bulundu:

"Öncelikle milletimize ve yangın felaketinde yaşamını yitiren vatandaşlarımızın yakınlarına başsağlığı diliyorum. Tabii yaptığımız incelemeler şunu gösteriyor, geniş çaplı bir alanda gerçekleşen bir felaket olduğu için müdahalede de bazı zorluklar yaşanıyor. Bir de özellikle rüzgârlı bir havada olması ve bitki türünün çam olması yangının hızlı bir şekilde yayılmasına neden oluyor. Bütün bu etkenler ile büyük bir felaket yaşanmış. Tabii vatandaşlarımız da söylüyor, dua edeceğiz ama bu tarz yangınlara karşı baştan tedbir alınması son derece önemli. Teçhizat olsun, koordinasyon olsun çok daha profesyonel, daha etkili müdahalelerin yapılması lazım. Biz de bölgede yaptığımız incelemelerde gerek insan kaybımız, hayvan ve bitkilerin, ağaçlarımızın kaybı hepsi ayrı ayrı insanın içini acıtıyor. Kaybettiğimiz canlar bir yana bu bitki örtüsünü milyarlar verseniz 70-80 seneden önce geri gelmesi mümkün değil. O yüzden Manavgat gibi Çam ormanlarının olduğu bir bölgede tedbirlerimizin en baştan alınması önem arz ediyor. Biz de Yeniden Refah Partisi olarak bölgede ağaçlandırma kampanyası başlatacağız. Fidan dikimi ve kayıplarımızın bir miktar da olsa telafisi için elimizden gelen gayreti göstereceğiz. Ve tabii ki buradaki çalışmalarla ilgili bilgi aldığımız AFAD yetkililerimize, gönüllü kuruluşlarımıza, itfaiye erlerimize, canla başla bu çalışmaları yapan tüm emeği geçenlere şükranlarımı sunuyor, milletimize tekrar geçmiş olsun diyorum."

YANGIN FELAKETİNE KARŞI MİLLİ BİRLİK ZAMANI

YANGIN FELAKETİNE KARŞI MİLLİ BİRLİK ZAMANI

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, devam eden orman yangınları ile ilgili tartışmalara ilişkin, "Şu noktada İktidar-muhalefet kavgası, toplumsal kutuplaşma ve kamplaşma görüntüsünün verilmesi çok yanlıştır.  Gün iktidarıyla muhalefetiyle, her kesimden insanımızla 84 milyon hep birlikte, felakete karşı canla başla mücadele etme, maddi manevi yaraları sarma günüdür." dedi.

 

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, yaptığı yazılı açıklamada, ciğerlerimizi yakan yangınlara karşı siyasi kavgaların yeri ve zamanı olmadığını belirterek, bu felaketle millet olarak tek yürek yek vücut hep birlikte mücadele etme çağrısında bulundu.

 

 

Gün Birlik Olma 84 Milyon Hep Birlikte Tek Yürek Olma Günüdür

 

Genel Başkanımız şu ifadeleri kullandı:

 

"28 Temmuz’da Antalya, Manavgat’ta başlayan ve kısa sürede Akdeniz Bölgemizde çok geniş bir alana yayılan yangınlar halen daha devam ederken, asırlık ağaçlarımız, ormanlarımız kül olmaya, savunmasız ve masum hayvanlar canından olmaya devam ederken, itfaiye erlerimiz, gönüllülerimiz yangının söndürülmesi için aralıksız şekilde can siperane mücadele verirken, yüzlerce yaralımız hastanelerde tedavi edilirken, Yüreği yanan, içi kan ağlayan bölgedeki insanlarımızın karşısında, büyük bir acı ve endişe yaşayan milletimizin gözleri önünde, iktidar kanadının ve muhalefet partilerinin siyasi düellolara tutuşması kabul edilemez. İktidar kanadı muhalefet partili belediyeleri suçlarken, muhalefetin de Hükümeti, Bakanlıkları suçlaması; iktidarın da muhalefetin de siyasi kazanç saikiyle çeşitli açıklamalar yapması asla uygun bir tutum değildir.

Şu noktada İktidar-muhalefet kavgası görüntüsü, toplumsal kutuplaşma ve kamplaşma görüntüsünün verilmesi çok yanlıştır.  Gün iktidarıyla muhalefetiyle, her kesimden insanımızla 84 milyon hep birlikte, felakete karşı canla başla mücadele etme, maddi manevi yaraları sarma günüdür. Önce evimizdeki yangını söndürmeli, yaralarımızı sarmalı, sonra eksikleri, yanlışları, ihmalleri masaya yatırıp gereken adımları atmalıyız."

 

 

Gerginliği Arttıracak Her Türlü Söz ve Tavırdan Uzak Durulmalıdır

 

'Böyle bir zamanda kutuplaşmayı, gerginliği artıracak her türlü söz ve tavırdan uzak durulmalıdır.' diyen Genel Başkanımız Erbakan, "Terör örgütlerinin ve çeşitli unsurların, bu yangınları maksatlı olarak çıkartarak ülkemize, milletimize ekonomik ve psikolojik bakımdan zarar vermek istemesi ihtimal dahilindedir. Ancak böyle büyük bir felaketle karşı karşıya olduğumuz şu günlerde “yangını şunlar çıkardı, bunlar çıkardı, şu etnik kökenden insanlar yaptı” şeklinde konuşmaların tartışmaların zamanı ve yeri değildir. Bu gibi yaklaşımlar bu felaketle mücadele sırasında birlik ve bütünlüğümüzü zedeler.  Bu zor günlerde millet olarak dayanışma birlik ve beraberlik içerisinde olmalı, tek yürek yek vücut halde yangınların kontrol altına alınması, yaraların sarılması için hep birlikte mücadele etmeliyiz."

 

 

'Bölgedeki Kahramanlara Şükranlarımızı Sunuyorum'

 

Canını dişine takarak büyük bir özveri ile yangınların söndürülmesi, canların kurtarılması için çaba sarf eden tüm itfaiye ekiplerine, orman teşkilatımıza, vatandaşlarımıza, gönüllülere şükranlarını sunduklarını ifade eden Genel Başkanımız, “Bölgedeki vatandaşlarımız başta olmak üzere tüm milletimize bir kez daha geçmiş olsun dileklerini iletiyor ve Cenabı Allah’a bu yangın felaketinin bir an önce son bulması için dua ediyoruz" ifadelerini kullandı.

 

 

83 MİLYON 5'TEN BÜYÜKTÜR! FAKİRİ DAHA FAKİR, ZENGİNİ DAHA ZENGİN YAPAN BU SİSTEMİ KALDIRACAĞIZ!

83 Milyon 5’ten Büyüktür! Fakiri Daha Fakir, Zengini Daha Zengin Yapan Bu Sistemi Kaldıracağız!

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Tokat 1. Olağan Kongremize katıldı. Genel Başkanımız kente hafta sonu kurulan pazar yerinde esnafı ziyaret ederek sorunlarını dinledi.

 

Mühim Olan Felaketler Gelmeden Tedbir Almaktır

Kongrenin yapılacağı 26 Haziran Atatürk Kültür Sarayı'na gelen Genel Başkanımız coşkulu bir kalabalıkla karşılandı.  Konuşmasının başında Türkiye'nin ciğerini yakan Batı Karadeniz'deki sel felaketine değinen Genel Başkanımız şunları söyledi: "Sel felaketinde hayatını kaybeden vatandaşlarımızın acısı yüreklerimizi dağlıyor. Cenabı Allah rahmet eylesin, yakınlarına sabır, yaralılarımıza acil şifalar versin, bütün milletimizin başı sağ olsun. Bu felaketler gerçekleşecek, bu bir imtihan ama biz kullar olarak da gerekli tedbirleri almak zorundayız. Tedbire tevessül etmek inancımızın gereğidir. İnşallah bundan sonra afetler gerçekleşmeden, deprem olsun sel olsun özellikle hükümetimizin bu konuda acil olarak gerekli adımları atması son derece önemlidir."

 

Hükümetin Görevi Hayır Yapmak, Sadaka Dağıtmak Değildir

Ülkenin en önemli sorunun işsizlik ve yoksulluk olduğunu ifade eden Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, hükümetin görevinin hayır yapmak, sadaka dağıtmak olmadığını, asıl görevinin muhtaç haldeki vatandaşının gelir seviyesini arttırmak muhtaç halden kurtarmak olduğunu söyledi.

 

Milletimiz İlk Seçimde Feraseti Gösterip Millî Görüşü İktidara Taşıyacaktır

Borç – faiz - zam ekonomisine son verip önce imtiyazlılar değil önce millet anlayışı ile hareket edeceklerini dile getiren Genel Başkanımız, “Milletimiz inşallah yapılacak ilk seçimde önüne konulacak olan ilk sandıkta feraseti ile hareket edecek, kapı gibi iş bitirme belgesi olan Millî Görüşü tekrar iktidara taşıyacaktır. Biz Yeniden Refah Partisi olarak fakiri daha fakir, zengini daha zengin yapan bu sistemi ortadan kaldıracağız. Biz önce millet anlayışı ile hareket edeceğiz. Borçsuz, zamsız, vergisiz millî kaynak paketleri ile kaynak bulacağız. Bunun kitabını ortaya koyduk. Biz geldiğimizde kamuda, belediyelerde israfa dur diyeceğiz. Kaynaklarımızı adil bir şekilde bölüştüreceğiz. Vergi sistemini adaletli hale getireceğiz. Memura, işçiye, emekliye yüzde 50 maaş zammı var. Çiftçiye, köylüye ucuz mazot, ucuz elektrik var" dedi.

 

Tokatlıya Yok Ama 5 İmtiyazlı Holdinge Var

Tokat'ın sorunlarında da değinen Genel Başkanımız konuşmasına şöyle devam etti: "Tokat'ın son 20 yılda en çok göç veren 3 ilimizden biri. Bu erimenin asıl sebebi işsizlik, Tokatlı ‘ya, Tokat’ın gençlerine istihdam imkânı oluşturulmaması. Bırakın yeni istihdam alanı oluşturmayı, sigara fabrikası önce özelleştirilip sonra da kapatılıyor. Tokat, kalkınmada öncelikli 24 il kapsamına alınmadığı için özel sektör yatırım yapamıyor. Tokat ciddi bir maden potansiyeline sahip bir ilimiz. Özellikle mermer konusundaki potansiyeli de kullanılamıyor. Mermer işlenilip katma değerli olarak değerlendirilemiyor. Turizm potansiyeli de yol havalimanı olmadığı için değerlendirilemiyor. Ne yapacak Tokatlı insanlar, taş mı yiyecekler mecburen göç etmek zorunda kalıyorlar.  Kısacası, Tokatlı perişan, esnaf, çiftçi, memur, emekli asgari ücretli perişan, diğer taraftan baktığımızda Tokatlıya imkân yok ama bir avuç imtiyazlı firmaya, sadece 5 holdinge devletin kaynaklarının, milletin parası su gibi akıtılıyor; sadece 2021 yılında hükümetin imtiyazlı 5 holdinge yapacağı ödeme 31 milyar TL. “Dünya 5’ten büyüktür” dediklerinde hep birlikte alkışladık, ama bu iktidarın “84 milyonun 5’ten büyük olduğunu” da öğrenmesi lazım. Evet, Dünya 5’ten büyüktür, ama aynı zamanda 84 milyon da 5’ten büyüktür!"

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan'ın konuşmasının ardından yapılan seçimde tek liste ile Yeniden Refah Partisi Tokat İl Başkanlığı'na Ali Daldal seçildi.

YENİDEN REFAH PARTİSİ OLARAK AFGANİSTAN KONUSUNDA ARABULUCULUĞA HAZIRIZ

YENİDEN REFAH PARTİSİ OLARAK AFGANİSTAN KONUSUNDA ARABULUCULUĞA HAZIRIZ

 

Kaba kuvveti ve menfaati hak sebebi sayan ABD Yönetimi ve arkasındaki güçlerin, bozuk zihniyetleri ve çarpık hak anlayışları nedeniyle ellerini sürdükleri her nokta perişan olmakta, askerlerini gönderdikleri her coğrafyada kaos hâkim olmaktadır.

 

Yaptıkları planlar, projeler, attıkları adımlar tüm insanlığın zarar hanesine yazılmakta, çözmeyi vaad ettikleri sorunlar daha da derinleşmekte daha da içinden çıkılmaz hal almaktadır.

 

ABD’nin doğrudan asker gönderdiği veya aracılar eliyle ajandasını uyguladığı Somali, Irak, Suriye, Mısır ve son olarak büyük bir üzüntü ile takip ettiğimiz Afganistan. 

 

Faili şaibeli 11 Eylül 2001 olaylarını bahane ederek gerçekleştirilen uluslararası müdahalenin, aradan geçen 20 senenin sonunda Afganistan’ı getirdiği nokta ortadadır. ABD güçleri girdikleri bölgeye her zaman olduğu gibi yine çatışma, kaos, kan ve gözyaşı getirmişlerdir. Aynen Irak’ta olduğu gibi Afganistan da müdahale sonrası eskisinden daha da karmaşık ve problemli hale gelmiştir.

 

Bu yaşananlar ne kadar büyük maddi güce, ne kadar gelişmiş silahlara ve teknolojiye sahip olurlarsa olsunlar, doğru hak anlayışına sahip olmayanların insanlığa saadet ve selamet getiremeyeceğini net bir şekilde ortaya koymaktadır.

 

1979’da başlayan Sovyet işgalinden itibaren 40 seneden fazla zamandır huzura ve barışa hasret kalan Afganistan’da, silahların tamamen susması, barış, kardeşlik, birlik ve beraberliğin tesisi, yeniden imar ve inşa sürecinin başlaması için başta Türkiye olmak üzere, Afganistan’a komşu olan D-8 üyesi İran ve Pakistan ve Afganistan ile sınırı olan Türkistan, Tacikistan ve Özbekistan’ın süratle bir araya gelip gerçekleştirecekleri zirve ile Afganistan konusunda çözüme yönelik diplomatik adımları atması artık kaçınılmazdır.

 

Bölgenin istikrarı ve güvenliği, Afgan halkının selameti için Afganistan politikamız ABD’nin ajandasına göre değil, D-8 ve komşu Türk Devletleri ile iş birliği içerisinde oluşturulmalıdır.

Neredeyse yarım yüzyıldan beri küresel güçler tarafından istikrarsızlığa ve kaosa sürüklenen ve büyük acılar yaşayan Afganistan’da, dış güçlerin değil Afgan halkının çıkarlarını önceleyen, kucaklayıcı ve birleştirici adımların atılması, barış ve kardeşliğin yeniden tesisi için Türkiye’ye büyük sorumluluk düşmektedir.

 

Gelinen noktada, Millî Görüş Lideri Merhum Erbakan Hocamız’ın geçmişte İslam coğrafyasında tüm sorunlu konularda arabuluculuk rolünü en etkili şekilde gerçekleştirmesinden hareketle, bugün de biz Yeniden Refah Partisi olarak Afganistan konusunda arabuluculuk yapmaya hazır olduğumuzu kamuoyuna ve yetkililerimize bildiriyoruz.

 

Dr. Fatih Erbakan

Genel Başkan

YANGIN, SEL VE DEPREM TEDBİRLERİ HIZLA HAYATA GEÇİRİLMELİ

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Kastamonu ilimizin Bozkurt ilçesinde sel bölgesine yaptığı ziyarette, "Karşı karşıya kaldığımız tablo büyük bir felaket, büyük bir acı. Ateş düştüğü yeri yakıyor. Bu acıların tekrar etmemesi için alınacak tedbirlere kafa yormamız gerekiyor" dedi.

 

Genel Başkanımız Erbakan, sel felaketinin yaşandığı Kastamonu'nun Bozkurt ilçesinde hasar gören yerleşim birimlerinde incelemelerde bulundu, selden etkilenen vatandaşları dinledi. Genel Başkanımız, sel felaketinin yaşandığı Bozkurt ilçesinde "Karşı karşıya kaldığımız tablo büyük bir felaket, büyük bir afet" değerlendirmesini yaptı. Tedbirlerin alınmasını gerektiğini söyleyen Erbakan, selden en çok zarar gören Bozkurt ilçesinde vatandaşlara "geçmiş olsun" dileklerini iletti.

 

Hummalı ve Ciddi Bir Çalışma Yürütülüyor

Genel Başkanımız, gazetecilere yaptığı açıklamada, millet olarak zor günlerden geçildiğini, vatandaşların zor şartlarda sel felaketinin etkilerini en aza indirmeye çalıştığını aktardı. Afet bölgesinde gazetecilere açıklama yapan Genel Başkanımız şunları kaydetti:

 

"Kastamonu halkını hürmetle selamlıyorum. Tabi ki şu anda bulunduğumuz Bozkurt halkına da Kastamonululara da geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz. Cenab-ı Allah vefat edenlere gani gani rahmet etsin, yaralı kurtulanlara acil şifalar nasip etsin. Bozkurt’ta ve Kastamonu’da selden etkilenen tüm vatandaşlarımıza geçmiş olsun diyoruz. Vefat edenlerin yakınlarına başsağlığı diliyoruz. Cenabı Allah bir daha böyle felaketler göstermesin. Beterinden saklasın, bir an evvel hem Bozkurt’u hem Sinop Ayancık’ı bütün selden etkilenen bölgeleri, insanlarımızı inşallah biran evvel selamete çıkarsın. Tabi ki bu afetler dönem dönem oluyor. Bundan sonrada olacak. Bizim inancımıza göre tedbire tevessül farzdır. Gerekli tedbirlerin afetlerden önce alınması ve yerine getirilmesi gerekir. Burada da en büyük sorumluluk devlet yetkililerine düşüyor. Bir diğer önemli konuda afet sonrası yaraların sarılması ile ilgili yapılacak işler. Tabi ki gönüllü kuruluşlarımızda çaba sarf ediyorlar. Ancak asıl gücü devletin ortaya koyması gerekir." dedi.

 

 

İçişleri Bakanı Soylu, Genel Başkanımız’a Bölge ile İlgili Bilgi Verdi

 

Sel bölgesi ile ilgili İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile görüşen Genel Başkanımız sözlerine şöyle devam etti;

 

"Biraz evvel İçişleri Bakanımız Süleyman Soylu Bey’den bilgiler aldık. Aldığımız bilgilerden memnun olduk. Çok hummalı bir çalışma yürütülüyor ve maddi kayba uğrayan özellikle esnafımızın bu kayıplarının çok büyük oranda karşılandığı ifade ediliyor. Bu şekilde olmasını zaten bizde temenni ederdik. İnşallah bu maddi kayıplar bir an evvel devletinde gücü ve desteği ile ortadan kaldırılır. İnşallah bir an evvel bu yaralar sarılır. Bundan sonraki bu gibi afetler için yangın olsun, deprem olsun, sel olsun tedbirlerimizi almamız gerekli. Çünkü tedbir almak ifade ettiğimiz gibi inancımızın da bir gereğidir. İnşallah bundan sonra daha tedbirli oluruz" ifadelerini kullandı."

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Sinop ziyaretine ilk olarak Türkeli ilçesinden başladı. İlçede sel felaketinde hasar gören bölgelerde incelemelerde bulunan ve ardından Ayancık ilçesine geçen Genel Başkanımız, selde zarar gören Ayancık Devlet Hastanesi’ni ziyaret etti. Afet Koordinasyon Merkezi’nde yaşanan afete ilişkin yetkililerden bilgi alan Genel Başkanımız Erbakan, yardım gönüllüleriyle de sohbet etti. Genel Başkanımız Ayancık Sanayi Sitesi’nde de incelemelerde bulunmasının ardından sel felaketinden en çok etkilenen Babaçay köyünü ziyaret etti. Babaçay Köyü Muhtarı Şevki Kaya ve vatandaşlardan köyde 40’a yakın evin yıkıldığını ve 15 kayıp verildiğini öğrenen Genel Başkanımız, selde yakınlarını kaybedenlere başsağlığı dileklerini iletti.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, “Sinop’ta selden en ciddi şekilde etkilenen Babaçay köyüne ziyarette bulunduk ve tabii ki gerçekten de büyük bir dram, çok büyük bir acı yaşanmış. 15 kişi aynı köyden vefat etti. Allah gani gani rahmet eylesin. Tabii bu hayatını kaybedenlerin yakınlarına başsağlığı diledik ve bütün buradaki Babaçay halkına da geçmiş olsun dileklerimizi, başsağlığı dileklerimizi ilettik. Cenab-ı Allah bir daha göstermesin. Hem Babaçaylıların, hem Sinop, hem Kastamonuluların hem de bütün milletimizin başı sağ olsun. Vefat edenlere de Cenab-ı Allah gani gani rahmet eylesin. Tekrardan milletimize de, ülkemize de geçmiş olsun diyorum, başsağlığı diliyorum” diye konuştu.

Genel Başkanımıza'a ziyaret ve incelemelerinde Genel Başkan Yardımcımız Mehmet Aşıla, Sinop İl Başkanımız Mustafa Çınar, ilçe başkanları ve partililer eşlik etti.

ZORUNLU PCR TESTİ DAYATMASINA KARŞI DANIŞTAY'A BAŞVURACAĞIZ

 

ERBAKAN: ZORUNLU PCR TESTİ DAYATMASINA KARŞI DANIŞTAY'A

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, yaptığı açıklamada "Yeniden Refah Partisi olarak; aşı olmak istemeyenleri dolaylı olarak da olsa aşı olmaya zorlayan zorunlu PCR testi genelgesinin iptali için önümüzdeki hafta içinde Danıştay’a resmi başvuruda bulunacağız." dedi.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, 'Güçlü Lider Güçlü Kadro İktidara Yürüyüş Toplantısı' temalı 2. İlçe Başkanları Eğitim Toplantımızın öncesinde basın mensuplarına açıklamalarda bulundu.

 

Memurun Yüzü Yeniden Refah İktidarında Gülecek

Açıklamasının başında memur ve memur emeklilerinin maaşlarına  yapılacak zam oranına değinen Genel Başkanımız,  verilen zammın gerçek enflasyon rakamlarının çok altında olduğunu, bu zam oranlarıyla milyonlarca memur ve emeklimizin her zaman olduğu gibi 2022 yılında da yoksulluğa mahkum edileceğini, memur ve emeklilerin yüzünün ancak işbaşına gelir gelmez maaşlarına yapılacak 'yüzde 50 zamla' işe başlayacak olan Yeniden Refah iktidarında güleceğini belirtti.

 

Açıklanan Fındık Fiyatları Üreticiyi Hayal Kırıklığına Uğrattı

Açıklanan fındık fiyatlarının üreticide hayal kırıklığına sebep olduğunu vurgulayan Genel Başkanımız Erbakan "Ülkemiz dünya fındık üretiminin yaklaşık %70’ini tek başına üretmektedir. Dünyadaki en büyük üretici ve en büyük ihracatçı konumunda olan Türkiye’nin, fındık fiyatını çok daha yüksek tutarak ülke üreticisini korumak yerine, diğer ülkelere ucuz hammadde olarak satmasının bir mantığı yoktur. Dünyada tekel üretici noktasında olduğumuz, rekabet gücümüzle hiçbir ülkenin baş edemeyeceği bir üründe üreticimizin kaderini adeta yabancı sermayenin insafına terk etme garabetinden ne zaman kurtulacağız?" dedi.

 

Zorunlu Aşı Dayatması Bilimsel Değil Faşist Bir Uygulamadır

En önemli gündem maddesi Covid-19 salgınına ilişkin açıklamasında ise Nobel Ödüllü Fransız virolog Profesör Luc Montagnier Covid-19 virüsünün laboratuarda üretildiği sözüne atıf yapan Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Coronavirüs ve sözde aşıları konusunda şüphelerinin artarak devam ettiğini belirtti: "Anlaşılmaktadır ki, virüs aşının yapılabilmesi için ortaya atılmış bir araçtır. Temel hedef tüm insanlığın aşılanmasıdır ve bu aşıların yıllar içinde ne gibi sonuçlara yol açacağı da bilinmemektedir. Ortada AŞI DEĞİL, AŞI ADAYLARI vardır. Faz aşamaları tamamlanmamış, ruhsatları yok, üretici firma ve Sağlık Bakanlığı dahil kimsenin sorumluluğunu almadığı bu aşıların milyonlarca insana adeta zorla yapılması, hem tıbbi açıdan hem hukuki açıdan mahzurludur. İçeriğini bilmediğiniz ve sonuçlarından emin olmadığınız bir tedaviyi veya bir aşıyı hastaya dayatamazsınız. Böyle bir uygulama bilimsel değil faşist bir uygulamadır ve İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'ne ayrıca bizim Anayasamıza da aykırı bir durumdur. Her bireyin tedaviyi reddetme hakkı olduğu gibi, aşı olmayı reddetme hakkı da vardır ve buna saygı duyulmalıdır."

 

 

Aşı Karşıtı Değiliz, Şüpheli Aşı Adaylarının Zorla Dayatılmasına Karşıyız

Aşı karşıtı olmadığımızı üstüne basa basa vurgulayan Genel Başkanımız, "Biz asla aşı karşıtı değiliz, biz "aşı adayı" olan ruhsatsız sıvıların insanlara adeta zorla uygulanmasına karşıyız.  Örneğin herkes Zatürre aşısı yaptırabilir, zira ruhsatlıdır ve gerekli tüm faz çalışmalarına sahip bir aşıdır. Bu noktada Sn. Sağlık Bakanı’nın “aşı olmayanlar düzenli olarak PCR testi yaptıracak” açıklaması da talihsiz ve aşı olmaya zorlayıcı bir açıklama olmuştur. Madem aşı olmuyorsun, öyleyse 2 günde bir gidip sıraya girip test yaptıracaksın, bu şekilde hayat bir süre sonra çekilmez hale gelecek ve sonunda pes edip, aşı olup kurtulayım noktasına geleceksin. Dolaylı da olsa, aşı olmaya zorlayıcı bu gibi dayatmalara karşıyız” şeklinde konuştu.

 

'Zorunlu PCR Testi Genelgesinin İptali İçin Danıştay'a Başvuracağız' 

"Madem aşılama bulaşı önlüyor, öyleyse aşı olanları korumak adına olmayanlardan neden PCR testi isteniyor?" sorusunu yönelten Genel Başkanımız açıklamasına şöyle devam etti: “Aşı bulaşı önlemiyorsa neden milyonlarca insanımıza defalarca aşı yapıyoruz? Diğer taraftan bu PCR Testi kararının uygulanması da mümkün değildir. Zira aşılanmayı tercih etmeyen 21 milyon insanı 48 saatte bir PCR testine tabi tutmanız halinde, siz ülke olarak her ay 200 milyonun üzerinde, (günde 10 milyona yakın) PCR testi yapmak durumundasınız ki bu, imkânsızdır. Tüm bu gerçekler ışığında, Yeniden Refah Partisi olarak; bu yanlıştan dönülmesi, aşı olmak istemeyen insanlarımızın dolaylı olarak da olsa aşıya zorlanmaması için, İçişleri Bakanlığı’nın 81 İlin valiliklerine gönderdiği, aşı olmayanları 2 günde bir PCR testine mecbur bırakan genelgesinin iptali için önümüzdeki hafta içinde Danıştay’a resmi başvuruda bulunacağız."

 

 

Afganistan'da Huzur ve Barış İçin Türkiye'ye Büyük Sorumluluk Düşüyor

Son olarak Afganistan'daki son gelişmelere de değinen Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, “Kaba kuvveti ve menfaati hak sebebi sayan ABD Yönetimi ve arkasındaki güçlerin, bozuk zihniyetleri ve çarpık hak anlayışları nedeniyle ellerini sürdükleri her nokta perişan olmakta, askerlerini gönderdikleri her coğrafyada kaos hâkim olmaktadır. Faili şaibeli 11 Eylül 2001 olaylarını bahane ederek gerçekleştirilen uluslararası müdahalenin, aradan geçen 20 senenin sonunda Afganistan’ı getirdiği nokta ortadadır.  ABD güçleri girdikleri bölgeye her zaman olduğu gibi yine çatışma, kaos, kan ve gözyaşı getirmişlerdir. Aynen Irak’ta olduğu gibi Afganistan da müdahale sonrası eskisinden daha da karmaşık ve problemli hale gelmiştir. En son Kabil’de patlayan bombalar da bunun açık bir göstergesidir. Bu noktada 20 seneden fazla zamandır D-8 Organizasyonu’nun kuruluş amaçlarına uygun şekilde, aktif olarak çalıştırılmamasının, D-60’ın hayata geçirilmemiş olmasının ne acı sonuçlara yol açtığını aynen Suriye, Irak ve Yemen’de gördüğümüz gibi Afganistan’da da gördük. 1979’da başlayan Sovyet işgalinden itibaren 40 seneden fazla zamandır huzura ve barışa hasret kalan Afganistan’da; Silahların tamamen susması, barış, kardeşlik, birlik ve beraberliğin tesisi, yeniden imar ve inşa sürecinin başlaması için başta Türkiye olmak üzere, Afganistan’a komşu olan D-8 üyesi İran, Pakistan ve Afganistan ile sınırı olan Tacikistan ve Özbekistan’ın süratle bir araya gelip gerçekleştirecekleri zirve ile Afganistan konusunda çözüme yönelik diplomatik adımları atması gereklidir. Afganistan’da dış güçlerin değil, Afgan halkının çıkarlarını önceleyen, kucaklayıcı ve birleştirici adımların atılması, barış ve kardeşliğin yeniden tesisi için Türkiye’ye büyük sorumluluk düşmektedir." ifadelerini kullandı.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan'ın Basın Açıklamasının

TAM METNİ

 

PAYLAŞIMDA ADALET YOK

 

Memur ve memur emeklilerinin maaşlarına yapılacak zam oranı 2022’nin ilk altı ayı için “yüzde 5 + enflasyon farkı,   ikinci yarısı için  “yüzde 7 + enflasyon farkı”  oldu.

 

Merakla beklenen 3600 ek gösterge talebi de sözleşme kapsamına alınmadı.

                         

Bu maaş zamları “gerçek enflasyon artı yüzde 5” olarak uygulansa gayet güzel olur.  Bugün bağımsız kuruluşların yaptığı hesaplarda gıda enflasyonu yüzde 40’ı buluyor. Dolayısıyla “yüzde 45” maaş zammı yapılması gerekir.

 

Ancak Hesaba alınacak enflasyon gerçek enflasyonla ilgisi olmayan ‘özel sipariş’ bir enflasyon oranı olacak ve böylece bu zam oranlarıyla milyonlarca memur ve emeklimiz her zaman olduğu gibi 2022 yılında da yoksulluğa mahkum edilecektir…

 

Memur ve emeklilerimizin yüzü,  işbaşına gelir gelmez maaşlarına “yüzde 50 zam” yaparak işe başlayacak olan  Yeniden Refah iktidarında gülecek...!!

.........................................................................

 

Ülkemiz dünya fındık üretiminin yaklaşık %70’ini tek başına üretmektedir. Türkiye fındık üretiminde dünyada en büyük üretici olmasının yanında aynı zamanda en büyük ihracatçı konumundadır.

 

Fındıkta oluşan üretim maliyetinin hem ziraat odaları hem üretici birlikleri tarafından yapılan hesaplamalarda kg maliyet fiyatının 25,60 TL olduğu dikkate alınırsa, bu seneki fiyatların en az 35- 40 TL düzeyinde olması normal bir beklentidir.

 

Ancak 2021 yılı fındık mahsülünün TMO tarafından alım fiyatları Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından 27,00 TL, levan fındığın kg fiyatı ise 26.50 TL olarak açıklanmıştır.

 

Maalesef açıklanan bu fiyatlar üreticilerde büyük hayal kırıklığı oluşturmuştur. Bu fiyatlar, bu yıl girdi maliyetleri de artmasına rağmen, geçen seneki dolar bazında oluşan 3,30 Dolar’dan aşağıda, 3,10 Dolar fiyatına denk gelmektedir.

 

Dünyadaki en büyük üretici ve en büyük ihracatçı konumunda olan Türkiye’nin, fındık fiyatını çok daha yüksek tutarak ülke üreticisini korumak yerine, diğer ülkelere ucuz hammadde olarak satmasının bir mantığı yoktur.

 

Dünyada tekel üretici noktasında olduğumuz, rekabet gücümüzle hiçbir ülkenin baş edemeyeceği bir üründe üreticimizin kaderini adeta yabancı sermayenin insafına terk etme garabetinden ne zaman kurtulacağız ?

 

Dünya çikolata sanayisinde ikamesi başka bir ürün ile yapılması mümkün olmayan fındığımızın hak ettiği öneme ve fiyata kavuşması için acilen önlemler almak için neyi bekliyoruz ?

 

Oysa ki 54. Hükümet döneminde Merhum Erbakan Hocamız fındık fiyatını yüzde 110 arttırmıştı....!!

 

(75 bin TL’den,  160 bin TL’ye çıkarıldı.)

 

İŞTE MİLLİ GÖRÜŞ FARKI …!!

 

Hem memur ve memur emeklisi maaş zamları, hem de fındık ve hatta daha önce açıklanan çay fiyatları bize Ardahan’daki amcamızın sözlerini hatırlatıyor;

 

”Erbakan Hoca’nın 11 ayda verdiğini, bunlar 19 senede veremedi”

 

“Önce Millet” diyen Milli Görüş nerede,  “Önce imtiyazlılar”, “Önce dış güçler” diyenler  neredeeee……!!

 

 

NE MUTLU Kİ ARTIK YENİDEN REFAH VAR….

EN KISA ZAMANDA GELECEĞİZ VE MEMURUN, EMEKLİNİN, ÇİFTÇİNİN YÜZÜNÜ YİNE BİZ GÜLDÜRECEĞİZ…!!

..................................................................................

 

EĞİTİM SİSTEMİMİZ İFLAS ETTİ

 

“2021 YKS sınav sonuçları” ulkemizin geleceği açısından malesef çok vahim bir tabloyu ortaya koymaktadır.

 

2021 Yükseköğretim Kurumları Sınavı’na toplam 2 milyon 416 bin 974 aday katılmıştır.

 

İlk oturuma katılan adayların yüzde 32’si (3’te 1’i) barajın altında kalmıştır.

40 soruluk matematik testindeki doğru yanıt ortalaması 5 olmuştur.

 

YKS’nin Birinci oturumu olan TYT’de

• Sayısal’da her 100 öğrenciden 44’ünün sayısal puanı, barajın altında kaldığı için hesaplanamamıştır.

 

• Sözel puan türünde adayların yüzde 66’sı barajı geçememiştir. 

 

• Eşit ağırlıkta barajı geçemeyen öğrencilerin oranı ise yüzde 64 olarak gerçekleşmiştir. 

YKS’nin ikinci oturumu olan AYT’de;

Sayısal puan türünde öğrencilerin yüzde 38’i, Sözel puan türünde yüzde 40’ı,  Eşit Ağırlık puan türünde yüzde 52’si barajın altında kalarak SINAVI GEÇEMEMİŞTİR. 

 

Bu sonuçlara göre, 2021 YKS’de barajı geçme oranlarının 2020 YKS’ye göre belirgin bir biçimde düştüğü görülmüştür.

 

ÖSYM raporlarına göre;

 

İlk oturumdaki 40 soruluk Türkçe testinde adayların net ortalaması 18 olmuştur. 

Adayların 20 soruluk Sosyal Bilimler testindeki net ortalaması  8'de  kalmıştır.

 

Türkçe ve Sosyal Bilimler alanları malesef bu şekilde sonuçlanmışken, sayısal alanlardaki sonuçlar daha da vahimdir. 

 

40 soruluk Temel Matematik testinin net ortalaması sadece 5 olmuştur.

 

20 soruluk Fen Bilimleri testinde adayların ortalaması sadece 3 net olmuştur.

 

Benzer bir tablo, sınavın ikinci oturumu olan AYT’de de yaşanmaya devam etmiştir;

 

Türk Dili ve Edebiyatı testindeki 24 sorunun net ortalaması 6, 

 

10 soruluk Tarih testindeki net ortalaması 2, 

 

40 soruluk Matematik testindeki net ortalaması ise 5,2 olarak gerçekleşmiştir. 

 

Adayların, 13 sorunun yer aldığı Kimya ve Biyoloji testlerindeki net ortalaması ise sırasıyla 1,4 ve 1,8 olarak gerçekleşmistir.

 

Geçen yıl ve bu yıl AYT’de barajı geçme oranları şöyle gerçekleşmistir :

 

Sayısal: 2020  %58,60,           2021 %42,04

 

Sözel:    2020  %83,02,           2021  %60,09

 

Eşit Ağırlık: 2020  %73,26,     2021  %48.04

 

YKS sınavı eğitim sistemimizin iflas ettiğini gösteren tek sınav değil malesef. LGS sınavında da benzer bir sonuç ortaya çıkmıştır; 

 

Matematikte doğru ortalaması 20 soruda 4,2 olmuş,  Fen Bilimleri’nin doğru cevap ortalaması ise 8,04 olarak kaydedilmiştir.

“Coronavirüs Sentetik ya da Hibrit bir virüstür, yani laboratuvar ortamında oluşturulmuş, doğal olmayan bir virüstür.” 

(Nobel Ödüllü virolog, Fransız Profesör Luc Montagnier. AİDS Virüsü kâşifi ).

 

Ve anlaşılmaktadır ki, VİRÜS AŞININ YAPILABİLMESİ İÇİN ORTAYA ATILMIŞ BİR ARAÇTIR.

 

Temel hedef tüm insanlığın aşılanmasıdır ve bu aşıların yıllar içinde ne gibi sonuçlara yol açacağı bilinmemektedir.

 

Ortada AŞI değil,  AŞI ADAYLARI vardır…

Faz aşamaları tamamlanmamış, Ruhsatları yok, Üretici firma ve Sağlık Bakanlığı dahil Kimsenin sorumluluğunu almadığı bu aşıların milyonlarca insana adeta zorla yapılması, hem tıbbi açıdan hem hukuki açıdan mahzurludur.

 

Tıpta tedaviden önceki birinci kural;

“Hastaya Zarar Vermeme Kuralı'dır.  Hekimin ne yaptığını çok iyi biliyor olması ve tedaviden emin olması gerekir.

 

İçeriğini bilmediğiniz ve sonuçlarından emin olmadığınız bir tedaviyi veya bir aşıyı hastaya dayatamazsınız. 

 

Böyle bir uygulama “Bilimsel değil Faşist” bir uygulamadır ve İnsan Hakları Evrensel Beyannamesine, ayrıca bizim Anayasamıza da ( madde 17 ) aykırı bir durumdur.

 

“Her bireyin tedaviyi reddetme hakkı olduğu gibi, aşı olmayı reddetme hakkı da vardır ve buna saygı duyulmalıdır.”

 

BİZ ASLA AŞI KARŞITI DEĞİLİZ, BİZ " AŞI ADAYI " OLAN RUHSATSIZ AŞILARIN İNSANLARA ADETA ZORLA UYGULANMASINA KARŞIYIZ. 

 

ÖRNEĞIN HERKES ZATÜRRE AŞISI YAPTIRABİLİR, Zira ruhsatlıdır ve gerekli tüm faz çalışmalarına sahip bir aşıdır.

 

Bu noktada Sn. Sağlık Bakanı’nın “aşı olmayanlar düzenli olarak PCR testi yaptıracak” açıklaması da talihsiz ve aşı olmaya zorlayıcı bir açıklama olmuştur.

 

Madem aşı olmuyorsun, öyleyse üç günde bir gidip sıraya girip test yaptıracaksın, bu şekilde hayat bir süre sonra çekilmez hale gelecek ve sonunda pes edip, aşı olup kurtulayım noktasına geleceksin.

 

“Dolaylı da olsa, aşı olmaya zorlayıcı bu gibi dayatmalara karşıyız.”

 

Madem aşılama bulaşı önlüyor, öyleyse aşı olanları korumak adına olmayanlardan neden PCR testi isteniyor?

Aşı bulaşı önlemiyorsa neden milyonlarca insanımıza defalarca aşı yapıyoruz ?

 

Diğer taraftan bu PCR Testi kararının uygulanması da mümkün değildir.

Zira aşılanmayı tercih etmeyen 21 milyon insanı 72 saatte bir PCR testine tabi tutmanız halinde, siz ülke olarak her ay 200 milyonun üzerinde, (günde 10 milyona yakın) PCR testi yapmak durumundasınız ki bu,  İMKÂNSIZDIR...

 

Tüm bu gerçekler ışığında, Yeniden Refah Partisi olarak;

Bu yanlıştan dönülmesi, aşı olmak istemeyen insanlarımızın dolaylı olarak da olsa aşıya zorlanmaması için, İçişleri Bakanlığı’nın 81 İlin valiliklerine gönderdiği, aşı olmayanları 2 günde bir PCR testine mecbur bırakan genelgesinin iptali için önümüzdeki hafta içinde Danıştay’a resmi başvuruda bulunacağız.

 

..................................................................................

 

 

AFGANİSTAN’DAKİ  GELİŞMELER

 

Kaba kuvveti ve menfaati hak sebebi sayan ABD Yönetimi ve arkasındaki güçlerin, bozuk zihniyetleri ve çarpık hak anlayışları nedeniyle ellerini sürdükleri her nokta perişan olmakta, askerlerini gönderdikleri her coğrafyada kaos hakim olmaktadır.

ABD’nin doğrudan asker gönderdiği veya aracılar eliyle ajandasını uyguladığı  Somali, Irak, Suriye, Mısır ve son olarak büyük bir üzüntü ile takip ettiğimiz Afganistan. 

 

Faili şaibeli 11 Eylül 2001 olaylarını bahane ederek gerçekleştirilen uluslararası müdahalenin, aradan geçen 20 senenin sonunda Afganistan’ı getirdiği nokta ortadadır.

ABD güçleri girdikleri bölgeye her zaman olduğu gibi yine çatışma, kaos, kan ve gözyaşı getirmişlerdir.

Aynen Irak’ta olduğu gibi Afganistan da müdahale sonrası eskisinden daha da karmaşık ve problemli hale gelmiştir. (En son dün Kabil’de patlayan bombalar da bunun açık bir göstergesidir.)

Son olarak basına yansıyan haberlerde ABD’li savaş uçağı pilotları ve drone operatörleri Afganistan’da çok sayıda masum sivili öldürdüklerini itiraf ettiler.

 

Bu yaşananlar, ne kadar büyük maddi güce, ne kadar gelişmiş silahlara ve teknolojiye sahip olurlarsa olsunlar, doğru hak anlayışına sahip olmayanların insanlığa saadet ve selamet getiremeyeceğini net bir şekilde ortaya koymaktadır.

Bu noktada 20 seneden fazla zamandır D-8 Organizasyonu’nun kuruluş amaçlarına uygun şekilde, aktif olarak çalıştırılmamasının,  D-60’ın hayata geçirilmemiş olmasının ne acı sonuçlara yol açtığını aynen Suriye, Irak ve Yemen’de gördüğümüz gibi Afganistan’da da gördük.

 

2010 yılında ABD’li yetkililerin ülkedeki araştırmaları sonucu ortaya çıkan maden zenginliğinin “yaklaşık 1 trilyon dolar” olduğu ifade ediliyor.

Demir, bakır ve altın gibi madenlerin yanında Afganistan’ın dünyanın en büyük lityum yataklarından birine sahip olduğu da ortaya konuldu.

 

Lityum, şarj edilebilir cihaz ve pillerde, cep tlf pillerinde, geleceğin ulaşım aracı olan elektrikli otomobillerin bataryalarında kullanılıyor.

 

Bilim insanları Afganistan’ın sahip olduğu madenlerin özellikle 21’inci yüzyılın ekonomisinin temelini oluşturan, stratejik varlıklar olduğunu ifade ediyor.

 

 

Afganistan topraklarında ayrıca,  2 milyar tonluk rezervi ve %63’lük ortalama demir tenörüyle, İsveç’teki meşhur Kiruna yatağı ile boy ölçüşen demir yatakları bulunmaktadır.  (Türkiye’deki en büyük demir yatağımız olan Divriği demir yataklarının, en iyimser hesapla, 38 milyon ton olduğunu söylersek, bu bölgedeki demir yatağının önemi daha kolaylıkla anlaşılabilir.)

 

New York Times gazetesinin 25 Temmuz 2017’deki haberine göre Trump Afganistan’daki madenler sebebiyle Afganistan’dan ayrılmayacaklarını, bu madenlerden bir trilyon dolar beklediğini beyan etmiştir.

 

Böylesine büyük ve stratejik varlıklara sahip olan ve jeo-stratejik açıdan da çok önemli bir noktada yer alan Afganistan üzerinde dış güçlerin oyunları ve operasyonları da hiç eksik olmamıştır.

 

1979’da başlayan Sovyet işgalinden itibaren 40 seneden fazla zamandır  huzura ve barışa hasret kalan Afganistan’da;

Silahların tamamen susması, barış, kardeşlik, birlik ve beraberliğin tesisi, yeniden imar ve inşa sürecinin başlaması için başta Türkiye olmak üzere, Afganistan’a komşu olan D-8 üyesi İran ve Pakistan ve  Afganistan ile sınırı olan Tacikistan ve Özbekistan’ın süratle bir araya gelip gerçekleştirecekleri zirve ile Afganistan konusunda çözüme yönelik diplomatik adımları atması gereklidir.

Bölgenin istikrarı ve güvenliği, Afgan halkının selameti için Afganistan politikamız ABD’nin ajandasına göre değil, D-8 ve komşu Türk Devletleri ile işbirliği içerisinde oluşturulmalıdır.

Afganistan’da dış güçlerin değil, Afgan halkının çıkarlarını önceleyen, kucaklayıcı ve birleştirici adımların atılması, barış ve kardeşliğin yeniden tesisi için Türkiye’ye büyük sorumluluk düşmektedir.

 

Gelinen noktada,  Milli Görüş Lideri Merhum Erbakan Hocamız’ın geçmişte İslam coğrafyasında tüm sorunlu konularda arabuluculuk rolünü en etkili şekilde gerçekleştirmesinden hareketle, bugün de biz Yeniden Refah Partisi olarak  Afganistan konusunda arabuluculuk yapmaya hazır olduğumuzu  kamuoyuna ve yetkililerimize bildiriyoruz.

Dost ve kardeş Afganistan’da  bir an evvel barış, huzur ve istikrarın sağlanmasını diliyoruz.

 

UZUN LAFIN KISASI;

Ülkemizde ve dünyada tüm mazlumlar ve ezilenler, özellikle de  İslam Alemi  büyük bir hasretle bir kurtuluş bekliyorlar.

Bu kurtuluş  dış güçlere teslim olmuş,  faizci kapitalist sisteme esir olmuş olanlar eliyle değil, Milli Görüş eliyle olacaktır…

 

 

 

KALİTELİ NESİLLER YETİŞTİRMEK HAYATİ ÖNEME SAHİP

KALİTELİ NESİLLER YETİŞTİRMEK HAYATİ ÖNEME SAHİP

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, 2021-2022 eğitim öğretim yılının açılmasına ilişkin "Bilimsel kalitesi yüksek, ahlaki ve manevi kalitesi yüksek nesilleri yetiştirmek geleceğimiz açısından hayati öneme sahiptir." dedi.

 

Genel Başkanımız ayrıca yeni eğitim-öğretim yılı başlarken, “hukuken ve bilimsel olarak yanlış” olan, aşı olmak istemeyenleri aşı olmaya mecbur bırakan zorunlu PCR testi uygulamasından bir an önce vazgeçilmesi gerektiğini de ifade etti.

 

'Eğitim Kalitesinde 37 OECD Ülkesi Arasında 31. Sıradayız'

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, açıklamasının başında 2021- 2022 yeni eğitim öğretim yılının hayırlara vesile olmasını temenni ederek şu ifadeleri kullandı:

 

"Üç senede bir gerçekleştirilen Uluslararası PISA değerlendirmesinin 2018 yılı sonuçlarına göre, Türkiye’nin eğitim kalitesi 37 OECD ülkesi arasında 31. Sırada yer alıyor.  İlköğretim kalitemiz LGS sonuçlarında görülüyor, lise eğitimi kalitemiz YKS sonuçlarında görülüyor. 2021 YKS’de; İlk oturuma katılan adayların yüzde 32’si (3’te 1’i) barajın altında kalmıştır. İlk oturumda 40 soruluk matematik testindeki doğru yanıt ortalaması 5 olmuştur. Bu sonuçlara göre, 2021 YKS’de barajı geçme oranlarının 2020 YKS’ye göre belirgin bir biçimde düştüğü görülüyor. Diğer taraftan; İmam Hatipler deseniz asıl maksadından çok uzakta, pek çoğunun sadece adı İmam Hatip… Meslek eğitimi, ara eleman yetiştirilmesi neredeyse sıfır noktasına gelmiş. Dünyanın ilk 500 üniversitesi sıralamasına çoğu yıllar tek bir üniversitemiz dahi giremiyor. Maalesef üniversitelerimiz araştırma, icat ve patent noktasında sınıfta kalıyor. Lise ve üniversite diplomalarımız dünyanın hemen hemen hiçbir yerinde geçmiyor. Yabancı dil öğretiminde Dünyanın en alt sıralarındayız, 15 sene İngilizce eğitimi verdiğimiz genç İngilizce cümle kuramıyor."

 

'Ahlaki ve Manevi Kalitesi Yüksek Nesiller Yetiştirmeliyiz'

'Hemen her alanda olduğu gibi eğitim alanında da ehliyet, liyakat yerine, torpil ve akrabalık geçer akçe haline gelmiş durumda.' diyen Erbakan, "Avrupa’nın en büyük adalet saraylarını, lüks ve konforlu duruşma salonlarını yaparak adalet dağıtmak noktasında işimiz bitiyor sananlar, benzer şekilde eğitim-öğretim alanında da üniversite sayımızla, modern okul binaları yapmakla, öğrencilere tablet dağıtmakla, eğitime ayrılan bütçeyi artırmakla övünüyorlar. Oysa ki yıllardır ifade ettiğimiz gibi eğitim alanında yapılması gereken, kaliteli ve istikrarlı bir müfredat ve eğitim sistemiyle, kaliteli öğretmen ve akademisyen kadrosuyla “kaliteli nesiller” yetiştirmektir. Her sene değişen ezbere dayalı eğitim sistemi ve müfredatla, hiçbir işe yaramayan yüz binlerce, milyonlarca diploma dağıtmak yerine, araştıran, sorgulayan, icat yapan, kendi alanında inovasyonları hayata geçiren nesiller inşa etmek gereklidir." ifadelerini kullandı.

 

Okullardaki Zorunlu PCR Testinden Vazgeçilmelidir

Genel Başkanımız, zorunlu PCR testi genelgesinin iptali için parti olarak geçtiğimiz günlerde Danıştay'a dava açtıklarını hatırlatarak okullardaki uygulamadan da vazgeçilmesi çağrısında bulundu:  "Burada ifade edilmesi gereken diğer önemli bir husus da;  Bu öğretim yılında başta öğretmenler olmak üzere eğitim personeli, kantin çalışanları ile öğrenci servislerinin şoför ve rehber personelinden haftada iki kez PCR testi istenecek olması... Üniversitelerimiz öğretime başladığında da, aşı olmayan üniversite öğrencileri ve üniversite çalışanları düzenli olarak test yaptıracak. Ayrıca öğretmenler dışındakilerin PCR testlerinin de ücretli olmasının düşünüldüğü ifade ediliyor. Bu da üniversite öğrencilerinin, kantin çalışanlarının, servis şoförlerinin aylık 3-4 bin TL maliyetle karşılaşması demektir. Bugün de yeni eğitim-öğretim yılı başlarken, “hukuken ve bilimsel olarak yanlış” olan, aşı olmak istemeyenleri aşı olmaya mecbur bırakan bu uygulamadan bir an önce vazgeçilmesi gerektiğini bir kez daha ifade ediyoruz. Bütün bu olumsuzluklara rağmen, 2021-2022 Eğitim-Öğretim yılının hayırlı olmasını temenni ediyor, geleceğimizin teminatı öğrencilerimize ve geleceğimizi inşa eden fedakâr öğretmenlerimize başarılar ve kolaylıklar diliyoruz."

 

GENEL BAŞKANIMIZ DR. FATİH ERBAKAN AÇIKLAMASI

AK PARTİ İKTİDARI GİDİCİ, ASIL MESELE YERİNE KİMİN GELECEĞİ!

AK PARTİ İKTİDARI GİDİCİ, ASIL MESELE YERİNE KİMİN GELECEĞİ!'

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, 'ANAP’ın erime sürecinde kaybedeceğini görünce seçim sistemini değiştirmesi gibi, bugün de AK Parti iktidarı gidişatı gördüğü için seçim sistemini kendine göre ayarlama peşinde.' dedi.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, sosyal medya hesaplarında yayınlanan videosunda yaptığı açıklamada, asıl meselenin artık gidici olduğu açıkça ortaya çıkan AK Parti iktidarının yerine kimin geleceği olduğunu söyledi.

 

Artık Metal Yorgunluğu Geçti, Metalin Çürümesi Dönemi Başladı

Genel Başkanımız şöyle konuştu:

"Bugün Türkiye'de siyasi tabloya baktığımızda mevcut iktidarın arkasında yeterli halk desteğinin kalmadığı en açık bir şekilde ortaya çıkmıştır. Her geçen gün oyları hızla eriyor, çok farklı anketlerin sonuçları bu gerçeği açıkça ortaya koymaktadır. Özellikle genç seçmen bırakın oy vermeyi, artık iktidar temsilcilerini dinlemeye dahi tahammül edemeyecek hale gelmiştir. Metal yorgunluğu çoktan başladı, hatta artık metalin paslanması, çürümesi dönemi başladı. Artık ortaya itiraflar, itirafçılar çıkmaya başladı, bunlar yolun sonunun göründüğünün açık birer ispatıdır. Aynen ANAP’ın erime sürecinde kaybedeceğini görünce seçim sistemini değiştirmesi gibi, bugün de Ak Parti iktidarı gidişatı gördüğü için seçim sistemini kendine göre ayarlama peşindedir. Bütün bunlar artık bir iktidar değişikliğinin alametlerinin göstergesidir."

 

İntikam Hırsıyla Hareket Eden Bir İktidar Felaket Getirir

Mevcut iktidarın yerine; katı laikçi, intikam hırsıyla yanıp tutuşan bir iktidarın gelmesinin ülke için bir felaket olacağı uyarısında bulunan Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, “Ülkeye, millete yapacağı hizmetten çok, hesap sorma tutkusuyla hareket eden bir iktidar, hiçbir hayır getirmez. 'Mevcut iktidar 20 senedir çok ganimet elde etti, çevresindekileri çok zengin etti, şimdi sıra bizde' anlayışıyla hareket edenlerden de bir hayır gelemez. 10-15 sene hem Ak Parti’nin hem de Ak Parti Hükümetlerinin en etkili, en yetkili mevkilerinde görev yapan, dolayısıyla 15 sene boyunca yapılan tüm yanlışlardan sorumlu olan, ancak sonradan çıkıp 'iyi olan her şey bizden, kötü olanlar başkalarından' deyip, aradan sıyrılanlardan da bir hayır gelmez. Referansı olmayan, denenmemiş, geldiği zaman ne yapacağı belli olmayan veya daha önce denenmiş ama 'iş batırma' belgesine sahip olanlardan hayır gelmez. Bütün bunlar bir 5 sene, bir 10 sene daha kaybetmemize yol açar." ifadelerini kullandı.

 

'Yağmurdan kaçarken doluya tutulmamak için Yeniden Refah denmeli'

Bütün bu olumsuzluklara uğramamak için yapılması gerekenin yapılacak ilk seçimlerde sandıkta Yeniden Refah Partisi'ni tercih etmek olacağını belirten Genel Başkanımız, halkımızın yapması gereken 'İş Bitirme Belgesi” olan, altın yaldızlı referanslara sahip olan Millî Görüş’ü, Yeniden Refah’ı mutlaka ama mutlaka iktidara taşımak olmalı. Yağmurdan kaçarken doluya tutulmamak için, ilk seçimde Millî Görüş diyeceğiz, Yeniden Refah diyeceğiz! Birinci 40 yılda olduğu gibi ikinci 40 yılda da Milletimiz’in yüzü yine Millî Görüş’le, yine Refah’la gülecek…" şeklinde konuştu.

 

GENEL BAŞKANIMIZ DR. FATİH ERBAKAN'IN AÇIKLAMA VİDEOSU 

 

ADALETİN SAĞLANMASI İÇİN SEÇİM BARAJI KALDIRILMALIDIR!

ADALETİN SAĞLANMASI İÇİN SEÇİM BARAJI KALDIRILMALIDIR!

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, seçim barajı tartışmalarına ilişkin, " Temsilde adalet ilkesinin önündeki en büyük engellerden olan Yüzde 10 seçim barajı yüzünden seçmenin üçte birinin iradesi meclise yansımıyor. Bu yüzden seçim barajının sıfıra indirilmesi gerekir. Asıl olması gereken ve adil olan budur." ifadelerini kullandı.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Genel Merkezimizde düzenlediği haftalık olağan basın toplantısında gündeme ilişkin önemli açıklamalarda bulundu.

 

En Önemli Gündemimiz Vatandaşın Geçim Derdi

Genel Başkanımız, açıklamasının başında ülkenin en önemli sorununun ekonomi ve buna bağlı olarak yoksulluk olduğunu belirterek şöyle konuştu:

 

"Biz her fırsatta Yeniden Refah Partisi olarak en önemli gündem maddemiz milyonlarca dar gelirli vatandaşımızın geçim derdi olduğunu söylüyoruz. Ekonomide 20 senedir ciddi sıkıntılar olmakla beraber son yıllarda bu sıkıntılar daha da arttı. TÜİK'in gıda enflasyonu verilerine baktığımızda bunu açık bir şekilde görmek mümkün. Ağustos ayında gıda enflasyonu son 28 ayın zirvesine çıkmış durumda. 2021 ağustosunda gıda fiyatları yüzde 3,18 artış göstermiş, yıllık bazda ise yüzde 29 olduğunu TÜİK resmi olarak ifade ediyor. Vatandaşın temel gıda kalemlerindeki artışlar astronomik boyuta ulaşmış durumda. Allah dar gelirli vatandaşımızın yardımcısı olsun. İnşallah tıpkı geçmişte olduğu gibi Millî Görüş iktidara gelecek vatandaş rahat nefes alacak" dedi. 

 

Bu zihniyet iktidara gelirse ülke için felaket olur

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan tüm alametlerin ilk seçimde bir iktidar değişikliğine işaret ettiğini belirterek yeni gelecek yönetimin kim olacağının ülkenin geleceği açısında önem arz ettiğini söyleyerek, “AK Parti iktidarı içinde yıllarca bulunup 'İyi olan her şey bizden, kötü olan her şey mevcut iktidardan ve orada kalanlardan' diyerek aradan sıyrılmaya çalışanların iktidara gelmesi halinde, bu ülkeye ve bu millete fayda gelmez. Rövanşist duygularla iktidara gelinirse bunun da millete bir faydası olmaz. Mevcut iktidarın yerine katı laikçi, intikam alma hırsıyla yanıp tutuşan bir zihniyet iktidara gelirse bu ülke için de millet için de hepimiz için de bir felaket olur." şeklinde konuştu.

 

Mülteci Sorunu Dış Güçlerin Türkiye'ye Bir Oyunu

Mülteci sorununun, dış güçlerin Orta Doğu coğrafyasını karıştırma ve kaos oluşturma planlarının bir parçası olduğunu savunan Genel Başkanımız Erbakan, mülteci krizi konusunda, başta Türkiye, İran, Pakistan olmak üzere diğer bölge ülkelerinin birlikte çalışıp kalıcı bir çözümün ortaya koyması gerektiğini ifade etti.

 

Göç sorunun kalıcı olarak çözüme kavuşturulabilmesi için göçe yönelik göçü önleyecek çalışmalar yapmak yerine o göçü kaynağından çözmek gerektiğini söyleyen Genel Başkanımız, "Bazı muhalefet partileri, ‘Biz geldiğimizde toplayıp hepsini geri göndereceğiz’ diyorlar. Bu hem hukuki olarak mümkün değil hem de insani açıdan uygun değil. Siz bu masum insanları ateş çemberinin içine nasıl göndereceksiniz. Yunanistan sınır kapılarını açtık, insanların üzerine kaynar su atıyor, silah sıkıyor, Ege’de kadınların ve çocukların olduğu botu patlatıyorlar. Savaşın, ölümün olduğu bir yerde bu insanları gerisin geriye göndereceğim demek bizim tarihimize, inancımıza, medeniyetimize uymaz. Bu nedenle Türkiye olarak bu sorunların yerinde kalıcı çözüme ulaştırılması için adımlar atmamız gerekiyor” dedi.

 

Seçim Barajı Sıfıra İndirilmelidir

Bir gazetecinin sorusu üzerine seçim barajının yüzde 7'ye düşürülmesini yeterli olmadığını vurgulayan Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, “Temsilde adalet ilkesinin önündeki en büyük engellerden olan Yüzde 10 seçim barajı yüzünden seçmenin üçte birinin iradesi meclise yansımıyor. Bunun en önemli örneği 3 Kasım 2002 seçimleri. Seçmenin neredeyse yüzde 30’luk kısmı tercih ettiği partiler mecliste bir tane bile temsilci bulunduramadı. Aslında seçim barajının sıfıra kadar indirilmesi gerekir. Asıl olması gereken ve adil olan budur. Her grup, her kesim mecliste temsil edilmelidir. Yüzde 7 dahi bize göre yüksek bir baraj, haksız bir durumdur” ifadelerini kullandı.

 

GENEL BAŞKANIMIZ DR. FATİH ERBAKAN'IN BASIN TOPLANTISI

BİZ SİYASETİ TİCARET İÇİN DEĞİL İBADET OLARAK YAPIYORUZ

BİZ SİYASETİ TİCARET İÇİN DEĞİL İBADET OLARAK YAPIYORUZ

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Millî Görüş'ün kimseyi ötekileştirmemek, dışlamamak ve herkesi kucaklamak olduğunu, Millî Görüş siyasetinin ise siyaseti ticaret olarak yapmak değil, siyaseti ibadet olarak yapmak demek olduğunu söyledi.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, ‘Anadolu Buluşmaları’ kapsamında Konya'nın Akşehir ve Ilgın ilçelerini ziyaret edip esnafla buluştu. Esnafın sorunlarını dinleyen Genel Başkanımız daha sonra ilçe binalarımızın açılışını gerçekleştirdi.

 

Akşehir ve Ilgın ziyaretlerinin ardından Konya merkeze gelen Genel Başkanımız, beraberindeki teşkilatımızın oluşturduğu konvoyla birlikte şehir turu yapıp halkı selamladı.

 

‘Anadolu Buluşmaları’ kapsamında 3 gün sürecek Konya programının ilk gününün sonunda Selçuklu ilçesi Sızma Mahallesinde düzenlenen programda coşkulu bir kalabalıkla buluşan Genel Başkanımız burada halka hitap etti. 

 

Millî Görüş 50 Sene Önce Ne Dediyse Bugün de Aynı Şeyi Söylüyor  

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan Millî Görüş’ün yaptığı efsane hizmetlerde Millî Görüş’ün kalesi Konya’nın önemine değinerek şöyle konuştu: "Bundan 52 yıl sene evvel 1969 yılında Erbakan Hocamızın Konya´dan bağımsız milletvekili adayı olmasıyla burada meşale yakıldı ve burası baba ocağımızın merkezi olarak bu unvana hak kazandı. Baba ocağımız dediğimiz, Millî Görüş; önce maneviyat demektir, önce millet demektir, bedel ödemek pahasına da olsa hakkın yanında saf tutmak demektir. Millet için ülke için İslam Alemi için bedel ödemeyi fedakârlık yapmayı gözünü kırpmadan göze almak demektir. Millî Görüş kimseyi ötekileştirmemek, kimseyi dışlamamak ve herkesi kucaklamak demektir. Millî Görüş siyaseti ticaret olarak yapmak değil, siyaseti ibadet olarak yapmak demektir. Millî Görüş demek, 1969 yılında burada Konya ilk çıktığı gün ne dediyse, 50 sene sonra aynı şeyleri söylemek açılarından istikametinden bir derece ödün vermemek demektir. Başta Kuzey Kıbrıs Cumhurbaşkanı Ersin Tatar olmak üzere sokaktaki vatandaş Erbakan Hocamıza dua ediyor, neden? 1974´te Kıbrıs harekatının emrini verdi. Burada akan kadın ve çocuk kanı durmuş oldu. O günden bugüne 47 senedir burada bir tane Kıbrıs Türkü´nün burnu dahi kanamıyor. Millî Görüş birinci 40 yılda gelip bir senede 70 milyar dolarlık kaynak oluşturup faiz rantiyecilerinin hortumunu kesti şimdi de Yeniden Refah Partisi ile beraber ikinci 40 yılda gelip haksız kazanç hortumlarını kesecek 150 milyarlık dolarlık kaynak oluşturacak ve paylaşımda adaleti tesis edecek.”

AŞI KARŞITI, MODERN TIP KARŞITI DEĞİLİZ BU İDDİALARI ŞİDDETLE REDDEDİYORUZ!

 

AŞI KARŞITI, MODERN TIP KARŞITI DEĞİLİZ BU İDDİALARI ŞİDDETLE REDDEDİYORUZ!

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, düzenlediği basın toplantısında, aşı karşıtı ve modern tıp karşıtı olmadığımızı; faz aşamalarını tamamlamış, ruhsatları alınmış aşıları, kendimize ve çocuklarımıza yaptırdığımızı,   karşı olduğumuz şeyin  mRNA teknolojisiyle üretilmiş içinde çok tehlikeli Grafen maddesi taşıdığı kanıtlanmış ve hücrenin çekirdeğine etki edip oradaki genetik yapıyı değiştirmesi ve bozması muhtemel olan faz aşaması tamamlanmamış Phizer-Biontech benzeri teknolojideki aşılar olduğunu vurguladı.

 

Bu gerçeği hem bilimsel çalışmalar hem aşı üreticilerinin ifade ettiğini belirten Genel Başkanımız, zorunlu aşı ve zorunlu PCR testinin anayasaya aykırı olduğunu bir kez daha yineledi.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Genel Merkezimizde Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Serhat Fındık, Nöroloji Uzmanı Op.Dr. Bilgehan Bilge, , Araştırmacı-Yazar Cemil Can, Uzm. Klinik Psikolog Mikdat Ertem ve Yeniden Refah Partisi Doğu-Güneydoğu Anadolu Direktörü Ahmet Fatih Hatunoğlu ile birlikte düzenlediği basın toplantısında çok tartışılan mRNA aşılarının muhtemel olumsuz sonuçlarına ilişkin açıklamalarına getirilen eleştirilere konunun uzmanı doktorlar ile cevap verdi.

 

Suçüstü Oldunuz! Bu Konuyu Her Platformda Tartışmaya Hazırız

Konuşmasının başında uzun bir süredir partimizi görmezden gelen bir kısım medyanın ikiyüzlülüğüne ifşa eden Genel Başkanımız 'suçüstü oldunuz' diyerek, “Son gelişmelerle ilgili şu tespiti yapmamız gerekir; suçüstü yakalandınız! Normalde yaptığınız yayınlarda biz hiç yokmuşuz numarasını yapıp, ama aslında her kelimemizi, her açıklamamızı nasıl dikkatle adım adım takip ettiğiniz ortaya çıktı… Konya'da yerel basınla yaptığımız bir toplantıdan kelimelerin cımbızla çekilmesiyle suçüstü yakalandınız. Gerçek öyle bir şeydir ki yerine hiçbir şey koyamazsınız. Koymaya kalkarsanız 40 yerden açık verir ve foyanız ortaya çıkar. Bilimsellik kisvesi altında tam tersine hurafelerle, safsatalarla, yalanlarla iddialarda bulunanlara bu sözü söylüyoruz. Konya’da yaptığımız tespitler medyada çok büyük bir yankı uyandırdı. Buna karşı bizi arayıp ‘siz de bir şey söyleyecek misiniz’ gibi bir zahmete dahi katlanmadan tek taraflı bir linç ve karalama kampanyasına maruz kaldık. Bilim adamlarımız ellerindeki ispat niteliğindeki bilimsel verilerle, bilimsel makaleler ve dosyalarla bu ortaya koyduğumuz fikirleri ve gerçekleri her platformda diğer görüşe sahip bilim adamlarıyla açık bir şekilde tartışmaya da hazır. Bu çağrıyı uzun zamandan beri yapıyorlar. İsterse Sağlık Bakanımızın huzurunda, isterse Cumhurbaşkanımızın huzurunda, isterse televizyonda canlı yayında biz bu verilerimizle çıkalım. Karşı görüşte olanlar da ’gelsinler bakalım’ diye açık bir şekilde söylüyorlar. Bu ifade edilen hususların, fikirlerin ve saydığımız maddelerin hepsi sayısız belge ile ispatları elimizde mevcuttur. Ne zaman kim tarafından istenirse, bunları sunmamız da mümkündür" ifadelerini kullandı. 

 

Covid 19 Laboratuvarda Üretilen Bir Virüs, Bu Nedenle Sürece Şüpheyle Yaklaşıyoruz.

Covid-19 virüsü laboratuvarda üretilen bir virüs olduğu için duruma şüpheli yaklaştığımızı belirten Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan "Koronavirüs sentetik hibrit bir virüstür. Bunu kim söylüyor NOBEL ödüllü bir Fransız Profesör Luc Montagnier, AIDS virüsünü ilk defa tespit eden NOBEL ödüllü virolog. Hibrit demek yani birkaç tane ayrı virüsten getirilmiş, karıştırılmış, laboratuvarda üretilmiş sentetik bir virüs. Doğal olmayan bir virüs, dolayısıyla bu Cenab-ı Allah'ın verdiği, doğal olarak ortaya çıkan bir durum değil. Belli bir kesim tarafından, belli çevreler tarafından laboratuvarda üretilmiş. Şimdi bunu neden söylüyorum, bunu herhalde spor olsun veya eğlence olsun diye üretmediler. Bu üretildiğine göre, yapay bir virüs ortaya çıkarıldığına göre bunun arkasında bir amacın olması lazım. Bir defa yapay olması bizim en başından beri sürece şüpheli yaklaşmamıza sebep olan konulardan bir tanesi." dedi.

 

Aşı Karşıtı, Modern Tıp Karşıtı Değiliz Bunu Şiddetle Reddediyoruz

Genel Başkanımız Erbakan, gerekli aşamaları tamamlamamış aşıların dayatılmasının anayasaya aykırı olduğunun altını çizerken aşı karşıtı ve modern tıp karşıtı olmadığımızın altını çizerek, “Diğer konu hep bugüne kadar belirttiğimiz ve tabi ki bilim insanlarının da belirttiği ortada aşı değil, aşı adayları vardır konusu. 3. faz aşaması, acil kullanım gerektiği halde gözü kapalı herkese uygulanan bir durum hem ülkemizde hem dünyada. Bu bilimsel olarak doğru değil. Tıpta 1. kural hastaya zarar vermeme kuralıdır.  Bu noktada içeriğini bilmediğiniz, emin olmadığınız bir tedaviyi aşı olsun, ameliyat olsun, başka bir tedavi olsun hastaya dayatamazsınız. Ayrıca böyle bir uygulamanın insan hakları evrensel beyannamesine, ayrıca bizim anayasamıza, hem de bilime aykırı olduğunu ifade ettik. Daha önce altını çizerek bahsettiğimiz husus şu; Biz aşı karşıtı değiliz, ilaç karşıtı değiliz, modern tıbba karşı değiliz, bu iddiaları tamamen reddediyoruz. Daha önce gerekli testlerden geçmiş, faz aşamalarını tamamlamış, ruhsatları alınmış, güvenli olduğu ortaya çıkmış olan aşıları çocuklarımıza yaptırdık ya da modern tıbbın üretmiş olduğu ilaçları kullandık. Örneğin herkes zatürre aşısı yaptırabilir, ruhsatlıdır ve gerekli bütün faz aşamalarını geçmiştir." şeklinde konuştu.

 

Hücrenin Genetik Kodunun Tahrip Edilmesi ile Genetik Bozukluğu Olan Çocuklar Doğabilir

mRNA teknolojisiyle üretilen aşıların kullanılması sonucu tek gözlü, kuyruklu, üç bacaklı, üç kollu tüm vücudu adeta bir hayvan postu gibi kılla kaplı çocukların, bebeklerin doğabileceğini daha önce yaşanmış örnek vakaların fotoğraflarını göstererek örnekleyen  Genel Başkanımız, "Bu Pfizer-BioNTech dediğimiz ve mRNA teknolojisi kullanan aşıların, 'hücrenin çekirdeğine etki edip oradaki genetik yapıyı değiştirmesi ve bozması mümkündür' dedik. Ve bunun olması halinde hücre içinde saklı genetik kodun tahrip edilmesi halinde tek gözlü, kuyruklu, üç bacaklı, üç kollu tüm vücudu adeta bir hayvan postu gibi kılla kaplı çocukların, bebeklerin doğabileceğini hayvanla insan arası tipte birtakım doğumların olabileceğini, o genetik yapının bozulması halinde bu anomalilerin olabileceğini söylemiştik. Bununla ilgili kıymetli hocalarımız tam 76 bin tane bilimsel yayını ortaya koydular. 76 bin tane bilimsel yayın bizim bu söylediğimizi doğrulayan ve en çok atıf alan 200 tanesinin burada ‘abstract’ olarak tabir edilen özetlerini, makalenin başındaki özetlerini getirdiler." dedi.

 

Genetiği Oynanarak Maymun İnsan Melezi Canlı Üretildi

Genetikle oynanarak maymun/insan melezi bir canlı üretildiği haberini basın mensupları ile paylaşan Genel Başkanımız, "Bununla ilgili tabi aslında çok düşündük bu fotoğraflarla ilgili tabi ama burada gördüğünüz gibi kuyruklu bir bebek doğmuş. Genetik bir bozulmadan dolayı, normal bir insan bebek, arkasında kuyruğu var. Burada biraz önce söylediğim hayvan postu gibi postlu olan bir bebek. Bu daha yeni doğduğu için biraz zayıf gözüküyor. Bu büyüdükçe tam bir hayvan postu gibi bütün vücudunu saracak bir tüylenme, kıllanma. Burada söylediğimiz dört bacaklı, üç kollu bir bebek doğmuş burada görüntüsü ve tabi diğer taraftan da insan ve maymun melezi olan ilk embriyo başarı ile üretildi. Burada yapılan bir çalışmada insan maymun melezi ne demek insanla maymun karışımı bir melez canlı başarı ile üretildi. Bunun da açıklaması burada var. Çin’deki Kumbin Bilim ve Teknoloji Üniversitesi'nden Piramat biyoloğu liderliğinde ismi de var, yapılan çalışmada makat maymunları ile insan karışımı bir melez elde edilebildiğini burada uzun uzun anlatıyor. Bizim söylediğimiz yani hücre çekirdeğinin içindeki genetik yapıya, dokuya zarar vererek onunla oynayarak böyle sonuçlar elde edilebilmesinin mümkün olduğunu bilimsel olarak gösteriyor." diye konuştu.

 

mRNA Aşılarındaki Grafen Oksit Maddesi Çok Zararlı, Öldürücü ve Yabancı Bir Madde

mRNA aşılarının içindeki Grafen maddesinin tehlikesine dikkat çeken Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, "İkinci iddiamız ve karşı tarafın bilimsellik kisvesi altında bir takım yalanlarla yalanlamaya çalıştığı mRNA teknolojisinin hücre çekirdeği içine girmesini sağlayan Grafen Oksit maddesinin bu aşılarda yer aldığına ilişkin iddialar. Biz dedik ki 'Grafen Oksit’ var. Bu Grafen Oksit maddesi çok zararlı, öldürücü ve yabancı bir madde, vücuda kesinlikle verilmemesi lazım. Ve bu Grafen Oksit yardımı ile de bu mRNA aşıları hücre çekirdeğine müdahale etme, girme şansını yakalıyor. Burada Pfizer-BioNTech aşısındaki Grafen Oksit maddesinin elektron mikroskobu fotoğrafı. Diğer taraftan Japonya Sağlık Bakanlığı Moderna aşısında yabancı madde bulunduğunu zaten geçen ay tespit etti. Ve 1,6 milyon doz Moderna aşısını bu yabancı maddeden dolayı imha etti. Ve şimdi bugün 15 Eylül tarihli basına yansıyan haberlerde Japonya Sağlık Bakanlığının Pfizer BioNTech aşılarının da aynı yabancı maddeyi tespit ettiğini ortaya koydu. Bunu da dediğim gibi sadece biz söylemiyoruz Japonya Sağlık Bakanlığı söylüyor ve 1,6 milyon dozu da imha ediyor."

 

Çocuklara ve Hamilelere Bu Aşının Uygulanması Çok Tehlikeli

Genel Başkanımız Erbakan üreticisinin sahip çıkmadığı ‘mRNA aşıları dünyanın hiçbir yerinde ABD, AB, JAPONYA gibi gelişmiş ülkeler dahil hiçbir ülkede çocuklara uygulanmıyor. Türkiye’de çocuklara yöneltilmek istenmesi bizi ciddi şekilde endişelendiriyor. mRNA aşısının hamilere yapılmasının kesinlikle çok tehlikeli' olduğu uyarısında bulundu.

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan'a toplantıda Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Serhat Fındık, Nöroloji Uzmanı Op. Dr. Bilgehan Bilge, Araştırmacı-Yazar Cemil Can, Uzm. Klinik Psikolog Mikdat Ertem ve Yeniden Refah Partisi Doğu-Güneydoğu Anadolu Direktörü Ahmet Fatih Hatunoğlu eşlik etti.

 

 

BASIN TOPLANTISI VİDEOSU 

 

EYT SORUNUNU İKTİDARA GELİR GELMEZ ÇOK KOLAY ÇÖZERİZ

EYT SORUNUNU İKTİDARA GELİR GELMEZ ÇOK KOLAY ÇÖZERİZ

 

Genel Başkanı Dr. Fatih Erbakan, ‘Hükümetin yılda sadece faize 240 milyar lira ödediğini hatırlatarak “Emeklilikte yaşa takılanların yıllık maliyeti 26 milyar lira tutuyor. Yani borç faizine ödediğimiz paranın 10'da biri kadar bir para. Bu sorunu biz İktidara gelir gelmez çözeceğiz” dedi.

 

‘Anadolu Buluşmaları’ kapsamında geldiği Kayseri'de İl Başkanlığımızın düzenlediği kahvaltılı basın toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulunan Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, “Önce imtiyazlılar ve dış güçler derseniz, paylaşımda adaleti sağlamazsanız, kendi hayatınızda dindar olmanızın, namazlı abdestli olmanızın, her sene Umreye gitmenizin millete bir faydası yok. Millî Görüş olarak biz önce millet anlayışı ile hareket ediyoruz.” dedi.

 

Bilim Adamlarına Göre Covid -19 Salgını Pandemi Sayılamaz

Son dönemde gündem olan mRNA aşısı açıklamalarına ilişkin de konuşan Genel Başkanımız, “Başından beri süreçle ilgili şüphelerimizin olduğunu ifade ettik. 2020 Mart ayından beri 'Bu işin içinde iş var, şüphe duyuyoruz' diye ifadelerde bulunuyoruz. Bu virüsün doğal şartlardan değil de laboratuvar ortamından çıkması insanların aklına soru işaretleri getiriyor. Bunu üreten çevreler ne için, hangi amaçla ürettiler? Bilim adamları diyorlar ki; 'bir salgının pandemi olması için nüfusun yüzde 10'unu öldürmesi lazım'. Şu ana kadar ki rakamlara göre 10 binde 6 ölüm oranı. 10 binde 6'nın da 10 binde 5'i 65 yaşın üzerinde kronik hastalığı olan, 65 yaşın altında 10 binde 1'e düşüyor ölüm riski, 40 yaşın altında daha da aşağı düşüyor, 18 yaşın altında milyonda 1'lere düşüyor. Böyle düşük risk için 7-8 milyar insanı aşılayacağız. Bu son derece mantıksız. Normalde piyasaya sürülmesi için geçmesi gereken aşılamalar en az 6 sene süren aşıyı, birden bir acil kullanım onayı diye bir şey çıkarıp gözü kapalı dünya üzerinde 6 milyar insana vurulmaya çalışılıyor. 'Acil kullanım onayı verdik' dediğiniz aşı mRNA teknolojisini kullanıyor. mRNA teknolojisi demek hücre çekirdeği içine etki edebilen bir teknoloji demek. Hücre çekirdeğinin içine etki ettiğiniz zaman Allah vermesin çok ciddi sonuçların ortaya çıkması mümkün. Mutasyonlar gibi, sakat doğumlar, kuyruklu insanlar, hayvan postuna sahip insanların doğumu gibi korkunç sonuçlara yol açabilmesi mümkün" ifadelerini kullandı.

 

Mecbur Kalınırsa TURKOVAC Aşısı Olunabilir

Erciyes Üniversitesi'nde üretilen Türkovac aşısını aşılar içinde ehveni şer olarak gördüklerini söyleyen Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan; "Bu kadar düşük bir risk karşılığında aşı olmayı düşünmüyoruz. Hiç aşı olmamak en iyisi bana göre. Ancak mecbur kalınırsa mRNA teknolojisi kullanmayan aşıların yaptırılması ancak mümkün olabilir. Bu noktada mecbur kalındığında Türkovac aşıların içinde en uygunu olarak düşünülebilir" dedi.

 

İktidara Gelir Gelmez EYT Sorununu Çok Kolay Çözeriz

Emeklilikte Yaşa Takılanlar’ın sorununun çözümü için lazım olan miktarın yıllık ödenen faizin onda biri olduğunu ifade eden Genel Başkanımız; "Emeklilikte Yaşa Takılanlar’la ilgili gelir gelmez bu sorunu çözeceğimizi, 26 milyarın bizim için önemli bir paranın olmadığını ifade ettik. Sadece bizim için değil Türkiye için önemli bir para değil. Faize ödenen yıllık para 240 miyar lira. Emeklilikte yaşa takılanlar yıllık 26 milyar lira tutuyor. Yani borç faizine ödediğimiz paranın 10'da biri kadar bir para. EYT'lilere de diğer vatandaşlara da her türlü imkânı sağlayabilmemiz mümkün" diye konuştu.

 

Erken Seçim İhtimalini Yüksek Görüyoruz

2022 yılının en geç sonbaharında Erken seçim beklediklerini de kaydeden Genel Başkanımız Erbakan; "Erken seçimi bu şartlarda 2022 yılında bekliyoruz. Çarkı artık döndüremiyorlar, gerçekten sıkıştılar. Diğer bir husus da milletin ekonomik sıkıntısı ve tepkisi. Bu tepkiyi de daha fazla bastırabilmeleri mümkün olmayacak gibi görülüyor. Gerçekten de esnafa, işçiye, memura sorduğunuzda bu tepkinin çok artarak devam ettiğini, fakirleşmenin artarak devam ettiğini görüyoruz. 2023'e kadar bu şartlar altında götürmeleri zor gibi geliyor. 2022 sonbaharına bir seçim olma ihtimalini görüyoruz. Ama tabi Türkiye sürprizler ülkesi, her an her şey değişebiliyor. İnşallah bir an önce seçim olsun da ‘Paylaşımda Adalet’ ve ‘Önce Millet’ anlayışına sahip Millî Görüş iktidarıyla milletin derdine derman olunsun" dedi."

 

Barajın Sıfır Olması Lazım Adaletli Olan Budur

Seçim barajının düşürülmesi tartışmalarına da değinen Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan; "Barajın aslında 0 olması lazım. En adil, en demokratik, adaleti sağlayacak şekilde bir sistemle seçime gidilmesi gerekir diye düşünüyorum. Çünkü bu barajlar temsilde adaletin altına dinamit koyuyor. 3 Kasım seçimlerinde yüzde 34 oyla AK Parti 3'te 2 temsil hakkı elde etti. Yani 3'te 1 oyla 3'te 2 temsil hakkı elde etti. Seçmenin 3'te 1'inin oyu meclis dışında kaldı, 1 tane milletvekili çıkaramadı. Çünkü baraj altında kalan partilerin oyunu topladığınızda seçmenin 3'te 1'ini oluşturuyor. Böyle çarpık bir adalet sistemi olmaz. 0 olması en güzelidir. Her görüş özgür bir şekilde kendini temsil etsin, hiçbir vatandaşın oyu boşa gitmesin, temsilde adalet sağlansın, millet iradesi tam manasıyla tecelli etsin" şeklinde konuştu.

 

Hiçbir İttifaka Kapımızı Kapatmadık

Bir gazetecinin, "Erken seçim olursa hangi ittifakta olmayı düşünüyorsunuz? Partinizin Cumhurbaşkanı adayı siz misiniz?" sorusuna da yanıt veren Genel Başkanımız, ‘Gönlümüzde yatan, kendi başımıza, kendi gücümüzle seçime girmek. Ancak hiçbir zaman "Kesinlikle bir ittifakta bulunmayız, asla böyle bir düşüncemiz de yok." demedik. Konjonktür, şartlar, seçime yakın dönemde gelişecek olaylar, belki yeni ittifaklar, yeni kombinasyonlar, yeni şartlara göre bunun da değerlendirilmesi mümkün. Ancak böyle bir şey olursa da prensiplerimiz, kırmızı çizgilerimiz, ilkelerimiz var. Bunlarda ancak mutabık kalırsak bir oluşumun, bir ittifakın içerisinde yer alırız. Bunlar olmadan, dolayısıyla millete faydası olmayacaksa bir ittifakın içinde yer almanın bir manası olmaz. Yeniden Refah Partisi Cumhurbaşkanı adayı çıkaracaksa, Genel Başkanını çıkarması, Genel Başkanının olması son derece doğal. Böyle bir durum hasıl olursa, gerekli olursa tabi bu şekilde hareket edilir."

 

GÜÇLÜ LİDER GÜÇLÜ KADRO - İKTİDARA YÜRÜYÜŞ TOPLANTISI 4 - SANDIK SORUMLULARI TOPLANTISI

İKTİDARA YÜRÜYÜŞ TOPLANTISI 4

 

Güçlü Lider Güçlü Kadro - İktidara Yürüyüş Toplantısı 4 - Sandık Sorumluları Toplantısı 81 il ve 922 ilçeden gelen sandık sorumlularımızın katılımıyla Genel Başkanınımız Dr. Fatih Erbakan'ın başkanlığında gerçekleştirildi.

 

SANDIKLARDA VAROLACAĞIZ

Açılış konuşmasını gerçekleştiren Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, yurdun dört bir yanında heyecan ve coşkuyla toplantıya katılarak salonu dolduran sandık sorumlularımıza teşekkür ederek 'Sandıklarda varolacağız, her bir seçmeni tanıyacağız, hayatına dokunacağız ve milletimizin yüzünü ancak Millî Görüş'ün Yeniden Refah Partisi'nin güldürebileceğini anlatacağız. Allah'ın yardımı ve milletimizin teveccühü ile yapılacak ilk seçimde millitimizi yeniden Millî Görüş'ün 'Önce Millet' diyen, adil paylaşım ve istihdam diyen anlaşyışıyla tekrar buluşturacağız' dedi.

Genel Başkan Yardımcılarımız Cemil Çolak ve Mehmet Aşıla'nın da birer sunum gerçekleştirdiği programda ayrıca Sandık Sorumluları Eğitimi'ni Ferhat Uysal, Sandık Otomasyon Eğitimi'ni Erhan Erdoğan, uygulamalı otomasyon girişini Samet Şişman gerçekleştirdi.

 

 

ÇOCUKLARIMIZ KÜRESEL GÜÇLERİN KOBAYI DEĞİLDİR!

 

ÇOCUKLARIMIZ KÜRESEL GÜÇLERİN KOBAYI DEĞİLDİR!

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, bebeklere yanlışlıkla yapıldığı söylenen Covid aşıları açıklamasına sert tepki göstererek “Bu apaçık bir suç itirafıdır. Bu aziz milletin çocukları küresel güçlerin kobayları değildir! Böyle bir olay bir başka ülkede olsa yer yerinden oynar, Sağlık Bakanı da o anda istifa ederdi."  açıklamasında bulundu.

 

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan Genel Merkezimizde düzenlediği haftalık olağan basın toplantısında gündeme ilişkin önemli açıklamalarda bulundu.

 

Milyonlarca Öğrenciye Bu Çileyi Niçin Reva Görüyorsunuz?

 

Uzun süredir gündemi meşgul eden milyonlarca öğrencinin yurt sorununa değinen Genel Başkanımız, aynen tarım, yangın ve deprem tedbirleri konusunda olduğu gibi, öğrencilerin barınma ihtiyacı konusunda da plansızlığın ve tedbirsizliğin had safhada olduğunu söyledi.

 

 

Genel Başkanımız Erbakan şöyle konuştu:

 

"Ülkemizde ön lisans, lisans, yüksek lisans ve doktora öğrencilerinin sayısı 2021 yılında 8 milyonu aştı. Kredi Yurtlar Kurumu’na bağlı yurtların sayısının 769 ve bu yurtların toplam öğrenci kapasitesinin de 719 bin 567 olduğu açıklandı. Özel yurtların sayısı da yaklaşık 4300 ve bunların toplam yatak kapasitesi de yaklaşık 420 bin. Hesap ortada… 8 milyon öğrenciye, 1 milyon 140 bin yatak kapasitesi… Bir kere 200 üniversiteye gerek var mı? Herkes üniversite mezunu olmak zorunda mı? Zanaatkar, ara eleman ihtiyacımız ne olacak?  Bu kadar fazla sayıda üniversite maalesef yıllardır diplomalı işsiz üretim merkezine dönüştü. Asıl önemli olan üniversite sayısı değil, üniversite eğitiminin bilimsel kalitesidir. Madem bu kadar üniversiteyi yaptınız o zaman milyonlarca öğrencinin yurt ve barınma ihtiyacını önceden hesaplamanız, planlamanız gerekmez mi? Perşembe’nin gelişi Çarşamba’dan belli değil mi? Milyonlarca üniversite öğrencisine bu çileyi niçin reva görüyorsunuz?"

 

 

 

ABD ve AB’de Yapılan Aşılar ile Türkiye'de Yapılan Aşılar Farklı mı?

 

İngiltere’nin açıkladığı, Türkiye’nin kırmızı listeden çıkarılmasına ilişkin kriterleri hatırlatan Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Covid-19 salgınındaki aşı sürecine ilişkin şüphelerin giderek arttığını belirtti.

 

 

Genel Başkanımız farklı ülkelerde uygulanan aşıların farklı olma ihtimalinin kuvvetlenmesini şu ifadelerle örneklendirdi; “Ne diyor İngiltere? Her iki doz aşısını İngiltere, ABD, AB üyesi ülkelerde yaptıran ve bunu belgeleyen yolcuların varışlarını takip eden iki gün içerisinde test yaptırmaları yeterli olacaktır. Aşılarını bu ülkelerin haricinde yaptıranlar (ki ülkemizde yapılan aşılar da bu kategoriye giriyor) ile henüz aşılarının her iki dozunu da yaptırmamış olanların ise kalacakları adreste 10 gün süreyle karantinaya girmeleri ve ülkeye girişlerini takip eden 48 saat içerisinde bir PCR testi ve karantinanın 8. gününden itibaren ikinci bir PCR testi sonucu ibraz etmeleri gerekecektir. Bu maddeler aynı marka aynı aşı ABD’de İngiltere'de ve Avrupa Birliği'nde farklı, Türkiye ve diğer gelişmekte olan ülkelerde yapılan aşı farklı mı sorusunu çok ciddi bir şekilde gündeme getiriyor ve bizim uzun süredir ifade ettiğimiz endişelerimizi şüphelerimizi haklı çıkartıyor.   Bu konu ile ilgili yetkililerden açıklama bekliyoruz."

 

 

 

Bu Aziz Milletin Çocukları Küresel Güçlerin Kobayları Değildir!

 

Bir tıp profesörü katıldığı canlı yayında sarf ettiği “çocuklara ve bebeklere yanlışlıkla Covid 19 aşısı yapıldığını, böylelikle bir anlamda çocuklar üzerinde de aşının test edilmiş olduğu” ifadelerini skandal olarak değerlendiren Genel Başkanımız, "Böyle bir olay bir başka ülkede olsa yer yerinden oynar, Sağlık Bakanı daha o anda istifa ederdi. Kulaklarımıza, gözlerimize inanamadık ve aşılama ile ilgili bugüne kadar yaptığımız uyarılarda ne kadar haklı olduğumuzu görmüş olduk. Bu vahim olay, apaçık bir suç itirafı karşısında dün hemen sosyal medya hesaplarımız vasıtasıyla açıklamada bulunup, Sağlık Bakanlığı’nı göreve çağırdık. Dün akşam da Sağlık Bakanlığı’nın konuyla ilgili soruşturma başlattığı haberini aldık. Bu soruşturmanın en titiz, en ciddi şekilde yürütülmesi ve sorumlulardan mutlaka hesap sorulması gereklidir."

 

 

 

Binlerce Esnaf Normalleşemedi

Türkiye ekonomisinin yüzde 21,7 büyüdüğü açıklamasını hatırlatan Genel Başkanımız Erbakan, bunun vatandaşa yansımadığını söyleyerek, "Her geçen gün teker teker, patır patır esnaflar kapatıyor, büyük şirketler iflas ediyor. Bu yılın ilk 8 ayında 61 bin 736 esnaf, geçen sene 99 bin 500 esnaf kapatmış. 'Biz büyüyoruz' türküsü söylemeye devam ediyorlar ama kendilerinin bile buna inanabilmesi mümkün değil, vatandaş da zaten inanmıyor." ifadelerini kullandı.

 

 

Çanakkale Köprüsü'nde Yük Yine Milletin Sırtına Yüklenecek

'Esnaf ve dar gelirli hayatta kalma mücadelesi verirken, imtiyazlı müteahhitlerin işleri yolunda' diyen Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Çanakkale Köprüsü için verilen yıllık 16,4 milyon garanti araç sayısında hedefin tutmasının imkânsız olduğunu ve diğer devlet garantili projelerde olduğu gibi yükün yine milletin sırtına yükleneceğini söyledi.

 

 

Dünyada Ekonomimiz ve Teknolojimiz Güçlü Olursa Sözümüz Geçer

ABD'de Türkevi'nin açılışına da değinen Genel Başkanımız, dış politikada betonla binayla değil, ekonomik, teknolojik ve askeri bakımdan güçlü olunması gerektiğini ifade ederek, Biden ve diğer önemli liderlerle görüşme yapılamamasını da bu eksikliğe bağladı.

 

 

Dünya Uygur Başkanı Dolkun İsa'nın Ülkeye Alınmaması Tepki

 

'Hükümet’in Doğu Türkistan’daki zulüm karşısında sergilediği tutum bu görüşlerimizi haklı çıkarıyor' diyen Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Dünya Uygur Kongresi Başkanı Dolkun İsa'nın ülkeye alınmamasına sert tepki göstererek” Peki Çin'in Ankara üzerinde bu kadar etkili olmasının asıl sebebi nedir sizce?  Ben size söyleyeyim: Döviz sıkıntısı nedeniyle Çin Merkez Bankası ile yapılan SWAP Anlaşması ve Çin’den gelebilecek kredilerden başka ne olabilir" ifadelerini kullandı.

 

 

 

GENEL BAŞKANIMIZIN DR. FATİH ERBAKAN'IN KONUŞMASININ TAMAMI

 

 

 

Üniversite Öğrencilerinin Yurt Sorunu

Ülkemizde ön lisans, lisans, yüksek lisans ve doktora öğrencilerinin sayısı 2021 yılında 8 milyonu aştı.

Kredi Yurtlar Kurumu’na bağlı yurtların sayısının 769 ve bu yurtların toplam öğrenci kapasitesinin de 719 bin 567 olduğu açıklandı.

Özel yurtlarının sayısı da yaklaşık 4300 ve bunların toplam yatak kapasitesi de yaklaşık 420 bin.

 

Hesap ortada…  8 milyon öğrenciye, 1 milyon 140 bin yatak kapasitesi…

 

• Aynen tarımda planlama eksikliği olduğu gibi, yangın tedbirleri, deprem tedbirleri konusunda olduğu gibi, öğrencilerimizin barınma ihtiyacı konusunda da plansızlık, tedbirsizlik had safhada.

 

• Bir kere 200 üniversiteye gerek var mı? Herkes üniversite mezunu olmak zorunda mı? Zanaatkar, ara eleman ihtiyacımız ne olacak?

Bu kadar fazla sayıda üniversite malesef yıllardır diplomalı işsiz üretim merkezine dönüştü.  Asıl önemli olan üniversite sayısı değil, üniversite eğitiminin bilimsel kalitesidir.

 

Madem bu kadar üniversiteyi yaptınız, o zaman milyonlarca öğrencinin yurt, barınma ihtiyacını önceden hesaplamanız, planlamanız gerekmez mi?

 

Perşembe’nin gelişi Çarşamba’dan belli değil mi?

Milyonlarca üniversite öğrencisine bu çileyi niçin reva görüyorsunuz?

……………………………………………………..

 

 

İngiltere’nin birkaç gün önce açıkladığı, Türkiye’nin kırmızı listeden çıkarılmasına ilişkin kriterler son derece dikkat çekici…!!

 

 

4) Her iki doz aşısını Birleşik Krallık, ABD, AB üyesi ülkelerde yaptıran ve bunu belgeleyen yolcuların varışlarını takip eden iki gün içerisinde test yaptırmaları yeterli olacaktır.

5)Her iki doz aşısını bu ülkeler haricinde yaptıranlar (ülkemizde yapılan aşılar da bu kategoridedir) ile henüz aşılarının her iki dozunu da yaptırmamış olanların ise kalacakları adreste 10 gün süreyle karantinaya girmeleri ve ülkeye girişlerini takip eden 48 saat içerisinde bir PCR testi ve karantinanın 8. gününden itibaren ikinci bir PCR testi sonucu ibraz etmeleri gerekecektir.

 

 

Bu maddeler bizim uzun süredir ifade ettiğimiz; “farklı ülkelerde yapılan aynı marka aşıların içerikleri farklı olabilir” şüphemizi daha da artırıyor.

 

 

 

AŞILAMA İLE İLGİLİ DÜN DE SKANDAL BİR GELİŞME OLDU

 

Bir tıp profesörü katıldığı canlı yayında “çocuklara ve bebeğe YANLIŞLIKLA covid aşısı yapıldığını, böylelikle bir anlamda çocuklar üzerinde de aşının test edilmiş olduğunu” ifade etti…

 

Böyle bir olay bir başka ülkede olsa yer yerinden oynar, Sağlık Bakanı daha o anda istifa ederdi...

 

Kulaklarımıza, gözlerimize inanamadık, ve aşılama ile ilgili bugüne kadar yaptığımız uyarılarda ne kadar haklı olduğumuzu görmüş olduk.

Bu vahim olay karşısında, bu apaçık bir suç itirafı karşısında dün hemen sosyal medya hesaplarımız vasıtasıyla açıklamada bulunup, Sağlık Bakanlığı’nı göreve çağırdık.

Dün akşam da Sağlık Bakanlığı’nın konuyla ilgili soruşturma başlattığı haberini aldık.

 

Bu soruşturmanın en titiz, en ciddi şekilde yürütülmesi ve sorumlulardan mutlaka hesap sorulması gereklidir.

 

Bu aziz Millet’in çocukları küresel güçlerin kobayları değildir…!!

…………………………………………………………..

 

 

 

ORTA VADELİ PROGRAM

Açıklanan yeni OVP’de  2022-2024 dönemi  milli gelir hedefleri şu şekilde;

- 2022 GSYH 850 milyar USD-Kişi Başına 9.947 USD

- 2023 GSYH 925 milyar USD-Kişi Başına 10.703 USD

- 2024 GSYH 1 trilyon USD- Kişi Başına 11.465 USD

 

Açıklanan bu hedefler yıllardır yinelenen, vizyon belgelerinde, seçim beyannamelerinde, vaatler listesinde, 2013 ve 2019’daki 10’uncu ve 11’inci kalkınma planlarında yer alan tutarların yarısı düzeyinde. 

2023 için 2 trilyon dolarlık hedef 925 milyar dolara, 1 trilyonun da altına inmiş.  

2013’te 12 bin 582 dolar olan kişi başına düşen milli gelir tutarına ise OVP’nin üç yıllık dönemi sonunda, 2024’te bile ulaşılamıyor…

YANİ BU AÇIKLANAN OVP İLE İKTİDAR;

“SİZİ 2025’DE TEKRARDAN 2012 SEVİYESİNE DÖNDÜRECEĞİM DEMEKTEDİR.”

 

İşsizlik

İşsizliğin bu yılsonunda yüzde 12,6 olacağı, sırasıyla 2022’de yüzde 12, 2023’te yüzde 11,4 ve 2024’te yüzde 10,9 olarak üç yıl boyunca çift hanede seyredeceği öngörülüyor.

Oysa ki işsizlik 2023’te tek haneli olacaktı…

 

Enflasyon

OVP’de 2022-2024 döneminde enflasyonun dünya ortalamalarına göre yüksek kalmaya devam edeceği, bu yılsonunda yüzde 16,2,   2022’de yüzde 9,8,   2023’te yüzde 8 ve 2024’te yüzde 7,6 olması hedefleniyor.

Yani yıllardır tüm OVP’lerde yer alan 2023 için yüzde 5 enflasyon hedefi de rafa kalkıyor…

ANLAŞILAN İKTİDAR ÜNİV. SINAVINDA ÖĞRENCİLERİN ÇOĞU BARAJI GEÇEMEYİNCE BARAJI AŞAĞI ÇEKTİĞİ GİBİ, BURADA DA EKONOMİYİ DÜZELTMEK YERİNE EKONOMİK HEDEFLERİ AŞAĞI ÇEKİYOR…

 

àOVP’da dikkat edilmesi gereken diğer iki husus “Dış Ticaret Açığı” ve  “Faiz Ödemeleri”

-        Dış Ticaret Açığı

İktidarın ihracatta her ay yeni bir rekor açıklamasına karşılık OVP dönemi boyunca “dış ticaret açığı”nın yıllık 50 milyar doların altına inmeyeceği, ‘cari fazla verme’ iddiasının söz konusu olmayacağı, açıkça görülüyor.

(Bu da önümüzdeki 3 yılda döviz kurları ve buna bağlı olarak enflasyon artmaya devam edecek demek…!!)

 

-        Faiz Ödemeleri

2021 bütçesinde 179,5 milyar TL olarak yer alan faiz harcamaları kaleminin, 2022’de 240,4 milyara, 2023’te 290,9 milyara ve 2024’te 320,3 milyar TL’ye yükseleceği, üç yılda yaklaşık olarak ikiye katlanacağı görülüyor.

Bütçeden yapılacak faiz ödemeleri ikiye katlanırken, devlet yatırımlarının ise aksine gerileyerek, 2024’e kadar azalacağı OVP’de yer alıyor.

 

İŞSİZLİK

İş ve İşçi Bulma Kurumu’nun (İŞKUR) açıkladığı ağustos ayı verileri işsizlik artışının hızlandığını gösteriyor.

İşten çıkartma yasağı, KÇÖ ödemelerinin haziran sonundan itibaren sonlandırılmasıyla birlikte İŞKUR’a yapılan kayıtlı işsiz başvuruları temmuz- ağustos aylarında 244 bin kişi artarak, toplam 3,2 milyon kişiye yükseldi!

 

TÜİK’in ‘âtıl işgücü’ olarak nitelendirdiği ‘geniş tanımlı işsizlik’ oranı da temmuz ayında hazirana kıyasla 1,2 puan artış göstererek yüzde 23,6’ya çıktı.

Dolayısıyla yüzde 12 olarak açıklanan resmi işsizlik rakamına karşılık, 32 milyon 632 bin kişi olan toplam işgücünün gerçekte yüzde 23,6’sı işsiz.  Bu da gerçek işsiz sayısının neredeyse 8 milyon kişi olduğunu ortaya koyuyor.

………………………………………………………….

 

2020 YILINDA;

Alınan Borç:      516 Milyar TL

Ödenen borç:    261 Milyar TL

Borç artışı:                   255 Milyar TL (516 – 261 = 255)

 

84 milyon nüfus kişi başı borç artışı: 3.000 TL

4 kişilik bir aile borç artışı: 12.000 TL

Ak Parti iktidarı 2020 yılında her bir vatandaşın borç yükünü 3.000 TL arttırmıştır.

 

Yabancı Para Cinsinden Borçlanma

14 Eylül 2021 tarihinde hükümet 2,25 milyar $ borçlandı. Bu çaresizliği Hazine ve Maliye Bakanlığı “Tahvil dilimlerine 200’ün üzerinde yatırımcı, ihraç tutarının 4 katından fazla talep göstermiştir.” ifadesiyle duyurdu.

Acaba neden yabancılar Türkiye’ye borç vermek için birbirleriyle yarışıyor? Cevap çok basit: ABD dolarına %6,5 faiz veriyoruz. Türkiye USD’ye gelişmiş ülkelerin neredeyse 6 katı kadar faiz ödüyor.

Ne anlama geliyor bu? 

………………………………………………………..

 

Esnaf normalleşemedi: 61 bin 736 esnaf iflas etti…

“Esnaf ve Sanatkârlar Sicil Gazetesi verilerine göre bu yılın ilk 8 ayında meslekten ve sicilden terkinini yaparak iflas eden esnaf sayısı 61 bin 736’ya yükseldi.

Bu iflasların 21 bin 731‘i ise normalleşme sürecinin başladığı Haziran ve Ağustos aylarında yaşandı. Bu yılın ilk 8 ayında her 100 esnaftan 35’i, kapanmanın olmadığı üç ayda iflas etti.

TÜİK verilerine göre Türkiye ekonomisi sözde yüzde 21,7 oranında büyürken, esnafların payına düşen dükkanlara kilit vurmak oldu.  Esnafımız teker teker batıyor, hangi ekonomi büyümüş?”

…………………………….

Türkiye Bankalar Birliği'nin verilere göre, Ocak 2020-Haziran 2021 dönemini kapsayan bir buçuk yılda kullandırılan 620 milyar liralık tüketici kredisinin yüzde 32'si geliri 3 bin TL'nin altında olan 7 milyon 714 bin 541 kişi tarafından kullanıldı.

Geliri 3 bin TL'ye ulaşmayan milyonlarca kişi pandemi döneminde yaşadıkları ekonomik sıkıntıları daha fazla borçlanarak atlatmaya çalışıyor. 

………………………………………………………

 

ESNAF VE DAR GELİRLİ HAYATTA KALMA MÜCADELESİ VERİRKEN, İMTİYAZLI MÜTEAHHİTLERİN İŞLERİ YOLUNDA

Çanakkale Köprüsü geçiş ücreti ve garanti araç sayısı   

Çanakkale Köprüsü’nün geçiş ücreti 15 Euro olarak açıklandı. Müteahhit firmalara yıllık 16,4 milyon araç geçişi için de garanti verildi…!!

Boğazdan feribotla bile yıllık 4 milyon araç geçmezken, fazladan 12,5 milyon aracın nereden bulunacağını gerçekten de merak ediyoruz…!!

Çok büyük ihtimalle bu kadar araç geçişi olmayacak ve geçmeyen milyonlarca aracın geçiş ücreti 83 milyon tarafından imtiyazlı müteahhitlere ödenecek…

……………………………………………………………..

DIŞ POLİTİKA

 

ABD'de Türkevi'nin Açılışı

 

Basında yer alan haberlere göre, New York'taki Türkevi binasının maliyeti “291 milyon 260 bin dolar”.

Bugünkü döviz kuru ile 2,5 milyar TL …!!

  • Dış politikada betonla, binayla etkili olunamaz
  • Ekonomik, teknolojik ve askeri bakımdan güçlü olmanız lazım
  • Siz USD bazında %7 faizle (dünyanın 7 katı) borçlanırken, USD bulamayıp SWAP anlaşması peşinde koşarken, MB rezerviniz -40 milyar USD iken,
  • Dış ticaret açığınız yıllık 50 milyar USD altına düşmüyorken,
  • Yerli ürünlerin dahi %82’lik kısmı ithal edilmek durumundayken,

Bu derece dışa bağımlıyken, istediğiniz kadar bina yapın, diplomaside dış politikada etkili olmanız zor….

Hükümet’in Doğu Türkistan’daki Zulüm Karşısında Sergilediği Tutum Bu Görüşlerimizi Haklı Çıkarıyor

 

Zulüm altındaki milyonların çığlığını uluslararası kamuoyuna duyuran “Dünya Uygur Kongresi Başkanı” Dolkun İsa, giriş yasağının kaldırılmasından üç gün sonra alınan yeni kararla sınır dışı edildi.

İsa’nın Ankara Esenboğa Havalanı’nda Türkiye’ye girişine izin verilmedi ve geri dönmek zorunda kaldı.

 

İsa ‘Pekin baskısı’na dikkat çekti:  “Çin’in elinin Ankara’ya kadar uzandığını biliyordum ama bu kadar olduğunu tahmin etmiyordum.”  Ifadelerini kullandı.

 

Peki Çin'in Ankara üzerinde bu kadar etkili olmasının asıl sebebi ne?  Döviz sıkıntısı nedeniyle Çin Merkez Bankası ile yapılan SWAP Anlaşması, Çin’den gelebilecek krediler…

 

 

 

 

GELİR GELMEZ İŞÇİYE, MEMURA, EMEKLİYE %70 ZAM YAPACAĞIZ

GELİR GELMEZ İŞÇİYE, MEMURA, EMEKLİYE %70 ZAM YAPACAĞIZ

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, iktidara geldiğimiz ilk senede memura, emekliye ve işçiye yüzde 70 zam yapacağımızı söyledi.


Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Zeytinburnu İlçe Başkanlığı'mızın 2'nci Olağan Kongresi'nde yaptığı tarihi konuşmayla Milli Görüş ve Milli Görüşçülerin 2. Kırk Yıl'da da büyük hizmetle yapacağını ifade etti.


Zeytinburnu 15 Temmuz Meydanı'nda gerçekleştirilen miting havasındaki kongremize,  Genel Başkan Yardımcımız Mehmet Altınöz, İstanbul İl Başkanımız Hüseyin Terzi, diğer partilerin ilçe başkanları ve pek çok STK temsilcisi katıldı. Kur'an-ı Kerim tilaveti, saygı duruşu ve İstiklal Marşı ile başlayan kongrede, tek aday olarak katılan Zeytinburnu İlçe Başkanı Onur Dolar yeniden başkan seçildi.


Milli Görüş Sözü Veriyorum:  İşçiye, Memura, Emekliye %70 Zam!

Kongrede konuşan Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Millî Görüş’ün kurucu lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocamız’ın ağır sanayi hamleleri ve tarihe geçen yüksek maaş zamları gibi efsane hizmetlerinden bahsederek “İkinci 40 yılda aynı ruhla, aynı istikamette, aynı aşkla yürüyen Yeniden Refah Partisi var. Yine Millî Görüş var, inşallah yine gelecek ve bu milletin yüzünü yine güldürecek. Biz iktidara geldiğimizde iç ve dış tüm borçları kapatıp sıfırlayacağız. Millî Görüş birinci 40 yılda yıllık 70 milyar dolar kaynak bulmuştu, biz de yıllık 150 milyar dolar kaynak oluşturacak projelerimizle geliyoruz. Ağır sanayi hamlesi başlatıp işsizliği ortadan kaldıracağız. Milli Kaynak Paketleri'mizle oluşturacağımız kaynak ile iktidara gelir gelmez ilk yılımızda emekliye, memura, işçiye %70 zam yapacağız. Bunu Millî Görüş sözü olarak veriyorum. Cenab-ı Allah bütün bu söylediklerimizi hayata geçirmeyi nasip eylesin.” ifadelerini kullandı.


Anketlerde Bilerek Bize Yer Vermiyorlar
Anket manipülasyonuna dikkat çeken Genel Başkanımız, meşhur anket firmalarının yaptığı anketlerde bilerek Yeniden Refah Partisi ismine ve Fatih Erbakan Cumhurbaşkanlığı adaylığı seçeneklerinde yer vermediğini söyledi. Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, “Refah Partisi’ni anketlerde göremiyoruz. Tıpkı birinci 40 yılda olduğu gibi, ikinci 40 yılda da anket manipülasyonları devam ediyor. Biz bütün Türkiye’yi geziyoruz. Hem vatandaşımız hem de teşkilatlarımız kendilerine ulaşan anket firmalarının yaptığı anketlerde seçeneklerin arasında Yeniden Refah Partisi olmadığını söylüyor. Israrla Yeniden Refah Partisi’ne oy vereceğini söyleyen vatandaşa ‘seni kararsızlara yazacağız’ diyorlar. Biz bunlarla çok karşılaşıyoruz. En son bir akrabamızın başına geldi. Yine arayan çok meşhur bir anket firması ‘hangi partiye oy vereceksiniz’ sorusunun seçeneklerinde bütün partileri sayıyor yine Yeniden Refah Partisi yok, Cumhurbaşkanı adaylarını sayıyor Fatih Erbakan yok. Akrabamız soruyor ‘niye yok diyor’, anketör ‘ben çalışanım diyor bana verilen listede bu isimler yok. Ben sizi kararsızlara yazacağım’ diyor. Kararsızların yüzde 20 yüzde 30 çıkmasının sebebi meğerse içinde Refah Partisi varmış da o yüzden çıkıyor. Yine aynı oyun oynanıyor. En güzel en sağlıklı anketi biz ve teşkilatlarımız yapıyoruz, hem İstanbul’da hem Anadolu’da karış karış dolaştığımızda gördüğümüz manzara bize yapılacak ilk seçimde Yeniden Refah Partisi sandıklardan yanardağ gibi patlayarak çıkacak. Bunu AK Parti’nin kalesi olarak gördüğü yerlerde dahi görebiliyoruz. Nasıl ki 17 Kasım’daki büyük kongremizde büyük sürprize imza attık sandıklarda da aynı sürprizi yapacağız inşallah.”

 

ZEYTİNBURNU İLÇE KONGREMİZ | 15 TEMMUZ MEYDANI

 

EMPERYALİSTLERİN OYUNUNU YİNE KARDEŞLİK RUHUYLA BOZACAĞIZ

EMPERYALİSTLERİN OYUNUNU YİNE KARDEŞLİK RUHUYLA BOZACAĞIZ

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Van'da İl Başkanlığımızın açılışında yaptığı konuşmada, "Bu zamana kadar bölgemizde emperyalistlerin oyunlarını nasıl bozduysak, önümüzdeki dönemde de bölge insanımızın şuuruyla, ferasetiyle, kardeşlik ruhuyla oyunları yine bozacağız. Van, Bitlis, Hakkâri, Ağrı; Büyük İsrail'in değil İslam Birliği'nin, ‘Yeniden Büyük Türkiye'nin vilayetleri olarak kalacaklardır." dedi.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, ‘Anadolu Buluşmaları’ kapsamında gittiği Van'da Van İl Başkanlığı binamızın açılışında yaptığı konuşmada kardeşlik mesajı verdi.

 

Bölge Bin Yıldır Kardeşliğin Huzurun Sembolü Oldu

Bölgenin bin yıldır kardeşliğin ve huzurun merkezi olduğunu söyleyen Genel Başkanımız, şöyle konuştu:    

 

"Bölge halkları bin seneden beri kardeşliğin, huzur ve barışın sembolü oldular. Tabii kardeşlik sadece lafla olmaz. Bölge insanının yeteri kadar iş imkânı var mı? Onlar için ‘Paylaşımda Adaleti’ ne kadar tesis ediyorsun? Gelir dağılımında adaleti ne kadar tesis edebiliyorsun? Türkiye'nin bir bölgesine üvey evlat gibi davranıp diğer bölgelerine öz evlat muamelesi mi yapıyorsun? Asıl mesele bu sorulara cevap verebilmek. Bütün milletimiz şahittir ki; Erbakan Hocamız bütün mücadelesi boyunca Bitlis ve Konya'yı birbirinden ayırt etmedi. Irkçılığa, ayrımcılığa, ötekileştirmeye karşı bütün gücüyle karşı çıktı. Doğusuyla batısıyla tüm milletimizin birliği ve beraberliği ve aynı zamanda maddi manevi kalkınması için çalıştı. Erbakan Hocamız bölge insanının haklarını korumak için Bingöl'de yaptığı tarihi konuşma neticesinde hapis cezasına çarptırıldı, siyasi yasağa maruz kaldı. Bölge insanının batıdaki insanlarla aynı haklara sahip olması için bedel ödedi. Yine Erbakan Hocamız "Eğer Türk ile Kürdü ayırırsan ortada ne Türk kalır ne de Kürt kalır. Ama Türk ile Kürt bir olursa karşısında ne Amerika ne de İsrail durabilir." derdi. "

 

Yine Dış Güçlerin Tüm Oyunlarını Bozacağız

'Yeniden Refah Partisi olarak biz de Erbakan Hocamızın 1969'da yola çıkarken ortaya koyduğu istikamet üzerinde yürüyor, aynı dava uğrunda aynı aşkla ve heyecanla yoluna devam ediyoruz.' diyen Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, "Biz de Yeniden Refah Partisi olarak tıpkı Erbakan Hocamız gibi bölge insanını hangi mezhepten hangi ırktan olursa olsun kucaklamaya geldik, Müslüman olsun olmasın tüm insanlığın saadeti, selameti ve kurtuluşu için çalışan Millî Görüş ruhu bu demektir. Bu zamana kadar bölge insanı dış güçlerin, emperyalistlerin oyunlarını nasıl bozduysa önümüzdeki dönemde de yine bölge insanı şuuruyla, ferasetiyle, kardeşlik ruhuyla oyunları yine bozacaktır. Van, Bitlis, Hakkâri, Ağrı ‘Büyük İsrail'in değil İslam Birliği'nin Yeniden Büyük Türkiye'nin vilayetleri olarak kalacaktır. Nasıl ki Malazgirt'te beraber omuz omuza mücadele edip şehit düştüysek, Kudüs'ün fethi için Selahattin Eyyubi’nin ordusunda savaşıp şehit düştüysek, Çanakkale'de, Kurtuluş Savaşı'nda asırlar boyunca birlikte omuz omuza mücadele ettiysek, Türk, Kürt, Arap, Çerkez 84 milyon olarak bir duvarın tuğlaları gibi birlik içinde yolumuza devam edeceğiz. Aynen Birinci 40 yılda Van nasıl Millî Görüş'ün kalesi olduysa, Erbakan Hocamızı bağrına bastıysa ikinci 40 yılda da Yeniden Refah'ı bizleri bağrına basan Van yine Millî Görüş'ün kalesi olacaktır." ifadelerini kullandı.    

BÖLGE İNSANININ SORUNLARINI ANCAK MİLLÎ GÖRÜŞ ÇÖZEBİLİR!

BÖLGE İNSANININ SORUNLARINI ANCAK MİLLÎ GÖRÜŞ ÇÖZEBİLİR!

 

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Hakkâri’de halk buluşmasında yaptığı açıklamada " Bölge insanının sorunlarını biliyoruz. Bu nedenle bu bölgelerde yaptığımız çalışmalara çok büyük önem veriyoruz. Bölgenin kurtuluşuna sadece ve sadece Millî Görüş vesile olacaktır" dedi.

 

 

Bölge İnsanının Sorunlarını Çok İyi Biliyoruz

'Sadece seçim zamanı değil geçim zamanı da milletimizin yanındayız' düsturuyla Anadolu'yu karış karış gezen Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, "Anadolu Buluşmaları" kapsamında Hakkâri’ye gitti.   

 

Hakkâri'de ayağının tozuyla Yeni Mahalle'de bir açık alanda yapılan halk toplantısına katılan Genel Başkanımız, yaptığı konuşmada ''Özelikle Doğu ve Güneydoğu Bölgesine geldiğimizde gördüğümüz ekonomik sıkıntıları bugün Hakkâri’de de görüyoruz. Yeterli yatırımın olmaması, tabiri caizse üvey evlat muamelesinin bir yerde yapılması, burada hayvancılığın, tarımın, turizmin teşvik edilmemesi ve gereken teşviklerin yapılmaması, çatışmalar, ayrımcılık, kutuplaştırma hem ekonomik hem sosyal hem de adalet anlamında en büyük sıkıntıları yaşayan bölgelerimizdeyiz. O nedenle bizler Millî Görüş olarak bu bölgelerde yaptığımız çalışmalara çok büyük önem veriyoruz. Çünkü bu bölgenin, bölge halkının kurtuluşuna sadece ve sadece Millî Görüş'ün vesile olacağına inanıyoruz. Aynen geçmişte 50 senelik tarihimizde olduğu gibi inşallah bu dönemde de ancak Millî Görüş ruhuyla bu bölge insanına ve bölgeye yaklaşabilinirse bu bölge refaha, huzura ve barışa kavuşur. Buna canı gönülden inanıyoruz. '' ifadelerini kullandı.

 

Toplantı sonrası esnaf ziyaretinde bulunan Genel Başkanımız Erbakan'a Genel Başkan Yardımcılarımız Av. Bayram Sakartepe ve Erkan İlyas Helvacı ile Hakkâri İl Başkanımız Ali Özer ve teşkilatımız eşlik etti.

1000 MARKETİN ZARARI YİNE MİLLETİN SIRTINA KALACAK

1000 MARKETİN ZARARI YİNE MİLLETİN SIRTINA KALACAK

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından açılacağı söylenen tanzim marketlerde mevcut piyasa şartlarında ucuza ürün satmanın mümkün olmadığını, marketlerde zararına yapılacak satışlarda oluşacak yükün yine milletin sırtına yükleneceğini söyledi.

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, aylık olağan ‘İl Başkanları Toplantısı’ öncesi düzenlediği basın toplantısında gündemi değerlendirdi.

 

Mevcut Piyasa Şartlarında Ucuza Ürün Satmak Mümkün Değil!

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Tarım Kredi Kooperatifi'ne bağlı "Türkiye genelinde ilk etapta 1000 kadar bu tür marketlerin yapılması talimatını verdik" açıklamasına değinen Genel Başkanımız, "Mevcut piyasa şartlarında açılacağı söylenen 1000 markette ucuza ürün satmanız mümkün değil. Bu maliyetlerle ancak zararına satış yapabilirsiniz. Diyelim ki zararına satış yaptınız. Bu ülkede sadece sebze meyve pahalı değil ki. Doğalgaz, cep telefonu, elektrik faturasını nasıl düşüreceksiniz? Giyim kuşam, kırtasiye fiyatları ne olacak? Bunlara da mı ayrı ayrı market açacaksınız? Ülkeyi Kuzey Kore'ye mi çevireceksiniz? Matematikle, ekonomi bilimiyle, piyasanın gerçekleriyle savaş yapamayacağınıza göre zarar edeceksiniz yani 1000 tane marketin zararı da yine bu milletin sırtına kalmış olacak.  Beton yerine üretim istihdam ve ihracat odaklı bir ekonomiye geçilmeden bu fakirliğin pahalılığın ortadan kalkması, gelirimizin artması, Türk Lirasının değer kazanması mümkün değildir. Yani tanzim satışı yaparak, kredi alarak, borç alarak bu çarkın dönmesi mümkün değil. Maalesef açıklanan verilerle Orta Vadeli Ekonomi Programı’nda itiraf ettikleri gibi önümüzdeki 3 sene boyunca dış ticaret açığımız yıllık 50 milyar doların altına hiçbir zaman düşmeyecek.  Bu da dövizin artması demek ve hayat pahalılığı enflasyonun devam etmesi demektir."

 

Paris İklim Anlaşması'na Temkinli Yaklaşıyoruz

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Yeniden Refah Partisi olarak gündemdeki Paris İklim Anlaşması’na temkinli yaklaştığımızı ifade ederek,” Bu temkinli yaklaşımımızın çok doğru ve yerinde olduğu geçmişte yaşanan birçok örnekle ortaya çıkmış oldu. Türkiye’nin imzalaması istenilen Paris İklim Anlaşmasının birtakım mahsurlar içerebileceğinden şüphe duyuyoruz. Ve buradan da yetkilileri, hükümeti uyarma vazifesini yapıyoruz. Birleşmiş Milletler iklim değişikliği sözleşmesi Kyoto protokolü 2005’ te yürürlüğe girdi. Bu protokolü yüzlerce az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelere imzalattılar. Dünyadaki petrol üretiminin yüzde 40’ını yapan Amerika, Çin, Hindistan ve Brezilya gibi ülkeler bunu imzalamadı. Madem iklim değişikliğini engellemek istiyoruz, küresel ısınmayı engellemek istiyoruz, bunun en büyük sebeplerinden bir tanesi petrol tüketimiyse, bu petrol tüketimini en çok yapan ülkelerin önce bunu imzalaması gerekmez mi? Bunlar imzalamıyorlar, petrol tüketimini az kullanan, az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler imzalıyor. Bu nedenle bu Kyoto ile paralel olan Paris İklim anlaşmasının da son derece dikkatli bir şekilde incelenmesi ve temkinli yaklaşılması gerektiğini ifade ediyoruz. Bu anlaşmanın imzalanması halinde emperyalist ülkeler, batılı gelişmiş ülkeler 'Karbon salımınız fazla' diye bir bahaneyle gelişmekte olan ülkelere 'fazla karbon salınımı cezası kesme' hakkına sahip oluyorlar. Ekim ayında Meclis'te imzalanması beklenen anlaşmanın mutlaka kamuoyunun bilgisine sunulmasını, uzmanların ve bilim adamlarının incelemesiyle bu anlaşma imzalanmalı veya imzalanmamalıdır.  Yeni gelen bir bilgiye göre de anlaşmanın birçok maddesinde uzlaşma sağlanamadığı için 1-12 Kasım tarihlerinde İskoçya'da ülkeler tekrar toplanacak. Yani kendileri daha maddeler üzerinde anlaşmamışken bizim sırf Batılılar istiyor diye apar topar bu anlaşmayı imzalamaya kalkmamamız lazım.” ifadelerine yer verdi.

 

Danıştay'a Çağrı: ‘Zorunlu PCR Testi Genelgesi' Başvurumuzu Bir An Evvel Sonuçlandır

Danıştay'a yaptığımız zorunlu PCR testi genelgesinin iptali için başvurunun 35 gün geçmesine rağmen hala sonuçlanmadığını hatırlatan Genel Başkanımız, 'Hukuki prosedüre göre en fazla 15 gün içinde sonuçlanması gereken bir başvurunun sonuçlanmaması düşündürücüdür. Bu durum Türkiye'deki yargı sistemine, kurumlara olan güvenimizi sarsan bir durum. Şüphelerimizi arttıran bir durum. Başvurumuza kabul veya ret cevabı verilmemesi 'Acaba bir yerden talimat mı bekleniyor' konusunda şüphelerimizi arttırıyor. Bir an evvel bu başvurumuzun hukuka uygun bir şekilde sonuçlandırılmasını bekliyoruz. Milyonlarca vatandaşımıza yapılan PCR zulmünün bir an evvel durdurulmasını temenni ediyoruz.  Danıştay'a bir kez daha çağrıda bulunuyoruz.' şeklinde konuştu.

 

Oğuzhan Asiltürk açıklaması

Geçtiğimiz günlerde vefat eden Saadet Partisi Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Oğuzhan Asiltürk’ün cenazesine katılamamasına ilişkin de Erbakan, “Hakkari’nin ilçelerinde aylar öncesinden belirlenmiş programlarımız vardı. O programları iptal etmek bizi aylardır bekleyen Hakkarililer için büyük bir acı olacaktı. Buna rağmen bu programları 'yarıda kessek mi' diye düşündük ama uçak saatlerine baktığınızda ancak Van’dan gelebiliyorsunuz ve cumartesi günü gelmeye kalksak bile cenazeye yetişmemiz mümkün olmuyordu. Ondan dolayı da gelmemiz mümkün olmadı. Bir kez daha Allah'tan kendisine ve bütün geçmişlerimize rahmet diliyorum ve Allah taksiratını affetsin” diye konuştu.    

 

GENEL BAŞKANIMIZ DR. FATİH ERBAKAN'IN BASIN TOPLANTISI KONUŞMASI

NEDEN İKTİDAR HALKA GEREKLİ DÜZEYDE KAYNAK AKTARMIYOR?

  • Kırmızı Et Sanayicileri ve Üreticileri Birliği Derneği (ETBİR) verilerine göre; dört kişilik bir aile 2019'da yıllık 48 kilo et tüketebilirken, 2020’de 28 kilo et tüketebildi. 

Et tüketimi yüzde 40'a yakın düşerken, makarna tüketimi yüzde 25 arttı.

  • Bahçelievler’de esnaf ziyaretimiz sırasında emekli amca “çürük meyve-sebze alıyorum” diyor, asgari ücretli hanım ek iş yapıyor, iki çocuğuna tek ders kitabı alıyor.
  • Kahramanmaraş’ta emekli amca eksi 5 derecede akşama kadar ayakkabı boyuyor.
  • Konya Ilgın’da yaptığımız ziyarette, bir esnaf dükkânın ışıklarını yakamıyor, karanlıkta oturuyor.
  • 2020’de 6,6 milyon haneye sosyal yardım, 1 milyon 154 bin haneye gıda yardımı yapıldı. Bunun manası, halkın %40’ı sosyal yardıma muhtaç.
  • 2020’de 3,7 milyon abonenin elektriği faturasını ödeyemediği için kesildi. Bunun manası, elektrik faturasını ödeyemediği için 20 milyon insan karanlıkta kaldı.
  • Halkın %85’i yoksul, %45’i açlık sınırı altında

 

NEDEN BU DURUMDAYIZ?  NEDEN İKTİDAR HALKA GEREKLİ DÜZEYDE KAYNAK AKTARMIYOR?

ÇÜNKÜ KAYNAKLAR BAŞKA GİDER KALEMLERİNE HARCANIYOR;

GİDERLER;        FAİZ, İMTİYAZLILAR,  İSRAF

GELİRLER;         BORÇLANMA, VARLIK SATIŞI, ZAM-VERGİ

 

                                       GİDERLER

1)   FAİZ

Hükümet’in açıkladığı ‘Orta vadeli Program’ hedeflerine göre, 2021 bütçesinde 179 milyar lira olan faiz ödemesi, 2022’de 240 milyar lira, 2023’de 291 milyar lira, 2024’te 320 milyar lira olacak.

 

Yani Hükümet üç senede faiz ödemesini yaklaşık 2 kat artıracak ve önümüzdeki üç senede toplam olarak “852 milyar lira” yani yaklaşık “100 milyar dolar” faiz ödeyecek.

 

Hükümet açıkladığı bu programla, bu yıl faize her gün 520 milyon lira, önümüzdeki sene günde 691 milyon lira, 2023'te 834 milyon lira ve 2024 yılında da günde 918 milyon liranın faize gideceğini söylemektedir.

 

Devletin saat başı faiz ödemesi 2015’te 6,3 milyon liraydı. Bu yıl 21,7 milyon liraya çıktı. Önümüzdeki sene ise faiz ödemesine her saat 28,8 milyon lira akacak. Yani eski parayla 28,8 trilyon lira.

 

Yani önümüzdeki yıl, her saat başı 10 bin asgari ücretlinin maaşı, her gün 240 bin asgari ücretlinin maaşı kadar para faize gidecek…

………………………………………………………….

2)   İMTİYAZLILARA KAYNAK AKTARIMI

 

-        5 imtiyazlı holdinge tam “128 kez vergi muafiyeti”

 

-        Çanakkale Köprüsü’ne 16,4 milyon araç geçiş garantisi (yıllık ortalama 4 milyon araç geçiyor, yani geçmeyen 12,4 milyon araç parasını millet ödeyecek)

 

-        Artvin Yusufeli Barajı (486 milyon lira ihale bedeli olan baraj için bugüne kadar 6,4 milyar lira ödendi)

 

-        Ankara YHT Garı (2020 yılı için 5 milyon yolcu garantisi verildi, 740 bin yolcu geçti. Geçmeyen 4 milyon 260 bin yolcunun parasını millet ödedi)

-        Kütahya Zafer Havaalanı (Garanti edilen yolcunun yüzde 2’si kadar yolcu geçti, geçmeyen yolcuların parasını millet ödedi.)

 

-        İmtiyazlı holdinglerle yapılan garantili anlaşmalar nedeniyle, 6 yılda sadece döviz kuru farkı dolayısıyla holdinglere yapılan ödeme 18 milyar dolar, yani 160 milyar lira.

 

-        2021 bütçesinden imtiyazlı holdinglere yapılacak garanti ödemesi tutarı 31 milyar lira, yani yaklaşık 4 milyar dolar. (Milyonlarca EYT’linin talebi yıllık 26 milyar lira tutuyor)

 

-        Bu yıl içerisinde Aksaray Hızlı Tren Hattı işi (“16 milyar TL” tutarında, 3 bakanlığın bütçesinden daha yüksek bir meblağ) Kamu İhale Kanunu 21/b maddesi kapsamında ihalesiz, pazarlık usulü ile imtiyazlı müteahhitlere verildi.

 

Sayıştay, Kamu İhale Kanunu'nun 21-b maddesiyle ilgili hukuk dışı uygulamaları ortaya koydu. Sayıştay, “sadece Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’nda ve “sadece 2020 yılında” 19,7 milyar liralık işin 21/b Pazarlık usulüyle kimseye duyurulmadan, özel olarak davet edilen şirketlere verildiğini kaydetti. 

Sayıştay, Kamu İhale Kanunu’nda öngörülen şartlar oluşmadığı halde, çok sayıda kamu ihalesinin pazarlık usulü ile ihaleye çıkıldığını vurguladı

……………………………………………………….

3)   İSRAF

 

-        Milyonluk makam araçları

-        Milyonluk makam odaları

-        Makam uçakları

 

-        Saraylar  (Sadece Külliye’nin yıllık masrafı yaklaşık

3 milyar lira)

 

-        Hiçbir sonuç elde edilemeyen ABD gezisi (10 milyon dolar ila 20 milyon dolar arasında maliyet)

-        Makam araçlarının ABD’ye Türk Hava Kuvvetleri’nin kargo uçağıyla taşınma maliyetinin 23 milyon lira olduğu ifade ediliyor.

……………………………………………………………….

 

                                       GELİRLER

 

1)   BORÇLANMA

 

Merkezi Yönetim Borç “283 milyar TL à 1,4 trilyon TL”

2019’da 180 milyar TL artış, 2020’de 255 milyar TL artış, 2021’de 300 milyar TL’yi aşacak…

 

2)   VARLIK SATIŞI

Kamuya ait dev kuruluşlar, fabrikalar, tesisler, araziler, oteller, limanlar, enerji üretim ve dağıtım şirketleri AKP iktidarına birer birer satıldı.

19 senede 241 devlet kuruluşunun 170 tanesi satıldı, elde 70 tane kalmıştı.

İktidar, elden çıkartılacak şirket azalınca, arazilere odaklandı. AKP döneminde bugüne kadar “4 bin 42 taşınmaz satılırken”, toplam büyüklüğü 45 milyon metrekareyi bulan “2 binden fazla gayrimenkul daha özelleştirilmesi” kararı alındı.

1986’dan 2002’ye kadar geçen 16 senede, devlete ait “toplam 1622 taşınmaz”ın satışı yapıldı, Ak Parti iktidarında ise bu sayı önümüzdeki günlerde yapılacak satışlarla 6 bini geçecek.

1986 yılından AKP'nin iktidara geldiği döneme kadar 8.2 milyar dolarlık özelleştirme yapılırken, 2002'den günümüze toplam 62 milyar dolarlık satış gerçekleştirildi.

AKP, iktidara gelir gelmez ilk önce Erbakan Hocamız’ın ‘fabrika kuran fabrikaları’ elden çıkardı.  2003 yılında iki kamu şirketi, Ortadoğu ve Balkanlar’ın en büyük takım tezgâhı üreticisi TAKSAN ile sanayi tesisi imalatı yapan GERKONSAN satıldı.

Arkasından yine Erbakan Hocamız’ın eseri TÜMOSAN satıldı.

TÜPRAŞ, PETKİM hisseleri, Eti Alüminyum, Eti Gümüş, Eti Krom, Çayeli Bakır, Samsun Bakır İşletmeleri, Türk Telekom, Şeker Fabrikaları, Limanlar, Erdemir Demir-Çelik, Halkbank’ın %25’i, THY’nın %20’si SATILDI.

 

3)    ZAM – VERGİ (MİLLETİN SUYUNU ÇIKARMA)

Son 1,5 sene içinde;

Akaryakıt ÖTV’si, İthal Otomobil ÖTV’si, Elektrikli otomobil ÖTV’leri, ÖİV, Kurumlar Vergisi, Yükseköğretim Katkı Payı, elektrik, doğalgaz, Trafik Cezaları artırıldı. Elektrik ve Doğalgaza defalarca zam yapıldı.

Pandemide vatandaşına en az nakit desteği sağlayan 3 ülkeden bir tanesi olduk (Meksika, Arnavutluk ve Türkiye)

Şimdi halka yeni bir maliyet daha yüklenecek;

Cumhurbaşkanı talimatıyla Tarım Kredi Kooperatifi 1000 tane market açacak. Ne yapacak bu marketler? Ucuz meyve-sebze gıda satacak…

Nasıl ucuz satılacak bu piyasa şartlarında? Tabi ki zarar ederek...

Maliyetler ortada, döviz kurları ortada, enflasyon ortada …

Zararına satış yapılacak, bu zarar da devletin yani milletin sırtına kalacak.

Diyelim ki bu marketleri açtınız, zarar da etseniz gıda ürünlerini ucuza sattınız, peki pahalı olan sadece gıda mı? Meyve-sebze mi? Pahalı olan sadece marketler mi?

Vatandaşın doğalgaz, akaryakıt, kömür, giyim harcaması, kırtasiye masrafı, inşaat malzemesi gibi giderleri ne olacak?

ASIL MESELE BAŞKANLIK DEĞİL ASIL MESELE ZİHNİYET!

ASIL MESELE SİSTEM DEĞİL ZİHNİYET MESELESİ

 

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, sistem tartışmalarına ilişkin yaptığı açıklamada, asıl tartışılması gerekenin sistem değil zihniyet meselesi olduğunu söyledi.

 

Genel Başkanımız, ‘Borç-faiz-zam-vergi ekonomisi zihniyeti olduğu sürece, ülkede ister krallık olsun ister başkanlık olsun, isterse de parlamenter sistem olsun. Değişen bir şey olmaz.’ dedi.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, ‘Anadolu Buluşmaları’ kapsamında ‘Sandık Başmüşahitleri Toplantı’mıza da katılmak için gittiği Samsun’da dikkat çeken açıklamalarda bulundu.

 

 

Asıl Mesele Başkanlık Değil Asıl Mesele Zihniyet!

Canik Kültür Merkezi’ne gelişinde Mehteran Takımı ve büyük bir coşkuyla karşılanan Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, gündemi çokça meşgul eden sistem tartışmalarına değindi.

 

Genel Başkanımız şöyle konuştu:

 “Muhalefet partileri takmışlar başkanlık sistemine… Sanki bütün kötülüklerin anası bu sistem. ‘Biz gelip de Parlamenter Sisteme yeniden dönersek bütün bu sıkıntılardan kurtaracağız.’ diyorlar. Biz ne diyoruz yıllardan beri; asıl mesele sistem değil, asıl mesele zihniyet meselesidir. Borç-faiz-zam-vergi ekonomisini zihniyeti olduğu sürece ülkede ister Krallık olsun ister başkanlık olsun isterse de parlamenter sistem olsun. Değişen bir şey olmaz. Dış politikada ABD’ye, Avrupa’ya, G-20’ye teslim olacaksın, ekonomide de kaynak lazım olduğunda borç alacaksın. Bu borcun geri ödemesi için de zamla, vergiyle milletin suyunu çıkar. Bu zihniyetle yönettikten sonra sen istediğin kadar sistem değiştir. Önce millet derseniz, Millî Görüş zihniyetine sahip olursanız hangi sistemde olursanız olun bu milletin yüzünü güldürürsünüz. Ama taklitçi zihniyette olursanız Millî Görüş gömleğiniz olmazsa bu millete bir faydanız mümkün olmaz.”

 

 

Başını CHP’nin Çektiği Muhalefet Nasıl Olursa…

‘Başını CHP’nin çektiği bir muhalefet nasıl olursa muhalefetin durumu da öyle işte maalesef.’ diyen Genel Başkanımız Erbakan, “İstanbul Büyükşehir Belediyesine geldiler. İlk işleri daha mazbatayı alır almaz. Avrupa’daki kredi kuruluşlarına koşup oradan borç bulmak oldu. Gittiler orada kredi imkânı buldular, geldiler İstanbul Belediye Meclisinde milyarlarca liralık borç almak istediler. Muhalif belediye meclis üyeleri müsaade etmedi. 600 küsur trilyonluk bir kısmına müsaade edildi mecliste. Daha koltuğa oturur oturmaz ilk işleri borçlanmak oldu. Arkasından ekmeğe zam, ulaşıma zam, suya zam. Geçtiğimiz günler İBB Meclisinde suya CHP’li belediye yüzde 39 oranında zam yapmak istedi. Belediye meclisindeki AK Parti ve MHP’li meclis üyeleri karşı çıkınca su zammı yüzde 15,6 olarak kabul edildi. Hani bu iktidarı eleştiriyordunuz. Borç, faiz, zam, vergi, millete yük yüklemek diye eleştiriyordunuz. Alın size fırsat İstanbul Büyükşehir Belediyesini aldınız. Sizin uygulamanız da geçmiş 70 seneden yaptığınız uygulamanın devamı.” İfadelerini kullandı.

 

Babacan ve Davutoğlu’na Eleştiriler

AK Parti’den ayrılıp parti kuran isimleri de eleştiren Genel Başkanımız, “Bir tanesinin Genel Başkanı bu ülkede yıllarca ekonomi bakanlığı yaptı. Bakanlık yaptığı sürede Türkiye’de devletin ortalama yıllık faiz ödemesi 36,5 milyar dolar olmuş. Çok eleştirilen eski Bakan Berat Albayrak’ın döneminde faize ödenen para 17 milyar dolar olmuş. Sizin döneminizdekinin yarısı kadar ödemiş. Elbette 1 cent bile ödememeliyiz faize. Bunu denk bütçe ve havuz sistemi ile sağlayabiliriz. Yine bu yeni kurulan partinin başkanı, bakanlık koltuğuna otururken özel sektörün ve devletin borcu 129 milyar dolar iken bakanlık koltuğundan ayrıldığı gün toplam borç 400 milyar dolara çıkmış. Asıl borca sen batırmışsın bu ülkeyi! Devletin hazinenin resmi rakamları bunlar. Faize sen batırmışsın! Şimdi de kalkmış sanki yıllarca bakanlık yapmamış gibi hiçbir dahlin yokmuş gibi mevcut iktidara sert eleştirilerde bulunuyorsun. Diğer yeni kurulan partinin başkanı ise başbakanlık koltuğuna oturduğunda Türkiye Suriye bataklığına saplanmıştı. Yıllarca yaptığı Dışişleri bakanlığı döneminde dış politikada, Ortadoğu’da Amerika’nın postacılığı vazifesi yapan bir anlayışın müsebbibi kendisi. Şimdi de emeklinin işçinin geçim derdinden bahsediyor. Sizin Başbakan olduğunuz dönemlerde memurun emeklinin yıllık maaş zamları yüzde 6 artı 6 idi. Şimdi kalkmış emeklinin memurunu hali perişan diyor. Al birini vur ötekine. Biz birinci 40 yılımızda olduğu gibi yine diyoruz ki Millî Görüş bir yana diğer partiler bir yana…” dedi.

 

Biz Bu İktidar Gitsin de Ne Olursa Olsun Siyaseti Yapmıyoruz

Parti olarak daha herhangi bir seçime girmeden milleti refaha ulaştıracak kaynakları bulmayı dert edindiğimizi söyleyen Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, “Sadece Türkiye’de değil dünya siyasetinde de bir ilk. Milletin suyunu sıkıp çıkarmadan, borçlanmadan, devlet varlıklarını satmadan nasıl kaynak bulacağımızın kitabını yazdık. Şimdi de ikincisini yazıyoruz. 29 Ekim’de merhum Erbakan Hocamızın doğum gününde lansmanını yapacağımız ‘81 ile Yüzlerce Refah Projesi’ kitapçığıdır. Bu kitap, milyonlarca işsize nasıl iş ve istihdam oluşturacağız, Türkiye’nin doğusunu batısını ayırt etmeden üretime istihdama, ihracata yönelik 81 ilde hangi fabrikaları kuracağız, hangi adımları atacağız bunun kitabıdır. Yeniden Refah Partisi olarak biz diğer muhalefet partileri gibi, ‘Başkanlık mı olsun Parlamenter sistem mi olsun, yok efendim sen mi Cumhurbaşkanı olursun ben mi Başbakan olurum’ gibi konularla uğraşmayıp iktidar olduğumuz da bu milletin derdine nasıl derman oluruz onun çalışmasını yapıyoruz. Biz sadece bu iktidar gitsin de ne olursa olsun siyaseti yapmıyoruz. Bizim yaptığımız bu milletin derdine derman olunsun da kim derman olursa olsun siyasetidir.” şeklinde konuştu.

MERAL AKŞENER'DEN GENEL BAŞKANIMIZ DR. FATİH ERBAKAN’A ZİYARET!

MERAL AKŞENER'DEN GENEL BAŞKANIMIZ DR. FATİH ERBAKAN’A ZİYARET!

İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener ve beraberindeki heyet, Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan'ı makamında ziyaret etti.

Genel Merkezi'mizde basın kapalı yaklaşık 1 saate yakın süren görüşme öncesi Akşener, Erbakan'a hazırladıkları 'Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem' kitapçığını hediye etti.

 

Halkın büyük çoğunluğu değişim istiyor

Görüşmenin ardından düzenlenen ikili basın toplantısında konuşan Genel Başkanımız Dr. Erbakan, ziyareti için Akşener'e teşekkür ederek, "Meral Akşener Hanımefendi 54’üncü hükümette merhum Erbakan Hocamızın Başbakanlığında bakan olarak görev yaptılar. Sohbetimiz sırasında 54'üncü hükümetin gerçekten de tarihe geçtiğini, bilhassa ekonomik anlamda ülkemizin yüzünü güldüren büyük bir bolluk ve bereket dönemine vesile olan bir hükümet olduğunu bir kez daha hatırladık, teyit ettik. Onun dışında da Türkiye'nin güncel meselelerini özellikle halkın büyük bir değişim talebi içerisinde olduğunu Sayın Genel Başkan gibi bizler de Anadolu'yu karış karış gezerek gözlemledik. Milletimizin ciddi bir çoğunluğunun, artık bir değişim istediğine şahit oluyoruz. Özellikle de ekonomik sıkıntılar dolayısıyla tabiri caizse halkımız açısından, dar gelirli milyonlar açısından bıçak kemiğe dayanmış durumdadır. Bu sorunların çözülmesi içinde ne yapılabilir? Milletimizin derdine derman olmak için nasıl adımlar atılabilir? Bunları görüştük.  Güçlendirilmiş parlamenter sistem ile ilgili çalışmalarını bir kitap halinde bizlere sundular. Biz de bundan inşallah istifade edeceğimizi ifade ettik." şeklinde konuştu.

 

Akşener: Sayın Erbakan'la İstişarelerimiz Devam Edecek

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan ile görüş alışverişlerinin devam edeceğini söyleyen İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener ise, "Türkiye'ye dair içinde bulunduğu şartlara, ekonomiye dış politikaya dair istişarelerde bulunduk. Kendilerinden çok istifade ettim. Görüş alışverişlerimiz devam edecek. Ve istişarenin Türkiye'de unutulan bir konu olduğunu, Türkiye'ye yeniden hatırlatmak, insanların birbirleriyle istişare ederek, siyasilerin birbirleriyle istişare ederek tecrübelerini, birikimlerini Türkiye lehine, milletimiz lehine birleştirilmesinin çok önemli olduğunu bu istişareler esnasında tecrübe ederek görüyoruz" dedi.

 

Kılıçdaroğlu'na Ciddi Duyumlar Geliyordur Ki Kamuoyuyla Paylaşmıştır

Bir gazetecinin Akşener’e, CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun gündeme getirdiği 'siyasi cinayetler' konusunda kendisine de bu tip duyumların gelip gelmediği sorusu üzerine "Sivil alanlardan zaman zaman herkese bu tür bilgiler, duyumlar gelir.  Nitekim ben hatırlıyorum, Sayın Erdoğan Başbakan iken suyunun zehirli olduğu iddiaları ortaya saçılmıştı. Aman bir şey olmasın diye çok üzülmüştük. Mesela o zehirleme iddiasında olanların kim olduğunu, kim olmadığını hiç öğrenemedi. Demek ki bu tür işler oluyor. Ben Sayın Kılıçdaroğlu'yla görüşmedim. Görüşmediğim için bilgim yok. Neye istinaden böyle bir iddiada böyle bir konuşma yaptı" diyerek İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun 'siyasi cinayetler' konusunda "Böyle bir istihbarat yok, FETÖ taktiği" açıklamasına ise "Her bir cümleyi eğer FETÖ üzerinden tanımlarsanız, Sayın Kılıçdaroğlu bu ülkenin ana muhalefet partisi Genel Başkanı, dolayısıyla kendisine böyle duyumlar ciddiye alınacak biçimde geliyordur ki kamuoyuyla paylaşmıştır. Dolayısıyla bu duyumların ciddiye alınmasının yolu kendisine bu bilgilerin, kaynağının sorulmasından geçer. Onu da yapacak olan cumhuriyet savcılarıdır. Ciddiyet bunu gerektirir. Dedikodu yapmak 'FETÖ taktiği' diyerek hafifletmeye gayret etmek bir İçişleri Bakanı'na yakışmaz, hem de bu derece tecrübeli, tecrübenin altını çiziyorum bir İçişleri Bakanına hiç yakışmaz. Dolayısıyla FETÖ meselelerini de sulandırır" açıklamasında bulundu.

 

Suriye'de silahların bir an evvel susması lazım

Suriye'de operasyon ihtimali konusunu ve Suriye'deki YPG/PKK saldırılarına ilişkin Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun 'Ne gerekiyorsa yapacağız, Rusya'nın da ABD'nin de sorumluluğu var' açıklamasını hatırlatan gazetecinin sorusu üzerine Suriye'deki durumu değerlendiren Erbakan;

"Bir defa gömleğin ilk düğmesi değil neredeyse on tane düğmesi yanlış iliklenerek geldiği için on birinci düğme de ne yapacağını şaşırmış bir durumdayız maalesef. Burada adeta bir bataklığın içine girildi. Ve tabii sonunda namaz kılacağız derken bizim bir genel başkan yardımcımızın ifadesiyle Kilis'te abdest bile alamayacak noktaya geliyoruz. Çünkü bu bombalar Kilis'e kadar düşüyor. Milyonlarca Suriyeli maalesef vatanını, yurdunu terk etmek zorunda kaldı. Suriye'nin çok büyük bir bölümü yerle bir oldu haritadan silindi. Bizim gelen mültecilerimiz, gene burada Türkiye'de bize sığınanlar perişan oldular. İktidarın tabiriyle, açıklamasıyla 30-40 milyar dolar para harcandı. Ve yüz binlerce çocuk yetim bırakıldı, sakat kaldı. Bütün bu on senelik felaketin sonunda da bugün Rusya'nın da etkisiyle Esad toprakların yüzde sekseninden fazlasını ele geçirdi. Dolayısıyla biz şimdi diyoruz ki bu kadar insanın ölmesi bu kadar insanın sakat kalması, öksüz, yetim kalması, bu kadar milyar dolarların harcanması ve en sonunda en başa tekrar dönülmelidir. Bir felaket. Tabii en başından bu yanlış yapıldı. Bu noktadan sonra artık bir an evvel silahların çevrede susması, bütün kesimlerin bir arada masaya oturarak Suriye'nin üniter yapısının korunacağı şekilde ve her kesimin de orada yönetimde söz sahibi olabileceği şekilde bir çözümün ortaya konulması son derece önemli. Bu noktada da Türkiye, Irak, İran, Suriye ve oradaki iyi niyetli muhalifler mutlaka bir araya gelmeliler ve bu sorunu Rusya'yı, Amerika'yı karıştırmadan çözmeleri gerekiyor. Tabi bir de Suriye'nin kuzeyindeki terör ordusunu bir teröristan devletini de eklemek lazım. Maalesef orada teröristler ağır silahlarla eğitildi, donatıldı. Adeta bir terör ordusu kuruldu, bir koridor oluşturuldu. Bu bütün anlattıklarımızın sonunda Türkiye açısından, Suriye halkı açısından, bölge ülkeleri açısından zarar ve felaket tablosu karşımıza çıkıyor." şeklinde konuştu.

 

KABUL SONRASI GERÇEKLEŞTİRİLEN ORTAK BASIN TOPLANTISI

YENİDEN REFAH PARTİSİ İLK SEÇİMDE SANDIKLARDAN YANARDAĞ GİBİ PATLAYACAK!

YENİDEN REFAH PARTİSİ İLK SEÇİMDE SANDIKLARDAN YANARDAĞ GİBİ PATLAYACAK!

 

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, anket firmalarının uyguladığı karartmanın altını çizerek, “Bizim oylarımızı kararsızlara yazıyorlar. Biz de bu kararsızlar neden her ankette yüzde 20, 30 çıkıyor diyoruz. En güvenilir en sağlıklı anketi bizler, Genel Başkan Yardımcılarımız, teşkilatlarımız ile Anadolu’yu karış karış gezerek yapıyoruz. Anadolu’yu gezdiğimizde, iktidar partisinin kalesi olarak nitelendirilen yerlerde dahi gördüğümüz manzara şudur ki; yapılacak ilk seçimlerde Yeniden Refah Partisi sandıklardan yanardağ gibi patlayacaktır.” İfadelerini kullandı.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Kocaeli’nde katıldığı sandık müşahitleri toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.

 

Kocaeli Kongre Merkezinde coşkulu bir kalabalığa hitap eden Genel Başkanımız, Aile Sosyal Politikalar Bakanlığının verilerine göre yaklaşık 30 milyon vatandaşın sosyal yardımlara muhtaç olduğunu, 1,2 milyon ailenin temel tüketim maddeleri temin edecek maddi imkanlarının dahi bulunmadığını belirtti.

 

 

Kaynaklar İmtiyazlı Müteahhitlere Akıyor

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan konuşmasına şu şekilde devam etti: 

Üç gider kaleminden dolayı millete kaynak kalmıyor. İlk gider faiz gideri. İkincisi imtiyazlı patronlara aktarılan kaynaklar. Üçüncüsü de lüks ve şatafat gideri. Bu gider kalemleri dolayısı ile kalp pili takılacak vatandaşa kaynak kalmıyor. İşçimize, memurumuza ve emeklimize para kalmıyor. Hükümet her yirmi dört saatte, iki yüz kırk bin asgari ücretlinin maaşına denk gelen parayı faiz borcu olarak ödüyor. Milyonlarca emeklilikte yaşa takılanlara verecek 26 milyar lirayı bulamayan hükümet, her yıl bu paranın on katını borç faizi olarak ödüyor. Beş tane imtiyazlı patrona 128 defa vergi affı çıkarıldı, Van oto sanayideki ustanın vergi borcu faizi ile alınıyor. Beş patron ekonominin uzay boşluğu gibi, bütün ülkeyi yutsa yine de doymuyor.”

 

 

Anket Firmaları Bizim Oylarımızı Kararsızlara Yazıyor

Anket firmalarının Yeniden Refah Partimize ve kendisine karşı karartma uyguladığını söyleyen Genel Başkanımız Erbakan, Millî Görüş’e geçmişte de aynı oyunların oynandığını, daha önce olduğu gibi bizim de sandıkta büyük sürprize imza atacağımızı belirtti.

 

Genel Başkanımız Erbakan, “Anket şirketleri bize verilen oyları kararsız oylar olarak yazıyor. Onlarca partilimizin Genel Başkan yardımcılarımızın başına gelen olaylar bunlar... Hepimizin bildiği tanıdığı anket firmaları arıyor diyorlar ki, ‘Yeniden Refah Partisi seçeneklerin arasında yok.  Biz sizi kararsızlara yazacağız’. Biz de bu kararsızların sayısı neden her ankette yüzde 20 yüzde 30 çıkıyor diyoruz. Meğerse içinde hep Yeniden Refah’ın oyları varmış. En güvenilir, en sağlıklı anketi bizler Genel Başkan yardımcılarımız, teşkilatlarımız Anadolu’yu karış karış gezerek yapıyoruz. Ve biz Anadolu’yu gezdiğimizde İktidar partisinin kalesi olarak nitelendirilen yerlerde dahi gördüğümüz manzara şudur ki; yapılacak ilk seçimlerde Yeniden Refah Partisi sandıklardan yanardağ gibi patlayacaktır.” dedi.

GENEL BAŞKANIMIZ DR. FATİH ERBAKAN'DAN 10 BÜYÜKELÇİYE 'OSMAN KAVALA' TEPKİSİ: İKİYÜZLÜLÜK!

GENEL BAŞKANIMIZ DR. FATİH ERBAKAN'DAN 10 BÜYÜKELÇİYE 'OSMAN KAVALA' TEPKİSİ: İKİYÜZLÜLÜK!

 

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, aralarında ABD ve Almanya'nın da bulunduğu 10 Büyükelçinin haddi aşan 'Osman Kavala' çıkışına tepki göstererek, bu açıklamayı ikiyüzlülük olarak değerlendirdi.

 

Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Dr. Fatih Erbakan, TGRT Haber'de katıldığı canlı yayında gündeme ilişkin önemli açıklamalarda bulundu.

 

‘Kürt Sorunu' Yoktur Kürt Kardeşlerimizin Sorunları Vardır

Genel Başkanımız 'Kürt Sorunu' tartışmalarını ilişkin 'Kürt sorunu' tabirini kullanmayı uygun bulmadıklarını ancak Kürt kardeşlerimizin sorunları olduğunu belirterek şu ifadeleri kullandı:  

 

"Bir defa biz buna 'Kürt Sorunu' tanımlamasına karşıyız. Çünkü ‘Kürt Sorunu’ dendiği zaman tıpkı Kıbrıs sorunu gibi bilinçaltında bir algı oluşuyor. Sanki Kürt olmakla bir problem varmış gibi bir yanlış imaj doğuyor. Kürt vatandaşlarımızın sorunu demek lazım. Kürt kardeşlerimizin bir sorunları var tabii; bir defa dış kaynaklı olarak 40 senedir bir PKK terör örgüt sorunu var. Bundan en çok Kürt kardeşlerimiz zarar görüyor. İkincisi ekonomik sorunlar var; işsizlik, geçim derdi gibi. Sınır kapılarının kapalı olması sebebiyle sınır ticaretinin yapılamaması var. Bir de 80-90’lı yıllarda Kürt kardeşlerimize üvey evlat muamelesinin yapılması. Baktığımızda Kürt kardeşlerimizin temel 3 sorunu; PKK terörü, ekonomik sorunlar ve 80-90'lı yıllarda üvey evlat muamelesi görmesi. Ama biz tabii Erbakan Hocamızın hep söylediği gibi 'Türk ve Kürdü birbirinden ayırırsan, ortada ne Kürt kalır ne Türk kalır. Ama Kürt ve Türk birlik olursa karşısında kimse duramaz.' diyoruz. Bin senelik kardeşliğimizin devamı birlik beraberliğimiz için bu sorunların çözülmesi önem arz ediyor."

 

Sayın Kılıçdaroğlu'nun Elinde Bilgi Belge Varsa İlgili Makamlara İletmelidir

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun ‘Siyasi Cinayetler’ iddiasını değerlendiren Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, "Hep söylediğimiz gibi siyaset anlayışının bu iktidar gitsin de ne olursa olsun değil milletin derdine derman olunsun da kim olursa olsun anlayışında olması lazım. Siyaset milletin derdine derman olma yeri savaş yeri, kavga yeri değildir. Dolayısıyla Sayın Kılıçdaroğlu'nun bu ifadelerinden sonra elinde bilgi belge varsa bunu ilgili makamlara iletmelidir. Devletimizin ilgili makamları da gereken tedbirleri alır. Böyle bir şeyi hiçbirimiz istemeyiz. Elinde somut bir bilgisi varsa bunları bildirmesi gerekir. Türkiye'de maalesef toplumu ve ülkeyi karıştırmak için yıllarca bunlar hep yapıldı. Türkiye hem konumu hem de tarihi misyonu dolayısıyla hiçbir zaman rahat bırakılmadı." ifadelerini kullandı.  

 

10 Büyükelçinin Osman Kavala Çıkışına Tepki: İkiyüzlülük

ABD, Almanya ve Fransa'nın da aralarında olduğu 10 ülkenin Ankara büyükelçilikleri ortak bir açıklamayla Osman Kavala'nın serbest bırakılması çağrısına tepki gösteren Genel Başkanımız Erbakan, geçmişteki örnekleri hatırlatarak Batı ülkelerinin ikiyüzlü davrandığını söyledi.

 

Genel Başkanımız, "Bu büyükelçilerin çağrılarında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin kararını uygulayın uyun diyorlar. Tabii biz buna tabii olduğumuz için uluslararası bir anlaşmaya uymak zorundayız. Ancak AİHM'in her zaman adil bir karar verdiği söylenemez. AİHM'in geçmişte Refah Partisi'nin kapatılmasını haklı bulması, Türkiye'deki başörtüsü kararını haklı bulması en somut örnekler. Mesela HDP'nin kapatılması sürecine tepki gösteriyorlar, millet iradesine aykırı diyorlar ama Refah Partisi'nin kapatılmasını gayet yerinde buldular. Böyle bir çelişki içindeler. Bu son çıkışla da görüyoruz ki AB'nin bizi hayırlı bir sonuca götürmesi mümkün değil. Çifte standartçı yaklaşımlarını her alanda görüyoruz. Ancak Avrupa Birliği'ne bu kadar odaklandığımız zaman, ' tek hedefimiz orasıdır' dediğimiz zaman bu tarz çıkışlarla karşılaşmamız gayet normal.  AB ile ABD ile ilişkileri kazan kazan politikası ile adil ve eşit şartlarda yürütüp daha çok D-60 hedefine yani İslam ülkeleri ile Türkiye'nin ekonomik ve siyasi açıdan bütünleşmesi hedefine odaklanmamız gerekir" ifadelerini kullandı.

İNSANLIĞI BİR AVUÇ ZÜMREYE KÖLE YAPMAK İSTİYORLAR!

GENEL BAŞKANIMIZDAN ÇARPICI 'PARİS İKLİM ANLAŞMASI' UYARISI:

İNSANLIĞI BİR AVUÇ ZÜMREYE KÖLE YAPMAK İSTİYORLAR!

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Paris İklim Anlaşması’na ilişkin yaptığı açıklamada, "Irak işgalini, 1 milyon sivil Iraklı’nın öldürülmesini, “diktatörlüğü ortadan kaldırıp, özgürlük ve demokrasi getiriyoruz” kılıfı ile yutturmaya çalıştıkları gibi, doğal tarım ve hayvancılığı ortadan kaldırma ve insanlığın beslenmek için kendilerine muhtaç hale getirilmesi amacını da “küresel ısınmayı önleme ve çevreyi koruma” ambalajına sararak yutturmaya çalışıyorlar." ifadelerini kullandı.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Genel Merkezimizde bilim adamları ile düzenlediği basın toplantısında geçtiğimiz günlerde Meclis'te oybirliği ile onaylanan Paris İklim Anlaşması'nın tehlikelerine dikkat çeken önemli açıklamalarda bulundu.

 

Hedefimiz Sadece Türkiye Değil Tüm İnsanlığın Selametidir

Genel Başkanımız Erbakan, konuya ilişkin şunları söyledi: 

"Yeniden Refah Partisi olarak ve Millî Görüşçüler olarak sadece Türkiye için değil tüm insanlığın kurtuluşu ve selameti için çalışıyoruz ve asıl hedefimiz adaletin, refahın, huzur ve barışın hâkim olduğu yeni bir dünyanın kurulmasıdır. Kendileri dışında tüm insanlara düşman olan, tüm insanlığı kendilerine köle yapmak isteyen bir avuçluk imtiyazlı zümrenin planları, hedefleri ve bunlar doğrultusunda oynadıkları oyunlarla ilgili uyarı vazifelerini de yapmak durumundayız. Covid-19 sürecinde kamuoyuna uyarılarda bulunduk, bu konuda yapmış olduğumuz açıklamalar sadece Türkiye’de değil, İsrail ve bazı Avrupa ülkeleri dahil olmak üzere tüm dünyada ses getirdi. Bunun öncesinde, İstanbul Sözleşmesi karşısında parti olarak verdiğimiz mücadele kamuoyunun malumudur. Her iki konuda da imtiyazlı zümrenin, küresel güçlerin fazlasıyla tuzu-biberi olduğunu delilleriyle ifade ettik. Bugün de gündemimizdeki "Paris İklim Anlaşması, 2015 yılında yapılan müzakereler sonrasında 196 ülke tarafından kabul edilmiş ve Türkiye tarafından 22 Nisan 2016'da imzalanmıştı. Ancak Türkiye, Sayın Cumhurbaşkanı’nın en son ABD ziyaretine kadar anlaşmayı onaylamamıştı. Bu ziyaret sonrası anlaşma bu ay TBMM Genel Kurulu’na getirildi ve muhalefet partilerinin de “evet” oylarıyla onaylandı. Tıpkı İstanbul Sözleşmesi’nde olduğu gibi, Hükümet ve Muhalefet bir olup, tarihin en hızlı oylamalarından bir tanesini yaparak, bu sözleşmeyi de TBMM’de firesiz ve şerhsiz şekilde onayladılar."

 

İklim Anlaşmasını Dayatanlarla İstanbul Sözleşmesinin Arkasındaki Güçler Aynı!

“Paris İklim Anlaşması”nı dünyaya dayatanlarla, “İstanbul Sözleşmesi” ile Türkiye'de ve diğer ülkelerde sinsice eşcinselliği yaygınlaştırmak ve aileyi yıkacak her türlü yasayı çıkarmak için uğraşan mihrakların aynı olduğunu vurgulayan Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, "Sözde “kadın haklarını savunmak”, “kadına yönelik şiddeti önlemek” gibi kimsenin karşı çıkamayacağı ve toplumun benimseyeceği birtakım söylemleri İstanbul Sözleşmesi’nin asıl maksadına kılıf yaptıkları gibi, bu iklim sözleşmesini sunarken de asıl amacı gizleyerek tüm insanlığı manipüle etmektedirler; “Küresel ısınmayı engellemek, atmosferi, havayı, suyu ve toprağı korumak” gibi birtakım güzel cümlelerin altına, asıl planlarını profesyonel bir şekilde gizlemektedirler."  şeklinde konuştu.

 

Bütün Amaç İnsanlığı İmtiyazlı Zümreye Köle Yapmak!

Sera gazı seviyesi ve karbon emisyonları ölçümlerine bakıldığı zaman, kirlilikten en sorumlu ülkelerin “G7 ülkeleri” ile Çin ve Rusya olduğunun açıkça görülebileceğini belirten Genel Başkanımız, "Fosil yakıtlarla üretim yapan, karbon ve sera gazı yayılımı ile doğayı en fazla kirleten ülkeler yine bunlardır. Maksat sadece küresel ısınmanın önüne geçmek, sera gazı ve fosil yakıtların karbon salınımını önlemek ise, asıl olarak öncelikle bu ülkelere müdahale edilmesi gerekiyorken, Siyonist güçler bu sözleşmeyi baskı ile veya kredi vaadi ile zorla dikte ederek, tam 196 ülkeye, yani aslında tüm dünyaya imzalatmışlardır. Bütün bunlar tek merkezden yönetilen, tüm insanlığın imtiyazlı zümreye köle yapıldığı “tek dünya devleti” yolunda atılan bilinçli adımlardır." ifadelerini kullandı.

 

 

Milyarlarca İnsan Açlık Tehlikesiyle Karşı Karşıya Kalacak!

Küresel ısınmanın sebebi olarak yüksek insan nüfusunu ve bu nüfusun ihtiyaçlarını karşılamak için yapılan üretimi, sera gazı yayan büyükbaş hayvanları sebep gösteren küresel güçlerin, küresel ısınmanın önlenmesi için, büyükbaş hayvanların itlaf edilmesi, bunun yerine yapay et tüketimine geçilmesi gerektiği fikrini savunduklarını belirten Genel Başkanımız Erbakan, "Binlerce yıldır et, süt, yün, deri, ısı ve enerji gibi sayısız fayda sağlayan bu hayvanların hele bir de metan gazı üretmelerine çözüm getiren metotlar da olduğu halde, suçlu gösterilip yok edilmeye çalışılması bilimsel ve iyi niyetli bir yaklaşım değildir. Böyle bir vahşetin gerçekleştirilmesi halinde, geçimini büyükbaş ve küçükbaş hayvancılıkla sağlayan 1,3 milyar insanın ve hayatını süt hayvancılığıyla idame ettiren 100 milyona yakın kadının da işsiz kalacağını da çok iyi biliyorlar. Küresel gıda (protein) temini ve beslenmede çok önemli rol oynayan çiftlik hayvanlarının yok edilmesi, milyarlarca insanı aç kalma tehlikesiyle da karşı karşıya getirecektir." uyarısında bulundu.

 

 

İnsanlığı Bill Gates'in Yapay Etine Bağımlı Yapmak İstiyorlar

‘Sözleşme incelendiğinde asıl gayenin, tüm ülkelerin tarımına, hayvancılığına, gıda üretimine, su kaynaklarına müdahale maksadı taşıdığı görülmektedir.' diyen Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, "Sözde sera gazına sebep olan büyükbaş hayvancılığın her ülkede bitirilmesini istiyorlar. Zira Bill ve Melinda Gates Vakfı'nın öncülüğünde üretilen yapay kırmızı et, yapay beyaz et ve yapay balık eti tüketimi konusunda insanlığa türlü yalanlarla yeni tüketim alışkanlıkları kazandırmak, doğal döngüyü yıkmak, Cenabı Allah’ın koymuş olduğu düzeni bozmak ve insanlığı beslenme konusunda kendilerine bağımlı yapmak istiyorlar. Bu oyunun senaryo yazarı güçlerin şirketleri tarafından üretilen ve aslında son derece zararlı ve hatta kanserojen olan yapay etin, doğal etlerden çok daha faydalı ve çok daha sağlıklı olduğu yalanını insanların zihinlerine kazımaya çalışıyorlar." şeklinde konuştu.

 

 

Yeniden Refah Olarak Sonuna Kadar Bu Güçlerle Mücadele Edeceğiz

Yeniden Refah Partisi olarak insanlığın selameti ve bu yanlışlardan dönülmesi için mücadelelerini sonuna kadar sürdüreceklerini  tüm kamuoyunun bilmesi gerektiğini vurgulayan Genel Başkanımız, küresel güçlerin insanları korkuttukları sorunların çözümünün; Dünya nüfusunu azaltmak, insanları küçültmek, büyükbaş hayvanlarını yok etmek,  doğal tarımı ortadan kaldırmak gibi şeytani yöntemleri uygulamak olmadığını; israfı, gereksiz tüketim çılgınlığını, sömürüyü önleyerek, kaynakların paylaşımında adaleti tesis ederek, daha verimli tarım ve hayvancılık uygulamalarını hayata geçirmek olduğunu belirtti.

 

GENEL BAŞKANIMIZ DR. FATİH ERBAKAN VE BİLİM İNSANLARININ ORTAK BASIN AÇIKLAMASI

 

ASGARİ ÜCRET TESPİT KOMİSYONU ÇALIŞMALARI

ASGARİ ÜCRET TESPİT KOMİSYONU ÇALIŞMALARI

 

Bu aralar bazı sayın bakanların ‘Çalışanları enflasyona ezdirmeyecek asgari ücret seviyesinin belirlenmesi gereklidir’ mealindeki açıklamaları karşısında şu soruyu sormak gerek; “Çalışanlarımızı hangi enflasyona ezdirmeyeceğiz ?”

 

“Özel sipariş TÜİK enflasyonu” mu? Yoksa artık çocukların dahi hissettiği yüzde 50 seviyesine dayanmış gerçek enflasyona mı ezdirmeyeceğiz?

 

Üniversite sınavında baraj puanlarını aşağı çekip, barajı aşan öğrenci sayısını artırdıkları gibi, burada da özel enflasyon oranı sipariş edip, sonra da bu sahte enflasyon üzerinden verilecek maaş artışıyla, “bak gördünüz mü, enflasyonun üstünde artış verdik” demenin hesapları yapılıyor.

 

Bunlar gibi basit hesaplar yapmanın artık iktidara bir faydası yok, çünkü dar gelirli milyonlar açısından bıçak kemiğe gerçekten dayanmış durumda. Mutfaktaki yangın her geçen gün daha da dayanılmaz hale geliyor. Bu gerçeği aslında iktidar temsilcileri de çok iyi biliyorlar.

 

Kabine toplantısında ‘3600 Ek Gösterge’ konusu da müzakere ediliyor ancak biz bu konuda Hükümet’in yıllardır neyi müzakere ettiğini anlamakta zorlanıyoruz. İmtiyazlılara vermeye gelince son derece süratli ve bonkör olanlar, vatandaşa birşey verileceği zaman kılı kırk yarıyor, toplantı üstüne toplantı yapıyor, hatta verdiklerini de sonradan yaptıkları zamlar ve vergi artırımlarıyla fazlasıyla geri alıyorlar.

 

Milletimiz’in “Önce Millet” anlayışına sahip, “Paylaşımda Adalet”i tesis edecek, “Yaşanabilir Türkiye”yi hayata geçirecek Yeniden Refah iktidarına bir an evvel kavuşması hayati öneme sahiptir.

 

 

Dr. Fatih Erbakan

Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı

İKTİDARIMIZDA BİRDEN FAZLA MAAŞ ALAN BÜROKRAT OLMAYACAK

İKTİDARIMIZDA BİRDEN FAZLA MAAŞ ALAN BÜROKRAT OLMAYACAK

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, iktidara gelir gelmez memur, işçi ve emeklilere yüzde 70 zam yapacağımızı, milyonluk makam aracı ve makam odası israfına son vereceklerini, kamuda birden fazla maaş alan bir tane bile bürokratın kalmayacağını söyledi.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan Kütahya Simav İlçesi 1. Olağan Kongresi’mizde gündeme ilişkin önemli açıklamalarda bulundu.

 

Sözlerine Kütahya girişinden itibaren coşkulu bir şekilde karşılayan Simav ilçe binası açılısında adeta miting havası yaşatan partililere teşekkür ederek başlayan Genel Başkanımız Erbakan, Anadolu’nu her köşesinde karşılaştıkları bu kalabalıkların yaklaşmakta olan güzel günlerin işareti olduğunu ifade etti.

 

İktidarın doğrularını doğru yanlışlarına yanlış diyeceğiz

Genel Başkanımız kongrede şunları söyledi:

 “Biz siyasete nezaket ve zarafet getireceğimizi, doğruya doğru yanlışa yanlış diyeceğimizi ifade ettik. Diğer muhalefet partileri gibi sabahtan akşama sadece eleştiri değil, siyasi rakibimiz de olsa İktidarın doğru işlerini alkışlayacağımızı belirttik. Mesela askeri vesayetin ortadan kalkması, başörtüsü zulmü gibi çağdışı bir uygulamanın kaldırılmış olması, Ayasofya’nın açılması ve İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması konusunda iktidarı alkışladık. Ancak tüm bunlar yanlış gördüklerimizi de söylemeyeceğimiz anlamına gelmez. Kul hakkı ile ilgili, adaletle ilgili özellikle paylaşımda adalet ile ilgili ise devletin kaynaklarının yanlış kullanılmasıyla ilgili yanlışlara asla susamayız. Çünkü susarsak vebal altında oluruz.”

 

Her şeyi dolar ile alıyoruz

Doların 10 lirayı geçmesine ilişkin, yıllık dış ticaret açığının 50 milyar dolardan fazla olmasından dolayı ithalata bağımlı bir ülke olduğumuzu hatırlatan Genel Başkanımız, gelecek günlerin bugünleri aratabileceğini ve doların düşmesi için bir sebebin olmadığını söyledi: “Yerli ürettiğimiz ürünlerin hammaddesinin yüzde 82 oranında ithal ediyoruz. Dolayısıyla döviz artıkça yerli dediğimiz mallarımızın maliyeti de artıyor. Basit hesapla enflasyon hissedilen yüzde 50 ise önümüzdeki senede döviz artmaya devam ederse enflasyon yüzde 60’ı geçebilir. Yani böyle giderse yaptığımız hesaba göre 2023’te ekmek 6 lirayı geçebilir. Sütün kilosu 17 lira etin kilosu 120 lirayı geçebilir. Eğer çok olağanüstü bir durum olmazsa bu rakamları görüp sandığa giden milletimiz iktidarı barajın altına bile itebilir. Döviz karşısında vatandaşın kaybı geçen yıla göre yüzde 50 yüzde 60 olurken imtiyazlılara ise Sayıştay’ın raporuna göre Karayollarınının verdiği yap işlet devret projelerinde Geçiş ücreti ve kur güncellemesinin yılda bir kereden ikiye çıkarılması sonucu üç projede şirketlere geçen yıl fazladan 884 milyon lira aktarıldı. Sözleşmelerde yapılan bu değişiklikler nedeniyle projelerin kamuya devredileceği tarihe kadar şirketlerin kasasına fazladan 2 milyar 549 milyon 982 bin TL gireceği Sayıştay tarafından hesaplanmakta.  Yani imtiyazlılara gelince hükümetimiz onu dövizin karşısında ezdirmiyor.” şeklinde konuştu.

 

 

Asgari ücretliye yüzde 70 zam sözü

Vatandaşın bir daha ‘elim kırılsaydı da oy vermeseydim’ dememesi için yapılacak ilk seçimde Yeniden Refah Partisi’ne oy vermesi çağrısında bulunan Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, “Oluşturacağımız kaynak paketleriyle ilk senemizde memura asgari ücretliye yüzde 70 zam yapacağız. Takip eden senelerde de enflasyonun en az yüzde 10 üzerinden zam vereceğiz. Gelir gelmez kamuda milyonluk araç ve makam saltanatına son vereceğiz ve Yeniden Refah döneminde devlette birden fazla maaş alan bir tane dahi bürokrat kalmayacak. Bunun da altını çizerek söylüyorum. İstanbul Sözleşmesinden çıkmamız yetmez. Sözleşme doğrultusunda çıkarılan başta 6284 sayılı kanun olmaz üzere hepsini yırtıp atacağız. Millî Görüş sözü veriyoruz.” ifadelerini kullandı.

3. YILIMIZDA MİLLETİMİZLE OMUZ OMUZA

'3. Yılımızda Milletimizle Omuz Omuza' programımız Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan ve Genel Başkan Yardımcılarımızın katılımıyla muhteşem bir atmosferde gerçekleştirildi. Genel Başkanımız konuşmasında şu ifadelere yer verdi.

 

Not: Konuşma metninin altında program videosunu izleyebilirsiniz.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan'ın Konuşması

Bundan 3 yıl önce, “23 Kasım 2018 Cuma” günü 99 Kurucu Üyemizin imzalarıyla Yeniden Refah Partimizi kurduk.

 

Partimizi kurduğumuz gün Ankara’da, Hacı Bayram-ı Veli Hazretleri’nin dizinin dibinde çekmiş olduğumuz besmele ile, Eyyub-el Ensari Hazretlerinin huzurunda yapılan dualarla yola revan olduk.

 

Yeniden Refah Partimizi kurarken binlerce yol arkadaşımızla birlikte yaşadığımız heyecan, merhum Liderimiz Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocamızın 1969’da başlattığı kutlu yürüyüşün ilk adımlarının heyecanı ile aynı heyecandı.

 

Partimizi kurarken, yola çıkarken karşılaşacağımız zorlukları biliyorduk.

 

Birinci kırk yılı bizzat yaşadığımız için, ikinci kırk yılda da nasıl engellerle karşılaşacağımızı, hangi sıkıntılarla karşı karşıya kalacağımızı, bu yolun uzun ve meşakkatli bir yol olduğunu, bu yolda yürümenin zor ve zahmetli olduğunu biliyorduk.

 

Bütün zorluklara karşın sabrın, mücadelenin, kararlılığın, azmin, cihat şuuruyla çalışmanın, Milletimizi,  tüm İslam Alemi’ni ve  tüm mazlumları maddi ve manevi sıkıntılarından kurtarma heyecanının, imanın ve inancın karşısında hiçbir beşeri gücün duramayacağını da biliyorduk ve bu şuurla yola çıktık…

 

 

Millî Görüş Lideri Erbakan Hocamızın;

 

‘Ey milli görüşçüler… Tarihe bakın… İnancınıza sarılın, Millî görüşe sarılın… Zulüm ebedi olamaz… Kötülük mutlaka hüsrana uğrayacaktır. Batıl mutlaka mağlup olacaktır. Allah nurunu tamamlayacaktır.’ sözlerine kulak vererek yola çıktık.

 

 

Yine Erbakan Hocamızın;

 

“Biz tarih boyunca büyük zaferlerimizi maddi imkanlarımızla değil, biz bütün büyük zaferlerimizi iman, iman, imanla kazandık!” sözlerine kulak vererek yola çıktık.

 

“Eğer biz inanır ve çalışırsak Allah bize yardım eder, Allah bize yardım ederse kimse bize galip gelemez!” inancıyla yola çıktık.

 

Milletimiz için “Paylaşımda Adalet” ve “Yönetimde Adalet”i tesis edeceğimize dair “Millî Görüş sözü” vererek yola revan olduk.

Bu kutlu davanın yarı yolda kalmayacağını, Millî Görüş çınarının yeni sürgünler vereceğini bir kez daha gösterdik.

 

“Birinci Kırk Yılda” Milletimize efsane hizmetler yapan Millî Görüş Hareketi’nin, “2. Kırk Yıl”da da bu hizmetleri sürdüreceğinin bir kez daha müjdesini verdik.

 

Bir kurtuluş ümidi bekleyen İslam Alemi’ne ve tüm mazlumlara;

 

“Üzülmeyin, ye’se düşmeyin, yola çıktık geliyoruz” dedik.

 

“Milletimiz için Biz Varız”, “Tüm Ezilenler için Biz Varız” dedik.

 

Daha ilk günden itibaren en gür sedayla haykırdığımız gibi;

Biz bu yola çıkarken dış güçlere, holding patronlarına, medya patronlarına güvenerek yola çıkmadık, biz önce Allah’a sonra da bu aziz Millete güvenerek yola çıktık!

 

Yeniden Refah Partimiz’in daha ilk adımlarında takip edeceğimiz siyaset anlayışını da tanımladık, dedik ki;

·      Yeniden Refah Partimiz Millî Görüş zihniyetini temsil edecek, Millî Görüş’ün orijinal açılarından bir derece dahi sapma göstermeyecek.

·      “Hakkı üstün tutan”, “maneviyatçı”, “nefis terbiyesini esas alan” siyaset yapacağız.

·       

·      Siyaseti ibadet olarak gören anlayışla hareket edeceğiz.

·      “Dünyacı” değil, “Ahiret öncelikli” siyaset yapacağız.

·      Reel politik değil, dava siyaseti yapacağız.

·      Partimiz Siyasete zarafet ve nezaket getirecek.

·      Kim yapmış olursa olsun doğruya doğru, yanlışa yanlış diyebilme erdemini gösteren siyaset yapacağız.

·      Sadece eleştiren değil, çözüm üreten siyaset.

·      Gizli ajandası olmayan, samimi siyaset.

·      “Önce Dış Güçler”, “Önce İmtiyazlılar” anlayışı ile değil, “Önce Millet” anlayışı ile yapılan siyaset

·      Söylemlerle eylemlerin uyumlu olduğu siyaset

·      Gençlere daha çok yer verilen siyaset

 

 

 

Geldiğimiz noktada Yeniden Refah Partimiz’in Türkiye genelinde yüz binlerce teşkilat mensubuyla var olan, çalışan, ülkemizin ve milletimizin geleceği için projeler, çözümler üreten büyük bir teşkilat haline geldiğini görmenin mutluluğunu ve gururunu yaşıyoruz.

 

Bugün itibariyle 81 ilimizde, 900’den fazla ilçemizde teşkilatlarımızı kurduk. Pek çok ilimizde köy ve mahalle teşkilatlarımızı tamamladık. Hakkari’mizden Çanakkale’mize, Sinop’umuzdan Antalya’mıza ülkemizin her köşesini ahlak ve maneviyatın “Hilali”, bereketin ve kalkınmanın “Başağı” ile kuşanmış tabelalarımız ve bayraklarımız sarmış durumdadır.

 

İl ve ilçe kongrelerimizin tamamlanması sonrasında, “1. Olağan Büyük Kongremizi” çoğunluğu gençlerden oluşan 40.000’den fazla kişinin katılımı ile, siyasi tarihimizin en büyük kongresi olarak gerçekleştirdik.

 

Şu anda 200 bine yakın resmi üyemiz ve 50 bine yakın sandık baş müşahidimiz ile Yeniden Refah Partimiz, Türkiye siyasetinin her geçen gün hızla büyüyen gücü ve parlayan yıldızı haline gelmiş durumdadır.

 

Medya ambargosu, anket manipülasyonları, yok sayma, “kim olursa olsun yeter ki Yeniden Refah olmasın” yaklaşımına rağmen, maddi kaynaklarımız sadece üyelerimizin ve gönüllülerimizin fedakarlıklarına dayalı olmasına rağmen, bu mesafeyi almış olmamız büyük bir başarıdır.

 

Bu kadar kısa süre içerisinde, bu kadar muazzam bir teşkilat yapısının oluşturulması, bu düzeyde üye sayısına ulaşılması, Yeniden Refah Partisi bayrağının ülkemizin tamamında dalgalanıyor olması, sözümüzün, sesimizin bütün Milletimize ulaşması, Yeniden Refah Partisi kadrolarının inancının, azminin ve Millî Görüş davasının bereketinin en büyük ispatıdır.

 

Bu azim ve inançla “Yaşanabilir Bir Türkiye”, “Yeniden Büyük Türkiye”, “Hak ve Adaletin hâkim olacağı Yeni Bir Dünya” hedeflerine ulaşmak için var gücümüzle çalışıyoruz ve çalışmaya devam edeceğiz…

 

 

 

Yeniden Refah Partisi olarak sadece eleştiren değil, Millî Görüş zihniyetiyle çözümü açıkça ortaya koyan bir siyaset anlayışıyla hareket ettik.

 

Bugüne kadar partimiz tarafından ortaya konulan; 

“Milli Kaynak Paketleri” kitabımız, “81 İlimize Yüzlerce Refah Projesi” kitabımız, “Biz Türkiye’yi Biliyoruz” ve “Rantsal Değil, Kentsel Dönüşüm” kitaplarımız başta olmak üzere, hazırladığımız tüm projeleri titiz çalışmalarla hazırladık ve tüm Milletimizle paylaştık.

 

Bunlara ilaveten, partimizin “gölge kabinesi” olarak adlandırabileceğimiz “Milli Siyaset Kurullarımız” iktidarımızın ilk 100 gününde tüm bakanlıklarda hangi icraatları gerçekleştireceğimizi ortaya koyacak kitaplarımızı hazırlamaktalar.

 

 

Ekonomik krizden, İstanbul Sözleşmesi’nin yol açtığı sosyal sorunlara, işsizlikten, eğitimde yaşanan sıkıntılara, Kıbrıs’tan, Akdeniz’de karşı karşıya olduğumuz tehlikelere kadar birçok konuda, doğruya gönül rahatlığıyla doğru, yanlışa da kararlılıkla yanlış diyerek düşüncelerimizi aziz Milletimizle paylaştık. 

 

Yeniden Refah Partimiz bütün bu konularda “Hayra Motor, Şerre Fren” olma fonksiyonunu en etkili şekilde icra etti…

-       Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden imzasını çekmesi

-       Ayasofya’nın yeniden cami olarak ibadete açılması

-       Çok sayıda valiliğimizin ve üniversitelerin zorunlu PCR Testi dayatmasından vazgeçmesi

 

-       EYT Mağdurları konusunun yeniden hükümetin gündemine girmesi

 

 

-       Geçtiğimiz aylarda çiftçimizin elinde kalan ve çürüme tehlikesiyle karşı karşıya olan tarım ürünlerinin devlet tarafından satın alınması

 

 

MİLLÎ GÖRÜŞ, 1969’DAN 2011’E KADAR GEÇEN 42 SENEDE, MERHUM ERBAKAN HOCAMIZ’IN ŞAHSINDA VE UYGULAMALARINDA VÜCUT BULAN ŞU ÇOK ÖNEMLİ KAVRAMLARLA ÖZDEŞLEŞTİ;

 

BEREKET, FERASET, CESARET, DİRAYET, NEZAKET, ADALET, MERHAMET

 

BEREKET     (54. Hükümet dönemi)

FERASET      (92 Yılında 2010’larda olacakları anlatıyor, FETÖ)

CESARET     (Kıbrıs Harekâtı, İncirlik’in kapatılması, Çekiç Güç’ün kovulması, Dış Güçlerin İran-Irak ambargolarının delinmesi)

DİRAYET       (4 partimiz kapatıldığı halde 5.si ile yola devam)

NEZAKET      (Eleştirirken dahi rencide etmeyen, uygun üslup, şahısları hedef almayan siyaset)

ADALET        (Adaletin şubesi “işi ehline vermek”)

MERHAMET  (Açlık grevi yapan Solcu mahkumların taleplerinin kabul edilmesi) 

 

Birinci kırk yılımızı tanımlayan bu kavramlar, Yeniden Refah Partimizin siyasetinde de vücut bulacak,  

İkinci kırk yılda aynen birinci kırk yıl gibi, BEREKET, FERASET, CESARET, DİRAYET, NEZAKET, ADALET, MERHAMET’le dolu olacak!

 

AYNEN BİRİNCİ KIRK YILDA OLDUĞU GİBİ, İKİNCİ KIRK YILDA DA “TIRNAKLARIMIZLA SÖKECEĞİZ” VE BU KUTLU KERVANI MENZİLE ULAŞTIRACAĞIZ!

 

BİRİNCİ KIRK YILDA GÖSTERİLEN HEDEFLERE, İKİNCİ KIRK YILDA YENİDEN REFAH PARTİMİZLE ULAŞACAĞIZ!

 

 

 

Yeniden Refah Partimiz’in 3. Kuruluş Yıldönümü’nde, bugüne kadar büyük fedakarlıklarla çalışan tüm teşkilat mensuplarımıza, tüm üyelerimize, partimize gösterdikleri büyük teveccüh dolayısıyla Aziz Milletimiz’e, SONSUZ TEŞEKKÜRLER EDİYORUZ.

 

Yeniden Refah Partimiz’in öncülüğünde,

- ‘Yeniden Büyük Türkiye’ hedefine ulaşılmış olan,

- Adalet, refah, huzur ve barışın hâkim olduğu, yedi milyar insanın kul haklarının teminat altına alındığı ‘Yeni Bir Dünya’nın kurulmuş olduğu, nice kuruluş yıldönümlerinde buluşabilmek duasıyla sözlerimizi noktalarken; Millî Görüş Hareketi banisi Merhum Erbakan Hocamız’a, O’nunla birlikte bu yolda yürüyen ve ahirete intikal eden tüm geçmişlerimize Cenab-ı Allah’tan rahmet diliyoruz.

 

Onları bir kez daha hayırla ve özlemle anıyoruz.

“İlklere”, “öncülere”, “Birinci kırk yılın kahramanlarına” bir kez daha şükranlarımızı sunuyoruz.

 

“En zor zamanda Millî Görüş sancağını tutup kaldıran ikinci kırk yılın kahramanları” olarak tarihe geçecek Yeniden Refah teşkilatlarımıza da bir kez daha teşekkür ediyoruz.

 

Yeniden Refah Partimizin 3. Kuruluş yıldönümü hayırlı olsun,

Millî Görüş’ün en büyük zaferlerine, Milletimizin ve tüm insanlığın kurtuluşuna vesile olsun, gecemiz hayırlı olsun, gazamız mübarek olsun, Allah’a emanet olunuz.

 

 Dr. Fatih Erbakan

Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı

 

 

BİZİM İKTİDARIMIZDA KOLTUĞA DAYISI OLAN DEĞİL HAKKI OLAN GELİP OTURACAK

BİZİM İKTİDARIMIZDA KOLTUĞA DAYISI OLAN DEĞİL HAKKI OLAN GELİP OTURACAK

 

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, “Kul hakkına girmekten, yetim malına göz dikmekten, israftan ateşten kaçar gibi kaçacağız. İşe alımlarda, görevlendirmelerde kriter ehliyet liyakat ve adalet olacak. Koltuğa dayısı olan değil hakkı olan gelip oturacak.” dedi.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, "Anadolu Buluşmaları" kapsamında ziyaret ettiği Trabzon’un Vakfıkebir ilçesinde vatandaşlara seslendi.

 

Siyaseti ticaret için değil ibadet için yapıyoruz

Sözlerine Millî Görüş dava şehidi Vakfıkebirli Adnan Demirtürk’ü anarak başlayan Genel Başkanımız, geçmiş dönemde Millî Görüş’ün yaptığı belediyecilik hizmetlerinden bahsederek şunları kaydetti:

 

"89 ve 94 yılında yapılan belediyecilik örnekleri ortada. Bu yapılan işlerin manası Allah'ın rızasını kazanmak için siyaset yapmak demek. Bugünküler gibi siyaseti ticaret için değil ibadet için yapmak demek.  İşte bu örnekler bizlere Millî Görüşün ne mana ifade ettiğini gösteren tarihi ve muazzam örneklerdir. Bugün de Yeniden Refah Partisi olarak 50 senelik bu muazzam geçmişimize sahip çıkıyoruz. Aynı yolda, aynı heyecanla, aynı ruhla, aynı dava uğrunda ve o aynı efsane hizmetleri bu aziz millete bir kez daha yapmak için yola çıkmış bulunuyoruz. İşte bunları anlattıktan sonra size gelip oy isteyen partilere geçmişini sorun."

 

Yeniden Refah’ın 50 yıllık iş bitirme belgesi var

Vatandaşlara kendilerinden oy isteyen siyasi parti temsilcilerine referanslarının ne olduğunu sormalarını isteyen Genel Başkanımız Erbakan, şöyle devam etti:

 

"5 sene bu ülkeyi ve devleti yönetmek için teslim edeceğiniz bir partili size geldiği zaman 'Geçmişte iş başına geldin mi? Geldiysen bu millete ne verdin? Bu söylediklerini, bu konuştuklarını yerine getirebildin mi? Sözünü tutabildin mi?', bu soruları sormak sizin en büyük hakkınızdır. Zaten bu soru sorulduğu zaman Yeniden Refah Partimiz, Millî Görüş, hepsinin önüne çıkıyor. Çünkü Millî Görüşün 50 senelik tarihi, birbirinden muazzam kapı gibi iş bitirme belgeleriyle, altın yıldızlı referanslarla ve tarihe geçen efsane hizmetlerle dolu da onun için."

 

 

‘Kurtuluş Millî Görüş’ün ipine sarılmakla olur’

Merhum Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocamız'ın geçmişte söylediklerinin bugün birer birer gerçekleştiğini belirten Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, "Erbakan Hocamız diyordu ki eğer Millî Görüşle yönetilmezseniz başınıza 4 felaket gelir; Aç kalmak, işsiz kalmak, borca esir olmak, ahlaki erozyon ve dinimizden uzaklaşmak. İşte bu felaketlerin her birini bugün fiilen yaşıyoruz, yakından tecrübe ediyoruz. Öyleyse bu uyarıları yapan Millî Görüşün sesine kulak vermemiz, kurtuluş içinde Millî Görüşün ipine sarılmamız lazım. Partimiz de bu 50 senelik geçmişindeki efsane hizmetleri yapmak için yola çıktı." ifadesini kullandı.

 

Milletimize yük yüklemeden 150 milyar dolarlık kaynağımız hazır

Genel Başkanımız, parti olarak kaynak paketlerine ilişkin kitaplar hazırladığımızı kaydederek, "Borçsuz, zamsız, vergisiz, milletin suyunu çıkarmadan, millete yük yüklemeden 150 milyar dolar kaynak oluşturacağımız projelerimizi hazırladık. Bu kaynakları milletimiz için kullanacağız. Yeniden Refah iktidarında, gelir gelmez işçiye, memura, emekliye yüzde 70 maaş zammı yaparak işe başlayacağız. Bugüne kadar 'yüzde 50' diyorduk, ama döviz ve enflasyondaki artıştan sonra artık yüzde 50 kurtarmıyor. Çiftçimize, köylümüze en yüksek taban fiyatları, ucuz mazot ve ucuz elektrik, girdilerin hepsi devlet desteği ile en uygun maliyetlerle verilecek. Yine bu 150 milyar dolarlık kaynağı atanamayan öğretmenlerin sıkıntısını gidermek için, EYT’lilerin mağduriyetini gidermek için, çiftçinin Ziraat Bankası ve kooperatiflere olan borcunun faizini silmek için, Kobilerin bankalara olan borçlarının faizini silmek için ve 83 milyon vatandaşın bankalara olan borcunun faizini silmek için kullanacağız. Yani biz önce dış güçler ve imtiyazlılar değil önce millet diyeceğiz.”

 

Biz bu ülkede sadaka dağıtmak için değil işsizliği ve fakirliği ortadan kaldırmak için geliyoruz

81 ile yüzlerce Refah Projesi kitaplarının hazırlandığını ve bu hafta lansmanını gerçekleştireceğimizi söyleyen Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, “81 ilimiz için 634 projemizin il il fizibilitesi yapıldı. 10 milyonluk işsizler ordumuzun 1,5 milyonluk üniversite diplomalı genç işsizimizin nerede hangi fabrikaya kurarak istihdam edeceğimizin kitabını ortaya koyduk. Biz bu ülkede erzak kömür sadaka dağıtmak için değil bu ülkede işsizliği ve fakirliği ortadan kaldırmak için geliyoruz.”

 

Koltuğa dayısı olan değil hakkı olan gelip oturacak

Adalet konusundaki sıkıntıları da dile getiren Genel Başkanımız, “Bugün Türkiye’de hukuk maalesef adamına göre işliyor. Kararlar adamına göre veriliyor.  Hakkı üstün tutan değil İktidarı üstün tutan bir hukuk anlayışına gelmiş durumdayız. Adalete yargıya hukuk sistemine güven kalmamış. Ehliyet liyakat ve adalet yerine hemşerilik, yandaşlık ve akrabalık geçer akçe olmuş. Hayır bu olmaz. Yeniden Refah iktidarında Anadolu’nun en ücra köşesindeki kasketli Ahmet amca hâkim karşısında cumhurbaşkanı ile eşit olduğunu bilecek. Nasıl ki 89 ve 94 yıllarında yerel yönetimlerinde ‘rüşvet veren de alan da melundur’ tabelası asıp rüşvetin, usulsüzlüğün ve yolsuzluğun önünü kestiysek, iktidara geldiğimizde devletin bütün kurumlarında ‘Hırsızlık yapan kızım Fatıma da olsa cezasını kendi elimle verirdim’ diyen Peygamber Efendimizin hassasiyeti esas alınacak. Kul hakkına girmekten, yetim malına göz dikmekten, israftan ateşten kaçar gibi kaçacağız. İşe alımlarda, görevlendirmelerde kriter ehliyet liyakat ve adalet olacak. Koltuğa dayısı olan değil hakkı olan gelip oturacak. “

ÖĞRETMENLER GÜNÜ KUTLU, ÖĞRETMENLERİMİZ MUTLU OLSUN

ÖĞRETMENLER GÜNÜ KUTLU, ÖĞRETMENLERİMİZ MUTLU OLSUN

 

Aziz Milletimizi saygı, sevgi ve muhabbetle selamlıyorum.

 

Bugün 24 Kasım. Geleceğimizin mimarları olan çok kıymetli öğretmenlerimizin, ülkemizin istikbali için önemlerini hatırlamak ve öğretmenlerimize saygımızı ve teşekkürlerimizi sunmak üzere bugün Öğretmenler Günü’nü kutluyoruz. İstikbalimizin garantisi olan çocuklarımızın ve gençlerimizin yetişmesinin temel yapıtaşı, ana omurgası eğitimcilerimizdir. Bu görevi icra eden kıymetli öğretmenlerimiz, ülkemizin her köşesinde birçok güçlüğe göğüs gererek fedakârca çalışmaktadırlar. Öğretmenlerimizin görevlerini yerine getirirken katlandıkları zorlukları ve gösterdikleri  fedakârlıkları dile getirmek istesek burada saatlerce konuşmamız gerekir:

 

Örneğin; atanan her Bakanın sanki başka bir siyasi partinin mensubuymuşçasına bir önceki sistemi kötüleyerek değiştirdiği Milli Eğitim sistemine ve müfredatına, öğretmenlerimizin kendilerini ve öğrencilerini adapte etmekte yaşadıkları güçlüklerden mi bahsedelim, yoksa özel sektörde görev yapan öğretmenlerimiz başta olmak üzere, mesleklerine ilişkin bir kanun olmadan görev yaptıkları için öğretmenlerimizin yaşadıkları zorluklardan mı bahsedelim?

 

Ülkemizde pandeminin etkisiyle birlikte 150 binin üzerinde öğretmen açığı olduğu halde, sözleşmeli olarak çalıştırılmalarından mı bahsedelim yoksa sanki birer hediye avcısıymış gibi bizzat Bakanlık eliyle onurlarıyla oynanılmasından mı bahsedelim?

 

Öğretmenlerimizin yıllık gelirlerinin OECD ülkeleri içerisinde 34 ülke arasında 30. sırada olmasından, okul müdürlerimizin ise 35 ülke arasında 31. sırada olmasından mı bahsedelim, yoksa enflasyon, döviz kuru ve kamu israflarının ve plansızlıklarının altında ezilirken reva görülen sembolik zamlarından mı, yoksulluk sınırı altındaki maaşlardan mı bahsedelim?

 

Öğretmenlerimizin geçinmek için ek iş yapmak zorunda bırakılmalarından mı bahsedelim, yoksa çok sevdikleri görevlerini yapmak için yeterli maddi ve manevi desteği alamamalarından mı bahsedelim?

 

Öğretmenlerimizi ailelerinden koparan, onları yalnız yaşamaya mahkûm eden Bakanlık uygulamalarından mı bahsedelim, yoksa ödeneği olmayan okullarda ısınmadan temizliğe, tamirden tadilattan güvenliğe kadar her türlü hizmeti vermeK zorunda kalmalarından mı bahsedelim?

 

Pandemi döneminde sağlık personeli kahramanlarımızla birlikte ön saflarda olmalarından mı bahsedelim, yoksa kendilerine zorla PCR Testi yaptırılmasından, bir bakıma aşı olmaya zorlanmalarından ve kabul etmemeleri halinde görevlerini icra ettirmemekle tehdit edilmelerinden mi bahsedelim?

 

Kahraman öğretmenlerimizin görevlerini yaparken kimi bölgelerde yeterince korunamayarak gazi olmalarından, şehit olmalarından mı bahsedelim?

 

Burada, öğretmenlerimizin daha birçok sorununu dile getirebiliriz. Ancak gerek iktidar partilerinin gerekse muhalefet partilerinin, her yıl olduğu gibi bu yıl da öğretmenlerimizin herhangi bir sorunu yokmuş gibi, bu sorunları dile getirmeden ve çözüm üretmeden kuru kuruya kutlama ve tebrik mesajları yayınladıklarını görüyoruz. Öğretmenlerimizin maruz bırakıldığı bunca zorluğa rağmen, görev aşkıyla ve meslek ahlakıyla dertlerini gönüllerine hapsetmiş olmalarını, sessiz duruşlarını, sanki onların hiçbir derdi yokmuş gibi bir bakış açısıyla seyreden iktidar ve muhalefet yaklaşımlarını kesinlikle reddediyoruz.

 

Bizler Yeniden Refah Partisi olarak, eğitimcilerimizin sorunlarını yakından takip ediyor ve iktidara geldiğimizde bu sorunları hızla çözebilmek adına birçok çalışmayı alt kurullarımızla birlikte sürdürüyoruz. Bu amaçla çok kıymetli, fedakâr ve kahraman öğretmenlerimizin, öğretmenler gününü kutlamakla birlikte, iktidara gelir gelmez uygulamaya koyacağımız icraatlarımızdan bazılarını sizlere burada müjdeliyoruz:

 

1) Öğretmenlik Meslek Kanunu’nu hızla çıkaracağız. Böylece öğretmenlik mesleğini yasal koruma altına alacak, özel sektör ve kamuda öğretmenlerimiz aleyhine olan farklı uygulamaların önüne geçerek, mesleğin hak ettiği itibarı yasal koruma altına alacağız.

 

2) İktidara gelir gelmez tüm memurlarımızın olduğu gibi öğretmenlerimizin maaşlarına ilk yıl %70, takip eden yıllar ise gerçek enflasyonun üzerinde yapacağımız zamlarla mali açıdan mesleğin itibarına yönelik gerekli iyileşmeleri tamamlayacağız. Geçim derdi, ek iş yaparak geçinmek durumunda kalmak gibi, öğretmenlerimizi asıl işleri olan eğitimden uzaklaştıran mali engelleri derhal ortadan kaldıracağız.

 

3) Öğretmen atama ve tayin sistemini aile bütünlüğünü sağlayacak şekilde yeniden düzenleyeceğiz. Bizler Yeniden Refah Partisi olarak çok iyi biliyoruz ki, aile bütünlüğünü sağlayamamalarından ötürü mutsuz olan eğitimcilerimiz, mesleklerini icra ederlerken verimli olamaz.

 

4) Kamunun gerçek ihtiyacına uygun sayıda kontenjan açarak yeni öğretmen atamalarını hızla gerçekleştireceğiz. Sözleşmeli öğretmenlerimizi kadroya alacak, böylece sözleşmeli öğretmenlik uygulamasına son vereceğiz.

 

5) Milli Eğitim Sisteminin genelinde, tüm unsurlarını kapsayacak şekilde, liyakatli bir atama sistemini hızla devreye alacağız.

 

İşte burada sıraladığımız ve öncelikli olarak yapılmasını gerekli gördüğümüz bu uygulamalara bakıldığında, tamamının öğretmenlik mesleğinin maddi ve manevi itibarının sağlanmasına yönelik olduklarını  görürsünüz. Çünkü geleceğimizi emanet ettiğimiz öğretmenlerimiz, Yeniden Büyük Türkiye hedefimizi teslim edeceğimiz çocuklarımızın ve gençlerimizin yetiştirilmesinde kilit konumundadırlar. Eğer öğretmenlerimiz bugün mutsuzsa, her türlü geçim sıkıntısından, yasal boşluklardan veya iktidarın sorunlara kulak asmamasından ötürü asıl işleri olan öğretmenlik mesleklerine odaklanamıyorlarsa, Yeniden Büyük Türkiye hedefinden bahsetmemiz beyhude kalacaktır.

 

Bizler Yeniden Refah Partisi ve Milli Görüşün Temsilcileri olarak, çözülemeyecek hiçbir sorun olmadığına olan inancımızla, 50 yıllık Milli Görüş tecrübemiz ve yer aldığımız hükümetlerde yapmış olduğumuz icraatlarımızla, milletimizin görevi bize devrettiğinde neler yapabileceğimizi ispat etmiş, iş bitirme belgesine sahip bir hareketin temsilcileriyiz. Yeniden Refah İktidarında, öğretmenlerimizle ve onların yetiştirdiği nesillerimizde birlikte Yeniden Büyük Türkiye’nin inşasında omuz omuza çalışacağımızı beyan ediyoruz. Bu vesile ile Gazi öğretmenlerimiz başta olmak üzere atanmış ve atanamamış tüm öğretenlerimizin Öğretmenler Günü’nü kutluyor, sizleri saygı, hürmet ve muhabbetle selamlıyoruz. Yine başta şehit olan öğretmenlerimiz olmak üzere ebediyete irtihal etmiş tüm öğretmenlerimizi hayırla ve rahmetle yâd ediyoruz.

 

 

Dr. Fatih ERBAKAN

Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı

KİMSEYE KAPIMIZI KAPATMADIK

KİMSEYE KAPIMIZI KAPATMADIK

 

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, basın kuruluşlarının Ankara temsilcileri ile bir araya geldiği kahvaltıda yaptığı açıklamada, seçmenin partimizi hiçbir ittifaka yakıştıramadığını dolayısıyla ittifak konusunda aceleci olmayacağımızı ama kimseye de kapıyı kapatmadığımızı söyledi.

 

Ankara'da bir restoranda gerçekleşen programda konuşan Genel Başkanımız 3. kuruluş yıldönümümüzü geçtiğimiz günlerde ‘3. Yılımızda Milletimizle Omuz Omuza’ başlığı ile kutladığımızı, 'Paylaşımda Adalet' ve 'Yönetimde Adalet'i tesis etmek için ve siyasete nezaket ve zarafet katmak için yola çıktığımızı ve üyelerimizin yaş ortalamasına bakıldığında Türkiye'nin en genç partisi olduğumuzu belirtti.

 

Reel politik değil dava siyaseti yapacağız

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, şunları söyledi:

"Yeniden Refah Partimiz’in daha ilk adımlarında takip edeceğimiz siyaset anlayışını da tanımladık, dedik ki; Yeniden Refah Partimiz Millî Görüş zihniyetini temsil edecek, Millî Görüş’ün orijinal açılarından bir derece dahi sapma göstermeyecek “Hakkı üstün tutan”, “maneviyatçı”, “nefis terbiyesini esas alan” siyaset yapacağız. Siyaseti ibadet olarak gören anlayışla hareket edeceğiz “Dünyacı” değil, “Ahiret öncelikli” siyaset yapacağız. Reel politik değil, dava siyaseti yapacağız. Kim yapmış olursa olsun doğruya doğru, yanlışa yanlış diyebilme erdemini gösteren siyaset yapacağız. Sadece eleştiren değil, çözüm üreten siyaset.  Gizli ajandası olmayan, samimi siyaset. “Önce Dış Güçler”, “Önce İmtiyazlılar” anlayışı ile değil, “Önce Millet” anlayışı ile yapılan siyaset.  Söylemlerle eylemlerin uyumlu olduğu siyaset. Gençlere daha çok yer verilen siyaset bir siyaset yapacağız dedik.  Geldiğimiz noktada Yeniden Refah Partimiz’in Türkiye genelinde yüz binlerce teşkilat mensubuyla var olan, çalışan, ülkemizin ve milletimizin geleceği için projeler, çözümler üreten büyük bir teşkilat haline geldiğini görmenin mutluluğunu ve gururunu yaşıyoruz. Bugün itibariyle 81 ilimizde, 900’den fazla ilçemizde teşkilatlarımızı kurduk. Pek çok ilimizde köy ve mahalle teşkilatlarımızı tamamladık. Şu anda 170 binin üzerinde resmi üyemiz, 100 bine yakın ıslak imzalı üye formu ve 50 bine yakın sandık başmüşahitimiz ile Yeniden Refah Partimiz, Türkiye siyasetinin her geçen gün hızla büyüyen gücü ve parlayan yıldızı haline gelmiş durumdadır."

 

Sadece eleştiri değil çözüm de ortaya koyuyoruz

Partimizin hazırladığı ‘Milli Kaynak Paketleri’ ve diğer proje kitaplarına da değinen Genel Başkanımız, “Sadece eleştiren değil çözüm ortaya koyan bir siyasetle ilgili olarak partimiz ‘Milli Kaynak Paketleri’ kitabımızı ortaya koyduk. 15 maddede bir senede 150 milyar dolarlık bir kaynak nasıl bulunacak, bunun bulunmasında en önemli husus ilave vergi, zam yapmadan, milletten herhangi bir kesinti yapıp millete yük yüklemeden ve tabii ki borçlanmadan. Devletin, milletin, ülkenin arazilerini, sanayi tesislerini satıp yok etmeden bu kaynaklar nasıl üretilecek bunun kitabı ortaya konuldu. ‘81 İlimize Yüzlerce Refah Projesi’ kitabımız 81 ilimizde 634 tane projenin ne olduğu, neyi amaçladığı ve nasıl bir katkı, fayda sağlayacağını ortaya koyan bir kitap” ifadelerini kullandı.

 

Dövizin yükselmesinin sebebi borç faiz beton çimento ekonomisidir

Döviz kurlarının astronomik yükselişine de değinen Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, döviz kurlarındaki bu artışın, yüksek enflasyona sebep olarak halkın hayatını doğrudan etkileyen bir faktör olduğunu belirtti.  Dövizin yükselişinin nedeninin iktidarın uyguladığı yanlış politikalar olduğunu da ifade eden Genel Başkanımız, "Hükümet yetkilileri; “döviz yükselsin ne olacak, döviz hesabınız mı var” dediler,  ama gerçeğin öyle olmadığı acı bir şekilde görüldü… Yıllık 50-60 milyar dolar dış ticaret açığı olan, yerli ürün üretirken dahi %82 oranında ithal hammadde ve malzemeye bağımlı olan bir ülkenin ekonomisi “ithalata bağımlı” bir ekonomidir, ithalata bağımlı olmak da sürekli olarak yüksek miktarda döviz ihtiyacı, talebi demektir.   Kaynak ihtiyacının sürekli olarak “kısa vadeli ve yüksek faizli dış borç” ile karşılandığı bir ülkede, dış borç geri ödemesi zorunluluğu nedeniyle oluşan yüksek döviz talebi, kurların yükselmesine sebep olmaktadır. Yani dövizin yükselmesinin sebebi “Borç-Faiz” ve “Beton-Çimento” ekonomisidir. Bu temel sebeplerden dolayı döviz kurları sürekli artmaktadır, döviz kurunun artışı da “ithalata bağımlı bir ekonomide” doğrudan doğruya hayat pahalılığı ve enflasyon demektir. “Borç-faiz-zam-vergi ekonomisi” yerine, “üretim- istihdam- ihracat” odaklı ekonomiye geçilmeden Türk lirasının değeri korunamaz." şeklinde konuştu.

 

Kadına yönelik şiddet önlemek için idamın geri gelmesini destekliyoruz

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Gününe ilişkin de açıklama yapan Genel Başkanımız, “Tabi kadına yönelik şiddete yapılması gereken bir şey öncelikle yasal düzenlemeler. Bunların da kadına şiddeti önleyeceğim derken yuvayı yıkacak veya erkeği mağdur edecek şekilde değil de hem erkeği hem kadını hem aileyi koruyacak, aile bütünlüğünü muhafaza edecek şekilde düzenlenmesi son derece önemli. Özellikle kadına ve çocuğa yönelik şiddette idamın geri gelmesi konusunda da destek veririz.  Kadına da erkeğe de şiddet olaylarında istatistiğe baktığınızda bu suçların işlendiği sırada suçu işleyen kişinin yüzde 70-80 oranında ya alkolün ya da uyuşturucunun etkisinde olduğu açık bir şekilde ortadadır. Bu kısmını göz ardı etmemek lazım ama aynı zamanda yasal düzenlemelerin yapılması gerekirse cinayet gibi olaylar için idam cezasının getirilmesinin de müzakere edilmesi gerektiğini daha önce de birkaç kez söylemiştik ama burada önemli prensip kadını koruyayım derken erkeği mağdur etmek veya yuvayı yıkmak doğru değil.” dedi.

 

Seçmen bizi hiçbir ittifaka yakıştıramıyor

İttifak konusunda aceleci olmadığımızı seçmenin partimizi iki ittifaka da yakıştıramadığını söyleyen Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, sağ partilerden oluşan 3. bir ittifaka destek verebileceklerini belirti: “Herhalde millet, seçmen bizi hiçbir ittifaka yakıştıramıyor. Öyle olunca biz de kendimiz sanki girsek daha avantajlı, etkili olacak gibi düşünüyoruz. Gerçi tabi her siyasi partinin gönlünde yatan odur. Kendi gücüyle, kendi ismiyle. Tabi eğer biz kendimiz girip de kendimiz parti olarak bir başkan adayı çıkaracak olursak o zaman bunun tabi partinin genel başkanı olması son derece doğal. Her zaman söylediğimiz bir siyasi parti hele de seçime girme yeterliliği varsa zaten genel başkanı ‘ben ülkeyi yönetirim, Cumhurbaşkanı olmaya adayım’ demiştir. Potansiyel bir Cumhurbaşkanı adayıdır. Eğer öyle bir durum olursa Yeniden Refah Partisi’nin adayının genel başkanı olması son derece doğal. Türkiye’de 24 saat bile uzun bir zaman. Onun için de kesinlikle ittifak yapmayacağız, bu bizim kırmızı çizgimiz demek şu anda doğru olmaz. Dereyi görmeden paçaları sıvamak gibi olur. Onunla ilgili bir üçüncü ittifak önerisini biz televizyonlarda da basın toplantılarımızda da ifade etmiştik. Seçmenin sağ partiler olarak nitelendirdiği partilerin bir ittifak çatısı altında bir araya gelmesi. İYİ Parti bunun başını çekebilir çünkü oy oranı bakımından yüksek bir oy oranı, mecliste grubu var. Demokrat Parti, Büyük Birlik Partisi, Gelecek Partisi, Saadet Partisi, Yeniden Refah Partisi. Böyle bir üçüncü ittifak olması halinde bir sinerji oluşabileceğini ifade etmiştik. Tabi bu noktada hem Cumhur İttifakı’nda hem Millet İttifakı’nda olan bazı partilerin bu ittifaka gelmesi gerekli olacak doğal olarak” dedi.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan’ın yanı sıra Genel Başkan Yardımcımız Prof. Dr. Doğan Aydal da hazırlanan proje kitaplarına ilişkin sunum gerçekleştirdi.

BÖYLE GİDERSE ESKİ TÜRKİYE'Yİ MUMLA ARARIZ!

DÖVİZ KURLARININ ASTRONOMİK ARTIŞI BİRİNCİ GÜNDEM HALİNE GELMİŞ DURUMDADIR;

  •  Yıllık 50-60 milyar dolar dış ticaret açığı olan, yerli ürün üretirken dahi %82 oranında ithal hammadde ve malzemeye bağımlı olan bir ülkenin ekonomisi “ithalata bağımlı” bir ekonomidir,  ithalata bağımlı olmak da sürekli olarak yüksek miktarda döviz ihtiyacı, döviz talebi demektir. 

 

  •  Kaynak ihtiyacının sürekli olarak “kısa vadeli ve yüksek faizli dış borç” ile karşılandığı bir ülkede,  dış borç geri ödemesi zorunluluğu nedeniyle oluşan yüksek döviz talebi, kurların yükselmesine sebep olmaktadır.

 

Ülke olarak 12 ayda 193 milyar dolar dış borç geri ödemesi yapmak zorundayız, ayrıca 12 aylık sürede 50-60 milyar dolar bulup dış ticaret açığını finanse etmek zorundayız.  Bu da 12 ay içinde 250 milyar dolarlık döviz ihtiyacı demektir ki, böylesi bir talep elbette ki dövizin sürekli yükselmesine neden olmaktadır.

Yani dövizin yükselmesinin sebebi “Borç-Faiz” ve “Beton-Çimento” ekonomisidir…!!

Bu temel sebeplerden dolayı döviz kurları sürekli artmaktadır,   dövizdeki bu artış da; 

450 milyar dolarlık dış borcumuz ve döviz kuruna endeksli yap-işlet-devret anlaşmaları hesaba katıldığında,  sadece şu son 1 haftada ülkenin, milletin üstüne 2 Trilyon liraya yakın ilave maliyet, borç artışı demektir…!!

450 milyar dolar dış borcu olan bir ülkede döviz artarsa artsın bize ne denilebilir mi ??  Dolardaki her 1 TL’lik artış dış borcumuzu tam 450 milyar lira artırıyor…

Buna ilaveten döviz kurunun artışı,  ülkemizde olduğu gibi  “ithalata bağımlı bir ekonomide” doğrudan doğruya hayat pahalılığı ve enflasyon demektir.

Ülke olarak, millet olarak bu acı gerçeği yaşayarak görüyoruz…

Gerçek enflasyon %50 seviyesinde… Ve döviz kurundaki artış devam ettikçe enflasyon da artmaya devam edecek, hatta Allah vermesin böyle giderse, üç haneli enflasyonu yaşamaya başlayabiliriz.

-Yıllarca “eski Türkiye’de gıda kuyrukları vardı” dediler, geçen sene şahit olduğumuz “Tanzim Satış kuyrukları” ile ülkemiz geçmişle benzer noktaya gelmiş oldu,

-“Avrupa’da raflar boş, bizde raflar dolu” dediler, evet raflar dolu ama bizde de cepler boş, cüzdanlar boş olduğu için bir faydası olmadı,

-Yine yıllarca “eski Türkiye’de karneyle alışveriş yapılıyordu” dediler, şimdi son devalüasyonla marketlerde en temel gıda maddeleri kişi başına belli bir miktarı geçmeyecek şekilde kotayla satılmaya başlandı ve bir kez daha o meşhur “eski Türkiye” ile aynı noktaya gelmiş olduk…

-Eğer döviz kurlarındaki astronomik artış nedeniyle üç haneli enflasyon noktasına gelirsek,  yeni Türkiye eski Türkiye’den dahi beter bir noktaya gelmiş olacak, Allah göstermesin…

Bu tablo karşısında ;

“Ne olacak efendim biz de soğan ekmek yeriz” diyenlere, Türkiye de milyonlarca insan için artık soğan ekmeğin dahi satın alınamayacak noktaya geldiğini hatırlatmak gereklidir.

“2 kilo et alacağımıza yarım kilo et alırız” diyenlere de, bu ülkede milyonlarca insanın bırakın yarım kiloyu, 100 gram eti dahi satın alamayacak noktada olduğunu hatırlatmak gereklidir.

………………………………………………………………….

Bütün bu manzara;

Yıllardır söylediğimiz gibi “Borç ve Faiz” ekonomisinin acı sonucudur, “Beton-Çimento” ekonomisinin acı sonucudur…

Sıcak paraya, borca, krediye dayalı, SWAP anlaşmalarıyla döviz açığını kapatmaya, günü kurtarmaya yönelik, üretmeden tüketmeye yönelik ekonomi uygulamalarının acı sonucudur…

19 senede Sanayi üretiminin milli gelir içindeki payının %24’den %40’a çıkacağı yerde, tam tersine %20’ye düşmesinin, tarımsal üretimin milli gelir içindeki payının %12’den %20’ye, 30’a çıkacağı yerde, %6’ya düşmesinin sonucudur…

……………………………………………………………………

Şimdi de yeni bir şey deniyoruz diye, habire faizi düşürüp dövizi daha da çok artırıyorlar.

Buradaki maksat; faiz düşürülünce döviz yükselecek, döviz yükselince ihracat artacak, ihracat artınca da döviz girişi artacağı için döviz kurları aşağı çekilecek…

İyi de bu planın işlemesinin önünde 3 temel engel var;

-        Bir defa bizim üretim ve ihracat kapasitemiz, altyapımız belli. Bunu ne kadar daha artırabilirsiniz ? Zaten şu anda bu kapasitenin önemli bir kısmı kullanılıyor.

-        Yukarıda da söylediğimiz gibi bizim ihracatımız arttıkça otomatik olarak ithalatımız da artıyor çünkü yerli ürün üretmekte kullandığımız malzeme %82 oranında ithal.

-        Ayrıca bizim ihracatımızın kg başına değeri 1 dolar seviyesinde. Yani bu şekilde ihracatınız artsa da hızlı şekilde ve yüksek miktarda döviz girişi sağlayamıyorsunuz.

…………………………………………………………………..

Eğer bu krizden çıkmak,  TL’nin değerini korumak istiyorsak, enflasyondan kurtulmak istiyorsak; 

Ülkemizde üretim iklimini oluşturmamız, üretim kapasitemizi artırmamız, üretmemiz, ihraç etmemiz, dış ticaret açığımızı kapatmamız gereklidir. 

Kaynak ihtiyacımızı dış borçla karşılamak yerine, milli kaynak paketleriyle karşılamamız gereklidir.

Dr. Fatih Erbakan

Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı

 

 

 

 

BÖYLE ADALETSİZLİK OLMAZ!

BÖYLE ADALETSİZLİK OLMAZ!

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Muş'ta yaptığı açıklamada, "1 buçuk milyonu üniversiteli olmak üzere 10 milyona yaklaşan işsizler ordumuz var. Bunlara iş imkânı neden yok? Halen daha annesinden babasından harçlık alan gençlerimiz var.  Öbür taraftan bakıyorsunuz iktidara yakın olursanız diplomanız olmasa bile işiniz ve maaşınız hazır. Hatta bir tane değil 3 tane 5 tane 10 tane maaşın hazır. Böyle adaletsizlik olmaz." dedi.

 

 Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, 1. Muş Olağan Kongresimize katıldı.

 

Esnaf ziyareti ve İl Başkanlığımızın açılışını yaptıktan sonra bir düğün salonunda yapılan kongreye katılan Genel Başkanımız, Anadolu'nun kapılarının İslam'a açıldığı Malazgirt'in bulunduğu Muş'ta bulunmaktan dolayı büyük mutluluk duyduğunu söyledi.

 

 

'Millî Görüş için Muş'un ayrı bir önemi var'

 

Muş'un Millî Görüş tarihinde müstesna bir yeri olduğunu söyleyen Genel Başkanımız Erbakan şöyle konuştu:    

 

"Merhum liderimiz, Millî Görüş Hareketi'nin ilk resmi üyesini 50 yıl evvel hususi bu iş için Ankara'dan Malazgirt'e gelip kaydetmişti. Mademki İslam'ın Anadolu'ya girdiği yer Malazgirt'tir, bin yıl sonra yeniden şahlanışın, yeniden şuurlanmanın ve Millî Görüş’ün Anadolu'ya girişinin ilk noktasının da 'Malazgirt olması gerekir' dedi ve geldi burada kaydetti. Muş'ta, Malazgirt'te Millî Görüş’ün, Yeniden Refah'ın bu kongresini, bu programını yapmak gerçekten de büyük mana ifade ediyor ve bizleri ayrıca bahtiyar ediyor. Biz de milletimiz için ‘Paylaşımda Adaleti’, ‘Yönetimde Adaleti’ tesis etmek üzere yola çıktığımızı daha ilk günden itibaren ifade ettik. Birinci 40 yılda hem merkezi hükümette hem yerel yönetimlerde bu ülkeye, bu millete efsane hizmetler yapmış olan Millî Görüş’ün ikinci 40 yılda da aynı efsane hizmetleri devam ettireceğinin müjdesini vermiş olduk."

 

'20 yıllık partilerin ulaşamadığı üye sayısına 3 yılda ulaştık'

"Milletimiz için, ezilenler için ve mazlumlar için 'Biz Varız' diye çok önemli bir sloganla partimizin kuruluşunu gerçekleştirdik. Biz bu yola çıkarken önce Allah'a, sonra da bu aziz millete güvenerek yola çıktık." diyen Genel Başkanımız, "Bugün geldiğimiz noktada 200 bine yakın resmi üyemiz, elimizde ıslak imzalı üye formlarımız yaklaşık 100 bin. Yani bu ikisini beraber değerlendirdiğimizde daha 3 yılımız dolmadan neredeyse 300 bin üyeye ulaşmış oluyoruz ki bu yeni kurulan diğer hiçbir partinin harcı olmayan bir rakamdır. Hatta ve hatta yeni kurulanları bırakın 20, 30 yıllık partilerin ulaşamadığı bir üye sayısıdır."

 

 

Genç İşsizlik sosyal açıdan endişe verici boyutta!

Ülkedeki büyük işsizlik sorununa da değinen Genel Başkanımız Dr.Fatih Erbakan, " İşsiz sayımız ile Yunanistan'ın nüfusundan fazla işsizimiz var maalesef. 1 buçuk milyon üniversiteli genç işsizimiz var. Yüzde 30'u aşan bir rakam ile dünyanın en yüksek boşta gezen genç oranına sahibiz. 3 gencimizden biri boşta, yani ne okuyor ne çalışıyor. Bu bir toplum için sosyal açıdan büyük bir tehlikedir. Bu gençlerimizin çalışmamasının sebebi yeni dolar kuruyla birlikte Afrika seviyesinde asgari ücrete mahkûm edilmeleridir. Gençler iş beğenmiyor diyorlar? Sen asgari ücreti 5 bin 6 bin yap bakalım çalışmıyorlar mı?  1 buçuk milyonu üniversiteli olmak üzere 10 milyona yaklaşan işsizler ordumuz var. Bunlara iş imkânı yok. Halen daha annesinden babasından harçlık alan gençlerimiz var.  Öbür taraftan bakıyorsunuz iktidara yakın olursanız diplomanız olmasa bile işiniz ve maaşınız hazır. Hatta bir tane değil 3 tane 5 tane 10 tane maaşın hazır. Böyle adaletsizlik olmaz. “ Buradan şunu da belirtmek isterim. Bizim iktidarımızda birden fazla maaş alan bir tane bile bürokrat olmayacak inşallah." şeklinde konuştu.

Kongrenin ardından bölgenin önemli kanaat önderleri ile bir araya gelen Genel Başkanımız, basına kapalı toplantı gerçekleştirdi.

 

GENEL BAŞKANIMIZ DR. FATİH ERBAKAN’DAN ÇARPICI ‘ERKEN SEÇİM’ AÇIKLAMASI

GENEL BAŞKANIMIZ DR. FATİH ERBAKAN’DAN ÇARPICI ‘ERKEN SEÇİM’ AÇIKLAMASI

 

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, her geçen gün oy kaybeden ve iktidardan gideceği belli olan Cumhur İttifakı’nın, erken seçime yanaşmayacağını ve dolayısıyla seçimlerin 2023’de zamanında yapılacağını söyledi.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Anadolu Buluşmaları kapsamında gittiği Elazığ’da basın mensupları ile kahvaltı programında önemli açıklamalarda bulundu.

 

Ekonomide çözümün adresi Millî Görüş iktidarı

Vatandaşın en önemli gündem konusunun ekonomideki gelişmeler ve döviz kurları olduğunu belirten Genel Başkanımız, çözüm için Millî Görüş iktidarını adres gösterdi:

 

Genel Başkanımız şunları söyledi:

"Türk lirasının değerinin korunması için öncelikli olarak üretim ve ihracatın artırılması gerekir. Bunu Millî Görüş daha 45 yıl önce ağır sanayi hamlesiyle zaten ortaya koydu. Yeniden Refah iktidarında, ilk kurulduğumuz günden beri ifade ediyoruz, borç, faiz, zam, vergi ekonomisi yerine üretim, istihdam ve ihracat odaklı bir ekonomiye geçiş yapacağız. Bu olmadan zenginleşmek, dış ticaret açığını kapatmak, milli geliri artırmak, Türk lirasının değerini korumak, işsizliğe çözüm üretmek mümkün olmaz. Bunun yanında borç ve faiz ekonomisinden kurtulmak için kaynak üretilecek. İşçiye, memura, emekliye geldiğimiz ilk sene yüzde 70 maaş zammı yapacağımızı, tarım ürünlerinin taban fiyatlarını en yüksek seviyeye artıracağımızı ifade ettik."

 

Seçimler 2023 yılında yapılacak

Mevcut ekonomik şartlarda iktidarın erken seçime yanaşmayacağını dile getiren Genel Başkanımız Erbakan, seçimlerin 2023 yapılacağını düşündüğünü söyledi:

“Erken seçim ihtimalini düşük olduğunu düşünüyorum. Çünkü Cumhur ittifakı her geçen gün oy kaybediyor. En güvenilir ve kendi yaptıkları anketlerde dahi bu tabloyu gördükleri için iktidarı kaybedeceklerini gördükleri için apar topar erken seçime gideceklerini düşünmüyorum. En azından normal süremiz dolana kadar devam edelim demeleri normal karşılanabilir.  Tabii 2023’e kadar bu ekonomik sıkıntılarda çarkı döndürebilirler mi zor görünüyor. Olağanüstü bir durum olmazsa seçimler 2023’de yapılacak gibi görünüyor.

 

3. ittifak için resmi bir çalışmamız yok

Kamuoyunda gündem olan 3. İttifak çıkışını da değerlendiren Genel Başkanımız sözlerine şöyle devam etti:

“Bir kere Cumhur ittifakının ekonomik anlamdaki hatalarına ortak olmamız söz konusu değil. Onların da Millî Görüş’ün ekonomi politikalarına uymaları zor görünüyor. Bu yüzden tabiri caizse batan gemide olmamız mümkün değil. Millet ittifakı deseniz İktidarın yıllardır işlediği olumsuz algılardan dolayı HDP ve CHP ile olmamız seçmende kabul görmez. Dolayısıyla biz de İktidarın bu argümanlarını elinden alacak 3. İttifak fikrini ortaya attık. İYİ Parti, BBP, Demokrat Parti, Saadet Partisi ve Gelecek Partisi’nden oluşan bir 3. İttifak bir alternatif oluşturabilir daha faydalı olabilir diye ortaya attık. Ancak bununla alakalı bir resmi çalışma yok. Tabii bizim gönlümüzden geçen tek başımıza seçime girebilmek. Çünkü her ittifakın kendine göre dezavantajları var.”

 

Seçim barajı ne olursa olsun biz seçime hazırız

Bir gazetecinin seçim barajı sorusuna da yanıt veren Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, “Seçim barajının hiç olmamasından yanayız. Artık parlamenter sistem de olmadığı için istikrarsızlık tehlikesi de ortadan kalktı. Ancak seçim barajı ister 7 olsun ister 5 olsun biz her durumda genç ve dinamik teşkilatlarımızla sandık başmüşahitlerimizle seçime hazırız.” şeklinde konuştu.

 

Gençlere konforlu bir hayat vadediyoruz

Genç nüfusa sahip olmamızın büyük bir nimet olduğunun altını çizen Genel Başkanımız, gençlere yönelik parti politikalarının hazır olduğunu ve gençlere konforlu bir hayat vadettiklerini söyledi:

“Gençlere ulaşabilmemizin yolu onlarla aynı şekilde düşünebilmek onlarla aynı şekilde hissedebilen bir teşkilata sahip olmak. Biz de bu konuda diğer partilere göre gerek Genel başkan düzeyinden gerek MKYK düzeyinde genç ve dinamik kadromuzla en avantajlı parti konumundayız. Genç nüfus oranına baktığımızda Ülke olarak da çok büyük bir avanataja sahip olduğumuzu da söylemeliyim. Tabii bu avantajı değerlendirmemiz için bir defa gençlerimize kaliteli bir eğitim ezbere dayalı değil gerçekten meslek sahibi yapacak bir eğitim vermemiz lazım. Bu eğitimle birlikte istihdam da oluşturmanız lazım. Bu istihdam da yetmiyor gençlerimizin konforlu yaşayabilmesi için elde edeceği gelirin de iyi olması son derece önemli. Gençler iş beğenmiyor diyorlar ancak mevcut asgari ücret ile dolar kuru ile gelir olarak Afrika ülkelerinin seviyesinde düştüğünüzde gençler çalışmak istemiyor. Bu sorunun da çözülmesi lazım. Biz parti programımızda bu adımları atacağımızı taahhüt ettik ve gençlerimize kendi ülkesinde de konforlu yaşamı sağlamayı başarırız inşallah.”

 

Millî Görüş’ün tek temsilcisi Yeniden Refah Partisi’dir

Bir gazetecinin Millî Görüş’ü kim temsil ediyor sorusunu yanıtlayan Genel Başkanımız, “Senede 240 milyar TL faiz ödeyecek olan Mevcut iktidar Millî Görüşe en uzak partidir. Bununla birlikte imtiyazlılara kaynak aktarılması 12 buçuk milyarlık hastaneleri 54 milyara yaptıran bir iktidar nasıl kendine Millî Görüşçüyüm diyebilir? Diğer taraftan kendini Millî Görüşçü olarak tanımlayan diğer parti ise Erbakan hocamızın en önemli prensibini çiğnedi: o da nedir davaya hizmet etmek isteyen insanların sırf Fatih Erbakan’ı seviyor diye üyeliklerinin kongre üyelerinin delegeliklerinin düşürülmesi bizim görüşümüze uymaz. Diğer bir konuda bir önceki genel başkanın Erbakan Hocamızın ‘Siyonistlere asker yetiştiriyorlar, bunlar dış güçlerin maşasıdır’ dediği bir örgüte FETÖ’ye dünyanın en hayırlı hareketidir diyeceksiniz. Diğer bir şey de şu anki Genel Başkanın CHP ile inatla entegre olmuş bir şekilde hareket etmesi. Halkımız da bunu görüyor ve tepki gösteriyor. Tüm bu gerçekler ortada iken Millî Görüş’ün tek temsilcisi olarak ortaya koyduğumuz projelerimizle uygulamalarımız ve söylemlerimizle Yeniden Refah Partisi olarak gördüğümüzü gönülden inanıyoruz.” ifadelerini kullandı.  

 

 

GENEL BAŞKANIMIZIN BASIN TOPLANTISI VİDEOSU

ASGARİ ÜCRET YÜZDE 50 ARTIŞLA NET 4235 TL OLMALIDIR!

ASGARİ ÜCRET YÜZDE 50 ARTIŞLA NET 4235 TL OLMALIDIR!

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, iktidarın; milyonlarca çalışanı gerçek enflasyona ezdirmemek ve açlık sınırının altından kurtarmak için asgari ücreti, en az yüzde 50 zamla; 4 bin 235 TL seviyesine getirmesi ve işverenin yükünü de hafifletmesi gerektiğini söyledi.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, İl Başkanları Toplantımız’ın öncesi gerçekleştirilen basın toplantısında gündeme ilişkin önemli açıklamalarda bulundu.

 

 

Son 10 günde döviz artışından milletin sırtına 2 trilyon yük bindi

Döviz kurlarındaki astronomik artışın birinci gündem maddesi olduğunu söyleyen Genel Başkanımız, "Yıllık 50-60 milyar dolar dış ticaret açığı olan, yerli ürün üretirken dahi %82 oranında ithal hammadde ve malzemeye bağımlı olan bir ülkenin ekonomisi “ithalata bağımlı” bir ekonomidir, ithalata bağımlı olmak da sürekli olarak yüksek miktarda döviz ihtiyacı, döviz talebi demektir.  Kaynak ihtiyacının sürekli olarak “kısa vadeli ve yüksek faizli dış borç” ile karşılandığı bir ülkede, dış borç geri ödemesi zorunluluğu nedeniyle oluşan yüksek döviz talebi, kurların yükselmesine sebep olmaktadır. Buna ilaveten Türkiye’de görülen hukukun üstünlüğü problemi, yargıya güven kalmaması sermaye girişine engel oluyor ve sermaye kaçışına sebep oluyor, bu da döviz kurlarının yükselmesine sebep oluyor. Bu temel sebeplerden dolayı döviz kurları sürekli artmaktadır, dövizdeki bu artış da 450 milyar dolarlık dış borcumuz ve döviz kuruna endeksli yap-işlet-devret anlaşmaları hesaba katıldığında, sadece şu son 10 günde ülkenin, milletin üstüne 2 Trilyon liraya yakın ilave maliyet, borç artışı demektir! 450 milyar dolar dış borcu olan bir ülkede döviz artarsa artsın bize ne denilebilir mi? Dolardaki her 1 TL’lik artış dış borcumuzu tam 450 milyar lira artırıyor… Buna ilaveten döviz kurunun artışı, ülkemizde olduğu gibi “ithalata bağımlı bir ekonomide” doğrudan doğruya hayat pahalılığı ve enflasyon demektir."

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın çay simit hesabını hatırlattı

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 1993’teki konuşmasında yaptığı çay simit hesabını ‘Sn. Cumhurbaşkanı o yıllarda ‘Çay 1.000 lira ve simit 1.500 lira. Çay ve Simit günde 3 öğün yenirse içilirse aylık 1.125.000 lira ediyor. Asgari ücret 910 bin lira. Bu zalim yönetim, bu aziz millete bir bardak çayla bir simidi bile layık görmüyorlar.' demişti.  'Bugün aynı hesabı yapınca ne görüyoruz; 5 kişilik ailenin günde 3 öğün 1’er tane simit maliyeti 52,5 TL. Yani aylık 1575 TL. Günde 3 öğün 1’er bardak çay maliyeti 30 TL. Yani aylık 900 TL. Aylık toplam 2475 TL yapıyor… Asgari ücret eşi çalışmayan 3 çocuklu bir çalışan için 3013 TL. Çay-simit dışında kişi başına günlük “3 TL 15 kuruş harçlık” kalıyor… Yani durum çok eleştirdikleri eski Türkiye’den pek de farklı değil. Yıllarca “eski Türkiye’de gıda kuyrukları vardı” dediler, geçen sene şahit olduğumuz “Tanzim Satış kuyrukları” ile ülkemiz geçmişle benzer noktaya gelmiş oldu, “Avrupa’da raflar boş, bizde raflar dolu” dediler, evet raflar dolu ama bizde de cepler boş, cüzdanlar boş olduğu için bir faydası olmadı, Yine yıllarca “eski Türkiye’de karneyle alışveriş yapılıyordu” dediler, şimdi son devalüasyonla marketlerde en temel gıda maddeleri kişi başına belli bir miktarı geçmeyecek şekilde kotayla satılmaya başlandı ve bir kez daha o meşhur “eski Türkiye” ile aynı noktaya gelmiş olduk… "

 

BAE'ye bel bağlamak doğru değil!

Bu krizden çıkışın formülü olarak ülkemizde katma değerli üretim seferberliği başlatarak ihracat odaklı bir anlayışı gösteren Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, "Ancak görüldüğü kadarıyla mevcut iktidarın 19 seneden beri olduğu gibi bugün de pek böyle bir niyeti yok.  Yine sıcak paraya, krediye veya elde kalan varlıkları satmaya yönelik adımlar atılıyor. Ve çıkmaz sokaklara girmekte ısrar ediliyor. En son ilan edilen BAE ile imzalanan ‘mutabakat zaptı’ sonucunda gelecek 10 milyar dolarlık dövize bel bağlanmış durumda. Ancak bu meblağın karşı karşıya kalınan krizin boyutuyla karşılaştırdığınızda, 800 milyar $’lık Türkiye ekonomisi hesaba katıldığında bir hiç olduğunu rahatlıkla ifade edebiliriz. Nitekim söz konusu paranın geleceği ilan edildikten hemen sonra doların artmaya devam ederek 13 TL’ye geldiğini hepimiz gördük. Daha önce Çin Merkez Bankası ile yapılacak SWAP anlaşması uğruna Doğu Türkistan’da yaşanan zulmü görmezden geldikleri gibi bugün de yıllardır 15 Temmuz’un finansörü dedikleri hatta gazete manşetleriyle hakaret ettikleri BAE ile de 10 milyar dolar uğruna sarmaş dolaş oluyorlar." şeklinde konuştu.

 

Asgari ücret yüzde 50 artışla en az 4 bin 235 TL olmalıdır

Milyonlarca çalışanı ilgilendiren asgari ücret görüşmelerine de değinen Genel Başkanımız Erbakan, asgari ücretin adil olabilmesi için net en az 4 bin 235 TL olması gerektiğini söyledi: "Yeniden Refah Partisi olarak her zaman ifade ettiğimiz gibi asgari ücretlinin hak ettiği adil maaşı iktidarın takdiri değil ülkenin matematik ve ekonomik gerçekleri belirler. Bu noktada iktidar ağırlığını koyması, 7 milyonun üzerinde asgari ücretliyi ezdirmemek, açlığa mahkûm etmemek için iş veren tarafını da mutlaka ikna etmesi gereklidir. Biz Yeniden Refah Partisi olarak açıkça söylüyoruz; Diyoruz ki iş başına gelir gelmez işçi, memur, emekli maaşlarına yüzde 70 maaş zammı yaparak işe başlayacağız diyoruz. Ama yine de bu iktidar dahi olsa asgari ücrete en azından yüzde 50’lik bir maaş zammı yapılması lazım. Yüzde 50’nin altında herhangi bir maaş artışının kabul edilebilmesi mümkün olmaz. Zaten yüzde 40 yaptığınızda daha açlık sınırına geliyor. İnsaf edip başımızı elimizin arasına koyup düşünmek lazım. Bu insanların çoluğu çocuğu ailesi var. Bu düzeyden, bu seviyeden bu insanları mutlaka kurtarmak lazım. Aslında yüzde 70 en azından yapmak lazım. Ama hadi diyelim bu iktidar onu yapamaz bunu biliyoruz. Bu iktidarın dahi en az yüzde 50 maaş zammını asgari ücrete yaparak asgari ücreti 4235 TL seviyesine getirmesi lazım. İş verenin yükünü de iktidarın hafifletmesi lazım."

 

Elektrik faturalarındaki TRT payı kaldırıldı ama neyin karşılığında?

Elektrik faturalarındaki TRT payının kaldırılmasının da bir göz boyama olduğunu ifade eden Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, asıl amacı şöyle açıkladı: "TBMM’ye sunulan ve kamuoyuna sadece elektrik faturalarındaki TRT payının kaldırılması olarak lanse edilen  ‘Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’ teklifi aslında “tam 18 kanunda” değişiklik getiriyor. Bu torba yasayla ülkenin ormanları, suları, limanlarının satışı veya kiralanmasına TRT payının kaldırılması görüntüsüyle yasal zemin hazırlanıyor. Elektrik faturalarındaki birkaç liralık indirime karşılık ülke olarak elimizde avucumuzda kalan milyarlarca liralık varlığının özelleştirilmesi amaçlanıyor. Torba yasanın 16’ncı maddesiyle; Türkiye Denizcilik İşletmeleri A.Ş. (TDİ) ve TCDD’ye ait bazı limanların işletme haklarının 49 yıllığına özelleştirilerek devredilmesi öngörülüyor. Bu limanlar kimlere devredilecek? BAE ile imzalanan mutabakat metinlerinden birisi LİMAN İŞLETMELERİYLE ilgili. TDİ ve TCDD’ye ait limanlar BAE’ne mi söz verildi? TORBA YASANIN 36’ncı maddesiyle; Tüzel kişiliğe sahip Türkiye Elektrik İletim A.Ş. (TEİAŞ) ‘sistem ve arz güvenliğini sağlamak üzere’ Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’na devrediliyor. Böylece elektrik üretimi ve dağıtımından sonra elektrik iletiminin de özelleştirilmesine, ulusal elektrik şebekesini oluşturan elektrik hatlarının satışına yasal zemin oluşturuluyor. Torba yasa teklifinde Orman Kanunu’nun 18. Maddesi de değiştiriliyor. Bu düzenleme, orman alanlarının “birilerine” 29 yıllığına “bedavaya” kiralanmasının önünü açıyor. Limanların, iletim hatlarının, ormanların, santralların yani milletin elimizde kalan son varlıklarımızın satışının, özelleştirilmesinin, 49-29 yıllığına birilerine devredilmesinin yolunu açan bu düzenlemelerin içine gizlendiği torba yasa, halka ise ‘elektrik faturanızdan TRT payını kaldırıyoruz’ diye pazarlanıyor…"

 

Türkiye'ye karşı Doğu Akdeniz ve Ege'de tehlikeli oyunlar oynanıyor

Dış politikadaki, gelişmelere de değinen Genel Başkanımız, Doğu Akdeniz'de ve Ege'de ülkemize karşı son derece tehlikeli oyunların oynandığını acilen tedbir alınması gerektiği uyarısında bulundu:

 

"Öncelikle Ege Denizi’nde Yunan ordusu ile Amerikan ordusunun ortaklaşa bir tatbikatı yapıldı. Tatbikatta gerçek mermiler kullanıldı ve tatbikatın ismi ‘İntikam Tatbikatı’. Son derece manidar. Türkiye sınırına 40 kilometre uzaktaki Dedeağaç’a Amerika, tarihindeki en büyük yığınaklardan birisini yapıyor. Yunanistan’da çok sayıda Amerikan üssünün kurulması için adım atılıyor. Türkiye’nin yanı başında çok ciddi tedirgin edici bir tehdit durumu. Şimdi bununla kalmadı bir de geçen hafta itibariyle İsrail ile Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, ortaklaşa bir hava tatbikatı gerçekleştirdi. Hem savunma taktiklerini hem taarruza yönelik tatbikat. İsrail Hava Kuvvetleri Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Hava Kuvvetleri ortak hava tatbikatı gerçekleştirdi. İsrail Hava Kuvvetleri’ne bağlı uçaklar Güney Kıbrıs’ta konuşlandırıldı ve tatbikat 3 Aralık’a kadar sürecek. İsrail ordusu aynen İngiltere gibi Güney Kıbrıs’ta askeri üs kurma isteğini açıkça ifade ediyor. Önümüzdeki aylarda böyle bir askeri üssün kurulması da söz konusu olabilir. Önümüzdeki aylarda İsrail ordusu ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ordusunun ortaklaşa bir kara tatbikatı yapacağı da ilan edildi. Dolayısıyla bu gelişmeler Allah muhafaza buyursun merhum Erbakan hocamızın 90’lı yıllardan itibaren ifade edip dikkat çektiği dış güçlerin asıl hedefinin Türkiye olduğu sözlerini uyarılarını bize hatırlatıyor. Allah fırsat vermesin. Önce Irak, arkasından Suriye, arkasından İran ve Türkiye. Asıl hedefin Türkiye’nin belini kırmak olduğunu 80’lerden 90’lardan itibaren açık bir şekilde ifade etmişti. İlgili makamlarımızın bu çok ciddi gelişmeleri yakından takip etmesi ve alınması gereken tedbirleri alması gereklidir."

Açıklamalar sonunda Erbakan, Ak Parti ve Ülkem Partisi'nden Yeniden Refah'a katılan yaklaşık 200 kişiye parti rozeti taktı.

 

 

DEMOKRAT PARTİ'YE İADE-İ ZİYARET

TÜİK SADECE İKTİDARIN DEĞİL MİLLETİN DE KURUMUDUR!

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal ziyareti sonrası yaptığı açıklamada, "Bu kurumlar sadece iktidarın kurumları değil aynı zamanda milletin de devletin de kurumlarıdır. Ana muhalefet partisi lideri böyle bir ziyaret yapacağı zaman insani olarak kendisinin kabul edilmesi ve görüşülmesi gerekirdi. " dedi.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan ve beraberindeki heyet, Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal'a iade-i ziyarette bulundu.

 

Demokrat Parti Genel Merkezi'nde gerçekleşen ziyarette Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan'a, Genel Başkan Yardımcılarımız Av. Bayram Sakartepe, Prof. Dr. Doğan Aydal, Doğan Bekin ve Genel Başkan Danışmanımız Fatih Uğurlu eşlik etti.

 

Yaklaşık 45 dakika süren ziyaret sonrası iki lider ortak basın toplantısı düzenledi.

 

Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, ziyaretleri Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan ve beraberindeki heyetimize teşekkür ederek ülkenin içinde bulunduğu duruma bakarak her zamankinden daha fazla birlik ve beraberliğe ihtiyaç duyulan bir dönemde bu ziyareti, çok anlamlı bulduklarını söyledi.  

 

 

'Milletimizin problemlerine ilişkin istişarede bulunduk'

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan ziyarete ilişkin şunları söyledi:

"Mübarek bir cuma gününde komşumuz olan Demokrat Parti’ye geldik ve bir ziyarette bulunduk. Daha önce kendileri nazik bir ziyaret gerçekleştirmişlerdi Genel Merkezimize. Aslında bir iade-i ziyaret yapılmış oldu. Genel Başkan ve heyetiyle Türkiye’nin, ülkemizin, milletimizin problemleri, sorunlarıyla ilgili bir istişare, müzakere yapıldı. Mevcut siyasi tablo, siyasi gündem ile ilgili değerlendirmeler yapıldı. Ülkemizin, milletimizin selamete çıkması, maddi ve manevi sıkıntılarından kurtulması için ne gibi adımlar atılması konusunda karşılıklı görüş alışverişinde bulunuldu. Bundan sonra da önümüzdeki süreçte irtibatın devam etmesi kararlaştırıldı. İnşallah ülkemiz, milletimiz, partilerimiz için hayırlı sonuçlara vesile olur. Bu vesileyle 3 Aralık Dünya Engelliler Gününü de kutluyorum. Engelli vatandaşlarımıza da ayrıca selam ve hürmetlerimi buradan iletiyorum."

 

 

'TÜİK sadece İktidarın değil milletin kurumudur'

Bir gazetecinin CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun TÜİK'e alınmamasına ilişkin sorusuna Genel Başkanımız Erbakan, "Bu kurumlar sadece iktidarın kurumları değil aynı zamanda ülkenin de devletin de kurumlarıdır. Ana muhalefet partisi lideri böyle bir ziyaret yapacağı zaman kendisinin kabul edilmesi, görüşülmesi insani olarak yapılması gereken budur. Maalesef kurumlar da sadece bir iktidar partisine endeksli hareket etme yoluna girmiş durumdalar. Maalesef enflasyonla mücadele kurumu gibi TÜİK’in bir görünüm vermesi ayrıca bizleri üzüyor. Gerçek enflasyonun bağımsız kuruluşlarca hesaplanan enflasyonun Kasım ayında yıllık enflasyon oranı olarak yüzde 58,65 olduğu bugün ifade edildi. TÜİK’in enflasyonuyla bağımsız kuruluşların, bilim adamlarının ortaya koyduğu enflasyon arasında böyle bir makas olması gerçekten de endişe verici ve toplumun da TÜİK’e ve devlet kurumlarına itibar etmemesi manasını taşıyor. Bu aslında her şeyden önce hepimizin sahip çıkması gereken, kurumlarımızın, devletimizin yıpranması ve hırpalanması manasına gelir. Bu yanlışlardan bir an önce dönülmesi gerekir." şeklinde konuştu.

 

 

Uysal: TÜİK meşruiyet kaynağından koptu maalesef

Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal ise aynı soruya şu cevabı verdi:

"Genel Başkan Kılıçdaroğlu maalesef bir gerçeği ifşa etti. Bu devletin kurumları değil adeta sadakat anlayışıyla bir siyasi partinin anlayışıyla özdeş hale getirilmesinin sonucunu yaşıyoruz. Bir devlet kurumundan randevu talep ediliyor. Böyle bir hassas, artık dayanılmaz, milleti yanıltan, milletin ekmeğini çalan, milletin hakkını gasp eden bir kuruma karşı kamuoyu önünde bu ziyaret teşebbüsü çok önemlidir. Bu kurumun maalesef meşruiyet kaynağından koptuğunu ifşa etmiştir. O açıdan çok üzüntü verici olarak görüyorum. Türkiye eğer böyle giderse ülkenin kurumlarına inanç kalmazsa bu ülkede bir kamu düzeni kalmaz. Türkiye çok uzun süredir hakimlerinden başlayarak adalet mekanizmasından icracı tüm unsurlarına varıncaya kadar bu sorgulamayı zaten çok uzun süredir yapıyor. Bugün artık bıçağın kemiğe dayandığı gündür. Türkiye’de mutlu bir azınlığın hayatını sürdürmesi için çoğunluğun cefa çekmesi sürdürülemez. Bu sistemi sürdürmek isteyenleri de eninde sonunda bir maliyet üretecektir. Ümidimiz bu maliyeti çok da uzatmadan millet adına katmerlenmemesidir. O açıdan üzüntü verici bir hal içerisindeyiz. "

BAĞIMSIZLIĞIMIZIN TEMİNATI ÇİFTÇİLERİMİZ FAİZ YÜKÜ ALTINDA EZİLİYOR

BAĞIMSIZLIĞIMIZIN TEMİNATI ÇİFTÇİLERİMİZ FAİZ YÜKÜ ALTINDA EZİLİYOR

 

Binlerce çiftçinin Tarım Kredi Kooperatifi tarafından borçlarına uygulanan yüksek faizden dolayı borçlarını ödeyemediği için hapis tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu belirten Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, "Çiftçi üretmezse milletimiz aç kalır. Bağımsızlığımızın teminatı öncelikle tarımsal üretimdir. Karnınızı doyuracak ekmeğiniz olmazsa, uçaklarınız, tanklarınız, topunuz tüfeğiniz, teknolojiniz sizi kurtaramaz." dedi.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Genel Merkezimizde Anadolu'nun birçok ilinden gelen ve borçları sebebiyle zor durumdaki çiftçilerle birlikte basın toplantısı düzenledi.

 

 

Binlerce çiftçimiz hapis tehlikesiyle karşı karşıya

 

'Ülkemizde konuşmaya gelince 'milletin efendisi' denilen çiftçimizin dramını ortaya koymak ve yetkililere çağrıda bulunmak maksadıyla bu toplantımızı yapıyoruz." diyen Genel Başkanımız Erbakan, beka meselesi olarak gördüğü çiftçilerimizin sorunlarına ilişkin şunları söyledi:  

 

"Bugün aramızda bulunan Uşaklı çiftçimiz İbrahim Kaya sadece bir örnektir, aynı durumda olan on binlerce çiftçimizden bir tanesidir. Kendisi ile birlikte eşi de 'kefil olarak' Tarım Kredi Kooperatifi’ne borçludur.  Borcu ödeyemedikleri için hem kendisine hem de eşine hapis cezası çıkmış olup, üç küçük çocuklarına kimin bakacağını kara kara düşünmektedirler. TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilen ve kooperatiflere yeni düzenlemeler getiren kanun teklifinde icralık çiftçilere ödeme için bir aylık ek süre verildi.  Kooperatif borcu nedeniyle icralık çiftçilerin, yapılandırma kapsamında borçlarının 1. taksitini yani yüzde 30'unu 31 Ekim’e kadar ödemeleri gerekiyordu. Yasalaşan teklifle bu süre bir ay uzatılmış oldu. Ancak buna rağmen çiftçilerimiz yapılandırma şartlarının ağır olması nedeniyle çok ciddi şekilde mağdur oluyorlar. TBMM’de kabul edilen yapılandırma kanununda, borcun aslı ve faizleri ile ilgili hiçbir indirim getirilmediği gibi, masraf ve vekalet ücretlerinin peşinen ödenmesi de şart olarak koşulmuştur. Borcun %30’una tekabül eden ilk taksiti ödeyemediler ve bu nedenle önümüzdeki günlerde kefilleriyle birlikte hapse girme tehlikesi ile karşı karşıyalar. Son 1 yılda 23 kere Ankara’ya gelen ve artık dayanacak gücü kalmayan çiftçilerimiz; “Elimizdeki sermaye, borcumuzun ilk taksitini bile ödeyemiyor. Durumumuza inanmayanlar var, gelsinler görsünler halimizi. Biz traktörümüzü ve aracımızı satsak ilk takside para yetişmiyor.” Diyorlar.

 

 

Çiftçi borcuna değil yüzde 71'i bulan faize itiraz ediyor!

Çiftçilerin bu borçların altından kalkmasının mümkün olmadığının altını çizen Genel Başkanımız, acilen çiftçilerimizi rahatlatacak yeni bir düzenleme yapılması çağrısında bulunarak, "Çiftçilerimiz borca itiraz etmiyor. Tarım Kredi Kooperatifi’nin acımasızca işlettiği yüzde 71'i bulan fahiş faize ve katkı payı adı altında aldığı yüksek meblağlara itirazları var. Bu yüksek faizleri silin, çiftçi borcunu makul bir yapılandırmayla ödesin. 5 tane imtiyazlı holdingin milyarlarca lira tutarında vergilerini bir kalemde silenler, bu holdinglere tam 128 kez vergi muafiyeti çıkaranlar, elin Amerikalısı Cargill şirketine özel vergi muafiyetleri çıkaranlar… Kendi çiftçimizin üç kuruşluk borcunun faizlerini neden silmezler de mallarını icra ile gasp ederler, çiftçimizi alıp hapse atmaya kalkarlar?" şeklinde konuştu.

 

Tarımsal üretim bağımsızlığımızın teminatıdır

Hükümete, çiftçilerin borçlarının faizinin silinmesi ve 1 yıl ertelemeli 12 ay taksitle ödenmesi talebinde bulunan Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, “Biz Yeniden Refah Partisi olarak; milletin efendisi olan köylümüzün ve çiftçimizin dertleri ile dertleniyoruz. Üreticimize sahip çıkmayı, milletimiz adına bir borç biliyoruz. Üreticimizin batmasını, çiftçimizin, üreticimizin hapse atılmasını, çocuklarının ortada kalmasını asla kabul etmiyoruz. Faizlerin silinmesini, ana paranın 12 eşit takside bölünmesini ve ilk ödemenin 1 yıl sonra yapılmasını talep ediyoruz. Çiftçi üretmezse milletimiz aç kalır. Bağımsızlığımızın teminatı öncelikle tarımsal üretimdir. Karnınızı doyuracak ekmeğiniz olmazsa, uçaklarınız, tanklarınız, topunuz tüfeğiniz, teknolojiniz sizi kurtarmaz." ifadelerini kullandı.

 

Döviz artışı çiftçimizi de vurdu

Çiftçilerin şartlarının zaten ağır olduğunu ve son 1 senede Gübre, mazot, elektrik, tohum, tarım ilacı vb. girdilere son yüzde yüzlerin üzerinde zamlandığını belirten Erbakan, şöyle devam etti: “Bu artışta döviz kurlarının çok önemli rolü vardır. Buna mukabil tarımsal ürün fiyatlarında maliyetlere kıyasla çok daha az artış olmuştur.  Bu sebeple çiftçilerimiz sürekli borçlanmak zorunda kalmakta ve çok ağır bir borç baskısı altında ezilmektedir.  Aldığı kredileri geri ödeyemeyen çiftçiler zincirleme ipotekler ile tarlasını, traktörünü, evini, sabanını Tarım Krediye, bankalara icra yoluyla devretmek zorunda kalıyor."

 

 

Çiftçimizin ana para dışındaki faiz borcu silinmelidir!

Çiftçilerimizi cezalandırmanın, milletimizi cezalandırmak anlamına geldiğini ifade eden Genel Başkanımız, "Yetkililerin çiftçimizin bu feryadına ve bu taleplere acilen kulak vermesini ve gerekli adımları atmasını istiyoruz. Bu adımlar; 

 

·        Derhal çiftçilerimizin, tüm kurumlara olan borçlarınının, ana para dışındaki, hangi isim altında olursa olsun, Faiz, Temerrüt faizi, masraf vs. tüm borçlarının silinmesi,

 

·        Ana para borçlarının da faizsiz olarak, beş yıla yayılmasını…

 

·        Çiftçinin traktörüne, hayvanlarına uygulanan ve üretim aracını elinden alan haciz işlemleri derhal durdurulmalı, şimdiye kadar haczedilen malları kendilerine iade edilmelidir.

 

·        Borcunu ödeyemeyen çiftçimizin tazyik hapsi cezaları düşürülmelidir.

 

·        Yapılan icra takiplerinin masraf ve vekalet ücretlerinin hazineden karşılanması uygun olacaktır.

 

·        Tarımsal üretime devam için de, çiftçiye faizsiz uygun ödeme şartlı yeni işletme kredileri açılması gereklidir.

 

·        Tarımda kullanılan mazottan alınan vergi derhal sıfırlanmalıdır.

 

·        Tarımda kullanılan elektrik özel olarak ucuz fiyattan sağlanmalıdır

 

·        Çiftçimize ve hayvancılıkla uğraşan vatandaşlarımıza tüm üretim girdileri devlet teşvikiyle en uygun şartlarda verilmelidir.

 

·        Tarımda ithalat değil, yerli üretim desteklenmelidir.

Bütün bu adımlar mevcut iktidar tarafından atılmasa da Yeniden Refah iktidarında bu adımları atacağız ve çiftçimize reva görülen bu zulme son vereceğiz...  Bizim iktidarımızda çiftçimiz yeniden milletin efendisi olacaktır." dedi.

 

Çiftçi İbrahim Kaya: Binlerce çiftçimiz faiz tuzağına düşürüldü!

Tarım Kredi Kooperatifi'nin uyguladığı yüksek faiz sebebiyle borcunu ödeyemediği için eşi ve kendisi hapis tehlikesiyle karşı karşıya kalan Uşaklı çiftçi İbrahim Kaya, "Yüzde 71'i bulan yüksek faiz sebebiyle 118 bin çiftçimiz zor durumda. Binlerce çiftçimiz faiz tuzağına düşürüldü. Bütün malvarlıkları hacze gitti. Bu sorunumuza acil çare bekliyoruz." şeklinde konuştu.

 

 

GENEL BAŞKANIMIZ DR. FATİH ERBAKAN HABERTÜRK TV'DE SORULARI YANITLADI

Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan, Habertürk TV'de, Ciner Medya Grubu Temsilcisi Muharrem Sarıkaya'nın sorularını yanıtladı. Erbakan seçim ve ittifak değerlendirmeleriyle ilgili olarak şöyle konuştu: Bizim başından beri söylediğimiz, gönlümüzde yatan kendimizin gücüyle seçime girmesi. Eğer illa bir ittifak olacaksa, değişik alternatifler, kombinasyonlar düşünülebilir.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Habertürk TV'de, Muharrem Sarıkaya'nın sorularını yanıtladı.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan'ın konuşmalarından öne çıkan başlıklar şöyle:

Biz Yeniden Refah Partimizi kuralı 3 sene oldu. Çok ciddi mesafe aldık. Seçime girme hakkını hemen 1 sene içerisinde elde ettik. Büyük kongremiz tarihi bir genel kurul oldu. 81 il ve 900'den fazla ilçede teşkilatımız tamamlandı. Yaklaşık 300 bin üyemiz olduğunu ifade edelim, bu çok ciddi bir rakamdır. Gelenlerin yüzde 60'ı AK Parti'den istifa edenler. Eski Refah tabanından gelenler var. AK Parti'ye giden DYP ve ANAP seçmeni İYİ Parti'yi tercih edebiliyorlar.

 

 

"GÖNLÜMÜZDEKİ İLK SEÇENEK KENDİ BAŞIMIZA GİRMEK"

Bizim başından beri söylediğimiz, gönlümüzde yatan kendimizin gücüyle seçime girmesi. İl, ilçe, büyük kongrelerimizde büyük bir teveccüh, heyecan, katılım da çok yüksek oldu. Anadolu programları, Türkiye'yi karış karış geziyoruz. Bu hızla devam ettiğimiz takdirde, kendi gücümüzle ciddi bir aktör olarak seçimlere girebileceğimizi düşünüyoruz. Gönlümüzde yatan ilk seçeneğimiz bu. Eğer illa bir ittifak olacaksa, değişik alternatifler, kombinasyonlar düşünülebilir. İktidar çok ciddi algı oluşturuyor. 'Benim karşımdaki cephede HDP, CHP var, buraya geçenler kim olursa olsun onların vagonuna, kayığına biniyor' diye kullanıyorlar.

 

"BİRBİRİNE YAKIN PARTİLER POZİTİF ENERJİ OLUŞTURABİLİR"

AK Parti'nin 19 senelik yanlışları ortada. İş başından gitmesi ve değişiklik olmasını isteyen partileriz biz. Buraya Saadet Partisi de gelebilir, dedik. Yeni kurulan partiler, Demokrat Parti, İyi Parti gelebilir dedik. Yeni sistem, insanları ittifaka mecbur bırakıyor diyorlar, mecbur olacak bir şey yok, bu sonuçta ayet değil. Mutlaka bir ittifakta olacağız diye bir şart yok. Mutlaka bir ittifak düşünülecekse birbirine yakın partilerle daha pozitif enerji oluşturabileceğini ifade ettik. Biz parti olarak Cumhurbaşkanı adayı gösterecek elbette genel başkan olarak bizim aday gösterilmemiz gayet doğal.

 

"BİZİ MAKSATLI OLARAK BİR NOKTAYA ÇEKMEK İSTEYENLER VAR"

Asıl istediğimiz kendi ismimizle, gücümüzle girmek. Seçime yakın zamanda değişik kombinasyonlar ortaya çıkabilir. 19 senelik icraattan sonra yaptıkları, yapacaklarının teminatı. Bu saatten sonra sayın Cumhurbaşkanının ve etrafındaki kadronun milletin menfaatine iş yapabilmesi artık zor. 2018'in sonunda partimiz kuruldu. 2019 yerel seçiminde girme hakkımız yoktu. Teşkilatımızı herhangi bir yere yönlendirmedik. Biz doğrudan doğruya iktidarın yanlışlarını ortaya koyuyoruz. Neden bir iktidar değişikliği olması lazım bunu verilere dayalı olarak ortaya koyuyoruz. Bizi maksatlı olarak bir noktaya çekmeye çalışanlar da var.

 

"YENİ KİTABIMIZDA 81 İLE AİT TOPLAM 634 PROJEMİZ VAR"

İlk etapta bu milletin bıçak kemiğe dayanmış durumundan kurtulması gerekir. 54. hükümet bunun örneği. Hatta Erbakan Hoca da 'Sadece 11 ayda adil düzenin kokusu, rüzgarı geldi' demişti. 54. hükümetteki mantıkla borçsuz, zamsız, vergisiz atılacak adımlar kitabımızda toplandı. 81 ilimiz için 634 projemiz var. Çarkların, dişlilerin olması önemli. Üretime, istihdama, ihracata yönelik, işsizliğin önlenmesine yönelik çok ciddi projeler. Doğuyu batıyı ayırt etmeden istihdam imkânları ve helal yoldan milletimizin alnının teriyle geçimini sürdürmesi.

 

"CUMHURBAŞKANI, BAŞBAKAN AYRI OLACAK DİYE BİR ŞARTIMIZ YOK"

Biz diğer partiler gibi sistem konusunu olmazsa olmaz görmüyoruz. Bizim bakışımız tek bir halkın seçtiği Başkan olabilir. Ama Meclis'in güçlendirilmesi önemli. Önemli olan içindeki sistem nasıl olacak. Meclis'in yasama yetkisi, Cumhurbaşkanının kararları şu anda çok müphem. Meclisi bu anlamda güçlendirmek lazım. Bütçenin Meclis'te görüşülmesi tamamen sembolik. Sayıştay denetim fonksiyonunu yerine getiremiyor. Kuvvetler ayrılığında problem var. Bu aksayan yönlerin düzeltilmesi halinde halkın seçtiği Cumhurbaşkanıyla devam edilebilir. Mutlaka Başbakan, Cumhurbaşkanı olacak diye bir şartımız yok.

 

"DOLAR 10 LİRA OLACAK DİYE YARGILANIRKEN DOLAR 11 LİRAYDI"

Uluslararası hukuk var, anlaşmalar, sözleşmeler sizin iç hukukunuzun üstünde. Bunlara uymayacağız demek abes oluyor. O zaman ben bu anlaşmalardan çekiliyorum diyeceksiniz. Hem AB'ye gireceğim diyerek kaararları uygulamıyorum demek abes bir durum. Büyükelçilerin uyarısında da o durum var. Onlar da 'Anayasa Mahkemesine uyun' diyordu. Bu onlara düşer mi, düşmez miydi ayrı bir şey tabii. Dolar "10 lira olacak" diyen biri yargılanıyordu, hatta duruşma günü 11'i geçmişti dolar. Bugün 13'ü de geçti. Dövizin yüksek olmasının faydalarını, tabiri caizse fasülyenin faydalarını anlatır gibi anlatıyorlar.

 

"MİLLETİN BUNLARI DENEYECEK, BEKLEYECEK TAKATİ KALMAMIŞ"

Çin modelinde maksat şu; dolar yükselip, Türk lirası değersizleştirdikçe, ucuz iş gücü ihracatımız patlayacak, çok ciddi döviz girişi olacak. Bunun önünde 4 engel var. Bugün doları 50 lira da yapsanız, sizin ihracatınız 10-20 mislisine çıkamaz, çünkü kapasite var. Sizin Türkiye'de üretip ihrac ettiğiniz ürünler için yüzde 82 oranında dışarıdan hammadde getiriyorsunuz. Sizin sürekli döviz ihtiyacınız devam edecek. İhracatınız kg. başına 1 dolar seviyesinde. Diğer bir konu doları fırlattınız, TL'yi değersizleştirdiniz, enerji fiyatları ne olacak? Girdi maliyetleri ne olacak? Çin buraya 30-40 senede gelmiş, '6 ayda netice alacağız' diyorlar. Milyonlarca insanın emeğiyle, perişan olmasıyla 30-40 sene gelmiş. Bunları deneyip de dayanacak, bekleyecek, takati kalmamış milletin. Halkın yüzde 45'i açlık sınırında. Yoksulluk sınırı 13 bin lira olmuş. Emekli milletvekilleri de yoksul sınırına giriyor.

 

"ÖNCE DOLARA OLAN BAĞIMLILIĞINIZI KALDIRMALISINIZ"

Tayyip Bey'in 'faiz nastır' derken devletin alacağı faizleri düşürebiliyor musunuz? Faizin azı da çoğu da doğru değil. Ana paranın üstüne dört misli binmiş. Tarım krediyi ödemedi diye hapse atılmış. Burada faiz nas değil, bu tarafa gelince faiz nas mı oluyor? Faizci kapitalist sistemin herşeyini kullanacağım, ABD dolarına bağlı kalacağım? Böyle olunca dolar patlıyor. İslam dinarına, ortak paraya geçip dolara olan bağınızı kaldırmanız lazım.

 

"BASACAĞINIZ PARANIN KARŞILIĞI YOKSA KRİZİN TETİKLEYİCİSİ"

ABD Doları istediği gibi basıyor, karşılığı yok. Karşılıksız basılan doların tahakkümünden kurtulmak lazım. Bu aynı zamanda çok büyük sömürü. Bu sömürüye rıza gösterilmesi mümkün değildir. İslam Dinarı deyince sadece Müslüman ülkeler için gibi algılanıyor. Ezilenlerin dinarı demiştim. Bütün ezilen ülkelerin bu tahakkümden kurtulması için dolardan bağımsız olmaları lazım. Bunun bir karşılığı olacak. Ya altın, ya gümüş, ya petrol olur. Karşılıksız oturdukları yerde yeşil kağıt basarak sömürünün önüne geçmek maksadıyla. Para eşittir mal olmazsa, kaydî para olmazsa krizlerin en önemli tetikçisi. Bir miktar faiz ortadan kaldırıldığı için nasıl bolluk bereketlilik oldu. İşçi, memur emekliye zamlar. Emekli amcamız 'Allah Erbakan hocamızdan razı olsun, onun 11 ayda verdiğini bunlar 19 senede vermediler' demişti.

 

"İŞE GİRSENİZ BİLE ASGARİ ÜCRET AÇLIK SINIRININ ALTINDA"

Üç temel giderleri var. Birincisi faiz ödemeleri. İkincisi çok eleştirdiğimiz imtiyazlı holdinglere aktarılan kaynaklar. 13 şehir hastanesini 57 hastane parasına yaptırmak. Bunun üstüne bu işleri yapan müteahhitlere 128 kez vergi muafiyeti getirmek. İtibardan tasarruf olmaz adı altında yapılan israflar. Bu çerçevede işçiye, memura, emekliye, çiftçiye bir imkân kalmıyor. Milyonlarca diplomalı işsiz. Üç gençten bir tanesi ne çalışıyor, ne okuyor. İşe girdiniz diyelim, asgari ücret açlık sınırının altında. İki emekli maaşı açlık sınırının altında. 3400 TL olan gübrenin tonu şu anda 14 bin lira oluyor. Aynı şekilde mazot, elektrik pahalandı. Tohum ithal, dövize bağlı olarak arttı, tarım ihtiyaçları öyle.

 

"BU YAPILABİLİRSE GÜBRE İTHALATI ORTADAN KALKACAKTIR"

Denk bütçenin yapılıp, faiz giderlerinin azaltılması. Elde kalan KİT'lerin faiz giderlerinin kısılması, israfın önlenmesi, güneş enerjisinden istifade. Almanlar 60-70 megavatlık santral kurmuş. 40 milyar metreküp su kullanıyoruz. 20 milyar metreküpü tasarruf etseniz. Düşük kalorili kömürlerden sıvı gübre üretim projesi var. Çok verimli. Bir miktar yatırım ve devlet desteği lazım. Bu yapılabilse gübre ithalatı ortadan kalkacak. Devlet güvencesiyle tarım çiftlikleri var, kenevir ekimleri var. Birincisi işsizliğe çare bulmak için devlet öncülüğünde istihdam, üretim ve sanayiye yönelik adımlar atılması. Asgari ücreti arttıracaksın. İşveren sıkıntıya gider diyorsan asgari ücretten vergi alma. Memur, emekli maaşını arttıracaksın. Çiftçinin elektriğinden vergi almayacaksın.

 

"İFTİRA ATARSAN, DELİLE, ISPATA GEREK GÖRÜLMÜYOR"

6284 kanunun garabetinden oluyor. Tamamen beyana dayalı. Birçok gelişmiş ülkede kadının ispat yükümlülüğü var. Uzaklaştırma süresi 15 gün. Siz hiç ispat yükümlülüğü olmadan 6 ay uzaklaştırınca çocuklar, baba perişan oluyor. Hiçbir ispat, delil yok. Erken emeklilik yöntemi, evlen, iftira et, boşan, nafaka al. Kötü niyetli olursanız böyle bir yol. İftira atarsan delile, ispata gerek görülmüyor. 2 sene önce Ankara'da mağdur olan baba arabasında gece donarak öldü. Çocukların yaşadığı travmayı düşünün. Caydırıcı cezalar getirilmeli.

 

"MATERYALİST EĞİTİM SİSTEMİ İLE BU SONUÇLARA GİDİLİR"

Milli Görüş'te adil bakış var. Ne kadın ne erkek tahakkümü olsun. Bu kadar üzülüyoruz, lanetliyoruz, küçücük çocuklar tacize uğradı, öldürüldüğünde. O zaman idam cezasının konuşulması lazım. Gerekli şartlar oluşturulursa idam getirilebilir. Bunun caydırıcı etkisi çok daha fazla oluyor. Çok etkili olacağını düşünüyoruz. Alkol, uyuşturucu ile mücadelenin çok etkili yapılması lazım. Sadece şiddette değil trafik kazalarında karşımıza çıkıyor. Medyanın etkisini gözardı ediyoruz. Tanıdığımızın çocuğu diziyi izledikten sonra metal, demir eşyalarla annesine vuruyor. Eğitim sisteminin düzeltilmesi lazım. Materyalist eğitim sistemi ile bu sonuçlara görülmesi maalesef doğal.

 

"KADINI KORUYACAĞIM DERKEN YUVALAR YIKILMASIN"

Dünyacı değil, ahiret öncelikli, kuvveti değil hakkı üstün taşıyacak özelliklerin olması, boşanmaların azalması, şiddetin ortadan kalkması açısından önemli. Batıdan ithal, bünyemize, kültürümüze uymayan, oradan da yarım yamalak ithal edip aile ve sosyal politikalar yasaları yerine kültür, medeniyet, tarih ve toplumumuza uygun kadını, erkeği, çocuğu ve aileyi koruyacak düzenlemeleri yapalım. En ağır cezaları gerekiyorsa getirelim. Kadını koruyacağım derken yuvayı yıkan olmasın. İstanbul Sözleşmesi'ne baştan karşıyız. Onun uzantısı olan 6284 gibi düzenlemeler var. Bizim önerdiğimiz sistemle kadınlar daha çok mutlu olacak, daha iyi korunacak. 6284 geldikten sonra Türkiye'de kadın cinayetlerine bakın. Bu nasıl bir ilaç ki, 6-7 sene uyguluyorsunuz. Kanun olmasaydı hiç olmasa, bizim söylediğimiz tedbirler alınsaydı yuvalar yıkılmazdı.

 

"AŞI OLUP PERİŞAN OLAN, OLMAYIP KOLAY GEÇİREN DE VAR"

Aşı yaptırmadık, eşim korona oldu. Biz de temaslı olduk. Kekik suyu ve C vitamini ve kırgınlığı alacak ilaçla geçtik. Aşılama olmasaydı şimdiye çoktan doğal bağışıklıkla bu işten kurtulmuş olacaktık. Aşı yaptıkça virüs dirençli hale geliyor, yeni mutasyonlar çıkıyor. Afrika'da aşılama sayıları olmadığı zaman vaka da, ölüm sayısı da çok az. Avrupa'da vakalı ölüm sayıları patlıyor. Bu da bizim tezimizi doğrulayan bir durum. İnşallah Allah bu sıkıntıdan milletimizi kurtarsın. Gerçekten büyük bir musibet. Bizim endişemiz bilimsel ve mantıklı. Modern tıbbı kökten reddetmedik. İlaç alıyoruz. Ama bunlar faz aşamaları geçilmiş, yan etkilerinin çerçevesi çizilmiş. Aşı olup perişan olan da var, aşı olmayıp çok kolay geçiren de var.

 

"AŞI OLUNDUKTAN SONRA NEDEN ANTİKOR SEVİYESİNE BAKILMIYOR?"

Sağlık Bakanımız aşılanma süreci tamamlanmamışlar yoğun bakımda diyor. Neyi kast ediyorsunuz burada? Aşı süreci tamamlanmamış olanlar var. Bir kere aşı olunması için antikor seviyesine bakılır. Birinci dozu olup tekrar antikor seviyesine bakılması lazım. Belki gerekli antikor gelişti. Faz aşaması tamamlanmamış, testleri tamamlanmamış isterse biz üretelim yine de güvenli olmaz. En az 5-6 senelik bir süreç bu.

GENEL BAŞKANIMIZ DR. FATİH ERBAKAN HABER GLOBAL TV'DE SİYASET ÖZEL PROGRAMINA KONUK OLDU

GENEL BAŞKANIMIZ DR. FATİH ERBAKAN HABER GLOBAL TV'DE 'SİYASET ÖZEL' PROGRAMINA KONUK OLDU




Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Haber Global TV'de Senem Toluay Ilgaz, Gürkan Hacır ve Metehan Demir'in sorularını yanıtladı.









 Programdan öne çıkanlar:

 

ASGARİ ÜCRET NE OLMALI?

Asgari ücretli çalışan oranı da iş gücü içerisinde çok fazla Türkiye'de. TÜİK'in rakamına inanmak mümkün değil. Vatandaş çarşıya pazara gittiğinde hissediyor zaten. Keza bende öyle. Asla bilimsel değil gerçek değil. Üretici enflasyonu yüzde 45-46 ise tüketici enflasyonu da en az o kadardır. Aradaki 20 puanlık farka üretici nasıl dayanacak. Tabi açlık sınırı 4 kişilik aile için 3 bin 890 lira şeklinde ifade ediliyor. Asgari ücrete 1500 lira zam yapsanız da açlık sınırına geliyor. Onun için biz de dedik ki yüzde 70 zam yapılması lazım. Ama tabi bu iktidardan bunu beklemek çok büyük bir beklenti olur. Ama en azından yüzde 50 yapsınlar. 2 bin 825'i 4 bin 200 küsura çıkartsınlar. Bunun altında herhangi bir zam, maaş zammı sayılmaz. Çünkü enflasyonun durumu ortada. Yüzde 70 yapılabilir. Eğer kaynaklarınızı faize, imtiyazlı holdinglere ve israfa ayırmak yerine halka ayıracak olursanız o zaman yapılabilir. Enflasyon ve döviz kuru böyle giderse yüzde 70 de artık yetmeyecek. Yüzde 100'e çıkartmak lazım. 

 

CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN'IN "NAS" AÇIKLAMASI

Aklımdan ciddi bir çelişki geçti. Sayın Diyanet İşleri Başkanı'nın TOKİ konutları kredisiyle ilgili faizin haram olmadığına dair fetvası var. Ev almak zaruret olduğu için diyor. Şimdi TOKİ'den ev alacağınız zaman NAS olmuyor, buradaki Merkez Bankası'nın faizi NAS oluyor. Sonra Merkez Bankasından yüzde 15 kredi alıp, şimdi onu yüzde 22,7 ile onu Hazine'ye veriyorlar. Hazine'nin bu süreçte borçlanmasında NAS nereye gidiyor? Dışarıdan dolar borçlanıyoruz. Yüzde 6,5 7 ile dünyanın en büyük dolar faizi denilebilir. Burada NAS nereye gidiyor. Bir de NAS'ın şu özelliği var. Yüzde 15 olunca helal olmuyor k. O zaman sıfır olması lazım. Çünkü ABD dolarına bağlı bir ekonomik modelin içerisindesiniz. Ama şimdi siz faizi düşürürseniz tek başına, bu sefer dolar patlıyor. Yine dolara bağlı bir ekonomi olduğu için enflasyon patlıyor. 58 olması zaten döviz kurunun artışıyla paralel bir şekilde enflasyon da artıyor. 50- 60 milyar dolar dış ticaret açığınız var. Daha da acısı Türkiye'de üretip, Türk malı etiketi bastığınız ürünü ürettiğiniz malzeme yüzde 80 olarak dışarıdan geliyor. Bu faizi kapitalist sistemden tam manasıyla çıkamıyorsak, inancımıza uygun, NAS'lara uygun bir adil, faizsiz ekonomik sistem hâkim kılamıyorsak, Dolardan bağımsız bir para birimine geçmiyorsak, o zaman şu an yapılması gereken aynen Bilim Kurulu Sağlık Bakanlığı'nda olduğu gibi burada da bu kurulun olması, ekonomiden anlayan insanların olması ve burada kararları alması veya Sayın Cumhurbaşkanı'nın onların fikrine değer verip istişare etmesi gerekiyor. 

 

FAİZ İNDİRİMİ

Zaten siz düşürünce düşmüyor. Bu sanal bir şey. Siz şimdi 15 yaptınız ama 15 değil ki. Piyasada alacağı kredinin faizi de yüksek. Piyasa zaten olması gereken seviyeye kendisi geliyor. Şimdi, dolar 1 senede yüzde 40 yüzde 50 artarken banka size yüzde 15 ile para verir mi? O parasını dolar yapar. Faizin yükseği de haram düşüğü de haram deyip oturamazsınız. Ama maalesef istişareye, bilimsel düşünceye, görüşe çok fazla değer verildiğini düşünmüyorum. Hatta yeni Maliye Bakanı da zaten ekonomik kimliği olmayan bir insan. Ne deniyorsa yapsın diyerek bir Bakan getirildi diye düşünüyorum. Döviz artmaya devam ettikçe, ki dövizin düşmesi için hiçbir yapısal adım yok. Daha artacak. Üzülerek söylüyorum. Böyle giderse 3 haneli enflasyon dönemine geçecek iş. Bu da korkunç bir durum. 

 

EKONOMİDE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

Korkunç bir işsizlik var şu an. 106 ülkeyi geçmiş. Zaten doların her bir kere arttığında borçlar da arttı. Maaşlar çok düşük, asgari ücret açlık sınırının altında. Emekli maaşı iki kişi için bile açlık sınırının altında. Memurun durumu da öyle. Bunları arttıracak devlet. Bu projeleri yapacaksın da nereden kaynak bulacaksın? En önemli konu o. Mutlaka bu kaynağı bulup, bu söylediğim adımları atıp da asgari ücretli insanın, emekli insanların konforlu bir yaşam sürmesi için devletin adım atması lazım.  Mutlaka denk bütçeyi saklamanız lazım. Çünkü bütçe açık olduğu sürece faiz gideri gelmeye başlıyor. İsrafı azaltmanız lazım. Kamuda özellikle korkunç bir israf var. Bu imtiyazlı holdinglere aktarılan milyarlarca doları aktarmayıp 13 şehir hastanesini 57 şehir hastanesi parasına yaptırmak yerine o kaynağa sahip çıkmanız gerek.

 

EKONOMİK KURTULUŞ SAVAŞI MI VERİLİYOR?

Dış güçler operasyon yapabilir. Ama size karşı böyle bir operasyon yapılabilmesi için sizin dış güçlerin oyununu bozmanız lazım. Ne yaptınız bununla ilgili diyoruz. Hiçbir şey söylemiyorsunuz. Buradaki durum yapısal problemler. Üretmiyoruz, ihraç etmiyoruz, dış ticaret açığımız artıyor. Sizin 1 senede 50-60 milyar dolar döviz bulup dış ticaret açığını finanse etmeniz lazım. İkinci sebep de sürekli dış borçla iş yürütmeye başladığınızdan beri ülke olarak geri ödememiz gereken borç miktarı 193 milyar dolara gelmiş. Böyle bir talep dövizi patlatmaz mı? Döviz patladığı için de bu kriz yaşanıyor. Krizin sebebi ne? Krizin sebebi sizin üretmemeniz, ihraç etmemeniz, beton-avm- rezidans ekonomisini uygulamanız. bu yüzden döviz patladı. Döviz patladığı için de ekonomi çöktü. Yoksa dış güçler ne yapsın. Hiç gerçekçi bir şey değil. 

 

3. İTTİFAK ÖNERİMİZ

Yola çıkış noktamız, birbirine benzeyen, yakın olan ve seçmenin sağ partiler olarak nitelendirdiği partiler bir araya geldiği zaman bu iktidarın yıllardır çok etkili şekilde kullandığı CHP ve HDP'nin olduğu yerde tabanımız olumsuz bakıyor. Biz aslında kendi gücümüzle girmek istiyoruz. İlk seçeneğimiz o ama illa bir ittifak diyorsanız da böyle bir ittifak bir sinerji oluşturabilir diye söyledik. Olumsuz bir şey söylenmedi ittifak görüşmelerinde. Seçime 1,5 sene var zaten bu noktada hemen yapalım denilemezdi. Onlar da aslında bizim dediklerimizi söylüyorlar. Seçime 5-6 ay kala, biraz daha ortam netleştiği zaman bu tekrar görüşülebilir, konuşulabilir şeklinde bir ifade oldu. 

 

HANGİ İTTİFAKA YAKIN YA DA MESAFELİYİZ?

Millet ittifakına tam kapıyı kapatmıyorum. Ama çok ayrıştığımız noktalar da var. Yine de kendimiz girsek daha uygun olur diye düşünüyorum. Çünkü alacağınız sonuç ne olursa olsun kendi gücünüzle girmişsiniz. Seçmen de bizi bir ittifaka yakıştıramıyor. Gönlümüzde yatan kendimizin girmesi.

 

CUMHURBAŞKANLIĞI İÇİN ADAYIMIZ KİM?

İsimden ziyade ne yapacağı önemli. Doğrudan millet ittifakının içinde yer almadığımız için oranın adayları ile ilgili isim söylemek çok uygun olmaz. İnşallah sonuç milletin hayrına olur. Bir siyasi parti seçime girme hakkı elde etmişse, o partinin başkanı ülkeyi yönetme iddiam var demiş. Öyleyse o parti bir kendisi bir cumhurbaşkanı adayı çıkaracaksa o adayın da partinin genel başkanı olması doğal.

 

SİYASETTE KIRMIZI ÇİZGİLERİMİZ

Dış politikada D-8'in mutlaka kuruluş amaçlarına uygun çalıştırılması, İstanbul Sözleşmesi'ne geri dönülmeyeceğinin hatta İstanbul Sözleşmesi kapsamında çıkarılan yasaların düzenlemelerinin de ortadan kaldırılacağı, bu paylaşımlı adalet hususu. Bu imtiyazlı holdinglere verilen milletin hakkı olan kaynakların geri alınması. Borç almadan ekonomi yönetilecek.

 

AŞI KONUSUNDA BİLİME İNANMIYOR MUYUZ?

Bilim insanları baştan beri diyorlar ki yanlış bir uygulama yapıldı. Doğal bağışıklık yöntemiyle bu işin yürütülmesi lazımdı. Siz aşılama yaptığınız sürece virüs daha dirençli hale geliyor ve yeni mutasyonlar çıkıyor. Ki hakikaten de öyle. Her hafta artık bir mutasyon çıkmaya başladı. Vaka ve ölüm sayıları da artıyor. Aşısız dünyaya baktığınız da oran belli, aşılıya baktığınızda belli. Gelişmiş ülkelerde Almanya'da İngiltere'de nüfusun yüzde 90'ı 3 doz veya 2 doz aşı olmuş. Vaka ve ölüm oranları patladı. Bu aşıyı yapmayın dediğimiz zaman aslında biz insanların hayatını kurtarmış oluyoruz. Aşıladıkça siz ölüm ve vaka sayısı artıyor. Biz aşı olmayın demiyoruz, riskleri var ve bu riskleri göz önünde bulundurarak bir şey yapılacaksa yapılması lazım diyoruz. Biz kendimiz olmadık, olmak isteyen olsun.  Faz aşamasını tamamlamamış ilaç da aşı da güvenli değil. Faz aşamasını tamamlayıp piyasaya girip piyasa 5-10- 20 sene kullanıldıktan sonra kanserojene yol açan ilaçlar var böyle. mRNA'nın ilk defa böyle kitlesel bir şekilde deneniyor ve mRNA'nın genetik bozulmaya yol açma riski var. Ama Sinovac da böyle bir risk yok en azından. Bilim Kurulu'nun açıklamalarına katılmıyorum. DSÖ'ye angaje olmuş, oradan gelen metni tercüme edip burada okuyarak yapılan Bakanlığın yaptığı çalışmalara şüpheyle yaklaşıyorum. Hem yan etkileri çok sıkıntılı hem daha bilmediğimiz yan etkilerinin çıkma ihtimali var. Çok doğal çünkü ilk defa kapsamlı bir şekilde deneniyor. Ve işe yaramıyor. Vaka ve ölümleri daha çok arttırıyor. Maskeden kurtarmıyor. PCR'dan kurtarmıyor. Bu kadar riskli şeyi niye olayım.




BU MİLLET ÇİN MODELİNİ DEĞİL, BİR AN EVVEL SEÇİM SANDIĞINI GÖRMEK İSTİYOR!

BU MİLLET ÇİN MODELİNİ DEĞİL, BİR AN EVVEL SEÇİM SANDIĞINI GÖRMEK İSTİYOR!

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, iktidara seslenerek “Çin modeli, Japon modeli değil; bu millet bir an evvel seçim sandığını getirip önüne koymanızı istiyor. Bu millet Çin modeli değil Millî Görüş modeli istiyor.” dedi.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Burdur 1. Olağan İl Kongremizde gündeme ilişkin önemli açıklamalarda bulundu.

 

 

Asgari ücret 5000 lira yapılmalı

Zengin yer altı ve yer üstü kaynaklarına sahip olduğumuz halde cennet vatanda yokluk çekildiğini söyleyen Genel Başkanımız, acilen ekonomik kriz altında ezilen asgari ücretli ve emekliye yüzde 70 zam yapılması gerektiğini belirtti:  

“Esnafıyla, çiftçisiyle, emeklisiyle, memuruyla, asgari ücretlisiyle, hayvancılıkla uğraşanıyla, KOBİ'siyle neresinden bakarsanız bakın şu anda büyük bir geçim derdi, alım gücünün düşmesi, fakirleşme haftalardır aylardır evine herhangi bir ekmek götürememe, bir kuruş para kazanıp da evine, çoluğuna çocuğuna götürememe derdi ile karşı karşıyadır.  Dolayısıyla asgari ücret bu ekonomik şartlarda 5000 lira yapılmalıdır. Ve bu bir lütuf olarak değil insan haklarının yerine getirilmesi olarak yerine getirilmelidir. İnsani olarak bunun yapılması gereklidir. Tabii devlet işvereni de rahatlatarak işverenden asgari ücret için vergi almamalıdır. İşverenden haksız vergiler kaldırılmalıdır. Böylece halkın alım gücü artınca işverenin de üreticinin de yüzü gülecek.”

 

‘Stokçuluk ekonomik krizin sebebi değil sonucudur’

İktidarın ekonomik krizin sorumlusu olarak stokçuları göstermesini eleştiren Genel Başkanımız Erbakan, stokçuluğun krizin sebebi değil sonucu olduğunun altını çizerek, “İktidar bu tablo karşısında adeta 3 maymunu oynuyor. Görmedik, duymadık, işitmedik. Hiçbir şekilde sorumluluk almıyorlar. Bu ekonomik krizin asıl sorumlusu kendileri olduğu halde yıllardan beri suçu dış güçlere, zincir marketlere atıyorlardı şimdi bu kervana stokçular eklendi. Hayırlı uğurlu olsun(!) Yeni düşmanımızı da belirledik. Şimdi gelinen noktada bütün bu ekonomik krizin sebebi “stokçular” oldu. Bir lise öğrencisi bile size bunu söyler; Stokçuluk ekonomik krizin sebebi değil sonucudur. Bir ülkede yıllık enflasyon yüzde 60’a, aylık yüzde 10’a gelmişse, dolar sabahtan akşama yüzde 15 artıyorsa; Stokçuluk elbette ki olur. Stokçuluk; borç-faiz-zam ekonomisinin sonucudur sebebi değil. Döviz kurlarındaki astronomik artışın bir sonucudur. Doğalgaza, elektriğe, akaryakıta, yağmur gibi yağan zamların sonucudur.” ifadelerini kullandı.

 

Çin modeli değil, millet bir an evvel seçim sandığını önünde görmek istiyor

İktidarın yıllardan beri yaptığı suni düşmanlar üretip algı oluşturma oyununu bırakıp istihdam ve ihracat ekonomisi odaklı sisteme geçmesi için çağrıda bulunan Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, “Eğer bu şekilde devam ederseniz bu suni düşmanlar, bekâ, vatan, millet edebiyatı sizi kurtaramaz. Çünkü bıçak kemiğe dayandı. Ekonomik kriz bu hızla devam ederse barajı dahi aşamayacak duruma gelirsiniz.  ‘Efendim biraz daha sabredin 6 ay sonra göreceksiniz.’ Milletin buna artık karnı tok. Çin modeli Japon modeli değil Millet bir an evvel seçim sandığını getirip önüne koymanızı istiyor. Ve biz Anadolu’yu karış karış gezerken görüyoruz ki, “Bu millet Çin modeli değil Millî Görüş modeli istiyor.” şeklinde konuştu.

 

ASGARİ ÜCRET: 'AÇ KALMAKTAN HALLİCE'

 

ASGARİ ÜCRET: 'AÇ KALMAKTAN HALLİCE'

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, yüzde 60’ı geçen yıllık gerçek enflasyon ve durdurulamayan hayat pahalılığının karşısında iktidarın öve öve bitiremediği yeni asgari ücretin, 2-3 ay içerisinde eriyeceğini ve yapılan zammın milyonlarca asgari ücretli ve aileleri için ‘aç kalmaktan hallice’ mesabesinde olduğunu belirtti.

 

Genel Başkanı Dr. Fatih Erbakan, Bursa Sandık Başmüşahitleri Toplantımızda önemli açıklamalarda bulundu.

 

Osmanlı payitahtı Bursa’da gördükleri yoğun ilgiden dolayı memnuniyetini dile getiren Genel Başkanımız, ikinci 40 yılda Yeniden Refah Partisi ile birlikte Millî Görüş’ün 5. şahlanışının yaşayacağını, ‘Yaşanabilir Türkiye’ ve ‘Yeniden Büyük Türkiye’ yolunda yapılacak ilk seçimde sandıktan zaferle çıkacağımızı söyledi.

 

Anket Firmaları İlk Seçimde Mahcup Olacaklar

Anket firmalarına seslenen Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, tıpkı Millî Görüş’ün birinci 40 yılında yapılanlar gibi yine görmezden gelindiğini, bazı firmaların Yeniden Refah Partisi’ne seçeneklerde yer vermeyerek manipülasyon yaptıklarını belirterek bu firmaların yapılacak ilk seçimde büyük mahcubiyet yaşayacağına inandığını belirtti.

 

Yeni Asgari Ücret Zammı; ‘Aç Kalmaktan Hallice ‘

2022 yılında geçerli olacak asgari ücrete yapılan zammı değerlendiren Genel Başkanımız Erbakan, “Yeni yapılan zamla birlikte asgari ücret saat başı brüt 1 dolar 20 sente yükseldi. Bizi kıskanan Almanya’da, Fransa’da, İngiltere’de ortalama saat başı 12 dolar.  Yani o ülkelerdeki asgari ücretlinin 1 saat çalışarak alabileceği ürün için bizim asgari ücretlimiz köle gibi 10 saat çalışarak ancak alabilecek.   İktidarın öve öve bitiremediği, ‘büyük zam yaptık’ dediği yeni zamlanmış asgari ücretin durumu bu.  Yaptıkları bu zam da yüzde 60’ı geçen enflasyon karşısında 2-3 ayda eriyip gidecek maalesef. Ülkedeki açlık sınırının 4 bin lira seviyesinde olduğunu düşünürsek, 7 milyon insanı ve ailesi önümüzdeki birkaç ayda yeniden açlık sınırının altında kalmaya mahkûm etmiş olacaklar.” şeklinde konuştu.

 

Ekonomik Krizin Tek Müsebbibi İktidardır!

Ülkede yaşanan ekonomik krize ve dövizin astronomik yükselişine de değinen Genel Başkanımız, “İktidar ha bire düşmanlar uydurup sorumluluğu başkasının üzerine atma derdinde. Halbuki bütün bu durumun sorumlusu 19 yıldır borç–faiz- zam-vergisi ekonomisini uygulayan iktidarın ta kendisidir. İktidar ekonomik krizin suçunu bugüne kadar dış güçlere, zincir marketlere, patatesçilere, soğancılara pandemiye bağlıyordu. Şimdi yeni suçlu stokçular oldu.  Stokçuluk; enflasyonun sebebi değil sonucudur. Stokçuluk, sizin 19 senedir uyguladığınız beton ve çimento ekonomisinin sonucudur. Borç/faiz ekonomisi yüzünden kaynak ihtiyacını dış borçla karşıladığınız için dövize olan talep dövizi fırlatıyor. Dövize olan talep de dışa bağımlı bir ekonomide enflasyonu, fiyatları patlatıyor. Böyle olunca da ekonomik kriz ve hayat pahalılığı ile karşı karşıya kalıyoruz. Bütün bu matematik ve ilmi gerçeklere rağmen çıkıyorlar, “Ah şu stokçular, ah şu dış güçler yok mu?” diyorlar. Fiyatların yükselmesinde, dövizin, enflasyonun patlamasında; patatesçinin, marketçinin, stokçunun suçu yok. Bu tablonun tek müsebbibi iktidardır.” ifadelerini kullandı.

 

Millet Bir An Evvel Seçim Sandığını Görmek İstiyor

Bıçağın kemiğe dayandığını söyleyen Genel Başkanımız, milletin artık dayanacak gücünün kalmadığını, Çin modeline başka söylemlere karnının tok olduğunu ve milletin bir an önce seçim sandığını önünde görmek istediğini söyledi. Erbakan, ülkeyi karış karış gezdiklerini ülke insanının 54. Hükümet döneminde asgari ücretliye emekliye memura yüzde 100’ün üzerinde zam veren rahmetli Prof. Dr. Necmettin Erbakan’a ve Millî Görüş iktidarına büyük özlem duyduğunu ve milletin Çin Modeli değil ‘Millî Görüş Modeli’ istediğini de belirtti.

 

İktidarımızda Borç ve Faizle Değil Alın Teri ile Kalkınma Dönemini Başlatacağız

İktidara geldiklerinde 150 milyar dolarlık kaynak paketlerinin hazır olduğunu ve borçla-faizle günü kurtarma değil alın teri ile kalkınma dönemini başlatacaklarını söyleyen Erbakan, “Üreterek, ihraç ederek hep birlikte zenginleşeceğiz. Tarım ve hayvancılıkta; sanayi ve teknolojide üreten ve ihraç eden Türkiye’yi hayata geçireceğiz. Yeniden Refah iktidarında milletimizin çektiği maddi ve manevi sıkıntılar son bulacak, Yaşanabilir ve Yeniden Büyük Türkiye hedefine ulaşılacak.” vaadinde bulundu.

GENEL BAŞKANIMIZ DR. FATİH ERBAKAN 'DÖVİZE ENDEKSLİ MEVDUAT' DÜZENLEMESİNE SERT ÇIKTI: BU YAPILAN SINIRSIZ FAİZ ORANLI ÖRTÜLÜ FAİZ ARTIŞIDIR!

GENEL BAŞKANIMIZ DR. FATİH ERBAKAN 'DÖVİZE ENDEKSLİ MEVDUAT' DÜZENLEMESİNE SERT ÇIKTI:

BU YAPILAN SINIRSIZ FAİZ ORANLI ÖRTÜLÜ FAİZ ARTIŞIDIR!

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, 'Dövize endeksli mevduat' düzenlemesini sert bir şekilde eleştirerek "Açıklanan sistem, Türk Lirası cinsinden mevduatlar için örtülü bir faiz artışıdır. Hem de bu yeni faiz oranı döviz kuruna endeksli, sınırsız bir faiz oranıdır.' dedi.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, genel merkezimizde düzenlediği haftalık olağan basın toplantısında konuştu.

 

'AK Parti hükümetleri faiz ödeme şampiyonudur'

Gündemin en önemli konusu olan 'Kur Korumalı Vadeli TL' politikasına tepki gösteren Genel Başkanımız, şu ifadeleri kullandı:

 

"Ak Parti hükümetleri tüm uyarılara rağmen ısrarla uyguladığı 'yüksek faiz, düşük kur' politikasıyla 19 yılda 520 milyar dolar kamu kaynağını faize aktararak Cumhuriyet tarihinde 'faiz ödeme şampiyonu' olmuştur. 19 yılda toplanan toplam verginin yüzde 20’si doğrudan faiz lobisine gitmiştir. İş işten geçtikten sonra, milletin ekonomik problemleri işsizlik ve ağır geçim sıkıntısına dönüştükten yani bıçak kemiğe dayandıktan sonra, neredeyse 20 yılın sonunda hatasını kabul eden Ak Parti, “milleti faize ezdirmem” sloganıyla yıllarca kaynak aktardığı, ne istedilerse fazlasıyla gözü kapalı şekilde verdiği faiz lobisine savaş açarak, düşük faiz uygulamasına geçmeye karar vermiştir. Neredeyse 20 sene sonra akla gelen “Nas” hususu nedeniyle faizlerin düşürülmek istenmesi doğal olarak döviz kurlarında patlamaya yol açtı.  Pek belli etmek istemese de yüksek kurlardan ve bunun ekonomiye etkisinden iyice bunalan Hükümet,  bankalardaki  yüzde 65’ten fazlası döviz cinsinden olan mevduatların TL’ye dönüşü ve böylece kurların aşağı çekilmesi için bir uygulama başlattı."

 

'Bu sistem sınırsız faiz oranlı örtülü faiz  sistemidir'

'Sayın Cumhurbaşkanı yaptığı bu açıklama ile, aslında faiz artırımına gidileceğini ilan etmiştir! Açıklanan sistem, Türk Lirası cinsinden mevduatlar için örtülü bir faiz artışıdır. Hem de bu yeni faiz oranı döviz kuruna endeksli, sınırsız bir faiz oranıdır.' diyen Genel Başkanımız Erbakan,  "Bu uygulamanın kısa vadede dövizi aşağı çeken etkisi görülse bile,  orta ve uzun vadede yapısal problemlerimiz nedeniyle, üretmediğimiz için, yeterli düzeyde ihracat yapmadığımız için döviz tekrar yükselmeye devam edecektir. Zaten kısa vadede dahi döviz kurunun istenen oranda düşmediği de görüldü." ifadelerini kullandı.  

 

'Garibanın vergisi zenginin malına nema olacak'

Genel Başkanımız açıklanan bu sistem ile milyonlarca vatandaştan toplanacak vergilerin hazineden imtiyazlılara aktarılması manasına geldğini belirterek şöyle devam etti:  "Türk Lirası mevduatlara faiz getirisinin üzerinde, döviz kuru artışı kadar ilave ödemenin Hazine tarafından yapılacak olması demek,  yüksek birikime sahip yüzde 1’lik kısmına kalan %99’luk fakir ve gariban halktan toplanan vergilerle imtiyazlılara milyarlarca lira ödeme yapılması demek faiz geliri neması manasını taşımaktadır. Nasıl ki yaptırdıkları köprü-otoyol-havaalanlarından geçmeyen vatandaş da Hazine üzerinden geçiş ücretini ödüyorsa, bu uygulamayla bankada mevduatı olmayan vatandaş da mevduatı olanın kur farkı kazancının ödemesini yapmış olacak."  

 

Merkez Bankası 24 saat içinde 7 milyar dolar bozdurdu

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan sistemin işlediğini göstermek için Merkez Bankası'nın açıklamadan sonraki 24 saat içinde 7 milyar dolar bozdurduğunu ortaya çıktığını söyledi:

 

"Bir de dün ortaya çıkan bir gerçek de Sayın Cumhurbaşkanı'nın açıklama yaptığı andan itibaren Merkez Bankası'nın bir 7 milyar dolar daha döviz mevduatının TL'ye döndüğüdür. Bunun da sebebi bakın açıklama etkili oldu döviz aşağı gidiyor demek için yapıldığı gerçektir.  Bu uygulama eğer beklenen sonucu vermez ve döviz artmaya devam ederse, zaten çok yüksek olan enflasyonu da daha da artıracaktır.  Çünkü bu ilave ödemeler Hazine’de yeterli miktarda kaynak olmaması nedeniyle, yüksek miktarda Türk Lirası basılarak karşılanacak, bu da enflasyonu artırıcı etki yapacaktır."

 

İktidar 6 ay içinde erken seçime gidebilir

Bu hamlelerin erken seçime yönelik hamleler olduğu konusunda ciddi şüphelerinin olduğunu ifade eden Genel Başkanımız, "Asıl yapısal sorunlar çözülmeden yani üretmeden ihracat yapmadan dış ticaret açığımızı kapatmadan bu gibi palyatif çözümlerin sonuca ulaşması mümkün değildir. Biz de bu hamlelerin bir erken seçim hazırlığı olduğuna dair şüphe duyuyoruz. Yani bir 6 ay bize nefes aldırırsa bu uygulama ilkbahar gibi haziran gibi erken seçim yaparız diye düşünüyor olabilir iktidar" şeklinde konuştu.

 

Bu politikalar Faiz lobisine kazandırıyor

 

İktidarın faiz indirme politikalarının da işe yaramadığının ortaya çıktığını vurgulayan Genel Başkanımız Erbakan,  "İktidar, 'faiz lobisiyle savaşıyoruz' derken, aslında 20 seneden beri olduğu gibi şu anda da faiz lobisine fayda sağlamaktadır maalesef. Şöyle ki Ak Parti iktidarı bir süredir  Merkez Bankası üzerinde tahakküm kurarak politika faizini indirmeyi tercih etmektedir. Ak Parti iktidarının “yeni ekonomi politikasına” bağlı olarak merkez bankası üzerinde kurulan baskı sonucunda faizler Para Politikası Kurulu’nun 16 Aralık tarihli son toplantısında  %14'e kadar indirildi. Fakat Sn. Cumhurbaşkanı'nın verdiği talimatla bu faiz indirim kararları Ak Parti iktidarının iddia ettiği sonucu vermemiştir. Piyasa faizleri düşmek bir yana artmaya başlamıştır... Merkez Bankası ve Bankalar Birliği verilerine göre;  10 Aralık haftasında TL mevduat faizi bir önceki haftaya göre 2,1 puan artışla yıllık yüzde 15,20 olurken,  TL ticari kredilerin faiz oranı ise bir önceki haftaya göre 1,6 puan artışla yıllık yüzde 19,63 oldu.  Konut kredi faizleri 1,4 puan artışla yüzde 17,17’ye,  taşıt kredisi faizi yüzde 24,24’e,  bireysel ihtiyaç-tüketici kredisi faizleri yıllık 25,26’ya yükseldi. Faiz indirim kararlarıyla beraber, devlet borçlanma faizleri de 7 aydır neredeyse sabit bulunduğu %19 seviyesinden, 7 Aralık 2021 tarihi itibariyle %22,7 seviyesine kadar çıkmıştır… Dolayısıyla hem faizler artmış, hem de döviz kurları artmış durumdadır. Aynen geçen sene Merkez Bankası’nın dövizlerinin satılıp döviz rezervi eksiye düşürüldüğü halde döviz kurlarının düşmeyip, aksine daha da artmasında olduğu gibi. O zaman da hem rezervimiz elimizden gitmiş, hem de döviz kurları artmaya devam etmişti. Bu arada  “Rantiyeciler” MB’dan %14 faizle parayı alıp götürüp Hazine’ye %22,7 faizle satmaktadır. Oturdukları yerden devletin parasıyla %9’a yakın kar etmektedir."

 

 

Genel Başkanımız kurtuluş reçetesini sıraladı

Yeniden Refah olarak AK Parti iktidarına acilen bu hatasından dönmesi çağrısında bulunan Genel Başkanımız, bu girdaptan kurtuluş reçetesini şöyle açıkladı: 

 

Sadece Merkez Bankası ve politika faizi üzerine inşa edilmiş zorlama bir yöntem yerine, faize kaynak aktarılmasını önlemek için borç-faiz ekonomisi modelinden bir an evvel vazgeçmelidir. Bunun ilk adımı olarak; derhal yıllardır uyguladığı hatalı “borçlanma politikasını” değiştirerek, merkezi ve mahalli yönetimler için “denk bütçe zorunluluğu” getirilmelidir.

 

  • Sürekli olarak “dış borç arayışı” yerine, milli kaynak üretmeye odaklanmalı, yatırımlar ve gerekli harcamalar dış borçlarla değil milli kaynaklarla finanse edilmelidir.

 

  • Yap-İşlet-Devret modeli ile imtiyazlı holdinglere milyarlarca lira aktarılmasına derhal son verilmelidir.

 

  • Bir an evvel üretim ve ihracatın artırılması için gereken iklimin oluşturulması için gerekli adımları atmalıdır. Başka türlü bu girdaptan kurtulmamız mümkün olmaz.

 

 

 

GENEL BAŞKANIMIZ DR. FATİH ERBAKAN'IN KONUŞMA METNİ

Ak Parti hükümetleri tüm uyarılara rağmen ısrarla uyguladığı “yüksek faiz, düşük kur” politikasıyla 19 yılda 520 milyar $ kamu kaynağını faize aktararak “faiz ödeme şampiyonu” olmuştur.

 

19 yılda toplanan toplam verginin yüzde 20’si doğrudan  faiz lobisine gitmiştir.

 

Hükümet Orta Vadeli Ekonomik Program’da da önümüzdeki üç yılda da 850 milyar TL (yaklaşık 100 milyar dolar) daha faiz ödeyeceğini ilan etmiştir.

 

İş işten geçtikten sonra, milletin ekonomik problemleri işsizlik ve ağır geçim sıkıntısına dönüştükten yani bıçak kemiğe dayandıktan sonra,  neredeyse 20 yılın sonunda hatasını kabul eden Ak Parti, “milleti faize ezdirmem” sloganıyla yıllarca kaynak aktardığı, ne istedilerse fazlasıyla gözü kapalı şekilde verdiği faiz lobisine savaş açarak, düşük faiz uygulamasına geçmeye karar vermiştir.

 

Neredeyse 20 sene sonra akla gelen “Nas” hususu nedeniyle faizlerin düşürülmek istenmesi doğal olarak döviz kurlarında patlamaya yol açtı.

 

àPek belli etmek istemese de yüksek kurlardan ve bunun ekonomiye etkisinden iyice bunalan Hükümet,  bankalardaki  yüzde 65’ten fazlası döviz cinsinden olan mevduatların TL’ye dönüşü ve böylece kurların aşağı çekilmesi için bir uygulama başlattı.

 

Sn. Cumhurbaşkanı yaptığı bu açıklama ile, aslında faiz artırımına gidileceğini ilan etmiş oldu…!!

 

Açıklanan sistem, Türk Lirası cinsinden mevduatlar için örtülü bir faiz artışıdır.  Hem de bu yeni faiz oranı döviz kuruna endeksli, sınırsız bir faiz oranıdır.

 

àBu uygulamanın kısa vadede dövizi aşağı çeken etkisi görülse bile,  orta ve uzun vadede yapısal problemlerimiz nedeniyle, üretmediğimiz, yeterli düzeyde ihracat yapmadığımız için meydana gelen yüksek miktardaki dış ticaret açığımızı finanse etmek için, dış borç geri ödemelerimizi finanse edebilmek için yüksek döviz talebimiz devam edecek ve bu nedenle de döviz tekrar yükselmeye devam edecektir.

 

Zaten kısa vadede dahi döviz kurunun istenen oranda düşmediği de görüldü.  (USD 11,5,  Euro 13)

 

àAyrıca Türk Lirası mevduatlara faiz getirisinin üzerinde, döviz kuru artışı kadar ilave ödemenin Hazine tarafından yapılacak olması demek, halkın yüksek birikime sahip yüzde 1’lik kısmına %99’dan toplanan vergilerle milyarlarca lira ödeme yapılması manasını taşımaktadır.

 

“Garibanın vergisi, zenginin parasına nema olacak”

 

“Nasıl ki yaptırdıkları köprü-otoyol-havaalanlarından geçmeyen vatandaş da Hazine üzerinden geçiş ücretini ödüyorsa, bu uygulamayla bankada mevduatı olmayan vatandaş da mevduatı olanın kur farkı kazancının ödemesini yapmış olacak.

 

àDiğer önemli bir konu da, Türkiye'deki toplam mevduatın sadece yüzde 60'ı gerçek kişilere, yüzde 40'ı ise şirketlere ve diğer kuruluşlara ait.

Getirilen bu sistem ise sadece gerçek kişilerin mevduatlarını kapsıyor. Sadece bireysel hesabı olanlar “kur korumalı TL hesabı” açabilecek.  Ancak şirketlerin paralarını bu sistemde değerlendirme şansı yok.

Bir de bunun üzerine, ülkemizdeki toplam bireysel banka mevduatlarının yüzde  6-7’lik kısmının 3 ay veya daha uzun vadeli mevduatlar olması gerçeği var. (Bankalardaki bireysel hesapların yüzde 90’dan fazlası vadesiz veya 3 aydan kısa vadeli hesaplardır.)

Yani bu uygulama bankalardaki hesapların yüzde 60’ının yüzde 7’sinin yani toplam mevduatların sadece yüzde 4’ünün TL’ye dönmesini teşvik edebiliyor.

 

“Dolayısıyla açıklanan uygulama, büyük ihtimalle sanıldığı kadar yüksek miktarda dövizin TL’ye dönmesini sağlayamayacaktır.”

(Sn. Cumhurbaşkanı’nın açıklamasından sonra yaşanan düşüşün de, halkın dövizini TL’ye dönmesinden değil, Merkez Bankası’nın 8 milyar dolarlık döviz rezervini bir gecede TL’ye dönmesinden kaynaklandığı ortaya çıktı.)

àBu uygulama eğer beklenen sonucu vermez ve döviz artmaya devam ederse,  zaten çok yüksek olan enflasyonu da daha da artıracaktır.  

Çünkü bu ilave ödemeler Hazine’de yeterli miktarda kaynak olmaması nedeniyle, yüksek miktarda Türk Lirası basılarak karşılanacak, bu da enflasyonu artırıcı etki yapacaktır.

 

…………………………………………………………………..

 

Ak Parti iktidarı bir süredir  Merkez Bankası üzerinde tahakküm kurarak politika faizini indirmeyi tercih etmektedir. Fakat bu yöntemin çalışmadığı, piyasa faizlerinin düşmek bir yana artmaya başladığı net bir şekilde görülmektedir.

 

 

Ak Parti iktidarının “yeni ekonomi politikasına” bağlı olarak merkez bankası üzerinde kurulan baskı sonucunda faizler Para Politikası Kurulu’nun 23 Eylül’deki toplantısında alınan kararla önce %18’e,  21 Ekim toplantısında %16’ya  ve 18 Kasım tarihli toplantısında  %15’e ve en sonunda %14’e  kadar indirildi.

 

Fakat bu faiz indirim kararları Ak Parti iktidarının iddia ettiği sonucu vermemiştir. Piyasa faizleri düşmek bir yana artmaya başlamıştır...

 

Merkez Bankası ve Bankalar Birliği verilerine göre;

10 Aralık haftasında  TL mevduat faizi bir önceki haftaya göre 2,1 puan artışla yıllık yüzde 15,20 olurken,  TL ticari kredilerin faiz oranı ise bir önceki haftaya göre 1,6 puan artışla yıllık yüzde 19,63 oldu.

 

Konut kredi faizleri 1,4 puan artışla yüzde 17,17’ye,  taşıt kredisi faizi yüzde 24,24’e,  bireysel ihtiyaç-tüketici kredisi faizleri yıllık 25,26’ya yükseldi.

 

Faiz indirim kararlarıyla beraber, devlet borçlanma faizleri de 7 aydır neredeyse sabit bulunduğu %19 seviyesinden, 7 Aralık 2021 tarihi itibariyle %22,7 seviyesine kadar çıkmıştır…

 

Dolayısıyla hem faizler artmış, hem de döviz kurları artmış durumdadır…!!

  

 

Aynen geçen sene MB’nın dövizlerinin satılıp döviz rezervi eksiye düşürüldüğü halde döviz kurlarının düşmeyip,  aksine daha da artmasında olduğu gibi.  O zaman da hem rezervimiz elimizden gitmiş, hem de döviz kurları artmaya devam etmişti.

 

Bu arada  “Rantiyeciler”  MB’dan %15 faizle parayı alıp götürüp Hazine’ye %22,7 faizle satmaktadır. (Oturdukları yerden devletin parasıyla %8’e yakın kar etmektedir.)

 

İktidar, “faiz lobisiyle savaşıyoruz” derken, aslında 20 seneden beri olduğu gibi şu anda da faiz lobisine fayda sağlamaktadır maalesef.

……………………………………………………………

 

Ak Parti iktidarı acilen bu hatasından vazgeçmeli, sadece Merkez Bankası ve politika faizi üzerine inşa edilmiş zorlama bir yöntem yerine,  faize kaynak aktarılmasını önlemek için borç-faiz ekonomisi modelinden bir an evvel vazgeçmelidir.

 

-Bunun ilk adımı olarak; derhal yıllardır uyguladığı hatalı “borçlanma politikasını” değiştirerek, merkezi ve mahalli yönetimler için “denk bütçe zorunluluğu”  getirilmelidir.

 

-Sürekli olarak “dış borç arayışı” yerine, milli kaynak üretmeye odaklanmalı, yatırımlar ve gerekli harcamalar dış borçlarla değil milli kaynaklarla finanse edilmelidir.

 

 

-Yap-İşlet-Devret modeli ile imtiyazlı holdinglere milyarlarca lira aktarılmasına derhal son verilmelidir.

 

-Bir an evvel üretim ve ihracatın artırılması için gereken iklimin oluşturulması için gerekli adımları atmalıdır

……………………………………………………………..

2022   ASGARİ ÜCRET

 

Bilindiği üzere 2022 yılı için  “asgari ücret net 4250 TL” olarak açıklandı. Aslında iktidar kendisinden beklenmeyecek düzeyde bir artış gerçekleştirdi.

 

Diğer taraftan, 4 kişilik aile için açlık sınırının 4 bin TL’ye yaklaştığı bir ortamda bu rakam asgari ücretli milyonlara  “aç kalmaktan hallice” bir yaşam vadediyor.

 

Ayrıca “gerçek enflasyon” oranının bğsz. kuruluşlarca “yüzde58” olarak hesaplandığı da dikkate alınırsa, asgari ücrete yapılan yüzde 50’lik artış aslında yeterli değildir.

 

Hazine ve Maliye Bakanı’nın Avrupa ülkelerindeki asgari ücretle bizim asgari ücretimizin seviyesini gıda harcamalarını, enerji giderlerini, ulaşım masrafını hesaba katmadan,  sadece ev kirası üzerinden karşılaştırması, tablonun gerçekte olduğundan farklı şekilde yansıtılmasına yol açmıştır.

 

Özellikle fahiş gıda fiyatları ve gıda enflasyonu nedeniyle, altından kalkılamaz ısınma giderleri nedeniyle asgari ücretlimizin şartları Avrupa ile kıyaslanamayacak düzeyde ağırdır.

 

àSayın bakana hatırlatılması gereken çok önemli bir gerçek de, asgari ücretlimizin saatlik kazancının Avrupa’lı bir asgari ücretliye kıyasla 10’da 1’den daha düşük seviyede olmasıdır.

 

Bizim asgari ücretlimizin “brüt” asgari ücret üzerinden hesaplanan saat başına ücreti 1,12 dolardır. Aynı saatlik ücret Almanya’da 12 euro (13,6 dolar), İngiltere’de 9 sterlin (12 dolar), Fransa’da 10,5 euro (11,9 dolar) seviyesindedir.

 

Yani Avrupa’daki asgari ücretlinin 1 saat çalışarak elde ettiği geliri, bizim asgari ücretlimiz 10 saatten fazla çalışarak elde etmektedir…!!

 

 

àSayın bakanın unutmaması gereken bir diğer husus da, bizim toplam işgücümüz içinde asgari ücretli çalışan oranımızın yaklaşık yüzde 45, bu oranın Fransa’da  yüzde 11, Yunanistan’da yüzde 9, Almanya’da yüzde 6,6, Hollanda’da yüzde 6, Portekiz’de  yüzde 4,4 seviyesinde olduğudur.

 

Yani bizde asgari ücretin düşük olması toplumun çok daha büyük kısmının fakir kalmasına neden oluyor.

 

 

àBu anlattıklarımızı doğrulayan bir veri de, Avrupa Birliği İstatistik Ofisi’nin (Eurostat) 2020 rakamlarıdır.  

 

Bu veriye göre;  kişi başına Gayrisafi Yurt İçi Hasıla (GSYH) bakımından Türkiye’nin Avrupa’nın en fakir 7 ülkesinden bir tanesi olduğunu ortaya koydu.

 

27 AB üyesiyle, 3 Avrupa Serbest Ticaret Birliği (EFTA) ülkesi (İsviçre, İzlanda ve Norveç),   5 tam üyeliğe aday ülke (Türkiye, Kuzey Makedonya, Karadağ, Sırbistan ve Arnavutluk), 1 potansiyel aday ülke (Bosna-Hersek) ile  İngiltere istatistik kapsamında yer alıyor,

 

Ve bu  27’si AB üyesi,  toplam 37 ülke arasında SGP'ye göre kişi başına GSYH endeksi en yüksek ülke 263 ile Lüksemburg, en düşük ülke ise 30 ile Arnavutluk olurken, Türkiye 37 ülke arasında  sondan 7’nci oldu...

………………………………………………………………

 

 

Bu tablodan kurtulmak için, iktidarın “Önce Millet” anlayışı ile hareket ederek, 3 temel harcama kalemini azaltması ve ortadan kaldırması gereklidir;

 

-        Faiz giderleri

-        İmtiyazlı holdinglere kaynak aktarımı

-        İsraf

 

Daha önce de ifade ettiğimiz gibi, merkezi Hükümet, yerel yönetimler ve tüm kamu kurumları için “Denk Bütçe” zorunluluğu getirilmelidir.

Kaynak ihtiyacını borçla değil, milli kaynak paketleri ile karşılaması ve bu kaynakla  üretimin, ihracatın, katma değerli ihracatın artması için gerekli adımları atması gereklidir. 

 

Millet’e vereceği zaman  “elini korkak alıştırmaması” ve dar gelirli milyonların (işçi-memur-emekli-çiftçi-küçük esnaf) refah seviyesini artıracak adımları atması gereklidir.

 

 

 

MEMURA VE EMEKLİYE YÜZDE 70 ZAM YAPILMALI

MEMURA VE EMEKLİYE YÜZDE 70 ZAM YAPILMALI

 

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, asgari ücrete yapılan son zamların olumlu bir gelişme olduğunu ama yeterli olmadığını, mevcut hayat şartlarında emekliye ve memura geçinebilmesi için en az yüzde 70 zam yapılması çağrısında bulundu.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Diyarbakır’da bir otelde gerçekleştirilen basın toplantısında konuştu.

 

Mekke ve Medine’den sonra en fazla sahabe kabrinin bulunduğu Diyarbakır’a gelmekten dolayı duyduğu mutluluğu dile getiren Genel Başkanımız, kardeşlik ve birlik mesajı vererek her kesimden insanımızı sevgi ve saygıyla ile kucakladığımızı söyledi.

 

Bölge insanının emperyalist güçlerin bölgeyi parçalama planlarına 1000 yıldır gösterdiği duruşun çok önemli olduğunu hatırlatan Genel Başkanımız Erbakan, aynı duruşun bundan sonra da gösterilmesi ve güçlü ve lider ülke Türkiye hedefi doğrultusunda kararlılıkla yürünmesi gerektiğini belirtti. Yeniden Refah Partimizin Millî Görüş’ün kurucu lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın ‘Kürt ve Türk’ü ayırırsanız ortada ne Türk ne de Kürt kalır. Ama Türk ve Kürt birlik olursa karşısında kimse duramaz’ düsturu doğrultusunda hareket ettiğimizi vurguladı.

 

 

Emekliye ve Memura Yüzde 70 Zam Yapılmalı

İşsizlik ve geçim derdinin bölge insanının ve milyonlarca insanımızın en önemli sorunu olduğunu belirten Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan; işçi, çiftçi, emeklinin ve esnafın geçinemediğini söyledi. Ekonomik sorunların sorumlusunun 19 yıllık iktidarı boyunca borç faiz zam vergi ekonomisi uygulayan mevcut iktidar olduğunu savunan Erbakan, asgari ücrete yapılan son zamların olumlu bir gelişme olduğunu ama yeterli olmadığını, mevcut hayat şartlarından emekliye ve memura geçinebilmesi için en az yüzde 70 zam yapılması çağrısında bulundu.

 

 

İşsizlik ve Yoksulluğun Çözümü İçin Kaynak Paketlerimiz Hazır

Genel Başkanımız Millî Görüş’ün gerçek temsilcisi olarak iş bitirme belgesine sahip olduğuğumuzu belirterek, ülkenin mevcut sorunlarını çözmek adına atacağımız adımların; milli kaynak paketleri ve 81 ile yüzlerce proje kitaplarımızın hazır olduğunu ve dünyada ilk kez bir parti olarak daha iktidara gelmeden hatta seçime bile girmeden bunu hazırladığımızı söyledi.

 

 

Kayyum ve HDP’nin Kapatılması İstemi Terör Örgütünün Ekmeğine Yağ Sürüyor

Bir gazetecinin belediyelere atanan kayyumlar ile ilgili sorusu üzerine Genel Başkanımız Erbakan, “Belediyelere kayyum atanması çok hassas bir süreç. Mutlaka iddialara yönelik somut delillerin hızlı bir şekilde ortaya konulması lazım. Belediye başkanlarının teröre desteği var ise somut delilleri ile ortaya konulması lazım. Halkın kafasındaki soru işaretleri en açık bir şekilde giderilmelidir. Belediyelere kayyum atanması ve HDP’ye karşı kapatma davasının açılması terör örgütü PKK’nın ekmeğine yağ sürüyor. Örgüt bunu siyasi propaganda malzemesi olarak kullanıyor. Dediğimiz gibi bu konuda somut delillerin net ve hızlı bir şekilde ortaya konulması lazım.”

 

 

Hiçbir İttifaka Kapımızı Bugünden Kapatmamız Doğru Olmaz

İttifaklar konusundaki soruya ise Genel Başkanımız Erbakan, bu konuda seçime yakın zamanda karar verileceğini, gönlümüzden geçenin tek başına girmek olduğunu ama hiçbir ittifaka da kapıyı bugünden kapatmadığımızı belirtti.    

 

 

 

 

  

İKTİDARIN BU MİLLETE VERECEĞİ BİR ŞEY KALMADI

İKTİDARIN BU MİLLETE VERECEĞİ BİR ŞEY KALMADI

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, yeni yılla birlikte başlayan zam yağmuruna, "Yeni yıla zamlarla giriyoruz. Elektriğe yüzde 50 ila yüzde 130 zam, Doğalgaza konutta yüzde 25, sanayide yüzde 50 zam. Akaryakıta her gün zam. Bu zihniyetle mevcut iktidarın, bu milletin derdine derman olması mümkün değildir." sözleriyle tepki gösterdi.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan il başkanları toplantımızda gündemi değerlendirdi.

 

Milletin Derdine Derman Olmaları Mümkün Değil

2022 yılının milletimize, İslam alemine ve tüm insanlığa hayırlar getirmesini,  maddi ve  manevi sıkıntılardan kurtuluş yılı olması temennisiyle konuşmasına başlayan Genel Başkanımız,  "Ülkemizin ekonomi alanındaki kronik yapısal problemleri nedeniyle yani, yerli-milli üretim ve ihracatımızın yeterli olmaması nedeniyle, katma değerli ürün üretimimiz ve ihracatımız olmaması nedeniyle, bir diğer deyişle, yıllardır sürdürülen borç-faiz-beton-çimento ekonomisi yüzünden, doğal olarak döviz kurları 2021 yılında patladı. Yeni yıla zamlarla girişimiz bunu en açık bir şekilde ortaya koyuyor. Elektriğe konutta yüzde 50 ila yüzde 130 zam. Doğalgaza konutta yüzde 25, sanayide yüzde 50 zam. Akaryakıta zam. 'Zam, vergi, borç, faiz ekonomisi' diye yıllardır söylüyoruz. Maalesef iktidarın anlayışı değişmiyor. Gelir kaynakları değişmiyor. Bir kaynak lazım olduğu zaman ya yüksek faizli düşük vadeli dış borç alacaksın ya elimizdeki varlıkları satacağım ya da milleti sıkıp suyunu çıkartacağım' bu zihniyetle mevcut iktidarın milletin derdine derman olabilmesi mümkün değildir’ ifadelerini kullandı. 

 

Dövize Endeksli Kur Konusunda Özal'ın Uyarıları Dikkate Alınmalı

Genel Başkanımız Erbakan uygulanan 'Dövize Endeksli Kur' politikasının da sonuç vermeyeceğini, yıllar önce merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın bu konuda ciddi uyarılarının olduğunu hatırlatarak "Rahmetli Özal, 1989 yılında yaptığı açıklamada; bu sisteme 'bilgisizliğin vesikası' ve 'inşallah bizden sonraki iktidarlar ders alır' diyor. 1984-88 arasında tam 4 sene, 70’li yıllarda uygulanan bu sistemin borcunu ödedik, perişan olduk' diyor. Ama aynı sistem iktidar tarafından kurtuluş reçetesi olarak tekrardan önümüze getiriliyor. Biz bunları son çırpınışlar olarak görüyoruz. Faiz artıralım, dolar bozduralım, Merkez Bankası Başkanı değiştirelim, Maliye Bakanı değiştirelim, 'dış güçlerle savaşıyoruz' diyelim, Çin modeli uygulayacağız diyelim, DÇM uygulamasına geçelim, Katar-Azerbaycan-Dubai’deki arkadaşlar sermaye göndersin, 'okul arkadaşlarının birbirine kontör atması gibi’ asıl yapısal problemleri çözmeden günü kurtarmaya yönelik adımlarla devam ediliyor." ifadelerini kullandı.

 

AK Parti Siyasetinin Kilit Cümlesi: 'İsrail ile İlişkiler Hayati Öneme Sahip'

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan iktidarın ekonomide ABD ve İsrail'den de beklenti içinde olduğunu belirterek bunun maliyetlerinin ağır olacağı uyarısında bulundu: "Hele bir de asıl Amerika kontör atsa diye adımlar atılıyor. ABD’nin destek vermesinin şartları var; “Ermenistan ve İsrail’le iyi geçineceksin”. Ermenistan’la normalleşme adımı atılıyor, uçak seferleri yeniden başlatılıyor, Beştepe’de Hahamları toplayıp okuyup üfletme ve böylece İsrail’e göz kırpma girişiminde bulunuluyor… Ve bu buluşmada Sn. Cumhurbaşkanı, İsrail’le ilişkilerin “hayati öneme sahip” olduğunu söylüyor. Çok kritik bir cümle, aslında 20 senelik Ak Parti siyasetinin kilit cümlesi. Amerikan medyası, Washington Post Ermenistan’la normalleşmeyi Biden’ın Erdoğan’a verdiği ev ödevlerinden bir tanesi olarak nitelendiriyor. Üzülerek ifade ediyorum parasız kalınca, ekonomik anlamda dar boğaza girince verilen ev ödevlerini yerine getirmek zorunda kalıyorsunuz."

 

Ülkede Çok Ciddi Bir Beyin Göçü Yaşanıyor

Ülkede çok ciddi bir beyin göçü yaşandığını da belirten Genel Başkanımız, sebeplerini şöyle sıraladı: "Bir defa yüzde yüz yerli katma değerli ürün üretmek için yetişmiş insan lazım, beyin gücü lazım, ama bu ülkede bu şartlarda beyin durmuyor ki, habire beyin göçü yaşıyoruz… Neden?  O beyinlere sahip çıkmak için maddi ve manevi bakımdan şartlarınız uygun olacak… Bir defa adamcılık ve torpil almış başını gitmiş. Ehliyet, liyakat, donanım, tecrübe bunların hiçbirine bakılmıyor. İşte daha bu hafta yaşanan KPSS haksızlığı. Sınavda 90’ın üzerinde alan onca aday mülakatta düşük notlar verilerek eleniyor. İkincisi, Türkiye’de çalışmanın maddi getirisi gelişmiş ülkelerle kıyaslanmayacak kadar düşük. Üçüncüsü de, hak yok, hukuk yok, adalet yok, kurumlar yok, verilerin bir anlamı yok, enflasyon ve işsizlik oranı talimatla belirleniyor, korona sürecinde açıklanan vaka sayısına bile güven yok. Bugün “kardeşim” dediğine yarın “katil”, bugün “katil” dediğine yarın “kardeşim”, bugün “Hoca Efendi Hazretleri” dediğine yarın “deccal”… Bir gün sonra, hatta bir saat sonra ne olacağı belli değil… Böyle bir ülkede durur mu dünya çapında yetişmiş insan?"  

 

Özgür Özel'in Açıklaması CHP'nin Genetik Yapısının Tezahürü

"CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel'in Kur'an Kurslarına yönelik 'orta çağ' söylemine de sert tepki gösteren Genel Başkanımız, "CHP'li ismin haftalık basın toplantısında dile getirdiği talihsiz ifadeler, 28 Şubat jargonuyla oluşturulmuş CHP’nin genetik yapısının tezahürüdür. Ne kadar makyaj yapsalar da ne kadar kıyafet değiştirseler de doğuştan gelen genetik özellikler değişmiyor.  1000 sene İslam’a bayraktarlık yapmış aziz milletimizin evlatlarına din eğitimi verilmesini, Kuran öğretilmesini çağdışılık olarak nitelemek hiç kimsenin haddine değildir! Bu millet 6 asır İslam’la yücelmiş ve tüm dünyaya bu sayede adaletle hükmetmiştir. Bu gibi açıklamalar Sayın Kılıçdaroğlu’nun dindar-muhafazakâr seçmene yönelik ılımlı mesajlarını ve helalleşme projesini de yerle bir etmektedir.  Ve aynı zamanda Ak Parti iktidarının da fazlasıyla işine gelmektedir. Yeniden Refah Partisi olarak CHP Grup Başkanvekili tarafından dile getirilen bu zihniyeti Kur'an öğretimine ve din öğretimine karşı sergilenen bu yaklaşımı şiddetle kınıyoruz." ifadelerini kullandı.

 

ABD ve Rusya Suriye'de 'Teröristan' İçin Anlaştı

Genel Başkanımız Erbakan, ABD ve Rusya’nın Kuzey Suriye'de 'Teröristan' bölgesi kurulması konusunda mutabakata vardığı uyarısında bulunarak şöyle devam etti: “Suriye ile ilgili ifade edilmesi gereken diğer önemli bir konu da son dönemde ABD ve Rusya’nın Suriye konusunda mutabakata varması ve birbirine yakınlaşmasıdır. Çok sık şekilde Rusya ve Amerika arasında Suriye’de iş birliği ve ortaklaşa hareket noktasında adımlar atılıyor. Putin ve Biden’ın Suriye özel temsilcileri bir araya geliyor, ortak strateji geliştiriyorlar. Özellikle anlaştıkları konu Kuzey Suriye’de terör örgütü SDG-PYD’nin hâkim olduğu sözde “Rojava Özerk Bölgesi”, Büyük İsrail yolunda önemli bir adım olan, “Teröristan” bölgesi gibi görünüyor. ABD ve Rusya’nın bu bölgeyle ilgili görüş ayrılığının pek de olmadığı yavaş yavaş ortaya çıkıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan birkaç ay önce Suriye’nin kuzeyinde SDG’ye karşı harekât başlatılacağını açıkladı. Ancak Rusya ve ABD tarafından bu harekâta onay verilmediği için harekât gerçekleştirilemedi. Eğer ekonomik ve teknolojik gücünüz olmazsa, eğer siz dış güçlerin kapısında sıcak para, döviz, kredi, borç için bekliyorsanız, tam 20 seneden bu yana D-8’i canlandırıp D-60’ı kurmadıysanız, 57 Müslüman ülkeye öncülük ve liderlik yapmak yerine ABD’nin, Avrupa’nın, G-20’nin kapısında beklemeyi tercih ettiyseniz olacağı budur maalesef. Uzun lafın kısası, iktidar kayıplarla dolu bir maceranın daha sonuna geldi.”

 

 

GENEL BAŞKANIMIZ DR. FATİH ERBAKAN'IN İL BAŞKANLARI TOPLANTISI KONUŞMASI

 

 

 

 

DOĞU AKDENİZ’DE HAKLARIMIZ ACİLEN KORUNMALI!

DOĞU AKDENİZ’DE HAKLARIMIZ ACİLEN KORUNMALI!

 

Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin MEB (Münhasır Ekonomik Bölge) sınırları içerisinde yer almakta olan 5. ve 10. bloklardaki son gelişmeler ister istemez dikkatlerin yeniden Kıbrıs’a çevrilmesine neden olmuş bulunmaktadır.

 

Daha önceden Türkiye’nin MEB sınırları içerisinde yer alan 5. Blok ile ilgili GKRY ile Exxon Mobil ve Qatar Petroleum arasında sondaj çalışmalarının yapılmasına yönelik anlaşmanın imzalanmasından haftalar sonra, 10. blokta yer alan Glaucus-2 kuyusunda sondaj çalışmasının başlatılmış olması Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki haklarının gasp edilmesi açısından son derece vahim bir gelişmedir.

 

GKRK Enerji, Ticaret ve Endüstri Bakanı Natasa Pilides Glaucus-2 kuyusunda sondaj çalışmasının Exxon Mobil ve Qatar Energy konsorsiyumu tarafından başlatıldığını sosyal medya hesabından yayınlamış olup, bu konuda Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun cılız açıklaması dışında konuyla ilgili olarak hiçbir adım atılmamıştır. 

 

Sonuç olarak; mevcut hükümetin Doğu Akdeniz’de meydana gelen bu son gelişmeler karşısında hak ve hukukumuzun korunması için gerekli adımları acilen atması gereklidir.

 

 

Dr. Fatih Erbakan

Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı

CHP'NİN GENETİK YAPISININ SÖZCÜSÜ ÖZGÜR ÖZEL'İ ŞİDDETLE KINIYORUZ!

CHP'NİN GENETİK YAPISININ SÖZCÜSÜ ÖZGÜR ÖZEL'İ ŞİDDETLE KINIYORUZ!

 

CHP Sözcüsü’nün haftalık basın toplantısında dile getirdiği 28 Şubat jargonuyla oluşturulmuş cümleler CHP’nin genetik yapısının tezahürüdür.

1000 sene İslam’a bayraktarlık yapmış aziz Milletimiz’in evlatlarına din eğitimi verilmesini, Kuran öğretilmesini çağdışılık olarak nitelemek kimsenin haddine değildir…!!

Bu millet 6 asır İslam’la yücelmiş ve tüm dünyaya bu sayede adaletle hükmetmiştir.

 

Bu gibi açıklamalar Sn. Kılıçdaroğlu’nun dindar-muhafazakâr seçmene yönelik ılımlı mesajlarını ve helalleşme projesini de yerle bir etmektedir.  Ve aynı zamanda Ak Parti iktidarının da fazlasıyla işine gelmektedir.

Yeniden Refah Partisi olarak CHP sözcüsü tarafından dile getirilen bu zihniyeti şiddetle kınıyoruz.

 

 

Dr. Fatih Erbakan

Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı

 

 

 

ERKEN SEÇİMDEN BAŞKA ÇIKIŞ YOLU GÖRÜNMÜYOR

ERKEN SEÇİMDEN BAŞKA ÇIKIŞI YOLU GÖRÜNMÜYOR

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan bugün açıklanan enflasyon rakamlarına ve yeni yılla birlikte başlayan zam yağmuruna ilişkin, "Bütün bu acı gerçekler karşısında iktidara buradan söylenebilecek olan daha fazla milleti oyalamamaları, daha fazla milleti perişan etmemeleri, sıkıp limon gibi suyunu çıkarmayı artık sona erdirmeleri ve bir an evvel seçim sandığını milletin önüne getirip koymalarıdır. Bundan başka Türkiye için bir çıkış yolu şu an için görülmemektedir." açıklamasında bulundu.

 

Türkiye Değişim Partisi Genel Başkanı Mustafa Sarıgül ve beraberinde Genel Başkan Yardımcılarından oluşan heyet, Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan'ı ziyaret etti.

 

İki lider yaklaşık 45 dakika süren görüşmeden sonra basın mensuplarının karşısına geçti.

 

 

Mustafa Sarıgül: Açıklanan Enflasyon Rakamları Gerçeği Yansıtmamaktadır

Türk siyasetine damga vurmuş merhum Başbakan Prof. Dr. Necmettin Erbakan'ı anarak sözlerine başlayan TDP Genel Başkanı Mustafa Sarıgül, sıcak bir ortamda gerçekleşen görüşmeye ilişkin şunları söyledi:

 

 “Türkiye’de demokrasinin kurum ve kurallarıyla oturması için öncelikle seçim sisteminin değişmesi lazım. Seçim sistemi değişerek ileri demokratik medeni ülkelerdeki baraj oranları neyse ülkemizdeki baraj oranlarının da aynı olması lazım. Yurttaşlarımızın verdiği her bir oy kıymetlidir. Bu oyların sayılmaması gerçekten demokrasi ayıbıdır. İnşallah siyasi partiler olarak görüşmelerimize devam edeceğiz. Sivil bir anayasa yapmayı Allah bizlere kısmet etsin. İleri demokratik medeni ülkeler seviyesinden baktığımız zaman Türkiye’de tam demokratik bir anayasa yapılmaması, sivil bir anayasa yapılmaması, ortak bir mutabakatla anayasa yapılmaması gerçekten son derece ciddi bir problemdir. Bu vesileyle Siyasi Partiler Kanunu’nun değişmesi, seçim sisteminin değişmesi TDP olarak bizim ana görüşlerimizdir. Arzu ettiğimiz en önemli model tarafsız Cumhurbaşkanı, güçlü meclis ve bağımsız yargı. TDP olarak cumhurbaşkanının tarafsız olmasını istiyoruz. Güçlü bir meclis ve bağımsız bir yargı olmasını arzu ediyoruz. Dışarıdan bakan atanması fikrini doğru bulmuyoruz. Bugün açıklanan enflasyon oranlarının gerçeği yansıtmadığını bakkal, kasap ve manavlarımız bize söylemekte. Asgari ücret artırılmıştır ama daha uygulamaya geçmeden asgari ücret mutfakların ve pazarların son derece gerisinde kalmıştır. TDP olarak 4 ayda bir asgari ücret mutlaka güncellenmelidir.”

 

 

'Seçim Sisteminin Değişikliği Konusunda Mutabık Kaldık'

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Mustafa Sarıgül'ün ziyaretinden duyduğu memnuniyeti dile getirerek iki partinin seçim sistemi değişikliği konusunda pek çok noktada mutabık kaldıklarını belirtti.

 

Genel Başkanımız şunları söyledi:

 “Sistemle ilgili olan konularda yaptığımız görüşmede Yeniden Refah Partisi ve Türkiye Değişim Partisi olarak istenen değişimlerde hemen hemen tamamında mutabık olduğumuzu görmüş olduk. Bir bağımsız cumhurbaşkanının olması, partili bir cumhurbaşkanının olmaması, Meclisin güçlendirilmesi, kuvvetler ayrılığının tesis edilmesi, bakanların meclisten belirlenmesi, kabinede meclis dışından atama olmaması konularında mutabık kaldık. İnşallah böyle daha sağlıklı ve daha adil bir sisteme geçiş mümkün olur. Bunda da partilerimizin gayreti, çabası inşallah etkili olur. "

 

 

İktidar İçin Erken Seçimden Başka Çıkar Yol Görünmüyor

Bugün açıklanan enflasyon rakamlarına da değinen Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, gidişatın milletimiz için iç açıcı olmadığı ve iktidar için erken seçimden başka çıkar yol olmadığını belirterek, "Biz daha önce de mevcut hükümetin yıllardan beri üç tane gelir kalemi olduğunu ifade ediyoruz. Bir tanesi borçlanma, ikinci devlet mallarının satılıp yok edilmesi, üçüncüsü de vatandaşa zamla, vergiyle yük yüklenerek vatandaşın limon gibi sıkılıp suyunun çıkarılması. Özellikle son bir haftada, yeni yılda üçüncü gelir kaleminde iktidarın yine çok önemli, ciddi adımlar attıklarını görüyoruz. Ne kadar haklı olduğumuz yılbaşı itibariyle yaşanan zam yağmuruyla ortaya çıkmış oldu. Bir defa şu ince detaya dikkat çekmek isterim. Kur 18 liradayken benzinin litresi 11,6 TL, kur 12-13 lira civarına geldiğinde benzinin litresinin 12,9 olması hükümetin özel sektöre, herkese yaptığı indirim çağrısına önce kendisinin uymadığını göstermektedir. TÜİK'in bugün açıkladığı enflasyon rakamları yıllık 36,08 ile 19 yılın rekoru kırılmış oldu. Aralık ayının enflasyon rakamı da yüzde 13,58 noktasında geldi.  Tek haneli enflasyon denirken aylık enflasyonun dahi çift haneli rakamlara geldiğini açık bir şekilde görüyoruz. Öte taraftan ENAG’ın bağımsız bilim adamlarının ortaya koyduğu enflasyon daha da fecaat. Aylık yüzde 19,35 Yıllık da yüzde 82,8. Allah vermesin Arjantin gibi Venezuela gibi 3 haneli yıllık enflasyon rakamlarına doğru hızlı bir şekilde gitmeye devam ediyoruz. Yaklaşık yıllık yüzde 83’lük bir enflasyona geldi. Bu gidişat gerçekten de gidiş değildir. Bu veriler dikkate alındığında asgari ücret artışı yok oldu. Asgari ücretlinin eline geçmeden yok oldu. Emekli ve memura yapılacak zammın da enflasyonun aylık yüzde 20'e geldiği bir durumda, matematiksel olarak da bir artış sayılmayacağını varsayabiliriz. 4 kişilik bir ailenin açlık sınırının 5 bin liraya yaklaştığı yoksulluk sınırının da 15 bin liraya yaklaştığı bir ülkede ülkenin yüzde 50'sinin açlığa yüzde 90'a yakın kesimin de yoksulluğa mahkûm edilmesi demektir. İktidarın 19 yılda halkı ne kadar fakirleştirdiğini, 2003 yılındaki alım gücüyle bugünkü alım gücünü 100 lirayı baz alıp karşılaştırırsak 2003 yılında 100 lira ile 87 kg ekmek alınırken bugün 11 kg ekmek alınabiliyor. 71 litre süt alınırken bugün 14 litre süt alınabiliyor. 1000 adet yumurta alınırken bugün 66 adet yumurta alınabiliyor. 9,5 kg Dana eti alınabilirken bugün 1,5 kg dana eti alınabiliyor. 2003 yılında 34 litre ayçiçeği yağı alınabiliyorken bugün sadece 4,4 litre alınabiliyor. 57 litre benzin alınabilirken bugün 100 lira ile sadece 11,5 litre alınabiliyor.  Bütün bu acı gerçekler karşısında iktidara buradan söylenebilecek olan daha fazla milleti oyalamamaları, daha fazla milleti perişan etmemeleri, sıkıp limon gibi suyunu çıkarmaya artık sona erdirmeleri ve bir an evvel seçim sandığını milletin önüne getirip koymalarıdır. Bundan başka Türkiye için bir çıkış yolu şu an için görülmemektedir. Seçim sisteminin adil olması ve temsilde adaleti sağlayacak şekilde düzenlenmesi son derece önemlidir. " ifadelerini kullandı.

 

   

PCR GENELGESİ ACİLEN GERİ ÇEKİLMELİ

PCR GENELGESİ ACİLEN GERİ ÇEKİLMELİ

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Sağlık Bakanlığı'nın zorunlu PCR testi kararına ilişkin, "Daha önce Ayasofya Camii’nin ibadete açılması ve İstanbul Sözleşmesi’nin iptalinde olduğu gibi, zorunlu PCR testi zulmünün ortadan kaldırılmasında da partimizin tüm teşkilatlarıyla ortaya koyduğu gayretin, oluşturduğu kamuoyu duyarlılığının ve Eylül ayında Danıştay’a yaptığımız itirazın çok büyük etkisi oldu." ifadelerini kullandı.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Sağlık Bakanlığı'nın zorunlu PCR testi uygulamasını kaldırması kararına yönelik açıklamada bulundu.

 

 

Milletimize Geçmiş Olsun ve Hayırlı Olsun

Kararın milletimiz için hayırlı olması temennisinde bulunan Genel Başkanımız, konu ile ilgili şunları kaydetti:

 

"Millî Görüş Hareketi 1969’dan günümüze kadar hayrın hakim olması, şerrin ortadan kaldırılması noktasında çok etkili bir görev ifa etmiştir. 1995 yılında Yunanistan’ın karasularını 12 mile çıkarma girişimleri karşısında 31 Mayıs 1995’te, TBMM’de “casus belli” kararının çıkmasında Millî Görüş’ün o dönemdeki temsilcisi Refah Partimiz öncülük etmişti. Yine 2003 yılı Mart ayında, ABD askerlerinin ülkemiz toprakları üzerinden Irak’a operasyon gerçekleştirmesine izin verecek Irak tezkeresinin TBMM’de reddedilmesine Milli Görüş Lideri Merhum Erbakan Hocamız’ın gayretleri vesile olmuştu."

 

Zorunlu PCR Testinin Kaldırılmasında Partimizin Büyük Gayreti Oldu

Millî Görüş hareketinin aynı görevi geçmişte olduğu gibi bugün de ifa ettiğini vurgulayan Genel Başkanımız Erbakan, “Daha önce Ayasofya Camii’nin ibadete açılması ve İstanbul Sözleşmesi’nin iptalinde olduğu gibi, zorunlu PCR testi zulmünün ortadan kaldırılmasında da Yeniden Refah Partimizin tüm teşkilatlarıyla ortaya koyduğu gayretin, oluşturduğu kamuoyu duyarlılığının ve Eylül ayında Danıştay’a yaptığımız itirazın çok büyük etkisi oldu." şeklinde konuştu.

 

İçişleri Bakanlığımız Acilen Zorunlu PCR Genelgesini İptal Etmelidir

'Milli Görüş’ün tek temsilcisi Yeniden Refah Partimiz bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da hayra motor, şerre fren olmaya devam edecektir.' diyen Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, “Partimiz ifsat değil, ıslah için mücadelesini kararlılıkla sürdürecektir. Bu konuda emeği geçen tüm teşkilatlarımıza ve her kesimden insanımıza teşekkür ediyor, ülkemize ve Milletimize geçmiş olsun ve hayırlı olsun dileklerimizi iletiyoruz.  Ve  elbette ki  İçişleri Bakanlığı'ndan Zorunlu PCR testi uygulaması hakkındaki genelgesini acilen geri çekmesini bekliyoruz." ifadelerini kullandı.

 

GENEL BAŞKANIMIZIN AÇIKLAMASI

İLK İŞ ÇİFTÇİYE, MEMURA, İŞÇİYE YÜZDE 100 MAAŞ ZAMMI YAPACAĞIZ

İLK İŞ ÇİFTÇİYE, MEMURA, İŞÇİYE YÜZDE 100 MAAŞ ZAMMI YAPACAĞIZ

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan yaptığı açıklamada iktidara geldiğimizde ilk iş olarak emekliye, işçiye, memura yüzde 100 zamla iş başı yapacağımızı ve esnafa da 50 bin TL hibe vereceğimizi söyledi. Genel Başkanımız, çiftçinin, esnafın, öğrenim kredisi alan öğrencilerin ve vatandaşların bankaya olan borç faizlerini de 1 sefere mahsus olmak üzere sileceğimizi belirtti.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, ‘Anadolu Buluşmaları’ kapsamında 2 günlük program için gittiği Düzce’de, Cuma namazı sonrası coşkulu bir kalabalığa hitap etti.

 

 

Asgari Ücrete Yapılan Zam Daha Vatandaşın Eline Geçmeden Eridi

 

Tüm Türkiye’yi karış karış dolaştığımızı, sadece seçim zamanı değil geçim zamanı da esnafın çiftçinin vatandaşın yanında olduğumuzu söyleyen Genel Başkanımız, ülkenin en önemli sorunlarından birinin 10 milyona yaklaşan işsiz sayısı olduğunu belirtti.

 

Genel Başkanımız Erbakan, yapılan asgari ücret zammının da yeni yılla birlikte başta elektrik, doğalgaz olmak üzere yapılan zamlarla eridiğini ifade ederek, “Malumunuz asgari ücret 4250 TL oldu. Son açıklanan açlık sınırıyla beraber gerçek enflasyonun yüzde 80 olduğu bir durumda asgari ücrete yapılan yüzde 50 zam daha 7 milyon çalışanın eline geçmeden eridi. Emeklinin durumuna bakıyorsunuz, açlık sınırının 4600 TL olduğu bir ülkede emekliye verilen 2500 TL karnını bile doyurmaya yetmez. Esnafımızın durumu da içler acısı. Biz Anadolu’da esnaf ziyareti yaparken boş dükkanlarla karşılaşıyoruz. Esnaf iş yapamıyor. Adeta sinek avlıyor. Esnafımız evde boş oturacağına dükkâna geldiğini söylüyor. Bu kiralarla, bu vergilerle, bu elektrik doğalgaz zamlarıyla iş yapması mümkün değil ki. 2020 yılında 99 bin, 2021 yılında 70 binden fazla esnafımız kepenk kapattı. Çiftçimiz ise bu mazot fiyatıyla sene başından bu yana yüzde 600 zamlanan gübre fiyatıyla bir şey ekmesi zaten mümkün değil.” şeklinde konuştu.

 

 

2022 Yılında 240 Milyar TL Faiz Ödeyecek İktidarın Bu Sorunları Çözmesi Zor Görünüyor

 

‘Bütün bu sorunları çözmesi gereken mevcut iktidardır.’ Diyen Genel Başkanımız Dr. Erbakan, “Esnafa faizsiz 50 bin- 100 bin TL hibe vereceksin, can suyu olacaksın. Emekliye, memura, işçiye bu şartlarda yüzde 100 zam yapıp alım gücünü artıracaksın ki piyasa canlansın. Çiftçinin tarımda kullandığı mazottan, sulama için kullanılan elektrikten vergi alınmamalı. Taban fiyatları Erbakan Hoca gibi yüzde 250 arttırılmalı. İthalatın değil tarımda yerli üretimin teşvik edilip desteklenmesi gerekir. Faizli borç değil, çiftçimize de hibe verilmesi gerekir. Tabii 2022 yılında 240 milyar TL faiz ödeyecek bu hükümette bu dediklerimizin yapılması maalesef çok zor görünüyor.” ifadelerini kullandı.

 

 

Ekonomik Darboğazdan Çıkış İçin Kaynak Paketlerimiz Hazır

 

Bu ekonomik darboğazdan çıkış için hazırladığımız 150 milyar dolarlık kaynak proje kitabını işaret eden Genel Başkanımız, borçsuz, faizsiz, ek vergi koymadan bulunacak kaynağı 83 milyona aktaracağımızı söyledi.

 

Genel Başkanımız Erbakan şöyle devam etti:

 

“Biz Yeniden Refah Partisi olarak iktidara gelir gelmez Emekliye işçiye memura yüzde 100 maaş zammı yaparak işe başlayacağız. Yüzde 50 ile kapağı açtık yüzde 70’e çıkardık, son ekonomik gelişmelerle birlikte o da yetmez dedik şimdi yüzde 100 yapacağız diyoruz. Çünkü enflasyon yüzde 80 olmuş. En az yüzde 100 yapacaksın ki milletin karnı doysun. Yine bu bulacağımız kaynakla işbaşına gelir gelmez esnafımıza 50.000 TL hibe vereceğiz. Koskoca pandemi geçti esnafa 500 TL 1000 TL çiklet parası destek verildi. Bizi kıskanan Almanya esnafına kapalı olduğu dönemde cirosunun yüzde 75’ini verdi. Yine bu kaynakla çiftçimizin, köylümüzün kooperatife ve bankaya olan faiz borçlarını 1 seferliğe mahsus olmak üzere sileceğiz.  Küçük esnafımızın bankaya olan borçlarının faizini, vatandaşın bankaya olan borçlarının faizini ve öğrencilerimizin öğrenim kredilerini borçlarının faizini sileceğiz. Milletin adamı böyle olur.”

 

NE ADALET KALDI NE KALKINMA!

NE ADALET KALDI NE KALKINMA!

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan’dan iktidara eleştiriler: "Gelmiş olduğumuz noktada 20 senelik Ak Parti iktidarının sonunda kalkınmış olan milletimiz ve ülkemiz değildir; kalkınmış olan İmtiyazlı holdingler ve dolar milyarderleridir. Partinin ismini 'Adalet ve Kalkınma' Partisi koydular, '3Y' ile mücadele edeceğiz yani “Yoksulluk-Yolsuzluk-Yasaklar”ı ortadan kaldıracağız' dediler, gelinen noktada Ne Adalet kaldı, ne Kalkınma kaldı, ‘3Y' de devam ediyor, hatta artarak devam ediyor…"

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Kilis Öğretmenevi Konferans Salonu'nda gerçekleştirilen 1. Olağan Kongremiz’de iktidara yüklendi.

 

 

KPSS Adaletsizliğine Böyle İsyan Etti

AK Parti'nin kimseye nasip olmayacak yetki ve güçle 20 sene tek başına iktidarda kaldığını hatırlatan Genel Başkanımız Erbakan, “Gelinen noktada kalkınmadan ve adaletten eser kalmamış. İşte KPSS mülakat mağdurları? KPSS’de 95 puan yüksek almış kaç tane insanımızı mülakatta 40-50 puan verip eliyorsun! Nerede kaldı bizim medeniyetimiz, nerede kaldı bizim inancımız? Bizim inancımıza göre, Millî Görüş’e göre sen bırak başka partiden olana başka dinden olana bile haksızlık ve adaletsizlik yapamazsın. Ateistin, Yahudi’nin dahi hakkını yiyemezsin. 'Kul hakkı' demek sadece kendi partili olanın hakkını yemek değil Müslüman olsun olmasın başka insanın bile hakkına riayet etmek demektir. Bu ülkede, ehliyete, liyakate önem veriliyor mu, bileğinin hakkı alnının teriyle bir yere gelmen mümkün mü diye kime sorsanız size diyecektir ki; Ne gezer kardeşim? Bu ülkede istersen 3 tane üniversite diploman, yüksek lisansın, doktoran, yabancı dilin, tecrüben her şeyin olsun, iktidarın adamı değilsen, torpilin yoksa bir yere gelmen mümkün değil. Ancak diğer taraftan iktidarın adamıysan, diplomaya bile gerek yok, işin hazır. Hatta 3 maaşın, 5 maaşın, 7 maaşın hazır! İşte adalette gelinen nokta budur. " şeklinde konuştu.

 

 

Halkımızın Yüzde 85'i Yoksulluk Sınırının Altında

İktidarın 'Yoksullukla' mücadelede de sınıfta kaldığını vurgulayan Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan konuşmasına şöyle devam etti:

 

"Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın verilerine göre bir senede 7 milyon hane sosyal yardım alıyor. Bunun manası, aileleriyle birlikte yaklaşık 30 milyon insanımız sosyal yardıma muhtaç hale gelmiş. Bu, nüfusun neredeyse yüzde 40'ına tekabül ediyor. 'Sosyal yardımları 15 kat arttırdık' diye bir de marifetmiş gibi bununla övünüyorlar. Yine aynı bakanlığın açıkladığı rakamlara göre 1,2 milyon hane gıda yardımına muhtaç durumda. Enerji Bakanlığı'nın açıklamasına göre ise 2020 yılında 3,7 milyon abonenin elektriği faturasını ödeyemediği için kesildi. Bu istatistikler, bu rakamlar Afrika ülkelerinde değil ülkemizden bahsediyoruz. Öte yandan; Halk ekmek kuyrukları kilometreleri buluyor,  askıda ekmek uygulaması bütün fırınlara yayılmış, ayçiçek yağı zincirle bağlanmış, bebek mamalarına alarm takılmış… Halkın yüzde 45'ini kapsayan asgari ücretliler açlık sınırı altında, emekli maaşları açlık sınırının altında, halkın %85’i yoksulluk sınırı altında yaşamak zorunda. İşte size yoksulluğun en açık şekilde ispatı."

 

 

Hükümet Neden Yolsuzluk İddialarının Üzerine Kararlılıkla Gitmiyor?

 

Yolsuzluk iddialarına da değinen Genel Başkanımız, 'Eğer yolsuzluk yapılmadıysa, Hükümet yolsuzluk iddialarının üzerine niye kararlılıkla ve cesaretle gitmiyor?" sorusunu yönelterek, “Neden habire bu haberlerin üzeri örtülmeye çalışılıyor? Bakın Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Sn. Mansur Yavaş diyor ki; “Bizden önceki Ak Partili belediye yönetimine ait 'Tam 5 milyar TL’lik yolsuzluk dosyasını teslim ettim savcıya, yahu Allah’tan korkun, bir tane bile mi soruşturma açılmaz” diyor… İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı yine benden önceki döneme ait “2 milyarlık liralık yolsuzluk dosyası var elimde” diyor… Bu iddiaların, bu dosyaların üzerine gitmek şöyle dursun, bunların haberlerine erişim yasağı, erişim yasağı haberine de erişim yasağı. 'Olacak O Kadar' parodisi gibi dünyanın hiçbir yerinde görünmeyen sansürlemeler, üzerini örtmeler. En başında söylediğimiz gibi, ‘Ne adalet kaldı, ne kalkınma kaldı!’ “3 Y” de devam ediyor, hatta artarak devam ediyor… Milletimiz artık bu gerçekleri görüyor, çok iyi biliyor, bu nedenle iktidarın oyları her geçen gün kartopu gibi eriyor…" ifadelerini kullandı.

 

ASIL CAHİLLİK PEYGAMBERE VE EŞİNE DİL UZATILMASINA İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ DEMEKTİR!

ASIL CAHİLLİK PEYGAMBERE VE EŞİNE DİL UZATILMASINA İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ DEMEKTİR!

 

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, yaptığı açıklamada, "Milletimizin inancını, dini değerlerimizi hiçe sayarak Hz. Adem (AS) ve Hz. Havva annemize şarkı sözleriyle saldırılması asla kabul edilemez. Gerçek cahiller ve gafiller Hz. Adem’e (AS) yani bir peygambere dil uzatanlar ile bu dil uzatmayı düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirmeye kalkışanlardır." dedi.

 

Genel Başkanı Dr. Fatih Erbakan, düzenlediği haftalık olağan basın toplantısında önemli açıklamalarda bulundu.

 

 

Taşıma Suyuyla Değirmen Dönmez, Taşıma Dolarla Ekonomi Yöneltilmez

Son bir senede enflasyon, hayat pahalılığı ve döviz kurlarının artmasıyla vatandaşın bir numaralı gündem maddesinin  ekonomi  olduğunu söyleyen Genel Başkanımız, buna karşın iktidarın çözüm olarak sunduğu Kur Korumalı Döviz Mevduatı ve Swap gibi formüllerin günü kurtarmaya yönelik hamleler olduğunu belirtti. 'Taşıma suyuyla değirmen dönmez, taşıma dolarla da ekonomi yönetilmez' uyarısında bulunan Genel Başkanımız Erbakan, 'ekonomide Kronik yapısal sorunların çözülmesi gereklidir. İsraf halen devam, bütçe açıkları borçlanma, dışa bağımlı ekonomi yapısı devam ediyor, bu şekilde gittiği müddetçe döviz artacak bu da enflasyonu artıracak.' ifadelerini kullandı.

 

 

İktidarın Görevi Sadaka Dağıtmak Değildir

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan açıklamasında  şunları kaydetti:

 

"İktidar yıllardır olduğu gibi sadaka ekonomisi ve sadaka siyasetine devam ediyorlar. Önce borç-faiz-zam-vergi ekonomisiyle, adaletsiz paylaşımla fakirleştirip, sonra da fakir kalan halka erzak yardımı yapan AK Parti iktidarı bu kez de “4 milyon” ihtiyaç sahibine doğalgaz yardımı yapacak. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı "Hane başına yıllık 450 lira ile 1150 lira arasında destek sağlanacak." dedi. Bir defa bu 20 milyondan fazla insanın ısınma problemi yaşadığını gösterir! İkinci olarak bu yardım aylık 70 TL gibi bir yardıma denk geliyor ki bu yeni doğalgaz fiyatlarıyla zamlardan sonra 4 kişilik bir hanenin dişin kovuğuna bile yetmeyecektir. Diğer bir husus taksimatta adaletsizlik hususu. Bu desteğin toplam bedelinin 3 milyar TL olduğunu bir de övünerek belirtiyorlar. Oysa ki imtiyazlı holdinglere 2022 yılında yapılacak garanti ödemeleri  42 milyar TL ödenecek. Tabi bu garanti ödemesi dolar 9 TL olarak hesaplandığı için 42 milyar doların 13 TL'yi geçti bu garanti ödemesi şimdiden 60 milyarı geçti. Diğer bir kıyaslama da  2022 yılında faize ödenecek para da 240 milyar TL. Döviz kurundaki artış hesaba katıldığında, bu rakamın da 300 milyar TL civarında olacağı rahatlıkla söylenebilir.  Yani 4 milyon haneye verilecek 3 milyar TL devede kulak bile değil. Hep söylediğimiz gibi iktidarların görevi sadaka dağıtmak, hayır işleri yapmak değil, iktidarların asıl görevi fakir halkın alım gücünü arttırmak refah seviyesini arttırmaktır. Siz önce Kış ortasında elektriğe yüzde 52-127 arası, doğalgaza yüzde 25, kömüre yüzde 72, oduna yüzde 32,6 zam yapıp önce fakirleştirip sonra da çıkıp 4 milyon haneye ‘ısınma desteği’ verileceğini açıklıyorsunuz. Yani kaşık ile verip kepçe ile geri alıyorsunuz. " 

 

 

Malum Çevreler Dinimize, Cemaatlere Topyekun Saldırıya Geçti

Cemaat evinde kalan üniversite öğrencisi Enes Kara'nın intihar olayına da değinen Genel Başkanımız, Türkiye'yi üzüntüye boğan vahim olayın malum çevreler tarafından farklı bir tarafa çekildiğini belirterek şöyle konuştu:

 

"Cemaat evinde gerçekleşen intihar olayı sebebiyle malum çevreler dine, dini değerlere, cemaatlere topyekun saldırıya geçtiler. 'Bu ölümün sebebi, sorumlusu cemaatlerdir' noktasına getirdiler. Hatta ağızlarındaki baklayı bir çıkarabilseler yüce dinimiz İslam'ı suçlayacaklar. Bu çarpık mantığı anlamakta zorlanıyoruz.  Bir üniversite öğrencisi intihar ettiği zaman o üniversiteyi sorumlu kabul edip, bütün üniversiteleri kapatalım, engelleyelim mi diyeceğiz? Veya bir üniversite yurdunda intihar oldu Allah muhafaza o zaman da üniversite yurdunu mu kapacatacağız. Böyle bir mantıksızlığı nasıl izah edebiliriz? Böyle bir mantık olabilir mi? Tamamen maksatlı gerçekleri çarpıtıp bütün dindar kesime aklı başında cemaatlere ehli sünnet itikadına uygun hizmet yapmak isteyen cemaatlere bu işi sirayet ettirip bunların faaliyetlerini ortadan kaldırıp asıl kafalarındaki o materyalist nesiller yetiştirmek için adım atmak bu art niyetli karalama kampanyalarından bunu görüyoruz. Allah rahmet eylesin vefat eden gencimize elbetteki üzülüyoruz ancak olayı aslından saptırıp da böyle bir noktaya getirilmesini de doğru bulmuyoruz."

 

 

Asıl Cahiller Peygambere ve Eşine Dil Uzatılmasını İfade Özgürlüğü Olarak Değerlendirenlerdir

Aynı çevrelerin Cenabı Allah’ın bir peygamberine ve o peygamberin eşine saldırma cüretini de göstermekten çekinmediğini de hatırlatan Genel Başkanımız, bu hakaretin düşünce ve ifade özgürlüğü olarak değerlendirilemeyeceğini vurguladı. Erbakan, "Her ne kadar malum şarkı 5 yıl önce yapılmış olsa da gündem yeni düşmüştür. Milletimizin inancını, dini değerlerimizi hiçe sayarak, Hz. Adem (AS) ve Hz. Havva annemize şarkı sözleriyle saldırılması asla kabul edilemez. Gerçek cahiller ve gafiller Hz. Adem’e (AS) yani bir peygambere dil uzatanlar ile bu dil uzatmayı düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirmeye kalkışanlardır." dedi.

 

 

İçişleri Bakanlığına Çağrı: Uçaklardan Zorunlu PCR Testi Kaldırılmalıdır

İçişleri Bakanlığımızın zorunlu PCR kararından geç de olsa kaldırması hatasından dönmesi önemli olduğunu belirten Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, ertesi gün uçaklara zorunluluk getirilmesine anlam veremediklerini kaydederek, "Ancak hemen 1 gün sonra uçak yolculuklarına PCR zorunluluğu uygulaması aklı alır gibi değil. getirmesi Bu virüs 10 saatlik otobüs yolculuğunda, 15 saatlik tren yolculuğunda, sinemada tiyatroda bulaşmayacak, 1 saatlik uçak yolculuğunda bulaşacak. Aynen daha önce metrobüste, otobüste dolmuşta bulaşmayıp sadece camilerde bulaştığı gibi. O dönemde demek ki bu dindar bir virüs,o nedenle hep camide oluyor demiştik, şimdi ne diyelim “uçmayı seven ya da maddi durumu iyi olan bir virüs” herhalde diyeceğiz. Bununla bir diğer çarpıklık da, 18 yaşından küçüklerden PCR testi istenmemesi. Bu nasıl bir mantıktır ? 15-16-17 yaşlarında olan yolcular virüs taşımıyor mu ?  Bulaştırmıyor mu?  Belki biraz sert bir ifade olacak ama bütün bu saçmalıkların bir an önce ortadan kaldırılması gereklidir. İçişleri Bakanlığımızdan bir an önce uçaklardan da bu zorunluluğu kaldırılması çağrısında bulunuyoruz. " şeklinde konuştu.

 

 

 

GENEL BAŞKANIMIZ DR. FATİH ERBAKAN'IN KONUŞMASININ TAM METNİ

 

TR’de kişi başına gelir:                  8600  USD

ABD’de kişi başına gelir:    63 bin USD

AB’de kişi başına gelir :       34 bin USD

 

Peki bir de enflasyonlarımız ne kadar ?

 

ABD %7,  AB Ortalama %5   (Almanya 5.3,  Fransa 3.4, İtalya 4.2,  Hollanda 6.4)

 

TÜRKİYE  %36  (TÜİK),  %82  (ENAG)

 

Böyle olunca da;

 

İBB’ye bağlı Halk Ekmek’in yaptığı açıklamaya göre, İstanbul’da günlük halk ekmek talebi 1 aylık sürede 1 milyon 225 binden, 1 milyon 952 bine çıktı. Bu bir ayda yüzde 60 artış demektir.

Bu patlayan talebi karşılayabilmek için 4. Halk ekmek fabrikası Hadımköy’de kuruluyor.

 

Bankalara tüketici kredisi ve kredi kartı borcu bulunan vatandaş sayısı son bir yılda 800 bin kişi artarak 34 milyon 700 bine yükselirken, borcunu ödeyemediği için yasal takibe düşen kişi sayısı da 4 milyonu geçti.

……………………………………………………………….

 

Dolar düşmüyor, enflasyon artmaya, halk fakirleşmeye devam ediyor…

 

Sn. Cumhurbaşkanı’nın bizzat açıkladığı KKM (Kredi Korumalı Mevduat) Sisteminin de sonuç vermediği görülüyor.

Yine Sn. cumhurbaşkanı’nın tutmayan bir diğer teorisi de “,faiz sebep, enflasyon sonuçtur” teorisi oldu.

Yüzde 14’e düşürülen faize rağmen son açıklanan resmi enflasyon verisinin yıllık yüzde 36,8 ile MB faizinin üç katına yaklaşması, şubat ayında muhtemelen yüzde 50’ye ulaşacak olması ‘faiz düşünce enflasyon düşer’ tezinin yanlışlığını kanıtlıyor.

 

İktidar SWAP’larla, kredilerle günü kurtarmanın, dükkanı döndürmenin peşinde.

Merkez Bankası ile Birleşik Arap Emirlikleri Merkez Bankası arasında 64 milyar TL karşılığı swap anlaşması imzalandı. (Çin, Katar, Güney Kore ve Birleşik Arap Emirlikleri ile imzalanan swap anlaşmalarının büyüklüğü 30 milyar dolara yaklaştı.)

“Taşıma suyla değirmen dönmez, taşıma dolarla da ekonomi yönetilmez”

 

Kronik yapısal sorunların çözülmesi gereklidir. İsraf halen devam

ediyor, bütçe açıkları sevam ediyor, borçlanma devam ediyor, dışa bağımlı ekonomi yapısı devam ediyor, bu şekilde gittiği müddetçe döviz artacak bu da enflasyonu artıracak.

 

    -Ekonomimizin borç yükünden kurtarılması için mutlaka denk bütçe yapılması,

    -Zam, Vergi, borç ve faizden arındırılmış bir ekonomik düzen için bu sayılanların dışında kaynak bulunması,

    -İhalelerde şeffaflığın temin edilmesi ve işlerin ehline, layık olana ve bedelinin 5 misline değil, makul fiyatlarla verilmesi,

    -Stratejik, istihdam artırıcı ve ülke için ekonomik önemi olan yatırımlarda devletin öncülük etmesi veya ortak olması,

 

Bu uyarılara kulak verilmezse,

Standart Charters’ın 2022 sonu döviz tahmini 12’den 20’ye, 2023 sonu tahmini 14’den 28’e ….!!!

Bu da 2022 sonu itibariyle üç haneli enflasyon dönemine geçilecek demektir.

Böyle bir durumda Ak Parti şu andaki yüzde 25 civarında olan oyunu dahi bulamaz ve hatta baraj problemi yaşayacak noktaya gelir.

………………………………..,……………………………..

 

Ancak malesef bizim uyarılarımıza kulak vermekten son derece uzaklar. Yıllardır olduğu gibi sadaka ekonomisi ve sadaka siyasetine devam ediyorlar.

 

Önce borç-faiz-zam-vergi ekonomisiyle, adaletsiz paylaşımla fakirleştirip, sonra da fakir kalan halka erzak yardımı yapma

AK Parti iktidarı bu kez de “4 milyon” ihtiyaç sahibine doğalgaz yardımı yapacak. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı "Hane başına yıllık 450 lira ile 1150 lira arasında destek sağlanacak." dedi.

 

-       Bir defa bu 20 milyondan fazla insanın ısınma problemi yaşadığını gösterir …!!

 

-       Bu desteğin toplam bedelinin 3 milyar TL olduğunu bir de övünerek belirtiyorlar. 

 

Oysa imtiyazlı holdinglere 2022 yılında yapılacak garanti ödemeleri  42 milyar TL (USD 9 olarak hesap edilmiş yani aslında 63 milyar TL ödeyecekler).

2022 yılında faize ödenecek para da 240 milyar TL. Döviz kurundaki artış hesaba katıldığında, bu rakamın da 300 milyar TL civarında olacağı rahatlıkla söylenebilir.

 

Kış ortasında elektriğe yüzde 52-127 arası,  doğalgaza yüzde 25, kömüre yüzde 72,  oduna yüzde 32,6 zam yapıldıktan sonra çıkıp 4 milyon haneye ‘ısınma desteği’ verileceğini açıklıyorlar.

Ve hep söylediğimiz gibi siyasi iktidar hayır kurumu vazifesi yapıyor, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı da başka işi kalmamış tamamıyla fak-fuk-fona dönmüş.

…….……………………………………………………………

 

Yoksulluk, hayat pahalılığı yanında en önemli problemlerimizden bir tanesi de devasa işsizlik rakamlarımızdır. 

10 milyona yakın işsizimiz kan ağlıyor, çaresizlik içerisinde hayatta kalmaya çalışıyor.

 

TÜİK’in 10 Ocak’ta açıkladığı Kasım 2021 işsizlik verilerine göre İşsiz sayısı, bir önceki aya kıyasla 39 bin kişi arttı. Bu rakam yıllık artışın 500 bin kişi olması demektir. Kaldı ki iktidarın propaganda birimine bağlı olarak çalıştığı düşünülürse, gerçek artışın bunun çok daha üzerinde olduğu da rahatlıkla söylenebilir.

 

İşsiz sayısının bundan sonra da hızla artacağını öngörmek mümkündür çünkü;

İktidarın pek çok mal ve ürüne, enerjiye, ulaşıma yaptığı zamlar fiyatlarda yükselişe yol açacağı için iç talep ve tüketim de hızla düşecektir. İç talepteki düşüş beraberinde işletmeleri üretimlerini azaltmaya yöneltecektir.

Bunun sonucu ise daha düşük kapasitelerle çalışma ve bu yüzden de işçi çıkartmak olacaktır.

…………………………………………………………………..

 

Geçtiğimiz hafta bir cemaat yurdunda gerçekleşen intihar olayı sebebiyle malum çevreler dine, dini değerlere, cemaatlere topyekun saldırıya geçtiler. Bu ölümün sebebi, sorumlusu cemaatlerdir noktasına getirdiler.

 

Bu çarpık mantığı anlamakta zorlanıyoruz.

Bir üniversite öğrencisi intihar ettiği zaman o üniversiteyi sorumlu kabul edip, bütün üniversiteleri kapatalım, engelleyelim mi diyeceğiz ??

Veya da ASELSAN’da gerçekleşen intiharlar dolayısıyla ASELSAN’ı sorumlu tutup, kapatalım mı diyeceğiz ??

 

Böyle bir mantıksızlığı nasıl izah edebiliriz ?

 

Aynı çevreler Cenabı Allah’ın bir peygamberine ve o peygamberin eşine saldırma cüretini de göstermekten çekinmemektedir.

 

Milletimizin inancını, dini değerlerimizi hiçe sayarak, Hz. Adem (AS) ve Hz. Havva annemize şarkı sözleriyle saldırılması asla kabul edilemez.

 

Gerçek cahiller ve gafiller Hz. Adem’e (AS) yani bir peygambere dil uzatanlar ile bu dil uzatmayı düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirmeye kalkışanlardır.

………………..,,,,,,……………..,,,,,,,,,,,,,………………..

 

Bu virüs 10 saatlik otobüs yolculuğunda, 15 saatlik tren yolculuğunda, sinemada tiyatroda bulaşmayacak, 1 saatlik uçak yolculuğunda bulaşacak.

 

Aynen daha önce metrobüste, otobüste dolmuşta bulaşmayıp sadece camilerde bulaştığı gibi. O dönemde demek ki bu dindar bir virüs, o nedenle hep camide oluyor demiştik, şimdi ne diyelim “uçmayı seven ya da maddi durumu iyi olan bir virüs” herhalde diyeceğiz.

 

Bununla bir diğer çarpıklık da, 18 yaşından küçüklerden PCR testi istenmemesi. Bu nasıl bir mantıktır ? 15-16-17 yaşlarında olan yolcular virüs taşımıyor mu ?  bulaştırmıyor mu ?

 

Belki biraz sert bir ifade olacak ama bütün bu “saçmalık”ların bir an önce ortadan kaldırılması gereklidir.

 

ÇOK YAKIŞIKSIZ, ÇOK ÇİRKİN İFADELER

ÇOK YAKIŞIKSIZ, ÇOK ÇİRKİN İFADELER

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hakaretten tutuklanan Gazeteci Sedef Kabaş’a ilişkin, “Gazeteci hanımefendinin ifadelerini asla tasvip etmiyoruz, doğru bulmuyoruz. Çok yakışıksız, çok çirkin ifadeler kullanmışlar, işi çok ileri götürmüşler. Bu ifadeler sadece Sayın Cumhurbaşkanına değil, başka siyasetçi devlet adamına da asla söylenmemesi gereken ifadelerdir.” dedi.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, ‘Sandık Başmüşahitleri Toplantısı’ ve ‘Anadolu Buluşmaları’ çalışmaları kapsamında gittiği Gümüşhane’de bir restoranda düzenlenen basın toplantısında gazetecilere açıklamalarda bulundu.

 

 

Türk Siyasetinde Çığır Açıyoruz

Genel Başkanımız Erbakan, “Biz Yeniden Refah Partisi olarak, iktidarın da muhalefetin de yanlışına yanlış doğrusuna doğru diyerek Türk siyasetinde çığır açıyoruz. Tek çare geçmişte olduğu gibi bugün de Millî Görüş diyoruz, Yeniden Refah Partisi diyoruz. Bundan böyle Millî Görüşün vakti gelmiştir.” dedi.

 

 

Kalkınan Halkımız Değil İmtiyazlılar ve Milyarderler

İktidarın adalet ve kalkınma konusunda ve 3Y konusunda sınıfta kaldığını belirten Genel Başkanımız, şunları kaydetti:

 

“Merkez Bankası’nın döviz rezervinin – 60 milyar dolarda olduğu, vatandaşın bankalara olan borcunun 2002 yılında 6,6 milyar liradan 2020 sonunda 943 milyara geldiği yani vatandaşın bankalara olan borcunun 150 mislinden fazla arttığı, özel sektörün borcunun yine AK Parti döneminde 88 milyardan 4 trilyona çıktığı, çiftçinin köylünün banka ve kooperatiflere olan borcu da 2,5 milyardan 160 milyara çıktığı, yani 80 kat arttığı bir durumda kalkınmadan bahsedebilir miyiz? Kalkınan halkımız ülkemiz değil kalkınan torpilliler, imtiyazlılar dolar milyarderleridir.”

 

 

Swap Demek Ülkenin Parasına Güven Kalmamış Demek!

İktidarın sıkışan ekonomide Swap anlaşmaları ile günü kurtarma peşinde olduğunu ifade eden Genel Başkanımız Erbakan, “İktidar swaplarla, kredilerle günü kurtarma peşinde. Son olarak Birleşik Arap Emirlikleri Merkez Bankasıyla 64 milyar liralık bir swap anlaşması yapıldı. Bugüne kadar Çin, Katar, Güney Kore ve Birleşik Arap Emirlikleri ile yapılan swap anlaşmalarının büyüklüğü yaklaşık 30 milyar doları bulmuş. Taşıma suyla değirmen dönmez, taşıma dolarla da ekonomi yönetilmez. Bir kere Swap anlaşması demek devlet olarak borç alabilme kredibilitenizin ne de ülke olarak bastığınız milli paranızın konvertibilitesi kalmış demek. Ne döviz alabiliyorsun ne de Türk lirası karşılığında döviz ver dediğinde sana döviz veriyor. Ancak eşe dosta gidip rica minnet Katar Riyalı alıp da dövize çevirip vadesi gelen dış borcunu ödüyorsun.” Şeklinde konuştu.

 

 

Adaletin Olmadığı Yerde Huzur Olmaz, Kardeşlik Olmaz, Yatırım Olmaz!

Adalet konusuna da değinen Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, gelinen noktayı şu örnekle özetledi: Bir kere adaletin olmadığı bir yerde huzur olmaz, barış olmaz, kardeşlik olmaz, ekonomi olmaz, yatırım olmaz, üretim olmaz! Bakınız FETÖ borsasında parası olanlar kendisini kurtardı. Partimizin avukatının bizzat yaşadığı bir olayı: Bir duvar sıvacısı bunların derneklerine kurban verdiğinden dolayı FETÖ’den cezaevinde. Elebaşları, ağababaları Avrupa’da veya Türkiye’de dışardalar. Neden? Ya Ak Partili olduğu için ya da parası olduğu için.”

 

 

Ülkenin Yüzde 80’i Yoksulluk Sınırın Altında Yaşıyor

Ülke insanının giderek yoksullaştığını çarpıcı rakamlarla ortaya koyan Genel Başkanımız, "Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın 2020 yılının verilerine göre bir senede 7 milyon hane sosyal yardıma alıyor. Bunun manası aileleriyle birlikte yaklaşık 30 milyon insanımız sosyal yardıma muhtaç hale gelmiş. Bu nüfusun neredeyse yüzde 40'ına tekabül ediyor. 'Sosyal yardımları 15 kat arttırdık' diye bir de marifetmiş gibi bununla övünüyorlar. Yine aynı bakanlığın açıkladığı rakamlara göre 2020 yılında 1,2 milyon haneye gıda yardımı yaptık diyor. Enerji Bakanlığı'nın açıklamasına göre ise 2020 yılında 3,7 milyon abonenin elektriği kesildi faturasını ödeyemediği için. En son Aile Bakanlığı yine yardım paketi açıkladı 4 milyon haneye doğalgaz veya isteyene kömür yardımı yapacağız diye. Öte yandan Halk ekmek kuyrukları kilometreleri buluyor, İstanbul’da halk ekmek talebi bir ayda yüzde 60 artmış. Refahın en çok olması gereken ilimiz İstanbul’da durum bu askıda ekmek uygulaması bütün fırınlara yayılmış, Ayçiçek yağı zincirle bağlanmış, bebek mamalarına alarm takılmış… Halkın yüzde 45'ini kapsayan asgari ücretliler açlık sınırı altında, asgari ücrete yüzde 50 zam yaptılar ama 3 günde eridi gitti. Emekli maaşları açlık sınırının altında, halkın %80’i yoksulluk sınırı altında yaşamak zorunda. İşte size yoksulluğun en açık şekilde ispatı." dedi.

 

 

Çözüm Yeniden Refah Partisini iktidara taşımak

Bu derin yoksulluğun çözümünün sabahtan akşama güçlendirilmiş parlamenter sisteme dönüşü konuşup çözüm için hiçbir proje sunmayan diğer muhalefet partilerinde değil daha iktidara gelmeden 150 milyar dolarlık kaynak ve her ilin kalkınması için yüzlerce proje kitapçıkları hazırlayan Millî Görüş’ün tek temsilcisi Yeniden Refah Partisi’ni halkımızın iktidara taşıması olduğunu vurguladı. 

 

CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN’IN KRİTİK İSRAİL YAKINLAŞMASI

CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN’IN KRİTİK İSRAİL YAKINLAŞMASI

 

 

 

Öncelikle birkaç ay önce bizzat Sayın Cumhurbaşkanı’nın “Gönül ister ki İsrail’le ilişkilerimiz eski seviyesine gelsin.” açıklaması sonrasında Türk Yahudi Toplumu ve İslam Ülkeleri Hahamlar İttifakı üyelerinin Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde Sayın Cumhurbaşkanı’na kutsama duası okumaları, yine Sayın Cumhurbaşkanı’nın, daha önce İsrail'le anlaşma yapmasından dolayı düşman bellediği BAE ile ilişki kurma yoluna gitmesi, ardından Sayın Erdoğan’ın İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog'un Türkiye'yi ziyaret edeceğini duyurması, İsrail ile son dönemde yaşanmakta olan yakınlaşmanın ulaştığı noktayı göstermektedir. 

 

 

Tam da bu noktada Mavi Vatan ve Doğu Akdeniz konularında  uzman olanların ifade ettiği gibi, Doğu Akdeniz’de Oruç Reis sismik araştırma gemimizin de Tuzla'ya çekilmesiyle, bölgede hiçbir sismik ve sondaj gemimizin kalmamış olması son derece kritik bir gelişmedir. 

 

 

Tüm bu gelişmeler,  iktidarın 20 yıldır uygulanan borç-faiz ekonomisinin sonucunda karşılaşılan ekonomik darboğazdan çıkış için, “çocuk öldürmesini çok iyi bilen” İsrail’le yeniden dost olma ve böylece Biden yönetimi ile buzları eritme politikası uyguladığını göstermektedir. 

 

 

Filistin ve Doğu Akdeniz başta olmak üzere, her alanda ülkemizin ve bölge ülkelerinin çıkarlarına halel getirebilecek İsrail’le yakınlaşma adımını benimsemediğimizi açıkça ifade ediyoruz. 

 

 

Sıkıntılarımızdan çıkış yolu, Ortadoğu'da yaşanan kaosun, işgallerin ve sivil ölümlerinin sorumlusu İsrail ve Biden’la yakınlaşmaktan değil, israfı ve imtiyazlılara kaynak aktarmayı terk edip, denk bütçeyi gerçekleştirmekten, milli kaynak paketleri ile harekete geçirilecek üretim-istihdam-ihracat odaklı ekonomi modelini uygulamaktan ve dış politikada da D-8 Organizasyonu’nun güçlendirilip, bir an evvel D-60 hedefinin gerçekleştirilmesinden geçmektedir. 

 

 

Bunlar olmadan güçlü Türkiye olamayız ve güçlü olmadan da kimle yakınlaşırsak yakınlaşalım çıkarlarımızı tam manasıyla koruyamayız.

  

 

Bu vesileyle, kuvveti değil hakkı üstün tutan anlayışa sahip Yeniden Refah Partisi olarak, Filistin ve Doğu Akdeniz başta olmak üzere her alanda Türkiye ve bölge ülkelerinin haklarının sonuna kadar muhafaza edilmesi konusunda duyarlılığımızı ve mücadelemizi sürdüreceğimizi bir kez daha vurguluyoruz. 

 

 

 

Dr. Fatih Erbakan 

Genel Başkan

EHVENİ ŞER BİTTİ ARTIK HAYRIN KENDİSİ VAR!

EHVENİ ŞER BİTTİ ARTIK HAYRIN KENDİSİ VAR!

 

 

‘AK Parti gidince 28 Şubat zihniyeti tekrar gelecek’ endişesi taşıyan milyonlara seslenen Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, “Ehveni şerler bitti, artık hayrın kendisi var! Kurtuluşun adresi, Millî Görüş’ün aslı var.  CHP’ye, diğer muhalefet partilerine mahkûm değilsiniz. Oylarımız boşa gidecek diye düşünmeyin çünkü artık Yeniden Refah Partisi var” dedi.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Ankara Altındağ İlçemizin 2. Olağan Kongresi’nde gündeme ilişkin önemli açıklamalarda bulundu.

 

 

En Önemli Meselemiz Yoksulluk

Türkiye’nin gittikçe kötüye giden ekonomisinin en önemli meselemiz olduğunu belirten Genel Başkanımız, ‘’Millî Görüşçüler olarak yoksulluk ve geçim derdininin ortadan kalırılmasına çok büyük önem veriyoruz. Ocak ayında enflasyon rakamları açıklandı. Adeta iktidar partisinin bir birimi gibi hareket eden Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı orana göre dahi Türkiye’de yıllık enflasyon Ocak ayında yüzde 48,69 seviyesine geldi. Yani TÜİK’in resmi olarak açıkladığı enflasyonla dahi asgari ücrete yapılan zam daha insanların eline geçmeden buhar oldu gitti. Neden; çünkü yıllık enflasyon yüzde 50. Siz ‘bir sene için asgari ücrete zam yaptım’ diye böbürleniyordunuz ancak yapmış olduğunuz zam sizin kendi biriminiz olarak çalışan TÜİK’in resmi enflasyon oranına göre dahi buhar oldu, yok oldu bitti’’ ifadelerini kullandı.

 

 

İktidarın Görevi Sadaka Kömür Dağıtmak Değil Fakirliği Ortadan Kaldırmaktır

Açıklanan enflasyon oranının son 20 yılın en yüksek seviyesi olduğunu belirten Genel Başkanımız Erbakan, halkın açlığa ve sefalete mahkûm edildiğini söyledi:

 

‘’Bir de tablonun diğer bir acı tarafı var. Bağımsız araştırma gruplarının, akademisyenlerin ortaya koyduğu ve gerçek enflasyona çok daha yakın olan bir diğer oran; yüzde 115 olarak hesaplıyor bağımsız araştırma grupları Türkiye’deki yıllık enflasyonu. Aylık enflasyon yüzde 15,52. Aylıkla yıllığı karıştırmayın. Aylık enflasyonumuz zaten yıllık enflasyon kadar olmuş. Yüzde 15,52 aylık enflasyon, yüzde 115 de yıllık enflasyon. Bunun manası; işçiye, memura, emekliye yapılan bütün maaş zamlarının hepsi buhar oldu uçtu gitti ve işçi, memur, emekli yine açlığa, yine sefalete mahkûm edildi. Bu ortamda elbette yoksulluk olur. Elbette geçim sıkıntısı olur. Elbette ki insanlar açlık çekerler, fakirlik çekerler. İktidarın 20 senedir yaptığı, borç faiz zam ekonomisiyle milleti fakirleştirmek, arkasından da sadaka, erzak, kömür dağıtmak doğalgaz yardımı yapmak… Önce fakirleştiriyorsun, soğuk kış günlerinde yağmur gibi zamları yağdırıyorsun; elektriğe, doğalgaza, akaryakıta yağmur gibi zamlar arkasından da sadaka dağıtır gibi yardımlar yapıyorsun. İktidarların görevi fakirleştirerek sadaka dağıtmak değildir. İktidarların görevi, ülkede fakirliği ortadan kaldırmak, halkın alım gücünü refah seviyesini artırmaktır.”

 

 

CHP’ye LGBT Eleştirisi

İktidarın gidici olduğunun artık apaçık belli olduğunu belirten Genel Başkanımız, sözlerine şöyle devam etti: ‘’Bu iktidarı değiştireceğiz ama yerine kimi getireceğiz; asıl mesele bu! Bu malum muhalefet partilerini mi? Şu malum ana muhalefet partisini, CHP’yi mi? Şu her akşam televizyonlarda cilalayıp parlattıkları yeni kurulan partileri mi getireceğiz? Aman ha aman; sakın ha sakın. Neden böyle diyorum; takmışlar kafayı bir parlamenter sisteme… Gece parlamenter sistemle yatıyor gündüz parlamenter sistemle kalkıyorlar. Yok güçlendirilmiş parlamenter sistem, yok benim ki daha güçlü parlamenter; sanki bütün sıkıntıların sebebi sistemmiş gibi. Biz bunlara partimizi kurduğumuz günden beri diyoruz ki; ‘Bırakın bu işleri. Mesele sistem meselesi değil. Mesele zihniyet meselesi. Mevcut iktidarın mutlaka değişmesi lazım. Ancak diğer taraftan dönüyorsun bu muhalefetin içerisinde 28 Şubat sürecinde tanklara selam duran zihniyete sahip insanlar var. Ayasofya’yı müzeye çevireceğiz diyenler var. Bakın bunlardan bir tanesi geçtiğimiz günlerde ‘herkesin iktidarı olacağım herkesi kucaklayacağım dedi LGBT’ye haklarını iade edeceğim’ dedi.  Bu malum zihniyete sormak lazım; Erkek erkeğe, kadın kadına evlenme izni de verecek misiniz? Nereden bakarsanız bakın elinizde kalıyor. Şimdi bir de önümüzdeki günlerde 6 tanesi bir araya gelecekler, mutabakat imzalayacaklarmış. Bu zihniyetle bu iş batırma belgelerinizle altınız değil on altınız da bir araya gelse gene de bir şey yapamazsınız. Bunların bu millete verecekleri bir şey yoktur. Yağmurdan kaçarken doluya tutulmamak için yolsuzluğun ve yoksulluğun ortadan kalkması, kalkınma ve adaletin tam manada sağlanması ancak Millî Görüş iktidarında olur, ancak Yeniden Refah ile olur.”

 

 

Ehveni Şerler Bitti Artık Hayrın Kendisi Var Yeniden Refah Partisi Var

Yaşanan ekonomik gelişmelerden dolayı hayal kırıklığı yaşayan ve alternatif arayan milyonlarca AK Parti seçmenine de seslenen Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, “Bütün bu gerçekleri anlatıyoruz. Yoksulluk almış başını gidiyor, dolar enflasyon durdurulamıyor. Halkın yüzde 90’ı yoksulluk sınırının altında diyoruz. Bize oy verme düşüncesinde olanlar şunu söylüyor; siz haklısınız başkanım da ya 28 Şubat zihniyeti tekrar iktidara gelirse? Ya başörtüsü zulmü tekrar yaşanırsa? ‘Biz CHP zihniyetinin gelmesini istemiyoruz’ diyenlere şunu diyoruz: 3 sene öncesine kadar dediğiniz doğruydu, hayrın kendisi yoktu, ehveni şer vardı. Artık 3 seneden beri bunu söylemeye hakkınız yok. Çünkü 3 sene önce Yeniden Refah Partisi kuruldu. Yeniden Millî Görüş sancağı dikildi. Ehveni şerlerden bu millet kurtuldu. Artık hayrın ta kendisi var, Yeniden Refah Partisi var, Millî Görüşün kendisi var. AK Parti giderse CHP gelir tereddüdü yaşayan vatandaşlarımıza bunu bizim çok iyi anlatmamız gerekiyor.” şeklinde konuştu.

 

KIBRIS'TA TMT 'İLLEGAL OLUŞUM' OLAMAZ

KIBRIS'TA TMT 'İLLEGAL OLUŞUM' OLAMAZ

 

 

Kıbrıs’ta 1955 yılında EOKA’nın silahlı eylemlere başlaması ve Kıbrıs’ın Yunanistan’a ilhakını (Enosis) tek hedef olarak ortaya koyması ile adadaki Türk halkının can ve mal güvenliği ciddi bir tehdit altına girdi.

 

Başpiskopos Makarios’un 1954 yılında Grivas ile müştereken Yunanistan’dan Kıbrıs’a silah sevkiyatını başlatma kararından sonra, “Enosis ve yalnız Enosis” sloganıyla başlattığı terör faaliyetleri karşısında Kıbrıs Türklerinin can ve mal emniyetlerini sağlamak amacıyla Dr. Burhan Nalbantoğlu, Rauf Denktaş ve M. Kemal Tanrısevdi tarafından Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT) kuruldu.

 

1 Ağustos 1958 tarihinden itibaren de TMT’nin Kıbrıs’taki örgütlenmesini bizzat Türkiye üslendi.

 

Kıbrıs’ın Yunanistan’ın Megalo Idea (Büyük Amaç) doğrultusunda Yunanistan’a ilhakını ön gören Enosis planı dahilinde, Kıbrıs’taki Müslüman Türk varlığını ortadan kaldırmaya yönelik plan ve eylemler karşısında kurulan Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT)’nı “illegal oluşum” olarak tanımlamaya çalışan televizyon sunucusunun bu tavrı ve ifadeleri asla kabul edilemez.

 

Kendini bilmez kişilerin tarihi gerçekleri ters yüz etme ve çarpıtma çabaları bugüne kadar olduğu gibi bugün ve bundan sonra da sonuçsuz kalacaktır.

 

Bu noktada Millî Görüş’ün temsilcisi Yeniden Refah Partisi olarak bu ve benzeri hezeyanların daima karşısında olacağımızı açıkça ifade ediyoruz.

 

 

 

Dr. Fatih Erbakan

Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı

MİLYONLARCA YUVAYI YIKAN 6284'Ü KALDIRIN!

MİLYONLARCA YUVAYI YIKAN 6284'Ü KALDIRIN!

 

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, 'Buradan tüm yetkililere, hükümete çağrıda bulunuyorum; haksız, hukuksuz, ayrıştırıcı, kutuplaştırıcı ve acımasızca yuva yıkan bir garabet halindeki 6284 sayılı kanun derhal iptal edilmelidir. Dış güçlerin bu sinsi oyunlarına alet olmayın, milyonlarca yuvanın yıkılmasının günahına da lütfen ortak olmayın." dedi.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, genel merkezimizde düzenlediği basın toplantısında, iptal edilen İstanbul Sözleşmesi'nden kalan ve çok sayıda yuvanın yıkılmasına sebep olan 6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunu'nu eleştirdi ve acilen kaldırılması çağrısında bulundu.

 

Türk ve İslam dünyasının tarih boyunca kadına büyük önem verdiğini hatırlatan Genel Başkanımız, bizim de bu inançla kadına şiddetin karşısında olduğumuzu, kadına şiddetin ve yaşanan mağduriyetlerin önlenmesi için kültürümüze, örf ve adetlerimize dayalı yerli ve milli kanunlarımızın yapılmasının yeterli olacağını vurguladı.

 

 

 

'Toplumun temel yapıtaşı, sigortası olan aile yıkılırsa toplum da yıkılır'

Genel Başkanımız Erbakan, şu ifadeleri kullandı:

 

 

Bugün dünyada maddi gücü eline geçirmiş olan Siyonistler; Kendilerinden başka yaratılmış olan insanları, insan olarak kabul etmedikleri gibi 'Bizim dışımızdaki tüm insanlık bize köle olarak yaratıldı, tümü bize hizmet etmelidir.' diyorlar. Ekonomik krizler, açlık, yoksulluk ve kaoslar yaratarak tüm dünyayı ve tüm insanlığı manipüle ediyorlar, birbirine düşürüyorlar, güçsüzleştiriyorlar. İnsanlığı sömürüyorlar, bölüp parçalayıp yutuyorlar, yönetiyorlar. Bu aynı güçler en son noktada, toplumları bir arada tutan en önemli unsurun aile olduğunu bildikleri için bu toplumun temel yapıtaşı, sigortası, sağlıklı nesillerin yetişmesi için olmazsa olmaz olan aile müessesini ortadan kaldırmak, yıkıma uğratmak noktasında planlar geliştiriyorlar. Bu noktada da tabi karı-kocanın birbirine düşürülmesi, yuvaların yıkılması, evliliğin, aile müessesinin hiç olmaması, olsa bile boşanılması, parçalanması noktasında çalışmalarını ciddi bir şekilde sürdürüyorlar. Çünkü çok iyi biliyorlar ki toplumun temel yapıtaşı, sigortası olan aile yıkıldığı zaman toplum da çok ciddi bir yıkıma uğrayacaktır. Sağlıklı, birbirine kenetlenmiş, birlik ve beraberlik içerisinde bir toplum olmadığı zaman o ülkenin, o devletin ele geçirilmesi, yumuşak lokma haline getirilmesi, yönetilmesi, köle haline getirilmesi çok daha kolay olacak."

 

 

 

10 milyon insan 6284'ten dolayı mağdur oldu

İstanbul Sözleşmesi doğrultusunda çıkartılan 6284 Sayılı Kanunun da aynı güçler tarafından özel olarak laboratuarlarda hazırlandığını belirten Genel Başkanımız, "6284, aile yapısının bozulması, yuvaların yıkılması için çok etkili bir silahtır. Yaşanan olaylar bu gerçeğin en önemli ispatıdır.  Yaklaşık 2 milyon baba evinden uzaklaştırılıyor, ailesiyle, eşiyle, çocuğuyla 10 milyon insanın bu garabet kanundan olumsuz bir şekilde etkilendiğinin en açık bir ispatıdır. Kaş yapayım derken göz çıkaran bir kanun haline gelmiş. Bu uygulamalarda en çok da kadınlar ve çocuklar, aile müessesi zarar görüyor, çocuk babasız kalıyor, kadın tek başına kalıyor. Yuva parçalanıyor, yıkılıyor.  İstanbul Sözleşmesi’nin yürürlüğe girdiği sürecin başında 2011 yılında Türkiye’de 121 kadın cinayeti varken 2019 yılında Türkiye’de yıllık 474 kadın cinayeti yaşandı. Adalet Bakanlığı Adli Sicil İstatistik Genel Müdürlüğü'nden elde edilen resmi rakamlara göre;  6284 sayılı kanun sebebiyle son 5 yılda '1 milyon 973 bin' erkeğin evden uzaklaştırma cezası aldığı görülmektedir. Yani yaklaşık olarak 2 milyon baba evinden çoluğundan çocuğundan uzaklaştırılıyor, ailesiyle ve dolayısıyla 10 milyon insan bu garabet kanun yüzünden mağdur olmuştur." ifadelerini kullandı.

 

6284; Cinsiyetçi Faşist Feminist bir kanundur!

'İstanbul Sözleşmesi ve sözde kadını koruduğu, kadına şiddeti önlediği iddia edilen 6284 Sayılı Kanun kadına olan şiddeti önlemeyi bırakın, katlanarak artmasına sebep olmuştur' diyen Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, "6284 Sayılı Kanun, sözüm ona kadını koruma adı altında yuvayı yıkmakta, aileyi dağıtmaktadır. Çocukları, babaları aslında kadınları perişan etmektedir. Cinsiyetçi, faşist, feminist bir kanundur. Bu sebeple saadet, selamet getirmesi, kadını koruması mümkün değildir. İstatistikler ve veriler bunun korumadığını gösteriyor. Ayrımcılık yaparak kadın ve erkeği birbirine düşman ediyor. Bütün erkekleri, kocaları potansiyel bir canavar, şiddet suçlusu olarak görüyor ve gösteriyor. Tamamen bir iftirayla, beyanla milyonlarca baba psikolojik, sosyolojik yıkıma ve cinnet geçirmeye sevk edilmiştir. Anayasa’mızın 10. Maddesinde belirtilen eşitlik ilkesine aykırıdır bu kanun. Bu kanunu savunan çevrelerin yıllardan beri gece-gündüz dile getirdikleri kadın-erkek eşitliği iddiasına da aykırı bir durumdur. Madem kadın-erkek eşitliğini savunuyorsunuz, öyleyse aynı kanunun aynı şekilde erkekler için de olması lazım. Bu kanunu ithal ettiğimiz Avrupa’da, Batıda bizimki kadar uzun süreli bir uzaklaştırma ortada yok. En fazla 15 günlük bir uzaklaştırma var ve burada delil aranıyor. Eğer ispat edemezse kadının söylediklerinin yalan olduğu ortaya çıkarsa çok ciddi yaptırımlara maruz kalıyor. Bizde bu tedbirlerin hiçbir tanesi yok." şeklinde konuştu.

 

 

Bu kanun derhal kaldırılmalı yerine yerli ve milli kanunlar yapılmalı

Toplumun temel taşı aileyi perişan eden bu kanunun derhal kaldırılması için yetkililere çağrıda bulunan Genel Başkanımız, “İnancımızdan, kültürümüzden, değerlerimizden referans alan yerli ve milli düzenlemelerle, kanunlarla aileyi, kadını, çocuğu, insanı korumamız gereklidir. Biz millet ve ülke olarak bunu yapabilecek bilgiye, birikime, tecrübeye, geçmişe ve kültüre sahibiz. Hem inancımızdan hem Türk milleti olarak atalarımızdan, törelerimizden gördüklerimiz ortadadır. Dolayısıyla biz ülke ve millet olarak bu konuda batıdan ithal kanunlarla düzenlemelere, dış güçlerin dayattığı bir takım kanun ve düzenlemelere, sözleşmelere asla ihtiyaç duymuyoruz. Kültürümüze, inancımıza örf ve adetimize uygun ve herkesçe kabul edilebilir yasaları ve düzenlemeleri yürürlüğe sokmamız gerekiyor. Aile ve sosyal politikalar alanında yerli ve milli yasalar yapılmalı, haksız, hukuksuz, ayrıştırıcı, kutuplaştırıcı, acımasız, yuva yıkan bir garabet halindeki 6284 sayılı kanun da derhal iptal edilmelidir. Tüm yetkililere çağrıda bulunuyoruz. Dış güçlerin bu sinsi oyunlarına alet olmayın, milyonlarca yuvanın yıkılmasının günahına ortak olmayın diyoruz.”

 

Basın toplantısında Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan'a, Sosyal ve Politikalar Kurulu Başkanımız Uzman Klinik Psikolog Mikdat Ertem, Türkiye Aile Meclisi Başkanı Adem Çevik, Türkiye Aile Koruma Derneği Başkanı Hatice Sunci, Mağdur Çocuklar ve Baba Hakları Derneği Başkanı Murat Köse, Bofider Başkanı Nihat Yörük, Çocuk Hakları Derneği Başkanı Arzu Kılıç, Çocuksuz Bırakılan Babalar Derneği Başkanı Ali Selman Kılıç ve bir çok dernek temsilcisi ve mağdurlar açıklamalarıyla eşlik etti.

 

 

 

İKTİDARIN MİLLETİN TALEPLERİNE HEP BİR BAHANESİ VAR

İKTİDARIN MİLLETİN TALEPLERİNE HEP BİR BAHANESİ VAR

 

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, vatandaşın bir numaralı gündem maddesinin ekonomik sıkıntılar olduğunu, bu sıkıntıların sebebinin iktidarın, önce imtiyazlılar anlayışı ve paylaşımda adalet ilkesini uygulamayan iktidar olduğunu belirtti.

 

Genel Başkanımız ‘20 yılda imtiyazlı holdinglere 203 milyar dolarlık ihale dağıtan iktidarın vatandaşın taleplerine hep bir bahanesi var’ dedi.

 

Sandık Başmüşahitleri Toplantımıza katılmak için Bilecik'e giden Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan yerel basın ile buluştuktan sonra, toplantı öncesi esnaf ziyareti gerçekleştirdi.

 

Esnafın ziyareti sonra Bilecik İl Başkanlığımızda basın mensuplarıyla bir araya gelen Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, halkın en önemli gündeminin ekonomi olduğunu söyledi.  

 

 

Ekonomik Sıkıntıların Sebebi Dış Güçlerin Operasyonu Değil

Genel Başkanımız konuşmasında şunları kaydetti:

“Hepinizin bildiği gibi Türkiye’de vatandaşın birinci gündem maddesi uzun zamandan beri ekonomik sıkıntılar. Bu ekonomik sıkıntıların asıl sebebi iki tane temel sebebe dayanıyor; bir tanesi bizim yıllardan beri söylediğimiz ‘önce millet’ anlayışı yerine işte ‘önce imtiyazlılar, önce torpilliler’ anlayışıyla Türkiye’nin yönetilmesi. İkincisi de hep söylediğimiz, ‘paylaşımda adalet’ prensibinin hâkim kılınmaması ve adaletsiz bir paylaşımın olması. Yoksa Türkiye fakir bir ülke olduğu için veya kaynak olmadığı için böyle bir durumla karşı karşıya değiliz. Pandeminin etkilerinden, küresel krizlerin etkilerinden dolayı, dış güçlerin operasyon çekmesinden dolayı böyle bir durumda değiliz. Türkiye’yi yöneten iktidarın iki temel husustaki maalesef hatalı duruşu, yanlış duruşu dolayısıyla. Bir tanesi dediğim gibi, ‘önce imtiyazlılar’ anlayışı ile hareket etmeleri ikincisi de ‘paylaşımda adaleti’ tesisi etmemeleridir.

 

 

İktidar, Milletin Taleplerine Her Zaman Bir Bahane Buluyor

Milletin parasının 5 imtiyazlı holdinge aktığını belirten Genel Başkanımız Erbakan konuşmasını şu şekilde sürdürdü:

 

“Hepinizin bildiği gibi iktidarın milletin taleplerine her zaman söyleyecek bir bahanesi, bir gerekçesi oluyor. Ancak diğer taraftan 5 tane holdinge AK Parti iktidarı boyunca verilmiş olan ihalelerin toplam bedeli 203 Milyar Dolar seviyesine geldi. 203 milyar Dolar Türkiye’nin toplam dış borcunun neredeyse yarısı kadar bir rakamdır. Devletin ve kamunun dış borcundan daha yüksek bir rakam. Bu 203 Milyar Dolar Türk Lirası cinsinden bugün 2,7 Trilyon yapar, dolar kurundan çevirdiğiniz zaman. 2,7 trilyon demek 1 milyon asgari ücretlinin tam 10 senelik maaşı demek. Yani 7 milyon Asgari Ücretli aileleri ile beraber 30 milyonun gelirini, sadece 5 tane holdinge ihale olarak vermişler. Pandemide tam kapanma döneminde esnafa verdikleri destek, 4,5 milyar liraydı. Bu 5 tane holdinge 2022 bütçesinden verecekleri para 42 milyar lira, 2023 bütçesinden ayrılan para da 48 milyar lira. Dolar kurunun 9-9,5 seviyesinde olması şartıyla böyleydi. Şimdi Dolar 13,5 lira olduğu için bu sene ödenecek para, 60 milyar lirayı da geçti. Önümüzdeki sene de ödenecek para da 75 milyar liranın üzerine çıkacak. Yani siz milyonlarca asgari ücretliye, milyonlarca EYT’liye, milyonlarca esnafa, çiftçiye, köylüye maalesef sineğin yağını hesap edeceksiniz, onlara verdiğinizin 10 mislini sadece 5 tane holdinge vereceksiniz. Buda yetmiyor, bu holdinglerin aldığı ihaleler Dolar ve Euro kuru üzerinden olduğu için sadece Dolar’daki ve Euro’daki artıştan dolayı döviz kuru farkından dolayı bu holdinglere 2014 ve 2020 yılları arasından ödenen toplam para, 18,4 milyar Dolar. Bunun TL karşılığı bugün: 248 milyar lira ediyor. Bunu hesap etmişler ‘sadece döviz kuru farkından 5 holdinge verilen 248 milyar lirayla ne yapılabilirdi?’ diye, 2 milyon esnafın her birine 120’şer bin lira hibe para verilebilirdi. Pandemide 500 lirayı 1000 lirayı zor verdiler hepiniz biliyorsunuz, 2 milyon esnafa 120’şer bin lira hibe para verilebilirdi. 10 milyon haneye yani neredeyse 50 milyon insan yapar; doğalgaz, elektirik ve su ödemesi olarak aylık 2 bin lira bir sene boyunca para verilebilirdi. Yani şimdi yüzde 7 indireyim, yüzde 5 indireyim, bir iyileştirme yapayım, şu gelen elektrik ve doğalgaz zamlarından sonra siz bunları bırakın 10 milyon hanenin elektrik, doğalgaz ve su faturasını devlet tamamıyla bütün faturayı ödeyebilirdi sadece döviz kuru üzerinden holdinglere verilen parayla. Atanamayan 138 bin öğretmen kadroya alınıp tam 12 yıllık maaşları bu para ile ödenebilirdi. EYT mağduru 1,5 milyon insan emekli edilip 5 yıllık maaşları bu parayla ödenebilirdi. Holdinglerin aldığı ihalelerin toplamını söylemiyorum, sadece 6 yılda döviz kuru farkından dolayı aldıkları ödemeyle yapılacakları söylüyorum. Türkiye’deki bütün çiftçilerin banka ve kooperatif borçları ana para ve faiz dahil olmak üzere ödenip kapatılabilirdi."

 

 

6’lı Muhalefete: 'Denenmişi Bir Daha Denemenin Anlamı Yok’

6 muhalefet liderinin buluştuğu toplantıya davet edilip edilmediği soran gazeteciye Genel Başkanımız, ''Toplantı için bize davet gelmedi. Tabii biz iktidarı eleştirdiğimiz kadar muhalefeti de eleştirdiğimizi her zaman söylüyoruz. Ana muhalefet partisi CHP'nin üzerinden uzun yıllar geçmiş olsa da yapmış olduğu icraatlar ortadır. Dolayısıyla denemiştir ve milletin yüzünü güldürememiştir. Yeni kurulan iki parti var. Bunların da Genel Başkanları yıllar boyunca AK Parti hükümetlerinde en kritik yerlerde görev yaptılar. Burada 10-15 senede yapacaklarınızı ortaya koysaydınız. 'Biz ayrıldıktan sonra her şey kötü oldu' diyorlar. Kötülükler AK Parti’de kalan iyilikler benden diyorlar. Böyle bir şey ne bilimsel zemine oturabilir ne de mantıkla izah edilebilir. Peki Türkiye bu noktaya geldiyse son 3-5 senede mi bu geldi. Sizin içinde bulunduğunuz 15 senenin bunda bir payı yok mu? Geçmişte Başbakanlık yapmış bir Genel Başkan, 'Millete, emekliye bir şey vermiyorsunuz' diyor. Peki sizin Başbakanlığınızda emekliye, memura ve asgari ücretliye ne kadar verildi? ''Diğer bir husus 'İstanbul Sözleşmesi' ile ilgili bir tavırları var. Gelir gelmez tekrar bunu imzalayacağız diyorlar. Bu bizim prensiplerimize aykırı bir durum. Yine yeni kurulan bir parti. İnternet sitesine de koymuş. Biz iktidar olduğumuzda toplumsal cinsiyet eşitliği dersini üniversite de zorunlu okutacağız diyor. Yine bu kabul edemeyeceğimiz bir durum. Ana muhalefet partisinden bir sözcü çıkıp diyor ki, 'Ayasofya'nın cami olması uygun olmadı, müze olarak kalması lazım. Bunun manası biz geldiğimiz zaman tekrar müzeye çevireceğiz' demektir. Dolayısıyla bu muhalefetle de bir araya gelmek son derece zor. Dolayısıyla bunlarda aslında denenmiştir. Denenmiş bir daha denenmez.'' diye konuştu.

 

 

Cumhur İttifakı’na katılmamız prensiplerimiz dolayısıyla zor

Bir gazetecinin, seçimlere yakın bir tarihte Cumhur İttifak'ından bir teklif gelirse tavrınız ne olur? sorusuna ise Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan şu yanıtı verdi: ''Prensipler bizim için çok önemli. Bu saatten sonra bu prensiplere gelmeleri ve kabul etmeleri, belki de yüzde 1'in altında bir ihtimal. Prensipler kabul edilmedikten sonra da bizim bir araya gelmemiz mümkün değildir. Cumhur İttifakı'yla da bir araya gelme ihtimalimizi de son derece düşük görüyorum.'' görüşleriyle cevap verdi.

 

 

İttifaklardan memnun olmayan bir yüzde 20’lik kararsız kesim var

Genel Başkanımız, ‘Üçüncü bir ittifak söylentileri dolaşıyor. Böyle bir ihtimal olabilir mi?' sorusuna, ''Seçime doğru çok değişik şartlar oluşabilir. Yeni kombinasyonlar ortaya çıkabilir.  Her iki ittifakla da birlikte olmamız şimdilik zor gözüküyor. İlla bir ittifak yapılacaksa, üçüncü bir ittifak yapılabilir diye söylemiştik. Bir fikir olarak ortaya koymuştuk. Yüzde 20'lik bir kararsız kesim var. Bu da vatandaşın her iki ittifaktan da memnun olmadığı göstergesidir. Yeni bir arayış içinde olduğunu gösteriyor.'' açıklamasında bulundu.

 

Basın toplantısı sonrası Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, büyük bir coşkuyla ve kalabalıkla gerçekleştirilen Sandık Başmüşahitleri Toplantısı’na katıldı.

HER ŞEYİ DE MİLLETTEN BEKLEMEYİN!

HER ŞEYİ DE MİLLETTEN BEKLEMEYİN! 

 

İlçe kongreleri ve sandık başmüşahitleri toplantısı için Manisa’ya giden Genel Başkanımız, Dr. Fatih Erbakan, iktidara ‘Yeni Ekonomi Modeli’ üzerinden yüklendi.

 

Vatandaşın elektrik ve doğalgaz faturalarını ödemekte dahi güçlük çektiğini hatırlatan Genel Başkanımız, “Şimdi de ‘Yeni Ekonomi Modeli’ diye ihracatçının döviz bedelinin yüzde 25’ine, milletimizin yastık altındaki birikimine, kadınların bileziklerine, takılarına göz diktiler... Neden verecekmişiz altınımızı, dövizimizi? Faize, imtiyazlı holdinglere, israfa kaynak olsun diye mi? Eskiden bir söz vardı; ‘Her şeyi devletten beklemeyin’ diye, şimdi o söz değişti; ‘Her şeyi de milletten beklemeyin!’ Biraz da devlet olarak siz bir şeyler yapın, tasarruf edin, kaynak üretin.” çağrısında bulundu.

 

 

Boş Baklava, Boş Tost, Taneyle Salatalık Dönemi

Genel Başkanımız Erbakan açıklamasında şunları kaydetti:

İktidara geldiklerinden bu yana tam 170 devlet kuruluşunu sattılar.  240 devlet kuruluşu teslim aldılar, sata sata elde 70 tane kaldı. Bu yetmedi, ‘Yokluk Fonu’ kurdular, elde avuçta kalanları burada toplayıp bunların üzerinden de borç aldılar. Devlete ait 6 bine yakın tapuyu sattılar. Bu da yetmedi, Merkez Bankası’nın ihtiyat akçesi, ülkenin kefen parası olan 41 Milyar TL’yi harcayıp bitirdiler, üstüne Merkez Bankası’nın döviz rezervini eksi 55 milyar dolara indirdiler. Devletin tüm kaynaklarını bitirdiler. Bu milletin parasıyla 513 milyar dolar faiz ödediler. İmtiyazlı holdinglere milyarlarca doları aktardılar. Bu milletten 20 senede ‘2,4 trilyon dolar vergi’ topladılar. Pandemide vatandaşına en az nakit yardımı yapan 3 ülkeden biri olduk, hatta vatandaşa İBAN numarası verildi. Yetmedi yılbaşından beri Elektriğe konutlar için yüzde 125 zam, işyerleri için yüzde 168 zam, doğalgaza zam, köprü-otoyola zam, vergi-harçlara zam, ZAM ZAM ZAM… Bakın bu millet dondurucu soğukta ucuz Ayçiçek yağı kuyruğunda, halk ekmek kuyruğunda bekliyor. Elektrik faturasını ödeyememiş, karanlıkta-soğukta oturuyor. Geçtiğimiz günlerde boş baklava dönemi başladı şimdi de boş tost, boş gözleme haberlerini hepimiz okuyoruz. Taneyle salatalık satılıyor, pazarlarda kırık havuç satışı yapılıyor, insanlar perişan olmuş, yetmez, daha bir de üstüne şimdi yastık altındaki altındakileri verin diyorlar.”

 

 

Her şeyi de Milletten Beklemeyin

İktidarın temel gıda ürünlerinde yüzde 7 KDV indirimini olumlu bulduklarını ancak yapılan zam oranları karşısında yetersiz kaldığını aktaran Genel Başkanımız, “Eskiden bir söz vardı; ‘Her şeyi devletten beklemeyin’ diye, şimdi o söz değişti, ‘Her şeyi de milletten beklemeyin!’ Biraz da devlet olarak siz bir şeyler yapın, tasarruf edin, kaynak üretin. ‘Efendim bakın ne güzel KDV’de %7 indirim yaptık’ iyi de siz her zaman söylediğimiz gibi ‘kaşıkla verip kepçeyle almaya’, ‘vatandaşın sağ cebine 3 lira koyarken sol cebinden 10 lira almaya’ devam ediyorsunuz. Önce adeta yağmur gibi yağan doğalgaz, elektrik, kömür, köprü-otoyol zamları, elektrik faturalarının bir ayda yüzde 100’den fazla artışı, Borç-Faiz ve Beton-Çimento ekonomisi nedeniyle patlayan döviz kurları ve büyük ölçüde buna ve üretimsizliğe bağlı olarak yıllık yüzde 115, aylık dahi yüzde 15 seviyesine gelen enflasyon… Arkasından gıda ürünlerinden alınan KDV’de yüzde 7’lik indirim! Ellerinize sağlık da fiyatlar bir ayda ‘yüzde 15’ artarken, yüzde 7’lik KDV indirimi devede kulak dahi değildir. Bu indirim sadece 2 haftalık enflasyonla yok olup gidecektir.” şeklinde konuştu.

 

 

 

Birkaç Milyar Dolar İçin Çalmadıkları Kapı Kalmadı

İktidarın ekonomik darboğaz yüzünden ABD’ye, Çin’e, BAE’ye, İsrail’e yakınlaşmaya çalıştığını kaydeden Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, sözlerine şöyle devam etti: “Çin’den ‘birkaç milyar dolar bulacağım’ diye Doğu Türkistan’daki zulmü görmezden geliyorlar, 15 Temmuz’un finansörü dedikleri Birleşik Arap Emirlikleri ile anlaşma imzalıyorlar. Kendi ifadeleri olarak belirttikleri ‘çocuk öldürmesini çok iyi bilen’ İsrail’le de ilişkileri düzeltmenin peşindeler… Öncelikle birkaç ay önce bizzat Cumhurbaşkanı’nın ‘gönül ister ki İsrail’le ilişkilerimiz eski seviyesine gelsin’ açıklaması, sonrasında Türk-Yahudi Toplumu ve İslam Ülkeleri Hahamlar İttifakı üyelerinin Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde Sn. Cumhurbaşkanı’na kutsama duası okumaları, yine Sn. Cumhurbaşkanı’nın daha önce İsrail'le anlaşma yapmasından dolayı düşman bellediği BAE ile ilişki kurup anlaşmalar imzalaması, C. Başkanlığı sözcüsünün İsrail ziyareti ve en sonunda da İsrail Cumhurbaşkanı  Isaac  Herzog'un Mart ayında Türkiye'ye yapacağı ziyaretin ilan edilmesi, İsrail ile son dönemde yaşanmakta olan yakınlaşmanın ulaştığı noktayı göstermektedir…  Tüm bu gelişmeler iktidarın, 20 yıldır uygulanan borç-faiz ekonomisinin sonucunda karşılaşılan ekonomik darboğazdan çıkış için, İsrail’le yeniden dost olma ve böylece Biden yönetimi ile buzları eritme politikası uyguladığını göstermektedir. Birkaç milyar dolar döviz için çalmadıkları kapı kalmadı… Neden bu haldeler çünkü israfı ve imtiyazlılara kaynak aktarmayı terk edip, denk bütçeyi gerçekleştirmedikleri için, borçlanma yerine milli kaynak paketleri ile kaynak üretip, üretim-istihdam-ihracat odaklı ekonomi modelini uygulamadıkları için, dış politikada da D-8 Organizasyonu’nun güçlendirilip, D-60 hedefini gerçekleştirmek yerine 20 senedir G-20, AB’nin arkasından gittikleri için… Bunlar olmadığı için güçlü Türkiye olamıyoruz ve güçlü olamadığımız için de ona buna yakınlaşmaya çalışıyoruz. Bütün bunlar Erbakan Hocamızın kendilerine yıllarca anlattığı konulardır. Ne diyelim keşke Erbakan Hocamızın dediği gibi ‘ders anlatırken, arka bahçede top oynamak yerine dersi iyi dinleselerdi,’ o zaman bu hallere düşmezlerdi!”  

 

 

Asıl Mesele Kendilerinin Milletin Gözünün İçine Bakmamalarıdır

‘Gözlerimizin içine bakın diyorlar ama asıl mesele kendilerinin yıllardır milletin gözünün içine bakmamaları, milletle göz göze gelmekten kaçınmalarıdır.’ diyen Genel Başkanımız, “Ancak milletimiz onların gözünün içine bakıyor ve artık millete bir şey veremeyeceklerini görüyor, millete bir şey vermek şöyle dursun, bu milletten daha ne alabiliriz hesabındalar. Bu Millet bunu artık çok iyi biliyor ve Türkiye’nin her köşesinde akın akın Yeniden Refah’a koşuyor… Biz Yeniden Refah Partisi olarak; fakiri daha fakir, zengini daha zengin yapan bu düzeni değiştireceğiz.  Fakirden alıp, zengine veren bu sistemi ortadan kaldıracağız… “Önce imtiyazlılar” diyen bu anlayışı ‘önce millet’ diyen anlayışla değiştireceğiz.” ifadelerini kullandı.

 

GENEL BAŞKANIMIZ DR. FATİH ERBAKAN, DAVUTOĞLU'NU ZİYARET ETTİ

GENEL BAŞKANIMIZ DR. FATİH ERBAKAN, DAVUTOĞLU'NU ZİYARET ETTİ

 

 

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan ve beraberindeki heyetimiz, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu'na iade-i ziyarette bulundu.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan’a, Genel Başkan Yardımcılarımız Av. Bayram Sakartepe, Prof. Dr. Sacit Günbey ve Genel Sekreterimiz Suat Pamukçu'nun eşlik ettiği görüşme, Gelecek Partisi Genel Merkezi'nde yaklaşık 2 saat sürdü.  Görüşme sonrası iki lider basın mensuplarına açıklamalarda bulundu.

 

 

Davutoğlu: İstişarelerimiz sürecek

Gelecek Partisi lideri Ahmet Davutoğlu sözlerine vefat yıldönümü dolayısıyla Merhum Prof. Dr. Necmettin Erbakan'ı hayırla yad ederek başladı.  Genel Başkanımız Erbakan'ın ziyaretinden dolayı duyduğu memnuniyeti de dile getiren Davutoğlu şu ifadeleri kullandı:

 

"Sayın Genel Başkan ile aramızda vardığımız mutabakat çerçevesinde ilişkilerimizi daha da yapısal hale getirerek, daha düzenli şekilde görüşerek Türkiye'deki siyasi gelişmeleri birlikte değerlendirme kararı aldık. Bundan sonra da görüşmelerimiz daha sık sürecek"  

 

 

Erbakan hocanın hizmetleri unutulmadı

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan görüşmeye ilişkin, ziyaretin Prof. Dr. Necmettin Erbakan'ın vefat yıldönümü ve 28 Şubat Darbesi'nin yıldönümünün arifesine denk gelmesi nedeniyle, merhum Erbakan Hoca'nın ülkeye millete ve İslam alemine yaptığı hizmetlerin ele alındığını ve 28 Şubat darbesinin ülkemize verdiği zararların konuşulduğunu söyledi. 

 

 

Her şeyden önce milletimizin sıkıntılarını ele aldık

Ziyaretin yine Rusya-Ukrayna arasında çatışmaların başladığı güne denk gelmesi sebebiyle bu konuyu da ele aldıklarını belirten Genel Başkanımız, sıcak bir atmosferde geçen görüşmeye ilişkin şunları söyledi:

 

"Sayın Genel Başkanla, biz de her şeyden önce milletimizin içinde bulunduğu sıkıntıların farkındayız. Milletimizin derdiyle dertleniyoruz. Milletimizin durumu malum; bugün Türkiye'de 6 milyon insanımız sosyal yardım almak durumunda. Bu yaklaşık 30 milyon insan yapar. 1,5 milyon insanımız da gıda yardımına muhtaç. Yine Aile Bakanlığımızın rakamlarına göre 4 milyon insanımıza doğalgaz veya kömür yardımında bulunulacak. Bu da günümüz Türkiye’sinde 20 milyona yakın insanımızın ısınma ihtiyacını karşılayamadığını gösteriyor. Bununla birlikte dondurucu soğukta halk ekmek, ucuz Ayçiçek yağı kuyrukları kilometreleri buluyor. Maalesef üzülerek söylüyorum, Ayçiçek yağlarına zincir, bebek mamalarına alarm takıldığı bir ülkede yaşıyoruz. Bu aslında bizim kaderimiz değil, fakir bir ülkede yaşadığımızdan da değil maalesef paylaşımda adaletin olmadığından, mevcut iktidarın önce millet anlayışı yerine önce imtiyazlılar anlayışıyla hareket etmesinden dolayı bunlar yaşanıyor. Paylaşımda ve yönetimde adaleti sağlayacak bir iktidarın oluşması, fakirden alıp zengine veren, fakiri daha fakir, zengini daha zengin yapan bu haksız adaletsiz sistemin düzeltilmesi için Sayın Genel Başkanla görüş alışverişinde bulunduk. Bu yanlışların bir an evvel düzeltilecek adımların atılması noktasında her iki parti olarak neler yapılabilir bunlarla ilgili müzakereler yaptık. Bundan sonra da bu istişarelerimizin daha sık bir şekilde yapılması için görüş birliğine vardık. İnşallah bu görüşmeler milletimize hayırlı olur, kurtuluşa vesile olur. "

DÜNYA DENGELERİNİ SARSACAK CİDDİ BİR TEHDİT

DÜNYA DENGELERİNİ SARSACAK CİDDİ BİR TEHDİT

 

Ukrayna ve Rusya arasında gelişen olaylar, Rusya’nın Ukrayna topraklarına girişi ülkemizi çok yakından ilgilendirmektedir. Ukrayna’nın toprak bütünlüğüne yapılan bu saldırı kabul edilemez ve Dünya dengelerini sarsacak ciddi bir tehdittir.



Ancak olaylara bir bütün olarak bakıldığı takdirde Rusya’nın bu davranışını anlamak çok da zor değildir. ABD, NATO aracılığı ile son 15 yıldır Rusya’yı tahrik etmek için ne mümkünse yapmaktadır.



ABD, NATO tatbikatları bahanesi ile 2009’dan başlayarak Gürcistan’ı devreye sokmuş ve Rusya’yı kuşatmak istediğini açıkça göstermiştir. ‘Turuncu Devrim’ ve ‘Gül Devrimi’ adı altında Ukrayna ve Gürcistan’da yapılan iktidar değişimleri de bu maksatla gerçekleştirilmiştir.



Benzer şekilde ABD tarafından eğitilen Mihael Şaakaşvili’nin Gürcistan’ın başına getirilmesi ve Gürcistan’ın yönünü ABD’ye çevirmesi de tesadüf değildir. Ancak ABD’nin Gürcistan’daki faaliyetleri Gürcistan lehine olmamış, birçok karışıklık sonrası Gürcistan Güney Osetya ile Abhazya’yı kaybetmiştir.



ABD şimdi de Ukrayna’yı NATO şemsiyesi içine alarak, Moskova’yı orta menzilli füze tehdidi altında tutmak istemektedir.



Rusya da ABD’nin tüm bu adımlarına karşılık hamle yapmakta, kuşatma altına alınmasını engellemek üzere Ukrayna’yı kontrol altına almak istemektedir.



Rusya’nın elindeki en önemli kozlardan biri de Avrupa’nın ihtiyacı olan doğalgaz kaynaklarıdır. Şu anda Ukrayna üzerinden Avrupa’ya sevkiyat durdurulmuştur. Rusya AB’yi de doğrudan karşısına almamak için Slovakya üzerinden yaptığı sevkiyatı iki misline çıkarmıştır.



Tüm bu gelişmeler karşısında ABD ve NATO’nun ekonomik yaptırımlar dışında bir harekete geçmeyeceği düşünülmektedir.



Bu işgal ile Rusya orta menzilli füzelerin hedefi olmaktan şimdilik önemli ölçüde kurtulmuştur. Zira Ukrayna’nın NATO’ya girişi bilinmez tarihlere ertelenmiştir.



Rusya ekonomik yaptırımlarla çok fazla sıkıştırılırsa Avrupa’ya karşı doğalgaz silahını kullanabilir. Böyle bir durumda AB’nin çok fazla direnmesi pek mümkün değildir.


Bu tablo karşısında Türkiye’nin; Ukrayna’nın toprak bütünlüğüne sahip çıkması, NATO ve Rusya nezdinde yapılacak girişimlerle savaşın bir an önce sona ermesi için etkin şekilde arabuluculuk yapması, Montrö Anlaşması’na tavizsiz şekilde uyması son derece önemlidir.



Elbette ki Türkiye olarak bugün döviz sıkıntısı ve çok yoğun dış borç ihtiyacı içinde olmasak, savunma sanayi ve teknoloji alanında dışa bağımlılıktan kurtulmuş olsak, bugüne kadar Türkiye öncülüğünde D-60 kurulmuş olsa, elimiz çok daha güçlü olur, arabuluculuğumuz ve diplomatik girişimlerimiz çok daha etkili olabilirdi.

 




Dr. Fatih Erbakan

Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı

ÇANAKKALE KÖPRÜSÜ'NDEN GEÇMEYEN 12 MİLYON ARACIN PARASINI MİLLET ÖDEYECEK

ÇANAKKALE KÖPRÜSÜ'NDEN GEÇMEYEN 12 MİLYON ARACIN PARASINI MİLLET ÖDEYECEK

 

 

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, 18 Mart'ta hizmete açılacak Çanakkale Köprüsü'nün verilen 16,4 milyon araç geçiş garantisini eleştirerek, "Uzmanlara göre yılda 4 milyon aracın geçtiği bir boğaza yapılan köprüye, yıllık 16,4 milyon araç geçiş garantisi vermek kabul edilebilir bir şey değil. Geçiş ücreti 18 avrodan geçmeyen 12 milyon aracın parası 85 milyonun cebinden çıkacak." ifadelerini kullandı.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Karaman 2. Olağan Kongremiz'de önemli açıklamalarda bulundu.

 

 

Erbakan Hoca gerçek anlamda milletin adamıydı

Sözlerine 11. vefat yıldönümü hasebiyle merhum başbakan Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocamızı anarak başlayan Genel Başkanımız Erbakan, "Erbakan Hocamız gerçek anlamda milletin adamıydı. Erbakan Hocamız her zaman 'önce millet' dedi. Hiçbir zaman dış güçlerin, holdinglerin, imtiyazlıların adamı, başbakanı olmadı. Ezilenlerin, dar gelirlilerin, gariplerin, işçinin, memurun, emeklinin, çiftçinin, köylünün başbakanı oldu.  Milletin adamı olduğunu 54. Hükümet döneminde emekliye işçiye emekliye yüzde 100, yüzde 200 zam yapmasından bunu görebilirsiniz."

 

 

3 senede 350 bin üyeye ulaştık

Parti olarak 3 yıl gibi kısa bir sürede büyük mesafe kat ettiğimizi söyleyen Genel Başkanımız, " 3 yıllık sürede medya desteği, arkamızdan rüzgarlar estirilmeden, ambargolara rağmen, hazine yardımı almadan, dış güçlerin desteği olmadan, bütün bu yokluklara rağmen 81 ilde ve 922 ilçede hızlı bir şekilde teşkilatlandık. Şu an 350 binin üzerinde üye sayısıyla Türkiye'nin en dinamik partisiyiz. Bütün bunlar ancak davamızın bereketi ve Cenabı Allah'ın yardımıyla olmuştur. İnşallah bu üye sayımızı en kısa sürede 500 bine çıkaracağız. Türkiye'nin üye sayısı bakımından üçüncü büyük partisi haline geleceğiz. Asıl hedefimiz ise iktidara ulaşmak olacak." ifadelerini kullandı.

 

 

Asgari ücret zammı vatandaşın eline geçmeden eridi

Türkiye'nin en önemli sorununun ekonomi olduğunu ifade eden Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan asgari ücretliye verilen yüzde 50 zammın yüksek enflasyon nedeniyle eridiğini söyledi. Genel Başkanımız, " Gerçek enflasyon oranının bağımsız kuruluşlarca yüzde 115 olarak hesaplandığı da dikkate alınırsa, asgari ücrete yapılan yüzde 50’lik artış daha şimdiden yok olup gitmiştir. 4 kişilik aile için açlık sınırının 5 bin TL’yi aştığı bir ortamda 4250 liralık zamlı maaşla dahi asgari ücretli milyonlar açlığa mahkûm edilmiş durumda. Yoksulluk sınırı 15 bin liraya geldi.  " dedi.

 

 

'Çanakkale Köprüsü'nden geçmeyen 12 milyon aracın parasını millet ödeyecek' 

Hayat pahalılığı, elektrik, doğalgaz zamları nedeniyle zor durumda olan vatandaşa verilemeyen kaynakların imtiyazlı müteahhitlere aktarıldığını kaydeden Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, 18 Mart'ta açılacak Çanakkale Boğazı Köprüsü'ne verilen yıllık 16 milyon araç geçiş garantisini eleştirdi: “Bir defa Çanakkale Köprüsü Erbakan Hocamızın projesiydi. Elinize sağlık gerçekleştirdiniz. Bunun yapılmasından biz memnun olduk ancak uzmanların da belirttiği gibi yılda 4 milyon aracın geçtiği bir boğaza yapılan köprüye yıllık 16,4 milyon araç geçiş garantisi vermek kabul edilebilir bir şey değil. Yani araç başına 18 avrodan hesaplarsak geçmeyen 12 milyon aracın parası 85 milyonun cebinden çıkacak. Vatandaşa gelince yok ama imtiyazlılara gelince kaynaklar işte böyle aktarılıyor. Bunun anlamı 4 Çanakkale Köprüsü maliyetine 1 Çanakkale Köprüsü yaptırılıyor."  

ERBAKAN HOCA NESİLLERE İSTİKAMET VERENDİ

ERBAKAN HOCA NESİLLERE İSTİKAMET VERENDİ

 

 

 

Konya'da merhum Başbakan Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocamızı Anma programına katılan Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan,  yaptığı konuşmada, "Erbakan Hocamız nesillere istikamet verendi. Okul gibi çok sayıda insan yetiştirdi. Hidayeti ve feraseti ile istikamet üzere, dava şuuruna sahip milyonların yetişmesine vesile oldu ve çok önemli bir çığır açtı." ifadelerini kullandı.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, vefatının 11. yıldönümü vesilesiyle Konya'da Necmettin Erbakan Üniversitesi ve Erbakan Vakfı tarafından gerçekleştirilen 'Nesillere İstikamet Veren Erbakan' konulu panel ve anma programına katıldı.

 

Moderatörlüğünü üniversite rektörü Prof. Dr. Cem Zorlu'nun yaptığı programda, katılımcılar Cumhurbaşkanı Başdanışmanı İlnur Çevik, Devlet Eski Bakanı ve YGenel Başkan Yardımcımız Prof. Dr. Sacit Günbey, Prof. Dr. Doğan Aydal ve Doğan Bekin merhum Millî görüş lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocamızı andılar ve anlattılar.

 

 

Erbakan Hoca aldanmayan ve aldatmayandı

Panel oturumu öncesi konuşmalarını gerçekleştiren Genel Başkanı Dr. Fatih Erbakan, gerçek manada milletin adamı olarak nitelendirdiği merhum babası Necmettin Erbakan'ı şöyle anlattı:

 

"Bugün kendi ismini taşıyan Necmettin Erbakan Üniversitesi’nde, vefatının 11. Yıldönümünde gerçek bir dava adamını, gerçek bir devlet adamını, örnek bir Müslümanı, gerçek bir bilim adamını, Merhum Erbakan Hocamızı anıyoruz… Erbakan Hocamız; her şeyden önce aldanmayan, aldatmayandı. Üstün feraseti sayesinde aldanmadı, aldatmadı. Erbakan Hocamız çok güçlü bir imanı ve hidayeti kendi bünyesinde birleştirdiğinden dolayı Cenabı Allah kendisine üstün bir feraset nasip etmişti. Bu feraseti sayesinde milletimize tüm İslam Alemi’ne adeta bir pusula gibi yol gösterdi.  Erbakan Hocamız vazgeçmeyendi. Muazzam dirayeti ile tam 4 partisi haksız ve hukuksuz yere kapatıldığı halde, 5.’sini kurup yoluna devam etti.  12 Eylül döneminde idamla yargılanmasına rağmen davasından vazgeçmedi. "

 

 

Daima hayrın yanında, şerrin karşısında durdu  

Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocamızın zorluklarla ve engellerle dolu 42 yıllık siyasi yaşamı boyunca hidayetiyle; hayrı ve şerri daima doğru bir şekilde tespit ettiğini kaydeden Genel Başkanımız, Erbakan Hocamızın bedel ödemek pahasına da olsa daima hayrın yanında, şerrin karşısında durduğunu ve hakkın yanında batılın karşısında saf tuttuğunu ifade etti.

 

 

Nezaket sahibiydi  

Babası Necmettin Erbakan'ın sadece siyasi anlayışıyla değil, edebiyle, ahlakıyla, tevazusuyla, takvasıyla da örnek bir siyasetçi olduğunu belirten Genel Başkanımız Erbakan, “Kendinden çok küçükleri bile ayakta karşılar, kapıya kadar uğurlar. Saygı çerçevesinde hitap eder ve hatta rakiplerini eleştirirken bile onları gücendirmeden rencide etmeden, incitmeden yapan çok büyük nezaket sahibi bir lider bir siyasetçi olarak tarihe geçti." dedi. 

 

 

İsmi bereket kavramıyla özdeşleşmişti

Necmettin Erbakan isminin ülkenin pek çok yerinde 'bolluk' ve 'bereketle' anıldığını vurgulayan Genel Başkanımız, sözlerine şöyle devam etti:

 

 "Türkiye'nin neresine giderseniz gidin en sağcısından en solcusuna kadar Erbakan dendiği zaman bereket diyorlar, bolluk diyorlar özellikle 54. Hükümet döneminde işçi-memur-emekli maaşlarına yaptığı dünyada eşi görülmemiş artış, dar gelirlinin refah seviyesini 11 ay gibi kısa bir sürede muazzam seviyede artırması 'Erbakan demek, Bereket demek, bolluk demek' sözünün haklılığını ortaya koyan çok önemli icraatlardı."

 

 

Erbakan ismi sanayi, üretim ve teknolojiyle de özdeşti

Günümüzde sanayi ve teknolojideki gelişmelerin temellerini Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocamız'ın attığını hatırlatan Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan,  "Alman Leopard tanklarının motorlarını geliştirmiş olması, 1956’da Türkiye’nin ilk yerli milli motorunu üreten Gümüş Motor fabrikasını kurması ve arkasından  76-77’deki Ağır Sanayi  hamlesi ve bugün savunma sanayinde, haberleşme  teknolojisinde, pek çok teknolojik alanda öncülük eden ASELSAN'ın kurucusu olması Erbakan deninde akla sanayi-üretim-ihracat ve teknolojinin gelmesini sağlamaktadır." dedi.

 

 

Dünyalık menfaatlerle elde edilemez bir liderdi

Necmettin Erbakan Hocamız’ın ‘Bir elime güneşi, bir elime ayı da verseniz yine de davamdan dönmem' Peygamberi duruşunu örnek alan bir lider olduğunu kaydeden Genel Başkanımız, "Azmi ile, kararlılığı ile, cesareti ile, asla vazgeçmemesi taviz vermemesi ile bu duruşu örnek aldığını gösterdi.  Erbakan hocamız; koltuk, makam, mevki, para gibi dünyalık menfaatlerle elde edilemez bir liderdi. O ticaretini Allah'la yapmıştı. Canını, malını, bütün hayatını cennet karşılığında Allah’a satmıştı. O, Allah’tan başka hiçbir şeyden korkmayan bir mücahitti. Dünyayı değil, ahireti tercih etti, makam-mevkiyi değil Allah’ın rızasını tercih etti." şeklinde konuştu.  

 

 

Erbakan Hocamızı anlatan cümle: ‘İslamsız saadet olmaz'

'Erbakan Hocamız’ı anarken hatırlamadan geçemeyeceğimiz, Erbakan dendiğinde ilk akla gelmesi gereken cümlelerden 'İslamsız Saadet Olmaz' sözünü ve 'İslam Cihad dinidir' sözünü hatırlamamız lazım' diyen Genel Başkanımız Erbakan, “Bu iki cümle şiar gibi Erbakan Hocamızı andığımız zaman hatırlamamız gereken cümlelerdir.  Bir diğer önemli cümlesi de 'Dünyadaki en akıllı insan Allah’tan en çok korkandır' sözünü de vurgulamamız gerekir. Allah O’ndan razı olsun, gani gani rahmet eylesin, bizlere de O’nu anlamayı ve O’nun gibi yaşamayı nasip eylesin…" ifadelerini kullandı.

ERBAKAN HOCAMIZA SAKARYA’DA MUHTEŞEM ANMA PROGRAMI

ERBAKAN HOCAMIZA SAKARYA’DA MUHTEŞEM ANMA PROGRAMI

 

 

 

Millî Görüş lideri Prof. Dr.  Necmettin Erbakan Hocamız vefatının 11’inci yılında Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan'ın da katılımıyla Sakarya’da düzenlenen muazzam bir programla anıldı.

 

Yeniden Refah Partisi ve Necmettin Erbakan Vakfı Genel Başkanı Fatih Erbakan, “Erbakan hocamızı aklımıza getirdiğimiz zaman; dilimize düşen ilk kelimeler ‘aldanmayan ve aldatmayan' bir lider oluşuydu. Bütün hayatı boyunca tüm milletimize ve İslam alemine adeta bir pusula gibi yol gösterdi” dedi.

 

Türkiye Cumhuriyeti 54. Hükümeti Başbakanı, Millî Görüş Lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan'ın vefatının 11. yılı münasebetiyle Sakarya'da anma ve anlama programı düzenlendi. Adapazarı ilçesinde bulunan Atatürk Spor Salonunda geniş katılımla gerçekleştirilen program, İstiklal Marşı okunması ile başladı. Kur'an-ı Kerim tilavetiyle devam eden programda Necmettin Erbakan'a ait sinevizyon gösterimi gerçekleştirildi.

 

 

Sakarya’da binlerce Millî Görüşçü üzerimize beton da dökseniz bizi bitiremezsiniz diye haykırıyor

Programda konuşma yapan Dr. Fatih Erbakan, “Bu akşam Sakarya'da binlerce Millî Görüşçü, üzerimize beton değil, kurşunda dökseniz Millî Görüşü bitiremezsiniz diye haykırıyor. Bu akşam Sakarya'da Millî Görüşçüler, Erbakan hocamızın üzerimize giydirdiği o şanlı gömleği ölene kadar çıkartmayacağız diye haykırıyor. Erbakan hocamıza neden âşık oluyoruz; çünkü o hakkı savunduğu için, batıla karşı durduğu için, bedel ödemek pahasına da olsa hakkında yanında saf tuttuğu için. Peygamberlerin yolundan yürüyen bir lider olduğu için ve kendisine bütün hayatı boyunca attığı her adımda, her söyleminde Resulullah'ı (s.a.v) örnek aldığı için ona âşık oluyoruz. Cenab-ı Allah bizleri merhum liderimiz Erbakan hocamızın yürüdüğü yoldan, istikametten ayırmasın. Aynen onun gibi bu hak dava yolunda son nefesimize kadar canla, başla mücadele etmeyi, cihat etmeyi bizlere nasip eylesin inşallah” dedi.

 

Bütün hayatı boyunca tüm milletimiz ve İslam alemine pusula gibi yol gösterdi

Merhum Erbakan'ın daima hayrın yanında, şerrin ise karşısında duran bir lider olduğuna vurgu yapan Fatih Erbakan, “Erbakan hocamızı aklımıza getirdiğimiz zaman; dilimize düşen ilk kelimeler ‘aldanmayan ve aldatmayan' bir lider oluşuydu. Bütün hayatı boyunca tüm milletimize ve İslam alemine adeta bir pusula gibi yol gösterdi. Erbakan dediğimiz zaman vazgeçmeyen lider aklımıza geliyor. 4 tane partisi haksız yere kapatılmasına rağmen, hiç tereddüt etmeden 5'incisini kurup yoluna devam eden, 12 Eylül döneminde idam ile yargılanmış olmasına rağmen davasından vazgeçmeden son nefesine kadar mücadeleye devam eden, vazgeçmeyen lider Erbakan olarak onu anıyoruz. Dünden bugünü anlatan liderdi. Feraseti ile bugün atılan bir adımın 20-30 sene sonra ne noktaya varacağını kestiriyor ve böylelikle bizlerin de bu olaylar karşısında doğru bir pozisyon almamızı sağlıyordu. Daima hayrın yanında, şerrin karşısında duran bir liderdi” diye konuştu.

 

 

Dava şuuruna sahip milyonların yetişmesine vesile oldu

Erbakan, “Erbakan hocamız nesillere istikamet veren liderdi. Hidayeti ve feraseti ile dava şuuruna sahip istikamet üzere milyonların yetişmesine vesile olan bir liderdi. Gerçek bir öğretmendi, muhatap olduğu herkese İslamsız saadet olmaz dersini ve İslam, cihat dinidir, cihatsız İslam olmaz dersini verdi. Ve insanlığın çektiği sıkıntıların sebebi Siyonizm mikrobudur dersini verdi. Onun tedrisatından geçenler mücadele ve yürüyüşlerinde hiçbir zaman hataya düşmediler” şeklinde konuştu.

 

Programa; Yeniden Refah Partisi ve Necmettin Erbakan Vakfı Genel Başkanı Fatih Erbakan'ın yanı sıra, vakfın Genel Başkan Yardımcıları, çevre il ve ilçe temsilcileri, milli görüşçüler ile sivil toplum kuruluşları katıldı.

MUHTAR MAAŞLARINI EN DÜŞÜK MEMUR MAAŞI SEVİYESİNE ÇEKECEĞİZ

MUHTAR MAAŞLARINI EN DÜŞÜK MEMUR MAAŞI SEVİYESİNE ÇEKECEĞİZ

 

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, muhtarlarla bir araya geldiği toplantıda yaptığı konuşmada, “Millî Görüş anlayışı ile iktidara gelir gelmez muhtarlarımıza zam yaparak, onların maaşlarını en düşük devlet memuru maaşı seviyesine çekeceğiz.” sözünü verdi.

 

İstanbul Zeytinburnu 1453 Çırpıcı Sosyal Tesisleri’nde gerçekleşen programa Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan’ın yanı sıra Genel Başkan Yardımcılarımız Prof. Dr. Doğan Aydal ve Erkan İlyas Helvacı, İstanbul İl Başkanımız Hüseyin Terzi, İstanbul Muhtarlar Federasyonu Başkanı Kadir Delibalta, İstanbul Muhtar Dernekleri Federasyonu Başkanı Selami Aykut ve birçok ilçeden yüzlerce muhtar katıldı.

 

 

Muhtarlarımızın yaşadığı sorunların farkındayız

81 ildeki muhtarlarımızın yaşadıkları sıkıntıların farkında olduğumuzu ve iktidara geldiğimizde ivedilikle bu sorunları çözeceğimizi vurgulayan Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan: “Muhtarlarımızın Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi içerisinde yeniden aktif bir şekilde rol almaları büyük önem arz etmektedir. Deprem sırasında yaşanan bir örnek bunun hayatiyetini ortaya koyuyor. Bununla birlikte muhtarlıklarımıza görev ve yetki noktasında daha etkin olmaları açısından bir tüzel kişilik kazandırılması son derece önemlidir. Anadolu’da dezavantajlı bölgelerde birçok muhtarlarımızın temsil ettikleri makama yakışır muhtarlık ofislerinin olmayışı son derece üzücü bir durum olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu noktada Milli Görüş’ün temsilcisi partimiz iktidar olduğunda muhtarlarımıza temsil ettikleri makama yakışır muhtarlık hizmet binalarının kazandırılması için derhal çalışmalara başlayacağız. Anadolu’daki Muhtarlık hizmet binalarımızı 2 + 1 şeklinde tip proje olarak hayata geçirecek, böylelikle köye gelen misafirlerin de rahatlıkla kullanabileceği yapıları ivedilikle muhtarlarımızın ve vatandaşlarımızın hizmetine sunacağız” dedi.

 

 

Muhtarlarımıza 81 ilimizde toplu taşıma ücretsiz olacak

Muhtarlarımıza 81 ilde toplu taşımayı ücretsiz yapacağımızı ifade eden Genel Başkanımız sözlerine şöyle devam etti:

 

“81 ilde muhtarların toplu taşıma araçlarını ücretsiz bir şekilde kullanmalarının da önünü ivedilikle açacağız. İçişleri Bakanlığına bağlı olarak faaliyet gösterecek olan Muhtarlıklar Genel Müdürlüğü’nün kurulması için gerekli adımları iş başına gelir gelmez atacağız. Böylelikle muhtarlarımızın taleplerini, sıkıntılarını ve çözüm önerilerini hızlıca değerlendirecek, gerekli adımları atacak, son derece dinamik bir kurum olarak Muhtarlıklar Genel Müdürlüğü faaliyetlerine başlayacaktır.”

 

 

Muhtar maaşlarını en düşük devlet memuru maaşı seviyesine çekeceğiz

Muhtar maaşlarını en düşük memur maaşı seviyesine çekeceğimizin sözünü de veren Genel Başkanımız Erbakan, muhtarlarımızın önemini göstermesi açısından belediyelerde muhtarlardan oluşan bir danışma kurulu da ihdas edeceğimizi söyleyerek, “Muhtarlar hizmetlerini ifa ederlerken elektrik, su, internet faturaları gibi birçok gider kalemleri var, bunun farkındayız. Bu giderleri de ceplerinden karşılıyorlar. Bu hususta da Millî Görüş anlayışı ile iktidara geldiğimizde muhtarlarımıza zam yaparak onların maaşlarını en düşük devlet memuru maaşı seviyesine çekeceğiz. Böylelikle muhtarlarımıza bir ekonomik katkı sağlamış olacak, maaşlarına asgari bir standart getirmiş olacağız. Belediyelerimizde Muhtarlardan oluşacak bir danışma kurulunun teşekkül edilmesini sağlayacak bir yasal düzenleme de yapacağız.” ifadelerini kullandı.

DIŞ POLİTİKADA YENİ FETİHLER GERÇEKLEŞTİRECEĞİZ

DIŞ POLİTİKADA YENİ FETİHLER GERÇEKLEŞTİRECEĞİZ

 

 

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Sivas'ta gerçekleştirilen "Şefkatin Başbakanı - Milletin Erbakan'ı" temalı Erbakan Hocamızı anma programında yaptığı açıklamada "Bu salonları dolduran Millî Görüşçüler ikinci 40 yılda, yeni fetihler gerçekleştireceklerdir. Dış politikada yeni fetihler gerçekleştireceğiz. Çifte standart olmayacak, savaşlar ve işgaller ortadan kalkacak, sömürü olmayacak, kaba kuvvet değil hak ve haklılık üstün tutulacak" dedi.

 

Millî Görüş lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocamız'ın vefatının 11'inci yılı nedeniyle Sivas'ta Fidan Yazıcıoğlu Kültür Merkezi'nde düzenlenen ‘Şefkatin Başkanı, Milletin Erbakan’ı’ temalı programa Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Genel Başkan Yardımcımız Naim Öztürk, Sivas Belediye Başkan Yardımcısı Ahmet Duman, il başkanlarımız, teşkilatımız ve çok sayıda davetli katıldı.

 

Lider ülke Türkiye'nin Necmettin Erbakan’ın dava erleri sayesinde kurulacağını söyleyen Genel Başkanımız, "İnşallah yeni dönemde ‘Bana ne Amerika’dan’ diye haykıran ve bu sözün gereğini yerine getiren kadrolar, koltuk için değil ümmet için çalışan kadrolar, aldanmayan ve aldatmayan kadrolar, ümmetin ve insanlığın kurtuluşu için davası için bedel ödemekten korkmayan kadrolar, ikinci 40 yılda da yine Millî Görüş'ün içerisinden çıkacaktır. Erbakan Hoca’mızın D8’i kurduğu birinci 40 yıldan sonra ikinci 40 yılda onun yolundan yürüyen dava erleri D60 hedefine ulaşacaklardır. Erbakan Hoca’mızın çekiç gücü, Amerikan askerlerini Anadolu’dan kovduğu birinci 40 yıldan sonra ikinci 40 yılda onun yolunda yürüyen dava erleri, en kısa zamanda gelecek, İncirlik ve Kürecik üslerini kapatacaktır. Millî Görüşün koalisyon ortağı olduğu birinci 40 yıldan sonra ikinci 40 yılda Millî Görüşçü dava erleri, Millî Görüşü tekrar iktidar yapacaktır. Erbakan Hoca’mızın Kıbrıs’ı kurtardığı birinci 40 yıldan sonra ikinci 40 yılda Suriye, Irak, Kudüs, Yemen ve Filistin kurtarılacaktır. İkinci 40 yılda mazlumlara umut ve zalimlere korku verecek lider ülke Türkiye, Erbakan Hocamız'ın dava erleri sayesinde kurularak hayata geçirilecektir” dedi.

 

Dış politikada yeni fetihler gerçekleştireceğiz

Dış politika hedeflerini anlatan Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, "Bu salonları dolduran Millî Görüşçüler ikinci 40 yılda, yeni fetihler gerçekleştireceklerdir. Dış politikada yeni fetihler gerçekleştireceğiz. Çifte standart olmayacak, savaşlar ve işgaller ortadan kalkacak, sömürü olmayacak, kaba kuvvet değil hak ve haklılık üstün tutulacak. Ekonomide fetihler gerçekleştireceğiz. Haksız kazançlar ortadan kalkacak. Karşılıksız para ve faiz ortadan kalkacak. Gelir ve servet dağılımında adalet tesis edilecek. İmtiyazlılara değil, milletimize refah sağlanacak. Dünya Siyonizm’inin en büyük sömürü aracı olan Amerikan dolarının hakimiyetine son verilecek ve İslam dinarına geçilecek inşallah. Dünya Siyonizm’ine, zalimlere selam durmayacağız” diye konuştu.

6’LI MASADAKİ 5 PARTİYE KRİTİK ÇAĞRI

6’LI MASADAKİ 5 PARTİYE KRİTİK ÇAĞRI

 

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, altılı masayı oluşturan 5 muhalefet partisine seslenerek, “CHP dışındaki partilere çağrıda bulunuyoruz; gelin bu yanlıştan dönün ve gelin Millî Görüş ilkeleri ve çatısı altında bir ittifak kuralım. Gelin Sayın Kılıçdaroğlu’nu Cumhurbaşkanı yapma planına, 60 sene sonra ülkenin başına CHP’li bir cumhurbaşkanı getirme planına ortak olmayın.” çağrısında bulundu.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Antalya’da bir otelde gerçekleştirilen Aylık Olağan İl Başkanları Toplantımızda ülke ve dünya gündemine ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. 

 

 

Enflasyon rakamlarında dünya şampiyonuyuz

Vatandaşın en önemli gündem maddesinin ekonomi olduğunu ve her geçen gün alım gücünün düştüğünü belirten Genel Başkanımız, konuya ilişkin şunları söyledi: “Türk lirasının değerinin her geçen gün kar topu gibi erimesi vatandaşın en önemli gündem maddesidir. Açıklanan enflasyon rakamlarına baktığımızda resmi rakamlarda dahi Türkiye yüksek enflasyonda maalesef Arjantin'i geçerek dünyada 8. sıraya, yüzde 64,47'lik gıda enflasyonuyla bu alanda dünyada dördüncü sıraya yükseldi. Bir de bağımsız kuruluşların hesap ettiği enflasyon var, ENAG’a göre şubat ayında yıllık enflasyon yüzde 124 olarak gerçekleşmiş. Biz aylar öncesinden döviz kurlarındaki bu hızlı artış dolayısıyla bu işin gideceği yer ‘hiper enflasyondur’ diye uyarmıştık. Artık aylık enflasyon neredeyse yüzde 20’ye yaklaşmış durumda. Bu enflasyon oranları, alım gücünün düşmesi, geçim sıkıntısı sonucunda, 2020 yılında kredi ve kredi kartı borcu nedeniyle yasal takibe düşen toplam kişi sayısı 690 bin iken, 2021 sonu itibariyle bu sayı 1 milyon 704 bin kişiye yükseldi.  Yani bir yılda banka borcu nedeniyle yasal takibe düşen kişi sayısında yüzde 211,9 artış yaşandı.

 

 

6’lı masayı oluşturan 5 partiye kritik çağrı

‘İktidar böyle de muhalefet ne durumda’ diyen Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, sözü 28 Şubat’ta yapılan 6’lı masa toplantısına getirerek, 5 muhalefet partisine şu önemli çağrıyı yaptı: “28 Şubatçılar, Bilderbergçiler, Chatham House’çular, İstanbul Sözleşmesi severler, yıllarca ekonomiden sorumlu bakanlık yapıp ekonominin bugünkü hale gelmesinde en büyük pay sahibi olanlar, daha şimdiden her hafta İngiliz-Amerikan Büyükelçileriyle bir araya gelenler bir masada toplanmışlar. Erbakan Hocamızın tabiriyle “alt alta mı gelelim üst üste mi gelelim, yan yana mı gelelim” bunu tartışıyorlar. Kim üstte olsun, kim altta olsun, kim yanda olsun bunu tartışıyorlar… Buradan CHP dışındaki partilere çağrıda bulunuyoruz; gelin bütün bu yanlışlarınızdan dönün ve gelin Millî Görüş ilkeleri ve çatısı altında bir ittifak kuralım. Yaşanabilir ve Yeniden büyük Türkiye’nin kurulması için, dış politikada Avrupa’nın G20’nin, ABD’nin peşinden koşmaktan kurtulup D-60 projesini yürütmek için ve ekonomi alanında da borç ve faiz ekonomisi yerine üretim istihdam ihracat odaklı bir ekonomi modeline geçmek için, paylaşımda ve yönetimde adaleti tesis etmek için, önce imtiyazlılar değil önce millet diyen bir iktidarın Türkiye’nin başına gelmesi için geliniz yeni bir ittifak kuralım. Geliniz Sayın Kılıçdaroğlu’nu Cumhurbaşkanı yapma planına, 60 sene sonra ülkenin başına CHP’li bir cumhurbaşkanı getirme planına ortak olmayınız. Gelin Önce imtiyazlılar diyen, paylaşımda ve yönetimde adaleti unutmuş olan bu iktidarı değiştirelim.”

 

 

Ukrayna ve Rusya savaşında Batı da en az Rusya kadar suçlu

Dünyanın gözünü çevirdiği Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin, ülkemizi yakından ilgilendirdiğini kaydeden Genel Başkanımız, “En başta söylenmesi gereken hangi ülke olursa olsun toprak bütünlüğüne yapılan saldırıları kabul etmemiz mümkün değildir. Burada da Ukrayna’nın bağımsızlığına egemenliğine toprak bütünlüğüne yapılan saldırıyı kabul etmemiz mümkün değildir. Hiçbir zaman savaşın hele de sivillerin öldürülmesini kabul etmemiz mümkün değildir. Bir an önce savaşın durması, ateşkesin ilan edilmesi ve Ukrayna’nın toprak bütünlüğüne saygı duyulması çağrısında bulunuyoruz. Ancak tabii Rusya’nın bu davranışları sergilemesi de durup dururken olmadı… Bu saldırıları her ne kadar tasvip etmesek de bütün dünyanın jandarması ve kaosun, fesadın başı ABD’nin NATO aracılığıyla son 15 senedir Rusya’yı tahrik etmekten geri durmamıştır. 2009’dan beri Gürcistan’da yapılan NATO tatbikatları, Kafkasya’dan Rusya’yı kuşatma planı doğrultusunda Gürcistan ve Ukrayna’yı Avrupa Birliğine aday ülke haline getirilmesi, Turuncu ve Gül devrimleri ile değiştirilen iktidarların NATO yanlısı olması, Ukrayna’ya yerleştirilebilecek orta menzilli füzelerle Moskova’nın vurulabilecek noktaya gelmesi, Ukrayna’nın Odessa Limanı’nın bir NATO limanı haline gelmesi gibi tehditler bu savaşa neden olmuştur. 1994 yılında İngiltere, ABD, Ukrayna ve Rusya arasından yapılan Lizbon ve Budapeşte anlaşmalarına ABD ve İngiltere, ‘NATO’yu Doğu Avrupa’ya doğru genişletmeyeceğiz’ sözlerini tutmadılar. Özellikle ABD sözünü tutmuyor ve Gürcistan’a ve Ukrayna’ya varıncaya kadar NATO’ya katmak için harekete geçiyor. Yeniden Sovyet hayali kuran Putin gibi bir liderin de NATO’nun bu yayılmacı politikasına karşı kayıtsız kalması da tabii ki düşünülemez. Ayrıca Rusya’nın doğalgaz silahını da henüz kullanmadığını da söylemek lazım. Bu tablo karşısında Türkiye’nin mutlaka Ukrayna’nın toprak bütünlüğüne sahip çıkması lazım. NATO, Ukrayna ve Rusya nezdinden bu savaşın durması için elinden geleni yapması lazım. Montrö anlaşmasının önemi bu savaş vesilesiyle bir kez daha öne çıktı. Tavizsiz bir şekilde uygulanması lazım.” şeklinde konuştu.

 

 

Erbakan’dan Batı’nın ikiyüzlü tavrına sert tepki

Batı’nın mülteci konusunda iki yüzlü politikasını da eleştiren Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, sözlerine şöyle devam etti: “Bu olaylardan çıkartılacak ders, Millî Görüş’ün her zaman söylediği gibi Batı’nın ve Avrupa Birliği’nin ikiyüzlü ve çifte standartçı tavrı. 44 milyon nüfuslu Ukrayna’dan en az 1 milyon mülteci geldi. Ne kadar mülteci gelirse gelsin kapımız açık deniyor. Suriye’den, Afganistan’dan gelenlere kapıları açmayı bırakın üzerlerine kaynar su döküyorlar, plastik mermi sıkıyorlar. Tel örgülü duvarlar örmeler, denizde şişme botları delip ölüme terk etmeler… Oysa aynı AB üyesi ülkeler; daha birkaç ay önce Suriye ve Libya iç savaşından, Afganistan’da Taliban zulmünden kaçarak Belarus sınırına yığılan on binlerce insana sınırları kapattılar. Mültecileri durdurmak maksadıyla sınırlarına takviye askeri güç gönderdiler. Binlerce insan soğuktan perişan oldu, çok sayıda insan da donarak hayatını kaybetti. Neden çünkü bunlar Afganlı, Suriyeli, Iraklı, Afrikalı bunlar Müslüman öyle ise bunlar ölsünler ne halleri varsa görsünler. Cesedi Bodrum kıyılarına vuran Aylan bebeğin babasına dahi sığınma hakkı verilmedi. Babası Aylan bebeğin naaşını da alarak Kuzey Irak’a dönmek zorunda kaldı. Daha geçen ay 19 mülteci Yunanistan tarafından geri itilerek Meriç sınırında donarak ölmüş halde bulundu. Bütün bu yaşananlar Batı’nın Çifte Standartçı tutumunu ortaya koymakta, Millî Görüş’ün haklılığını göstermekte ve içimizdeki Batı aşıklarına da ibretlik bir ders olmaktadır.”

 

 

GENEL BAŞKANIMIZ DR. FATİH ERBAKAN'IN KONUŞMA METNİ

 

 

Türkiye’nin dünya enflasyon liginde üst sıralara yükselişi devam ediyor.

Türkiye, yüzde 64,47'lik gıda enflasyonuyla bu alanda DÜNYADA  4.  sıraya yükseldi.

Türkiye,  genel enflasyonda ise yüzde 54,44’lük resmi enflasyonla Arjantin'i geçerek  DÜNYADA 8. SIRAYA yükseldi…!!

Hele bir de %124’lük ENAG enflasyonunu hesaba katarsak, Türkiye enflasyon sıralamasında  DÜNYA 5.’Sİ oluyor…!!

(Türkiye enflasyon bakımından Sudan, Suriye, Zimbabwe, Venezuela , Surinam gibi ülkelerin ligine düşmüş durumda.)

Üretici Fiyat Endeksi'nde (ÜFE) ise üç hane görüldü, yıllık artış yüzde 105 oldu.  (Bu verilere göre, Üretici enflasyonu 27 yılın zirvesine çıktı.)

 

è Bu enflasyon oranları, alım gücünün düşmesi, geçim sıkıntısı sonucunda;

2020 yılında kredi ve kredi kartı borcu nedeniyle yasal takibe düşen toplam kişi sayısı “690 bin” iken,  2021 sonu itibarıyla bu sayı  “1 milyon 704 bin” kişiye yükseldi…!!

Yani bir yılda banka borcu nedeniyle yasal takibe düşen kişi sayısında yüzde 211,9 artış yaşandı…!!

 

Bir başka vahim durum ise bireysel kredi ve kredi kartı borcunu ödememiş olan ve borcu halen devam ettiği için her an yasal takibe düşecek kişi sayısının geçen yılsonunda “4 milyon 122 bin”  kişiye yükselmiş olması.

…………………………………………………………………….

Peki imtiyazlı holdinglerin durumu nasıl ??

Vatandaşlar art arda gelen ağır zamlar, yüksek enflasyon ve işsizlikle boğuşarak ayakta kalma mücadelesi verirken AKP iktidarı,  imtiyazlı müteahhitlere kaynak aktarmaya tam gaz devam ediyor.

İktidar  gözde müteahhidine kapalı kapılar ardında dev bir ihale daha verildi.  Kimseye duyurulmadan yapılan ihaleye özel davetle katılan Rönesans, Bezmialem Vakıf Üniversitesi Hastanesi'ni “1 milyar 577 milyon lira”ya yapacak.

İktidar, yine istediği ihaleyi istediği firmaya verme aracı olarak kullandığı Kamu İhale Kanunu’nun 21-b Pazarlık usulünü kullandı.

İhale, kanunun sadece doğal afet gibi olağanüstü durumlar için öngördüğü istisna maddesi bahane edilerek ilana çıkılmadan yani kimseye duyurulmadan yapıldı.

Diğer taraftan;

2018 yılında “893 milyar lira”  olan toplam kamu borç stoku, 2022 Ocak ayında  “2 trilyon 844 milyar lira”ya yükseldi…!!

Neden böyle oldu ??  Çünkü bu tutarın 1 trilyon 895 milyar liralık kısmının, yaklaşık yüzde 67’sinin döviz borçlarından oluşuyor. Döviz arttıkça borç da patlıyor.  Ayrıca ilave borçlanma da devam ediyor.

“Kamu borcu böyle astronomik şekilde artmaya devam ederken,  halk zamlar ve vergiler altında ezilirken,  bir yandan imtiyazlı holdingler kamu kaynaklarıyla pervasızca zengin edilmeye devam ediyor…!!”

………………………………………………………………

Ekonomide düşük faiz-yüksek kur modeli ile birlikte ihracatın ithalatı geçmesini, dış açığın kapanmasını dövizin bollaşmasını ve böylelikle döviz kurlarının da düşmesi bekleniyordu. Fakat açıklanan veriler tam tersini işaret etmeye başladı.

Dış ticaret açığımız her ay geçen senenin aynı ayına göre hızlı bir şekilde artıyor…

Şubat ayı dış ticaret açığı geçen senenin şubat ayına göre yüzde 142'lik artışla  “8,1 milyar dolar” oldu…!! 

Bu açık  Ocak ayında da  “10,4 milyar dolar”dı.

Bu gidişle 2022 yılı dış ticaret açığı 100 milyar doları bulacak…!!

Bu da daha fazla döviz talebi, dövizin daha da artması ve bununla birlikte enflasyonun da patlaması demektir.

……………………………………………………………

ZEYTİN YETİŞTİRİLEN BÖLGELERDE, MADENCİLİK YAPILMASINA İZİN VERİLMESİ, 3573 SAYILI KANUNA AYKIRIDIR

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, 01.03.2022 tarihinde, Maden Kanunu ile ilgili olarak, 21/9/2017 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan Maden Yönetmeliği’nin 115’inci maddesine bir fıkra ekleyerek, zeytinlik alanlarda madencilik yapılabileceğini  belirtmiştir…!!

Bu adım iki sebeple hukuka aykırıdır;

Birincisi, hiçbir yönetmelik maddesi kanunda değişiklik yapamaz.  Maden Kanunu’nda, Zeytin arazileri ile ilgili bir hüküm konulmadığından, yönetmelik içine zeytinlik araziler ile ilgili ek fıkra konulamaz…

İkinci ve belki de daha önemli husus; Maden Yönetmeliğine konulan bu ek fıkra, 3573 Kanun numarasıyla belirtilen kanuna aykırıdır. 1939 yılında kabul edilen bu kanun;

“Zeytinlik sahaları içinde ve bu sahalara en az 3 kilometre mesafede zeytinyağı fabrikası hariç zeytinliklerin gelişmesine mani olacak kimyevi atık bırakan, toz ve duman çıkaran tesis yapılamaz ve işletilemez.”

Bakanlığın attığı bu adım, gittikçe azalan tarım arazilerimize zeytinlik alanları da katarak zeytinciliğin de yok olmasına sebep olacak çok tehlikeli bir adımdır.  Bu sebeple, hukuka aykırı bu yönetmelik maddesinin acilen iptal edilmesi gerekmektedir.

İktidar böyle de muhalefet ne durumda ?

28 Şubatçılar, Bilderbergciler, Chatham House’cular, İstanbul Sözleşmesi severler, yıllarca ekonomiden sorumlu bakanlık yapıp ekonominin bugünkü hale gelmesinde en büyük pay sahibi olanlar, daha şimdiden her hafta İngiliz-Amerikan Büyükelçileriyle bir araya gelenler bir masada toplanmışlar.

Erbakan Hocamız’ın tabiriyle alt alta mı gelelim üst üste mi gelelim, yan yana mı gelelim bunu tartışıyorlar…

Kim üstte olsun, kim altta olsun, kim yanda olsun bunu tartışıyorlar…

O masadaki tüm partilere, özellikle de CHP dışındaki partilere çağrıda bulunuyoruz, gelin bu yanlışlardan vazgeçin, Milli Görüş ilkeleri çatısı altında bir ittifak oluşturalım.

Hep birlikte Yaşanabilir Türkiye, Yeniden Büyük Türkiye’yi inşa edelim, dış politikada AB, G-20, Amerika’nın peşinde dolaşmak yerine D-60 hedefine yürüyelim, borç-faiz ekonomisi yerine üretim-istihdam-ihracat ekonomisini hayata geçirelim, paylaşımda ve yönetimde adaleti tesis edelim.

Sn. Kılıçdaroğlu’nu Cumhurbaşkanı yapma, 60 sene sonra bir CHP’li Cumhurbaşkanı çıkarma planının parçası olmayın. 

…………………………………………………………………

 

Ukrayna ve Rusya arasında gelişen olaylar, Rusya’nın Ukrayna topraklarına girişi ülkemizi çok yakından ilgilendirmektedir. Ukrayna’nın toprak bütünlüğüne yapılan bu saldırı kabul edilemez ve Dünya dengelerini sarsacak ciddi bir tehdittir.

Ancak olaylara bir bütün olarak bakıldığı takdirde Rusya’nın bu davranışını anlamak çok da zor değildir;

ABD, NATO aracılığı ile son 15 yıldır Rusya’yı tahrik etmek için ne mümkünse yapmaktadır.


-ABD, NATO tatbikatları bahanesi ile 2009’dan başlayarak Gürcistan’ı devreye sokmuş ve Rusya’yı kuşatmak istediğini açıkça göstermiştir.

-Ukrayna ve Gürcistan “NATO üyeliğine aday” ülkeler konumuna getirilmiştir

-‘Turuncu Devrim’ ve ‘Gül Devrimi’ adı altında Ukrayna ve Gürcistan’da yapılan iktidar değişimleri de bu maksatla gerçekleştirilmiştir.

-Benzer şekilde ABD tarafından eğitilen Mihael Şaakaşvili’nin Gürcistan’ın başına getirilmesi ve Gürcistan’ın yönünü ABD’ye çevirmesi de tesadüf değildir.

 

-ABD şimdi de Ukrayna’yı NATO şemsiyesi içine alarak, Moskova’yı orta menzilli füze tehdidi altında tutmak istemektedir.

 

- 1994’te  ABD-İngiltere- Rusya_ve Ukrayna arasında imzalanan Lizbon ve Budapeşte anlaşmalarında  o dönemde ABD ve Rusya’nın ardından üçüncü büyük nükleer güç olan Ukrayna, envanterindeki toplam 6100 stratejik ve taktik nükleer silahı Rusya’ya devretti. 

Bu anlaşmalarda ABD ve İngiltere NATO’nun genişlemesinin Doğu Avrupa’yı kapsamayacağını, eski Doğu Almanya sınırının ötesine genişleme olmayacağını taahhüt etti.  Ancak Batı  Rusya’ya verdiği  bu sözü tutmadı.

 

Rusya da ABD’nin tüm bu adımlarına karşılık hamle yapmakta, kuşatma altına alınmasını engellemek üzere Ukrayna’yı kontrol altına almak istemektedir.

(1994’te ABD, İngiltere, Rusya, Ukrayna arasında imzalanan Lizbon ve Budapeşte anlaşmalarıyla  taraflar Ukrayna’nın toprak bütünlüğüne, egemenliğine ve bağımsızlığına hiçbir müdahalede bulunulmayacağı konusunda mutabakata vardı.  Rusya da bu noktada imzaladığı anlaşmaya sadık kalmamıştır.)

Tüm bu gelişmeler karşısında ABD ve NATO’nun ekonomik yaptırımlar dışında bir harekete geçmeyeceği düşünülmektedir.


Bu işgal ile Rusya orta menzilli füzelerin hedefi olmaktan şimdilik önemli ölçüde kurtulmuştur. Zira Ukrayna’nın NATO’ya girişi bilinmez tarihlere ertelenmiştir.


Rusya’nın elindeki en önemli kozlardan biri de Avrupa’nın ihtiyacı olan doğalgaz kaynaklarıdır.  Rusya ekonomik yaptırımlarla çok fazla sıkıştırılırsa Avrupa’ya karşı doğalgaz silahını kullanabilir. Böyle bir durumda AB’nin çok fazla direnmesi pek mümkün değildir.

Bu tablo karşısında Türkiye’nin;

-Ukrayna’nın toprak bütünlüğüne sahip çıkması,

-NATO ve Rusya nezdinde yapılacak girişimlerle savaşın bir an önce sona ermesi için etkin şekilde arabuluculuk yapması,

-Montrö Anlaşması’na tavizsiz şekilde uyması son derece önemlidir.

(Elbette ki Türkiye olarak bugün döviz sıkıntısı ve çok yoğun dış borç ihtiyacı içinde olmasak, savunma sanayi ve teknoloji alanında dışa bağımlılıktan kurtulmuş olsak,  bugüne kadar Türkiye öncülüğünde D-60 kurulmuş olsa,  elimiz çok daha güçlü olur,  arabuluculuğumuz ve diplomatik girişimlerimiz çok daha etkili olabilirdi. Dış politikada sözünüzün etkisi, gücünüz kadardır.)

……………………………………………………………..

 

è Bütün bunlarla birlikte, ortaya çıkan bu insani krizde AB’nin ve batılı ülkelerin izlediği İKİ YÜZLÜ ve ÇİFTE STANDARTLI tutumları açıkça ortaya çıktı…

AB ülkeleri;  Suriyeli, Libyalı, Afgan mültecilere kapattığı kapıların aksine Ukrayna’dan gelecek mülteci akınına ‘açık kapı politikası’ uygulama kararı aldı.

Birleşmiş Milletler 44 milyon nüfuslu Ukrayna’dan ilk aşamada en az 1 milyon mültecinin Avrupa ülkelerine geçmesinin beklendiğini açıkladı.  

AB, Ukrayna’dan gelecek mültecilere açık kapı politikası uygulanacağını tümünün kabul edileceğini duyurdu.

 

 

Oysa aynı AB üyesi ülkeler; daha birkaç ay önce Suriye ve Libya iç savaşından, Afganistan’da Taliban zulmünden kaçarak Belarus sınırına yığılan on binlerce insana sınırları kapattılar. Mültecileri durdurmak maksadıyla sınırlarına takviye askeri güç gönderdiler.

- Suriyelileri, Libyalıları, Afganları yıllardır kabul etmeyip şişme botlarda Ege’de, Akdeniz’de ölmelerine göz yumdular,

- Yunanistan ve Bulgaristan, sınırlarına beton duvar, dikenli tel örgüler çekti.

- Karadan Avrupa’ya geçmeyi başarabilenlere Polonya’da, Macaristan’da sergilenen insanlık dışı tutumlara ilişkin görüntüler hâlâ zihinlerde.

- Cesedi Bodrum kıyılarına vuran Aylan bebeğin babasına bile sığınma hakkı vermediler ve cenazeleriyle birlikte Kuzey Irak’a dönmek zorunda kaldı.

- Daha geçen ay 19 mülteci Yunanistan tarafından geri itilerek Meriç sınırında donarak ölmüş halde bulundu.

 

àTabii ki ülkelerinde savaştan, çatışmadan kaçan Ukraynalı sivillere kapıların açılması, yaşam güvenliklerinin sağlanması, güvenli bölgelere geçişlerine olanak yaratılması olumlu ve insani bir yaklaşım.

Ancak Ukraynalılara gösterilen bu insani yaklaşımın; tüm insanlara, savaştan, ölümden kaçan tüm insanlara aynı şekilde gösterilmemesi,

Batı’nın Çifte Standartçı tutumunu ortaya koymakta, Milli Görüş’ün haklılığını göstermekte ve içimizdeki Batı aşıklarına da ibretlik bir ders olmaktadır…!!

è Burada bir diğer ibretlik olay da, Batı’nın-Amerika’nın ipiyle kuyuya inilmeyeceği gerçeğinin bir kez daha ortaya çıkmasıdır.

Yıllarca  Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy’e her türlü desteği vaat eden ABD ve AB liderleri, Rusya’nın  işgalinin başlamasıyla Ukraynalılar için ‘duygusal destek mesajları’ ve daha önce de benzerleri uygulamaya konulan yaptırımlar dışında bir adım atmadılar.

Aynen İran Şahı Rıza Pehlevi,  Kuveyt’e girmesi için kışkırttıkları Saddam Hüseyin ve Afganistan’da yıllarca işbirliği yaptıkları Eşref Gani’yi  sonradan ortada bıraktıkları gibi,

Ukrayna da benzer şekilde, BATI tarafından Rusya’ya karşı kullanılıp sonra da sahipsiz şekilde ortada bırakıldı.

 

è Ayrıca bugün Rusya’ya karşı Ukrayna’nın toprak bütünlüğü, egemenliği için dünyayı ayağa kaldıran ABD ve AB, Yugoslavya’nın, Irak’ın, Suriye’nin bölünmesinin zeminini hazırladı.

 

Yugoslavya’nın beşe bölünmesine, Kosova’nın Sırbistan’dan ayrılarak iç savaşla bağımsızlığını ilan etmesine, Çekoslovakya’nın Çekya ve Slovakya olarak ikiye bölünmesine destek verip,  AB üyesi yapan da aynı ülkelerdi.

 

Irak’ın  ABD-İngiltere tarafından işgalini ve hazırladıkları anayasa ile mezhep ve etnik köken üzerinden üçe bölünmesini,  Suriye’yi işgal ve bölme çabalarını,  Sudan’ı ikiye bölmelerini bu çerçevede değerlendirmek ve  batılı ülkelerin kendi çıkarları söz konusu olduğunda her şeyi mubah gördüklerini ortaya koymak gereklidir.

 

è Bu süreç,  2022 TURİZM gelirlerine ve yurt dışı müteahhitlik hizmetleri gelirlerine darbe vurup, Türkiye ekonomisini derinden etkileyebilir

Savaşın kısa sürede sonlanmaması, tablonun normale dönmemesi durumunda 6-7 milyon turist kaybı yaşanması söz konusu. Bu da Türkiye ekonomisi için milyarlarca dolarlık kayıp manasını taşıyor.

Türkiye Müteahhitler Birliği (TMB) üyelerinin Rusya’da üstlendiği 150 projenin parasal tutarı 22 milyar dolar. Son dönemde Ukrayna’da Türk müteahhitlerinin yürüttüğü projelerin tutarı yaklaşık 3 milyar dolar.

Savaş nedeniyle Ukrayna ekonomisinin çökmesi sebebiyle Türk müteahhitlerine yansıyabilecek 3 milyar dolarlık riskin yanında, Rusya’nın da ABD-AB-İngiltere yaptırımlarıyla harcamalarda ve ödemelerde kısıntıya gitmesi durumunda bu ülkede de 22 milyar dolarlık bir alacak riskinin doğması ihtimali doğuyor.

 

Dr. Fatih Erbakan

Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı

‘ÇOCUK ÖLDÜRMESİNİ İYİ BİLEN’ İSRAİL’İN ZİYARETİ TAMAMIYLA ‘DUYGUSAL’

‘ÇOCUK ÖLDÜRMESİNİ İYİ BİLEN’ İSRAİL’İN ZİYARETİ TAMAMIYLA ‘DUYGUSAL’

 

 

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, çok sayıda vatandaşın tepki gösterdiği İsrail Cumhurbaşkanı Herzog’un ziyaretine tepki göstererek, “Ekonomik sıkışmışlıktan kurtulabilmek adına, iktidarın tabiriyle ‘çocuk öldürmesini çok iyi bilen’ İsrail Cumhurbaşkanının Türkiye’de ağırlanması tamamıyla ‘duygusal’ bir ziyarettir.” ifadelerini kullandı.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Anadolu Buluşmaları kapsamında gittiği Adana’da basın mensuplarıyla buluştuğu kahvaltı programında ülke ve dünya gündemi hakkında çarpıcı açıklamalarda bulundu.

 

 

İsrail ziyareti tamamıyla duygusal

Açıklamasının başında kamuoyunda büyük tepki çeken İsrail Cumhurbaşkanı Herzog ziyaretine değinen Genel Başkanımız, bu ziyaretin tamamen duygusal olduğunu ifade ederek, “Bizim ülke olarak çok acil birkaç milyar dolar dövize ihtiyacımız var. Bu kredilerin dövizlerin elde edilebilmesi için ABD Başkanı Biden ile ilişkilerin düzeltilmesine ihtiyaç var. Bu ilişkilerin düzeltilmesi yapılacak olan ev ödevlerine bağlı. Bu ev ödevlerinden biri Ermenistan ile ilişkilerin normalleştirilmesi diğeri de İsrail ile ilişkilerin düzeltilmesi olduğu için ekonomik sıkışmışlıktan kurtulabilmek adına onların tabiriyle ‘çocuk öldürmesini çok iyi bilen’ İsrail Cumhurbaşkanı Türkiye’de ağırlanmak durumunda kalınıyor. Piyasa tabiriyle dolar borçlanan bir ülke olduğunuz zaman, dolara bu kadar ihtiyaç duyduğunuz zaman bu ‘ev ödevlerini’ yapmak zorunda kalıyorsunuz. Türkiye bugün yüzde 7,5 dolar faiziyle borçlanmak durumunda kalmış ki dünya genelinde bu yüzde 1’dir. Yıllık 100 milyar dolar dış ticaret açığınız, 200 milyara yakın 1 sene içinde ödemeniz gereken dış borcunuz olursa sıcak para bulabilmeniz için ev ödevlerinizi iyi yapmanız lazım.” şeklinde konuştu. 

 

 

Ülke tane ile salata, kaşık ile salça satışı dönemini de gördü

AK Parti’nin 20 yıllık tek başına iktidarında vatandaşın daha da yoksullaştığını belirten Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, gelinen noktayı şöyle özetledi: “Bu kış Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın açıkladığı 4 milyon haneye doğalgaz yardımı yapılması demek yaklaşık 20 milyon insanın ısınma ihtiyacını karşılayamaması demek ki bu örnek yoksulluğun en büyük göstergesidir. Yine aynı bakanlığın açıklamasına göre 2020 yılında 6,6 milyon haneye sosyal yardım yapılması da neredeyse nüfusun yüzde 40’ı yardıma muhtaç anlamına geliyor. Son elektrik zamlarından önce 2020 yılı için söylüyorum, Enerji Bakanlığı’nın verilerine göre 3,7 milyon abone elektrik faturalarını ödeyememiş, bu rakam belki belki son zamlarla beraber 2 katına çıkacak. Halk ekmek kuyrukları kilometreleri buluyor, ayçiçek yağları zincirle bağlanmış, bebek mamalarına alarm takılmış, asgari ücret açlık sınırının altında, emekli maaşı 2 kişi için bile açlık sınırının altında, memur maaşları yoksulluk sınırının altında, neredeyse bu gidişle milletvekili maaşları bile yoksulluk sınırının altına doğru gidiyor. Ülkede boş baklava, boş gözleme, boş börek dönemi başladı. Ucuz Ayçiçek yağı, ucuz pirinç kuyruğu ve en son Yozgat’ta ucuz et kuyruğu kilometreleri buluyor. Tane ile salata, kaşık ile salça dönemi başladı. 18 litre Ayçiçek yağı 1000 lirayı aşınca 36 taksitle satış dönemi başladı. Asgari ücretle 4 teneke Ayçiçek yağı, memur maaşıyla da 5 depo benzin alabilme durumuna geldik. 20 senelik tek başına iktidarda ülkede gelinen durum maalesef bu.”

 

 

Türkiye’nin arabuluculuğunda Ukrayna-Rusya savaşının bir an önce durması çok önemli

Bir gazetecinin Antalya’da gerçekleştirilecek Ukrayna-Rusya dışişleri bakanları zirvesini sorması üzerine Genel Başkanımız, “Şu anda Ukrayna ve Rusya’nın bir araya gelip ateşkesin sağlanabilmesi çok önemli, özellikle Türkiye’nin arabuluculuğunda bu savaşın bir an önce durması çok önem arz ediyor. Ama tabii mevcut şartlarda bizim Rusya ve Ukrayna’ya söz geçirebilmemiz ne kadar mümkün olacak? Aynı Suriye’de Rusya’ya, Irak’ta ABD ajandasına tabi olmamız gibi. Maalesef D-8’in âtıl kalması ve D-60’ı kuramamamız yani 57 Müslüman ülkeyi arkamıza alamamamız, o potansiyeli kullanamamamız bizi dış politikada yalnız bırakıyor ve güçlü ülkelerin ajandasına mahkûm ediyor. Tabii bunda ekonomimizin kötü olması ve ciddi dış borcumuzun olmasından dolayı Swap anlaşmalarından muhtaç olmamız da elimizi kolumuzu bağlıyor.”  ifadelerini kullandı.

YAŞANABİLİR BİR TÜRKİYE SADECE İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ İLE SAĞLANMAZ

YAŞANABİLİR BİR TÜRKİYE SADECE İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ İLE SAĞLANMAZ

 

 

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, “Sadece inanç özgürlüğünün sağlandığı, sadece dindar insanların, baş örtülülerin devlet kademelerinde belli makam ve mevkilere gelmesiyle yaşanabilir bir Türkiye hayata geçirilmiş olmaz. Paylaşımda adaleti tesis etmezseniz, dar gelirli kitlelerin gelir seviyesini yeterli seviyede artırmazsanız, yaşanabilir bir Türkiye hedefinden bahsedemezsiniz.” dedi.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Bursa İl Başkanlığımızın 2'nci Olağan Kongresine katılmak üzere gittiği Bursa'da önemli açıklamalarda bulundu.

 

Millî Görüş’ün 3 temel hedefi var

Binlerce teşkilat mensubumuz ve vatandaşımızın katıldığı Merinos Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi'nde gerçekleşen kongremizde konuşan Genel Başkanımız, hedeflerimizi şöyle açıkladı: 

“Yaşanabilir bir Türkiye, 'Yeniden Büyük Türkiye' ve 'Yeni Bir Dünya'nın kurulması Millî Görüş hareketinin yani partimizin 3 temel hedefidir. Millî Görüş’ün 53 sene önce ortaya koymuş olduğu 3 temel hedef bakımından bugün Türkiye'nin gelmiş olduğu noktayı, içinde olduğu durumu değerlendirecek olursak, ne göreceğimizin muhasebesini ve değerlendirmesini yaparsak ne görürüz? Yaşanabilir Türkiye sadece inanç özgürlüğünün sağlandığı bir Türkiye değildir. Sadece dindar insanların, baş örtülülerin devlet kademelerinde belli makam ve mevkilere gelmesiyle 'Yaşanabilir bir Türkiye' hayata geçirilmiş olmaz. Paylaşımda adaleti tesis etmezseniz, dar gelirli kitlelerin gelir seviyesini yeterli seviyede artırmazsanız, 'Yaşanabilir bir Türkiye' hedefine ulaşamazsınız. Bugün gelinen noktada 85 milyon vatandaşına kemer sıkma, sabretme, porsiyonları küçültmeyi ve kombileri kısmayı vaat eden bir iktidar var. Enflasyonun yüzde 125 olduğu ve maaşlara yapılan zamların bir ayda eridiği bir durumda mazot fiyatının yüzde 100, gübre fiyatının 8 ayda yüzde 500 arttığı, tarım ürünlerinin taban fiyatına yüzde 10 ila 20 artış yapıldığı bir ortamda 'Yaşanabilir bir Türkiye’den bahsedilemez. Bir asgari ücretle 4 tane 18 litrelik Ayçiçek yağı tenekesinin ancak alınabildiği, en düşük memur maaşı ile 5 depo benzin doldurulabildiği, zenginden daha az fakirden daha çok vergi alındığı bir Türkiye yaşanabilir bir ülke değildir.”

 

Ekonomisi dışarıya bağımlı bir ülke lider ülke olamaz

Ekonomisi dışarıdan gelen sıcak paraya bağımlı bir ülkenin lider bir ülke olamayacağını belirten Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, “Para birimimiz son 1 senede yüzde 100 değer kaybedip adeta pul olmuş, sanayisi ve teknolojisi tam manasıyla yerli olmayan, dış ticaret açığı 1 senede neredeyse 100 milyar dolar seviyesine gelen ve enerjide yüzde 70 oranında dışa bağımlı olan bir Türkiye’nin 'Yeniden Büyük Türkiye' olduğundan söz edebilir miyiz? Daha da acı olanı yerli ürün dediğimiz ürünün hammaddesinin yüzde 82 oranından dışarıdan ithal ediyoruz.” ifadelerini kullandı.

 

Kaynaklar yerinde kullanılmıyor

Hükümetin tarım, üretim, sanayi gibi alanlarda vatandaşa yeterli desteği vermediğini dile getiren Genel Başkanımız Erbakan, "2017 yılında 77 milyar dolara ulaşan bir dış ticaret açığı var. Geçtiğimiz sene 60 milyar dolara yaklaşan dış ticaret açığı ve bu sene bu hızla giderse 100 milyar dolar seviyesine ulaşacak olan dış ticaret açığı acı bir gerçek olarak karşımızda dururken, dış güçler masalları, dolar kurunun düşürülmesini nasıl sağlayabilir? 100 eserlik dev açılış törenlerinde dev sanayi tesisi, yüksek teknoloji tesisi açılmayan Türkiye, yeniden büyük Türkiye olabilir mi? Kaynakların AVM'ye, rezidansa, park bahçeye, kıraathaneye aktarılırken, tarıma, üretime, sanayiye, teknolojiye, esnafa, memura kaynak aktarılmazken yeniden büyük Türkiye hedefinden bahsedilebilir mi?" şeklinde konuştu.

 

İlk işimiz yüzde 100 maaş zammı olacak

İş başına gelir gelmez ilk yapacağımızın işin işçi, memur, emekli maaşlarına yüzde 100 maaş zammı yapmak olduğunu söyleyen Genel Başkanımız, takip eden senelerde de enflasyon üzerinden maaş zammı yapacağımızı ilan etti: “Yeniden Refah iktidarında devlet bütçesi mutlaka denk bütçe olarak tanzim edilecek. Sadece hükümetin ve bakanlıkların değil, belediyelerin ve bütün kamu kurumlarının bütçeleri mutlaka denk bütçe yapılmak zorunda kalacak. Özellikle faiz giderleri azaltılacak ve en kısa süre içerisinde faiz ödemeleri tamamen sıfırlanacak. Devletin bankalara gereksiz yere faiz ödemesinin önüne geçmek için 54'üncü hükümette başarıyla uygulanan havuz sistemi, kamu tek sistemine mutlaka yeniden geçilecek. Biz Yeniden Refah olarak, Millî Görüş olarak, mevcut iktidarın yaptığı gibi borçla, zamla, vergiyle devletin varlıklarını satıp yok ederek değil, milli kaynak paketlerimizi harekete geçirerek, Allah'ın verdiği nimetleri finansal kaynağa çevirerek kaynak üreteceğiz."

 

Mevcut Başkan Murat Kolancı, tek aday olarak katıldığı kongrede tüm delegelerin oylarını alarak güven tazeledi.

 

 

 

İKTİDARA YÜRÜYÜŞ KONGREMİZİ GERÇEKLEŞTİRDİK

İKTİDARA YÜRÜYÜŞ KONGREMİZİ GERÇEKLEŞTİRDİK

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, “Adeta iktidara yürüyüş kongremizi gerçekleştiriyoruz. Borçla, zamla, vergiyle devletin ve milletin varlıklarını satıp yok ederek değil, milli kaynak paketlerimizle kaynak üreteceğiz. İktidara gelir gelmez yapacağımız ilk iş; işçi, memur ve emekli maaşlarına yüzde 100 zam yapmak olacak” dedi.

 

Haliç Kongre Merkezi’nde ‘Türkiye’yi Yönetmeye Dünyayı Değiştirmeye Hazırız’ sloganıyla gerçekleştirdiğimiz İstanbul İl Başkanlığımızın 2. Olağan kongresinde salonu hınca hınç dolduran 7’den 70’e binlerce Milli Görüşçü ellerinde partimizin bayrakları ve Türk bayraklarıyla ‘Mücahit Erbakan’ ‘Başkan Erbakan’ sloganları attı.

 

 

Bu muazzam kongreyi bizlere nasip eden Rabbimize hamdolsun

Kongrede konuşan Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, “Bugün dünyanın baş şehri İstanbul’umuzda Sultan Fatih’in 70 parça gemiyi karadan yürüttüğü Haliç’in tam ortasında adeta iktidara yürüyüş kongremizi gerçekleştiriyoruz. Bu muazzam kongreyi bizlere nasip eden cenabı Allaha sonsuz şükürler ediyorum. Cenabı Allah bu kongremizi en büyük hayırlara vesile kılsın. Milletimizin, İslam aleminin ve 7 milyar insanın kurtuluşuna vesile olacak toplantılardan birisi olmasını nasip eylesin” dedi.

 

 

Gardiyan devlet yerine garson devlet anlayışını hâkim kılacağız

İktidara geldiğimizde gerçekleştireceğimiz hedeflerimizden bahseden Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, “Yaşanabilir Türkiye, Yeniden Büyük Türkiye ve Yeni Bir Dünya yolunda Yeniden Refah iktidarı olarak bizler neler yapacağız? Bir defa Yeniden Refah iktidarında devlet bütçesi mutlaka denk bütçe olarak organize edilecek. Sadece bakanlıklar ve hükümet değil, bütün kamu kuruluşları ve belediyeler denk bütçe yapmak zorunluluğuna tabi tutulacak. Kimse gelirinden daha fazla harcama yapamayacak. Devletin bankalara gereksiz yere faiz ödemesinin önüne geçmek için yeniden havuz sistemi, yeniden kamu tek hesabı hayata geçirilecek. Biz milli kaynak paketlerimizle kaynak üreteceğiz. Bu kaynakla ne yapılacak? Dar gelirli milyonlara kaynak aktarılacak. Milyonlarca işsize iş ve istihdam imkânı oluşturacağız. Erbakan Hocamızın ağır sanayi hamlesinden tam 45 sene sonra yeniden topyekûn üretim, istihdam, ihracat, sanayi ve yüksek teknoloji hamlesini başlatacağız. 10 milyon işsizimize, 1 buçuk milyon diplomalı işsizimize iş, istihdam imkânı oluşturacağız. İstihdam ve ihracat odaklı bir ekonomi modelini hayata geçireceğiz. Bu ülkeyi tarım alanında 100 milyar dolar ihracat yapan ülke haline getireceğiz. Bütün Orta Doğu‘yu da doyuran bir ülke haline geleceğiz. AR-GE ve teknolojiye en önemli teşvikleri ve destekleri sağlayacağız. Özellikle yazılım ve kodlama, nano teknoloji alanında, sağlık teknolojileri, enerji teknolojileri ve savunma sanayi alanında ARGE’ye ve inovasyona en büyük teşvik ve yatırımı yapacağız. Kamuda işe alım ve görevlendirmelerde sadece üç kriter geçerli olacak; Ehliyet, liyakat ve adalet. Bundan böyle Millî Görüş geldiği zaman ehliyet ve liyakat esasına bakılmadan akrabalıkla, yandaşlıkla, hemşerilikle hiç kimse hiçbir makam ve mevkiye gelmeyecek. Dayısı olan değil hakkı olan hizmet makamına gelecek. Devletin millet için var olduğu prensibinden hareket ederek gardiyan devlet yerine, milletinin hizmetkarı garson devlet anlayışını hâkim kılacağız. Bütün bunlarla birlikte yeni bir dünyanın kurulması en başında da Millî Görüş’ün ve Yeniden Refah Partimizin en önemli hedeflerindendir” diye konuştu.

 

 

İşçi, memur, emekli maaşlarına yüzde 100 zam yapacağız

İktidara geldiğimizde devlet bütçesinin denk bütçe olarak organize edileceğini vurgulayan Genel Başkanımız, “Kimse gelirinden daha fazla harcama yapamayacak. Borçla, zamla, vergiyle devletin ve milletin varlıklarını satıp yok ederek değil, milli kaynak paketlerimizle kaynak üreteceğiz. Bu kaynak dar gelirliye aktarılacak, milyonlarca işsizimize iş ve istihdam olanağı oluşturacağız. Aziz milletimize Millî Görüş sözü veriyoruz. İktidara gelir gelmez yapacağımız ilk iş işçi, memur, emekli maaşlarına yüzde 100 maaş zammı yapacağız” ifadelerini kullandı.

 

 

Yeniden Büyük Türkiye’yi kurmaya hazırız

Kongrenin hayırlı olmasını dileyen Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, “Adalet için biz varız, refah için biz varız, huzur ve barış için biz varız, insan hakları için biz varız, Yaşanabilir bir Türkiye’yi kurmaya hazırız. Yeniden Büyük Türkiye’yi kurmaya hazırız. İslam Birliği’ni kurmaya hazırız. Yeni bir dünyayı kurmaya hazırız, kurtuluşa ancak Millî Görüşle ulaşılır. Millî Görüş sadece ve sadece Yeniden Refah ile gelir. Hepinize teker teker teşekkür ediyorum. Bugün seçilecek il başkanımıza, kongre delegelerimize, yönetim kurulu üyelerine başarılar diliyorum. Refah gelecek yüzler gülecek, refah gelecek zulüm bitecek inşallah” dedi.

 

Kongrede tek aday olan partinin İstanbul İl Başkanı Hüseyin Terzi yeniden seçildi.

 

 

 

İKTİDAR SEÇİM SİSTEMİ İLE OYNAMAYA BAŞLAMIŞSA ARTIK YOLUN SONU GÖZÜKMÜŞ DEMEKTİR

İKTİDAR SEÇİM SİSTEMİ İLE OYNAMAYA BAŞLAMIŞSA ARTIK YOLUN SONU GÖZÜKMÜŞ DEMEKTİR

 

 

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, yeni seçim kanunu düzenlemesine ilişkin, "Eğer bir iktidar seçim sistemi ile oynamaya başlamışsa artık yolun sonu gözükmüş, uzatmaları oynuyor demektir. Bütün hesap iktidarın daha az oyla daha fazla milletvekili nasıl çıkartırız hesabıdır." ifadelerini kullandı. 

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan Ankara'da bir otelde düzenlediği basın toplantısında Gençlik Politikaları Vizyonu ve 100 günlük Eylem Tasarımız'ı açıkladı.

 

Toplantının başında AK Parti ve MHP tarafından Meclis'e sunulan seçim kanunu değişikliği teklifini değerlendiren Genel Başkanımız, bu düzenlemenin her geçen gün artan ekonomik sıkıntılar karşısında oy kaybı yaşayan iktidarın, son çare olarak seçim sistemini değiştirmeye yönelik bir hamlesi olarak nitelendirdi.

 

Bütün hesap daha az oya daha çok milletvekili çıkartmaktır

Genel Başkanımız Erbakan konu ile ilgili şunları söyledi:

"Eğer bir iktidar seçim sistemi ile oynamaya başlamışsa artık yolun sonu gözükmüş demektir. Uzatmaları oynuyor demektir.  Bütün hesap iktidarın daha az oyla daha fazla milletvekili nasıl çıkartırız hesabıdır. Bugüne kadar seçimleri kaybedip giden iktidarların hemen hepsi kaybedip gittikleri son seçimden önce seçim sistemini değiştirmeye çalışmışlardır.  En önemli örneklerden bir tanesi Anavatan Partisi'nin bölge barajlarını ihdas edip getirmesi ve arkasından o barajlarda boğulmasıdır. Bir kere Meclis'e getirilen tasarıda  barajın yüzde 7'ye indirilmesi Cumhur İttifakı'nın ortağı MHP'ye yönelik bir adımdır. Çünkü baraj yüzde 7'ye inmezse MHP'nin barajı aşması mümkün olmayacak. AK Parti'nin çok istediği dar bölge seçim sisteminin gelmemesi de iktidar ortağının itirazının rol oynadığını düşünüyoruz.  Çünkü bu sistem de MHP'nin aleyhine olacak.  Meclis'te grubu olan partilerin seçime girme hakkını kazanamamalarına yönelik düzenleme de kapatılması muhtemel olan HDP'nin yerine kurulacak olan partinin seçime girme hakkını elde edememesine yönelik olduğunu düşünüyoruz.  İl Seçim Kurulu Başkanı'nın da 1. sınıf  Hakimler arasından kurayla seçilmesi düzenlemesinin getirilmesi de İl seçim kurulu başkanlarının AK Partili hakimler arasından belirlenmesi için yapılan bir düzenleme olarak gözüküyor. "

 

Bu düzenleme ittifakların cazibesini ortadan kaldırıyor

Düzenlemenin ittifak içinde oyu az olan partilerin milletvekili çıkartmasını son derece zorlaştırdığını belirten Genel Başkanımız,  "Bunun da mevcut muhalefet ittifakının dağıtılması ve oyu düşük partiler için ittifakın cazibesinin ortadan kalkması nedeniyle, oyu çok olan partilerin listesinden seçime girmesi veya kendi başlarına girmesine yönelik adımlar atmasına sebep olacak bir durum." dedi.

 

Diğer partiler devlet imkanlarını kullanan Cumhurbaşkanı ile yarışacak

Düzenleme ile  Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 'Cumhurbaşkanı' sıfatıyla seçime katılabilmesinin önünün açılmasını da eleştiren Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, bunun haksız rekabete sebep olacağını belirterek şöyle devam etti:

"Yani teklif yasalaşırsa Cumhurbaşkanı devletin tüm imkanlarını seçim çalışmalarında sınırsız bir şekilde kullanacak. Diğer bir ifadeyle devlet gücüyle seçime girmiş olacak ve diğer siyasi parti liderleri devletle rekabet etmek, yarışmak durumunda kalacak. Mevcut iktidarın oyu düşük partilerin işini zorlaştırmak için seçim kurulu başkanlarını kendi belirleyebilmek için, az oyla daha çok milletvekili çıkarabilmek için ve propaganda avantajını sağlayabilmek için yapmış olduğu bu seçim kanunu adımı tarihimizin en ağır ekonomik şartları karşısında astronomik faturalar, her geçen gün yağmur gibi yağan zamlar karşısında ve yıllık yüzde 125'lik enflasyon karşısında bu adımın iktidarı kurtarabileceğini düşünmek son derece zordur. Her geçen gün ağırlaşan yaşam şartları dikkate alındığında, önümüzdeki sene yapılacak bir seçimde ekonomik krizin çok daha derinden hissedildiği, bıçağın kemiğe dayandığı bir noktada her ne kadar iktidar yeni hamleler yapsa da bu düzenlemelerin  iktidarı kurtarması zor görünüyor." ifadelerini kullandı.

 

Öğrenim kredisinden faiz alınmayacak

İktidara geldiğimizde gençlere yönelik 100 günlük eylem planımızın hazır olduğunu ifade eden Genel Başkanımız, üretime, istihdama yönelik 634 projeyi hayata geçirerek gençlere istihdam sağlanacağımızı, öğrenim kredilerinin faizlerinin alınmayacağını ve istihdam edildikten 2 yıl sonra anaparanın ödemesinin başlatılacağını belirtti. TBMM’de bir Gençlik Komisyonu kurarak gençlerin sorunları ile daha yakından ilgilenme fırsatları bulunacağını belirten Genel Başkanımız Erbakan,  eğitime yönelik yapacağımız düzenlemelerle dünya üniversite sıralamasında 500 üniversite arasında Türkiye’den 30 üniversite olacağını söyledi.

 

Gençlere 1 sefere mahsus olmak üzere 1000 TL hibe

Fatih Erbakan, gençlerin sanata ve kültüre yönelik ilgisini arttırmak ve onlara destek olmak için iktidara geldikleri zaman yalnızca sanat ve kültür etkinliklerinde kullanılmak üzere 1000 TL maddi yardımda bulunacağımızı açıkladı.

 

Gençlerimize ilk araba ve ev alımlarında faizsiz destek kredi verilecek

Erbakan açıkladığı Gençlik Politikaları Vizyonu'nda şu vaatlerde bulundu:

 

Gençlerimizin diğer  bir önemli sorunu olan Genel Sağlık Sigortası adı altında henüz iş hayatına dahi atılmadan adeta “kelle vergisi” mahiyetinde bir uygulama ile borçlandırılıyorsunuz. Bu sorunu mutlaka çözeceğiz. Hiçbir gencimiz hayata borçlanarak başlamayacak. Kamu kurumları ve hatta siyasallaşan iş dünyası neticesinde özel sektör işçi alım ve atamalarında ”torpil” ve “adam kayırma”ya dayalı mülakat ve alım yöntemleri hepinizi çok yordu ve üzdü. Diploma veya sınavlardan alınan puanların oranı yerine işçi ve memur adaylarının yakınlarının siyasi konum ve ilişkileri ile ilgilenen bu sistemi kökünden kazıyacağız! Bizler gençlerimizin hak ve hukukunu Gençlik Bakanlığı bünyesinde kuracağımız  mülakat ve atamalarda hakkaniyetin tesisi adına kuracağımız takip birimleri ile koruyacağız!

 

  • Maalesef ki ülkemizde gençlik politikalarımıza bugün itibarı ile Türkiye Ulusal Ajansı yön vermektedir. Türkiye Ulusal Ajansı Dışişleri Bakanlığı bünyesindeki Avrupa Birliği Başkanlığı’na bağlı bir kuruluştur. TUA’nın yapısını incelediğimizde açık bir şekilde gençlik poltikalarında ne kadar etkin bir rol oynadığını açıkça ortaya konulan beyanlardan anlamaktayız. Biz AB çıkarları ve müktesebatı çerçevesinde bir nesil dizayn etmek üzere memur tayin edilen, Dış İşleri Bakanlığı bünyesinde yapısını şaibeli bulduğumuz bu yapının lağvedilmesini teklif ediyoruz. Bunun yerine Yeniden Refah iktidarında Gençlik Bakanlığımız bünyesinde Milli ve manevi değerlerine bağlı bir neslin ihyası için ihtiyaca uygun “Milli Gençlik Maarif Ajansı’nı kuracağız.
  • Günümüzde internetin bilgiye ulaşma noktasındaki gücünü ve etkisini uzun uzun anlatmaya gerek yok. Zira internet hizmeti hatta nitelikli internet hizmeti artık bir öğrenci için vazgeçilmez bir ihtiyaç. Bu kapsamda Yeniden Refah iktidarında, eğitim hayatı devam eden hiçbir gencimizin internet aboneliklerinde vergi ödemeyeceğini ve bu hizmetten kaynaklı mali yükümlülüklerin bakanlığımız tarafından karşılanacağını mutlulukla ifade etmek isterim.

 

  • Gençlerimizin ilk ev ve araba alımlarında bir defaya mahsus olarak toplam tutarın 1/3’ü kadar faizsiz destek kredisi sağlanacak. Bu alımlarda gençlerimizin bir defaya mahsus olarak vergiden muaf olmasını sağlayacağız.

 

  • İlk defa ticarete atılan 30 yaş ve altı gençlerimizin ilk kurdukları şirketler, 2 yıl süreyle vergiden muaf tutulacaktır. Faydalı model ve buluş niteliği taşıyan girişimlerde faizsiz kredi ve hibe desteği sağlayacağız.

 

  • Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Bünyesindeki SYDV’ler tarafından yapılan gelir testleri sonucu yeşil kart almaya hak kazanan gençlere, kamu işe alımlarında ve İŞKUR bünyesinde pozitif ayrımcılık yapılacak.

 

  • Yarınların Yeni Bir Dünyasını inşa edecek Yeniden Büyük Türkiye’yi her alanda temsil edecek  gençlerimizin kültürel etkileşimlerinin artmasını önemsiyoruz. Bu minvalde gençlerimizin eğitim ve seyahat amaçlı ilk pasaport başvurularından harç alınmamasını sağlayacağız. Beyin göçünün ve en büyük zenginliğimiz olan gençlerimizin ülkemizde üretip, ülkemizde kalkınmaya katkı sağlamaları için topyekün bir seferberlik başlatacağız.

 

 

 

GENEL BAŞKANIMIZ DR. FATİH ERBAKAN'IN MECLİSE SEVKEDİLEN SEÇİM KANUNU TASARISI HAKKINDAKİ AÇIKLAMA METNİ

 

 

İktidar halkın desteğini kaybettiğini, oylarının her geçen gün kar topu gibi eridiğini görüyor, o nedenle son çare olarak seçim sistemini değiştiriyor.

 

Bir iktidar seçim sistemiyle oynamaya başladıysa, yolun sonu iyiden iyiye gözükmüş demektir. 

 

Bütün hesap, Cumhur İttifakı olarak daha az oyla daha çok milletvekili nasıl çıkarırız hesabıdır.

 

Bugüne kadar seçimleri kaybedip giden iktidarların hepsi son seçimlerinden önce seçim kanununu dizayn etmişlerdir. Aynen ANAP iktidarının seçim sistemini değiştirip, bölge barajları getirip sonra da o barajlarda kendisinin boğulması gibi.

 

  • Burada seçim barajının %7’ye indirilmesi iktidar ortağı MHP’yi baraj altında kalmaktan kurtarmaya yönelik bir hamle olarak gözüküyor.
  • Ak Parti’nin çok istediği “dar bölge” sisteminin getirilmemesinin MHP’nin kaybına yol açacağı için bu konuda MHP’nin olur vermemesi nedeniyle olduğu ifade edilebilir.
  • Mecliste grubu olan partinin seçime girme hakkını kazanamaması düzenlemesi de,  HDP’nin kapatılması halinde yeni kurulacak partinin seçime girmemesi için alınmış bir tedbir olarak değerlendirilebilir.

 

  • İl seçim kurulu başkanının seçiminde  “1. Sınıf hakimler arasından kurayla seçilir” düzenlemesinin getirilmesi de son zamanda 1. Sınıf hakim olan Ak Parti sempatizanı hakimlerin seçim kurulu başkanı olması ihtimalini artırmaya yönelik bir adım. Zira mevcut durumda 1. Sınıf hakimler arasından en kıdemli olan seçim kurulu başkanı oluyordu. Ancak kıdemli hakimler içinde Ak Parti’ye yakın olanların oranının düşük olması sebebiyle iktidarın bu değişikliği yapmak istediği anlaşılıyor.
  • Ayrıca getirilen yeni sistem ittifak içinde oyu az olan partilerin milletvekili çıkarma şansını azaltıyor. Bu da özellikle küçük partiler için ittifakların cazibesini ortadan kaldırıyor, küçük partileri seçimlere büyük partilerin listesinden aday göstererek girmeye ya da ittifaksız kendi başlarına seçime girmeye itiyor.
  • Yeni seçim kanununda çok önemli diğer bir konu da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘Cumhurbaşkanı’ sıfatıyla seçim çalışmalarına katılabilmesinin de önünün açılmasıdır. Teklif yasalaşırsa Cumhurbaşkanı devletin tüm imkanlarını uçak filosuna ve Cumhurbaşkanlığı bütçesine kadar sınırsız şekilde kullanabilecek.  Seçim çalışmalarını Cumhurbaşkanlığı forsuyla, cumhurbaşkanlığı protokolüyle gerçekleştirecek. Bir başka deyişle diğer siyasi parti liderleri “devlet”le rekabet etmek durumunda kalacak.

 

 

Mevcut iktidarın küçük partilerin işini zorlaştırmak, seçim kurulu başkanlarını kendi taraftarlarından belirlemek, az oyla çok milletvekili çıkarabilmek, propaganda avantajı sağlamak gibi niyetlerle attığı bu seçim kanunu adımının tarihimizin en ağır ekonomik şartları karşısında, astronomik faturalar, zam yağmuru ve yıllık %125’lik enflasyon karşısında   iktidarı kurtarabileceğini düşünmek son derece zor. 

 

 

Dr. Fatih Erbakan

Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı

 

20 YILDA 500 MİLYAR DOLAR FAİZ ÖDEDİKLERİ YETMEDİ

20 YILDA 500 MİLYAR DOLAR FAİZ ÖDEDİKLERİ YETMEDİ

 

 

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Hazine'nin son 20 yılın en yüksek faiz oranıyla borçlanmasına sert tepki göstererek, "Bir yandan 'Faize karşıyız, faiz lobisiyle mücadele ediyoruz, faiz lobisi bize operasyon çekiyor' diyeceksiniz, diğer taraftan dünyada dolar faizi yüzde 1-2 seviyesindeyken, tam yüzde 8,62 faizle, bir başka deyişle ‘tefeci faiziyle’ dolar borçlanacaksınız." ifadelerini kullandı.

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, yaptığı açıklamada, Hazine ve Maliye Bakanlığı'nın son 20 yılın en yükseği faiz oranıyla, 2 milyar dolarlık borç için 5,5 yılda 948,7 milyon faiz ödeyecek olmasını eleştirdi.

 

20 yılda 500 milyar dolar faiz ödedikleri yetmedi…

Genel Başkanımız Erbakan, "İktidarı bugüne kadar sürekli uyardık; 'söylemleriniz Hz. Ömer, eylemleriniz turist Ömer olmasın' dedik. Ama maalesef bu çelişkili durumun bir örneğini daha yaşıyoruz.  Hazine ve Maliye Bakanlığı 5 yıl vadeli, yüzde 8,62 faizle 2 milyar dolar borçlandı. Bu borçlanma, 2 milyar dolar kredi için 1 milyar dolara yakın faiz ödeyeceğiz manasına geliyor. 20 yılda 500 milyar doların üzerinde faiz ödedikleri yetmedi, faiz ödemeleri tam gaz devam ediyor." dedi.

 

Tefeci faiziyle dolar borçlanıyorlar

İktidarın 200 milyar doları bulan kamu döviz açığını astronomik oranda faizle, döviz borçlanarak finanse etmeye çalıştığını belirten Genel Başkanımız, “Bir yandan 'Faize karşıyız, faiz lobisiyle mücadele ediyoruz, faiz lobisi bize operasyon çekiyor' diyeceksiniz, diğer taraftan dünyada dolar faizi yüzde 1-2 seviyesindeyken, tam yüzde 8,62 faizle, bir başka deyişle ‘tefeci faiziyle’ dolar borçlanacaksınız." ifadelerini kullandı.

 

İktidar çıkmaz sokakta patinaj çekiyor

Millî Görüş olarak borç, faiz, zam, vergi, beton, çimento ekonomisinin çıkmaz sokak olduğunu 50 senedir haykırdığımızı kaydeden Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, "İktidar çıkmaz sokakta, çaresiz bir şekilde patinaj yapmaya devam ediyor. Çözüm borçlanmak değil, israfı ve imtiyazlılara kaynak aktarmayı bırakıp, denk bütçeyi gerçekleştirip, milli kaynak paketleri ile kaynak üretmek ve üretim ve ihracat odaklı ekonomiye geçmektir." çağrısını yineledi.

GELİN 'ANADOLU İTTİFAKINI' KURALIM

GELİN 'ANADOLU İTTİFAKINI' KURALIM

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, yaptığı açıklamada, “İttifakın içerisindeki özellikle 5 partiye tekrar çağrımızı yineliyoruz. Burada, bu masanın içerisinde bulunup 60 sene sonra Türkiye'nin başına CHP'li bir cumhurbaşkanı getirme projesinin bir parçası olmayın. Gelin Millî Görüş prensipleri çerçevesinde paylaşımda ve yönetimde adaleti sağlamak üzere Anadolu İttifakı'nı gerçekleştirelim." çağrısında bulundu.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Ankara İl Başkanlığımızda düzenlediği basın toplantısında konuştu.

Ankara'nın 25 ilçesinde gerçekleştireceğimiz 'Anadolu Buluşmaları' programı kapsamında esnaf ziyaretleri öncesi açıklamalarda bulunan Genel Başkanımız, 'Bu buluşmalarda esnafın, halkın dertlerini dinleyip, sorunları çözmek için "Biz Varız" diyeceklerini, kuruldukları günden bugüne Türkiye genelinde "Sadece seçim zamanı değil geçim zamanı da milletimizin, esnafımızın yanındayız" sloganıyla çalışmaları yürüttüklerini dile getirdi.

 

Türkiye açlığa, borca ve işsizliğe esir edildi

Merhum Başbakan Necmettin Erbakan'ın Türkiye'nin Millî Görüş'le yönetilmemesi halinde milletin; açlık, işsizlik ve borca esir olmakla karşı karşıya kalacağını söylediğini hatırlatan Genel Başkanımız Erbakan, ülkenin mevcut ekonomik şartlarına bakıldığında tam da bunun yaşandığını belirterek, "Halkımızın yüzde 45'i açlık sınırının, yüzde 90'a yakını da yoksulluk sınırının altında. 2021 yılında Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'nın verilerine göre 9 milyon 483 bin vatandaş Genel Sağlık Sigortası primini ödeyemediği için sağlık hizmeti desteği almak zorunda kalmış. Ailesi bakımını sağlayamadığı için 141 bin çocuğa bakanlık tarafından destek veriliyor. Bebek mamaları ve ayçiçeği yağının çalınma riski taşıdığı için alarm takılan bir Türkiye'den bahsediyoruz. İnternet arama motorlarında 'böbreğimi satmak istiyorum' ifadesi yüzde 400 artmış. İşsizlik maaşı ile ilgili aramalar yüzde 5 bin artıyor. Yunanistan nüfusu kadar işsizimiz, 1,5 milyondan fazla üniversiteli işsizimiz var. BDDK'nın verilerine göre vatandaşın bankalara olan borcu AK Parti döneminde 6,6 milyar liradan 1 trilyon 17 milyar liraya fırlamış. Özel sektörün borcu 88 milyar liradan 4 trilyonun üzerine çıkmış, kamunun borcu 250 milyardan 2022 ocak ayı verilerine göre 2 trilyon 844 milyar liraya çıkmış. Bu durumda olmamızın baş nedeni kaynaklarımızın 3 tane canavara gitmesinden dolayı faiz 2022 yılında 240 milyar TL faize gidecek 3 senede hükümetin açıkladığı rakama göre 852 milyar lira daha faize gidecek demektir. Bugüne kadar 513 milyar dolar faiz ödemişler. Bütçeden 2022 ocak ve şubat aylarında 58 milyar TL daha şimdiden faiz ödemesi yapılmış. Aynı aylarda Ziraat Bankası'nın tarımsal destek için verdiği meblağ ise sadece 3 milyar TL. İyi ki faize karşı bir iktidarımız var, iyi ki faiz lobileriyle mücadele eden bir iktidarımız var. Bir de faize karşı olmasalar ne yaparlardı düşünmek bile istemiyoruz. Gelinen noktada borç, faiz, zam, vergi, çimento ekonomisi çıkmaz sokaktır. Bu yolun sonu felakettir, iflastır. İktidar da maalesef bu çıkmaz sokakta patinaj yapmaya devam etmektedir. " ifadelerini kullandı.

 

KİT'lerin zararı bir senede 687 milyondan 5 milyar 991 milyona çıktı

Türkiye Varlık Fonu portföyüne alınan Kamu İktisadi Teşekküllerinin zararının geçen senenin ocak ve şubat ayında 687 milyon lira iken bu senenin ocak ve şubat ayında 5 milyar 991 milyon liraya çıktığını kaydeden Genel Başkanımız yanlış yönetim ve ihmaller sonucu işçiye, esnafa, memura, emekliye, çiftçiye dar gelirli milyonlara aktarılması gereken kaynakların buralara gittiğini belirtti.

 

Bir de şimdi imtiyazlı yabancılara kaynak aktarılma dönemi çıktı

'Bütün bunların yanında bir de şimdi imtiyazlı yabancılara kaynak aktarma dönemi başladı.' diyen Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Türk Telekom özelleştirmesinde sözü getirerek, “Türk Telekom'u 2021 yılında bedava geri almak varken 1 milyar 650 milyon dolara geri alındı. 2005 yılında Türk Telekom'u alan Lübnanlı şirket kamu bankalarından kredi çekerek almıştı. Türk Telekom’un özelleştirme ihalesini kazanan Hariri Ailesi, Türk Telekom’un “5-6 milyar dolar” tutarındaki varlığını alıp gitti, Türk bankalarına olan kredi borçlarını da ödemedi. 2021’de de buradan “5,8 milyar TL net kâr” elde etti, şimdi bunun üstüne TVF bu aileye “1 milyar 650 milyon dolar” daha verip Türk Telekom’u geri alıyor. Yani mevcut iktidar, kendi insanımız aç gezerken, genel sağlık sigortasını ödeyemezken bu ülkenin bu milletin neredeyse 8 milyar dolarını götürüp Hariri ailesine aktarıyor, bu nasıl hesaptır nasıl özelleştirmedir anlayan beri gelsin." şeklinde konuştu.  

 

Yeni Seçim Kanunu oyu az olan partiler için kötü haber

Meclis'e sunulan Yeni Seçim Sistemi'nin mevcut şekliyle geçmesi halinde, ittifaklar içerisinde az oyu olan partilerin milletvekili çıkarma şansının azaldığını belirten Genel Başkanımız, “Dolayısıyla altılı masadaki CHP'nin ve İYİ Parti'nin yanında kümelenen oyu az olan partiler için bu kötü bir haber. Ne kadar ittifakta olsalar da orada milletvekili çıkarma ihtimali kendileri için son derece azalmaktadır. Yani Türkiye genelinde 4-5 puanı olmayan bir partinin yüzde 1-2 oyuyla bir ittifakta milletvekili çıkarma şansı ortadan kalkıyor. Bu anlamda bu yeni düzenleme, gideceğini anlayan İktidarın muhalefet ittifaklarının dağıtılması, altılı masanın Millet İttifakı'nın dağıtılmasına yönelik bir adım atılması olarak değerlendirilebilir." dedi.

 

5 muhalefet partisine tarihi çağrı: Gelin Anadolu İttifakı'nı kuralım

Millet İttifakı'nın da milletin sorunlarına çözüm olmayacağına inandığını belirten Genel Başkanımız, CHP dışındaki 5 partiye bir kez daha çağrıda bulundu:

"İttifakın içerisindeki özellikle 5 partiye tekrar çağrımızı yineliyoruz. Burada, bu masanın içerisinde bulunup 60 sene sonra Türkiye'nin başına CHP'li bir cumhurbaşkanı getirme projesinin bir parçası olmayın. Gelin Millî Görüş prensipleri çerçevesinde, paylaşımda ve yönetimde adaleti sağlamak üzere, borç, faiz, zam, vergi ekonomisi yerine üretim, istihdam, ihracat odaklı ekonomiye geçmek üzere, iki yüzlü, çifte standartçı, bugüne kadar sicili ortada olan Batı'nın, Avrupa Birliği'nin, ABD'nin, G-20'nin peşinde koşmak yerine D-60'ı kurmak üzere Anadolu İttifakı'nı gerçekleştirelim, Millî Selamet İttifakı'nı gerçekleştirelim. Milletin selamete çıkması için bir ittifak altında birleşelim. Bu olmasa dahi bizim Yeniden Refah Partisi olarak seçimlere en güçlü şekilde gireceğimizi ve çok ciddi bir aktör olarak Türk siyasetine yön vereceğimizi ifade etmek istiyorum."

‘RÜŞVETTEN, YOLSUZLUKTAN VE İSRAFTAN ATEŞTEN KAÇAR GİBİ KAÇACAĞIZ’

‘RÜŞVETTEN, YOLSUZLUKTAN VE İSRAFTAN ATEŞTEN KAÇAR GİBİ KAÇACAĞIZ’

 

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, “İktidara geldiğimizde geçmişte Millî Görüş tarihinde yapıldığı gibi, ‘Rüşvet alan da veren de melundur’ tabelasını, başta Cumhurbaşkanlığı Külliyesi olmak üzere bütün belediyelerin girişine asacağız. Rüşvetten, yolsuzluktan ve israftan ateşten kaçar gibi kaçacağız ve bizim iktidarımızda birden fazla maaş alan bir tane bile bürokrat kalmayacak.” dedi.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Anadolu Buluşmaları kapsamında önceki gün gittiği Iğdır’da sandık başmüşahitleri toplantımızı gerçekleştirdi. Bugün kent merkezinde esnaf ziyaretinde bulunan Genel Başkanımız, il başkanlığımızda basın mensuplarına açıklamalarda bulundu.

 

 

Milletin 8 milyar doları Lübnanlı imtiyazlılara aktarıldı

Kamuoyunda çok tartışılan Türk Telekom özelleştirmesi üzerinden hükümeti eleştiren Genel Başkanımız Erbakan, “Yerli imtiyazlılara milyarların aktarıldığı yetmedi bir de Lübnan’lı imtiyazlılara kaynak aktarma dönemi başladı. Ülkede millet, mazot zammı ile boğuşurken, elektrik faturamı nasıl öderim diye düşünürken, esnaf siftah edemiyorken, vatandaş taneyle salatalık, kaşıkla salça alıyorken; milletin 8 milyar dolarını göz göre göre Lübnanlı imtiyazlılara aktardılar.” ifadelerini kullandı.

 

Yeni Seçim Sistemi iktidarlarını devam ettirmeye yetmeyecek

Anayasa Komisyonu tarafından kabul edilen Yeni Seçim Sistemi düzenlemesine de değinen Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, “Yeni Seçim Sistemi düzenlemesi, az oy alan partilerin ittifakta olsalar bile milletvekili çıkaramamalarını sağlamak, seçim kurulu başkanlarını Ak Partililerden belirlemek, daha az oyla Cumhur İttifakı’nın daha çok milletvekili çıkarmasını sağlamak, Cumhurbaşkanına propaganda avantajı sağlamak için yapıldı. Ancak tarihimizin en ağır ekonomik krizi karşısında yıllık yüzde 124’lük enflasyon, fahiş elektrik ve doğalgaz faturaları, bu akaryakıt fiyatları ile ne kadar kendilerine avantaj sağlamak isterlerse istesinler iktidarlarını devam ettirmeleri mümkün değildir. İktidar artık uzatmaları oynamaktadır, bu ağır ekonomik tablo ile toplumun yüzde 45’i aç, yüzde 90’ı yoksul iken ve her geçen gün alım gücü düşer iken artık bu millete verecekleri bir şey kalmamıştır.” şeklinde konuştu.

 

Millî Görüş iktidarında denk bütçe yapacağız

‘Teşkilatlarımızın fedakâr çalışmaları, davamızın bereketi, Allah'ın yardımıyla ve milletimizin ferasetiyle Millî Görüş yapılacak ilk seçimde iktidara gelecek” diyen Genel Başkanımız, izleyeceğimiz politikaları şöyle açıkladı: 

 

“Millî Görüş iktidarında biz ilk olarak denk bütçe yapacağız. Hiçbir kamu kuruluşu, bakanlık veya belediye gelirinden daha fazla gidere sahip olamayacak. Millî Kaynak Paketlerimizle yıllık 150 milyar dolarlık kaynak üreteceğiz. Bu kaynaklarla birlikte Yeniden Refah iktidarında faiz giderlerinin düşürülmesi, israfın önlenmesi ve imtiyazlı holdinglere kaynak aktarılmasının bırakılması ile çok ciddi bolluk ve bereket dönemi başlayacaktır. Asgari ücretli, emekli ve memura yüzde 100 zamla ile işe başlayacağız. Erbakan Hocamızın ağır sanayi hamlesinden 45 sene sonra biz de üretim, ihracat, istihdam ve teknoloji hamlesi başlatacağız. 81 ile yüzlerce proje kitabımız ile bunun da planı hazır.”

 

Rüşvetten, yolsuzluktan ve israftan ateşten kaçar gibi kaçacağız

İktidara geldiğimizde Millî Görüş tarihinde olduğu gibi ‘Rüşvet alan da veren de melundur’ tabelasını başta Cumhurbaşkanlığı Külliyesi olmak üzere bütün belediyelerin girişine’ asacağımızı ilan eden Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, ‘Hırsızlık yapan kızım Fatıma da olsaydı onun cezasını kendi ellerimle verirdim’ diyen Peygamber Efendimizin hassasiyetini bütün devlet kurumlarında hakim kılacağız. Rüşvetten, talandan, yolsuzluktan ve israftan ateşten kaçar gibi kaçacağız ve bizim iktidarımızda birden fazla maaş alan bir tane bile bürokrat kalmayacak. Kamuda işe alımlarda bugün olduğu gibi akrabalık, yandaşlık, hemşerilik değil ehliyet, liyakat geçerli olacak. İşin ehline verilmesi bizim inancımızın, Millî Görüş’ün bir gereğidir. Devlet millete hizmet için var olduğu ve insanı yaşat ki devlet yaşasın prensibiyle gardiyan devlet anlayışı yerine, vatandaşını coplayan kolunu bacağını kıran bir devlet anlayışı yerine vatandaşını vergi ile zamla suyunu çıkaran bir anlayış yerine ‘garson devlet yani vatandaşına hizmet eden bir devlet anlayışını hâkim kılacağız.” diye konuştu.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, yeni nesillerin doğudan batıya İslam kardeşliği bilinciyle yetişmesi; Türkün, Kürdün, Alevi ve Sünni’nin 1000 senedir kardeş olduğu gibi bundan sonra da kardeş olması için bu şuurla yetiştirilmesi için çalışmalar yapacağımızı söyledi.

FAİZ LOBİSİNİN EN SEVDİĞİ İKTİDAR SİZSİNİZ! SİZE NE DİYE OPERASYON ÇEKSİN?

FAİZ LOBİSİNİN EN SEVDİĞİ İKTİDAR SİZSİNİZ! SİZE NE DİYE OPERASYON ÇEKSİN?

 

 

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Ak Parti iktidarının 2002 yılından bu yana 513 milyar dolar faiz ödemesi yaptığını, önümüzdeki 3 sene de iktidarda kalmaları halinde 852 milyar TL daha faiz ödeyeceklerini hatırlatarak, “Diyorlar ki faiz lobileri bize operasyon çekiyor. Yahu dünyada faiz lobisinin en çok sevdiği iktidar sizsiniz. Sadece 2 milyarlık kredi için 5 senede 1 milyar dolara yakın faiz ödeyeceksiniz, faiz lobisi size niye operasyon çeksin?!” ifadelerini kullandı.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Prof. Dr. Necmettin Erbakan Kongre Merkezi'nde gerçekleştirilen Ankara İl Başkanlığı 2. Olağan Kongremizde yaptığı konuşmada AK Parti iktidarına sert eleştirilerde bulundu.

 

Açıklamasının başında Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının verilerine göre geçen yıl 11 milyondan fazla vatandaşın sosyal yardım aldığını hatırlatan Genel Başkanımız, yaşanan ekonomik sıkıntıların temel sebebinin faiz giderleri, imtiyazlılara kaynak aktarımı ve israf olduğunu söyledi.

 

 

‘Hayaldi gerçek oldu, yaparsa AK Parti yapar’ dediler gerçekten hayaldi gerçek oldu’

Genel Başkanımız Erbakan, şunları kaydetti:  

“Bugün Türkiye’de 20 yılda gelinen duruma bakarsak, AK Parti’nin dediği gibi ‘hayaldi gerçek oldu, yaparsa ancak Ak Parti yapar’ diye sloganları vardı gerçekten hayaldi gerçek oldu; taneyle salatalık, kaşıkla salça, boş baklava, boş tost, boş gözleme dönemi başladı. Aynen Merkez Bankası’nın, Hazine’nin içinin boş olduğu gibi baklavaların da gözlemelerin de içi boş. Bir hayalken gerçek olan olay da bebek mamalarına marketlerde alarm takılıyor, ayçiçek yağları zincirle bağlanıyor.  Gerçekten de hayaldi gerçek oldu. Yürekleri sızlatan bir veri de internet aramalarında son bir yılda ‘Böbreğimi satmak istiyorum’ ifadesinin aranması yüzde 400 artmış. İşsizlik maaşı ile ilgili aramalar yüzde 5000 artmış. Bir de bütün bu tablo karşısında diyorlar ki “Hamdolsun bizde raflar dolu.  Avrupa’da, İngiltere de raflar boş. Benzinliklerde kuyruk var.  Biz de diyoruz ki raflar dolu ama cüzdanlar boş diyoruz. Cüzdanlar boş olduğu zaman rafların dolu olması bir mana ifade etmiyor.”

 

 

‘Bu iktidar döneminde boğazımıza kadar borca battık’

Vatandaşın 20 yıllık AK Parti iktidarı döneminde borca esir edildiğini söyleyen Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, ülke olarak boğazımıza kadar borca battığımızı şu rakamlarla anlattı: “Ak Parti döneminde vatandaşın bankalara borcu 170 kat artarak 6,6 milyardan, 1 trilyon 17 milyar liraya fırlamış. Özel sektörün borcu 50 kat artarak 88 milyardan 4 trilyona çıkmış. Kamunun borcu ise 2002 yılında 250 milyar lira iken 2022 yılının ocak ayında 2 trilyon 844 milyar liraya yükselmiş. Toplam dış borç 500 milyar dolar seviyesine yaklaşmış. Özel, kamu, vatandaşın toplam borcu 1 trilyon dolara yaklaşmış. Bu tablonun manası boğazımıza kadar borca batmışız demek.”

 

 

85 milyonun hakkı yetimin kul hakkı faize ödeniyor

Bu tablonun en önemli sebeplerinden birinin faiz giderleri olduğunu söyleyen Genel Başkanımız, ‘85 milyonun hakkı, dulun yetimin kul hakkı faize ödeniyor’ diyerek “Bu sene içinde devlet 240 milyar lira faiz ödeyecek. Kendi açıkladıkları ekonomik programa göre eğer iktidarda 3 sene daha kalmaya devam ederlerse 852 milyar lira daha borç faizi ödeyecekler. 2002 yılından bugüne kadar ödedikleri faiz 513 milyar dolar, senelik 26 milyar dolar borç faizine ödemişler. İyi ki faiz konusunda ‘Nass’ var diyen, faize karşı bir hükümetimiz var? Bir de faize karşı olmasalardı kim bilir neler olurdu? En son Hazine ve Maliye Bakanlığı, dünyada doların faizi yüzde 1-2 seviyesinde iken 5 senelik vadeli yüzde 8,62 faizle 2 milyar dolar borç aldı. Bu tefeci faizidir. Bir de diyorlar ki faiz lobileri bize operasyon çekiyor. Yahu dünyada faiz lobisinin en çok sevdiği iktidar sizsiniz. 2 milyarlık kredi için 5 senede 1 milyar dolara yakın faiz ödeyeceksiniz size faiz lobisi niye operasyon çeksin?!” diye konuştu.

 

 

‘Çanakkale Köprüsü imtiyazlılara kaynak aktarma projesidir’

Ülkedeki yoksulluğun ve ekonomik krizin sebeplerinden bir diğerinin de imtiyazlı holdinglere verilen milyarlık Yap-İşlet- Devret projeleri olduğunu ifade eden Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, 1915 Çanakkale Köprüsü için verilen 16.4 milyon araç geçiş garantisi örneğinden imtiyazlılara nasıl kaynak aktarıldığını şöyle anlattı:

 

“Son olarak birkaç gün önce açılan 1915 Çanakkale Köprüsü imtiyazlılara kaynak aktarma projesidir. 4 milyondan fazla araç geçmeyen bir boğaza, 16,4 milyon araç geçiş garantisi nasıl verilir? Geçmeyen 12 milyon aracın parası bu milletin cebinden çıkacak. Şehir hastanelerinin 13 tanesini 57 tane hastane fiyatına yaptılar. Yapılan hesaba göre maliyeti 12,5 milyar lira tutan 13 hastaneyi, 54,5 milyara mal ettiler. Yani 44 tane şehir hastanesi parası bu imtiyazlı müteahhitlere aktarıldı. Bu da yetmiyor, bu imtiyazlı holdinglere 128 kez vergi muafiyeti yapılmış. Sadece geçen sene eylül ayında Resmi Gazete’de de yayınlandı, bu holdinglerden birinin 9,5 milyar vergi borcu silindi. Öbür taraftan vatandaşa geldiği zaman Amasya'nın Kızılca köyünde borcu olduğu için bağırta bağırta 7 tane traktörünü haczediyorsun ama imtiyazlı holdinglere bir kalemde 9,5 milyar liralık vergi borcunu siliyorsun.”

 

 

‘313 bin lira maaş alan bakan yardımcısı yokluktan anlamaz tabii’

Yoksulluğun ve geçim sıkıntısının 3. sebebinin ‘israf canavarı’ olduğunu belirten Genel Başkanımız Erbakan, kamuoyunda çıkan ve büyük tepki çeken 313 bin TL maaş alan bakan yardımcısı haberini hatırlattı:  “Milyonluk makam araçları, makam odaları, protokol ve seyahat masrafları ile 3, 5, 7 maaş alan bürokratlar zaten herkesin bildiği şeylerdi. Bir de 2 gün önce medyaya düşen 313 bin lira maaş alan bakan yardımcısı haberi çıktı. 313 bin lira 75 asgari ücretlinin aldığı maaşa denk geliyor. Bir diğer deyişle bir asgari ücretli 6,5 sene çalışıp ancak kazanabiliyor bu parayı. Ondan sonra da fakirlik yokluk deyince abartıyorsunuz diyorlar. 313 bin lira maaş alan birine hayat pahalılığı dokunmaz tabii”

Kongrede il başkanlığı için tek aday olan İsmail Baykal, Yeniden Refah Partisi Ankara İl Başkanı seçildi.

MİLLİ SİYASET AKADEMİSİ MEZUNLARI DİPLOMALARINI GENEL BAŞKANIMIZ ERBAKAN'DAN ALDI

MİLLİ SİYASET AKADEMİSİ MEZUNLARI DİPLOMALARINI GENEL BAŞKANIMIZ ERBAKAN'DAN ALDI

 

Milli Siyaset Akademisi programını başarıyla bitiren mezunları için diploma töreni düzenledi.

 

Siyasi İşler Başkanlığımız tarafından düzenlenen Milli Siyaset Akademisi programının 2 dönemini başarıyla bitiren kursiyerlere diplomaları, düzenlenen bir törenle Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan tarafından takdim edildi.

 

Millî Görüş siyasetinin ufku bütün dünyayı kapsar

Ankara Başkent Öğretmenevinde düzenlenen diploma töreninde konuşan Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Millî Siyaset Akademisi’nde, Millî Görüş'ün sadece Türkiye'yi değil 7 milyar insanın adalet ve refahını amaçlayan siyaset anlayışını aktarmaya çalıştığımızı belirterek, "Millî Görüş siyaseti, her zaman ve her şart altında yanlış olan batıla karşı, doğru olan hakkın yanında, hakkın hakimiyeti için yapılan mücadele demektir. Millî Görüş siyaseti yanlışın değil doğrunun hâkim olması için yapılan siyasettir.  Zararlının yerine faydalının, kötünün yerine iyinin, çirkinin yerine güzelin hâkim olması için yapılan siyasettir.  Milli Siyaset Akademisi'nde ortaya koyduğumuz siyaset anlayışı zulmün, sömürünün, adaletsizliğin kul haklarının fiilen ortadan kaldırılması, adaletin refahın huzur ve barışın dünyada hâkim kılınması ve 7 milyar insanın kul haklarının teminat altında alınması, önce ahlak ve maneviyat düsturuyla, materyalizm yerine maneviyatçılık anlayışının hâkim kılınması demektir. Millî Görüş siyasetinin ufku sadece Türkiye'yi değil bütün dünyayı kapsayan 7 milyar insanı kapsayan bir vizyondur. Makam ve rakam için değil Allah rızası için siyaset yapmak demektir. İşte bu çok önemli gerçekleri Milli Siyaset Akademi'sinde katılımcılarımıza aktarmaya çalıştık. Emeği geçen herkese şükranlarımızı sunuyorum." ifadelerini kullandı.

 

Sakartepe: Millî Görüş Türk siyasetinin akademisidir

Milli Siyaset Akademisini düzenleyen koordinesini yapan Siyasi İşler Başkanımız Av. Bayram Sakartepe ise 50 yıllık tarihinde Millî Görüş’ün Türk siyasetinin akademisi olduğunu ifade ederek, yeni dönemde bu geleneği Yeniden Refah Partisi’nin sürdüreceğini belirtti. Sakartepe şunları söyledi: “Millî Görüş, siyasete bir sistem getirmiştir, yeni bir ufuk açmıştır. Millî Görüş demek, geleceğimizi; geleneğimizden kopartmadan var gücümüzle ülkemizin istikamette gitmesini sağlamaktır. Davamızın kurucusu merhum Erbakan Hocamız her şeyden önce bir bilim adamıydı.  Yani bilgiye önem veriyordu, bilgiyle siyaset oluşturuyordu.  Bundan dolayı liyakati ve bilgiyi çok önemsiyoruz. Bu açıdan Milli Siyaset Akademisi önemli bir görev ifa ediyor. Yeni dönemde de bu görevimizi sürdürmeye devam edeceğiz.”

ERBAKAN HOCAMIZ HAYATTA OLSAYDI NE MİLLET NE DE CUMHUR İTTİFAKINDA OLURDU

ERBAKAN HOCAMIZ HAYATTA OLSAYDI NE MİLLET NE DE CUMHUR İTTİFAKINDA OLURDU

 

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, “Yeniden Refah Partisi olarak Millî Görüş'ün tek temsilcisi olarak şunu açıkça söylüyorum; Erbakan Hocamız hayatta olsaydı ne 6 yaşında çocuklara Kur'an öğretmeyi çağ dışılık olarak niteleyen ve 'Ayasofya Camii müze olarak kalmalıydı. Cami olmamalıydı' diyen CHP'yle, ne de 20 senede 513 milyar dolar faiz ödeyen, vatandaşı, özel sektörü, kamuyu belediyelerle birlikte adeta boğazına kadar borca batıran Cumhur İttifakı ile asla birlikte olmazdı. Erbakan hocamız aynen bizim yaptığımız gibi tek başına da kalsa Millî Görüş çizgisinden ödün vermeden mücadelesine devam ederdi’’ dedi.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Genel Merkezimizde MKYK ve İl Sorumluları toplantısı öncesi düzenlediği basın toplantısında konuştu.

 

Aile bakanlığının rakamlarına göre 11 milyon vatandaş gıdaya muhtaç

Konuşmasına Mübarek Ramazan ayının İslam alemine ve ülkemize barış ve huzur getirmesi temennisinde bulunarak başlayan Genel Başkanımız, halkın en önemli gündem maddesinin ekonomi olduğunu belirterek, şunları söyledi:

“Millî Görüş olarak biz iddia değil ispat metodunu kullanıyoruz. Dolayısıyla ekonomi ile alakalı verilerle konuşmaya hassasiyet gösteriyoruz. Bir defa Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın resmi verilerine göre 2021 yılında Türkiye’de 11 milyon 369 bin vatandaş gıda yardımı aldı. Yine aynı bakanlığın verilerine göre 2021’de 5 milyon 700 bin hane sosyal yardım aldı. Neredeyse 30 milyon insan sosyal yardıma muhtaç oldu. Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu’nun araştırmasına göre 2022 yılı mart ayında açlık sınırının 5 bin 738 lira olduğunu ortaya koydu. Anlata anlata bitiremedikleri 'yüzde 50 zam yaptık' dedikleri asgari ücret şu anda 4 bin 250 lira, açlık sınırı 6 bin liraya yaklaşmış durumda. Yoksulluk sınırını aynı araştırmada 17 bin 350 lira olarak ortaya konuluyor. Biz bundan daha 5-6 önce 'eğer bu hızla giderse milletvekillerimiz de milletvekillerimizin aileleri de yoksul aile sınıfına girecek' demiştik. Gerçekten de bu hızla devam ederse o noktaya doğru iş gidiyor. Araştırma verilerine göre son bir yılda açlık sınırı 2 bin 342 lira arttı. Yoksulluk sınırı da son bir yılda 5 bin 774 lira arttı. Bu rakamlar, bu araştırmalar, bu veriler, Türkiye'de halkın yarıya yakınının kâğıt üzerinde açlık sınırının altında gelire sahip olduğunu gösteriyor’’ diye konuştu.

 

Erbakan Hocamız hayatta olsaydı ne Millet ne de Cumhur ittifakında olurdu

Bir parti liderinin katıldığı bir programda ‘Necmettin Erbakan hayatta olsa CHP ile birlikte olurdu’ sözleri sonrası başlayan tartışmalara da değinen Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, ‘’Bir kısım ‘CHP'li olurdu’ diyor, diğer bir kısmı 'CHP'li olur mu? Asıl Erbakan Hoca Cumhur İttifakı’yla olurdu' diyor. Herkes bir tarafa çekti. Bir defa burada Yeniden Refah Partisi olarak Millî Görüş'ün temsilcisi olarak şunu söylemek isterim; Erbakan hocamız 6 yaşında çocuklara Kur'an öğretmeyi çağ dışılık olarak niteleyen, 'Ayasofya Camii müze olarak kalmalıydı. Cami olmamalıydı' diyen, 'iktidar olursam ilk haftasında İstanbul Sözleşmesini mutlaka geri getireceğim' diyen, Osmanlı Dönemi'ne 'bir zulüm dönemiydi' diye tanımlayan CHP'yle asla ama asla birlikte olmazdı. Bunu açık bir şekilde söylüyorum. Diğer taraftan Erbakan hocamız, 20 senede 513 milyar dolar faiz ödeyen, bir senede 300 milyar liranın üzerinde faiz ödemesi yapan, tarımsal desteğe verdiği paranın 20 katını, esnafa verdiği desteğin 30 katını götürüp faize veren, hane halkını; özel sektörü, kamuyu belediyelerle birlikte adeta boğazına kadar borca batıran Cumhur İttifakı ile de asla olmazdı. Erbakan hocamız, hayatta olsaydı aynen Yeniden Refah Partisi gibi tek başına da kalsa Millî Görüş çizgisinden ödün vermeden mücadelesine devam ederdi’’ ifadelerini kullandı.

 

‘6’lı masanın sistem önerisi Türkiye’yi 90’lara geri götürmektir’

Genel Başkanımız Erbakan 6 muhalefet partisinin sistem önerisine ilişkin ise şu eleştirileri getirdi:  

‘’Altılı masa bir sistem önerisi yaptı. Bu sistem önerisinde kendi içlerinde çeliştikleri noktalar var. Bizim katılmadığımız mahsurlu gördüğümüz noktalar var. Bir defa altı partinin teklifinde parlamentonun güçlendirilmesinden ziyade parlamentonun sadece yürütme organına karşı güçlendirilmesi söz konusu. Eğer siz parlamentonun güçlenmesini istiyorsanız önce parlamentonun üyelerini yani milletvekillerini güçlü hale getirmeniz lazım. Milletvekillerinin güçlü hale gelmesi nasıl olacak? Bu milletvekillerinin ön seçimle aday olmalarıyla olacak. Eğer siz milletvekillerinin aday olmasını sadece genel başkanın iki dudağı arasında bırakan bir sisteme devam ettirmek isteyip arkasından da demokrasiden, parlamentonun güçlenmesinden bahsederseniz, bu sefer çelişki içine düşmüş olursunuz. Madem bu kadar meclisin güçlü olmasını istiyoruz, meclisin güçlü olması için, bağımsız olması için ön seçimle bu adayların belirlenmesi gerekir. Bunun kanuni yasal bir zorunluluk haline getirilmesi gerekir. Bu olmadan meclis nasıl güçlü olacak, nasıl liderden bağımsız olacak, nasıl kendi iradesiyle karar verecek? Getirdikleri düzenlemeler, öneriler sadece yürütmeye karşı meclisin güçlendirilmesidir. Halbuki meclisin gerçek manada güçlü olması anlamını taşımıyor. Demokrasiye çok düşkün olduğunuzu ifade ediyorsunuz ama parti içi demokrasi ne olacak? Tek adam rejimine karşı olduğunuzu iddia ediyorsunuz; peki partilerdeki tek adam rejimi ne olacak? Bu sorunun herhangi bir cevabı yok. İkincisi altı siyasi partinin açıkladığı yeni sistem önerisi Türkiye'yi 90'ların, 2000'lerin Türkiye'sine geri götürmek manası taşımaktadır. Neyi kastediyorum? Yürütme organını yeniden çift başlı hale getirmek ve ülkemizi gereksiz ve anlamsız bürokrasiye boğmak, belirsizliğe sürüklemek manasını taşımaktadır. Yeniden bir başbakan olsun, bir cumhurbaşkanı olsun. Yeniden çift başlı bir sistem olsun. Neden böyle bir şeye gerek duyuyoruz? Neden gereksiz protokol masrafı, gereksiz bürokrasi, çatışmalar, belirsizlik ortamına Türkiye'yi tekrardan sürüklüyoruz. Mevcut başkanlık sistemini iyileştirelim, demokratikleştirelim.” Tekrardan 90’ların 2000’lerin Türkiye’sine dönmeye ne gerek var.  

 

İttifakın önerisi neredeyse her sene seçim yapılması demek

Altılı masanın Cumhurbaşkanı ve parlamento seçimlerini ve görev sürelerini ayrı ayrı belirlemek suretiyle vatandaşımızı 2 senede bir, hatta belki de her sene sandık başına gitmesi anlamına geldiğini hatırlatan Genel Başkanımız Erbakan sözlerine şöyle devam etti:  

 

“Cumhurbaşkanlığı seçimi, Parlamento seçimleri, Belediye seçimleri ayrı ayrı seçim yapılacak. Böyle bir önerinin uygun ve pratik olmadığını belirtmek istiyoruz.  Özellikle vurgulanması gereken bir diğer konu 6 partinin sistem önerisinde Bir defa Cumhurbaşkanı seçilen bir kimsenin bir daha siyaseten yasaklı hale getirilmesi de demokratik teamüllerle bağdaşmayan, mantıksız bir uygulamadır. Vatanına milletine hizmet etmeyi kendisine görev addeden, siyasi ve bürokratik tecrübesinin doruk noktasında olan bir kimsenin siyasetten uzaklaştırılması doğru değildir.

 

Böyle bir yaklaşım egemenliğimize gölge düşürmektir

‘6 partinin teklifinde hakimlerin terfilerinde verdikleri kararların AİHM içtihatlarına uygun olmasının esas alınacağı belirtilmektedir.’ diyen Erbakan, böyle bir yaklaşımın egemenliğimize gölge düşüreceği uyarısında bulunarak, “Kaldı ki AİHM ne kadar adil kararlar vermektedir? Biz adaleti çifte standartçı Avrupa’dan mı öğreneceğiz? Tamamen Avrupa’ya entegre olmak isteyen bir zihniyetin ürünüdür. Ne mevcut Başkanlık Sistemi ne de önerilen güçlendirilmiş parlamenter sistemini uygun bulmuyoruz. Biz Yeniden Refah Partisi olarak, partimizin sistem önerisi olan ‘İyileştirilmiş Başkanlık Sistemi’ adı altında bu sistem önerimizi yakın zamanda kamuoyu ile paylaşacağız” diye konuştu.

 

 

 

 

 

ACI GERÇEKLE KARŞI KARŞIYAYIZ!

GENEL BAŞKANIMIZ DR. FATİH ERBAKAN’DAN ‘KUPONLA EKMEK’ TEPKİSİ: ACI GERÇEKLE KARŞI KARŞIYAYIZ!

 

 

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, AK Partili belediyelerin başlattığı ‘indirim kuponlu ekmek’ satışına sert tepki gösterdi.

 

Genel Başkanımız, “Ak Partili belediyeler vatandaşa indirimli ekmek alsınlar diye özel kupon bastırıp dağıtıyor. Bu uygulama karşı karşıya olduğumuz acı gerçeği yüzümüze haykırıyor, milyonlarca vatandaş bir kuru ekmeğe muhtaç hale getirildi.” dedi.

 

Milyonlarca vatandaş bir kuru ekmeğe muhtaç hale geldi

İktidarın yıllardır karneyle ekmek alınan, gazyağı ve benzin kuyruklarının yaşandığı dönemleri hatırlattığını söyleyen Genel Başkanımız Erbakan, şimdi de kendilerinin ülkeyi aynı duruma sürüklediğini belirterek şöyle konuştu: 

 

“İktidar temsilcileri yıllarca geçmiş dönemlerden örnek verip halka mealen ‘halinize şükredin’ dediler. Karneyle ekmek alınan dönemler, gazyağı ve benzin kuyruklarının yaşandığı dönemler gibi örnekler verdiler. Gelin görün ki bunların pek çoğunun benzerleri günümüzde de yaşanmaya başladı. TMO önünde ucuz Ayçiçek yağı kuyrukları, Et ve Süt Kurumu önünde ucuz et kuyrukları, Halk Ekmek kuyrukları kilometrelerce uzadı gitti. Şimdi de “karneyle ekmek” dönemini andıran “ekmek kuponu” uygulaması dönemini yaşıyoruz. Ak Partili belediyeler vatandaşa indirimli ekmek alsınlar diye özel kupon bastırıp dağıtıyor. Bu uygulama karşı karşıya olduğumuz acı gerçeği yüzümüze haykırıyor, milyonlarca vatandaş bir kuru ekmeğe muhtaç hale getirildi. Gerçekten de yazık, hem de çok yazık…”

 

 

İktidarların görevi hayır yapmak değil fakirliği ortadan kaldırmaktır

İktidarın vazifesinin yardım yapmak değil fakirliği ortadan kaldıracak adımları atmak olduğunun altını bir kez daha çizen Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, “Son yıllarda belediyeler ve iktidar hayır kurumu haline geldi fakat Hükümet’in ve belediyelerin görevi hayır, hasenat işleri yapmak değildir’ diye hep söyledik. Hükümet’in görevi vatandaşın alım gücünü, refah seviyesini artıracak adımları atmaktır, muhtaç durumda olanları muhtaçlıktan kurtarmaktır.
Ama mevcut uygulama bu şekilde değil maalesef. Zam yağmuruyla, fahiş vergilerle, bırakın yıllık enflasyonu, neredeyse aylık enflasyon düzeyinde, ‘cep harçlığı’ seviyesinde maaş zamları ile halk fakirleştiriliyor, sonra da fakirleşen halka hayır kurumu uygulamalarıyla devede kulak misali yardımlar yapılmaya çalışılıyor. Hayır olması gereken bu değil…
Bu aziz millet buna layık değil…” diye konuştu.

 

 

Kaynaklar faize israfa değil millete aktarılmalı

‘Yapılması gereken kaynakları faize, imtiyazlı holdinglere ve israfa aktarmak yerine, ‘önce millet’ anlayışıyla o kaynakları millete aktarmaktır.’ diyen Genel Başkanımız,  “İktidarın görevi, dar gelirli milyonların alım gücünü, refah seviyesini artıracak adımları atmak, halkı temel ihtiyaçlarını karşılamaktan aciz durumdan kurtarmaktır. Bir iktidarın asıl görevi işte budur, bedava veya indirimli ekmek dağıtmak değildir. “Önce millet” anlayışıyla bütün bu adımları atacak olan da, adil paylaşımla aziz milletimizi bu durumdan kurtaracak olan da Milli Görüş’tür, Yeniden Refah Partisi’dir.” ifadelerini kullandı.

 

ADALETİN BU MU AK PARTİ?

ADALETİN BU MU AK PARTİ?

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, “Bir tarafta 3 maaş, 5 maaş, 7 maaş birden alan Ak Parti bürokratları, maaşlarının toplamı ayda 150 bin-200 bin liraya ulaşan eski milletvekilleri, genel müdürler, diğer tarafta 1100 TL. emekli ikramiyesi… İnsanın ‘Adaletin bu mu Ak Parti?’ diyesi geliyor.” dedi.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, 13 milyondan fazla emeklinin, önce umutlandırılıp sonra bayram ikramiyelerine zam yapılmamasına ilişkin yazılı açıklamada bulundu.

 

 

‘Sadece 3 ayda faize 77 milyar TL. ödendi’

İktidarın sadece 3 ayda 77 milyar TL. faiz ödemesi yaptığını hatırlatan Genel Başkanımız Erbakan, konu ile ilgili şunları kaydetti:

 

“Bilindiği üzere dün Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı, emekliye bayramda ödenecek ikramiyede herhangi bir artış olmayacağını ve ikramiyenin 1.100 TL. olarak belirlendiğini açıkladı.  Bir yanda 5 holdinge yıllık 48 milyar TL. ödeme, faize sadece 3 ayda tam 77 milyar TL. ödeme, bir diğer tarafta 10 milyonluk makam araçlarına binen bakanlarımız, diğer tarafta ise son 5 yılda sadece ‘yüzde 10’ artan emekli bayram ikramiyesi… 54. Hükümet döneminde Erbakan Hocamızın işçiye memura verdiği yüzde 100’lük, yüzde 200’lük maaş zamları, BAĞ-KUR emeklisine yapılan yüzde 320’lik maaş zamları nerede, Ak Parti iktidarının işçi, memur ve emekliye verdikleri nerede?!”

 

‘Emekli ikramiyesi enflasyona göre 5000 TL. olmalıydı’
‘Emekli bayram ikramiyesinin sadece enflasyon kaybını giderebilmek için dahi 5000 TL. olması gerekirdi.’ diyen Genel Başkanımız, “Böyle bir ikramiye, asgari ücretin dahi çok altında maaş alan emeklinin biraz da olsa nefes almasına vesile olurdu. Matematik ortada, hesap ortada, adalet kavramı ortada ama bunların hiçbirisini göz önünde bulundurmayan bir iktidar da ortada…


Biz Yeniden Refah Partisi olarak en kısa zamanda geleceğiz ve ‘Önce Millet’ anlayışıyla hem EYT mağduriyetlerini ortadan kaldıracağız ve hem de emekli maaşlarını ve emekli ikramiyelerini olması gereken seviyeye getireceğiz.” ifadelerini kullandı.

BEN ‘FAİZ LOBİSİ’NİN YERİNDE OLSAM BU İKTİDARIN GİTMEMESİ İÇİN HER ŞEYİ YAPARIM

BEN ‘FAİZ LOBİSİ’NİN YERİNDE OLSAM BU İKTİDARIN GİTMEMESİ İÇİN HER ŞEYİ YAPARIM

 

 

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan’dan iktidara sert ‘faiz’ eleştirisi: “Bugüne kadar ‘Nas’ var dediler, faiz lobisi bize operasyon çekiyor’ dediler. Sadece geçen ay Hazine  5 yıl vadeli yüzde 8,62 faiz oranı ile 2 milyar dolar borç aldı. 1 milyar dolara yakın borç faizi ödemesi demek bu. Ben Faiz lobisi olsam Türkiye’de, AK Parti iktidarının gitmemesi için elimden gelen her şeyi yaparım.”

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, İstanbul İl Başkanlığımızın düzenlediği iftar programında İstanbullularla ile bir araya geldi. Geniş katılımın olduğu programa Genel Başkan Yardımcılarımız Prof. Dr. Doğan Aydal, Zafer Emanetoğlu, Erkan İlyas Helvacı, İstanbul İl Başkanı Hüseyin Terzi, MKYK üyesi sanatçı Davut Güloğlu, MKYK üyesi Abdülhamid Kayıhan Osmanoğlu ve çok sayıda STK temsilcisi katıldı.

 

 

Dünya üzerinde bizim iktidar kadar faiz lobilerinin sevdiği başka bir iktidar olamaz

Genel Başkanımız Erbakan programda yaptığı konuşmada AK Parti iktidarının bugüne kadar 513 milyar dolar borç faizi ödediğini, önümüzdeki 3 senede iktidarda kalması halinde kendi açıkladıkları plana göre 852 milyar TL. daha borç faizi ödeyeceğini hatırlatarak şunları söyledi:

 

“Bugüne kadar iktidarı çok uyardık; kendinize çeki düzen verin, söylemleriniz Hazreti Ömer eylemleriniz Turist Ömer gibi olmasın diye… Bakıyorsunuz dünya üzerinde bizim iktidar kadar ‘faiz lobilerinin seveceği bir iktidar olamaz. 5 senede Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın aldığı 2 milyar dolar borç için 1 milyar dolara yakın borç faizi ödeyeceğiz. Bütün ülkeler yüzde 1 ile 2 ile borçlanırken bu iktidar yüzde 8,62 oranı ile faiz alıyor. Ben faiz lobisi olsam Türkiye’de AK Parti iktidarının gitmemesi için elimden gelen her şeyi yaparım. Borç faiz zam ekonomisiyle hiçbir yere varılamayacağını, bunun çıkmaz sokak olduğunu defalarca söyledik. İktidar şu anda tam manasıyla çıkmaz sokakta patinaj yapıyor.”

 

 

310 bin maaş alan birine yoksulluğu nasıl anlatırsınız?

Ekonominin kötü olmasının en önemli sebeplerinden birinin israf olduğunu da belirten Genel Başkanımız, “Milyonluk makam odaları, 10 milyonluk zırhlı makam araçları, milyarlık makam uçakları, milyarlık protokol seyahatları ve 3 maaş, 5 maaş, 7 maaş alan bürokratlar, eski milletvekilleri var. Geçtiğimiz günlerde bir bakan yardımcısının 5 ayrı yerden 310 bin lira maaş aldığı ortaya çıktı. Bu 75 asgari ücrete denk geliyor. Yani bir asgari ücretlinin 6,5 senede aldığı maaşı 1 ayda alıyor. Ondan sonra da ekonomik kriz, yoksulluk, açlık dediğimizde ‘abartıyorsunuz’ diyorlar. Ayda 310 bin lira alan birine salatalığın, domatesin pahalılığını anlatamazsınız!” diye konuştu.

 

 

Denk bütçe zorunluluğu getireceğiz

Yeniden Refah Partisi olarak ekonomik sorunların çözümünde atacağımız adımları anlatan Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, iktidar geldiğimizde belediye, bakanlık, külliye ve bütün kamu kuruluşlarına denk bütçe yapma zorunluluğu getireceğimizi belirterek, “Hiç kimse bütçesinden daha fazla bir gider, harcama yapma imkanına sahip olmayacak. 'Kamu tek' hesabıyla, yani havuz sistemiyle ve tek bütçeyle faize giden milyarlarca dolar kurtarılmış olacak” açıklamasında bulundu.

 

 

‘Faiz giderlerini sıfırlayacağız’

Faiz giderlerini en alt seviyeye getirerek en kısa süre içinde sıfırlayacaklarını söyleyen Genel Başkanımız, “Ar-Ge Başkanlığımızın çok titiz çalışmalarla ortaya koymuş olduğu, 'Milli Kaynak Paketleri' proje kitabımızda yazan, 15 adımla bir senede borçsuz, vergisiz 150 milyar dolar kaynağı bulacağız ve bu aziz milleti kaynakla buluşturacağız” şeklinde konuştu.

 

 

İşçiye, memura, emekliye yüzde 100 maaş zammı sözünü tekrarladı

İktidara gelir gelmez işçiye, memura, emekliye yüzde yüz maaş zammı ile işbaşı yapacağımızı hatırlatan Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, “Millî Görüş sözü veriyoruz. Erbakan Hocamızın ağır sanayi hamlesinden sonra en büyük topyekün üretim, istihdam, yüksek teknoloji hamlesini başlatacağız. Katma değerli üretim ve katma değerli ihracat hamlesi yapacağız. On milyon işsize, bir buçuk milyon üniversitedeki doğal işsizlere iş imkânı oluşturacağız.” ifadelerini kullandı.

 

TASVİP ETMEMİZ MÜMKÜN DEĞİL!

‘Gezi Davası’ açıklaması: Tasvip etmemiz mümkün değil!

 

 

Türkiye’nin gündemine oturan Gezi Davası’nı değerlendiren Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, ülkemizde, dış bağlantılı Gezi olayları gibi kalkışmaları tasvip etmemizin mümkün olmadığını, davada verilen kararların da adil olup olmadığını söylemek için gerekçeli kararın beklenmesi gerektiğini ifade etti.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, katıldığı bir televizyon programında gazeteci Nur Batu’nun gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.

 

 

Gezi davasında gerekçeli kararı beklemek uygun olacaktır

Bazı muhalefet partilerinin büyük tepki gösterdiği Gezi davası kararında kanıya varmak için gerekçeli kararın beklenmesinin uygun olacağını söyleyen Genel Başkanımız, şöyle konuştu:

 

“Türkiye’de yargı kararları ‘siyasi mi hukuki mi?’ tartışmaları her zaman oluyor ve maalesef çoğu zaman da kararların siyasi olduğunu görüyoruz. 28 Şubat sürecinde de daha önceki dönemlerde de yakın zamanda da böyle kararlara rastladık maalesef. Ancak bu davada  gerekçeli karara bir bakmak lazım diye partimizin hukukçuları ile görüş birliğine vardık. Bu kararın siyasi bir karar mı hukuki bir karar mı olup olmadığına tam bir kanaat getirmek bakımından gerekçeli kararın açıklanması ve ondan sonra bir kanaate varmak daha uygun olacaktır. Verilen cezaların adil olup olmadığına gerekçeli gerekçeli karar açıklandıktan sonra bakabiliriz. Tabii Gezi olayları gibi süreçleri tasvip etmemiz hiçbir şekilde mümkün değil. Hele hele ülkemizde dış bağlantılı kalkışmaların yapılması asla kabul edilemez. Sandıkla gelen sandıkla gider. Bazı muhalefet partileri peşin peşin bu kararlar siyasi ve hukuksuzdur dedi ama biz temkinli yaklaşmayı tercih ediyoruz.”

 

‘2. turda Erdoğan’a kayıtsız şartsız bir destek söz konusu değil’

Çok tartışılan Cumhurbaşkanlığı seçiminde ‘2. Turda Kılıçdaroğlu’na karşı Erdoğan’ı destekleyebiliriz’ sözlerine de açıklık getiren Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, kamuoyunda yansıtıldığı gibi kayıtsız şartsız bir desteğin söz konusu olmadığını ancak Milli Görüş prensipleri ışığında şartlarda anlaşılırsa bir desteğin olabileceğinin altını çizerek,  “Biz şu andaki iktidarı, özellikle ekonomi alanında, dış politikada, adalet noktasında uygun uslüpla en ağır şekilde eleştiriyoruz ve eleştirmeye devam ediyoruz. Ve diyoruz ki bu iktidarın artık değişmesi gerekir. Bu iktidarın 20 seneden sonra millete vereceği bir şey kalmamıştır. Bu iktidarın değişmesi için de elimizden geleni yapacağız. Seçimlere tek başımıza girip Cumhurbaşkanı adayımızı gösterip burada bütün mücadelemizi göstereceğiz. Ama bütün bu mücadeleyi yaptıktan sonra Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde biz 2. Tura kalamadık ve 2. Tura da Sayın Kılıçdaroğlu ve Sayın Erdoğan kaldı. Böyle bir durumda ne yaparsınız sorulduğunda yani varsayım üzerine böyle bir cevap vermiştik. Ancak bu noktada da şartlı bir destek söz konusu idi. İşin bu tarafın kamuoyunda çok fazla dile getirilemedi. İşte denk bütçe yapacaksınız, kamu-özel iş birliği,  yap işlet devret projelerini düzenleyip daha makul ve adaletli hale getireceksiniz. Kamuda israfı ortadan kaldıracaksınız. Bu şartlarda ancak destek söz konusu olabilir. ‘Aynen rahmetli Erbakan hocamızın rahmetli Demirel’e dışarıdan destek vermesi gibi burada da tabii ehven olarak tercih söz konusu olabilir’ dedik. Yoksa kamuoyunda yansıtıldığı gibi biz sanki baştan kayıtsız şartsız teslim olmuşuz. ‘Seçime giderken destek vereceğiz.’ Biz böyle bir şeyi asla söylemedik söylemeyiz de. Milli Görüş olarak prensiplerimiz ve kırmızı çizgilerimiz var. Mevcut iktidarın bu prensiplerimize aykırı çok ciddi icraatları da var. 20 senelik çok ciddi bir fatura, yanlışlar var. O nedenle de biz Yeniden Refah Partisi olarak kendimiz girip kendimiz iktidara gelmek, Cumhurbaşkanı çıkartmak için, Milli Görüş’ün hamlelerini gerçekleştirmek için mücadele veriyoruz.  Ancak sonrasında şartlarda anlaşılırsa tabanımızın da makul göreceği bir dışarıdan destek söz konusu olabilir.”  ifadelerini kullandı.

 

 

Babacan değerlendirmesi: 6’lı ittifakın uzun ömürlü olmayacağını biliyorduk!

Soru üzerine Deva Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ın seçimlere ‘tek başımıza gireceğiz’ açıklamasını değerlendiren Genel Başkanımız, 6’lı masada en büyük problemin ittifaktaki partilerin Cumhurbaşkanı adayını belirleyememeleri olduğunu ve 6 partinin doku uyuşmazlığından dolayı zaten uzun ömürlü olmayacaklarını düşündüklerini belirterek: “Bir kere daha işin başında Cumhurbaşkanı adayı konusunda bir problem var. Bu ittifaka kimin liderlik edeceği belli değil. Bunun yanında benzemezlerin birlikteliği ciddi bir sorun onlar için. Mesela Saadet Partisi’nin tabanı CHP ile ittifak yapıldığı için, CHP’liler de Saadet Partisi ile ittifak yapıldığı için rahatsız. Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal’ın yaptığı açıklamaların Gelecek ve DEVA partilerinde rahatsızlık oluşturduğunu görüyoruz. Bunlar doku uyuşmazlığından dolayı ortaya çıkan sorunlar. Dolayısıyla bu ittifakın uzun soluklu olmayacağını değerlendiriyorduk zaten.” diye konuştu.

 

 

Erbakan 5 partiye yönelik 3. İttifak çağrısını yineledi

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan 3. İttifak seçeneğini ilk defa kendilerinin dile getirdiğini hatırlatarak, doku uyuşmazlığından dolayı büyük sorunlar yaşadıklarını düşündüğümüz 6’lı masadaki 5 partiye bir kez daha 3. İttifak çağrısını da yineledi.

 

GENEL BAŞKANIMIZ DR. FATİH ERBAKAN’DAN ‘RAMAZAN BAYRAMI’ MESAJI

GENEL BAŞKANIMIZ DR. FATİH ERBAKAN’DAN ‘RAMAZAN BAYRAMI’ MESAJI

 

 

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Ramazan Bayramı mesajında, “Çocukların büyük bir heyecanla beklediği bayram harçlıklarının, anne ve babalara yük olmadığı, akraba ziyaretine giderken benzin ve bilet fiyatlarının aile bütçesine ağır gelmediği, akraba ve dost sohbetlerinde ekonomik sorunların konu olmadığı bayramlar için var gücümüzle çalışıyoruz.” ifadelerini kullandı.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Ramazan Bayramı dolayısıyla yayınladığı mesajında, başta milletimiz olmak üzere tüm İslam aleminin her gününü bayram sevinciyle yaşamasının en büyük temennisi olduğunu söyledi.

 

 

‘Ekonomik sorunların konuşulmadığı bayramlar yaşansın istiyoruz’

Genel Başkanımız açıklamasında şunları kaydetti:

“Ramazan Ayı'nın rahmet ve bereket havasını soluduğumuz günleri geride bırakarak, Rabbimizin bütün Müslümanlara bir hediyesi olan en sevinçli günlerimiz olarak gördüğümüz Ramazan Bayramı'na ulaşmanın heyecanını yaşıyoruz.  Çocukların büyük bir heyecanla beklediği bayram harçlıklarının anne ve babalara yük olmadığı, misafirlere ikram edilecek bir tabak tatlı için ince ekonomik hesapların yapılmadığı, bayramlık yeni bir kıyafet almak yerine eskileri giyeriz sözlerinin konu olmadığı, akraba ziyaretine giderken benzin ve bilet fiyatlarının aile bütçesine ağır gelmediği, akraba ve dost sohbetlerinde ekonomik sorunların konu olmadığı bayramlar yaşansın istiyoruz.”  

 

‘Herkesin refah içinde olduğu bayramlar için çalışıyoruz’

‘Böyle bir Türkiye'yi sadece bayram günleri için değil her gün için hayal ediyoruz.’ diyen Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, bu hedefe ulaşmak için var güçleriyle çalıştıklarını belirterek, “ Bu hayale kavuşmak, o güzel günleri milletimize yaşatabilmek için Yeniden Refah Partisi olarak ekonomik-sosyal bütün alanlarda hazırladığımız projelerimizi ortaya koyuyor, tüm teşkilat mensuplarımızla birlikte var gücümüzle çalışıyor, ülkemizi ve milletimizi hak ettiği noktaya taşıyacağımıza olan inancımızı sizinle paylaşmak istiyoruz. Bu   çalışmaları yaparken en büyük desteğimiz olarak başta siz olmak üzere, 85 milyon kardeşimizi görüyor ve sizleri ülkemizin, milletimizin ve tüm insanlığın selameti için yapılan bu samimi çalışmalara destek olmaya davet ediyorum. Herkesin Refah içinde olduğu, mutlu bayramlarda hep birlikte olmak ümidiyle; Ramazan Bayramınızı tebrik ediyorum.” ifadelerini kullandı.

 

GENEL BAŞKANIMIZ DR. FATİH ERBAKAN MUSTAFA SARIGÜL'Ü ZİYARET ETTİ

GENEL BAŞKANIMIZ DR. FATİH ERBAKAN MUSTAFA SARIGÜL'Ü ZİYARET ETTİ

 

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan,  Türkiye Değişim Partisi Genel Başkanı Mustafa Sarıgül’ü ziyaret etti.

 

Sıcak bir ortamda gerçekleşen ziyarette Genel Başkanımıza Genel Başkan Yardımcılarımız Prof. Dr. Sacid Günbey, Prof. Dr. Doğan Aydal, Av. Bayram Sakartepe ve Mehmet Altınöz eşlik etti.

 

 

Kölelik düzenine doğru gidiyoruz

Yaklaşık bir saat süren görüşmenin ardından basın açıklaması gerçekleştiren liderler, ekonomi ve af gibi konulara dair açıklamalarda bulundu.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan konuşmasında ekonomik gidişata dikkat çekerek, “Türkiye’nin derdi ile dertlenen, dar gelirli milyonların sıkıntısını kendi yüreğinde hisseden muhalefet partileri olarak bu görüşmelerimizde en önemli konuların başında ekonomik sıkıntılar geliyor. Milletimizin birinci gündem maddesi olan ekonomik sorunlar geliyor ve burada da tabi ki Yeniden Refah Partisi olarak yıllardan beri dile getirdiğimiz borç, faiz, zam ve vergi ekonomisinin milletimize çektirdiği sıkıntılar en başta ele alınması gereken konular olarak ortaya çıkıyor. Faiz ödemeleri toplam milli gelire oranı bakımından geçtiğimiz yılın sonunda yüzde 19 seviyesinde iken bu senenin ilk dört ayında gösterdiği gelişme ile yüzde 31 seviyesine yükselmiş durumda. Anapara ve faiz ile birlikte toplam borcun milli gelire oranı geçen yıl sonunda yüzde 57 iken bugün geldiğimiz noktada yüzde 70’e çıkmış. Aralık ayından Nisan ayına kadar olan hızla devam ederse bir seneye kalmadan borcumuz ve faizimiz milli gelirimize ulaşmış olacak ve yine bu hızla giderse belki de 8-10 sene içerisinde bütün milli gelirimiz sadece borcumuzun faizini ödemeye yetecek hale gelecek ki bu tam kölelik haline gelecektir. Gidişat maalesef acı gerçekleri önümüze koymaktadır” diye konuştu.

 

 

Artık üç haneli hiperenflasyon dönemine girdik

Konuşmasının devamında üretime vurgu yakan Genel Başkanımız, “Türkiye’de üretmek de mümkün değil, tüketmek de mümkün değil. 80’li 90’lı yıllardaki krizleri, karaborsayı, stokçuluğu, kuyrukları ekonomik felaketleri artık yaşar hale gelmiş durumdayız. Gıda enflasyonu yüzde 89, ulaştırma enflasyonu yüzde 105 gerçekten de enflasyon noktasında maalesef rekor kırıyoruz. Borç ve faiz ödemeleri noktasında rekorlar kırıyoruz. TÜİK’in  yanı sıra bağımsız araştırma kuruluşlarının, akademisyenlerin, ortaya koyduğu enflasyon rakamı yıllık yüzde 156 seviyesine gelmiş durumda. Artık üç haneli hiperenflasyon dönemine girdik” ifadelerini kullandı.

 

 

 Amacımız var oda toprağımızın özgür olması

Türkiye Değişim Partisi Genel Başkanı Mustafa Sarıgül  amaçlarının bayrağın, toprağın özgür olması olduğunu dile getirerek, “Bu vesileyle ülke gündemini ilgilendiren konuları çok güzel bir şekilde istişare ettik. Ülke gündemini ilgilendiren konular üzerinde çok dikkatli bir şekilde durduk. Türkiye Değişim Partisi ve Yeniden Refah Partisi’nin tek amacı var, oda bayrağımızın mutlu olması, toprağımızın özgür olması ve bu topraklarda yaşayan milletimizin Ahmet’in Mehmet’in yüzünün gülmesi değil bütün milletimizin yüzünün gülmesi için el birliğiyle çalışmaya devam edeceğiz” ifadelerine yer verdi.

 

 

 Pandemi koşullarında yargılanmalarda biraz aceleci davranıldı

 Pandemi koşullarında yargılanmalarda aceleci davranıldığını vurgulayan Sarıgül, “İçinde bulunduğumuz siyasi, ekonomik ve sosyal şartlar bir Türkiye’de af getirmemizi içeriyor. Çünkü öylesine bir çalışma yaptık ki cezaevlerinde 320 bin yurttaşımız var, 280 bin kişilik koğuşlar var ve birçok insan şu an da mağdur. Pandemi koşulları münasebetiyle gerçekten yargılanmalarda biraz aceleci davranıldı. Yeniden Refah Partisi de uygun görürse Türkiye’de annelerimiz için affet Türkiye’m, evlatlarımız için affet, Türkiye’m, çocuklar için affet Türkiye’m ve inşallah affet Türkiye’m projesiyle Türkiye’miz de kardeşlik hukukumuzu yeniden tesis etmeliyiz. Toplumsal barışı hep birlikte sağlamalıyız. Heyetlerimiz kendi aralarındaki görüşmelere devam edecekler” dedi.

KRAL SELMAN’IN PEŞİNDE KOŞARAK BU EKONOMİ DÜZELMEZ!

KRAL SELMAN’IN PEŞİNDE KOŞARAK BU EKONOMİ DÜZELMEZ!

 

 

 

Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce, Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan’ı ziyaret etti. Genel Başkanımız ziyaret sonrası gerçekleştirilen basın açıklamasında; “Merkez Bankası başkanı değiştirerek, Hazine Bakanı değiştirerek, faiz düşürüp faiz artırarak, Fas’ta Londra’da dolaşarak, Kral Selman’ın peşinden giderek bu ekonomik buhrandan çıkabilmemiz mümkün değil!” ifadelerini kullandı.

 

Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce ve beraberindeki heyet, Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan’ı, makamında ziyaret etti.

 

Yaklaşık 1 saat süren görüşmenin ardından iki lider ortak basın toplantısı düzenledi.  

 

Hayat pahalılığına karşı çözüm önerilerini içeren raporu, Genel Başkanımızla paylaştıklarını aktaran İnce, “Gıda enflasyonunun dünyada ortalaması yüzde 30 iken Türkiye’de gıda enflasyonunun yüzde 90 olduğunu ifade ederek, herkesin konuştuğu, dertli olduğu bu konu ile ilgili partimizde bir çalışma yaptık. Bu çalışmayla 100 maddelik öneriler sıraladık. Bunun içinde bitkisel üretim, hayvansal üretim, et, süt, su, tarla, mera, sera olan önerilerimizi rapor halinde derledik ve Türkiye’deki seçime girme hakkını elde etmiş bütün siyasi partilerin genel başkanlarına bir mektup yazdık. Dedik ki: Biz size görüşlerimizi anlatmak istiyoruz. Bunlar mutlak doğrular değildir, tartışmaya açıktır, eksiği gediği vardır. Ama doğruları da vardır, kullanılması gerekenler vardır. Bunu 85 milyona açıyoruz, bütün siyasi partilere açıyoruz. Yanıldığımız yerleri birlikte düzeltelim ama bu sorunu birlikte çözelim” diye konuştu.

 

Genel Başkanımız Erbakan: Geleceğimiz ipotek altında

Toplam borcumuzun faizle birlikte milli gelire oranının yüzde 70’e çıktığını söyleyen Genel Başkanımız, bu hızla giderse geleceğimizin de ipotek altına gireceği uyarısında bulunarak, “Bugün Türkiye’de faiz ödemelerinin toplamının milli gelire oranı yüzde 31’e çıkmıştır. 4 ay önce yüzde 19 iken bugün yüzde 31’e gelmiştir. 4 ay önce toplam borcun ana para ve faizle birlikte milli gelire oranı yüzde 57 iken bugün geldiğimiz nokta da yüzde 70’e çıkmıştır. Ne demek bu: Toplam borcumuz ana para ve faizle birlikte mili gelirimizin yüzde 70’ini oluşturuyor. Bu sadece bugünün değil, geleceğimizin dahi ipotek altına alındığının çok acı bir göstergesidir. Eğer bu hızla giderse çok kısa bir süre içerisinde borcumuz milli gelirimizi aşacak. Hatta daha da felaket bir nokta belki de bir 10 sene içerisinde eğer bu tempoyla gidersek borcumuzun faizi yıllık milli gelirimizin üstüne çıkacak” değerlendirmesini yaptı.

 

İktidara enflasyon eleştiri

Enflasyonun yüzde 70’e, üretici enflasyonun yüzde 121’e, gıda enflasyonun yüzde 89’a dayandığını belirten Erbakan, “Bağımsız araştırmacıların ve akademisyenlerin ortaya koyduğu enflasyon oranı yıllık yüzde 156. ‘2023’te tek haneli enflasyona getireceğiz bu ülkeyi’ diyenlerin 2023’e ramak kala getirdikleri nokta ortadadır. Bir yandan Hazine ve Maliye Bakanı başta olmak üzere iktidar yetkilileri: ‘Efendim bütün dünyada son 40-50 yılın en yüksek enflasyonları var, Amerika ve Avrupa enflasyondan kırılıyor’ diyorlar ancak bu örnek verdikleri ülkelerde yıllık enflasyon yüzde 6-7 hadi bilemediniz yüzde 8 seviyesindedir. Bunların pek çoğunda yıllık enflasyon bizim aylık enflasyonumuzun üzerinde. Türkiye enflasyon bakımından Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) gerçeklerle bağdaşmayan resmi enflasyon bakımından dahi Ekonomik Kalkınma ve İş birliği Örgütü (OECD), G 20 ve Avrupa Birliği ülkeleri arasında 1’inci, dünyadaki 189 ülke arasından 6’ıncı sıradadır. Bu açıklamış olduğumuz rakamlar ve gerçekler iktidarın her alanda ekonominin iplerini elinden kaçırdığının ve sürüklendiğimiz felaketin adeta seyircisi haline geldiğinin adeta bir göstergesidir.” diye konuştu.

 

Kral Selman peşinde koşarak ekonomi düzelmez

İktidarın tam bir sıkışmışlık içinde olduğunu söyleyen Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, iktidar için 1 milyar doların bile hayati öneme sahip olduğunu belirterek, “Bu nedenle sayın Cumhurbaşkanı Suudi Arabistan Devlet televizyonunda ‘Çağırmadık kendisi geldi’ demelerine rağmen tekrardan Prens Selman’ı aramak zorunda kalıyor. Hazine ve Maliye Bakanı koşa koşa Fas’a gidiyor oradan Londra’ya geçiyor tam bir çaresizlik hali. Merkez Bankası başkanı değiştirerek, Hazine Bakanı değiştirerek, faiz düşürüp faiz artırarak, Fas’ta Londra’da dolaşarak, Kral Selman’ın peşinden giderek bu ekonomik buhrandan çıkabilmemiz mümkün değil!” şeklinde konuştu.

 

İki liderden Canan Kaftancıoğlu yorumu

Bir gazetecinin, "Yargıtay, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu'na verilen mahkûmiyet kararını onadı, aynı zamanda siyasi yasaklı hale geldi. Bu konudaki görüşleriniz nedir?" sorusu üzerine Memleket Partisi Genel Başkanı İnce, "2022 yılında artık siyasi yasak gibi kavramların konuşulmaması lazım. Bunlar çağ dışı kavramlar" yanıtını verdi. Genel Başkanımız Erbakan ise "Hukuku ilgilendiren bir konu. İçeriğini de tam manasıyla bilmediğimiz için siyasi bir karar mı, hukuki bir karar mı, yorum yapmak şu aşamada çok uygun olmayabilir diye düşünüyoruz" değerlendirmesinde bulundu.

 

SON 1 AYIN ŞAMPİYONU YENİDEN REFAH’TIR. BU DAHA BAŞLANGIÇ!

SON 1 AYIN ŞAMPİYONU YENİDEN REFAH’TIR. BU DAHA BAŞLANGIÇ!

 

 

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, ‘Yeniden Refah Partisi son 1 ay içinde Türkiye’de en fazla üye kaydeden siyasi parti oldu. Şampiyon oldu. Görüyoruz ki bu daha başlangıç. Daha yeni ısınmaya başlıyoruz. Bundan sonra şampiyonluklarımız, zaferlerimiz her alanda devam edecektir. Her alanda Millî Görüşün nefesi ve sesi güçlü bir şekilde duyulacaktır’ dedi.

 

Manisa İl Başkanlığımızın 2. Olağan Kongresi Manisa Büyükşehir Belediyesi Kültür Sitesi Lale Salonu’nda gerçekleştirildi. Kongreye katılan Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan partililerden büyük ilgi gördü.

 

 

‘20 sene sonunda gelmişiz duvara toslamışız’

Kongrede yaptığı konuşmada en önemli gündemizin maddelerinin ekonomik sıkıntılar olduğunu söyleyen Genel Başkanımız Erbakan, “Her kesimden her partiden insanımız en derinden etkileyen konu ekonomik sıkıntılardır. Bu dertlere derman olmak için önce millet demek gerekir. Bu dertlere derman olmak üzere borç, faiz, beton, çimento ekonomisi yerine üretim ve istihdam odaklı ihracat odaklı ekonomi modeline geçmek gerekir. Bu dertlere derman olmak için aynı Erbakan Hocamızın dediği gibi Milli Görüş gerekir milli görüş. 20 sene sonunda gelmişiz duvara toslamışız. Çöküş durdurulamıyor, neden durdurulamıyor? 20 seneden beri üretim yapmadığım için ihracat yapmadığım için 20 senedir kaynak ihtiyacını dış borçla karşıladı. Bozduracak dolar kalmadı. Merkez bankası eksi 61 miyar dolarda. Enflasyon patlıyor neden ithalat artıyor üretim yok. Bir de üzerine kur korumalı mevduat sistemi var. Bu işler Merkez Bankası Başkanı değiştirmekle, bu işler Hazine Bakanı değiştirmekle olmuyor. Bu işler dolar bozdurmakla, faiz artırmakla, faiz indirmekle olmuyor.” ifadelerini kullandı.

 

 

Ekonomik sıkıntılara çözüm Milli Görüş iktidarı

Ekonomik sıkıntıların çözümünün Millî Görüş iktidarından geçtiğini belirten Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, “Bu milletin beklediği asıl müjde 2023 seçimlerinin akşamında televizyonlarda bugünkü iktidarın gittiğini ve Millî Görüş iktidarını görmek olacak. Denk Bütçeyi yasal zorunluluk haline getireceğiz. Denk bütçe olunca borçlanma azalacak, borçlanma ortadan kalkacak, borç azalınca faiz ödemeleri azalacak. Faize giden yüzbinlerce lira o faize gitmekten kurtarılacak. İmtiyazlı holdinglere kaynak aktarımı durdurulacak. Bu yap işlet modellerinin durdurulması lazım. Bunların hepsi o holdingleri de mağdur etmeyecek şekilde durdurulması lazım. Böyle hesap olmaz böyle ihale olmaz böyle haksızlık olmaz. Bunlar durdurulacak. Üçüncü olarak da kamudaki israf durdurulacak. Yeniden söylüyorum Yeniden Refah Partisi iktidarında kamuda bir tek maaştan fazla maaş olan bürokrat olmayacak” şeklinde konuştu.

İktidar ipleri elinden kaçırdı

Erbakan mevcut iktidarın ekonomide ipleri elinden kaçırdığını ve seyirci konumuna geldiğini belirterek,  "2002 yılında AK Parti iktidara geldiğinde halkın bankalara olan borcu 6,6 milyar TL idi, bugün 2022 yılında 1 trilyon 37 milyar TL oldu. Bunun manası 85 milyon insanın, AK Parti döneminde bankalara olan borçları 170 misli arttı. Resmi rakamlarla konuşuyorum. Çiftçinin borçları 2 buçuk milyar TL'den, 180 milyar TL'ye çıktı. Özel sektörün borcu 88 milyar TL'den 4 buçuk trilyon TL'ye geldi. Kamunun borcu 250 milyar TL'den 2 trilyon 842 milyar TL'ye geldi. Bütün bu gerçekler iktidarın ekonomi anlamda ipleri tamamen elinden kaçırdığı, ülke ve millet olarak ekonomik bakımdan sürüklendiğimizin felaketin seyircisi durumunda olduğunu açık bir şekilde ortaya koyuyor. En kısa zamanda geleceğiz, yine biz çözeceğiz. Nasıl çözeceksin diye sorarlarsa işte 54'üncü hükümetin icraatları ortada. Bizim yaptıklarımız yapacaklarımızın teminatıdır. Bizi iş bitirme belgesi olmayanlar ile karıştırmayın. İş batırma belgesi olanlar ile karıştırmayın. Bizim elimizde kapı gibi iş bitirme belgesi var. Çünkü biz Milli Görüşüz" ifadelerini kullandı.

 

 

Ekmek bulamıyorsanız konut alın

İktidarın ay sonunu getirmekte zorlanan vatandaşa aylık taksidi 28 bin liraya gelen konut müjdesini de eleştiren Genel Başkanımız şöyle devam etti:

"Şimdi bu sıkışmışlıktan ve telaştan dolayı her gün yeni yeni müjdeler veriyorlar. Geçtiğimiz aylarda milyonlarca asgari ücretli açlık sınırının altında yaşama mücadelesi verirken, milyonlarca emekli açlık sınırının altında kalan gelirle hayatta kalma mücadelesi verirken Ay'a gidiyoruz müjdesini vermişlerdi. Arkasından bir asgari ücretle topu topu 4 teneke ayçiçek yağı alınabilen bir ülkede, vatandaş doğal gaz faturasını ödeyemediği için evinde battaniye altında oturduğu bir dönemde Kanal İstanbul müjdesi verdiler. Şimdi son müjdelerinde taneyle salatalık, muz, kaşıkla salça satılan bir ülkede aylık 28 bin lira ödemeyle 2 milyon liraya bir konut alma ihtiyacını müjde olarak sunuyorlar. Hani birileri diyordu ya 'Kardeşim ekmek bulamıyorsanız pasta yiyin' diye bunlar da diyor ki 'Ekmek bulamıyorsanız, konut alın' diyor. Bugün dar gelirli milyonlardan hangisi ayda 28 bin lira taksit ödeyerek yaşayabilir? Bırak asgari ücretliyi bu ülkede bir milletvekilinin, emekli milletvekili ve valinin maaşı ne kadar. Ayda 28 bin lira taksitle müjde olur mu? Bu milletin asıl beklediği müjde 2023 seçimleri akşamında televizyonlarda bu mevcut iktidarın gittiğini görmektir. Yeniden Millî Görüş iktidarının gelmesidir. Millete asıl müjde bu olacak. Bu saatten sonra millete vereceğiniz başka bir müjde kalmadı."

Kongrede tek liste ile başkan adayı olan mevcut il başkanı Hakan Lalebaş, delegelerin oylarıyla tekrar başkan seçildi.

 

BİZİ İKTİDARA DIŞ GÜÇLER DEĞİL HALKIMIZ TAŞIYACAK

BİZİ İKTİDARA DIŞ GÜÇLER DEĞİL HALKIMIZ TAŞIYACAK

 

 

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, "Bizim bazı partiler gibi televizyon kanallarımız, gazetelerimiz yok. Yüzlerce belediye başkanımız, mecliste milletvekillerimiz yok. Ama arkamızda bu ülke insanının desteği var. Bizi iktidara dış güçler, küresel sermaye değil halkımızın desteği taşıyacak. Yeniden Refah Partisi halkın iktidarını kuracak.” dedi.

 

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, 2. Olağan İl Kongremiz için Kocaeli’ye gitti. Ayağının tozuyla sabah saatlerinde katıldığı Zonguldak Ereğli ilçe Başkanlığı kongresi sonrası Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’nin gerçekleştirdiği 12. Kitap Fuarı’nı ziyaret eden Genel Başkanımız, daha sonra kongrenin düzenlendiği Atatürk Kapalı Spor Salonuna gitti. 

 

 

 

Bizi iktidara halkımız taşıyacak

 

Yeniden Refah Partisi’nin bu ay itibariyle en çok üye kaydeden siyasi parti olduğunu hatırlatan Genel Başkanımız Erbakan, salondaki coşkulu kalabalığa şöyle seslendi:  

 

 

“Millî Görüş’ün ikinci kırk yılında, milletimizin görüşü Millî Görüş yanardağ gibi patlıyor. Geçen ay Yargıtay verilerine göre, en çok üye kaydı yapan siyasi parti biziz. Bizim televizyon kanallarımız, kuvvetli propaganda araçlarımız yok. Devletten hazine yardımı almıyoruz. Dış güçlerin desteğini almıyoruz. Mecliste siyasi parti grubumuz, milletvekillerimiz yok. Ama arkamızda bu ülke insanının desteği var. Bizi iktidara dış güçler, küresel sermaye değil halkımızın desteği taşıyacak. Yeniden Refah Partisi halkın iktidarını kuracak.”

 

 

 

Bu hızla giderse borcumuzun faizi milli gelirimizi aşacak

 

Toplam borcumuzun faizle birlikte millî gelire oranının yüzde 70’e çıktığını söyleyen Genel Başkanımız, bu hızla giderse geleceğimizin de ipotek altına gireceği uyarısında bulunarak, “Bugün Türkiye’de faiz ödemelerinin toplamının millî gelire oranı yüzde 31’e çıkmıştır. 4 ay önce yüzde 19 iken bugün yüzde 31’e gelmiştir. 4 ay önce toplam borcun ana para ve faizle birlikte millî gelire oranı yüzde 57 iken bugün geldiğimiz nokta da yüzde 70’e çıkmıştır. Ne demek bu: Toplam borcumuz ana para ve faizle birlikte millî gelirimizin yüzde 70’ini oluşturuyor. Bu sadece bugünün değil, geleceğimizin dahi ipotek altına alındığının çok acı bir göstergesidir. Eğer bu hızla giderse çok kısa bir süre içerisinde borcumuz millî gelirimizi aşacak. Hatta daha da felaket bir nokta belki de bir 10 sene içerisinde eğer bu tempoyla gidersek borcumuzun faizi yıllık millî gelirimizin üstüne çıkacak” değerlendirmesini yaptı.

 

 

 

 ‘Çağırmadık kendisi geldi’ diyen Suudiler’in peşinde koşuyorlar

 

İktidarın tam bir sıkışmışlık içinde olduğunu söyleyen Genel Başkanımız Erbakan, iktidar için 1 milyar doların bile hayati öneme sahip olduğunu belirterek, “Bu nedenle sayın Cumhurbaşkanı Suudi Arabistan Devlet televizyonunda ‘Çağırmadık kendisi geldi’ demelerine rağmen tekrardan Prens Selman’ı aramak zorunda kalıyor. Hazine ve Maliye Bakanı koşa koşa Fas’a gidiyor oradan Londra’ya geçiyor tam bir çaresizlik hali. Merkez Bankası başkanı değiştirerek, Hazine Bakanı değiştirerek, faiz düşürüp faiz artırarak, Fas’ta Londra’da dolaşarak, Kral Selman’ın peşinden giderek bu ekonomik buhrandan çıkabilmemiz mümkün değil!” şeklinde konuştu.

 

 

 

Aras: Biz ekmeğin büyüğünü milletimize yedireceğiz

 

Kongreye tek aday olarak giren mevcut il başkanı ve genel başkan baş danışmanı Mehmet Aras konuşmasında şu sözleri kaydetti;

“Yapılan kamuoyu yoklamalarına göre partimizin şu anki oyu yüzde %13,4. Halk her yerde bize sevgisini gösteriyor. Bu sevgi Dr. Fatih Erbakan’ ı cumhurbaşkanı yapacak. İktidar yolun sonuna geldi. Sonları anavatan gibi olacak.  Sözlerinin devamında sizinle bir belge paylaşacağım diyerek dikkatleri üzerine çeken Aras eline aldığı biri küçük, diğeri çok büyük iki ekmeği halka gösterdi. Şu anda bu küçük ekmek sizin diyen Aras, biz size işte bu ekmeği vereceğiz diyerek büyük ekmeği dinleyenlere gösterdi. 

 

 

GENEL BAŞKANIMIZ DR. FATİH ERBAKAN, HÜDA PAR GENEL BAŞKANI YAPICIOĞLU’NU ZİYARET ETTİ

GENEL BAŞKANIMIZ DR. FATİH ERBAKAN, HÜDA PAR GENEL BAŞKANI YAPICIOĞLU’NU ZİYARET ETTİ

 

 

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Hür Dava Partisi Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu'na iade-i ziyaret gerçekleştirdi.   

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan ve Genel Başkan Yardımcılarımız Suat Pamukçu, Doğan Bekin ve Av. Bayram Sakartepe’den oluşan heyetimiz, Hür Dava Partisi Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu'nu, Hür Dava Partisi Genel Merkez binasında ziyaret etti.

 

 

Genel Başkanımız Erbakan: Halkın gündemini konuştuk

Yaklaşık 1 saat süren görüşmenin ardından iki lider ortak basın açıklaması için gazetecilerin karşısına geçti.

 

Ziyarete ilişkin Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan," Bu iade-i ziyaretimizde Türkiye'nin genel meseleleri, halkın gündemi ve sorunları ile ilgili karşılıklı fikir alışverişinde, istişare bulunduk. Kendilerine Yeniden Refah Partimizin özellikle ekonomik sorunlarla ilgili çözüm önerilerini içeren proje kitaplarımızı takdim ettik. Yine bu ziyaretimizde özellikle Doğu ve Güneydoğu bölgesindeki vatandaşlarımızın problemleri ve bölgenin meseleleri hakkında bilgi aldık. İnşallah bu ziyaretimizin hem Hür Dava Partisi hem Yeniden Refah Partimiz açısından hem de ülkemiz ve milletimiz açısından hayırlara vesile olmasını Cenabı Allah'tan diliyorum" ifadelerini kullandı. 

 

 

Yapıcıoğlu: Siyasetin kavgacı üslubundan şikayetçiyiz

Siyasi partilerin arasındaki kavgacı üsluptan şikayetçi olduğunu ifade eden Yapıcıoğlu," Elbette siyasi partiler arasında bazı konularda görüş farklılıkları olabilir. Bunlardan birisi veya birkaçı memleketin idaresinde de olabilir. Muhalefet partileri iktidarın yaptığını yeri geldiğinde eleştirebilir ama bu eleştirilerin, görüş farklılıklarının kavgaya ya da kırıcı bir üsluba neden olmaması gerektiğini mütemadiyen söyledik. Memleketin ciddi sorunları var. Bu sorunlara ilişkin farklı farklı çözüm önerileri farklı siyasi partiler tarafıdan dile getirilebilir. Uygulamalar eleştirilebilir, bu eleştiriler bazen sert olabilir ama kırıcı olmaması lazım, partiler arası diyalog kanallarının açık olması gerekiyor. Bizim inancımız şudur ki memleketin sorunlarının çok büyük bir kısmı yüzeysel olarak tartışılıyor. Genel anlamda sonuçlar üzerinden tartışılıyor. Biz istiyoruz ki memleketin sorunlarının derinlerine inilsin, bu nedenler masaya yatırılsın, farklı görüşteki insanlar kendi görüşlerini ortaya koysunlar. Kavgacı olmayan bir üslup ve memleket için en hayırlı nokta ne ise biz orada buluşabilelim" değerlendirmesini yaptı.

 

 

Görüşmede 3. İttifak konusu gündeme gelmedi

Bir gazetecinin 3.İttifak ile ilgili sorusuna Genel Başkanımız Erbakan "Seçmenin sağ partiler olarak gördüğü partilerin bir 3.ittifak oluşturması halinde bir sinerji oluşturabileceğini ve ciddi bir blok oluşturabileceğini ifade etmiştik. Bununla ilgili çeşitli vesilelerle görüşlerimizi bildirdik. Bugün HÜDA Par ziyaretimizde biraz önce dediğimiz gibi memleket meseleleri, çözüm önerilerimiz, bakış açılarımız ve aynı zamanda da HÜDA Par'ın bugüne kadar yaptığı çalışmalar edindiği tecrübeler, Yeniden Refah Partimizin Anadolu'da ve Türkiye genelindeki çalışmaları ile ilgili bilgi vermek şeklinde oldu. Bu ziyaret içeriğinde herhangi bir ittifak görüşmesi olmadı." şeklinde konuştu.

 

 

Bugünkü seçim kanunları ittifakı zorunlu kılıyor

Bugün ki siyasi sistemin, bugün ki seçim kanunlarının partileri ittifak yapmaya zorladığını ifade eden Yapıcıoğlu, " Bu görüşmemizin konusu ittifak değildi ama şu partiden isim zikretmeksizin bağımsız olarak söylüyorum, şu anda evet 2 ittifak var. Bunların dışında ittifakların herhangi birinde yer almamış pek çok parti var. Seçime katılma yeterliliğine sahip 27 parti olduğu Yüksek Seçim Kurulu (YSK) tarafından açıklandı. Bunlarla birlikte aralarında üçüncü ve dördüncü ittifak oluşturmaları mümkündür, ihtimal dahilindedir. Şu an bizim bir ittifak oluşturma çabamız an itibariyle yoktur" dedi.

 

 

Yaptırdığımızı anketlerde oy oranımız yüzde 9 civarında

‘Anketlerde Yeniden Refah Partisi’nin Doğu ve Güneydoğu’daki oy oranı nedir" sorusuna ise Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, "İstanbul’un 20 ilçesinde, Türkiye'nin 69 ilinde, Doğu ve Güneydoğu'da ise 15 ili kapsayan anketlerimiz oldu. Katılımcı sayısı da gayet yeterliydi. Doğu ve Güneydoğu’daki 15 ilde yüzde 9 oy, İstanbul’da yüzde 9,5 oy oranı aldığımızı gördük. Tabii çalışmalarımızı mümkün olduğunca objektif yapmaya çalışıyoruz, aksi zaten kendimizi kandırmak olur" şeklinde konuştu.

 

 

Bu yasaklar dış güçlerin ekmeğine yağ sürer

Bir gazetecinin, Derince Belediyesi’nin konser iptaline ilişkin sorusuna ise Genel Başkanımız, "Adaletten yana olan bir görüşün temsilcileriyiz. 'Gardiyan devlet' anlayışı yerine 'garson devlet'; yani vatandaşına hizmetkar olan devlet anlayışından yanayız. Böyle bir yasağın uygun olmadığı görüşünden yanayız. Oradaki insanlarımızın bu gibi yasaklarla devletten soğutulması, merkezden kopartılması ve kutuplaşmaya yol açılması, karşılıklı acıların yaşanmasına vesile olması manasına geleceğini düşünüyoruz. Bu gibi davranışlarla aslında o bölgede birtakım emelleri olan dış güçlerin ekmeğine yağ sürülüyor." yanıtını verdi.

ÜLKEYİ BU HALE ERBAKAN HOCA DERS ANLATIRKEN ARKA BAHÇEDE TOP OYNAYANLAR GETİRDİ

ÜLKEYİ BU HALE ERBAKAN HOCA DERS ANLATIRKEN ARKA BAHÇEDE TOP OYNAYANLAR GETİRDİ

 

 

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, dövizin yeniden yükselişe geçmesini iktidarın 20 yıldır uyguladığı yanlış ekonomik politikaların sonucu olduğunu belirterek, “Merkez Bankası’nın döviz rezervi eksi 61 milyar dolara indi. Tam bir sıkışmışlık, çaresizlik hali içindeler. İşte size borç-faiz-çimento ekonomisinin sonu. İşte Millî Görüş’ten uzaklaşmanın getirdiği son bu. İşte Erbakan Hocamız ders anlatırken arka bahçede top oynayanların ülkeyi getirdiği durum bu.” İfadelerini kullandı.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, aylık olağan il başkanları toplantımızda gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.

 

Sözlerine milletimizin 19 Mayıs Atatürk’ü Anma ve Gençlik Bayramı’nı kutlayarak başlayan Genel Başkanımız, Nisan ayında üye sayısını en çok arttıran parti olduğumuzu hatırlatarak Meclis'te grubu bulunan, yüzlerce belediyesi olan ve hazine yardımı alan partilere rağmen bu gelişmenin oldukça önemli olduğunu kaydetti.

 

 

Vatandaşın bankalara borcu 20 yılda 170 kat artarak 1 trilyonu geçti

Ekonomide son derece hassas bir noktada olduklarını belirten Genel Başkanımız Erbakan, 20 yılda gelinen noktayı şöyle özetledi:

 

“Bugün Türkiye’ye baktığımızda borç, faiz, zam, enflasyon, yoksulluk, alım gücünün düşmesi ve paylaşımda adaletsizliğin olduğunu açık bir şekilde görüyoruz. Faize 1 yılda 300 milyar lira ayrılırken tarımsal desteklemelere 25,8 milyar lira ancak ayrılıyor. 300 milyar lira faize verilirken milyonlarca EYT’liye yıllık 26 milyar çok görülüyor.  İmtiyazlı holdinglere, Amerikan şirketi Cargill’e vergi muafiyeti çıkarılırken; vergi borcunun faizini dahi ödeyemeyen çiftçimize köylümüze haciz getirilmekte, traktörüne el konulmaktadır. Kur Korumaları Mevduat hesaplarına sadece mart ve nisan aylarında 16 buçuk milyar lira ödeme yapılırken milyarlarca emekliye bayram ikramiyesi 12 buçuk milyar lira verilmiş. Kur korumasına verilen ödeme bayram ikramiyesi olarak verilse emekliye bayramda 2500 TL düşüyordu. Bakan yardımcıları bürokratlar 3, 5 maaş alırken emekliye çift dikiş yaptırmam deniliyor. Sadece tek bir rakam vatandaşın içinde bulunduğu durumu anlatmaya yeter: Vatandaşın bankalara olan borcu 20 yılda 6 milyar liradan 1 trilyon 37 milyara çıkmış. Yani 170 misli artmış.”

 

 

Erbakan Hoca ders anlatırken arka bahçede top oynarsanız olacağı bu

Döviz kurlarının yeniden yükselişe geçmesini değerlendiren Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, “Bütün baskılara bütün sıkıştırmalara rağmen dolar 16 lirayı aştı. Üretimsizlik, dış ticaret açığı doların yükselmesine sebep oluyor. 4 aylık dış ticaret açığımız 32,5 milyar dolar bu hızla giderse yıl sonu 100 milyar doları aşacak. 190 dolar da vadesi gelen dış borç ödemesi. Yani hükümetin bir senede 300 milyar dolar bulup ödemesi lazım. Dövize olan bu talep döviz kurlarının yükselmesine neden oluyor. Döviz kurları yükselince enflasyon patlıyor. Çünkü ithalata bağımlı bir ekonomisin. Dövizin yükselmesi aynı zamanda hazinenin de patlaması demek çünkü Kur Korumalı Mevduat Sistemi’ne ödeme yapmak zorundasın. Dövizin yükselmemesi için aylardan beri arka kapıdan döviz bozduruluyordu artık o da kalmadı. Merkez Bankası’nın döviz rezervi eksi 61 milyar dolara inmiş. Tam bir sıkışmışlık çaresizlik hali içindeler. İşte size borç-faiz-çimento ekonomisinin sonu. İşte Millî Görüş’ten uzaklaşmanın getirdiği son. İşte Erbakan Hocamız ders anlatırken arka bahçede top oynayanların ülkeyi getirdiği durum bu.” İfadelerini kullandı.

 

 

Halkımıza en büyük müjde bu iktidarın gittiğini görmek olacaktır

İktidarın müjde olarak açıkladığı düşük faizle aylık 28 bin lira taksitle konut kampanyasını da eleştiren Genel Başkanımız, şöyle devam etti:  “Milyonlarca asgari ücretli açlık sınırının altında yaşam savaşı verirken, milyonlarca emekli asgari ücretin yarısı maaşla geçinmeye çalışırken, milyonlarca işsiz genç işsizlikten kırılırken aya gidiyoruz aya sert iniş yapacağız diyorlardı. Bir asgari ücretlinin maaşıyla ancak 4 teneke yağ alınabildiği, bir memur maaşıyla 4 defa depo dolduğu vatandaşın elektrik doğalgaz faturasını ödeyemediği bir ülkede kanal İstanbul müjdesi vermişlerdi. Şimdi de taneyle muz taneyle salatalığın satıldığı bir ülkede vatandaşın ucuz et ucuz Ayçiçek yağı kuyruğunda olduğu bir ülkede bu sefer de aylık 28 bin lira ödemeyle 2 milyon liraya ev sahibi olma imkanını bir müjde olarak sundular.  Geçmişte ekmek bulamazsanız pasta yiyin diyorlardı şimdi bunlar da diyorlar ki ekmek alamıyorsanız konut alın. Türkiye’de ayda 14 bin lira 28 bin lira taksit ödeyebilecek kaç kişi var Allah aşkına? Bırak asgari ücretliyi milletvekili müdürler bile bu taksitleri ödemekte güçlük çekerler? Bu milletin asıl beklediği müjde 2023 seçimleri akşamı televizyonlarda bu iktidarın gittiğini ve yerine Millî Görüş iktidarının geldiğini görmektir.”

 

 

BİZİM DAVAMIZ ADALET DAVASIDIR

SADECE AYASOFYA’YI AÇMAK, BAŞÖRTÜSÜ YASAĞINI KALDIRMAK DEĞİL, BİZİM DAVAMIZ ADALET DAVASIDIR

 

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Sivas kongresinde yaptığı açıklamada, “Bizim davamız sadece Ayasofya’yı, imam hatipleri açmak, başörtüsü yasağını kaldırmak değildir. Bizim davamız adalet davasıdır. Bırak sen kendi partilini, yandaşın olanı, karşındaki Hıristiyan da olsa, Yahudi de olsa adaletsizlik yapamazsın. Yönetimde ve paylaşımda adalet, Milli Görüş’ün olmazsa olmazlarıdır.” ifadelerini kullandı.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Sivas 2. Olağan İl Kongresimizde çarpıcı açıklamalarda bulundu. 

 

 

‘Şehit Muhsin Yazıcıoğlu’nu rahmetle ve özlemle anıyoruz’

Konuşmasına merhum Muhsin Yazıcıoğlu’nu anarak başlayan Genel Başkanımız, “Sivas’ta Şehit Başkan Muhsin Yazıcıoğlu’nu rahmetle ve özlemle anıyoruz. Allah ondan razı olsun. ‘Ben namlusunu millete dönen tanklara selam durmam.’ diyerek dış güçlerin oyunu olan 28 Şubat’ta dik durdu. Merhum Erbakan Hocamızla birlikte dış güçlere karşı saf tutmuştu, bedel ödemişti ve elini taşın altına koymuştu. Allah her iki başkanımızı da cennetinde buluştursun.”

 

 

‘2001 krizinden daha ağır bir kriz var Türkiye’de’

AK Parti iktidarının Adalet ve Kalkınma ismine atıfta bulunan Genel Başkanımız Erbakan, 20 yılın sonunda gelinen noktadan ülkede ne adaletten ne de kalkınmadan bahsedilebilemeyeceğini söyleyerek şu ifadeleri kullandı:

 

“Duyduğum zaman tüylerimi diken diken eden bir istatistik; 2002’de Türkiye’de kayıtlı çiftçi sayısı 2 milyon 588 bin iken 2022 ocak ayında 493 bine gerilemiş. 2 milyon 100 bin çiftçi üretimden uzaklaşmış. Böyle bir rakamın olduğu ülkede kalkınmadan, üretimden, gelişmeden bahsedilebilir mi? Milli Gelir içinde sanayi üretiminin payı yüzde 24’ten yüzde 20’nin altına inmiş, tarım üretiminin payı yüzde 12’den yüzde 5 seviyesine inmiş. Bu tablonun gösterdiği Türkiye’nin kalkınmadığıdır, ortada kalkınma namına bir şeyin olmadığıdır. 2020 yılında 42 bin 700 şirket, 99 bin 500 esnaf kepenk indirdi. 1 buçuk milyon üniversiteli işsizin olduğu bir ülkede kalkınmadan bahsedilemez. 10 milyona yakın işsizin olduğu bir ülkeye kalkınmış bir ülke diyebilir miyiz?  Samanını dahi ithal eden bir ülkede kalkınmadan bahsedilebilir mi? Vatandaşın borcu AK Parti iktidarı döneminde 6 milyar liradan 1 trilyon 17 milyara tırmanmış, özel sektörün borcu 88 milyardan 4 buçuk trilyona gelmiş, çiftçinin borcu 2,5 milyar liradan 180 milyara, kamunun borcu 250 milyar liradan 2022 nisan ayı itibariyle 3 trilyon 125 milyar liraya yükselmiş. Borç paçadan akıyor. Siz hangi kalkınmadan hangi kendi kendine yeten Türkiye’den bahsediyorsunuz? Bu noktada güçlenen kalkınan sadece imtiyazlı holdinglerdir, güçlülerdir, sermaye sahipleridir ve iktidara yakın olanlardır. 2000 ve 2001 yıllarındaki ekonomik kriz şartlarından çok daha ağır şartlarda bir Türkiye var.”

 

 

‘Bizim davamız sadece Ayasofya’yı, İmam Hatipleri açmak değil adalet davasıdır.’

İktidarı adalet konusunda da eleştiren Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Milli Görüş davasında paylaşımda ve yönetimde adaletin olmazsa olmazı olduğunu belirterek, “KPSS sınavında istediğin kadar yüksek puan al, iktidarın adamı değilsen mülakatta 40 puan verip seni eliyorlar. Ne kadar acı bir gerçek; Bu ülkenin gençleri ‘fırsatım olsa yurtdışına giderim’ diyor. Çünkü gençler biliyor ki, istediğin kadar üniversite diploman olsun, dilin, doktoran, iş tecrüben olsun iktidara yakın dayın yoksa hiçbir noktaya gelemezsin. Böyle olunca da gençler arasında yapılan anketlerde yüzde 60 oranında ‘fırsatım olsa bir dakika durmam bu ülkeyi terk ederim’ çıkıyor. Bir diğer adaletsizlik de eğer dağıtım yapan belediye AK Partili ise yardım dağıtabilir, değilse yardım dağıtamaz. Bizim davamız sadece Ayasofya’yı, imam hatipleri açmak değil, sadece başörtüsü yasağını kaldırmak değil bizim davamız adalet davasıdır. Bırak sen kendi partinden yandaşın olanı, Hristiyan da olsa Yahudi de olsa adaletsizlik yapamazsın. Yönetimde ve paylaşımda adalet, Milli Görüş’ün olmazsa olmazıdır. Bu şekilde Erbakan Hoca’nın hedeflerine ulaştık denilebilir mi? Ak Partili bir bürokratsan 3 maaş 5 maaş ama bir emekli amcamız 2. bir iş yaptığı zaman hayır çift dikiş yaptırmam buna müsaade etmeyiz. Ayda 310 bin lira maaş alan bakan yardımcısı salatalık karpuzun fiyatından anlar mı?” ifadelerini kullandı.

 

 

‘Milyonluk araç ve makam odası saltanatına son vereceğiz’

İktidara geldiklerinde ülkenin kaynaklarını millete harcayacağımızı belirten Genel Başkanımız Erbakan, işbaşına gelir gelmez memura, emekliye, işçiye yüzde 100 maaş zammı sözünü tekrarlayarak, “Bizim dönemimizde başta Cumhurbaşkanlığı Külliyesi olmak üzere tüm kamu kuruluşlarının kapısına ‘Rüşvet alan da veren de melundur’ tabelasını asacağız. Bizim dönemimizde devletten birden fazla maaş alan bir tane bile bürokrat kalmayacak, biz gelir gelmez milyonluk araç ve makam odaları saltanatına son vereceğiz. Paylaşımda adaleti tesis edeceğiz, ‘önce imtiyazlılar değil önce millet’ diyeceğiz. Üniversite kadrolarında ne kadar eş dost iktidar torpili ile gelen ne kadar insan varsa alanları ile ilgili sınava tabi tutacağız, geçemeyenler ile yollarımızı ayıracağız. İlahiyat fakültelerinde Hadis inkarcısı ne kadar öğretim görevlisi var ise yollarımızı ayıracağız. Bizim iktidarımızda dayısı olan değil, hakkı olan hizmet makamına oturacak. Sağlık Bakanlığı’nı Dünya Sağlık Örgütü, Tarım Bakanlığı’nı da Bill Gates Vakfı’nın tasallutundan kurtaracağız. Bütün bu adımları atmaya Yeniden Refah Partisi olarak Milli Görüş sözü veriyoruz. Adalet, refah, huzur, barış ve insan haklarına ancak ve ancak Milli Görüşle ulaşılır. Milli Görüş de ancak ve ancak Yeniden Refah ile gelir. Yıllar boyunca Erbakan Hocamız döneminde de söylediğimiz sloganlarımızı biliyorsunuz, refah gelecek zulüm bitecek diyoruz. Refah gelecek, yüzler gülecek diyoruz.” şeklinde konuştu.

 

Kongre sonunda tüm delegelerin oyları ile Yeniden Refah Partisi Sivas İl Başkanlığı’na Cemil Laçiner seçildi.

GENEL BAŞKANIMIZ ERBAKAN’DAN İFTİRACILARA ‘2. ABDÜLHAMİD HAN’ TEPKİSİ

GENEL BAŞKANIMIZ ERBAKAN’DAN İFTİRACILARA ‘2. ABDÜLHAMİD HAN’ TEPKİSİ

 

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Sultan 2. Abdülhamid Han’a ‘istibdatçı’ iftirası atanlara tepki göstererek, ‘Dünya kamuoyu tarafından tüm zamanların en büyük siyasi dehası kabul edilen Sultan II. Abdülhamid’in, istibdatçı olduğunu iddia edenleri hayatını objektif kaynaklardan okumaya davet ediyoruz.” dedi.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Sultan 2. Abdülhamid Han’ı hedef alan açıklamalara ilişkin değerlendirmede bulundu.

 

Genel Başkanımız, “Biz Yeniden Refah Partisi olarak Sultan II. Abdülhamid Han Hazretlerini, Siyonizm’e karşı en etkili mücadeleyi gerçekleştirmiş, vatan ve millet sevdalısı, milletin evlatlarını kendi evlatlarından ayırmayacak kadar seven bir padişah olarak her zaman hürmet, muhabbet ve hayır dua ile anacağız.” dedi.

 

 

‘Abdülhamid Han kalkınma hareketinin öncüsüdür’

II. Abdülhamid Han’ın, Osmanlı’nın son döneminde kalkınma hareketinin öncüsü olduğunu belirten Genel Başkanımız Erbakan, şunları kaydetti:

 

Geçtiğimiz günlerde bazı siyasiler, Cennet Mekan Sultan II. Abdülhamid Han aleyhinde birtakım sözler sarf ettiler.
Sultan II. Abdülhamid Han Mekteb-i Mülkiye, Güzel Sanatlar Fakültesi, Hukuk Fakültesi, Denizcilik Fakültesi, Kız Öğretmen Okulu, Yüksek Mühendislik Fakültesi gibi ilim yuvalarını kurarak bilim ve fen hareketlerinin yurdumuzda gelişmesine öncülük etmiştir. Ayrıca Şişli Etfal Hastanesi, Darülaceze ve enfeksiyon hastalıklarıyla mücadele maksadıyla aşı ve serum üreten Bakteriyolojihane gibi millet hayrına çok önemli kurumları açmış, bir yandan da ciddi şekilde uyguladığı tasarruf tedbirleriyle Osmanlı Devleti’nin borcunu yarı yarıya azaltmıştır.”

 

 

Siyonizm’e 33 yıl kök söktürdü

Ulu Hakan Abdülhamid Han’ın diğer çok önemli yönünün, Siyonizm’in İsrail Devleti’ni kurma planlarının karşısında tam 33 sene dirayetle durması olduğunu söyleyen Genel Başkanımız Erbakan,  Demiryolu ağını genişletmesinin yanında, Hicaz demiryolu projesi ile de kutsal topraklara yapılacak ziyaretleri daha konforlu ve süratli hale getirerek büyük ve mübarek bir hizmete imza atmak suretiyle tüm İslam Alemi’nin gönlünde müstesna bir yer edinmiştir.” ifadelerini kullandı.

 



Tüm zamanların en büyük siyasi dehası

2. Abdülhamid Han’ın dünya kamuoyu tarafından tüm zamanların en büyük siyasi dehası kabul edildiğini kaydeden Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, vatan ve millet sevdalısı Sultan’ı her zaman hayırla ve hürmetle yad edeceğimizi belirterek,  “Sadrazam ve diğer nâzırlarla birlikte camileri dolaşarak halk içinde namaz kılan, Seraskerlik Kapısı’nda subaylarla aynı sofrada yemek yiyen bir padişahın “istibdatçı” olduğunu iddia edenleri  Sultan II. Abdülhamid’in hayatını objektif kaynaklardan okumaya davet ediyoruz. Biz Yeniden Refah Partisi olarak Sultan II. Abdülhamid Han Hazretlerini, Siyonizm’e karşı en etkili mücadeleyi gerçekleştirmiş, vatan ve millet sevdalısı, milletin evlatlarını kendi evlatlarından ayırmayacak kadar seven bir padişah olarak her zaman hürmet, muhabbet ve hayır dua ile anacağız.” şeklinde konuştu.

DEVLET İÇİNDE DEVLET YETKİLERİ ACİLEN KALDIRILMALI

DEVLET İÇİNDE DEVLET YETKİLERİ ACİLEN KALDIRILMALI

 

 

Dünya Sağlık Örgütü'nün 2013 yılında Türkiye'de yapılan 63'üncü Avrupa toplantısında, "İnsani ve Sağlık Acil Durumlarına Hazırlıklılık" alanında faaliyet gösterecek bir ofisin İstanbul'da kurulması kararlaştırıldı. DSÖ İstanbul Ofisi’nin açılmasına ilişkin Anlaşma, 2 Mayıs 2017'de Ankara'da imzalandı.

 

İki yıl sonra, 18 Mayıs 2019'da Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından onaylanmak üzere TBMM'ye sunuldu. 21 Ağustos 2020'de onaylandı ve Resmî Gazete'de yayınlandı. DSÖ İstanbul Ofisi, 10 Eylül 2020'de Mecidiyeköy'de açıldı.

 

Anlaşmanın 3'üncü maddesinin birinci fıkrasında; ofisin, tamamen DSÖ Anayasası ve kurallarına göre çalışacağı belirtilmektedir.

 

5'inci maddede; "Hükümet, DSÖ kontrolünde olacak İstanbul Ofisi mahallinin dokunulmazlığını kabul eder" ifadesi kullanılmaktadır.

 

Aynı maddenin ikinci fıkrasında, "İdari, adli, askeri veya polis olmak üzere hiçbir Hükümet memuru veya Türkiye içinde kamu yetkisi kullanan diğer şahıs, DSÖ Avrupa Direktörü veya İstanbul Ofisi başkanının onayı dışında İstanbul Ofisi mahalline girmeyecektir." denilmektedir.

 

7'nci maddenin fıkralarında"DSÖ mülkleri ve varlıkları her nerede bulunursa bulunsun her türlü yasal işlemden muaftır, her türlü idari ve adli işlemden muaftır. İstanbul Ofisi'nin arşivi ve belgeleri bulunduğu yerde dokunulmaz olacaktır. İstanbul Ofisi, ithal veya ihraç edilen eşyalar veya her türlü yayınlarda vergiden muaftır." hükümleri bulunmaktadır.

 

9'uncu maddede, ofis görevlilerine diplomatik misyonlara tanınan ayrıcalıklar ve diplomatik kurye ve torbalara verilen imtiyaz ve muafiyetler de tanınmaktadır.

 

10'uncu maddede, İstanbul Ofisi görevlilerinin dokunulmazlıklarının görevleri bittikten sonra da devam edeceği belirtilmektedir.

 

13'üncü maddede, İstanbul Ofisi'nin alanı, binası ve donatılmasından kırtasiye masrafına kadar her türlü ihtiyacından hükümetin sorumlu olacağı belirtilmektedir.

 

Bu maddeler adeta devlet içinde devlet kurmaya ve ulusal egemenliğimizi devretmeye yönelik maddelerdir. Tüm bu yetkilerle Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) İstanbul Ofisi, Türkiye devleti içinde bir devlet haline gelmiştir. Bu adım aynı zamanda dış mihrakların uzun zamandır hedefledikleri, tek bir merkezden yönetilen “Tek Dünya Devleti” yolunda atılmış önemli bir adımdır.

 

Bağışçıları çoğunlukla önde gelen Siyonist vakıf ve kuruluşlar olan ve bu bağışçıların aldığı kararlarda etkili olduğu DSÖ’ne ülkemizde bu olağanüstü imtiyazların sağlanması kabul edilebilecek bir durum değildir.

 

Yeniden Refah Partisi iktidarında ‘DSÖ İstanbul Ofisi’ anlaşması dahil, DSÖ ile ilgili tüm diğer anlaşmaları gözden geçireceğimizi, uygun görmediklerimizi fesh edeceğimizi ve suç teşkil eden durumlar hakkında adalet mekanizmasını işleteceğimizi buradan ilan ediyoruz.

 

Şimdi de, Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) Genel Kurulu 22-28 Mayıs tarihleri arasında, Cenevre’deki Birleşmiş Milletler merkezinde toplanıyor.

 

DSÖ’ye üye 196 ülkenin delegeleri, Uluslararası Sağlık Tüzüğü (UST)’nin çeşitli maddelerinde yapılacak değişiklikleri oylayacaklar.

 

Değişikliklerin genel kurulda kabul edilmesiyle, DSÖ’nün yetkileri orantısız bir şekilde arttırılacak ve sağlıkla ilgili gelecekteki “acil durumlar” ile “salgınlar” süresince, uluslar üstü tek yetkili kurum olarak, hangi sağlık önlemlerinin ülkelerde uygulanacağına doğrudan doğruya DSÖ karar verecek. Böylelikle ulus devletlerin egemenliği halk sağlığı alanında kaldırılmış olacak.

 

Tüzükteki değişikliklerin kabul edilmesi halinde, DSÖ salgın riski olduğunu her ilan ettiğinde, halk sağlığına yönelik olarak küresel boyutta ülkelerin hepsine birden aynı anda ya da istediği ülkelere teker teker müdahalede bulunabilecek.

 

DSÖ’ye verilen bu yeni yetkilerle, DSÖ ülkelere kendi belirlediği önlemleri uygulama zorunluluğu getirmektedir. Ülkeler bu önlemleri uygulamazlarsa ekonomik cezalarla karşı karşıya kalacaklar.

 

Uzun lafın kısası, eğer tüzük değişiklikleri kabul görürse, tüm ülkeler halk sağlığı konusunda ulusal egemenliklerini kaybedecekler, bu konuda tek karar mercii de DSÖ olacak.

 

Bu noktada Cenevre’deki DSÖ Genel Kurulu’nda sağlık alanında ulusal egemenliğimizi kaybetmemize yol açacak maddelere asla kabul oyu verilmemesi için ve DSÖ İstanbul Ofisi’ne verilen “devlet içinde devlet” yetkilerinin bir an önce ortadan kaldırılması için Hükümeti uyarıyoruz.

 

 

 

Dr. Fatih Erbakan

Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı

 

GENEL BAŞKANIMIZ DR. FATİH ERBAKAN’DAN ‘MELEK MOSSO’ AÇIKLAMASI

GENEL BAŞKANIMIZ DR. FATİH ERBAKAN’DAN ‘MELEK MOSSO’ AÇIKLAMASI

 

 

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, kamuoyunu meşgul eden konser iptallerine ilişkin, ‘Batman’da da Isparta’da arkadaşlarımız büyük ölçüde belediyelerin borçları ve bu maddi imkânsızlık içerisinde böyle konserlere para harcanmasının uygun olmayacağı saikiyle açıklama yapıyorlar. Biz Genel Merkez olarak bu kısmına katılıyoruz.” dedi.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, bir dizi ziyaretler ve programlar vesilesi ile bulunduğu Bursa’da basın mensupları ile kahvaltı programında bir araya geldi.

 

Genel Başkanımız Erbakan, dün gittiği Bursa’da sırasıyla İnegöl, Yenişehir ve Gürsü ilçelerinde yoğun kalabalıkların katılımıyla gerçekleştirdiği esnaf ziyaretleri ve nokta mitinglerinden sonra bu sabah Bursa’nın yerel ve ulusal basın temsilcileriyle kahvaltı programında buluştu.

 

 

İktidar İsveç ve Finlandiya olayını gündemi değiştirmek için kullanıyor

İktidarın İsveç ve Finlandiya’nın NATO başvurusunu gündemi değiştirmek için kullandığını belirten Genel Başkanımız Erbakan, ‘ İsveç ve Finlandiya teröre destek oluyor, teröristlere evsahipliği yapıyor. Bu noktada şu sorunun sorulması gerekmez mi teröre en büyük desteği ABD veriyor, resmi bütçesinden YPG-PYD’ye kaynak ayırıyor, gözümüzün önünde binlerce tır dolusu ağır silahla Suriye’nin kuzeyindeki teröristleri donatıyor ama biz Biden’dan bir randevu alalım Biden’la buzları eritelim diye aylardan beri uğraşıyoruz. Bir tek İsveç ve Finlandiya mı teröre destek vermiş? Fransa var…  Almanya’da PKK’nın temsilcilikleri var. Rahat bir şekilde faaliyetlerini sürdürüyorlar. NATO’da teröre destek veren başka ülke yok mu? Rusya NATO’da değil ama Moskova’da PYD’nin YPG’nin temsilcilikleri var ama Putin’e dostum diyoruz? ABD bütçesinden teröre destek veriyor ama stratejik ortağımız diyoruz. Bunun tamamen iç siyasete yönelik bir malzeme, aynı zamanda da diplomatik görüşmeleri dövize paraya tahvil etme amacıyla yapıldığına inanıyoruz. Burada pazarlık masasına oturalacak eksi 61 milyar dolarlık Merkez Bankası rezervleri ve dövizin alıp başını gitmesi karşısında döviz bulmak için İsveç ve Finlandiya’nın bu sıkışmışlığını dövize çevirmek için bir hadise olarak görüyoruz. Güven telkin etmiyorlar çünkü daha önce de ‘NATO’nun Libya’da ne işi var deyip sonra da NATO’nun Libya operasyonuna diplomatik ve askeri destek verdiler. Karikatür krizinde Danimarkalı Rasmussen’in genel sekreterliğine onay vermeyeceğiz demişlerdi ama arkasından Obama ile yapılan kısa bir görüşme sonrası 180 derece değişim göstererek onay vermişlerdi. Bir diğer çarpıcı bir örnek çok iyi bildiğiniz Rahip Brunson olayında yaşanmıştı. İsveç ve Finlandiya olayında da benzer bir durum yaşanacaktır.” şeklinde konuştu.

 

 

‘Melek Mosso’ açıklaması

Şarkıcı Melek Mosso’nun Isparta’daki konserinin iptaline ilişkin soruya cevap veren Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, ‘Batman’da da Isparta’da arkadaşlarımız büyük ölçüde belediyelerin borçları ve bu maddi imkansızlık içerisinde böyle konserlere para harcanmasını uygun olmayacağı saikiyle ifade ediyorlar. Biz Genel Merkez olarak bu kısmına katılıyoruz. İlçe belediyelerinin borçları yüz milyondan, il belediyelerinin borçları milyardan başlıyor. Böyle bir noktada bu masrafların uygun olmayacağını düşünerek tepki gösterdiler. Biz bu noktada kendilerine katılıyoruz.” ifadelerini kullandı.

 

 

‘Seçime tek başımıza katılacağız’

Gazetecilerin ittifak sorusuna da cevap veren Genel Başkanımız, seçime kesin olarak tek başına katılacağımızı ve kendisinin Cumhurbaşkanı adayı olduğunu bir kez daha ifade etti.

 

 

‘İktidar böyle bir ortamda erken seçime gidemez’

Erken seçim iddialarına da yanıt veren Genel Başkanımız, mevcut hükümetin ekonomik sıkışmışlık içinde erken seçime gideceğini düşünmediğini belirtti.

ÜÇÜNCÜ MİLLİ SİYASET AKADEMİSİ ALANYA’DA GERÇEKLEŞTİRİLDİ

ÜÇÜNCÜ MİLLİ SİYASET AKADEMİSİ ALANYA’DA GERÇEKLEŞTİRİLDİ

Yeniden Refah Partimiz tarafından organize edilen ve ilk dersini Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan tarafından verilen Milli Siyaset Akademisi, 400 kişinin katılımıyla Alanya’da gerçekleştirildi.

 

Bu yıl 3.sü Alanya’da bir otelde gerçekleştirilen Milli Siyaset Akademisi’nde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Meclis Başkanı Zorlu Töre de Uluslararası İlişkiler ve Kıbrıs Sorunu konulu sunum yaptı.

Program sonrası basın mensuplarını açıklama yapan Milli Siyaset Akademisi Genel Koordinatörü AV. Bayram Sakartepe Ayrıştırıcı dilin Türkiye'ye faydası olmadığını vurgulayarak, “Türkiye'de şu anda kullanılan siyaset dilini tasvip etmiyoruz” dedi.

Milli Siyaset Akademisi'nin üçüncü kez düzenlendiklerini belirten Yeniden Refah Partisi Siyasi İşlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve Milli Siyaset Akademisi Genel Koordinatörü Bayram Sakartepe, milli görüşün Türk siyasetinin hep akademisi ve amiral gemisi olduğunu söyledi. Türkiye'de ilk kez diplomalı siyasetçi dönemini başlattıklarını ifade eden Sakartepe, “Siyasetin bir birim olarak ele alarak bu kursu bu akademideki eğitimleri başarı ile tamamlayan ve sıralamada başarılarının arkadaşlarımıza Uluslararası bir sertifika veriyoruz. Sertifikası ile birlikte meri siyaset akademimiz 3 dönem mezunlarına veriyor. Bu çalışmalarımız devam edecek muhterem genel başkanımız bu çerçevede programımıza iştirak etti. Kendileri ilk açılışımızı ve ilk dersimizi verdi” dedi.

 

“Türkiye'de şu anda kullanılan siyaset dilini tasvip etmiyoruz”

 

 

Vasıflı siyasetçi, bilimsel siyasetin yapılması taraftarı olduklarını dile getiren Siyasi İşlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Sakartepe, “Biz vasıflı siyasetçi ve bilimsel siyasetin yapılması taraftarıyız. Dolayısıyla bilgiye dayalı, makul muhalefet dediğimiz doğruya doğru, yanlışa yanlış, sadece muhalefet olduğu için bir şeye karşı çıkan veya destekleyen bir siyasi anlayıştan ziyade hakkı söyleyebilen, kendi kadrolarından olmasa dahi doğru yapanı alkışlayabilen bir siyasi olguya gelmemiz kanaatindeyiz. Türkiye'de şu anda kullanılan siyaset dilini tasvip etmiyoruz. Uzaklaştırıcı dilin ülkemize bir faydası olmadığını, birleştirici, kucaklayıcı dili tüm siyasetçileri kullanması gerektiğini ifade ediyoruz” ifadelerini kullandı.

 

400 kişiden başarılı olanlar diploma almaya hak kazanacak

 

Milli Siyaset Akademisine Yeniden Refah Partisi dışından da katılım olduğunu belirten Sakartepe, “400 arkadaşımız sadece partimiz içerisinde değil partimizin dışına da partimizin üyesi olmayan ama siyaset bilimini öğrenmek isteyen siyaseti öğrenmek isteyen kardeşlerimiz de kayıtlarını yaptırdılar burada da o öğrencilerimize ders veriyoruz yaklaşık 50 saatlik bir eğitim programımız var bir kısmı yüz yüze bir kısmı da çevrimiçi olacak önümüzdeki yaklaşık 2 aylık süreç içerisinde derslerimiz tamamladıktan sonra sınava tabi tutuyoruz bu sınavdan sonra da başarıyla tamamlayan arkadaşlarımıza diplomalarını takdim ediyoruz” ifadelerini kullandı.

81 ilden gelen 400 katılımcıya,  katılım sertifikasını Fatih Erbakan tarafından verildi.

 

‘YAPACAĞIZ’ DEMİYORUZ ‘YAPTIK YİNE YAPARIZ’ DİYORUZ’

‘YAPACAĞIZ’ DEMİYORUZ ‘YAPTIK YİNE YAPARIZ’ DİYORUZ’

 

 

 

İktidara geldiğimizde ilk işimizin ‘Milli Kaynak Paketleri’ndeki projeleri hayata geçirmek olduğunu belirten Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, “Borçsuz, zamsız, vergisiz 150 milyar dolarlık kaynak üreteceğiz ve bu kaynakları aziz milletimize aktaracağız. Biz Yeniden Refah Partisi olarak ‘yapacağız, edeceğiz’ demiyoruz ‘yaptık yine yaparız’ diyoruz.” ifadeleri kullandı.

 

2’nci Olağan Kongremize katılmak üzere Diyarbakır’a giden Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, sabah basın mensupları ile bir araya geldiği toplantıda, babası Merhum Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocamızın Güneydoğu insanıyla gönül bağının  olduğunu belirterek, “Bu bölgede istihdama yönelik, üretime yönelik ve ihracata yönelik taş üzerine taş konulmuşsa, bir çivi çakılmışsa bunların hepsinin altında Millî Görüş'ün, Erbakan Hocamızın imzası vardır. Biz de İnşallah 2’nci 40 yılda Türkiye’nin doğusunu batısından ayırt etmeden kardeşliğimizin gereğini yerine getirecek şekilde bu bölgeyi ihya edeceğiz. Sanayi tesisleriyle, yüksek teknoloji tesisleriyle bu bölgede bir tane işsiz genç kalmayacak, bir tane aç, açık insan kalmayacak Allah’ın izniyle” dedi.

 

Diyarbakır İl Başkanlığımızın ikinci Olağan Kongresi, Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan ve Türkiye Cumhuriyeti 54. Hükümetinde Sosyal Hizmetlerden Sorumlu Devlet Bakanı olan Genel Başkan Yardımcımız Prof. Dr. Sacit Günbey’in katılımıyla gerçekleştirildi.

 

 

‘Diyarbakır Anadolu’nun İslam’a açılan kapısıdır’

Burada teşkilatımıza hitaben konuşan  Genel Başkanımız Erbakan, Diyarbakır’da bulunmaktan büyük bir mutluluk duyduğunu söyledi. Genel Başkanımız, “Anadolu’nun İslam’a açılan kapısı Diyarbakır’ımızda, Sahabelerle Peygamberler şehri Diyarbakır’ımızda, Anadolu’nun diğer bölgelerinden 4 asır evvel İslam toprağı olmakla müşerref olmuş Diyarbakır’ımızda bu Yeniden Refah Partisi Kongremizi gerçekleştirmekten, Diyarbakır’da, Diyarbakırlı Milli Görüşçülerle buluşmaktan dolayı en büyük bahtiyarlığı yaşıyoruz. Ve yüce Allah'a sonsuz şükürler ediyoruz. Ve Diyarbakır 1400 seneden bu yana olduğu gibi bundan sonra da kıyamete kadar İslam toprağı olacaktır. İslam kardeşliğinin, ümmet kardeşliğinin ana merkezi olacaktır” diye konuştu.

 

 

‘Türk ve Kürt’ü ayırırsan ortada ne Türk ne de Kürt kalır’

Necmettin Erbakan Hocamızın bölge insanıyla gönül bağı olduğuna işaret eden Erbakan, “Allah gani gani rahmet etsin Merhum Erbakan Hocamıza. Merhum Liderimiz bölge insanını gerçekten ve samimi olarak çok seven bir devlet adamı ve bir liderdi. Onun sevgisi sadece sözde kalmadı. Aynı zamanda eyleme de dönüştü. Bölge İnsanının haklarını savunmak için yaptığı Bingöl konuşmasından dolayı ceza aldı, bedel ödedi. Ve bu bölgeyle ilgili olarak söylediği şu söz hala daha kulaklarımızdadır. Diyordu ki, 'Türk ve Kürt’ü ayırırsan ortada ne Türk kalır ne de Kürt. Ama Türk ile Kürt bir olursa karşısında ne Amerika durabilir ne de İsrail' diyordu. Ne kadar güzel bir yaklaşım, konuyu ne kadar güzel özetleyen bir ifade ve milli görüşün bu noktadaki duruşunu ne kadar güzel açıklayan bir cümle. Biz de bugün Erbakan Hocamızın sarf ettiği bu sözlerin aynısını söylüyoruz. Ve kendisiyle aynı anlayışa, aynı zihniyete sahip Yeniden Refah Partisi olarak bölge insanını, bölge halkını kucaklıyoruz. İnşallah Diyarbakır bundan böyle bugüne kadar olduğu gibi çatışmanın değil, savaşın değil, ayrışmanın, bölünmenin, parçalanmanın değil, kutuplaşmanın değil, birlik ve beraberliğin İslam kardeşliğinin, ümmet kardeşliğinin merkezi olacaktır. Ve İnşallah Bin seneden beri olduğu gibi bundan sonra da kıyamete kadar Kürt’üyle, Türk’üyle, Arap’ıyla yek vücut olarak dünya Siyonizm’ine ve emperyalizme karşı, onların oyunlarına karşı dimdik durmaya devam edeceğiz” dedi.

 

Biz de ikinci 40 yılda Erbakan Hoca’nın izinde bölgeyi ihya edeceğiz

Bizim de Milli Görüş’ün kurucu lideri Necmettin Erbakan’ın  izinden gideceklerini ifade eden Genel Başkanımız Erbakan, sözlerini şöyle sürdürdü:

 

“Erbakan Hocamızın bu bölgeye olan sevgisi sadece lafta kalmadı. Biraz önce söylediğim gibi onun sevgisi ve muhabbeti gerçekten samimi olarak ortaya konulan bir sevgiydi. Bu sebeple bölgeye en ciddi yatırımları yaptı. Bu bölgede istihdama yönelik, üretime yönelik ve ihracata yönelik taş üzerine taş konulmuşsa, bir çivi çakılmışsa bunların hepsinin altında Millî Görüş'ün, Erbakan Hocamızın imzası vardır. Diyarbakır Temsan bunlardan sadece bir örnektir. Ergani Çimento Fabrikası bir örnek, Sümerbank Fabrikaları bir örnek, Muş’ta şeker fabrikası bir örnek, Şırnak’ta, Cizre’de Azot tesisi, Azot sanayi fabrikası öyle, bu bölgeyi batıdan hiç bir zaman ayrı tutmadı. Ve bu bölgede en ileri teknolojilere sahip üretim yapacak sanayi tesislerini kurdu, istihdam üretti. Ulaşım meselesiyle ilgili, yolların yapılmasıyla ilgili en önemli adımları attı. Biz de İnşallah 2’nci 40 yılda Türkiye’nin doğusunu batısından ayırt etmeden kardeşliğimizin gereğini yerine getirecek şekilde bu bölgeyi ihya edeceğiz. Sanayi tesisleriyle, yüksek teknoloji tesisleriyle bu bölgede bir tane işsiz genç kalmayacak, bir tane aç, açık insan kalmayacak Allah’ın izniyle. Size bir müjde vermek istiyorum. Geçtiğimiz ay Türkiye genelinde resmi olarak en fazla üye kaydeden siyasi parti Yeniden Refah Partimiz oldu ve şampiyon olduk.”

 

 

Kaynakları aziz milletimize aktaracağız

Yeniden Refah Partisi olarak iktidara geldiğimizde ilk işimizin 150 milyar dolarlık kaynak üretecek "Milli Kaynak Paketleri’ndeki projeleri hayata geçirmek olduğunu dile getiren Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, kaynakları millete aktaracağımızı belirterek, "Üretim, istihdam ve ihracat odaklı bir ekonomi modeli uygulanacak. Dar gelirli milyonların işçi, memur, emekli, küçük esnaf ve çiftçinin alım gücünü, refah seviyesini artıracak adımları atacağız. 81 ilimizde 681 proje kitabımız hazır. Hangi ilde hangi tesis kurulacak, nasıl istihdam sağlanacak, nasıl üretim yapılacak bunların hepsinin projeleri mevcut. Hepsinden de önemlisi bu projeleri, kaynakları hayata geçirecek Milli Görüş kadrolarımız hazır. İstihdam sağlayacağız. En düşük emekli maaşını asgari ücret seviyesine getireceğiz. Engeli maaşını asgari ücret seviyesine getireceğiz. Borçsuz, zamsız, vergisiz 150 milyar dolarlık kaynak üreteceğiz ve bu kaynakları aziz milletimize aktaracağız. Biz Yeniden Refah Partisi olarak ‘yapacağız, edeceğiz’ demiyoruz ‘yaptık yine yaparız’ diyoruz.” şeklinde konuştu.

Kongrede tüm delegelerin oylarıyla,  Ali Erdem yeniden Yeniden Refah Partisi Diyarbakır İl Başkanlığına seçildi.

GENEL BAŞKANIMIZ DR. FATİH ERBAKAN'DAN EYT'LİLERE NOTER TASDİKLİ ÇÖZÜM SÖZÜ

GENEL BAŞKANIMIZ DR. FATİH ERBAKAN'DAN EYT'LİLERE NOTER TASDİKLİ ÇÖZÜM SÖZÜ

 

 

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan EYT’lilerin sorununu iktidara gelir gelmez ilk 3 ayda çözeceğimize dair hazırladığımız noter tasdikli taahhütnameyi düzenlenen basın toplantısında EYT Dernekler Federasyonu Başkanı Gönül Boran’a verdi.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, İstanbul İl Başkanlığımızda düzenlenen basın toplantısına Emeklilikte Yaşa Takılanlar (EYT) sorununa ilişkin yaptığı açıklamada faize, imtiyazlı holdinglere ve israfa verilen paranın az bir kısmı ile EYT sorununun rahatlıkla çözülebileceğini söyledi.

 

Basın toplantısına EYT Federasyon Başkanı Gönül Boran ve farklı illerden çok sayıda EYT mağduru katıldı. 

 

Milyonları ilgilendiren bu soruna gösterdiği ilgiden dolayı Genel Başkanımız Erbakan’a teşekkür eden EYT Federasyon Başkanı Gönül Boran, "Uzun yıllardır bir mücadelenin içerisindeyiz. Bu mücadelenin de artık bir sona yaklaştığına inanıyoruz. Yıllarca seçim bildirgelerinde emeklilikte yaşa takılanlar (EYT) yer aldı ama söz verip de sözünü yerine getirmeyenlere de şahit olduk. Biz devletimizden, hükümetimizden, görüştüğümüz tüm siyasi partilerden sadece kazanılmış hakkımızı istiyoruz. Biz lütuf, hibe, bağış istemiyoruz. Sadece anayasal hakkımızla bize tanınan şartlarda ne sunulmuşsa o şartların iadesini istiyoruz. Bunu yaparken de insanca yaşayabileceğimiz maaşlarla hayallerimizi gerçekleştirmek istiyoruz." şeklinde konuştu.

 

 

‘Borca karşın ödenecek faiz anaparayı geçmiş durumda’

Türkiye'nin kaynaklarının faiz, israf ve imtiyazlı holdinglere aktarıldığını, bundan dolayı vatandaşa para kalmadığını söyleyen Genel Başkanımız Erbakan, "Türkiye aslında zengin bir ülke. Cenab-ı Allah her türlü kaynağı, nimeti vermiş, dünyanın en güzel coğrafyasında en güzel iklimine sahip, en verimli topraklarına sahip, jeostratejik önemi yüksek olan bir noktada, muazzam, artan ve genç bir nüfusu var. Her türlü imkân var ama neden vatandaşın yüzü gülmüyor? Neden hakkını alamıyor? Neden eziliyor? Çünkü yanlış ekonomi politikaları uygulanıyor. Biz hep gider kalemlerinden bahsediyoruz. Milli Görüş dışındaki zihniyetler kaynak üretemedikleri için ihtiyaçlarını borçla karşılıyorlar. Bu borçlar da öyle bir noktaya geliyor ki bugün Türkiye'nin bütçesinden borçlara ödenen faiz miktarı anaparanın üzerine çıkmış durumda. Milyarlarca dolar borç faizine para verilmesi gerekiyor. İçerisinde bulunduğumuz yılın ilk 4 ayına bakıldığında 300 milyar lira borç faizine para aktarılacak. AK Parti hükümeti bugüne kadar 520 milyar dolar faize para vermiş. 300 milyar bu sene, gelecek sene de 300 milyar vereceksiniz. Bu milletin imkânları, toplanan vergiler, kaynaklar faize gidiyor. İkinci gider kaynakları imtiyazlı holdinglere kaynak aktarma. Bir dolarlık işlerin 5 dolara, 10 dolara ihale edilmesi. Tabiri yerindeyse ballı kaymaklı işleri alan müteahhitlere, holdinglere bir de üstüne 128 kez vergi muafiyeti çıkarılmış. Bunlardan sadece bir tanesi 9,5 milyar lira. Bir holdingin bir kalemde 9,5 milyar lira vergi borcunu affediyor. Bu milyar dolarlar faize, holdinglere gittiğine göre EYT'liye, çiftçiye, emekliye, memura, işçiye, küçük esnafa destek kalmıyor." diye konuştu.

 

 

Önce millet diyen anlayışın gelmesi lazım

En önemli gider kalemlerinden birinin de kamudaki israf olduğunu vurgulayan Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, "Maalesef denk bütçe yapılmıyor, ayağımızı yorganımıza uzatmıyoruz. 10 milyonluk zırhlı Mercedes makam araçları, milyarlık makam uçakları, milyonluk makam odaları, mobilyalar, milyarlık protokol seyahatleri masraflarını da eklediğiniz zaman imkânlar bu 3 gider kalemine gidiyor. Dolaylı olarak da vatandaşa, EYT'liye, emekliye, memura, işçiye, esnafa imkân kalmıyor. Asıl olarak anlayışın değişmesi lazım. Önce imtiyazlılar, önce ben, önce çevrem, önce akrabalarım, önce iktidarım diyen anlayış yerine önce millet, önce ezilenler, önce dar gelirliler anlayışının hâkim olması lazım. Bu gider kalemlerinin de üretime, istihdama yönelik yatırımlara, dar gelirli milyonların alım gücünü, refah seviyesini arttıracak alanlara aktarılmalıdır." şeklinde konuştu.

 

 

Biz iktidara geldiğimizde 3 ayda bu sorunu çözeceğimize dair noter tasdikli çözüm sözü veriyoruz

Bir yılda faize ödenen paranın yaklaşık 10'da biri ile bir yıl içerisinde 5 tane imtiyazlı holdinge ödenen paranın yaklaşık yarısı ile EYT mağduriyetinin giderilebileceğini aktaran Genel Başkanımız Erbakan hükümete çağrıda bulundu:  "Faize ve imtiyazlı holdinglere giden paralar kurtarılsa, devlet 2-3 vergi muafiyetinden vazgeçse EYT'lilerin tüm sorunları çözülür. Zaten işin acı tarafı da budur. İmkân olmasa, kaynak olmasa, fakir bir ülke olsak o zaman yapacak bir şey yok, elden gelen budur deriz. Ancak imkân olup da mağduriyetin giderilmemesi, kaynakların başka yerlere aktarılıp milletten esirgenmesi bizleri de EYT mağdurlarını da yaralayıp üzüyor. Biz Yeniden Refah Partisi olarak iktidara gelir gelmez ilk 3 ay içerisinde bu sorunu çözeceğimize dair noter tasdikli taahhütnamemizi burada Gönül Hanım’a veriyoruz. " ifadelerini kullandı.

FAKİRDEN ALIP ZENGİNE VEREN BU DÜZENİ ORTADAN KALDIRACAĞIZ!

 

FAKİRDEN ALIP ZENGİNE VEREN BU DÜZENİ ORTADAN KALDIRACAĞIZ!

 

 

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, “Fakirden alıp, zengine veren bu düzeni ortadan kaldıracağız. Borç, faiz ve ithalata dayalı bu sistemi Allah'ın izni ile ortadan kaldıracağız. Önce imtiyazlılar değil, önce millet diyeceğiz” dedi.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Düzce İl Başkanlığımızın 2. Olağan kongresine katıldı.

 

Türkiye’nin en hızlı büyüyen partisi olarak, geçen ay siyasi partiler arasında en çok üye kaydeden parti olduğumuzu hatırlatan Genel Başkanımız Erbakan, bu ay da gençlik kolları ve kadın kollarının yoğun gayretleriyle şu ana kadar 30 bin üye kaydına yaklaştığımızı söyledi.  

 

 

Fakiri daha fakir zengini daha zengin yapan bu düzeni kaldıracağız

Düzce Prof. Dr. Erol Güngör Kültür Merkezi'nde yapılan kongrede konuşan Genel Başkanımız, iktidara geldiğimizde borçsuz, zamsız, vergisiz 150 milyar dolar kaynak bulacağımızı belirterek şöyle konuştu:

 

"Biz Yeniden Refah Partisi olarak, Milli Görüşçüler olarak fakiri daha fakir, zengini daha zengin yapan bu düzeni değiştireceğiz. Fakirden alıp, zengine veren bu düzeni ortadan kaldıracağız. Borç, faiz ve ithalata dayalı bu sistemi Allah'ın izni ile ortadan kaldıracağız. Biz Yeniden Refah Partisi olarak kaynak lazım olduğu zaman git yeniden borç al veya devlet varlıklarını sat, yok et, harca, zamla, vergi ile milletin suyunu çıkar anlayışına son vereceğiz. Biz Yeniden Refah Partimizin "Milli Kaynak Paketleri" kitabında ortaya koyduğumuz adımları atarak borçsuz, zamsız, vergisiz 150 milyar dolar kaynak bulacağız. Paylaşımda adalet en önemli önceliğimiz olacak. Önce imtiyazlılar değil, önce millet diyeceğiz"

 

 

Bu enflasyon rakamları dünyanın hiçbir yerinde yok

Vatandaşın her gün yeni zamlara uyandığını ve bunun sürdürülebilir olmadığı uyarısında bulunan Genel Başkanımız Erbakan, “Benzine bir yılda yüzde 240, motorine bir yılda yüzde 260, elektriğe 6 ayda yüzde 136, doğalgaza yüzde 119 zam yapıldı. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir şey yok. Bu zam yağmuru durmak bilmiyor. Enflasyon yüzde 73,5 olmuş, bağımsız kuruluşlara göre yüzde 160 olduğu yetmiyormuş gibi vergi artışlarıyla da milletin suyunu sıkıp çıkarmaya çalışıyorlar. Çünkü başka bir gelir başka bir kaynak üretmeyi bilmiyorlar” şeklinde konuştu.

 

 

Üreten ve ihraç eden Türkiye’yi hayata geçireceğiz

Sanayi ve teknoloji alanında üreten ve ihraç eden Türkiye'yi hayata geçireceğimizi ifade eden Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, "Tarım ve hayvancılık alanında, sanayi ve teknoloji alanında üreten ve ihraç eden Türkiye'yi hayata geçireceğiz. Yeniden Refah iktidarında borçlanma yok, faiz yok, zam yok, vergi artışı yok, israf, işsizlik, kemer sıkma, acı reçete içmek yok. Milletin sıkıp suyunu çıkarmak yok. Yeniden Refah iktidarında "Milli Kaynak Paketleri" var. "Denk Bütçe" var. "Önce Millet" anlayışı var. Memura, işçiye, emekliye yüzde 100 maaş zammı var. Çiftçiye, köylüye ucuz mazot, ucuz elektrik var. Çiftçiye, köylüye devletin sübvansiyonları var. En kapsamlı, en güçlü desteklemeleri var. 81 ilimize 681 refah projesi ile işsizliğin önüne geçilmesi var. Üretim, ihracat, istihdam var. EYT mağdurlarına emeklilik hakkı var. Atanamayan öğretmenlere atama var. Gardiyan devlet değil, garson devlet anlayışı var. Herkese refah var. Bolluk var, bereket var. Çünkü biz Milli Görüşüz, çünkü biz Yeniden Refah Partisi'yiz." dedi.

Yeniden Refah Partisi Düzce İl Başkanlığı 2.Olağan Kongresi ile Nezir Merttürk güven tazeleyip, yeniden il başkanı seçildi.

 

 

 

YENİDEN REFAH İKTİDARINDA ÖNCE EZİLENLER, ÖNCE MAZLUMLAR ANLAYIŞI VAR

YENİDEN REFAH İKTİDARINDA ÖNCE EZİLENLER, ÖNCE MAZLUMLAR ANLAYIŞI VAR

 

 

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Sakarya’da düzenlenen kongre ve gençlik şöleninde coşkulu bir kalabalığa hitap etti.

 

 

Genel Başkanımız, “Yeniden Refah iktidarında borç yok, zam yok, vergi artışı yok, israf yok, işsizlik yok, kemer sıkma yok, acı reçete yok… ‘İmtiyazlılara kaynak aktaracağım’ diye milletin suyunu sıkıp çıkarmak yok. Yeniden Refah iktidarında Milli Kaynak Paketleri var, ‘Önce Millet, önce ezilenler, önce mazlumlar anlayışı var. Memura, işçiye, emekliye yüzde 100 maaş zammı var.” dedi.

 

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan öğlen saatlerinde geldiği Sakarya’nın ünlü Çark Caddesi’nde esnaf ziyareti yaptıktan sonra Atatürk Kapalı Spor Salonunda gerçekleştirilen Sakarya İl Başkanlığı 2. Olağan Kongresi ve Gençlik Şöleni’nde coşkulu bir kalabalığa hitap etti.

 

 

“20 yıldan beri bu kadar geniş yetkilere sahip olan ama hiç sorumluluğu olmayan bir başka iktidarı bu ülkede görmedik.” diyen Genel Başkanımız, yeni açıklanan enflasyon rakamları üzerinden iktidarı eleştirdi.

 

85 milyon zam ve vergi artışı yağmurundan nefes alamaz halde

Zam ve vergi artışı yağmuru altında 85 milyonun nefes alamaz hale geldiğini söyleyen Genel Başkanımız Erbakan şöyle konuştu:  

 

‘Bizi kıskanan Almanya’da enflasyon yüzde 7,5’a yükseldi’ diye hükümet destek amaçlı bütün hanelere aylık 100 avro elektrik ve doğalgaz destek paketi açıklıyor. Bizi kıskanan Almanlar, 1 Haziran’dan itibaren akaryakıttan vergiyi kaldırıyor. Bizde ise enflasyon mayıs ayında yıllık yüzde 73,5 oldu. Hükümet bırakın desteği vatandaştan daha para istiyor. ‘Enflasyon bütün dünyada artıyor’ edebiyatı ve her gece yeni zamlar ve vergi artışları… Bu iktidar Amerikan Cargill şirketine gelince özel vergi muafiyeti çıkarıyor. İmtiyazlı holdinglere gelince bir kalemde sadece bir tane holdingin 9,5 milyar TL borcunu siliyor. Kendi bürokratına bir ayda 310 bin lira maaş verebiliyor ama vatandaşına zam ve vergi yağmurunu layık görüyor. Bu kadar zam ve üstüne döviz kurunun artışı muazzam bir enflasyona yol açıyor. Gıda ortalamasında dünya ortalamasının tam 3 katı üstünde bulunuyoruz. Dünyadaki 189 ülkenin gıda ortalaması enflasyonu yüzde 30 bizde yüzde 92. İktidar yetkilileri ‘Avrupa’da Amerika’da da enflasyon arttı’ diyor.  Evet arttı ama Avrupa ve ABD’de yıllık enflasyon yüzde 7, yani onların yıllık enflasyonu bizim aylık enflasyonumuz kadar. TÜİK tarafından tıraşlanmış enflasyon rakamımız ile Avrupa ülkeleri arasında birinciyiz. G-20 ülkeleri arasında birinciyiz ve 189 ülke arasında 6. Sıradayız. Fiilen savaşta olan Rusya’da yıllık enflasyon yüzde 17,5, Ukrayna’da ise yüzde 16,5 seviyesinde.”

 

 

Şeker fabrikalarını satarken aklınız neredeydi?

Dünyada tarımda kendi kendine yeten birkaç ülkeden biri olan Türkiye’nin yanlış tarım politikaları sonucu ithalata bağımlı hale getirildiğini ifade eden Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, “20 yıllık iktidarın sonucu en temel tarım ürünlerini bile ithal etmek mecburiyetinde kalıyoruz. Şimdi de bakanlığın açıkladığına göre 400 bin ton pancar şekeri ithal edilecek. Üstelik de gümrük vergileri sıfırlanmış. Hiçbir vergi alınmayacak, hiçbir maliyete katlanılmayacak. Yahu bu ithalatı yapmadan önce geçtiğimiz senelerde Türk Şeker fabrikalarının kamuya ait 25 Şeker fabrikasının 14 tanesini satarken aklınız neredeydi? 5 tane şeker fabrikasını 295 milyon dolara sattı, şimdi bir senede 320 milyon dolarlık şeker ithalatı yapacakları meydana çıkıyor. Kamunun şeker fabrikalarının üretim kapasitesini yüzde 50’nin altına düşürdüler, 14 şeker fabrikasını sattılar. Pancar üreticisine kota koydular. Nişasta bazlı şekerin kotasını Cumhurbaşkanı kararıyla arttırdılar. Bütün bunların sonunda Türkiye şekerini dahi ithal edecek duruma düştü. Bu nasıl iktidar Allah aşkına? Kendi çiftçimizde kendi köylümüze borcunu ödeyemediği için traktörünü haczederken, Amerikan Cargill şirketine özel vergi muafiyeti çıkarıyorlar. Böyle milli bir iktidar olur mu?” ifadelerini kullandı.

 

 

Yeniden Refah iktidarında milletin suyunu sıkıp çıkarmak yok

Genel Başkanımız iktidara geldiğimizde ekonomiyi düze çıkaracak projelerimizin hazır olduğunu belirterek yapacağımız icraatları şöyle anlattı:

“Yeniden Refah iktidarında borç yok, zam yok, vergi artışı yok, israf yok, işsizlik yok, kemer sıkma yok, acı reçete yok… İmtiyazlılara kaynak aktaracağım diye milletin suyunu sıkıp çıkarmak yok. Yeniden Refah iktidarında Milli Kaynak Paketleri var, ‘Önce Millet anlayışı, önce ezilenler, önce mazlumlar anlayışı var. Memura işçiye emekliye yüzde 100 maaş zammı var. Engelli ve emekli maaşının asgari ücret seviyesine çıkarılması var. EYT mağdurlarına emeklilik hakkı var. Atanamayan öğretmenlere atama var. Gardiyan devlet değil millet hizmetkarı garson devlet anlayışı var. Sadece iktidara yakın olanlara değil herkese Refah var. Çünkü biz Millî Görüş’üz çünkü biz Yeniden Refah’ız.  Makam ve rakam için değil Allah rızası için çalışan kadrolarımız hazır. İhale için makam mevkii için, şöhret için değil halka hizmet Hakk’a hizmettir şuuruyla çalışan Millî Görüş kadrolarımız hazır.”

 

 

 

TÜRKİYE’NİN EN HIZLI BÜYÜYEN PARTİSİYİZ

TÜRKİYE’NİN EN HIZLI BÜYÜYEN PARTİSİYİZ

 

 

 

Hem iktidarın hem de Altılı Masa’nın çözüm üretmekten uzak söylem ve tavırlarından dolayı vatandaşın, her iki taraftan ümidini kestiğini kaydeden Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, üye sayılarından da görüldüğü üzere milletin, akın akın çare olarak gördüğü Yeniden Refah Partisi’mize koştuğunu ve partimizin Türkiye’nin en hızlı büyüyen partisi olduğunu söyledi. 

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Denizli İl Başkanlığımızın 1. Olağan Kongresi’nde konuştu.

 

 

‘Aç kalan yoksa neden geçen yıl 11 milyon insan gıda yardımı aldı?’

İktidarın ekonomi politikalarını eleştiren Genel Başkanımız Erbakan, bakanlığın açıkladığı yardım miktarlarının her şeyi apaçık bir şekilde ortaya koyduğunu belirterek şöyle konuştu:

 

“Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın açıkladığı rakamlara göre ülkemizde geçen yıl 11 milyon 362 bin insan gıda yardımı aldı. 5,7 milyon hane sosyal yardım aldı. Geçtiğimiz kış 4 milyon haneye doğalgaz ve kömür yardımı yapıldı. 9,5 milyon insan Genel Sağlık Sigortasını ödeyemedi. 141 bin çocuk, ailesi bakamadığı için devlet desteği almak zorunda kaldı. İstanbul ve İzmir’de otobüs duraklarında, elektrik direklerinde, ağaçlarda satılık böbrek ilanları gördük. Neden oluyor bunlar? Bu sene bütçeden tarımsal desteklere ayrılan pay 25,8 milyar TL, bütçeden faize ayrılan pay ise 300 milyar lirayı bulacak. Üstüne mazot zamları, elektrik zamları, vergiler, ithalatın önünün açılması, gümrük vergilerinin sıfırlanması, ne çiftçi kaldı, ne köylü kaldı, ne tarımla uğraşan, ne hayvancılıkla uğraşan kaldı, ne küçük esnaf kaldı, emekli asgari ücretli de açlığa talim. Böyle bir noktada Sayın Cumhurbaşkanı’nın vatandaşın karşı karşıya kaldığı büyük sıkıntıları, çarşı pazardaki, akaryakıt istasyonlarındaki feryatları, dramları küçümser bir tavırda olduğunu görüyoruz. “Şimdi çıkıp birileri aç kaldık diyor. Vicdansızlık yapmayın, ne aç kaldın? Aç kalan falan yok.” deniyor.  Bizzat sayın Cumhurbaşkanı’nın bu söylemi iktidarın vatandaşın sıkıntılarına, tırnak içinde ne kadar ‘duyarlı’ olduğunu göstermesi son derece önemli. Peki Sayın Cumhurbaşkanım madem aç kalan insan yoksa bizzat sayın bakanın açıkladığı geçen sene 11 milyon 362 bin insana gıda yardımı neden yapıldı? Aç kalan yoksa; pazarlarda ve bakkallarda ucuz meyve sebze reyonu diye niye çürük sebze ve meyve satılıyor? Aç kalan yoksa; belediyeleriniz neden indirimli ekmek kuponu dağıtıyor? Aç kalan yoksa neden 5,7 milyon insana sosyal yardım yapılıyor?”

 

 

Kur Korumalı Mevduat Sistemi tam bir facia

Doların önlenemeyen artışıyla birlikte vatandaşın sırtına yeni bir yükün yüklendiğini söyleyen Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Kur Korumalı Mevduat Sistemi’nin faciaya dönüştüğünü belirterek, “Kur Korumalı Mevduat’ta doların her 1 lira artışı 50 milyar lira Hazine’ye yük getiriyor. Dolar 12 TL’den 17’ye çıktı ve 250 milyar lira nur topu gibi yeni bir maliyetimiz oldu. Biz ödeyeceğiz yani 85 milyon vergiyle zamla ödeyecek bu yükü. Düşünün bu sene sadece 300 milyar faize, 250 milyar lira da Kur Korumalı mevduata gidiyor. İmtiyazlı holdinglere ayrı hepsini alt alta toplayınca millete bir şey kalmıyor.” ifadelerini kullandı.  

 

 

Vatandaşın 6’lı masadan da umudu yok!

Muhalefet partilerinin de milletin dertlerine çözüm bulmaktan uzak olduğunu ifade eden Genel Başkanımız, özellikle 6’lı masanın kamuoyuna yansıyan açıklama ve tavırları ile masadaki partilerin şimdiden çıkar çatışmasına düştüklerini açıkça ortaya koyduğunu belirtti:

 

“Uzun yıllar boyunca, iktidarda Başbakan, Başbakan Yardımcısı, Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı, Dış İşleri Bakanı olarak görev yapanlar, masanın bir tarafında… Masadaki genel başkanlardan bir tanesi, “Eski Ak Partililerden birinin Cumhurbaşkanı adayı olmasına sıcak bakmayacaklarını” açıkça ortaya koydu… Muhatapları bu hamleye karşı hamleyle cevap yetiştiriyorlar.  Masanın öncüsü nitelindeki iki partinin, CHP ile İyi Parti’nin Sayın Genel Başkanları arasında çekişme var ve partinin diğer mensupları tarafından yapılan açıklamalarla bu çekişme açık bir şekilde gözüküyor.  CHP lideri kendisi aday olmak isterken, İYİ Parti başka birisini aday yapmak istiyor.  Öte yandan, CHP’nin Sayın Genel  Başkanı ile İstanbul ve Ankara’nın Sayın Belediye Başkanları arasındaki “Cumhurbaşkanı Adaylığı” çekişmesi de, kamuoyu tarafından takip edilmektedir. Son olarak İyi Parti’den bir Sayın Milletvekili, Sayın Kılıçdaroğlu’nun “alevi olduğu” için aday olmaması gerektiğini öne sürüyor.  Bu ortamda, Bolu’nun Sayın CHP’li Belediye Başkanı da, parti disiplinine asla yakışmayacak bir söylemle öne çıkmış, Genel Başkanı’nı “cesaretsizlikle” itham ediyor. Altılı masadaki bu yemekli toplantılar çekişmeler, sürtüşmeler bu haliyle millete ümit vermekten uzak bir noktaya gelmiştir. ‘Bu iktidar gitsin de ne olursa olsun’ anlayışı ile bir araya gelmiş görüntüsü vermektedir.  Masadakilerden hiçbirinin, ülkenin hangi meselesini nasıl çözüleceğine dair projelendirilmiş çalışmaları yok. Kaynak paketleri yok. Bu ekonomik krize nasıl çözüm bulacaklarına dair bir proje ortaya koyamamaktadırlar. ‘Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemi’ söylemi geçim sıkıntısıyla boğuşan, elektrik ve doğalgaz faturasını ödeyemeyen vatandaşı hiç mi hiç ilgilendirmemektedir. Oturup kalkıp Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem diyorlar oysa ki artık vatandaş için bıçak kemiğe dayanmış sistem tartışmaları karın doyurmuyor. Vatandaşlarımız, içlerinden “aday çıkartamayan” ve çıkartmakta da “ince hesaplardan dolayı” hayli güçlük çekeceği anlaşılan yapıdan ümidini kesmiştir.”  

 

 

Milletimiz akın akın Yeniden Refah Partisi’ne koşuyor 

‘Hem iktidarın, hem de Altılı Masa’nın söylem ve tavırları vatandaşa ümit vermekten uzak’ diyen Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, “İki ayrı ittifakın nezaketten uzak atışmaları, karşılıklı olarak yaptıkları kör dövüşleri gerçekten de milletimizin burnuna kadar gelmiştir. Böyle bir noktada milletimiz üye sayılarımızdan da görüldüğü gibi akın akın umut olarak çare olarak gördüğü Yeniden Refah Partisi’ne gelmektedir ve Yeniden Refah, Türkiye’nin en hızlı büyüyen partisi olmaktadır. Biz Yeniden Refah iktidarında laf üretmeyeceğiz, hikaye anlatmayacağız, enkaz raporu okumayacağız. Bizim her yıl 150 milyar dolar üretecek Milli Kaynak paketlerimiz hazır. Biz çözüm üreteceğiz, çare olacağız. Ve hepsinden önemlisi makam ve rakam için değil Allah rızası için çalışan kadrolarımız hazır.” dedi.

D8, ADİL BİR DÜNYANIN İLK VE TEK SOMUT ADIMIDIR

D8, ADİL BİR DÜNYANIN İLK VE TEK SOMUT ADIMIDIR

 

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, "D-8 organizasyonu yeni bir dünyanın çekirdeği, adil bir dünyanın ilk ve tek somut adımı niteliğini taşıyor" dedi.   

 

Prof. Dr. Necmettin Erbakan Vakfı ve D-8 Teşkilatı Genel Sekreterliği  ev sahipliğinde, Gelişen 8 Ülke Ekonomik İşbirliği Teşkilatı'nın (D-8) 25'inci kuruluş yıl dönümü nedeniyle Çırağan Sarayı'nda program düzenlendi. Programa Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, D-8 Genel Sekreteri Isiaka Abdulkadir Imam, Cumhurbaşkanlığını temsilen AK Parti Grup Başkanvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu, ülkelerin büyükelçileri, Erbakan Vakfı Genel Sekreteri Doğan Bekin ve sivil toplum örgütlerinin başkanları katıldı.  

 

 

D-8 ADİL BİR DÜNYAYI TEMSİL EDİYOR 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan D-8 organizasyonunun adil bir dünyayı temsil ettiğini belirterek, şunları söyledi: 

 

"Türkiye, Pakistan, Bangladeş, Mısır, Nijerya, İran, Endonezya ve Malezya'dan oluşan D-8 organizasyonunun kurulması bütün İslam aleminde büyük bir sevinç ve coşkuyla karşılandı. 8 ülkenin meydana getirdiği D-8 topluluğunun bugün sahip olduğu potansiyel, konuşmacılar tarafından da ifade edilecek. 7 milyarlık dünyada, 1,2 milyarı aşan nüfusa sahip 8 Müslüman ülke. 7,5 milyon metrekarelik toprağa sahip 8  Müslüman ülke. Dünyada kanıtlanmış petrol rezervinin yüzde 12'sine, doğalgaz rezervinin yüzde 22'sine sahip bu 8 Müslüman ülke. Bunun yanı sıra stratejik maden rezervlerinin büyük çoğunluğunu bu 8 ülke bulunduruyor. Aynı zamanda dünya deniz ticaretinin 3'te 2'sinin gerçekleştiği deniz yolları ve boğazların kontrolü, bu 8 Müslüman ülkenin elinde. Genç, dinamik ve sürekli artan bir nüfus ile muazzam bir iş gücüne sahip. İslam Konferansı Örgütüne üye bütün Müslüman ülkelerin toplam milli gelirinin yüzde 60'ını bu 8 ülke karşılıyor. 8 ülkenin toplam gayri safi milli hasılası 4,5 trilyon dolar seviyesine geldi. İhracatları 600 milyar dolar, ithalatları 980 milyar dolar. Yani 1,9 trilyon dolarlık dış ticaret hacmine sahipler."    

 

 

YENİ DÜNYADA PAYLAŞIM VE YÖNETİMDE ADALET HAKİM OLACAK

Genel Başkanımız D-8 organizasyonunun sadece bu ülkeleri ilgilendirmediğini belirterek "57 Müslüman ülkeyi, 160 ezilen ülkeyi de ilgilendiriyor. Çünkü onların kurtuluşu için de atılmış bir adımdır. Bu kurtuluş 4 adımda gerçekleşecek. Birincisi D-8'in kurulması bu gerçekleştirildi. İkincisi D-60 hedefine ulaşılması. Üçüncü adım D-160'ların kurulması. Yani 5 milyar ezilen insan, 160 ezilen ülkenin adil bir dünya için bir araya toplanmaları. Dördüncü adımda G-20'ler ile D-160'ların yeni ve adil bir dünya için bir araya gelmeleri, masaya oturmaları. Bu dört adımla adil bir dünyanın kurulmasıyla kurtuluş gerçekleşecek. Bu yeni dünyada, paylaşımda ve yönetimde adalet hakim olacak. Güçlünün haklı sayıldığı değil, haklının güçlü kılındığı bir dünya olacak. Doğru hak anlayışı temeline dayanan, adil bir düzen bu dünyada hakim olacak. Ezen ve ezilen dünyası olmayacak. Bu dünyanın prensipleri D-8 amblemindeki altı yıldız ile sembolize edilmiştir. D-8'lerin altı temel ilkesi bu yeni dünyanın kuruluş temel ilkesidir. Savaş değil barış, çatışma değil diyalog, sömürü değil iş birliği, çifte standart değil adalet, üstünlük değil eşitlik, baskı ve tahakküm değil insan hakları ve demokrasidir. Bu temel 6 ilke kurulacak yeni dünyanın esaslarıdır" diye konuştu. 

 

 

PROF. DR. NECMETTİN ERBAKAN HOCAMIZ İSLAM DÜNYASINDA ADALET VE KALKINMA İÇİN ÖNDERLİK ETMİŞTİ

Genel Sekreter Imam, programda yaptığı konuşmada, D-8'in, 8 Müslüman ülke olan Bangladeş, Mısır, İran, Endonezya, Nijerya, Malezya, Pakistan ve Türkiye tarafından kurulduğunu hatırlattı.

 

Prof. Dr. Necmettin Erbakan'ın İslam dünyasının önemli şahsiyetlerinden biri olduğunu ifade eden İmam, "Erbakan, İslam dünyasında, eşitlik, adalet ve kalkınma için büyük bir önderlik yapmıştır. Erbakan, Türkiye önderliğinde, İslam dünyası ülkeleri arasında iş birliğinin güçlenmesini sağlamış, aynı zamanda dünya çapında insanların kalkınabilmesi için ilk adımları atmıştır." dedi.

 

D-8 ülkeleri içinde ekonomik iş birliğinin her geçen gün büyüyerek devam ettiğini kaydeden Imam, "Üye ülkeler arasında toplam Gayrisafi Yurt İçi Hasıla (GSYH), üç kattan daha fazla yükselmiştir. D-8 ülkeleri arasında 1997 yılında 1,2 trilyon dolar olan GSYH, 2019 yılında 4 trilyon dolara yükselmiştir." diye konuştu.

GÜMBÜR GÜMBÜR İKTİDARA YÜRÜYORUZ!

GÜMBÜR GÜMBÜR İKTİDARA YÜRÜYORUZ!

 

 

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Yargıtay'ın açıkladığı verilere göre geçen ay üye sayısını en çok artıran parti olduğumuzu, bu ay da şimdiden üye sayısında rekor kırdığımızı belirterek,  "Yeniden Refah Partisi olarak her geçen gün daha da güçlenerek gümbür gümbür iktidara yürüyoruz" dedi.

 

 

Çorum Atatürk Kapalı Spor Salonu'nda düzenlenen 2. Olağan İl Kongremizde büyük bir kalabalığa hitap eden Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, il kongrelerimizin, parası ve havası bol olan bazı siyasi partilerin büyük kongrelerinden daha kalabalık şekilde yapıldığını söyledi.

 

 

Yeniden Refah İktidarının ayak sesleri

Geçen ay üye sayısında rekor kırdığımızı ve bu ay şimdiden bu rekoru geçtiğimizi, üye sayısındaki artışın iktidara yürüyüşümüzün bir göstergesi olduğunu ifade eden Genel Başkanımız Erbakan, "Milletimiz, İslam alemi, tüm ezilenler ve mazlumlar Millî Görüş iktidarını özlemiştir. Cenabı Allah'a şükürler olsun ki Millî Görüş’ün yeniden şahlanışın, Yeniden Refah'ın iktidarının ayak sesleri duyulmaya başlamıştır elhamdülillah." ifadelerini kullandı.

 

Hükümetin ekonomi politikalarını eleştiren Genel Başkanımız, iktidara geldiğimizde zam, vergi artışı yaşanmayacağını, vatandaşın banka borçlarının faizlerini silip, ana parayı da uzun vadeyle yapılandıracağımızı ilan etti.

 

 

Vatandaşı E-haciz ile nefes alamaz hale getirdiler

Yandaşların ve müteahhitlerin milyarlık vergi borçlarını silen, Amerikan Cargill’e özel vergi muafiyeti çıkaran iktidarın, vatandaşı, öğrencileri, prim ve vergi borcunu yapılandırdığı halde ödeyemeyen küçük esnafı e-hacizlerle nefes alamaz hale getirdiğini söyleyen Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, “İktidarın 2020 yılında tapu dairelerinde e-hacizle el koyduğu tapu sayısı 3 milyon 737 bin iken, 2021’de e-haciz uygulanan tapu sayısı 5 milyon 431 bine yükseldi. Vergi ve SGK yapılandırmasında iki taksit ödeyemediği için e-haciz uygulanan banka hesabı sayısı ise 2020’de 3,3 milyon iken, 2021’de 4,6 milyona çıktı. Kredi Yurtlar Kurumu’ndan öğrenimi sırasında öğrenci kredisi kullanan, üniversiteyi bitirdikten sonra iş bulamayan gençlere karşı “e-haciz yağmuru” başlatan KYK’nın yasal takip başlattığı gençlerin sayısı da 5 milyonu aştı. Kredi çekerek borcunu kapatmak isteyenler, hesapları e-hacizle bloke edildiği için kredi talepleri de reddediliyor. Bizim İktidarımızda, işletmeleri, küçük esnafı, vatandaşımızı batıran, yokluğa mahkûm eden, bu gayri insanı e-haciz uygulamasını derhal sona erdireceğiz. Kimsenin bankadaki parasına, kendisinin ve ailesinin rızkına e-hacizle el konulmayacak, bloke edilmeyecek. Borçların faizleri silinip sıfırlanacak, ana para ödemesi de en makul ve uzun vadeli şekilde yapılandırılacak.” diye konuştu.

 

 

Kamuda mülakat uygulamasına son vereceğiz

İktidarın kamu personeli alımlarında uygulamış olduğu yöntemlerin kamuoyunda çok büyük tepkilere yol açtığını belirten Genel Başkanımız Erbakan, bu adaletsizliğe son vereceklerini belirterek şöyle devam etti:  

 

“Yeniden Refah Partisi olarak yapılacak ilk seçimlerde Allah’ın izni ile iktidar olacağız ve kamuya personel alımlarında büyük bir adaletsizliğe ve zulme sebep olan mülakat uygulamasına son vereceğiz. Mülakat ile kamuya personel alma dönemi sona erecek. KPSS’den belirlenen taban puanı alan memur adayları, kadro açan kurumlar arasından tercih ettikleri kurumlar tarafından, kurum çalışmalarını esas alan teknik bir yazılı sınava tabi tutulacaklar.  Bu yazılı teknik sınavda alınan başarı puanına göre adaylar sıralanacak.”   

 

KAMUDA MÜLAKAT UYGULAMASINA SON VERECEĞİZ

KAMUDA MÜLAKAT UYGULAMASINA SON VERECEĞİZ

 

 

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, “Gençlerimize buradan bir müjde vermek istiyorum. Yeniden Refah Partisi olarak yapılacak ilk seçimlerde Allah’ın izni ile iktidar olacağız ve kamuya personel alımlarında büyük bir adaletsizliğe ve zulme sebep olan mülakat uygulamasına son vereceğiz.” dedi.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Uşak İl Başkanlığımızın 2’inci Olağan Kongresi’ne katıldı.

 

 

İkinci 40 yılda baharı başlatan çiçek Yeniden Refah olacaktır

Merhum Başbakan Prof. Dr. Necmettin Erbakan'ın 'Her bahar bir çiçekle başlar' sözünü hatırlatarak konuşmasına başlayan Genel Başkanımız Erbakan, "94 şahlanışının, 95 şahlanışının heyecanını yeniden yaşama vakti gelmiştir. Bu heyecanı yeniden, Yeniden Refah olarak yaşatacağız. Erbakan Hocamız ne diyordu; 'Baharı başlatan çiçek, bir çiçekle bahar olmaz, ama her bahar bir çiçekle başlar.' İşte Erbakan Hocamız o baharı başlatan çiçek olmuş. Nasıl birinci 40 yılda baharı başlatan çiçek Erbakan Hocamız olmuşsa, ikinci 40 yılda da baharı başlatan çiçek Yeniden Refah Partisi olacaktır. Zafer Millî Görüşçülerindir ve zafer yakındır. Refah gelecek yüzler gülecek" ifadesini kullandı.

 

 

‘Faizi düşürmemiz lazım diyenler yüzde 90 ile faiz vermeyi teklif ediyor’

Mevcut iktidarın ekonomi politikalarına sert eleştiriler yönelten Genel Başkanımız, "Faizi düşürmemiz lazım diyenler, bugün vatandaşa yüzde 90 faiz vermeyi teklif eder hale gelmiştir. Bunun diğer manası, ne kadar çaresizlik içerisinde olduklarını, paraya ne kadar sıkıştıklarını açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Yüzde 8,65 faizle dolar borçlandıkları yetmedi, şimdi yıllık yüzde 90 faizle TL borçlanmanın peşinde dolaşıyorlar. Millî Görüş olarak daha ne kadar söyleyeceğiz. Borç ve faiz ekonomisi çıkmaz sokaktır. Çözüm üretimdedir, çözüm ihracattadır, çözüm milli kaynak paketlerini hareket geçirmektedir. Çözüm Millî Görüştedir." dedi.  

 

Kamuda mülakat uygulamasına son vereceğiz

Konuşmasında iktidarın kamu personeli alımlarında uygulamış olduğu yöntemlerin adaletsizliğine vurgu yapan Genel Başkanımız, “Mevcut iktidar tarafından pervasız bir şekilde kullanılan mülakat uygulaması ciddi oranda haksızlıklara neden oluyor. ‘İstediğin kadar diploman, yeterliliğin olsun, dayın yoksa hiçbir göreve gelemezsin.” Gençlerimizin geleceğe dair kaygıları her geçen gün artıyor. Ancak ben buradan sevgili gençlerimize sesleniyorum; ‘Sevgili gençler, umutsuzluğa kapılmayın, çünkü artık Yeniden Refah Partisi var.   Biz Yeniden Refah Partisi olarak gençlerimizin alın terinin, emeğinin siyasi çıkarlar uğruna kurban edilmesine asla göz yummayacağız. Gençlerimize buradan bir müjde vermek istiyorum. Yeniden Refah Partisi olarak yapılacak ilk seçimlerde Allah’ın izni ile iktidar olacağız ve kamuya personel alımlarında büyük bir adaletsizliğe ve zulme sebep olan Mülakat uygulamasına son vereceğiz.’  Mülakat ile kamuya personel alma dönemi sona erecek! KPSS’de belirlenen taban puanı alan memur adayları, kadro açan kurumlar arasından tercih ettikleri kurumlar tarafından, kurum çalışmalarını esas alan teknik bir yazılı sınava tabi tutulacaklar.  Bu yazılı teknik sınavda alınan başarı puanına göre adaylar sıralanacak.  Dolayısı ile amcası, dayısı olanlar değil, sınavlarda başarılı olanlar yani “hak edenler” kamu personeli olabilecek.” şeklinde konuştu.

 

 

Venezuella’yı bırakın da kendi çiftçimize destek olun

İktidarın tarım politikalarını da eleştiren Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, şöyle devam etti:

 

“Millet ile dalga geçer gibi Türkiye’de tarımı hallettiniz de sıra Venezuella’da tarım yapmaya geldi. Girdi maliyetleri altında ezilen çiftçi buğdayda dekar başına ürettiği mahsulden 300-400 TL zarar etmekten dert yanarken, Türkiye'de buğday üretimi ciddi şekilde azalırken, Ak Parti iktidarı döneminde kayıtlı çiftçi sayımız 2,6 milyondan 493 bine düşmüşken, Tarım Bakanı Venezüella’da buğday üretimine başlayacaklarını söylüyor.  Sanki Türkiye’de tarımı çok iyi hallettiniz de sıra Venezüella’ya geldi.  Bitme noktasına gelen Türk tarımını desteklemek ve geliştirmek için somut adım atmak yerine, Venezüella’da buğday üretimi için anlaşma yapıyorlar. “Tarımsal alana çok ihtiyacımız var” diyorlar. Sayın Bakana diyoruz ki; Tarım yapılacak arazi arıyorsanız şu Anadolu’yu bir dolaşın, bir bakın ve görün yüzbinlerce hektar arazimiz, dünyanın en verimli toprakları nasıl âtıl bir şekilde duruyor.  Venezüella’da tarım yapacağınıza kendi çiftçimize destek olun, mazot fiyatını düşürün, girdi maliyetlerini azaltın, çiftçinin borç faizlerini silin.”

 

PARALAR FAİZE, İSRAFA VE İMTİYAZLILARA GİDİYOR!

PARALAR FAİZE, İSRAFA VE İMTİYAZLILARA GİDİYOR!

 

 

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan’dan, iktidara ek bütçe tepkisi:Bütçenin kendisi kadar ek bütçe mi olur Allah aşkına? Mevcut iktidar, ‘2023’ün de bütçesini şimdiden alacağım ve yutacağım.’ diyor. Peki neden böyle oluyor? Çünkü paralar faize, imtiyazlı holdinglere ve israfa gidiyor.”

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Batman İl Başkanlığımızın 1. Olağan Kongresi’ne katıldı.

 

 

D-8’e gereken önem verilseydi Türkiye bugün bu halde olmazdı

Kongrede yaptığı konuşmada hükümetin ekonomi politikalarını eleştiren Genel Başkanımız, “Eğer mevcut iktidar tarafından D-8’e gereken önem verilmiş olsaydı, bugün ne Türkiye ne de İslam alemi bu halde olurdu.” dedi.

 

Genel Başkanımız Erbakan şunları kaydetti:

“Geçen hafta Çırağan Sarayı’nda, Rahmetli Erbakan Hocamızın muhteşem hamlesi D-8’in 25. kuruluş yıldönümünü idrak ettik. D-8, Merhum Erbakan Hocamız tarafından yeni bir dünyanın, adil bir dünya’nın kurulması için atılmış somut ve resmi bir adımdı. D-8’i oluşturan 8 Müslüman ülkenin nüfusu, bugün 1,2 milyara ulaşmıştır. Dünyadaki petrol rezervinin yüzde 12’si, doğalgaz rezervinin ise yüzde 22’si bu ülkelerdedir. 7,5 milyon kilometrekare toprağa sahip olan ve dünyanın jeostratejik önemi en yüksek bölgesinde yer alan bu ülkeler, dünya deniz ticaretinin gerçekleştiği deniz yollarının, boğazların üçte ikisini kontrolleri altında tutmaktadırlar. Genç, dinamik ve sürekli olarak artan nüfusa ve muazzam işgücü potansiyeline sahiptirler. D-8’lerin gayri safi milli hasılaları 4,5 trilyon dolara ulaşmıştır ve bu büyük güç, 2 trilyon dolara yakın dış ticaret hacmine sahiptir. Bu muazzam potansiyel, mevcut hükümet tarafından maalesef değerlendirilememiştir. Eğer mevcut iktidar tarafından D-8’e gereken önem verilmiş olsaydı, bugün ne Türkiye ne de İslam alemi bu halde olurdu. Türkiye, bugün swap anlaşmalarının ve yüzde 8,65 faizle alınacak, dolar faiziyle alınacak dış borçların ve kredilerin peşinde yana yakıla koşmazdı. Erbakan Hocamız tarafından adil dünyanın kurulması için yola çıkarılan büyük D-8 kervanı, yeni dönemde Millî Görüş iktidarında Yeniden Refah iktidarında menziline varacaktır. D-8’i kuruluş hedeflerine ulaştıracağız. Arkasından ikinci aşama D-60’ı hayata geçireceğiz ve üçüncü adım olan tüm ezilen ülkelerin bir araya gelmesi ile D-160’ı da hayata geçirip Osmanlı’nın torunları olarak adil bir dünyayı, yeni bir dünyayı kuracağız inşallah.”

 

 

Millî Görüş iktidarında Doğu ve Güneydoğu yatırıma doyacak

Millî Görüş’ün “ırkçılığın” her çeşidini reddettiğini vurgulayan Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, sözlerini şöyle sürdürdü:

 

“Bugün dış güçler, Dünya Siyonizmi, ırkçılığı ve mezhepçiliği bizi birbirimize düşürmek ve ayırmak için kullanıyor. Bunlar ne Türkün ne de Kürdün selametini isterler. Asıl maksat bölmek parçalamak ve yutmaktır. Bu oyunu bozacak olan ancak ve ancak Millî Görüş iktidarıdır. Irkçılıkla mücadele ettiği için siyasi bedel ödetilen Erbakan Hocamızın öncülüğündeki Refah Partisi’nin, Türkiye’nin dört bir yanında olduğu gibi, Doğu ve Güneydoğu illerimizde de bu illerimizde yaşayan kardeşlerimizi ne büyük hizmetlerle buluşturduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz. Erbakan Hocamız, uzun yıllar boyunca ihmal edilmiş olan illerimize, nice fabrikayı kazandırmıştır. Bugün, Batman ilimizde işsizlik en büyük problemlerden biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Genç ve dinamik nüfusumuz, işsizliğin ya da sefalet ücretlerinin pençesinde kıvranmaktadır. Evlenmek isteyen gençlerimiz, gittikçe artan maliyetler yüzünden ya evlenememekte ya da aileleriyle birlikte büyük borçlar altına girmektedir. Başlarını sokacak ev bulabilmek iyice zorlaşmış durumdadır. Birçok şehrimizde, mevcut asgari ücret, ev kirası ödemeye yetmiyor. Millî Görüş’ün yeni iktidarında Doğu ve Güneydoğu illerimiz de Allah’ın izniyle yeniden büyük yatırım hamleleriyle buluşacak, yatırıma doyacaktır. İşsizlik sorunu ortadan kalkacaktır.”

 

 

Bütçenin kendisi kadar ek bütçe mi olur Allah aşkına?

Siyasetteki ek bütçe tartışmalarına da işaret eden Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan şu ifadeleri kullandı:

 

Bu iktidar, 2022 bütçesini altı ayda eskitti. 1 Trilyon 750 milyar liralık 2022 bütçesine ilave olarak tam 1 Trilyon 80 milyar 515 milyon lira istenmektedir. Bütçenin kendisi kadar ek bütçe mi olur Allah aşkına? Mevcut iktidar, ‘2023’ün de bütçesini şimdiden alacağım ve yutacağım. Bir sonraki senenin bütçesini şimdiden bu senenin 6. ayında istiyorum.’ demektedir. Peki neden böyle oldu? Sadece bu senenin faiz gideri 300 milyar lira, eğer iktidar 4 sene daha devam ederse bir 800 milyar daha faize gidecek. Bir diğer sebep de imtiyazlı holdinglere kaynak aktarılması… Siz eğer 13 şehir hastanesini, 57 hastane parasına yaptırıp milyarca doları müteahhitlere aktarırsanız, bu da yetmedi deyip bu holdinglere 128 kez vergi muafiyeti getirirseniz, tabii ki daha 6. ayda bütçeniz delinir. Bunun yanında bir de milyarlık kamu israfı, milyonlarca liralık zırhlı araçlar, 5-7 maaş alan bürokratlardan bütçeye para kalmaz. Paralar faize, imtiyazlı holdinglere ve israfa gidiyor. Bu iktidar bu sistemle 20 sene değil 120 sene iktidarda kalsa milletin derdine derman bulamaz.”

 

 

Millet altılı masadan da ümidi kesti

Milletin iktidarın yanı sıra altılı masadan da umudunu kestiğini kaydeden Genel Başkanımız, “İktidarın çığ gibi büyüyen problemlere çözüm üretmekte acze düştüğünü gören vatandaşlarımız, 6’lı masa denilen yapıdan da zaten çok az olan ümitlerini tamamen yitirmiş durumdadır. Masayı oluşturan partiler arasında büyük sıkıntılar vardır ve bu sıkıntılar gerek genel başkanların gerekse diğer parti yöneticilerinin değerlendirmelerine yansımaktadır. Her partinin kendi tarafına çekmeye çalıştığı masadan gelen çatırtılar, Türkiye’nin her köşesinden duyulmaktadır. Bir defa masadaki hiçbir parti ekonomik krizi çözecek somut projeler ortaya koyamıyor. Dolayısıyla milletimiz, önüne konulan senaryoyu ve bu senaryonun partilerini reddederek, Yeniden Refah Partisi’ni üye sayısını en çok arttıran parti yapıyor. Bu aziz millet anket ve medya tezgâhlarını dağıtıyor, Millî Görüş’ü yeniden iktidara taşıyor!” ifadelerini kullandı.

 

 

En düşük emekli maaşı asgari ücret düzeyinde olacak

Yeniden Refah Partisi olarak paylaşımda adaleti sağlayacağımızı belirten Genel Başkanımız Erbakan, işçiye emekliye ve memura yüzde 100 maaş zammı ile işe koyulacağımızı ve en düşük emekli maaşını asgari ücret seviyesine çekeceğimizi söyledi.

 

MİLLÎ GÖRÜŞ VAR OLDUĞU SÜRECE LGBT SAPKINLIĞINA ASLA GEÇİT VERMEYECEĞİZ!

MİLLÎ GÖRÜŞ VAR OLDUĞU SÜRECE LGBT SAPKINLIĞINA ASLA GEÇİT VERMEYECEĞİZ!

 

 

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, LGBT sapkınlarına tepki göstererek, “Çağımızın en büyük felaketlerinden LGBT sapkınlığının dış güçler vasıtasıyla ülkemizde yaygınlaştırılmak istendiğine şahit oluyoruz. Millî Görüş var olduğu sürece bu LGBT sapkınlığına asla geçit vermeyeceğiz.” dedi.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Şanlıurfa İl Başkanlığımızın 2. Olağan Kongresi için gittiği kadim şehirde büyük bir coşkuyla karşılandı.

 

Mehmet Akif İnan Konferans Salonunda düzenlenen kongrede konuşan Genel Başkanımız, Şanlıurfa’nın 30 kilometre dışından başlayan binlerce araçlık konvoyla karşılandıklarını ve arkasından şahit oldukları kongre salonuna sığmayan sevgi selinin, Millî Görüş’ün iktidara yürüyen ayak seslerinin tezahürü olduğunu söyledi.

 

 

Her kesimden insanımızı kucaklamak için buradayız

Merhum Başbakan Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocamızdan aldığımız Millî Görüş sancağını kalenin en yüksek burçlarına dikeceğimizi belirten Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, milletimizin ve İslam aleminin Millî Görüş iktidarını aradığını söyledi. Bizim de Yeniden Refah Partisi olarak Erbakan Hoca’nın taşıdığı ruhla bölgeye geldiğimizi ve Arap, Türk ve Kürt ayrımı yapmadan bütün bölgeyi kucaklamak ve her kesimden, her mezhepten insanımızın derdiyle dertlenip bu dertlere çözümler üretmek için geldiğimizi söyledi.

 

 

Enflasyon canavarı yeniden hortladı

İktidarın ekonomi politikalarını da eleştiren Genel Başkanımız Erbakan, 80’li ve 90’lı yıllardaki Enflasyon canavarının adeta tekrardan dirildiğini belirterek şöyle konuştu:

 

“Bugün bölgede her iki gençten birinin veya bazı yerlerde 3 gençten 2´sinin işsizliğin ya da sefalet ücretlerinin pençesinde kıvranmaktadır. Evlenmek isteyen gençlerimiz, gittikçe artan maliyetler yüzünden ya evlenememekte ya da aileleriyle birlikte büyük borçlar altına girmektedir. Yuva kurmaya çalışan gençlerimiz için, başlarını sokacak ev bulabilmek iyice zorlaşmış durumdadır. Birçok şehrimizde, mevcut asgari ücret, ev kirası ödemeye yetmemektedir. Hukuk mahkemelerindeki davaların neredeyse yarısı, kiracı ev sahibi anlaşmazlıklarından kaynaklanmaktadır. Büyük bir sosyal kriz ülkeyi tehdit ederken, hükümetin ortaya koyduğu sözde çare nedir? Ev kirası zammına, sadece bir yıl süreyle uygulanmak üzere, yüzde 25 üst sınır getirmek."

 

 

Milletimiz Cumhurbaşkanı ve vekil maaşlarına getirilen zamları kalın harflerle not etti

Her sabah zam haberleriyle uyanan vatandaşlarımızın ekmek derdine düştüğünü kaydeden Genel Başkanımız, “İktidar yetkililerinin sıkça kullandığı beka meselesi söylemi, artık bugün milyonlarca vatandaşımız için ekmek bulabilmek beka meselesi olmuş.  Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın memleketi olan Rize’de dahi ekmek fiyatı 5 liraya yükselmiş. Vatandaşın temel gıda maddesi ekmek, İstanbul’un pek çok ilçesinde de 5 liradan satılıyor. İktidara geldiklerinde çay simit hesabı yapanlara bir ailenin sadece bir aylık kuru ekmek maliyetinin hesabını yapmasını öneriyorum. Milletin ekmek derdine düştüğü, taneyle salatalık aldığı bir dönemde; Cumhurbaşkanı ve milletvekillerinin ek bütçe yoluyla maaşlarına hatırı sayılır oranda zam yaptırmalarını bu millet bir yere kalın harflerle not etmiştir. İlgililer seçim zamanı karnesini aldıklarında o notları çok iyi bir şekilde göreceklerdir.” şeklinde konuştu.

 

 

Millî Görüş var olduğu sürece LGBT sapkınlığına asla geçit vermeyecektir

Maddi kalkınmanın yanında manevi kalkınmanın da çok önemli olduğunu söyleyen Genel Başkanımız Erbakan, gençliğin arasında Ateizm ve Deizm’in çoğaldığını ve uyuşturucu kullanımının çok küçük yaşlara kadar indiğini belirterek, “Yüce Kur’an’ı haşa tekmeleyen bir nesil yetişiyor. Dindar nesil yetiştireceğiz diye gelenlerin Türkiye’yi getirdikleri hal ortadadır. En son yine çağımızın en büyük felaketlerinden LGBT sapkınlığının dış güçler vasıtasıyla yaygınlaştırmak istendiğine şahit oluyoruz.  Bugün gençlik kollarımız 81 ilimizde LGBT sapkınlığına karşı aynı anda basın toplantısı düzenleyerek lanetlemişlerdir. Millî Görüş var olduğu sürece bu LGBT sapkınlığına asla geçit vermeyeceğiz.”

Bir ülkenin en önemli gücünün imanlı gençliği olduğunu kaydeden Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, iktidara geldiğimizde yeni evlenecek gençlere düğün, ev alma ve ilk arabasını alma desteği vereceğimizi söyledi.

 

ECDAT YADİGARI BU TOPRAKLARDA LGBT SAPKINLIĞINA GEÇİT VERMEYECEĞİZ

ECDAT YADİGARI BU TOPRAKLARDA LGBT SAPKINLIĞINA GEÇİT VERMEYECEĞİZ

 

 

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, “Ecdat yadigarı, İslam’a 1000 sene bayraktarlık yapmış bu topraklarda, LGBT sapkınlığına geçit vermeyeceğimizi bununla mücadele edeceğimizi bütün Türkiye’ye ilan ediyoruz.” dedi.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Şanlıurfa İl Başkanlığı binamızda basın mensuplarıyla bir araya geldi.

 

Doğu ve Güneydoğu’da, bölge insanının asırlar boyu emperyalizmin oyunlarını bozduğunu belirten Genel Başkanımız, önümüzdeki dönemde de atılacak maddi ve manevi kalkınma hamleleriyle mevcut sorunların çözülebileceğini söyledi.

 

 

Millî Görüş ırkçılığa ve ayrımcılığa karşı en sert mücadeleyi vermiştir

Millî Görüş zihniyetiyle dil, din, ırk ve mezhep gözetmeksizin her kesimden insanı kucaklamaya geldiğimizi ve bölgeye büyük hizmetleri olan Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocamızın misyonunu devam ettireceğimizin altını çizen Genel Başkanımız Erbakan, “Erbakan Hocamız insanımızı Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Şii, Sünni diye ayırmadı. Hatta ve hatta ‘Müslüman mı değil mi’ diye de bakmadı. 7 milyar insanın saadet ve selameti için çalıştı. Erbakan Hocamız, insanımıza bakarken, ‘İnsanımızın geçim derdi var mı? Huzur ve barışı var mı? Adaletli muamele görüyor mu?’ diye bakmış, kutuplaşmaya, ayrımcılığa, bölgeciliğe, ırkçılığa karşı siyasi hayatı boyunca en sert şekilde karşı çıkmış ve mücadele etmiştir. Bölgede siyasi hayatı boyunca birçok fabrika, organize sanayi bölgeleri açtıran Erbakan Hocamızın bu hizmetleri, daha sonra akamete uğratılmış; özelleştirilmiş veya kapatılmış, yok edilmiş. Bu sebeplerden dolayı da bölgede işsizlik özellikle genç işsizlik en önemli sorun olarak ortaya çıkmaktadır. Bölgede maalesef 3 gençten ikisi işsiz. Bağımsız araştırmacılara göre ülkemizde 10 milyona yakın işsizler ordumuz var ve bunların büyük çoğunluğu Doğu ve Güneydoğu yani bu bölgelerde bulunuyor. İşe giren şanslı insanlarımız da açlık sınırının altında kalan asgari ücretle geçinmek zorunda kalıyor. Yıllık Enflasyon yüzde 160’ı geçtiği ülkemizde açlık sınırının 6 bin 500 TL’yi geçtiği düşünülürse insanımız açlıkla boğuşuyor.” ifadelerini kullandı.

 

 

Milyonlarca çiftçiye sadece 25,8 milyar destek, faize 300 milyar ödeme

Bölgenin en önemli geçim kaynaklarından tarımla uğraşan çiftçinin de halinin perişan olduğunu kaydeden Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, “Çiftçinin durumu asgari ücretliden de beter. Bu mazot fiyatlarıyla, bu elektrik fiyatlarıyla çiftçilik yapılır mı? Gübrenin tonu, bir senede 3 bin 400 liradan 17 bin liraya fırladı. Bu gübre fiyatlarıyla tarlaya gübre atmak mümkün değil. Tarımsal desteklemeler yetersiz. 2022 yılı bütçesinden milyonlarca çiftçimiz için tarımsal desteklemeye 25,8 milyar TL ayrılmış, faize verilecek para 300 milyar TL.   Çiftçi bu maliyetlerle ekip biçtikçe batıyor, elindekinden de avucundakinden oluyor.” şeklinde konuştu.

 

 

Ekonomik krize çözüm için Millî Kaynak paketlerimiz hazır

İktidarın ekonomik sorunlara çözüm olamayacağının gerek söylemleri ve gerekse atılan adımlarla, halk nezdinde de iyice ayyuka çıktığını belirten Genel Başkanımız, ekonomik krizin çözümü için borçsuz, faizsiz ve milletin sırtına yük yüklemeden hazırladığımız Milli Kaynak paketlerimizin hazır olduğunu ve iktidara gelir gelmez hayata geçireceğimizi söyledi

 

 

Ecdat yadigarı bu topraklarda LGBT sapkınlığına geçit vermeyeceğiz

Maddi kalkınma hamlelerinin yanında manevi kalkınmanın öneminin altını çizen Genel Başkanımız Erbakan, Türkiye’de boşanma oranlarının hızla arttığı uyarısında bulunarak şöyle devam etti:

“Aile toplumun sigortasıdır. Ailenin ortadan kalkması demek her türlü felaketin gelmesi demektir. Uyuşturucu kullanımının yaygınlaşması ve kullanım yaşının düşmesi çok büyük bir problem. Gençler uyuşturucunun pençesinde. Deizm, ateizm gibi felaketler gençler arasında almış başını gidiyor. Aynı zamanda da Allah’ın lanetine vesile olacak LGBT sapkınlığı dış güçler eliyle toplumumuzun dibine bir dinamit olarak yerleştirilmek isteniyor. Cinsiyetsiz, ailesiz bir toplum isteniyor. Bu LGBT sapkınlığına ecdat yadigarı, İslam’a 1000 sene bayraktarlık etmiş bu topraklarda geçit vermeyeceğimizi bununla mücadele edeceğimizi bütün Türkiye’ye ilan ediyoruz. Para kaybedebilirsiniz tekrar kazanılır ancak bir nesli kaybederseniz bir daha geri getirebilmeniz mümkün olmaz.”

 

 

Toplumdaki sıkıntıları çözecek 4 aşamalı plan yürürlüğe konulmalı

Toplumdaki manevi sıkıntıları çözmek işin 4 aşamalı bir planın yürürlüğe konulması gerektiğini belirten Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, o maddeleri şöyle sıraladı:  

 

“Birinci olarak eğitim sistemi ve müfredatın mutlaka ıslah edilmesi gerekiyor. Materyalist ve dünyacı bir müfredat gençlerimizi perişan ediyor. Bilimsel kalitesi yüksek bir nesil yetiştirirken, aynı zamanda ahlaki ve manevi kalitesi yüksek bir nesil yetiştirecek bir müfredat hayata geçirilmeli. İkinci adım olarak medyanın mutlaka ıslah edilmesi lazım. Yarışma programları, diziler, ücretli dijital ortamlar gençlerimizi felakete sürüklüyor. Sadece müstehcenlik değil iktidara yakın kanallarda yayınlanan dizilerde dayatılan yaşamlar gençlerimizi zehirliyor. Üçüncü olarak Aile ve Sosyal Politikalar alanındaki yasa ve politikaların düzenlenmesi lazım. Batıdan ithal kadını koruyacağım derken yuvaları yıkan 6284 sayılı kanun gibi kanun ve düzenlemelerin kaldırılması. Son olarak da ahlaki çöküntünün, ailelerin dağılmasının ve pek çok sıkıntının başında ekonomik kriz ve yoksulluk geliyor. Bu alanda atılacak adımlar da çok önem arz etmektedir.”

 

 

NATO’DA ZAFER KAZANILMAMIŞ, GERİ ADIM ATILMIŞTIR

NATO’DA ZAFER KAZANILMAMIŞ, GERİ ADIM ATILMIŞTIR

 

 

 

Türkiye, Madrid’deki zirvede İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya girişlerinin önündeki vetosunu maalesef geri çekmiştir. Avrupa Birliği’nin kapısında 63 senedir bekletilen ve hala birliğe üyelik ısrarını sürdüren Türkiye, İsveç ve Finlandiya’yı NATO’nun kapısında 2 ay bile tutamamıştır. Oysa ki Sayın Cumhurbaşkanı, tıpkı Rahip Brunson hadisesinde olduğu gibi çok yüksek perdeden konuşmuş, ‘Ben başta olduğum sürece NATO’ya giremezler’ demişti.

 

Burada öncelikle Sn. Cumhurbaşkanı’nın, İsveç ve Finlandiya’ya yönelik veto kartını ortaya koyarken, bu ülkeleri "teröre destek vermek"le suçlarken,  NATO üyesi olan sözde müttefikimiz ABD’nin Türkiye’nin savunma ve güvenliğine zarar verici benzer faaliyetlerine, PYD/YPG’ye olan muazzam desteğine vurgu yapmaması ve suskun kalmasının üzerinde durulması gereken bir konu olduğunu ifade etmek gerekir.

 

Madrid’deki NATO buluşmasında, İsveç ve Finlandiya’nın, uzun yıllardır terör örgütleriyle mücadele eden Türkiye’nin hassasiyet ve endişelerine dikkat edeceklerine dair yazılı taahhütte bulunmaları, bir uluslararası resmi metinde, PYD/YPG ve FETÖ’nün terör örgütü olarak nitelendirilmeleri, elbette kayda değer gelişmelerdir. Bununla birlikte imzalanan metin sadece ‘iyi niyet mutabakatı’ olarak nitelendirilebilecek bir metindir.

 

NATO’ya girişlerinin yolu açılan İsveç ve Finlandiya, kağıt üzerindeki taahhütlerinin gereklerini yerine getirmedikleri takdirde ne olacaktır? Her iki ülke de zaten daha önce AB’nin terör örgütleri listesinde yer alan PKK’yı terör örgütü olarak nitelendirmelerine rağmen örgüte bugüne kadar tam destek vermiş, her türlü eylemlerinin yolunu açmış, en ufak bir müdahalede bulunmamıştır. NATO’da imzaladıkları taahhütname, her iki ülkenin tavırlarında somut olarak neyi değiştirecektir ?

 

Ayrıca Türkiye’nin, Finlandiya ve İsveç’e vetosunu çekmek için bu kadar acele etmesinin gerçek sebepleri nelerdir?

 

Türkiye’nin özellikle ekonomideki sıkışmışlığı ortadadır. Uygulanan  yanlış ekonomi politikaları yüzünden ülkemiz, maalesef dünyada enflasyonun en yüksek olduğu, parası en değersiz ve en yüksek maliyetle borçlanabilen ülkeler arasında yer almıştır.  İktidar bu sıkışıklığı aşabilmek için başta İsrail ve Birleşik Arap Emirlikleri olmak üzere yakın geçmişte ihtilaf görüntüsü verdiği devletler ile yakınlaşma çabasına girmiş, Merkez Bankası döviz rezervlerindeki sıkıntıdan dolayı SWAP anlaşmalarına bel bağlamıştır.

 

Rahip Brunson hadisesinde zamanın ABD Başkanı Trump’ın mektuplu tahkirine karşılık, Brunson’ı iade ederek sıkıntıyı aşmaya çalışan Sayın Erdoğan, şimdi de İsveç ve Finlandiya vetosunu hiçbir somut kazanım elde etmeden geri çekmiştir. AK Parti döneminde benzeri görüntüler sık sık oluşmuştur. Mesela Annan Planı’nı peşinen kabul eden ve KKTC’den ‘evet’ oyu çıkmasına sebep olan AK Parti Hükümeti, Rum tarafının plana ‘hayır’ demesine rağmen Avrupa Birliği’ne alınması karşısında sadece sitemde bulunmakla yetinmiştir. Sayın Erdoğan birçok konuda olduğu gibi bu konuda da Batı tarafından ‘kandırıldığımızı’ belirtmiş, üzüntülerini beyan etmiştir. Sayın Cumhurbaşkanı, endişe ederiz ki önümüzdeki süreçte de İsveç ve Finlandiya’nın yazılı taahhütlerine bağlı kalmamalarından şikayet edecek, ‘Dost ve müttefiklerimizin samimiyetsizlikleri bizi üzmektedir’ diyecektir.

 

Bu noktada önemli bir örnek de, merhum Mesut Yılmaz’ın başbakanlığında kurulan 55. Hükümetin Dışişleri Bakanı Sn. İsmail Cem’in 9 Temmuz 1997’de yine Madrid’deki NATO zirvesinde Yunanistan Dışişleri Bakanı Theodoros Pangalos’la imzaladıkları mutabakat metnidir. Bu mutabakat metni ile Türkiye tarafı,  Yunanistan’ın karasularını 12 mile çıkarmasının Türkiye tarafından savaş sebebi sayılacağına dair 8 Haziran 1995’de aldığı “Casus Belli” kararından vazgeçmeyi, bunun karşılığında Yunan tarafı da karasularını 12 mile çıkarma iddiasından vazgeçeceğini taahhüt etmişlerdi. Ancak aradan geçen zaman ve yaşanan olaylar Yunan tarafının mutabakata sadık kalmadığını ve bunun karşılığında bizim de hiçbir yaptırım imkanımızın olmadığını açıkça ortaya koymuştur. Dolayısıyla bu gibi mutabakatların her zaman somut karşılığı olmamaktadır.

 

Sayın Erdoğan ve kurmayları, İsveç ve Finlandiya’nın 3’lü memoranduma imza atmasını büyük bir zafer olarak nitelendirmektedir. Bize göre ortada somut bir kazanım yoktur. Türkiye sonuçta, İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya girişlerinin yolunu açmıştır.  İsveç ve Finlandiya taahhütlerine uymazsa, Türkiye’nin içinde bulunduğu pozisyon, önümüzdeki dönemde bu iki ülkenin NATO üyeliklerinin önüne blokaj koymasına elverişli değildir.

 

Ne yazık ki iktidar özellikle ekonomideki sıkışmışlığından dolayı yine geri adım atmıştır.

 

ABD Başkanı Joe Biden'ın, Erdoğan'ı Madrid'e hareketinden önce aramasının üçlü memorandum kararı metninin sonunda yer alan: "Türkiye, NATO'nun Açık Kapı politikasına uzun zamandır devam eden desteğini teyit eder ve Madrid Zirvesi'nde Finlandiya ve İsveç'in NATO üyesi olmak üzere davet edilmelerine desteğini ifade eder” cümlesinin oluşmasında önemli rol oynadığını ve en son sözü aslında ABD Başkanı Biden’ın söylediğini ifade etmek mümkündür.

 

Yeniden Refah Partisi olarak; çarenin iflas etmiş Batı güdümlü politikalarda ve kuruluşlarda değil, Rahmetli Erbakan Hocamız’ın önderliğinde kurulan D-8’de ve devamı olan D-60 ile D-160’ta olduğunun altını bir kez daha çiziyoruz.

 

 

 

Dr. Fatih Erbakan

Genel Başkan

BÜYÜK ZAFERİN İŞARET FİŞEĞİ PAZAR GÜNÜ DODURGA’DAN ATILACAK

BÜYÜK ZAFERİN İŞARET FİŞEĞİ PAZAR GÜNÜ DODURGA’DAN ATILACAK

 

 

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, “Millî Görüş’ün gelecek sene yapılacak seçimlerdeki büyük zaferinin, büyük şahlanışının işaret fişeği pazar günü Dodurga seçimlerinde atılacak inşallah.” dedi.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, 8 yılın ardından yeniden belde statüsü kazanan ve 3 Temmuz'da belediye başkanlığı seçimi yapılacak Çankırı’nın Dodurga Beldesi’ni ziyaret etti.

 

 

50 senelik Millî Görüş tarihi efsane hizmetlerle doludur

Belde meydanında düzenlenen mitingde vatandaşlara seslenen ve partimizin belediye başkan adayı olan Hakan Kuşçu’ya destek isteyen Genel Başkanımız, şunları söyledi:

 

“50 senelik Millî Görüş tarihi efsane hizmetlerle, altın harflerle yazılmış referanslarla doludur. Millî Selamet Partisi’nin iktidar olduğu dönemler Kıbrıs Zaferi, 600 imam hatip okulu, 5 bin Kuran Kursu’nun açılması, arkasından 1976-77’de Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük sanayileşme ve kalkınma hamlesi olan ağır sanayi hamlesi. Türkiye’nin doğusundan batısına 200’den fazla sanayi tesisinin temelinin atılması, bütün engellemelere rağmen 70’ten fazlasının hizmete sokulması. Arkasından 54’üncü hükümet dönemi.  İşçiye, memura, emekliye yüzde 100, yüzde 200, yüzde 320’ye varan maaş zamları bir dünya şampiyonluğu olarak tarihe geçmiştir. Bu kadar kısa sürede dar gelirlinin refah payının bu kadar yüksek oranda artırıldığı başka dönem olmamıştır.”  

 

 

Büyük zaferin işaret fişeği Dodurga’dan atılacak

Genel Başkanımız Erbakan, Millî Görüş belediyesi geçmişlerinin efsane hizmetlerle dolu olduğunu hatırlatarak, şöyle devam etti:

 

“Millî Görüş belediyeciliği dönemlerinde rüşvet, suistimal, adam kayırma, israf ortadan kaldırıldı ve belediyelerde denk bütçe gerçekleştirildi. Belediyelerin kasaları paralarla doldu. Bunlar Refah Partili, Millî Görüşçü belediyeler tarafından yapıldı. Yeniden bu hizmetlerle buluşmak istiyorsak, burada Dodurga’da, Yeniden Refah Partisi’nin belediye başkan adayını seçmemiz gerek. Bu efsane hizmetleri hem merkezi hükümetteki efsane hizmetleri hem de yerel yönetimlerdeki belediyecilik anlamındaki efsane hizmetleri Dodurga’mızla, Çankırı’mızla buluşturmanın zamanı gelmiştir. 3 Temmuz Pazar gününden itibaren Millî Görüş belediyeciliği inşallah Dodurga’da başlayacak. Ve Dodurga halkı Millî Görüş hizmetinin ne olduğunu görerek, yaşayacak. Belediyecilik hizmetlerini en seri şekilde yapacağız. Dodurga halkına konut yapma imkânı sağlayacağız. Konut yapma problemini ortadan kaldıracağız. Tarihi manevi mirasa sahip çıkacağız. Çalmadan, israf etmeden, yandaşları zengin etmeden bütün bu hizmetleri en seri bir şekilde Dodurgalılarla buluşturacağız.  Allah, Millî Görüş’ün gelecek sene yapılacak seçimlerdeki büyük zaferinin, büyük şahlanışının işaret fişeğini Dodurga’dan pazar günü atmayı, bizlere nasip eylesin inşallah. Millî Görüş’ün birinci kırk yılındaki efsane hizmetlerini, ikinci kırk yıldaki tekrarını pazartesi günü itibariyle Dodurga’dan başlatmayı Cenabı Allah bizlere nasip eylesin inşallah. Refah gelecek, yüzler gülecek.”

PENDİK VE SULTANBEYLİ’DE ERBAKAN RÜZGÂRI

PENDİK VE SULTANBEYLİ’DE ERBAKAN RÜZGÂRI

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, yeni açıklanan asgari ücretin mevcut ekonomik şartlarda vatandaşın karnını doyurmasına dahi yetmeyeceğini belirterek, iktidara geldiğimizde ilk iş; işçiye, emekliye ve memura yüzde 100 maaş zammı yaparak işe başlayacağımızı açıkladı.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, esnaf ziyaretleri için gittiği İstanbul’un Pendik ve Sultanbeyli ilçelerinde halkın yoğun ilgisi ile karşılaştı. Üye stantlarımızı gezen Genel Başkanımız sonrasında esnaf ziyaretleri gerçekleştirdi.

 

 

Partimiz en fazla üye kaydeden birinci parti oldu

İlk olarak ziyaret ettiği Pendik Meydanında bulunan Şehit Orgeneral Eşref Bitlis Parkı’nda coşkulu bir kalabalığa hitap eden Genel Başkanımız Erbakan, “Partimiz Türkiye’de kurduğu teşkilatlarla her yeri kuşattı, kuşatmaya devam edecek. Geçen ay, Yargıtay’ın açıkladığı rakamlara göre partimiz Türkiye’de, en fazla üyeyi kaydeden birinci parti oldu. Yani şampiyon oldu. Bu ay da sadece gençlik kollarımız 20 gün dolmadan 12 bin 700 üye yaptı. Allah’ın izniyle bu ay, geçen aya göre yüzde yüz fazlasını yaparak 30 binden fazla üye kaydı yapacağız” açıklamasını yaptı.

 

 

Bu asgari ücretle karnını doyurman bile mümkün değil

5 bin 500 liraya yükseltilen asgari ücretin açlık sınırının altında kaldığını söyleyen Genel Başkanımız, "Yani asgari ücretle çalışacaksın, terleyeceksin, aldığın asgari ücretle karnın bile doyurmak mümkün değil. Memur maaşları yoksulluk sınırının altında, en düşük emekli maaşı, açlık sınırının neredeyse yarısı kadar. " şeklinde konuştu.

 

 

İşçiye memura emekliye yüzde 100 zam sözü

İktidara geldiklerinde ilk iş olarak işçiye, memura, emekliye gelir gelmez en az yüzde 100 maaş zammıyla işe başlayacaklarının sözünü veren Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan sözlerini şöyle sürdürdü:

 

"Paylaşımda adaleti, yönetimde adaleti tesis edeceğiz. Biz geldiğimiz zaman hikâye anlatmayacağız, enkaz raporu okumayacağız, bahane, mazeret üretmeyeceğiz. 'Önce Millet' diyerek dar gelirli 85 milyona adil şekilde bu kaynaklar aktarılacak. 1976-77’de Millî Görüş'ün ağır sanayi hamlesinde yaptığı gibi 10 milyonluk işsizler ordusu da 1 buçuk milyon üniversite diplomalı işsizlere, istihdam imkanını oluşturacağız. Her bakanlıkta ilk 100 günde ne yapacağımıza dair ilk 100 gün icraatlar kitabımız hazır.  Hepsinden daha önemlisi makam ve rakam için değil, Allah rızası için çalışan Millî Görüş kadrolarımız hazır. Bizim kadrolarımız ihale ve koltuk için değil, halka hizmet, Hakk'a hizmet için çalışıyor. İnşallah geleceğiz, inşallah sorunları biz çözeceğiz. Türkiye'nin her yerinde teşkilatlanma çalışmalarını tamamladık. Seçimlere en güçlü halde hazırız."

 

Erbakan, Pendik’teki programından sonra Sultanbeyli ilçesine geçerek esnaf ziyaretlerine yoğun kalabalık eşliğinde burada da devam etti.

 

NE İKTİDAR NE DE ÇATIRDAYAN 6’LI MASA, MİLLETİN UMUDU YENİDEN REFAH PARTİSİ’DİR

NE İKTİDAR NE DE ÇATIRDAYAN 6’LI MASA, MİLLETİN UMUDU YENİDEN REFAH PARTİSİ’DİR

 

 

 

Vatandaşın, ne çatırtıları Türkiye’den duyulan 6’lı masadan ne de millete vereceği hiçbir şeyi kalmamış iktidardan ümidi kalmadığını belirten Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, “Yeniden Refah Partisi olarak en çok ümit veren ve en hızlı büyüyen parti olmamız, diğerlerinin 13 yılda kat edeceği mesafeyi bizim sadece 3 senede kat etmemiz, işte bu temel ihtiyaçtan dolayı meydana geliyor.” dedi.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Eskişehir İl Başkanlığımızın 2. Olağan Kongresi’nde konuştu.

 

Genel Başkanımız, yaptığı konuşmada geçen ay en fazla üye kaydeden birinci parti olduğumuzu hatırlatarak, bu ay da şu ana kadar 30 bine yakın üye kaydettiğimizi ve adım adım 500 bin üye hedefine doğru yaklaştığımızı söyledi.

 

Özellikle gençlere seslenen Genel Başkanımız Erbakan, gençlerin umutsuzluğa kapılmaması gerektiğini çünkü artık Yeniden Refah Partisi’mizin olduğunu ve partimizin iktidara doğru hızla yol aldığımızı kaydederek yapılacak ilk seçimde büyük bir sürprize imza atacağımızı ileri sürdü.

 

 

İşte Türkiye’nin acı gerçekleri…

İktidarın ekonomi politikalarını eleştiren Genel Başkanımız Dr. Erbakan, Anadolu’nun dört bir yanında karşılaştığımız acı manzarayı, şöyle anlattı:

 

“Türkiye’yi karış karış geziyoruz. Bir defa çok ciddi bir işsizlik problemi var. 1,5 milyona yakın üniversite mezunu işsizimiz ile birlikte Yunanistan’ın nüfusundan fazla işsizimiz var. Daha geçen hafta Batman ve Şanlıurfa’daydık ve bu bölgelerde maalesef 3 gencimizden 2’si işsiz… İş bulabilenlerimizin de alacağı en son yapılan zam ile asgari ücret 5 bin 500 TL oldu. En iyimser araştırmalara göre açlık sınırının 6 bin 500 TL olduğunu düşünürsek, asgari ücretli milyonlar açlık sınırına altında yaşıyor.  Bizi kıskanan Avrupa’da bir asgari ücretli, Türkiye’de bir asgari ücretlinin 9 gün çalışarak aldığı ücreti 1 günde kazanıyor. Peki emeklinin durumu nasıl? Emeklinin durumu asgari ücretlinin yarısının bile altında. En düşük emekli maaşı 3 bin 500 TL’ye çıkartılacak ancak bununla bir emeklinin temel beslenme ihtiyacını karşılayabilmesi bile mümkün değil. Küçük esnafın hali de perişan. Urfa sıcağında esnaf elektrik faturası çok gelmesin diye klimasını açamıyor, ışığını açamıyor. Müşteriye zaten hasret. 2020 yılında 99 bin 500 esnaf kepenk indirdi. Çiftçinin hali hepsinden perişan… Düşük taban fiyatları, dünyanın oransal olarak en pahalı mazotu, en pahalı elektriği ile 8 ayda 3 bin 500 liradan 17 bin liraya çıkan gübre fiyatı ile bu girdi maliyetleri ile senin bir şey kazanman zaten mümkün değil. AK Parti iktidara geldiğinde 2 milyon 600 bin kayıtlı çiftçi varken bu yılın ocak ayına göre 493 bine düşmüş. Neden çünkü çiftçi ekip biçtikçe batıyor. Sayın Cumhurbaşkanı vatandaşlarımızın yaşadığı bu çok ciddi sıkıntıları benzin istasyonlarındaki, marketteki, çarşıdaki, pazardaki yangını görmezden gelip, “Şimdi çıkıp birileri diyor ki aç kaldık. Ne aç kaldık? Vicdansızlık yapmayın aç kalan falan yok.” diyor. Madem aç kalan yoksa, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın kendi açıkladığı rakamlara göre 11 milyon 369 bin vatandaş neden gıda yardımı aldı? Yine bakanlığın verdiği rakamlara göre 5 milyon 700 bin vatandaş sosyal yardım aldı. Madem aç kalan yoksa niye belediyeleriniz kuponla ekmek dağıtma dönemi başlattı. Neden taneyle salatalık, taneyle havuç, dilimle karpuz dönemi başladı? İşte Türkiye’nin gerçekleri bunlar.”

 

 

Kur Korumalı Mevduatın millete maliyeti 250 milyar lira

Kur Korumalı Mevduat Sistemini de eleştiren Genel Başkanımız, doların her bir TL artışında milletin sırtına 50 milyar lira daha yük bindiğini kaydederek, doların 12 liradan 17 liraya çıkmasıyla kur korumalı mevduatın millete maliyetinin 250 milyar lira olduğunu ifade etti.

 

 

6’lı masadan gelen çatırtılar bütün Türkiye’den duyuluyor

‘Muhalefetin haline baktığımızda ise karşımıza şimdiden koltuk sevdasına düşmüş 6’lı masa çıkıyor’ diyen Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, “Daha şimdiden koltuk kavgasına düştüklerinin sinyallerini vermeye başladılar. Sen mi Cumhurbaşkanı olursun? Ben mi bakan olurum? Masanın bir tarafında eski AK Partili başbakan, bakanlar ve eskiden AK Parti hükümetlerinde görev yapanlar… Masanın diğer tarafında, ‘eskiden AK Parti’de görev yapanlardan Cumhurbaşkanı olmaz,’ diyenler var. Bizim eski AK Partili bakanlar, başbakanlar masanın bu tarafına cevap veriyor. Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı kendisi cumhurbaşkanı olmak isterken, İyi Parti tarafı başka bir aday çıkarmak istiyor. Bu yetmiyor İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan'ıyla, CHP Genel Başkanı arasındaki cumhurbaşkanlığı adaylığı rekabeti her geçen gün artarak devam ediyor. Bütün bunların üstüne CHP’li Bolu Belediye Başkanı kendi genel başkanını cesaretsizlikle suçluyor, ‘aday olamayacaksan ben çıkayım aday olayım, çekil önümde durma’ diyor. Böyle bir tablonun içerisinde altılı masadan gelen çatırtılar, patırtılar bütün Türkiye’den Anadolu’dan duyulmaya başlamıştır. Çok uzun ömürlü olmayacağı da açık bir şekilde ortadadır. Masadakilerden hiçbir tanesinin ülkenin temel problemleriyle ilgili somut bir çözüm önerisi yok. Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem söylemi de ekmek derdine düşmüş milyonlarca vatandaşı hiç mi hiç ilgilendirmiyor.” diye konuştu.

 

 

Ne iktidar ne 6’lı masa milletin umudu Yeniden Refah Partisi

Vatandaşın ne altılı masadan ne de millete vereceği hiçbir şeyi kalmamış iktidardan ümidi kalmadığını vurgulayan Genel Başkanımız, ‘Bizim Yeniden Refah Partisi olarak en çok ümit veren ve en hızlı büyüyen parti olmamız, diğerlerinin 13 yılda kat edeceği mesafeyi 3 senede kat etmemiz işte bu temel ihtiyaçtan dolayı meydana geliyor. Yeniden Refah İktidarında projelerimiz hazır, ilk 100 gün icraatlarımız hazır, kaynak lazım olduğunda borçsuz, zamsız, vergisiz 150 milyar dolarlık milli kaynak paketimiz hazır. Biz paylaşımda adalet, yönetimde adalet ve yargıda adaleti tesis edeceğiz. Biz önce imtiyazlılar değil, önce millet anlayışı ile hareket edeceğiz. Kamuda israf ve savurganlığa son vereceğiz ve bir tane bile birden fazla maaş alan bürokrata izin vermeyeceğiz.” ifadelerini kullandı.

 

Tek listeyle girilen seçimde Eskişehir il başkanımız Osman Mandacı yeniden seçildi.

KURBAN BAYRAMI'MIZ MÜBAREK OLSUN

 

Mübarek Kurban Bayramı'na bu sene de erişmeyi nasip eden Cenab-ı Allah'a sonsuz şükürler olsun.

 

Bu bayramın, korkunç gelir adaletsizliğiyle, dar gelirli vatandaşlarımızı akraba ziyaretlerini bile yapamaz hale getiren hayat pahalılığıyla, çifte standartçı ve adaletsiz uygulamalarla,  maddî ve manevî sıkıntılarla geçen, İslam Alemi’nin zulüm altında olduğu “Son Bayram” olmasını diliyorum.

 

“Hak ve Adaleti” üstün tutan, tüm insanlığa “sevgi, şefkat, kardeşlik, huzur, barış ve refah” iklimini sunan Milli Görüş’ün iktidarına Allah’ın izniyle çok az bir zaman kaldı. 

 

Milli Görüş öncülüğünde  ‘Yeniden Büyük Türkiye’nin ve Adil Bir Dünya’nın kurulmasına çok az bir zaman kaldı. 

 

Yeniden Refah Partisi olarak, bu yolda gece gündüz çalışmaya devam edeceğimize söz veriyor, Aziz Milletimiz’in ve tüm İslam Alemi’nin mübarek Kurban Bayramı'nı tebrik ediyorum. 

 

 

Dr. Fatih Erbakan,

Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı

 

 

BU MİLLETE NE KASA BAŞINDAKİLER NE DE MASA BAŞINDAKİLERDEN FAYDA GELMEZ

BU MİLLETE NE KASA BAŞINDAKİLER NE DE MASA BAŞINDAKİLERDEN FAYDA GELMEZ

 

 

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, ülkenin içinde bulunduğu ekonomik krize ilişkin, “İktidardakileri biz kasa başındakiler, 6’lı masadakileri de masa başındakiler olarak nitelendiriyoruz. Ne kasa başındakilerden ne de masa başındakilerden bu millete hayır gelmesi mümkün değildir. Bu iş ancak ve ancak Milli Görüş ile çözülür.” dedi.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, partisinin Aylık Olağan İl Başkanları toplantısı öncesi düzenlenen basın toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.

 

İktidarın temmuz ayından başlayarak 3 aylık dönemde 107 milyar liralık iç borçlanmaya gideceğini belirten Genel Başkanımız Erbakan, hükümetin ekonomide iyice köşeye sıkıştığını, iflas riski puanının 900 puanın üzerine çıkmasından dolayı da dış borçlanmaya gidemediğini söyledi.

 

 

Savaştaki Ukrayna’nın bile CDS puanı bizden düşük

Aylardır Rusya ile savaşta olan Ukrayna’nın bile CDS puanının bizden düşük olduğunu belirten Genel Başkanımız, şöyle konuştu:

 

“Ülkenin CDS puanı 900 puanın üzerine çıktığı zaman aldığınız dolar borcunuzun faizi yüzde 12’ye çıkıyor. Bu, dünyada doların faizi yüzde 1 iken sizin yüzde 12 faiz ile dolar borçlanmanız demektir. Yüzde 12 ile dahi faizle borç verecek sermayedar bulunamadığı için dış borç alınamıyor. Öte yandan savaşın içerisindeki Ukrayna’nın dahi iflas riski puanı 550, Avrupa’nın en kırılgan ekonomisine sahip Yunanistan’ın puanı 180 ve yıllardan beri bizi kıskanmaktan çatlayan Almanya’nın CDS puanı 15. Bir yandan da döviz lazım olduğu için nerdeyse her gün Sayın Bakan Nebati bir ülkede kapılarda bekliyor. 2022’de ilk 6 ayda Dış Ticaret açığı 51 milyar dolar bizim bu sene için tahminimiz 100 milyar dolar idi. Bir yandan da bu sene ödenecek dış borç geri ödemesi 180 milyar doları da eklersek bu sene devletin ödeyeceği 300 milyar dolar borç var. Merkez Bankası eksi rezervde olduğunu düşünürsek hükümet, halkın elindeki, ihracatçının turizmcinin elindeki dövizine yöneliyor. Şirketlere döviz yasağı getiriyor. 15 milyon Türk lirası karşılığından fazla döviz tutan şirketlere kredi yasağı getiriyor. 20 yıllık AK Parti iktidarının ülkeyi getirdiği durum bu.”

 

 

‘26 milyon araç sayısı kalkınma göstergesi değildir’

İktidarın 20 senede trafikteki araç sayısının 8,5 milyondan 26 milyona ulaşmasını bir başarı olarak göstermesini de eleştiren Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, “Ekonomide böylesine vahim bir tablo yaşanıyorken çıkıyorlar diyorlar ki 20 senede araç sayısı 8,5 milyondan 26 milyona çıktı. Bir defa kalkınma dediğimiz şey tüketimin artmasıyla değil üretimin artmasıyla olur. ’20 senede 26 milyon araç üretir duruma geldik’ deseler bu kalkınmadır.  Bir kere bu refah seviyesinin değil ihtiyacın ve tüketimin arttığını göstergesidir. Bu 20 seneden beri dışarıya milyarlarca lira döviz akıttığımızı gösterir. Diğer bir acı tablo; bu araçları alırken biz borçlanarak almışız çünkü bankalara borcumuz 6 milyar liradan 1 trilyon 17 milyar liraya çıkmış.” şeklinde konuştu.

 

 

İktidar eğitim politikasında da çuvalladı

YKS’de 100 bine yakın öğrencinin sıfır puan almasının eğitim sistemini çöktüğünün göstergesi olduğunu belirten Genel Başkanımız, “Ekonomimiz gibi eğitim sistemimiz de perişan halde. Bakınız bu sene üniversite giriş sınavında 96 bin 518 adayın sıfır çekti. Bu neredeyse 100 bin kişi demek… YKS’de doğru cevap ortalamaları tam bir felaket; birinci aşama TYT’de doğru cevap sayısı ortalamaları 40 soruluk Türkçe testinde 17,7 oldu. 20 soruluk sosyal bilimler testinde 7,9 olan ortalama, 40 soruluk Temel Matematik testinde 6,9’da kaldı. 20 soruluk Fen Bilimleri testinde de doğru cevap sayısı ortalaması 3,2 ile oldukça düşük kaldı. Alan Yeterlilik Sınavı olan AYT’de ise 2022 yılında adayların 24 soruluk Türk Dili Edebiyatı’nda doğru cevap sayısı ortalaması 6,6 oldu. 40 soruluk Matematik testinde ise bu ortalama 7,2’de kaldı.  14 soruluk Fizik testinde doğru cevap ortalaması sadece 2. 13 soruluk Kimya testinde 1,5, 13 soruluk Biyoloji testinde sadece 2 . Bütün bu veriler uzmanların da belirttiği gibi öğrencilerin değil Ak Parti’nin eğitim politikasının sıfır çektiğinin açık bir göstergesidir. 20 senede eğitimde gelinen nokta maalesef çok acı.” ifadelerini kullandı.

 

 

Çözüm, ne kasa başındakiler ne de masa başındakiler. Çözüm Milli Görüş, çözüm Yeniden Refah Partisi

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, ülkenin içinde bulunduğu buhrana altılı masanın da çözüm olamayacağını belirterek, şöyle devam etti:

 

“İktidardakileri biz kasa başındakiler, 6’lı masadakileri de masa başındakiler olarak nitelendiriyoruz. Bu iş ne kasa başındakilerle ne de masa başındakiler ile çözülür. Bu iş ancak ve ancak Milli Görüş ile çözülür. Bir kere Masa başındakilerin bir kısmı 10 seneden fazla AK Parti’de en kritik görevlerde bulundu. Bir canlı yayında bu genel başkanlardan bir tanesi dedi ki ‘ihaleleri eşe dosta verdiler’ sonra tarihlere bakıldı ki o ihaleler verilirken kendisi Bakanlar Kurulu’nda bakan çıktı. AK Parti’de 10 seneden fazla Başbakanlık, Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanlığı en üst seviyede görevlerde bulunmuşsunuz. Ülkeyi birlikte borçlandırmışsınız, milyarlarca dolar faizi birlikte vermişsiniz, AB’nin Amerika’nın peşinde birlikte koşmuşsunuz. Ondan sonra da diyorsunuz ki bu ülkeyi biz kurtaracağız? Madem ülke uçurumun kenarına geldiyse bunda sizin payınız var?  Masa başındakilerden bir diğeri CHP… 28 Şubat’ın en ateşli savunucularından, İstanbul Sözleşmesi’nin hayranı CHP. Ayasofya’nın cami olmasına üzülen, parti içinde resmi olarak LGBT komisyonu kuran CHP. ‘Bizim iktidarımızda LGBT’li olmak dezavantajlı olmaktan çıkacak, LGBT’lilere haklarını vereceğiz’ diyen CHP. 50 senedir iktidarda yoktunuz ama 1989’da bütün belediyeleri siz aldınız. O belediyeleri elinize yüzünüzee bulaştırdınız. 1994’tte millet koşa koşa Refah Partisi’ne belediyeleri teslim etti ve kurtuldu.  Şu anda da İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde iktidarı eleştirdiğiniz konuları aynen kendiniz yapıyorsunuz. Borç ve faiz ekonomisini yürütüyorsunuz. İktidar 8,60 dolar faiziyle borçlanıyor siz yüzde 10,50 dolar faiziyle borçlanıyorsunuz. İBB’de, o borcun faizini de ulaşıma zam yaparak, İstanbul halkına verdiğiniz hizmetlere zam yaparak İstanbul halkından tahsil ediyorsunuz.  Ne kasa başındakilerden ne de masa başındakilerden bu millete hayır gelmesi mümkün değildir. Kurtuluş ancak ve ancak Milli Görüş ile Yeniden Refah Partisi ile olacak. Parti olarak kasa başındakiler ve masa başındakilerin bu oyununu bozacağız.”

KASA BAŞINDAKİLERLE, MASA BAŞINDAKİLERİN OYUNLARINI BOZACAĞIZ

KASA BAŞINDAKİLERLE, MASA BAŞINDAKİLERİN OYUNLARINI BOZACAĞIZ

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, halkın iktidar ile 6’lı masa arasındaki kayıkçı kavgasını ibretle izlediğini belirterek, “İşte biz Yeniden Refah Partisi olarak kasa başındakilerle masa başındakilerin oyunlarını bozacağız. Her iki taraftan da bir hayır gelmeyeceğini milletimize anlatacağız.” dedi.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Kayseri İl Başkanlığımızın 2’nci Olağan Genel Kongresine katıldı.

 

Genel Başkanımız Erbakan, Erciyes Kültür Merkezi’nde düzenlenen kongrede yaptığı açıklamada, “Bir tarafta kasa başındakiler yani iktidar kanadı, diğer tarafta masa başındakiler yani muhalefet kanadı. Kasa başındakiler 20 senedir işbaşında, yıllardır denenmiş görülmüş, masa başındakiler de geçmişte denenmiş, yetki sahibi olmuş ve millete bir şey verememişler.” ifadelerini kullandı.

 

 

‘Oyunu bozmak için Refah’ın vakti geldi’

‘Meydanlara, salonlara sığmayan bu büyük heyecan, hepimize, bir kez daha ‘Yeniden Refah’ın vakti geldi’ dedirtmektedir” sözleriyle coşkulu kalabalığa atıf yapan Genel Başkanımız, konuşmasında şunları kaydetti:

 

“Bizim il kongrelerimiz bazı partilerin büyük kongrelerinden bile çok daha büyük katılım ve coşkuyla, muazzam bir şekilde yapılıyor. Bu kongrelerdeki muhteşem katılım ve coşku, memleketin her köşesinde bizlere gösterilen büyük teveccüh, bu aziz milletin Millî Görüş iktidarına duyduğu büyük özlemin tezahürüdür. Evet oyunu bozmak için Refah’ın vakti geldi… Bu öyle bir oyundur ki, vatandaşın bütün emeğini, tasarrufunu, ülkenin bütün birikimini götürür, tefecilere verir!..  Ahlak ve maneviyatımıza, bizi biz yapan değerlerimize “sağlı, sollu” darbeler indirilir! LGBT gibi sapkın oluşumlara, sağdan, soldan örtülü ve açık destekler verilir. Batı’dan ithal kanunlar, batı taklidi uygulamalar yüzünden evlilikler azalır, boşanmalar artar! Bu öyle bir oyundur ki, Milli Paramızın itibarı, “ver mehteri!” çağrıları eşliğinde her geçen gün azaltılır.  “Vatan-Millet-Sakarya türküleri” eşliğinde halk her geçen gün daha da fakirleşir.  Güzel ülkemin güzel insanlarına, ABD’nin rekor kırmış haldeki bir yıllık enflasyonu, TÜİK’in tıraşlanmış, özel ayarlanmış hesabıyla bile bir ayda yaşatılır! Yıllarca borç-faiz ekonomisini uygular, ülkeyi ve ülke insanını tahammül edilemez oranlardaki faiz yükü altına sokar, sonra da “Biz faize karşıyız!” türküsünü söyleyip dururlar. “Köprüden geçenden 33, geçmeyenden 40 akçe alan” Deli Dumrul’u bile aratacak uygulamalarla “imtiyazlı holdinglere”, bu aziz milletin sırtından yüz milyarlarca dolar kaynak aktarırken, emekçilerin, emeklilerin, emeklilikte yaşa takılanların taleplerini görmezden gelirler! Bu öyle bir oyundur ki, elin Amerikalısı Cargill şirketine vergi muafiyeti çıkarırken, kendi çiftçimizin borcu yüzünden traktörünü haczederler… Bu öyle bir oyundur ki “Kasa” başında toplananlar ile “masa” başında toplananlar birbirleriyle çatışıyormuş görüntüsü altında birbirlerine çalışır.”

 

 

Kasa başındakilerle, masa başındakilerin oyunlarını bozacağız

Seçmenlerin iki ittifak arasında kayıkçı kavgasını ibretle izlediğini söyleyen Genel Başkanımız Erbakan, “Bir tarafta kasa başındakiler yani iktidar kanadı, diğer tarafta masa başındakiler yani muhalefet kanadı. Kasa başındakiler 20 senedir işbaşında, yıllardır denenmiş görülmüş, masa başındakiler de geçmişte denenmiş, yetki sahibi olmuş ve millete bir şey verememişler. İşte biz Yeniden Refah Partisi olarak kasa başındakilerle masa başındakilerin oyunlarını bozacağız. Her iki taraftan da bir hayır gelmeyeceğini milletimize anlatacağız” ifadelerini kullandı.

 

 

Bunun adı da ‘Tarım ve Hayvancılıkta Yeni Model’ oluyor

İktidarın tarım politikalarını eleştiren Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, şöyle devam etti:

 

“Sayın Tarım Bakanı maliyetler yüzünden tarlasını ekemeyen çiftçiye nakdi destek değil, ayni destek verileceğini, mazot, gübre, tohum temin edilerek bir maliyet çıkartılacağını, hasat sonunda da bu ayni desteğin parasal karşılığının ürün fiyatı üzerinden mahsuplaşılacağını ifade ediyor. Üreticiye verilen ayni desteğin tutarı, sezon sonunda mahsuplaşma aşamasına gelindiğinde yapılan zamlarla başlangıçtaki tutarın iki-üç katına çıkmış olacak. Üretici bırakın ürünün karşılığını alıp kazanç elde etmeyi, mahsuplaşmada borçlu çıkarılacak. Mazotun, gübrenin, tohumun, ilacın bedeli katlanmış şekilde üreticiden geri alınacak. Bunun da adı ‘ayni destek’ olacak!  Şayet bu plan yürürlükte olsaydı; geçen yıl litresi 7,5 liradan verilen 2 bin litre mazot için bugün üreticinin hasat ettiği üründen litresi 30 TL’yi aşan mazot üzerinden mahsuplaşacaktı. 15 bin liralık mazot aldım diye hesap eden çiftçinin karşısına bu sene 60 bin liralık ödeme çıkacaktı. Gübre için de yüzde 300 zamlı fiyat talep edilecekti. Üreticiler bunu veremeyince de arazisine, ürününe el konulacaktı.  Kur Korumalı Mevduat (KKM) sahiplerine 4 ayda 37 milyar lira ödeyen, imtiyazlı holdinglere yılda 100 milyar liraya yakın garanti ödemesi yapan, bu yıl faize 330 milyar lira ödeyen iktidar; çiftçiye-besiciye gelince vereceği ayni desteğin bedelini mahsuplaşarak kat kat fazlasıyla geri alacağını söylüyor. Bunun adı da ‘Tarım ve Hayvancılıkta Yeni Model’ oluyor…”

 

 

Çareyi Venezüella’da arayan zihniyet tükenmişlik sendromu yaşıyor

‘Çiftçilerimiz girdi maliyetleri altında ezilirken, çareyi Venezüella’da buğday üretmekte arayan zihniyet, tükenmişlik sendromu içindedir.’ diyen Genel Başkanımız Erbakan, “Millî Görüş iktidarı, bu arkadaşlarımızı tükenmişlik sendromundan kurtaracaktır. Biz Venezüella’da tarım yapmayacağız, kendi çiftçimize destek vereceğiz. Mazot fiyatını düşürecek, girdi maliyetlerini azaltacağız. Çiftçimizin borç faizlerini sileceğiz.’ şeklinde konuştu.

 

 

Yüzde 150 maaş zammıyla işe başlayacağız

Merhum Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocamız’ın Başbakan olduğu 54. Hükümet’te bir senede 70 milyar dolar kaynak bulunduğunu hatırlatan Genel Başkanımız, “Şimdi geleceğiz, bir senede 150 milyar dolar kaynak bulacağız inşallah. Millî Görüş 54. Hükümette işçi, memur, emekli maaşlarına yüzde 100, yüzde 200, yüzde 320'ye varan zamlar yaptı. Biz de gelir gelmez, Yeniden Refah Partisi olarak yüzde 150 maaş zammıyla işe başlayacağız inşallah. Aynen 1976-77'de ağır sanayi hamlesini gerçekleştirdiğimiz gibi bu sefer de 81 ilimize 681 refah projesini gerçekleştireceğiz. İşsizlik diye bir problem kalmayacak."

 

Kongrede Önder Narin tüm delegelerin oyuyla yeniden il başkanı seçildi.

ABD-İSRAİL TERÖR DEVLETİ’Nİ ENGELLEMEK İÇİN SURİYELİLERİN GÖNDERİLMESİ ŞART!

ABD-İSRAİL TERÖR DEVLETİ’Nİ ENGELLEMEK İÇİN SURİYELİLERİN GÖNDERİLMESİ ŞART!

 

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, ABD ve İsrail’in Suriye’nin kuzeyinde bir terör devleti oluşturmak istediklerini ve alandaki boşluğun bu amaca hizmet ettiğini belirterek, ‘Ülkemizdeki Suriyeli sığınmacıların gerekli şartlar hazırlanarak ülkelerine dönmelerinin sağlanması, bu terör devletinin kurulmasının engellenmesi bakımından son derece önemlidir.’ dedi.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, katıldığı bir televizyon programında iç ve dış politikaya dair çarpıcı mesajlar verdi.

 

 

3. İttifak açıklaması

Genel Başkanımız seçime 10 aya yakın bir zaman kala halkın merak ettiği ittifaklar konusuna ilişkin, “Ölüm dışında hiçbir şey kesin değil. Seçime yakın zamanda 6’lı masanın çatırtılarının artması veya dağılması söz konusu olduğunda başka bir alternatif olabilir. Seçmen kitlesi birbirine yakın partilerden bir ittifak doğabilir. Gelecek Partisi, Saadet Partisi, Büyük Birlik Partisi ile bir araya gelinebilir. Ancak asıl hedefimiz ne masa başındakilerle ne de kasa başındakilerle seçime tek başımıza Yeniden Refah Partisi olarak girmektir. Seçmenden de bu duruşumuzdan dolayı olumlu dönüş alıyoruz.” dedi. 

 

Erbakan Hoca’nın davası sadece başörtüsü özgürlüğü, Kur’an Kursları açmak değildi…

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘Rahmetli Erbakan, Menderes ve  Türkeş’in güttükleri istiklal ve istikbal davasının son temsilcisiyiz’ sözlerini değerlendiren Genel Başkanımız Erbakan, “Erbakan Hocamızın davası sadece başörtüsü, Kur’an Kursları açmak veya sadece Taksim’e cami yapmak olsaydı haklı olabilirdi. Zaten hep bunları öne çıkartıyorlar. Paylaşımda adalet, yargıda adalet, yönetimde adalet ne olacak? Kul hakkı meselesi, Türkiye’nin borca batırılması, 20 yılda 520 milyar dolar borç faizi ödemesi ne olacak? Halkın yüzde 45’inin açlık sınırı, yüzde 85’inin yoksulluk sınırının altında olması, milletin kaynaklarının faize, imtiyazlılara ve israfa gitmesi, dış politikada Büyük Ortadoğu Projesi, Amerikan’ın Irak Operasyonu’na, NATO’nun Libya Operasyonu’na destek… Bütün bunları Erbakan Hocamızın davasıyla özdeşleştirmemiz mümkün değil. Yani AK Parti iktidarının çizgisi ve icraatları Erbakan Hoca’nın davasını temsil olarak nitelendirilemez. İnanç özgürlüğü boyutu işin sadece bir parçası.” dedi.

 

 

Yeniden Refah Partisi’nin baraj sorunu yok! 

Baraj problemimiz olmadığını vurgulayan Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan şöyle devam etti: 

 

“Bizim akademisyenler gözetiminde yaptırdığımız 3 ankette yüzde 9,5 ve 10,5 arası sonuca ulaştık. Bizim baraj problemimiz yok. Seçime kadar da 500 bin üyeye hızla ulaşacağız ve bunu ispat etmiş olacağız. Meclis’te yer alan ve anketlerde yüzde 20 gösterilen partiler kadar üye sayımız olmuş olacak ve dolayısıyla bizim de baraj problemimiz olmadığı görülecektir. Diğer anketler bizi yüzde üç gösteriyorlar en fazla çünkü anket için ararken seçeneklerde Yeniden Refah Partisi'ni saymıyorlar, Yeniden Refah Partisi diyeni kararsızlara ekliyorlar.” 

 

 

Mültecilerin dönmesi ABD ve İsrail'in terör devleti planını engeller

Ekonomiden sonra ülke gündemini en çok işgal eden ikinci konu olan ‘sığınmacılar’ konusunda da açıklamalar yapan Genel Başkanımız Erbakan, sığınmacıların ülkelerine bir an evvel dönmesinin Amerika ve İsrail’in Kuzey Suriye’deki terör devleti planına engel olunması açısından da önem arz ettiğini belirterek,  “Bir an evvel derken sabahtan akşama, bugünden yarına otobüsler gönderelim demiyoruz. Bu konuda iktidarın Suriye yönetimi ile bir an önce masaya oturması lazım ve mültecilerin dönüşü için oradaki şartların uygun hale getirilmesi lazım. İran yönetimi de aracı olmaya hazır. Bunun artık başka çaresi yok. Burada tabii önemli olan nokta şu can güvenliğinin temin edilmesidir. Esad’ın dönmeleri ile ilgili olumlu çağrıları var. İnatlaşmayı bırakıp ekonomik ve sosyal açıdan mültecilerin dönüşü ilgili bir an evvel bir plan program oluşturulmalıdır. Hep şunu söylüyoruz; ‘Bülbülü altın kafese koymuşlar illa vatanım demiş’ ben çoğunluğun da dönmek istediğini düşünüyorum. İş kurmuş, entegre olmuş az bir kısmının da zorla gönderilmesi söz konusu olamaz. Suriyeli mültecilerin dönmesini gerekli görmemizin bir sebebi de, Amerika ve İsrail’in Kuzey Suriye’de oluşturmaya çalıştığı terör devleti planına göre o bölgeleri boşaltma çabasına engel olunmasıdır. Ülkemizdeki Suriyeli sığınmacıların gerekli şartlar hazırlanarak ülkelerine dönmelerinin sağlanması, bu terör devletinin kurulmasının engellenmesi bakımından son derece önemlidir.” diye konuştu.

 

 

EYT sorunu bir an evvel çözüme kavuşturulmalı

Çok tartışılan Emeklilikte Yaşa Takılanlar (EYT) konusunda da değinen Genel Başkanımız, bu konunun seçim malzemesi yapılmamasını ve bir an evvel çözüme kavuşturulması çağrısında bulunarak, “Bu sene 329 milyar lira faize verilecek. 26 milyar lira tutan EYT’lilerin taleplerine kırk tane toplantı yapıyorlar. ‘Mart’ta mı yapsak, Ocak’ta mı yapsak, Aralık’ta mı yapsak’ bunu konuşuyorlar. Yılbaşı’nı niye bekliyorsunuz? On katını faize bir senede zaten veriyorsunuz. Bunun mutlaka çözülmesi lazım.” ifadelerini kullandı.

 

 

SİYONİST İSRAİL'İN ŞİDDET POLİTİKASI TÜRKİYE ÖNCÜLÜĞÜNDE FİİLEN ENGELLENMELİDİR

SİYONİST İSRAİL'İN ŞİDDET POLİTİKASI TÜRKİYE ÖNCÜLÜĞÜNDE FİİLEN ENGELLENMELİDİR 

 

Siyonist İsrail güçleri tecrit edilmiş olan Gazze Şeridi’ne yönelik saldırılarla korku ve kaos ortamı oluşturmaya hızla devam ederken, Batı ülkelerinin bu vahşeti sessizce kenardan izlemesi  ve hiçbir tepki ortaya koymaması çifte standartlı politikalarını açıkça ortaya koymaktadır.

 

BM ise 1948 yılından beri Filistin’de barışı korumada temel rol oynamaktan çok, adeta İsrail politikalarına teşne olan bir yaklaşım ortaya koymaya devam etmektedir. Böylece işgal altındaki Filistin topraklarında çözüm ortaya koyacağına, sorunun ve tarafgirliğin bir parçası haline gelmektedir.

 

Şu da bir gerçek ki, işgal altındaki Filistin topraklarındaki Siyonist yapılanma, bir yandan Filistinlilerin var olma ve yaşama haklarını açıkça ihlal edip yok etmeye çalışırken, diğer yandan etnik temizlik dehşetiyle çoluk çocuk demeden katletmeye, Gazze'ye yönelik saldırılarına fütursuzca devam etmektedir.

 

Siyonist İsrail’in bu saldırgan tutumunun sadece Kudüs, Batı Şeria ve Gazze Şeridi ile sınırlı olmadığı bir gerçektir. Bugün Suriye, Irak, Yemen, Sudan gibi birçok ülkede istikrarsızlığa neden olan politikaların perde gerisinde Siyonist İsrail’i görmek mümkündür.

 

AK Parti iktidarının da Siyonist İsrail’in bu saldırgan tutumu karşısında ‘yakınlaşma’ politikalarını yeniden gözden geçirmesi gerektiğini burada bir kez daha vurgulamak istiyoruz.

 

Sonuç olarak, İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik insanlık dışı vahşi saldırıları hiçbir şekilde mazur görülemez. Başta işgal altındaki Filistin toprakları olmak üzere, Ortadoğu’nun birçok bölgesini şekillendirmeye çalışan İsrail, bugün terör faaliyetlerini sürdürmek suretiyle istikrarı ortadan kaldırmakta ve bu yolla kendisine yeni alanlar açarak Gazze Şeridi’nde olduğu gibi müdahale etme ve işgal imkanını elde tutmaya çalışmaktadır.

 

İsrail’in insan hakkı ihlallerini görmezden gelerek eylemlerini adeta meşrulaştırma yoluna gitmeyi tercih eden küresel güç odakları ve onların politikalarına payanda olan yöneticiler de bu şiddet politikasının birer parçası olmaktan kendilerini ayrı tutamazlar.

 

Her zaman ifade ettiğimiz gibi sadece İsrail’in şiddet politikalarını kınamakla sonuç almanın mümkün olmayacağı gayet aşikardır. Gerekli fiili ve caydırıcı adımlar atılmadığı müddetçe bu ve benzeri vahşi şiddet olaylarının artarak devam etmesi kaçınılmaz olacaktır. Bu nedenle, başta Türkiye ve D-8 üyesi ülkeler olmak üzere, tüm Müslüman ülkelerin yetkililerini gerekli fiili önlemleri almaları  hususunda göreve davet ediyoruz.

 

 

 

Dr. Fatih ERBAKAN

Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı

İSLAMİ DAYANIŞMA OYUNLARI HAKKINDA

İSLAMİ DAYANIŞMA OYUNLARI HAKKINDA

 

 

‘İslami Dayanışma Oyunları’ adı verilen spor etkinliği, Müslüman ülkelerden çok sayıda sporcunun katılımıyla Konya’da düzenlenmiştir. Müslüman ülkelerin hangi vesileyle olursa olsun birlikte organizasyonlar düzenlemesi, dayanışma içinde olması son derece önemli ve kıymetlidir.

 

Ancak burada etkinlik ismindeki ‘İslami’ ibaresi haklı olarak İslami hassasiyete sahip milyonlarca vatandaşımızın tepkisini çekmiştir. Bize göre de etkinlik isminin ‘İslami Dayanışma Oyunları’ yerine, ‘Müslüman Ülkeler Dayanışma Oyunları’ olması çok daha uygun olurdu.

 

Diğer taraftan İsrail terörünün olanca acımasızlığı ile devam ettiği, Siyonist İsrail’in Müslümanları çoluk çocuk demeden katlettiği günlerde gerçekleştirilen oyunlardan, İsrail’i kınama anlamında tek bir mesaj, tek bir görüntü çıkmamıştır.

 

Batı dünyası Charlie Hebdo saldırısından sonra kınama mesajı yayınlama ve protesto gösterisi yapma yarışına girmişken, ‘İslami Dayanışma Oyunları’ adı verilen ve son derece görkemli bir şekilde açılışı yapılan etkinlikte Gazze’deki soykırıma karşı sessizlik dikkat çekmiştir.

 

Böylesine geniş katılımlı, uluslararası bir organizasyon vesilesi ile başta ev sahibi Türkiye olmak üzere İslam Alemi olarak tek ses, tek yürek bir şekilde İsrail zulmü telin edilip, Filistin’in yanında olduğumuz mesajı verilebilirdi.

 

Bu vesile ile Yeniden Refah Partisi olarak bir kez daha İsrail terörünü şiddetle telin ediyor, Yeniden Refah iktidarında yapılan zulmün hesabını soracağımıza söz veriyoruz.  

 

 

 

Dr. Fatih Erbakan

Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı

SATA SATA ELDE AVUÇTA KALMADI, ŞİMDİ SIRA GELDİ TCDD’YE…

SATA SATA ELDE AVUÇTA KALMADI, ŞİMDİ SIRA GELDİ TCDD’YE…

 

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Van’da yaptığı açıklamada, “İmtiyazlı holdinglere yeni kaynak aktarmak için şimdi de TCDD özelleştirilmek isteniyor. Devlet arazilerini, limanları, kamu lojmanlarını sattılar şimdi de sıra geldi Devlet Demiryollarını satmaya... Bu düzende kaynaklar faize, imtiyazlı holdinglere, israfa gidiyor. Bu düzende küçük bir azınlık hep kazanıyor, milyonlarca vatan evladı ise hep kaybediyor.” dedi.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Van İl Kongremizde önemli açıklamalarda bulundu.

 

‘1984’de belediye yönetimini Refah Partisi’ne layık gören Millî Görüşle ve Erbakan Hocamızla özdeşleşmiş kıymetli Vanlılarla olmaktan mutluluk duyuyoruz.’ diyerek sözlerine başlayan Genel Başkanımız, Van’ın ikinci 40 yılda da Millî Görüş’ün kalesi olacağını söyledi.

 

 

Türkiye’de 2 parti var: Yeniden Refah Partisi ve diğerleri…

İpekyolu ilçesinde bir salonda gerçekleştirilen kongrede konuşan Genel Başkanımız Erbakan, şunları kaydetti:

 

“Millî Görüş’ün ikinci 40 yılında biz de Erbakan Hocamız gibi Türkiye’de aslında 2 tane parti var diyoruz: Birincisi Yeniden Refah Partisi ve ikincisi de diğerleri partisi… Çünkü diğer partilerin birbirinden hiçbir farkı yok. Bir defa küresel sömürü düzenini rahatsız eden duruşları, sistemi değiştirmeye yönelik bir taahhütleri, bir çabaları yok. Hepinizin de bildiği gibi küresel sistemin dayatması olan aşı zorbalığına karşı tavır koyan, tek başına mücadele eden sadece Yeniden Refah Partisi olmuştur. Diğer taraftan iklim değişikliği bahanesiyle tarım ve hayvancılığımızı, genç nesillerimizi, gıda güvenliğini tehdit etmeye kalkan küresel mihraklara, sözde sözleşmelere karşı duruş ortaya koyan yine Yeniden Refah Partisi’dir. Aynı şekilde dış güçler tarafından; aile yapımızı, yuvalarımızı ve gençlerimizi zehirlemek üzere bünyemize zerk edilmeye çalışılan İstanbul Sözleşmesi'ne karşı direnen, duruş sergileyen tek parti Yeniden Refah Partisi oldu. Tek başına bu mücadeleyi verdik ve bu mücadelenin sonunda en azından İstanbul Sözleşmesi'ndeki imzanın geri çekilmesine vesile olduk.”

 

 

Ekonomik krizden çıkış için gereken kaynağımız hazır

Ekonomik krizden çıkış için gereken kaynağı, somut ve bilimsel olarak ortaya koyan tek partinin de yine Yeniden Refah Partisi olduğunu belirten Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, “Partimizi kurduğumuz gibi yaptığımız ilk iş ‘Milli Kaynak Paketleri' kitabımızı ortaya koymak oldu. Nasıl 54. Hükümet’te 6 ayda 35 milyar doları Erbakan Hocamız bulduysa, biz de Yeniden Refah Partisi olarak bir senede 150 milyar dolar kaynağı nasıl bulacağımızı Milli Kaynak Paketleri kitabımızda ortaya koyduk. Milletimiz bunları gördüğü için akın akın Yeniden Refah Partisi’ne koşuyor.” ifadelerini kullandı.

 

 

Millet kayıkçı kavgasından bıktı, alternatif arıyor

Halkın iktidar ve muhalefet arasındaki kayıkçı kavgasından bıktığını belirten Genel Başkanımız, her iki ittifakta yer almadığımızı hatırlattı ve şöyle devam etti:

 

"Vatandaşımız her iki ittifaktan da yaka silkmiş durumda. Bir tarafta kasa başındakiler, diğer tarafta da masa başındakiler… Sanki birbirlerinden bir farkları varmış gibi kör dövüşü yapıyorlar ve kayıkçı kavgasını devam ettiriyorlar. Millî Görüş hiç yokmuş gibi davranıyorlar. ‘İktidarı destekliyorsan kasa başındakilere gideceksin, muhalefeti destekliyorsan masa başındakilere gideceksin.’ Vatandaşa, seçmene başka bir alternatif veya seçenek göstermiyorlar. Biz Millî Görüş olarak ne masa başındakilerle ne de kasa başındakilerle birlikteyiz. Bu milletin önüne konulan masa başındakiler ve kasa başındakiler oyununu biz bozacağız Allah'ın izniyle. Her iki taraftan da millete hayır gelmeyeceğini milletimize anlatacağız.”

 

 

Millet fakirleşiyor, faiz lobileri, imtiyazlı holdingler zenginleşiyor

Kasa başındakiler olarak nitelendirdiğimiz iktidarın, iyice köşeye sıkıştığını belirten Genel Başkanımız Erbakan, ekonomi yönetimi ile ilgili şu çarpıcı açıklamalarda bulundu: 

 

“Bugün Türkiye’de ekonomik krizden dolayı vatandaşın yoksulluğu, açlığı, alım gücünün düşmesi artık dayanılmaz halde. İktidar iyice köşeye sıkıştı. Algı operasyonları ile top çeviriyor. Bakınız enflasyonda dünya şampiyonluğuna oynuyoruz. Türkiye TÜİK’in özel olarak tıraşlanmış rakamlarına göre dahi dünya altıncısı konumundadır. Bizim önümüzde ya açlıkla boğuşan Afrika ülkeleri ya da Suriye gibi 10 senedir savaşta olan ülkeler var. Bir de Venezuela var dünya enflasyon şampiyonu olarak… İktidar kendi yanlışlarını gizlemek için gerçekte yüzde 176 olan enflasyonun bahanesi olarak dünyadaki gelişmeleri gösteriyor. Ancak savaşta olan Ukrayna’da bile yıllık enflasyon sadece yüzde 21, savaşın diğer tarafı olan Rusya’da ise yüzde 15. Avrupa Birliği’nin ortalaması yüzde 10. Perişan olduklarını iddia ettikleri ABD’de enflasyon sadece yüzde 7. Bizde TÜİK’in tıraşlanmış enflasyonu bile yüzde 79’un üzerinde. Gıda enflasyonunda yüzde 95 ile dünya 4.süyüz. Artık milleti kandırmayı bırakın! Bir taraftan da vatandaş geçinemediği için habire kredi kartlarına yükleniyor. Son bir senede vatandaşın bankalara olan borcu 327 milyar TL artmış. Borç faiz ekonomisi tam gaz devam ediyor. Milletin devletin ödediği faiz yükü her geçen gün artıyor. Bakın bankalar bu senenin ilk altı ayında yüzde 400 kar etmiş. Geçen sene 33 milyar kar eden bankalar bu sene 169 milyar TL kar etmiş. Bir taraftan bankaların, faiz lobisinin, imtiyazlı holdinglerin karı artıyor, bir taraftan çiftçi, emekli, memur, asgari ücretli perişan. Millet fakirleşiyor, faiz lobileri, imtiyazlı holdingler servetine servet katıyor.”

 

 

İmtiyazlı holdinglere yeni kaynak: TCDD özelleştirilmesi’

‘İmtiyazlı holdinglere yeni kaynak aktarmak için şimdi de TCDD özelleştirilmek isteniyor.’ diyen Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, “Sayın Ulaştırma ve Altyapı Bakanı diyor ki, “Bir holding modeli yapacağız. Devlet Demiryolları çatısı altında Taşımacılık A.Ş. diye bir şirket kuracağız ve bu şirket üzerinden devlet demiryollarının işletme hakkını devredeğiz.” Elde avuçta bir şey kalmadı, Erbakan Hoca’nın fabrika yapan fabrikalarını sattılar. Türk Telekom’u, Tüpraş’ı sattılar. Devlet arazilerini, limanları, kamu lojmanlarını sattılar, şimdi de sıra geldi Devlet Demiryollarını satmaya... İmtiyazlılara kaynak aktarma formülü olarak şimdi de bunu yapacaklar. Bu düzende kaynaklar faize, imtiyazlı holdinglere, israfa gidiyor. Bu düzende küçük bir azınlık hep kazanıyor, milyonlarca vatan evladı ise hep kaybediyor. Biz Millî Görüş olarak 50 seneden beri bir tek şey için mücadele ediyoruz: Paylaşımda adaleti sağlamak için…” diye konuştu.

 

 

Masa başındakilerden de bu millete hayır gelmez

Masa başındakiler olarak nitelendirdiği 6’lı masa ittifakının da iktidardan farkı olmadığını kaydeden Genel Başkanımız Erbakan, masanın bir tarafında AK Parti içerisinde 10 seneden fazla önemli makamlarda bulunan ve yapılan yanlışlara ortak olan isimlerin bulunduğunu, masanın diğer tarafında ise 28 Şubat'ın en ateşli savunucusu ve kendi partisi içerisinde LGBT komisyonu kuran CHP’nin olduğunu söyledi.

 

 

‘Yeniden Refah iktidarında 3 önemli adım atacağız…’

Yeniden Refah iktidarında 3 önemli adım atacağımızı söyleyen Genel Başkanımız, “Atacağımız 3 adımın birincisi kamuda israfı ortadan kaldırmak, ikincisi denk bütçeyi gerçekleştirmek ve üçüncü olarak da imtiyazlı holdinglere kaynak aktarımını durdurmak olacaktır. Böylece milyarlarca lira kaynak milletimize gidecek. Bir de üstüne işbaşı yapınca da yüzde 150 maaş zammı ile işe başlayacağız.” şeklinde konuştu.  

KALP KRİZİ VE EMBOLİ VAKALARINDAKİ ARTIŞIN SEBEBİ NEDİR?

KALP KRİZİ VE EMBOLİ VAKALARINDAKİ ARTIŞIN SEBEBİ NEDİR?

 

 

Son dönemlerde Türkiye ve tüm Dünyada genç yaşlarda kalp krizi ve emboli  (kan  pıhtısı ve pıhtılaşma) vakalarında ve bu sebeple her yaşta ölüm vakalarında ciddi bir artış olduğunu gözlemlemekteyiz.

 

Son zamanlarda yapılan bir çok bilimsel açıklamada bu durumun, mRNA aşılarının yan etkilerinden kaynaklı bir artış olabileceğini ifade eden yerli ve yabancı pek çok uzman bulunmaktadır.

 

Başta Sağlık Bakanlığı olmak üzere, diğer tüm yetkili kurumlarımızın bu çok önemli konuyu araştırmalarını, gerçekleşen bu hastalık ya da ölüm vakalarının mRNA aşılarıyla bir ilişkisinin bulunup bulunmadığının tespitini, gerçekleşen hasta ve ölüm vakalarının ne kadarının aşılanmış, ne kadarının ise aşılanmamış kişilerden oluştuğuna dair bir çalışmanın yapılmasını, tespit edilen verilerin kamuoyu ile paylaşılmasını, vatandaşlarımızın tüm bu hassas konular ile ilgili doyurucu bir şekilde bilgilendirilmesini beklemekteyiz.

 

Ayrıca yapılacak çalışmalar ışığında, mRNA aşılarının bu hastalık veya ölümler ile bir ilişkisinin bulunması halinde, halkımızın huzuru ve güvenliği bakımından bundan sonrası için ne gibi önlemler alınacağı ve nasıl bir yol haritası izleneceği konusunda kamuoyunun geniş ölçüde aydınlatılması gerekmektedir.

 

Yeniden Refah Partisi olarak konunun daha önce de olduğu gibi takipçisi olacağımızı ifade eder, kamuoyuna saygılarımızla arz ederiz.

 

 

 

Dr. Fatih Erbakan

Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı

ÖĞRETMENLİK MESLEK KANUNU’NU HAK VE İTİBARI ÖNCELEYEREK REVİZE EDECEĞİZ

ÖĞRETMENLİK MESLEK KANUNU’NU HAK TEMELLİ VE MESLEĞİN İTİBARININ HAK ETTİĞİ YERE GETİRİLMESİ ODAKLI REVİZE EDECEĞİZ

 

 

2022 yılı Şubat ayında TBMM’de kabul edilerek yasalaşan Öğretmenlik Meslek Kanunu’nda tanımlanan “Uzman Öğretmenlik” ve “Başöğretmenlik” kariyer basamakları için 19 Kasım 2022’de yapılması planlanan sınav hakkında kamuoyundaki tartışmalara cevaben Milli Eğitim Bakanı Sayın Mahmut Özer’in yapmış olduğu açıklamalar Bakanlık tarafından kıymetli öğretmenlerimizin anlaşılamadığını göstermektedir.

 

Bu nedenle Yeniden Refah Partisi olarak; Sayın Bakan’a öğretmenlerimizin asıl taleplerini açıklamayı gerekli görmüş bulunmaktayız:

1- Öğretmenlerimiz sınava değil, sizin mesleğin itibarına karşı olan tutumunuza itiraz etmektedir. Öğretmenlerimiz, Öğretmenlik Meslek Kanunu’nu yetersiz görmektedir. Mevcut Kanunu, öğretmenlerimizin gerçek sorunlarını ele almayan ve mesleğin hak ettiği itibara ulaşmasına destek olmayan, sadece öğretmenlerimizin bazı mali haklarını düzenleyen ancak bu hususta dahi beklentilerinin çok gerisinde kalan bir kanun olarak görmektedir. Öğretmenlerimizin gerçek sorunlarını çözmek yerine onları kategorize eden yetersiz bir kanun çıkarılmış olduğunu tüm öğretmenlerimiz görmekte ve bu kanunun ivedilikle revize edilmesini talep etmektedir.

 

2- Öğretmenlerimiz sınava değil, sizin öğretmenliği bir uzmanlık mesleği olarak görmemenize itiraz etmektedir. Zaten pedagojik formasyon alarak uzmanlaşmış olan öğretmenlerimiz, bu formasyona uygun olarak, meslekte gelişimi sadece sınava dayalı olarak ölçme ve değerlendirme yoluna gidilmesini, mantıksız ve eksik olarak değerlendirmektedir. Öğretmenlerimiz sadece sınav öncesinde veya lisansüstü öğrenim gibi sınırlı dönemlerde değil, mesleklerinin her kademesinde kendilerini sürekli geliştirebilecekleri bir sistem talep etmekte ve bu hususta kendilerine ekonomik, sosyal, kültürel, mekânsal ve hukuksal imkânlar tanınmasını talep etmektedir.

 

3- Öğretmenlerimiz sınava değil, kendilerine dayatılan sınava hazırlık usulünüze itiraz etmektedir. Uzman Öğretmenlik için 180 saat, Başöğretmenlik için 240 saat olarak belirlenmiş olan alan dışı zorunlu eğitimler yerine, hangi konulardan sorumlu olduklarını bilmek ve kendileri istedikleri konuya özgürce çalışmak istemektedirler. Nitekim öğretmenlerimizin tamamı üniversite mezunu olup, bu talepte bulunmaları gayet tabiidir.

 

4- Öğretmenlerimiz sınava değil, sınavlardaki adaletsizliklere itiraz etmektedir. Henüz KPSS gibi çok önemli bir sınavda yaşanan soru skandalının ÖSYM’de yaşanmış olması nedeniyle, daha az şeffaf olarak gördükleri bir sınavın adaletli olup olmayacağından şüphe duymaktadır.

 

5- Öğretmenlerimiz sınava değil, sınavdan muaf olma şartlarındaki adaletsizliğe itiraz etmektedir.

Fen – Edebiyat Fakültesi diplomasına sahip olan mezunların öğretmen olabilmek için almak zorunda oldukları yüksek lisans diplomaları aynı zamanda Uzman Öğretmen olabilmelerini sağlarken; Eğitim Fakültelerinde okurken pedagojik formasyon alan ve doğrudan öğretmen diplomasına sahip olanların ise sınava girmek zorunda olmalarına itiraz etmektedir.

 

6- Öğretmenlerimiz tecrübelerinin, deneyimlerinin ve emeklerinin hiçe sayılmasına itiraz etmektedir. Öğretmenliğe 20 yılını, 30 yılını vermiş öğretmenlerimizin edinmiş olduğu ve öğrencilerine aktardığı tecrübe ve deneyimlerin hiçe sayılmak suretiyle, sınava girmeden Uzman Öğretmen ve Başöğretmen olamamasına itiraz etmektedir. Emekliliğine 10 yıldan az süre kalmış emektar öğretmenlerimizin, öncelikle Uzman Öğretmen olmaları gerektiği ve ardından 10 yıl daha beklemek zorunda kalacakları için asla Başöğretmenlik sınavına giremeyecek olmalarına itiraz etmektedir.

 

Özet olarak Sayın Bakan’ın kamuoyuna yapmış olduğu açıklamalar iktidarın, kıymetli öğretmenlerimizi anlayamadığını göstermektedir. Öğretmenlerimiz sınava değil, sınav sistemine ve tasarımına itiraz etmektedir. Kimlerin sınava girmek zorunda olduğu ve kimlerin muaf tutulduğu hususunda, yapılmış olan düzenlemelerdeki kafa karışıklığına ve adaletsizliğe itiraz etmektedir.

 

Mevcut iktidarın, yapmış olduğumuz bu açıklamalarımızı dikkate alarak ve anlayarak, öğretmenlerimizin mesleğin itibarı ve icrası ile ilgili gerçek sorunlarını ve taleplerini anlayabileceği bir bakış açısına sahip olmasını temenni ediyoruz.

 

Biz Yeniden Refah Partisi olarak, daha önce defaatle söz verdiğimiz üzere, Öğretmenlik Meslek Kanunu’nu hak temelli ve mesleğin itibarının hak ettiği yere getirilmesi odaklı olmak üzere revize edeceğiz. Öğretmenlerimizin itibarını, hazırlayacağımız yeni kanun metni ile teminat altına alacağız. İktidarımızda, mesleğe yıllarını vermiş öğretmenlerimizin tamamına “Başöğretmenlik” unvanını vererek olası bir haksızlığın önüne geçeceğiz. Meslekte deneyimi erken dönemde olan öğretmenlerimize ise sınav odaklı olmaktan öte, sınav başvuru şartlarında aranan “Mesleki Çalışma Belgeleri”ne dayalı olarak geliştirilmiş bir puanlama sisteminin de dahil edildiği daha bağımsız ve özgün bir sistem geliştirilmesi yoluyla “Uzman Öğretmenlik” ve “Başöğretmenlik” unvanlarının verilmesi, böylece Milli Eğitimde kalitenin ve sinerjinin artırılması sağlanacaktır. Ülkemizdeki hiçbir sorunun çözümsüz olmadığının bilinci ile öğretmenlerimizin mesleki itibarı ve kariyer basamakları ile ilgili sorunlarını iktidarımızda çözüme kavuşturacağımızı başta kıymetli öğretmenlerimiz olmak üzere tüm kamuoyuna saygı ile arz ederiz.

 

 

Dr. Fatih ERBAKAN

Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı

ONE MİNUTE SAYIN ERDOĞAN!

ONE MİNUTE SAYIN ERDOĞAN!

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, İsrail ile normalleşme adımlarına sert tepki göstererek, “Öyle bir sıkışmışlık halindeler ki bir vakitler ‘One minute’ gösterisini seçim malzemesi yapanlar, bugün göz göre göre çoluk çocuk demeden soykırım suçu işlemeye devam eden Terörist İsrail’e Büyükelçi, Konsolos atama noktasına geldiler. Hani İsrail katildi, hani çocuk öldürmesini çok iyi bilirdi? Hani ‘one minute’ diyorduk? Ama açlık sofuluğu bozdurur. İktidara İsrail ile yakınlaşmasında ‘One Minute’ demiştik. Buradan bir kez daha sesleniyorum: One Minute Sayın Erdoğan! One Minute Sayın Erdoğan!” ifadelerini kullandı.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan Kahramanmaraş İl Başkanlığımızın 2. Olağan Kongresi’ne katıldı.

 

Necip Fazıl Kısakürek Kültür Merkezi'nde gerçekleştirilen kongrede yaptığı konuşmada, Yargıtay'ın açıkladığı resmi rakamlara göre Yeniden Refah Partimizin Türkiye'nin en hızlı büyüyen partisi olduğunu kaydeden Genel Başkanımız Erbakan, hedefimizin seçime kadar her ay 50 bin yeni üye yaparak 500 bin üye sayısını geçmek olduğunu söyledi.

 

 

Enflasyonda dünya şampiyonu olarak tarih yazılıyor!

Ülkeyi kim yönetirse yönetsin iktidarın başarılı olmasından ve millete iyi işler yapmasından Milli Görüşçüler olarak memnun olacağımızı ancak ülkenin ehil kadrolar tarafından yönetilmediğini belirten Genel Başkanımız, Türkiye'nin ekonomik anlamda çöküşe doğru gittiğini belirterek şöyle konuştu:

 

“Geçtiğimiz günlerde iktidar partisi, kuruluşunun 21. yılını kutladı. Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan 20 yılı tek başına iktidar olmak üzere 21 yılını dolduran partisinin büyük başarılara imza attığını öne sürdü. “Her alanda tarih yazan gıptayla bakılan kalkınan bir Türkiye var!” dedi.  Bu dönemde, “tarih yazıldığı” doğrudur… Ancak nasıl tarih yazılıyor bakalım: Gıda enflasyonunda dünya şampiyonu olarak tarih yazıyoruz. Genel enflasyonda dünya 6.sı olarak tarih yazıyoruz, tarihte görülmemiş zam yağmuruyla tarih yazıyoruz, bir senede yüzde 100 değer kaybeden ve pula dönen Türk lirasıyla tarih yazıyoruz, geçenden 3 akçe geçmeyenden 5 akça alınan köprü ve otoyollarımızla tarih yazıyoruz. Devlet memurluğuna alım sınavlarını dahi layıkıyla yapamayacak durumdaki ehliyetsiz ve liyakatsiz kadrolarla tarih yazıyoruz. “Faiz nas, tefecilere ananas” uygulamalarıyla tarih yazıyoruz, 7 ayrı yerden 9 ayrı yerden maaş alan bürokratlarımızla tarih yazıyoruz, dünyada ilk 500 üniversitenin içerisine 1 tane dahi üniversite sokamayarak tarih yazıyoruz. Devletin iç borç faizinin borcun kendisini geçmesiyle, faizin ana parayı dahi geçmesiyle tarih yazıyoruz.”

 

 

21 yılın sonunda kazanan millet değil imtiyazlılar

‘Bu 21 yılın sonunda kazanan milletimiz ve ülkemiz değil kazanan İmtiyazlı holdingler ve dolar milyarderleridir.’ diyen Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan,  Dolar milyarderlerinin sayısı 11’den 50’ye çıkmıştır. Milyarlarca dolar kaynak göz göre göre bir avuç imtiyazlı azınlığa aktarılmıştır. Diğer taraftan çiftçi, memur, küçük esnaf da emekli de perişan olmuştur. Alım gücü düştü, fakirleşti elindekini avucundakini kaybetti. Bir de üstüne boğazına kadar borca batmıştır. Halkın bankalara borcu, AK Parti iktidara geldiğinde 6.6 milyar liraydı, bugün geldiğimiz noktada 1 trilyon 17 milyar liraya fırlamış. 20 senelik AK parti iktidarı sonunda halkın bankalara olan borcu 170 misli artmış. Özel sektörün banka borcu 88 milyar liraydı, bugün 5 trilyon liranın üzerine çıkmış.

 

 

Boşuna demiyoruz: Faiz nas, tefecilere ananas!

Bütçeden faize ilk 7 ayda 151 milyar TL verildiğini, yıl sonuna kadar toplam 329 milyar verileceğini hatırlatan Genel Başkanımız, iktidarın faiz lobisini sevindirdiğini belirterek, “Açlık sınırının da altına yaşamaya mahkum edilmiş durumdaki vatandaşlarımıza, Sayın Maliye Bakanı’nın gözlerindeki ışıltıyla karnını doyurma tavsiyesinde bulunuyor. Gözlerindeki ışıltıyla  Sayın Maliye Bakanı vatandaşı oyalayadursun, diğer taraftan iktidar milyarlarca dolar bir avuç imtiyazlı azınlığa, faize, Kur Korumalı Mevduat Hesaplarına ve kamudaki israfa aktarmaya devam ediyor. Kur Korumalı Mevduat hesaplarına geçtiğimiz 5 ayda 60 milyar lira verildi. Yıllardan beri oyalanan EYT mağdurlarının talepleri bu para ile giderilebilirdi. Devlet bütçesinden 7 ayda faize verilen para 151 milyar lira… Faize verilen bu parayla çiftçinin, köylünün bütün borçlarını silinip sıfırlanabilirdi. 2022 yılı içerisinde faize ödenecek toplam para 329 milyar lira. Biz boşuna demiyoruz ‘Faiz Nas, tefecilere ananas’. Bu duruma en çok faiz lobisi, tefeciler faizle para kazananlar seviniyor.” diye konuştu.

 

 

One Minute Sayın Erdoğan!

İktidarın İsrail ile normalleşme adımlarına da sert tepki gösteren Genel Başkanımız Erbakan, ekonomik sıkışmışlığın bu adımları atmaya mecbur bıraktığını belirterek şöyle devam etti:

 

“Öyle bir sıkışmışlık halindeler ki bir vakitler ‘One minute’ gösterisini seçim malzemesi yapanlar, bugün göz göre göre çoluk çocuk demeden soykırım suçu işlemeye devam eden Terörist İsrail’e Büyükelçi Konsolos atama noktasına geldiler. Hani İsrail katildi, hani çocuk öldürmesini çok iyi bilirdi? Hani ‘one minute’ diyorduk? Ama açlık sofuluğu bozdurur.  Öylesine sıkıştılar ki ABD’den, İsrail’den medet umuyor, Amerika ile ilişkilerini düzeltmek için İsrail ile ilişkisini düzeltmek zorunda olduğunu biliyor ve daha geçen hafta Gazze’de çoluk çocuk demeden katleden ‘İsrail ile ilişkileri düzeltiyorum ve büyükelçi atıyorum’ diyorlar. Geçtiğimiz günlerde, çok ses getiren ikazlarla dolu açıklamamızda, İktidara İsrail ile yakınlaşmasında ‘One Minute’ demiştik. Buradan, Kahramanmaraş’tan, bir kez daha sesleniyorum…One Minute Sayın Erdoğan!  One Minute Sayın Erdoğan! ‘Ben bir damla Mehmetçik kanını bütün bir Amerikan bütçesine değişmem’ diyen Milli Görüş nerde, bunlar nerde?”

 

 

‘Suriye ile yakınlaşma çabalarını olumlu karşılıyoruz’

‘İktidarın Suriye ile yakınlaşma çabalarını her ne kadar gecikmiş olsa da olumlu bir adım olarak görüyoruz.’ diye Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, sığınmacı sorununun çözülmesi için bir  an önce Esad ile masaya oturulması gerektiğini belirterek, “Daha ilk başta düğmenin yanlış iliklenmesinden milyonlarca Suriyeli kardeşimiz yerinden yurdundan oldu, yüz binlerce Suriyeli kardeşimiz öldü, sakat, öksüz, yetim kaldı ve işin en sonunda hiçbir şey de elde edilemedi. Esad koltuğunda oturmaya devam ediyor, topraklarının tamamına yakını geri aldı, orada seçimleri yaptı 'Seçimi de kazandım' dedi ve bugün Halep'te, Şam'da, Suriye'nin değişik yerlerinde Esad, devlet başkanı olarak esnaf ziyaretleri yapıyor. 'Zararının neresinden dönülürse kardır' diyoruz ve bir an önce Suriye yönetimiyle anlaşılması ve ülkemizde Suriyeli misafirlerimizin can güvenlikleri de teminat altına alınmak şartıyla ülkelerine gönderilmesi gerektiğini ifade ediyoruz. Bu noktadan sonra kendi vatanlarına dönmeleri kendiler için de bizler için de en hayırlı olandır. Ayrıca milli görüşçüler olarak önemli bir noktayı daha vurguluyoruz. Orada Sünni Arap nüfusun Türkiye'ye gönderilmesi ve orada boşlukta kalan bölgede ABD ve İsrail, PYD/YPG aracılığıyla bir terör devleti kurma planı var. Orada Suriyeli Araplardan oluşan bölgelerde bir teröristan devleti kurma planı var. O nedenle o bölgelerin boş kalmaması, buradaki Suriyeli Arap kardeşlerimizin, misafirlerimizin tekrardan kendi şehirlerine, kendi topraklarına dönmesi bu bakımdan da büyük önem arz etmektedir. İnşallah sağ salim, can güvenlikleri de temin edilerek bir an önce dönmeleri sağlanır diye ifade ediyorum." ifadelerini kullandı.

 

 

GEMİYİ BATIRAN SİZSİNİZ!

GEMİYİ BATIRAN SİZSİNİZ!

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, iktidarın ülkenin kaynaklarını; bir avuç imtiyazlı azınlığa, faize, israfa ve Kur Korumalı Mevduat’a aktardığını belirterek, “Şimdi de ‘Gemi batıyor, batarsak hep birlikte batacağız’ diyorsunuz… Evet bu gemi batıyor ama bu gemiyi batıran sizsiniz!” dedi.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Konya/Ereğli İlçe Başkanlığımızın kongresinde sıcak gündeme ilişkin dikkat çeken açıklamalarda bulundu.  

 

 

Kaynaklar bir avuç imtiyazlıya akıyor

İktidarın ülkenin kaynaklarını bir avuç imtiyazlı azınlığa, faize, israfa ve Kur Korumalı Mevduat hesaplarına aktarmaya devam ettiğini söyleyen Genel Başkanımız Erbakan, konuşmasında şunları kaydetti:

 

“Bakınız bankalarda döviz garantili hesap açtıran bir avuç birikim sahibine halkın bütçesinden 5 ayda 60,6 milyar lira para aktarıldı.  Döviz kurunun temmuzda da yükselişini sürdürmesi nedeniyle mevduat sahiplerine sadece temmuz ayında yapılan garanti ödemesi 23 milyar 361 milyon lirayla rekor kırdı. En son haziran ayında yapılan ödeme 16,1 milyar lira olmuştu. Sadece KKM değil Yap-İşlet-Devret projeleri yani ‘ben yiyemedim sen ye projeleri’… Bu projelerden dolayı 2022 yılında imtiyazlı holdinglere ödenecek garanti ödemesi 70 milyar lirayı buluyor. KKM’ye 60 milyar, garanti ödemeleri 70 milyar ve bütçeden devletin borçlanmaları için faize ödenen para bu yılın ilk 7 ayında 151 milyar lirayı aştı. Bu yıl içinde faize yaklaşık 330 milyar liralık ödeme yapılması bekleniyor. Yani hepsini kabaca toplasanız faize, KKM’ye, 5 holdingin kasasına ve israfa 550 milyar lira ödenecek. Böyle olunca da dar gelirliye, çiftçiye,  millete aktaracak kaynak kalmıyor; 5.7 milyon hane sosyal yardıma muhtaç,  11,3 milyon insan gıda yardımına muhtaç, 3,7 milyon abonenin elektriği kesik,  4 milyon haneye doğalgaz desteği, Halk ekmek kuyrukları kilometreleri buluyor, askıda ekmek uygulaması bütün fırınlara yayılmış, Ayçiçek yağı zincirle bağlanmış,  bebek mamalarına alarm takılmış… Asgari ücret açlık sınırı altında + emekli maaşları açlık sınırı altında (halkın %45’i),  halkın %85’i yoksulluk sınırı altında İcra dosya sayısı 25 milyona yaklaşmış.”

 

 

Gemiyi batıran sizsiniz!

İktidara defalarca davette bulunduğumuzu belirten genel Başkanımız; “Kendilerini ‘Millî Görüş’ün faizci kapitalist düzene meydan okuyan, kaynakları ülke insanına yönlendiren ilkelerine davet ettik. Ekonomideki problemleri ve çözüm yollarını, Rahmetli Erbakan Hocamızın yaptığı gibi, hazırladığımız proje kitaplarımızla dikkatinize sunduk. Kaynak paketlerimizi açıkladık. Bunların hepsini Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’a gönderdik. “Bu memleket için güzel işler yapılacaksa ille de biz yapalım diye bir ısrarımız yok. Memleket için güzel işler yapılsın da kim yaparsa yapsın!” dedik. Siz bütün çağrılarımıza kulak tıkadınız. Çareyi günlük politikalarda, tek dişi kalmış medeniyetin ağzında aradınız. Faiz lobisine, bir kısım müteahhit lobisine kaynak aktarmakta aradınız. Kurtuluşu “Biden ile aynı karede yer alabilme” çabasında aradınız. “Stratejik Derinlik” adı altında sunulan, “Dış Politikada duvara toslama” yaklaşımında aradınız… Son olarak da binlerce Filistinlinin katili, çocuk katili İsrail’e yöneldiniz... Şimdi de “gemi batıyor, batarsak hep birlikte batacağız” diyorsunuz… Bu gemi evet batıyor ama bu gemiyi batıran sizlersiniz! Ancak geçmişte olduğu gibi Millî Görüş bugün de cankurtaran gibi yetişecek ve bu ülkeyi batmaktan kurtaracaktır.” ifadelerini kullandı.

 

 

Altın günü yapar gibi toplanıp toplanıp fotoğraf çektirip dağılıyorlar

Genel Başkanımız Erbakan, Türkiye'de büyük bir iktidar boşluğu olduğu kadar, büyük bir muhalefet boşluğu olduğunun da sıkça dile getirildiğini belirterek, “Bu kanaatin yaygınlaşmasının en büyük sebebi, 6'lı masa denilen tuhaf yapının arz ettiği acziyet görüntüsüdür. Biliyorsunuz geçtiğimiz günlerde masa başındakiler dediğimiz 6 parti 6. kez bir araya geldi. Bu 6 benzemez bugüne kadar 30'u baş başa, 6'sı da 6'lı masa etrafında olmak üzere toplam 36 kez bir araya gelmiş. Peki, ortaya ne çıkmış? Aylardır “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” de “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” tarihin en büyük ekonomik krizine ilişkin somut bir çözüm önerileri var mı? Kaynak paketlerini ortaya koyabilmişler mi? Ancak ‘altın günü yapar gibi toplanıp toplanıp fotoğraf çektirip dağılıyorlar. Bunlardan millete fayda gelmeyeceğini aylardır söylüyoruz. Neden mi fayda gelmez? Bir kısmı 10 seneden fazla AK Parti hükümetlerinde görev yaptılar, en kritik kararlara imza attılar. Şimdi çıkmış diyorlar ki 'Türkiye'yi biz kurtaracağız.' Madem kurtaracaktınız, onca yıl en kritik görevlerde bulunurken kurtarsaydınız. Masanın diğer tarafı CHP 28 Şubat'ın ateşli savunucusu, İstanbul Sözleşmesi'nin hayranı, Ayasofya'nın cami olmasına üzülen, Parti içinde LGBT Komisyonu kuran, 6 yaşında çocuğa Kur'an öğretmek çağdışılıktır diyen, İstanbul Büyükşehir Belediyesini borca ve faize batıran, 89-94 arasında bütün belediyeleri perişan eden Bunların hiçbirinden millete bir hayır gelmez” dedi.

 

 

19 Kasım’daki sınav derhal iptal edilmelidir

Yüzbinlerce öğretmenin tepki gösterdiği ‘Öğretmenlik Meslek Kanunu’ ile ilgili de konuşan Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, “Ülke genelinde öğretmenlerimizin ‘Öğretmenlik Meslek Kanunu’ ve ‘Uzman Öğretmenlik’ ve ‘Başöğretmenlik’ kariyer basamakları için 19 Kasım’da yapılması planlanan sınavla ilgili tepkileri artarak devam ediyor. Buradan bir kez daha iktidara sesleniyoruz; bu kanun revize edilmeli ve bu sınav da derhal iptal edilmelidir. Yeniden Refah iktidarında Öğretmenlik Meslek Kanunu’nu ‘hak temelli’ ve ‘mesleğin itibarının hak ettiği yere getirilmesi’ odaklı olmak üzere revize edeceğiz. Mesleğe yıllarını vermiş öğretmenlerimizin tamamına ‘Başöğretmenlik’ unvanını vererek olası bir haksızlığın önüne geçeceğiz. Meslekte deneyiminin erken döneminde olan öğretmenlerimize ise sınavla değil, sınav başvuru şartlarında aranan ‘Mesleki Çalışma Belgeleri’ne dayalı olarak geliştirilmiş bir puanlama sistemi ile ‘Uzman Öğretmenlik’ ve ‘Başöğretmenlik’ unvanları verilecek. Öğretmenlerimizin mesleki itibarı, gelir düzeyi ve kariyer basamakları ile ilgili sorunlarını iktidarımızda çözüme kavuşturacağımızı başta kıymetli öğretmenlerimiz olmak üzere tüm kamuoyuna bir kez daha duyuruyoruz."

 

 

81 ilin olduğu gibi Konya'nın da problemlerini biliyoruz
Genel Başkanımız, 81 ilin olduğu gibi Konya'nın da problemlerini bildiğimizi ve çözüm yollarını hazırladıkldığımızı kaydederek, “Bütün bu problemleri geçmişte olduğu gibi bugün de Millî Görüş'le çözeceğiz inşallah. Yeniden Refah iktidarında; borçlanma, faiz, zam, vergi artışı, israf, işsizlik, haksız vergiler, kamu mallarını satıp yok etmek, kemer sıkma, acı reçete, imtiyazlılara ve faize kaynak aktarmak için milletin suyunu çıkarmak, çifte standart ve torpil yok. Paylaşımda adalet, yönetimde adalet, milli kaynak paketleri, ‘önce millet' anlayışı, memura-emekliye-işçiye yüzde 100 maaş zammı, çiftçiye-köylüye ucuz mazot, ucuz elektrik, en yüksek taban fiyatları, 81 ilimize 681 refah projesi, üretim, istihdam, ihracat, EYT'lilere emeklilik hakkı, atanamayan öğretmenlere atama var” diye konuştu.

YUSUFELİ İLÇEMİZDE YAŞANAN SORUNLARI YAKINDAN TAKİP EDİYORUZ

YUSUFELİ İLÇEMİZDE YAŞANAN SORUNLARI YAKINDAN TAKİP EDİYORUZ

 

Yusufeli Barajı, ‘’Çoruh Kalkınma Projesi’’ kapsamında Çoruh nehri üzerinde yapılması planlanan 27 adet barajın içinde yer almaktadır. 2013 yılında temeli atılarak yapımına başlanılmıştır.

 

Yusufeli ilçesinin bu baraj inşaatı sebebiyle bugünkü ‘’Yansıtıcılar mevkii’’ ne taşınmasına karar verilmiş olup, gerekli kamulaştırmalar ve TOKİ eliyle konut ihaleleri yapılmıştır. 2018 yılında bitmesi planlanan ve kamulaştırma yapılırken vatandaşımıza; ‘’2018 de yeni ev ve işyerleriniz teslim edilecek’’ denilerek, vatandaşların evleri ve arsaları kamulaştırılmıştır.

 

Yusufeli ilçesinde barajdan kaynaklanan sorunların temelinde yatan ve ilçe halkının bir türlü hazmedemediği esas problem şudur:

İlçe halkının, herhangi bir doğal afete (deprem, sel vb.) maruz kaldığı için değil, kamu yararı adı altında devlet tarafından baraj yapılacağı gerekçesiyle evi ve arsası kamulaştırılarak yurdunu terketmeye zorlanmış olmasıdır.

 

  • 2013-2018 arasında tapusu olup hak sahipliğine zamanında başvuramayan insanlar bulunmaktadır. Ancak o zaman başvurmadıkları için şimdi hak sahibi olamamaktadırlar.
  • Kendi evlerini 209.000 TL ile kamulaştıran devlet ,yeni yaptığı evleri vatandaşa 5 yıl geri ödemesiz 15 yıl vade ile 1.000.000 TL - 1.200.000 TL ile satmayı istemektedir.
  • Birden fazla daire veya işyeri olana sadece bir hak sahipliği verilmiştir. Bu vatandaşların o zaman bekar olan çocukları bugün evlenmiş ve barınma ihtiyaçları doğmuştur.
  • Devletin kamulaştırma ile ilgili bütün planlamaları barajın bitiş tarihi 2018 yılı olacak şekilde yapıldığından, ileriye dönük nüfus artışı göz ardı edilmiştir. Yapılan konut ve dükkân sayısı yetersiz kalmaktadır.

 

  • Vatandaşlar mezarlıklarını bile taşımak zorunda kalmışlardır. Şöyle ki mezar taşınmasını devletin desteklemesine rağmen kimse ölülerinin başkaları tarafından taşınmasını istememiş, ölmüş annesini, babasını, dedesini, ninesini kendi elleriyle mezarını açıp taşımak zorunda kalmıştır. Bu sebeple vatandaş manevi bir taravma yaşamıştır.

 

YAPILMASI GEREKENLER

1- Herhangi bir doğal afet neticesinde ilçenin taşınma durumu söz konusu olmadığından dolayı, devletin baraj yapıp kamu yararı adına ilçeyi tasfiye etmesi sebebiyle vatandaş kendisine yapılan ev ve iş yerlerinin ücretsiz olarak verilmesini talep etmektedir. Samsat ve Halfeti yi örnek gösterecek olursak, devletimiz o yıllarda aynı sebeple su altında kalan ve boşaltılan bu yerleşim yerlerindeki hak sahiplerine evleri ücretsiz yapmıştır.

2- Bu mümkün değilse bile ev ve işyeri satış bedellerinde %50 oranında indirim yapılması bu zor ekonomik şartlarda vatandaşımızı bir nebze de olsa rahatlatacaktır.

3- Yeni yerleşim yerinde 3 okul kısmen tamamlanmış olup eğitim öğretime hazır hale getirilmeye çalışılmaktadır. Ancak okulların yapımı halen bitmemesine rağmen milli eğitim tarafından eğitimin yeni yerleşim yerinde yapılacağı baskısı vatandaşı rahatsız etmektedir. Vatandaşlarımız, okulların yapımının tam anlamı ile bitmesinden sonra evini taşımak istemektedir.

 

4-Hak sahipliği sorunlarının bir an evvel çözülmesi gerekmektedir. Yetersiz olan konut sayısı acilen artırılmalıdır.

 

5- İnsanların bağ, bahçe, meyvelik ve tarım arazileri su altında kalacaktır. Yeni yerleşim yerinde insanların böyle bir arazisi bulunmamaktadır. Ancak Devlet Su İşleri (DSİ)’ne ait yaklaşık 300.000 dönüm arazi bulunmakta bu arazinin vatandaşlara en azından geçimlerini sağlayabilecek ölçüde bedelsiz dağıtılması isabetli olacaktır.

 

Yeniden Refah Partisi olarak, Yusufeli ilçemizde yaşanan sorunları yakından takip ediyoruz. Kamu yararını gözetirken vatandaşlarımızı mağdur etmemek de mümkündür. Bu vesileyle hiçbir vatandaşımızın mağdur edilmesine rıza göstermeyeceğiz. Belirttiğimiz çözümler iktidar tarafından acilen eyleme konulmalıdır. İktidar sosyal devlet olma sorumluluğunu yerine getirmelidir.

 

Dr. Fatih Erbakan

Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı

BÜYÜYEN VATANDAŞIN YOKSULLUĞU, AYYUKA ÇIKAN YOLSUZLUKLAR!

BÜYÜYEN VATANDAŞIN YOKSULLUĞU, AYYUKA ÇIKAN YOLSUZLUKLAR!

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, TÜİK’in açıkladığı büyüme rakamlarını eleştirerek, “Vatandaş soruyor; bu nasıl iştir ki Türkiye ekonomisi büyüdükçe benim ekonomim küçülüyor. Hayır, sokaktaki vatandaş büyümedi, milyonlarca dar gelirli küçüldü, ev kirasını ödeyemez duruma düştü. Büyüyen, her gün ayyuka çıkan yolsuzluklar. Büyüyen halkın fakirliği. Büyüyen imtiyazlı holdinglerin, dolar milyarderlerinin servetidir.” ifadelerini kullandı.

 

Gaziantep İl Başkanlığımızın 2'nci Olağan İl Kongresi Şahinbey Kongre ve Sanat Merkezi'nde gerçekleştirildi.

 

Kongrede coşkulu bir kalabalığa hitap eden Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, ekonomi başta olmak üzere hükümetin diğer alanlardaki uygulamalarına sert eleştirilerde bulundu.

 

 

Büyüyen vatandaşın yoksulluğu, ayyuka çıkan yolsuzluklar

TÜİK'e göre Türkiye ekonomisinin yılın 2'nci çeyreğinde yüzde 7,6 büyüdüğünü anımsatan Genel Başkanımız, "Türkiye tarihinin en büyük ekonomik krizinde belediyelerin ekmek kuponu dağıttığı, halk ekmek kuyruklarının kilometreleri bulduğu, vatandaşın ev kirasını, elektrik ve doğalgaz faturasını ödemekten aciz kaldığı, icra dosyalarının 25 milyonu bulduğu bir dönemde TÜİK, Türkiye yüzde 7,6 büyüdü diyor. TÜİK’in asıl açılımı ‘Tayyip Bey’i Üzmeyecek İstatistikler Kurumu’ olmalı. Enflasyonu, işsizliği, büyüme rakamlarını özel ayarlayıp tıraşlıyor.   Vatandaş soruyor; bu nasıl iştir ki Türkiye ekonomisi büyüdükçe benim ekonomim küçülüyor. Hayır, sokaktaki vatandaş büyümedi, milyonlarca dar gelirli küçüldü, ev kirasını ödeyemez duruma düştü. Büyüyenler mi? Enflasyon büyüdü. Yıllık enflasyon TÜİK'in tıraşlanmış rakamlarında dahi yüzde 79,8 gerçekte ise yüzde 176 enflasyonda dünya şampiyonuyuz. Vatandaşın borçları büyüdü, vergiler büyüdü, dolar büyüdü ve işsizlik büyüdü. Büyüyen, her gün ayyuka çıkan yolsuzluklar. Büyüyen halkın fakirliği. Büyüyen imtiyazlı holdinglerin, dolar milyarderlerinin servetidir. Büyüyen umutsuzluk, gençlerin geleceğe dair ümitsizliğidir. Büyüyen kamuda 4-5-7 maaş alan bürokratların gelirleridir. Büyüyen toplumu her gün daha da keskin kamplara ayıran kutuplaşmadır. Büyüyen vatandaşın faturalarıdır. Vatandaş bu zamlarla nasıl geçinsin, sanayici nasıl iş yapsın? " açıklamasında bulundu.

 

 

‘Halkın yüzde 85'i yoksulluk sınırının altında yaşıyor’

Adalet ve Kalkınma Partisi’nin 21 yıl önce iktidara gelirken “3 Y’yi, ‘Yoksulluk-Yolsuzluk-Yasakları’ ortadan kaldırma vaadi ile geldiklerini hatırlatan Genel Başkanımız Erbakan, gelinen süreçte ülkenin eskisinden daha kötü durumda olduğunu belirterek şöyle devam etti:  

 

"Halk ekmek kuyrukları kilometreleri buluyor, askıda ekmek uygulaması bütün fırınlara yayılmış, Ayçiçek yağı zincirle bağlanmış, bebek mamalarına alarm takılmış. 7 bin lirayı aşan açlık sınırına göre asgari ücret açlık sınırı altında, emekli maaşları açlık sınırı altında, 22 bin lirayı aşan yoksulluk sınırına göre halkın yüzde 85'i yoksulluk sınırı altındadır."

 

 

‘Eleştirmek, protesto gösterisi yapmak yasak’

Türkiye'nin yasaklar ülkesi haline geldiğini de belirten Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, "İktidarın başörtüsü yasağını kaldırmasını takdirle karşıladığımızı belirtirken, her türlü muhalif hareketi yakışıksız ifadelerle yaftalamanın ve önünü kesmeye çalışmanın çok vahim bir hata olduğunu da her fırsatta dile getiriyoruz. Eleştirmek, protesto gösterisi yapmak yasak. 'Dolar 10 TL olacak' demek yasak. İktidarın istemediği kişinin köşe yazarlığı yapması yasak." dedi.

 

 

Burası artık sözün bittiği yer!

Elektrik ve doğalgaza gelen fahiş zamları da eleştiren Genel Başkanımız Erbakan, “Hani Karadeniz’de doğalgaz bulunmuştu faturalar düşecekti? İktidar Karadeniz’de doğalgaz bulundu dedikten sonra doğalgaza tam 18 kez zam yapmış. Vatandaş doğalgaz bulundu, faturalar düşecek diye sevinirken sadece bu yıl içinde doğalgaz zamları konutlar için yüzde 119,5’i bulmuş. Bakınız İktidar en son doğalgazda, 1 Eylül itibarıyla geçerli olacak şekilde konut tarifesine yüzde 20,4, sanayi tarifesine yüzde 50,8 elektrik üretimi amaçlı tarifeye de yüzde 49,5 oranında zam yaptı. Yapılan zamları kur krizinin başladığı 2018’e göre kıyasladığımızda, son 4 yılda konutta kullanılan doğalgaza yüzde 313, birinci kademe işyerinde kullanılan doğalgaza yüzde 620,5, ikinci kademe işyerinde kullanılan doğalgaza ise yüzde 1071,5 zam gelmiş. Burası sözün bittiği yer artık” diye konuştu.

 

6’lı masa eleştirisi: Bunlardan millete fayda gelmez

6'lı masaya yönelik de eleştirilerde bulunan Genel Başkanımız, "Bugüne kadar 30'u baş başa, 6'sı da 6'lı masa etrafında olmak üzere toplam 36 kez bir araya gelmiş. Peki, ortaya ne çıkmış? Tarihin en büyük ekonomik krizine ilişkin somut bir çözüm önerileri var mı, kaynak paketlerini ortaya koyabilmişler mi? Bu toplantılar adeta altın gününe döndü. Toplanıp toplanıp fotoğraf verip dağılıyorlar. Bunlardan millete fayda gelmeyeceğini aylardır söylüyoruz. 28 Şubat'ın ateşli savunucusu, İstanbul Sözleşmesi'nin hayranı, Ayasofya'nın cami olmasına üzülen, parti içinde LGBT komisyonu kuran, '6 yaşında çocuğa Kur'an öğretmek çağdışılıktır: diyen, İstanbul Büyükşehir Belediyesini borca ve faize batıran 89-94 arasında bütün belediyeleri perişan edenlerin hiçbirinden millete bir hayır gelmez." diye konuştu.

 

Gaziantep'te 97 bin aile sosyal yardım alıyor

Gaziantep'in de sorunlarını bildiklerini belirten Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, "Türkiye'nin gelişmiş şehirlerinden, sanayi şehri Gaziantep'te 97 bin aile sosyal yardım alıyor. Her aileyi en az 4 kişi olarak düşünürsek, 2 milyonluk nüfusun 5'te biri yardım alıyor demektir. Hayvan yetiştiricileri çok zor durumdadır. Fazla mera alanına sahip olmayan Gaziantep'te mera alanları imara açılıyor. İnsanlar hazır yemle hayvanını beslemeye çalışırken bir de hükümet 'et fiyatlarında yüzde 35 indirim yapacağız' deyince besiciler ellerindeki dişi hayvanları bile keser oldular. Gaziantep'te barınma sorunu var. Ev fiyatları çok yüksek. Vatandaş barınma sorunu yaşıyor. Belediye eliyle Gaziantep halkına piyasa fiyatının yarısına evler yapılabilir. Bakıyorsunuz bugün en kötü 2+1 daire 1 milyon liranın üzerindedir. Gaziantep'in çarpık kentleşme sorunu var. Kentleşme bölgeleri sanayiden uzaklara yapılmaktadır." şeklinde konuştu.

FAİZ LOBİLERİ SİZE NİYE OPERASYON ÇEKSİN? ÇEKSE ÇEKSE SİZİN İKTİDARDA KALMANIZ İÇİN OPERASYON ÇEKER!

 

FAİZ LOBİLERİ SİZE NİYE OPERASYON ÇEKSİN? ÇEKSE ÇEKSE SİZİN İKTİDARDA KALMANIZ İÇİN OPERASYON ÇEKER!

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan’dan iktidara çok sert faiz eleştirisi: “OVP’ye göre, Ak Parti 3 sene daha iktidarda kalırsa 2 trilyon TL daha faiz ödeyecek. Bugüne kadar 20 senede 520 milyar dolar borç faizi ödediler. Hani bunlar faize karşıydı? Hani faiz konusunda “nas” vardı? Faiz lobileri size niye operasyon çeksin? Çekse çekse sizin iktidarda kalmanız için operasyon çeker!”

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Rize İl Başkanlığımızın 2. Olağan Kongresi'ne katıldı.

 

İsmail Kahraman Kültür Merkezi'nde gerçekleşen kongrede konuşan Genel Başkanımız Erbakan, yıllarca Millî Görüş'ün önünü kesmek için iki kutup çıkarıldığını belirterek, "Dediler ki sağcılar buraya, solcular buraya. CHP’ye solcular, Adalet Partisi’ne sağcılar, Anavatan Partisine sağcılar, SHP’ye solcular. İki tane kutup var. Muhalifsen masa başındakilere gideceksin, Cumhur İttifakı isen kasa başındakilere gideceksin. Onun dışında hiçbir alternatif yok. Şimdi de Erbakan Hocamızın yıllarca gulu gulu dansı dediği gibi masa başındakiler, kasa başındakiler oyunu oynuyor. Hacivat'la Karagöz oyunu gibi. Başka hiçbir şey yok. Burada gümbür gümbür gelen iktidar adayı Yeniden Refah Partisi var. Anadolu'yu gezdiğimiz zaman Yeniden Refah'ın ayak sesleri duyuluyor" diye konuştu.

 

 

OVP’ye göre her şey daha da kötüye gidecek

İktidarın geçtiğimiz günlerde açıkladığı 3 yıllık Orta Vadeli Programı eleştiren Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, bu programın daha çok faiz ödemesi, daha çok vergi, daha büyük bütçe açığı, daha yüksek dolar kuru ve dolar kuruna da bağlı olarak da daha yüksek enflasyon anlamına geldiğini söyledi.

Genel Başkanımız Erbakan, şöyle konuşu:

“Sayın Cumhurbaşkanı açıklamalarında sabır istiyor ancak kendi açıkladıkları OVP’ye göre hiçbir şeyin düzelmeyeceğini ortaya koyuyor. Bakınız 2021’de 201,5 milyar TL olan merkezi yönetim bütçe açığının 2022’de 461,2 milyar TL’ye yükselmiş yani 1 senede 2,5 misli artmış, 2023’te de 659,4 milyar liraya çıkacak. Bütçe açığı demek daha fazla borç, daha fazla faiz ödemesi ve bu borcu daha fazla vergi ile zamla milletin sırtına yüklemek demek. Programa göre vergiler de artıyor. 2022’de iktidar, ‘vergi geliri olarak 2,3 trilyon lira vergi toplayacağım’ diyor, 2023’te 3,2 trilyon lira vergi toplayacağım diyor yani gelecek sene toplayacağı vergiler 1 trilyon lira artıyor. Hem vergileri arttırıyorsun hem bütçe açığın artıyor. Nereye gidiyor bu paralar? Diğer taraftan hani dolar düşecekti? Kendi açıkladıkları programa göre dolar tahmini 2023 yılı için 21,52, 2024 yılı için 24,62, 2025 yılı için 25,76 lira olması öngörülüyor. Yani hükümetin kendisi doların 26 liraya çıkacağını söylüyor. Nasıl çıkmasın imtiyazlılara, faiz lobilerine ve kamudaki israfa para yetiştirmeye çalışırsan bütçe açığı da 2,5 misline çıkar, dolar da bu kadar artar. Bunların parolası işçiye, emekliye, memura vatandaşa gelince yok yok yok… Faiz lobisine, imtiyazlılara gelince çok çok çok…”

 

Faiz lobileri size niye operasyon çeksin?

İktidarın açıkladığı OVP’ye göre önümüzdeki 3 yılda 2 trilyon daha borç  faiz ödemesi yapacağını hatırlatan Genel Başkanımız, “Faiz ödemeleri artıyor…  2022’de 329,8 milyar TL’ye, 2023’te 565,6 milyar TL’ye, 2024’te 697,8 milyar TL’ye, 2025’te 774,5 milyar TL’ye yükseleceği öngörülüyor. Ne demek bu; Ak Parti 3 sene daha iktidarda kalırsa 2 trilyon TL daha faiz ödeyecek. Bugüne kadar 20 senede 520 milyar dolar faiz ödediler. Hani bunlar faize karşıydı? Hani faiz konusunda “nas” vardı? Allah’a şükürler olsun ki ‘faiz sevmeyen’ bir hükümetimiz var, bir de sevselerdi kim bilir ne kadar faiz ödeyeceklerdi. Faiz lobileri size niye operasyon çeksin? Çekse çekse sizin iktidarda kalmanız için operasyon çeker! Ben faiz lobisi olsam en sevdiğim hükümet Ak Parti Hükümeti olur. Bu borç-faiz ekonomisi yüzünden bankaların 2022 ilk 7 ayında net karı % 417 artışla 208 milyara ulaştı. Aynı dönemde vatandaşın durumu ne? AK Parti iktidara geldiğinde vatandaşın bankalara borcu 6,6 milyar lira idi 2022 yılında  vatandaşın borcu 1.3 trilyon lira olmuş.” şeklinde konuştu.

 

 

Okullar açılıyor veliler kara kara düşünüyor

Pazartesi okulların açılıyor olması sebebiyle milyonlarca dar gelirli vatandaşın kara kara düşündüğünü belirten Genel Başkanımız Erbakan, “Nasıl düşünmesin geçen yıla göre kırtasiye ürünleri yüzde 400, okul kıyafetleri yüzde 300 artmış…  Açlık sınırının altında yaşayan milyonlarca veli Kiraya mı, faturalara mı, okul masraflarına mı yetişsin? İşte 20 yıllık AK Parti iktidarının milleti getirdiği durum bu!.” dedi.

 

 

Müjde diye sundukları çöküşün itirafı

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Cumhurbaşkanı tarafından müjde diye sunulan 2 bin ve 2 bin liranın altında icralık olan 5,5 milyon vatandaşın borçlarının silinmesi açıklamasının ise açıkça çöküşün itirafı olduğunu kaydederek, şöyle devam etti:

 

“İşte size Ak Parti iktidarının vatandaşı getirdiği duruma bir örnek daha: Geçtiğimiz günlerde Sayın Erdoğan büyük bir ‘müjde’ daha açıkladı: ‘2 bin lira ve daha altındaki borcundan dolayı icraya uğramış olan kişilerin borçlarını sileceğiz bu borçlarından kurtaracağız.’ Bu bir itiraf. Türkiye’de 2000 lira ve daha altındaki bir borcu dahi ödemekten aciz olan yaklaşık 5,5 milyon vatandaş var. 5,5 milyon vatandaş aileleriyle birlikte yaklaşık 25 milyon kişi yapar. Bu nasıl müjde Allah aşkına? Bu bizzat Sayın Cumhurbaşkanı’nın ağzından 25 milyon insanın 2000 liranın altındaki bir borcu bile ödeyemediğinin ilan edilmesidir. Gerçekten Sayın Erdoğan’ın dediği gibi her alanda tarih yazıyoruz. İnternette kendi gözlerimle gördüm mutfakta atık yağlardan nasıl biyodizel üretebilirsiniz videoları dolaşıyor. Neden mazot 25 lira olmuş da onun için. Bu tarihte bir ilk!”

Tek listeyle seçime gidilen kongrede, mevcut il başkanı Mehmet Akif Zerdeci yeniden Rize il başkanlığına seçildi.

 

 

 

 

 

İKTİDAR KASIM'DA ERKEN SEÇİME GİDEBİLİR

 

İKTİDAR KASIM'DA ERKEN SEÇİME GİDEBİLİR

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, mevcut ekonomik şartların artık sürdürülemez bir noktaya geldiğini belirterek, “İşte bu yüzden diyorum ki, iktidarın mevcut şartlarda bu kışı geçirmesi zor görünüyor. Dükkânı döndüremiyorlar.  Kasım’da erken seçim yapabilirler.” ifadelerini kullandı.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Trabzon İl Başkanlığımızın 2'nci olağan il kongresine katıldı.

 

 

Anket firmalarına uyarı: Mahcup olursunuz!

Kongrede yaptığı açıklamada anket firmalarına seslenen Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, “Daha önce de uyardık; ‘Gelin yapmayın etmeyin. Şurada seçime bir şey kalmadı. Böyle yapmaya devam ederseniz seçim akşamı Yeniden Refah Partisi’nin oy patlaması karşısında mahcup olursunuz, kaçacak yer ararsınız’ dedik. İnsaflı olun. Bir kez daha uyarıyoruz. En son yine suçüstü oldular.  Artvin İl Başkanımızı arıyorlar… Ankette partileri sayıyor seçeneklerde Yeniden Refah Partisi yok. İl Başkanımız Yeniden Refah Partili olduğunu söyleyince ‘Kararsızlara yazacağız’ diyorlar sizi… Erbakan Hocamızın güzel bir sözü vardı: Anketler bizi kaç gösteriyorsa o rakamın başına bir 1 ekleyeceksiniz. Bizim gerçek oyumuzu öyle bulursunuz. Şimdi biz Millî Görüş’ün ikinci 40 yılında başına 2 rakamını koyacağız ve gerçek oy oranımızı bulacağız inşallah.” diye konuştu.

 

 

Kasım’da erken seçim olabilir

İktidarın uyguladıkları borç - faiz - zam ekonomisi nedeniyle ülkeyi iflasa sürüklediğini belirten Genel Başkanımız Erbakan, bu şartların sürdürülemez olduğunu, Kasım’da erken seçim olabileceğini ifade ederek:  

 

“Kaynak lazım olduğu zaman borç al. O borcun faizini zamla vergiyle millete ödet. Devletin ve milletin varlıklarını sata sata borcu öde. Böyle yapa yapa şimdi deniz bitti. Merkez Bankası’nın rezervi eksi 62 milyar dolara kadar düştü. Dış borç ödeyecek döviz yok. Bir senede geri ödenmesi gereken dış borç 180 milyar doları buluyor. Dış ticaret açığı 100 milyar dolar… Yani 1 senede 280 milyar dolar bulmaları lazım. Neredeyse her gün 1 milyar dolar eder bu. Ancak bulunamıyor. Çünkü ülke olarak kredibilitemiz kalmamış. Swap anlaşmaları peşinde koşuyorlar. Katar’ın, Suudi Arabistan’ın peşinde koşuyorlar. Yani borcu borçla kapatma peşindeler. Sayın Cumhurbaşkanı 2 gün önce bunu itiraf etti: ‘Sağ olsun dostlarımızdan aldığımız borçlarla Merkez Bankasını rahata çıkaracağız’ diyor.  İktidarın mevcut şartlarda bu kışı geçirmesi zor görünüyor. Çünkü dükkânı döndüremiyorlar.  Bu yüzden diyorum ki Kasım’da erken seçim yapabilirler.”

 

 

OVP’nin manası: ‘3 sene daha iktidarda kalırsam ülkeyi batırmaya devam edeceğim’

Geçtiğimiz günlerde açıklanan Orta Vadeli Programı da eleştiren Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, “Geçtiğimiz günlerde açıkladıkları Orta Vadeli Programın manası daha fazla borç daha fazla bütçe açığı, daha fazla vergi daha fazla faiz ödemesi, daha yüksek döviz kuru ve yüksek döviz kurundan dolayı da daha yüksek enflasyon demek. Sayın Cumhurbaşkanı her açıklamasında milletten sabır istiyor ama kendi açıkladıkları OVP’ye göre sabrederek hiçbir şeyin düzelmeyeceğini gösteriyor. İşte rakamlar ortada: 2021’de 201,5 milyar TL olan merkezi yönetim bütçe açığının 2022’de 461,2 milyar TL’ye yükselmiş yani 1 senede 2,5 misli artmış, 2023’te de 659,4 milyar liraya çıkacak. Kimseyi kandırmıyorlar. Çok samimi ve açık bir şekilde oynuyorlar. Diyor ki ‘beni 3 sene daha İktidarda tutarsan bu ülkeyi batırmaya devam edeceğim.’ Benden sonra 40 sene bu enkazı düzeltmeye uğraşacaksınız diyor. Orta Vadeli Programın manası bu.” ifadelerini kullandı.

 

 

 

Enflasyonda açık ara dünya şampiyonuyuz

‘İktidarın tarih yazdığı bir diğer alan da enflasyon rakamları’ diyen Genel Başkanımız Erbakan eleştirilerine şöyle devam etti: “Son 24 yılın rekorunu kıran enflasyon vatandaşı her geçen gün daha da yoksullaştırırken iktidar ise sürekli global enflasyonu öne sürerek vatandaştan sabır istiyor. Enflasyon canavarını tek haneye düşürme hedefi ile yola çıkan AK Parti hükümeti, aradan geçen 20 yılda Türkiye’yi uluslararası arenada da dünyanın en yüksek enflasyonuna sahip ülke haline getirdi. Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü’nün (OECD) Temmuz 2022 enflasyon oranlarına göre Türkiye, yeni ekonomi modelinin uygulanmaya başlandığı Eylül 2021’den itibaren depara kalkarak yıllardır krizle boğuşan Arjantin’i geçti ve dünyada en yüksek enflasyonu yaşayan ülke oldu. Arjantin’de şu anda enflasyon yüzde 71 seviyesinde Türkiye’de ise yüzde 81. Gerçek enflasyon ise ENAG’a göre yüzde 181… Ki bunun daha doğru olduğunu çarşıda pazarda görüyoruz. Yıllık yüzde 181 enflasyonla ne Arjantin ne Venezuela bizimle yarışamaz. Kayıtsız şartsız dünyada enflasyonda şampiyonuyuz. İşte geldiğimiz nokta budur.”

 

 

Sayın Erdoğan işsizler ordusu ‘utanmadan sıkılmadan’ büyüyor!

“Sayın Erdoğan, “Yahu Utanmadan sıkılmadan diyorlar ki işsizlik var. Ne işsizliği ya? Yeter ki iş istesin vatandaş, iş çok” dese de rakamlar bizi haklı çıkartıyor; kendi açıkladıkları rakamlarda 15-24 yaş grubunu kapsayan genç nüfusta işsizlik oranı yüzde 20.3'e yükseldi. Resmi işsizlik oranı yüzde 10.3, geniş tanımlı işsiz sayısı 8.2 milyon kişiye çıktı. Bugün Türkiye’de gerçek işsizlik 10 milyonun üzerinde… Bizi doğrulayan rakamlar ise son bir haftada çeşitli kamu kurumları tarafından açılan toplam 455 kişilik işçi kadrosu için tam 113 bin 812 kişi başvuru yaptı. Hani iş çoktu Sayın Erdoğan bu başvurular ne o zaman?” 

 

 

İktidardan da muhalefetten de bu millete hayır gelmez

Hiçbir ittifakın içinde olmadığımızı bir kez daha vurgulayan Genel Başkanımız, 6’lı Masa'ya ilişkin de şu eleştirilerde bulundu:  

"Biz niye 2 ittifakta da değiliz? İktidardan da muhalefet kanadından da bir hayır gelmez. Buna inanıyoruz da onun için. Ne masa başındakiler ile ne kasa başındakilerle kurtuluşa eremeyiz. Kurtuluşa ermek istiyorsak mutlaka ama mutlaka Millî Görüş’e sarılmamız lazım, Yeniden Refah'ı, iktidara getirmemiz lazım. Bu 6 tane benzemez bugüne kadar 30 kere baş başa, 6 kere de masa başında tam 36 kez bir araya geldi. Ya 36 kez toplanıp, yemek yiyip, içip dağılıyorsunuz ne konuşuyorsunuz Allah aşkına? Gerçekten de merak ediyorum. Şu ekonomik krizle ilgili bir çözüm önerisi, somut olarak ortaya koyuyor musun? Yeniden Refah Partimizin yaptığı gibi bir kaynak paketinizi ortaya koyabiliyor musun? Aylardan beri 36 kez bir araya geliyorsunuz bir cumhurbaşkanı adayı ortaya koyabiliyor musun? Hayır, hiçbir tanesi yok. Toplanıyorlar fotoğraf çektiriyorlar, yiyorlar, içiyorlar ve dağılıyorlar; manzara bu"

 

Tek liste ile gidilen kongrede Süleyman Pulat, Yeniden Refah Partisi'nin Trabzon İl Başkanı seçildi.

 

 

 

 

 

 

 

 

2022-2023 EĞİTİM ÖĞRETİM DÖNEMİ HAKKINDA

2022-2023 EĞİTİM ÖĞRETİM DÖNEMİ AÇIKLAMA

 

Aziz Milletimizi Saygı, Hürmet ve Muhabbetle Selamlıyorum,

12 Eylül 2022 itibarıyla başlayan yeni eğitim ve öğretim döneminin, sayıları 27 milyonu bulan ilköğretim, ortaokul, lise ve üniversite öğrencilerimiz ile 1,5 milyonun üzerindeki eğitimcimiz, akademisyenimiz ve idari personelimiz için hayırlı olmasını diliyorum.

 

Yeni eğitim-öğretim dönemimiz, önemli bir ekonomik bunalımın gölgesinde başlamaktadır. Ülkemizde neredeyse her türlü ihtiyaç malzemesinin 2021 yılına göre en az %200 - %300 oranında zamlandığı bir ekonomide, velilerimizin ve öğretmenlerimizin geçim derdini oldukça derin hissettiği bir ekonomik ortamla birlikte yeni bir döneme başlıyoruz. Bugün burada, Milli Eğitimin ve Yükseköğretimin daha nasıl ileriye götürüleceğinin tartışılmasının gerektiği bir ortamda, velilerimiz için en temel ihtiyaçlardan, ülkemiz içinse en stratejik yatırımlardan olan eğitimin mali yüklerinden konuşmak durumunda kalıyoruz. Eğitimde, neredeyse her ürünün 2 katına, 3 katına çıktığı bir ortamda, ne velilerimizin ve eğitimcilerimizin maaşlarında aynı oranda bir iyileştirme olmuş, ne de okul bütçeleri gerçek enflasyon oranında artırılmıştır. Arada oluşan bu fark, velilerimizin sırtına yüklenmiş durumdadır. Her ne kadar Milli Eğitim Bakanlığı, okullara bütçe verildiğini ve zorunlu bağış toplanmadığını ilan etmiş olsa da uygulamada durumun bu şekilde olmadığını kendileri de gayet iyi bilmektedir. Bakanlık, bu ifadeleri kullanmakla birlikte, adeta devekuşu gibi başını kuma gömerek velilerimizin yapmak zorunda kaldıkları bağışları görmezden gelmektedir. Çünkü Bakanlık gayet iyi bilmektedir ki, bu yönetim anlayışı nedeniyle, bu bağışlar olmasa okulların tahsis edilen bütçe ile yönetilmesi mümkün değildir.

 

Bu hayat pahalılığında, gönülleri büyük cüzdanları küçük kıymetli öğretmenlerimiz ise 1000 TL, 2000 TL maaş artışı elde edebilmek için bir sınav maratonu içerisinde var olma mücadelesi veriyorlar. Bildiğiniz üzere, içinde bulunduğumuz yılın Şubat ayında çıkarılan Öğretmenlik Meslek Kanunu uyarınca Uzman Öğretmenlere 1000 TL, Başöğretmenlere ise 2000 TL tutarında maaş artışı öngörülmüş ve bu unvanlar sınava bağlanmıştır. Yeniden Refah Partisi olarak bu hususta gerekli açıklamaları kıymetli basın mensuplarımızla ve kamuoyuyla paylaştık. Öğretmenlerimizin derhal %150 oranında bir maaş iyileştirmesinin ardından, sınav odaklı olmaktan öte, sınav başvuru şartlarında aranan “Mesleki Çalışma Belgeleri”ne dayalı olarak geliştirilmiş bir puanlama sistemi ile “uzman öğretmenlik” ve “başöğretmenlik” verilmesi önerisinde bulunduk. Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun ivedi olarak hak ve meslek itibarını önceleyerek revize edilmesi gerektiğini ifade ettik. Bu hususta iktidara, öğretmenlerimize kulak vermelerini, öğretmenlerimizle empati kurmalarını tavsiye ediyoruz.

 

Öyle bir Milli Eğitim Sistemi düşünün ki son 20 yılda, 7 defa Bakan ve 15 defa Milli Eğitim Sistem Değişikliği gerçekleşmiş. Bakan başına 2 defa sistem değişikliği düşüyor. Kıymetli öğretmenlerimiz, eğitim sisteminde sürekliliğin sağlanamamasından doğan bu zorlukları üstlenmişler. Bunun yanı sıra, öğretmenlerimizin derin ekonomik sıkıntılarla mücadele ettiklerinin farkındayız. Ayrıca aileyi odağına almış bir atama/tayin sistemi olmadığı için ailelerinden çok uzakta görev yaptıklarını gayet iyi biliyoruz. Bu dört önemli arıza “1- Sistemde istikrarsızlık, 2- Ekonomik bunalım, 3- Ailenin bir araya getirilememesi, 4- Hak, Adalet ve Meslek itibarının sağlanamaması” giderilmedikçe, öğretmenlerimizin temel sorunlarının çözümü asla mümkün değildir.

 

Geçen hafta gerçekleştirilen atama ile çeşitli branşlarda 20 bin yeni öğretmenimizin ataması yapılmıştır. Ancak bu rakam, Milli Eğitim Bakanlığı’nın 2 yıl önce hesaplamış olduğu kamudaki en az 150 bin öğretmen açığından oldukça uzak kalmış ve ataması yapılmayan öğretmenlerimiz açısından hayal kırıklığına sebep olmuştur. Kamunun ihtiyacı olan en az 150 bin öğretmenin atanması için ivedi bir plan ortaya konmalı, ayrıca emekli olan öğretmen sayısınca ek atamalar yapılmalıdır. Bu atamalarda, öğretmenlerimizin atama süreçlerinde Ehliyete ve Liyakate Dayalı, Denetlenebilir, Tarafsız ve Şeffaf bir sistem tesis edilmelidir.

 

Kamuoyuna yansıyan haberlere göre, 2021 yılında 1250 TL olarak belirlenmiş olan eğitime hazırlık ödeneğinin 2022 yılı için 1350 TL olarak belirleneceği dillendirilmektedir. Kırtasiye masraflarının  %200 - %300 arttığı bir ekonomide, %8’lik artışa tekabül eden 1350 TL gibi bir ödeneğin öğretmenlerimizin hazırlık ihtiyaçlarını karşılaması mümkün değildir. Bu ödeneğin, gelişen ekonomik koşullar da göz önüne alınarak tüm öğretmenlerimiz için asgari ücret tutarına endekslenmesi gerektiği görüşündeyiz.

 

Kurulduğumuz 2018 yılından bu yana, Sayın Cumhurbaşkanını ve Ak Parti Hükümetini Milli Eğitimin ve kıymetli öğretmenlerimizin sorunlarıyla ilgili olarak altını çizerek ve çözüm önerilerimizi sunarak defaatle uyardık. Maalesef, Milli Eğitim ve Öğretmenlik Mesleği ile ilgili gerekli adımların atılamadığını ifade etmek istiyoruz. Şimdi vereceğim rakamlar eğitim sistemimizin ne denli yetersiz ve öğretmenlerimizin sorunlarını çözmekten uzak olduğunu göstermektedir.  

 

Ak Parti’nin iktidara geldiği 2002 yılında 5 ile 14 yaş aralığında olan (2021 yılında 25-34 yaş) yetişkin gençlerimizin %41’i ortaöğretim mezunu bile değildir. Bu gençlerimiz acaba okudukları okullarda meslek sahibi olup istihdam oldular da ondan mı okumadılar diye araştırdığımızda ise karşımıza oldukça ilginç bir istatistik çıkmaktadır. Bu gençlerimizin sadece %25’i 2 yıldan az sürede iş bulabilmiştir. Daha açık bir ifade ile bu gençlerimizin %22’si 2-3 yıl arasında, %17’si 4-5 yıl arasında, %36’sı ise 5 yıldan daha uzun sürede iş bulabilmiş veya istihdam olamamıştır. Mevcut durumda, ülkemizde ne eğitimde ne istihdamda olan gençlerin oranı %32 seviyesindedir. Bu oran, OECD ülkelerinde %15 seviyesindedir.

 

Ülkemiz, 3-5 yaş aralığında erken çocukluk eğitimine katılım oranının en düşük olduğu OECD ülkesidir. 15-19 yaş aralığında ise en düşük okullaşma oranına sahip OECD ülkesidir.

 

Ülkemiz, 25-29 yaş aralığında en yüksek yükseköğretime katılım oranına sahip OECD ülkesidir. Bu yüksek rakam, en yoğun eğitimin yetişkin gençlerde olduğunu, iş bulamayan üniversite mezunlarının bir umutla eğitim almaya devam ettiklerini ve en önemlisi, eğitime ulaşma imkanına sahip olanların yüksek lisans, doktora gibi uzmanlık eğitimlerini alabildiklerini, dolayısıyla maddi imkan ile nitelikli eğitim alabilmek arasında güçlü bir bağlantının olduğunu göstermektedir. Bu rakamlar, okul öncesinden doktora eğitimine kadar her kademede, maddi gücü olanın eğitime erişim sağlayabildiğini, dolayısıyla eğitimde fırsat eşitsizliklerinin derinleşmiş olduğunun bir göstergesidir.

 

Ülkemiz, öğretmen maaşları açısından her kademede OECD ortalamasından oldukça geridedir. Son yaşanan enflasyon artışlarından önce yapılan bir araştırmaya göre Türkiye’de öğretmen maaşları, OECD ortalamasına göre %40 oranında daha düşüktür. Son bir yılda ülkemizde yaşanan %150’lik enflasyon ve kurlardaki artış, bu farkın dramatik olarak daha da açılmasına sebep olmuştur.

 

Ülkemiz, K-12 için OECD ülkeleri arasında 5723 dolar ile en az harcama yapan ülke olup, bu rakamın OECD ortalaması 11680 dolardır. Bu harcamanın önemli kısmı okul binaları ve eğitim materyallerine harcanmaktadır. Doğrudan öğrencilere yapılan harcamalar ise bu bütçenin %5’lik seviyesini ancak oluşturmaktadır. Görülmektedir ki milli eğitime harcanan bütçe, asıl sahibi olan evlatlarımıza değil, adrese teslim ihaleler yoluyla imtiyazlılara aktarılmaktadır.

 

Üniversitelerimize geçmeden önce, milli eğitimle ilgili önemli gördüğümüz bir başka husus ise özel eğitim kurumları ve bu kurumlarda çalışan öğretmenlerimizdir. 2020 ve 2021 yıllarında 938 özel okul kapanmış, 882 özel okul el değiştirmiş ve yaklaşık 5 bin öğretmen işsiz kalmıştır. Üstüne üstlük içinde bulunduğumuz 2022 yılında da çok sayıda okulun kapandığına veya devredildiğine şahit oluyoruz. Bu kapanma ve devirlerin bir sonucu olarak; özel okulların 300 binin üzerinde öğrenci kaybına uğradığı bilgisine sahibiz. Milli Eğitim Bakanlığı’nın istihdam ve eğitim-öğretim hizmetleri bakımından önemli bir yükünü üstlenmiş olan özel okulların birçoğunun, gelecek birkaç yıl içerisinde iflas etme riski ile karşı karşıya olacağını öngörmekteyiz. Bu durumda özel okullarda okuyan öğrencilerimiz sıkıntılar yaşayacak, çalışan öğretmenlerimiz ise işsiz kalacaktır. Milletimizin büyük bir kesiminin olumsuz etkileneceği bu tehlike ile ilgili olarak, İktidarı ve Milli Eğitim Bakanlığı’nı uyarıyor ve tedbir alınması hususunda çağrıda bulunuyoruz.

 

Ocak 2022 öncesinde asgari ücretin üzerinde ücret alan özel okul öğretmenlerimizin, ekonomideki bozulma ve yüksek enflasyon nedeniyle Ocak 2022 itibarıyla maaşlarının asgari ücret seviyelerine gerilemiş olduğuna şahit oluyoruz. Yeterli olmamakla birlikte, kamuda çalışan öğretmenlerimizin maaşlarında bir iyileştirme söz konusu iken, özel okullarda çalışan öğretmenlerimizin maaşları geriye gitmiştir. Endişemiz odur ki, özel okullarda taban maaş uygulamasına geçilmezse, özel okullardaki öğretmen maaşlarının gelecek dönemlerde asgari ücretle eşitleneceğini hatta altına düşeceğini öngörüyoruz. Nitekim okul öncesi hizmetlerini veren birçok okulda asgari ücretin oldukça altında tutarlarla öğretmenlik mesleğini icra etmeye çalışan çok sayıda öğretmenimizin bulunduğunu üzülerek görüyoruz. 2022 yılı itibarıyla özel anaokulu, ilkokul, ortaokul ve liselerde çalışan yaklaşık 166 bin; diğer kurs ve okullarda çalışan yaklaşık 77 bin öğretmenimiz, Öğretmenlik Meslek Kanunu kapsamına alınmalı ve taban maaş uygulamasına geçilmelidir.

 

 

YÜKSEÖĞRETİM (ÜNİVERSİTELER)

Eylül ve Ekim aylarında üniversitelerimizin yeni akademik yılı açılacaktır. Ülkemizde 129’u Devlet, 76’sı Vakıf olmak üzere 205 üniversite bulunmaktadır. Öncelikle yeni akademik yılın akademisyenlerimiz ve öğrencilerimiz için başarılı geçmesini diliyorum.

 

Maalesef üniversitelerimizin performanslarının uluslararası ölçütlere göre ilerleme gösteremediği, aksine gerilediği görülmektedir.

 

Ülkemizde üniversite sayıları son 20 yılda iki katından daha fazla artırıldığı halde, her yıl dünyada ilk 1000’e girebilen üniversite sayısı 2 veya 3’ü geçememektedir. Bu sıralamalarda üniversitelerimizin genel olarak değil, bazı fakülte veya bölümleri bazında ilk 1000’e girebildiği görülmektedir.

 

Bilindiği üzere üniversiteler, beşeri sermayenin üretildiği merkezlerdir. Bu merkezlerin, bilimsel yayın ve patent gibi somut çıktılarının olması, sosyal ve ekonomik yaşama katkılarının olması beklenmektedir. Bilimsel yayın bakımında üniversitelerimizde yıllık olarak, 10 akademisyene 3 adet uluslararası bilimsel yayın düşmektedir. Bu yayınlara, farklı akademisyenler tarafından yapılan atıf sayısı ise 1’in altında gerçekleşmektedir. Patent sayılarında ise 205 üniversiteden en az 1 patentini ticarileştirebilen üniversite sayısı 23 üniversite ile sınırlı kalmıştır. 23 üniversitenin 2020 yılı itibarıyla toplam ticarileşen marka sayısı 117 gibi düşük bir seviyede kalmıştır. Dünya genelinde en fazla patent başvurusunda bulunan ilk 2800 kurum içerisinde ülkemizden sadece 5 üniversite yer alabilmiştir. Toplam patent başvurusu ve patent başvurularını ticarileştirebilme gibi ölçütler bakımından 182 üniversitenin sıfır çekmiş olması, yükseköğretimin hazin durumunu yansıtmaktadır.

 

Son 10 yıla bakıldığında, üniversite bütçelerinin Gayrisafi Yurtiçi Hasılaya oranı %1’in altında gerçekleşmiştir. Bu oran 2021 yılı için %0,80 olarak gerçekleşmiştir. Üniversitelerimizin, Merkezi bütçeden aldığı pay ise önceki 10 yıla göre yaklaşık 1 puan düşüşle %3,37 olarak gerçeklemiştir. Buradan üniversitelere araştırma projeleri gibi önemli çalışmalar için gerekli kaynağın aktarılamadığı açıkça görülmektedir. Yükseköğretim kurumlarında öğrenci başına yapılan harcama bakımından, ülkemiz OECD ülkeleri arasında 31. sırada olup, sadece Litvanya, Şili, Meksika, Yunanistan ve Kolombiya’yı geçebilmiştir. Üniversitelerdeki eğitim kalitesinin bir göstergesi olan “uluslararası tercih edilirlik” bakımından değerlendirme yapıldığında, OECD ülkeleri arasında ülkemiz yabancı öğrenci bakımından maalesef son sıralardadır. En düşük gelir düzeyine sahip ülkelerden gelen uluslararası öğrenci oranının ise en yüksek olduğu OECD ülkesi Türkiye’dir.

 

Burada bahsetmiş olduğumuz istatistikler, üniversitelerin sayıca artırılmış olmasının akademik başarıyı ve beşeri sermayeyi doğurmadığının önemli göstergeleridir. Türkiye’nin nicelik olarak üniversite sayısını artırmış olmasına rağmen nitelik olarak geri planda kalması, aynı zamanda nitelikli bir yükseköğretim politikası olmadığının da göstergesidir. Son dönemde, üniversitelerde yaşanan bilimsellikten, liyakatten ve akademik teamüllerden uzak rektör atamaları, bu rektörlerin yeğenlerinin akademik ve idari kadrolarda liyakate bakılmaksızın istihdam edilmeleri, sahte diploma ve sertifika gibi skandalların yaşanması üniversitelerin denetlenmesindeki eksiklikleri gözler önüne sermektedir.

 

Üniversitelerdeki diğer bir denetimsizlik örneği ise vakıf üniversitelerinin eğitim ücretlerinde görülmüştür. Bazı vakıf üniversitelerinin %250’ye varan artışlar yapmasına YÖK’ten bir ses çıkmamıştır. Bilinçli birkaç öğrencinin konuyu hukuk zeminine taşımasıyla birlikte artış oranı %79 seviyesine gerileyen vakıf üniversitesi eğitim ücretleri söz konusudur. Konut kira artışlarını %25 ile sınırlayan iktidarın, ülkemizin en önemli ve stratejik yatırımı olan eğitim için benzer bir düzenlemeyi özel okullar ve üniversiteler için getirmemiş olmasını, halen akıllarındaki beton ve çimento sevgisine bağlıyoruz. Halbuki bu ülkeyi beton ve çimento değil, eğitim sistemimizin ürettiği nitelikli çıktılar düze çıkaracaktır. Eğitim sisteminin çıktısı olarak yetişen beşeri sermayemizin, üretime katma değer olarak aktarılamaması sebebiyle ülkemiz, 1 kilogram bilgisayarı 600 dolardan, 1 kilogram akıllı telefonu ise 2000 dolardan ithal etmektedir. Buna karşın ithal girdilerin de kullanılması nedeniyle, ülkemizde ürettiğimiz elektrik-elektronik eşyadan 1 ton ihraç ettiğinde 1 kg bilgisayar veya 1 kg akıllı telefona denk gelmektedir. 2014 yılında 1 kilogram ihracatımızın dolar karşılığı değeri 1,59 dolarken, 2020 yılında 1,09 dolar, 2021 yılında 1,26 olarak gerçekleşmiştir. Bu rakamlar 2021 yılında Japonya’da 4 dolar, Almanya’da 3,7 dolar, Güney Kore’de ise 2,54 dolar olarak gerçekleşmiştir. Üretimde katma değerin en önemli ve vazgeçilemez bir unsuru olan beşeri sermayenin, üniversitelerimizin AR-GE çalışmaları ile mümkün olabileceği göz önünde bulundurulduğunda, üniversitelerimizde bu hedeflerden oldukça uzak bir eğitim-öğretim ve AR-GE iklimine sahip olduğumuzu üzülerek görüyoruz.

 

Üniversitelerin sayılarında yaşanan artışla birlikte üniversite bölüm ve kontenjan sayılarında da artış olmuştur. Mesleki ve teknik eğitimdeki plansızlık ile üniversitelerin sayı ve kontenjanlarındaki plansız artışla birlikte 1,5 milyon üniversite diplomalı işsiz gencimiz oluşmuştur. Genç işsiz sayısı 10 milyona ulaşmış, bazı bölgelerde %50 oranına çıkmakla birlikte, genç işsizlerimizin ortalaması %40 seviyelerine ulaşmıştır. Kontenjanlarını dolduramayan üniversiteler için bu yılki üniversite giriş sınavlarıyla birlikte birçok bölüm ve programda barajın kaldırılması söz konusu olmuştur. Yükseköğretim Kurumu’nun plansız açtığı bölümlerin elinde kaldığını çok iyi biliyoruz. Bu bölümleri doldurmak için yapılan bu uygulamanın sonuçlarını ise tahmin etmek güç değildir. İşsizlik rakamlarındaki artışı ötelemek amacıyla alınmış olan bu kararın yıkıcı etkileri olacağı hususunda hükümeti uyarıyoruz. Mesleki ve Teknik Eğitim ile ilgili eylem planlarının ve yatırımların adeta altını oyan bu uygulamaya Milli Eğitim Bakanı’nın kamuoyuna yansıyan herhangi bir yorumunun veya itirazının olmamasını ise hayretle karşılıyoruz. Baraj uygulamasının kaldırılması kararını, üniversitelerimizi bilim merkezleri olarak değil de birer dumansız fabrika olarak gören anlayışın bir tezahürü olarak görüyoruz. Üniversitelerimizin çevresinde bilim merkezleri ve AR-GE şirketleri yerine kafeler ve 1+1 daireler türemiştir. Yeniden Refah Partisi olarak buradan hükümete sesleniyoruz: “Üniversiteleri şehrin ekonomik dinamosu olarak görmek günü kurtarmaktan öte bir politika olmayıp, geleceğimize ümitsizliği ve mesleksizliği ekmektir. En önemli stratejik kaynağımız olarak gördüğümüz gençlerimizi bu gibi kısır ve gündelik politikalara heba etmenizi kabul etmiyoruz. 1,5 milyon üniversite diplomalı işsiz gencimize yeni 1,5 milyon daha ekleyecek bu uygulamadan derhal geri dönülmelidir.”

 

Üniversitelerin sayı ve kontenjanlarındaki artışla birlikte yurt ve barınma ihtiyaçlarının giderilmesindeki sorunlar da giderek görünür hale gelmiştir. Ülkemizin içerisinde bulunduğu ekonomik darboğazla birlikte bu sorunların velilerimiz ve öğrencilerimiz tarafından yönetilmesi oldukça güç hale gelmiştir. Mevcut ekonomi ortamında harçlar da dahil olmak üzere çoğu ihtiyacı karşılamak neredeyse imkânsız olmuştur. Üniversite öğrencileri için barınma, yemek, ulaşım, kitap, kırtasiye, kültürel etkinlikler vb. harcamalar açısından da önemli fiyat artışları söz konusudur. Velilerimizin gelirlerinin ve öğrencilerimizin aldığı burs ve kredilerin bu harcamaları karşılayabilmesi mümkün görünmemektedir. Bu nedenle ikinci öğretimler için üniversite harçlarının asgari ücretin 1/20’si oranına düşürülmesi, kamu ve yarı özel yurt ücretlerinin öğrencilere verilen bursların 1/5’i oranına sabitlenmesi, öğrencilere üç öğün yemeğin ücretsiz verilmesi, üniversiteler bünyesindeki toplu taşıma araçları ile öğrenci yurtları arasında ücretsiz ring hizmetlerinin sunulması, yurt kapasitesinin daha fazla öğrenciyi barındıracak şekilde artırılması gibi desteklerin bir an önce hayata geçirilmesi gerekmektedir.

 

Buradan üniversitelerimizde görev yapan akademisyenlerimizin sorunları ile de ilgilendiğimizi  ifade etmek istiyoruz, başta 50/d araştırma görevlisi kadroları, keyfe keder kadro ilanları, ders yükünün yüksekliği nedeniyle araştırmaya zaman ayıramama, diploma denklik sürecindeki hantallık ve doçentlik sınavlarındaki sübjektif etik değerlendirme sorunları başta olmak üzere önemli sorunlarınızın takipçisi olduğumuzu bilmenizi istiyoruz. Üniversitelerin  düşünce merkezleri olduğunun bilinci ile daha bağımsız hale getirilmesi için YÖK’ün kapatılması da dahil olmak üzere birçok seçeneği, iktidarımızda sizlerle birlikte değerlendireceğiz ve uygulamaya geçireceğiz. Rektör ve Dekan atamalarını keyfi olmaktan kurtaracağız. Yurtiçi ve yurtdışı akademik etkinliklerinizi ve araştırma projelerinizi daha fazla destekleyeceğiz. Akademisyenlerimizin maddi imkânsızlıklarının da farkındayız ve iktidarımızda akademisyen maaşlarını gelişmiş ülke seviyesine getireceğimizi taahhüt ediyoruz. Ayrıca buradan iktidara sesleniyoruz. Öğretmenlerimize verilen eğitime hazırlık ödeneği, akademisyenlerimize de verilmelidir. Burada, öğretmenlerimizle eşit olarak, akademisyenlerimize de akademik yıl başlangıcında bir asgari ücret tutarında ödeme yapılmasını teklif ediyoruz.

 

Buradan, üniversitelerini birincilikle bitiren gençlerimize de bir müjde vermek istiyorum. İktidarımızla birlikte, üniversitesini birincilikle bitiren öğrencilerimizi sadece bir plaketle uğurlama uygulamasından vazgeçeceğiz. Üniversitesini birincilikle tamamlayan her öğrencimizi, mezun olduğu bölümde “araştırma görevlisi” olma hakkını vererek ödüllendireceğiz. Gençlerimizin tamamını bağrımıza basacağımızı ve bu ülkenin gelişmesi ve ilerlemesi için birlikte çalışacağımızın sözünü veriyoruz. Başta istihdamın desteklenmesi ve gençlerimizin kendi işlerini kurması olmak üzere, birçok yatırımı, desteği, hibe ve teşvik sistemini hayata geçireceğiz. Geleceğimizin teminatı olan gençlerimizin hayallerini başka ülkelerde değil, özgür ve kendine güvenen bireyler olarak kendi ülkelerinde gerçekleştirmelerinin her zaman en önemli destekçisi olacağız.

 

Bizler Yeniden Refah Partisi olarak, öğretmenlerimizin, akademisyenlerimizin, öğrencilerimizin ve velilerimizin sorunlarını ve bu sorunların çözümlerini gayet iyi biliyoruz. Güzel ülkemizde, hiçbir sorunun çözümsüz olmadığını, sadece liyakatli, basiretli, kararlı, dürüst ve inançlı yöneticilere ihtiyaç olduğunu biliyoruz. Yeniden Refah Partisi iktidarında, milletimizde el ele vererek liyakatli kadroları göreve getireceğiz ve sorunlarımızı hızla çözeceğiz. Bu konuşmamda iktidara sunmuş olduğumuz çözüm önerilerimiz, kendi iktidarımızda yapacaklarımızın sözüdür, teminatıdır. 50 yıllık Milli Görüş tecrübemizle, iş bitirme belgelerimizle iktidara geleceğiz ve milletimizin yüzünü yeniden güldüreceğiz.

 

 

 

Dr. Fatih ERBAKAN

Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı

 

CHP’NİN GENETİK YAPISI BU!

CHP’NİN GENETİK YAPISI BU!

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, CHP’li İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in Osmanlı’ya hakaretlerine sert tepki gösterdi: ‘CHP’nin genetik yapısı, ne kadar gizlenmeye çalışılırsa çalışılsın, ‘Helâlleşme’ söylemleriyle ne kadar örtülmeye çalışılırsa çalışılsın kendisini ortaya koyuyor. İşte CHP’li İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı’nın 9 Eylül’ün yıldönümünde, işgalci, katliamcı, Yunanistan’ı değil de ecdadımızı hedef alması CHP gerçeğini bir kez daha gözler önüne seriyor.’

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Aylık Olağan İl Başkanları toplantımızdan önce düzenlenen basın toplantısında gündeme ilişkin önemli açıklamalarda bulundu.

Mayıs ayında Yargıtay’ın açıkladığı resmi rakamlara göre Yeniden Refah Partimizin 130 tane parti içerisinde 1 ayda en fazla üye kaydeden parti olduğumuzu hatırlatan Genel Başkanımız Erbakan, Türkiye genelinde 1 ayda 50 bin üye yapmayı hedeflediklerini belirtti.

 

Enflasyon düşmez daha da artar

Elektrik, doğalgaz ve akaryakıta zam yapmanın zincirleme olarak bütün ürünlerin ve hizmetlerin fiyatlarının artmasına, dolayısıyla bunun da enflasyonu tetikleyeceğini kaydeden Genel Başkanımız şöyle konuştu:

“Ek bütçe görüşmelerinde, ‘yeni zam ve vergi artışı yok’ sözü veren iktidar, 1 Eylül’deki elektrik ve doğalgaz zamlarıyla samimi olmadığını gösterdi. Vatandaş doğalgaz bulundu, faturalar düşecek diye sevinirken, sadece bu yıl içinde ilk 8 ayda konutlarda kullanılan doğalgazın fiyatı “yüzde 174”, küçük ve orta boy işletmelerde kullanılan doğalgaz fiyatı “yüzde 277” ve büyük ölçekli sanayide kullanılan doğalgaz fiyatı “yüzde 379” artmış oldu. İktidar Karadeniz’de doğalgaz bulundu dedikten sonra doğalgaza tam 18 kez zam yapmış. Yapılan zamları kur krizinin başladığı 2018’e göre kıyasladığımızda, son 4 yılda konutta kullanılan doğalgaza “yüzde 313”, birinci kademe işyerinde kullanılan doğalgaza “yüzde 620.5”,  ikinci kademe işyerinde kullanılan doğalgaza ise “yüzde 1071,5”  zam gelmiş. Böyle bir ortamda sanayicinin üretim yapması, esnafın dükkanını açması, insanların ısınması mümkün olmaz. Bu nedenle enflasyon düşmez daha da artar diyoruz. Sayın Cumhurbaşkanı sürekli olarak ‘sabredin ve şükredin’ diyor. Ancak Hükümetin ortaya koyduğu orta vadeli program sabretmekle önümüzdeki 3 senede hiçbir şeyin düzelmeyeceğini ortaya koyuyor. Nedeni, bütçe açığı. Bir yandan vergi geliri artıyor. Bu sene 2,3 trilyon olan vergi gelirleri 2023’te 3,2 trilyona çıkıyor. 1 senede vergi gelirleri 1 trilyon artacak. Bu paralar nereye gidiyor? İsrafa, imtiyazlı holdinglere, kur korumalı mevduata ve faize. Bu durum ‘biz bu borç-faiz ekonomisinden vazgeçmeyiz’ demek. Faiz lobilerini sevindirmeye devam edeceğiz. Borç-faiz, zam-vergi ekonomisine devam edeceğiz. Çünkü ‘başka bir yol bilmiyoruz’ demek bu” diye konuştu.

 

 

Tunç Soyer’e tepki: ‘CHP’nin genetik yapısının tezahürleri…’

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkanı Tunç Soyer'in İzmir'in Kurtuluş Günü Programı'nda Osmanlı Devleti ile ilgili olarak söylediği sözlere tepki göstererek,İktidar böyle sıkışmışlık içinde de  ya “masa muhalefeti” ne durumda? ‘Altın günü’ buluşmaları devam ediyor ve biz masanın aylar önce ‘çatırdadığını’ söylediğimizde itiraz edenler bile artık, ‘Bu masadan bir şey çıkmaz’ diyor. Masanın en büyük partisi olarak bilinen CHP’nin durumunu görüyorsunuz… CHP’nin genetik yapısı, ne kadar gizlenmeye çalışılırsa çalışılsın, ‘Helâlleşme’ söylemleriyle ne kadar örtülmeye çalışılırsa çalışılsın kendisini ortaya koyuyor. İşte CHP’li İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı’nın, 9 Eylül’ün yıldönümünde, işgalci, katliamcı, Yunanistan’ı değil de” ecdadımızı hedef alması CHP gerçeğini bir kez daha gözler önüne sermiş bulunmaktadır. 6 asır dünyaya adaleti götürmüş, bırakın insanları hayvan haklarının bile en güzel savunuculuğunu göstermiş. Yabancı tarihçilerin bile bu konuda Osmanlı’ya hakkını teslim ediyor.  Ama siz kalkıp da Osmanlı düşmanlığı ecdat düşmanlığı yapıyorsunuz. Burada CHP zihniyetinin tezahürlerini açık bir şekilde görüyoruz. Bir milletvekilinin kalkıp 6 yaşındaki çocuklara Kuran öğretimini ‘çağdışılık’ olarak nitelemesi, parti içinde LGBT Komisyonu kurulması, ‘Biz iktidara geldiğimizde LGBT’li olmak dezavantaj olmaktan çıkacak’ diyor, “İktidar olursam ilk haftasında İstanbul Sözleşmesi’ni yeniden getireceğim” sözü verilmesi, lokomotifin ve en önemli unsurun CHP olduğu ve büyük ihtimalle Cumhurbaşkanı adayının CHP'den çıkacağı bir masadan ve CHP'de böyle bir genetik yapıya sahipken bir hayır gelebilir mi? Her ne kadar Kılıçdaroğlu helalleşmeden bahsetse de bu makyajlar sürekli olarak dökülüyor, CHP'nin gerçek yüzü ortaya çıkıyor. Osmanlı'yı hedef alan sözlerin sarf edilmesini bir akıl tutulması olarak görüyoruz, asla kabul etmiyoruz. Bir kez daha şanlı ecdadımıza dil uzatanların özür dilemelerini bekliyoruz.” şeklinde konuştu.

 

Yeni eğitim ve öğretim dönemi büyük sorunlarla başladı

Yeni eğitim-öğretim döneminin ekonomik bunalımın gölgesinde başladığını söyleyen Genel Başkanımız Erbakan açıklamalarına şöyle devam etti:  

 

“Ülkemizde neredeyse her türlü ihtiyaç malzemesinin 2021 yılına göre en az %200 - %300 oranında zamlandığı bir ekonomik ortamda yeni bir döneme başlıyoruz. Bugün burada, Milli Eğitimin ve Yükseköğretimin daha nasıl ileriye götürüleceğinin tartışılmasının gerektiği bir ortamda, ülkemiz için en stratejik konulardan olan eğitimin mali yüklerinden konuşmak durumunda kalıyoruz. Eğitimde neredeyse her ürünün fiyatının 2 katına, 3 katına çıktığı bir ortamda, ne velilerimizin ve eğitimcilerimizin maaşlarında aynı oranda bir iyileştirme olmuş, ne de okul bütçeleri gerçek enflasyon oranında artırılmıştır. Arada oluşan bu fark, velilerimizin sırtına yüklenmiş durumdadır.   Her ne kadar Milli Eğitim Bakanlığı, okullara bütçe verildiğini ve zorunlu bağış toplanmadığını ilan etmiş olsa da uygulamada durumun bu şekilde olmadığını kendileri de gayet iyi bilmektedir.  Bakanlık, bu ifadeleri kullanmakla, adeta devekuşu gibi başını kuma gömerek velilerimizin yapmak zorunda kaldıkları bağışları görmezden gelmektedir.Bu hayat pahalılığında, “gönülleri büyük, cüzdanları küçük” kıymetli öğretmenlerimiz ise 1000 TL, 2000 TL maaş artışı elde edebilmek için bir sınav maratonu içerisinde var olma mücadelesi veriyorlar. Geçen hafta gerçekleştirilen atama ile çeşitli branşlarda 20 bin yeni öğretmenimizin ataması yapılmıştır.  Ancak bu rakam, kamudaki en az 150 bin öğretmen açığından oldukça uzak kalmış ve ataması yapılmayan öğretmenlerimiz açısından hayal kırıklığına sebep olmuştur. Kamunun ihtiyacı olan en az 150 bin öğretmenin atanması için ivedi bir plan ortaya konmalıdır.”

 

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan’a Doğu Türkistan çağrısı

Doğu Türkistan'da dünyanın gözü önünde soykırıma devam eden Çin’in, bu kez de Covid-19 bahanesi ile Uygur Türklerine 40 gün süreli zorunlu tecrit uyguladıklarını belirten Erbakan, “Sincan özerk bölgesinde sözde Kovid-19 salgını bahanesiyle uygulanan 40 gün süreli tecritten dolayı kardeşlerimizin açlık çektikleri, zorla karantinaya alındıkları, ilaç ve günlük ihtiyaçlarını temin etmede güçlükle karşılaştıkları haberleri birbiri ardına geliyor. Özellikle Kaşgar, Urumçi ve Gulca’da apartmanların kapılarını demirle kapatan Çin askerleri, kardeşlerimizin yiyecek almasına dahi izin vermiyor. Ata yurdumuzdan toplu ölüm haberleri, sosyal medyada çocuklarını doyuramayan annelerin yürek burkan videoları geliyor. Bu zulme bir an önce son verilmesi lazım. Bu vesileyle Şanghai Beşlisi toplantısı için Semerkant’ta bulunan Sayın Cumhurbaşkanı Çin yönetimine  bu zulmü durdurması için gerekli uyarıları en net şekilde yapmaya davet ediyoruz…. Ve yine bu vesileyle kendilerini çıkış yolunu Şangay Beşlisi’nde aramak yerine, Türkiye için asıl kurtuluş yolu olan D-8 Organizasyonu’nu kuruluş amaçlarına uygun şekilde çalıştırmaya davet ediyoruz.” ifadelerini kullandı.

İKTİDARIN BU YILKİ FAİZ ÖDEMESİYLE 540 BİN DAİRE ALINABİLİRDİ

İKTİDARIN BU YILKİ FAİZ ÖDEMESİYLE 540 BİN DAİRE ALINABİLİRDİ

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, “İktidarın sadece bu sene yapacağı 330 milyar borç faizi ödemesiyle Sosyal Konut Projesi’ndeki 2+1 dairelerden 540 bin konut satın alınabiliyor. Yani iktidar 540 bin konut parasını sadece 1 senede faize veriyor. Faiz ödemesi olmasa bu daireler vatandaşa bedava verilebilirdi.” dedi.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, İzmir İl Başkanlığımızın 2. Olağan Kongresi'ne katıldı.

 

 

Türkiye’nin en hızlı büyüyen partisiyiz

Yaklaşık 4 yıl önce kurulan Yeniden Refah Partimizin 300 bine yakın resmi üyesi olduğunu, partimizin Türkiye'nin en hızlı büyüyen siyasi parti olduğunu hatırlatan Genel Başkanımız, açıklamasında şunları kaydetti:

 

"Haziran ayında 18 bin üye kaydetmişiz. Temmuzda ise 32 bin üye kaydedip kendi rekorumuzu egale ettik. İnşallah bu ay 50 bin üye kaydedeceğiz. Bu resmi veriler Yeniden Refah Partisi'nin Türkiye'nin en hızlı büyüyen partisi olduğunu gösteriyor. Bu noktaya nasıl gelindi? Medyanın desteğiyle mi? Dış güçlerin desteğiyle mi? İktidar gücüyle mi? Hazine yardımlarıyla mı? Prime time da yapılan cilalama operasyonuyla mı gelindi? Erbakan Hocamız ne diyordu? 'Biz tarih boyunca bütün zaferlerimizi iman, iman, iman ile kazandık' diyordu. Malum anket firmaları arayıp 'Partilerden hangisine oy vereceksin?' diye soruyor. Bu partiler içinde Yeniden Refah Partisi yok. Geçen hafta suçüstü yakalandılar. Artvin il başkanımızı aramışlar. Anket yapmak için arayıp bizim partimizi saymıyor. Seçim akşamı kaçacak yer arayacaksınız. Erbakan Hocamızın meşhur sözü vardı. Diyordu ki; 'Anketlerde bize verdikleri rakamın başına 1 koyarsanız bize verilen oyu görmüş olursunuz'. Milli Selamet Partisi 1973'de ilk kez seçimlere girdi. Anketlerde yüzde 1,5 gösterilirken, seçimde yüzde 11,5 oy almış. Bu formül değişti. İkinci kırk yılda bize verdikleri rakamın başına 2 koyarsanız bize verdikleri oyu göreceksiniz. Haziran seçimleri akşamı bunu göreceğiz."

 

 

Esnaf: Şu telefon kabına oy veririm AK Parti’ye bir daha oy vermem!

“Türkiye’nin dört bir yanını geziyoruz ve gördüklerimizi şöyle özetliyoruz; "Türkiye yanıyor ve Milli Görüş’ü arıyor.” diyen Genel Başkanımız Erbakan halkın pek çok kesimi gibi esnafın da büyük sıkıntıda olduğunu belirterek Gaziantep’te bir esnafla yaşadığı çarpıcı diyaloğu şöyle anlattı:  

“Gaziantep’te konuştuğumuz cep telefonu satan bir esnafa gittik. Karanlıkta oturuyor ve elektrik zamlarından dolayı klimasını açamamış bize cep telefonu kabını gösteriyor ve diyor ki: “Bakın başkanım bu cep telefonu kabı mı AK Parti mi deseniz ben bu telefon kabına oyumu veririm bir daha AK Parti’ye vermem diyor. Bu noktaya geldik.’ Gittiğimiz her yerde esnafımızda muazzam bir tepki ver. Bizi bunlardan kurtarın da ne yaparsanız yapın diyorlar. Esnaf nasıl dertli olmasın? Kur krizinin başladığı 2018’den bu yana son 4 yılda konutta kullanılan doğalgaza ‘yüzde 313’, birinci kademe işyerinde kullanılan doğalgaza yüzde 620.5, ikinci kademe işyerinde kullanılan doğalgaza ise yüzde 1071,5 zam gelmiş. Elektrikte ise bu yıl içinde 8 ayda konutlardaki fatura “yüzde 109-212” arasında, ticarethanelerin elektrik fiyatı “yüzde 177-269” arasında ve sanayinin kullandığı elektriğin fiyatı “yüzde 408” oranında arttı. Elektrik ve doğalgaza yapılan bu yüklü zamlar üreticinin, sanayicinin, esnafın belini büküyor.”

 

Türkiye’de nüfusun 4’te biri sosyal yardıma muhtaç

İktidarın milyonlarca vatandaşa yapılan sosyal yardımları övünülecek bir şey gibi sunduğunu aktaran Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, aslında bunun ekonomik buhranın ilanı olduğunu kaydetti: 

 

“Geçtiğimiz günlerde Sayın Erdoğan büyük bir ‘müjde’ açıkladı: “2 bin lira ve altındaki borçların tasfiye edilmesiyle birlikte yaklaşık 5,5 milyon vatandaşımız icra takibinden kurtulmuş olacak” dedi. Ve bunu büyük bir müjde olarak sundu… Yahu siz 20 yıldır tek başınıza hiç kimseye nasip olmamış yetkilerle iktidardasınız ve 5,5 milyon aileleriyle birlikte yaklaşık 20 milyon vatandaş 2000 lira ve daha azını ödeyemeyecek duruma düşmüş… Bu nasıl müjde Allah aşkına?  Bu bizzat Sayın Cumhurbaşkanı’nın ağzından 20 milyon insanın 2000 lirayı bile ödeyemeyecek duruma geldiğinin ilanıdır. Yine resmi verilerle 2 milyon 345 bin hane elektrik faturasını ödeyebilmek için elektrik tüketim desteği ve doğalgaz fatura desteği almak zorunda kaldı. Şimdi de elektrik faturası desteği verilen hane sayısının 4 milyona çıkartılacağı vaat ediliyor. Aslında iktidar, sosyal destek paketleri ile halkı uyguladığı politikalarla nasıl yoksullaştırdığını övünülecek bir şey gibi kamuoyuna sunuyor. Geçtiğimiz kış da 4 milyon insana doğalgaz yardımı yapıldığını Bakanlık açıkladı. 20 milyona yakın insan da ısınmasını karşılayamamış. 2021 yılında bakanlık 5,7 milyon haneye sosyal yardım yaptık diye açıklamıştı. Son açıklanan Sosyal Destek Paketlerindeki yardım ve desteklerden en az 17 ila 18 milyon kişinin yararlanacağını vurgulayan iktidar bunu övünülecek bir şeymiş gibi açıklıyor. Türkiye’de nüfusunun neredeyse dörtte biri sosyal yardıma muhtaç olduğunun ilanı bu.”

 

‘İktidarın bu yılki faiz ödemesiyle 540 bin konut alınabilirdi’

Ekonomik sıkıntıların sebebinin paylaşımda adalet ilkesinin uygulanmaması olduğunu aktaran Genel Başkanımız, “Ülkenin kaynakları faize, imtiyazlı holdinglere, israfa ve Kur Korumalı Mevduata gidiyor. Hükümet bu sene faize 329 milyar lira, 5 tane holdinge 70 milyar lira garanti ödemesi, Kur Korumalı Mevduata yaklaşık 100 milyar lira ödeme yapılacak, 50 milyar lira da israfa yapsalar ki çok rahat yaparlar. Toplam 550 milyar lira sadece bu 4 kaleme gidiyor. Yani vatandaşa, çiftçiye, memura, işçiye para yok.  Bakınız 500 bin daireli Sosyal Konut Projesi açıklandı. İktidarın bu sene yapacağı 330 milyar borç faizi ödemesiyle 2+1 dairelerden 540 bin konut satın alınabiliyor. Yani iktidar 540 bin konut parasını sadece 1 senede faize veriyor. Faiz ödemesi olmasa bu daireler vatandaşa bedava verilebilirdi. Yine aynı hesapla 160 bin konut, Kur Korumalı mevduata veriliyor. 140 bin konut parasını 5 tane imtiyazlı holdingin garanti ödemesine veriliyor. İşte paylaşımda adalet olmazsa, önce millet yerine önce imtiyazlılar önce itibar ve gösteriş derseniz gelinecek nokta budur.” İfadelerini kullandı.

 

‘İşe yüzde 150 maaş zammı ile başlayacağız’

İktidara geldiğimizde 81 ilde 681 refah projesini hayata geçireceklerini belirterek kamuda tasarruf dönemini başlatacaklarını açıklayan Erbakan, "Gelir gelmez ilk işimiz işçiye, memura, emekliye, yüzde 150 maaş zammı yaparak işe başlamaktadır. Çiftçiye, köylüye en yüksek tavan fiyatlar, ucuz elektrik. Ürettiği bütün mahsule devlet tarafından alım garantisi, bütün girdilerin devlet tarafından sübvanse edilmesi, 54. Hükümet'te tarihimizde bunun uygulamalarının hepsi var." diye konuştu.

ERBAKAN SÖZÜ: İKTİDARIMIZDA O ADALARDA BİR TANE YUNAN BAYRAĞI BIRAKMAYACAĞIZ!

ERBAKAN SÖZÜ: İKTİDARIMIZDA O ADALARDA BİR TANE YUNAN BAYRAĞI BIRAKMAYACAĞIZ!

 

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Yunanistan’ın hukuksuz yere işgal ettiği 18 ada ve kayalıklarla ilgili yaptığı açıklamada, “Yıllardan beri vatan toprağımız orada Yunan işgali altında ama hala daha 'Bir gece ansızın gelebiliriz' diyorlar. Biz Yeniden Refah Partisi olarak iktidar olduğumuz zaman aynen Kıbrıs Barış Harekatı'nın emrini Erbakan Hocamızın verdiği gibi gelir gelmez bu adalarda, bu kayalarda bir tane Yunan bayrağı bırakmayacağız Allah’ın izniyle.” ifadelerini kullandı.


Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, kongre ve esnaf ziyaretleri kapsamında dün Osmaniye ve Niğde’deydi.

 

 

Sabah kahvaltıda Osmaniye’de basın mensupları ile bir araya gelen Genel Başkanımız Erbakan, Gaziler ve Engelliler Derneği'ne yaptığı ziyaretlerden sonra Ahmet Şekip Ersoy Kültür Merkezi'nde düzenlenen Osmaniye İl Başkanlığı 2. Olağan Kongresi’nde coşkulu bir kalabalığa hitap etti. 

 

 

 

‘Türkiye yanıyor, Millî Görüş’ü arıyor’

Genel Başkanımız burada yaptığı konuşmada Türkiye genelinde halkla en çok buluşan siyasi partinin Yeniden Refah Partisi olduğunu belirterek, “Ne Cumhur İttifakı ne de Millet İttifakı halkın içine çıkamıyor, her iki ittifaka da halktan tepki var. Anadolu'yu geziyoruz. Türkiye'nin dört bir yanında insanımızla, esnafımızla muhatap oluyoruz. Ne görüyoruz? İki kısa cümleyle özetleyeceğimiz bir manzara: Birincisi 'Türkiye yanıyor'. İkincisi de ‘Millî Görüş'ü arıyor’ cümlesi. Neden? Çünkü yanmasının en önemli sebebi ekonomik kriz. Esnafa gidiyoruz, karanlıkta oturuyor. 'Elektriği açamıyorum çünkü faturaları ödeyemiyorum' diyor. Sıcakta 40 derece havada kliması var, klimasını açamıyor, klima kapalı. Sıcakta karanlıkta terleyerek oturuyor. Aynı çiftçinin köylünün olduğu gibi esnaf da dertli. Ekonomik sıkıntılardan dolayı Türkiye yanıyor. 1 Eylül'den itibaren geçerli olmak üzere elektrik ve doğal gaza yeni zamlar. Doğal gaz konutta yüzde 20 zamlandı. Sanayide yüzde 50,8 zamlandı, elektrik üretim amaçlı doğal gaz yüzde 49,5 zamlandı. 'Karadeniz'de doğal gaz bulduk' dedikten bugüne kadar tam 18 kez doğal gaza zam yapılmış. Şu 8 ayda yani 2022 yılı içinde doğal gaz konutlarda yüzde 174 arttı. Bu da 100 liralık faturanın 274 lira olması demek. Küçük ve orta boy işletmelerde 8 ayın içinde doğal gaz yüzde 277 arttı. Büyük ölçekli sanayide doğal gaz 8 ayda yüzde 379 arttı. Peki elektrik? Yine bu yıl içerisinde, sadece şu 8 ayın içerisinde konutlarda kullanılan elektrik yüzde 109’la yüzde 212 arasında arttı” diye konuştu.

 

 

İktidarımızda o adalarda bir tane Yunan bayrağı bırakmayacağız

Yunanistan ile had safhaya çıkan gerginliğe ilişkin de konuşan Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan,  “Yunanistan'la yaşanan gerginlikten dolayı çıktılar 'Bir gece ansızın gelebiliriz' dediler. Kendilerine Yeniden Refah Partisi olarak diyoruz ki; '20 seneden beri bu gece bir türlü gelmiyor. Adamlar Ege'deki kaç tane adada, kaç tane kayalıkta bize ait olan toprak parçasında çıktılar, Yunan bayrağını diktiler. İnternette, yabancı basında, Yunan basınında fotoğrafları var, videoları var. Bayraklarını diktiler, kendi askerlerini çıkardılar. Pek çok vatansever, emekli general, emekli asker, basın toplantıları yapıyor. Sosyal medyada bunları yazıyor, bildiriyor. Yıllardan beri vatan toprağımız orada Yunan işgali altında ama hala daha 'Bir gece ansızın gelebiliriz' diyorlar. Biz Yeniden Refah Partisi olarak iktidar olduğumuz zaman aynen Kıbrıs Barış Harekatı'nın emrini Erbakan Hocamızın verdiği gibi gelir gelmez bu adalarda, bu kayalarda bir tane Yunan bayrağı bırakmayacağız Allah’ın izniyle. Biz ne dedik Erbakan Hocamız için? 'Konuştuğunu yapan Erbakan' dedik. Milli Görüşçü sadece konuşmaz. O, konuştuğunu aynı zamanda yapar. Ondan sonra 'Vatan, millet' diyorsun, 'Beka' diyorsun. 'Ezan susmaz, bayrak inmez' diyorsun. Ege'de göz göre göre adam bizim toprağımızı işgal etmiş, asker çıkarmış, bayrak dikmiş. Onlara neden gerekli müdahaleyi yapmıyorsun?” ifadelerini kullandı.

 

Hükümete ABD çağrısı: ‘Sen de git İncirlik Üssü’nü kapat’

Sözde müttefikimiz ABD’nin Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'ne yönelik silah ambargosunu kaldırmasına sert tepki gösteren  Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Amerika’nın bu hamlesine karşılık iktidara çağrıda bulunarak “Sen de git Amerika'nın, Adana'daki İncirlik Üssü'nü kapat.” diyerek şöyle devam etti:


 “2020’de gevşetmişti, 2023 itibarıyla Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'ne silah ambargosunu tamamen kaldırıyorlar, silah ticaretini serbest bırakıyor. Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ne olan ambargo? Hayır o devam ediyor. Öyle şey olur mu Allah aşkına? Dışişleri Bakanlığı ‘Şiddetle kınıyoruz’ diye mesaj yayınladı. Ya onu ben de yapıyorum zaten. Kınamakla olur mu? Hükümet olarak, iktidar olarak sizin adım atmanız lazım, adım. Ne adım atacak? Sen de git Amerika'nın, Adana'daki İncirlik Üssü'nü kapat. Yapabiliyorsan bunu yap”


Osmaniye Kongresi sonrası Niğde’ye geçen Genel Başkanımız, esnaf ziyaretiyle başladığı program sonrası Niğde İl Başkanlığı’nın 2. Olağan Kongresi’ne katıldı.


İlk işimiz işçi, memur, emekliye yüzde 150 maaş zammı…

Kültür merkezinde dışarıya taşan bir kalabalığa seslenen Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Yeniden Refah Partisi olarak iktidara geldiğimizde yapacaklarımızı şöyle anlattı:

" 300 bine yakın resmi üyesiyle 81 il 900’den fazla ilçede teşkilatlanması ile bütün illerimizde gençlik hanım teşkilatlarıyla illerimizin çok önemli bir kısmında çok sayıda köy ve mahalle teşkilatlarımızla muazzam bir teşkilat muazzam bir yapı haline geldik. Bütün bu çalışmalarımızı üye kayıtlarımızla taçlandırdık. Bugün geldiğimiz noktada mecliste grubu bulunan siyasi partilerin üye sayısına yakın bir üyeye ulaştık. İnşallah bu 300 bini seçimden önce 500 bine çıkartacağız ve mecliste grubu bulunan siyasi partilerin üyelerinde daha fazla üyesi olan bir parti haline geleceğiz. Biz milli görüşçüler olarak masa başındakiler ve kasa başındakiler görüşünü bozup milli görüşü iktidara taşıyacağız. Zamsız, borçsuz, vergisiz 150 milyar dolar bulunacağız. Aynen 54'üncü hükümette 6 ayda 35 milyar dolar kaynak bulduğumuz gibi. Denk bütçe ve havuz sistemiyle bu ödenen milyarlarca doları faize gitmekten kurtulacağız. Denk bütçe yapmak zorunlu olacak. Hiçbir kamu kurumu gelirinden daha fazla harcama yapamayacak. Kamudaki israf önlenecek. Muazzam bir tasarruf olacak. Bu kaynağı 85 milyona aktaracağız. İlk işimiz işçi, memur, emekliye yüzde 150 maaş zammı yapacağız. Çiftçiye ucuz mazot, ucuz elektrik, mahsullere alım garantisi verilecek. 81 ilimize 681 refah projemizle 10 milyon işsize istihdam imkanı oluşturulacak. Küçük esnafın, çiftçinin bankalara olan borçlarının faizinin bir defaya mahsus olmak üzere devlet tarafından ödenmesi sağlanacak. Gençlerimize kaliteli eğitim vaat ediyoruz. Kamuda işe alımlarda mülakatı ortadan kaldıracağız. Dayısı olan değil, hakkı olan hizmet makamına oturacak. Bizim inancımızın temelinde adalet yatar. Paylaşımda, yönetimde, yargıda adaleti tesis edeceğiz. Manevi kalkınma da lazım. Önce ahlak ve maneviyat diyoruz. Türkiye genelinde boşanmalar artıyor. Neredeyse 3 evlilikten biri boşanmayla sonuçlanıyor. Uyuşturucu kullanımı artıyor. LGBT sapkınlığının gece gündüz reklamını yapıyorlar. Gençler arasında deizm ve ateizm gibi felaketler yaygınlaşıyor. Eğitimin ıslah edilmesi gerekir. Nefis terbiyesini esas alacak bir eğitim getirilecek. Medyanın ıslah edilmesi lazım. Batıdan ithal yasaları değiştireceğiz. Ekonomik krizin ıslah edilmesi sağlanacak. Bu ahlaki erozyonda da rol oynuyor. Acil eylem planlarını devreye sokacağız."

 

19 EYLÜL GAZİLER GÜNÜ BASIN AÇIKLAMASI

19 EYLÜL GAZİLER GÜNÜ BASIN AÇIKLAMASI

 

19 Eylül Türkiye Gaziler Günü vesilesi ile vatanımızı müdafaa esnasında yaralanarak gazi olan tüm muharip, terör ve 15 Temmuz gazilerimizden ahirete irtihal etmiş olan gazilerimize Allah’tan rahmet; hayatta olan gazilerimize de acil şifalar, sağlık, sıhhat ve afiyetler dileriz.

 

Yeniden Refah Partisi olarak gerek Muharip Gazilerimizin, gerek Terör Gazilerimizin ve gerekse 15 Temmuz Demokrasi Gazilerimizin yaşam konforlarının artırılması, hak kaybına uğramamaları için verdikleri mücadelenin yanında olduğumuzu ve takipçisi olacağımızı bir kez daha ifade etmek isteriz.

 

Sahada aktif olarak faaliyet yürüten ve tüm vatandaşlarımızın problemlerini dinleyen teşkilat mensuplarımıza gerek şehit yakını veya gazi vatandaşlarımızdan bildirilen ve gerekse teşkilat mensuplarımız tarafından bizzat tespit edilen problemleri sıralayacak olursak;

 

1. Terörle mücadele esnasında yaralanmış fakat; Türk Silahlı Kuvvetleri Sağlık Yeteneği Yönetmeliğinde belirtilen şartlara uymadığı gerekçesi ile gazilik ünvanı verilmeyen ancak çalışamayacak durumda olan, vücutlarında şarapnel parçaları ile hayatını sürdüren, gazi sayılmadığı gibi sağlık sebebi ile çalışmaya uygun olmadığı için sözleşmeleri feshedilen ve bu hususta dernek kuran kardeşlerimizin bir an önce gazilik ünvanına kavuşması için yetkilileri gerekli çalışmayı yapmaya davet ediyoruz.

 

2. Bilhassa 3713 Sayılı Terörle Mücadele Kanununun 21.nci maddesi ve bu madde bentlerinde tanımlanan gazilere verilen hakların her geçen gün daha da iyileştirilerek vatan için bedel ödemiş olan gazilerimizin hayat konforunu artırmak hükümetimizin olmazsa olmazları arasında yer almalıdır. İyileştirilmesi gereken haklardan bazılarına değinecek olursak:

 

a) 2330 Sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkındaki Kanunun 7. maddesinde belirtilen “Bu Kanunda yazılı hallerde ölenlerin veya çalışamayacak derecede engelli hâle gelenlerin çocukları, devlete ait yatılı okul ve eğitim kurumlarında yönetmelikte tespit edilecek esaslara göre ücretsiz olarak okutulurlar.” şeklindeki ibarenin değiştirilerek; “Devlete, vakıflara ve özel kişilere ait ilk, orta, lise ve yükseköğretim kurumlarında ücretsiz olarak okutulurlar” olacak şekilde düzeltilmelidir.

 

b) Öncelikle ÖTV’siz araç alım esasları değiştirilerek engelliler ile aynı kategoriye sahip olunan ÖTV’siz araç alımlarında Şehit Aileleri-Gaziler ve engelliler birbirinden ayrılarak; Şehit Ailesi ve gazilerde, engelli raporu istenmeden sadece Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nca düzenlenen Gazi kimlik kartları yeterli olmak üzere 5 yılda bir alınmak şartı ile ÖTV’siz araç alma hakkı tanınmalıdır. Ayrıca 4760 Sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunun 7.nci maddesinde belirtilen 2022 yılı için satış fiyatı 450.500 TL üzerinde araç alınamayacağı hükmünün şehit aileleri ve gazilerimiz için kaldırılması sadece motor hacimleri açısından 1600 cc sınırlaması getirilmeli ve bu araçların alımı esnasında Şehit aileleri ve gazilerimize ÖTV muafiyeti tanınmalıdır.

 

 

c) 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunun 21. maddesinde Şehit yakınları ve Gazilere istihdam sağlanması ile ilgili hususun yeniden düzenlenerek; halihazırda şehit yakınlarına sağlanan 2 kişinin istihdamının “şehitin eşi ve tüm çocuklarına ve ayrıca şehidin anne, baba veya kardeşlerinden birine istihdam sağlanması, eğer şehit bekar ise anne, baba veya kardeşlerden toplam 2 kişiye istihdam sağlanması. Gazilerde ise; Gazinin kendisi, eşi, çocuğu, anne, baba ve kardeşlerden toplam 2 kişiye kullandırılmak üzere 2 kişilik istihdam sağlanması” şeklinde düzenlenmelidir.

 

d) 2985 Sayılı Toplu Konut Kanunu Ek Madde 2 gereği gazilerimize faizsiz konut kredisi hakkı tanınmış fakat her yıl için fiyat üst sınırı belirlenmiştir. 2022 yılı için belirlenen 241.000 TL faizsiz konut kredisi miktarı ile günümüz şartlarında alınacak bir konut bulunmamaktadır. Bu miktarın yeniden gözden geçirilerek, günümüz ortalama ev fiyatları seviyesine, bölgesel farklılıklar da gözetilerek yükseltilmeli, ülkenin her ilinde ikamet eden gaziler için aynı fiyat standardı uygulanmamalı, ikamet ettiği ildeki ev fiyatları gözetilerek rakamlar Toplu Konut İdaresi Başkanlığınca (TOKİ) her yıl tekrar belirlenmeli, ayrıca bu verilen faizsiz kredi sabit taksit ve 90,120,180 aylık vadeler şeklinde seçenekler ile tekrar düzenlenmelidir. (Hali hazırdaki uygulama şehit yakını veya gazilerin maaşlarının 4/1’i miktarında ödenmesi şeklindedir.)

 

3. Bir de Muharip Gazilerimiz var ki (Kore ve Kıbrıs Gazileri); bunlarla ilgili uygulama daha farklı. Terör Gazileri veya 15 Temmuz Gazilerimize verilen birçok hak maalesef muharip gazilerimize tanınmamaktadır. Dolayısıyla ülkemizde gazilerimiz arasında yapılan bu ayrımcılığa son verilerek, gazilere verilecek hizmetler ayrım yapılmadan bir standarda bağlanarak eşit olarak ulaştırılmalıdır.

 

Bu vesileyle, Şehit Aileleri ve Gazilerimizin haklarının teslim edilmesi, yaşam konforunun artırılması ve aksaklıkların bir an evvel giderilmesi temennisiyle, ülkemizdeki tüm Gazilerimizin ve Şehit Ailelerimizin 19 Eylül Gaziler gününü tebrik ediyoruz.

 

Bu cennet vatanı bizlere vatan yapmak için canını veren tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet, vatan uğruna kanını veren, uzuvlarını kaybeden tüm Gazilerimize Allah’tan şifalar, sağlık ve afiyetler niyaz ediyoruz.

 

 

Dr. Fatih Erbakan

Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı

CÜZDANLAR BOŞ OLDUKTAN SONRA RAFLAR DOLU OLSA NE OLUR!

CÜZDANLAR BOŞ OLDUKTAN SONRA RAFLAR DOLU OLSA NE OLUR!

 

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD’de sarfettiği ‘ABD ve Avrupa’da raflar boş. Biz de raflar dolu’ sözlerine cevap verdi: “Sayın Erdoğan, bizde raflar dolu ama cüzdanlar boş, cüzdanlar! Alım gücü olmadıktan sonra raflar dolu olsa ne olacak? Anadolu’yu karış karış geziyoruz. Vatandaş ‘peynir alamıyorum’ diye önümüzü kesiyor.”

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Kütahya ve Yalova İl Başkanlıklarımızın kongrelerine katıldı.

 

Coşkulu kalabalıklara hitap ettiği kongrelerde yaptığı açıklamalarda, AK Parti’nin 20 yıllık ekonomi politikaları sonucu vatandaşın aç kalma, borca esir olma ve işsizlik belalarıyla karşı karşıya kaldığını belirten Genel Başkanımız, gelinen noktada vatandaşın yüzde 90’a yakınının yoksulluk sınırının, yüzde 45’inin açlık sınırının altında yaşamak zorunda kaldığını söyledi.

 

 

Milyarlar 4 canavara gidiyor!

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD’de bir TV kanalına verdiği mülakatta söylediği ‘Benim ülkemde marketlerde raflar boş değil. Vatandaş her istediğini bulabiliyor. Ama Amerika’da bile bugün raflar boş, Fransa’da, Almanya’da raflar boş.” sözlerine cevap veren Genel Başkanımız Erbakan; “Sayın Cumhurbaşkanım bizde raflar dolu ama cüzdanlar boş, cüzdanlar! Alım gücü olmadıktan sonra cüzdanlar dolu olsa ne olacak? Anadolu’yu karış karış geziyoruz. Vatandaş Büyükşehirlerin ortasında; Kayseri’de, Gaziantep’te ‘peynir alamıyorum’ diye önümüzü kesiyor. Bir başka vatandaş ise, ‘Çocuğum kuruyemiş istedi alamıyorum. Eti zaten unuttuk. Artık tavuk da lüks hale geldi’ diyor. Artık vatandaş için Peynir, Süt, meyve sebze lüks oldu. Vatandaş, domatesi biberi alırken bile hesap yapıyor. Raflar dolu olsa ne olacak! İktidarın beslediği faiz, 5 tane imtiyazlı holding, israf ve son olarak "Kur Korumalı Mevduat" canavarları yüzünden milletin düştüğü durum bu. Yıllık 550 milyar lira bu canavarlara gidiyor. Haliyle emekliye, esnafa, köylüye, memura, EYT’liye, atanamayan öğretmene para kalmıyor.” ifadelerini kullandı.

 

 

Ne Şangay Beşlisi, ne ABD,  ne AB… İlla D-8 illa D-8!

Şanghay İşbirliği Örgütü'ne katılma tartışmalarını da değerlendiren Genel Başkanımız, “Sayın Erdoğan kurtuluşu yine yanlış yerde arıyor… 20 yıllık iktidarları boyunca Türkiye’nin AB kapısında hiçbir sonuç alamadan bekletilmesinden herhalde ders alınmamış olacak ki,  hala çözüm el kapılarında aranıyor… Türkiye, bir yanlıştan başka bir yanlışa sürüklenmek mecburiyetinde mi? Biz ne diyoruz?  Gelin, bu yıl 25. kuruluş yıldönümünü kutladığımız D-8’i ihya edelim… D-8, Merhum Erbakan Hocamız tarafından Yeni Bir Dünya'nın, Adil bir Dünya’nın kurulması için atılmış somut ve resmi bir adımdı. Dünyanın kanıtlanmış petrol rezervlerinin % 12’sine, doğalgaz rezervlerinin % 22’sine sahip, Dünya deniz ticaretinin 2/3’ünün gerçekleştiği deniz ve boğazların kontrolünün elinde olan sekiz ülkenin meydana getirdiği D–8 topluluğunun potansiyeli Hükümet tarafından maalesef yeterince değerlendirilemedi. Eğer mevcut iktidar tarafından D-8’e gereken önem verilmiş olsaydı, bugün ne Türkiye ne de İslam Alemi bu halde olurdu. Eğer bu potansiyel değerlendirilseydi Türkiye, bugün Swap anlaşmalarının ve yıllık yüzde 8,65 dolar faiziyle alınacak dış borçların ve kredilerin peşinde yana yakıla koşmazdı. ABD Başkanı Biden’la 20 dk’lık bir baş başa görüşmek için kapılarda beklemezdik.” diye konuştu.

 

 

ABD, Türkiye’ye karşı neyin hazırlığını yapıyor?

Sözde stratejik ortağımız ABD’nin Türkiye’yi kuşatmaya yönelik son hamlelerine tepki gösteren Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, hükümeti somut adımlar atmaya yönelik çağırıda bulunarak şöyle devam etti: 

 

Geçtiğimiz günlerde sözde müttefikimiz ABD’nin Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'ne yönelik silah ambargosunu kaldırmasına sert tepki göstermiş, Amerika’nın bu hamlesine karşılık iktidara çağrıda bulunarak “Sen de git Amerika'nın, Adana'daki İncirlik Üssü'nü kapat.” demiştik… ABD, Güney Kıbrıs’a ambargoyu kaldırdı, sonrasında ortak savaş tatbikatlarına başladı… Bu neyin hazırlığı? Dedeağaç’ta burnumuzun dibinde adeta bir ordu konuşlandıran ABD, Yunanistan’un kuzey ucundan güneyine kadar kaç tane üs konuşlandıran ABD ve şimdi de Güney Kıbrıs Rum Yönetimi savaş senaryolarında Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve Amerikan özel kuvvetlere ait birlikler savaş senaryoları üzerine eğitim tatbikatları gerçekleştirmeye başladı. Etrafımız adeta bir çember gibi kuşatıyor Amerika… Bir taraftan da Suriye’de besleyip büyüttüğü terör örgütü PKK/PYD’ye de taziye ziyaretlerinde bulunup öldürülen teröristlere ‘şehit’ diyor. Sayın ABD Başkanı Biden hem suçlu hem güçlü; Amerika’daki BM Genel Kuruluna giden Sayın Erdoğan ile görüşme tenezzülünde bulunmuyor. Tüm bunlara karşılık iktidar ne yapıyor? Sürekli ‘şiddetle kınıyor’ Ya onu ben de yapıyorum zaten. Kınamakla olur mu? Hükümet olarak, iktidar olarak sizin adım atmanız lazım, adım… Ne adım atacak? Sen de git Amerika'nın, Adana'daki İncirlik Üssü'nü kapat… ” İsrail’i İran’a karşı korumak için kurulmuş Malatya Kürecik Radar Üssü’nü kapat!”

 

 

85 MİLYONUN HAKKINI 5 TANE İMTİYAZLI HOLDİNGE YEDİRMEYİZ

85 MİLYONUN HAKKINI 5 TANE İMTİYAZLI HOLDİNGE YEDİRMEYİZ

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, “İktidara geldiğimizde atacağımız en önemli adımlardan biri; dulun, yetimin, 85 milyonun hakkını 5 tane holdinge pompalayan hortumların kesilip atılması olacaktır. Biz bu milletin hakkını 5 tane imtiyazlı holdinge yedirmeyiz.” dedi.

 

İki gün süren ‘Anadolu Buluşmaları’ programı kapsamında gittiği Ağrı’da, parti binamızda gerçekleştirdiği ziyaretin ardından esnaf ziyaretinde bulunan Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Ağrı Halk Eğitim Merkezinde düzenlenen il kongremize katıldı.

 

Kongrede yaptığı konuşmada Millî Görüş’ün kurucu lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocamızın siyasi hayatı boyunca ırkçılıkla, ayrımcılıkla, kutuplaşma ile mücadele ettiğini söyleyen Genel Başkanımız, “Onun için Ağrı’nın Kayseri’den, Bingöl’ün Konya’dan, Diyarbakır’ın Kocaeli’nden bir farkı yoktu. Hatta Doğu ve Güneydoğu illerinin daha çok ihtiyacı olduğundan dolayı siyasi hayatında en büyük hizmetleri, yatırımları bu bölgelere yaptı.” dedi.

 

 

‘İşsizlik yok’ diyen Sayın Cumhurbaşkanı gelse de Ağrı’yı bir görse…

Yeniden Refah Partimizin de Necmettin Erbakan Hocamızın çizgisinde her ırktan ve her kesimden insanın dertleriyle dertlendiğimizi sorunlarına çözüm üretmek için yola çıktıklarını söyleyen Genel Başkanımız Erbakan, şöyle konuştu: 

 

“Erbakan Hocamızdan sonra yaptırdığı fabrikalar kapatıldı. Yatırımlar durduruldu. Şimdi bakıyorsunuz bölgede işsizlik almış başını gidiyor. Gezdiğimiz esnaf da söylüyor; ‘Suriyeliler buraya geliyor. Bizim insanımız batıya kaçıyor. Oralarda göçmen hayatı yaşıyor.’ Çünkü İş yok istihdam yok. Ağrı’da iki gençten biri işsiz. Gençler evlenemiyor. Ev kiraları asgari ücreti bulmuş. Bir gencin düğün masraflarını karşılaması mümkün değil. Evlenebilmek için ailesiyle birlikte borçlanıyor. Ondan sonra Sayın Cumhurbaşkanı diyor ki; ‘Aman ha 3 tane çocuk yapın’… Yav adam evlenemiyor ki çocuk nereden yapabilsin! Sayın Cumhurbaşkanı meydanlarda kızıyor: ‘Ne işsizliği yav. İş arasan iş çok diyor.’ diyor. Gelse de şu Ağrı’nın Cumhuriyet caddesinde, meydanlarda bir dolaşsa da halkı bir dinlese… Ama resmi rakamlar Cumhurbaşkanı’nı doğrulamıyor. Neden mi? Kamu kurumlarının geçtiğimiz günlerde açtığı iş ilanlarında 455 kişilik işçi kadrosu için tam 113 bin 812 kişi başvuru yaptı. Hani işsizlik yoktu? Adıyaman Gençlik ve Spor il Müdürlüğü'nde açılan 6 kişilik temizlik görevlisi kadrosuna  3 bin 813 kişi başvurdu.  Sağlık Bakanlığı'nın 19 temizlik görevlisi kadrosuna başvuranların sayısı ise 17 bin 86 kişi oldu.  Başvuranların 2 binden fazlası üniversite mezunu. Üniversite mezunu gençler işsiz kalmamak için, temizlik işçisi olmaya razı… Şanlıurfa'da 60 temizlik işçisi kadrosuna 53 bin 224 kişi, 3 şoför kadrosuna da  6 bin 17 kişi başvuruyor. Yine işsizliğin vardığı boyutu göstermesi açısından TESK’in açıklamasına göre 2022’nin ilk 8 ayında 60 bin esnaf kepenk indirdi. Ayda ortalama 7500 esnaf kepenk indiriyor. Yani işsiz kalıyor. İşte Türkiye’nin acı tablosu ortada…”

 

 

‘Devletiyle özel sektörüyle boğazımıza kadar borca batmışız’

Kamu ve özel sektörün borç batağında içinde olduğunu belirten Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan 20 yıllık AK Parti iktidarında geline durumu şöyle özetledi:

“Vatandaşın bankalara borcu AK Parti iktidara geldiğinde 6,6 milyar liraydı, bugün 1.2 trilyon liraya yükselmiş. Yani 20 senede 180 misli artmış… Bu rakamı verdikten sonra daha başka rakam vermeye gerek yok. Bir halkın alım gücü refah seviyesi yeterli olsa gidip de bankalara 180 misli borçlanır mı Allah aşkına? Fakir bırakılmış, alım gücü düşmüş,  yoksul bırakılmış öyle olunca da gidip bankadan borç alarak, kredi alarak, kredi kartıyla hayatta kalmaya çalışıyor. Ak Parti iktidara geldiğinde bankaya borcu 2,5 milyar lira olan çiftçinin borcu 80 misli artarak 200 milyar liraya çıkmış. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı rakamlarına göre 4 milyon hektar tarım arazisi bankalara ipotekli çiftçimiz borcunu ödeyemediği için… Yine aynı dönemde özel sektörün ise bankalara borcu 88 milyar liradan 5 trilyon liraya çıkmış. Bütün bunların manası nedir? Devletiyle, özel sektörüyle, vatandaşıyla, çiftçisiyle, esnafıyla boğazımıza kadar borca batmışız. KOBİ’lerin bankalara borçları bir ayda 42 milyar lira artarak 1 trilyon 615 milyar lira oldu.  350 bin KOBİ banka borcunu ödeyemediği için kredi borcu yüzünden icra takibinde. Geçtiğimiz günlerde ise Sayın Erdoğan büyük bir ‘müjde’ daha açıkladı: “Türkiye genelinde 2 bin lira ve altındaki borçlarını ödeyemediği için icra takibinde olan yaklaşık 5,5 milyon vatandaşımızın borcunu devlet olarak ödüyoruz.” dedi ve bunu büyük bir müjde olarak sunuyor. 20 yılın sonunda gelinen noktada 5,5 milyon, aileleriyle birlikte yaklaşık 20 milyon insan, 2000 lira ve daha azını ödeyemeyecek duruma düştüğü için icra takibine maruz kalıyor. İşte borca esir olmanın en önemli örneklerinden biri Sayın Cumhurbaşkanın açıkladığı bu müjde size…”

 

 

Toplum iki blok arasında sıkıştırılmak isteniyor

İttifaklar konusunda Türkiye´nin bilinçli bir şekilde iki blok arasında sıkıştırılmak istendiğini belirten Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, "Bu memleket, bu millet bu iki blok arasına sıkıştırılmak isteniyor. Çok büyük bir oyun oynanıyor. Milli Görüş perdeleniyor. 20 seneden beri ne yapacağı görülmüş, artık millete ne vereceği görülmüş bir iktidar ve diğer taraftan milletin derdine derman olmak yerine içinde İstanbul Sözleşmesi´nin hayranlarını barındıran, LGBT savunucularını barındıran, din dersini zorunlu olmaktan çıkarmayı düşünenleri barındıran altılı masa denen tuhaf bir yapı. Bu memleket, bu millet bu iki blok arasına sıkıştırılmak isteniyor.  Çok büyük bir oyun oynanıyor. Milli Görüş perdeleniyor. Başka seçenek yokmuş gibi. Bu altılı masanın ilk 3 gündem maddesi şimdiden ortaya çıktı. Gündem maddeleri meclis çoğunluğunu elde ederse 'İstanbul Sözleşmesi´ni geri getireceğim diyorlar. İstanbul Sözleşmesi, toplumsal cinsiyet eşitliği adı altında, cinsiyetsiz toplum oluşturma sözleşmesidir. Dolayısıyla böyle bir sözleşmeyi meclis çoğunluğunu elde edersem getirmek ilk işim olacak diyen bir altılı masadan, bu ülkeye, bu millete bir hayır gelir mi? Allah aşkına. Elbette ki gelmez. Bu iktidardan bu saatten sonra bir hayır gelmesi artık mümkün mü? Ondan da mümkün değil. Dolayısıyla kurtuluş için Doğrudan doğruya Yeniden Refah´a yöneleceğiz." diye konuştu.

 

 

85 milyonun hakkını 5 tane imtiyazlı holdinge yedirmeyiz

İktidara geldiğimizde ekonomik krizden çıkış için 4 adım atacağımızı kaydeden Genel Başkanımız, “Atacağımız adımlardan birincisi hazırladığımız Milli Kaynak Proje kitaplarımızdaki adımları atarak bir senede millete yük yüklemeden borçsuz faizsiz zamsız 150 milyar dolar kaynak bulacağız. İkinci yapacağımız iş yeniden denk bütçe ve yeniden havuz sistemi ile faiz canavarına giden milyarlarca doların kurtarılması, 3. adım ise kamudaki israfın önlenmesi, hiçbir kamu kurumu Cumhurbaşkanlığı da dahil gelirinden daha fazla harcama yapamayacak. Denk bütçe yapmak mecburi olacak. Dördüncü olarak atılacak adım ise dulun, yetimin 85 milyonun hakkını 5 tane holdinge pompalayan hortumların kesilip atılması… Bir tane imtiyazlı holdingin 1 milyar dolar borcunu affediyor ama öte yandan bakıyorsunuz Ağrı’daki gariban çiftçinin 3 kuruş vergi borcu yüzünden traktörünü haczediyor. 2020 yılının Eylül ayı Resmi Gazetesi’ne açın bakın. Böyle adalet mi olur? Biz bu milletin hakkını 5 tane imtiyazlı holdinge yedirmeyiz. Biz devletin kaynaklarını asıl sahibi olan millete aktaracağız.” ifadelerini kullandı.

‘6284 KALDIRILMALIDIR’ BU GÜNAHA ORTAK OLMAYIN!

 ‘6284 KALDIRILMALIDIR’ ÇAĞRISI: BU GÜNAHA ORTAK OLMAYIN!

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, "İstanbul Sözleşmesi'nin uzantısı, haksız, hukuksuz, ayrıştırıcı bir garabet halindeki 6284 sayılı Kanun'un bir evvel yürürlükten kaldırılması gerektiğini ifade ediyoruz. Dış güçlerin oyunlarına alet olmayın. Aynı zamanda yıkılan bu yuvaların, babasız kalan bu çocukların günahına ortak olmayın” dedi.

 

Genel Başkanı Dr. Fatih Erbakan, alanında uzman isimlerin katılımıyla düzenlediği  ‘Aileyi ve Milleti Koruma’ konulu basın toplantısında, aileyi ve toplumu ifsad eden İstanbul Sözleşmesi uzantılı 6284 sayılı kanunun kaldırılması çağrısında bulundu.

 

 

‘Aileyi dağıtıp ülkeleri kolay lokma haline getirmek istiyorlar’

‘Dış güçlerin ve Küresel Irkçı Emperyalizmin oyunlarına karşı uyarı vazifemizi yapıyoruz. Hem milletimizi hem insanlığı hem de aynı zamanda yetkililerimizi uyarmak için bugün bu toplantıyı yapıyoruz.’ diyen Genel Başkanımız Erbakan, şöyle konuştu:

 

“İnsanları bir arada tutan en temel yapı taşı olan aileyi ve ailenin çekirdeğini oluşturan ‘kadın ve erkeği’ birbirinden koparıp dağıtmak istiyorlar… Bu nedenle kendileri dışındaki toplumlarda, ‘ülkelerde aile yapısını ortadan kaldırmamız lazım’ diye düşünüyorlar. Aile yapısını, birliğini bozup dağıttıktan sonra sağlıklı bir toplum yapısı da sekteye uğrayacak ve ülkeler kolay yutulacak lokmalar haline gelecektir. Bu noktada CEDAW, İstanbul Sözleşmesi gibi uluslararası sözleşmeleri devletlere dayatmaktadırlar. ‘Bu uluslararası sözleşmelere imza atacaksınız. Kendi iç hukukunuzu buna göre düzenleyeceksiniz. Zaten iç hukuk bunlara uymasa bile uluslararası sözleşme iç hukukun üstünde olduğu için burada bizim yazdığımız maddeler, kurallar geçerli olmuş olacak.’ Ancak her zaman yaptıkları gibi bunun üzerine de bir kılıf örtüyorlar. Bu planlarını da bir kılıfla saklıyorlar. Diyorlar ki 'biz kadını korumak için bunu yapıyoruz. Biz şiddeti önlemek için bunu yapıyoruz.' Aynen Irak'ı işgal ederken 'biz demokrasi ve özgürlük götüreceğiz oraya.' Dedikleri gibi… Kur'an'ı Kerim'de de işaret edilen gerçekte olduğu gibi 'hayır biz islah ediyoruz, kadını koruyoruz, şiddet önlüyoruz, kadın erkek eşitliğini sağlıyoruz, adaleti tesis ediyoruz' derken aslında bunlarla sinsi bir şekilde aile yapısının yıkılması için çalışıyorlar.” 

 

 

‘10 milyon insan 6284 sayılı kanun yüzünden mağdur oldu’

Cedaw Sözleşmesi ve İstanbul Sözleşmesi'nin arkasında Dünya Siyonizmi’nin olduğunu belirten Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, “Bu çok açık bir gerçektir ve İstanbul Sözleşmesi doğrultusunda çıkarılan 6284 sayılı kanun da aile yapısının bozulması ve yuvaların yıkılması için düzenlenmiştir.  Bu kanunun İstanbul Sözleşmesi doğrultusunda çıkartılmasının İspatı 1/2 A maddesinde belirtilen gerçeklerdir. Bu kanunun uygulanmasında İstanbul Sözleşmesi'nin prensiplerine özellikle uyulacağı belirtilmiştir. Yani 6284 sayılı Kanun İstanbul Sözleşmesi'nin bir ürünüdür. Bu kanun sebebiyle Adalet Bakanlığı Adli Sicil İstatistik Genel Müdürlüğünden elde edilen resmi verilere göre son 5 yılda 1 milyon 973 bin baba evden uzaklaştırılmış. Yani yaklaşık olarak 2 milyon aile ve dolayısıyla yaklaşık 10 milyonu insan bu garabet kanun yüzünden mağdur olmuştur. 2 milyon yuva yıkılma noktasına gelmiş, çoğu da yıkılmıştır. Boşanmalarda patlama yaşanmıştır. Bu kanun yüzünden kadına şiddet daha çok artmıştır. Bu uygulamalarda çünkü en çok kadın ve çocuklar mağdur olmuştur. Delilsiz beyana dayalı olarak babanın 6 ay 1 sene evden uzaklaştırılması babasız çocuklar büyümesine yol açmış, kadınlar da kendi başına tek başına kalarak çok daha fazla mağdur olmuştur. Bu verilere göre 6284 sayılı kanun kadına ve aileye ve çocuklara sadece yıkım getirmiştir.” ifadelerini kullandı.

 

 

‘İstanbul sözleşmesinin uzantısı 6284 sayılı kanun kaldırılmalıdır’

‘Neden LGBT? Neden Feminizm? Neden 6284? Neden İstanbul Sözleşmesi? Çünkü kadın ve erkeğin çatışmasını ve ayrışmasını istiyorlar.’ diyen Genel Başkanımız,  “Boşanma ve ayrılma istiyorlar. Aile ortadan kalksın istiyorlar, üreme ve çoğalma istemiyorlar. Kendileri dışındaki toplumların, insanların neslini sonlandırmak istiyorlar da onun için bu kadar açık ve net. Kendi içindeki sinsilikler, tutarsızlıklar, mantıksızlıklar bunu açık bir şekilde ortaya koyuyor. İstanbul sözleşmesinin uzantısı haksız, hukuksuz, ayrıştırıcı, kutuplaştırıcı bir garabet halindeki 6284 sayılı kanunun bir an evvel yürürlükten kaldırılması gerektiğini burada bir kez daha ifade ediyoruz.” şeklinde konuştu.

 

 

‘LGBT propagandasının arkasında da aynı güçler var’ 

Ahlaki ve manevi açıdan çökmüş toplumların kontrol edilmesinin daha kolay olacağını bu yüzden de LGBT gibi sapkınlıkların teşvik edildiğini söyleyen Genel Başkanımız Erbakan, "Hollywood tarafından son üç senede yapılan üç filmden bir tanesinde LGBT izlerini görmeniz mümkün. Medya ile rol modelleriyle yapılan propaganda ile bunun normalleştirilmesi, toplumsal cinsiyet kavramıyla cinsiyetsiz toplum inşa edilmesi, bunlara dernekleşme ve örgütlenme hakkının verilmesi, aile kurumunun ortadan kaldırılması, doğal ve sağlıklı yoldan üremenin, çoğalmanın durdurulması ve aynı zamanda toplumsal ahlakın sekteye uğratılması. LGBT propagandasının arkasında da aynı güçler aynı amaçla duruyorlar."

 

‘Genç insanlarda oluşan kalp krizi vakalarının mRNA aşısıyla bağlantısı mutlaka araştırılmalıdır’

Pandeminin arkasında da aynı güçlerin insan nüfusunu azaltma planlarının olduğunu kaydeden Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, “Pandemi sürecinde yapmış olduğumuz basın toplantılarında bu sürecin risklerini ele almış, uzmanlarla birlikte hükümetimizi uyarmış olmamıza rağmen maalesef dikkate alınmamış, bugün itibariyle ise ne kadar haklı olduğumuz yine maalesef ortaya çıkmış bulunmaktadır. Sağlık Bakanlığı tarafından son dönemde genç insanlarda oluşan kalp krizi vakalarının mutlaka araştırılması ve incelenmesi lazım. Genç yaşta kalp krizi geçiren, Emboli geçiren vakaların ne kadarı mRNA aşısıyla aşılanmış, ne kadarı aşılanmamış. Bu yüzdelerin Türkiye için ortaya konulması mRNA aşılarıyla genç yaşta kalp krizi ve emboli arasında bir bağlantı olup olmadığının ortaya konulması lazım” şeklinde konuştu.

 

 

Küresel çeteye karşı dimdik ayaktayız!

Genel Başkanımız Erbakan son olarak, ‘Karbon salınımı ve sözde küresel iklim değişikliği bahane edilerek, gelişmekte olan ülkelerin sanayilerine, her türlü üretimlerine müdahale eden, ülkelerin bağımsızlık ve egemenliklerine son veren, yapay et veya yapay her türlü gıda gibi bir takım projelerle, insanlığı kendilerine mahkum etmek isteyen, tarım ve hayvancılığı bitirmek isteyen, insanlığa, insanın fıtratına saldıran tüm Siyonist projelerine karşı dimdik duracağımızı açık bir şekilde ifade ediyoruz.  Birtakım uluslararası sözleşmelerle, özel olarak tasarlanmış kanun ve projelerle aileyi yok etmek, nesilleri ahlaki erozyona uğratmak isteyen Yeni Dünya Düzenine karşı, dimdik ayakta olduğumuzu ifade ediyoruz. Milletimizi, İslam Alemini ve tüm mazlum milletleri Irkçı Emperyalistlerin ifsad planlarına karşı savunacağımızı ve koruyacağımızı, Yeniden Refah Partisi olarak en kısa zamanda D-8 ve D-160'ı kuracağımızı, dolayısıyla Siyonizmi ve tüm planlarını bertaraf edeceğimizi huzurlarınızda tüm dünyaya buradan ilan ediyoruz. Küresel çete yenilecek, Hak ve adalet kazanacaktır.” diye konuştu.

 

Genel Başkan Erbakan’ın konuşmasından sonra toplantıya katılan Uzman Klinik Psikolog Miktad Ertem, İklim Bilimci Prof. Dr. Doğan Yaşar, Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Serhat Fındık, Araştırmacı Yazarlar Sema Maraşlı ve Haluk Özdil açıklamalarda bulundu. Basın toplantısının sonunda 6284 sayılı kanun mağduru çok sayıda vatandaş da mağduriyetlerini dile getirdi.

 

 

SAYIN ERDOĞAN GENÇLER YURTDIŞINA KEYFİNDEN GİTMİYOR…

‘SAYIN ERDOĞAN GENÇLER YURTDIŞINA KEYFİNDEN GİTMİYOR…’

 

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Sırf daha iyi arabaya binmek, daha yeni telefon almak, daha çok konsere gidebilmek gibi süfli heveslerle ellerin yani başka ülkelerin başka toplumların kapısına varanlara acıyarak bakıyoruz” sözlerine cevap verdi: “Sayın Erdoğan bu gençler keyfinden yurtdışına gitmiyor; KPSS’de 90 puan almış, mülakatta 40 puan verilip elendikleri için mecburen yurdunu evini bırakıp gidiyor.  Bu gençler ellerin kapısına neden gidiyor? 20 senedir gençlerin işsizliğine çare bulamadığınız için gidiyor.”

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Adana İl Başkanlığımızın 2. Olağan Kongresi’ne katıldı.

 

 

‘Helikopterden inip halkın arasına girerseniz durumun farklı olduğunu görürsünüz’

Yüreğir Kültür Merkezi’nde düzenlenen kongrede konuşan Genel Başkanımız Erbakan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Sakarya’da yaptığı, "Hani ekonomide her taraf çökmüştü, batmıştı. Helikopterden o yolları gördüm. Araçlar, otomobiller, otobüsler, kamyonlar, TIR'lar tıklım tıklım yollar dolu" açıklamalarını eleştirdi. Genel Başkanımız, şunları söyledi:

 

“Sayın Cumhurbaşkanı, ‘Helikopterden baktım. Yollar tıklım tıklım… Ekonomik kriz yok.’ diyor ama biz de diyoruz ki ‘Sayın Erdoğan, işler öyle helikopterden göründüğü gibi değil. Helikopterden inip biraz halkın arasına, esnafın yanına girerseniz durumun farklı olduğunu göreceksiniz. Milletvekilleriniz, parti yetkilileriniz yıllardan beri koptukları halkın arasına girsinler. Bizler sürekli olarak çarşıda pazardayız. Esnafımızla, halkımızla birlikteyiz. Ama oralarda ne sizi ne milletvekillerinizi ne de il yöneticilerinizi göremiyoruz maalesef. Çarşıya pazara, halkın arasına inin lütfen. Oralara indiğinizde ne göreceksiniz? Çarşı pazarda taneyle salatalık, taneyle domates alındığını göreceksiniz. Bakkallarda, çarşı pazarda, ucuz sebze meyve reyonu altında çürük ve ezik meyve sebze satıldığını göreceksiniz. Askıda ekmek kuyruklarını göreceksiniz. 2021’de 5,7 milyon hanenin sosyal yardım, 11 milyon 362 bin vatandaşın gıda yardımı aldığını göreceksiniz. Geçtiğimiz kış 4 milyon haneye doğalgaz veya kömür yardımı yapıldığını yani neredeyse 15 milyon insanın ısınma ihtiyacını karşılayamaması demek. Kaynak Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı…”

 

 

‘Sayın Erdoğan Gençler yurtdışına keyfinden gitmiyor…’

Türkiye’de işsizler ordusunun Yunanistan nüfusunu geçtiğini ve her 4 gençten birinin işsiz olduğunu ve gelecekten ümidini kestiğini belirten Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, “Doğu ve Güneydoğu bölgelerimizde 2 gençten biri işsiz. Gerçi siz bu gençlere acıdığınızı söylüyorsunuz; “Daha iyi bir araba daha iyi bir telefon için yurt dışına ellerin kapısına varanlara acıyarak baktığınızı” söylüyorsunuz.  Sayın Erdoğan bu gençler keyfinden yurtdışına gitmiyor; KPSS’de 90 puan almış, mülakatta 40 puan verilip elendikleri için mecburen yurdunu evini bırakıp gidiyor.  Bu gençler ellerin kapısında neden gidiyor? 20 senedir gençlerin işsizliğine çare bulamadığınız için gidiyor. 20 senelik iktidarınızda bu gençlere kaliteli bir eğitim veremediğiniz için gidiyor. Bu gençlere açlık sınırının altında asgari ücreti reva gördüğünüz için gidiyor, başka niçin gitsin?” diye konuştu.

 

 

Bu millete 6’lı masadan da hayır gelmez

Muhalefetin "6'lı Masa" toplantılarına da değinen Genel Başkanımız Erbakan, şöyle devam etti:

 

"İktidar böyle de çözüm olarak sunulan ve sürekli bir araya gelip ‘altın günü’ yapan masa başındakiler ne durumda? Cumhurbaşkanı adayı yok. Milletin derdine derman olacak bir tane somut proje yok. Ortaya çıkan tek şey 'kim Cumhurbaşkanı olacak' kavgası ve 'parlamenter sisteme geçiş'. Parlamenter sistem aşağı, parlamenter sistem yukarı çay, kahve içiyorlar. Sonra da fotoğraf çektirip dağılıyorlar. En son iki büyük ortak arasında adaylık tartışması kavgası çıktı. CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu kendi Cumhurbaşkanlığı adaylığını masaya adeta dayattı. Buna karşın Sayın Akşener 'Altılı masa noter değil, biz noter değiliz' ifadesini kullandı. CHP'den vaktiyle emanet milletvekilli almalarından kaynaklanan diyet borçlarını 31 Mart seçimlerinde CHP'ye geri ödediklerini ifade etti. Peki CHP'ye olan diyet borcunuzu ödediniz de masanın gizli ortağı olan HDP’ye diyet borcunuzu nasıl ödeyeceksiniz. Masaya dışarıdan destek veren ve baskı yapan HDP’nin yetkilileri ikide bir bu diyet borcunu hatırlatıyorlar, “Biz destek vermesek siz o koltuklarda oturamazdınız, o koltuklarda bizim sayemizde oturuyorsunuz”  diyorlar!  Daha bu aşamadayken bu hallere düşmüş,  birbirlerine diyet ödeme pazarlığına düşmüş  “ittifak” ortaklarından işbaşına gelmeleri halinde ne beklersiniz? Rabbime hamdolsun ki, biz kimseye diyet borcu olmayan bir partiyiz... Milli Görüş’ün bugüne kadar kimseye diyet borcu olmamıştır. Milli Görüş ilkelerinden hiçbir zaman taviz vermemiştir. "

 

Tek liste ile gidilen seçimde mevcut başkan Selahattin Baysal, tekrar İl başkanı seçildi.

İKTİDAR EPİSTEMOLOJİK DEĞİL GERÇEKLERDEN KOPUŞ YAŞIYOR

 

İKTİDAR EPİSTEMOLOJİK DEĞİL GERÇEKLERDEN KOPUŞ YAŞIYOR

 

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, iktidarın epistemolojik değil gerçeklerden bir kopuş yaşadığını belirterek, “Türkiye Ekonomi Modeli’ dediler, ‘Tarih yazıyoruz, Avrupa bizi kıskanıyor, ABD’de, Fransa’da, İngiltere’de raflar boş, biz de dolu’ dediler, vatandaşın feryatlarına kulak vermediler. Herkesi etraflarındaki ‘mutlu azınlık mensupları’ gibi zannettiler. Herkesin devletten beşer yedişer maaş aldığını, ballı ihaleler aldığını zannettiler. ‘Çay simit hesabıyla’ iktidara geldiklerini unutarak, vatandaştan iyice koptular.” ifadelerini kullandı.

 

Genel Başkanımız Erbakan, Nevşehir İl Başkanlığımızın 2. Olağan Kongresi’nde gündeme ilişkin dikkat çeken açıklamalarda bulundu.

 

 

Milli Görüş ikinci 40 yılında iktidara emin adımlarla ilerliyor

Genel Başkanımız, 4 yıl önce kurulduğumuzdan bu yana 300 bini aşan üye sayımız, 100 bin sandık müşahidimiz, 81 il ve 900’den fazla ilçede teşkilatlanmamızla Yeniden Refah Partimizin ikinci 40 yılda iktidar yürüyüşünü emin adımlarla devam ettirdiğini söyledi. 

 

 

‘İktidar Epistemolojik değil gerçeklerden kopuş yaşıyor’

İktidara ekonomi üzerinden sert eleştirilerde bulunan Genel Başkanımız Erbakan, şöyle konuştu:

“20 yıl boyunca vatandaşımızdan tam yetki alan, milletimizden hiçbir yönetimin alamadığı yetkileri alan İktidar Partisi, gerçekten bir kopuş yaşıyor. Sayın Bakan, ‘Epistemolojik kopuş’tan bahsediyor ama, bu öyle bir kopuş değil, bu vatandaştan kopuş, ülkenin gerçeklerinden kopuş… ‘Türkiye Ekonomi Modeli’ dediler, ‘Tarih yazıyoruz, Avrupa bizi kıskanıyor, ABD’de, Fransa’da, İngiltere’de raflar boş, biz de dolu’ dediler… Vatandaşın feryatlarına kulak vermediler. Herkesi, etraflarındaki ‘mutlu azınlık mensupları’ gibi zannettiler. Herkesin devletten beşer yedişer maaş aldığını, ballı ihaleler aldığını zannettiler. ‘Çay simit hesabıyla” iktidara geldiklerini unutarak, vatandaştan iyice koptular… ‘Ne işsizliği yahu bu ülkede işsizlik falan yok, iş isteyene iş çok’ dediler ama; kamuda 455 kadro için 113 bin 812 başvuru başvurdu.‘Ne kapanması kapanma falan yok’ dediler ama;  2022 ilk 8 ayında 60 bin esnaf kepenk indirdi. ‘Ne aç kalması, evine ekmek götürememesi, biraz abartıyorsunuz’ dediler ama; ülke olarak geldiğimiz durum ortada. Milyonlarca vatandaş en temel ihtiyaçlarını bile karşılamakta büyük güçlükler yaşıyor.”

 

 

Enflasyonda dünya lideriyiz!

Bugün enflasyonun tıraşlanmış TÜİK rakamlarına göre bile yüzde 83’e yükseldiğini, bağımsız araştırmacılara göre ise enflasyonun yüzde 186 olarak hesaplandığını hatırlatan Genel Başkanımız, “Bugün maalesef Avrupa’da ve G20’de enflasyon lideriyiz.  Dünyada ise 5. Sıradayız… Bu arada savaşta olan Rusya’da enflasyon yüzde 14.3, Ukrayna’da ise yüzde 24 olduğunu hatırlatırım.  Açlık sınırı 7.300 liraya dayandı ve asgari ücret açlık sınırının altında… Sayın Cumhurbaşkanı, ‘Aman ha evlenin ve evlendiğiniz zaman 3 tane çocuk yapmayı ihmal etmeyin” diyordu. Ne 3 çocuğu! Bırakın 3 çocuk yapmayı insanlar artık evlenmeyi bile göze alamıyor. Dört kişilik ailenin yapması gereken toplam harcama yani yoksulluk sınırı 23.600 lira olmuş.  Bırak çocuklu aileyi, bekâr bir çalışanın aylık yaşama maliyeti 9.470 liraya ulaştı! ‘Ne yoksulluğu ne açlığı abartıyorsunuz’ diyorlar, 2021’de 5.7 milyon haneye sosyal yardım, 11 milyon 362 bin vatandaşa gıda yardımı yapıldı bugün Türkiye’de… Kaynak Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı… Geçtiğimiz kış 4 milyon haneye doğalgaz veya kömür desteği yapıldı. Bu sene 4 milyon aboneye elektrik desteği yapılacak. İcra iflas dosyaları 26 milyona dayanmış. İşte Türkiye’nin gerçekleri bunlar.”

 

 

‘İnanç özgürlüklerinin Anayasal güvenceye alınması çağrısında bulunuyoruz’

Başörtüsü tartışmalarına da değinen Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, inanç özgürlükleri konusunun anayasal güvenceye alınması çağrısında bulanarak şöyle devam etti:  

"Malumunuz geçtiğimiz hafta iktidar ve CHP arasında başörtüsü tartışması yaşandı. Sayın Kılıçdaroğlu ‘Başörtüsü hakkını yasal güvenceye alalım’ diyerek, Meclis'e kanun teklifi sundu. Biz bunu pek de samimi bulmadığımızı belirterek dedik ki: Başörtüsüne özgürlüğün yasal, hatta anayasal teminat altına alınması elbette çok önemlidir. Ancak uzun yıllar boyunca başörtüsü karşıtlığı yapan, yasağın devam etmesi için Anayasa Mahkemesi’ne başvurmaktan bile çekinmeyen CHP’nin, tam da 2023 seçimleri öncesinde böyle bir adım atması son derece manidardır. Kamuoyu haklı olarak CHP’nin samimiyetini sorgulamaktadır. Samimiyet sınavındaki CHP, LGBT ve ‘İstanbul Sözleşmesi’ yandaşlığına da son verecek midir? Küçük çocuklara Kur’an eğitimi verilmesine karşı çıkmaktan da vazgeçecek midir? Din dersi zorunlu ders olmaktan çıksın ısrarından da vazgeçecek midir? Ancak tabii ki bu sorularımız cevapsız kaldı. Çünkü verebilecek cevapları yoktu. Sonrasında Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan grup toplantısında tam 20 senenin sonunda, giderayak başörtüsüne anayasal teminat için talimat verdiğini açıkladı. Biz de çok geç kalınmış olsa da bu düşünceyi olumlu karşıladığımızı ve konunun yakından takipçisi olacağımızı söyledik. Buradan bir kez daha, din ve vicdan hürriyeti alanında kapsamlı ve somut anayasal düzenlemelerin yapılması, inanç özgürlüğü alanının genişletilmesi ve Başörtüsü özgürlüğünün Anayasa ile güvenceye alınması çağrısında bulunuyoruz. Bu noktada iktidarın atacağı adımları destekleyeceğimizi ifade ediyoruz."

 

 

‘Masa altından birbirini tekmelemekle meşguller’

Açıklamalarında hem iktidara hem de muhalefete seslendiğini belirten  Genel Başkanımız Erbakan, altılı masayı eleştirdi:  

“Sadece eleştirmek değil, çözüm önerilerini de ortaya koyuyoruz. Proje kitaplarımız, kaynak kitaplarımız, ilk yüz gün icraatlarımıza ilişkin kitapları, bütün bunları yeter ki bu sorunlar çözülsün de kim çözerse çözsün diye kamuoyuna, yetkililere ve iktidara sunuyoruz. Bir yandan da aynı şekilde muhalefetteki sıkıntılara dikkat çekiyoruz. Altılı masa denilen, birbirine benzemez altı partinin bir araya gelmesiyle oluşan bu tuhaf yapıdaki sıkıntılara da dikkat çekiyoruz. Onlara da uyarılarımızı yapıyoruz. Maalesef masadaki genel başkanların birinin ifadesiyle ‘masa altından birbirini tekmelemeye' devam ediyorlar. Bakın geçtiğimiz Pazar günü bu altı benzemez yedinci kez bir araya geldi. Toplu olarak yedinci toplantı, ayrı ayrı özel görüşmeleri katarsanız 37. kez bir araya gelmişler. Bu 37. toplantının sonunda ortaya ne çıktı. Bol bol resim bol bol edebiyat, bol bol çay kahve… Ortada bir çözüm önerisi var mı? Bir kaynak paketi var mı? Bir Cumhurbaşkanı adayı var mı? Yok. 37 buluşmada bir arpa boyu yol alamadılar. Muhalefetteyken anlaşamayıp, masa altından birbirini tekmeleyenler iktidarda anlaşacaklar da, birbirlerine diyet borçlarını ödeyecekler de, Türkiye'yi geçmişten ne farkı olduğunu anlatamadıkları çift başlı parlamenter sisteme geri döndürecekler de, milletin derdine derman olacaklar da, Anadolu’da güzel bir laf var: Ölme eşeğim ölme.  Okula giden çocuğuna süt alamayan, elektrik faturasını, doğalgaz faturasını ödeyemeyen ailelerin ve bizzat bize gelerek 'Kayseri'nin ortasında çocuğuma 200 gram kuru yemiş alamadan dönüyorum' diyen annelerin, babaların sesini iktidar maalesef kendi içinde hissetmiyor. Kim Cumhurbaşkanı olur, kim başbakan olur, kim Cumhurbaşkanı yardımcısı olur, kim Bakan olur. 6 aydır konuştukları bu. Milletin derdine derman olacak bir tane kitap, bir tane proje ortaya koydukları yok”

 

 

 

‘DEZENFORMASYON YASASI’: ASIL MAKSADI PERDELEMEYE YÖNELİK BİR YASA!

 ‘DEZENFORMASYON YASASI’: ASIL MAKSADI PERDELEMEYE YÖNELİK BİR YASA!

 

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Meclis’te görüşülen Dezenformasyon Yasası’na ilişkin, “Muhalefeti susturmak, asıl gerçeğin yayılmasına engel olmak, perdelemek maksadıyla kullanılmaya açık bir yasa…” ifadelerini kullandı.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Karabük’te basın mensupları ile yemekte buluştu.

 

Karabük’te ilk olarak Eskipazar ilçesinde esnaf ziyareti yaptığını söyleyen Genel Başkanımız, 6 Kasım’da yapacağımız 2. Olağan Büyük Kongre’ye kadar İl kongrelerimizi tamamlayacağımızı söyledi.

 

 

‘Seçimlere tek başımıza güçlü bir şekilde gireceğiz’

Bir gazetecinin ‘hangi ittifaka yakınsınız?’ sorusunu yanıtlayan Genel Başkanımız Erbakan, her iki ittifaka da eşit mesafede olduğumuzu ve seçimlere tek başımıza gireceğini belirterek şöyle konuştu: 

 

"Milletimiz bizi her iki ittifaka da uygun görmüyor. Tek başınıza olun diyor. Her iki ittifaka eşit mesafede kendi başımıza olmanın daha uygun olacağını düşünüyoruz. Şu an çalışmalarımızı ona uygun şekilde sürdürüyoruz. 300 bine yakın resmi üyemiz ve 81 il 900'den fazla ilçe teşkilatımız ile Türkiye'nin her köşesinde gördüğümüz ilgi ile seçimlere kendi başımıza baraj sorunu olmayan güçlü bir aktör olarak gitmeyi planlıyoruz. Üye sayımızı seçim öncesi 500 bine çıkararak baraj problemimiz olmadığını bir kez daha ispat edeceğiz. Herhangi bir ittifaktan resmi bir davet almadık. Her parti kendi arasında bazı görüşmeler yapabilir bu çok doğal. Siyasi tablo ve Türkiye meseleleri değerlendiriliyor genel başkan ve başkan yardımcıları düzeyinde ama herhangi bir resmi filli ittifak görüşmesi şu ana kadar olmadı."

 

 

Gerçeğin yayılmasını engellemek maksadıyla kullanmaya açık bir yasa!

Meclis’te görüşmeleri devam eden Dezenformasyon Yasası’na ilişkin görüşü de sorulan Genel Başkanımız, “Bir defa oradaki ifadeler çok muğlak. ‘Gerçeğe aykırı bilgiyi yaymak, toplum sağlığını ilgilendiren konularda konuşmak, insanları galeyana getirmek…’ Bunlar soyut ve muğlak ifadeler… O nedenle bu yasayı pek de olumlu bulmuyoruz. Bu başka amaçlarla muhalefetin susturulması amacıyla, asıl gerçeğin yayılmasına engel olmak, perdelemek maksadıyla kullanılmaya açık bir yasa… Özellikle aşı süreciyle ilgili yapmış olduğumuz açıklamalardan dolayı biz de sıkıntı yaşayabiliriz.”

 

 

‘Biz de ABD’ye yaptırım uygulayalım’

Komşumuz Yunanistan ile yaşanan gerginliğinin de sorulduğu soruya Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, "İkisi de NATO üyesi olan ülkelerin birbiri ile savaşma ihtimalini çok yüksek görmüyorum, ancak bir gerilim var. Orada Yunanistan açık bir şekilde yıllardan beri kayalıkları ve adacıkları işgal etti. Bize ait olan topraklar. Şimdi gayri asgari statüdeki adalar silahlandırılıyor. En son Midilli'ye zırhlı araçlar çıkartıldı. Sayın Cumhurbaşkanın dediği gibi Yunanistan'ın arkasında güç belli. Amerika'dan güç alıyor. Orada Amerika, Yunanistan'ın güneyden kuzeye Dedeağaç'a kadar çok sayıda askeri üst kurdu. Dedeağaç'a adeta bir ordu ve zırhlı araçlar konuşlandırdı. Güneyde Kıbrıs Rum kesimine olan silah ambargosunu kaldırdı. Kıbrıs Türk Cumhuriyetine silah ambargosu devam ediyor, Rum kesimine silah ambargosu tek taraflı kalkıyor. Yunanistan, Kıbrıs Rum kesimi ve ABD ortak savaş tatbikatı yapıyor. Yunanistan'ın maşa olarak kullanılması ve Türkiye'nin etrafının sarılarak çembere alınması söz konusu. Bu konuda tedbirli ve uyanık olunması lazım. Ne yapacağız, NATO üyesi Yunanistan'a savaş mı açalım? Hayır, biz diyoruz ki, asıl bunların arkasındaki güç olan ABD'ye bir rest çekelim. ABD'nin İncirlik Üssü’nü kapatalım, Malatya Kürecik'teki radar üssünü kapatalım. Böylece biz de ABD'ye bir yaptırım uygulamış olalım. ‘Ege'den Akdeniz'den eline çek, Yunanistan'a arka çıkmayı bırak. Bu tatbikatlara son ver.’ Bunu diyebilmek için de böyle bir adım atılması lazım. En azından bunu yapmak gerekir" dedi.

 

 

‘Gençler camiye gelmiyorsa sorunu kendilerinde aramalılar’

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş’ın ‘Gençler camiye gelmiyor’ sözüne atıfta bulunan Genel Başkanımız Erbakan, “Gençler camiye gitmiyorsa burada eğitim noktasında problem vardır demektir. Birtakım namaz kılan, oruç tutan, dindar olan ve halkın gözü önünde olan insanların yaptığı yanlışların etkisi olmaktadır. Buna çok sık rastlıyoruz. Mevcut iktidardaki insanların dindar bir yaşantısı var. Eşleri başörtülü, imam hatipte okumuşlar ama onların yaptığı adaletsizlikler, suiistimaller, yanlışlar insanların özellikle de gençlerin dine bakış açısında birtakım sıkıntılar doğmasına sebep oluyor. Dolayısı ile sorunu burada aramak lazım.’’

 

EN ÇOK 6’LI MASADAKİ MUHAFAZAKÂR PARTİLERE HAYRET EDİYORUM!

EN ÇOK 6’LI MASADAKİ MUHAFAZAKÂR PARTİLERE HAYRET EDİYORUM!

 

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Altılı Masa'daki muhafazakâr tabana hitap eden partileri eleştirerek, bu partilerin CHP ile ortak olup İstanbul Sözleşmesi’ni geri getirmeye alet olduklarını söyledi.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Karabük il başkanlığımızın 2. Olağan Kongresi’nde gündemdeki başlıkları değerlendirdi.

 

Yeniden Refah Partimizin kurulduğu günden bu yana kısa sürede büyük mesafe kaydettiğimizi belirten Genel Başkanımız Erbakan, “Diğer havası ve parası bol partilerin 14 senede kat edecekleri mesafeyi 4 sene gibi kısa bir zamanda kat ettik. 300 bine yakın resmi üye sayımızla, 100 bini aşkın sandık müşahidimiz ve milyonlarca gönüllüsüyle, teşkilatlarımızın gece gündüz gayretli çalışmalarıyla milletimizin gönlünde taht kurduk ve milletin görüşü Millî Görüş bir kez daha yanardağ gibi patlıyor.” dedi.

 

 

Anket firmalarına sesleniyorum: Seçim akşamı mahcup olursunuz!

Anket firmalarının yaptığı manipülasyonlara değinen Genel Başkanımız, “Bizim teşkilatlanmalarımızın üçte bir kadarını bile gerçekleştiremeyen, sadece İstanbul’daki üye sayımız bazı partilerin Türkiye genelindeki üye sayısından daha fazla olan bir takım yeni kurulan partileri anketlerde gösteriyorlar. Ankette bizden yüksel gösterdikleri partinin üye sayısı bizim sadece Adana’daki üye sayımıza eşit. Buradan bir kez daha o firmalara sesleniyorum; Yeniden Refah Partisi gümbür gümbür geliyor, seçim akşamı mahcup olursunuz.” diye konuştu.

 

 

Ekonomik krizin sebebi paylaşımda adalet olmaması

İktidarın Türkiye’nin ekonomik gerçeklerinden koptuğunu kaydeden Genel Başkanımız Erbakan, “Bir tarafta milyonlarca dar gelirli bir tarafta imtiyazlılar… Bir kalemde milyarlık vergi borçları silinen imtiyazlı holdingler. Zenginin daha zengin fakirin daha fakir olduğu bir Türkiye… Paylaşımda adalet olmaması bu vahim tablonun sebebidir. İktidarın beslediği 4 canavar yüzünden bu millete imkan kalkmıyor. İktidar sadece bu sene bütçeden 329 milyar lira faiz ödemesi yapacak. Faizi sevmeyenler haline bakın? Bir de sevseler ne olacak? Bu yıl 70 milyar lira imtiyazlı holdinglerin Yap-işlet- devret projelerinden garanti ödemesi, 100 milyar lira Kur Korumalı Mevduat hesabının ödemesi, en az 50 milyar lira israfa giden para ile birlikte bir senede 550 milyar lira bu 4 tane canavara gidecek. Bu canavarları besledikçe işçiye, esnafa, emekliye vatandaşa para kalmaz tabii. Ülkede kaynak var, imkan var ama paylaşımda adalet yok. Üstüne bir de OVP’ye göre önümüzdeki 3 sene daha iktidarda kalırsa 2 trilyon daha faiz ödemesi yapacaklarını söylüyorlar. Önce imtiyazlılar anlayışının sonucu bu.” ifadelerini kullandı.

 

 

‘En çok 6’lı masadaki muhafazakar partilere hayret ediyorum…’

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, geçtiğimiz hafta 7. kez buluşan ve daha henüz aday dahi çıkaramayan 6’lı masadaki muhafazakar partilere hayret ettiğini belirterek şöyle devam etti:

 

"İlk işi İstanbul Sözleşmesini geri getirmek olanlardan bu millete bu ülkeye hayır gelir mi? İstanbul Sözleşmesi ne demek, toplumsal cinsiyet eşitliği demek. Eşcinsellik evlilikleri erkek erkeğe, kadın kadına evliklerin yasal alt yapısını oluşturmak üzere ortaya konulan sözleşmedir. Bu sözleşmeyi gelir gelmez yürürlüğe sokacak 6'lı masa ve o masada oturan muhafazakar tabana hitap ettiğini söyleyen partilere de hayret ediyorum. Nasıl o masada oturmaya devam ediyorsunuz? 'Efendim Erbakan hocamız da CHP ile koalisyon yaptı', ya Erbakan Hoca CHP ile koalisyon yapıp onlara MSP'nin parti programında yazan icraatları yaptırdı. Sen Erbakan Hoca ile bir misin Allah aşkına? O koalisyonda 600 İmam Hatip Lisesi ile 5 bin Kur'an kursu açıldı Türkiye'de, senin haberin var mı? CHP ile ortak oldu ama Erbakan Hoca CHP'yi MSP'nin çizgisine çekti. Sen şimdi CHP ile ortak olup, İstanbul Sözleşmesini geri getirmeye alet oluyorsun. Bugün vatandaşımız da şunu görüyor ki masa da kasa da aynı kapıya çıkıyor. İkisinden de bu millete hayır gelmesi mümkün değil."

MUHALEFETTEYKEN DAHA BİRBİRLERİNİ MASA ALTINDAN TEKMELEYENLER İKTİDARA GELİNCE NASIL ANLAŞACAKLAR?

MUHALEFETTEYKEN DAHA BİRBİRLERİNİ MASA ALTINDAN TEKMELEYENLER İKTİDARA GELİNCE NASIL ANLAŞACAKLAR?

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, altılı masa ittifakının milletin derdine çözüm olmaktan çok uzak olduğunu belirterek, “Muhalefetteyken daha aralarında anlaşamayanlar, masa altından birbirlerini tekmeleyenler iktidara gelince nasıl anlaşacaklar?” diye konuştu.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Şeyh Edebali Kültür ve Kongre Merkezinde Bilecik il Başkanlığımızın 2. Olağan Kongresi'ne katıldı.

 

 

Sadece eleştiren değil çözüm de ortaya koyan muhalefet anlayışı sergiliyoruz

Kongrede yaptığı konuşmada iktidarın yanlışlarına defaatle dikkat çektiğimizi, bunun yanında çözüm önerilerini de ortaya koyduğumuzu belirten Genel Başkanımız Erbakan, “İlk 100 gün icraatlarımız, 81 ile yüzlerce proje ve Milli Kaynak kitaplarımızla sadece eleştiren değil çözüm ortaya koyan bir muhalefet anlayışı sergiliyoruz.” ifadelerini kullandı.

 

 

‘Birbirlerini masa altından tekmelemekle meşguller’

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, hükümete yaptığı eleştirilerin yanında, muhalefetin oluşturduğu 6’lı ittifaka da uyarılarda bulunduğunu kaydederek şöyle konuştu:

 

“İktidar tarafına bunları anlatmaya çalışırken ‘altılı masa’ denilen tuhaf ve milletin derdine derman olmaktan uzak yapıdaki sıkıntılara da sık sık dikkat çekiyoruz. Ancak masadaki Sayın Genel başkanlardan birinin ifadesiyle, oradakiler masa altından birbirlerini tekmelemekle meşguller! Bakın geçtiğimiz pazar günü 6 birbirine benzemez bir altın günü için daha bir araya geldi. Yine bu toplantı sonunda bol bol resim,  bol bol edebiyat, bol bol çay kahve… Ortada milletin derdine derman olacak bir çözüm önerisi var mı? Bu ekonomik krizden nasıl çıkacağımıza dair bir kaynak paketi var mı? Bunları geçtim bir Cumhurbaşkanı adayında bile uzlaşamıyorlar. 37 buluşmada bir arpa boyu yol alamayan ittifak üyeleri, iktidara gelecekler de… Muhalefetteyken aralarında anlaşamayanlar, masa altından birbirlerini tekmeleyenler iktidarda anlaşacaklar da… Kim başbakan kim Cumhurbaşkanı, kim yardımcısı olacak diye karar verecekler de… Birbirlerine diyet borçlarını ödeyecekler de… Ülkeyi ‘güçlendirilmiş parlamenter sistem’ dedikleri ve eskisinden ne farkının olduğunu bir türlü ortaya koyamadıkları, çift başlı düzene götürecekler de… Memleketin meselelerini ele alacaklar da…  Anadolu’da meşhur bir söz var; ölme eşeğim ölme! Okula giden çocuğuna kahvaltılık alamayan, çocuğuma süt alamadım diyen babalar, İstanbul’un göbeğinde emekli maaşı yetmediği için pazarda çürük sebze meyve alan emeklilerden iktidar bihaber ama masa başındakiler de milletin derdinden bihaber.”

 

 

‘Aileyi korumak için yuvaları yıkan 6284 sayılı kanunu kaldırılmalıdır’

Toplumun temel yapı taşı ailenin küresel güçlerin hedefinde olduğunu ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıkladığı ailenin korunmasına yönelik atılacak adımları olumlu bulduklarını belirten Genel Başkanımız, “Biz geçtiğimiz hafta düzenlediğimiz ve tarihe not düştüğümüz,  ‘Aileyi ve Milletimizi Koruma’ başlıklı basın toplantımızda;  toplumumuzu ayakta tutan aileyi tehdit eden yapıları deşifre etmiş ve demiştik ki, ‘Irkçı Emperyalistler,  insanları bir arada tutan en temel yapı taşı olan aileyi ve ailenin çekirdeğini oluşturan ‘kadın ve erkeği’ birbirinden koparıp dağıtmak istiyorlar…’  Aile yapısını, birliğini bozup dağıttıktan sonra, doğal olarak sağlıklı toplum yapısı da sekteye uğrayacak ve ülkeler kolay yutulacak lokmalar haline gelecektir.  İşte İstanbul Sözleşmesi doğrultusunda çıkarılan ‘6284 sayılı kanun’ da aile yapısının bozulması, yuvaların yıkılması için kullanılan en etkili silahlardandır. Adalet Bakanlığı’nın resmi rakamlarına göre; 6284 sayılı kanun sebebiyle son 5 yılda “1 milyon 973 bin” erkeğin evden uzaklaştırma cezası aldığı görülmektedir. Yani yaklaşık olarak 2 milyon aile ve dolayısıyla 10 milyon insan bu garabet kanun yüzünden mağdur olmuştur.  Bu uygulamalarda en çok da ‘Kadın” ve “çocuklar” zarar görmüştür ve aslında aile müessesesi zarar görmüştür. Zira kocasından ayrılan, yalnız bırakılan ve mağdur olan daha çok kadın olmuştur, milyonlarca çocuk da babasız kalmıştır. Bu kanun bırakın kadını korumayı daha çok kadın şiddetine yol açıyor.  İstanbul Sözleşmesi’nin uzantısı, haksız- hukuksuz- ayrıştırıcı-kutuplaştırıcı- acımasız- yuva yıkan bir garabet halindeki 6284 sayılı kanun da derhal iptal edilmelidir. Buradan Yeniden Refah Partisi olarak bir kez daha siyasi iktidara çağrıda bulunuyor, dış güçlerin bu sinsi oyunlarına alet olmayın, milyonlarca yuvanın yıkılmasının günahına ortak olmayın diyoruz.” diye konuştu.

 

 

Gelir gelmez ilk işimiz yüzde 150 maaş zammı yapmak olacak

Genel Başkanımız Erbakan iktidara gelmemiz halinde projelerimizin hazır olduğunu ve atacağımız adımları şöyle açıkladı:

 

“Yeniden Refah iktidarında, borç yok, zam yok, vergi artışı yok, israf yok, işsizlik yok,  acı reçete yok.  Denk Bütçe var, Havuz Sistemi var. Paylaşımda adalet var, hakça bölüşüm var, milli kaynak paketleri var. Gelir gelmez ilk işimiz işçiye, memura, emekliye yüzde 150 maaş zammı yapmak olacak.  En düşük emekli maaşı asgari ücretin altında olmayacak. Vatandaşın, çiftçinin banka borçlarının faizinin bir kereye mahsus silinmesi, temel gıda ürünlerinden hiçbir vergi alınmayacak, asgari ücretten hiçbir vergi alınmayacağı için, hem işçinin, hem işverenin yüzü güldürecek adımlar atacağız.”

 

 

   

 

ALLAH BİR DAHA BU MİLLETE BARTIIN'DAKİ GİBİ ACILARI YAŞATMASIN

ALLAH BİR DAHA BU MİLLETE BARTIIN'DAKİ GİBİ ACILARI YAŞATMASIN

 

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Bartın’da maden kazasına ilişkin, “ Cenab-ı Allah bir daha böyle acılar yaşatmasın. Gerekli tedbirleri zamanında almayı nasip etsin. Genel Başkan yardımcılarımızdan oluşan heyet bölgede gerekli incelemeleri yapacak ve vatandaşlarımızın acılarına ortak olacak. Allah, hayatını kaybeden madencilerimize bir kez daha gani gani rahmet etsin ve cennetinde buluştursun inşallah.” ifadelerini kullandı.

 

Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Dr. Fatih Erbakan, Malatya İl Başkanlığımızın 2. Olağan İl Kongresi’ne katılmak üzere Malatya’ya gitti.

 

Bir otelin konferans salonunda gerçekleşen kongrede konuşan Genel Başkanımız Erbakan, sözlerine Bartın’ın Amasra ilçesinde gerçekleşen ve Türkiye’nin ciğerini yakan felaket ile ilgili hayatını kaybeden işçilere Allah’tan rahmet, kederli ailelerine başsağlığı ve yaralılara şifalar dileyerek başladı.  

 

 

Sormazlar mı bugüne kadar yolsuzluğu neden çözemediniz diye?

Konuşmasının devamında Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın geçtiğimiz günlerde söylediği, “Yolsuzlukların olmadığı, rüşvetin olmadığı, yoksulluğun Allah’ın izniyle olmayacağı bir Türkiye’yi biz hallederiz. Bunu biz yaparız. Şu an itibarıyla onun hazırlığı içindeyiz.” sözlerini eleştiren Genel Başkanımız, şöyle konuştu:  

 

Hayırlı olsun! 20 yıldır muhalefette olan AK Parti, 2023’te iktidara geldiğinde Yolsuzluğu ve rüşveti engelleyecekmiş!!? İnsana sormazlar mı, ’20 senedir iktidardasınız ve bugüne kadar yolsuzluğu ve yoksulluğu çözmek için ne yaptınız? Madem yapacaktınız bugüne kadar neden yapmadınız? Bugüne kadar yolsuzluğa karıştığı iddia edilen kaç kişiyi bünyenizden söküp attınız, kaç kişi için yargı yolunu açtınız? Hangi yolsuzluğu soruşturdunuz?’ Bakınız bu yılın başında Uluslararası Şeffaflık Örgütü tarafından bir rapor yayınlandı. Bu rapora göre Türkiye, yolsuzlukla mücadelede son 10 yılda 180 ülke arasında 96. sıraya düştü. AK Parti’nin 20 yıllık iktidarında ihale yasası 192 kez değişmiş… Ne istiyorsunuz bu kanundan? Neyi kendi işinize uydurmak için bu değişiklikleri yapıyorsunuz? 100 milyon dolara yapılabilecek bir tüp geçidi 1,2 milyar dolara, 486 milyon liraya ihale edilen Artvin Yusufeli Barajı’nı 6,4 milyar liraya neden mal ediyorsun? Bunlar devletin kendi rakamları… Bizim imtiyazlı holdingler dediğimiz Türkiye'den 5 inşaat firması dünyada en fazla ihale alan ilk 10 firma arasında… Bu imtiyazlı holdinglere 128 kez vergi muafiyetini neden çıkarttınız?  Memleketin neresine gitsek, yolumuzu kesen vatandaş “yolsuzluklardan, talandan, çifte standarttan, işsizlikten yakınıyor. Biz Yeniden Refah iktidarında bütün kamu kurumlarına ‘Rüşvet Alan da veren de melundur’ tabelasını asacağız inşallah”

 

 

‘Aya sert iniş yapacaktık öğrenciler memleketine gidemiyor’

Yoksulluğu çözeceğiz vaadinde de iktidarın sınıfta kaldığını kaydeden Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, “Unuttuğunuz yoksullaştırdığınız Türkiye’yi size biz hatırlatalım: Yine bizzat Sayın Cumhurbaşkanı müjde diye açıkladı: ‘Başka kentlerde eğitim gören 150 bin öğrenciye ailelerinin yayına gitmeleri için yılda iki defa ulaşım desteği verileceklermiş.’ Yani iktidar öğrencilere otobüs bileti, tren bileti alacak… Yahu siz değil miydiniz gençlere dünyayı gezin görün farklı kültürler tanıyın diye tavsiyede bulunan? Hani 2023’te Aya sert iniş yapacaktık? Hani bütün dünya bizi kıskanıyordu? Üniversite öğrencileri okuduğu şehirden ailesini göremeye gidemiyor. 5,5 milyon vatandaş 2000 liranın altındaki borçlarını ödeyemez duruma gelmiş.  Ülkeyi düşürdükleri şu hale bakın. Yazık çok yazık!” diye konuştu.

 

Kongrede tek liste ile seçime giren mevcut il başkanı Bilal Yıldırım yeniden seçildi.

 

 

İYİ Kİ FAİZ SEVMEYEN BİR İKTİDARIMIZ VAR!

İYİ Kİ FAİZ SEVMEYEN BİR İKTİDARIMIZ VAR!

 

 

 Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, iktidara faiz politikası üzerinden yüklenerek, “20 yılda faiz lobilerine 520 milyar dolar ödediler. 3 sene daha iktidarda kalırlarsa 2 trilyon TL daha borç faizi ödeyecekler. Hep söylüyorum iyi ki faizle mücadele eden, iyi ki faiz sevmeyen bir hükümetimiz var!” diye konuştu.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Konya İl Başkanlığımızın 2. Olağan Kongresi'nde yaptığı konuşmaya, Bartın'da maden ocağındaki patlamada hayatını kaybeden işçilere Allah'tan rahmet, yakınlarına başsağlığı dileyerek başladı.

 

 

‘İyi ki faiz sevmeyen bir iktidarımız var’

İktidarı faiz politikası üzerinden eleştiren Genel Başkanımız, şöyle konuştu:

 

“Hep söylüyorum iyi ki faizle mücadele eden, iyi ki faiz sevmeyen bir hükümetimiz var! Mevcut iktidar 20 yılda faiz lobilerine 520 milyar dolar ödedi. 2022’de 329,8 milyar TL daha ödeyecek ve eğer iktidarda kalırsa 3 sene daha iktidarda kalırsa 2023’te 565,6 milyar TL’ye, 2024’te 697,8 milyar TL’ye, 2025’te 774,5 milyar lira daha yani ne demek bu; Ak Parti 3 sene daha iktidarda kalırsa 2 trilyon TL daha borç faizi ödeyecek.  Bu borç-faiz-zam ekonomisi yüzünden bankaların 2022 ilk 7 ayında net karı yüzde 417 artışla 208 milyara ulaştı.  Aynı dönemde vatandaşın durumu ne? AK Parti iktidara geldiğinde vatandaşın bankalara borcu 6,6 milyar lira idi 2022 yılında vatandaşın borcu 1,3 trilyon lira olmuş. Yine faiz demek olan KKM’ın vatandaşa çıkan para şu ana kadar 75 milyarı aşmış yıl sonu 100 milyar TL olacağı varsayılıyor.  Hepinizin bildiği gibi 500 bin daireli Sosyal Konut Projesi açıklandı. İktidarın bu sene yapacağı 330 milyar borç faizi ödemesiyle 2+1 dairelerden 540 bin konut satın alınabiliyor. Yani iktidar 540 bin konut parasını sadece 1 senede faize veriyor. Faiz ödemesi olmasa bu daireler vatandaşa bedava verilebilirdi. Yine aynı hesapla 160 bin konut, Kur Korumalı mevduata veriliyor. Hani bunlar faize karşıydı? Hani faiz konusunda ‘nas’a bağlıydılar? Allah’a şükürler olsun ki ‘faiz sevmeyen’ bir hükümetimiz var, bir de sevselerdi kim bilir ne kadar faiz ödenecekti bu garip milletin sırtından…”

 

 

Altılı masanın bu millete vereceği bir şey yok!

Altı muhalefet partisinin liderlerinin yaptığı toplantıları eleştiren Genel Başkanımız Erbakan, şunları kaydetti:

"Masanın başındaki 6 benzemez bir de masanın altında gizlenmiş gizli ortak HDP. Bu 7 tane parti bunların yaptığı 37 toplantıdan şu ülkenin, şu milletin hayrına bir tane somut proje çıktı mı Allah aşkına? Şu ekonomik krizden kurtulmak için bir tane kaynak paketi ortaya koyabildiler mi? 'Biz parayı, kaynağı şuradan bulabileceğiz' dediler mi? 6 aydır altın günü gibi toplanıp toplanıp dağılıyorlar. Daha bir cumhurbaşkanı adayını ortaya koyamadılar."

 

 

‘Biz yolu Amerika'dan geçmeden iktidar olmuş bir hareketiz’

Kılıçdaroğlu'nun Amerika ziyareti sırasında 8 saat ortadan kaybolduğunu hatırlatan Genel Başkanmız Dr. Fatih Erbakan, CHP liderine ‘kiminle ne görüştünüz? diye sordu:  "8 saat gazeteciler, korumalar, bütün yetkililer atlatılmış, onlardan ayrı kamuoyundan gizli ne için, kimlerle, hangi maksada yönelik, nerede, kiminle, ne görüştünüz? Doğal olarak milletimiz, kamuoyu bu soruların cevabını bekliyor. 8 saat ortadan kaybolup, gizli görüşmeler yaptı ve mantıklı bir cevabı hala ortada yok. İstanbul Belediye Başkanı İmamoğlu biliyorsunuz bundan daha önce İstanbullular kar çilesi altında perişan haldeyken İngiltere Büyükelçisi'yle gizli kapaklı balık yerken yakalanmıştı. Yine belediye başkanı olduğu zaman koşa koşa Londra'ya gidip orada dünya siyonizminin en önde gelen kuruluşlarından Chatham House'da konuşma yapmıştı. Fotoğraf çektirip oradan ödül almıştı. Şimdi de Kılıçdaroğlu 8 saat ortadan kayboluyor Amerika'da. Niçin gizli saklı işler yapıyorsun? Bu aziz milletten neyi gizliyorsunuz, neyi saklıyorsunuz? Doğal olarak bu soruların cevabını bekliyoruz. Yeniden Refah Partisi olarak diyoruz ki, biz Milli Görüşüz. Biz yolu Amerika'dan geçmeden iktidar olmuş bir hareketin mensuplarıyız. Biz aynen Erbakan hocamız gibi kuvvet ve kudret sahibi Amerika değil, Cenabı Allah'tır inancına sahibiz. Erbakan hocamız 1969 yılında başlattığı bu hareketi, yolu Amerika'ya düşmeden iktidara getirdi. Amerika'nın yanından dahi geçmeden iktidara taşındık. Kendi ifadesiyle tırnaklarımızla sökerek aldık. İkinci 40 yılda yine Amerika'ya yolumuz düşmeden sırtımızı milletimize yaslayarak ve Cenabı Allah'ın izniyle, yardımıyla bu hareketi yeniden iktidara taşıyacağız inşallah" ifadelerini kullandı.

 

Genel Başkanımız, iktidara geldiğimizde üretim ve istihdamı model alan bir ekonomik sistem uygulayacağımızı, tüm kamu çalışanları ve emeklilere yüzde 150 oranında zam yapacağımızı bir kewz daha söyledi.

 

Genel Başkanımız Erbakan'ın konuşmasının ardından tek liste ile gidilen seçimde, mevcut il başkanımız Adnan Acar yeniden bu göreve getirildi.

 

2023 BÜTÇESİNDE MİLYONLARIN HİSSESİNE YİNE YOKSULLUK DÜŞÜYOR!

 

2023 BÜTÇESİNDE MİLYONLARIN HİSSESİNE YİNE YOKSULLUK DÜŞÜYOR!


Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, TBMM’de görüşmeleri devam eden 2023 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi’ne ilişkin, “2023 yılı bütçesinde fakir fukaranın, dar gelirli milyonların hssesine yine zam, yine vergi, yine yoksulluk düşüyor” ifadelerini kullandı.

 

Genel Başkanı Dr. Fatih Erbakan, Zonguldak İl Başkanlığımızın 2. Olağan İl Kongresi’ne katıldı.

 

 

İhmal olduğu görülen bir faciaya fıtrat deyip geçemezsiniz

Maden şehir Zonguldak’ta geçen hafta Bartın’da maden faciasında kaybettiğimiz şehit madencileri anan Genel Başkanımız, şöyle konuştu:

 

“Şehit ve yaralılarımızın arasında çok sayıda parti üyemizin de bulunduğu ve ihmallerin açık olduğu bu facia ile ilgili söylenecek çok şey var. Çok ciddi ihmal olduğu, geçmiş tecrübelere dayanarak kamuoyunda adaletin tecelli edip etmeyeceğine, olayın faillerine-sorumlularına gereken cezaların verilmeyeceğine dair şüpheler, endişeler var. Geçmişte Soma’da, Zonguldak’ta yaşanan kazalarda ihmali olan sorumlular hakkında gereken cezaların verilmediğini görüyoruz. Gereken cezalar verilmez tedbirler alınmaz ise bu kazalar devam eder. Bu ihmalleri “kadere” bağlamak, “ölüm bu işin fıtratında var” deyip geçiştirmek hiç de uygun bir davranış değildir. Elhamdülillah hepimiz Müslümanız. Kadere inancımız tamdır. Ama bizim inancımızda tedbire tevessül de farzdır, inancımızın gereğidir. Siz göz göre göre gerekli tedbiri almadan, üzerinize düşeni yerine getirmeden bu facialara düçar olursanız o zaman bu işin fıtratında bu var deyip sıyıramazsınız. Eğer üst üste bu kadar kaza yaşanıyorsa bu bizim gerekli tedbir almamızdan ve ihmalimizden kaynaklanıyor demektir. Türkiye, maden kazaları sonucu yaşanan ölümlerde maalesef ilk sıralarda yer almaktadır. ‘Bu işin fıtratında bu var, deniyor’ ama bu nasıl fıtrat anlayışıdır ki; garibanın, helâl lokma peşindeki emekçilerin madencilerin fıtratına toprak altında can vermek düşüyor ama bir avuç imtiyazlı holdingin fıtratına sürekli olarak milyar dolarlar kazanmak düşüyor? Son olarak da kamuoyuna Zonguldak’tan tekrar şunu söylemek istiyorum: Yeniden Refah Partisi olarak sorumluların hak ettiği cezayı alması için adli ve idari süreçleri yakından takip edeceğiz ve adaletin bu kez tam tecelli etmesi için bu konunun ciddi takipçisi olacağız.”

 

 

2023 bütçesinde milletin hissesine yine yoksulluk düşüyor

Meclis’te görüşmeleri devam eden 2023 yılı bütçesine yönelik eleştirilerde bulunan Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, “2023 yılı bütçesinde dar gelirli milyonların hissesine yine yoksulluk, yine vergi ödeme, yine zamlarla karşılaşmak düşeceğinin açık bir şekilde ilanıdır. 2022 yılında 469 milyar lira olan bütçe açığı 2023 yılında 659 milyar liraya yükseliyor. Yine 2022 yılında 2,2 trilyon lira vergi toplanırken önümüzdeki yıl milletimizden 3 trilyon 673 milyar liralık vergi toplanacak… Dahası da var, 20 yılda 520 milyar dolar faiz ödediler yetmedi  2023’te 565 milyar lira faiz ödeyecekler olacak. İmtiyazlı holdinglere garanti ödemeleri 100 milyar lirayı bulacak. Sosyal yardım harcamaları da 110 milyar arttırılarak 148 milyar 962 milyon liradan, 258 milyar 437 milyon liraya çıkacak… Sosyal yardımın artması demek fakirliğin en büyük göstergesi… Kur Korumalı Mevduata bu sene 100 milyar lira ödendi. Ancak uzatılan KKM’ye 150 milyar lira da 2023 bütçesinde ödemesi gerekecek. Çünkü OVP’ye 2023 yılında dolar tahmini 21-22 lira olarak hesaplanıyor. 2023 yılı bütçesinde artan bütçe açığı, borçlanma, faiz ödemeleri, vergiler, imtiyazlılara ve sosyal yardımlar… Yani başta da söylediğimiz gibi 2023 yılının bütçesinde fakir fukaranın fıtratına yine zam, yine vergi, yine yoksulluk düşüyor” diye konuştu.

 

 

ABD’ye peş peşe sır ziyaretler ne anlama geliyor?

Altılı masa paydaşları CHP ve İyi Parti’nin peş peşe ABD ziyaretlerini de değerlendiren Genel Başkanımız, şöyle konuştu:

"Altılı masanın seçim öncesi peş peşe sır ziyaretleri ne anlama geliyor? Dış güçlerle, dünya siyonizmiyle neyin pazarlığı yapılıyor? Kapalı kapılar arkasında ne görüşülüyor? Bu milletten ne gizleniyor? Bunları sormak elbette ki bizim de aziz milletimizin de hakkıdır. Biz Yeniden Refah Partisi olarak ziyaretlerimizi doğrudan doğruya milletimize yapıyoruz" dedi.

 

 

2. OLAĞAN BÜYÜK KONGREMİZ KONGREMİZ" MÜJDELER OLSUN TÜRKİYE" DEDİ

HİÇBİR ZAMAN ABD’DE, İNGİLTERE’DE İCAZET ARAYIŞIMIZ OLMAMIŞTIR!

 

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, 2. Olağan Büyük Kongremizde yaptığı seçim manifestosu niteliğindeki açıklamada, “Yeniden Refah Partisi olarak bizim ittifakımız milletimizledir. Biz yolu Amerika’dan geçmeden iktidar olmuş Millî Görüş hareketiyiz. Biz, kuvvet ve kudret sahibi Amerika değil, Cenab-ı Allah’tır inancındayız. İkinci kırk yılda da yolumuz Amerika’dan geçmeden iktidar olacağız inşallah. Yeniden Refah Partimizin hiçbir zaman Amerika’da, İngiltere’de icazet arayışı olmamıştır” dedi.

 

2. Olağan Büyük Kongremiz Ankara Spor Salonu’nda salonda ve dışarıda on binlerce teşkilat mensubumuzun katılımıyla gerçekleştirildi.

 

 

Salon dışında 10 binlere seslendi

Salona girmeden önce salona sığmayan binlerce partiliye otobüs üzerinden seslenen Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, “Bu dava; din, dil, ırk fark etmeksizin, kurtuluşa özlem duyan tüm mazlum milletlerin davasıdır” sözleriyle başladı, “Bizim sevdamız, ‘Mehmet Akif’lerin, Necip Fazıl’ların, Sezai Karakoç’ların, Erdem Bayazıt’ların, Nuri Demirağ’ların, Nuri Killigil’lerin, Şakir Zümre’lerin, Vecihi Hürkuş’ların, Necmettin Erbakan’ların’ tam bağımsız ve güçlü bir Türkiye sevdasıdır” ifadelerini kullandı.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, “Mücahit Erbakan” sloganları eşliğinde geldiği vatandaşların sabahın erken saatlerinden itibaren hınca hınç doldurduğu salonda kurulan platformda partilileri selamladı.

 

 

Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak

Konuşmasında Türk siyasi tarihinin en kalabalık kongresini gerçekleştirdiğimizi belirten Genel Başkanımız, “İçeride ve dışarıda mahşeri bir kalabalık var. Burada salonlara sığmayan Millî Görüş Erleri, ‘Millî Görüş ikinci kırk yılda da yanardağ gibi patlıyor' diyor. ‘Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, artık bu bozuk düzen böyle gitmeyecek’ diyor. ‘Ey Zalimler, Ey Irkçı Emperyalistler bundan böyle korkun bizden’ diyor. Tüm ezilenlere, ‘üzülmeyin, mahzun olmayın, biz geliyoruz’ diyor… Yeniden Refah iktidarı yakındır, kurtuluş yakındır diyor” şeklinde konuştu.

 

 

Kongremizle birlikte seçim startını da fiilen vermiş olduk

Millî Görüş hareketinin banisi merhum Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın vefatı sonrasında yaşanan gelişmeler sonucunda ortaya çıkan Millî Görüş’ün siyasi alandaki temsil sorunun 23 Kasım 2018’de Yeniden Refah Partisi’nin kurulmasıyla sona erdiğinin söyleyen Genel Başkanımız Erbakan, şu açıklamalarda bulundu:

 

“Bizler, Millî Görüşçüler olarak, siyaseti makam ve rakam için değil Allah rızası için yapıyoruz. Siyaseti ticaret olarak değil, ibadet olarak yapıyoruz. 7 milyar insanın dünya ve ahiret saadeti için siyaset yapıyoruz. Yeniden Büyük Türkiye öncülüğünde, aynen ecdadımızın yaptığı gibi, yeryüzünde adil bir nizamı hâkim kılmak için siyaset yapıyoruz. Kongremizle birlikte seçim çalışmalarımızın da fiilen başladığını buradan ilan ediyorum ve aziz milletimize sesleniyorum: Artık çare var, artık hayrın kendisi var, artık Yeniden Refah var. Artık ehven-i şerlere mahkûm değiliz. Hak geldi, batıl zail oldu. Su göründü, teyemmüm bozuldu. Buradan açıkça ilan ediyorum ki; metalleri yorulmuş, boyaları dökülmüş, artık bu ülkeye verecek bir şeyi kalmayan iktidarın emeklilik zamanı gelmiştir. Su görünmüş, teyemmüm bozulmuştur. Altı benzemezin bir araya gelmeye çalıştığı 'masa başındakiler' ile iktidarda bulunan 'kasa başındakiler'in aziz milletimize umut olamadığı aşikârdır.”

 

 

Ne ittifakı yahu! Bizim ittifakımız milletimizle…

Bize her fırsatta ne soruyorlar, ‘Efendim hangi ittifakta yer alacaksınız?’ Biz de bu soruyu soranlara cevaben buradan diyoruz ki: Ne ittifakı yahu…  Millî Görüş yanardağ olmuş patlıyor. Milletimiz Yeniden Refah diyor, akın akın Yeniden Refah’a koşuyor. Yeniden Refah Partisi olarak ittifakımız milletimizledir. Yeniden Refah Partimizin Amerikalarda, İngilterelerde icazet arayışı olmamıştır. Yeniden Refah Partimiz, milletimizden gizli görüşmeler yapmamış, pazarlık masalarına oturmamıştır. İktidarı Washington’dan, Londra’dan değil, aziz milletimizden istemektedir. Hedefimiz tek başına iktidar olmak, Millî Görüş prensipleri ve projeleri ile milletimizin derdine derman olmaktır.

 

 

Evet Ayasofya açıldı ama adaletten eser kalmadı

20 yıllık Ak Parti iktidarı döneminde, yapılan birtakım hizmetler olmakla birlikte, başta ekonomi olmak üzere, hukuk ve adalet, dış politika, sosyal politikalar ve eğitim gibi başat unsurların hemen hepsinde maalesef sınıfta kalınmıştır. Evet Ayasofya açıldı, başörtülü bakanımız - büyükelçimiz oldu ama, “paylaşımda adalet-yönetimde adalet-yargıda adalet” ten eser kalmadı… Evet İHA-SİHA’lar yapıldı ama, aynı zamanda Erbakan Hocamız’ın kurduğu fabrikalar satıldı yok edildi, devlete ait yüzlerce fabrika satıldı yok edildi, faize 21 yılda tam 550 milyar dolar aktarıldı. Evet Taksim’e cami yapıldı, İmam Hatip’ler açıldı ama, aynı zamanda LGBT derneklerine müsaade edildi, 6284 sayılı kanunla ailenin temeline dinamit konuldu…

 

 

Sadece iktidar değil muhalefet de sınıfta kaldı

Bu süreçte sınıfta kalan sadece iktidar değildir… İtiraz etmekten, “istemezük" demekten, yapılan hayırlı işlere de “hayır demekten” başka bir fonksiyon icra edemeyen muhalefet de sınıfta kalmış, milletimize umut olmaktan uzaklaşmıştır. Diğer tarafta “sosyal demokrat Millî Görüş anlayışına evrilenler, Millî Görüş’ü temsil ediyorum diye İstanbul Sözleşmesi’nin geri getirilmesine alet olanlar, CHP’nin eksiğini tamamlamayı arkasını toplamayı Millî Görüş zannedenler.

 

 

İktidarımızda borç ve faiz değil üretim ve istihdam ekonomisine geçilecek

Öncelikle milletimizi rahata erdireceğiz. Dar gelirli milyonların alım gücünü, refah seviyesini artıracağız. Bununla birlikte, tarım ve hayvancılıkta, enerji ve madencilikte, sanayi ve teknolojide yatırımlara başlayacağız. Millî Görüş iktidarında borç ve faize dayalı ekonomik model terk edilecek, bunun yerine üretim, istihdam ve ihracata dayalı ekonomik modele geçilecektir. Tarımda tüm kotaları derhal kaldıracağız, tarım ürünlerine en yüksek taban fiyatlarını vereceğiz. Tarımda ve hayvancılıkta kullanılan elektrik ve mazottaki vergileri kaldıracağız. Tüm girdileri devlet olarak sübvanse edeceğiz. -Tarım Bakanlığı’nı “Bill Gates Vakfı’nın tasallutundan kurtaracağız. Samana muhtaç olan değil, tüm Dünya’nın karnını doyuran yeniden büyük Türkiye’yi kuracağız!’ İşçi, memur, emekli maaşlarına %150 maaş zammı yapılacak, en düşük emekli maaşı asgari ücret seviyesine getirilecek.

 

 

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni revize edeceğiz

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, Gazi Meclisimizi güçlendirecek şekilde revize edilecek, Meclisimizin ‘yasama’ ve ‘denetim’ fonksiyonlarına yeniden işlerlik kazandırılacak. Ne Yargının yönetenler üzerindeki vesayetine ne de yönetenlerin yargı üzerindeki vesayetine müsaade etmeyeceğiz. Din, dil, ırk, gelir düzeyi ayırt etmeksizin herkesin kul hakları teminat altına alınacak, “herkes için adalet” tesis edilerek, milletimizin yargıya olan güveni artırılacak.

 

 

Süresiz nafaka ve 6284 sayılı kanunu konusunu iktidarımızın ilk 100 gününde çözeceğiz

Yine iktidarımızın ilk 100 günü içerisinde çözüme kavuşturacağımız konular var. Bir tanesi toplumumuzun kanayan yarası süresiz nafaka meselesidir. Bu haksız uygulama genç erkekleri evlilikten korkar hale getirmektedir. Nafaka süresi, evlilik süresi ve boşanan eşlerin kusuru dikkate alınarak belirlenecektir. Nafaka miktarının tespitinde, boşanan eşlerin iş ve gelir durumları, müşterek çocuk olup olmadığı gibi bazı objektif kriterlerden istifade edilecektir. İktidarımızda, ele alacağımız bir diğer husus İstanbul Sözleşmesinin devamı niteliğinde olan 6284 sayılı kanunun ve Medeni Kanun’daki uzantılarının derhal iptal edilmesini sağlamak olacaktır. Sözde kadını korumak için çıkarılmış olan cinsiyetçi, feminist ve faşist bu kanun, ailenin, evlilik müessesesinin altına konulmuş bir dinamit gibi işlemektedir. Milyonlarca çocuk ve baba bu kanun yüzünden perişan haldedir. Mevcut iktidar İstanbul Sözleşmesi’nden imzasını çekmesine rağmen, bu sözleşmenin en önemli uzantısı olan 6284’ü uygulamaya devam etmektedir.  Dolayısıyla İstanbul Sözleşmesi’nin tahribatı halen devam etmektedir. 6’lı, 7’li masalarda da durum hiç farklı değildir. “gelir gelmez İstanbul Sözleşmesi’ni tekrar yürürlüğe alacağız” ifadesini açıkça dile getiriyorlar. Allah size fırsat vermesin.

 

 

Yolumuz Amerika’dan geçmeden iktidar olacağız

Aziz milletimiz iktidardan “şahsiyetli bir dış politika beklerken”, Amerika’nın, Batı’nın, Rusya’nın ve Çin’in arasına sıkışmış bir dış politikaya şahit olmaktadır. Yeniden Refah Partisi iktidarında, tarihten aldığımız şuurumuzla, imanımızla, gideceğiz, Ege Denizinde, tüm adacık ve kayalıklarımızın üzerinden Yunan bayrağını indirip Ay-Yıldızlı bayrağımızı dikeceğiz inşallah.  Görüyoruz ki iktidarından, muhalefetine, bizim dışımızdaki siyasi partiler birilerinin güdümünde bir siyasi anlayışa sahip olduklarını gösteriyorlar.  Bunların yürüdüğü yol farklı olsa da vardıkları adres aynıdır.  Aynen Ak Parti’nin 20 sene önce iktidara gelirken yaptığı gibi, şimdi de muhalefet partileri Amerika’nın yolunu tutar oldular. Biz yolu Amerika’dan geçmeden iktidar olmuş Millî Görüş hareketiyiz. Biz kuvvet ve kudret sahibi Amerika değil, Cenab-ı Allah’tır inancındayız. İkinci kırk yılda da yolumuz Amerika’dan geçmeden iktidar olacağız inşallah.

 

 

Suriyeli kardeşlerimizin vatan özlemlerine son vereceğiz

Değinmemiz gereken son bir husus da Suriyeli mülteci kardeşlerimizin durumudur; mülteci kamplarında çok zor koşullar altında yaşayan, vatan özlemiyle yanıp tutuşan Suriyeli sığınmacı kardeşlerimizin, kendi ülkelerine dönebilmesi için Suriye’deki muhataplarımızla görüşerek, dönüşlerini güvenli hale getireceğiz ve Suriyeli kardeşlerimizin vatan özlemlerine son vereceğiz.”

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, kongreye katılan 1225 delegemizin tamamının oylarıyla yeniden Genel Başkanımız seçildi.

 

Kongremize AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Şen, AK Parti Sinop Milletvekili Nazım Maviş, CHP Milletvekili Abdüllatif Şener, İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Cihan Paçacı, MHP Ankara Milletvekili Yaşar Yıldırım katıldı. TBMM Eski Başkanı Bülent Arınç’ın yanı sıra Büyük Birlik Partisi, DEVA, Gelecek Partisi, Memleket Partisi, Hüda-Par temsilcileri de kongreye konuk oldu.

 

 

GENEL BAŞKANIMIZIN 2. OLAĞAN BÜYÜK KONGRE KONUŞMASI

SELAMLAMA

Selam olsun Sevdamıza  !!

Selam olsun Sevdalılarımıza !!

Selam olsun İnandıklarımıza !!

Selam olsun İnananlarımıza !!

Selam olsun Sadıklara,

Selam olsun Samimilere,

Selam olsun  Davamızın Delilerine !!

Bu Dava, 

“Batıl’a dur diyen, Hakkı ve Haklıyı en yüksekte tutan,  Milli Görüş Davası”dır.

Bu Dava;

-         “Halka hizmet, Hakk’a hizmettir” diyen Hacı Bayram-ı Veli Hazretleri’nin,

-         “90 yaşında İstanbul surları önüne koşan Eyüb el Ensari Hazretleri”nin,

-         “Kudüs işgal altında iken ben nasıl gülebilirim ki” diyen Selahaddin Eyyubi Hz.nin,

-         “Ya İstanbul beni alır, ya ben İstanbul’u alırım” diyen Sultan Fatih’in davasıdır…

 

Bu Dava;

-         “Şehit kanıyla alınan toprak parayla satılmaz” diyerek Theodor Herzl’i huzurundan kovan Sultan Abdulhamid Han’ın davasıdır

 

-         “Korkar mı Nemrud’un ateşinden İbrahim olursa insan, Hodri Meydan, Hodri Meydan, Hodri Meydan…” diye haykıran Erbakan Hocamız’ın davasıdır

-         Meclis kürsüsünden “Bana ne Amerika’dan, bana ne Amerika’dan” diye haykıran Erbakan Hocamız’ın davasıdır…

 

Bu dava;

-         Çin zulmü altındaki Doğu Türkistanlı kardeşlerimizin davasıdır…

-         Myanmar’da binbir işkence altında topraklarını terk etmek zorunda kalan Arakanlı mazlum kardeşlerimizin davasıdır…

-         Filistin’de,  Siyonist İsrail’in zulmüne direnen mücahit kardeşlerimizin davasıdır…

-         Keşmir’de zulüm altında inleyen Müslüman kardeşlerimizin davasıdır…

-         Afrika’da sömürü yüzünden açlıktan ölen çocukların davasıdır…

 

Bu dava;

-         Din, dil, ırk fark etmeksizin, kurtuluşa özlem duyan tüm mazlum milletlerin davasıdır.

Bu dava;

- Tüyü bitmemiş yetimin hakkını savunanların, kul hakkı yemeyenlerin, yüreği vatanına ve milletine hizmet etme aşkıyla yananların davasıdır.

  • Bizim sevdamız,  7 milyar insanın, tüm mazlumların ve ezilenlerin kurtuluşuna vesile olma sevdasıdır.

Bizim sevdamız, “Mehmet Akif’lerin, Necip Fazıl’ların, Sezai Karakoç’ların, Erdem Bayazıt’ların, Nuri Demirağ’ların, Nuri Killigil’lerin, Şakir Zümre’lerin, Vecihi Hürkuş’ların,  Necmettin Erbakan’ların” tam bağımsız ve güçlü bir Türkiye sevdasıdır.

  •  Bundan 10 yıl önce Erbakan Hocamız vefat ettiğinde dedik ki;  “Erbakan Hocamız vefat etti diye film bitti sanmayın,  film bitmedi daha yeni başlıyor”

İşte bu salon, bu muazzam manzara bizi haklı çıkarıyor…!!

Evet, Erbakan Hocamız vefat etti ancak,  MG Davası kıyamete kadar devam edecektir …!!

 

  • Bundan dört yıl önce, 23 Kasım 2018’de, 1400 yıllık çınar ağacının gölgesinde, bu davanın ikinci 40 yıl meşalesini bizimle birlikte yakan, yürüdüğümüz bu kutlu yolda, geçen zaman içerisinde bize katılan,  81 il ve 922 ilçede bu dava ve sevda uğruna örgütlenen, tüm teşkilatımızı, tüm üyelerimizi, dava arkadaşlarımızı, Hürmet ve Muhabbetle Selamlıyorum !!

Bugün, burada, bu tarihi günde, bizimle birlikte olan,

Çok kıymetli Kurucular Kurulu üyelerimize,  çok değerli MYK ve MKYK üyelerimize, Milli Siyaset Kurullarımıza,  çok kıymetli  Büyük Kongre Delegelerimize,  yurt içinden ve yurt dışından Büyük Kongremize katılan siyasi parti, sivil toplum kuruluşu ve yabancı ülke temsilcilerine,  ekranları başında bizleri izleyen vatandaşlarımıza, basın mensuplarımıza, güvenliğimizi temin eden güvenlik güçlerine ve dahi tüm misafirlerimize,   tüm katılımcılarımıza,  hepinize

En içten teşekkürlerimizi arz ediyoruz…   Hoş geldiniz, safalar getirdiniz diyoruz…

………………………………………………………

 

MİLLİ GÖRÜŞ DAVAMIZ

Sözlerimizin en başında “baharı başlatan çiçek”, “Milli Görüş Lideri” Merhum Erbakan Hocamıza, kendisi ile birlikte bu davaya hizmet edip Ahirete irtihal eden bütün geçmiş dava büyüklerimize,  Cenab-ı Allah’tan gani gani rahmet diliyoruz…

Cenab-ı Allah onlardan razı olsun, onları Cennetinde en yüksek makamlara ulaştırsın,  bizleri de onlara layık dava erleri eylesin inşallah…

  • Yeniden Refah Partimizin 2. Olağan Büyük Kongresi için Türkiye’nin en büyük salonlarından birinde mahşeri bir kalabalıkla toplanmış bulunuyoruz...

Bu kongremizin;  Milli Görüş Davamız, Yeniden Refah Partimiz,  85 milyon vatandaşımız ve tüm İslam Âlemi için, tüm insanlık için hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum…

Cenab-ı Allah, Yeniden Refah Partimizin 2. Olağan Büyük Kongresini, en büyük hayırlara, Milli Görüşün en büyük zaferlerine, Yeniden Refah Partimizin iktidarına, milletimizin ve bütün insanlığın kurtuluşuna vesile eylesin inşallah…

 

  •        Bugün 6 Kasım 2022...  Bugün, Türk Siyasi tarihi ve MG tarihi açısından çok önemli ve tarihi bir gündür...

İçeride ve dışarıda mahşeri bir kalabalık var.  Burada salonlara sığmayan Milli Görüş Erleri,

- Milli Görüş 2. Kırk yılda da  yanardağ gibi patlıyor diyor…

- Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, artık bu bozuk düzen böyle gitmeyecek diyor …

- Eyy Zalimler, Eyy Irkçı Emperyalistler bundan böyle korkun bizden diyor …

- Tüm ezilenlere,  ‘üzülmeyin, mahzun olmayın, biz geliyoruz’  diyor…

- Yeniden Refah iktidarı yakındır, kurtuluş yakındır diyor…

 

-         Sadıklar, samimiler, kardelenler, sözünden dönmeyenler bu salondadır,

-         Erbakan Hocamız’ın giydirdiği o şerefli Milli Görüş gömleğini asla çıkarmayanlar bu salondadır, 

-         En zor zamanda “İman varsa İmkân da vardır” diye ortaya çıkan “21. Asrın Erbakanları”  bu salondadır,

-         “İkinci 40 yılın kahramanları”  bu salondadır …!!

Bizler,  Milli Görüşçüler olarak,

-         Siyaseti makam ve rakam için değil,  Allah rızası için yapıyoruz …

-         Siyaseti ticaret olarak değil,  ibadet olarak yapıyoruz…

-         7 milyar insanın dünya ve ahiret saadeti için siyaset yapıyoruz …

-         Yeniden Büyük Türkiye öncülüğünde, aynen ecdadımızın yaptığı gibi, yeryüzünde adil bir nizamı hâkim kılmak için siyaset yapıyoruz….

 

  •  Erbakan Hocamızın vefatı sonrasında  yaşanan gelişmeler neticesinde ortaya çıkan Milli Görüş’ün siyasi alandaki temsil sorunu, bundan 4 sene önce, 23 Kasım 2018’de Yeniden Refah Partimizin kurulmasıyla sona ermiştir.

O günden itibaren geçen 4 senede; 

Seçimlere girme yeterliliğinin 1 seneden az bir sürede elde edilmesi, 1. Olağan Kongremizin,  aynen bugün burada olduğu gibi, mahşeri bir kalabalıkla, yaklaşık 50.000 kişinin katılımıyla siyasi tarihimizde eşine benzerine rastlanmayacak şekilde icra edilmesi, 300.000 resmi üye kaydedilmesi, 81 il ve 900’den fazla ilçemizde teşkilatlarımızın kurulup kongre süreçlerinin büyük kalabalıklarla icra edilmesi,  100 bin sandık başmüşahitimizin belirlenmesi, tüm illerimizde hanım ve gençlik teşkilatlarımızın kurulması,  binlerce köy ve mahalle teşkilatımızın kurulması gibi sayısız başarılara imza attık  Elhamdulillah…

Biz YRP olarak bu noktaya medya rüzgarıyla, holding patronlarının desteğiyle, iktidar gücüyle, hazine yardımı alarak veya dış güçlerin desteğiyle gelmedik…!!

Biz bu noktaya Cenabı Allah’ın yardımıyla, Davamızın bereketiyle, fedakar dava erlerimizin gayreti ve terlemesiyle geldik …!!

 

  •  Yeniden Refah Partimiz;  kim yapmış olursa olsun doğruyu alkışlayan, yanlışları da kim yaparsa yapsın en üst perdeden dile getirip çözüm yollarını ortaya koyan siyaset anlayışıyla, daha iktidar olmadan milletimizin sorunlarına çözüm üretir hale gelmiş, milletimizin büyük teveccühüne mazhar olmuştur.

Bugün burada muazzam bir insan seliyle icra ettiğimiz 2. Olağan Büyük Kongremizdeki tablo açıkça ortaya koyuyor ki;

“Biz Geliyoruz,  Yeniden Refah Geliyor,  Milli Görüş Geliyor”… !!

 

  •  Kongremizle birlikte seçim çalışmalarımızın da fiilen başladığını buradan ilan ediyorum ve aziz milletimize sesleniyorum; 

“Artık çare var,  artık Hayrın kendisi var,  artık Yeniden Refah var… !! 

Artık ehven-i şerlere mahkum değiliz…!!

Hak geldi,  batıl zail oldu ...!!

Su göründü,  teyemmüm bozuldu …!!

Buradan açıkça ilan ediyorum ki;  metalleri yorulmuş, boyaları dökülmüş, artık bu ülkeye verecek bir şeyi kalmayan iktidarın emeklilik zamanı gelmiştir.

Su görünmüş,  teyemmüm bozulmuştur... 

Altı benzemezin bir araya gelmeye çalıştığı “masa başındakiler” ile iktidarda bulunan “kasa başındakiler”in aziz milletimize umut olamadığı aşikârdır.

Yeniden Refah Partimiz ise; 

81 ilimize 681 Refah projesiyle, ekonomik bağımsızlığımızı sağlayacak “Milli Kaynak Paketlerimiz” ile, Katma değeri yüksek milli teknoloji hamlemiz ile, Milli Siyaset Kurullarımızın yapmış olduğu ilk 100 gün icraat planlaması ile, yol haritası belli, deneyimli, ehliyetli ve liyakatli kadrolarıyla birlikte, ülkemizi yönetmeye, 

“Yaşanabilir Bir Türkiye”yi ve “Yeniden Büyük Türkiye”yi inşa etmeye hazırdır Elhamdülillah…!!

………………………………………………………

 

Bize her fırsatta ne soruyorlar,  Efendim hangi ittifakta yer alacaksınız ??

Biz de bu soruyu soranlara cevaben buradan diyoruz ki;

“Ne ittifakı yahu…  Milli Görüş yanardağ olmuş  patlıyor…!!

Milletimiz Yeniden Refah diyor,  akın akın Yeniden Refah’a koşuyor …!!

Yeniden Refah Partisi olarak ittifakımız milletimizledir…!!

Yeniden Refah Partimizin Amerikalarda, İngilterelerde icazet arayışı olmamıştır…!!

Yeniden Refah Partimiz, milletimizden gizli görüşmeler yapmamış, pazarlık masalarına oturmamıştır !!

Gücünü yalnız Allah’tan ve Aziz Milletimizden almaktadır…!!

Hedefimiz tek başına iktidar olmak, Milli Görüş Prensipleri ve projeleri ile milletimizin derdine derman olmaktır.

Yeniden Refah Partimiz, milletimizin teveccühü ve ferasetiyle, iktidar yolunda emin adımlarla ilerlemektedir Elhamdülillah…!!

………………………………………………………

 

  • 20 yıllık Ak Parti iktidarı döneminde,  yapılan birtakım hizmetler olmakla birlikte,  başta ekonomi olmak üzere, hukuk ve adalet, dış politika, sosyal politikalar ve eğitim gibi başat unsurların hemen hepsinde maalesef sınıfta kalınmıştır.

- Evet Ayasofya açıldı,  başörtülü bakanımız büyükelçimiz oldu AMA,  “Paylaşımda Adalet- Yönetimde Adalet - Yargıda adalet” ten eser kalmadı…

- Evet İHA-SİHA’lar yapıldı AMA,  aynı zamanda Erbakan Hocamız’ın kurduğu fabrikalar satıldı yok edildi, devlete ait yüzlerce fabrika satıldı yok edildi, faize 21 yılda tam 550 milyar dolar aktarıldı…

- Evet Taksim’e cami yapıldı, İmam Hatip’ler açıldı AMA, aynı zamanda LGBT derneklerine müsaade edildi,  6284 sayılı kanunla ailenin temeline dinamit konuldu…

- Evet “Dünya 5’ten büyüktür” denildi AMA,  BOP’ne, Amerika’nın Irak işgaline, NATO’nun Libya operasyonuna destek olundu…

 

 

 

  •   Bu süreçte Sınıfta kalan sadece iktidar değildir…

İtiraz etmekten, “istemezük demekten”, yapılan hayırlı işlere de “hayır demekten” başka bir fonksiyon icra edemeyen muhalefet de sınıfta kalmış, Milletimize umut olmaktan uzaklaşmıştır.

Diğer tarafta “sosyal demokrat Milli Görüş anlayışı”na evrilenler, MG’ü temsil ediyorum diye İstanbul Sözleşmesi’nin geri getirilmesine alet olanlar, CHP’nin eksiğini tamamlamayı arkasını toplamayı MG zannedenler.

  • 20 yıldır ülkeyi yöneten Ak Parti hükümetlerinin, ekonomi politikası; borç, faiz, zam, vergi, israf ve beton-çimento ekonomisi oluşturmanın ötesine geçememiştir.

Her zaman ifade ettiğimiz gibi, iktidarın ekonomi modelinde 3 TEMEL GİDER kalemi, 3 TEMEL GELİR kalemi bulunmaktadır.

GİDERLER;   FAİZ,  İMTİYAZLI HOLDİNGLERE KAYNAK AKTARIMI,  İSRAF

GELİRLER;  BORÇLANMA,  KAMU MALLARINI SATIP YOK ETME,  ZAM-VERGİ İLE MİLLETİN SUYUNU ÇIKARMA

İşte bu model yüzünden faiz lobisi kar rekorları kırmaya, enflasyon ve fakirlik sürekli artmaya, Türk Lirası her geçen gün erimeye, aziz milletimizin borçları ve feryadı gün geçtikçe daha da artmaya devam ediyor.

Yıllardır borç-faiz-zam-vergi ekonomisi modelinin çıkmaz sokak olduğunu söyleyen Milli Görüş kadroları, bir kez daha haklı çıkıyor.

  • 20 yıldır ülkemizi yöneten ve iktidarının son demlerini yaşayan bu anlayış,  milletimizin ve devletimizin sırtına yüklediği çok ciddi bir yükle, Türk Siyaset Tarihinin tozlu raflarındaki yerini almaya hazırlanmaktadır.

Bizler, Yeniden Refah Partisi olarak, iktidarın giderken milletimizin ve devletimizin sırtına yüklediği bu ağır yükü sırtlanmaya,  liyakatli ve dürüst kadrolarımızla, Milli Görüş projelerimizle milletimizi yeniden feraha ve refaha kavuşturmaya geliyoruz inşallah…

……………………………………………………

 

EKONOMİ - İSTİHDAM – GENÇLERİMİZ

- Döviz kurları tarihi rekorlar kırmakta,

- Türk Lirası Bulgar, Gürcü ve Afgan parası karşısında dahi değer kaybetmektedir,

- Enflasyonun TÜİK’e göre %85,  bğsz. kuruluşlara göre  %185 olmuştur,

- Gençlerde işsizlik oranı %50’lere yaklaşmış, 1,5 milyonluk üniversite diplomalı işsizler ordumuz oluşmuştur.

- Devletin borcu katlanarak artmış, artan faiz yükünün üzerine yıllık 150 milyar liralık KKM yükü de eklenmiştir.

 

- MB Net Döviz rezervi  “Eksi 60 milyar $” olmuş,

- Dış ticaret açığı rekor kırarak yıllık 100 milyar dolar seviyesine gelmiştir.

- Vatandaşlarımız son birkaç senede %200 ile %1000 arasında yapılan yeni zamlar altında ezilmiştir.

- Yağmur gibi yağan zamlara, icat edilen yeni vergiler ve vergi artışları eklenmiştir.

- Vatandaşımız, çiftçimiz, esnafımız ve özel şirketler, tarihimizde hiç olmadığı kadar bankalara borçlu hale getirilmiştir.

- İcra dosyalarının sayısı 25 milyona ulaşmıştır.

- Yoksulluk artmış, sosyal yardıma, gıda yardımına muhtaç vatandaşımızın sayısı katlanarak artmıştır.

- Çiftçilerimiz ürettikçe batar hale gelmiş,  Çiftçi sayımız hiç olmadığı kadar azalmıştır.

- Vatandaşımızın %80’inden fazlası yoksulluk sınırının altında yaşar hale gelmiştir.

- Halkın %45’i açlık sınırının altında yaşar hale gelmiştir.

- 5,5 milyon Vatandaşımız, 2 bin liranın altındaki borcunu ödeyemeyip icralarla muhatap olmuştur.

- 4 milyon abone elektrik faturasını ödeyemez hale gelmiş,  yine  4 milyon hane doğalgaz faturasını ödeyemez hale gelmiştir.

- Kira fiyatları astronomik şekilde artmış.  Ev veya araba almak, orta ve üst orta gelire sahip olanlar için bile hayalden öte hale gelmiştir.

- Milyonlarca gencimiz için bırakın 3 çocuk yapmak, düğün yapabilmek, evlenebilmek dahi hayal haline gelmiştir.

…………………………………………

  • İthal ede ede, kaynak ihtiyacını sürekli dış borçla karşılaya karşılaya dövize olan talebi indiremez,  döviz kurlarındaki patlamayı önleyemez hale gelmişlerdir.

Son 20 senede her başarısızlıklarında olduğu gibi bu başarısızlıklarını da vatandaşa fatura edip “aslında vatandaş dolarını bozdursa dolar 7 liraya düşer” diyorlar.

Bu millet sizin için daha ne kadar fedakarlık yapsın ??

Siz önce kendi oluşturduğunuz zenginlerin, kaynak aktardığınız imtiyazlı holdinglerin Türkiye’deki, İsviçre’deki, Hollanda’daki, Amerika’daki, Katar’daki dolarlarını getirin bozdurun, vatandaş da sonra bozdurur altınını, dolarını…

Bir yandan SWAP anlaşması yaparak,  bir yandan dış güçlerden borçlanarak, bir yandan kur koruma garantileriyle dolar bulma peşindeler.  Ama olmuyor…

Denk bütçe yapmadan,  üretmeden,  ihraç etmeden olmuyor…

 

  •  Peki ya  “Masa Başındakiler” ??

Çoğu ekonomik model olarak daha düşük faizle borçlanmayı vadediyor.  İBB,  %10,70 ile dolar borçlanıyor. Bu mu sizin ekonomi çözümünüz?  İktidarın %8,64 faizle dolar borçlanma rekorunu egale etmek midir çözümünüz?

Çözüm ne masadakilerde…,   ne kasadakilerde…!!

Çözüm Milli Görüş’te, Yeniden Refah’ta,  Çözüm Adil Düzende, Adil Düzende…!!

 

  • Bize kaynağı nereden bulacaksınız ? Borçlanmadan bu ülkeyi nasıl idare edeceksiniz diye soruyorlar…

Şimdi hesabı bir kez daha yapıyoruz;

-         Yeniden Refah AR-GE birimimiz, borçlanmadan 150 milyar dolar getirecek kaynakları tek tek açıkladı. 150 milyar dolar, bugünün parası ile 2,8 trilyon lira eder.

-         2023 yılında faize ödenecek para 565 milyar lira. Bu paralar hazinemizde kalacak.  Nasıl  ?  Denk bütçe yaparak, havuz sistemini yeniden tesis ederek ve böylelikle bir kuruş borçlanmayarak.

-         Garantili projelere ödediğimiz rakam yıllık 100 milyar lira. Garantili köprü, otoyol, havalimanı, şehir hastanesi gibi yatırımlarımızı millileştireceğiz. İmtiyazlı holdinglere haksız yere aktarılan paralar hazinemizde kalacak.

-         Kur korumalı mevduata yıllık 150 milyar lira ödeme yapılıyor. Kurda istikrarı sağlayarak bu paraların da hazinemizde kalmasını sağlayacağız.

-         İktidarın yaptığı yıllık en az 50 milyar liralık israfı da sonlandırdığımızda, bu paralar da hazinemizde kalacak.

Evet, itibardan tasarruf olmaz, buna katılıyoruz. Ancak bizler için en büyük itibar kaynağı, lüks ve gösteriş değil, necip milletimizi manen ve maddeten ayakta tutmaktır.

 

İşte size  borçlanmadan,  zam ve vergiyle millete yük yüklemeden ve kamu varlıklarını satmadan yıllık  “yaklaşık 200 milyar dolar” yani “yaklaşık 4 trilyon lira” yerli ve milli kaynak…

Bu kaynak Yeniden Refah iktidarında aziz milletimizin emrinde olacak inşallah...

Elde edeceğimiz bu kaynakları, asıl sahibine, aziz milletimize aktaracağız…

Öncelikle milletimizi rahata erdireceğiz.  Dar gelirli milyonların alım gücünü, refah seviyesini artıracağız. 

Bununla birlikte, tarım ve hayvancılıkta, enerji ve madencilikte, sanayi ve teknolojide yatırımlara başlayacağız.

-         Milli Görüş iktidarında borç ve faize dayalı ekonomik model terk edilecek, bunun yerine üretim, istihdam ve ihracata dayalı ekonomik modele geçilecektir.

-         Tarımda tüm kotaları derhal kaldıracağız, tarım ürünlerine en yüksek taban fiyatlarını vereceğiz. Tarımda ve hayvancılıkta kullanılan elektrik ve mazottaki vergileri kaldıracağız. Tüm girdileri devlet olarak sübvanse edeceğiz.

 

-         Yerli tohum, tarım ilacı ve gübremizi üreteceğiz.

-         Dış mihrakların ‘GDO’lu ürünler’ ve ‘yapay et’ gibi projelerine asla geçit vermeyeceğiz…!!

-         Tarım Bakanlığı’nı  “Bill Gates Vakfı’ın tasallutundan kurtaracağız”…!!

 

-         Devlet-Çiftçi ortaklığıyla dev tarım ve hayvancılık çiftlikleri kuracağız.

-         Ülkemizi gıda ithalatçısı bir ülke olmaktan kurtaracak, tarımda yıllık 100 milyar dolar ihracat yapan bir ülke konumuna getireceğiz.

-         “Samana muhtaç olan değil,  tüm Dünya’nin karnini doyuran YENİDEN BÜYÜK TURKİYE’Yİ  KURACAĞIZ ... !!”

 

-         İşçi, memur, emekli maaşlarına %150 maaş zammı yapılacak, en düşük emekli maaşı asgari ücret seviyesine getirilecek.

 

-         D-8 ülkeleri ile olan işbirliğimizi artırarak ihracat gelirlerimizi artıracağız.

-         Yıllık 30 milyar dolarlık turizm gelirimizi kısa sürede 100 milyar dolar seviyesine getireceğiz.  On binlerce tarihi eserin bulunduğu ülkemizde kültür turizmini yaygınlaştıracak, kültür turizminin yanında sağlık turizmi gibi katma değerli alanları da geliştireceğiz.

 

-         Esnafımızın vergi yükünü azaltacağız, stopaj uygulamasını sona erdireceğiz.

-         Dolaylı vergilerin, toplam vergi gelirleri içerisindeki payını OECD ortalamasına indireceğiz. 

-         Asgari ücretten, temel gıda ürünlerinden hiçbir vergi almayacağız

 

-         Yüksek katma değerli, İHA-SİHA projelerinin ve savunma sanayiindeki tüm projelerin arkasında duracağız, tüm gücümüzle bu projelere destek vermeye devam edeceğiz.

-         Yerli otomobil başta olmak üzere, tüm milli projeleri destekleyecek ve teşvik edeceğiz.

-         Şirketlerimizin markalı ve yüksek katma değerli üretim ve ihracat yapmalarını teşvik edecek,  talep ettikleri destekleri vereceğiz.

 

-         Gençlerimizin, yapacağı girişimlerde, özellikle ilk girişimlerinde KOSGEB ve Hazine desteklerinin payını önemli ölçüde artıracağız.

-         Yeniden tesis edeceğimiz, “Devlet Planlama Teşkilatı” ve “Milli Prodüktivite Merkezi’nin belirlemiş olduğu kalkınmaya yönelik alanlarda özel teşvik paketleri hazırlayacağız.

 

-         Dışa bağımlı olduğumuz hammadde ve ara mamulleri üretmek isteyen yatırımcılarımız  teşvik edilecek, yerli üretimde %82 düzeyinde olan ithalata bağımlılığa son verilecektir.

-         Ülkemizin yer altı zenginliklerinin yurtdışına hammadde olarak satışı zorlaştırılacak, bu kaynaklar zenginleştirilerek katma değerli olarak satılacak.

 

-         81 ilimizde üretim ve istihdama yönelik 681 projemiz en hızlı şekilde hayata geçirilerek,  işsizlik ortadan kaldırılacak.

-         100’ün üzerinde yeni organize sanayi bölgesi, Serbest Bölge ve Teknokent oluşturulacak.

 

-         Özellikle Teknoloji ve AR-GE alanında çalışmak isteyen genç girişimcilere verilen destekler daha da artırılacaktır.  Patent almak genç girişimciler için çok daha kolay ve maliyeti düşük hale getirilecektir.

NASIL OLACAK BÜTÜN BUNLAR ??  EN BAŞTA SÖYLEDİĞİMİZ, BORÇSUZ ZAMSIZ VERGİSİZ BİR ŞEKİLDE OLUŞTURACAĞIMIZ, “YILLIK 4 TRİLYON LİRALIK KAYNAK”LA OLACAK İNŞALLAH…

…………………………………………………………

 

HUKUK VE ADALET

Milletimizin yaşamış olduğu en önemli sorunlardan bir tanesi de; Hak, hukuk ve adalet ile ilgili sorunlardır.

- Türkiye, uluslararası değerlendirmelere göre adalet alanında en alt sıralarda yer almaktadır.

- Adalet mekanizmasında ‘adamına göre kararlar’ ayyuka çıkmış durumdadır.

- Adalete duyulan güven yerle yeksan olmuş durumdadır.

- Mevcut iktidarın bu alanda yaptığı tek şey, içinde adaletten eser olmayan lüks ve devasa adliye binaları ve her sene 40 tane yeni hapishane inşa etmektir.

 

  • Bizler Yeniden Refah iktidarında, adil bir hukuk sistemini mutlaka inşa edeceğiz.

 “Güçlüyü haklı sayan değil,  haklıyı güçlü kılan bir adalet mekanizması.”

- İtalya’dan ithal Ceza Hukuku, Almanya ve İsviçre’den ithal Özel Hukuk, Fransa’dan ithal idare Hukuku hegemonyasını hukuk sistemimizden çıkaracağız.

- Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, Gazi Meclisimizi güçlendirecek şekilde revize edilecek, meclisimizin ‘yasama’ ve ‘denetim’ fonksiyonlarına yeniden işlerlik kazandırılacak.

- Ne Yargının Yönetenler üzerindeki vesayetine, ne de Yönetenlerin Yargı üzerindeki vesayetine müsaade etmeyeceğiz.

- Din, dil, ırk, gelir düzeyi ayırt etmeksizin herkesin kul hakları teminat altına alınacak, “herkes için adalet” tesis edilerek,  milletimizin yargıya olan güveni artırılacak.

- Bir diğer hedefimiz ise yargılama ve tutukluluk sürelerini azaltmaktır.

Ülkemizde adalet ağır aksak işlemekte; maalesef kararlar çok geç çıkmaktadır. Yeniden Refah iktidarında “yargıda hedef süre” uygulamasını etkin bir şekilde tesis edeceğiz.

- Uyuşmazlıkların çözümünde,  “tahkim” ve “arabuluculuk” uygulaması daha yaygın ve etkili hale getirilecektir.

 

  • Yeniden Refah iktidarında, “Yeni, sivil, milli ve yerli bir anayasa” yapılarak, milletimize armağan edilecektir.

Mevcut Anayasa “12 Eylül Rejimi”nin kalıntılarını bünyesinde barındıran bir anayasa olup,  bugüne kadar 20’den fazla kez rötuşlar yapılmaya çalışılmış, ancak tam manasıyla uygun bir hale getirilememiştir.

“Hakkı üstün tutan, adaleti temel alan”  bir anayasanın,  her vatandaşına adil bir şekilde yaklaşacak bir devletin, bir işleyişin ortaya çıkmasına vesile olacak, toplumsal mutabakat ile hazırlanmış yeni bir anayasanın yapılmasını sağlayacağız.

  • “sağlıkta şiddet yasasının düzenlenmesi”, “kamuda ehliyet ve liyakate dayalı bir atama/tayin sisteminin getirilmesi”, “aile bütünlüğüne zarar veren uygulamaların sonlandırılmasına ilişkin düzenlemeler”, “öğretmenlik meslek kanununun hak ve meslek itibarı gözetilerek yeniden düzenlenmesi”,  “özel sektörde çalışan öğretmenlerin taban maaş uygulamasına geçirilmesi”,  “EYT’lerin sorunlarına çözüm bulunması” gibi meseleleri acil olarak çözüme kavuşturacağız.
  • Yine iktidarımızın ilk 100 günü içerisinde çözüme kavuşturacağımız konular;

- Bir tanesi toplumumuzun kanayan yarası süresiz nafaka meselesidir.  Bu haksız uygulama genç erkekleri evlilikten korkar hale getirmektedir.

 

Nafaka süresi, evlilik süresi ve boşanan eşlerin kusuru dikkate alınarak belirlenecektir.

Nafaka miktarının tespitinde, boşanan eşlerin iş ve gelir durumları, müşterek çocuk olup olmadığı gibi bazı objektif kriterlerden istifade edilecektir.

Nafaka alamayan ihtiyaç sahibi hanımlara destek olmak üzere, devlet yardımı ve istihdam mekanizmaları devreye alınacaktır.

- İktidarımızda, ele alacağımız bir diğer husus İstanbul Sözleşmesinin devamı niteliğinde olan 6284 sayılı kanunun ve Medeni Kanundaki uzantılarının derhal iptal edilmesini sağlamak olacaktır.

Sözde kadını korumak için çıkarılmış olan cinsiyetçi, feminist ve faşist bu kanun, ailenin, evlilik müessesesinin altına konulmuş bir dinamit gibi işlemektedir. Milyonlarca çocuk ve baba bu kanun yüzünden perişan haldedir.

Kadına yönelik şiddeti azaltmak yerine artmasına sebep olan bu kanun ve uzantıları derhal iptal edilecektir.

 

Mevcut iktidar İstanbul Sözleşmesi’nden imzasını çekmesine rağmen, bu sözleşmenin en önemli uzantısı olan 6284’ü uygulamaya devam etmektedir. Dolayısıyla 6284’ün tahribatı halen devam etmektedir.

6’lı, 7’li masalarda da durum hiç farklı değildir. “gelir gelmez İstanbul Sözleşmesi’ni tekrar yürürlüğe alacağız” ifadesini açıkça dile getiriyorlar.

Allah size fırsat vermesin !!

Bizler Yeniden Refah olarak, buna asla geçit vermeyeceğimizi bir kez daha en güçlü şekilde ifade ediyoruz…!!

İktidarımızda kadın, erkek ayırt etmeksizin herkesin haklarını koruma altına alacağız. Ancak keyfilikten, iftiraya uğramaktan milletimizi kurtaracağız. Aile bütünlüğünü koruyacak, değerlerimize uygun, yerli-milli yasaları  çıkaracağız.

- Hükümet, LGBT derneklerine de göz yummakta ve bunlara yurtdışından aktarılan mali kaynaklara karşı da sessiz kalmaktadır.  Türkiye’de 2007 yılında ilk “LGBT Öğrenci Derneği” kurulmuştur.  2011 yılında hukuk tekniği bakımından bir “onay yasası” niteliği taşıyan ‘6251 sayılı Kanun’ çıkarılmıştır. 2015 yılına gelindiğinde LGBT derneklerinin sayısı 22’ye ulaşmıştır.

Okullarımızda çocuklarımıza ve gençlerimize “Eğitimde Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Projesi” kapsamında söylemekten imtina edeceğimiz dersler okutulmuştur.

Biz elimizdeki tüm hukuki enstrümanları kullanarak LBGT derneklerini kapatacağız…!!

Bu işin propagandasının yapılmasına, normalleştirilmesine asla fırsat vermeyeceğiz…!!

İÇİŞLERİ ALANINDA DA ATACAĞIMIZ ÇOK ÖNEMLİ ADIMLAR VAR …

  • Mevcut iktidar her seçim dönemi geldiğinde polis memurlarımızın sorunlarını gündeme getirerek çözüme kavuşturacağını vaat etse de, seçim dönemi geçer geçmez bu konuyu gündemden kaldırıyor.

Gece gündüz, kar-kış-sıcak-soğuk demeden, canlarını siper ederek bizlerin güvenliğini sağlayan cefakâr polis kardeşlerimiz bu tavrı hak etmiyorlar.

- Bizim iktidarımızda tüm memurlarımızın olduğu gibi, polislerimizin de maaşlarını %150 maaş zammı ile iyileştireceğiz.

- Emniyet güçlerimizin çalışma saatlerini belirleyerek standart hale getireceğiz. Mesai saat ve ücretlerini yeniden düzenleyeceğiz.

- Bir intibak yasası çıkararak, bir defaya mahsus olmak üzere Eğitim durumuna bakılmaksızın toplamda yaklaşık 150 bin emekli polis memurumuzun ek göstergelerinde gerekli düzenlemeyi yapacağız.

- İktidarımızda, polis memurlarımıza 6-7 kez tayin getiren, aile bütünlüğünü doğrudan tehdit eden, 2024 yılında yürürlüğe girecek olan “5306 sayılı Yönetmeliği”, aile bütünlüğünü sağlayacak şekilde yeniden düzenleyeceğiz. 

Taahhüdümüzdür, milli görüş sözüdür… Biliyorsunuz ki Milli Görüş konuştuğunu yapar… Polis memuru kardeşlerimize ve emekli polis memurlarımıza hayırlı olsun inşallah.

  • Bekçi kardeşlerimizin de beklenti ve taleplerinin farkındayız. Onlara da buradan şu müjdeyi vermek istiyorum….

7 yıl görev yapan bekçi kardeşlerimizin yapılacak adilane bir sınavla polis olabilmelerinin önünü açacak düzenlemeyi hayata geçireceğiz…

à Jandarma personelimizin de özellikle riskli bölgelerde görev yapanlardan başlamak üzere görev tazminatlarını revize edeceğiz.

àGörev başında iken vefat eden itfaiye personelimizin şehit sayılması hususunda gerekli düzenlemeyi yapacağız inşallah.

Allah’ın izni ile Yeniden Refah iktidarında tüm vatandaşlarımıza bolluk ve bereket getirerek yüzlerini güldüreceğimiz gibi, canlarımızı emanet ettiğimiz kahraman polisimizin, jandarmamızın, bekçi kardeşlerimizin ve itfaiye personelimizin de yüzlerini güldüreceğiz.

- Ayrıca kamudaki “yardımcı hizmetler sınıfı”nı kaldırıp,  çalışanlarını “genel idare hizmetleri sınıfı”na alacağız…

- Kamuda çalışan 550 bin sözleşmeli personelin, 120 bin taşeron işçinin ve 50 bin geçici işçinin kadroya alınmasını sağlayacağız.

- 2000 yılı sonrası emekli olanlar Aylık Bağlama Oranlarındaki haksız uygulamadan dolayı büyük mağduriyetler yaşamaktadırlar. Milyonlarca emeklimiz haksızlığın giderilmesi için İNTİBAK DÜZENLEMESİ’ni dört gözle beklemektedir. Milli Görüş İktidarında intibak düzenlemesini de hayata geçireceğiz.

………………………………………………………

 

 

MİLLİ EĞİTİM

Milli Görüşçüler olarak, en önemli gördüğümüz konulardan birisi de Milli Eğitim Sistemimizdir.

Çünkü evlatlarımız, ülkemizin en önemli stratejik kaynağıdır. Geleceğimizdir. Yeniden Büyük Türkiye’nin mimarları evlatlarımız olacaktır.

  • Son 20 yılda Milli Eğitim Bakanlığı’nın, eğitim kalitemizi artırmak bir yana dursun, yıldan yıla gerilettiği görülmektedir.

- PISA ve TIMSS gibi uluslararası kuruluşlar tarafından yapılan “Ülkelerin Eğitim Puanları” araştırmalarında,  Türkiye en alt sıralarda yer almaktadır.

- Her sene 100 bin öğrencimiz üniversite sınavında “sıfır puan” almaktadır.

- Yabancı dil öğretiminde dünyada en alt sıralarda yer alıyoruz.

Bu istatistikler, son 20 yılda 15 defa sistem, 7 defa bakan değiştirmiş bir icraatın ürünüdür. Bu değişimler, eğitim sistemimizde hem zaman kaybına neden olmuş, hem de istikrarsızlığa neden olmuştur.

 

 

  •  Milli Eğitim’de “velilerimiz, öğrencilerimiz ve öğretmenlerimiz mutsuz ve umutsuz”  hale getirilmiştir…

 

Velilerimiz

Evet velilerimiz mutsuz !!! Fedakâr ve cefakâr Velilerimiz, “artan okul fiyatlarından,  okul alışverişinde %300’lere varan fiyat artışlarından, devlet okullarına yapmak zorunda kaldıkları bağışlardan dolayı mutsuz. Bunca fedakârlığa rağmen, evlatlarının aldığı diplomanın bir hükmü olmadığını görmelerinden ötürü mutsuz.

İktidarımızda, eğitim sisteminde ve ekonomide yapacağımız iyileştirmelerle velilerimizin sırtından bu yükü kaldırıp atacağız inşallah…

Öğrencilerimiz

Hepimizin en çok kıymet verdiği, evlatlarımız mutsuz ve umutsuz. İçi boşaltılmış, temel değerlerimizden ve dünya gerçeklerinden koparılmış, diplomaları anlamsızlaşmış, değersizleştirilmiş bir eğitim-öğretim sistemi nedeniyle mutsuzlar.

- Gençlerimiz için istikrarlı ve günümüz gerçeklerine cevap veren, yeni bir müfredat oluşturacağız.

- Geliştireceğimiz müfredat hem bilimsel, hem de ahlaki-manevi kalitesi yüksek nesiller yetiştirmeye yönelik olacak.

- Lise mezunu her genç en az bir yabancı dili, üniversite mezunu her genç en az iki yabancı dili iyi derecede biliyor olacak.

- Yeni Milli Eğitim Sistemimizde, her genç evladımızın geleceğe güvenle bakabileceği bir meslek-zanaat-sanat sahibi olmasını sağlayacağız.

- Üniversiteden mezun olan tek bir gencimiz dahi işsiz kalmayacak, üniversite diploması 'işsizlik sertifikası' olmaktan kurtarılacaktır. Eğitimde teorik bilgi ile uygulamanın birlikteliği sağlanacaktır.

- Mesleki ve teknik eğitime de gereken ağırlığı vereceğiz,  mesleki eğitim veren okulların yeniden açılmasını sağlayacağız.

 

Bizim İktidarımızda;

- Öğrencinin hangi alana yatkın olduğu erken dönemde tespit edilecek, ve öğrencilerimiz en başarılı oldukları alanlara yönlendirileceklerdir.

- Öğrencilerimiz hayatın her alanında yenilikler yapmak, teknoloji üretmek, sanat eserleri ortaya koymak için çalışmalarını yapacak ve bu amaçlara uygun sınavlara gireceklerdir.

- Üstün yeteneklilere yönelik okullar açarak, ülkemiz için bir cevher olan üstün yetenekli öğrenciler zamanında tespit edecek, daha üstün ve farklı müfredatlardan geçirilmesi sağlanacak, bu çocuklarımızın yabancı ülkeler tarafından sahiplenilmesinin önüne geçilecek.

- Özel eğitime ve rehabilitasyona ihtiyacı olan evlatlarımızın, haftalık ders saatleri artırılacak.

- Çocuklarımıza milli ve manevi değerlerimizin erken yaşta kazandırılması  okul öncesi eğitimin temel amaçlarından olacaktır.

- İlköğretim ve ortaöğretimde de milli ve manevi değerlerimizi önceleyen bir müfredatı getireceğiz.

Yeni nesillerimizin dini ve ahlaki hasletlerle donanması, helal ve haram bilincine sahip, şuurlu bireyler olarak yetişmeleri için gerekli her türlü tedbir alınacak.

Eğitim politikamızda ve geliştireceğimiz yeni müfredatta ‘önce ahlak ve maneviyat’, ‘irade yönetimi’ ve ‘hakkı üstün tutma’ prensipleri hâkim olacaktır.

 

Öğretmenlerimiz

Öğretmenlerimiz de mutsuzlar... Nasıl mutlu olsunlar !!   Okutmak durumunda kaldıkları bir işe yaramayan müfredata mı üzülsünler, ellerinden kayıp giden nesillere mi üzülsünler,  geçim sıkıntılarına mı üzülsünler ...

Öğretmenlerle ilgili dört sorun çözülmeden öğretmenlerimiz mutlu ve huzurlu olarak hizmet veremezler;

1- Sistemde istikrarsızlık:  Her sene değişen bir eğitim sistemi ile bir yere varılamaz. Öğretmen bu sisteme kendisi mi adapte olacak, öğrencisini mi adapte edecek. Tam oldu derken sistem bir daha değiştirilecek.  Böyle şey olmaz...

Yeniden Refah iktidarında bu istikrarsızlığa mutlaka son vereceğiz ...!!

Öğretmen ve öğrencilerimizi deneme tahtası olmaktan kurtaracağız…!!

2- Ekonomik bunalım: Aldığı maaşla geçinemeyen, ek işler yapmak durumunda bırakılan bir eğitimci, verdiği hizmete odaklanabilir mi ??

Yeniden Refah iktidarında iktidara gelir gelmez, tüm memurlarımıza olduğu gibi kıymetli öğretmenlerimize de  %150 oranında maaş zammı vereceğiz  inşallah…!!

3- Ailenin bir araya getirilememesi: Eşi başka ilde kendisi başka ilde görev yapan öğretmenlerimiz. Ailesi başka ilde, kendisi gurbette öğretmenlerimiz…

Bu böyle olmaz !!

Öğretmenlik Meslek Kanunu’nda yapacağımız düzenlemelerle, tüm eğitimcilerimizin aile bütünlüğünü teminat altına alacağız inşallah…!!

4- Hak, Adalet ve Meslek itibarının sağlanamaması:  Şubat ayında yasalaşan ve öğretmenlerimizde büyük hayal kırıklığına yol açan “Öğretmenlik Meslek Kanunu” yerine,

“Hak ve İtibarı Önceleyen, Öğretmenlik Mesleğini Stratejik Meslekler Kategorisine   alan Öğretmenlik Meslek Kanunu’nu” iktidarımızda biz çıkaracağız inşallah…!!

 

  • Yine söz veriyoruz;  iktidarımızda atama/tayin sistemini de düzelteceğiz. Bu atamalarda, “Ehliyete ve Liyakate Dayalı, Denetlenebilir, Tarafsız ve Şeffaf bir sistem tesis edeceğiz.”
  •  Üzgün olan bir diğer öğretmen grubumuz, “ataması yapılmayan öğretmenlerimizdir.”

150 bin adet olan Milli Eğitimdeki öğretmen açığının, atamalar yoluyla kapatılması için bir plan ortaya koyacağız.

  •  ‘Sözleşmeli ve ücretli öğretmenlik’ uygulaması derhal terk edilerek, tamamıyla “kadrolu öğretmen” uygulamasına geçilecek.

 

- Hem ahlaki ve manevi değerleri yüksek, hem de bilim ve teknolojiyle donatılmış nesiller yetiştirmek için,  Buyrun Başlıyoruz…

- Taklit eden ve kopyalayan değil, araştıran, yenilik getiren ve icat eden nesiller yetiştirmek için,  Buyrun Başlıyoruz...

- Uyuşturucu bağımlılığından, deizmden, ateizmden, eşcinsellik gibi sapkınlıklardan uzak bir nesil yetiştirmek için  Buyrun Başlıyoruz...

- Eğitim sistemimizin kaliteli nesil yetiştirmesinin önündeki en büyük engellerden olan  “Fulbright anlaşmasının sonlandırılması” için Buyrun Başlıyoruz…!!

 

YÜKSEKÖĞRETİM

  • Ülkemizde toplam 208 üniversite bulunmaktadır.

Birçok gelişmiş ülke, ülkemizden çok daha az sayıda üniversite ile ekonomik gelişimini, sanayileşme sürecini tamamlayabilmiştir.

Ancak bu kadar çok üniversiteye sahip olmamıza rağmen ‘Dünyada ilk 500 Üniversite’ sıralamasına çoğu zaman Türkiye’den bir tane dahi üniversite giremiyor.

  •  Toplam patent başvurusu ve patent başvurularını ticarileştirebilme gibi ölçütler bakımından 182 üniversitenin sıfır çekmiş olması, yükseköğretimin hazin durumunu göstermektedir.

Demek ki yükseköğretimde çok ciddi bir ‘bilimsel kalite’ ve ‘AR-GE iklimi’ problemimiz var.

  •  Ayrıca 2019 yılında yapılan bir araştırmaya göre, Türkiye’de bin kişiden 95’i üniversite öğrencisidir.  Bu alanda  AB ortalaması bin kişide 38’dir. 

Bu kadar genci üniversite okumaya yönlendirip, bir de bunlara yeterli iş imkanı oluşturmayınca, ülkemizde 1,5 milyon üniversite diplomalı işsiz ordusu oluşuyor.

Gelişmiş ülkelere baktığımızda, yeni üniversiteler açmak yerine, mesleki ve teknik eğitime ağırlık verdiklerini görüyoruz.

  •  Bizler hem üniversiteleri gerçekten bilim üretir hale getireceğiz, hem de ortaöğretimden başlamak üzere mesleki ve teknik eğitime ağırlık vereceğiz.
  •  Bildiğiniz üzere 2022 yılından itibaren üniversitelerde birçok bölüm için baraj puanları kaldırıldı. Eğitim kalitesinin adeta altını oyan bu uygulamayı kabul etmemiz mümkün değildir.

Bu uygulamalar, “birkaç yıl için işsizlik rakamlarını düşürmek, boş kalan üniversiteleri doldurmak ve üniversiteleri sadece şehre ekonomik hareketlilik kazandıran unsurlar olarak görmek” anlamına gelmektedir.

1,5 milyon üniversite diplomalı işsiz gencimize yeni bir 1,5 milyon daha ekleyecek bu uygulamadan derhal geri döneceğimizi açıkça ifade ediyoruz…

  •  Üniversitelerimiz her alanda toplumumuza çözüm üretmek üzere yapılandırılmalıdır. Bu amaçla “üniversite-sanayi işbirliği”, “üniversite-sivil toplum işbirliği” projelerinin geliştirilmesini sağlayacağız.
  •  Üniversitelerimizin araştırma bütçelerinin, Merkezi bütçeden aldığı payların ciddi oranda  yükseltilmesini sağlayacağız.
  •  Akademisyenlerimizin gelir düzeylerinin artırılması ve hocalarımızın ders yüklerinin hafifletilmesini sağlayacağız.
  •  Dayı-amca-yandaş rektör-dekan torpillerinin önüne geçilecek, rektörlerin, dekanların atanmasında bilimsel ehliyete ve liyakate dayalı bir atama sistemi tesis edilecektir.

Bizim iktidarımızda hangi görev olursa olsun, o göreve “dayısı olanlar” değil, hakkı olanlar gelecekler…!!

  •  Üniversite öğrencilerimizin yurt ve barınma problemlerini en acil şekilde ele alıp, çözüme kavuşturacağız.
  •  Öğrenim kredilerinden hiçbir şekilde faiz almayacağız.
  •  Üniversitelerin daha bağımsız hale getirilmesi için, YÖK’ün kapatılması da dahil olmak üzere birçok seçeneği, iktidarımızda sizlerle ve uzmanlarla birlikte değerlendireceğiz ve uygulamaya geçireceğiz.

………………………………………………………

 

 

  SAĞLIK

Bu alanda yapacağımız en hayırlı hizmet,  Sağlık Bakanlığımızı  DSÖ’nün vesayetinden kurtarmak olacaktır…!!

Yerli-milli aşı ve ilaç sanayini geliştirmek en öncelikli hedeflerimizdendir.

Tıbbi cihaz ve malzemelerin yerli üretimini sağlayacağız.

Sağlık çalışanlarımıza yönelik şiddetin önlenmesi, mesai ve nöbet sürelerinin insani şekilde düzenlenmesine öncelik vereceğiz.

13 Şehir Hastanesi’ni, 57  Hastane parasına yaptırmamıza neden olan mevcut anlaşmaları ortadan kaldıracağız.

“Bu milletin tek bir kuruşunun haksız yere imtiyazlılara aktarılmasına müsaade etmeyeceğiz..!!

…………………………………………………………

 

ENGELLİLERİMİZ

Yeniden Refah Partisi olarak en büyük önem atfettiğimiz konulardan bir tanesi de engellilerimizin sorunlarının çözülmesidir.

  •  Hayatlarındaki tüm zorluklara rağmen canla başla mücadele eden engelli vatandaşlarımız, en büyük hizmete 54. Hükümet döneminde Milli Görüş anlayışıyla kavuştular. 

Yine aynısı olacak, engellilerimizin yüzü yine Milli Görüş’le, Yeniden Refah’la gülecek…!!

- Engelli vatandaşlarımızın sosyal hayata kazandırılmaları için, Kamu ve Özel sektörde %3 olan engelli istihdam şartını, ülkemizde %12.5 oranında yani 10 milyon engelli vatandaşımızın olması sebebi ile, adil bir şekilde güncelleyerek en az %5’e yükselteceğiz.

- Bunun yanı sıra çalışanlarının %90’ı engellilerden oluşan fabrikalar kurulacak. Bu fabrikalar öncelikle engellilerin kullandığı araç ve gereçleri üretecek. Böylelikle hem engelli vatandaşımıza iş kapısı açılacak, hem de engelliler ülke ekonomisine fayda sağlayacaktır.

- Engelli maaşları,  asgari ücret seviyesine getirilecek.

- Engellilerin muhtaçlığının belirlenmesinde hane halkının toplam geliri değil, engelli vatandaşın geliri baz alınacak.

- Her bakanlıkta engelli vatandaşlarımızdan sorumlu Bakan yardımcısı atanıp, alınan kararların engellilere uyumluluğu gözetilecektir.

- Üniversitelerin özel eğitim bölümlerinde  görme engelliler, işitme engelliler ve zihinsel engelliler öğretmenliği bölümleri yeniden ayrı ayrı açılarak konunun uzmanı öğretmenler yetiştirilecek.

……………………………………………………

 

DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ

Üzerinde önemle durduğumuz bir başka husus ise 85 milyonun birlik beraberliği ve Kardeşliğidir…

Bugün Hakkâri’de, Van’da, Şırnak’ta, Diyarbakır’da, o cennet parçası bereketli topraklarda yaşayan vatandaşlarımızın kırgınlıkları var, mağduriyetleri var, üzüntüleri var,

O bölgede adil bir yönetim bekleyen,  yatırım, istihdam, eğitim bekleyen kardeşlerimiz yıllarca bu hizmetleri alamadıkları gibi, otokratik bir anlayışla hor görülmüş ve ötekileştirilmiştir.  Üvey evlat muamelesine maruz bırakılmıştır.

Bir yandan da dış mihraklar Doğu ve Güneydoğu bölgemizi karıştırmaya çalışmaktan, ırkçı ideolojilerle bunaltmaktan,  Marksizm-Leninizm gibi akımları bölgedeki gençlerimiz arasında yaymaya çalışmaktan vazgeçmiyorlar.

 

  •  Ancak biz millet olarak aynı inancın evlatlarıyız.  Bizler bin yıllık geçmişimizde birlik ve beraberlik içinde olmuş kardeşleriz.  Bize ayrılık, gayrılık ve çatışma asla yakışmaz.

“Kürt’ü Türk’ten, Türk’ü Kürt’ten ayırırsanız ortada ne Kürt kalır ne de Türk kalır. Ama Kürt ve Türk beraber olursa karşısında  ne Amerika durabilir, ne İsrail durabilir, ne de Siyonizm durabilir…!!”

Şanlı tarihimiz omuz omuza durduğumuzda neler yapabileceğimizi gösteren, birlikte kazandığımız nice zaferlerle doludur.

Sultan Alparslan ile Malazgirt’te, Selahattin Eyyubi ile Kudüs’te, Yavuz Sultan Selim ile Çaldıran’da,  Fatih Sultan Mehmet Han ile İstanbul’da, Kurtuluş savaşında Çanakkale’de, Merhum Erbakan Hocamız ile Kıbrıs Barış Harekâtında, omuz omuza savaşmış alnını birlikte secdeye koymuş ve birlikte şehit olmuşuz.

Bundan sonra da ebediyete kadar bir ve beraber olacağız inşallah...!!

Dış mihraklar ve uzantıları buna asla mani olamayacaklar…!!

 

Vicdan, Şuur ve Feraset sahibi olan hiçbir bölge insanı Kardeşimiz;

- B. İsrail Projesi’ne destek olmaz,

- Emperyalizmin piyonlarının bölücülük yapmasına müsaade etmez,

- Bölgeyi ateş topuna çevirmeye çalışan ABD’ye prim vermez,

- İnançlarına ve toplumsal değerlerine savaş açanlarla, LGBT destekçileriyle yan yana durmaz..

 

  • Biz batısından doğusuna kadar ülkemize fabrikalar kurmaya, yeni istihdam alanları oluşturmaya geliyoruz.  Biz hak ve adaletin tesisi için geliyoruz. 
  • Biz kardeşlik hukukunu korumaya, ırkçılığa son vermeye geliyoruz.

 Aynen Erbakan Hocamız gibi, Milli Görüş ruhuyla tüm bölge insanını ayrım gözetmeksizin kucaklamaya geliyoruz.

- Irkçılık yerine ’İslam Kardeşliği’ anlayışını hakim kılmaya geliyoruz.

- Bölgede ve tüm Türkiye’de maddi ve manevi kalkınma hamlelerini gerçekleştirmek için geliyoruz.

- Tarım ve hayvancılığın geliştirilmesi için en büyük destekleri vermekle birlikte, istihdam odaklı sanayi tesislerini de bölgeye kazandırmak için geliyoruz.

- Sanayiden ticarete,  lojistikten tarım ve hayvancılığa kadar pek çok yatırımla Doğu ve Güneydoğu illerimizi yeniden payidar etmek için geliyoruz.

“Doğu ve Güneydoğu’da  kurulan “kale karakolların” en az 5 misli  “meslek eğitim merkezi”,  en az  5 misli de fabrika kurmak için geliyoruz ...!!”

- “Gardiyan Devlet” anlayışı yerine,  şefkat ve hizmet temelli  “Garson Devlet” anlayışını hakim kılmak için geliyoruz.

 

  • Doğu ve Güneydoğu’muzu Siyonizm’in projesi olan “Büyük Ortadoğu Projesi’ne kurban etmeyeceğimizi,  ne pahasına olursa olsun birlik ve beraberliğimizi geçmişte olduğu gibi bugün de, bundan sonra da koruyacağımızı tüm dünyaya ilan ediyoruz…!!
  • Milli Görüş ezilen, zulme uğrayan her kesimin haklarını savunan ve özü Cenab-ı Allah’ın rızasını kazanmaya dayanan bir harekettir.   Bu sebeple, bölgenin istikrarı, huzur ve refahı için,  çözüme giden yol Milli Görüş zihniyetinden geçmektedir.

……………………………………………………

ULUSLARARASI İLİŞKİLER VE DIŞ POLİTİKA

Aziz milletimiz iktidardan “şahsiyetli bir dış politika beklerken”, Amerika’nın, Batı’nın, Rusya’nın ve Çin’in arasına sıkışmış bir dış  politikaya şahit olmaktadır.

Milli Görüş gömleğini çıkarıp D-8 Teşkilatını rafa kaldıran, 20 yıldır Avrupa Birliği’nin kapısını aşındıran,  Çin’den Sinovac aşısı almak için, SWAP anlaşması yapmak için Doğu Türkistanlı kardeşlerimizin uğradığı zulme ses çıkarmayan,  Rusya’ya enerji ve buğday için yanaşan, kredi muslukları açılsın diye Biden’la görüşme yapmaya can atan  bir iktidardan  “şahsiyetli bir dış politika” beklenebilir mi ?

  • Şimdi buna bir de İsrail eklendi…

Ne değişti de İsrail’le tekrar dostluk seviyesine, karşılıklı büyükelçi atama seviyesine geldik ?  Kudüs özgür mü kaldı ?  Zulüm sona mı erdi ?  Değişen tek şey var: Hükümetin parası bitti,  MB’nın rezervleri eridi, acilen borç lazım, kredi lazım…

  •   “Sen şehid oğlusun, incitme yazıktır atanı. Verme, dünyaları alsan da bu cennet vatanı.” diyen ecdadımızı dinlemeyip, Ege’deki ada, adacık ve kayalıkları Yunan’a kaptıran,  toprak kaybetmemize sebep olan iktidar !!

 

  • İktidar, söylemde farklı, eylemde farklı bir dış politika ile oyalanmaktadır… 

Marifet lafta değil,  icraattadır…

Görüyoruz ki dış politikada strateji yok, istikamet yok, vizyon yok, plan yok, hedef yok…!!

Yok yok yok…!!

Sadece havalı konuşmalar var,  sadece aldanmak ve aldatılmak var…!!

Bizler Yeniden Refah Partisi olarak, ülkemizi birilerinin bağımlısı, uydusu haline getiren bir dış politika anlayışını,

Reddediyoruz...  Reddediyoruz…  Reddediyoruz… !!

 

  • Bizim için dış politika alanında hassas olduğumuz dört önemli husus vardır ki bunlar;

Irkçı Emperyalizme karşı şuurlu olmamız ve dik durmamız,  İslam Birliği’nin kurulması, Kıbrıs davamız  ve  Kudüs davamızdır.

Milli Görüş’ün, dış politikada alamet-i farikası olarak gördüğümüz bu dört önemli hususta birinci 50 yılda; 

bize ambargo uygulayan Amerika’nın İncirlik Üssü kapatılmış, Çekiç Güç ülkeden kovulmuş,  Amerika’nın Irak ve İran ambargolarını delmiştir

D-8’le İslam Birliği’nin ilk adımı atılmıştır.

Kıbrıs meselesi Kıbrıs Barış Harekatı’yla bir daha tartışılmamak üzere çözülmüş,

54. Hükümet döneminde Kudüs’te tek bir Müslümanın dahi burnu kanamamıştır.

İşte bahsetmiş olduğumuz “şahsiyetli ve onurlu dış politika” budur…!!

Böyle bir dış politikayı da siyaseti makam ve rakam için değil,  Allah rızası için yapanlar ortaya koyabilir…!!

 

  • Bize göre Kıbrıs sorunumuz 1974 Barış Harekatı’yla sona ermiştir. Bundan sonra yapılması gereken, KKTC’nin bağımsızlığının tanınması için küresel ölçekte çaba gösterilmesidir.  Kıbrıs’ın maddi ve manevi kalkınması için gereken adımların atılmasıdır.

- Coğrafyamızı kana bulayan, B. İsrail hedefine ulaşmak isteyen ırkçı emperyalizmle en etkili şekilde mücadele ederek,  dünyanın tüm mazlumlarına el uzatmak ana şiarımızdır.

- İncirlik Üssü’ne, Kürecik Radar Üssü’ne kilidi biz vuracağız inşallah…!!

 

Laftan anlamayan Irkçı Emperyalistlere, Siyonistlere gereken cevabı Yeniden Refah  iktidarında biz vereceğiz inşallah…!!

Bundan milletimizin en ufak bir şüphesi olmasın… 

 

- Yeniden Refah Partisi iktidarında, tarihten aldığımız şuurumuzla, imanımızla,  gideceğiz,  Ege Denizinde, tüm  adacık ve kayalıklarımızın üzerinden Yunan bayrağını indirip  Ay-Yıldızlı bayrağımızı dikeceğiz inşallah…!!

 

  • Görüyoruz ki iktidarından, muhalefetine, bizim dışımızdaki siyasi partiler birilerinin güdümünde bir siyasi anlayışa sahip olduklarını gösteriyorlar. 

Bunların yürüdüğü yol farklı olsa da vardıkları adres aynıdır !!

AYNEN MEVCUT İKTİDARIN 20 SENE ÖNCE İKTİDARA GELİRKEN YAPTIĞI GİBİ, ŞİMDİ DE MUHALEFET PARTİLERİ AMERİKA’NIN YOLUNU TUTAR OLDULAR.

 

BİZ YOLU AMERİKA’DAN GEÇMEDEN İKTİDAR OLMUŞ MG HAREKETİYİZ…!!

BİZ KUVVET VE KUDRET SAHİBİ AMERİKA DEĞİL, CENAB-I ALLAH’TIR İNANCINDAYIZ …!!

VE İKİNCİ KIRK YILDA DA YOLUMUZ AMERİKA’DAN GEÇMEDEN İKTİDAR OLACAĞIZ İNŞALLAH …!!

 

 

  • Yeniden Refah Partisi iktidarında işimiz “Hakkı değil Kuvveti üstün tutan”,  AB,  Amerika, G-20 ve Şanghay İşbirliği Örgütü’nün peşinden koşmak değil, D-8 organizasyonunu canlandırmak ve hedeflerine uygun bir şekilde çalıştırmak olacaktır.

Takip eden süreçte yapacağımız iş, D-60 birliğinin gerçekleştirilmesi ve 57 Müslüman ülkenin sahip olduğu toplam gücün ve zenginliklerin, zulme ve sömürüye karşı yaptırım gücü olarak kullanılmasını sağlamak olacaktır.

  • Ekonomik alanda esaret bitmeden, siyasi esaret bitmez, dış politikada esaret bitmez. Ekonomik esaretin bitirilmesinin en önemli adımı da ırkçı emperyalizmin en önemli silahı olan Amerikan Doları’ndan kurtulmak ve birlikte olduğumuz ülkelerle ortak bir para birimine geçmek olacaktır.

 

 

  • Dış politikadaki bir diğer önemli husus da şudur. Yabancı ülkelerin karşısında dik durabilmek için, pazarlık masasında söz sahibi olabilmek için, müzakere yaptığınız ülkeden borç para dilenen ülke konumunda olmamanız gereklidir.

Devlet, vatandaş ve özel sektör olarak boğazına kadar borca batmış, enflasyon, cari açık ve merkez bankası rezerv kaybında rekor üzerine rekor kırmış, sürekli olarak kredi ve swap anlaşmaları ile para arayışında olan,  üretimde  %82 oranında ithalata bağımlı hale gelmiş bir ülke,  dış politikada sözünü dinletemez.

Biz güçlü ve etkili dış politika için,  ekonomik ve teknolojik bakımdan güçlü Türkiye'yi inşa edeceğiz…!!

 

  • Değinmemiz gereken son bir husus da Suriyeli mülteci kardeşlerimizin durumudur;

Mülteci kamplarında çok zor koşullar altında yaşayan, vatan özlemiyle yanıp tutuşan Suriyeli sığınmacı kardeşlerimizin, kendi ülkelerine dönebilmesi için Suriye’deki muhataplarımızla görüşerek, dönüşlerini güvenli hale getireceğiz ve Suriyeli kardeşlerimizin vatan özlemlerine son vereceğiz.

  • Türkiye, Milli Görüş iktidarında, Allah rızası için, adil bir dünya için, hak bildiğini en gür sesle savunacak,  Amerika’ya ve Batı’ya değil,  Hakk’a boyun eğen ve yalnız ona hesap veren şahsiyetli ve onurlu bir dış politika izleyecektir…!!

……………………………………………………………

 

KAPANIŞ VE MİLLİ GÖRÜŞ YEMİNİ

  • Bu konuşmamızda ortaya koyduğumuz çözüm önerilerimiz, kendi iktidarımızda yapacaklarımızın sözüdür, teminatıdır.

Bu konuda  “Aziz Milletimize Milli Görüş Sözü” veriyoruz…!!

Projelerimiz hazır, kaynak paketlerimiz hazır, her bakanlık için ilk 100 gün icraatlarımız hazır, makam ve rakam için değil Allah rızası için çalışan kadrolarımız hazır …!!

50 yıllık Milli Görüş tecrübemizle, iş bitirme belgelerimizle iktidara geleceğiz ve milletimizin yüzünü yeniden güldüreceğiz.

  •  Sözlerime son verirken, tüm teşkilatımızı ve kıymetli hazirunu bir kez daha hürmet ve muhabbetle selamlıyorum, bir kez daha teşekkür ediyorum.

Bu kongremizin hazırlanmasında emeği geçen bütün isimsiz kahramanlara teşekkürlerimi sunuyorum.

Bu vesile ile saygıdeğer basın mensuplarına ve güvenliğimizi sağlayan emniyet güçlerimize teşekkür ve şükranlarımı sunuyorum.

2. Olağan Büyük Kongremiz, milletimize, tüm İslam Alemi’ne ve tüm mazlum milletlere hayırlı olsun,  mübarek olsun inşallah…

 

Şimdi hep birlikte Milli Görüş Yemini edeceğiz. Ama öyle gür bir sesle yemin edeceğiz ki, sadece Ankara değil, tüm Türkiye değil, tüm İslam âlemi ve mazlum milletler de sesimizi duyacak….!!

Hazır mıyız ?

BUYRUN BAŞLIYORUZ….

Milletimizin …

Kurtuluşu ve Selameti için …

Yeniden Refah Partimizin en büyük zaferi için …

Yaşanabilir Bir Türkiye için …

Yeniden Büyük Türkiye için …

Yeni bir dünyanın kurulması için …

Bugüne kadar olduğu gibi …

Bundan sonra da …

Canla başla çalışacağımıza…

Söz veriyoruz…

 

Zafer inananlarındır ve zafer yakındır.  

Kongremiz hayırlı olsun,  Gazamız mübarek olsun,

Allah’a emanet olunuz.

Essalemünaleyküm.

 

ASIL BÜYÜK SÜRPRİZİ HAZİRAN 2023 SEÇİMLERİNDE YAPACAĞIZ

ASIL BÜYÜK SÜRPRİZİ HAZİRAN 2023 SEÇİMLERİNDE YAPACAĞIZ

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, MKYK üyesi Mehmet Aşıla’nın oğlu Fatih Aşıla’nın düğününe katılmak için geldiği Çorum'da düğün merasimi öncesi partisinin il başkanlığını ziyaret etti.

 

İl Başkanlığında basın mensuplarına açıklamalarda bulunan Genel Başkanımız, 6 Kasım'da Ankara'da gerçekleştirdiğimiz kongreye 65 bin kişinin katıldığını, bu yönüyle kongremizin Türk siyasi tarihine geçtiğini söyledi.

 

 

Asıl büyük sürprizi Haziran 2023 seçimlerinde yapacağız

2. Olağan Büyük Kongremizde kırılan katılım rekoru, Yeniden Refah Partimizin hiçbir şekilde baraj problemi olmadığını açık bir şekilde gösterdiğini ve asıl büyük sürprizi 2023 yılında yapılacak seçimlerde göstereceğimizi belirten Genel Başkanımız Erbakan, "Kongremiz bunun açık ispatıdır. Birinci şahlanışını 17 Kasım 2019'da Ankara Arena'da yapan partimiz, ikinci şahlanışını 6 Kasım'da yine aynı salonda yaptı. Bu şahlanışlar, asıl büyük şahlanışın Haziran 2023 seçimlerinde yapılacağının açık bir göstergesidir." dedi.

 

 

Oy oranımız yüzde 9-10 seviyesinde

Konuşmasında Türkiye genelindeki oy oranlarını da açıklayan Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan: “En son Nisan ayında parti olarak bir anket yaptırdık. Bu anket İstanbul üzerinden bir anket. Doğu ve Güneydoğu’daki 15 ili kapsayan bir anket, bir de Türkiye genelinde bir anket yaptırdık. Nisan ayında aldığımız sonuçlar yüzde 9 ile 10 arasında çıkıyor. Bunun geçen zaman içerisinde daha da yükseldiğine eminiz. Şimdi yeni bir anket daha yaptıracağız. Çünkü ekonomik kriz artıyor, AK Parti’nin oyları eriyor ve büyük ölçüde de AK Parti’den ayrılan seçmen eski Refah, Milli Görüş seçmeni olduğu için partimize geliyor. Yeni yaptıracağımız ankette yüzde 9-10’un üzerine çıkacağımıza inanıyoruz. Büyük kongremiz en güzel anket olarak önümüzdedir. İktidar partisinin dahi yapamayacağı düzeyde coşku, katılım bakımından bir kongre gerçekleştirdik. Hazine yardımı almadan, mecliste grubumuz olmadan, medya gücü olmadan bu kongreyi gerçekleştiren bir teşkilatın baraj problemi olması mümkün değildir. Yapılan anketler maalesef manipülatiftir. Cumhur İttifakı’na yakın anketlerde Cumhur İttifakı, Millet İttifakı’na yakın anketlerde Millet İttifakı öne çıkarılmaktadır. Bilimsel olmaktan çok spekülatif olduklarını düşünüyorum. Bizim kendi anketimizde de durum ortada.” diye konuştu.

 

 

Seçime tek başımıza gireceğiz

Hangi ittifakta yer alacaksınız sorusuna cevap veren Genel Başkanımız; “Herhangi bir ittifakta yer almayacağız. Teşkilatlarımız, bize oy vereceğini ifade eden vatandaşlarımız kendi başımıza seçime girmemiz gerektiğini söylüyor. Dolayısıyla Milletimiz bizi hiçbir ittifaka yakıştırmıyor. Seçime parti olarak tek başımıza gireceğiz, hiçbir ittifakta yer almayacağız.” dedi.

 

 

AK Parti’nin HDP ile başörtüsü için görüşmesi normal karşılıyoruz

AK Parti’nin HDP ile görüşmesini normal karşıladığını belirten Genel Başkanımız Erbakan; “Ziyaretin başörtüsünün Anayasa’da teminat altına alınması için yapılmış olan bir görüşme olduğu ifade ediliyor. Bu çerçevede olduysa tabi doğal bir görüşme. Çünkü milletin kanayan bir yarası. Teminatın sağlanması lazım. Bunun için de mecliste grubu olan partilerin desteği ve oyu lazım. Bunlarla görüşmelerini normal karşılıyoruz. Tabi ki söyledikleri gibi bu çerçevede bir görüşme olduysa bunda bir problem görmüyoruz.” ifadelerini kullandı.

 

 

Mevcut iktidarın emeklilik zamanı geldi

Konuşmasında iktidarı ekonomi üzerinden eleştiren Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, AK Parti’nin emeklilik zamanı geldiğini ifade ederek, şunları söyledi: “İktidarın emeklilik zamanı geldiğini göstergesi bizzat kendilerinin de ifade ettiği metal yorgunluğudur. AK Parti seçmeni, Refah Partisi seçmeni aslında. Onlardan çok yoğun bir dönüş olduğunu görüyoruz. İktidar gücü olmayan bir partinin böyle büyük bir kongre yapması çok önemli bir olay. Metal yorgunluk da aşıldı, metalin paslanmasına geldi. Özellikle ekonomi alanında gelinen nokta, adam kayırma, yolsuzluk iddiaları gibi konularda görünen manzara artık metal yorgunluğundan metalin paslanmaya geçtiğini göstermektedir.  Türkiye Yüzyılı vizyon programı tamamen edebiyat tamamen soyut bir vizyon. Millete verecekleri hiçbir şey kalmamış. 94 ruhuna duyulan özlemden bahsediyorlar. Asıl milli görüş ruhuna özlem duyuyorsanız bu ruh sizde yok demektir. Hz. Ömer demek millet demektir, demek ki sizin Ömerleriniz yok. En çok sahada olan siyasi partiyiz. Halkın gösterdiği tepkiler, bu iktidarın emeklilik zamanının geldiğini ortaya koyuyor.”

 

 

İktidarı emekli ederken 6’lı masayı getirmek bir başka felaket olur

“İktidar emekli olacak da yerine ne gelecek. 6’lı masa mı gelecek? Elbette hayır. 6’lı masa bugün ‘gelir gelmez İstanbul Sözleşmesi’ni geri getireceğim’ diyor. ‘LGBT’lilere haklarını geri vereceğiz’ diyorlar. 6’lı masanın en önemli aktörü CHP, din dersini zorunlu ders olmaktan çıkarmamız lazım diyor. Bu, yağmurdan kaçarken doluya tutulmak manası taşımaktadır. Biz mecvut iktidarı emekli ederken, 6’lı masayı getirecek olursak, bir başka felakete gitmiş oluruz. Seçim arifesinde muhalefetin Amerika ve İngiltere ziyaretlerinin kendilerini endişeye sevk ettiğinin altını çizen Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, “Diğer bizleri kuşkulandıran, endişeye sevk eden hususta tam seçim arifesinde koşa koşa Amerika ve İngiltere’ye gitmeleri. Bakın Sayın Kılıçdaroğlu, Amerika’ya gitti. 8 saat ortadan kayboldu. Basından gizli görüşmeler yaptı. Arkasından İngiltere’ye gitti. İyi Parti heyeti, ABD Dışişleri Bakanlığı yetkilileri ile görüşme yaptı. Dünya Siyonizm'inin en önde gelen kuruluşlarından gelen CFR’nin uzmanı yetkilisi Steven Coac bizimle görüşmek için İyi Parti heyeti bizden randevu talep etti, dedi. Yeniden Refah Partisi dışındaki bu 6’lı masadakiler de soluğu Amerika’da alıyor. Amerika’nın yolunu tutuyor. AK Parti de bunu yaptı. ABD tarihinde ilk kez bir parti başkanı başkanla görüşme yapabildi. Biz milli görüş olarak yolu Amerika’dan geçmeden iktidar olan bir hareketiz. Biz milli görüş olarak Anadolu'dan iktidara istiyoruz 20 yıldır ülkeyi yöneten AK Parti hükümetlerinin borç, faiz, zam, vergi, israf ve beton, çimento ekonomisi oluşturmanın ötesine geçememiştir. Her zaman ifade ettiğimiz gibi iktidarın ekonomi modelinde 3 temel gider kalemi, 3 temel gelir kalemi bulunmaktadır. Giderler; faiz, imtiyazlı holdinglere kaynak aktarımı, israf. Gelirler; borçlanma, kamu mallarını satıp yok etme, zam, vergi ile milletin suyunu çıkarma. İşte bu model yüzünden faiz lobisi kar rekorları kırmaya, enflasyon ve fakirlik sürekli artmaya, Türk Lirası her geçen gün erimeye, aziz milletimizin borçları ve feryadı gün geçtikçe daha da artmaya devam ediyor"

 

ÖĞRETMENLERİMİZİN MUTLU, HUZURLU VE REFAH İÇERİSİNDE OLDUĞU BİR TÜRKİYE’Yİ GÖRECEĞİMİZ GÜNLER YAKINDIR

ÖĞRETMENLERİMİZİN MUTLU, HUZURLU VE REFAH İÇERİSİNDE OLDUĞU BİR TÜRKİYE’Yİ GÖRECEĞİMİZ GÜNLER YAKINDIR

 

Çok Kıymetli Öğretmenlerimizi saygı, sevgi ve hürmetle selamlıyorum.

 

Bugün 24 Kasım Öğretmenler Günü. Ülkemizin geleceğini emanet edeceğimiz çocuklarımızı ve gençlerimizi yetiştiren çok kıymetli öğretmenlerimize, bu önemli günlerinde saygı ve teşekkürlerimizi sunuyoruz. İstikbalimizin teminatı olan evlatlarımızın yetişmesinin temel yapıtaşı, ana omurgası eğitimcilerimizdir. Böylesi kadim bir mesleğin mensupları olan öğretmenlerimiz, ülkemizin her coğrafyasında üstün bir fedakârlık ve gönülden gelen bir sevgiyle mesleklerini icra etmektedir. Geçim derdi ile mücadele ederek, bazıları eşinden ve çocuğundan uzakta ve gerektiğinde şehadet şerbetini içerek, daha nice fedakârlıklarda bulunarak evlatlarımıza ilim ve irfanı öğretmektedir.

 

Yeniden Refah Partisi olarak, şahitlik etmiş olduğumuz bu fedakârlıkların, iktidar partisi tarafından ödüllendirilmek yerine adeta cezalandırma ile sonuçlandırıldığına şahit oluyoruz. Kurulduğumuz 23 Kasım 2018 tarihinden bu yana,öğretmenlerimizin birçok sorununa değindik ve çözüm yollarını önerdik. Buna rağmen iktidarın hem bizlere hem de öğretmenlerimize kulak vermediğini gördük. Dört yıldan bu yana;

• Mülakatla alımlardaki usulsüzlükler ve liyakatsiz atamalar hususunda iktidarı uyardık ancak iktidarın kendi bildiğini okuduğunu gördük.

• Sözleşmeli öğretmenlerimize kadro verilmesi gerektiğini söyledik, ancak 2022 yılı içerisinde yeni sözleşmeli öğretmen atamaları yapıldığını gördük.

• Milli Eğitim Bakanlığı’nın ihtiyacı olan 150 bin öğretmen için ek atama planlaması yapılmasını önerdik, ancak sadece 20 bin atama ile 2022 yılının kapatıldığına şahit olduk.

• Yoksulluk ve açlık sınırında yaşayan öğretmenlerimizin zam taleplerinin sesi olduk, ancak karnı tok olan iktidarın bu zam talebi karşısında kulaklarını tıkadığını gördük.

• Öğretmenlerimizin aile bütünlüğünün sağlanması hususunda düzenleme yapılmasını önerdik, ancak bu konunun hükümetin gündeminde bile olmadığını gördük. 

• Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun öğretmenlerimizin dertlerine derman olamadığını, revize edilmesi gerektiğini ifade ettik, ancak iktidarın ben ne yaptıysam doğrudur tavrı ile karşılaştık.

• Kariyer sınavı gibi yanlış ve rencide edici yöntemlerle öğretmenlerimizin performansının değerlendirilmesine karşı çıktık, ancak iktidarın bu hatasını inatlaşırcasına savunduğunu gördük.

• Öğretmenlerimizle gönül kıran değil gönüllere köprü olan bir iletişim kurulmasını önerdik, ancak iktidarın öğretmenlerimizin yüzlerine bile bakmadığına şahit olduk.

Yeniden Refah Partisi olarak, bizi bugünlere getiren, üzerimizde en büyük hakkın onlarda olduğunu bildiğimiz eğitimcilerimizle daima bir ve yan yana durduk. Öğretmenlerimizle yüz yüze, göz göze, gönül gözüyle bakarak ve sürekli iletişim halinde olarak dertlerini ve sorunlarını dinledik.

 

Bizler Yeniden Refah Partisi olarak, eğitimcilerimizin sorunlarını yakından takip ediyor ve iktidara geldiğimizde bu sorunları hızla çözebilmek amacıyla birçok çalışmayı Milli Eğitim ve Yükseköğretim Politikaları Kurulumuzla birlikte sürdürüyoruz. Bu amaçla çok kıymetli, fedakâr ve kahraman öğretmenlerimizin, öğretmenler gününü kutlamakla birlikte, Yeniden Refah iktidarında ivedilikle uygulamaya koyacağımız icraatlarımızdan bazılarını sizlere burada müjdeliyorum:

 

 

 

1) Öğretmenlik Meslek Kanunu’nu hak ve meslek itibarını önceleyerek revize edeceğiz. Bu kanunla öğretmenlerimizin haklarını sözde değil özde hale getirecek ve tüm haklarını kanunla teminat altına alacağız. Bu kanunda, öğretmenlik mesleğini bir stratejik meslek olarak tanımlayacağız. 

 

2) Özel okullarda çalışan öğretmenlerimizi, Öğretmenlik Meslek Kanunu kapsamına alacağız ve taban maaş uygulamasına geçerek kamu - özel fark etmeksizin tüm öğretmenlerimizin mesleğin hak ettiği ücrete ve meslek itibarına kavuşmalarını sağlayacağız. 

 

3) İktidara gelir gelmez tüm memurlarımızın olduğu gibi öğretmenlerimizin maaşlarına ilk yıl %150, takip eden yıllar ise gerçek enflasyonun üzerinde yapacağımız zamlarla mali açıdan mesleğin itibarına yönelik gerekli iyileşmeleri tamamlayacağız. Geçim derdi, ek iş yaparak geçinmek durumunda kalmak gibi, öğretmenlerimizi asıl işleri olan eğitimden uzaklaştıran mali engelleri derhal ortadan kaldıracağız.

 

4) Öğretmen atama ve tayin sistemini aile bütünlüğünü sağlayacak şekilde yeniden düzenleyeceğiz. Bizler Yeniden Refah Partisi olarak çok iyi biliyoruz ki, aile bütünlüğünü sağlayamamalarından ötürü mutsuz olan eğitimcilerimiz, mesleklerini icra ederlerken verimli olamaz.

 

5) Milli Eğitim Bakanlığı’nın ihtiyacı olan 150 bin öğretmen açığını kapatmak üzere bir atama planlaması yapacağız. Bu atamaların gerçekleşmesinde uyulacak usulleri belirleyecek hak, adalet ve liyakat esaslı bir atama sistemini hızla devreye alacağız.

 

6) Öğretmenlerimizle ilgili hiçbir kararı tek başımıza almayacağımızı, biz yaptık oldu anlayışında olmadan, başta öğretmenlerimiz olmak üzere, onların temsilcileri STK’lar ve siyasi partiler ile birlikte kararlar alacağımızın taahhüdünü ve müjdesini veriyoruz.

 

Daha önce de birçok vesile ile kıymetli öğretmenlerimize belirttiğimiz üzere, burada sıraladığımız ve öncelikli olarak yapılmasını gerekli gördüğümüz bu uygulamalar, öğretmenlik mesleğinin maddi ve manevi itibarının sağlanmasına ve kalkındırılmasına yöneliktir. Bizler Yeniden Refah Partisi olarak çok iyi biliyoruz ki, öğretmenlerimiz bugün mutsuzsa, her türlü geçim sıkıntısından, yasal boşluklardan veya iktidarın sorunlara kulak asmamasından ötürü asıl işleri olan öğretmenlik mesleklerine odaklanamıyorlarsa, Yeniden Büyük Türkiye hedefinden bahsetmemiz beyhude kalacaktır. 

 

Bizler Yeniden Refah Partisi olarak, çözülemeyecek hiçbir sorun olmadığına olan inancımızla, 50 yıllık Milli Görüş tecrübemiz ve yer aldığımız hükümetlerde yapmış olduğumuz icraatlarımızla, milletimizin görevi bize devrettiğinde neler yapabileceğimizi ispat etmiş, iş bitirme belgesine sahip Milli Görüş Hareketi’nin temsilcileriyiz. Bugüne kadar, öğretmenlerimizle ilgili iktidara yönelttiğimiz öneriler, Yeniden Refah iktidarımızda yapacaklarımızın sözü ve teminatıdır. Yeniden Refah İktidarında, öğretmenlerimizle ve onların yetiştirdiği nesillerimizde el ele ve omuz omuza çalışarak yaşanabilir bir Türkiye’yi, Yeniden Büyük Türkiye’yi inşa edeceğimizi beyan ediyoruz. Bu vesile ile Gazi öğretmenlerimiz başta olmak üzere atanmış ve ataması yapılmamış tüm öğretmenlerimizin Öğretmenler Günü’nü kutluyor, saygı, hürmet ve muhabbetle selamlıyoruz. Yine başta şehit olan öğretmenlerimiz olmak üzere ebediyete irtihal etmiş tüm öğretmenlerimizi hayırla yâd ediyor, Cenab-ı Hak’tan rahmet niyaz ediyoruz.

 

 

Dr. Fatih ERBAKAN

Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı

GEÇ KALINMIŞ DA OLSA DOĞRU ADIMLAR

GEÇ KALINMIŞ DA OLSA DOĞRU ADIMLAR

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, iktidarın Mısır ve Suriye ile yakınlaşma adımlarını desteklediklerini belirterek, “Mısır ve Suriye yönetimleri ile ülkemizin çıkarları doğrultusunda makul temaslar kurulmasının doğru olacağını ifade ediyoruz. Yeniden Refah Partisi bugüne kadar olduğu gibi her milli meselede, atılacak müspet adımlara destek vermeye, menfi adımlara ise karşı çıkmaya devam edecektir.” ifadelerini kullandı.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Aylık Olağan İl Başkanları Toplantımız’da gündeme ilişkin önemli açıklamalarda bulundu.

 

Ankara’da Türkiye’nin en büyük salonlarından bir tanesine sığmayan bir insan seliyle, 65 bin kişinin katıldığı Türk siyasi tarihinin en büyük kongrelerinden birini yaptığımızı belirten Genel Başkanımız, “6 Kasım’da Milli Görüşçüler olarak tarih yazdık elhamdülillah. 1100’e yakın otobüs, 1400 binek araç, Ankara’dan gelenlerle birlikte 65 bin kişinin katıldığını hesap ediyoruz. Türk siyasi tarihine geçen bu kongreyle Milli Görüş’ün, Yeniden Refah’ın gücünü ve adım adım iktidara yürüdüğünü tüm dünyaya göstermiş olduk.” ifadelerini kullandı.

 

 

İktidarın emeklilik zamanı geldi

Hükümetie ekonomi üzerinden yüklenen Genel Başkanımız Erbakan, 100 milyar doların üzerinde bir dış ticaret açığıyla Cumhuriyetin 100’üncü yılına, Türkiye Yüzyılına girileceğini söyledi.

 

İktidarın 20 sene sonunda uyguladığı yanlış ekonomi politikalarının sonunda artık emeklilik zamanının geldiğini belirten Genel Başkanımız, şöyle konuştu:

 

“AK Parti iktidarı döneminde 240 devlet kuruluşundan 170 tanesi satıldı. Yerli ve milli ne kadar kamu kuruluşu varsa satan AK Parti iktidarı, yerine hiçbir şey koyamadı. Satılanlardan elde edilen gelirle üretim ve istihdama yönelik yeni adımlar atılmadı. Fabrikalar kapanırken 227 cezaevi daha açıldı. 2022’de cezaevi sayısı 383’e yükseldi. Yapımı devam eden 36 cezaevi ile bu sayı 419’a ulaşacak. TL pul olmuş, enflasyon %185 olmuş, 10 milyon işsiz, gençlerde işsizlik özellikle Doğu ve Güneydoğu’da yüzde 40 - 50 olmuş, 1,5 milyon üniversite diplomalı işsiz, 2022 yılı ilk 8 ayında 60 bin esnaf kepenk indirmiş. Açlık sınırı 8 bin 657 TL’ye yükselmiş, emekli ve asgari ücretliler aç… Yoksulluk sınırı 25 bin 422 TL, halkın neredeyse %85’i yoksulluk sınırının altında.  AK Parti'nin iktidara geldiği 2002 yılında 8 milyon icra dosyası vardı. İcra dairelerindeki dosya sayısı, son bir yılda 1 milyon 466 bin adet artarak 24 milyonu geçti.  Borcunu ödeyemediği için yasal takibe girenlerin sayısı da bir önceki yıla göre yüzde 83 arttı.”

 

 

 

Faizi tek haneye düşürdünüz ama zamları 3 haneye çıkardınız!

2023 yılı için vergi, harç ve cezalardaki yüzde 123 astronomik artışı da eleştiren Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, “Ehliyet ve pasaport harçları, özel iletişim vergisi, yurt dışından getirilen telefonların kayıt harcı, trafik cezaları bunların hepsine yüzde 123 oranında arttırılıyor.  Sonra da faizi tek haneye düşürdük diye övünüyorlar ama vergiler zamlar yağmur gibi yağıyor. Kaldı ki tek haneye düşürseniz de piyasa faizi yüzde 30 oranlarında. Asıl mesele bu vergileri, bu zamları milletin sırtındaki bu yükü kaldırmaktır. Faizi tek haneye düşürdünüz ama zamları üç haneli yaptınız.” diye konuştu.

 

 

Türkiye Sefalet Ligi’nde birinci sırada!

Türkiye’nin dünya sefalet liginde birinci sıraya yükseldiğini belirten Genel Başkanımız, yapılması gerekenin yeniden Milli Görüş politikalarına sarılmak olduğunu belirterek şöyle devam etti:

 

“Enflasyon ve işsizlik oranlarının toplamından oluşan sefalet puanı, Türkiye için ekim ayı itibarıyla 95,1’e (TÜFE %85,5 + İşsizlik %9,6) ulaştı ve Türkiye dünyada ilk sıraya taşındı… Önceki yıllarda birincilik ve ikincilik Venezuela ve Zimbabwe tarafından paylaşılırken, Ekim 2022 itibarıyla Türkiye 95,1 sefalet puanıyla birinciliğe, Arjantin 89,9 sefalet puanı ile ikinciliğe yükseldi. AK Parti’nin iktidara geldiği 2002’de ağır ekonomik kriz sonrası olmasına rağmen, Türkiye’nin sefalet puanı 40 (TÜFE %29,7 + İşsizlik %10,3) idi.”

 

Sadece ekonomi değil, hukukta da durum içler acısı

Sadece ekonomide değil hukukta da durumun vahim olduğunu söyleyen Genel Başkanımız, “Hukuk devletinin tahrip edilmesi ve yargı sisteminin siyaset gölgesinde işlevsiz hale getirilmesinin ağır sonuçları, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin yayınladığı aylık dava istatistikleriyle somutlaştı. Türkiye, adil yargılanma hakkının ihlalinde ulaşılan boyutu gözler önüne seren bu tabloyla, AİHM’de 20 bin dava dosyasıyla ilk sırada yer alıyor! AİHM’nin yargılama yetkisini tanıyan 46 üye ülkeden yapılan toplam başvuru 75 bin 350 iken, yaklaşık 20 bin dava dosyası ile bunun neredeyse üçte birinin tek başına Türkiye’den gelen davalar olması üzerinde düşünülmesi gereken bir durum.” dedi.

 

'Avrupa'ya iltica başvurularında, Türk vatandaşları 3. sırada'

AB İltica Ajansının 9 Kasım’da açıkladığı Ağustos 2022 rakamlarına göre, Afgan ve Suriyelilerin ardından Avrupa’ya iltica başvurularında Türk vatandaşlarının üçüncü sırada yer aldığını belirten Genel Başkanımız Erbakan, "Türk Tabipleri Birliği’nin açıkladığı Ekim ayı rakamlarına göre, Ekimde ‘iyi hal belgesi’ alarak mesleğini yurt dışında sürdürmek isteyen doktor sayısı 215, ocak-ekim dönemi on ayda toplam 2153 oldu. Yılsonuna kadar 2500’ü aşacağı öngörülüyor. 2021’in tamamında bu sayı 1405, on yıl önce 2012’de sadece 56 idi! Yurt dışına gitmek isteyen doktor sayısı geçen yıla kıyasla yaklaşık 2 kat, on yıl öncesine göre 40 kat arttı. TÜİK ise üç yıldır Uluslararası Göç İstatistiklerini yayınlamayarak, ülkeden göç eden eğitimli, genç ve meslek sahibi insanlarımızın sayısını gizliyor" dedi.

 

Erbakan’dan Mısır ve Suriye yakınlaşmasına destek

Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Mısır Cumhurbaşkanı Sisi’nin tokalaşması sonrası gündemi meşgul eden Mısır ve Suriye yakınlaşma adımlarını desteklediğimizi belirten Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan,Yeniden Refah Partisi olarak biz Mısır ve Suriye ile temasların devam etmesini istiyor ve bu yöndeki adımları gecikmiş olmakla birlikte gerekli adımlar olarak görüyoruz. Türkiye, Suriye meselesinde ilk düğmeyi yanlış ilikledi. ABD politikalarının peşine takılmanın bedeli de maalesef ağır oldu. Milyonlarca Suriyeli kardeşimiz yerinden yurdundan oldu, yüz binlerce Suriyeli kardeşimiz öldü, sakat, öksüz, yetim kaldı, bütün bir Suriye yerle bir oldu ve işin en sonunda hiçbir şey de elde edilemedi, bilakis büyük kayıplara uğradık. Bugün Esad koltuğunda oturmaya devam ediyor, topraklarının tamamına yakınını geri aldı. D-8 ülkelerinden Mısır ile ilişkilerde de duygusal davranıldı, bu yüzden hem diplomatik alanda, hem de ekonomik olarak büyük kayıplara uğramamıza sebep olundu. Türkiye, trilyon dolarlık petrol ve doğalgaz rezervine sahip Doğu Akdeniz’de, Mısır ile yaşadığı sıkıntılardan dolayı yalnızlaştırıldı. Mısır, Türkiye yerine Yunanistan ve Rum Kesimi ile yakınlaştı. Hem Doğu Akdeniz’deki enerji paylaşımında hem de Mavi Vatan iddiamızda yara aldık. Şimdi burada bir kez daha diyoruz ki zararın neresinden dönülürse kârdır. Mısır ve Suriye yönetimleri ile ülkemizin çıkarları doğrultusunda makul temaslar kurulmasının doğru olacağını ifade ediyoruz. Yeniden Refah Partisi bugüne kadar olduğu gibi her milli meselede, atılacak müspet adımları destek vermeye, menfi adımlara ise karşı çıkmaya devam edecektir.” ifadelerini kullandı.

 

 

Öğretmenlere yüzde 150 maaş zammı ve 150 bin atama sözü

Geçtiğimiz gün kutlanan 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne ilişkin öğretmenlere iktidara geldiğimizde yüzde 150 maaş zammı ve 150 bin atama sözü veren Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, öğretmenlik mesleğinin maddi ve manevi itibarının sağlanmasına ve kalkındırılmasına yönelik adımlar atacaklarını söyledi.

 

Basın toplantısının sonunda Genel Başkanımız Erbakan, AK Parti Osmaniye Bahçe İlçesi yönetiminden istifa edip partisine katılanlara rozet taktı.

 

 

 

 

 GENEL BAŞKANIMIZ DR. FATİH ERBAKAN BEYİN İL BAŞKANLARI TOPLANTISI KONUŞMASI

Taksim’de düzenlenen hain bombalı saldırıda hayatını kaybeden vatandaşlarımıza, teröristlerin Gaziantep'in Karkamış ilçesine düzenledikleri roket saldırısında hayatını kaybeden şehit öğretmenimize (Ayşenur Alkan, 22 yaşında) ve 5 yaşındaki evladımız Hasan Karataş’a   ve Düzce’de yaşanan depremde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum…

 

Milletimizin başı sağolsun…

 

Düzce depreminden yaralı kurtulan vatandaşlarımıza da acil şifalar diliyorum.

……………………………………………………………

 

6 Kasım’da Ankara’da, Türkiye’nin en büyük salonlarından bir tanesine sığmayan bir insan seliyle, 65 binlik bir kongre yaparak, Milli Görüşçüler olarak tarih yazdık elhamdulillah…!!

 

1128 Otobüs,  1400 binek araç,  Ankara’dan gelenler...

Salonun içi, dışı  ve  yolun karşısındaki park doldu…

 

 

Milli Görüş’ün, Yeniden Refah’ın gücünü ve adım adım iktidara yürüdüğünü tüm dünyaya göstermiş olduk…

 

Biz bu noktaya Allah’ın yardımı, MG bereketi ve dava erlerimizin gayreti ve fedakarlığı ile geldik…

 

Kongremize yurtiçi ve yurtdışından katılan tüm misafirlerimiz, bugüne kadar çok kongrelere katıldıklarını, ancak böyle bir kongreyi daha önce hiç görmediklerini açıkça ifade ettiler.

 

Başta il ve ilçe başkanlarımız olmak üzere, tüm teşkilatlarımız bu kongremiz için yaptıkları fedakarlıklar ve  üstün gayretleriyle       2. Kırk yılın kahramanları,  21. Asrın Erbakanları olduklarını göstermiştir.

MKYK üyelerimize, Kurucular Kurulumuza, İl başkanlarımıza, ilçe başkanlarımıza, hanım ve gençlik teşkilatlarımıza, ana kademe teşkilatımıza,  emeği geçen herkese en içten teşekkürlerimi sunuyorum,

Tüm teşkilat mensuplarımızı alınlarından öpüyorum…

 

Cenabı Allah hep birlikte çok daha büyük başarılar ve zaferler yaşamayı nasib eylesin inşallah…

 

Bu vesileyle kongremize yurtiçi ve yurtdışından katılan tüm katılımcılara, tüm misafirlerimize ve basın mensuplarına da bir kez daha teşekkür ediyorum.

 

2.Olağan Büyük Kongremiz hayırlı olsun, gazamız mübarek olsun inşallah…

…………………………………………………………………

-     Devletin borcu              (256 milyar lira à 4,7 Trilyon)

-     Vatandaşın bankalara borcu (6,6 milyar lira à 1,3 Trilyon)

-     Çiftçinin borcu       (2,5 milyar lira à  205 milyar lira)

-     Özel sektörün borcu   (88 milyar  lira à  7,4 Trilyon lira)

 

-     MB net döviz rezervi  (SWAP hariç)  “eksi 60 milyar dolar”

 

-     Dış ticaret açığı “yıllık 100 milyar $” seviyesine gelmiş

10 aylık dış açığın 91,1 milyar dolar olması, yılsonunda 100 milyar doların  üzerinde bir dış ticaret açığıyla Cumhuriyetin 100’üncü yılına, Türkiye Yüzyılına girileceğini ortaya koyuyor.

 

-     240 devlet kuruluşu, sanayi tesisinin 170 tanesi satıldı

 

Yerli ve milli ne kadar kamu kuruluşu varsa satan AK Parti iktidarı, yerine hiçbir şey koyamadı. Satılanlardan elde edilen gelirle üretim ve istihdama yönelik yeni adımlar atılmadı.

 

Fabrikalar kapanırken 227 cezaevi daha açıldı. 2022’de cezaevi sayısı 383’e yükseldi. Yapımı devam eden 36 cezaevi ile bu sayı 419’a ulaşacak.

 

-     TL pul olmuş,

-     Enflasyon %185 olmuş

-     10 milyon işsiz

-     Gençlerde işsizlik %40-%50 olmuş, 1,5 milyon üniversite diplomalı işsiz

-     Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği, 2022 yılı Ekim ayına ilişkin kurulan-kapanan şirket istatistiklerini açıkladı. Verilere göre, Ekim'de 1799 şirket daha kapandı ve ilk 10 ayda kapanan şirket sayısı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 56 oranında arttı. Verilere göre, yılın ilk 10 ayında toplam 17 bin 663 şirket kapanmış oldu. 

-     2022 yılı ilk 8 ayında 60 bin esnaf kepenk indirdi.

-     2021’de  5,7 milyon haneye sosyal yardım

-     Geçtiğimiz kış 4 milyon haneye doğalgaz-kömür desteği

-     2019'da 1 milyon 343 bin haneye, 2023’de 3 milyon haneye elektrik faturası desteği

-     Açlık sınırı 8657 TL,  emekli ve asgari ücretliler aç…

-     Yoksulluk sınırı 25422 TL,  halkın %85’i yoksul…

 

-     24 milyon icra dosyası

AKP'nin iktidara geldiği 2002 yılında 8 milyon icra dosyası vardı.  İcra dairelerindeki dosya sayısı, son bir yılda 1 milyon 466 bin adet artarak 24 milyonu geçti.  Borcunu ödeyemediği için yasal takibe girenlerin sayısı da bir önceki yıla göre yüzde 83 arttı.

 

 

(Yüksek Teknoloji İhracatı %3 seviyesinde,  Sanayi Üretiminin payı %24’ten %20’nin altına düştü, Tarım Üretiminin payı %12’den %5’e düştü,  Yerli üretimde %82 oranında dışa bağımlılık,  ihraç ürünlerimizin fiyatı kg başına 1 dolar)

 

è       OVP’da önümüzdeki 3 senede 2 trilyon lira daha faiz ödeyeceğiz diyorlar…

Bu ay içinde %10 faizle 1,5 milyar USD borçlandılar…

(Almanya %2, İngiltere %3,5, Japonya %0,1’le borçlanıyor)

 

è       2023 hedefleriyle mevcut durum arasında uçurum var. (“Yapamadıkları, yapamayacaklarının teminatıdır”)

 

Milli Gelir     2 Trilyon $          900 Milyar $

Kişi Başına  25 bin $              10700 $

İhracat         500 Milyar $       200 Milyar $

Enflasyon    Tek Haneli          %85   (Enag  %185)

İşsizlik         %5                      Geniş tanımlı %20

 

 

 

 

 

 

                                                        2002                    2022

TÜFE                                               % 29,7                85,5  Ekim

Yİ-ÜFE                                            % 30,8                157,6 Ekim

CARİ AÇIK Milyar Dolar              0,626                   40,9  Ağustos

BRÜT DIŞ BORÇ STOKU Mil.Dolar 131,8              444,4  Ağustos

İTHALAT Milyar Dolar                  51,5                     300,5  Ocak-Ekim

DIŞ TİCARET AÇIĞI Mil.Dolar     15,5                     91,1   Ocak-Ekim

 

 

 

2023  BÜTÇESİ

  • 659 milyar liralık bütçe açığı bekleniyor  !!!

(460 milyar TL idi)

2022 Ekim ayında aylık 83,2 milyar TL olan bütçe açığı, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 378 artış anlamına geliyor. (2021 Ekim 17,4 milyar TL)

  • Faiz gideri 565 milyar lira olacak  !!!  (329 milyar idi)
  •  
  • Yol ve köprü garanti ödemeleri (54 milyar TL) ile şehir hastaneleri için  (46 milyar TL)

Yani imtiyazlı holdinglere 100 milyar TL ödenek ayrıldı…!!

(70 milyar TL idi)

 

Kütahya Zafer Havalimanı'na 2022 yılı için 1 milyon 317 bin 733 yolcu garantisi verilirken,  ilk 10 ayda havalimanını kullanan yolcu sayısı 238 bin 626'da kaldı... 

50 milyon Euro'ya mal edilen havalimanına, tutmayan garantiler nedeniyle 2021 sonu itibarıyla 52.8 milyon Euro ödendi.

Zafer Havalimanı'ndaki vurgun devam ediyor. 2044 yılına kadar şirkete yapılacak garanti ödemesi 208 milyon Euro olacak…!! 

 

  • Eylül sonunda KKM'nin toplam maliyeti 92 milyar TL oldu,  2023’te  150 milyar TL’yi  aşacak …!!!
  •  

·         Çiftçimize 2023 yılında ayrılan kaynak sadece 54 milyar TL olacak.    (Faize ayrılanın 10’da 1’i)

  • Sosyal yardım harcamaları 110 milyar TL arttırılıyor (seçim ekonomisi !!)

sosyal yardım harcamaları 148 milyar liradan, 258 milyar liraya çıkacak.

  • 2017'de, 52 milyar lira olan borçlanma limiti, 2023 bütçesinde 727 milyar liraya çıkmış. (Bütçenin borçlanma limiti 6 yılda 14 katına çıkmış.)
  •  
  • 2023 yılında halktan 3 trilyon 673 milyar liralık vergi toplanacak…   (2022’de  2,2 trilyon lira)

 

BÜTÇE AÇIĞI,  BORÇLANMA, FAİZ, VERGİLER, SOSYAL YARDIMLAR (FAKİRLİK), İMTİYAZLILARA ÖDEME  ARTIYOR  !!!

 

4 CANAVARA HARCANAN PARA 2023’TE 300 MİLYAR TL ARTIYOR …!!

 

 

2022:

FAİZ  329 milyar TL  HOLDİNGLER   70 milyar TL

KKM  100 milyar TL  İSRAF              50 milyar TL

 

2023:

FAİZ    565 milyar TL     HOLDİNGLER  100 milyar TL

KKM    150 milyar TL     İSRAF              50  milyar  TL

 

 

GELİR KAYNAKLARI

BORÇLANMA    

VARLIK SATIŞI      1986-2002 arası 7,5 milyar dolar özelleştirme,  2002-2022 arasında 64 milyar dolar özelleştirme

Nebati döneminde ve sadece 2 yılda, 7 milyar 609 milyon TL değerinde taşınmaz satışı yapıldı.

 

 

ZAM – VERGİ             Son 3 senede %200 ila %1000 arasında zamlar ve vergi artışları  (Akaryakıt, D. Gaz, Elektrik,  ÖTV, ÖİV,  Gümrük vergisi, Köprü-Otoyol)

 

2023 yılı için vergi, harç ve cezalarda artış yüzde 123 oldu…!!

Ehliyet ve pasaport harçları, yurtdışından getirilen tlf’lar için kayıt harcı, trafik cezaları, ÖİV hepsi %120 zamlandı….

…………………………………………………….

 

-    Türkiye’nin ulusal varlıkları 20 yıl boyunca elden çıkartılırken, Türkiye Varlık Fonu bünyesine alınarak iktidarın kontrolüne geçirilen eldeki son Kamu İktisadi Teşebbüsleri (KİT) sürekli zarar ettiriliyor.

 

- TVF’ye devredilen Çaykur 2021 yılı için 503 milyon 840 lira zarar açıkladı. TVF’ye devredilmeden önce en son 2016’da 82 milyon TL kâr eden Çaykur, TVF’ye geçtikten sonra 4 senede toplam 2 milyar 610 milyon lira zarar etti.  

 

-Et ve Süt Kurumu ise 2021’de 521 milyon lira zarar açıkladı.

-Doğalgaza art arda yapılan yüksek oranlı zamlara karşın TVF bünyesindeki BOTAŞ’ın 2021 yılı dönem zararı 17 milyar 911 milyon TL olarak açıklandı.

 

- PTT’nin açıkladığı 2021 yılı zararı 387 milyon TL oldu. 2018’de 216 milyon TL kâr açıklayan PTT de  TVF’ye geçtiğinden bu yana sürekli zararda.

 

- Özelleştirme kapsamına alındıktan sonra peş peşe satılan Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş.’nin (TÜRK ŞEKER) henüz özelleştirilmeyen, kamuda kalan fabrikalarının zararları da katlanarak artıyor.

2021 yılı itibarıyla TÜRK ŞEKER’in zararı 2 milyar TL!

 

Bu varlıkları teminat göstererek uluslararası piyasalardan borçlanan Türkiye Varlık Fonu’nun (TVF)  2019’da 950 milyar TL, 2020’de 1 trilyon 586 milyar TL olan borcunun  2021 dönemi sonunda yüzde 45 artışla 2 trilyon 302 milyar TL’ye yükseldiği açıklandı…!!

 

 

- Enflasyon ve işsizlik oranlarının toplamından oluşan sefalet puanı, Türkiye için ekim ayı itibarıyla 95,1’e (TÜFE %85,5 + İşsizlik %9,6) ulaştı ve Türkiye dünyada ilk sıraya taşındı…

 

Önceki yıllarda birincilik ve ikincilik Venezuela ve Zimbabwe tarafından paylaşılırken, Ekim 2022 itibarıyla Türkiye 95,1 sefalet puanıyla birinciliğe, Arjantin 89,9 sefalet puanı ile ikinciliğe yükseldi.

 

 

AK Parti’nin iktidara geldiği 2002’de ağır ekonomik kriz sonrası olmasına rağmen, Türkiye’nin sefalet puanı 40 (TÜFE %29,7 + İşsizlik %10,3) idi.

 

MİLLETE BİRŞEY VEREMİYORLAR, EMEKLİ OLMA ZAMANLARI GELMİŞ…!!

………………………………………………………

 

SADECE EKONOMİ DEĞİL, HUKUKDA DA DURUM İÇLER ACISI

 

Hukuk devletinin tahrip edilmesi ve yargı sisteminin siyaset gölgesinde işlevsiz hale getirilmesinin ağır sonuçları, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin yayınladığı aylık dava istatistikleriyle somutlaştı.

Türkiye, adil yargılanma hakkının ihlalinde ulaşılan boyutu gözler önüne seren bu tabloyla, AİHM’de 20 bin dava dosyasıyla ilk sırada yer alıyor!

 

AİHM’nin yargılama yetkisini tanıyan 46 üye ülkeden yapılan toplam başvuru 75 bin 350 iken,  yaklaşık 20 bin dava dosyası ile bunun neredeyse üçte birinin tek başına Türkiye’den gelen davalar olması üzerinde düşünülmesi gereken bir durum.

…………………………………………………………

 

 

 

EĞİTİM DE AYNI DURUMDA

 

Türkiye; ‘OECD Bir Bakışta Eğitim 2022’ raporunda, tüm eğitim kademelerinde, öğrenci başı eğitim harcamalarında ve öğretmenlerin maddi haklarında, son sırada yer alıyor!

 

·         Türkiye, yüzde 32,2 ile 18-24 yaş arası ne eğitimde ne istihdamda (NENİ) olan gençlerin oranının en yüksek olduğu OECD üyesi.

·         Türkiye’de 18-24 yaş arası gençlerin yüzde 60’ı eğitimde değil.  Bu rakamın sadece yüzde 28’i istihdamda.

·         3-5 yaş arası erken çocukluk eğitimine katılımda yüzde 83 olan OECD ortalamasına karşılık Türkiye,  yüzde 41 ile  37 üye ülke arasında sonuncu.

·         Yüksek öğretim öncesi eğitim kademelerinde, ailelerin üstlendiği eğitim harcamaları, OECD ortalamasının iki katından fazla.   (Sosyal Devlet yok…!!)

·         Yüksek öğretimde öğrenci başına harcamalarda araştırma-geliştirmeye ayrılan payda OECD ortalaması yüzde 33,  Türkiye’de yüzde 19 ..!!

·         Türkiye’de mesleğe yeni başlayan bir öğretmen mesleğinde en yüksek kıdeme ulaştığında ilk maaşından sadece yüzde 9 daha fazla maaş alırken, OECD ortalamasında bu fark yüzde 64-67 arasında…!!

·         Türkiye’de bir okul müdürünün alabileceği en yüksek maaş,  OECD ortalamasındaki en düşük okul müdürü maaşından daha az..!!

Dolar bazında Türkiye’de yıllık en yüksek müdür maaşı 45 bin 400 dolar,  OECD ortalaması ise en düşük 58 bin,  en yüksek 91 bin dolar!

……………………………………………………………

 

AB İltica Ajansının 9 Kasım’da açıkladığı Ağustos 2022 rakamlarına göre,  Afgan ve Suriyelilerin ardından Avrupa’ya iltica başvurularında Türk vatandaşları üçüncü sırada yer aldı…!!

(Kanada ve ABD’ye göç bilinmiyor)

 

Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) açıkladığı Ekim rakamlarına göre, ekimde ‘iyi hal belgesi’ alarak mesleğini yurt dışında sürdürmek isteyen doktor sayısı 215, ocak-ekim dönemi on ayda toplam 2153 oldu. Yılsonuna kadar 2500’ü aşacağı öngörülüyor.

- 2021’in tamamında bu sayı 1405, on yıl önce 2012’de sadece 56 idi!

- Yurt dışına gitmek isteyen doktor sayısı geçen yıla kıyasla yaklaşık 2 kat, on yıl öncesine göre 40 kat arttı.

 

TÜİK ise üç yıldır Uluslararası Göç İstatistiklerini yayınlamayarak, ülkeden göç eden eğitimli, genç ve meslek sahibi insanlarımızın sayısını gizliyor.

…………………………………………………………

Geçtiğimiz günlerde çok konuşulan konulardan biri de Sn. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Mısır Cumhurbaşkanı Sisi’nin tokalaşmasıydı.

Yeniden Refah Partisi olarak biz Mısır ve Suriye ile temasların devam etmesini istiyor ve bu yöndeki adımları gecikmiş olmakla birlikte, gerekli adımlar olarak görüyoruz.

-Türkiye Suriye meselesinde ilk düğmeyi yanlış ilikledi.  ABD politikalarının peşine takılmanın bedeli de maalesef ağır oldu.

Milyonlarca Suriyeli kardeşimiz yerinden yurdundan oldu, yüz binlerce Suriyeli kardeşimiz öldü, sakat, öksüz, yetim kaldı, bütün bir Suriye yerle bir oldu ve işin en sonunda hiçbir şey de elde edilemedi, bilakis büyük kayıplara uğradık.

Bugün Esad koltuğunda oturmaya devam ediyor, topraklarının tamamına yakını geri aldı.

-D-8 ülkelerinden Mısır ile ilişkilerde de duygusal davranıldı, bu yüzden hem diplomatik alanda, hem de ekonomik olarak büyük kayıplara uğramamıza sebep olundu.

Türkiye, trilyon dolarlık petrol ve doğalgaz rezervine sahip Doğu Akdeniz’de, Mısır ile yaşadığı sıkıntılardan dolayı yalnızlaştırıldı.

Mısır, Türkiye yerine Yunanistan ve Rum Kesimi ile yakınlaştı. Hem Doğu Akdeniz’deki enerji paylaşımında hem de Mavi Vatan iddiamızda yara aldık.

Şimdi burada bir kez daha diyoruz ki zararın neresinden dönülürse kârdır…

Mısır ve Suriye yönetimleri ile ülkemizin çıkarları doğrultusunda makul temaslar kurulmasının doğru olacağını ifade ediyoruz.

Yeniden Refah Partisi bugüne kadar olduğu gibi her milli meselede, atılacak müspet adımları destek vermeye, menfi adımlara ise karşı çıkmaya devam edecektir.

………………………………………………………………

 

24 Kasım Öğretmenler Günü’nü bir kez daha tebrik ediyoruz…

Fedakar ve cefakar öğretmenlerimiz geçim derdi ile mücadele ederek, bazıları eşinden ve çocuğundan uzakta ve gerektiğinde şehadet şerbetini içerek, daha nice fedakârlıklarda bulunarak evlatlarımıza ilim ve irfanı öğretmektedir.

Yeniden Refah Partisi olarak kurulduğumuz 23 Kasım 2018 tarihinden bu yana, öğretmenlerimizin birçok sıkıntısına işaret ettik ve çözüm yollarını gösterdik.  Buna rağmen iktidarın hem bizlere hem de öğretmenlerimize kulak vermediğini gördük.

• Mülakatla alımlardaki usulsüzlükler ve liyakatsiz atamalar hususunda iktidarı uyardık ancak iktidarın kendi bildiğini okuduğunu gördük.

• Sözleşmeli öğretmenlerimize kadro verilmesi gerektiğini söyledik, ancak 2022 yılı içerisinde yeni sözleşmeli öğretmen atamaları yapıldığını gördük.

• Milli Eğitim Bakanlığı’nın ihtiyacı olan 150 bin öğretmen için ek atama planlaması yapılmasını önerdik, ancak sadece 20 bin atama ile 2022 yılının kapatıldığına şahit olduk.

• Yoksulluk ve açlık sınırında yaşayan öğretmenlerimizin zam taleplerinin sesi olduk, ancak iktidarın bu zam talebi karşısında kulaklarını tıkadığını gördük.

• Öğretmenlerimizin aile bütünlüğünün sağlanması hususunda düzenleme yapılmasını önerdik, ancak bu konunun hükümetin gündeminde bile olmadığını gördük.

• Kariyer sınavı gibi yanlış ve rencide edici yöntemlerle öğretmenlerimizin performansının değerlendirilmesine karşı çıktık, ancak iktidarın bu hatasını inatlaşırcasına savunduğunu gördük.

Bizler Yeniden Refah Partisi olarak, eğitimcilerimizin taleplerini yakından takip ediyor ve iktidara geldiğimizde sıkıntıları hızla çözebilmek amacıyla birçok çalışmayı “Milli Eğitim ve Yükseköğretim Politikaları Kurulumuz”la birlikte sürdürüyoruz.

Çok kıymetli, fedakâr ve kahraman öğretmenlerimizin, öğretmenler gününü kutlamakla birlikte, Yeniden Refah iktidarında ivedilikle uygulamaya koyacağımız icraatlarımızdan bazılarını sizlere burada müjdeliyorum:

1) İktidara gelir gelmez tüm memurlarımızın olduğu gibi öğretmenlerimizin maaşlarına ilk yıl %150, takip eden yıllar ise gerçek enflasyonun üzerinde yapacağımız zamlarla mali açıdan mesleğin itibarına yönelik gerekli iyileşmeleri tamamlayacağız.

2) Özel okullarda çalışan öğretmenlerimizi, Öğretmenlik Meslek Kanunu kapsamına alacağız ve taban maaş uygulamasına geçerek kamu - özel fark etmeksizin tüm öğretmenlerimizin mesleğin hak ettiği ücrete ve meslek itibarına kavuşmalarını sağlayacağız.

3) Milli Eğitim Bakanlığı’nın ihtiyacı olan 150 bin öğretmen açığını kapatmak üzere hak, adalet ve liyakat esaslı bir atama sistemini hızla devreye alacağız.

4) Öğretmen atama ve tayin sistemini aile bütünlüğünü sağlayacak şekilde yeniden düzenleyeceğiz.

5) Öğretmenlik Meslek Kanunu’nu hak ve meslek itibarını önceleyerek revize edeceğiz. Bu kanunla öğretmenlerimizin haklarını sözde değil özde hale getirecek ve tüm haklarını kanunla teminat altına alacağız.

Yeniden Refah İktidarında, öğretmenlerimizle ve onların yetiştirdiği nesillerimizde el ele ve omuz omuza çalışarak yaşanabilir bir Türkiye’yi, Yeniden Büyük Türkiye’yi inşa edeceğimizi beyan ediyoruz.

Bütün bir camianın töhmet altında bırakılması yanlış!

Bütün bir camianın töhmet altında bırakılması yanlış

 

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, 6 yaşındaki kıza cinsel istismar davasına ilişkin yaptığı açıklamada, “Böyle bir suçun cezası bizim inancımıza göre çok ağırdır. Bu asla kabul edilemez. Bunun yanında herhangi bir camiaya veya siyasi partiye mensup bir kişi bir suç işlediyse bütün camiayı, partiyi veya STK’yı hepsini suçlayamayacağımız gibi burada da suçun şahsiliği ilkesinden hareket etmek lazım. Yargılamanın en kısa sürede sonuçlandırılması ve böyle bir şey olmuşsa en ağır şekilde cezalandırılması gerekir.” dedi.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, bir gazetecinin YouTube kanalında gündeme ilişkin önemli açıklamalarda bulundu.

 

 

Başörtüsü değişiklik teklifine destek

AK Parti’nin geçtiğimiz hafta TBMM’ye sunduğu başörtüsüne anayasal güvence getirmesi amaçlanan Anayasa değişikliği teklifini desteklediğimizi belirten Genel Başkanımız, bu teklifin bazı partiler için samimiyet testi olacağını belirterek şu ifadeleri kullandı:

 

“Meclis’e getirilen başörtüsüne özgürlük konusundaki Anayasa değişiklik teklifi, Meclisteki bütün partiler için bir samimiyet sınavı olacak. Temel bir insan hakkı noktasında referanduma gitmeden, milletin vekilleri tarafından Meclis’te onaylanmasını gerekir.”

 

 

Yargılamanın bir an evvel yapılıp varsa sorumlular en ağır şekilde cezalandırılmalıdır

Türkiye’de günlerdir konuşulan 6 yaşındaki kızın istismar iddiasına ilişkin değerlendirmede bulunan Genel Başkanımız Erbakan, “O kadar sıkıntılı, üzücü bir konu ki biz kendi evimizde bile bu konuyu çocuklarımız duymasın diye eşimle büyük bir çaba sarfettik. Çünkü herkesin psikolojisini bozacak bir konu. Böyle bir suç işlenmişse bu suçun cezası bizim inancımıza göre çok ağırdır. Bu asla kabul edilemez. Ancak burada suçun şahsiliği ilkesi de çok önemli. Herhangi bir camiada veya siyasi partiye mensup bir kişi bir suç işlediyse bütün camiayı, partiyi veya STK’yı hepsini suçlayamayacağımız gibi burada da suçun şahsiliği ilkesinden hareket etmek lazım. Hukuki süreç devam ediyor. Yargılamanın en kısa sürede sonuçlandırılması ve gerçekten de böyle bir şey olmuşsa en ağır şekilde cezalandırılması gerektiğini ifade ediyoruz.” ifadelerini kullandı.

 

 

Bütün bir camianın töhmet altında bırakılmasını doğru bulmuyoruz

Suçun şahsiliği ilkesine vurgu yapan Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, münferit bir olaydan dolayı tüm camianın suçlu ilan edilemeyeceğini belirterek şöyle devam etti:

 

“Sadece tarikatlar için değil CHP’li bazı isimler hakkında da böyle iddialar gündeme geldi. CHP’li birinin yaptığı ahlaka aykırı bir davranıştan nasıl bütün CHP camiası suçlu sayılamayacaksa, bu olayda da aynı şekilde bütün bir camianın, o görüşe mensup herkesin töhmet altında bırakılması, suçlu ilan edilmesi doğru değil. Bu tarikatlar ve cemaatler için de geçerli, diğer partiler için de CHP için de geçerli.”  

 

 

‘Asgari ücret en az 14 bin TL olmalı’

Görüşmeleri devam eden asgari ücret konusuna dair Genel Başkanımız, asgari ücretin en azından 14 bin lira seviyesinde olması gerektiğini belirterek, “Biz iktidar olduğumuzda yüzde 150 zam yaparak asgari ücreti 14 bin lira yapacağımızı söylemiştik. Bugün de baktığımızda ülkemizde açlık sınırı bazı hesaplamalara göre 7 bin 800 bazı hesaplamalara göre 8 bin 600 seviyesine gelmiş. Yoksulluk sınırı 25 bin lirayı aşmış ve bekar bir çalışanın aylık yaşam maliyeti 11 bin seviyesine gelmiş. Dolayısıyla bu verileri hesaba kattığımız zaman asgari ücretin insanca yaşanacak bir noktaya getirilmesi son derece önemli. Çalışan bir kişinin sadece ihtiyaçlarını karşılaması için 11 bin liraya ihtiyaç duyuyorsa, 4 kişilik asgari ücretli bir ailenin insanca yaşaması için asgari ücretin en azından 14 bin lira olması lazım.” Şeklinde konuştu.

 

 

‘EYT konusu yaş sınırı olmadan bir an evvel çözülmeli’

Emeklilikte Yaşa Takılanlar (EYT) sorusunu da yanıtlayan Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, hükümete herhangi bir yaş sınırı olmadan konunun bir an önce çözüme kavuşturulması çağrısında bulundu:

 

“Geçtiğimiz aylarda EYT Federasyonu yetkililerine, ‘EYT sorununu gelir gelmez çözeceğimize dair’ basının huzurunda imzalı noter tasdikli belge vermiştik. Bu sorunun herhangi bir yaş sınırı olmadan çözülmesi gerekir. İktidarın, vatandaşa gelince sineğin yağını hesap etmekten vazgeçmesi lazım. 2023 yılı bütçesinde çiftçilerimize 54 milyar, faize 560 milyar veriliyor.  Faize bir senede 560 milyar verilecek, imtiyazlı holdinglere bütçeden 100 milyar lira garanti ödemesi yapılacaksa biz zahmet de maliyeti ne olursa olsun EYT’li vatandaşlara da bu sineğin yağının hesap etmekten vazgeçilip bir an önce yaş sınırı olmadan EYT’yi bir an önce çıkarsınlar.”

 

Bu filmi daha önce izlemiştik!

Bu filmi daha önce izlemiştik

 

 

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Ekrem İmamoğlu’na verilen hapis cezası ve siyasi yasak kararına ilişkin, “Bu filmi daha önce görmüştük. Tayyip Bey’in belediye başkanlığından sonraki süreçte ve 31 Mart seçimlerinden sonra da görmüştük. Türkiye’de milletin psikolojisi, seçmenin tepkileri; mutlaka ceza alan, siyaseten mağlup edilemediği halde hukukla yargıyla önü kesilmeye çalışılan kimselerin yanında yer alma yönünde. Bu nedenle de bu karar en çok sayın Akşener’i ve Sayın İmamoğlu’nu sevindiren bir karar olmuştur.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, TV100 Ankara Temsilcisi Deniz Gürel'in hazırlayıp sunduğu ‘Ankara'da Neler Oluyor?’ programına katıldı. Programda İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na verilen 2 yıl 7 ay hapis cezasını ve siyasi yasak kararına ilişkin çarpıcı açıklamalarda bulundu.

 

 

Adeta bayram havası içindeydiler

Ağır suçlar dışında kişilere siyaset yasağı gelmesini uygun görmediklerini ifade eden Genel Başkanımız, kararın ne kadar siyasi ne kadar hukuki olduğunu görmek için gerekçeli kararın açıklanması sonrasında belli olacağını söyledi.   

 

Bu karara en çok sevinen Ekrem İmamoğlu’nun kendisi olduğunu belirten Genel Başkanımız Erbakan, Türkiye’nin gündemine bomba gibi düşen karara ilişkin şu değerlendirmeleri yaptı: Karar sonrası adeta bir kutlama havası ve bayram havası içerisindeydiler. Bunun örneğini daha önce yaşadık. 31 Mart seçimlerinin haksız bir şekilde iptal edilmesi yine Sayın İmamoğlu’nun işine yaramıştı. İkinci seçimde 800 bin farkla çok daha büyük bir zafer kazanmıştı. Sayın Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da belediye başkanı iken bir yasağa ve hapis cezasına maruz kalmış arkasından büyük bir halk desteği ile iktidar oldu, Cumhurbaşkanı oldu. Dolayısıyla bu süreç sayın İmamoğlu’na zarar değil fayda getirecek bir süreç gibi gözüküyor. 

 

 

Bu karar İmamoğlu’nun önünü açmak anlamına geliyor

Burada kritik soru şu; Bu siyasi bir kararsa ve iktidar kanadının etkisiyle alınmışsa iktidar kanadı çok yanlış yaptı. Bu karar daha çok İmamoğlu’nun önünü açmak anlamına gelecek.  Türkiye’de milletimiz her zaman mağdurun, mazlumun yanında oluyor. Hele de siyaset dışında bir yöntemle birilerinin önü tıkandığı zaman o siyasiye daha fazla fayda sağlıyor.   Sayın Cumhurbaşkanı da aynı böyle bir süreçle hapse girmişti, sonrasında tek başına iktidar oldu, başbakan oldu, Cumhurbaşkanı oldu. Burada da benzer bir hikâye var. Siyasi yasak uygulanmazsa bu mağdur durumuyla seçimlerde aday gösterilmesi mümkün. İktidara karşı bir aday olarak çıkma ihtimali vardı ve dolayısıyla ‘Önünün kesilmesi için böyle bir adım atıldı’ diye insanların zihninde yer ediniyor.

 

 

Kılıçdaroğlu’nun danışmanı Jeremy Rifkin küreselcilerin adamı

Adaylık konusundan ziyade asıl önemli olan noktanın her iki ittifakın millete derdine derman olacak projeler ortaya koyamaması olduğunu vurgulayan Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, “İktidarın 20 senede yaptıkları ortada. Öte yandan bakıyorsunuz Sayın Kılıçdaroğlu vizyon belgesi açıklıyor. Lansman programı yapıyor.  Jeremy Rifkin diye bir danışman bulmuş tamamen küreselcilerin adamı ve ‘dünya nüfusunu azaltmamız lazım’ diyen bir adam. İthal bir müfettiş gibi. Ak Parti’de 2019 yılında Mac Kinsey ile anlaşmıştı. Sayın Kılıçdaroğlu ‘500 milyar dolar borç getireceğim’ diyor. Bu program liberal bir ekonomiyi öngörüyor, işçi yok, emekçi yok, ezilenler yok; sermaye var. Zaten 450 milyar dolar olan dış borcumuzu daha da arttırmak anlamına geliyor. Borç faiz ekonomisi uyguladıktan sonra Kılıçdaroğlu’nun ya da İmamoğlu’nun aday olmasının millete bir faydası yok.

 

 

EYT’lilerin yaş sınırı olmaksızın mağduriyeti giderilmeli

Yeniden Refah Partisi kurulduğu günden beri EYT mağdurlarının hep yanında olduğumuzu ifade ettik. Hükümetin de vatandaşa gelince sineğin yağını hesap etme anlayışından vazgeçmesi lazım ve imtiyazlılar, önce faiz ödemeleri demek yerine önce millet, önce mağdurlar, mazlumlar demesi gerekir. Ancak tabii burada öyle bir tablo görmüyoruz. 2022 yılı içerisinde imtiyazlılara, kur korumalı mevduata, faiz ve israfa harcanan para 550 milyar lira olmuş. Önümüzdeki yıl bu rakam 860 milyar lira olacak.  1 milyon 800 bin mağdur EYT’li 101 milyar liraya ihtiyaç duyuyor; ‘Bunu veremeyiz bu çok maliyetli’ diyorsunuz. 5 tane holdinge 100 milyar lira garanti ödemesi yapıyorsunuz. EYT’de yaş sınırı olmamalı ve EYT’lilere haklarının bir an önce verilmesi lazım.

 

 

Asgari ücret yüzde 150 artışla 14 bin lira olmalı

Bekar bir çalışanın yaşama maliyeti Kasım ayında yapılan bir araştırmaya göre 10 bin 170 lira. Dolayısıyla asgari ücretin biz yüzde 150 artışla 14 bin lira seviyesine getirilmesi gerektiğini söyledik. İşverene de ayrıca sübvansiyon ve teşvik sağlanması lazım.

 

 

Davet gelirse Sayın Cumhurbaşkanı ile görüşürüz

Milletimiz için karar zamanı yaklaşıyor. Her iki taraftan da masa başındakilerden de kasa başındakilerden de fayda gelmeyeceğini görüp Yeniden Refah'a Millî Görüş’e gelmeleri gerektiğini söylüyoruz. Biz Yeniden Refah Partisi olarak prensiplerimizi kırmızı çizgilerimizi ortaya koyuyoruz. Bu müştereklerde buluştuktan sonra herkesle ittifak kurmamız mümkün. Sayın Cumhurbaşkanımızdan bir davet gelse tabii ki görüşmekte fayda görürüz. 6'lı masadan da davet gelse de 6'lı masanın gidilecek yer olmadığını dile getiriyorum.

 

2023 yılında milyonlar yine açlığa mahkûm!

2023 yılında milyonlar yine açlığa mahkûm!


Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan’dan asgari ücret yorumu: Açlık sınırının bazı araştırmalara göre 8 bin 600 lira, gerçek enflasyonun yüzde 170 olduğu bir ülkede açıklanan 8 bin 500 lira asgari ücreti çok yetersiz buluyoruz.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, ‘Yeniden Refah İktidarında İlk 100 Gün İcraat’ lansman toplantısında konuştu.

 

 

8 bin 500 lira asgari ücreti çok yetersiz buluyoruz

Milli Siyaset Kurullarımızın organize ettiği lansmanda, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıkladığı 2023 yılı için geçerli olacak 8506 TL asgari ücreti değerlendiren Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, “Bu işin 2 boyutu var. Açlık sınırının bazı araştırmalara göre 8 bin 600 lira, gerçek enflasyonun yüzde 170, bekar bir çalışanın asgari yaşam maliyetinin yaklaşık 11 bin, yoksulluk sınırının 25 bin civarı olduğu bir ülkede asgari ücretin 8 bin 500 lira olmasını yeterli bulmuyoruz. Biz parti olarak enflasyona karşı alım gücünün korunması ve işçi kesiminin büyümeden payını alabilmesi için asgari ücreti yüzde 150 zamla 14 bin lira civarı yapılması gerektiğini söylemiştik. İşverenle alakalı da vergilerin kaldırılması ve teşviklerin sağlanması gerekli desteklerin yapılması gerektiğini ifade etmiştik. Bu nedenle bu hesaba göre 8 bin 500 lira asgari ücreti çok yetersiz buluyoruz. Bu enflasyon oranlarıyla çok yakında açlık sınırı 10 bin lirayı geçecek ve maalesef milyonlarca asgari ücretli yine açlığa mahkum olacak.” dedi.

 

 

Borçlanmadan zamsız, vergisiz yıllık 150 milyar dolar kaynak oluşturacağız

Genel Başkanımız Erbakan’ın ‘Kaynak paketleri, proje kitapları, makam ve rakam için değil Allah rızası için çalışan kadrolarımızla milletimizin derdine derman olmaya hazırız’ diyerek açıkladığı, iktidara geldiğimizde ilk 100 günde yapacağımız icraatlardan öne çıkanlar şöyle:

 

  • Borçlanmadan, zamsız, vergisiz yıllık 150 milyar dolar kaynak oluşturacağız. 150 milyar dolar, bugünün parası ile 2,8 trilyon lira eder. Bu kaynağın bulunması için Millî Kaynak Proje kitabımızda hangi adımların atılacağını ifade ediyoruz.

 

  • Faiz giderlerinin ortadan kaldırılması. 2023 yılında faize ödenecek para 565 milyar lira. Bu paralar hazinemizde kalacak.  Denk bütçe yaparak, havuz sistemini yeniden tesis ederek ve böylelikle bir kuruş borçlanmayarak.

 

  • İmtiyazlı holdinglere giden paraların kurtarılması. Garantili projelere ödediğimiz rakam yıllık 100 milyar lira. Garantili köprü, otoyol, havalimanı, şehir hastanesi gibi yatırımlarımızı millîleştireceğiz.

 

  • Kur korumalı mevduata 2023 yılında 150 milyar lira ödeme yapılacak. Kurda istikrarı sağlayarak bu paraların da hazinemizde kalmasını sağlayacağız.

 

  • İktidarın yaptığı yıllık en az 50 milyar liralık israfı da sonlandırdığımızda, bu paralar da hazinemizde kalacak. (Sayıştay’ın tekrar çalışır hale getirilmesi, makam aracı saltanatına son verilmesi, birden fazla maaşlı bürokratlara son verilmesi.)

 

Bu adımları atarak borçlanmadan zam ve vergiyle millete yük yüklemeden ve kamu varlıklarını satmadan yıllık  yaklaşık 200 milyar dolar yani yaklaşık 4 trilyon lira yerli ve millî kaynak oluşturacağız. Elde edeceğimiz bu kaynakları, asıl sahibine, aziz milletimize aktaracağız.

 

 

 

Tarım Bakanlığı’nı Bill Gates Vakfı’nın tasallutundan kurtaracağız!

 

Bununla birlikte, tarım ve hayvancılıkta, enerji ve madencilikte, sanayi ve teknolojide yatırımlara başlayacağız.

 

  • Tarımda tüm kotaları derhal kaldıracağız, tarım ürünlerine en yüksek taban fiyatlarını vereceğiz. Tarımda ve hayvancılıkta kullanılan elektrik ve mazottaki vergileri kaldıracağız. Tüm girdileri devlet olarak sübvanse edeceğiz.

 

  • Çiftçimizin vergi yükü hafifletilecek.
  • Çiftçimizin Tarım Kredi Kooperatifi ve Ziraat Bankası borçlarının faizleri silinecek, yeni dönemde çiftçimiz faizsiz kredilerle desteklenecek.
  • Tarımsal üretimin devamı için elzem olan traktör ve tarımsal aletlerin haczi uygulamasına derhal son verilecek, haczedilmiş olan bu mallar çiftçimize derhal iade edilecek.
  • 1999’da IMF ile imzalanan stand-by anlaşmasında IMF’in tarımla ilgili bize dikte ettiği ve halen uygulanan tüm maddeleri ortadan kaldıracağız. 
  • Yerli tohum, tarım ilacı ve gübremizi üreteceğiz.
  • Dış mihrakların ‘GDO’lu ürünler’ ve ‘yapay et’ gibi insan fıtratını bozan projelerine asla geçit vermeyeceğiz!
  • Ülkemizi gıda ithalatçısı bir ülke olmaktan kurtaracak, tarımda yıllık 100 milyar dolar ihracat yapan bir ülke konumuna getireceğiz.
  • Samana muhtaç olan değil,  tüm Dünya’nin karnını doyuran YENİDEN BÜYÜK TURKİYE’Yİ kuracağız.
  • İşçi, memur, emekli maaşlarına %150 maaş zammı yapılacak, en düşük emekli maaşı asgari ücret seviyesine getirilecek.
  • İşyeri kiralamalarında stopaj uygulamasına son vereceğiz.
  • Araç alımında ödenen bütün vergi araç bedelinin yarısını geçmeyecek, ticari araç alımında vergiler çok daha düşük hale getirilecek
  •  Asgari ücretten, temel gıda ürünlerinden hiçbir vergi almayacağız.
  • Köprü ve otoyol ücretlerini gelir gelmez %50 indireceğiz.
  •  Elektrik faturalarında elektrik harcaması dışındaki yükler (kayıp-kaçak, sayaç okuma bedeli vb) kaldırılacak.

 

 

Güçlüyü haklı sayan değil, haklıyı güçlü kılan adalet sistemini inşa edeceğiz

Bizler Yeniden Refah iktidarında, adil bir hukuk sistemini ‘Güçlüyü haklı sayan değil, haklıyı güçlü kılan bir adalet mekanizması”nı mutlaka inşa edeceğiz.

  • Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, Gazi Meclisimizi güçlendirecek şekilde revize edilecek, meclisimizin ‘yasama’ ve ‘denetim’ fonksiyonlarına yeniden işlerlik kazandırılacak.
  • Ne Yargının Yönetenler üzerindeki vesayetine, ne de Yönetenlerin Yargı üzerindeki vesayetine müsaade etmeyeceğiz.
  • Bir diğer hedefimiz ise yargılama ve tutukluluk sürelerini azaltmaktır.
  • LGBT derneklerini kapatacağız.

 

Yine iktidarımızın ilk 100 günü içerisinde çözüme kavuşturacağımız konular;

  • Bir tanesi emeklilerimize sendikalaşma hakkı verilmesidir. (Emeklilerimiz pazarlık masasında mutlaka yer almalıdır)
  • Bir diğer mesele toplumumuzun kanayan yarası süresiz nafaka meselesidir.  Bu haksız uygulama genç erkekleri evlilikten korkar hale getirmektedir.  Nafaka süresi, evlilik süresi ve boşanan eşlerin kusuru dikkate alınarak belirlenecektir. İktidarımızda, ele alacağımız bir diğer husus İstanbul Sözleşmesinin devamı niteliğinde olan 6284 sayılı kanunun ve Medeni Kanundaki uzantılarının derhal iptal edilmesini sağlamak olacaktır.
  • Sözde kadını korumak için çıkarılmış olan cinsiyetçi, feminist ve faşist bu kanun, ailenin, evlilik müessesesinin altına konulmuş bir dinamit gibi işlemektedir. Milyonlarca çocuk ve baba bu kanun yüzünden perişan haldedir. Kadına yönelik şiddeti azaltmak yerine artmasına sebep olan bu kanun ve uzantıları derhal iptal edilecektir.
  • Hükümet, LGBT derneklerine de göz yummakta ve bunlara yurtdışından aktarılan mali kaynaklara karşı da sessiz kalmaktadır.  Türkiye’de 2007 yılında ilk “LGBT Öğrenci Derneği” kurulmuştur.  2011 yılında hukuk tekniği bakımından bir “onay yasası” niteliği taşıyan ‘6251 sayılı Kanun’ çıkarılmıştır. 2015 yılına gelindiğinde LGBT derneklerinin sayısı 22’ye ulaşmıştır.
  • Okullarımızda çocuklarımıza ve gençlerimize “Eğitimde Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Projesi” kapsamında söylemekten imtina edeceğimiz dersler okutulmuştur.
  • Biz elimizdeki tüm hukuki enstrümanları kullanarak LBGT derneklerini kapatacağız! Bu işin propagandasının yapılmasına, normalleştirilmesine asla fırsat vermeyeceğiz.

 

Sözleşmeli Uzman Çavuşlarımızın kadrolu hale getirilmesi de önceliklerimiz arasındadır.

Gece gündüz, kar-kış-sıcak-soğuk demeden, canlarını siper ederek bizlerin güvenliğini sağlayan cefakâr polis kardeşlerimiz bizim için önceliklidir.

 

  • Emniyet güçlerimizin çalışma saatlerini belirleyerek standart hale getireceğiz. Mesai saat ve ücretlerini yeniden düzenleyeceğiz.
  • Bir intibak yasası çıkararak, bir defaya mahsus olmak üzere Eğitim durumuna bakılmaksızın toplamda yaklaşık 150 bin emekli polis memurumuzun ek göstergelerinde gerekli düzenlemeyi yapacağız.
  • İktidarımızda, polis memurlarımıza 6-7 kez tayin getiren, aile bütünlüğünü doğrudan tehdit eden, 2024 yılında yürürlüğe girecek olan “5306 sayılı Yönetmeliği”, aile bütünlüğünü sağlayacak şekilde yeniden düzenleyeceğiz. 
  • Bekçi kardeşlerimizin de beklenti ve taleplerinin farkındayız. Onlara da buradan şu müjdeyi vermek istiyorum…. 7 yıl görev yapan bekçi kardeşlerimizin yapılacak adilane bir sınavla polis olabilmelerinin önünü açacak düzenlemeyi hayata geçireceğiz…
  • Jandarma personelimizin de özellikle riskli bölgelerde görev yapanlardan başlamak üzere görev tazminatlarını revize edeceğiz.
  • Ayrıca kamudaki ‘yardımcı hizmetler sınıfını’ kaldırıp,  çalışanlarını “genel idare hizmetleri sınıfı”na alacağız…
  • 2000 yılı sonrası emekli olanlar Aylık Bağlama Oranlarındaki haksız uygulamadan dolayı büyük mağduriyetler yaşamaktadırlar. Milyonlarca emeklimiz haksızlığın giderilmesi için İNTİBAK DÜZENLEMESİ’ni dört gözle beklemektedir. Milli Görüş İktidarında intibak düzenlemesini de hayata geçireceğiz ve bu haksızlığı ortadan kaldıracağız.

 

150 bin öğretmen ataması yapacağız

150 bin adet olan Milli Eğitimdeki öğretmen açığının, atamalar yoluyla kapatılması için bir plan ortaya koyacağız.

 

  • Sözleşmeli ve ücretli öğretmenlik’ uygulaması derhal terk edilerek, tamamıyla “kadrolu öğretmen” uygulamasına geçilecek.
  • Eğitim sistemimizin kaliteli nesil yetiştirmesinin önündeki en büyük engellerden olan “Fulbright anlaşmasının sonlandırarak MEB’nı gerçekten milli hale getireceğiz.
  • Milli Eğitimde ana hedefimiz, Hem ahlaki ve manevi değerleri yüksek, hem de bilim ve teknolojiyle donatılmış nesiller yetiştirmek olacaktır.
  • Kamu personeli sınavlarında mülakatı kaldıracağız
  • Gençlerimizin kaliteli eğitim almaları, aldıkları eğitimle gerçekten bir meslek sahibi olmaları, bu mesleklerini icra edebilecekleri istihdam imkanına sahip olmaları, bu işten elde edecekleri gelirin gelişmiş ülkeler seviyesinde olması, kamuda istihdamlarının önündeki en büyük engel olan torpil ve adam kayırma unsurlarının ortadan kaldırılması Yeniden Refah iktidarının en temel hedeflerindendir.
  • 18 yaşına girmiş fakat işe girmemiş bireyin Genel Sağlık Sigortası süreci zorunlu olarak başlıyor. 18 yaşından itibaren işsiz bir genç her ay asgari ücretin %3’ü kadar aylık GSS primi ödemek zorunda kalıyor. Yeniden Refah iktidarında bu uygulama ortadan kaldırılarak genç kardeşlerimiz işe girene kadar GSS primleri Gençlik Bakanlığı tarafından karşılanacaktır.
  • Gençlerimizin ilk ev ve araba alımlarında bir toplam tutarın 1/3’ü devlet tarafından karşılanacak, kalan kısım içinde faizsiz kredi verilecek.

 

Sağlık Bakanlığı’nı DSÖ’nün vesayetinden kurtacağız

Sağlık alanında yapacağımız en hayırlı hizmet, Sağlık Bakanlığımızı DSÖ’nün vesayetinden kurtarmak olacaktır.

 

  • Sağlık çalışanlarımıza yönelik şiddetin önlenmesi, mesai ve nöbet sürelerinin insani şekilde düzenlenmesine öncelik vereceğiz.
  • Bizim iktidarımızda devlet cinsiyet değiştirme operasyonlarının değil, SMA hastası yavrularımızın tedavisinin bedelini karşılayacak.

 

Engellilerimizin yüzü yine Milli Görüş’le, Yeniden Refah’la gülecek!

  • Engelli vatandaşlarımızın sosyal hayata kazandırılmaları için, Kamu ve Özel sektörde %3 olan engelli istihdam şartını, ülkemizde %12.5 oranında yani 10 milyon engelli vatandaşımızın olması sebebi ile, adil bir şekilde güncelleyerek en az %5’e yükselteceğiz.
  • Engelli maaşları, asgari ücret seviyesine getirilecek.

 

 

 

 

 

9’lu masayı kurun!

9’lu masayı kurun!

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, temel hususlarda Cumhur İttifakı ve Millet İttifakı’nın zihniyet olarak birbirinden farkı olmadığı eleştirisinde bulunarak, “Tencere dibin kara benimki senden kara! Her iki ittifaka da buradan çağrıda bulunuyorum; her iki masa da iki ayrı masraf yapmak yerine hepiniz aynı masaya oturun 9’lu masayı kurun. Kurtuluşun tek adresi Millî Görüş’tür, Yeniden Refah Partisi’dir.” ifadelerini kullandı.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, seçim çalışmaları kapsamında İstanbul İl Başkanlığımızın düzenlediği İstanbul’da halkla buluşma programlarında Eyüp Sultan ve Fatih ilçelerinde esnaf ziyareti yaptı, Beykoz’da halka seslendi.

 

 

Eyüp Sultan’da esnaf ziyareti

2023 yılında yapılacak seçim için çalışmalarını hızlandıran Genel Başkanımız, İstanbul’da halkla buluşma programının 2. gününde Cuma namazını Eyüp Sultan Camii’nde kılıp ilçede esnaf ziyareti gerçekleştirdi.

 

Eyüp Sultan’da yoğun bir ilgiyle karşılanan Genel Başkanımıza Genel Başkan Yardımcılarımız Av. Bayram Sakartepe, Cemil Çolak, Dr. Fatih Öztek, MKYK üyemiz sanatçı Davut Güloğlu ve  İstanbul İl Başkanımız Mustafa Doğan ve teşkilat üyeleri eşlik etti. Genel Başkanımız, Fatih ilçesinde de esnaf ziyareti gerçekleştirdikten sonra Beykoz İlçe Başkanlığımızın önünde coşkulu bir kalabalığa hitap etti.

 

 

Vatandaş akın akın baba ocağına dönüyor

Vatandaşların akın akın Millî Görüş’e Yeniden Refah’a koştuğunu, baba ocağına döndüğünü belirten Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Millî Görüş’ün yönetimden uzak olduğunda ülkenin maddi ve manevi sıkıntılara düçar olduğunu söyledi.  

 

İki ittifaka da çağrıda bulundu

‘50 seneden beri yaptıkları gibi bugün de milletimizin önüne sadece 2 seçenek sunup kurtuluşun adresi Millî Görüş’ü perdelemeye çalışıyorlar.’ ifadelerini kullanan Genel Başkanımız Erbakan şunları söyledi:

 

“İktidarı seviyorsan Cumhur İttifakına, sevmiyorsan Millet İttifakı'na gideceksin diyorlar. Temel hususlar bakımından 3’lü masanın da 6’lı masanın da birbirinden farkı yok. Her iki masa da Borç-Faiz ekonomisi güdüyor; iktidar yüksek faizle borçlanıyor, Sayın Kılıçdaroğlu İngiltere’ye gidiyor  finans çevreleriyle görüşüyor ‘iktidara gelirsek 500 milyar dolar borç getireceğiz’ diyor. Sayın Kılıçdaroğlu küresel güçlerin adamı Jeremy Rifkin’i kendisine danışman yapıyor. Adeta ithal müfettiş. İktidar da 2018 yılında Mac Kinsey ile anlaştı. Sayın Akşener diyor ki ‘ben nakitsiz toplum projesini uygulayacağım diyor. Nakitsiz toplum projesi küresel güçlerin art niyetli bir projesidir. Kendi sistemleri dışında hiçbir para hiçbir değerli eşya bırakmayarak insanlığı kontrol altına almak, ekmek ve su alamayacak duruma getirmek istiyorlar. 3’lü masadakiler Sayın Akşener’e kızıyorlar ama kendileri de en son Bali’de yapılan G-20 zirvesinde nakitsiz toplum projesine imza attılar. Diğer taraftan her iki masa da DSÖ’ye teslim olmuş, Paris İklim Anlaşmasına geçmesi için Meclis’te hep beraber oy verdiler. 6’lı masadakiler gelir gelmez İstanbul Sözleşmesini geri getireceğiz diyor, 3’lü masadakiler İstanbul Sözleşmesinin uzantısı 6284 sayılı kanunu uygulamaya devam ediyor. Öte yandan her iki taraf da Avrupa Birliği’ne girmeyi savunuyor. Dış politikada da birbirlerinden farkları yok. Tencere dibin kara benimki senden kara! Her iki masanın ekonomi, sosyal politikalar, dış politikalar alanında birbirlerinden bir farkı yok. Kendilerine buradan çağrıda bulunuyorum her iki masada iki ayrı masraf yapmak yerine hepiniz aynı masaya oturun 9’lu masayı kurun. Kurtuluşun tek adresi Millî Görüş’tür, Yeniden Refah Partisi’dir.”

 

 

 

Garibanların âhı inletiyor arşı!

Garibanların âh'ı inletiyor arşı!

 

 

Bugün ülkemiz nüfusunun üçte ikisi fakirlik sınırının altında, yarısı açlık sınırının altında yaşamaktadır. Yani nüfusumuzun en az yarısı vücudun mutlak ihtiyaç duyduğu, hayatını idame ettirmesi için zorunlu olan gıdaları, elementleri, proteini ve vitaminleri alamamaktadırlar. 

 

Bu olumsuz ekonomik ortamdan en fazla çocuklar etkilenmektedir. Çocuklar savaşlardan, tabii afetlerden, kötü ekonomik koşullardan çok kolay ve en fazla etkilenen gruptur. Çocuklar 3 yaşına kadar beyin gelişmelerini, 21 yaşına kadar da bedensel gelişmelerini tamamlarlar. Bu süreler içerisinde yetersiz beslenen bireylerin ya zekâ, beyin ve beden gelişmesi geri kalacak veya vücut dirençleri düşük olduğundan en basit bir hastalıktan hayatlarını kaybedeceklerdir. Açlıktan ölen çocuklarla daha sık karşılaşacağız. Veya beyin ve beden kapasitesi yetersiz bireyler olacaklar ve ilerde korunmaya muhtaç insanlara dönüşeceklerdir. Ayrıca fakirlik toplumların sosyal dokusunu da tahrip etmekte olup, boşanmaları, intiharları, inançsızlığı, eğitimsizliği, fuhuşatı da arttırmaktadır. Sosyal doku ve aile yapısı kısa süre içinde paramparça olmaktadır. Allah korusun ülkenin bütünlüğünü ve geleceğini de tehdit etmektedir.

 

Bu sonuçları ortadan kaldırmak için, uygulanmakta olan acımasız kapitalist anlayışlı, borçlanma ve faize, aşırı derecede israfa ve gösterişe dayalı ekonomik politikalardan vazgeçip, sosyal dokumuzu güçlendirecek ekonomik anlayışa, tez elden dönmek elzemdir. Fakirlik bu kadar yoğun yaşanırken Sayın Cumhurbaşkanı’nın Katar’a iki ecnebi devletin maçına gitmesini, gerçekten yadırgıyorum. Acaba bu seyahat için ne kadar para harcandı? Bu harcanan parayla kaç garibanın ihtiyacı karşılanırdı merak ediyorum.

 

Ayrıca ülkemizde uyuşturucu kullanımı çocuklarımızı ciddi manada tehdit etmekte olup, çok sayıda evladımız maalesef uyuşturucunun esiri olmuştur. Bunun ortaya çıkaracağı sonuçların da çok vahim olacağını herkes takdir eder sanırım. Uyuşturucu ile çok şiddetli mücadele etmek gerekir. Torbacıları göz altına almakla sorun çözülemez. Uyuşturucu baronları ve adresleri devlet tarafından biliniyor. Uyuşturucu problemi çözülmek isteniyorsa baronlar tutuklanarak ve cezaları arttırılarak çözülür.  Uyuşturucuya alışan gençlerimiz de hiçbir masraftan kaçınmadan tedavi edilmeli ve bir meslek sahibi olmaları sağlanmalıdır. Aksi takdirde toplumun güvenlik sorunu da çözülemez.

 

 

Prof. Dr. Sacit Günbey 

Yeniden Refah Partisi Genel Başkan Vekili

Peynir, süt, kuruyemiş alamayanların ülkesi olduk!

Peynir, süt, kuruyemiş alamayanların ülkesi olduk!

 

 

İktidara ekonomi üzerinden yüklenen Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, asgari ücrete yapılan zammın şimdiden açlık sınırının altında kaldığını belirterek, “Peynir, süt alamayan, tereyağ yiyemeyen, kuruyemiş fındık fıstık badem alamayanların ülkesi olduk!” dedi.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Elazığ İl Başkanlığımızın 2. Olağan Kongresi’nde katıldı.

 

Hünkar Mahfili Elazığ’da olmaktan duydukları memnuniyeti dile getiren Genel Başkanımız Erbakan, Elazığlıların Millî Görüş’ün banisi merhum Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocamız’a siyasi hayatı boyunca verdikleri desteğin unutulmayacağını söyledi.

 

 

8 bin 500 lira asgari ücret şimdiden eridi

İktidara ekonomi üzerinden yüklenen Genel Başkanımız asgari ücrete yapılan zammın şimdiden açlık sınırının altında kaldığını kaydederek şöyle konuştu:

 

“Asgari ücret 8.500₺ oldu. Dün açıklanan açlık sınırı hesaplamasına göre açlık sınırı 9 bin lirayı geçti. Daha asgari ücretli maaşını alamadan asgari ücret açlık sınırının altına düştü. Yani 8 milyona yakın asgari ücretli çoluğuyla çocuğuyla açlık sınırının altında yaşıyor. Emekli maaşları açlık sınırının yarısından da az. Milyonlarca emekli de açlık sınırının altında yaşamaya mahkum. Yapılan hesaplamalara göre Türkiye’de nüfusun yüzde 45’i açlık sınırında. Bir bekar çalışanın kimseye muhtaç olmadan yaşamını sürdürebilmesi için aylık 11 bin lira lazım. Yoksulluk sınırı 26 bin TL.’ye yükselmiş. Ondan sonra da diyorlar ki ‘evlenin en az 3 çocuk yapın’. 3 çocuklu bir ailenin geçimini sağlayabilmesi için ayda en az 35 bin liraya ihtiyacı var. Türkiye’da kaç tane hanenin eline ayda 35 bin lira para geçiyor Allah aşkına; Büyükşehirlerde asgari ücret ancak ev kirasına yetiyor. Bursa’daki İskenderciler İskender’e Tereyağ aroması katmaya başlamış. Peynirin fiyatı etin fiyatını geçmiş. Peynir, süt alamayan, tereyağ yiyemeyen kuruyemiş fındık fıstık badem alamayanların ülkesi olduk!”

 

 

Doğu ve Güneydoğu’da her iki gençten biri işsiz!

Ülkenin önemli sıkıntılarından işsizliğin doğu ve güneydoğu büyük bir problem olduğunu belirten Genel Başkanımız, her iki gençten birinin işsiz olduğunu, Ağrı’dan son 2 senede 40 binden fazla insanımızın Meksika üzerinden Amerika’ya kaçtığını, 15-25 yaş arası her 3 gençten birinin ne okuduğunu ne de çalıştığını söyledi. Erbakan, 2022 yılının ilk 8 ayında 60 bin esnafın da kepenk kapattığını ve 11 ayda da 11 bin 660 şirketin kapandığını hatırlatarak  işsizliğin geldiği vahim boyutu hatırlattı.

Gençlerimiz uyuşturucu tehdidi altında

İşsizlik ve açlığın yanında ahlaki ve manevi erozyonun da ülkemizin geleceğini tehdit ettiğini vurgulayan Genel Başkanımız Erbakan, “Boşanmalar çığ gibi artıyor. 3 evlilikten 1 tanesi boşanmayla sonuçlanıyor. Toplumun sigortası olan aile kurumu tehdit altında. Deizm ve Ateizm gibi felaketler gençler arasında yaygınlaşıyor. Uyuşturucu kullanımı Büyükşehirlerin, özellikle Doğu ve Güneydoğu’daki pek çok şehrin en önemli problemi haline geldi. Diyarbakır’da muhtarlarla yaptığımız toplantıda Diyarbakır’ın en önemli probleminin uyuşturucu olduğunu söylediler. Bununla birlikte dış güçlerin bir zehri olan LGBT sapkınlığı yaygınlaştırılmaya çalışılıyor. İnsan hakkı safsatasıyla gençleriniz arasında normalleştirilmeye çalışılıyor.” diye konuştu. 

 

 

‘2023 yılı bütçesi açlığın sefaletin süreceğinin kanıtı’

20 yıldır tek başına iktidarda olan AK Parti zihniyetinin değişmeyeceğini hazırladıkları 2023 yılı bütçesinde de ortaya koyduğunu ifade eden Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, 2023 yılında da vatandaşı açlık yoksulluk ve sefaletin beklediğini belirterek şöyle devam etti:

 

“2023 yılı bütçesinde 659 milyar liralık bütçe açığı bekleniyor.  2022 yılında 460 milyar TL. idi.  Faiz gideri 2023 yılında  565 milyar lira olacak.  Bu sene 329 milyar liraydı. İmtiyazlı holdinglere yapılacak garanti ödemeleri 100 milyar TL olacak. 2022 yılında 70 milyar liraydı. Yıllardır perişan ettiler EYT mağdurlarını, sabahlara kadar kurban pazarlar gibi pazarlık yaptılar. EYT’lilerin tüm taleplerini karşılasanız yıllık 101 milyar lira yapıyor. EYT’lilerin talebini yokuşa sürüyorlar ama sadece 5 tane imtiyazlı holdinge 1 senede 100 milyar lira ödeme yapıyorlar. Bütün çiftçimize 2023 yılında ayrılan kaynak sadece 54 milyar TL. olacak.  Faize ayrılan 565 milyar liranın 10’da 1’i kadarını sadece milyonlarca işçiye köylüye reva görülüyor. Kur korumalı mevduata 2023’te 150 milyar TL. ve  sosyal yardım harcamalarını  110 milyar TL. arttırılıyor. İktidarın övündüğü ama fakirliğin açık göstergesi olan sosyal yardım harcamaları 148 milyar liradan, 258 milyar liraya çıkacak. Yani 2023 yılı bütçesine göre faize 565 milyar, Kur Korumalı mevduata 150 milyar lira, israfa 50 milyar lira ve imtiyazlı holdinglere 100 milyar lira yani toplamda 856 milyar lira bu 4 canavara gidecek. Dolayısıyla işçiye, memura, çiftçiye köylüye emekliye yine para kalmıyor.”

 

 

Biz millete sadaka dağıtmaya değil, fakirliği ortadan kaldırmaya geliyoruz!

200 milyar dolara yakın kaynak paketleri ve önce millet anlayışı ile iktidara geleceğimizi ve milletin yüzünü güldüreceğimizi belirten Genel Başkanımız, ‘Borç-faiz-zam ekonomisi yerine üretim-istihdam ekonomisi, faiz giderleri, denk bütçe ve havuz sistemi ile ortadan kaldırılacak. Kamudaki israf önlenecek. Makam aracı, makam uçağı, makam odaları  saltanatına son verilecek. İmtiyazlı holdinglere haksız yere aktarılan kaynaklar önlenecek. Hazırlamış olduğumuz kaynak paketleriyle oluşturulacak 200 milyar kaynakla milletimizin yüzü güldürülecek. Dolayısıyla biz millete sadaka dağıtmaya, fakirlere yardım etmeye gelmiyoruz. Fakirliği ortadan kaldırmaya geliyoruz.

 

Milletin faydasına olan her hizmetin yanındayız

Milletin faydasına olan her hizmetin yanındayız

 

 

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, dün açıklanan EYT düzenlemesi ile ilgili, “Millete faydası olacak, millete hizmet olacak her işte biz hükümetin arkasında olacağımızı her zaman söylüyoruz. Faydalı bir adım atılıyor. İnşallah diğer mağduriyetlerin giderilmesi için de aynı duyarlılık gösterilir, adım atılır.” ifadelerini kullandı.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Anadolu Buluşmaları programı kapsamında gittiği Şanlıurfa’da İl Başkanlığımızın önünde Şanlıurfalılara hitap ettikten sonra  bir restoranda basın mensupları ile bir araya geldi.

 

 

Genel Merkezimizden Şanlıurfa çıkarması

Şanlıurfa’nın tüm ilçelerinde Genel Başkan Yardımcılarımız ve MKYK üyelerimiz ile birlikte halkla buluşma programı düzenledikleğimizi ifade eden genel Başkanımız, halkın sorunlarını dinlemek, dertlerine ortak olmak ve çözüm önerilerimizi anlatmak için sürekli sahada olduğumuzu söyledi.

 

EYT yorumu: Milletimize faydalı her adımın arkasındayız

Dün akşam açıklanan Emeklilikte Yaşa Takınlar düzenlemesine ilişkin konuşan Genel Başkanımız Erbakan, “Millete faydası olacak, millete hizmet olacak her işte biz hükümetin arkasında olacağımızı her zaman söylüyoruz. Faydalı bir adım atılıyor. İnşallah diğer mağduriyetlerin giderilmesi için de aynı duyarlılık gösterilir, adım atılır. Bir senede devlet bütçesinden 565 milyar lirayı faize verirken, yüz milyar lirayı 5 tane imtiyazlı holdinge verirken, milyarlarca lira israfa para harcanırken, milyonlarca EYT'linin mağduriyetinin giderilmesi için gereken paranın ayrılması gerekiyordu, bu yapılmış oldu. İnşallah dediğim gibi hayırlı olsun. Diğer mağduriyetler de inşallah bir an önce giderilir.” şeklinde konuştu.

 

 

Asgari ücretlinin bir öğünü bir simit ve bir çay parasına denk geliyor

Türkiye’nin gündeminine en başında ekonomik krizin olduğunu kaydeden Genel Başkanımız Erbakan, 2023 yılı için açıklanan asgari ücretin işçi sendikaları ve çalışan kesimde hayal kırıklığına sebep olduğunu belirtti.

 

Genel Başkanımız asgari ücret belirlendikten sonra Aralık ayı açlık sınırının 9.059 lira olarak açıklandığını ve dolayısıyla 8 milyon asgari ücretlinin daha zamlı maaşlarını almadan açlık sınırının altında kaldığını ifade etti. 

 

Genel Başkanımız şunları söyledi:

Yapılan hesaplamalara göre eşi çalışmayan, iki çocuklu bir asgari ücretli, şubat ayında eline geçecek olan 8 bin 506 liralık gelirinden gıda için günlük ayırabileceği 82 lira ile hem eşinin hem kendisinin hem de çocuklarının masraflarını karşılamak durumunda. Buna göre asgari ücretlinin her bir öğün için kişi başına ayırabildiği tutar 6.8 lira yani neredeyse bir simit parası ve çay parası. Yine aynı araştırmaya göre 8 bin 500 lira alan asgari ücretlinin çocuğunun eğitimi için ayırabileceği tutar ise aylık 74 lira, iki çocuklu ailede her bir çocuk için ayda ancak 37 lira düşüyor.   Bu para bir çocuğun okulda bir yada 2 günlük öğün yemeğine bile yetmiyor. Bu rakamların da gösterdiği gibi milyonlarca asgari ücretli 2023 yılında da yine açlığa mahkum.

 

 

Emeklilerin hali daha da perişan

Asgari ücretin açıklanmasıyla birlikte gözlerin çevrildiği  emekliler ile ilgili de değerlendirmede bulunan Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, “Milyonlarca emeklinin hali daha da perişan. En son temmuzda yapılan zamlarla emekli maaşı en düşük 3 bin 500 liraya yükseldi. Bu ücret açlık sınırının 9 bin lira olduğu bir ülkede açlık değil sefalet ücretidir. Bu şartlarda emekliler pazarlardan çürük sebze meyve toplamak zorunda kalıyor. Küresel Emeklilik Endeksine göre Türkiye emeklisine sunmuş olduğu yaşam standardına göre  Hindistan, Filipinler ve Tayland gibi ülkelerle birlikte maalesef en son sıralarda yer alıyor. 

 

 

Balıklara yem diye verilen bayat ekmeği artık vatandaş yiyor!

Genel Başkanımız ekonomik krize ilişkin değerlendirmelerine şöyle devam etti: 

 

“Osmaniye’de 30 yıldır fırın işleten bir fırıncı, bayat ekmeği yok sattıklarını anlatıyor. Eskiden balıklara yem olarak nehre attıkları bayat ekmeği günde 150-200 tane sattıklarını, 500-1000 tane kalan bayat ekmeğin hiç kalmadığını anlatıyor. Eskiden balık yemi olan bayat ekmekler bugün vatandaşın almak zorunda kaldığı bir ürün haline gelmiş. Aya sert iniş yapacağız diyenlerin vatandaşı getirdikleri nokta bu: 8 bin 500 asgari ücretle  3 bin 500 lira emekli maaşıyla bu hayat pahalılığıyla vatandaşın başka çaresi kalmıyor.”

 

 

AK Partili Belediye Başkanına kral dairesi gibi makam odası!

Vatandaş hayat pahalılığı ile mücadele ederken iktidar partisinin itibardan tasarruf olmaz anlayışı çerçevesinde israfa devam ettiğini belirten Genel Başkanımız Erbakan, “Ülkemiz görülmemiş bir krizle boğuşurken, vatandaş balık yemi olarak kullanılan bayat ekmek yemek zorunda kalırken AK Partili bir Belediye Başkanı kendisine 28.5 milyona mal olan makam odası yaptırıyor. Basında yer aldı. 18 milyon lira makam odasının iç masrafları, 10.5 milyon lira makam odasının inşaatı toplamda 28.5 milyon liraya mal olan makam odası… İşte israfın en çarpıcı örneklerinden bir tanesi.” diye konuştu.

Ekonomik krizin sorumlusu 3 harfli marketler değil 3 haneli enflasyondur!

Ekonomik krizin sorumlusu 3 harfli marketler değil 3 haneli enflasyondur!

 

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan hiçbir olumsuzlukta sorumluluk kabul etmeyen iktidarın, yaşanan ekonomik krizden dolayı bu kez de zincir marketleri suçlu ilan ettiğini belirterek, ‘Ekonomik krizin sorumlusu 3 harfli marketler değil, 3 haneli enflasyondur!’ dedi.

 

 Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Anadolu Buluşmaları kapsamında gittiği Diyarbakır’da basın mensupları ile kahvaltı programında buluştu.

 

 

Bu topraklar her zaman birlik ve beraberliğin merkezi olacaktır

Peygamberler ve sahabeler diyarı Diyarbakır’da olmaktan duyduğu mutluluğu dile getiren Genel Başkanımız, ‘Bu topraklar inşallah bundan sonra da birlik ve beraberliğin merkezi olmayı sürdürecek. Diyarbakır, Büyük İsrail Projesi’nin değil, her zaman İslam Birliği'nin, Yeniden Büyük Türkiye’nin bir vilayeti olacak ve bu bölgede yaşayan kardeşlerimiz bugüne kadar nasıl emperyalistlerin oyunlarını bozdularsa, bundan sonra da bozacaklardır.” ifadelerini kullandı.

 

 

Ekonomik krizin sorumlusu 3 harfli marketler değil 3 haneli enflasyondur

Vatandaşın en önemli gündem maddesi olan ekonomik krizden dolayı iktidarın  sorumluluk kabul etmediğini ve krizin sebebini zincir marketlere yüklediğini belirten Genel Başkanımız Erbakan, şöyle konuştu:

“Bugüne kadar hiçbir olumsuzlukta sorumluluk kabul etmeyen iktidar, hayat pahalılığının faturasını bu kez de 3 harfli zincir marketlere kesti. 3 harfli marketler günah keçisi yapıldı. Sayın Cumhurbaşkanı’nın alışveriş yaptığı  Tarım Kredi Kooperatifleri'ne diyeceğiz. Tarım Kredi'de son 1 senede zam gelmeyen tek ürün poşet oldu. Devletin işlettiği ve ucuz olacak diye taahhüt ettiği Tarım Kredi Kooperatifleri'nde bunun dışındaki ürünlere son 1 senede ortalama yüzde 263 oranında zam gelmiş. Geçen yıl 8,75 olan nohut bu sene 24 lira, 2,75 olan makarna 11,5 liraya, 19.5 liraya satılan kaşar peyniri 147 liraya, 15 liraya satılan 1 kg. beyaz peynir de 79 liraya yükselmiş. Burada akla gelen soru şu; aynı 3 harfli marketlere yaptığınız gibi bu marketlere de ceza kesecek misiniz? En büyük artışı Tarım Kredi Kooperatifleri yapmış. Dolayısıyla krizin sebebi 3 harfli marketler değil 3 haneli enflasyon rakamlarıdır.

 

 

Hayat pahalılığın sebebi beton çimento ekonomisi!

Hayat pahalılığının en büyük sebebinin dolar kurundaki yükselme ve iktidarın uyguladığı "Beton - Çimento Ekonomisi olduğunu vurgulayan Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, “Ülkemizin 1 senede ödemesi gereken dış borç miktarı 185 milyar dolar. Bunu ödemek için dış borç almak zorundasın. Üretmediğin ihraç etmediğin için yıllık 100 milyar dolar da dış ticaret açığımız var. Her yıl 285 milyar dolar bulmak zorundasın ve dolara olan bu talep de dövizi patlatıyor. Dövize bağlı, ithalata dayalı bir ekonomide fiyatlar patlıyor. Akaryakıta, elektriğe, tarımda kullanılan zamlar, vergiler bütün bunları kattığın zaman tabii ki de ürünlerin fiyatı yükselir.” diye konuştu.

 

 

Yeni ekonomi modeli faiz lobilerini sevindirdi

İktidarın "Yeni Ekonomi Modeli" 'nin de başarısız olduğunu belirten Genel Başkanımız, gerekçesini şöyle açıkladı:

 

“Geldiğimiz noktada ‘Faiz sebep, enflasyon neticedir’ teorisinin gerçek olmadığı ortaya çıkmıştır. Neden? Çünkü faiz indirimleri başladığında yüzde 19 olan enflasyon bugün yüzde 85’e geldi. Faizi düşürmüşsün, enflasyon daha çok katlamış. Faiz indirimi öncesi 8 lira olan dolar bugün 18.70’e gelmiş. Enflasyon da artmış, döviz kuru da patlamış. İşsizlik ekim ayı itibariyle yüzde 10.2, genç işsizlik yüzde 2’lik artışla yüzde 22’ye gelmiş. Yeni ekonomi modeli işsizliği de azaltmamış, tam tersine arttırmış. Cari açık 40 milyar dolar seviyesine gelmiş. İthalat da patlayarak 300 milyar dolar seviyesini aşmış. Peki faiz indirimi yapıldı da ne oldu? Bankalar düşük faizle Merkez Bankası’ndan para aldı, bu parayı ticari kredilerde, bireysel kredilerde, ihtiyaç ve konut kredisinde yüksek faizle millete verdi. Merkez Bankası’ndan düşük faizle aldığını yüksek faizle ticari işletmelere, hazineye verdi ve bankaların kârları bir senede yüzde 420 arttı. Piyasadaki faizler düşmedi. Konut kredisi faizleri düşmedi. Düşen Merkez Bankası’nın politika faizi oldu sadece. Bu da bankaları ucuz kredi ile fonlamak manasına geldi. Dolayısıyla kazanan "Faiz Lobisi" oldu, bankalar oldu. Bütün bu veriler "Yeni Ekonomi Modeli" 'nin açık bir şekilde iflasının göstergesidir.”

 

 

Çözüm denk bütçe, havuz sistemi

Çözümün faizci kapitalist sistem içinde borçlanmayı ortadan kaldırmak olduğunu söyleyen Genel Başkanımız Erbakan, 54. Hükümet döneminde Millî Görüş’ün denk bütçe ve havuz sistemiyle bunu başardığını hatırlattı. Genel Başkanımız, Yeniden Refah Partisi olarak iktidara geldiğimizde de Millî Görüş ekonomi modelini takip edeceğimizi söyledi.  

 

 

Suriye ile yakınlaşma adımlarını destekliyoruz

Bir soru üzerine Suriye rejimi ile artan normalleşme görüşmelerini desteklediğimizi belirten Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, zararın neresinden dönülürse kâr olduğunu, Suriye yönetimi ile bir an önce anlaşılıp can güvenliğinin sağlanması ve böylelikle Türkiye’deki Suriyeli sığınmacıların bir an evvel evlerine dönmelerinin sağlanmasını desteklediğimizi vurguladı.

 

 

HDP’nin kapatılması terör örgütü PKK’nın işine gelir

Bir gazetecinin HDP’nin kapatılması davasına ilişkin düşünceleri sorulan Genel Başkanımız Erbakan, “Partilerin kapatılmasını doğru bulmuyoruz. Partileri halkın kurup halkın kapatması gerekir. Suçun şahsiliği esastır. Bir partide suç işleyen biri varsa, suçu işleyen şahsın cezalandırılması gerekir. Bütün bir camiayı, bütün bir teşkilatın, partinin kapatılmasını doğru bulmuyoruz. Bu çare de değildir. HDP’nin çekirdek kadrosunun İslam’la yoğurulmuş bu topraklarda Kürt halkına bir şey veremeyeceğini bölge halkına anlatmamız ve HDP’yi siyasi alanda, sahada yenmemiz gerekiyor. HDP’nin kapatılması en çok terör örgütü PKK’nın işine gelir diye de hep söylüyoruz. Dolayısıyla HDP’nin kapatılmasını uygun bulmuyoruz.” diye konuştu.  

 

 

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan’dan ‘ittifak’ açıklaması: Seçimlere tek başımıza gireceğiz!

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan’dan ‘ittifak’ açıklaması: Seçimlere tek başımıza gireceğiz!

 

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, gündemdeki ‘ittifak’ tartışmalarına ilişkin yaptığı açıklamada, Bizim derdimiz Milli Görüş zihniyetinin Türkiye’de iktidara gelmesidir. Bu olmadıktan sonra yani Milli Görüş’ün prensiplerine, kırmızı çizgilerine riayet edilmeyecekse bizim herhangi bir ittifakın içerisinde yer almamızın hiçbir anlamı yok. Yeniden Refah Partisi olarak seçimlere tek başımıza gireceğimiz.” İfadelerini kullandı.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan partimizin 3 günlük Kızılcahamam İktidara Hazırlık Kampı’nda gündeme ilişkin çarpıcı açıklamalarda bulundu.

 

 

‘Asıl büyük sürprizi seçimlerde yapacağız’

4 yıl önce kurulan Yeniden Refah Partimizin koşar adım hedefe doğru gittiğini, çok daha önce kurulmuş partilerin önünde olduğumuzu ifade eden Genel Başkanımız, bunu Yargıtay’ın açıkladığı partimizin üye sayısındaki artıştan da görülebileceğini söyledi.

 

Genel Başkanımız Erbakan, “Yargıtay 7 ay sonra nihayet ısrarlı çağrılarımıza kulak vermiş olacak ki partilerin üye sayılarını açıkladı ve Yeniden Refah Partimiz bu 7 aylık dönemde oransal olarak en fazla üye kaydeden parti olarak 54 bin 390 yeni üye ile toplam 269 bin 391 üyeye ulaştı. Paralı ve havalı pek çok partiyi geride bıraktık. Partimiz Türkiye’nin en hızlı büyüyen partisi olmuştur. Asıl büyük sürprizi seçimlerde yapacağız inşallah” dedi.

 

 

Vatandaşın sırtındaki küfenin sebebi iktidardır

TÜİK’in açıkladığı enflasyon rakamları üzerinden iktidarı eleştiren Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, asıl küfenin açlık sınırının altında yaşam mücadelesi veren vatandaşın sırtında olduğunu söyleyerek, şöyle konuştu:

 

“İktidar TÜİK’in ısmarlama rakamları ile enflasyonu bir önceki aya göre 20 puan düşürerek yüzde 64’e çekiverdi. Emekliye, memura buna göre maaş zammı verdi ancak verdiği zam yine de ısmarlama enflasyon rakamının altında kaldı. Hissedilen enflasyonun yüzde 170 olduğu bir durumda vatandaşımız gerçek enflasyonu her adımında, çarşı pazardaki her alışverişinde, mutfağında hissediyor ve yaşıyor. Türkiye Ziraat Odaları Birliği’nin son açıklamasına göre marketteki bazı temel ürünlerdeki 1 yıllık zamlara bakarsanız kuru soğan yüzde 314,6, limon yüzde 202, toz şeker yüzde 164,5, yeşil soğan yüzde 163,7, ıspanak yüzde 163,1 , lahana yüzde 159,2, Antep Fıstığı yüzde 147,1, marul yüzde 142,8, portakal yüzde 141,7, kuru kayısı yüzde 138,3, karnabahar yüzde 130,8, pirinç yüzde 125,8. Bunların ortalamasını aldığınızda gerçek enflasyon zaten ortaya çıkıyor. TZOB’un tespitlerine göre 2022'de üretici fiyatlarındaki artışta en önemli etken artan üretim maliyetleri oldu. Girdilerde yüzde 100 ile yüzde 400 oranları arasında artışlar gerçekleşti.  Gerçekler böylesine can yakıcıyken, ‘Biz vatandaşımızı enflasyona ezdirmeyiz" diyen iktidar, TÜİK’in ısmarlama rakamlarını baz alarak emekli ve memura “yüzde 30”, asgari ücrete “yüzde 55” zam yaptı. Her zaman ne diyoruz: imtiyazlıya gelince çok; emekliye, memura, işçiye gelince yok. Emekliye, işçiye gelince sırtımızda küfe var diyorlar, sırtınızdaki küfe imtiyazlı holdingler, faiz, kamudaki israf küfesidir. Bu küfelerin sebebi doğrudan doğruya iktidardır.

 

 

20 yıl 30 yıl çalışan emekliye reva görülen sefalet maaşı!

İktidarın, hissedilen enflasyonun en az yüzde 170 olduğu bir ülkede memur ve emeklilere verilen yüzde 30 maaş zammını müjde gibi sunmasını da eleştiren Genel Başkanımız, “Ne demişti Erbakan Hocamız 54’üncü hükümette? Efendim bu maaş zamlarına parayı nereden bulacağız dendiği zaman, ‘önce vereceğiz, sonra bulacağız’ dedi. Ne demek bunun manası, bu milletin derdiyle dertlenmek demek, bu milletin derdini kendi derdi olarak görmek demek. Yoksa bahane-mazeret çok, imkânımız yok, kriz var, kaynak yok, sırtımızda küfe var, ayağımızı yorganımıza göre uzatacağız.” En düşük memur maaşı bu zamla 11 bin 836 TL oldu. Aç kalmaktan hallice. En düşük memur emeklisi aylığı 7 bin 901 TL. Aç kalmak demek bu… En düşük emekli maaşı 5 bin 500 TL oldu. Bu artık açlık değil sefalet maaşı demek… 20 yıl, 30 yıl hizmet et sonra aldığın maaş bu olsun. Neyse ki bizim gerçek bir müjdemiz var: Yeniden Refah iktidarında işçiye, emekliye ve memura yüzde 150 maaş zammı ile başlayacağız. Çünkü biz, tek kuruş borçlanmadan, enflasyonu tek puan arttırmadan emekliye, emekçiye en büyük maaş zamlarını yapan Merhum Erbakan Hocamız’ın yolunda yürüyen Milli Görüşçüleriz! Biz millete sadaka dağıtmaya değil, fakirliği ortadan kaldırmaya geliyoruz!”  

 

 

‘İstanbul Sözleşmesi’nin uzantısı 6284 acilen kaldırılmalıdır ‘

Danıştay'ın, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesine dair nihai kararını değerlendiren Genel Başkanımız Erbakan, bu gelişmeyi son derece olumlu bulduğunu, ancak bu sözleşmenin uygulaması manasına gelen 6284 sayılı kanunun da bir an evvel kaldırılması çağrısında bulundu;

 

“Son derece olumlu gelişme, öyle de olması lazımdı. Her zaman ifade etiğimiz gibi kültürümüze, temel değerlerimize, inancımıza aykırı, son derece sinsi bir sözleşmeden Türkiye’nin çekilmesi son derece önemli. Nasıl bir sözleşme ki; sözde ‘namus kavramının kökünün kazınması’ diye madde var içerisinde. Böyle bir sözleşmeyi siz Türkiye’de getirip nasıl imzalayıp uygularsınız. Geç de olsa çok büyük bir felaketten dönüldü. Asıl olarak bu sözleşmenin uygulanması manasını taşıyan 6284 sayılı Kanun’un da bir an evvel kaldırılması son derece hayati öneme sahip. Aile yıkılır, yuvalar dağılırsa yeni nesiller istendiği gibi yetişemez. Yeni nesilleri kaybettiğiniz zaman da ne ekonomi sizi kurtarabilir, ne savunma sanayi sizi kurtarabilir. Hiçbir şey kurtaramaz.”

 

 

‘Altılı masanın Cumhurbaşkanı adayı kim olursa olsun bu zihniyetle millete faydası dokunamaz’

Bir gazetecinin ‘Altılı Masa’nın Cumhurbaşkanı adayı kim olacak?’ tartışmalarına yönelik değerlendirmesini sorması üzerine Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, “İçeriden dışarıdan, nereden Cumhurbaşkanı getirirlerse getirsinler asıl mesele zihniyet meselesidir. Ortaya koydukları söylemler, hedefler ve bundan önce iş başına geldiklerinde yaptıkları, şu anda masa ittifakının özellikle CHP’li belediyelerin uygulamalarına baktığınızda kimi cumhurbaşkanı olarak getirirlerse getirsinler bu istikamette ve zihniyette, Milli Görüş ruhu olmadan Türkiye’nin sorunlarına çözüm bulabilmeleri mümkün değildir” diye konuştu.

 

 

İttifak konusu: Seçime tek başımıza gireceğiz

Erken seçim tartışmalarının alevlenmesiyle ittifak tartışmalarının gündeme oturmasına ilişkin ise Genel Başkanımız, “Yeni sistem ittifakları gündeme getiriyor. Bu nedenle de pek çok parti bu ittifakların içinde yer almak ve kendi ittifaklarını genişletmek için birtakım diğer partilere teklifte bulunuyorlar. Ancak bir her zaman en başından beri söyledik; bizim derdimiz Milli Görüş zihniyetinin Türkiye’de iktidara gelmesi. Bu olmadıktan sonra yani Milli Görüş prensiplerine uygun hareket iktidar olunduğunda yapılmayacaksa, Milli Görüş’ün kırmızı çizgilerine riayet edilmeyecekse, bizim herhangi bir ittifakın içerisinde yer almamızın hiçbir anlamı yok. ‘Böyle bir ittifakın içerisinde de yer almayız’ dedik. Biz bütün siyasi partilere de davet yapıyoruz. Diyoruz ki “Gelin, kurtuluş Milli Görüş’tedir. Milli Görüş’ün ekonomide, sosyal ve dış politikalardaki temel esaslarına uygun bir deklarasyon bir beyanname ortaya koyalım. İktidar olduğumuzda bu yoldan yürüyecek, bunları uygulayacağız. Milli Görüş’ün bu temel prensipleri, kurtuluş reçeteleri etrafında birleşelim” diye her fırsatta ifade ediyoruz. Ancak görünen o ki bu şartlarda bu temel prensiplere sahip olan tek parti olarak, Yeniden Refah Partisi olarak seçimlere tek başımıza gireceğiz” ifadelerini kullandı.

 

 

Böyle bir garabet Anayasa’ya aykırı!

Böyle bir garabet Anayasa’ya aykırı

 

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Gelecek Partisi lideri Ahmet Davutoğlu'nun, 'Altılı Masa’nın Cumhurbaşkanı kim olursa olsun imza yetkisinin masadaki liderlerde olacağı’ açıklamasına ilişkin, “Tek adam rejiminden şikâyet ediyorsun, götürmek istediğin nokta “7 Kocalı Hürmüz” modeli? Böylesine tuhaf, çözümsüzlükten, istikrarsızlıktan, çatışmadan başka bir şey üretmeyecek bir garabet model. Kaldı ki böyle bir yetki Anayasa'da tanımlanmamış, Anayasa'da böyle bir yetki yok. Anayasa’ya aykırı…” ifadelerini kullandı.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan ‘Anadolu Buluşmaları’ programı kapsamında gittiği Konya'nın Beyşehir ilçesinde dikkat çeken açıklamalarda bulundu.

 

İlçe teşkilatımızı ve Kadın Kolları'mızın açmış olduğu üye standını gezen Genel Başkanımız, sonrasında Huğlu ve Üzümlü mahallelerinde silah fabrikalarını ziyaret ederek incelemelerde bulundu.

 

Genel Başkanımız Erbakan, akşam da Beyşehir Kültür Merkezi'nde düzenlenen ‘Yeniden Büyük Türkiye’ konulu programda vatandaşlara seslendi.

 

 

Yeniden Refah, Türkiye’nin en hızlı büyüyen partisi

Konuşmasının başında Mevlana Şehri, Milli Görüş meşalesinin yakıldığı Konya’da bulunmaktan duyduğu memnuniyeti dile getiren Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, “Konya, bundan 54 yıl önce ‘baharı başlatan çiçek’ Milli Görüş hareketi kurucu liderimiz Merhum Erbakan Hocamızın, "Yeniden Büyük Türkiye" için, "Yaşanabilir bir Türkiye için" ve "Adil Bir Dünya" için Milli Görüş meşalesini yaktığı bir şehirdir.  Kuvveti değil hakkı üstün tutan, maddi değil maneviyatı esas alan Erbakan Hocamızın yolu, Peygamberlerin yoludur. Biz de Milli Görüş davamızın ikinci 40 yılında yeni dönemdeki temsilcisi olarak bundan 23 Kasım 2018 kurduğumuz Yeniden Refah Partimiz, Erbakan Hocamızın gösterdiği hedefler doğrultusunda 4 yılda bunca engele ambargoya rağmen Türkiye’nin en hızlı büyüyen partisi olmuştur. Şimdi biz kamuoyunda tartışılmaya başlanan seçim Haziran'da mı olsun, Mayıs'ta mı olsun tartışmalarına hiç bakmadan hazır ve inanmış kadrolarımızla, ister 14 Mayıs’ta olsun isterse hemen yarın olsun yapılacak ilk seçimde milletimizin Milli Görüş iktidarı hasretine Allah’ın izniyle son vereceğiz. Milli Görüş, ikinci 40 yılda da yanardağ gibi patlayacak…”

 

 

Çay simit hesabıyla iktidara gelenler milleti bir çay bir simide mahkum etti

Ekonomik krizin milyonlarca vatandaşın en önemli gündem maddesi olduğunu kaydeden Genel Başkanımız, “Ekonomik kriz her geçen gün etkisini daha da arttırıyor, alım gücü daha da düşüyor, her geçen gün daha da fakirleşiyoruz, her geçen gün borçlarımız, icra dosyalarımız artıyor. Ancak böyle bir tablo karşısında iktidar temsilcileri, geçtiğimiz günlerde yaptıkları açıklamada bu durumu, “bu 20 yılda vatandaşımızı, ücretli çalışanlarımızı enflasyon karşısında ezdirmedik ” olarak nitelediler. Ancak rakamlar ve yaşananlar kendilerini yalanlıyor. Daha asgari ücreti açıkladıkları günlerin devamında açlık sınırı 9 bin lirayı geçti. Ocak’ta bu hayat pahalılığı ve enflasyonla 10 bin lira olacak. Böylece 8 milyona yakın asgari ücretli daha 8506 TL zamlı asgari ücret eline geçmeden açlık sınırının altında kalmış olacak. Bu asgari ücretten yapılan hesaplamalara göre 4 kişilik bir ailede bir öğünde kişi başına düşen gıda harcaması 6.8 TL ayırabiliyor. Yani bir simit ve bir çay parasına ancak yeten bir para… 20 sene önce asgari ücretle ilgili çay ve simit hesabıyla iktidara gelenlerin ülkeyi getirdiği durum bu. 5,5 milyon insanın 2000 lira ve altındaki icra borcunu ödemelerini müjde diye açıklayan iktidar aslında Türkiye’yi soktukları durumu itiraf etmiş oluyor. 4 milyon abone elektrik borcunu ödeyemediği için devlet desteği almak zorunda kalıyor.”

 

 

Vatandaş eksi 12 derecede et kuyruğu bekliyor

İktidarın uyguladığı yanlış ekonomi politikaları sonucu yaşanan ekonomik krizin vatandaş üzerindeki etkilerini geçtiğimiz gün yaşanan bir olayla anlatan Genel Başkanımız Erbakan, şöyle devam etti: 

 

“İşte bakınız Erzurum'da vatandaşlar ucuz et alabilmek için eksi 12 derece soğukta Et ve Süt Kurumu (ESK) mağazaları önünde uzun kuyruklar oluşturuyor. Et fiyatları son dönemde  tavan yapınca kasapların yolunu unutan vatandaşlar çareyi Et ve Süt Kurumu'nun önünde sıraya girmekte buluyor. Kasapta kıymanın kilogram fiyatı 200 lirayı bulunca, piyasaya göre daha ucuz olan Et ve Süt Kurumu mağazalarında kıymanın kilo fiyatı 89 lira. Ancak burada da her et türü için 1 kilo satış sınırı var. Aynı zamanda mağazalardaki ürünler yetersiz olduğu için saatlerce sıraya girmesine rağmen bir çok vatandaş istedikleri ucuz et ve et ürününü alamadan eli boş evlerine dönüyor. Eksi 12 derecede donduğuyla kalıyor.”

 

 

6’lı Masa'ya eleştiri: Bu söyledikleri Anayasa aykırı

Kasa başındakiler olarak nitelendirdiği iktidarın yanlışları karşısında alternatif olarak sunulan Altılı Masa'nın da milletin derdine derman olamayacağını ve Cumhur İttifakı'ndan farkı olmadığını belirten Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’nun çok tartışılan açıklamalarını kabul edilemez bulduğumuzu söyledi:

 

“Sayın Davutoğlu, "Kasa ittifakını, mevcut iktidarı 'tek adam modeli, tek adam modeli' diye eleştirirken, yağmurdan kaçarken doluya tutulmak denilebilecek tek adam modelinden 7 adam modeline geçmeye kalktı. Efendim bir Cumhurbaşkanı seçeceğiz, bu Cumhurbaşkanı düşük profilli birisi olacak, masadaki 6 genel başkandan onay almadan, izin almadan, imza almadan bu Cumhurbaşkanı hiçbir şey yapamayacak, bunlardan icazet alacak. Bazıları işi bayağı ileri götürdüler; 'ya bu 7 kocalı Hürmüz modeline benziyor' dediler. Biz bunu bu kadar ileriye götürmeyelim ama eşcumhurbaşkanlığı sistemi diyelim, "Altılı Eşcumhurbaşkanlığı Sistemi" diyelim, tek adam rejiminden şikayet ediyorsun, götürmek istediğin nokta 7 kocalı Hürmüz modeli? Böylesine tuhaf, çözümsüzlükten, istikrarsızlıktan, çatışmadan başka bir şey üretmeyecek bir garabet model, kaldı ki böyle bir yetki Anayasa'da tanımlanmamış, Anayasa'da böyle bir yetki yok. Halkın seçtiği yetki verdiği Cumhurbaşkanı karar alacağı zaman masadaki 6 genel başkana soracak, onlardan icazet alacak, böyle hukuk devleti mi olur, bu bir kere Anayasa'ya aykırı."

 

 

Başörtüsü meselesinde yan çizmeye başladılar

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun ve Altılı Masa'nın da başörtüsü meselesi konusunda samimiyet testini geçemediğini kaydeden Genel Başkanımız Erbakan,

 

"Sadece bu da değil, bakınız sayın Kılıçdaroğlu çıktı, başörtüsü meselesine 'kanuni bir çözüm getirelim' dedi. Biz de dedik ki, tabi, hatta dedik anayasa ile çözmek lazım, iktidar da bunun üzerine harekete geçti peki dedi, bir anayasa düzenlemesi yapalım, anayasa değişikliği yapalım ve bu başörtüsü özürlüğünü anayasal teminat altına alalım dedi. Ama biz buna sonuna kadar destek vermemize rağmen Meclisteki muhalefet partileri her nedense iş ciddiye binince topu taca atmaya başladılar, randevu vermiyorlar iktidara. E hani siz diyordunuz, 'başörtüsünü gelin samimiyseniz yasal güvenceye alalım' diyordunuz. İşte iktidar da adım attı, 'anayasal güvence altına alalım' dedi. Bundan daha tabi, daha doğal, daha güzel ne olabilir? İş şimdi ciddiye binince iktidara randevu vermiyorlar, 'biz oynamayız biz yokuz' diyorlar. Biz daha CHP bunu ilk ortaya attığında 'samimiyet sınavı verecek, bu samimiyet sınavından geçebileceğini zannetmiyoruz' demiştik. İşte şimdi bizim dediğimiz çıktı ve CHP bu samimiyet sınavından geçemedi. Sayın Kılıçdaroğlu başörtüsüne kanuni teminat istediğini söylerken birden bire ne oldu da 'anayasal teminat getirelim' dendiği zaman buna yanaşmamaya başladı, buna karşı çıkmaya başladı." diye konuştu.

 

 

Genel Başkanımız Erbakan Antalya’dan duyurdu: Oy oranımız %8

Genel Başkanımız Erbakan Antalya’dan duyurdu: Oy oranımız %8

 

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Türkiye genelinde yaptırdığımız Aralık ayı anketine göre oy oranımızın yüzde 8 çıktığını belirterek, “Bu anket, baraj problemimizin olmadığını açık bir şekilde ortaya koyuyor. Tabii biz bunu yeterli görmüyoruz. Bu seçim döneminde gayretli çalışmayla oy oranımızı %10'un üzerine taşımak için çalışacağız. Seçimlerde Millî Görüş bir kez daha yanardağ gibi patlayacak.” ifadelerini kullandı.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, ‘Anadolu Buluşmaları’ kapsamında gittiği Antalya’da bir otelde basın mensupları ile kahvaltı programında bir araya geldi.

 

 

Son yaptırdığımız ankette oy oranımız %8

İster erken, ister zamanında olsun sahada en fazla dolaşan parti olarak Yeniden Refah Partisimizin hazır olduğunun altını çizen Genel Başkanımız Erbakan, “Genel Merkezimiz'in Aralık ayının başında Türkiye genelinde 1600 denekle yaptırdığı ankette oylarımız %8 çıktı. Bu anket, baraj problemimizin olmadığını açık bir şekilde ortaya koyuyor. Ancak biz bunu yeterli görmüyoruz. Bu seçim döneminde gayretli çalışmayla oy oranını %10'un üzerine taşımak için çalışacağız. Seçimlerde milletimizin görüşü Millî Görüş bir kez daha yanardağ gibi patlayacak. Birinci ve ikinci büyük kongrelerimizde sürpriz yapmıştık. İnşallah en büyük sürprizi yapılacak ilk seçimde gerçekleştirmiş olacağız." dedi.

 

Vatandaş için artık bıçak kemiğe dayandı

Yeniden Refah Partisi’ne olan halkın yüksek teveccühünü iktidar partisinin uyguladığı ekonomi politikaları sonucu vatandaş nezdinde kan kaybetmesine bağlayan Genel Başkanımız, “İktidar ‘vatandaşımızı 20 yıl boyunca enflasyona ezdirmedik’ diyor. Ancak sahada en çok gezen parti olarak özellikle dün Konya’da da gördük artık bıçak kemiğe dayanmış. Esnafıyla, çiftçisiyle, maaşla geçinen ücretli kesimiyle herkes sabrının son noktasına gelmiş.” diye konuştu.

 

 

İktidar milletin değil imtiyazlıların iktidarıdır

‘Her fırsatta söylüyoruz; bu iktidar işçinin, emekçinin iktidarı değil, imtiyazlıların, faiz lobisinin iktidarıdır’ diyen Genel Başkanımız Erbakan, vatandaş açlık sınırında yaşamaya mahkûmken dünyada en fazla kamu ihalesi alan 7 şirketten 5’inin Türkiye’de olduğunu ve 20 senede bu şirketlere verilen ihale bedelinin 200 milyar dolar civarında olduğunu hatırlattı:

 

“Bu yetmemiş bu imtiyazlılara 128 kez vergi muafiyeti çıkartılmış. Bunlardan bir tanesine 2020 yılı Eylül ayında bir holdingin bir kalemde 9,5 milyar lira vergi borcu siliniyor. Bu parayla 500 tane SMA hastasının tedavisini karşılamak mümkün. Vatandaşa esnafa köylüye gelince vergi borcunu affediyorlar mı? Bağırta bağırta köylünün traktörüne haciz yapıyorlar. Bir de imtiyazlılara verilen milyarlık ihaleler adrese teslim pazarlık usulüyle yapılıyor. İşte Kütahya Zafer Havalimanı örneği… 50 milyon avroya mal olan havalimanına 2044 yılına kadar vatandaşın cebinden çıkacak para 208 milyon avro. Yani 3 buçuk milyar liraya yakın fazladan parayı bu millet fazladan müteahhitlere ödeyecek.”

 

 

Faize verilen parayla 3 Ukrayna inşa edilebilirdi

Faiz ödemelerine 20 senede 520 milyar dolar ödendiğini söyleyen Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, “Uzmanlar savaşta olan Ukrayna’nın yeniden imarı için gereken paranın 180 milyar dolar olduğunu söylüyorlar. Bizim 20 senede faize verdiğimiz parayla 3 tane Ukrayna’yı imar etmemiz mümkün. Bu yetmedi bir de 3 senede daha Orta Vadeli Programa göre 100 milyar dolar daha faize gidecek. Matematik gerçekler de gösteriyor ki; bu iktidar imtiyazlıların faiz lobisinin iktidarıdır.” ifadelerini kullandı.

 

 

6’lı Masa'nın önerisi yağmurdan kaçarken doluya tutulmak demek

6’lı Masa'da son dönemde yaşanan gelişmelerle ilgili değerlendirmede bulunan Genel Başkanımız, “Tek adam rejiminde şikâyet edenler 6’lı eş Cumhurbaşkanlığı sistemini getirmeye kalkıyorlar. Sayın Davutoğlu bir Cumhurbaşkanı seçileceği zaman o Cumhurbaşkanı alacağı her kararda 6 genel başkandan icazet alacak. Bazıları bunu ‘7 kocalı Hürmüz olarak ifade etmişler, biz o kadar ileri gitmesek de bu ‘7’li eş Cumhurbaşkanlığı Sistemi' demek. Tamamen bir karmaşaya, kaosa, istikrarsızlığa yol açacak, işleyişi yavaşlatacak milletin seçtiği Cumhurbaşkanı bu yetkisini kullanamayacak. 6 tane insandan imza almak zorunda kalacak. ‘Tek adam rejimi’ derken yağmurdan kaçıp doluya tutuluyorsunuz. Siz de 7 adamla nasıl yöneteceksin. Kaldı ki anayasada böyle bir yetki yok. Anayasada milletin seçtiği Cumhurbaşkanı yetkilerini kimseye sormadan kullanır.  7 kişiye danışarak nasıl hareket edecek.” 

 

 

Milletimiz 2 ittifaka mahkûm değil: Çünkü artık Yeniden Refah var

Tüm gelişmelerin Yeniden Refah Partisi’ni haklı çıkardığını ve iki ittifakın da çözümsüzlük sunduğunu ve milletimizin bunu görüp Yeniden Refah Partisi’ne yöneldiğini kaydeden Genel Başkanımız Erbakan, iktidara geldiklerinde yapacaklarımızı şöyle sıraladı:

 

“Milli Kaynak Paketleri kitabı, 81 ile 681 Refah Projesi kitabı, biz Türkiye’yi Biliyoruz kitabı, İlk 100 Gün icraatları kitabı ile ne yapacağımızı anlattık. Türkiye’de maddî ve manevî kalkınma hamleleri yapacağız. Faiz canavarına giden paraların kurtarılması, israfın önlenmesi, kamudaki israf, imtiyazlı holdinglere haksız olarak aktarılan kaynakların kesilmesi, borçsuz zamsız vergisiz kaynak üreteceğiz. Bu kaynak dar gelirlerin refah seviyesini arttırılmasında kullanılacak” diye konuştu.

 

 

Yeniden Refah Partisi seçime tek başına girecek

Bir gazetecinin ‘Seçimlerde herhangi bir ittifaka girmeyi düşünüyor musunuz?’ sorusuna yanıt veren Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, “Bizim prensiplerimiz ve kırmızı çizgilerimiz son derece hassas. Bunlar noktasında herhangi bir uzlaşma olmadığı takdirde herhangi bir ittifakta yer almamız mümkün değil. Yeniden Refah Partisi seçimlerde kendi başına, herhangi bir ittifakta yer almadan girecektir” ifadelerine yer verdi.

 

 

Cumhurbaşkanlığı yarışında ikinci tura kalmamız sürpriz olmaz

Bir soru üzerine seçime tek başımıza gireceğimiz için Cumhurbaşkanı adayı olarak partimizin kendisini göstereceğini belirten Genel Başkanımız, “Seçimlerin ikinci tura kalması, HDP’nin de kendi adayını göstermesi yüksek olasılık olarak değerlendirilebilir. HDP’nin kendi adayını göstermesi ve AK Parti’nin halk nezdinde hızlı erimesiyle, bizim aradan sıyrılıp ikinci tura kalmamız kuvvetli bir ihtimal olarak ortaya çıkıyor. İkinci tura kalmasak ne olacağına gelince ise; daha tüm adayların netleşmediği, konjonktürün belli olmadığı bir ortamda konuşmak için erken diyebiliriz.”

Milletimiz imtiyazlıların iktidarına ‘artık yeter’ diyecek!

 

Milletimiz imtiyazlıların iktidarına ‘artık yeter’ diyecek!

 

 

Yeniden Refah Partisi lideri Fatih Erbakan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, seçim tarihi olarak 14 Mayıs 1950 seçimlerine atıf yapmasına ilişkin yaptığı açıklamada, “Evet Sayın Cumhurbaşkanı, 14 Mayıs’ta milletimiz ‘artık yeter’ diyecek ama kime diyecek? 20 senede kamudan 200 milyarın üzerinde ihale alan imtiyazlıların iktidarına ‘artık yeter’ diyecek!” dedi.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, ‘Anadolu Buluşmaları’ kapsamında gittiği Yozgat'ta Akdağmadeni Belediyesi Kongre ve Kültür Merkezi'nde coşkulu bir kalabalığa hitap etti.

 

 

Yeniden Refah Partisi asıl sürprizi 14 Mayıs’ta yapacak

Yeniden Refah Partisi’nin, kim yapmış olursa olsun vatandaşa faydalı işlere destek verdiğini, yanlış işlere de kim yapmış olursa olsun karşı çıktığını ve bununla da kalmayıp, memleketin bütün problemlerinin çözümlerine dair reçeteleri, projeleri ortaya koyduğunu söyleyen Genel Başkanımız Erbakan, bu duruşlarından dolayı da milletimizin partimizi en hızlı büyüyen parti yaptıklarını söyledi.

 

Genel Başkanımız, 280 bini aşan resmi üye sayımızla ve Türk siyasi tarihine geçen 2. Olağan Büyük Kongremizle Yeniden Refah Partimizin asıl büyük sürprizi 14 Mayıs 2023’te yapılması muhtemel seçimlerde göstereceğini kaydetti.

 

 

Milletimiz kasa başındakilere de masa başındakilere de ‘artık yeter’ diyecek

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın uzun süredir öne çekileceği konuşulan Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği genel seçiminin tarihi olarak 14 Mayıs tarihine işaret etmesine ilişkin  yaptığı  konuşmasında şunları söyledi:

 

Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan son grup toplantısında 14 Mayıs 1950 seçimlerinde CHP’nin tek parti iktidarına son vermesine atıfta bulunarak dedi ki; ‘Milletimiz 14 Mayıs 2023’te de ‘Yeter söz milletindir’ diyecek. Evet Sayın Cumhurbaşkanı 14 Mayıs’ta milletimiz ‘artık yeter’ diyecek ama kime diyecek? 20 senede kamudan 200 milyarın üzerinde ihale alan imtiyazlıların iktidarına ‘artık yeter’ diyecek! Tüyü bitmemiş yetimin hakkı olan 520 milyar doları faiz lobisine aktaran bu iktidara ‘artık yeter’ diyecek. Halkın %85’inin yoksulluk sınırının altında yaşadığı, yüzde 45’inin açlıkla boğuştuğu bu adaletsiz düzene, çiftçinin köylünün borcundan dolayı bağırta bağırta traktörü haczedilirken diğer taraftan bir avuç imtiyazlı holdinglere 128 kez vergi affı getiren adaletsizliğe artık ‘yeter diyecek!’ Allah’ın izniyle. Bir tarafta 5 - 7 maaş alan bürokratlar varken diğer tarafta 8 milyon asgari ücretliye bir öğünde bir simit ve çayı reva gören bu iktidara ‘artık yeter’ diyecek! 14 Mayıs’ta milyonlarca emekli, kendisini açlık sınırının neredeyse yarısı kadar maaşla açlığa değil sefalete mahkum edenlere ‘artık yeter’ diyecek! Bu millet temel meselelerde birbirinden farkı olmayan, kasa başındakilerle masa başındakiler oyununa da 14 Mayıs 2023’te ‘artık yeter’ diyecek ve Yeniden Refah’ı, yeniden Milli Görüş’ü seçecek.”

 

 

Ali Babacan’a İHA ve SİHA tepkisi

Genel Başkanımız, İHA ve SİHA'lara yönelik DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ın çok tartışılan açıklamasına da tepki gösterdi:

 

"Yine masadaki genel başkanlardan bir tanesinin İHA'lar ve SİHA'larla ilgili yaptığı açıklama; Diyor ki 'efendim biz iktidar olursak İHA'lara ve SİHA'lara dokunacağız.' Doğrudan doğruya Milli Savunma Sanayii'ni hedef alıyor. Necmettin Erbakan Hocamızın da çok büyük katkısı ve emeği olduğu, fikir babası olduğu bu İHA'lar ve SİHA'larla ilgili böyle acayip, böyle garabet sözleri sarf ediyor. Ancak biz bu sözleri sarf eden zatı çok iyi tanıyoruz. Neden, çünkü Amerika'nın Irak işgali döneminde Irak'a ilk bomba düştüğünde 8,5 milyar dolar krediyi Amerikalılar bize gönderecek diye sevinen, övünen zat bu zatın ta kendisi. Kendi bakanlığı döneminde her yıl 35 milyar doları faiz lobisine ödeyen, Bilderberg, Davos toplantılarının müdavi olan bu zatın Milli savunma sanayini hedef almasına hiç şaşırmadık. Biz Yeniden Refah Partisi olarak, savunma alanındaki milli hamleleri hedef alan yaklaşımları asla tasvip etmiyoruz!”

 

 

Milyonlarca emeklinin beklediği intibak yasası çıkarılmalı ve bu adaletsizlik giderilmelidir

Kamuoyundaki emeklilik tartışmalarına da değinen Genel Başkanımız Erbakan, EYT sorununun çözülmesiyle birlikte yeni mağduriyetlerin ortaya çıkacağını belirterek çözüm için varolan çarpık emeklilik sisteminin değiştirilmesi gerektiğini söyledi:

 

“Partimiz kurulduğundan beri çözülmesi için büyük destek verdiğimiz, hatta ‘Noter onaylı çözüm sözü’ verdiğimiz EYT sorunu ile ilgili yasa teklifi, AK Parti tarafından Meclis’e sunulacak, bu sorun çözüme kavuşacak ama bu sefer başka bir mağduriyet söz konusu olacak. Var olan çarpık sisteme göre sigorta başlangıcı 8 Eylül 1999 sonrası olanlar 1 günlük farktan dolayı tam 17 yıl fazladan bekleyip emekli olabilecek. Yani aynı işyerinde çalışıp 9 eylülde sigortası başlayan 17 yıl sonra emekli olabilecek. Böyle haksızlık böyle adaletsizlik olmaz. Anayasa’daki eşitlik ve sosyal adalet ilkesiyle bağdaşmaz. EYT düzenlemesini destekliyoruz ama iktidarı bu ortaya çıkacak adaletsizliği düzeltme çağrısında bulunuyoruz.  EYT tartışması, emeklilik sistemindeki bir başka çarpıklığı; emekli aylıklarının düşüklüğü ve dengesizliğini de gözler önüne serdi. Şu anda emekli aylıklarının bağlanmasında üç ayrı sistem söz konusu: 2000 öncesi, 2000-2008 arası ve 2008 sonrası… Bu üç dönem için üç ayrı aylık bağlama sistemi var. Böyle olunca daha sonra sigortalı olanlar aynı süre çalışmış olsalar da aynı primi ödeseler de çok daha düşük emekli aylığı alıyorlar. Bu emekliler arasında büyük bir adaletsizliğe sebep oluyor. Bu nedenle EYT sorunu giderilirken emekli aylığı bağlama sistemindeki adaletsizlik de mutlaka giderilmelidir. Milyonlarca emeklinin beklediği intibak yasası çıkarılmalı ve bu adaletsizlik giderilmelidir.”

 

 

 

 

 

 

 

 

Genel Başkanımız Erbakan’dan İsveç’e sert tepki: Bir kez daha Milli Görüş haklı çıkmıştır!

Genel Başkanımız Erbakan’dan İsveç’e sert tepki: Bir kez daha Milli Görüş haklı çıkmıştır!  

 

İsveç’in ırkçı siyasetçisi Rasmus Paludan'ın Türkiye'nin Stockholm Büyükelçiliği önünde Kur'an-ı Kerim yakmasına izin vermesine sert tepki gösteren Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, “Şiddetle kınıyoruz. İsveç makamlarının böyle bir izin vermesi büyük bir skandaldır. Bu bir nefret suçudur. Bu gelişme Milli Görüş’ün 50 yıldır ortaya koyduğu söylemler ve çizginin haklılığını bir kez daha göstermiştir.” dedi.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, "Anadolu Buluşmaları" kapsamında gittiği Kırşehir’de basın mensupları ve STK temsilcileri ile buluştu.

 

 

İsveç’in şiddetle kınıyoruz!

Yaptığı açıklamada İsveç'te İslam'a olan düşmanlığıyla bilinen aşırı sağcı siyasetçi Rasmus Paludan'ın Türkiye Büyükelçiliği önünde Kur'an-ı Kerim yakma eylemine izin verilmesine sert tepki gösteren Genel Başkanımız Erbakan, “Bu olayı şiddetle kınıyoruz. İsveç makamlarının böyle bir izin vermesi büyük bir skandaldır. Bu bir nefret suçudur. Bu gelişme Milli Görüş’ün 50 yıldır ortaya koyduğu söylemler ve çizginin haklılığını göstermiş, Erbakan Hocamızın ‘Avrupa’dan bize hayır gelmez, Avrupa Birliği’nin kapısında beklemenin faydası yok’ derken ciddiye almayanlar için işte Avrupa dediğiniz bu! Bu zihniyetten bu kafadan Türkiye’ye hayır gelmez.” diye konuştu.

 

 

Yeniden Refah Partisi’nin baraj problemi yok

Yaptırdığımız son anketin yüzde 8 çıkması ve 300 bine yaklaşan üyesi sayımız ile yaklaşan seçimler öncesi Yeniden Refah Partimizin baraj problemi olmadığını söyleyen Genel Başkanımız, “Metalleri yorulmuş, boyaları dökülmüş, bu millete verecek bir şeyi kalmamış mevcut iktidarın artık emeklilik zamanı gelmiştir. Su görünmüş teyemmüm bozulmuştur. Bunun yanında 6 benzemezin bir araya geldiği masa başındakiler ve mevcut iktidar kasa başındakilerin milletimize umut olamadığı açık bir şekilde ortadadır. Milletimizin akın akın partimize gelmesi bunun en büyük göstergesidir. Dün Yozgat’ta MHP’nin önemli isimlerinden biri ve kendisiyle birlikte 382 kişi partimize iltihak etti. Biz halkla buluşma programlarında üye yapmaktan esnaf ziyareti yapmaya imkan bulamıyoruz zaman zaman.” dedi.

 

 

14 Mayıs’ta millet size artık yeter diyecek Sayın Erdoğan

Kamuoyunda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçtiğimiz günlerde yaptığı 14 Mayıs 1950 seçimlerine atıfla seçim tarihine işaret olarak yorumlanan sözlerini değerlendiren Erbakan, “ Sayın Cumhurbaşkanı’nın sözlerine  bu seçimlerin ‘artık yeter’ seçimleri olacağına gönülden biz de inanıyoruz. Ancak bu millet, kaynakları imtiyazlılara aktaran ve  20 yıllık iktidarının sonunda kendisini -12 derecede ucuz et kuyruğuna, askıda ekmek kuyruklarına, ekmeğin yarı fiyatına satılan bayat ekmeğe mahkum eden AK Parti iktidarına ‘artık yeter’ diyecek. Uygulamada iktidardan farkı olmayan masa başındakilere de artık yeter diyecek ve Milli Görüş’ün temsilcisi Yeniden Refah Partisi’ni seçerek sandıkta en büyük dersi verecek.” diye konuştu.

 

 

Milletimiz en büyük dersi sandıkta verecek!

İktidarı eleştirme sebeplerinin en başında ‘paylaşımda adalet’ ilkesini hiçe sayarak imtiyazlı holdinglere yaptıkları kıyaklar olduğunu vurgulayan Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, “İktidarın imtiyazlı holding aşkı her geçen gün artıyor. Bugüne kadar 200 milyar dolardan fazla ihale alan bu imtiyazlılara yapılan 128 vergi affından sonra bunlar da yetmemiş olacak ki geçtiğimiz günlerde yine AK Parti döneminde zenginleşen bir holding, 2015 yılında borçları karşılığında Halk Bankası’na 100 milyon dolara sattığı bir AVM’yi geçtiğimiz günlerde 48 milyon dolara yeniden aldı. 100 milyon dolara sattığı AVM’yi aradan 7 sene geçtikten sonra 48 milyon dolara geri alıyor. Emlak fiyatlarının bu kadar yükseldiği bir dönemde bu yapılan satışı akılla izanla açıklamak mümkün değil. Karadeniz fıkrası gibi. Ama milletimiz bu yapılanları görüyor ve artık söz bitti, artık sandık göründü, 85 milyon vatandaşımız bu haksızlıklara, bu pervasızlıklara en güzel cevabı sandıkta verecek inşallah.” ifadelerini kullandı.

 

 

‘Hayaldi gerçek oldu süte de alarm takıldı’

“İmtiyazlılar bu durumda peki vatandaş ne durumda. Hayaldi gerçek oldu! Bebek bezi ve mamadan sonra milletimiz bunu da gördü, süte de alarm takıldı” diyen Genel Başkanımız Erbakan, ekonomiye ilişkin eleştirilerini şöyle sürdürdü:

 

“Biz vatandaşımızı enflasyona ezdirmedik ve Aya sert iniş yapacağız’ diyenlerin iktidarında bu aziz millet daha önce bebek bezi ve mamaya alarm takıldığını görmüştü. Artık süt de çalınma riski olan lüks bir ürün haline geldi. Sosyal medyada paylaşılan görüntülere göre son dönemde fiyatı en çok artan ürünlerden olan süte alarm takıldığı görülüyor. Nasıl takılmasın? Marketlerde pastörize sütün kilosu 40 lira olmuş. Aya sert iniş sözü verenlerin ülkemizi düşürdüğü durum bu!”

 

 

    

Asıl marifet insanların borca, hacze düşmesini engellemektir!

Asıl marifet insanların borca, hacze düşmesini engellemektir!

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, “İnsanları önce borca, icraya, hacze esir edip ‘ben bu borçları hacizleri kaldıracağım’ demek marifet değildir. Asıl marifet milyonlarca vatandaşın alım gücünü, refahını artırmak ve onların bu borca, hacze düşmesini engellemektir.” dedi. 

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Bursa Osmangazi İlçe Başkanlığımızın 2. Olağan Genel Kongresi’ne katıldı.

 

Erbakan Hoca bugün olsaydı sizi alnınızdan öperdi

Konuşmasının başında ülkemizin ve İslam Alemi'nin mübarek üç ayları ve Regaib Kandili'ni tebrik eden Genel BaşkanımızErbakan, parti olarak teşkilatlarımızın üstün gayreti ve fedakârlıkları ile 4 senede büyük mesafe kaydettiğimizi belirterek şöyle konuştu:

 

“Bütün zorluklara rağmen; medya desteği olmadan, holdinglerin, patronların, dış güçlerin desteği, hazine yardımı olmadan, sizler 4 seneden beri canınızı dişinize takıp mücadeleyi gerçekleştirdiniz. Türkiye’nin dört bir yanında havası ve parası çok olan partileri geride bıraktınız. Allah sizlerden razı olsun. Gayretinizle 2’nci 40 yılın kahramanları olduğunuzu bütün dünyaya gösteriyorsunuz. Erbakan Hocamız bugün burada olsaydı eminim ki bu manzara karşısında hepimizi alınlarınızdan öperdi.”

 

 

İsveç ve Hollanda’ya tepki: Bunlar güç ve yaptırımdan anlar!

İsveç’te ve Hollanda’da Kur’an-ı Kerim’e yönelik yaşanan saldırılara sert tepki gösteren Genel Başkanımız, “Bu mübarek günleri idrak ettiğimiz sırada İsveç’te kendini bilmez bir meczup Kuran-ı Kerim’e saldırı yaptı. Asıl vahim olan tablo ise İsveç hükümeti gösteriye izin verip, polis tarafından koruma altına almarak bu nefret sucunun işlenmesine göz yumdu, zemin hazırladı. Bu acı yeni yaşanmışken Hollanda’da kendini bilmez biri Kuran’a saldırmaya kalktı. Resmi kurumların, devletin bunlara göz yumması, bunlara izin vermesi, hatta bu çirkin suçlar işlenirken polis koruması ile koruma altına alması bizlere Milli Görüş olarak 50 yıldan beri savunduğumuz gerçeklerde haklı olduğumuzu gösterdi. Erbakan Hocamız 40 sene boyunca, ‘Bu Avrupa’dan bize bir hayır gelmez’ dedi. ‘Bunların zihninin içerisinde İslam düşmanlığı vardır, bizi bunlar içeriye almazlar, ancak kapıya bağlar istediklerini yaparlar’ demiştir. Erbakan Hocamızı o zamanlar yadırgıyorlardı. ‘Biz Avrupasız nasıl yaparız? Avrupa’yı bırakıp geri kalmış Müslüman ülkelerle mi birlikte olacağız?’ diyenler… Avrupa Birliği'nin kapısında boşa bekletilmenin sonucunda bu yaşanan gelişmelere de bakarak Erbakan Hocamızın davasında ne kadar haklı olduğunu görmüş oldular. Yıllarca Avrupa Birliği'nin kapısını aşındıran iktidarda kendince bir tepki gösterdi. Dış güçler ve batılılar gibi, kuvveti üstün tutan bu zihniyetler ancak ve ancak güçten anlarlar. Bu sebeple onlara bir güç olarak ortaya çıkmamız gerekiyor.” diye konuştu.

 

 

‘Biz bu olayları daha çok kınarız’

İslam’a yönelik bu tarz saldırıların yaşanmaması için Türkiye’nin öncülüğünde İslam Birliği’nin kurulmasının gerekliliğini bir kez daha ifade eden Genel Başkanımız Erbakan, “Türkiye’nin öncülüğünde Müslüman ülkelerin bir araya gelmesi hayati öneme sahip konudur. Müslüman ülkeler bir araya gelmezse zulme karşı duramazlar. Biz bu olayları daha çok kınarız. Dünyada tespit edilmiş doğalgazın, madenlerin, kaynakların pek çoğu Müslüman ülkelerin elindedir. Fas’tan Endonezya’ya kadar boğazların 3’te 2’si Müslüman ülkelerin elindedir. Bütün bu nimetlerin birleştirilmesi ve bu gücün bir yaptırım gücü olarak kullanılması lazım. Üzülerek ifade ediyorum, iktidar çareyi 20 seneden beri Avrupa Birliği'nin, G-20'nin, Amerika'nın peşinde aramış, çareyi Batı'da aramışlardır. Bu saatten sonra da D-8'in canlandırılması D-60’ın kurulması 'Yeniden Büyük Türkiye'nin öncülüğünde İslam Birliği'nin kurulması noktasında herhangi bir adım atmayacaklardır. Diğer taraftan masa etrafında toplanan muhalefet partilerinin de bu noktada mevcut iktidardan bir farkı olmadığını görüyoruz. Onlar da yayınladıkları deklarasyonda Avrupa Birliği'ne, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin içtihatlarına tam manasıyla teslim olacaklarını ifade ediyor. Amerika'ya yaptıkları hamburger yeme seferleri, İngiltere'ye yaptıkları para arama seferleri, IMF yetkilileriyle otel odalarında yaptıkları gizli görüşmeler, küresel sömürü çarkının, dış güçlerin merkezi olan Davos toplantılarına katılıp oralardan yaptıkları açıklamaları görüyoruz. Küreselcilerin adamı olan Jeremy denilen şahıstan akıl danışmaları ve tavsiye almaları masa ittifakınında bu noktada derde derman bir adım atmasının mümkün olmadığını açık bir şekilde ortaya koyuyor. Bu noktada diyoruz ki, bu adımların atılabilmesi, 'Yeniden Büyük Türkiye'nin öncülüğünde D-60 ve İslam Birliği’nin kurulması ve İslam Birliğinin öncülüğünde adil bir dünyanın kurulması adımını ancak ve ancak Milli Görüşçüler atabilir, Yeniden Refah Partisi atabilir."

 

 

‘Asıl marifet insanların borca hacze düşmesini engellemektir’

İktidarın seçime yönelik hamlelerinden biri olarak değerlendirilen milyonlarca vatandaşı ilgilendiren borç yapılandırması düzenlemesini eleştiren Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, şöyle devam etti:

“14 Mayıs tarihinde yapılacağı söylenen seçimler öncesinde iktidar seçim çalışmalarına hız verdi. Daha önce 2 bin lira altındaki borçluların borcunu sileceğini ifade eden iktidar, şimdide aynı uygulamayı vergi dairelerimize 2 bin lirayı aşmayan borcu olan vatandaşlarımız için hayata geçiriyor. Müjde olarak açıkladıkları olayla ilgili şu tespiti yapmıştık: 5,5 milyon insan, 2 bin liradan daha az bir borcu ödemekten aciz bir hale gelmiştir. 20 sene Cumhuriyet tarihinde kimseye nasip olmamış yetkiyle iktidarda kalanlar, aileleriyle birlikte milyonlarca insanı 2 bin liradan daha az tutarda vergi ve prim borçlarını ödeyemeyecek hale getirdiler. Bizler borçlarını ödeyemeyecek durumda olan vatandaşlara yardım edilmesini elbette destekliyoruz. Ancak insanları önce borca, icraya, hacze esir edip ‘ben bu borçları hacizleri kaldıracağım’ demek marifet değildir. Asıl marifet milyonlarca vatandaşın alım gücünü, refahını artırmak ve onların bu borca, hacze düşmesini engellemektir.  Siz insanları açlık sınırının altından kurtarmazsanız, paylaşımda adaleti sağlamazsanız, bu sorunları çözmeniz mümkün olmaz. İşte biz Yeniden Refah Partisi olarak, ‘biz bu ülkede sadaka dağıtmak için gelmiyoruz, biz bu ülkede fakirliği ortadan kaldırmak için geliyoruz.' diye hep söylüyoruz. Bakınız Ocak ayında yapılan hesaplamalara göre açlık sınırı 9 bin 800 lirayı geçti. 10 bin lira açlık sınırının olduğu bir ülkede emekliye 5 bin 500 lirayı layık görürseniz daha çok borç yapılandırması yapmak zorunda kalırsınız vergi borcunu affetmek mecburiyetinde kalırsınız.”

 

 

‘Uludağ Milli Parkının ranta açılması ülkeye ihanettir’

Uludağ’daki Milli Park’ın ranta açılması girişimlerine de tepki gösteren Genel Başkanımız Erbakan, “AK Parti Bursa milletvekilleri tarafından hazırlanan ve 49 milletvekilinin imzası bulunan tasarı komisyondan geçti. Bundan sonra TBMM Genel Kurulu’na sunulması beklenen söz konusu tasarıyla, Milli Park sınırları içinde tek yetkili olan Tarım ve Orman Bakanlığı ile Doğa Koruma Ve Milli Parklar Müdürlüğü’nün yetkileri Kültür ve Turizm Bakanlığı'na ve Uludağ Alan Başkanlığı'na devrediliyor. Alan Başkanlığı sınırlarını genişletme yetkisinin verildiği tasarıya karşı çıkmamızın temel sebebi sınırların Cumhurbaşkanlığı kararı ile değiştirilebilir olması ve bugün 2 bin hektar olsa da devamında bunun 5 bin hektara belki de milli parkın tamamının Alan Başkanlığı ile yönetilmesinin önünün açılacak olmasıdır. Bursa gibi tabiat harikası ve tarihi bir şehrin sanayi merkezi yapılması çok büyük yanlışken şimdi de nüfusu 4 milyona yaklaşmış bir şehrin akciğeri ve su havzası olan Uludağ’ın yapılaşmaya açılması Bursa’nın da ülkemizin de tabiatına ihanettir. Bu alan Bursa’nın su havzası ve akciğeri olan bir bölgedir. Buraların rant uğruna betonlaşmaya açılması için bir çalışma yapılıyor. Bu tür yasal düzenlemeler Uludağ Milli Parkı’nın parsel parsel satılacağının işarettir. Bu teklif Milli Parklar Kanunu’na aykırıdır. Bu kadar milyarlık imar rantları elde edildi, Bursa’da büyükşehirlerde yer kalmadı. Her yer çimentoya boyandı ancak bütün bunlar yetmeyerek şimdide Uludağ’ın doğası bozularak milyar dolarlık yeni rant alanları oluşturulacak. Bunlar siyaseti ticaret olarak yapıyorlar. Halbuki Milli Görüş, siyasetin ibadet olarak yapılması demektir.

 

Zafere giden yol sandıklara sahip çıkmaktan geçiyor!

Zafere giden yol sandıklara sahip çıkmaktan geçiyor!

 

 

İstanbul’da sandık baş müşahitleri toplantısına katılan Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan; “Zafere giden yol sandık teşkilatlanmasından geçiyor. Sandıklara sahip çıkmaktan geçiyor. En kısa zamanda İstanbul’da 15 bin olan sandık baş müşahitleri sayımızı 50 bine,  Türkiye genelinde 50 binin üzerinde olan sayıyı da 200 bine çıkaracağız.” ifadelerini kullandı.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, İstanbul Çekmeköy Spor Kompleksi’nde “Seçim Sandıkta Kazanılır” sloganıyla gerçekleştirilen sandık baş müşahitleri toplantımıza katıldı.

 

 

MillÎ Görüş siyaseti reel politik değil dava siyasetidir

MillÎ Görüş siyasetinin bütün dünyada adaleti, refahı ve barışı hakim kılma siyaseti olduğunu vurgulayan Genel Başkanımız, konuşmasında baş müşahitlerimize şöyle seslendi: 

 

“Milli Görüş, bütün insanlık için; kul haklarını teminat altına almak ve paylaşımda adaleti sağlama siyasetidir. Millî Görüş siyaseti, makam ve rakam için değil Allah rızası için yapılan siyasettir. Millî Görüş siyaseti, ticaret olarak değil ibadet olarak yapılan siyasettir. Reelpolitik değil dava siyasetidir. Bizim siyasetimiz her zaman ve her şart altında yanlış olan batıla karşı, her zaman ve her şart altında doğru olan hakkın yanında yer alma siyasetidir. Bir defa Millî Görüş siyaseti, batıla karşı hakkın üstünlüğünün mücadelesini veren siyasettir. Bizim siyasetimiz yanlışın değil, doğrunun hakim olması siyasetidir. Zararlının yerine, faydalının hakim olması siyasetidir. Kötünün yerine iyinin, çirkinin yerine güzelin, zulmün yerine adaletin olması siyasetidir. Ve Millî Görüş demek dirayet demektir. Dirayet ne demek, bedel ödemek pahasına da olsa hayrın yanında, şerrin karşısında durmak demektir. Bunun en güzel örneği de Erbakan Hocamızın hayatıdır. Koltuğunu kaybetmek pahasına da olsa, hapse düşmek pahasına da olsa, maddî ve manevî bedel ödemek pahasına da olsa, hayrın yanında şerrin karşısında canla-başla mücadele etmek, işte buna da dirayet denir. Hidayet, dirayet, feraset sahibi olan Millî Görüşçü denir. Erbakan Hocamızın dediği gibi biz, kuru kuruya bir siyaset yapmıyoruz, biz ibadet yapıyoruz.” dedi.

 

 

Millî Görüş’ün diğerlerinden farkı budur!

Millî Görüş'ün adil, faizsiz bir ekonomik sistemle milletimize ve tüm dünyaya refah getireceğini belirten Genel Başkanımız Erbakan, "Milli Görüş, 'Borç, faiz, zam, vergi ekonomisi yerine üretim, istihdam ve ihracat ekonomisine geçeceğim, nimet ve külfet dengesini adaletli hale getireceğim, haksız kazanç, karşılıksız kazanç, faiz kazancı olmayacak. İslam dinarına geçeceğim. Siyonizmin en büyük sömürü aracı olan Amerikan dolarının hakimiyetine son vereceğim.' diyor. İşte Millî Görüş'ün diğerlerinden farkı bu." diye konuştu.

 

 

Zafere giden yol sandıklara sahip çıkmaktan geçiyor

Sandıklara sahip çıkmanın namus meselesi olduğunun altını çizen Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, “Zafere giden yol, sandık teşkilatlanmasından geçiyor. Sandıklarda var olmaktan geçiyor. Bugün İstanbul’da Cenabı Allah’a şükürler olsun, 15 bine yakın sandık baş müşahidi belirlendi. Türkiye genelinde 50 binin üzerinde sandık baş müşahidi belirlendi. Şimdi bizim yemeden içmeden, uyumadan, dinlenmeden şu önümüzdeki birkaç hafta içerisinde bu sandık baş müşahitlerini, İstanbul'da 32 bin, Türkiye'de 200 bin haline mutlaka getirmemiz lazım. İnşallah bunu gerçekleştireceğiz. Eksiklerimizi en hızlı bir şekilde tamamlayacağız.” ifadelerini kullandı.

 

Programa; Genel Başkan Yardımcılarımız Prof. Dr. Doğan Aydal ve Mustafa Sezgin, MKYK üyemiz Sanatçı Davut Güloğlu, İstanbul İl Başkanımız Mustafa Doğan'da katıldı.

 

 

 

6’lı masa, Türkiye’yi yeniden 28 Şubat’ın karanlık günlerine döndürmeyi vadetmektedir!

 

6’lı masa, Türkiye’yi yeniden 28 Şubat’ın karanlık günlerine döndürmeyi vadetmektedir!

 

 


Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Altılı Masa’nın açıkladığı 'Ortak Mutabakat Metni’ni ülkenin ve vatandaşın gerçeklerinden kopuk olduğu gerekçesiyle eleştirerek, “Bu metin askeri vesayeti geri getirmeyi, eski Türkiye’nin kısır çekişmelerini, çift başlı yönetim anlayışını ve ülkeyi yeniden 28 Şubat’ın karanlık günlerine döndürmeyi vadetmektedir.” ifadelerini kullandı. 

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Ankara’da ‘İktidara Yürüyoruz’ temalı İlçe Başkanları toplantımızda gündeme ilişkin çarpıcı değerlendirmelerde bulundu.

 

 

‘En büyük sürprizi 14 Mayıs’ta yapacağız’

Yeniden Refah Partisi’nin, doğruya doğru, yanlışa yanlış diyen siyaset anlayışı ile, yeni kurulmasına ve tüm imkânsızlıklara rağmen Türk siyasetinin en hızlı büyüyen ve en güçlü aktörlerinden biri haline geldiğini belirten Genel Başkanımız, asıl büyük sürprizi 14 Mayıs’ta yapılması planlanan seçimlerde yapacağımızı söyledi.

 

 

‘İktidarı da masa başındakileri de emekli edeceğiz’

Metal yorgunluğu yaşayan mevcut iktidarın emeklilik zamanının geldiğini, adaylık kavgalarıyla sık sık gündem olan altılı masanın da millete verecek bir şeylerinin olmadığını kaydeden Genel Başkanımız Erbakan, halkın bundan dolayı her geçen partimize olan ilgisinin arttığını kaydetti.  

 

 

‘6’lı masanın mutabakat metni askeri vesayeti geri getirmeyi vadediyor’

30 Ocak’ta Altılı Masa’nın açıkladığı Ortak Politikalar Mutabakat Metnini eleştiren Erbakan, ortaya konulan metnin ülke gerçeklerinden ve vatandaşın gündeminden kopuk olduğunu söyledi.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan şöyle devam etti:

“Bu metin askeri vesayeti geri getirmeyi vadetmektedir. Eski Türkiye’nin kısır çekişmelerini, çift başlı yönetim anlayışını ve ülkeyi yeniden 28 Şubat’ın karanlık günlerine döndürmeyi vadetmektedir. Genelkurmay ve kuvvet komutanları Milli Savunma Bakanlığı’na bağlı olmayacak vaadi ülkeyi yeniden üniformalı vesayet rejimine döndürmekten başka bir anlam taşımıyor. Ekonomik krizin pençesindeki vatandaşlarımızın dertlerine derman ümidi veren bir tane bile somut teklifleri yok; vaatleri sadece “cek, cak” edebiyatı. Bakınız metinde diyorlar ki, “Enflasyonu iki yıl içinde tek haneye kalıcı bir biçimde indireceğiz. Beş yılın sonunda dolar cinsinden kişi başına milli gelirimizi en az iki katına çıkaracağız. Aşırı yoksulluğu sıfırlayacağız.” Bunları söylemek kolay da,  neyi  nasıl yapacakları, ‘hangi projeyle hangi kaynakla yapacaksınız’ bunlardan metinde eser yok.”  

 

 

‘Metinde İstanbul Sözleşmesi’nin sinsi ruhu var’

‘Bu metinde toplumun temel yapı taşı aileyi kökünden dinamitlemek isteyen sinsi İstanbul Sözleşmesi’nin ruhu var’ diyen Genel Başkanımız,

“Metin boyunca sık sık Avrupa Komisyonu ve Avrupa Birliği sözleşmelerine ya da ‘uluslararası sözleşmelere kayıtsız şartsız uyma vaadi ifade ediliyor. Metinde “İstanbul Sözleşmesi”, “toplumsal cinsiyet”, “cinsel yönelim” gibi kavramları doğrudan kullanmasa da “Avrupa Konseyi’nin kurucu üyesi olmamız ve Anayasamızın gereği olarak, AİHS’ne ve Konsey’in diğer hukuki belgelerine uyum sağlayacak” maddesi İstanbul Sözleşmesi’ni geri getireceğiz anlamı taşıyor çünkü İstanbul Sözleşmesi Avrupa Konseyi sözleşmesidir. Zaten metinde ismi geçmese de, İYİ Partili bir Genel Başkan Yardımcısı açık açık söyledi. CHP’nin vaadi zaten hep buydu. Metinde İstanbul Sözleşmesi’nin ruh olarak yer almasının, isim olarak yer almamasının sebebini de herkes biliyor. Masadaki bir partinin, tabanı karşısında daha da güç durumda kalmaması için yapılmış bir ince ayar. O partideki Milli Görüşçü taban Yeniden Refah Partisi’ni dinliyor, hak veriyor ve ‘Bizim İstanbul Sözleşmesi’nde ne işimiz var diyor. İşte o seçmenin sesini kesebilmek için etrafından dolaşmışlar. ‘Şimdilik bu kadarını diyelim de, gerisine elimize fırsat geçerse hallederiz nasılsa.’ diye yazmışlar.” diye konuştu.

 

 

O masada Milli Görüş yok!

Ortak Mutabakat Metni'nde yer alan ‘Avrupa Birliği’ne tam üyelik hedefimizdir.’ maddesine de sert çıkan Genel Başkanımız Erbakan, “Yahu 50 seneden beri Erbakan Hocamızın deyimiyle, ‘kapıya bağlamışlar sizi, istediklerini yaptırıyorlar’ içeri de sokmuyorlar. Hala daha akıllanmamışlar, hala daha Avrupa Birliği’nde ne ümitleri var. İşte bunların zihniyeti geçtiğimiz günlerde bir kez daha bütün kirliliği ile ikiyüzlülüğü ile bir kez daha ortaya çıkmadı mı? Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerîm yakılırken, yırtılırken ona koruma sağlamadılar mı ve buna da düşünce-ifade özgürlüğü demediler mi? Sonra kalkıp hâlâ Avrupa Birliği’ne girmekten bahsediyorsunuz! Yine bu Ortak Mutabakat Metni’nin bir yerinde hiç İslam’dan, hiç ahlak ve maneviyattan bahsedildiğini göremezseniz. Çünkü o masada Milli Görüş yoktur.  Milli Görüş sadece ve sadece Yeniden Refah Partisi’ndedir!”

 

 

Ali Babacan’a ‘aferin’ tepkisi: Zihniyetleri ifşa oldu!

Deva Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ın tepki çeken ‘Avrupa bize aferin diyecek’ sözlerine de sert çıkan Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, bu açıklamanın Altılı masanın zihniyetinin ifşası olduğunu söyleyerek şöyle devam etti:  

 

“Masa başındakilerin hazırladığı bu metin ne İsrail teröründen, ne sözde müttefikimiz ABD’nin başımıza ördüğü çoraplardan, ne yanı başımızda Suriye sınırında terör ordusu ihdas etmesinden ne de  Avrupa Birliği’nin ikiyüzlülüğünden Kur’an-ı Kerîm’e yapılan saldırılardan bahsetmiyor. Tam tersine yaşananlardan ders almamış olacaklar ki Avrupa Birliği’ne tam uyumdan, Batıya tam entegrasyondan bahsediyorlar. Nitekim metnin açıklanmasından sonra masanın küçük ortaklarından bir partinin Genel Başkanı çıktığı bir TV programında şu cümleleri söyledi: ‘Avrupa görecek, aferin Türkiye diyecek’ Masa başındakilerin zihniyetini ifşa eden bu açıklama son derece manidardır. Avrupa’nın bize aferin demesi için can atan bir anlayış bir yapı!”

 

 

‘Erdoğan’ın adaylık tartışmalarına çok takıldılar’

Bir gazetecinin Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın adaylığına ilişkin tartışmaları da değerlendiren Genel Başkanımız Erbakan, "Herkesin kendi gücüne, çalışmasına odaklanması ve kim aday olursa olsun, ‘karşımızda Sayın Cumhurbaşkanı da olsa biz bu seçimi kazanırız’ anlayışıyla çalışmasını sürdürmesi lazım. Bu konuya çok fazla takıldılar. Halbuki 'Sayın Cumhurbaşkanının karşısına kim çıkarsa çıksın, Sayın Kılıçdaroğlu da olsa, bir başka aday da olsa biz rahatlıkla Millet İttifakı olarak seçimi kazanıyoruz, sorunumuz yok' diyorlardı. Şimdi nedense bozuk plak gibi başa sarıyorlar. Artık seçim takvimi başladı. YSK'nın vereceği karara herkesin saygı duyması gerekecek. O kararı beklemek ve bu tartışmayı çok uzatmamak lazım." dedi.

 

 

 

 

 

Gün dayanışma ve birlik günüdür!

 Gün dayanışma ve birlik günüdür!

 

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, yaşanan deprem felaketine ilişkin, “Millet olarak acımız gerçekten de çok büyük. Bu felaketi de devlet-millet el ele verip hep birlikte atlatacağız inşallah. Gün, dayanışma ve birlik günüdür.” ifadelerini kullandı.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Kahramanmaraş'ın Pazarcık ilçesinde meydana gelen ve çok sayıda ili etkileyen 7,7 büyüklüğündeki depremin ardından bir açıklama yaptı.

 

 

Teşkilatlarımız ilk andan itibaren teyakkuzda

Kahramanmaraş’taki depremin hemen ardından zor durumdaki vatandaşlarımızın yanında olmak ve yaraları sarmak için tüm teşkilatlarımız ile teyakkuza geçtiğimizi belirten Genel Başkanımız, şöyle konuştu:

 

“Sabaha karşı gerçekleşen depremde, şu ana kadar ki belirlemelere göre 1000’e yakın insanımız hayatını kaybetti.  Çok sayıda insanımız enkaz altında yaşam mücadelesi veriyor.

 

Vefat eden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına ve tüm milletimize başsağlığı ve sabırlar diliyoruz. Yaralı kurtulan vatandaşlarımıza Cenab-ı Allah’tan acil şifalar diliyoruz. Enkaz altında kalan her bir canımızın da bir an evvel sağ salim kurtarılmaları için, can kaybının artmaması için Cenab-ı Allah’a dua ediyoruz.

 

 

Tüm illerimizde kriz masaları oluşturuldu

Bu süreçte; Genel Merkezimiz bünyesinde kriz masası oluşturuldu. Tüm il ve ilçe teşkilatlarımızda da genel merkez kriz masamız ile koordineli bir şekilde kriz masaları oluşturuldu.

 

Genel Merkez Kriz masamız, arama kurtarma kuruluşları ile irtibatlı olarak entegre çalışma sistemine geçmiş durumdadır.

 

Tüm teşkilatlarımıza, Kızılay’daki kan bağışı kampanyasına katılma çağrısı yapıldı.

 

Gençlik kollarımız deprem bölgelerinde yardım çalışmalarına katılıyor.

 

Yine hanım kollarımız depremden etkilenen bölgelerde, yardım organizasyonları ile koordineli bir şekilde çalışmalara destek veriyor.

 

Tüm üyelerimize bilgilendirme mesajı atılarak depreme ilişkin bilgilendirme ve yönlendirme yapıldı.

 

Bu felaketi de Devlet-Millet el ele verip hep birlikte atlatacağız inşallah. Gün, dayanışma ve birlik günüdür.

 

Cenab-ı Allah sıkıntı içerisindeki bütün vatandaşlarımızı selamete çıkarsın, arama-kurtarma ekiplerimizin yar ve yardımcısı olsun, tüm milletimizin başı sağolsun.”

 

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan AFAD’da Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay ile görüştü

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan AFAD’da Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay ile görüştü

 

 


Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, AFAD Başkanlığı’nı ziyaret ederek Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay ve AFAD Başkanı Yunus Sezer’den deprem bölgesiyle ilgili bilgi aldı.

 

Deprem bölgesinde yapılan çalışmalarla ilgili bilgi alan Genel Başkanımız, parti içerisinde kurduğumuz kriz masası ile AFAD’ın daha koordineli bir çalışma içerisinde olması için gerekli iletişimin sağlanması talebinde bulundu.

 

Genel Başkanımız Erbakan, deprem bölgelerine ulaştırılmak üzere tedarik ettikleri yüzlerce iş makinalarının ulaştırılması konusunda koordineli bir çalışma talep etti. 

 

 

Genel Başkanımız yarın Gaziantep ve Kahramanmaraş’a gidiyor

Yerelde kendilerine ulaşan sorunları da Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay ve AFAD Başkanı Yunus Sezer’e ileten Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, yarın Gaziantep ve Kahramanmaraş’ı ziyaret ederek çalışmaları yerinde inceleyeceği bilgisini verdi.

Genel Başkanımız, deprem bölgesinde depremzedelerin acılarına ortak oldu

Genel Başkanımız, deprem bölgesinde depremzedelerin acılarına ortak oldu


Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Adana ve Kahramanmaraş’ta depremden etkilenen bölgeleri ziyaret ederek vatandaşların acılarına ortak oldu.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Kahramanmaraş merkezli ve 10 ilin etkilendiği deprem bölgeleri Adana ve Kahramanmaraş illerini ziyaret etti.

 

Genel Başkanımız, sabah saatlerinde önce Adana'ya giderek 2 enkaz yerini ziyaret ederek vatandaşlarla konuştu. Sonrasındaysa AFAD'ı ziyaret ederek yetkililerden bilgi aldı.

 

Genel Başkanımız Erbakan, Adana ziyaretinden sonra depremlerin merkez üssü olan Kahramanmaraş'a geçti.

 

 

Bakan Süleyman Soylu’dan bilgi aldı

Kahramanmaraş’ta Kriz Koordinasyon Merkezi’nde İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’dan bilgi alan Genel Başkanımız, sonrasında depremden etkilenen mahalleleri gezdi.

Burada enkaz altında ailelerinden haber alamayan ve umutla gelecek haberi bekleyen vatandaşları teselli eden Genel Başkanımız Erbakan, yaşanan acılara ortak oldu, Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Sakarya İl Başkanlığı’nın kurduğu ve 5 bin vatandaşa sıcak yemek dağıtan aşevinde de incelemelerde bulundu.

 

 

‘Bu zor gününde vatandaşımızın yanında olmak için buradayız’

Genel Başkanımız, bölgedeki ziyaretlerle ilgili basın mensuplarına yaptığı açıklamada, “Adana ve Kahramanmaraş’ta enkazları inceledik ve bilgi aldık. Burada da kriz merkezlerinde gerekli bilgileri aldık. Bütün halkımızın acılarına ortak olmak ve bu zor günlerde yanlarında olmak maksadıyla ziyaretlerde bulunuyoruz. Bir kez daha bütün milletimizin başı sağ olsun. Bir kez daha geçmiş olsun” dedi.

Deprem üzerinden siyasi çekişmeler kabul edilemez!

Deprem üzerinden siyasi çekişmeler kabul edilemez!


Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, iktidara ve muhalefete seslenerek; “Böylesi bir afetle karşı karşıya iken yapılması gereken tek şey; depremzedelerimizin yanında olmak ve yaralarımızı mümkün olan en kısa sürede sarmaktır. Bu süreçte kimse siyaset yapmamalı, iktidarıyla muhalefetiyle tüm partiler, milletimizin beklediği ve hak ettiği birlik ve beraberliği sağlamalıdır.” ifadelerini kullandı.

Genel Başkanımız Erbakan, deprem bölgesinde en önemli sorunlardan birinin de hijyen problemi ve salgın hastalık riski olduğunu kaydederek, “Bölgede çöpler ciddi şekilde birikmeye başlamıştır. Bu çöplerin çevre illerin belediyeleri tarafından acilen toplanması gerekmektedir.” uyarısında bulundu.

 

 

Hazine yardımlarının yüzde 70’i depremzedelere bağışlansın

Genel Başkanımız, siyasi partilerin bu seneki hazine yardımlarının yüzde 70’inin depremzedelere verilmesi çağrısında da bulundu.

 

 

Bu dönemde birlik ve beraberlik en üst seviyede olmalı

Genel Başkanımızın açıklamaları şöyle;

“Milyonlarca insanımızın etkilendiği, yakınlarını, evini, işini kaybettiği böylesi bir afet zamanında, birlik ve beraberliğin en üst seviyede olması gereken bir süreçte, iktidarla muhalefetin deprem üzerinden siyasi çekişmelerini devam ettirmeleri kabul edilemez. İktidarın, muhalefet partilerine ait belediyelerin deprem bölgesinde çalışmalarına köstek olduğuna dair iddialar gerçekten vahim.  Aynı şekilde muhalefet kanadının da sürekli eksiklere vurgu yaparak iktidarı eleştirmesi de bu aşamada doğru bir yaklaşım değil.”

 

 

İhmali olanlardan hesap sorma zamanı elbette gelecektir

‘Biz Yeniden Refah Partisi olarak ilk andan itibaren teşkilatımızın her ferdiyle depremzedelerimizin yanında olmaya gayret ediyoruz’ diyen Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, “Süreç yönetimiyle ilgili eksiklikler ve ihmaller elbette ki vardır. Biz de bu eksiklerin giderilmesi ile ilgili önerilerimizi sürekli olarak uygun olan her platformda dile getirmekteyiz. Hesap sorma, ihmali olanların ortaya çıkarılması ve gerekli yaptırımlara tabi tutulmalarının da zamanı gelecek. Ancak bugün o gün değildir. Bugün, tarih boyunca dayanışmanın ve yardımlaşmanın en güzel örneklerini sergilemiş olan Anadolu insanının yanında olma, depremzedelerimize el uzatma günüdür.” diye konuştu.

 

 

En acil ihtiyaç barınma ve ısınma sorunudur

Genel Başkanımız Erbakan, deprem bölgesinde bizzat gördükleri ve teşkilatlarımızın da tespit ettiği acilen giderilmesi gerekli eksiklikleri şöyle sıraladı:

  • Depremzedelerimizin acil ihtiyacı kış aylarını yaşadığımız bu günlerde barınma ve ısınma sorunudur. Hızla ve öncelikli olarak devletimizin ve sivil toplum kuruluşlarının bu afetten etkilenen vatandaşlarımızı sıcak bir çatının altına sokmak için çadır ve konteynırları temin edip, ihtiyaç sahiplerine ulaştırması gerekmektedir.

 

‘Kardeş şehir’ uygulaması başlattık

  • Biz Yeniden Refah Partisi olarak tüm sivil toplum örgütlerine örnek olabilecek, koordinasyonu kolaylaştırarak ihtiyaçların tespit edilip hızla çözüm üretilmesini sağlayacak ‘Kardeş Şehir’ uygulamasını başlattık. Bu uygulamayla depremden etkilenen 10 ilimizi, kalan 71 ilimize ve ilçelerine emanet ederek, her bir il teşkilatımızın sorumlu olduğu deprem bölgesini belirledik. Bu saatten sonra tüm teşkilatlarımız yüksek koordinasyonla, sorumlu oldukları ilin ihtiyaçlarını önceleyerek çalışmalarını yürütmektedirler. Örneğin; bu uygulama sayesinde kısa sürede Kahramanmaraş’ta 2 adet, Adıyaman ve Malatya’da 1’er adet her biri günlük 2000 kişilik 3 öğün yemek verecek aşevlerimizi devreye aldık.

 

  • Antalya teşkilatımızın kriz masasının barınma için temin ettiği 325 adet konteynırın kara ve deniz yoluyla AFAD’la  koordineli bir şekilde bölgeye ulaşımını sağlıyoruz.

 

  • Yine teşkilatlarımız 180’in üzerinde iş makinesini bölgeye ulaştırmıştır, 100’lerce teşkilat mensubu gönüllümüz bölgede arama kurtarma çalışmalarında çalışmaktadır. Şu ana dek 200’ün üstünde yardım tırımız bölgeye yardım malzemelerini ulaştırdı.

 

  • Ayrıca bölgeden ayrılan ve farklı şehirlere ulaşmasına da yardımcı olduğumuz depremzedelerin barınma ihtiyaçlarını karşılamak için de seferberlik ilan ettik.

 

GSM operatörlerine çağrı: Depremzedelere sınırsız internet ve konuşma hakkı sağlanmalı

Bu süreçte gerçekleştirilen ve tepki çeken bazı uygulamalarla ilgili de uyarılarının kaçınılmaz olduğunun altını çizen Genel Başkanımız Erbakan, sözlerine şöyle devam etti: 

Pek çok yardım çığlının karşılık bulduğu sosyal medyanın kısıtlanmasına ve internette bant daraltmalarına asla tevessül edilmemelidir. GSM operatörleri bölgede bulunan tüm kullanıcılara sınırsız internet ve konuşma hakkı sağlamalıdır. Ağır hasar aldığı halde yıkılmamış binaların çevresinde yeterli önlemler alınmaması büyük hayati riskler doğurmaktadır. Çok önemli bir konu da afetzedelerin tuvalet ihtiyacıdır. Yetkililerin seyyar tuvaletleri acilen bölgeye sevk etmesi gerekmektedir. Deprem nedeniyle yaşanan can ve mal kayıplarında sorumluların ve kusur durumlarının belirlenmesi ve ilerleyen süreçte yargılamanın sağlıklı yapılabilmesi açısından afet bölgesinde yok olma riski olan deliller enkazlardan toplanmadan, olay yeri inceleme ve tespit tutanakları düzenlenmeden enkaz kaldırma işlemlerinin yapılmaması gerekir.”

 

 

Siyasi İşler Başkanlığı Haftalık Raporu – 13.02.2023

YENİDEN REFAH PARTİSİ MİLLİ SİYASET KURULLARI

 12 ŞUBAT 2023 TARİHLİ SİYASİ İŞLER HAFTALIK RAPORU

 

 

İÇERİK

 

Dr. Fatih ERBAKAN
Depremle İlgili Acil Alınacak Tedbirler

 

 

Aile ve Sosyal Politikalar Kurulu

UNICEF Ülkemize Sokulmamalı, Çocuklarımız Riske Atılmamalıdır

 

 

Hukuk Politikaları Kurulu

Depremle Felaketiyle İlgili Hukuki Süreçler Bağımsız Yargı Marifetiyle Bilimsel Yöntemler Takip Edilerek Yürütülmelidir

 

 

Milli Eğitim ve Yükseköğretim Politikaları Kurulu

Üniversiteler Örgün Eğitimde Kalmalı, Öğrenci Yurtları Açık Tutulmalıdır

 

 

Milli Eğitim ve Yükseköğretim Politikaları Kurulu

Deprem Bölgelerinde Açık Hava Deprem Müzeleri Oluşturulmalıdır

 

 

 

 

 

 

 

 

 

DEPREMLE İLGİLİ ACİL ALINACAK TEDBİRLER

 

Kahramanmaraş ilimizin Pazarcık ilçesinde meydana gelen ve AFAD verilerine göre 7,7 büyüklüğünde olarak tespit edilen, sonrasında meydana gelen depremlerden etkilenen vatandaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimizi tekraren iletiyor, vefat edenlere Allahtan rahmet, yaralı olarak kurtarılan vatandaşlarımıza acil şifalar diliyoruz.

 

Bugün de Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan ile bir telefon görüşmesi gerçekleştirerek genel durum hakkında bilgiler aldık ve Yeniden Refah Partisi olarak devletimizin ve milletimizin hizmetinde olduğumuzu, yaraların hızla sarılması için tüm teşkilatlarımızla üzerimize düşeni yapmaya hazır olduğumuzu ifade ettik.

 

Yeniden Refah Partisi olarak, afetin ilk anından itibaren Genel Merkezimizde ve İl Başkanlıklarımızda acil kriz masaları oluşturulmuştur. AFAD ile gerekli koordine sağlanarak Kızılay’a kan bağışı yapılması, üyelerimizin ve teşkilat mensuplarımızın bölgede gereksinim duyulan iş makinalarının ivedi bir şekilde bölgeye sevk edilmesi, afetten olumsuz etkilenen vatandaşlarımızın başta temel ihtiyaç maddeleri olmak üzere, ihtiyaç duyabileceği insani yardım malzemelerinin bölgeye sevki sağlanmış ve bölgedeki gereksinimler tespit edilerek sağlanmaya devam etmektedir. Yetkili kuruluşlar ile gerekli koordinasyon sağlanarak ihtiyaç duyulan donanıma sahip olan teşkilat mensuplarımız da afet bölgesinde arazi çalışmalarına destek olmaktadır.

 

Enkaz altında kurtarılmayı bekleyen vatandaşlarımızın yanı sıra, afet bölgesinde yaraların hızla sarılması için ivedilikle hayata geçirilmesi gereken önlemler ve çalışmalar yapılması zaruret halini almıştır.

 

Bu kapsamda;

 

Afet bölgesinin OHAL bölgesi olarak ilan edilmesi geç alınmış olumlu bir karardır. Ayrıca, komşu il valilerinin bölgeye görevlendirilmesi yerine bölgeye merkez valilerinden daha fazla sayıda vali görevlendirilmesi daha doğru olacaktır. Komşu il valilerinin illerine dönerek yardım faaliyetlerini koordine etmesi en hızlı yardım gelmesi gereken komşu illerdeki lojistik hareketlerin etkinliğini artıracaktır.

 

Türkiyede kayıtlı bulunan tüm karavanların geçici barınma ihtiyacını karşılamak üzere bölgeye sevk edilmesi de son derece önem arz etmektedir. Oluşturulacak bölgelere karavanlar konuşlandırılmalı, geçici barınma ihtiyacının bir kısmı bu şekilde karşılanmalıdır.

 

Güvenlik Kuvvetlerimiz oluşabilecek yağma, hırsızlık gibi durumları kontrol etmek ve genel asayişi sağlamak üzere bölgede aktif olarak görev almalıdır.

 

Yakın illerdeki uygun kamu görevlileri idari izinli sayılarak bölgedeki çalışmalarda görevlendirilmedir.

 

Tüm özel şirketlerin ve kamu kurumlarının iş makineleri çıkartılacak bir kararname ile istisnasız bölgeye sevk edilmelidir.

 

Çadır, konteyner, ısıtıcı, powerbank, kışlık giyim, battaniye ve gıda maddelerinde bölgeye sevk edilmek üzere yapılacak toplu alımlarda her türlü vergi kaldırılmalıdır.

 

Bölge illerdeki sağlam otellerin işletmesi OHAL kapsamında il valiliklerinin emrine tahsis edilmeli, geçici barınma ihtiyacının giderilmesi hususunda kullanıma sokulmalıdır.

 

Ülke sathındaki ambulanslardan bir kota ayrılarak ivedilikle afet bölgesine yönlendirilmeli bu sayede ağır yaralı bulunan vatandaşlarımızın afet bölgesinden tahliyesi ivedilikle sağlanmalıdır.

 

Cenab- ı Allah ülkemizi, milletimizi ve tüm insanlığı bu afetlerden muhafaza buyursun. Milletimize bir daha böyle ağır imtihanlar yaşatmasın inşallah. Bu deprem bizleri bir kere daha ülkemizin deprem bölgesi olduğu gerçeğiyle yüzleştirmiştir. Umuyoruz ki bir daha imar affı gibi düzenlemeler ülkemizde gündeme gelmez. Ayrıca depremde yıkılan binalardan numuneler alınarak sorumluluğu bulunanlar adalet önünde hesap vermelidir. Yıkılan yeni kamu binalarında kesin kabullerde kimlerin imzasının olduğu tespit edilerek denetim noktasında ihmalleri bulunanlar cezalandırılmalıdır.

 

Yeniden Refah Partisi olarak Aziz milletimize bir kez daha geçmiş olsun dileklerimizi iletiyor, sürecin takipçisi olacağımızı kamuoyuna saygılarımızla arz ediyoruz.

 

Dr. Fatih ERBAKAN

Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı

 

 

 

UNICEF ÜLKEMİZE SOKULMAMALI, ÇOCUKLARIMIZ RİSKE ATILMAMALIDIR

 

Afet yönetimi, büyük risklerin yönetilme becerisidir. Afet yönetiminde barınma, beslenme ve güvenlik önemli üç başlıktır. Bu hususlarda gerekenler, resmi ve sivil toplum kuruluşlar arasındaki iş birliğine bağlı daha organize faaliyetlerin yürütülmesiyle hızlı bir şekilde yerine getirilebilir.

 

En önemli güvenlik sorunlarından biri de enkaz altından çıkan çocukların kaybolma riskinin olmasıdır.

 

UNICEF Sözcüsü James Elder, Türkiye’nin Güneyini ve Suriye’nin Kuzeyini vuran depremler “binlerce çocuğu vurmuş olabilir” açıklamalarında bulunmuştur.

 

UNICEF 2018 yılında barış güçleri tarafından cinsel istismara uğradığı iddia edilen çocuk kurbanlarla ilgili başarısızlıkları kabul etmiş ve arkasından çok sayıda istifa gelmiştir. Şimdi “çocuklarımızın ölüm istatistiklerini çıkarmaya çalışmaktadırlar!”

 

UNICEF’in 2018 yılında ortaya çıkan birçok skandal ile tescilli pedofili kişilikler ile dolu olduğu ve bu hususta organizasyonlar yaptığı ortaya çıkmıştır. 

 

UNICEF tescilli Pizza Gate skandallarının başkahramanıdır!

 

Bazı haberlere göre, Türkiye ve Suriye afet bölgelerinde enkazdan kurtarma çalışmalarına katılmadıkları halde, bölgede bulundukları iddia edilmektedir.

 

İnsani Yardım Avukatı Andrew Macleod “Bunu söyleyen sadece ben değilim. Birçok kişi, otuz yılı aşkın süredir çatışma ve doğal felaket bölgelerinde cinsel taciz ve çocuklara karşı cinsel istismar suçlarının işlendiğinin farkında, bunu da çok iyi biliyorlar.” açıklamasında bulunmuştur.

 

Eski Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan pedofili ile mücadele konusundaki başarısızlığını itiraf etmiştir. Ban Ki Moon da bu konuda benzer ifadeleri dile getirmiştir.

 

Tesa Arcilla, Euronews: “Sivil toplum kuruluşlarına yakın birçok kişinin bu olayların “açık bir sır” olduğunu ifade etmesi sizce şaşırtıcı değil mi, peki neden bu olaylar uzun süredir dile getirilmedi.” ifadeleri ile uluslararası kamuoyunca cevap bulamayan sorulara bir yenisini eklemiştir.

 

Haiti depremi sonrası UNICEF’in gelmesiyle kaybolan/kaçırılan çocukların akıbetlerinin hala bilinmediğine yönelik çok sayıda haber ve iddia mevcuttur. Haiti'de büyük bir yıkıma yol açan depremden sonra ülkedeki yardım kuruluşları, öksüzleri çocuk tacirlerinden koruma mücadelesi içine girerken, tacirlerin lüks araçlarla havaalanına getirdikleri öksüz çocukları charter uçaklarına bindirdiğinden söz edilmiştir.

 

Wikileaks kayıtlarında, Hillary Clinton ve Clinton Vakfı’nın Haiti felaketinde, deprem bölgesindeki çocukları kurtarmak amacı ile topladığı ve daha sonra bu çocuklardan haber alınamadığı açıklanıyordu.

 

Durum böyle iken felaket sonrasında bölgeye gelen hiçbir UNICEF temsilcisine tek bir çocuğun bile emanet edilmemesi gerekir. Çocuklarımızın güvenliği bir ulusal güvenlik meselesidir.

 

Bütün bu gelişmeler ve sicili bozuk kuruluşların bölgeye doğru hareketleri, çocuklarımız hususunda güvenlik zincirinin oluşturulması gerektiğini gözler önüne sermiştir. Bölgede çocuklarımızın güvenliği adına gerekli tedbir ve önlemler ivedilikle alınmalıdır.

 

Yeniden Refah Partisi

Aile ve Sosyal Politikalar Kurulu

 

DEPREM FELAKETİYLE İLGİLİ HUKUKİ SÜREÇLER BAĞIMSIZ YARGI MARİFETİYLE BİLİMSEL YÖNTEMLER TAKİP EDİLEREK YÜRÜTÜLMELİDİR

 

6 Şubat 2023 tarihinde Kahramanmaraş ili Pazarcık ilçesinde, 11 ilimizi ve 13,5 milyon vatandaşımızı etkileyen 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki iki deprem meydana gelmiştir. Bu afetler sonucunda binlerce vatandaşımız hayatını kaybetmiş binlercesi yaralanmıştır. Enkaz altındaki vatandaşlarımızı kurtarma çalışmalarının devam ettiği bir süreçte, vefat eden, yaralanan, maddi ve manevi mağduriyetler yaşayan vatandaşlarımızın haklarının korunması ve sorumluların cezalandırılması amacı ile hukuki süreçlerin de başlatılması söz konusudur. Elbette yıkılan tüm binaların insan ihmali ile yıkılmadığı ve çok büyük bir afet yaşadığımız da bir gerçektir. Ancak sorumluların, yaşanan mağduriyetteki sorumluluk paylarının ne ölçüde olduğu, bir takım belgelerin incelenmesi ve hâlihazırda, henüz enkazlar kaldırılmadan, yıkıntıların adreslerin üzerinde olduğu bir zamanda yapılması önem taşımaktadır. Aksi takdirde sorumlulardan hesap sorulması için daha fazla süreye ihtiyaç duyulacak, belki de yasal boşluklardan kaynaklı olarak sorumlulardan hesap sorulamayacaktır.

 

Bu amaçla delil toplama sürecinde öncelikli olarak bilimsel süreçlerin takip edilmesi gerektiğinin altını çizmek istiyoruz. Bu amaçla inceleme ekiplerinde bilim adamlarının yanı sıra adli makamlar, uzman mühendisler, yapı malzemeleri uzmanları, jeolog gibi uzman kişi hüviyetine haiz gerekli meslek dallarını içeren kişilerin bulunmasının önemli olduğunu belirtiriz.

 

Yapılan incelemesinde; yapının mimari tasarımı, yapı malzemeleri, inşaat teknikleri ve yapı elemanları incelenmeli ve raporlanmalıdır. Fiziksel incelemede; yapıda bulunan fiziksel kanıtlar, deformasyonlar, kırılmalar ve yıkılmalar incelenmeli ve nedenleri tespit edilerek raporlanmalıdır. Belge incelemesinde; yapının tasarımı, inşaatı ve inspeksiyonları ile ilgili belgeler incelenmeli ve raporlanmalıdır. Yapı malzeme ve elemanlarından oluşan delillerin test ve analizlerinde ise laboratuvar testleri lisanslı merkezlerde, bilimsel yöntemler takip edilerek yapılmalıdır. Tespit ettikleri bulguların adli makamlarca kolaylıkla anlaşılacak şekilde açık ve detaylı bir rapor halinde sunulması önem taşımaktadır.

 

Bu incelemeleri ve raporlamaları içeren süreç, adli makamların depremde yıkılan binaların neden yıkıldığını tespit edebilmeleri için gerekli olan asgari adımları içeren genel bir yol haritasıdır. Bu asgari unsurlardan ödün vermemek üzere, adli makamların olaylara göre uygun bir yol haritası belirlemesi gereklidir. Böylece sorumluların kimler olduğunun ve sorumluluk oranlarının ne olduğunun belirlenmesi daha etkin olarak sağlanabilecektir.

Top of Form

 

Deprem faciası ile ilgili başlatılan hukuki soruşturmaların salahiyeti bakımından gerekli olan en önemli husus ise yargının kusursuz şekilde bağımsız çalışmasına izin verilmesidir. Kamu görevlilerinden, bağımsız denetçilere kadar; müteahhitlerden, yapıda izinsiz ve onaysız değişiklik yapan mülk sahiplerine kadar tüm kesimlerin bağımsız hukuki süreçlerden geçirilmesi önem arz etmektedir. Yargıda bağımsızlığın sağlanamaması durumunda, sorumluların belirlenememesi ve hukuksuzlukların ortaya çıkması söz konusu olacağı gibi aziz milletimizin ve yeni nesillerimizin hukuka güven, adalet ve dürüstlük gibi erdemler bakımdan bir kez daha yaralanmaları söz konusu olacaktır.

 

Bizler Yeniden Refah Partisi olarak; yaşanan bu acılı süreçte devletimize sadakat ve milletimize şefkat şiarıyla hareket etmekteyiz. Millet olarak yekvücut halinde acılarımızı paylaşıp, yaralarımızı sararken, yeni yaralar açılmaması için yetkilileri süreçte titiz davranılması ve yargının bağımsız bırakılması hususlarında uyarıyoruz. Yeniden Refah olarak, başlayan hukuki süreçlerin yakın takipçisi olacağımızı kamuoyuna saygı ile beyan ederiz.

 

Yeniden Refah Partisi

Hukuk Politikaları Kurulu

 

ÜNİVERSİTELER ÖRGÜN EĞİTİMDE KALMALI, ÖĞRENCİ YURTLARI AÇIK TUTULMALIDIR

 

Merkez üssü Kahramanmaraş Pazarcık olan ve bölgedeki 11 ilimizi etkileyen deprem felaketinin ardından, vatandaşlarımızın barınma ihtiyacını karşılamak üzere üniversite yurtlarının, depremzede vatandaşlarımız için barınma yerleri olarak belirlenmesi söz konusudur. Bu nedenle yükseköğretime uzaktan eğitim yoluyla devam edilmesi kararlaştırılmıştır.

 

Depremzede vatandaşlarımızın başta barınma olmak üzere elbette ki ihtiyaçlarının karşılanması çok önemlidir. Ancak birçok üniversite yurdu yapısı itibarıyla 6 ay veya 1 sene gibi uzun süreli aile konaklamasına uygun değildir. Birçok öğrenci yurdunda banyo ve tuvaletler ortak alanlar olarak düzenlenmiştir. Yurt binaları ise kız yurdu ve erkek yurdu gibi ayrıştırıldığından aile bütünlüğünün sağlanamaması söz konusudur. Aile bütünlüğü ve aile paylaşımı, bir arada olma duygusunun güçlendirilmesine yardımcı olması bakımından, geçirdikleri travmalar göz önüne alındığında depremzedelerimiz için en önemli psikolojik rehabilitasyon unsurlarından biri konumundadır. Bu nedenle öğrenci yurtları yerine depremzede vatandaşlarımızın mümkün oldukça evlerde barındırılmaları önem taşımaktadır.

 

Bu amaçla ivedilikle kamu bütçesinden depremzede vatandaşlarımız için kira ve eşya yardımı için ödenek ve destekler oluşturulmalı, ayrıca öğrenci yurtları yerine; müsait olan otellerin, öğretmenevleri, polis evleri, kamu misafirhaneleri gibi konaklama alanlarının kullanılması, kaliteli ve müstakil banyosu olan geçici konteyner kentlerin kurulması sağlanmalıdır.

 

İktidarın, depremzede vatandaşlarımız için kıyı bölgelerindeki otelleri kullanmamasını, turizm gelirlerine olan ihtiyacı ve bölgenin turizm ağırlıklı istihdam yapısını düzensizleştirmeme amacına bağlıyoruz. Ancak iktidarı milli eğitim ve öğretimle ilgili daha önce defaatle uyardığımız gibi yeniden uyarıyoruz, üniversitelerin açık tutulması ülkemizin en stratejik kaynağı olan gençlerimizle ilgilidir. Gelecekte mesleklerini tam olarak öğrenememiş, mesleğin pratiğinden yoksun olarak diploma sahibi olmuş gençlerimizin verimliliğe ve katma değere olan katkıları düşük kalacaktır.

 

İktidar, üniversiteleri tatil edip uzaktan eğitime geçmekle, üniversitelerin görevlerini yapmaya devam edeceğini varsaymaktadır. Ancak üniversitelerin sadece ders vermekten ibaret olmadığının altını çizmek gereklidir. Üniversiteler araştırma ikliminin oluştuğu, kültür alış verişinin yapıldığı, bilimsel bakış açısının, mesleki tecrübe ve deneyimlerin kazanıldığı, meslekler ile ilgili ahlaki değerlerin içselleştirildiği kurumlardır. Uzaktan eğitim kararı ile üniversite öğrencilerimizin bu kazanımlardan mahrum bırakılmaları söz konusu olacaktır. Belki öğrencilerimiz öğretim üyelerimizden mahrum kalmayabilecektir ancak öğrenciler arası etkileşimden, araştırma ikliminden ve üniversitelerin kendilerine sundukları diğer olanaklardan mahrum kalacaklardır. Hem öğrencilerimizi hem de ülkemizi telafisi mümkün olmayan sonuçlara sevk edeceği görünen bu kararlardan geri dönülmelidir. Böylece, pandemi döneminde üniversitelerde uzaktan eğitim ile açılan yaraların daha derinleşmesinin önüne geçilmelidir.

 

Deprem bölgesinde bulunan 285 bin üniversite öğrencisinin, puanı ile eşdeğer olan üniversiteler arasından istediğine yatay geçiş yapması sağlanmalıdır. Benzer uygulamalar Ukrayna – Rusya Savaş döneminde yapılmıştır. Bu kapsamda tüm öğrencilerimizin örgün öğretimde kalmaları, diploma sonrası mesleki bilgi, tecrübe ve deneyim yoksunluğu yaşamaları önlenmelidir.

 

Bu kararları, iktidarın içerisinde bulunduğu olumsuz ortamda düşünmeden aldığı açıktır. Bu nedenle iktidar, yükseköğretim ve öğrenci yurtları ile ilgili almış olduğu kararları yeniden gözden geçirmelidir. Kamuoyuna saygı ile beyan ederiz.

 

Yeniden Refah Partisi

Milli Eğitim ve Yükseköğretim Politikaları Kurulu

DEPREM BÖLGELERİNDE AÇIK HAVA DEPREM MÜZELERİ OLUŞTURULMALIDIR

 

Yaşamış olduğumuz deprem felaketinin halen arama kurtarma aşamasında olduğumuz bir süreçteyiz. Devletimiz ve milletimiz tek vücut olarak depremden zarar gören vatandaşlarımızın yaralarını sarma gayreti içerisindedir. Elbette bu yaraların bütünüyle sarılması mümkün değildir. Ancak bir daha yaşanmaması için yapabileceklerimiz mevcuttur. Bunlardan birisi de yaşadıklarımızı gelecek nesillere tecrübe olarak aktarmak, bu felaketi neden-sonuç yaklaşımı içerisinde milletimizin hafızasında kurumsallaştırmaktır.

 

Bugün Berlin’de Berlin Deprem Duvarı’nın belirli bir kısmı o dönemdeki yanlışların tekrarlanmaması ve üzüntülerin yeniden yaşanmaması için yerinde bırakılmıştır. Paris’te ve birçok Avrupa şehrinde 2. Dünya Savaşı’ndaki işgal izleri toplumsal hafızayı dinç tutmak üzere sergilenmektedir. Ülkemizde 15 Temmuz 2016 tarihinde yaşamış olduğumuz FETÖ Hain Darbe Girişimi ile alakalı olarak toplumsal bilinci artırmak üzere müzeler ve sergiler açılmış, birçok ilçemizde tankların ezdiği araçlar camekânlarda sergilenmektedir. Benzer bir şekilde 13,5 milyon vatandaşımızı etkileyen ve millet olarak hepimizi derinden yaralayan deprem felaketinin izlerinin de unutulmaması gerektiğini düşünüyoruz. 

 

Arama kurtarma sürecinin tamamlanmasının sonrasında, her ilimizde depremin yoğun olarak yaşanmış olduğu bölgeler içerisinde belirlenecek geniş alanlarda, deprem afet izlerini barındıran açık hava deprem müzelerinin oluşturulmasını öneriyoruz. Bu açık alanın müze olarak ilan edilmesi ve yıkılan binalardan, araçlardan, parçalanan yollardan, bükülen tren raylarından buralara konularak sergilenmelidir. Yıkıntıların altında halen insanlarımız olduğu için elbette enkazın tamamı kaldırılacaktır. Ancak enkazın belirlenen kısmının bir açık hava deprem müzesi oluşturmak için muhafaza edilmesi gereklidir. Bu enkazın tamamı, deniz dolgusu olarak kullanılmamalı veya belirlenmiş vadi alanlarına boşaltma yapılarak, deprem hafızamız silinmemelidir. Bu açık hava deprem müzelerinin yanına depremle ilgili deneylerin yapılabileceği bilim merkezlerinin, sinevizyon alanlarının, deprem simülasyonlarının ve fotoğraf galerilerinin tesis edilmesini önermekteyiz. Bu hususta Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın yanı sıra, Milli Eğitim Bakanlığı, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın ortak bir çalışma yapmasını öneriyoruz. Ayrıca bu müzelerde yayınlanacak kısa belgeseller için TRT televizyonunun görevlendirilerek özel amaçlı çekimler yapmasını tavsiye ediyoruz.

Nesillerimizin bilinçlenmesine, deprem bölgelerinde acı sonuçlarını gördüğümüz suiistimallerin tekrar etmemesine katkısı olacağını düşündüğümüz açık hava deprem müzesi önerimizin depremi yaşadığımız illerde ve enkazın taşınması suretiyle deremin yaşanmadığı çeşitli illerde hayata geçirilmesi için zaman kaybetmeden planlama yapılmalıdır.

 

Kamuoyuna saygı ile duyurulur.

 

Yeniden Refah Partisi

Milli Eğitim ve Yükseköğretim Politikaları Kurulu

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Ankara’da evlere yerleştirilen depremzedeleri ziyaret etti

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Ankara’da evlere yerleştirilen depremzedeleri ziyaret etti


Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Kahramanmaraş merkezli büyük depremde evlerini ve yakınlarını kaybeden depremzedeleri Ankara’da yerleştirildikleri evlerde ziyaret ederek geçmiş olsun dileklerini iletti.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Ankara’nın Keçiören ilçesinde hayırseverler tarafından sağlanan konutlara yerleştirilen depremzedeleri ziyaret etti.

 

 

Ailelerin ihtiyaç ve taleplerini dinledi

Malatya, Hatay ve Kahramanmaraş’taki büyük depremden etkilenen Karataş, Karacabay, Nurdalman ve Koç ailelerini ziyaret eden Genel Başkanımız, beraberinde depremzede çocuklara oyuncak ve ailelere erzak yardımları götürdü.

 

Kahramanmaraş merkezli büyük depremde yakınlarını ve evlerini kaybeden ailelere, parti olarak her türlü yardımı yapacağımızı söyleyen Genel Başkanımız Erbakan, ailelerin ihtiyaç ve taleplerini dinledi, acılarını paylaştı.

 

 

‘Teşkilatlarımız depremzedelerin emrinde’

Ziyaretlerde parti olarak yaraların sarılması için 7/24 seferber olduğumuzu ve deprem bölgesindeki çalışmalarını anlatan Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, şu ana kadar 43 depremzede ailenin Ankara’nın farklı ilçelerine yerleştirildiğini ve teşkilatlarının bu ailelerin her türlü ihtiyacı için seferber edildiğini belirtti.

 

Depremzede çocuklarla da bir süre sohbet eden Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan’a ziyaretlerde, Sosyal İşlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcımız Selçuk Geyveli ve teşkilat mensuplarımız eşlik etti.

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Hatay’da Bakanlar Süleyman Soylu ve Fahrettin Koca ile görüştü

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Kahramanmaraş merkezli depremden en çok etkilenen illerden Hatay’ı ziyaret etti.

Ziyaretine Partisinin Konya İl Teşkilatının Hassa ilçesinde açtığı aşevi ile başlayan Genel Başkanımız, sonrasında Kırıkhan ilçesinde bulunan çadır kenti ziyaret ederek depremzedelerin moral verdi, acılarını paylaştı.

Reyhanlı ilçesinde büyük felakette çok sayıda yakınını kaybeden ailelere taziye ziyaretinde bulunan Genel Başkanımız ve beraberindeki Genel Merkez heyetimiz, Hatay’ın depremden en çok etkilenen ilçesi Antakya’ya geçti.  

Genel Başkanımız, Antakya’da İBB Afet Koordinasyon Merkezi’nde Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş’ı ziyaret ederek geçmiş olsun dileklerini iletti ve çalışmalar hakkında bilgi aldı.

‘Millet olarak büyük bir acı yaşıyoruz’

Antakya’da enkaz alanlarını da gezen Erbakan, burada gazetecilere yaptığı açıklamada, “Vefat eden vatandaşlarımıza Allah rahmet etsin, yaralılarımıza da acil şifalar diliyorum. Hatay’da yaptığımız incelemelerde felaketin büyüklüğünü bir kez daha müşahede ettik. Millet olarak büyük bir acı yaşıyoruz. Biz de parti olarak ilk günden beri milletimizin acılarını hafifletmek için elimizden geleni yapıyoruz. Teşkilatlarımız 300’ün üzerinde yardım malzemeleri dolu tır, 212 iş makinası ve 400’den fazla çadır deprem bölgelerine gönderdi. Binlerce teşkilat üyemiz gönüllü olarak arama kurtarma çalışmalarına destek oldu. Biz de bu çalışmaları yakından takip ediyoruz. İnşallah elbirliği ile bu felaketi de atlatacağız.” diye konuştu.

Genel Başkanımız, Bakan Soylu ve Koca ile görüştü

Genel Başkan Yardımcılarımız Mehmet Altınöz ve Suat Pamukçu’nun da eşlik ettiği heyetle birlikte Erbakan, Hatay’da son olarak Afet Koordinasyon Merkezi’nde Sağlık Bakanı Fahrettin Koca ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile görüşerek yürütülen çalışmalar konusunda bilgi aldı.

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Hatay ziyaretlerinden sonra Gaziantep Islahiye ve Nurdağ’ında da depremzede vatandaşları ziyaret edip geçmiş olsun dileklerini iletti.

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan Deprem Bölgesi Adıyaman'ı ziyaret etti

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, deprem bölgesi Adıyaman’ı ziyaret etti

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Türkiye’yi yasa boğan deprem bölgelerine ziyaretlerini sürdürüyor.

Önceki gün Kahramanmaraş merkezli depremlerin en çok hasara neden olduğu Hatay ve Gaziantep’in iki ilçesi Islahiye ve Nurdağı’nı ziyaret eden Genel Başkanımız dün de gün boyu Adıyaman’da incelemelerde bulundu.

İlk olarak Adıyaman’ın Gölbaşı ilçesinde Karayolları Genel Müdürlüğü Gölbaşı Bakımevi’nde kurulan Afet Koordinasyon Merkezi’ni ve Kızılay’ın koordinasyon ve dağıtım merkezine ziyarette bulundu.

Aşevinde depremzedelerle yemek yedi

Genel Başkan Yardımcıları Suat Pamukçu, Mehmet Altınöz ve teşkilatlardan oluşan heyetle birlikte Bursa İl Teşkilatı tarafından Adıyaman merkezde kurulan aşevinde vatandaşlarla bir araya gelip yemek yiyen Genel Başkanımız, sonrasında çöken binaların enkazlarında incelemelerde bulundu.

Vatandaşlarla sohbet eden Genel Başkanımız, başsağlığı dileklerini iletti ve çocuklara da oyuncak dağıttı.

Depremin ilk anından itibaren teşkilatlarımızla seferber olduk

Enkaz altında kalan Partisinin il binasının başında gazetecilere açıklama yapan Genel Başkanımız ziyareti ile ilgili şu açıklamaları yaptı:

"Biz geçen hafta deprem bölgesine geldik. Bu hafta tekrardan ziyarette bulunuyoruz. Dün Hatay Antakya ve diğer ilçelerde ziyaretlerde bulunduk. Hem depremzedelerimizin acılarına ortak olmak da hem başsağlığı, geçmiş olsun dilekleri iletmek hem de bölgede çalışmalar yürüten yetkililere, sivil toplum kuruluşlarının gönüllülerine desteğimizi bildirmek için buradayız. Bizler de Yeniden Refah Partisi olarak depremin ilk anından itibaren bütün teşkilatlarımız ile seferber olduk. Bugüne kadar 322 tır yardım malzemesini bölgeye teşkilatlarımız ulaştırdı. 62 jeneratör, 436 çadır gönderildi. Şu andan da İstanbul teşkilatımız Kahramanmaraş'ta, Konya teşkilatımız Hatay'ın Hassa ilçesinde birer çadır kent kurmak için çalışmalarını devam ettiriyorlar. İlk günlerden itibaren koordinasyonu sağlayabilmek için Kayseri, Kahramanmaraş, Mersin ve Elazığ'da Yeniden Refah Partimizin lojistik merkezleri oluşturuldu. Bu depolarımız hizmete devam ediyor. Deprem bölgesinde 7 tane aşevi kurduk. Günlük 2 bin kişiye sabah, öğlen ve akşam yemek vermek üzere çalışıyorlar. Bunlarla birlikte binlerce teşkilat mensubumuz ilk günden beri hem arama ve kurtarma ekiplerine destek olmak hem de yardımlarda bulunmak maksadıyla deprem bölgesinde çalışmalarını devam ettiriyor. Bir kez daha hem Adıyaman’ımıza hem de depremden etkilenen diğer illerimize geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz. Cenabı Allah milletimize bir daha böyle acılar yaşatmasın. " diye konuştu.

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan ve beraberinde heyet sonrasında Sümerevler Mahallesindeki spor kompleksinden kurulan çadırkenti ziyaret edip depremzede vatandaşları sorunlarını dinledi.

 

Faturayı sadece müteahhitlere kesmekle olmaz!

Faturayı sadece müteahhitlere kesmekle olmaz!

 

 

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, 3 günlük deprem bölgeleri incelemelerinin ardından Elâzığ Havalimanı’nda büyük felakete ilişkin yaptığı açıklamada, “Öncesinde tedbir almak son derece önemlidir. Bugüne kadar yeterli dersleri alamadığımızı maalesef görüyoruz. Burada sadece faturayı müteahhitlere kesmekle işin içinden çıkılamaz. Müteahhitler bu işin sadece bir unsurudur.” dedi.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Genel Başkan Yardımcılarımız Suat Pamukçu, Mehmet Altınöz ve teşkilat temsilcileri ile birlikte 3 günlük deprem bölgeleri ziyaretinin son gününde Malatya’da felaketten etkilenen bölgelerde incelemelerde bulundu, depremzedeleri ziyaret etti.

 

 

Genel Başkanımız Erbakan, Malatya’da incelemelerde bulundu

Genel Başkanımız Erbakan ve beraberindeki heyet, Malatya’da önce Erkenek, Kurucaova ve Doğanşehir’de incelemelerde bulundu, depremden etkilenen vatandaşlara geçmiş dileklerini iletti, sorunlarını dinledi. 

 

Doğanşehir’de arama kurtarma çalışmaları yapan ACAR Arama Kurtarma Başkanı Yeniden Refah Partisi MKYK üyesi Harun Yavuz Yılmaz’dan çalışmalarla ilgili bilgi de alan Genel Başkanımız, sonrasında Malatya merkeze hareket etti.

 

Malatya merkezde enkazları inceleyen ve bilgi alan Genel Başkanımız, sonrasında çadırkent ziyareti yaptı ve depremzede çocuklara oyuncak dağıttı.

 

Deprem bölgelerindeki incelemelerini tamamlayan Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, dönüş için hareket etmeden önce Elâzığ Havalimanı'nda basın mensuplarına açıklamalarda bulundu.

 

 

‘12 bin teşkilat mensubumuz bölgede arama kurtarma ve yardım faaliyetlerine katıldı’

Depremin ilk anından itibaren bütün teşkilatlarımız ile beraber seferber olduğumuzu belirten Genel Başkanımız, 12 bine yakın teşkilat mensubumuzun bölgedeki arama kurtarma ve yardım faaliyetlerine destek olduklarını ifade ederek şöyle konuştu:

 

"380 tır yardım malzemesini Yeniden Refah Partisi teşkilatı olarak Türkiye genelinden bölgeye ulaştırdık. 212 iş makinesi, 62 jeneratör, 436 çadır, teşkilatlarımız tarafından bölgeye ulaştırıldı. İstanbul teşkilatımız Kahramanmaraş merkezde bir çadır kent kuruyor. Konya teşkilatımız da Hatay'da bir çadır kentin kurulumuna başlıyor. 436 çadıra ilave olarak bu çadır kentler de hizmete sunulacak. Depremden etkilenen bölgelerde teşkilatlarımız 7 aşevi kurdu. Günde 2 bin 500 insana her birinde üç öğün olmak üzere yemek çıkarılıyor."

 

 

‘Sadece müteahhitlere faturayı kesmekle olmaz’

Böyle felaketlerin bir daha yaşanmaması için öncesinde tedbir almanın son derece önemli olduğunu vurgulayan Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan,

 

"Allah bu felaketlerden ders almayı bizlere nasip etsin. Hem manevi olarak hem de maddi olarak. Bir defa böyle bir olay olduktan sonra o enkazın altından insanları çıkarmanın ne kadar zor hatta çoğu zaman imkânsız olduğunu görmüş olduk. Öncesinde tedbir almak son derece önemlidir. Bugüne kadar yeterli dersleri alamadığımızı maalesef görüyoruz. İnşallah bundan sonra gereken dersi çıkartıp sağlam zemin ve sağlam binalarla, gelişmiş ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de gerekli tedbirleri almak nasip olur. Bu tedbirlerin alınmasında devlete de çok büyük görev düşüyor. Burada sadece faturayı müteahhitlere kesmekle işin içinden çıkılamaz. Müteahhitler bu işin sadece unsurudur. İmara acılan bölgelerin zemin bakımından depreme uygun olması, denetimlerin doğru bir şekilde yapılması gerekiyor. Bu konuda devletin, yetkililerin, belediyelerin titiz bir şekilde davranması son derece büyük öneme sahip. Erzin ilçesinde hiçbir şey yok. Hatay'ın kalan diğer tarafları yerle bir olmuş. Kahramanmaraş'ta dağın eteklerinde, bu bölümlerde bir şey yok. Yine Malatya'da yüksek kesimlerde, kayalık zeminlere yapılan çok katlı olmasına rağmen binalarda herhangi bir şey yok. Tabii TOKİ'nin yaptığı binaların hiçbir şekilde depremden etkilenmediğini gördük. Demek ki sağlam zemin ve sağlam bina olduğu zaman depremin üstesinden gelmek mümkün." ifadelerini kullandı.

 

 

Deprem bölgesinin demografik yapısının korunması ülke güvenliği açısından son derece önemlidir!

Deprem bölgesinin demografik yapısının korunması ülke güvenliği açısından son derece önemlidir!

 

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, deprem bölgesinin stratejik öneme sahip olması açısından demografik yapısının korunmasının son derece önemli olduğunu belirterek, “Buranın demografik yapısının değişmesi, buranın boşaltılması ülkemizin geleceği açısından, bekası açısından önemli bir tehlike olarak görüyoruz.” ifadelerini kullandı.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, genel merkezimizde düzenlenen basın toplantısında, ülkemizi yasa boğan Kahramanmaraş merkezli büyük deprem felaketini değerlendirdi.

 

Genel Başkanımız, depremin ilk anından itibaren parti genel merkezimizde ve tüm illerde kriz masaları oluşturduğumuzu ve tüm teşkilatlarımız ile depremden etkilenen bölgelerde vatandaşların yaralarını sarmak için seferberlik ilan ettiğimizi dile getirdi.

 

 

12 bin teşkilat mensubumuz bölgede arama kurtarma ve yardım faaliyetlerine katıldı

Deprem bölgesinde 12 bin teşkilat mensubumuzun arama kurtarma ve yardım faaliyetlerine katıldığını ve şu ana kadar bölgeye 380 TIR yardım malzemesi, 200’ün üzerinde iş makinesi, 62 jeneratör ve çok sayıda yardım malzemesi gönderdiğimizi kaydeden Genel Başkanımız Erbakan, bölgede kurduğumuz 7 aşevinin de günde 2500 depremzedeye sıcak yemek servisi yaptığını söyledi.

 

 

Deprem bölgesinde en önemli sorun barınma ve ısınma!

Genel Başkanımız, sahada gördüğü ve bölgedeki teşkilat mensuplarının tespit ettiği acilen giderilmesi gerekli eksikliklere ilişkin de şunları söyledi:

 

Depremzedelerimizin acil ihtiyacı kış aylarını yaşadığımız bu günlerde barınma ve ısınma sorunudur. Hızla ve öncelikli olarak devletimizin ve sivil toplum kuruluşlarının afetten etkilenen vatandaşlarımızı sıcak bir çatının altına sokmak için çadır ve konteynırları temin edip, ihtiyaç sahiplerine ulaştırması gerekmektedir.”

 

 

Hazine yardımlarının yarısı depremzedelere bağışlansın

Siyasi partilerden milletin fedakarlık beklediğini ifade eden Genel Başkanımız Erbakan, siyasi partilerin bu seneki hazine yardımlarının en azından yarısının depremzedelere verilmesi çağrısında bulundu.

 

 

Geçmiş faturalar silinsin, yıl sonuna kadar vergi alınmasın!

Deprem bölgesindeki vatandaşların önceden kalan doğalgaz, elektrik, internet ve su faturalarının silinmesi ve 11 ildeki gıda, temizlik ürünleri ve akaryakıttan yıl sonuna kadar vergi alınmaması çağrısı da yapan  Genel Başkanımız, devlet bankalarına olan borçların ve kredilerin ötelenmesinin olumlu adımlar olduğunu kaydetti.

 

 

‘Bölgedeki küçükbaş ve büyükbaş hayvanlara acil olarak yem sağlanmalıdır’

Ülke insanımızın ihtiyacı olan et, süt ve yumurta gibi hayvansal gıdalarda önümüzdeki günlerde sıkıntı yaşanmaması için depremden kurtulan hayvanlarımıza acil olarak yem sağlanmalı uyarısında da bulunan Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, “Orada sağ kalan hayvanlar maalesef yem sıkıntısından dolayı aç kaldılar, susuz kaldılar. Bölgedeki teşkilatlarımız, bölgedeki çiftçi kardeşlerimiz bizlere bu durumu dile getirmemiz için ilettiler. Bölgede 8 milyon küçükbaş, 3 milyon büyükbaş hayvanımız var ve yem fabrikalarının yıkılması veya kendi vatandaşımızın çiftliğindeki yem depolarının enkaz altında kalması dolayısıyla bu hayvanların beslenmesinde çok ciddi sorunlar yaşandı. Bu noktada tabii Tarım ve Orman Bakanlığı’nın mutlaka tüm yem fabrikalarını yem stoklarını çıkartması ortaya koyması ve bu yeni stoklarında bir miktarını acilen bölgeye ulaştırılması oradaki hayvanların beslenmesinin sağlanması çok büyük önem arz ediyor” şeklinde konuştu.

 

 

‘Bölgenin demografik yapısının korunması ülke güvenliği açısından son derece önemlidir’

Deprem bölgesinin, stratejik öneme sahip olması açısından demografik yapısının korunmasının son derece büyük öneme sahip olduğunu belirten Genel Başkanımız Erbakan, “Buranın demografik yapısının değişmesini, buranın boşaltılmasını ülkemizin geleceği açısından, bekası açısından önemli bir tehlike olarak görüyoruz. Ankara’daki depremzedelerimize yaptığımız ziyaretlerimizde, buraya yerleştirilen depremzedelerimizle yaptığımız görüşmelerde önemli bir kısmı ‘Bir daha belki de hiç dönmeyeceğiz’ demektedirler. Halbuki dönmeleri ülkemiz açısından, milletimiz açısından çok daha hayırlıdır. Bu nedenle demografik yapının bozulmaması bakımından alınacak tedbirleri hükümetin alması gerekir. Birincisi bölgede yabancı uyruklulara ve tüzel kişilere herhangi bir konut veya arazi satışının mutlaka durdurulması şu andan itibaren gereklidir. Öncelikle bölgeden ayrılmak istemeyen depremzedelerin ki bunlar da önemli bir miktardır. Bunların da barınma ısınma ihtiyaçlarının iadelerini karşılanması ve bölgede kalmalarının sağlanması son derece önemli. Özellikle afet bölgesi başta olmak üzere ülkemize geçici mülteci olarak gelmek isteyen hiçbir sığınmacı ülkemizdeki olağanüstü koşullara istinaden kabul edilmemelidir.” dedi.

 

Riskli bölgelerde rant uğuruna dikey yapılara fırsat verilmemelidir

Can kaybını önlemek için asıl önemli olanın deprem olmadan tedbir almak olduğunun altını çizen Genel Başkanımız, afetler öncesi alınması gereken tedbirleri şöyle sıraladı:

  • TÜİK verilerine göre Türkiye'de yapı stoğunun % 55'inin ruhsatsız ve kaçak, % 60'ının 20 yaş üzeri konutlardan oluştuğu ve % 40'ının depreme karşı güçlendirilmesi gerektiği belirtilmektedir. Başta İstanbul olmak üzere acilen bu yapıların güçlendirilmesi ve dönüştürülmesi önem arz etmektedir.

  • Ülkemizde yapılaşmaya izin verilecek bölgelerin deprem riski açısından uygun bölgeler olmasına özen gösterilmeli,

  • Yapı denetimlerinin olması gerektiği gibi yapılması, TOKİ konutları bu depremde çok iyi bir sınav verdi…

  • İmar affı gibi düzenlemelerin bir daha gündeme gelmemesi, halk kalitesiz kaçak yapı yapmaya teşvik edilmemelidir.

  • Özellikle riskli bölgelerde rant uğruna dikey yapılaşmaya asla izin verilmemesi.

  • Mahalli idarelerin denetlenmesinde parti ve şahıs menfaatlerinin,  ülke menfaatlerine tercih edilmemesi…

 

Asıl mesele ahlak ve maneviyat şuurunun zihinlere nakşedilmesidir‘

Alınacak bütün tedbirlerin yanında asıl meselenin  ahlak ve maneviyat şuurunu zihinlere yerleştirmek olduğunun altını çizen Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, açıklamasına şöyle devam etti:

 

‘Bütün bu tedbirleri alsanız dahi ‘önce ahlak ve maneviyat’ vizyonundan nasibini almamış siyasetçi-makam sahipleri, belediye başkanları, denetçiler, mühendisler, müteahhitler ve hatta inşaat işçileri, en mükemmel yasa ve yönetmelikler ihdas edilse dahi tüm bunları aşıp, suistimal ve olumsuzlukların sebebi olabileceğinden, asıl mesele Milli Görüş’ün 50 senedir söylediği gibi; insanımızın, yeni nesillerimizin önce ahlak ve maneviyat şuuruyla yetiştirilmesidir.’

 

 

Doğal Afetlerle Mücadele Bakanlığı kurulmalıdır!

Ülkemizin deprem kuşağında olmasından dolayı, doğal afetlerle daha etkin mücadele edilmesi açısından Doğal Afetlerle Mücadele Bakanlığı kurulmasının hayati öneme sahip olduğunun altını çizen Genel Başkanımız, sıcak su kaynaklarının bulunduğu deprem bölgelerinde, sistematik olarak, su sıcaklık ölçümlerinin ve argon, metan, karbon monoksit gibi gazların ölçümlerinin yapılarak bu bilgileri değerlendirmek için "Deprem Erken Uyarı Merkezi" kurulması gerektiğini de söyledi.

 

 

Feraset kavramı Erbakan Hocamızın en büyük özelliğiydi

Feraset kavramı Erbakan Hocamızın en büyük özelliğiydi

 

Merhum Başbakan Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocamız’ı anma programında konuşan Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, “Feraset kavramı Erbakan Hocamızın en büyük özelliğiydi. 30-40 yıl önce bu örgütün (FETÖ) Türkiye'nin başına açacağı belayı önceden görüp ikaz etmişti.” dedi.

 

Millî Görüş kurucu lideri merhum Başbakan Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocamızı, vefatının 12'nci yılında İstanbul'da Merkezefendi’deki kabri başında andık.

 

Erbakan Vakfı tarafından düzenlenen anma programına Genel Başkanmız Dr. Fatih Erbakan, Genel Başkan Yardımcılarımız Prof. Dr. Doğan Aydal, Suat Pamukçu, Avukat Bayram Sakartepe, Mehmet Aşıla ve Selçuk Geyveli’nin yanı sıra İstanbul İl Başkanımız Mustafa Doğan, MKYK üyemiz sanatçı Davut Güloğlu ve çok sayıda vatandaş katıldı.

 

 

'Erbakan Hoca denilince ilk akla gelen ‘İslamsız Saadet olmaz’ cümlesidir’

Kur’an-ı Kerim tilaveti ve duaların okunduğu anma programında konuşan merhum Başbakan Prof. Dr. Necmettin Erbakan'ın oğlu Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan, deprem şehitlerini anarak başladığı konuşmasında şu ifadeleri kullandı:

 

“Erbakan Hocamız denildiği zaman aklımıza gelmesi gereken ilk cümle ‘İslamsız saadet olmaz' cümlesidir. Erbakan Hocamızın bütün mücadelesi, bütün attığı adımlar ve eylemleri dönüp dolaşıp bu temel gerçeğe dayanıyor. Bununla birlikte Erbakan Hoca deyince aklımıza gelmesi gelen ikinci prensip ise ‘cihadsız İslam olmaz’ prensibidir. Erbakan Hocamız bütün İslam alemine cihadsız İslam olmaz prensibiyle sadece kendini kurtarmak değil bütün insanlığı kurtarmak için çalışmayı bizlere hatırlatmıştır. Erbakan Hocamız insanlığın dünya genelinde çektiği maddi ve manevi sıkıntıların sebebinin dünya Siyonizmi olduğunu da öğretmiştir. Bu gerçeği Erbakan Hocamız deşifre etmiştir, bu konuda İslam alemini şuurlandırmıştır.  Cenabı Allah, inşallah Milli Görüş'ün ikinci 40 yılında merhum Erbakan Hocamızın gösterdiği hedefleri hep birlikte en kısa zamanda yaşamayı, 'Yaşanabilir Türkiye'yi ve 'Adil Bir Dünya' kurmayı inşallah bizlere nasip eylesin”

 

 

‘Erbakan hocamız FETÖ tehlikesini 40 yıl önceden ikaz etti’

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, babası Necmettin Erbakan’ın en önemli özelliklerinden birinin de feraseti olduğunu,  ülkenin başına bela olan FETÖ konusunda 40 yıl öncesinden uyardığını hatırlarak; “Feraset kavramı Erbakan hocamızın en büyük özelliğidir. 30-40 yıl önce bir örgütün Türkiye'nin başına açacağı belayı önceden görüp ikaz etmişti. İşçisinden işverenine sanayicisinden çiftçisine güzel ve refahlı günler yaşamasını sağladı. 4 partisi kapatılıp 5. Partisini açan ve 14 partisi kapatılsa 15. partiyi de açacağını söyleyen bir siyaset adamıydı. İncirlik üssünü kapatması, Kıbrıs Barış Harekâtı ve Konya’da Kudüs Mitingi yaparak, Irak ve İran ambargosunun delinmesini sağlayarak cesaretli adımlar attı. Muhalefeti dahi kalp kırmadan nezaketli şekilde yapan bir insandı. Şefkat ve merhameti hayatına uyarlayan bir insandı" şeklinde konuştu.

 

Zeytinburnu Merkezefendi Mezarlığı'ndaki törenin ardından akşam saat 19.00'da da Eyüp Sultan Camii’nde sevenleri Necmettin Erbakan ve deprem şehitleri için Kur'an-ı Kerim ve dualar okudu.

Genel Başkanımız Erbakan’dan çarpıcı ‘Altılı Masa’ yorumu: Altın günleri acı bir şekilde bitti!

 Genel Başkanımız Erbakan’dan çarpıcı ‘Altılı Masa’ yorumu: Altın günleri acı bir şekilde bitti!


Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, İYİ Parti lideri Meral Akşener’in Altılı Masa'yı dağıtmasına ilişkin yaptığı açıklamada, " Birbirine giren bir yapının iktidar olup da millete verecek bir şeyi olamaz. Bizim her zaman ifade ettiğimiz altın günleri böylece sona ermiş oldu. En son altınlar kimde kaldıysa o yaşadı. Altın günleri acı bir şekilde sona erdi.” dedi.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, ‘Yeniden Büyük Türkiye Konferansları’ kapsamında gittiği Tekirdağ’ın Çerkezköy ilçesinde önemli açıklamalarda bulundu.

 

Açılış sonrası yanındaki heyetle birlikte Türk Metal İş Sendikası'nı ziyaret eden Genel Başkanımız, sonrasında Çerkezköy meydanında kurulan üyelik standımızda halka hitap etti.

 

Çerkezköy Atatürk Caddesi’nde esnaf ziyaretinde de bulunan Genel Başkanımız Erbakan, Kızılpınar Mahalle Temsilciliğimizin binasının açılışının ardından Çerkezköy Kültür Merkezi'nde düzenlenen ‘Yeniden Büyük Türkiye Konferansları’ programına katıldı.

 

Genel Başkanımız burada yaptığı konuşmada, Kahramanmaraş merkezli 11 ili etkileyen büyük depremlerin ardından parti olarak tüm teşkilatlarımız ile seferber olduğumuzu, 12 bine yakın gönüllü teşkilat üyemizle yardım ve kurtarma faaliyetlerine katıldığımızı söyledi.

 

 

Deprem felaketi sürecinde kısır tartışmalara asla girmedik

Asrın felaketi olarak nitelendirilen deprem sürecinde kısır politik tartışmalara girmeden depremzedelerin yaralarını sarmaya çalıştığımızı belirten Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, "Yeniden Refah Partisi olarak kısır politik tartışmaların, ince siyasi hesapların, karşılıklı siyasi atışmaların içerisine asla girmeden, milletimiz bu acıyı yaşıyorken, milletimiz enkaz altındayken bizim siyaset düşünmeye vaktimiz yok. Bizim ona buna lafa vaktimiz yok. Bizim bir saniyeyi dahi kaybetmeye vaktimiz yok diyerek deprem bölgesine koştuk. Vatandaşımızın derdiyle dertlendik. Yaraların sarılması için teşkilatlarımızla seferber olduk" ifadelerini kullandı.

 

 

İktidarın elbetteki sorumluluğu vardır

‘Böylesi bir büyük felakette elbette eksiklikler, ihmaller olmuştur.’ diyen Genel Başkanımız, konuşmasına şöyle devam etti:  

“Bizim de deprem bölgesinde gördüğümüz ve müşahede ettiğimiz eksiklikler olmuştur. Sayın Cumhurbaşkanı da, zaman zaman eksikliklerin bir bölümüne dikkat çekmektedir. Dahası, bu eksikliklerden dolayı “helallik” istemektedir. 21 yıldır, kimseye nasip olmayan oy oranlarıyla ve süreklilikle iktidarda bulunan Ak Parti’nin, iktidarın elbette sorumlulukları vardır. O bulundukları makamlar sorumluluk makamlarıdır. Bugün 1 senede 468 bin hane inşa etme hedefinin ortaya konulması, sözünün verilmesi elbette olumludur. Ancak bununla birlikte, “1 yılda 468 bin hane inşa edebilme imkânınız vardı da, 21 senede niçin inşa etmediniz?” diye sormak millet olarak hakkımızdır.  Bizler elbette kadere iman etmiş insanlarız. Bununla birlikte Rabbimiz, bizlere tedbiri, sebeplere tevessülü de emretmektedir. Dolayısıyla, herkesin üzerine düşen sorumluluklar vardır ve bu sorumluluklar vakti geldiğinde elbette daha güçlü vurgularla hatırlatılacak, gereğinin yapılması istenecektir.”

 

 

‘Zafer Milli Görüşçülerindir ve zafer yakındır’

14 Mayıs’ta yapılması planlanan Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimleri için en hazır partinin Yeniden Refah Partisi olduğunu söyleyen Genel Başkanımız Erbakan, “ Biz parti olarak seçim tarihi ile ilgili tartışmalara asla girmedik. Sanki bu Pazar seçim olacakmış gibi çalıştık. İster 14 Mayıs ister 18 Haziran’da isterse bu Pazar olsun, seçimlere en hazır parti Yeniden Refah Partisi’dir. Kurtuluş için geçmişte bu milletin yüzünü güldürmüş, kapı gibi iş bitirme belgeleri ve altın yaldızlı referansları olan Milli Görüş'ten, Yeniden Refah'tan başka çare yok. Milletimizin teveccühü ve ferasetiyle, teşkilat mensuplarımızın gayreti ve terlemesiyle 14 Mayıs'ta Milli Görüş'ü yeniden iktidara taşıyacağız. Bu aziz milleti Milli Görüş ile kurtaracağız. Zafer Milli Görüşçülerindir ve zafer yakındır" şeklinde konuştu.

 

 

Altılı masanın altın günleri acı bitti

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in Altılı Masa’dan ayrılmasına ilişkin de konuşan Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, "Aylardan beri bu masa kırıldı, kırılacak diyoruz. En sonunda masa orta yerinden kırıldı, çatladı, paramparça oldu. 6 parti de o masanın altında kaldı. Adeta saç saça baş başa birbirlerine girecek duruma geldiler tabiri caizse. Daha bu noktada birbirine giren bir yapının iktidar olup da millete verecek bir şeyi olamaz. Bizim her zaman ifade ettiğimiz altın günleri böylece sona ermiş oldu. Altın günleri acı bir şekilde sona erdi. En son altınlar kimde kaldıysa o yaşadı. Hele hele Meral Hanım'da kaldıysa diğer 5 partinin vay haline. Altın günlerinin acı sonu. Bir hayır gelmesi mümkün değil. Çünkü bir kere istikametleri Millî Görüş değil. Birbirlerine benzemez 6 parti… 6 benzemezin bir araya gelip de bir şey yapması mümkün değil. Daha başlamadan bitti." ifadelerini kullandı.

 

 

 

AK Parti’den ziyaret

AK Parti’den ziyaret

 



AK Parti Genel Başkanvekili Binali Yıldırım ve Seçim İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Ali İhsan Yavuz, Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan'ı makamında ziyaret etti.

 

Genel Merkezimiz’de gerçekleşen görüşme yaklaşık 1 saat sürdü.

 

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan: ‘Yetkili kurullarımızla görüşüp yanıt vereceğiz’

Görüşme sonrası basın mensuplarına açıklama yapan Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, “Yaklaşan seçimler dolayısıyla karşılıklı fikir alışverişinde bulunuldu. 14 Mayıs seçimlerinde Yeniden Refah Partimizi Cumhur İttifakı'nda görmek istediklerini ifade ettiler. Yetkili kurullarımızla değerlendirmeler yapıp istişare edeceğiz ve kendilerine de en kısa zamanda cevap vereceğiz. İnşallah ülkemiz ve milletimiz için hayırlı adımlar atmak nasip olur"

 

 

Binali Yıldırım: Bu seçimlerde birlikte yol yürüyelim

AK Parti Genel Başkanvekili Binali Yıldırım ise şunları söyledi:  “14 Mayıs tarihinde Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilleri seçimi yapılacak. Bundan sonra görev YSK'da. Takvimi kamuoyu ile paylaşmış olacak.  Yapılacak bu seçimlerin milletimize hayırlar getirmesini diliyorum. Seçim takvimi de netleştikçe partiler arası görüşme trafiği yoğunlaşmaya başladı. Refah Partisi Genel Merkezini AK Parti adına ziyaret etmiş bulunuyoruz. Yapılacak seçimlerle ilgili karşılıklı görüş alışverişinde bulunduk. Verimli bir görüşme oldu. Bu seçimlerde birlikte yol yürüyelim. Tabii ki sayın Genel Başkan ve arkadaşları bu konuda kendi bünyelerinde değerlendirmelerini yapacaklar. Ondan sonra kararlarını kamuoyu ile paylaşacaklardır. Bize gösterdikleri ilgi ve ev sahipliği için bir kez daha sayın Genel Başkan ve arkadaşlarına teşekkür ediyorum.”

Herhangi bir ittifakta olmayacağız! Cumhurbaşkanı adayıyım

Herhangi bir ittifakta olmayacağız! Cumhurbaşkanı adayıyım

 

 

genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Cumhur İttifakı’nın davetine ilişkin yaptığı açıklamada, "Yetkili kurullarımız ve teşkilatlarımızla gerçekleştirdiğimiz çok kapsamlı ve detaylı müzakereler sonucunda 14 Mayıs seçimlerinde herhangi bir ittifak içerisine girmeyeceğiz. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de cumhurbaşkanı adayı olarak başvurumu gerçekleştireceğim.” dedi.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, 14 Mayıs'ta yapılacak Cumhurbaşkanı Seçimi ve 28. Dönem Milletvekili Genel Seçimine yönelik Türkiye’nin günlerdir merakla beklediği kararı açıkladı.

 

 

‘Milletimizin yüzünü yine Refah ile güldüreceğiz’

Merakla beklene ittifak kararına ilişkin Genel Başkanımız Erbakan şunları söyledi:

 

“Sizi 21. asrın Erbakanları olarak selamlıyorum. Sizleri sadıklar, kardelenler ve bu hak davanın delileri olarak selamlıyorum. Erbakan Hocamız 1960 yılında bu kutlu davayı başlattı. Allah ondan razı olsun. Yeniden Refah Partimiz kısa zamanda büyük bir yol almıştır.  Milli Görüş sancağı asla yere düşmeyecektir. Yeniden Refah Partisi yapıcı muhalefet anlayışıyla, Milli Görüş çizgisinden asla ödün vermeyen vakarlı duruşuyla çok kısa sürede milletimizin teveccühüne mazhar olmuştur. Aynı heyecanla bugün de yeniden Refah Partimiz yoluna emin adımlarla devam etmektedir. Bu yürüyüşte Partimiz kısa zamanda büyük mesafe almıştır. Kamuoyu bunun bilincindedir. En güçlü teşkilatların kurulması. En son 6 Kasım'da Ankara Arena'da gerçekleştirdiğimiz kongremiz 65 bin insanın katılımıyla Türk siyaset tarihine geçen bir kongre olarak geçti. Çok ciddi bir siyasi aktör olarak ciddi siyasi güç olarak girdiğimizin açık göstergesidir. Erbakan hocamız vefat ettiği zaman film bitti zannetmeyin demiştik, film yeni başlıyor.

 

Milletimiz Yeniden Refah Partisi'ni özlemektedir, istemektedir. Türkiye ile ilgili somut çözüm önerilerimiz hazır. İlk 100 gün icraatlerimiz kitabımız hazır. Milletimizin yüzünü yine Refah ile güldüreceğiz.”

 

 

‘Seçimlere tek başımıza gireceğiz. Partimizin cumhurbaşkanı adayı benim’

Genel Başkanımız, 14 Mayıs’ta seçimlere parti olarak tek başına gireceğimizi ve kendisinin de cumhurbaşkanı adayımız olduğunu belirterek şöyle devam etti:

 

“Yetkili kurullarımız ve teşkilatlarımızla gerçekleştirdiğimiz çok kapsamlı ve detaylı müzakereler sonucunda 14 Mayıs seçimlerinde herhangi bir ittifak içerisine girmeyeceğiz. Seçimlere tüm seçim bölgelerinde herhangi bir ittifaka dahil olmadan girme kararı almış bulunuyoruz.  Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de cumhurbaşkanı adayı olarak başvurumu gerçekleştireceğim. Cumhurbaşkanı adayı olarak bendeniz bugün yüksek seçim kuruluna başvuracağım.”

 

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan YSK’ya başvurusunu yaptı

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, kararını açıklamasının ardından Cumhurbaşkanı Seçimi ve 28. Dönem Milletvekili Seçimi'nde, Cumhurbaşkanlığı adaylığı için başvurusunu yapmak üzere YSK’ya geçti. Başvuru sonrası YSK önünde de açıklama yapan Genel Başkanımız, "Yeniden Refah Partisi olarak milletvekili seçimlerine bütün bölgelerde herhangi bir ittifaka dahil olmadan müstakil olarak girme kararı aldık. 14 Mayıs'ta yapılacak cumhurbaşkanlığı seçiminde de Yeniden Refah Partimizin cumhurbaşkanı adayı olarak bendeniz biraz evvel Yüksek Seçim Kurulumuza başvurumuzu yaptım." diye konuştu. Seçimlerin ikinci tura kalması halinde bir ittifak yapılıp yapılmayacağına dair soru üzerine Genel Başkanımız Erbakan, seçimlerin ikinci tura kalması halinde parti içinde konuşulacağını bildirdi.

 

 

Prensiplerimiz kabul edildiği için Cumhur İttifakı'na katılma kararı aldık

Prensiplerimiz kabul edildiği için Cumhur İttifakı'na katılma kararı aldık

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Cumhur İttifakı’na katılma kararını düzenlediği basın toplantısıyla açıkladı.

 

 

Bizzat Sayın Cumhurbaşkanı ile anlaşmaya vardık

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Yeniden Refah’ın taleplerinin AK Parti tarafından kabul edildiğini açıkladı.

 

“Bugün Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın davetiyle 12.00’de Külliye’de bir araya geldik.” diyen Genel Başkanımız, “Talep ettiğimiz konularda uzlaşmaya vardık. Partimizin taleplerinin iktidar olunması halinde uygulanacağı konusunda bizzat Cumhurbaşkanı ile anlaşmaya vardık.” ifadelerini kullandı.

 

 

Millet İttifakı’nın duruşu da kararımızda etkili oldu

Açıklamasında Millet İttifakı’na eleştirilerde bulunan Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, “Karşı bloğun (Millet İttifakı) ülkemize fayda sağlamayacağını görmemiz de bu kararı almamızda etkili oldu. Cumhur İttifakı karşısında kümelenen blok, geçmişte yaşadığımız tecrübeler ve söylemler dolayısıyla ülkemize fayda getirmeyecek bir bloktur. Bu blok ülkemize ve milletimize fayda sağlamayacaktır.” dedi.

 

 

Seçime kendi logo ve amblemimizle gireceğiz

Genel Başkanımız Dr. Erbakan, “Yeniden Refah Partisi olarak, tüm seçim bölgelerinde yine kendi amblemimizle kendi adaylarımızla ancak Cumhur İttifakı çatısı altında seçimlere girme kararı almış bulunuyoruz.” diye konuştu.

 

 

Bu kararı almamızda Millet İttifakı'nın tutumunun da payı var

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan'ın açıklamaları şöyle:

 

"Biz milletimizin derdine derman olunsun da kim olursa olsun anlayışıyla hareket eden bir siyasi partiyiz. Milletimizin derdine derman olacak prensiplerimizin biran evvel uygulanması bizim için son derece önemlidir.

 

Bu sebeple, prensiplerimiz üzerinde de mutabakata varılmasından dolayı, Yeniden Refah Partisi olarak tüm seçim bölgelerinde kendi amblemimizle ve kendi adaylarımızla Cumhur İttifakı çatısı altında seçimlere girme kararı aldık.

 

Bu kararın alınmasında prensiplerimiz üzerinde uzlaşmaya varılması kadar, Cumhur İttifakı’nın karşısındaki bloğun da ülkemize ve milletimize bir faydasının olmayacağını gerçeğinin de büyük etkisi olmuştur. 

 

Kararımızın ülkemiz ve milletimiz için hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum. 

 

Bu kararımız doğrultusunda Cumhurbaşkanlığı adaylık sürecimizi de sonlandırmış bulunuyoruz.

 

3 gündür Cumhurbaşkanlığı adaylığımız için imza veren her bir vatandaşımıza, teşkilat mensubumuza en içten teşekkürlerimizi sunuyoruz. 

 

Atılan her bir imzanın bu sürece çok büyük katkısı olmuştur.

 

Allah emek veren bütün kardeşlerimizden razı olsun.

 

Meclis’te olup hayra motor, şerre fren olma görevimizi daha etkili şekilde yapacağız

Meclis’te olup hayra motor, şerre fren olma görevimizi daha etkili şekilde yapacağız

 

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, “Sayın Cumhurbaşkanı ile prensipler konusunda uzlaştık.  Bu seçimle beraber inşallah meclise girip bunların takipçisi olacağız. Mecliste olup hayra motor, şerre fren olma görevimizi çok daha etkili bir şekilde yapacağız.” dedi.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, TRT Haber'de canlı yayın programına konuk olarak Cumhur İttifakı'na katılmaya ilişkin süreci değerlendirdi.

 

 

‘Mutabakata vardığımız maddeler bizim ana söylemlerimiz’

Genel Başkanımız Erbakan'ın konuşmasından önemli satır başları şöyle;

 

“Biz Yeniden Refah Partisi olarak ilk kurulduğumuz günden beri söylediğimiz söz vardı. Bu da biz mevcut iktidar gitsin de ne olursa olsun diyen bir parti değiliz. Biz iktidar düşürülsün, ondan uzaklaşılsın diye siyaset yapmıyoruz. Projelerimiz var, planlarımız var bunlar yapılsın diye uğraşıyoruz.

 

Bunları başka partiler yapmasın biz yapalım gibi bir inadımız da hiç olmadı. Prensiplerimiz dediğimiz mutabakata vardığımız maddeler bizim yıllardır ana söylemlerimiz.

 

‘Cumhur İttifakı’nın iktidarı kazanması halinde bu mutabakatın olması için çaba göstereceğiz’ sözünü aldıktan sonra böyle bir inat peşinde olmamız mümkün olmaz.

 

 

'Cumhurbaşkanı ile prensipler konusunda uzlaştık'

Bu seçimle beraber inşallah meclise girip bunların takipçisi olacağız. Cumhurbaşkanı ile prensipler konusunda uzlaştık. Böyle bir adım attık. Ülkemizin 60-70 yıl sonra yeniden CHP zihniyetine teslim edilmesine vesile oluruz suçlamasıyla muhatap olmak istemedik.

 

 

'Çizgimizle Millet İttifakı'nın görüşü taban tabana zıt'

Milli Görüş çizgimizle Millet İttifakı’nın görüşü taban tabana zıt. Millet İttifakıyla ilgili bizim eleştirilerimiz uzun zamandır var.

 

Millet İttifakı’nın en büyük partisinin genel başkanına soruluyor; ‘LGBT'nin Türk aile yapısına zararı var mı? 'Ne münasebet Türk aile yapısına bir zararı yoktur' diyor.

 

Buraya kadar saydıklarımızın bizim Milli Görüş çizgimize uymasının imkanı yok. '4-6 yaş arasındaki çocuklara Kuran öğretmek çağ dışılıktır. Böyle bir şeye müsaade edilemez' yine Millet ittifakının görüşüdür.

 

Yine bir diğer genel başkan iktidar olduğumuzda 'İHA'lara SİHA'lara dokunacağız' diyor. İHA'lar SİHA'lar Erbakan Hocamızın en önemli projelerindendir.

 

Diğer taraftan da ‘bizim şu deklarasyonda ortaya koyduğumuz maddeler temel söylemlerimiz.’ diyor. 'İlk işimiz İstanbul Sözleşmesi'ni yeniden yürürlüğe koymak' diyor. İstanbul Sözleşmesi'nin maddesi Milli Görüş'e aykırıdır. 'Bunu gelir gelmez tekrar getireceğim' diyor. Milli Görüş partisi olan bir parti buna nasıl tamam diyor.

 

 

‘Saadet Partisi Milli Görüş’ü temsil etmiyor’

Biz partimizi kurduğumuzdan beri dedik ki 'Saadet Partisi'nin Milli Görüş’ü temsil edecek yetkisi kalmamıştır.' Zaten partimizi kurmamızın sebebi de onların Milli Görüş’ü temsil edememesidir.

 

Bizim eksik gördüğümüz noktaları mutabakat metnimize yazdık. Eksikleri tamamlamak için, yanlışları düzeltmek, doğruyu da tebrik etmek için çıktık yola.

 

 

“7 kocalı hürmüz sistemine tepki”

‘8 başlı bir sistemi getireceğim’ diyorsunuz. Genel başkanlardan birisi ifade etti, 'Biz sıradan bir başkan yardımcısı olmayacağız' dedi. Şimdi siz hepsinden onay alacaksınız. Anayasada karşılığı olmayan bir şekilde 7 kişiden onay alacak. Sizin en büyük vaadiniz yeniden parlamenter sisteme dönmek; ama bir yandan da başkan yardımcılığı üzerinden bir seçim yürütüyorsunuz. Nereden baksanız bir tutarsızlık.

 

 

Meclis’te olursa hayırlara vesile olup şerlere fren olacağız

Erbakan Hocamızın çizgisini devam ettirmek demek onun savunduğu prensipleri hayata geçirmek demek. Biz de inşallah güçlü bir şekilde mecliste temsil edilerek bunların yapılması için takipte olacağız. Mecliste olursak çok daha büyük hayırlara vesile olup şerlere fren olacağız.”

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Genel Başkanımız Erbakan’ı ziyaret etti

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Genel Başkanımız Erbakan’ı ziyaret etti

 

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ziyareti sonrası açıklamalarda bulunan Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, “Milli Görüş hareketi olarak hayra vesile, şerre engel olan bir siyasi hareketiz. Bundan sonra da böyle olacaktır. Ülkemizi düşünmek bizim birinci vazifemizdir. Altılı kaosa ülkeyi teslim etmemek adına milli bir karar verdik" dedi.

 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan'ı ziyaret etti.

 

Yaklaşık 1 saat süren görüşme sonrası Genel Başkanımız, genel merkezimizin önünde bir açıklama gerçekleştirdi.

 

 

Altılı kaosa ülkeyi teslim etmemek adına milli bir karar aldık

Genel Başkanımız Erbakan görüşmeye ilişkin şu ifadeleri kullandı:

 

"Tüm seçim bölgelerinde kendi adaylarımızla ve kendi logomuzla Cumhur İttifakı çatısı altında gireceğiz. Altılı kaosa ülkemizi teslim etmemek adına milli ve kararlı bir adım attık. Ancak bununla birlikte prensiplerimizden de taviz vermeyeceğiz. Dün hangi doğru ve yanlışları dile getirdiysek bundan sonra da aynısını ifade edeceğiz. Yanlışların düzelmesi için devam edeceğiz. Dün yanlış dediğimize bugün doğru demek gibi bir duruş söz konusu olamaz.

 

 

Milli Görüş’ü Meclis’te en güçlü şekilde temsil edeceğiz

Sayın Cumhurbaşkanımız, kuracağı hükümetle prensiplerimiz doğrultusunda hayırlı hizmetleri hayata geçirecektir. Biz de Milli Görüş Meclis'e sloganıyla başlattığımız çalışmayla seçimden sonra TBMM'de en güçlü bir şekilde temsil edilerek, milli yapıcı muhalefetle hayata geçmesinin takipçisi olacağız. İttifak kararımızın hayırlı olmasını diliyorum. Sayın Cumhurbaşkanımıza nazik ziyaretlerinden dolayı teşekkür ediyorum.

 

 

Bakanlık ve Cumhurbaşkanlığı yardımcılığı gibi bir talebimiz olmadı

Buraya gelen her gelen misafirimizin duygulanması, anılarının canlanması son derece doğal. Sayın Cumhurbaşkanımızla da bu yönde bir sohbet oldu. Merhum Erbakan Hocamızın makam odasında oturuyorsunuz dediler. Bina da zaten Milli Görüşün kalesi diyebileceğimiz bir bina.

 

Bakanlık, Cumhurbaşkanlığı yardımcılığı gibi bir talebimiz olmadı. Şu andaki gidişatımız, biz güçlü şekilde Meclis'te olup, grubumuzla mutabık kaldığımız icraatların hayata geçirilmesinin takipçisi olma yol haritamız var. "

 

‘İttifaka, yanlışlara ortak olmak için değil birlikte düzeltelim diye katıldık’

‘İttifaka, yanlışlara ortak olmak için değil birlikte düzeltelim diye katıldık’

 

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Cumhur İttifakı’na katılmamıza ilişkin, “Biz bu ittifaka girdik diye geçmişte yanlış dediklerimize doğru diyecek halimiz yok. İnşallah Meclis’te daha güçlü bir şekilde dile getireceğiz. Biz yanlışları düzeltmek, doğruyu tebrik etmek için yola çıktık.” dedi.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, TV100'de ‘Az Önce Konuştum’ programında Candaş Tolga Işık'a gündeme ilişkin önemli açıklamalarda bulundu.

 

 

'Bizim çizgimizde bir sıkıntı yok'

 Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan'ın Cumhur İttifakı’na katılmamıza ilişkin açıklamalarından öne çıkan satırlar şöyle:

 

Genç kesimden giden de var gitmeyen de var. İttifak kararından bazı seçmenlerimiz, üyelerimiz tasvip etmeyip gittikleri oldu ama gelenlerin çok daha fazla olduğunu müşahade ediyoruz. İttifak kararımızın ardından AK Parti seçmeninin büyük seçmeni Refah Partisi’nin uzantısı, bu kesimden çok ciddi teveccüh ve tebrik tepkileri alıyoruz. Genç kesim biraz daha duygusal ve heyecanlı yaklaşabiliyor. Bizim çizgimizde bir sıkıntı yok.

 

 

Biz yanlışları düzeltmek, doğruyu tebrik etmek için yola çıktık

Biz bu ittifaka girdik diye geçmişte yanlış dediklerimize doğru diyecek halimiz yok. İnşallah Meclis’te daha güçlü bir şekilde dile getireceğiz. Biz yanlışları düzeltmek, doğruyu tebrik etmek için yola çıktık. Eksikleri tamamlamak adına bir mutabakat metni var. Biz şu anda AK Partili olmadık, geçmişte söylediğimiz eksiklerin hala olduğunu söylüyoruz, bütün söylemlerimizi net bir şekilde mutabakat metnine koyduk. Seçimden sonra müstakil bir parti olarak çalışmamıza devam edeceğiz. 

 

'Paylaşımda adalet konusunu her zaman söyledik'

Cumhur İttifakı'na katılma gerekçesi olarak "Yanlışa ortak olmak için değil yanlışları birlikte düzeltelim diye geliyoruz. Biz dün yanlış dediğimize bugün de yanlış diyoruz." şeklinde yanıt veren Erbakan, Işık'ın "Gördüğünüz en büyük yanlış neydi?" sorusuna "Paylaşımda adalet konusunu her zaman söyledik. Biz prensipler noktasında, prensipler üzerine oluşmuş bir kararla buradayız. Bu mutabakat metninde uzlaşma oldu eğer uzlaşma olmasaydı biz girmiyorduk. Ekonomide katma değer malların üretimi ve yüksek teknoloji ihracatına önem verilmesi. Faiz yükünün azalmasına yönelik olarak denk bütçenin sağlanması, ilave borçlanmadan kaçınılması, israfın önlenmesi." ifadelerini kullandı.

 

 

'En sonunda Kılıçdaroğlu’nun spikerliğini yapma noktasına geldi'

Temel Karamollaoğlu’nun kendisi hakkında haddi aşan açıklamalarına cevap vermek istemediğini belirten Erbakan, “Temel Bey'in yaşı itibarıyla bu konuya çok girmek istemiyorum. Genel başkan yardımcılarımız daha ziyadesiyle gereken cevapları verdiler. ‘Mücahit Kılıçdaroğlu’ diye paylaşım yapmaları, yıllarca Erbakan hocamızın yanında çalışıp en sonunda Kılıçdaroğlu’nun spikerliğini yapma noktasına gelmesi. Kılıçdaroğlu, Erbakan hocamızın cezasının ev hapsine çevrilmemesi için imza veren vekillerden bir tanesi.” şeklinde konuştu.

 

PKK yöneticisi Kılıçdaroğlu'na destek verdi

AK Parti’ye küskün seçmen üzerinde Erbakan hocanın etkisi var. Yeniden Refah Partisi’nin ittifaka katılmasının pozitif etkisi olacaktır. Millet İttifakı’nın başı dertten kurtulmuyor dün PKK’nın üst düzey yöneticisi Kılıçdaroğlu’na desteğiyle ilgili açıklama yaptı.

 

 

En son ankette oyumuz yüzde 8,5 civarında çıktı

“En son Türkiye genelinde Aralık ayında anket yaptık. 1600 denek ile... Kararsızlar dağıtıldıktan sonra yüzde 8,5 civarında oy çıktı.1 sene önce yaptığımızda ise yüzde 9 civarında oy çıktı. 8,9,10 bandında bir oyumuz olduğunu ifade ediyoruz. Cumhur İttifakı'na katılmamızla daha da artacaktır.” 

 

 

50 yıllık Milli Görüş geçmişimizden gelen prensiplerimiz var

Ablası Elif Erbakan’ın Cumhur İttifakı’na katılmalarına karşı olduğuna ilişkin iddiaları yanıtlayan Erbakan, “Bizim partimizde bir parti içi disiplin var. Bizim 50 senelik Milli Görüş geçmişimizden gelen prensiplerimiz var. Bu prensipler doğrultusunda bütün istişareler yapılır, herkes fikirlerini söyler. Ve en sonunda da Genel Başkan bir karar verir, buna uyulur. Karşı çıkanlar 'bu olursa biz yokuz' tarzında çıkışta bulunmadı. 'Biz bunun davamız, partimiz için uygun olmayacağını düşünüyoruz' dedi, diğer kesim de 'uygun görüyoruz' dedi. Hepsi dinlendi, istişare yapıldı. Mutabık kalınmasıyla biz ittifak kararı aldık. Karşı çıkanların tamamına yakını bu kararın arkasında durduklarını ifade ettiler.” 

 

 

‘Seçime kendi adaylarımızla giriyoruz’

Erbakan, Candaş Tolga Işık'ın seçime kendi listelerinizle mi gireceksiniz sorusunu, "Bütün seçim bölgelerinde kendi listelerimizle, kendi adaylarımızla müstakil bir biçimde giriyoruz ve burada herhangi bir baraj endişesi olmadan seçmen Yeniden Refah Partisi’ne oy verebilecek." diye yanıtladı.

 

‘İdam cezasının geri getirilmesi lazım’

Kadına karşı işlenen suçlarda cezalarına arttırılması gerektiğini söyleyen Genel Başkanımız, idam cezasının geri getirilmesi lazım. İndirimlerin ortadan kaldırılması, iyi hal indirimini ortadan kalkması, aile içi şiddeti TCK’ya müstakil suç olarak işleyelim, işkence ve eziyet gibi suçlarda indirim nedenlerinin uygulanmamasını sağlayalım.

 

Milyonlarca çocuk bu yasa yüzünden babasız kaldı

6284 sayılı aileleri parçalayan yasaya neden karşı çıktıklarını da anlatan Genel Başkanımız Erbakan, “30 milyon kadının oy kullanacağı bir seçime giriyor bir parti ve bu parti kadına düşman olacak, oy almak istiyor böyle bir şey olabilir mi? Bizim karşı duruşumuz ideolojik olarak değil sosyolojik ve hukuki açıdan karşıyız. Boşanmaların artmasına yol açmış. Siz bir yasa getirmişsiniz ‘Kadına cinayeti önleyeceğim’ diye. Bunu önlemediğiniz gibi artmış, en azından azaltamamış. Diğer taraftan boşanmaları artırmış, 2 milyon baba evden uzaklaşmış, milyonlarca çocuk babasız kalmış...”

 

 

LGBT sapkınlığının önlenmesi lazım

Program moderatörü Işık’ın “Siz LGBTİ derneklerinin kapatılması istiyorsunuz değil mi?” sorusunu da yanıtlayan Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, “Evet, örgütlenmeleri, propagandasının yapılması, normalleştirilmesine karşıyız. Bunu zaten hep ifade ediyoruz. Maalesef geçtiğimiz dönemde 22 tane LGBTİ derneği açıldı. Bunların tabii önlenmesi lazım” dedi.

 

Genel Başkanımız Erbakan depremzedeler için inşa edilen binaların temel atma töreninde konuştu

Genel Başkanımız Erbakan depremzedeler için inşa edilen binaların temel atma töreninde konuştu

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile birlikte Gaziantep’in Nurdağı ilçesinde depremzedeler için inşa edilen binaların temel atma töreninde konuştu.

 

 

85 milyon olarak aynı acıyı yüreklerimizde hissettik

“Burada depremin acılarını halen yaşayan kardeşleriniz olarak sizlerle birlikteyiz. Sizler birinci elden aynel yakin bu acıları yaşadınız. Bizler de aynı acıyı gerçekten de yüreklerimizde Türkiye’nin dört bir tarafında 85 milyon olarak hissettik.” diyen Genel Başkanımız, “Bir kez daha bu depremde bu felakette ahirete irtihal eden bütün vatandaşlarımıza, kardeşlerimize gani gani rahmet diliyoruz. Allah onları inşallah şehitlik mertebesine kabul etsin, şehitlerle birlikte haşretsin ve geride kalan yakınlarına da onları şefaatçi eylesin. Yaralı olarak kurtulan bütün vatandaşlarımıza acil şifalar diliyoruz. Bütün depremzedelerimize Cenab-ı Allah yardım eylesin, selamete çıkarsın, yar ve yardımcınız olsun.” ifadelerini kullandı.

 

 

‘Emeği geçenlere teşekkür ediyoruz’

“Cenab-ı Allah ülkemize milletimize bir daha böyle felaketler yaşatmasın.” diye dua eden Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, şöyle devam etti:

 

“Burada bir sene içinde tamamlanacak olan konutların iş yerlerinin temel atma törenini gerçekleştiriyoruz. Bu konutların iş yerlerinin bir an evvel tamamlanması ve inşallah sizlerin de yeniden yaşama kaldığınız yerden devam etmeniz için dua ediyoruz. Bütün emeği geçenlere teşekkür ediyoruz. Cumhurbaşkanımıza bakanımıza, devletimize minnettarız bir an evvel tamamlanıp sizlere teslim edilmesi için dua ediyoruz, temenni ediyoruz. Bir kez daha herkese teşekkür ediyorum. Toplantımız, açılışımız hayırlı olsun.”

 

Nurdağı’ndaki açılış programından sonra Cumhur İttifakı paydaşları, Kilis’te depremzedelerle iftar programında buluştu.

‘Milletimiz altılı masaya 14 Mayıs’ta en güzel cevabı verecektir’

 

‘Milletimiz altılı masaya 14 Mayıs’ta en güzel cevabı verecektir’

 

 

Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan, “PKK’nın ve FETÖ’nün üst düzey yöneticilerinin neredeyse her gün yeni bir video çekerek destek oldukları bir altılı masayla karşı karşıyayız. Bizler Yeniden Refah Partisi olarak ülkemizi, milletimizi böyle bir zihniyete teslim etmemek üzere bu seçimlerde Cumhur İttifakı’nda yerimizi aldık. Milletimiz 14 Mayıs’ta sandıkta bunlara en güzel cevabı verecektir Allah’ın izniyle.” dedi.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, depremzede vatandaşlarla buluşmak için gittiği Hatay’ın İskenderun ilçesinde İsmet İnönü ve Nardüzü Mahallerinde kurulan çadır kentleri ziyaret etti. Depremzedelerin sorunlarını dinleyen Genel Başkanımız, önemli açıklamalarda bulundu.

 

 

Osmaniye’de depremzedelerle iftar

Hatay’daki ziyaretler sonrası Osmaniye’ye geçen Genel Başkanımız Erbakan, burada teşkilatımızca düzenlenen iftarda depremzedelerle buluştu.

 

Depremzedelere hitap eden Genel Başkanımız, asrın felaketinde hayatını kaybedenlere rahmet, yakınlarını kaybedenlere de başsağlığı diledi. Erbakan, bölgede yaraların sarılması noktasında ilk günden beri olduğu gibi sonuna kadar çalışmalara destek vereceklerini söyledi.

 

 

‘PKK’nın FETÖ’nün desteklediği 6’lı masa ittifakı ile karşı karşıyayız’

14 Mayıs’ta yapılacak olan seçime ilişkin de açıklamalarda bulunan Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, 6’lı masanın ittifakına dikkat çekerek, “Sol, sosyalist, komünist her türlü fraksiyonun bir araya toplandığı, bir araya geldiği bir altılı masayla karşı karşıyayız. Hatta ve hatta, PKK’nın üst düzey yöneticilerinin neredeyse her gün yeni bir video çekerek destek oldukları bir altılı masayla karşı karşıyayız. FETÖ’nün önde gelen isimlerinin gittikleri Avrupa’dan, Amerika’dan, her gün yaptıkları yorumlarla, yazdıkları yazılarla, çektikleri videolarla bütün güçleriyle destek oldukları, kazanmasını istedikleri bir altılı masayla karşı karşıyayız.” ifadelerini kullandı.

 

 

‘Altılı masa iktidara gelirse Ayasofya’yı müze yapacak’

Altılı masanın ‘Ayasofya’yı yeniden müze yapma’ vaadini hatırlatan Genel Başkanımız, şu ifadeleri kullandı: 

 

‘Dört altı yaş arasında okul öncesi yaştaki çocuklara Kur’an öğretmek çağ dışılıktır. Taliban zihniyetidir’ diyen, namus kavramının kökünü kazımayı amaçlayan, ‘İstanbul Sözleşmesi iktidara gelir gelmez yapacağımız ilk iştir’ diyen bir altılı masa... Diyorlar ki ‘iktidar olursak meclis çoğunluğunu elde edersek daha bir bardak çay içmeden ilk yapacağımız iş İstanbul Sözleşmesi’ni geri getirmek olacak’ İstanbul Sözleşmesi dediğiniz ‘sözde namus kavramının kökünü kazıyacağım’ diye maddesi olan bir sözleşmedir. Düşünebiliyor musun? ‘İlk işim bu sözleşmeyi geri getirecek olacak’ diyen bir yapıdan bu ülkeye, bu millete bir fayda gelmesi mümkün mü?” diye sordu.

 

 

Altılı masanın ortağı HDP’nin seçim vaatlerine tepki

İttifakın gayrı resmi ortağı HDP’lilerin İslam karşıtı seçim vaatlerini de hatırlatan Genel Başkanımız Erbakan, “Dışarıdan destekçilerinin ‘Din dersini kaldıracağız. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın İnanç İşleri Başkanlığı yapacağız. Terör operasyonlarını tamamıyla durduracağız’ diyen bir altılı masayla karşı karşıyayız. Dışarıdan destekçisi HDP, HDP’nin yedek partisi Sol Yeşiller Partisi, Sol Yeşiller Partisi’nin seçim bildirgesinde de bunlar söyleniyor: ‘Din dersini tamamen kaldıracağız. Diyanet İşleri Başkanlığı’nı İnanç İşleri Başkanlığı yapacağız. Terör operasyonlarını tamamen durduracağız. Suriye’deki PYD-YPG ile mücadele eden Türk askerini oradan çekeceğiz, orayı PYD’ye, YPG’ye teslim edeceğiz.’ Altılı masanın dışarıdan destekçisi olan partinin kapatılma ihtimaline karşı yedek parti olarak kurduğu Sol Yeşiller Partisi’nin seçim bildirgesinde bunlar söyleniyor.” diye konuştu.

 

 

‘Meclis’te hayra motor şerre fren olma fonksiyonumuzu daha güçlü yerine getireceğiz’

“Milletimiz 14 Mayıs’ta sandıkta bunlara en güzel cevabı verecektir Allah’ın izniyle.” diyen Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Cumhur İttifakı’na katılma gerekçelerini de şöyle sıraladı:

 

“Bizler Yeniden Refah Partisi olarak ülkemizi, milletimizi böyle bir zihniyete teslim etmemek üzere bu seçimlerde Cumhur İttifakı’nda yerimizi aldık. Tüm seçim bölgelerinde kendi amblemimizle, kendi adaylarımızla hükmü şahsiyetimizi muhafaza ederek ancak Cumhur İttifakı’nın çatısı altında seçimlere inşallah gireceğiz. Ve inşallah böylelikle Yeniden Refah Partimizi Milli Görüş’ü, yirmi bir yıl aradan sonra Meclis’e en güçlü bir şekilde taşıyacağız Allah’ın izniyle. Meclis dışında Yeniden Refah Partisi olarak son derece etkili ve yapıcı bir muhalefet yaptık. EYT’lilerin mağduriyetleri konusunda, Ayasofya’nın yeniden cami olması noktasında, İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması noktasında Yeniden Refah Partimizin çabalarının mücadelesinin çok büyük katkısı oldu. Meclis dışında dahi bunlara vesile olduysak inşallah Meclis’te çok daha güçlü bir şekilde temsil edilerek çok daha büyük hayırlara vesile olacağız. Her zaman ifade ettiğimiz gibi ki Milli Görüş’ün misyonu da budur, "Hayra motor, şerre fren olma" fonksiyonumuzu Meclis’te çok daha güçlü bir şekilde yerine getireceğiz inşallah.”

 

 

 

Yeniden Refah Partisi’nin hiçbir ferdi Millet İttifakı’na oy vermez

Yeniden Refah Partisi’nin hiçbir ferdi Millet İttifakı’na oy vermez

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, deprem bölgesi ziyaretinin 2. gününde Gaziantep İl Başkanlığımızda yaptığı basın toplantısının ardından gittiği Kahramanmaraş'ta orucunu çadır kentte depremzedelerle açtı.

 

Genel Başkanımız Erbakan, öğlen saatlerinde Gaziantep İl Başkanlığımızda basın mensuplarına yaptığı açıklamada “Yeniden Refah Partisi il başkanlarının Millet İttifakı’na oy vereceği hususundaki haberler gerçek dışıdır. Masa başında hazırlanmış haberlerdir. İl başkanlarımızın da bizim de haberimiz yok. Zaten söyledikleri gibi bir durum söz konusu olamaz. Milli Görüş'ün, Erbakan Hocanın yıllarca savunduğu değerlere zıt görüşler ortaya koyan bir 6’lı masaya Yeniden Refah Partisi’nin hiçbir ferdi asla oy vermez” diye konuştu.

 

 

Kahramanmaraş Ticaret ve Sanayi Odası’na geçmiş olsun ziyareti

Genel Başkanımız, basın toplantısının ardından 6 Şubat tarihinde yaşanan 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki depremlerin merkez üssü Kahramanmaraş’a geldi. Erbakan, ağır hasar aldığı için Ticaret Borsası binasında faaliyet gösteren Kahramanmaraş Ticaret ve Sanayi Odasının (KMTSO) Başkanı Mustafa Buluntu’yu ziyaret ederek deprem sonrası zarar gören kent sanayisi hakkında bilgiler aldı.

 

 

Necmettin Erbakan Çadır Kenti’nde depremzedelerle iftar

6 Şubat depremlerinde hasar gören Kuyumcular Çarşısı'nı ziyaret eden ve yetkililerden bilgi alan Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, daha sonra Prof. Dr. Necmettin Erbakan Çadır Kenti'ne gitti.

 

Burada depremzedelerle sohbet eden Genel Başkanımız, çadır kentte dünyaya gelen ve "Necmettin Erbakan" ile "Hatice Nermin" isimleri verilen bebeklerin ailesine hediye verdi.

 

Genel Başkanımız Erbakan, iftar çadırındaki programda yaptığı konuşmada, kendisini sıcak şekilde karşılayan çadır kent sakinlerine teşekkür etti:

“Sizler burada depremin acısını yaşadınız, bizler de Türkiye'nin dört bir yanında 85 milyon bu acıya ortak olduk hem de yardım için seferber olduk. Kardeşi açken tok yatmayan, kardeşi üşürken kendisi rahat yatmayan bir millet olduğumuzu bütün dünyaya bir kez daha göstermiş olduk." dedi.

 

Genel Başkanımız Erbakan, deprem bölgelerinde devletin ve sivil toplum kuruluşlarının yaptığı faaliyetler ve yardımlarla yaraların bir miktar sarıldığını görmenin bahtiyarlığını yaşadığını ifade etti. Türkiye'de mevcut yapıların yüzde 60'ının depreme dayanıksız olduğu ve güçlendirilmesi gerektiğinin TÜİK verileriyle ortaya konulduğunu dile getirdi.

 

 

İmar affı gibi düzenlemeler gündeme gelmemeli

Deprem vergilerinin mutlaka yerinde kullanılması gerektiğini aktaran Genel Başkanımız, "İmar affı gibi düzenlemelerin bundan sonra gündeme gelmemesi, vatandaşımızın kalitesiz ve kaçak, dayanıksız yapı yapmasını özendiren, teşvik eden imar affı gibi düzenlemelerin gündeme gelmemesi çok büyük önem arz ediyor. Kolon kesme uygulamalarının mutlaka çok iyi takip edilmesi, cezalarının mutlaka ağırlaştırılması çok önemli. Bu gerçekten insan hayatına kastetmek demektir. Büyük bir suçtur, cezasının çok ağır olması gerekir." diye konuştu.

 

Konuşmasının ardından Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, iftar çadırında vatandaşlarla orucunu açtı. İftarda Genel Başkan Erbakan’a Kahramanmaraş Büyükşehir Belediye Başkanı Hayrettin Güngör de eşlik etti.

Genel Başkanımız Erbakan’dan İsrail’e sert ‘Mescid-i Aksa’ tepkisi

Genel Başkanımız Erbakan’dan İsrail’e sert ‘Mescid-i Aksa’ tepkisi

 

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, İsrail’in Mescid-i Aksa’ya yönelik saldırısına sert tepki gösterdi.

 

Genel Başkanımız Erbakan, “Bu Mübarek Ramazan günlerinde, yine terör estiren İsrail’in sadece İslam dünyasını değil, insanlıktan nasip almış herkesi ayağa kaldıran alçak saldırılarını şiddetle lanetliyoruz.” dedi.,

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, işgalci İsrail güvenlik güçlerinin Mescid-i Aksa’da bulunan Kıble Mescidi’nde namaz kılan Filistinlilere yönelik saldırısına ilişkin açıklamada bulundu.

 

 

Küresel sömürü düzeni sürdüğü müddetçe İsrail terörünün önüne geçilemeyecektir

Genel Başkanımız şu ifadeleri kullandı:

 

“Yönetim krizi, siyasi istikrarsızlık ve iç çatışmalardan dolayı iyice bunalan terör devleti İsrail, çareyi İşgal altındaki Doğu Kudüs’te Mescid-i Aksa’ya ve Müslümanlara alçakça saldırmakta buldu.

 

Kıble Mescidi’ne sığınan Filistinlilere ses bombaları, kauçuk kaplı mermilerle saldıran terör devleti İsrail’in polisi, yüzlerce Filistinli’yi gözaltına aldı ve alçakça zulüm uyguladı.

 

İçeride büyük kriz yaşayan ve Savunma Bakanı ile bile karşı karşıya gelen terör devleti İsrail’in Başbakanı Netanyahu, insanlık suçlarına bir yenisini ekledi.

 

Bu Mübarek Ramazan günlerinde, yine terör estiren İsrail’in sadece İslam dünyasını değil, insanlıktan nasip almış herkesi ayağa kaldıran alçak saldırılarını şiddetle lanetliyoruz.

 

Her zaman ifade ettiğimiz gibi, bugünkü küresel sömürü düzeni, BM’deki ‘Beşli Çete’ hakimiyeti sürdüğü müddetçe İsrail Terörü’nün önüne geçilemeyecektir.

 

Milli Görüş Lideri Rahmetli Necmettin Erbakan Hocamız’ın ifade ettikleri üzere, “BM, NATO gibi kuruluşlar, Terör Devleti İsrail’in güvenliğini sağlamak için kurulmuşlardır.”

 

Milli Görüş’ün D-8, D-60 hamlelerinin en önemli hedeflerinden biri de, İsrail Terörü’ne son vermektir.

 

Bu vesileyle bütün Müslüman devletleri, Siyonizm’e karşı tek yürek olmaya, Terör Devleti İsrail’in zulümlerine son verilmesini sağlamak için “sözden” öteye geçmeye ve D-60’ın kurulması için adım atmaya davet ediyoruz.”

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

2023 Genel Seçimleri Beyannamemiz

 

 

YENİDEN REFAH PARTİSİ

14 MAYIS 2023

GENEL SEÇİM BEYANNAMESİ

 

 

 

 

 

 

13 NİSAN 2023

 

 

İÇİNDEKİLER

 

Çevre ve Şehirçilik Politikamız. 3

Enerji ve Tabii Kaynaklar Politikamız. 6

Milli Savunma Sanayii Politikamız. 10

Ekonomi Politikamız. 11

Hukuk Politikamız. 16

Gençlik Politikamız. 21

Aile ve Sosyal Hizmetler Politikamız. 25

Engelli Vatandaşlar Politikamız. 28

Milli Eğitim Politikamız. 35

Yükseköğretim Politikamız. 42

Dış Politikamız. 46

İç İşleri ve Kamu Yönetimi Politikamız. 50

Doğu ve Güneydoğu Politikamız. 54

Sağlık Politikamız. 58

Kültür-Sanat-Turizm Politikamız. 62

Spor politikamız. 64

Yurtdışı Vatandaşlarımızla İlgili Politikamız. 67

Ziraat ve Hayvancılık Politikamız. 69

Mahalli İdareler Politikamız. 72

 

 

 

ÇEVRE VE ŞEHİRÇİLİK POLİTİKAMIZ

Vatandaşlarımızın, süregelen en büyük problem olarak gördüğü depremle ilgili yönetimsel süreçler AFAD tarafından değil merkezi otorite tarafından planlanacak ve koordine edilecektir. AFAD sürecin bir paydaşı olarak hizmet vermeye devam edecektir. Son yıllarda yaşanan depremlerin ardından AFAD’ın başarılı olduğu ve eksik kaldığı süreçleri belirleyecek, deprem acil müdahale ekiplerinin güçlendirilmesini sağlayacağız.

Devlet Planlama Teşkilatı yeniden tesis edilerek, kentsel dönüşümün merkezi otorite tarafından, her ilin kendine has gerçekliğine, sosyolojisine, yaşam kültürüne ve yaşam gerekliliklerine göre planlanmasını sağlayacağız. Kentsel dönüşümün, kentlerin kimliklerini koruyacak şekilde yapılmasından taviz vermeyeceğiz. Yeniden kurulacak olan Devlet Planlama Teşkilatı koordinasyonunda, her ilin tarım, hayvancılık ve sanayii kollarından en az birinde ekonomik kalkınmaya yönelik hedefler ile kentsel dönüşüm süreçlerini ve teşviklerini uyumlu hale getireceğiz. Kentsel Dönüşümü özendirmek üzere teşviklerin kapsamını genişleteceğiz. 

Rantı önceleyen değil, adil ve hakça paylaşımı önceleyen bir kentsel dönüşümü sağlamak amacıyla yerel yönetimlerle ilgili, başta 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu ve 5393 sayılı Belediye Kanunu olmak üzere, 5302 sayılı İl Özel İdaresi ve 5442 sayılı İl İdaresi kanunlarında düzenlemeler yapacağız. 2012 yılında yürürlüğe giren 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’un gerekleri yerine getirilmemiştir. Başta riskli yapı tespitleri olmak üzere kentsel dönüşümü sağlayacak kanun ve yönetmelikler güncellenecek ve sıkı bir disiplin içerisinde uygulanacaktır. Kentsel dönüşümün; deprem, sel felaketi, toprak kayması ve orman yangını gibi doğal afet ve felaketlere hazırlıklı olması için bilimdeki son gelişmelere göre yapılaşma mevzuatını güncelleyecek ve kentsel dönüşümün bu yeni mevzuat çerçevesinde yapılmasını sağlayacağız. Kentsel dönüşümle ilgili mülk sahipleri, yerel yönetimler ve özel müteşebbisler arasındaki uyuşmazlıkları önleyici, adil ve hakça paylaşıma dayalı düzenlemeler getireceğiz.

Yasalarda yapılacak düzenlemeler ile kentsel dönüşüm süreçlerinde yer alan kamu görevlilerinin ve özel müteşebbislerin sorumlulukları ve bu sorumluluklarıyla ilgili olası suiistimalleri halinde yargılanma usul ve esasları ile cezai şartları belirli hale getireceğiz.

Yerel yönetimler bünyesinde “Kentsel Dönüşüm Başkanlıkları” kuracağız. Bu başkanlıklar eliyle, kentsel dönüşümle ilgili her türlü takip, denetim ve hukuki yaptırımın uygulanmasını sağlayacağız. Deprem bilgi bankası oluşturacak ve süreçlerin takibini sürekli hale getireceğiz. Tsunami erken uyarı sistemleri kuracağız. Olası deprem senaryoları çalışılacak ve acil müdahale ekiplerinin hazır hale getirilmesi sağlanacaktır. Tüm kentlere deprem uyarı sistemlerini tesis edeceğiz. Ayrıca sel ve toprak kayması gibi doğal afet risklerine maruz bölgelerde de bu afetlere karşı erken uyarı sistemleri tesis edeceğiz.

Deprem tehlike analizlerinin yapılmasını ve deprem haritalarının güncellenmesini sürekli hale getirecek, bu konularda üniversitelere araştırma fonlarının sağlayacak, üniversite ve sanayi kuruluşlarının AR-GE işbirliklerine girmelerini teşvik edeceğiz.

Kentsel dönüşümün finansmanı için sermaye piyasaları eliyle çözümler üreteceğiz. Kira Sertifikaları ve Gayrimenkul Sertifikaları gibi menkul kıymetler ihraç ederek kentsel dönüşüme yatırımcıların fonlarının aktarılmasını sağlayacak ve finansal kaynak sorununu büyük ölçüde ortadan kaldıracağız.

Etkin bir “Arazi Yönetim Sistemi” tasarlayarak çeşitli kurumların sorumluluğu altında bulunan arazilerin tek bir merkezden gözetimini sağlayacağız. Kentsel dönüşümde, parsel bazlı dönüşümlerden mümkün olduğunca vazgeçilecek, şehir merkezleri dahil, ada bazında bir bütün olarak dönüşüm projeleri hazırlanacak ve uygulanacaktır.

Teknik heyetlerce riskli olduğu belirlenen alanların ve yapıların yerel yönetimlerce acilen dönüşümü sağlanacak, etaplama yapılarak, etap etap kentsel dönüşüme tabi tutulacaktır. Deprem, sel ve orman yangını başta olmak üzere bilim adamlarının ve uzmanların yüksek risk altında olduğunu belirttiği kentlerde dönüşüme öncelik vereceğiz. Ancak son depremlerle görüldüğü üzere, deprem haritalarında olmayan yeni fay hatlarının keşfedilmesi nedeniyle, tüm şehirlerimizde eşanlı olarak kentsel dönüşümü başlatacağız.

Kentsel dönüşümle eş zamanlı olarak, kentlerin altyapı dönüşümünü de sağlayacağız. Özellikle içme suyu, telekomünikasyon, kanalizasyon, trafik ve otopark ile ilgili altyapı yatırımları ile ilgili yenileme ve iyileştirme çalışmalarını yapacağız.

Kentsel dönüşümün odağına doğal yaşamın korunmasını ve yaşanabilir kentlerin inşa edilmesini alacağız. Üst yapı olarak kentte yaşayanların daha fazla yeşil alana kavuşturulmasını öncelik haline getireceğiz. Kentlerin, tabiat alanlarında, tarihi sit alanlarında ve tarım arazilerinde tahribata yol açmayacak şekilde yapılandırılmasını sağlayacağız.

Kentsel dönüşümde riskli alanlarda konumlandırılmış stratejik öneme sahip üretim ve sanayi tesislerinin de dönüştürülmesine öncelik vereceğiz. Sanayi tesislerinin bir araya kümelenmesini sağlayıcı düzenlemeler yaparak, hem ortaklaşa üretim ağlarının genişletilmesini sağlayacak, hem de gelecek nesillerimize daha temiz ve yaşanabilir kentlerin miras bırakılmasını sağlayacağız.

Kentsel dönüşüm, bilime saygı gösterilerek ve bilimin gösterdiği yol takip edilerek gerçekleştirilecektir. Kentsel dönüşüme odaklanan özel müteşebbislerin, kentsel dönüşüm eğitiminden geçirilmeleri esastır. Ayrıca kentsel dönüşüm projeleri ile sınırlı olmak kaydı ile özel müteşebbislerin finansman destek paketleri teşvik edilmelerini sağlayacağız. Kentsel dönüşümün önemi hakkında bilgi ve farkındalık düzeyini artırmak amacıyla kamu spotları hazırlayacak, ayrıca yeni nesillerimizin bilinçli yetiştirilmesi amacıyla okullarda eğitim programları düzenleyeceğiz. Deprem müzeleri oluşturarak, kentsel dönüşümün ve sorumlu yapılaşmanın önemi hakkındaki bilgi ve farkındalık düzeyini artıracağız.

Kentsel dönüşümün aile bütünlüğünü, geniş aile yaşamını, mevcut komşulukları etkilemeyecek şekilde yapılmasını sağlayacağız. Vatandaşlarımızı ailelerinden ve komşularından ayıran, göçe zorlayan bir kentsel dönüşüm asla kabul edilemez. Bu amaçla cazip koşullardaki finansman desteğini yer sahiplerine vererek, mevcut geniş aile yaşamı ve mahalle kültürünün sürdürülmesini destekleyeceğiz.

TOKİ’nin son depremlerde ortaya koymuş olduğu başarı dikkate alarak, sadece düşük gelirli kesimler için değil, orta ve üst gelirli kesimlere de konut üretimi yapmasını sağlayacağız. Bu amaçla TOKİ’nin yerel yönetimlerle ve özel girişimlerle ortak projeler yapmasını, bu projelerde yönetici ve denetleyici otorite görevlerinde bulunmalarını sağlayacağız.

TOKİ konutlarının, kentlerin uzak bölgelerinde, yerleşimin nispeten düşük olduğu kamu arazileri üzerinde yapılıyor olması, bu projelerden haberdar olan yerel ve merkezi siyasi aktörlerin erken davranıp bu civardaki arazi ve arsaları ucuzken almalarına sebep olabilmektedir. Böylece konutların yapılması ile beraber cazibe merkezi haline gelen bu alanlardaki arsa rantları vatandaştan ziyade siyasi aktörlere aktarılmaktadır. Bunun önüne geçmek için proje yapılacak alanda TOKİ projelerinden habersiz satış yapan vatandaşlarımız, Tapu Dairelerinde satıştan önce bilgilendirilecektir. Ayrıca projelerin çizilmesiyle birlikte tüm kamuoyuna bilgilendirme yapılacaktır. Böylece haksız rantın ve tek taraflı zenginleşmenin önüne geçilecek, kamunun gerçek değerler üzerinde vergilendirme yaparak vergi geliri elde etmesi yoluyla gelir dağılımında adaletin sağlanmasında verim artırılacaktır.

 

 

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR POLİTİKAMIZ

Yeraltı ve yerüstü kaynaklarımızın, sürdürülebilir şekilde kullanılması yönündeki düzenleme ve hizmetlerimizi ‘Herkes için Refah’ prensibine göre planlamaktayız. Bu doğrultuda, temel ilkemiz enerji ve tabii kaynak arzının daha verimli hale getirilmesi olacaktır. Enerjideki arz güvenliği ülkemiz için en önemli konulardan biridir.

Yeniden Refah iktidarında önceliğimiz, enerjide dışa bağımlılığın azaltılmasıdır. Öncelikle enerji yönetimindeki idari yapının sağlıklı işlemeyen aşamalarında yeniden yapılandırmaya gidilecektir. Enerji alanındaki karmaşık yapılar ve bürokrasinin sadeleştirilmesi, eylem ve işlemleri hızlandıracak, sonuca çabuk ulaşılmasını sağlayacaktır. EPDK, EPİAŞ gibi üst düzenleme ve denetleme işlevi gören kuruluşların yapısının, Bakanlık bünyesinde alt kurul yapısına kavuşturulmasını sağlayacağız.

Yenilenebilir enerji kaynaklarının ve imkânlarının tamamı için izin süreçleri sadeleştirilecek ve AR-GE çalışmalarına destek verilecektir. GES (Güneş Enerjisi Üretim Santralleri) ve RES (Rüzgar Enerjisi Santralleri) lisans şartlarının iyileştirilmesini ve hızlı bir şekilde yürürlüğe girmesini sağlayacağız. Jeotermal dahil bütün enerji üretilebilecek doğal kaynakların üretime geçirilmesinde etkin bir politika izleyeceğiz.

Konutlarda kullanılan elektriğin fiyatlamasındaki çarpanların yeniden belirlenmesini ve faturalara yansıtılan harcama dışındaki yükün (kayıp kaçak, okuma bedeli, vb.) kaldırılmasını sağlayacağız. Yurtdışından satın alınan enerji birimlerinin tamamında, ödemeleri kademeli olarak döviz cinsinden ayırıp, yerli ürünlerimizle Barter (Takas) sistemine esas alan bir karşılıklı ödeme sistemi geliştireceğiz.

·        Konutlarda çatı, cephe, duvar, bahçeler,

·        Kamu ve özel kuruluşlarda pazar yeri çatısı, bina cephesi, sundurma, limanlarda dalgakıran setler, yüksek yapılardaki rüzgar alan bölümler, baraj üzerindeki su yüzeyi

gibi elektrik enerjisi üretimine uygun tüm alanlar değerlendirilerek güneş ve rüzgar enerjisinden elektrik üretimini teşvik edecek, tüm lisans işlemlerini sadeleştireceğiz.

Maden sahaları ruhsat işlemleri yeniden düzenleyecek ve sadeleştirecek, üreticilerin bürokrasiye takılmadan hemen üretime geçmelerinin altyapısını hazırlayacağız. Tüvenan madenlerimizin yurtdışına satışını sınırlandırarak, yarı hammadde ve hammadde olarak üretiminin yapılması için tesislerin organize edilerek desteklenmesini sağlayacağız.

Hammadde üretimi, hem maden hem de elektrik enerjisi yönünden destekleyerek, planlama yapacak ve üretim seferberliği başlatacağız. Konut elektriği ile üretim ve sanayide kullanılan elektriği tamamen birbirinden ayrılarak, üretim ve sanayi grubuna destek ve teşvikler sağlayacağız. 

Nükleer santraller gibi teknolojilerde kullanılan hammadde ve madenler için özel prosedürlerle üretim desteklerini vereceğiz. Doğalgaz, petrol gibi yeraltı aramalarının, mümkün olduğunca yerli üretim makineler, ekipmanlar ve yazılımlar ile yapılmasını destekleyecek ve teşvik edeceğiz. Elektrik enerjisi depolama pil ünitelerinin üretimi, geliştirilmesi, yeni yöntem ve teknolojilerin kullanılması için devlet desteklerini artıracak ve üretimlerin milli güvenlik menfaatlerimiz çerçevesinde devlet özel sektör ortaklığında yapılmasını sağlayacağız. Enerjide kullanılan tüm yazılım sistemleri için yerli yazılım üssü oluşturarak, tüm dünyaya örnek olacak ve satılabilecek kontrol yazılım sistemlerini marka haline getireceğiz.

Kendi enerjisini üreten, atıklarının dönüştürüldüğü, organize sanayi ve köy benzeri ekolojik ve teknolojik yaşam merkezlerini inşa edeceğiz. İhracata yönelik hizmetlerin üretimine verilen elektrik ve akaryakıt gibi desteklerin kapsamı genişletilecektir. Benzer desteklerin, yurt içi talebi karşılamaya yönelik faaliyette bulunan tarım, hayvancılık, üretim, sanayi gibi alanlardaki tüm kesimlerin istifade edeceği şekilde genişletilmesini sağlayacağız.

Yeni yapılacak enerji üretim tesislerinde, devlet-özel sektör ortaklığını oluşturacak yeni bir ortaklık modeli geliştirecek, enerji arz güvenliği açısından spekülasyonlara meydan verilmesinin önüne geçeceğiz. Üretime, hakça ve adil paylaşım odaklı olmak üzere, D8 ve D60 Birlikleri bünyesinde Enerji İşbirliği Teşkilatı kuracak,  bu Teşkilatın aktif ve etkili şekilde çalışmasını sağlayacağız.

Kurulduğumuz 2018 yılından bu yana AR-GE Başkanlığımız tarafından geliştirilen enerji üretimi ve tasarrufu ile ilgili projelerimizi hayata geçireceğiz. Bu hayırlı projelerimizden bazılarına ilişkin özet bilgileri aşağıda bilgilerinize sunarız:

Özel Sektör-Devlet Ortak Projelerimiz

1.      Ülkemizin güneş enerjisi potansiyeli 380.000 MW’tır. Bu kaynağın şimdiye kadar yaklaşık %2’si kullanılmıştır. Enerji santrallerimizin toplam gücü Ocak 2023 başı itibarıyla 103.809 MW’dır. Güneş santrallerinin gücü ise mevcut gücün %9,1’i seviyesindedir. Güneş enerjisi santrallerinin arttırılmasında çok geç kalınmıştır. Yeniden Refah Partisi olarak, her sene 7.000 MW güneş enerjisi santrali kurulumu yapılması için gerekli önlemler alınacak, beş sene içerisinde 35.000 MW gücü olan bir kaynağa ulaşılacaktır (Milli Kaynak Paketleri 1 kitabımız sayfa 9-24).

2.     Ülkemizin rüzgâr enerjisi potansiyeli 48.000 MW’tır. Bu kaynağın şimdiye kadar %24’ü kullanılmış olup, toplam enerji santrallerimiz içerisindeki payı %11’dir. Yerli yapım rüzgâr enerjisi santrallerinin yapımı için destek verilerek, rüzgâr enerjisi santrallerimizin gücünün en az iki misline yükseltilmesi sağlanacaktır (Milli Kaynak Paketleri 1 kitabımız sayfa 9-24).

3.     Ülkemizdeki su kaynağı potansiyelinin değerlendirilmesi için üç temel proje hazırlanmıştır:

A.    Birleşik Barajlar Projesi (Milli Kaynak Paketleri 1 kitabımız sayfa 49-68).

B.    Komşu Ülkelere Boru Hatlarıyla Su Satış Projesi (Milli Kaynak Paketleri 1 kitabımız sayfa 69-74).

C.    Kompost Tesislerinin Yapımıyla Temiz Su ve Gübre Elde Etme Projesi (Milli Kaynak Paketleri 1 kitabımız sayfa 75-82).

4.     Doğu Akdeniz doğalgaz rezervlerinin doğru sondaj yerleriyle açığa çıkarılmasını sağlayacağız.

5.     Karadeniz doğalgazının gerçek ekonomik potansiyelini anlayabilmek için geniş kapsamlı jeofizik-sismik çalışmalar yapacağız.

6.     Türkiye’nin, doğalgaz-petrol boru hatları geçiş bölgesi olması için doğru ve gerçekçi politikalar üreteceğiz.

7.     Düşük kalorili linyitler ve leonarditlerin değerlendirilmesiyle sıvı gübre üreterek gübre ithalatının önüne geçeceğiz.

8.     Volkan camlarından üretilen perlitlerin inşaatlarda mümkün olan her ortamda kullanılmasını teşvik ederek enerji tasarrufu sağlayacağız.

9.     Madencilik projelerimiz hayata geçirecek, ülkemizin birçok bölgesinde maden alma-zenginleştirme istasyonları kuracağız.

10.  Anlık Üretilen Hidrojenin Kullanımı Projesi’ni hayata geçireceğiz. Özel bir kimyasal bileşene (patent başvurusu yapıldığından isim verilememiştir) su eklendiğinde, anlık olarak üretilen hidrojen yakıtı, çevre şartlarında kullanım imkânı sağlamaktadır. Anlık olarak sudan üretilen hidrojen, depolama ihtiyacı duyulmadan, doğrudan, içten yanmalı motorlarda kolaylıkla kullanılabilmektedir.

Kamu Kaynaklı Projelerimiz

1. Toryum Yakıtlı, Tuz Bazlı Nükleer Santral Yapımı

ABD, Kanada, AB, Çin, Rusya ve Hindistan başta olmakla birçok ülkede, özel olarak toryum kullanımına yönelik, Molten Salt Reactors (MSRS) Teknolojisi geliştirilmektedir. Çin, Kanada ile birlikte, Gobi Çölü’nde 2021 yılında yapımına başladıkları ve 2030 yılına kadar bitirecekleri, tamamen toryum kullanılan 2 MW gücündeki ilk ticari reaktör prototipi üzerinde çalışmaktadır. Çok yakın zamanda bu reaktörlerin daha büyük ölçeklerde ticarileşmesi beklenmektedir.

Bir toryum yakıt çevrimi, bir uranyum yakıt çevrimine göre çeşitli potansiyel avantajlar sunabilir.

Dünya'da bulunan toryumun, uranyuma oranla çok daha fazla olması, üstün fiziksel ve nükleer yakıt özellikleri ve azaltılmış nükleer atık üretimi en önemli avantajlarıdır. Toryum yakıtının bir diğer avantajı da, nükleer silahlarda kullanılamamasıdır.

Dünya toryum yatakları açısından en zengin ikinci ülke Türkiye’dir ve bu önemli bir avantajdır. Teknoloji yabancılarda, yakıt bizdedir. Yeniden Refah Partisi iktidarında, mümkün olan en kısa sürede Toryum yakıtlı tuz bazlı nükleer santralleri inşa edeceğiz.

2. Bor Madeninin Lazer+ Kuvvetli Plazma ile Hidrojen Proton ile Füzyonu

Türkiye, Dünya Bor rezervinin %73’üne sahiptir. Bor’dan, kolonya ve deterjan dahil 500 farklı malzeme üretilebilir. Yeniden Refah Partisi olarak önceliğimiz, Bor füzyonu ile enerji üretmek olacaktır.

Projenin Basit Anlatımı:

B11+H+= kararsız B12 oluşur. Kararsız B12, 3 adet Helyum’a parçalanır. Parçalanma sırasında radyasyonu olmayan çok büyük bir enerji açığa çıkar. Bu proje tamamlandığında Türkiye’nin enerji problemi kalmayacaktır.

 

 

 

 

MİLLİ SAVUNMA SANAYİİ POLİTİKAMIZ

Yeniden Refah iktidarında, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin hem bölgesinde hem de dünya genelinde büyük bir caydırıcı güç olmasını sağlamak, savunma sanayiinde gelişimi, ilerlemeyi, sürdürülebilir üretim ve istihdam oluşumunu sağlayacak, mevcut savunma sanayii teknoloji yatırımlarının yüksek bir iveme ile artmasını sağlayacağız.

Milli ve yerli savunma sanayimizin gelişimine önemli ölçüde destekler vererek, NATO’ya bütünleşmiş ve bağımlı hale gelim silah ve savunma sistemlerimize alternatifler üreteceğiz. Milli ve yerli savunma sanayii yatırım ve üretimlerimizi mutlaka D-8 Ülkeleri ve Türki Cumhuriyetler ile ortak protokollerle yaygınlaştıracak, savunma sanayii ihracat pazarını genişletecek, kurulan ortaklıklar sayesinde karşılıklı üretim bilgisi paylaşımında bulunacak ve üretim maliyetlerini düşüreceğiz.

Yapacağımız yeni yatırımlarla, D-8 Ülkeleri ve Türki Cumhuriyetler ile birlikte kuracağımız yeni ortaklıklarla, 2028 yılında dünya pazarına yapacağımız savunma sanayii ihracatını 30 milyar Dolar seviyesine çıkaracağız.  

Milli Muharip Uçak, İHA, SİHA, Milli Muharip İnsansız Uçak, İnsansız Deniz Aracı ULAQ gibi kara, hava, deniz silah ve savunma sistemlerinin her birine yapılan yatırımları arttıracak ve savunma sanayimizi %100 yerlilik ve millilik oranına ulaşma hedefiyle destekleyecek ve geliştireceğiz.

İçinde bulunduğumuz çağın en tehlikeli terör türlerinden olan Biyolojik Terör ve Siber Terör unsurlarına karşı milli ve yerli savunma sanayimizde yeni alanlar ve yatırımlar yaparak savunmamızı güçlendireceğiz. İnsanlığın yeni adresi olacak uzayla ilgili çalışmalara hız verecek, bu alanı yeni yatırımlar ve teşviklerle güçlendireceğiz.

 

 

 

EKONOMİ POLİTİKAMIZ

Ekonomi politikalarımızın büyümeyi hızlandırmak adına gerekli sermayeyi hızlı temin etmek için yoğun dış borçlanmaya odaklanılması ve dış kaynaklı sermayenin döviz getirisi olmayan ihracat dışı sektörlere ve özellikle alt yapı yatırımlarına kullanılması ödemeler dengesini bozmuş ve cari açık üreten büyüme modeli oluşmuştur. Böylece başlangıçta tercih olan yüksek faiz düşük kur politikası bir zaruret haline dönüşmüş ve ekonomiyi ağır borç ve borç faizi servisi altına sokmuştur.

Uzun vadeli stratejik planlama ve programlama gerektiren ve geri dönüşü görece daha uzun vadede gerçekleşen yatırım harcamaları yerine kısa vadeli taleplerin artmasıyla oluşan ve etkisi hemen oluşan tüketim harcamaları özendirilmiş ve açıktan teşvik edilmiştir. Dolayısıyla katma değeri yüksek ürün ve bu ürünleri yapabilecek nitelikli işgücü değil niteliksiz işgücü üreten ekonomik yapı ortaya çıkmıştır. Nispeten yetersiz olan yatırım harcamalarının büyük çoğunluğu konut, yeni inşaat ve alt yapı yatırımlarına kanalize edilmiştir. Dolayısıyla üretime, nitelikli istihdama, teknolojiye ve verimliliğe gerekli önem verilememiş ve Türkiye ekonomisinin üretim kapasitesini gelişmiş ülkelerin seviyesine yaklaştıracak atılımlar gerçekleştirilememiştir.

Nitelikli işgücünü kaybeden, teknoloji geliştirme ve verimlik arayışından uzaklaşan, üretim yapısı yatırım ve ara malı üretiminden nispeten kopmuş ve küresel manada rekabet gücü oluşturabilmek sadece ucuz işgücüne ve yüksek kur politikasına indirgenmiş ve son on yılda bu politikalar zarurete dönüşmüştür. Bu yaklaşım beraberinde mutlak fakirliği getirmiş ve toplumun tüm kesimlerinde hissedilmeye başlamıştır.

Yeniden Refah Partisi olarak diyoruz ki; genel görünümünü ortaya koyduğumuz ve Türkiye’nin kalkınma hamlelerini destekleyemeyen;

·        İstihdam Politikalarını,

·        Ücret Politikalarını,

·        Borçlanma Politikalarını,

·        Para Politikalarını ve

·        Kalkınma Politikalarını

değiştireceğiz ve sağlam bir ekonomi inşa edeceğiz. “Önce insan” ilkesini tam manasıyla hâkim kılacağız. Önceliği sermaye olan ekonomik sistemin hizmetine sunulan insan kaynağı ve işgücü yönetimine değil insanımızın saygınlık, onur ve refahına hizmet edecek ekonomik sistem kurmaya odaklanacağız.

Sistemi değil insanı merkeze alan, hak ve adalet ekseninde sadece üretim odaklı devleti ve milleti borca esir etmeyen, kendi kaynaklarıyla yatırım, üretim, ihracat yapabilen, istihdam üreterek sürdürülebilir ekonomik büyümeyi temin edecek yeni bir ekonomi inşa edeceğiz. Böylece istikrarlı, güçlü ve dışa bağımlı olmayan bir ekonomik yapı içerisinde bütün vatandaşlarımızın ihtiyaçlarının kolay, bol, ucuz ve kaliteli olarak karşılanabildiği refah toplumuna geçeceğiz.

Yeniden Refah iktidarında,

• Herkesin isteyerek çalıştığı saygın bir işi olacak, herkesin insanlık onuruna yakışır bir ücreti olacak ve herkes emeğinin karşılığını tam olarak alacaktır.

• Türkiye ekonomisi planlı ve programlı işleyecek, borçlanmadan üreterek büyüyecek ve yüksek teknoloji ihracatıyla zenginleşecektir.

Yeniden Refah Partisi iktidarında, devlet ayrıcalıklı bir azınlığın menfaati için değil, bütün vatandaşların iş bulup çalışabilmesi ve üretime katılabilmesi için ekonominin isleyişinde aktif rol alacaktır. Türkiye ekonomisini aziz milletimizin her ferdine isteyerek çalıştığı saygın bir iş imkânı oluşturabilir duruma getirmek tek önceliğimiz olacaktır. Tam istihdam politikası ekonomi politikalarımızın temelini oluşturmaktadır. Bu doğrultuda ekonomi politikaları eğitim, bilim ve teknoloji, sanayi ve ticaret politikaları ile bütünlük arz edecek şekilde eş zamanlı ve birlikte planlanacak ve uygulamaya konulacaktır. Kurulacak bilim kurulları marifetiyle bilime, akla ve en önemlisi Türkiye şartlarına en uygun planlamaları yapacağız.

Sadece ve sadece çalışmayı ve istihdamı özendireceğiz, her türlü işsizliği önleyici adımları atacağız. Mevcut işgücü potansiyelimizi üretim kapasitemizi arttırmak adına en verimli şekilde istihdam edeceğiz ve işgücümüzü girişimci ruhuyla geliştirmek için yatırımlar yapacağız.

İş güvenliği ve sağlığı sistemini işlevsel hale getireceğiz. Sisteme kağıt üzerinde formalite ve maliyet odaklı bakış açısı yerine sistemin çalışanların en doğal hakkı anlayışını hâkim kılarak çalışanların her anlamda güvenliğini garanti altına alacağız.

Meslek standartlarını yeni neslin beklentileri ve teknolojinin gerektirdikleri doğrultusunda dinamik bir yapıya ayak uydurabilecek tarzda yeniden oluşturacağız ve meslek kültürünü ve dayanışmasını güçlendireceğiz. Meslek birlikleri ve odaların sorumluluklarını ve buna bağlı olarak denetimlerini ve hesap verebilirliklerini arttıracağız. Ömür boyu oda başkanlığı ve sendika başkanlığı sultasına son vereceğiz.

Kamu ve işçi sendikacılığını çalışanların menfaatlerini ve sunulan hizmetlerin kalitesini arttırabilecek yapıda şeffaf ve yaygın hale getireceğiz.

Türkiye’de çalışanların yaklaşık dörtte biri asgari ücretle geçinmektedir. Asgari ücretin hesaplanmasında, çalışanların haklarının tam olarak verilebilmesi için enflasyon oranında artışa ilave olarak ülke ekonomisinin büyüme oranı kadar ek artış yapılması yani Türkiye ekonomisinin büyümesiyle oluşan refah payının asgari ücretliye de adil bir şekilde dağıtılmasını sağlayacağız.

Yeniden Refah iktidarında, maaşları baskılayan, emek sahiplerinin hakkını vermeyen ve emekçileri borca esir eden bu yanlış ücret politikasını değiştireceğiz. Herkesin insanlık onuruna yakışır bir ücret almasını temin edeceğiz. Hiçbir geliri ve varlığı olmayan vatandaşlara asgari ihtiyaçlarını karşılayacak düzeyde katkı sağlayacağız. Ücret artışlarını enflasyon ve refah payı göz önünde bulundurularak planlayacağız. Sadece yılbaşından yılbaşına değil, yıl içerisindeki enflasyona bağlı satın alma kayıplarını telafi edecek bir sistemi uygulamaya alacağız.

Artan refahın toplumun her kesimine adil bir şekilde dağıtılması için gerekli tüm önlemleri alacak, yasal düzenlemeleri yapacağız. Gelir dağılımında üretim faktörleri, bireyler ve bölgeler arasında adaleti sağlanmak, milli geliri reel olarak artırmak ve vatandaşlarımıza gerçek manada yansıtmak için her türlü tedbiri alacağız. 

Emeğiyle geçinen isçi, memur ve emekli gelirleri üzerinden alınan vergileri kaldıracağız.

Yeniden Refah Partisi iktidarında, herkesin isteyerek çalıştığı saygın bir işi, herkesin insanlık onuruna yakışır bir ücreti olacak ve herkes emeğinin karşılığını tam olarak alacaktır. Her türlü ekonomik sömürü ortadan kaldırılacak, emek harcamadan kazanç yolları kapatılacak ve nimet-külfet dengesi sağlanarak anayasal güvence altına alınacaktır. Hiç kimse emeğiyle hak ettiğinden bir kuruş fazla veya bir kuruş eksik almayacaktır.

Yeniden Refah iktidarında, Türkiye ekonomisi planlı ve programlı işleyecek, borçlanmadan üreterek büyüyecek ve yüksek teknoloji ihracatıyla zenginleşecektir. Klasikleşmiş, hiçbir bağlayıcılığı olmayan ve verimsiz kalkınma planları hazırlamak yerine, küresel gelişme ve eğilimleri yerinde takip edecek ülkemizin özelliklerine uyumlu şekilde sentezleyecek ana strateji belgeleri ve buna bağlı uygulama planları hazırlayacağız. Amacı, hedefleri, çıktıları ve başarı kriterleri baştan bilimsel olarak belirlenmiş ve sonuç değerlendirmesini sürecin en önemli bileşeni haline getiren planlamalar yapacağız. Bu doğrultuda “Gelecek Planlama Kurumu”nu kuracağız.

Yeniden Refah iktidarında, Türkiye ekonomisi planlı ve programlı işleyecek, borçlanmadan üreterek büyüyecek ve yüksek teknoloji ihracatıyla zenginleşecektir. Borçlanmanın her türlüsünü kontrol altına alacak ve bütçe disiplini veya mali kuralın ötesinde Merkezi ve Yerel yönetimlere denk bütçe yapma zorunluluğunu getireceğiz.

Yeniden Refah iktidarında, Türkiye ekonomisi planlı ve programlı işleyecek, borçlanmadan üreterek büyüyecek ve yüksek teknoloji ihracatıyla zenginleşecektir. Kendi kaynakları ile yatırım yapabilen, ithalata bağlı kalmadan yetişmiş insan gücüyle katma değerli üretim yapabilen, dış ticaret fazlası veren güçlü bir reel ekonomi inşa edeceğiz.

Yeniden Refah iktidarında, Türkiye ekonomisi planlı ve programlı işleyecek, borçlanmadan üreterek büyüyecek ve yüksek teknoloji ihracatıyla zenginleşecektir. Başta ara mallar ve yatırım malları olmak üzere bütün ithal ürünleri ikame edici üretim modelleri öncelikli olarak teşvik edilerek desteklenecektir. İhracatı kolaylaştırmaya ve teşvik etmeye yönelik her türlü tedbir alınacak, gereksiz formaliteler ve istisnalar ortadan kaldırılarak mevzuat bütüncül bir yaklaşımla yerli üretimin artmasını sağlayacak şekilde yeniden hazırlanacaktır. Bu kapsamda girişimcilerimizin yüksek katma değerli üretimi ve ihracatı arttırıcı faaliyetleri faizsiz kredi imkânları ile desteklenecektir. Artan ihracat ve ikame edilen ithalat ile dış ticaret fazlası sağlanacaktır.

Devlet olarak yüksek teknoloji üretimine doğrudan yatırım yaparak ve özel sektörü yüksek teknoloji ürünleri imalatına teşvik edeceğiz. Hibe kültürüne dayalı, sadece belirli bir kesime fon aktarımı şeklinde işleyen verimsiz ve son mamul üretemeyen teşvik ve destek sistemi, veriye dayalı analizler ile yeniden oluşturulacaktır. Bütün kaynaklar yüksek katma değerli mal ve hizmetlerin üretiminde, nitelikli istihdamın ve yüksek teknoloji ihracatının desteklenmesinde kullanılacaktır.

Güçlü ve istikrarlı Türk Lirasının sağlıklı bir ekonomi için hayati önem taşıdığı yaşadığımız son gelişmelerden net ve tartışmasız olarak ortaya çıkmıştır. Borca dayalı mevcut para sistemi yapısı gereği sermaye açığı bulunan gelişmekte olan ülkelerin para birimlerini zayıflatmakta ve istikrarsızlaştırmaktadır. Para ile reel değerler arasındaki dengeyi istikrarlı ve sürdürülebilir bir şekilde sağlayabilecek yeni bir parasal sistem kurulması kaçınılmaz bir zaruret haline gelmiştir. Mevcut para sisteminin yol açtığı karşılıksız para piyasaya arz edilmeyecektir. Enflasyonla mücadele para politikasının asıl amacı ve sürdürülebilir büyümenin yapı taşı haline getirilecektir. Enflasyonun ücretler üzerindeki olumsuz etkisini, sadece yılbaşından yılbaşına değil yıl içerisinde sebep olduğu satın alma kayıplarını da telafi edecek bir uygulama ile düzelteceğiz.

Salt parasal veya finansal politikalar veya araçlar ile kalıcı olarak Türk Lirasının güçlü ve istikrarlı kılınmasının mümkün olmadığının bilincindeyiz. Kendi kaynakları ile yatırım yapabilen, ithalata bağlı kalmadan yetişmiş insan gücüyle katma değerli üretim yapabilen ve dış ticaret fazlası veren güçlü bir reel ekonomi için gerekli yapısal reformları süratle hayata geçireceğiz. Böylece, doğru yönetilen Türk Lirası ile üretime dönük yerli ve yabancı yatırımcının ihtiyaç duyduğu güven ortamını sağlamış olacağız.

Gerçek kalkınma ve ilerleme için, sömürge tipi sanayi faaliyetleri yerine, bütünleşmiş yapıda olan ve gerçek sanayi hamlelerini tercih edeceğiz. Yatırım, üretim ve sanayileşmeyi engelleyen bütün mali ve idari düzenlemeleri ortadan kaldıracak, sanayileşmeyi ve teknolojik ilerlemeyi koruyup geliştirmek için gerekli zihniyet, mevzuat ve idari yapı değişikliğinin gerçekleşmesini sağlayacağız. Yurt sathında ağır sanayinin temel hammaddesi olan yassı çelik üretiminin arttırılmasına, ağır sanayi için son derece önemli olan ara mallarını üretecek sanayinin kurulmasına önemli teşvikler ve destekler vereceğiz. Ekonomik faaliyetlerin temel taşlarından KOBİlerimizi, yeterli ölçüde, şeffaf, adil, kolay ve süratli bir şekilde destekleyecek, bu alandaki bürokratik süreçleri sadeleştireceğiz.

Ülkemizde bulunan 300'den fazla OSB, 1000'e yakın Sanayi Sitesi, 80'e yakın teknopark ve hiç işletilemeyen Endüstri Bölgelerinin daha etkili ve verimli şekilde çalışmalarını sağlamak için her türlü desteği vereceğiz. Yüksek teknoloji üretimini desteklemek için teknoparklar, gerekli kriterleri sağlayan OSB'ler ve endüstri bölgelerini Yüksek Teknoloji Gelişim Bölgeleri olarak yeniden yapılandıracağız. Ayrıca Yüksek Teknoloji Gelişim Bölgesi sınıfına giremeyecek OSB'ler ile sanayi sitelerini “Ekonomik Gelişim Bölgeleri” olarak yeniden teşkilatlandıracağız.

Yurt genelinde kurulacak sanayi ve teknoloji tesislerinin konumlarını belirlerken, bölgelerin ihtiyaçlarını ve ekonomik etütlerini göz önünde bulunduracağız. Devlet öncülüğünde kurulacak bu tesislere, bölgedeki özel sektör firmaları ve bu tesislerde çalışanların ortak olmasını teşvik edeceğiz.

 

 

HUKUK POLİTİKAMIZ

“Güçlüyü değil, hakkı ve haklıyı üstün tutan bir adalet sistemini tesis edeceğiz.”

Dr. M. Ali Fatih Erbakan

 

Özellikle son yıllarda yaşanan hak ihlalleri ve yargılama süreçlerinde yaşanan olumsuzluklar, vatandaşların yargı organının adalet dağıtma işlevine duydukları güvenin azalmasına neden olmaktadır. İki yıl süren OHAL süreci sonrasında yüksek yargı organlarında yapılan değişiklikler ve Başkanlık sistemine geçiş için yapılan uyum düzenlemeleri sonucunda, yargı üzerindeki yürütme etkisinin arttığını, yargı kurumlarının bağımsızlığı ve hukukun üstünlüğü ilkesinin geçerliliğinin sorgulanır hale geldiğini görüyoruz.

Son dönemde kamuoyuna yansıyan ceza yargılamalarında yaşanan sorunlar, özellikle toplumun vicdanını derinden yaralayan dava süreçlerinde yaşanan belirsizlik ve öngörülemezlikler, toplumun adalet duygusuna zarar vermekte, yargı erkine duyulan güveni ciddi bir şekilde zayıflatmaktadır. Cinayet davaları ile istismar ve tecavüz davalarında uzayan dava süreçleri, mahkeme süreçlerinin olağan seyri ile toplum baskısı üzerine dava sonuçlarında değişikliğe gidilmesi, kimi durumlarda ise dava devam ederken mahkeme heyetinin değiştirilmesi, hamile tutukluların tahliye edilmemesi gibi uygulamalar, bağımsız ve tarafsız yargılanma hakkına halel getirmekte, yargı organlarına duyulan güvene onarılması güç zararlar vermektedir.

Mevcut hukuk düzenimiz, suça karşı caydırıcı olmaktan öte, neredeyse teşvik edici bir hale gelmiştir. Suç ve dava istatistiklerinde yıldan yıla yaşanan artışlar, verilen cezalarda yaşanan adaletsizlikler, ateş düşen ocakları söndüremeyen cezalar durumun vahametini özetler niteliktedir. 2020 yılında 1,9 milyon olan suç davası sayısı, 2021 yılında 2,5 milyona ulaşmıştır. Toplam dava sayısı ise 2,8 milyondan 3,3 milyona ulaşmış, sadece 2021 yılında 2,5 milyon dava mahkûmiyetle sonuçlanmıştır. Uyuşturucu kullanımı ve ticareti kapsamında 2020 yılında açılan dava sayısı 315 bin iken, 2021 yılında 423 bine yükselmiştir.

Yeniden Refah iktidarında, adil düzen esaslı bir hukuk sistemini getireceğiz. Bu sistemi oluştururken; kuvvetlinin değil haklı olanın üstün olduğu bir anlayışı benimseyerek; yaşantımıza, inanışımıza, örf ve adet kurallarımıza, objektif ve sübjektif ahlak kurallarımıza, değerlerimize göre hareket edeceğiz.

Yeniden Refah iktidarında, Yasama, Yürütme ve Yargı organlarının birbirlerinden kesin çizgilerle ayrılması ve birbirinden bağımsız olmasını sağlayacağız. Böylece Yargının, Yönetenler üzerindeki vesayeti ile Yöneticilerin Yargı üzerindeki vesayetine son vereceğiz. Din, dil, ırk, gelir düzeyi ayırt etmeksizin “herkes için hak, herkes için adalet” tesis edecek, milletimizin yargıya olan güveni artıracağız.

Bu yeni hukuk sistemi ile ulaşmak istediğimiz bir diğer hedef ise yargılama ve tutukluluk sürelerini azaltmaktır. Milli Görüş olarak, “geciken adaletin adalet olmadığının” bilincine sahibiz. Yeniden Refah iktidarında “Türk hukuku ağır aksak yürüse de gideceği yere mutlaka varır.” anlayışı terk edilecek; “Türk hukuku gideceği yere hemen varır.” anlayışı hâkim kılınacaktır. Uyuşmazlıkların çözümünde “barışçıl yollar” olarak telakki edilen tahkim ve arabuluculuk uygulaması daha etkin ve verimli hale getirilecektir.

Yeniden Refah iktidarında, milletimize armağan edeceğimiz “Yeni, milli ve yerli bir anayasa” yapılacaktır. Türkiye’de mevcut anayasa 12 Eylül Rejiminin halen daha kalıntılarını bünyesinde barındıran bir anayasa olup, bugüne kadar 20’den fazla kez bir takım rötuşlar yapılmaya çalışılmış, ancak tam manasıyla uygun bir hale getirilememiştir. Türkiye, uluslararası bir kuruluş olan Dünya Adalet Projesi’nin adalet ve hukuk alanındaki değerlendirmelerine göre 138 ülke arasında adalette 117. sırada yer almaktadır. Bu rakamlar, yapılan anayasa değişikliklerine rağmen, Türkiye’de adalet açısından istenilen noktaya gelinemediğinin göstergesidir. Hukuk alanında ilerleme kaydedilemediğinin bir diğer göstergesi ise mevcut hapishanelere ek olarak yapılan yeni hapishanelerdir. Sadece 2021 yılında Adalet Bakanlığı tarafından 39 adet yeni hapishane yapılması söz konusudur. Artık mevcut anayasanın yerine yeni bir anayasanın getirilmesi gerektiği açıktır. Hakkı üstün tutan, adaleti temel alan bir anayasanın ve bütün toplum kesimlerine, her vatandaşına adil bir şekilde yaklaşacak bir devletin, bir işleyişin ortaya çıkmasına vesile olacak, toplumsal mutabakat ile hazırlanmış yeni bir anayasanın yapılması son derece önemlidir. Milli Görüş olarak, yıllardır ifade ettiğimiz üzere, bu millete, bu güzel ülkeye yeni, yerli, milli ve sivil bir anayasayı iktidarımızda armağan edeceğiz.

Genel bir yaklaşımla, hukuk sistemine olan güveni artırırken, yargı karar sürelerini kısaltırken, ülkemizi yeni, milli ve sivil bir anayasaya kavuştururken, öncelikli olarak çözüme kavuşturmak üzere özellikle üzerine odaklanacağımız meseleler de vardır: 

·        “Süresiz nafaka mağduriyetinin giderilmesi”,

·        “6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunun aile bütünlüğünü bozucu maddelerinin ayıklanması”,

·        “Başıboş sokak köpeklerinin yaşam şartlarının düzenlenmesi”,

·        “Sağlıkta şiddet yasasının yeniden düzenlenmesi”,

·        “Başta gençlerimizin olmak üzere toplumumuzun genel ve ahlaki yapılarını bozmaya yönelik faaliyetleri olan dernek ve vakıflara yapılan yurtiçi ve yurtiçi desteklerin düzenlenmesi”,

·        “Toplumun genel ahlak yapısını bozan LGBT derneklerinin kapatılması”,

·        “eğitim sistemimizin milli refleksler göstermesinin önündeki en büyük engellerden olan Fulbright anlaşmasının sonlandırılması”,

·        “kamuda ehliyet ve liyakate dayalı bir atama/tayin sisteminin getirilmesi”,

·        “aile bütünlüğünü önleyen uygulamaların sonlandırılmasına ilişkin düzenlemeler”,

·        “öğretmenlik meslek kanununun hak ve meslek itibarı gözetilerek yeniden düzenlenmesi”,

·        “özel sektörde çalışan öğretmenlerin taban maaş uygulamasına geçirilmesi”,

·        “sosyal medya yasasının yeniden düzenlenmesi”,

gibi düzenlemeleri toplumun tüm kesimleriyle bir araya gelerek, ortak akılla çözüme kavuşturacağız.

Hukuk alanında yapacağımız düzenlemelerle çözüme kavuşturacağımız en önemli hususlardan biri süresiz nafaka meselesidir. Mevcut durumda, evlilik birliğinin sona ermesinden sonra eşlerin ödedikleri yoksulluk nafakası süresizdir. Bu husus nafaka alacaklısı bakımından adeta sosyal bir güvenlik gibi garanti teşkil etmekte, nafaka borçlusuna ağır bir yük yüklemekte ve ayrıca evlilik dışı ilişkileri de teşvik etmektedir. Ayrıca hayatının sonuna kadar nafaka ödeyeceğini düşünen çiftler boşanma kararını geciktirmekte ya da ertelemekte, özellikle yaşanan zorlukları gören gençlerimizin evlilik müessesesinden uzaklaşmaları teşvik edilmektedir. Ayrıca huzurun hâkim olmadığı bu tip evlerde, maalesef psikolojik ve sosyolojik sorunları olan çocuklar topluma kazandırılmaktadır. Dolasıyla nafaka süresinin tespit ve tayininde gerekli düzenlemeler, hak ve adalet ekseninde yapılacaktır. Nafaka süresi, evlilik süresi ve boşanan eşlerin kusuru dikkate alınarak belirlenecektir. Nafaka miktarının tespitinde, boşanacak eşlerin yaşı, iş ve gelir durumları, müşterek çocuk olup olmadığı, eğitim seviyesi gibi bazı objektif kriterlerden istifade edilecektir. Nafakasını alamayan veya nafaka süresi dolduğu halde geçim derdi yaşayan ihtiyaç sahibi eşlere destek olmak üzere devlet yardımı ve istihdam mekanizmaları devreye alınacaktır.

Yeniden Refah iktidarında, ele alacağımız bir diğer husus İstanbul Sözleşmesinin devamı niteliğinde olan 6284 sayılı kanunun aile bütünlüğünü bozucu maddelerinin ve Medeni Kanundaki uzantılarının ayıklanmasını sağlamak olacaktır. Kadının beyanının esas alınmasında delil veya tanık şartı getirilecektir. Kanunlar tabiatı gereği önleyici değil caydırıcıdır. Suç olmadan ceza vererek suçun önlendiğini iddia eden anlayış hukukun en temel ilkelerinden olan ve masumiyet karinesi olarak bilinen “kusur olmadan ceza olmaz” ilkesine yani Anayasamızın 38. maddesindeki “suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz” kanununa açıkça aykırıdır. Ayrıca bu durum Türk Ceza Kanunu’nun 2. maddesindeki “kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz” hükmüyle de çelişmektedir. Kadın ve erkek için hak ayrı arı aranmaz, hak insan için aranır.

Yeniden Refah iktidarında, hayvan haklarına yönelik düzenlemeler de yapacağız. Eşref-i mahlûk olan bizler, Yüce Allah’ın bizlere emanet etmiş olduğu hayvanlara gerekli dikkati, özeni ve ilgiyi göstermek durumundayız. Hayvana yönelik şiddeti, inancımız ve emanete göstereceğimiz özenle koruma altına alacağız. Hiçbir canlıya, hak etmediği bir muamelenin yapılmasına asla izin veremeyiz. Bu hususta hayvan haklarını korumak üzere gerekli yasal çerçeveyi inancımız ve değerlerimiz çerçevesinde oluşturacağız. Bu düzenlemeleri yaparken, milletimizin kâbusu haline dönüşmüş olan, ölüm ve yaralanmalara sebebiyet veren başıboş sokak köpekleri sorununu da çözüme kavuşturacağız.

Başıboş sokak köpeklerine zarar verilmeden, itlaf edilmeden şehirlerimizden uzaklaştırılmalarını sağlayacak ve yaradılışlarına ve tabiatlarına uygun şekilde, rahatlıkla yaşamlarını sürdürebilecekleri barınaklara kavuşmalarını sağlayacağız. Hayvan severlerin talep etmeleri halinde, belirli bir eğitimin ardından oluşturduğumuz barınaklarda istihdam edilmelerini sağlayacak, böylece sürekli olarak hayvanlarımızın şefkat dolu bir ortamda yaşamalarını sağlayacağız. Bu sorunun sadece barınaklarla çözüme kavuşturulamayacağını da çok iyi biliyoruz. Bu sorunu kökünden çözmek üzere, köpek ticareti, köpek sahiplenme, sahiplenilen köpeği terk etme hususlarında yasal çerçeve oluşturacağız. Köpek sahiplenme sürecini psikolojik testler ve ruhsatlandırma gibi ön koşullara bağlayacağız. Sokak köpeklerini sahiplenen vatandaşlarımıza su ve elektrik faturalarında indirim yapılması, emlak, çevre ve temizlik vergilerinde belirli oranlarda muafiyet getirilmesi gibi teşvik edici uygulamalar getireceğiz. Köpeklerini terk eden vatandaşlarımıza ise para cezası ve düzenli vergilendirme getireceğiz.

Toplumumuz içerisinde “Yeni Sosyal Medya Yasası” olarak bilinen Basın Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile internet haber sitelerinin 5187 sayılı Basın Kanunu kapsamına alınması öngörülmektedir. Yalan haberlere, basın etiğine aykırı eylemlerden önemli mağduriyetlerin yaşanması söz konusudur. Ancak başta kıymetli basın emekçilerimiz olmak üzere, sosyal medyayı kullanan her kesim Yeni Sosyal Medya Yasası’nın hatalı olduğunda hemfikir olmuş durumdadır.

Bu amaçla, Yeniden Refah iktidarında, Yeni Sosyal Medya Yasası’nı basın ifade özgürlüğünü koruyacak şekilde güncelleyeceğiz. Bu Kanunu, özellikle gençlerimizi ifsat eden, onları intihara, uyuşturucuya, eşcinselliğe, şiddete ve çeşitli sapkınlıklara özendiren, dijital medya üzerinden toplumumuzu bağımlı hale getirmeyi amaçlayan türlü sosyal medya platformundan korumak üzere yeniden ele alarak düzenleyeceğiz. Sosyal medyadan etkilenerek; deizm, ateizm, uyuşturucu, cinsiyet karmaşası gibi yanlışlara itilen, intihara, eşcinselliğe, cinsiyet değiştirmeye, alternatif aile arayışlarına giren gençlerimizi bu ifsat projelerinden, Irkçı Emperyalizmin ve Siyonizmin pençesinden kurtaracağız.

Basın etiği çerçevesinde kalarak, medyamızı daha özgür bir hale getireceğiz. Nispeten daha küçük yayın kuruluşlarını desteklemek üzere, küçük gazetelerimizin menfaatine devlet olarak dağıtım birimi kuracak ve dağıtım tröst oluşumlarının önüne geçeceğiz. Bu çalışmamızla ülkemize son derece faydalı işler yapan tüm gazetelerin daha müreffeh bir şekilde ayakta kalmalarını sağlayacağız.  

Yeniden Refah iktidarın, başta LGBT dernekleri olmak üzere, toplumumuzu ahlaken çökertmeye yönelik dernek ve vakıfları kapatacağız.  Yurtdışından dernek ve vakıflara aktarılan mali kaynakları kontrol ve denetim altına alacağız.  Eşcinsellikle ilgili psikolojik destek veren rehabilitasyon merkezlerini kuracak ve evlatlarımızı bu çukurdan çekip kurtaracağız.

 

 

 

 

GENÇLİK POLİTİKAMIZ

“Para kaybedebilirsiniz, bunu yeniden çalışarak kazanabilirsiniz. Allah (CC) muhafaza, toprak da kaybedebilirsiniz, toprağı da tekrar savaşarak geri alırsınız. Ama bir nesli kaybettiğiniz zaman bunu bir daha kazanmanız mümkün değildir. Onun için önce ahlak ve maneviyat.”

Dr. M. Ali Fatih Erbakan

 

Gençlerimize, Milli Görüş’ün ikinci 40 yılında Erbakan Hocamızın hayatı boyunca ilmek ilmek işlediği ve tohumlarını her bir kilometre kareye ektiği maddi ve manevi kalkınma ülküsünün yegâne temsilcileri olarak çok hayati vazifeler düşmektedir. Gençlerimizin bu vazifelerini idrak etmeleri ne denli önemli ise, bu vazifeleri gerçekleştirebilecekleri şartların ve olanakların kendilerine sunulması da o denli önemlidir.

Yeniden Refah Partisi olarak, gençlerimizi çağın gereklerine uygun bir gençlik ortamında yaşatmayı ve gelişimlerini sağlamayı önde gelen hedeflerimiz arasında tutmaktayız. Bu nedenle gençlerimiz için her biri birbirinden değerli birçok projeyi hayata geçireceğimizi beyan ediyoruz.

Yeniden Refah Partisi olarak ile adımımız Gençlik Bakanlığı’nın kurulması olacaktır. Ülkemizde, başta ekonomi ve istihdam alanı olmak üzere, yaşanan çeşitli olumsuzlukların, gençlerimiz üzerindeki moral bozucu edici etkilerine karşı gençlerimizin psikolojik olarak desteklenmesi, Gençlik Bakanlığı’nın önde gelen görevleri arasında yer alacaktır. Yaş aralıklarına göre uzman psikologlar/psikolojik danışmanlar aracılığıyla gençlerimizin endişelerini gideren, güven telkin edici, hayata ve geleceğe hazırlayan görüşmeler, uzmanlar tarafından belirli aralıklarda uygulanacaktır. Hiçbir genç, geleceğini planlarken yalnızlığa mahkûm olmayacaktır.

Gençlik Bakanlığı bünyesinde iller ve ilçeler bazında kurulacak komisyonlar marifetiyle, gençlerimize okul ve iş ortamlarında sosyal ve psikolojik destek sağlayacağız. Ayrıca Gençlik Bakanlığımız bünyesinde milli ve manevi değerlerine bağlı bir neslin ihyası için Milli Gençlik Maarif Ajansı”nı kuracağız.

Yeniden Refah İktidarında, ülke yönetiminde geçlerimize daha geniş alanlar açacağız. Başka Gençlik Bakanlığı’nın merkez ve taşra teşkilatlarında olmak üzere, çeşitli kurum ve kuruluşlarda görevlendirilecek genç bürokrat adaylarımızın, ülkemiz açısından çok büyük öneme haiz stratejik görevlere getirilmeden önce zorunlu “Nizam-ül Mülk Hazırlık Programı” kapsamında belirlenen protokoller çerçevesinde eğitim alması sağlanacaktır.

Gençlerimizin, ülkemiz siyaset arenasında temsilinin daha yüksek bir oranda gerçekleşmesi ve toplumumuzun her kesiminden genç siyasetçilerin yetişmesi amacıyla Gençlik Bakanlığı bünyesinde düzenleyeceğimiz siyaset okulları, organizasyonları ve eğitimleri kapsamında diplomalı genç siyasetçiler yetiştireceğiz.

Gençlik Bakanlığımız bünyesinde, sanat ve sanata duyarlı bir neslin inşası için “Sanatsal Kalkınma Başkanlığı”nı tesis ederek gençlerimizin sanata olan ilgi düzeyini artırıcı projeleri gerçekleştireceğiz.

Yeniden Refah İktidarında gençlerimizin sosyal haklarını güçlendireceğiz. Eğitim hayatı devam eden hiçbir gencimiz internet aboneliklerinde vergi ödemeyecek ve bu hizmetten kaynaklı mali yükümlülükleri Bakanlığımız bütçesinden karşılayacağız. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından yapılan gelir testleri sonucunda, yeşil kart almaya hak kazanan gençlere, kamu işe alımlarında ve İŞ-KUR bünyesinde pozitif ayrımcılık yapmak üzere yasal düzenlemeleri hayata geçireceğiz. Genel Sağlık Sigortası uygulamasından olumsuz etkilenen gençlerimizin mağduriyetlerinin giderilmesini ve sosyal yardımlardan gençlerimizin hak ettikleri payı almalarını sağlayacağız. Çocuk işçiliğini önlemeye yönelik sert ve tavizsiz önlemleri ivedilikle alacağız.

Gençlerimizin eğitim ve seyahat amaçlı ilk pasaport başvurularında, harç alınmamasını bir defaya mahsus olmak üzere de gidiş-dönüş uçak biletlerinin devlet tarafından karşılanmasını sağlayacağız.

Gençlerimizin eğitim için aldıkları mevcut geri ödemeli devlet kredilerinin, gençlerimizin istihdam şartları sağlandıktan 2 yıl sonrasında başlayacak şekilde ve faizsiz olarak gerçek bir devlet desteği haline gelmesini sağlayacağız. İktidarımızla birlikte, bu kredi uygulamasına son vererek aynı tutarda karşılıksız burs destek sistemini tesis edeceğiz.

Ailelerimizin kümülatif geliri üzerinden toplam gelir, ailede bulunan fert sayısına bölündüğünde, geliri asgari ücretin 1/3’ü oranından az olan tüm gençlerimizin geri ödemesiz burs almaya hak kazanmasını sağlayacağız. Ayrıca hangi yaş ve eğitim seviyesinde hizmet verdiği fark etmeksizin tüm devlet yurtlarının kapasitesini ve konforunu arttıracağız. Bu sayede modern hale getirilmiş devlet yurtlarımızın, gençlerimizin barınma ihtiyaçlarını karşılamak için ilk tercihleri haline gelmesini sağlayacağız.

Yeniden Refah İktidarında, sorunları dinlenen ve fikirlerine önem verilen bir gençlik oluşturacağız. Gençlerimizin her türlü öneri, sorun ve taleplerinin ivedilikle cevaplanabilmesi ve çözüme kavuşturulabilmesi amacıyla kendilerine tanımlanmış şifreleriyle giriş yapabilecekleri bir dijital platform kuracağız. Aynı zamanda Gençlik Bakanlığı’na bağlı olarak her ilimizde fiziki olarak kuracağımız Gençlik İletişim Merkezleri aracılığıyla gençlerimizin sürekli olarak yanında olacağız.

Yeniden Refah İktidarında, gençlerimizin geleceğe ilişkin planlarını gerçekleştirmelerinin önündeki engelleri kaldıracağız. 18 yaşını doldurmuş her gencimize dijital web ve mobil tabanlı bir uygulama üzerinden sadece kültürel etkinliklerde kullanılmak üzere her yıl bir defaya mahsus olmak üzere hesaplarına 2.000 TL hibe edeceğiz. 24 yaş altındaki gençlerimizin ilk bilgisayar ve telefon alımlarında bir defaya mahsus olmak üzere vergi iadesi yapacağız.

Gençlerimizin yuva kurmalarına destek olmak amacıyla, bir defaya mahsus olmak üzere faizsiz olmak üzere evlilik kredisi uygulaması getireceğiz. Gençlerimizin ilk ev ve araba alımlarında bir defaya mahsus olmak üzere faizsiz destek kredisi sağlanması ile ilgili yasal düzenlemeleri yapacağız. Bu alımlarda gençlerimizin bir defaya mahsus olarak vergiden muaf olmasını da sağlayacağız. İlk defa ticarete atılan 30 yaş ve altı gençlerimizin kurdukları şirketleri iki yıl süreyle vergiden muaf tutacak, faydalı model ve buluş niteliği taşıyan girişimlerde faizsiz kredi, teşvik ve hibe desteği sağlayacağız.

Yeniden Refah İktidarında, gençlerimizi kötü alışkanlıklardan uzak tutacak önlemler alacağız. Resmî rakamlara göre ülkemizde her yıl 10 milyon kişi kumar oynamaktadır. Bu kesimin önemli bir kısmını ise gençlerimiz oluşturmaktadır. Kumar bağımlılığını yok etmek amacıyla, bağımlıların “kişiye özel tedavi” yöntemiyle, psikologlardan ve psikolojik danışmanlardan oluşan ekipler yardımıyla gençlerimizi bu illetten kurtaracağız.

Ülkemizde uyuşturucu madde kullanımında son yıllarda görülen endişe verici artış dikkat çekmektedir. Geleceğimizin teminatı olarak gördüğümüz gençlerimizi madde bağımlılığının pençesinden kurtarmak ve ailelerine destek vermek amacıyla gerekli tedbirleri almak ve doğru politikaları oluşturmak ve bıraktırma tedavi programlarını açmak/artırmak ve sürekli desteklemek ana önceliklerimizden biri haline getirilecektir.

Yeniden Refah İktidarında, gençlerimizin yetenekleri açığa çıkarılacak ve desteklenecektir. Gençlerimizin kabiliyetli olduğu, eğitim aldıkları veya eğitim almayı talep ettikleri alanlarda gelişimleri Gençlik Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı ile desteklenecektir. Bir meslek lisesinde okusun veya okumasın, her gencimiz, ilgi alanlarına göre en az bir mesleği edinmiş olarak lise öğrenimi tamamlayarak, üniversite hayatına başlayacaktır. Gençlerimizin üniversite yaşamları, talep etmeleri halinde, lise öğreniminde edindikleri mesleklerini geliştirmek üzere desteklenecektir. Gençlerimizin sevdikleri mesleği icra etmeleri halinde yüksek verimlilik gösterecekleri gerçeğinden hareketle, gençlerimizi tatmin edecek şekilde istihdam sağlanması hem gençlerimiz hem de ülkemiz açısından hayati önem taşımaktadır. Bu sayede, genç işsizliği ile etkin şekilde mücadele edecek ve gençlerimizin önündeki bu endişe verici tabuları ve engelleri ortadan kaldıracağız. Gençlerimizin de yakından takip ettikleri üzere kamuda haksızlıklara ve rahatsızlıklara neden olan mülakat ile kamuya personel alma uygulamasına son verecek, sınav başarısını temel alan bir atama sistemini tesis ederek, ehliyet ve liyakat sahibi vatandaşlarımızın kamu görevlisi olmalarını sürekli hale getireceğiz.

TBMM bünyesindeki Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu, çok geniş bir alana hitap ettiği için gençlerimizin sorunlarına dönük çözüm üretme konusunda hantal ve yetersiz kalmaktadır. Bu sebeple TBMM bünyesinde Gençlik Komisyonu müstakil bir şekilde kurularak gençlerimizin sorunlarına daha öncelikli ve daha yüksek hassasiyet gösterilmesini sağlayacağız.

 

 

 

AİLE VE SOSYAL HİZMETLER POLİTİKAMIZ

Aile politikası, aile kurumun toplumsal, hukuki ve ekonomik açılardan muhafaza edilmesi, güçlü kılınması ve destekle devamlılığının temini gereksiniminden ortaya çıktığı için sosyal politika ve hizmetleri toplumsal ihtiyaçlar çerçevesinde geliştirileceğiz ve şekillendireceğiz.

Ailenin ihtiyaçlarını giderecek noktada düzenli gelir imkânlarını sağlayan ekonomik tedbirleri alacağız. Yürütülecek maddi kalkınma hamlesi ile aile kurumunun devamlılığına tehdit oluşturan borçluluk, işsizlik ve her çeşit ekonomik sıkıntıları ortadan kaldıracağız. Evlilik kurumunun en sağlıklı bir şekilde kurulmasını her bakımdan destekleyeceğiz, özendireceğiz ve maddi yönden teşvik edeceğiz.

Aileyi geliştirecek ve güçlendirecek kültürel, eğitsel ve danışmanlık hizmetlerini ücretsiz olarak sağlayacağız. Gelecek nesillerimizin hem fizyolojik hem de psikolojik olarak sağlıklı, ahlaklı, milli ve manevi değerlerimize haiz, insanlığa faydalı bireyler olarak yetiştirilmeleri için belirli dönemlerde ücretsiz eğitim programları geliştireceğiz. Sevgi, uyum ve uzlaşmanın aile bireyleri arasında sağlanabilmesi amacına dönük olarak, eğitim mevzuatında düzenlemelerin yapılmasını sağlayacağız.

Ülkemizin ve milletimizin geleceği açısından hayati öneme haiz aile müessesesinin korunması ve güçlendirilmesi için aile yapısını tehdit eden her türlü yıkıcı maddi ve manevi tesirlerin önlenmesi yönünde gerekli tedbirleri alacağız. Medyanın aile yapısı ve evlilik üzerinde olumsuz etkiler oluşturacak yayınlardan arındırılması için gereken tedbirleri alacağız. Kültür emperyalizminin meydana getirdiği özellikle kadın ve çocuk istismarına yönelik tutumların başta medya olmak üzere, iş hayatı, eğitim hayatı gibi birçok alanda ortadan kaldırılması için gerekli yasal düzenlemeleri yapacağız. Müspet aile birey rol modellerini, medyada, sanatsal, kültürel ve sosyal faaliyetlerde ön plana çıkaracağız. Kadın rol modeller aracılığıyla ahlak, iffet, merhamet, fedakârlık, şefkat, asalet, üretkenlik gibi değerleri kadınlarımız arasında yaygınlaştırıp güçlendireceğiz.

Ülkemizin 'Yeniden Büyük Türkiye' idealine ulaşması için kadınların bu büyük ideal uğrunda siyasette ve karar alma mekanizmalarında etkin rol almaları ve bu bilince ulaşmaları yönünde teşvik edici gereken adımları atacağız. Sadece ülkemizde değil, tüm dünyada kadın ve aile ile ilgili sorunların çözümüne model olabilmek için D-8 ve D-60 organizasyonları bünyesinde ailenin ve kadının güçlendirilmesine yönelik oluşturulacak teşkilatın bir aşaması olarak Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı bünyesinde "Aile ve Kadını Koruma Teşkilatı"nı kuracağız.

Kadınlarımızın kamuoyu araştırmaları ile ortaya konulan ihtiyaç ve beklentilerinin, maddi ve manevi sıkıntılarının bölgesel faktörleri de göz önünde bulundurularak analiz edecek, bütün bu alanlarda çözüm üretilebilmesi, gerekli yasal düzenlemelerin yapılabilmesi için Türkiye ve dünyadaki müspet kadın teşkilatları, sivil toplum kuruluşları ve akademisyenler ile gerekli işbirliği ortamını oluşturacağız.

Türkiye toplumunun kadın ve aileye yönelik yerel problemlerine batı merkezli ithal edilen çözümler yerine doğrudan yerel unsur ve potansiyelin varlığını göz ardı etmeden ve kültürümüze uygun bir anlayış ile çareler üreteceğiz. Boşanma sürecinin en hızlı ve sıkıntısız bir tarzda sonuçlanmasını amaçlayan mevcut arabuluculuk sistemine, aile birliğinin devamı noktasında önemli katkılar sunma potansiyeline sahip olan kültürel normlarımızdaki aile “Uyuşmazlık Hakemliği Sistemi”ni dahil edeceğiz.

Kadınlarımızın temel hak ve hürriyetlerinin korunması, kadına yönelik şiddet, taciz ve her türlü istismarın önlenebilmesi için, mevcut mevzuatların aile kurumunun bütünlüğünü tehdit eden unsurlarının yerine, ahlak, adalet ve ilme dayalı gerekli hukuki düzenlemeleri ikame edeceğiz. Kadına yönelik şiddeti doğuran şartların bertaraf edilmesi ve ahlak, maneviyat ve adalet duygusu yüksek bir toplumun oluşturulabilmesi için gerekli önlemleri alacağız. Yasal delillere dayandırılması şartı ile kadına yönelik şiddetle ilgili cezai yaptırımların ağırlaştırılmasını sağlayacağız.

Kadınlarımızın eğitim seviyesinin yükseltilmesi için gerekli tüm adımları atacağız. Kendi işini kurmak, üretime katılmak ve özellikle kadın tarım ve hizmet kooperatifleri kurmak isteyen kadınlarımıza faizsiz krediler ve vergi indirimleri gibi teşvikler sağlayacağız.

Boşanmış kadınlarımıza eğer işsiz iseler işsizlik sigortası vererek ve çalışmak istiyorlar ise iş imkânları oluşturarak geçimlerinin sağlanması ile nafakalarının temini husussunda gerekli adımları atacağız ve erkeğin üzerinden mevcut süresiz nafaka borcunu böylece kaldırmış olacağız. Boşanmış, nafaka süresi sona ermiş ancak halen muhtaç durumda olan kadınlarımız için devlet mekanizmasını işleterek, boşanmış kadınlarımızın maddi açıdan mağduriyet yaşamalarına engel olacağız. Boşanmış, işsiz kalmış ve nafaka süresi sona ermiş kadınlarımızın, çalışabilecek durumda iseler devlet eliyle iş imkânları sunarak, çalışamayacak durumda iseler maddi destek vererek maddi sıkıntı yaşamadan yaşamlarını sürdürmelerini sağlayacağız.

Boşanmış erkeklerin, eski eşlerine olan nafaka ödemelerini süreli hale getirme yoluyla, boşanmış ancak başka bir kadınla yeniden aile kurmuş erkeklerin maddi yükünü hafifletecek, mevcut gelirleri ile yeni kurmuş olduğu ailesini maddi sıkıntılar yaşatmadan idame ettirmesini sağlayacak, yeni kurulacak ailedeki kadın ve çocukların maddi sıkıntılar yaşamasının önüne geçeceğiz. Erkeğin, boşanmış olduğu eşinden olan çocuklarına ilişkin nafaka yükümlülüklerini ise “en üst yaş sınırı 25 olmak üzere erkek ve kız çocuklarının istihdamı gerçekleşene kadar olmak üzere” düzenleyeceğiz.  

Yeniden Refah iktidarında, evsiz ve kimsesiz vatandaşlarımızı gözeteceğiz. Maddi zorluk yaşayan, bakıma muhtaç ve kimsesiz vatandaşlarımız için “Sıcak Yuva Merkezleri”ni kuracak, bu merkezlerde barınma, gıda, temizlik ve sağlık hizmetlerini ücretsiz olarak sunacağız. Çocuk, genç, yaşlı, kadın, erkek fark etmeksizin kimsesiz veya muhtaç durumda olan tüm vatandaşlarımızın daha nitelikli ve daha özverili sosyal hizmetlere erişiminin uygulayıcısı ve denetleyicisi olacağız.

Refakatsiz çocuklara ve yaşlılara bakım desteği sağlamak isteyenlere yoksulluk sınırından az olmamak üzere maaş bağlayacağız. Bakım desteği alan muhtaçların, Bakanlık bünyesinde oluşturacağımız Takip ve Denetim Kurulu aracılığı ile sürekli takibini yaparak her türlü istismarın önüne geçilmesini sağlayacağız.

 

 

ENGELLİ VATANDAŞLAR POLİTİKAMIZ

Yeniden Refah Partisi olarak “Engellilere Hizmet Önceliğimizdir” sloganımızla çıkmış olduğumuz bu yolda, engelli vatandaşlarımızın hayatın tüm alanlarında yer alabilmesini sağlamak temel amacımızdır. Bir vatandaşımızın engelli olması topluma faydalı olmasına engel değildir. Bu sebeple engelli vatandaşlarımızın hayatın her alanında bireysel katkılarının sağlanması için gerekli tüm düzenlemeleri yapacağız.

İstihdam ve Ekonomik Destekler

Engelli vatandaşlarımızın iş hayatına katılımı ve istihdamı ile ekonomik özgürlüklerinin sağlanması partimiz için birincil önemdedir. Engelli vatandaşlarımızın bu alanda önlerindeki zorlukları kaldıracak, kamu ve özel sektörde engelli vatandaşlarımızın istihdamında pozitif ayrımcılık ilkesini uygulayacağız.

TÜİK verilerine göre, ülkemizde %12,5 oranıyla 10 milyon engelli vatandaşımızın olması nedeniyle, kamu ve özel sektörde engelli çalıştırma oranını adil bir şekilde güncelleyerek %3’ten %6’ya yükselteceğiz. 

18 yaşını geçen ve çalışma kabiliyetine sahip olan tüm engelli vatandaşlarımızın kamu ve devlet gözetimi altında özel sektörde çalışma kapasitesine göre uzaktan çalışmada buna dahil olmak üzere iş sahibi yapacağız. Bunun yanı sıra çalışanlarının %90’ı engelli personelden oluşan, ülke ekonomisine katma değer üreten fabrikalar ve teknoloji merkezleri kuracağız. Bu fabrikalar ve teknoloji merkezleri sayesinde, öncelikle görme engellilerin ihtiyaç duyduğu yaşamı kolaylaştırıcı yazılım, anons cihazı ve çeşitli donamlar, işitme engellilerin kullandığı kulaklıklar, ortopedik engellilerin kullandığı yürüme araçları, ortezleri ve protezleri üreterek hem ihraç edecek hem de vatandaşlarımızın hizmetine sunacağız.

İş kurmak isteyen engellilerimize kurmak istediği iş ile ilgili kursları verilmesini sağlayacağız. Bu kurslarda başarılı olan engelli vatandaşlarımıza belirli oranda hibe ve teşvik verip 3 yıl süre ile vergiden muaf tutacağız.

Kamu sektöründe; Yardımcı Hizmetler Sınıfı kaldırılacağından, ortopedik engelli, görme engelli ve işitme engelli olan vatandaşlarımızın, kamuda çalışma ve özlük hakları ile ilgili sorunlarını, kadrolarını niteliklerine göre Genel İdari Hizmetler Sınıfına veya Teknik Hizmetler Sınıfında aktarma yoluyla çözüme kavuşturacağız.

EKPSS sürecinde yaşanan sorunların giderilebilmesi için sınav sorularının zorluk derecesine ilişkin çalışmalar yapacağız.

Engelli bireylerin işgücü durumlarının değerlendirilerek istihdama yönlendirilebilmeleri amacıyla İŞKUR bünyesinde “Mesleki Değerlendirme Birimleri” kuracağız.

Özel sektör işyerlerinde ve korumalı işyerlerinde çalıştırılacak özel gereksinimli işçilerin prime esas kazanç alt sınırı üzerinden hesaplanan işçi ve işveren sigorta primlerinin tamamının Hazine tarafından karşılanmasına yönelik mevzuat değişikliğini hayata geçireceğiz.

Büyükşehir belediyeleri ile nüfusu 100.000’i geçen belediyeler tarafından; park, bahçe ve kaldırımlarda ihtiyaç duyulan fidan, çiçek, yer ve duvar kaplama malzemesi gibi ürünlerin üretileceği ve özel gereksinimli bireylerin çalışabilecekleri korumalı işyerleri kurulmasını yasal zorunluluk haline getireceğiz. Ayrıca bu belediyelerde engelsiz yaşam merkezleri açılmasını zorunlu kılacağız.

Erişilebilirlik

Şehirlerimizi, engelli vatandaşlarımızın hayatını kolaylaştıracak, onlar için daha yaşanabilir hale getirecek her türlü tedbiri alacağız.

Trafik ışıklarında, toplu taşıma araçlarında ve duraklarda mevcut olan anons sistemlerini iyileştireceğiz. Anons sistemi olmayan tüm trafik ışıklarına, toplu taşıma araçlarına ve duraklara anons sistemleri kuracağız.

Mevcut parkları ve oyun bahçelerini, engellilerin erişilebilirliğini sağlayacak şekilde yeniden yapılandıracağız. Kaldırımlarda, yaya geçitlerinde, parklarda, çocuk oyun alanlarında, kamunun hizmet verdiği ve kamu kullanımına açık tüm binalarda ve ulaşım hizmetlerinde erişilebilirlik tedbirlerinin alınmasını saylayacağız. Yalnızca engelliler için değil hareketlerinde kısıtlılık yaşayan yaşlılar, hamileler, çocuklar, bebek arabalılar, çok uzun veya çok kısa boylu kişiler için de gerekli düzenlemeleri hayata geçireceğiz.

Engelsiz ulaşım araçlarının tüm illerde olmasını sağlayacağız. Bu konuda yerel yönetimlere zorunluluk getirecek ve ilgili meslek odaları ile iş birliği yapacağız.

Kamu ihaleleri şartnamelerinde “erişilebilirlik koşulunun” yükümlülük haline getirilmesini ve bu yükümlülüklere uymayan yapıların kesin kabulünün yapılmamasını sağlayacağız.

Belediye sınırlarındaki ve mücavir alanlardaki yol, kaldırım, sinyalizasyon gibi yapıların engelli bireyler için erişilebilir olmasının sağlanması için ilgili bakanlıklar eliyle etkin ve sürekli denetim yapacağız.

Kaldırımlara araç park edilmesi nedeniyle; engelli vatandaşlarımız, yayalar, yaşlılar ve bebek arabası kullananlar ulaşımda güçlük çekmektedir. Araçların kaldırımlara park edilmesinin engellenmesi için ilgili kurumlar tarafından engellilik ve trafik bilinciyle ilgili kamu spotları hazırlayacağız. Bu kamu spotlarının prime time olarak adlandırılan yayınların en çok takip edildiği zaman diliminde yayınlanmasını sağlayacak ve kaldırımlara parkla ilgili trafik denetimleri sıkılaştıracağız.

Tüm kamu ve özel sektör resmi web sitelerinin, tüm engel grupları açısından erişilebilir olmasını sağlayıcı hukuki düzenlemeler getireceğiz.

Yakın zamanda yaşadığımız depremin de bize gösterdiği gibi, engelli vatandaşlarımızın barınmalarında ve gündelik yaşamlarında az katlı yapılarda olmaları hayati önem arz etmektedir. İlgili kamu kurum ve kuruluşlar ile ortak çalışmalar yaparak gerekli önemleri alacağız.

Spor

Son dönemde engelli vatandaşlarımızın ülkemiz milli takımlarında göstermiş olduğu başarılar, destek verildiği zaman engelli vatandaşlarımızın spor dallarında ne denli başarılı olabileceklerini ortaya koymaktadır. Engelli vatandaşlarımızın da diğer vatandaşlarımız gibi spor yapmaları için gerekli alt yapı yatırımlarını, yerel yönetimler ile koordineli olarak yürüteceğiz. Uluslararası müsabakalarda olup da ülkemizde branş olarak temsil edilmeyen tüm alanlarda engelli vatandaşlarımızın spor yapmalarını destekleyeceğiz. Engelli vatandaşlarımızı, maddi imkânlar sunarak spor yapmaya teşvik edeceğiz. Engelli spor kulüplerine verilen desteğin bir bölümünü direkt sporculara aktaracağız.

Engelli Vatandaşlarımızın Temsili

Her bakanlıkta, ülkemizde yaşayan 10 milyon engelli vatandaşımızı temsil eden, engelli vatandaşlarımızdan sorumlu temsilci atanıp, alınan kararlar da engelli vatandaşlarımızın uyumluluğu ve menfaatinin gözetilmesini sağlayacağız. Karar alındıktan sonra düzeltme değil, karar alma aşamasında doğru kararlarının alınmasını mümkün hale getireceğiz.

Belediye meclis üyeliğinin adaylık sürecinde her partiden en az bir engelli meclis üyesi adayı olmasını zorunlu hale getirerek, engelli vatandaşlarımızın belediye meclislerinde temsil edilmesini sağlayacağız.

Eğitim

Engelli öğrencilerimizin her türlü eğitim öğretim hakkından sonuna kadar faydalanması için gereken her türlü imkân ve olanağı sağlayacağız.

Üniversitelerin özel eğitim bölümlerinde görme engelliler öğretmenliği, işitme engelliler öğretmenliği ve zihinsel engelliler öğretmenliği bölümleri yeniden ayrı ayrı açılarak, alanında uzman eğitmenleri yetiştireceğiz.

Özel eğitime ihtiyacı olan engelliler, yaşadığı bölgelerde özel eğitim uygulama okullarının bulunmaması sebebiyle gerekli olan eğitimi alamamakta, bu sebepten birey kendine ve topluma fayda sağlayamamaktadır. Özel eğitim uygulama okullarını Milli Eğitim Bakanlığı koordinatörlüğünde yaygınlaştıracağız.

Kamu kurumlarında yetkin eğitimli işaret dili tercümanları istihdam edeceğiz.

Otizm, zihinzel, otistik ve down sendromlu olan bireylerin ayrımcılığa uğramadan bütünleştirilmiş ortamlarda eğitim görmelerinin sağlanması ile eğitsel değerlendirmeleri, özel eğitim, meslekî eğitim, destek eğitim ve rehabilitasyon hizmetlerini geliştireceğiz.

Engelli okullarını yaygınlaştırılıp şehir merkezlerinde ulaşım sorunu olmayan bölgelere alacağız. Ayrıca özel eğitim haftalık saatlerinde engel gruplarına göre farklılık göstermekle birlikte, tüm gruplar için önemli düzeyde artış sağlayacağız.

Özel eğitim ihtiyacı olan bireylerin mesleğe yönlendirilmesine hizmet edecek mesleki değerlendirmeyi, ilgili bakanlıkların koordinatörlüğünde gerçekleştireceğiz.

Lise ve üniversitelerde engelli öğrencilerin kalacağı yurtlar hakkında kapsamlı bir çalışma yapıp engelli öğrenciye uygun yurtları tesis edeceğiz.

ÖSYM tarafından gerçekleştirilen merkezi sınavlarda görevlendirilen uzman okuyucu ve kodlayıcıların, özel gereksinimli bireyler konusunda farkındalıklarının ve donanımlarının artırılmasını sağlayacak düzenlemeleri yapacağız.

Görme Engelliler için tüm ders kitaplarının yanı sıra yardımcı kaynakların da yeterli miktarda Braille olarak basılmasını sağlayacağız.

İşitme engellilerin okul öncesi, ilköğretim, ortaöğretim, üniversite ve dini eğitimde yaşadığı sorunların tespiti ve giderilmesi hakkında alanında uzman ekipler oluşturacak, her alanda eğitimlerini tam manasıyla sürdürmelerini sağlayacağız.

Engelli çocuklarımızın ve gençlerimizin eğitim hayatında fırsat eşitliğinin sağlanması için karşılaştıkları sorunları çözecek ve eğitim şartlarını iyileştireceğiz.

Sağlık

Sağlık Kurulu raporlarında meydana gelen aksaklıkların giderilmesi için rapor yönetmeliğini güncelleyecek, tüm ihtiyaçlara cevap verecek duruma getireceğiz. Her başvuru için ayrı ayrı rapor değil tüm ihtiyaçları karşılayan tek rapor uygulamasına geçeceğiz.

SMA hastalarının ilaçları ve tedavisi hakkında en kısa zamanda gerekli bölümler ile etkin çalışmalar yürütüp tedavi ve ilaç problemlerini çözüme kavuşturacağız. SMA hastalarının tüm tedavi masraflarının devlet tarafından karşılanması için düzenleme getireceğiz.

İlave ücret ve katılım payı konularında özel gereksinimli bireylere yönelik düzenleme yapacağız.

Fizik tedavi ve rehabilitasyon seans sayısının, bireylerin durum ve ihtiyaçlarına göre özellikle gelişimin hızlı olduğu ve en fazla fayda sağlanabildiği erken çocukluk döneminde arttırılması yönünde düzenleme yapacağız.

SGK tarafından rapor ile karşılanan özel gereksinimli bireylerin kullanmak zorunda olduğu hasta alt bezi ve enjektörlerin kullanım miktarı ile ilgili gerçekçi düzenlemeleri hayata geçireceğiz.

SUT’ta yer alan tıbbi malzeme yelpazesinin genişletilmesi, bu bağlamda adaptif oturma, ayakta durma ve yürüme yardımcıları, engelli puseti gibi tıbbi malzemeler ve bireysel ihtiyaçları karşılamak üzere özellikli tekerlekli sandalyelerin SUT’a eklenmesi ve fiyat güncellemesi yönünde düzenleme yapacağız. Daha fazla sayıda bireyin akülü tekerlekli sandalye hizmetinden yararlanabilmesi için ödeme kriterlerinin uzman ekipler tarafından yeniden değerlendirilmesini sağlayacağız.

Bakım, Sosyal Hizmet ve Maaşlar

Engellilerin muhtaçlığının belirlenmesinde hane halkının toplam geliri değil, bir birey olarak engelli vatandaşın bireysel gelirini esas alacağız. Mevcut durumda ödenmekte olan engelli maaşlarını, asgari ücret seviyesine getireceğiz.

Bakıma ihtiyaç duyan tüm engelli vatandaşlarımıza sosyal hizmetler gözetiminde verilen bakım hizmetleri devam ettirilecektir. Bakımını üstlenen kişiye verilen maaş yükseltilip en az asgari ücret tutarına getirilecek, SGK pirimi devlet tarafından karşılanacaktır.

Engellilerin sıfır araç alımındaki maksimum fiyat sınırını %150 oranında artıracağız. 1600 cc motor hacmi sınırı geçerli olmak kaydıyla, şehit aileleri ve gazilerin de faydalanmasını sağlayacağız. Engeliler için yurtdışından ithal edilebilecekleri araçları ise yaş sınırı olarak 0-5 yaş arası araçlar şeklinde düzenleyeceğiz.

Engelli vatandaşlara yaklaşım, tutum ve davranışla ilgili toplumdaki bireyleri bilinçlendirmeye yönelik projelerin, konferansların ve etkinliklerin devlet ve sivil toplum kuruluşları tarafından gerçekleştirilmesini sağlayacağız.

Çalışma hayatına katılan engellilerin, işten ayrılmaları durumunda engelli aylıklarının yeniden bağlanma sürecini kolaylaştıracak ve bürokratik işlemleri hızlandıracağız.

Engelli bireye sahip aile fertlerinin, çocuğunun eğitim veya hizmet aldığı Milli Eğitim Bakanlığı, Aile Sosyal Politikalar Bakanlığı veya Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na bağlı olan kamu kurumlarında veya özel kurumlarda tam veya kısmi süreli istihdamında pozitif ayrımcılık ilkesi çerçevesinde öncelik sağlayacağız.

Kamuda çalışan ve engelli çocuğa sahip olan annelerin yarı zamanlı çalışma/esnek çalışma gün ve saatleri ile ilgili düzenleme yapacağız.

Engelli bireye sahip olan ailelerin kamu kurumlarının organize ettiği uygun mekânlarda bir araya getirilerek deneyimlerini birbirleriyle paylaşmaları sağlanacaktır.

Kamu kurumlarına ait mesire yerleri, dinlenme tesisleri ve uygulama otellerinde, engelli vatandaşlarımızın ücretsiz tatil yapabilmelerini sağlamak üzere kontenjan uygulaması başlatılacaktır.

Özel gereksinimli bireyin ebeveyninin vefatı durumunda, engelli bireyin kurum bakımına alınmadan önce bireyin kendi ev ortamında bağımsız yaşam becerilerinin desteklenmesine öncelik verilmesi ve bu geçiş sürecinin oluşturulacak mekanizmalarla desteklenmesi salanacaktır.

Hanehalkı içinde engelli bir birey olduğunu belgelendirenlerin; su, elektrik ve doğalgaz faturalarında indirim uygulanmasına ilişkin yasal düzenlemeyi hayata geçireceğiz.

Engelli veri tabanı oluşturarak tüm engelli verilerini tek çatı altında toplayacağız.

Bankalarda ve noterlerde görme engelli vatandaşlarımızın karşılaştıkları imza sıkıntılarını mobil imza yöntemi ile çözeceğiz.

Engelli erkek bireylere yetim aylığını, yaş sınırı aranmaksızın bağlayacağız.

Engelli bireylerin yalnızca anneleri değil, babaları ve bakım yükümlülerinin de erken emeklilik hakkından yararlanabilmesi yönünde düzenleme yapacağız.

Zihinsel engelli, otistik ve down sendromlu olan bireylerin ve ailelerinin; sosyal güvenlik, sosyal yardım ve sosyal hizmetlerden daha etkin biçimde yararlanmasını ve toplumsal yaşama tam katılımlarını sağlayacağız. Otizm, zihinsel otistik ve down sendromlu olan bireyler için tam süreli bakım ve rehabilitasyon hizmetleri geliştirecek, yaygınlaştıracak ve özel eğitim saatlerini artıracağız.

Şehit Aileleri ve Gazilerimiz

“Türk Silahlı Kuvvetleri Sağlık Yeteneği Yönetmeliği”nde belirtilen şartlara uymadığı için gazilik unvanı verilmeyen, ancak çalışamayacak durumda olan sayıları binler ile ifade edilen vatandaşlarımızın bir an önce gazilik unvanına kavuşması için çalışmalar yapacağız.

Halen uygulanmakta olan bir tanesi şehitlerimizin eş ve çocuğuna, bir tanesi de anne, baba veya kardeşe tanınan toplam 2 istihdam hakkını, eğer şehit evli ise eşine ve tüm çocuklarına sayı sınırı olmaksızın genişleteceğiz. Eğer şehidimiz bekâr ise anne, babası veya kardeşi kullanmak üzere 2 kişilik istihdam hakkı sağlayacağız. Getireceğimiz yeni haklar da dahil olmak üzere Türk Silahlı Kuvvetleri personeli olan şehitlerimize tanınan tüm hakları, tüm görev şehitlerini kapsama almak üzere genişleteceğiz. Gaziler için uygulanmakta olan 1 kişilik istihdam hakkını, eşi ve çocuğu için kullanılmak üzere 2 kişiye çıkaracak, bekar olan gazilerin ise anne, baba veya kardeşleri tarafından kullanılmak üzere bir istihdam hakkı vereceğiz.

 

 

 

MİLLİ EĞİTİM POLİTİKAMIZ

“Bir ülkenin asıl zenginliği, tankı, topu, tüfeği ve ekonomik gücü değil; imanlı, inançlı ve ilim sahibi evlatlarıdır.”

Prof. Dr. Necmettin Erbakan

 

Eğitim ve öğretim sistemi içerisinde sayıları 27 milyonu bulan okul öncesi, ilkokul, ortaokul, lise ve üniversite öğrencilerimiz ile 1,5 milyonun üzerindeki eğitimcimiz, akademisyenimiz ve idari personelimiz bulunmaktadır. Bu rakamlar göstermektedir ki ülke olarak en büyük zenginliğimiz genç ve dinamik nüfusumuz, evlatlarımızdır.

Bu sebeple, önce ahlak ve maneviyat ilkesini gerçek anlamda özümseyerek gençlerimizi, yeni nesillerimizi hidayet ve ilmi kendi bünyelerinde birleştirebilen, vatan sevgisine ve tarih şuuruna sahip, ahlaki değerleri yüksek nesiller olarak yetiştirebilmemiz gerekmektedir. Bu özelliklerden bir tanesinin eksik olduğu nesiller yetişmesi halinde, ülkemize yarardan çok zarar geleceğini yakın tarihimizde örnekleriyle ve acı tecrübeleriyle hep birlikte müşahede ettik.

Eğitim ve Öğretim sistemimizde öncelikli olarak yapılmasını gerekli gördüğümüz uygulamalar Milli Eğitim ve Yükseköğretim sistemlerinin paydaşlarının hizmet ve çalışma koşullarının maddi ve manevi olarak iyileştirilmesine dönük olmalıdır. Bu nedenle öncelikli olarak, gerek öğrencilerimizin gerekse öğretmenlerimizin öncelikli olarak çözüme kavuşturulması gereken meselelerine odaklanacağız.

Yeniden Refah iktidarında, Milli Eğitimde atacağımız ikinci adım ise ahlak ve maneviyatı önceleyen bir Milli Eğitim Sistemi ve Müfredatı oluşturmaktır. Milli Eğitim Bakanlığı’nın gerçek anlamda millileştirilmesi amacı ile Fulbright-Birleşik Devletler Eğitim Komisyonu faaliyetlerini sonlandıracağız. Yerli kaynaklarımıza ve milli kültürümüze yönelmeyi pekiştirmek amacıyla, Milli Eğitim Şuralarını düzenli hale getirecek ve Şura Kararlarının uygulanması ile ilgili Milli Eğitim Bakanlığımızın çalışma yapmasını sağlayacağız. Okul öncesi eğitiminden üniversite lisans eğitiminin sonuna kadar, öğrencilerimize değerler eğitimi vereceğiz.

Verdiğimiz sözlerden de anlaşılacağı üzere “yenilenme ve ümitlenme” dönemi olarak nitelendirdiğimiz bu dönemin ardından, “ayağa kalkma ve başlama” dönemine geçeceğiz inşallah. Yeniden Refah iktidarımızda, yenilenme ve ümitlenme dönemini tamamlayıp; öğretmenlerimizin haklarını teslim ettikten, mesleğin itibarını koruma altına aldıktan, birlikte oluşturduğumuz yeni eğitim sisteminden ve müfredattan sonra, öğrencilerimizin eğitim ve öğretimle ilgili temel sorunlarını çözdükten sonra, diğer bir ifade ile kaliteli ve istikrarlı bir Milli Eğitim Sistemini ihdas ettikten sonra diyeceğiz ki “Saygıdeğer Öğretmenlerimiz, Kıymetli Öğrencilerimiz, Buyrun Başlıyoruz”.

Bu adımlarımızla, öğretmenlerimizi sadece öğreten olmaktan kurtaracak, onlara birer muallim bakış açısı aşılayan, keşfeden, yetiştiren ve aydınlatan bir konuma getireceğiz. Bu yeni konumlarıyla öğretmenlerimiz de öğrencilerini ilmi ve irfanı talep eden, tarihini özümsemiş ve günümüz meselelerine duyarlılığı yüksek olan, soru sorabilen, sorduğu sorunun cevapları peşinde kararlı olarak gidebilen, ilgi alanına giren bir meseleyi dert edinerek ülkesine ve tüm insanlığa bu uğurda hizmet etmeyi amaç edinmiş feraset sahibi bireyler olarak yetiştireceklerdir.

Nitekim bu yeni yapıdan yetişen gençlerimiz Yeniden Büyük Türkiye’nin kuruluş mimarları olacak, ülkemizi ilim, fen ve teknolojide yücelterek, ürettiği katma değeri hem ülkesine hem insanlığa kazandıran bireyler olacaklardır. Yeniden Refah Partisi iktidarında en önemli yatırımı, bugünümüzü ve geleceğimizi emanet ettiğimiz çocuklarımıza ve gençlerimize olan yatırımlar olarak görüyoruz. Bu amaçla yetiştikleri okul ve üniversite müfredatlarının ülkemizin geleceğinin öncelikli belirleyicilerinden olacağını çok iyi biliyoruz.

Yeniden Refah iktidarında, tek bir program üzerinden eğitim veren ve bu süreç boyunca alternatif nitelikteki eğitim programlarına devam etme olanağı sunmayan okullaşma sisteminden vazgeçeceğiz. Aynı çeşitliliğin mesleki ve teknik eğitimde de olmasını sağlamak üzere Öğretmen Lisesi, Kız Meslek Lisesi, Ticaret Lisesi, Spor Meslek Lisesi gibi mesleki eğitim veren okulların yeniden açılmasını sağlayacağız. Bu gençlerimizin istemeleri halinde, meslek sahibi oldukları alanlarda üniversite okumalarını teşvik edeceğiz.

Eğitim sisteminin “2 yıl okul öncesi + 4 yıl ilkokul + 3 yıl ortaokul + 3 yıl lise” olmak üzere yeniden yapılandıracağız. Mesleki ve teknik eğitimi güçlendireceğiz. Planlama yaparak meslek edindirme okullarındaki programların ve müfredatlarının ülkemiz ihtiyaçlarına uygun hale getirilmesini sağlayacağız. Okullarımızda verilen dil eğitimi geliştireceğiz. Her öğrencinin en az bir dili başarılı bir şekilde öğrenebilmesini sağlayacağız. 

Okul öncesi eğitim dönemi, çocukların ilkokula hazırlandığı, ihtiyaç duyacakları temel bilgilerin oyun olarak basitçe öğretildiği bir dönem olacaktır. Çocuklarımıza milli ve manevi değerlerimizin erken yaşta kazandırılması da okul öncesi eğitimin temel amaçlarından olacaktır. Bu okullarda, toplumun örf ve adetlerine uygun, ortak değerlerimizin öğretildiği yeni bir program uygulanacaktır. Bu eğitim dönemi mecburi olmayacak, ancak devlet bu konuda ailelere yardımcı olmak için her türlü tedbiri alacak ve destekleyecektir.

0-5 yaş grubu çocuklarımızın bu dönemde özellikle annesi ile olmak üzere ailesiyle bağlarının güçlendirilmesi amacıyla annelere yerinde eğitim verilecek ve çocuk bakım maaşı bağlanacaktır. Bu imkâna rağmen çalışma hayatına devam etmek isteyen anneler çocuklarını MEB tarafından denetlenen okul öncesi eğitim kurumlarına gönderebilecektir.

Üstün yeteneklilere yönelik okulların sayısını artırarak, cevher olan üstün yetenekli öğrencileri zamanında tespit edecek, daha üstün ve farklı müfredatlardan geçirilmesi sağlanacak, bu çocuklarımızın yabancı ülkeler tarafından sahiplenilmesinin önüne geçmiş olacağız.

Özel eğitime ve rehabilitasyona ihtiyacı olan evlatlarımızın, haftalık ders saatlerinin artırılmasını sağlayacak, eğitime erişim hakkına ilişkin toplumsal farkındalık çalışmalarını yaygınlaştıracak ve ayrımcılığa karşı gerekli önlemleri alacağız.

İlköğretim ve ortaöğretimde milli ve manevi değerlerimizi önceleyen bir müfredatı getireceğiz. Bu dönemin özellikle mesleki eğilimlerin belirleneceği bir dönem olmasını sağlayacağız. İktidarımızda ortaokullardan itibaren meslek eğitimini başlatacağız. Belirlemiş olduğumuz sisteme uyum sağlayıp, farklı becerilere sahip olduğu belirlenen öğrencilerimizin, kendilerine uygun olan mesleki ve teknik eğitime yönlendirilmeleri sağlanacaktır.

Ortaöğretime geçiş ve üniversiteye giriş sınavları, öğrencinin neyi bildiğini, ne konuda eksik olduğunu ölçen sınavlar değil, öğrencinin hangi alana yatkın olduğunu, hangi alanda başarılı olduğunu ölçen sınavlar olacaktır. Bu sınavların sonucunda, öğrencilerimiz en başarılı oldukları alanlara yönlendirilecektir.. Üniversiteye giriş için farklı ders alanlarında ve yıl içerisinde birkaç defa uygulanan bu sınavların uygulamaya yönelik olması veya açık uçlu sorular içermesi sağlanacaktır.

Okullarda başarı değerlendirme sistemi not odaklı değil, ürün odaklı olacaktır. Öğrenciler hayatın her alanında yenilikler yapmak, teknoloji üretmek, sanat eserleri ortaya koymak için çalışmalar yapacak ve bu amaçlara uygun sınavlara gireceklerdir. Gençlerimiz ezberledikleri bilgi miktarına ve sınavlardan aldıkları notlara göre değil, o dersin bilgilerini kullanarak bir eser üretip üretmediklerine göre değerlendirileceklerdir. Böylece çocuklarımız ve gençlerimiz derslerine sınavdan geçmek için değil, kendilerine ait olan ve gerçek hayatta sorun çözen projeleri ve eserleri üretmek için çalışacaklardır. Yeni Milli Eğitim Sistemiyle çocuklarımızın ve gençlerimizin büyük hedeflere ulaşmaları için onlara her türlü desteği vereceğiz.

Öğrencilerimizi bilim ve teknoloji ile deneyim yoluyla tanıştırmak, ilgi alanlarını çeşitlendirmek, bilimsel bakış açısı kazandırmak için bölgesel ve yerel nitelikli bilim ve doğa merkezlerini yaygınlaştıracak ve deneyim programları geliştireceğiz.

Kırsal alandaki çocuklar başta olmak üzere öğrencilerin kültürel gelişimleri için tiyatro, sergi, müze gezisi ve benzeri kültürel faaliyetler kapsamında etkinlikler yapılacak, gezici tiyatro ve sergiler ücretsiz olarak düzenlenecektir.

Eğitimde en temel prensiplerimizden bir tanesi de anayasamızda devlete bir görev olarak verilmiş olan bireylerin manevi mutluluğunu geliştirme vazifesinin devlet tarafından etkin şekilde yerine getirilmesi suretiyle yeni nesillerimizin ahlak ve fazilet bakımından üst düzeyde yetiştirilmesidir. Yeni nesillerimizin dini ve ahlaki hasletlerle donanması, helal ve haram bilincine sahip şuurlu bireyler olarak yetişmeleri için gerekli her türlü tedbir alınacak, eğitim politikamızda ve geliştireceğimiz yeni müfredatta ‘önce ahlak ve maneviyat’, ‘irade yönetimi’ ve ‘hakkı üstün tutma’ prensipleri hâkim olacaktır.

Gençlerimiz için istikrarlı ve günümüz gerçeklerine cevap veren, lise dönemi sonunda onu en az bir meslek sahibi yapacak olan yeni bir müfredat oluşturacağız. Memleketimizin bir gencini dahi kaybetme, eğitimsiz bırakma lüksümüzün bulunmadığı bilinci ile geliştireceğimiz müfredatın temelinde imanlı, inançlı ve ilim sahibi olan, vatan sevgisine ve tarih şuuruna sahip ahlaki değerleri yüksek nesiller yetiştirmeye yönelik ilkeler yer alacaktır.

Yeni Milli Eğitim Sistemimizde ülke ve dünya gerçeklerini göz önünde bulundurarak, her genç evladımızın geleceğe güvenle bakabileceği bir meslek-zanaat-sanat sahibi olmasını sağlayacağız. Üniversiteden mezun olan tek bir gencimiz dahi işsiz kalmayacak, üniversite diploması 'işsizlik sertifikası' olmaktan kurtarılacaktır. Bu amaçla uygulamalı eğitim ve staj gibi uygulamalar, kamu destekli ve zorunlu hale getirilerek, erken dönemde teorik bilgi ile uygulamaya dayalı bilginin birlikteliği sağlanacaktır. Tüm öğrencilerin akademik, sosyal ve duygusal gelişimlerinin öğretmenlerimi ve velilerimiz tarafından düzenli olarak takip edilebileceği Öğrenci Takip Sistemini oluşturacağız.

Okullarımızın mali yükünü velilerimizin sırtından tamamen alacağız. Devlet okullarının tamamında ücretsiz yemek uygulamasına geçeceğiz.

Yeniden Refah iktidarında öğretmenlerimiz özlük haklarına kavuşmuş olacaktır. Öğretmenlik mesleğini stratejik meslekler kapsamına alarak, mesleğin itibarını ve önemini artıracağız.

Mevcut Milli Eğitim Sistemin öğretmenlerimizle ilgili başlıca dört sorununu çözmeden öğretmenlerimiz mutlu ve huzurlu olarak hizmet veremeyeceklerinin farkındayız. Bu sorunlar;

1- Sistemde istikrarsızlık sorunu: Sürekli değişen bir sistemde, öğretmenlerimizin kendilerini ve öğrencilerini sisteme adapte etmeleri, etkin ve verimli çalışmaları mümkün değildir. Yeniden Refah iktidarında, eğitim sisteminin tüm tarafları ile aynı masada oturarak düzenlemeler yapacak ve istikrarsızlığa son vereceğiz. Bu bağlamda öğretmenlerimizin okutmak istedikleri MEB tarafından sağlanan ücretsiz ders kitaplarını kendilerinin belirlemesini sağlayan bir sistem getireceğiz.

Okul müdür ve müdür yardımcılarının atama, görevde yükselme ve görevden alma usul ve esaslarında adalet ve liyakate dayalı yeni düzenlemeler yapağız. Tüm bölgelerimizde öğretmen, kurum ve müfredat açısından standardizasyonu sağlayacağız.

2- Ekonomik bunalım sorunu: Aldığı maaşla geçinemeyen, hatta ek işler yapmak durumunda bırakılan bir eğitimci, verdiği hizmet odaklanamaz. Yeniden Refah iktidarında, tüm memurlarımıza olduğu gibi kıymetli eğitimcilerimize de %150 oranında zam vereceğiz. Kamuda çalışan öğretmenlerimizin, her eğitim ve öğretim yılı başında aldıkları eğitim ve öğretime hazırlık ödeneğini bir asgari ücret tutarına yükselteceğiz.

Özel okullarda çalışan tüm öğretmenlerimizi Öğretmenlik Meslek Kanunu kapsamına tam kapsamlı olarak alacağız. Özel okullarda çalışan öğretmenlerimize taban maaş uygulamasını getirerek, hem kamuda hem özel okullarda öğretmenlerimizi, öğretmenlik mesleğine yakışan bir gelir seviyesine yükselteceğiz. Bu süreci destelemek amacıyla özel okullara, yeniden yapılanmaları ve kurumsallaşmaları için maddi destek ve teşvik paketleri düzenleyeceğiz.

3- Ailenin bütünlüğü sorunu: Mevcut sistemde, çok sayıda eşi başka ilde kendisi başka ilde görev yapan öğretmenlerimiz, evladı başka ilde kendisi gurbette öğretmenlerimiz bulunmaktadır. Yeniden Refah iktidarında, Öğretmenlik Meslek Kanunu’nda yapacak olduğumuz düzenlemeler kapsamında, tüm eğitimcilerimizin aile bütünlüğünü sağlayacak adımları atarak, aile bütünlüğünü teminat altına alacak, bu sorunu bir daha ortaya çıkmayacak bir anlayışla çözeceğiz.

4- Hak, Adalet ve Meslek itibarının sağlanamaması sorunu: Bu sorun giderilmedikçe, öğretmenlerimizin temel sorunlarının çözümü asla mümkün değildir. Yeniden Refah Partimizin kurulduğu günden itibaren öncelikli vaatleri arasında bulunan Hak ve İtibarı Önceleyen, Öğretmenlik Mesleğini Stratejik Meslekler Kategorisine alan Öğretmenlik Meslek Kanunu’nu iktidarımızda çıkaracağız. İktidarımızda yapacağımız düzenlemeler ile atama/tayin sistemini de düzelteceğiz. Öğretmenlerimizin Ehliyete ve Liyakate Dayalı, Denetlenebilir, Tarafsız ve Şeffaf bir atama/tayin sistemini tesis edeceğiz. Mülakat ile kamuya öğretmen alma uygulamasına son verecek, mülakatlardaki başarı sıralamasını dikkate alarak atamaları yapacak, böylece ehliyet ve liyakat sahibi vatandaşlarımızın kamu görevlisi olmaları sağlanacaktır.

Yeniden Refah iktidarında, ataması yapılmayan öğretmenlerimizin sorunlarını da çözeceğiz. Öğretmenin itibarını ve saygınlığını artırmak için, hakkını verebilmek için, sözleşmeli ve ücretli öğretmenlik uygulamasını terk ederek, kadrolu öğretmen uygulamasına geçeceğiz. Kamunun ihtiyacı olan 150 bin öğretmen açığının, atamalar yoluyla kapatılması için bir atama planı ortaya koyacağız.

7 Kasım 2019 tarih ve 30941 sayılı Resmi Gazetede ilan edilen, “Kamu Görevlerine İlk Defa Atanacaklar İçin Yapılacak Sınavlar Hakkında Genel Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik”in 1. Maddesi kapsamında 2020 yılı itibarıyla karma atama uygulamasına son verildiği halde, ilgili Yönetmelik’e aykırı olarak yapılan Karma Atama sonucunda hak mağduriyetine uğrayan 2020 KPSS Öğretmenlerinin mağduriyetini, 2023 yılında yapılacak atamaya ek 15 bin kontenjan vermek suretiyle çözüme kavuşturacağız.

Evlatlarımıza, ailelerinden sonra, “dört helalin, beş haramdan büyük olduğu” şiarımız ile ilk defa tanıştıran, ancak mevsimlik işçi gibi istihdam olunan Fahri Kur’an Kursu Öğreticilerimize daimi kadro vereceğiz. Mevcut durumda çalışma şartlarını sağlayan tüm öğreticilerimizi, ek bir sınava veya bürokratik işleme tabi olmadan kadrolu hale getireceğiz. Fahri Kur’an Kursu Öğreticilerimiz, kadro haklarına kavuşmalarıyla birlikte, eşit işe eşit ücret ilkesine göre maaş, sigorta prim günü ve özlük haklarından yararlandırılacaktır. 12 ay ilkesine göre sürdürülecek olan Kur’an-ı Kerim kurslarında Fahri Kur’an Kursu Öğreticilerimizden azami ölçüde yararlanılacaktır.

“Önce Ahlak ve Maneviyat” şiarımız gereği, okullarda okutulan İslâm Dinimizle ilgili seçmeli dersleri, zorunlu ders haline getireceğiz. Bu amaçla, MEB’e bağlı okullarda önemli düzeyde Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni ihtiyacı oluşacaktır. Bu ihtiyacı karşılamak üzere, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenlerimizin gelecek KPSS öğretmen atamalarındaki kontenjanlarını, kamudaki ihtiyacın (açık oranın) en az %70’ini karşılayacak şekilde belirleyeceğiz.

Kamuya, Psikolojik Danışma ve Rehberlik (PDR) bölümü mezunu uzmanlardan önemli düzeyde atama yapılacaktır. PDR uzmanlarımızı, “her okulda en az bir PDR uzmanı olması” hedefimiz doğrultusunda öncelikli olarak Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı okullarda ve üniversitelerde istihdam edeceğiz. Ayrıca PDR uzmanlarımızı; Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na ile Adalet Bakanlığı’na bağlı hizmet birimlerinde ve yeni kurulacak Gençlik Bakanlığı’na bağlı ihdas edilecek Gençlik İletişim Merkezleri’nde istihdam edeceğiz. Bu amaçlar doğrultusunda önemli düzeyde PDR uzmanının kısa sürede kamuya atanması için planlama yapacağız.  

Ayrıca milletimizin eğitiminin sürekli hale getirilmesinde önemli bir konumda olan Halk Eğitim Merkezleri’ndeki usta öğreticilerimizin kadro ve özlük haklarında önemli iyileştirmeler yapacağız.

Yeni Milli Eğitim Sistemimiz ve yapacağımız düzenlemelerle birlikte;

·        Anaokulundan lise son sınıfa kadar ahlaki değerleri yüksek, tarih bilincine sahip, bilim ve teknolojiyle donatılmış nesiller yetiştireceğiz.

·        Okuduğunu, dinlediğini sorgulayan, talep eden, şuur, feraset ve dirayet sahibi nesiller yetiştireceğiz.

·        Taklit eden ve kopyalayan değil, yenilikçi ve icatçı nesiller yetiştireceğiz.

·        Lise son sınıfa geldiğinde, elinde mutlaka bir mesleği olan, kendine güveni olan nesiller yetiştireceğiz.

·        Uyuşturucu ve madde bağımlılığından, deizm, ateizm, eşcinsellik gibi sapkınlıklardan uzak bir nesil yetiştireceğiz.

·        Sadece 85 milyon Türkiye nüfusuna değil, tüm İslâm âlemine ve 8 milyar insanlığa faydalı olabilecek nesiller yetiştireceğiz.

 

 

 

YÜKSEKÖĞRETİM POLİTİKAMIZ

Ülkemizde 129’u Devlet, 79’u Vakıf olmak üzere 208 üniversite bulunmaktadır. Sanayi ve teknoloji alanında gelişme göstermiş bazı ülkelerin üniversite sayısından daha fazla üniversitemiz bulunmaktadır. Örneğin; Kanada’da 100, Almanya’da 63, Fransa’da 85, İtalya’da 91 üniversite bulunmaktadır. 2019 yılında yapılan bir araştırmaya göre, Türkiye’de bin kişiden 95’i üniversite öğrencisidir. Türkiye bu alanda Avrupa’nın önde gelen ülkelerini açık farkla geride bırakmaktadır. Örneğin; Almanya ve Fransa’da bin kişiye düşen üniversite öğrencisi sayısı 40 dolayındadır. Bu oran İngiltere’de 39; Avrupa Birliği’nde (AB) ise 38’dir. Siz bu kadar genci üniversite okumaya yönlendirirseniz, bunlara yönelik kamu ve özel sektörde iş olanakları bulmanız gerekir. Ancak ülkemizde üniversite diploması olduğu halde istihdam olanağı bulamayan önemli bir kesim bulunmaktadır. Gençlerimizin meslek edinmesi için çözüm üniversite sayısını artırmak değildir. Birçok gelişmiş ülke, ülkemizden çok az sayıda üniversite ile ekonomik gelişimini, sanayileşme sürecini tamamlayabilmiştir. Gelişmiş olan bu ülkeleri incelediğimizde, yeni üniversiteler açmak yerine, yatırımlarını mesleki ve teknik eğitime yönlendirdiklerini görmekteyiz.

Yeniden Refah iktidarında hem üniversiteleri gerçekten bilim üretir hale getirecek, hem de ortaöğretimden başlamak üzere mesleki ve teknik eğitime yöneleceğiz. Bu amaçla üniversitelerde meslek derslerinin devamı niteliğinde Teknoloji Fakültelerinin ve Devlet Planlama Teşkilatı’na benzer bir işlevi eğitim-öğretim için gerçekleştirecek bir mesleki planlama teşkilatı kuracağız. Bu teşkilatın üniversitelerdeki bölüm kontenjanlarını belirlemek başta olmak üzere, ortaokul ve liselerdeki mesleki eğitim planlamasını yapmasını sağlayacağız. Ülkemiz ve dünya gerçeklerine göre üniversitelerimizde bölümlerini revize edecek ve ihtiyaç planlaması çerçevesinde öğrenci kontenjanlarını yeniden belirleyeceğiz. Ayrıca öğretim üyeleri ile öğrencilerin birlikte çalışma olanaklarının artırmak, stajları zorunlu hale getirmek, staj maliyetlerinin kamu finansmanı ile desteklenmesi gibi uygulamaları geliştirerek ve yaygınlaştırarak üniversiteli geçlerimizin daha kaliteli bir öğrenim görmesini sağlayacak ve iş hayatı ile daha genç yaşta buluşmalarının önünü açacağız. Üniversite öğrencilerinin öğrenim imkânları ile burs ve barınma desteklerinde artış yapacağız.

Üniversitesini birincilikle bitiren öğrencilerimizi sadece bir plaketle uğurlama uygulamasından vazgeçeceğiz. Üniversitesini birincilikle tamamlayan her öğrencimizi, mezun olduğu bölüm veya dengi bir bölümde araştırma görevlisi olma hakkını vererek ödüllendireceğiz.

Üniversiteler hem mezun ettikleri öğrencileriyle hem de bünyelerindeki bilim adamları ile bilim üreterek ülke ihtiyaçlarını karşılama fonksiyonunu yerine getirmesi gereken kurumlardır. Ancak bilimsel faaliyetler ve bilimsel çıktılar açısından üniversitelerimizin eksikliklerinin olduğunu görmekteyiz. 

Üniversitelerimizin hem sosyal bilimler, hem de fen ve mühendislik alanlarında toplumumuza çözüm ve değer üretmek üzere yapılandırılmasını sağlayacağız. Bu amaçla üniversite-sanayi işbirliği, üniversite-sivil toplum işbirliği temelli projelerin geliştirilmesini ve yaygınlaştırılmasını destekleyeceğiz.

Üniversitelerin özgür düşüncenin merkezleri olduğunun bilinci ile daha bağımsız hale getirilmesi için YÖK’ün kapatılması da dahil olmak üzere birçok seçeneği, iktidarımızda sizlerle birlikte değerlendireceğiz ve uygulamaya geçireceğiz. YÖK, ülkemizde 12 Eylül darbesi ve 1982 Anayasası ile anılması, ayrıca anti-demokratik uygulamalarıyla bilinen bir kurum olması nedeniyle her dönem tartışma konusu olmuş bir kurumdur. Üniversitelerin merkeziyetçi bir anlayışla yönetilmesi elbette uygun görülemez. Bu nedenle yeni bir yasa hazırlayarak, YÖK’ü adeta kapatmak anlamına gelecek bir dizi adım atacağımızı ifade etmek istiyoruz. YÖK Kanunu yeniden düzenlenecek ve YÖK’ün yetkilerini önemli ölçüde daraltacağız. YÖK’ü yurtiçinde ve yurtdışında üniversiteler arası akademik ve bürokratik iletişimi sağlayan bir büro haline getireceğiz. YÖK’e yurtdışı eğitim-öğretim anlaşmalarına aracılık etme görevi verilerek, üniversiteler tarafından yurtdışında lisans ve lisansüstü öğrenim görmek üzere seçilen bursiyerlere destek olunmasını sağlayacağız.

Diğer bir ifadeyle YÖK, bir ajans, bir büro gibi hizmet verecektir. Görevleri arasında; yabancı üniversiteler ile ilişkiler, ortak projelerde üniversiteler arasında koordinasyonun sağlanması, diploma denklik süreçlerini yönetme, yurtdışına gönderilecek araştırma görevlilerinin belirlenmesinde üniversitelerle birlikte çalışma, yurtdışındaki üniversitelerle eğitim-öğretim anlaşmaları yapma gibi temel görevleri olan bir ajans, bir büro haline getireceğiz.

Bu yeni yapılandırmayla birlikte, üniversitelerin bilimsel çalışmalarını artırmak üzere adem-i merkeziyetçi bir yapıda olmaları sağlanacaktır. Yeni sistemde YÖK’ten alınan yetkiyi, rektörler ve senatolar arasında orantılı olarak paylaştıracağız. Bu nedenle rektörlerin, dekanların ve çeşitli üst düzey yöneticilerin bu görevlerde yer alabilmeleri için bilimsel ehliyete ve liyakate dayalı yeni bir atama sistemini tesis edeceğiz.

Yurtdışına lisansüstü eğitim için gönderilen öğrencilerin, yurda dönüşlerinde istihdam edilmeleri ve nitelikli araştırmalar yapabilmeleri için bağımsız araştırma enstitülerini kuracağız. Kurulacak bu enstitülere atanma şartlarını sağlayan öğrencilerin yurda dönüşlerinde görevlendirmelerini yapacağız. Atanma şartlarını sağlayamayanları ise mecburi hizmetlerini ifa etmek üzere önceden belirlenen üniversitelere yönlendireceğiz.

Yalnızca lisansüstü eğitimlerin verileceği ve yüksek katma değerli alanlarla araştırma projelerinin yapılacağı bu enstitülerde, üniversite-sanayi-sivil toplum işbirlikleri yapılacaktır. Başlangıçta seçilecek üç sanayileşmiş ilde Kuracağımız bu enstitüler, kamu üniversitelerine göre daha yüksek bütçeli ve daha özerk bir yapıda olacaktır. Bu enstitülerde lisans eğitimi verilmeyecek olup, akademik personelin özlük hakları ve ücretlerinin yanı sıra, yayın teşvikleri, proje destekleri, patent destekleri gibi faaliyetler üzerinden desteklenmesini sağlayacağız. Bu enstitülere alınacak personelde seçici olabilmek ve rekabeti artırabilmek amacıyla yurtdışına gönderilecek lisansüstü öğrenci sayısında artışa gideceğiz. Ayrıca rekabeti daha üst seviyelere çıkarabilmek için Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK)’na, lisansüstü eğitim için yurtdışına gönderilen ve belirli kriterleri sağlayan araştırmacıları kendi bünyesinde istihdam etme hak ve yetkisini vereceğiz. Atama süreçleri hızlandırabilmek ve yurtdışından dönen akademisyenlerimizi hızla öğrencilerimizle buluşturmak amacıyla, yurtdışında lisans ve lisansüstü öğrenim gören öğrencilerin diploma denklik süreçlerini en fazla iki ayda tamamlayacağız.

Üniversitelerde görev yapan öğretim üye ve elemanlarının da önemli sorunlarının çözüme kavuşturulması gereklidir. Bu amaçla;

Zorunlu hizmet şartı ile yurt dışına burslu olarak eğitim almaya gönderilenler, ilgili prosedür gereği, yurda dönüşlerinde zorunlu hizmetlerini ifa etmek üzere önceden belirlenmiş olan üniversitelerde göreve başlamaları söz konusu olmaktadır. Bursiyerlerin, burs dönemleri içerisinde olmak kaydıyla, yapmış oldukları evliliklerde, zorunlu hizmetlerini aile bütünlüğünü sağlayacak şekilde yerine getirmelerini sağlayacak düzenlemeyi hayata geçireceğiz.

Akademisyenlerimizin gelir düzeylerinin artırıcı ve ekonomik açıdan özgür hale getiren düzenlemeleri yapacağız.

Akademisyenlerin aile ve sosyal yaşamlarını desteklemek ve unvanlarının karşılığı olan maddi imkânlara erişmelerini sağlamak ve mesleğe başarılı gençlerimizin mesleğe özenmelerini desteklemek üzere, tüm memurlarımıza yapılan zamlara ilave olarak maaşlarına ve ek ders ücretlerine %50 oranında ek zam yapacağız. 

Akademisyenlerimizin yurtiçi-yurtdışı bilimsel araştırma destek tutarlarında artış yapacağız.

Ülkemizin bilimsel ve teknolojik açıdan ilerlemesinin sağlanması amacıyla TÜBİTAK proje başvuru ve değerlendirme süreçlerini daha kapsayıcı ve daha objektif hale getireceğiz.

Akademisyenlerimizin, öğretmenevlerinde konaklamada %50 indirim uygulamasını getireceğiz.

Akademisyenlerimizin, her akademik yılın başında bir asgari ücret tutarında olmak üzere eğitim ve öğretime hazırlık ödeneği almalarını sağlayacağız.

Doktor öğretim üyesi akademisyenlerimizi sözleşmeli personel olmaktan kurtararak daimi kadrolara aktarımını sağlayacağız.  

Akademisyenlerimizin farklı şehirlerde lisansüstü eğitim imkânlarına kavuşmalarını sağlayacağız.

Araştırma Görevlisi ve Öğretim Görevlisi kadrolarına sınav ve atanma usul ve esasları liyakat esaslı olarak yeniden düzenleyeceğiz. Kadro ilanlarının ve atama usullerinin ehliyet ve liyakat temelli olarak belirli hale getirilmesini sağlayacağız.

Akademisyenlerimizin ders yüklerinin hafifletilmesi için gerekli planlamayı yapacağız.

Doçentlik sınavlarındaki sübjektif etik ve değerlendirme kriterlerinin somutlaştırılması gibi uygulamaları hayata geçirerek sorunları çözeceğiz. Akademik etik kurallarını ve yaptırımlarını göreceli olmaktan çıkararak net bir çerçevede tanımlayacağız.

Yurt dışındaki saygın üniversitelerde çalışan yerli ve yabancı akademisyenlerimizin ülkemizdeki üniversitelerde çalışma oranlarını artıracak, tersine beyin göçünü sürekli olarak destekleyeceğiz. 

 

 

 

 

 

DIŞ POLİTİKAMIZ

Bölgesel istikrarsızlıklar, küresel düzeydeki açmazlar ve belirsizlikler, hala çözüm bekleyen ihtilaflar, iç çatışmalar, savaşlar, küresel ve bölgesel terör faaliyetleri, vekâlet savaşları, kitle imha ve konvansiyonel silahlarının ortaya çıkardığı riskler ve tehditler geniş çaplı sorunları beraberinde getirmektedir.

Yeniden Refah Partisi olarak;

Küresel güçlerin değil, kendi milli çıkarlarımızı ön planda tutan; “Bağımsız ve Milli bir Dış Politika” anlayışı önceliğimizdir. Türkiye’nin gerek bölgesel bir güç gerekse İslam dünyasında model ülke anlayışıyla stratejik bir öneme kavuşturulması öncelikli hedefimizdir.  

Dış politikada yıllardan beri uygulanmakta olan dışa bağımlı politikalar ne yazık ki ülkemizi içinden çıkılmaz bir sarmalın içerisine sokmuştur. Oysaki ülkemiz, jeostratejik bakımdan önemli bir kavşak noktasında yer aldığından, hassas ve kırılgan bölgesel dengeleri hesaplayarak, tek taraflı dışa bağımlı politikalar yerine, ülkemizin ve bölge ülkelerinin bir arada barış ve güvenlik içerisinde olmalarını ön plana alan dış politika anlayışı temel şiarımız olacaktır.  

Bugün Türkiye’nin, yüzlerce yıllık ortak kültürel, sosyal ve dini bağları paylaştığı jeostratejik öneme sahip bölge ülkeleri, küresel güçler tarafından yeniden dizayn edilmeye çalışıldığından, ülkemiz de bu durumdan dolaylı olarak etkilenmekte ve ciddi sorunlarla yüz yüze kalmaktadır. Bunun önünün alınabilmesi amacıyla Türkiye’nin öncülüğünde ve D-8 ülkelerinin katkılarıyla bölgede kalıcı barış ve istikrar için adil ve kalıcı çözümlerin ortaya konulması kaçınılmazdır. Özellikle bölge ülkelerinin toprak bütünlüğü ve egemenliklerinin korunması, normalleşmenin sağlanması büyük önem arz etmektedir. Türkiye’nin, bölge ülkeleriyle birçok alanda karşılıklı iş birliği potansiyelini geliştirmesi için büyük çaba içerisinde olması sağlanacaktır.

Dünyada yaşanmakta olan hızlı gelişmeler ve değişimler Türkiye’nin dış politikada yeniden önemli ve etkin adımlar atmasını gerekli kılmaktadır. Özellikle milli çıkarlarımızı gerekli kılan konularda avantaj sağlayıcı, sorun çözücü ve geliştirici araçların artırılması ve etkin hale getirilmesi yönünde çalışmalar yapılacaktır.

Yeni Dünya Düzeni’nin zulüm ve baskıyı önceleyen, sorun çözücü değil, sorun üretici politikaları ortaya koyması, küresel çapta huzur ve istikrarın ortadan kalkmasına neden olmaktadır. Bu nedenle Yeniden Refah Partisi, alternatif çözüm anlayışıyla, insanı merkezine alan ‘hak ve adalet’ öncelikli Yeni Bir Dünya kavramının ana çekirdeğini oluşturan D-8 öncülüğünde;

·         Savaş değil, barış

·         Çatışma değil, diyalog

·         Çifte standart değil, adalet

·         Üstünlük değil, eşitlik

·         Sömürü değil, iş birliği

·         Baskı ve tahakküm değil, insan hakları, hürriyet ve demokrasi,

temel ilkeleri doğrultusunda hareketle; kalkınma yolundaki ülkelerin dünya ekonomisi içindeki konumlarını iyileştirmek, ticari ilişkilerini çeşitlendirmek ve birçok alanda üye ülkelere yeni imkanlar sağlamak, uluslararası seviyede karar verme mekanizmalarına güçlü biçimde katılımlarını sağlamak amacını ve daha sonra D-8 Teşkilatı’nın bütün Müslüman ülkeleri kapsayacak şekilde D-60’a genişletilmesini ana hedef olarak görür.

Türk Devletleri Teşkilatı’nın daha aktif rol oynayarak Türk Devletleri arasındaki birliğin sağlanması, ekonomik, ticari, sosyal ve kültürel alanlarda iş birliği stratejilerinin geliştirilmesi, karşılıklı yatırım alanlarını belirlenmesi ve faaliyete sokulması, denize çıkışı olmayan Orta Asya Türki Cumhuriyetlerinin açılımlarını sağlayacak ulaştırma hatlarının geliştirilmesi, ilişkilerin istenilen düzeye getirilmesi önemli bir amaç olarak görülür.

Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın ülkemizle olan bağlarının güçlendirilmesi, benliklerinin korunması, durumlarının iyileştirilmesi, iş birliği ve diğer alanlarda sunulan hizmetlerin geliştirilmesi, bu gibi faaliyetlerin yerine getirilmesinde ilgili ülke makamlarıyla iş birliği içerisinde olmaya özel önem verilecek, vatandaşlarımızın bulundukları ülkelerdeki haklarının daha iyi korunması amacıyla her türlü çaba sarf edilecektir. Yurt dışında anadilimizin ve kültürel değerlerimizin korunması ve yeni nesillere aktarılması hususunda gerekli katkılar sağlanacaktır. Özellikle son dönemlerde bazı Avrupa ülkelerinde göç mevzuatlarının ve vatandaşlarımızın AB ülkeleri nezdinde vize işlemlerinin zorlaştırılmasının vatandaşlarımız üzerindeki etkilerinin giderilmesi yönünde kurumsal düzeyde gerekli girişimler yürütülecektir.

Yeniden Refah Partisi olarak bizler, Kıbrıs konusundaki kararlı duruşumuzu aynen sürdürecek ve çözümün yegâne şartının bağımsız ve egemen KKTC’nin varlığına bağlı olduğunu ve KKTC’ne yönelik izolasyonların kaldırılması ve KKTC’nin BM üye ülkeleri tarafından tanınması konusunda her türlü girişimin yapılması hususunda kararlılık sergilenecektir.

Türkiye’nin Adalar Denizi (EGE Denizi) ve Doğu Akdeniz’de hak ve menfaatlerinin fiili durum oluşturmak suretiyle yok sayılmasına ve Türkiye’nin Antalya Körfezi’ne hapsedilmesine yönelik ‘Sevilla Haritası’ üzerinden oldubittiye getirilmeye çalışılan politik adımlara karşı hak ve hukukumuzun korunması sağlanacaktır.

Türkiye ile kıyıdaş devletler arasında ikili sınırlandırma kapsamında deniz yetki alanı sınırlandırma anlaşmalarının akdedilmesi için çaba harcanacak, Doğu Akdeniz’de her türlü hak ve hukukumuzun güvence altına alınması ve Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) ilan edilmesi hususunda gerekli adımlar atılacaktır.

Adalar Denizi’nde Türkiye’ye ait olan adalar üzerindeki fiili işgale son verilmesi ve statüleri anlaşmalarla belirlenmiş olan adaların silahsızlandırılması konusunda gerekli adımların atılması sağlanacaktır.

Mavi Vatan sınırları içerisinde kalan ülkemizin sınırlarının, deniz alanlarında da korunması sağlanacaktır.    

Türkiye’nin Adalar Denizi (EGE Denizi), Doğu Akdeniz ve Karadeniz’deki hak ve hukukunun tam anlamıyla korunması, güven artırıcı önlemler çerçevesinde, karşılıklı saygı ve anlayış temelinde huzur, güven ve barışı önceleyen çözümlerin ortaya konulması sağlanacaktır.

Denizcilik Bakanlığı’nın kurulması konusunda gerekli adımların atılması sağlanacaktır.

Batı Trakya Türk Azınlığının, uluslararası anlaşmalardan kaynaklanan Azınlık haklarının tanınması konusunda her türlü platformda gerekli girişimler yapılacaktır.

Yeniden Refah Partisi olarak, Filistinliler arasındaki bölünmüşlüğün giderilmesi öncelikli hedefimizdir. Filistin halkının tüm meşru haklarının tanındığı, kapsamlı, kalıcı ve adil bir çözümün ortaya konulmasını öncelemekteyiz.

Ortadoğu’da tarihi dostluk ve kardeşlik bağlarına sahip olduğumuz ülkelerle yaşanan güven bunalımını ortadan kaldıracak, barış ve güvenliğe katkı sağlayacak, karşılıklı güven temeline bağlı olarak ilerletilmesine katkı sağlayacağız. Komşu ülkelerin bağımsızlık, egemenlik ve güvenliklerini korumaları, istikrar içerisinde olmaları konusundaki çabaları desteklenecektir.

Tüm bölge ülkeleriyle “donmuş” durumdaki ihtilafların barışçıl yollarla çözüme kavuşturulması sağlanacak, karşılıklı iş birliğinin geliştirilmesi sağlanacaktır.

Yeniden Refah Partisi olarak, Karadeniz’e kıyıdaş ülkeler ve büyük soydaş ve akraba topluluklarının yaşadığı Balkan ülkeleri ile ilişkilerimizi eşitler arası bir anlayışla her alanda geliştirmeye çalışacak, bu ülkelerle barış ve istikrarın korunması yönünde çaba göstereceğiz.

Özellikle Bosna-Hersek ve Kosova’da barış ve istikrar ortamının sürmesine büyük önem atfediyoruz.

Afrika ülkeleri ile ilişkilerimizi her alanda geliştirmeye büyük önem vereceğiz.

AB’ye tam üyelik girişimi, ülkemizin Batı’ya tamamen teslim olmasına yönelik olup, Yeniden Refah Partisi olarak, AB’ye tam üyelik yerine, eşitler arası bir anlayış çerçevesinde, karşılıklı ikili ilişkiler içerisinde olmayı öncelediğimizi ifade etmek isteriz.

Türkiye’nin ABD ile ilişkilerini, eşitler arası bir anlayışla, diyalog, adalet ve eşitlik bağlamında sürdürmesini öncelemekteyiz. Ayrıca ABD’nin bölgemizin istikrar ve barışını tehdit eden tek yönlü baskıcı politikalarından bir an önce vaz geçmesini bekliyoruz.

Yeniden Refah Partisi olarak, bölgemizde ortaya çıkabilecek her türlü gerilim ve sorunların krize dönüşmeden çözüme kavuşturulması konusunda adımlar atmayı, barış, istikrar ve refahın yaygınlaştırılması amacıyla Millî Görüş’ün ortaya koyduğu vizyon odaklı, tarafları bir araya getiren proaktif ve sonuç almaya yönelik etkin bir dış politika ortaya koymayı hedeflemekteyiz.

Keza, kangrenleşmeye yüz tutmuş bölgesel sorunlara kalıcı çözümler getirebilmek amacıyla ülkemizi, her konuda itibarlı, bölgesel ağırlığı olan, jeostratejik konumunun sunduğu imkânlardan yararlanmak suretiyle, olumlu etkileri her alanda hissedilen, somut ve kalıcı katkıları aranan önemli bir güç haline getirme hususunu kararlılıkla sürdüreceğiz.

 

 

 

İÇ İŞLERİ VE KAMU YÖNETİMİ POLİTİKAMIZ

Yeniden Refah Partisi olarak kamu yöneticilerinin ve güvenlik güçlerimizin maaş ve özlük haklarında iyileştirme yapacağız. Vali ve kaymakamların özlük haklarını emekliliklerine yansıyacak şekilde en az yüksek yargı mensuplarının seviyesine getireceğiz. İçişleri Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğü uhdesinde olan Mülki İdare Amiri mesleğine giriş sınavları başta olmak üzere tüm Bakanlık alımlarında mülakat uygulamasını kaldırılacağız.

İçişleri Bakanlığı’na bağlı Emniyet Genel Müdürlüğü teşkilatıyla ilgili 2024 yılında yürürlüğe konulacak yeni tayin sistemi, polis memurlarının aile bütünlüğünü tehlikeye sokacağından, 16 Mart 2022 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan 5306 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararı ile Emniyet Hizmetleri Sınıfı Mensupları Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği’ni yeniden düzenleyeceğiz. Polis memuru maaşlarının, Jandarma Astsubaylarının maaş seviyelerine çekilmesini ve endekslenmesini sağlayacağız.

Emniyet güçlerimizin çalışma saatlerini belirleyerek standart hale getireceğiz. Mesai saat ve ücretlerini yeniden düzenleyeceğiz. Polislerimizin tamamı için 3600 ek gösterge ve emekliliklerine yansıyacak özlük hakkı problemlerini çözeceğiz. Polis Teşkilatının en önemli problemlerinden biri olan kanunsuz emir” sorununu çözeceğiz.

Emniyet personeli için bir intibak yasası çıkararak bir defaya mahsus olmak üzere Eğitim durumuna bakılmaksızın toplamda yaklaşık 150 bin emekli polis memurumuzun ek göstergelerinde gerekli düzenlemeyi yapacağız.

Emniyet Genel Müdürlüğü içinde yaşanan kurum içi disiplin soruşturmalarının hukuki temellerden uzak ve keyfi olarak yapılmasını, yönetmeliği yeniden düzenlemek suretiyle engelleyecek, disiplin süreçlerini denetime açacak ve cezai yaptırımları orantılı hale getireceğiz.  POLSAN üyeliğinin tüm EGM personeli için zorunlu olması uygulamasını kaldıracağız.

Jandarma personelimizin özellikle riskli bölgelerde görev yapanlardan başlamak üzere görev tazminatlarını revize edeceğiz.

Uzman çavuşlarımızın, “vatanı savunana kadro haktır” prensibi ile sözleşmeli kadrodan, kadrolu personel statüsüne geçişini sağlayacak, özlük haklarında mesleğin gerektirdiği şartlarda iyileştirmeler yapacak, mesleki güvenceye kavuşmalarını sağlayacağız. Günümüz gerçeklerinden uzak kalmış olan 3269 sayılı Uzman Erbaş Kanunu’nu revize ederek; nöbet, sağlık, sicil yönetmeliklerini ekleyecek, kıdemlerinin rütbeden sayılmasını sağlayacağız. Uzman çavuşlarımızın 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu kapsamına alınmalarını sağlayacak, tayinlerinde aile bütünlüğünü dikkate alan düzenlemeleri yapacak ve tüm ordu evlerinden ve sosyal tesislerden istisnasız istifade etmelerini sağlayacağız.

Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu’nu, bekçilerimiz ile vatandaşlarımız arasındaki sevgi, saygı ve güven bağını güçlendirecek şekilde yeniden düzenleyecek, bekçilerimizi mahallenin muhafızı” statüsünü aşmayacak şekilde yetkilendireceğiz. Bekçilerimizin gece çalışmalarından ötürü yıpranma payı alabilmeleri için gerekli düzenlemeleri yapacağız.

Bekçilikten polisliğe geçişte bir kolaylık bulunmaması ve tüm bekçilerin aynı rütbede olması görevde yükselme duygusunun olmamasıyla beraber işe olan özeni de azaltmaktadır. Bu amaçla, 7 yıl görev yapan bekçi kardeşlerimizin yapılacak adilane bir sınavla polis olabilmelerinin önünü açacak düzenlemeyi hayata geçireceğiz. Bekçilerimizin mesai saatlerini, polislerimizde olduğu gibi 12 saatlik çalışma sonrası 1 günlük dinlenme şeklinde düzenleyeceğiz.

Güvenlik korucularımızın özlük hakları detaylı bir şekilde revize edilecek, öğrenim dereceleri arasında 1 derece farkın olması sağlanacak, derece ve kademe hakları verilecektir. Korucularımızın maaşlarını iyileştirmek amacıyla seyyanen zam yapacak, emeklilik dönemlerinde ise emeklilik ikramiyesinden faydalanmaları sağlanacaktır. Korucularımızın maaş ve sigorta kollarını 4C’ye bağlayacağız.

İtfaiye personelimizi Genel İdare Hizmetleri Sınıfından, Teknik Hizmetler Sınıfına geçirmek suretiyle mağduriyetlerini ortadan kaldıracağız. Görev başında iken vefat eden itfaiye personelimizin şehit sayılması hususunda gerekli düzenlemeyi yapacağız.

Ülkemizin her alanda gelişmesi için emek harcayan ve kamunun yaptığı önemli projeleri yöneten ve önemli riskler üstlenen kamu mühendislerimizin maaş ve özlük haklarını revize edeceğiz. Kamu mühendislerinin gelirlerini, kamuda kendilerine denk olan hakim, savcı ve doktorların seviyesine yükselteceğiz.

Türkiye’de, Teknik Hizmetler Sınıfında üst düzeyde görevlerde bulunan ve uzmanlık gerektiren mühendislik mesleğinin; çalışma koşulları başta olmak üzere, yetki, unvan, görevde yükselme ve kariyer basamakları, meslekte uzmanlaşma ve mesleki gelişimin düzenlenmesi için Mühendislik Meslek Kanunu çıkarılacaktır. Ayrıca yapacağımız düzenleme ile kamu mühendislerimize “ Teknik Sorumluluk Tazminatı” ödenecek ve tüm kazanımların emeklilik hesaplamasına dahil edilmesini sağlayacağız. Emekli olmuş kamu mühendislerinin ise ilave emekli ödeneğini verecek, tüm kazanımların emekliliğe yansımasını sağlayacak ve emekliler için ilave emekli ödeneğini verecek yaşsal düzenlemeleri yapacağız.

Kamuda Yardımcı Hizmetler Sınıfı kaldıracağız. Yardımcı Hizmetler Sınıfında yer alan kamu personelinin niteliklerine ve görev yaptıkları süre içerisinde eğitim durumlarında meydan gelen gelişmelere göre Genel İdare Hizmetleri Sınıfına ya da Teknik Hizmetler Sınıfına geçişini sağlayacağız.

Kamudaki taşeron kadro sorununu, herhangi bir istisna gözetmeksizin, kamuda çalışan tüm taşeron görevliler için özlük haklarını da kapsayacak şekilde çözeceğiz. Kamuda “taşeron sisteminin” bir istihdam yöntemi olarak uygulanmasına son vereceğiz. Dolayısıyla taşeron kadrolarda istihdam edilen kamu güvenlik görevlilerinin, daimi kadrolara geçişini sağlayan düzenlemeleri hayata geçirmiş olacağız.

Kamuoyunda EYT olarak bilinen Emeklilikte Yaşa Takılanların sorunlarının çözümünde önemli ve etkin rol üstlendik. EYT’nin çözümünde staj ve çıraklık sürelerinin “sigorta başlangıcı” olarak sayılmaması nedeniyle, belirli bir kesimin EYT sorunu çözüme kavuşturulamamıştır. Yeniden Refah iktidarında, staj ve çıraklık sigortası girişlerini işe başlama olarak kabul edecek ve sigorta başlangıcı sayacağız. İş akdine dayanmayan, eğitim amaçlı olan avukatlık stajına tanınan borçlanma hakkının meslek liselerine de tanınması, Anayasa’nın eşitlik ilkesi gereği haklı ve meşru bir taleptir. Staj ve çıraklık ödemelerini, işe başlama ve sigorta başlangıcı sayacak ve emeklilikte borçlanma hakkını verecek düzenlemeyi yaparak kamu-özel tüm emekçilerimizin staj mağduriyetini ortadan kaldıracağız.

Köyleri ve hayvan yetiştiricilerini destekleme projemiz kapsamında, ücretsiz olarak sunacağımız veterinerlik hizmetlerini etkili ve verimli şekilde sunabilmek amacıyla, önemli sayıda veteriner hekim ataması gerçekleştireceğiz.

Kamuya personel alımlarında uygulanan usullere hak ve adalet temelinde yeni düzenlemeler getireceğiz. Mülakat ile kamuya personel alma uygulamasına son vereceğiz. Adayların sınavlardaki başarısını temel alan bir atama sistemini tesis ederek, ehliyet ve liyakat sahibi vatandaşlarımızın kamu görevlisi olmalarını sürekli hale getireceğiz.

Sivil Toplum Kuruluşlarının sürdürülebilir hizmet verebilmelerini sağlamak amacıyla Sivil Toplum Merkezlerini kuracak ve bedelsiz olarak Sivil Toplum Kuruluşlarının kullanımına sunacağız. Sivil Toplum Kuruluşlarının DERBIS sistemini kullanması sağlanarak tecrübelerini İç İşleri Bakanlığı ve diğer Sivil Toplum Kuruluşları ile paylaşabilmesi sağlanacak, DERBIS üzerinden Sivil Toplum Kuruluş yöneticilerinin eğitilmesini ve bilgilendirilmesini sürekli hale getireceğiz. Sivil Toplum Kuruluşlarının bulundukları illerdeki kamu kurumları, özel sektör ve üniversiteler ile işbirliklerinin ve ortak faaliyetlerinin artırılmasını destekleyeceğiz.

Sivil Toplum Kuruluşlarının gönüllü faaliyetlerini ekonomik endişeler duymadan yapabilmelerini sağlamak üzere mali ve ekonomik düzenlemeler yapacağız. Sivil Toplum Kuruluşlarının bilişim alt yapılarının güçlendirilmesi ve teknolojik gelişmelere uyumlu olmaları desteklenecektir.

AFAD’ın, yerel yönetimler ve Sivil Toplum Kuruluşları ile bağlantıları daha güçlü hale getirilecektir. AFAD, teknik ve idari personel bakımından güçlendirilecektir. AFAD’ın doğal afetlere müdahalede merkeziyetçi yapısı yeniden düzenlenecek, merkezi idare, yerel yönetimler ve Sivil Toplum Kuruluşları arasındaki kriz koordinasyonu güçlendirilecektir. AFAD personellerinin özlük hakları konusunda iyileştirici düzenlemeler yapılacaktır.

Ülkemizin bulunduğu coğrafi konumu gereği, Asya ve Afrika ülkelerinden Avrupa ülkelerine doğru göç faaliyetlerinin önemli merkezlerinden biri olması söz konusudur. Yeniden Refah iktidarında, Göç Politikaları Bakanlığı kurularak, mülteci ve geçici sığınmacıların kayıt altına alınmaları, takip edilmeleri, barınmaları ve ülkemizden ayrılma süreçleri Bakanlık eliyle düzenlenecek ve yürütülecektir. Ayrıca bu Bakanlık kontrolsüz ve kaçak göç dalgaları ile mücadele edecektir.

 

 

 

 

 

DOĞU VE GÜNEYDOĞU POLİTİKAMIZ

Yeniden Refah iktidarında, doğu ve güneydoğu bölgelerinin ormancılık, tarım ve hayvancılık alanlarındaki deneyimini yeni teşviklerle destekleyeceğiz. Bu amaçla ormanların plansız veya çıkar odaklı kesilmemesi için gerekli kanunların çıkarılmasını sağlayacağız. Tıraşlama adı altında yaş kuru demeden sürekli yapılan ağaç kesimlerini denetim altına alacağız.

Tarımda toprakların verimliliğini artırmak için gerekli alt yapı çalışmalarını yapacağız. Bölgede tarım dışı alanlarda ve vasfı bozulmuş meralarda suni mera kurulmasını teşvik eden ve bu sayede çiftçimizin daha fazla araziden faydalanmasını sağlayan, mera ve yaylaklarda otlatmayı kolaylaştırıcı yapı ve tesis yapılmasını sağlayan projeler hayata geçirilecektir.

Tarımın gelişmesi için tarıma elverişli kamu arazilerinin işlenmesi sağlanacaktır.  Hazineye ait arazilerin, belediye bünyesinde işe alınacak köylülerden oluşacak ekiplerle ekilip biçilmesi, ödenecek gündeliğin yanı sıra çoban ve çiftçilerin yüzdelik hisse oranı ile ödüllendirilebilecekleri bir düzenleme getirilecektir.

Hayvancılık ile ilgili kaldırılan teşviklerin tekrar uygulanması sağlanacaktır. Bölgenin önemli bir tarım ve hayvancılık potansiyeli ve bilgi birikimi bulunmaktadır. Yeniden Refah iktidarında bölgenin “organik tarım” ve “organik hayvancılık” potansiyelini değerlendirecek ve bu girişimlere yönelik hibe ve teşvik vereceğiz.

Yeniden Refah iktidarında bölgenin sosyal, ticari ve ekonomik faaliyetleri önemli ölçüde desteklenecektir. KOBİ’ler ile iş birliği yapılarak Kamu-Kobi Ortaklığı Modeli ile istihdamın artmasını sağlayacağız. Yıllarca bölgede yaşanan göç sürecinde, özellikle bölgesel gelişmişlik farklılıkları daima “itici ve çekici gücü” olma fonksiyonunu devam ettirmiştir. KOBİ’lere destek olunması yoluyla bölgede üretimin ve istihdamın artırılması teşvik edilecek, KOBİ’lerin belirlenen stratejik hedeflere uygun üretimler yapması sağlanarak üretimde seviye atlamaları sağlanacaktır. Bölgesel tabanda AR-GE ekipleri kurularak bölgenin iş alanına uygun üretim yapılması ve sanayinin gelişmesi sağlanacaktır. Yakın pazarlara yönelik yatırım ve üretim, özellikle İran, Irak ve Türk Cumhuriyetlerine yönelik dış ticareti etkinleştirecek, kamu destekli endüstriyel üretimlerin yapılmasını sağlayacağız.

Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da kapatılan şeker fabrikalarının revize edilip tekrar açılmasını sağlayacağız. Yaklaşık 30 yıl aralıksız çalışan ve binlerce kişiye ekmek kapısı olan Şeker Fabrikaları kapatılmış ya da özelleştirilmiştir. Bu süre zarfında şeker pancarına konulan kota uygulaması da üretimi azaltıp ülkemizi dışa bağımlı hale getirmiştir. Yaklaşık 10 yıldır atıl duran veya düşük kapasite ile çalışan bu fabrikaların yeniden faaliyete geçirilmesi için acil eylem planı hazırlanacaktır. Buna bağlı olarak çiftçiler destekleyecek ve zirai kotaları kaldıracağız.

Doğu ve Güneydoğu illerinde bulunan atıl veya yarım kalmış tesisleri acilen ekonomiye kazandıracağız. Atıl ve yarım kalmış, inşaat halindeki tesislerin değerlendirilmesinde, yeniden kuracağımız Devlet Planlama Teşkilatı’nı görevlendirecek ve kayıp olan milli servetin yeniden ekonomiye kazandırılmasını sağlanacaktır.

rkiye genelinde, tüm özelleştirmelerin durdurulması sağlanacaktır. Dolayısıyla bölgedeki kamu tesislerinin de özelleştirilmesi duracaktır. Ülke genelinde hükümetin kamu kesimini sanayi alanından çekmesi, kamu kesimine yatırım yaptırmaması, sadece özel sektör eliyle yatırımların yapılması, özel sektörün ise mevcut koşullarda Doğu ve Güneydoğu illerine yatırım yapmaya yanaşmaması, bölgede ekonomik gelişmeyi ve kalkınmayı önleyici etkide bulunmaktadır. Bunların önüne geçmek üzere, özelleştirilmemiş olan kamu işletmelerinin üretime katılmalarını sağlayacak, kamu yatırımlarını bölgede artıracak ve özel sektörü bölgeye yatırım yapması için özendirecek ve teşvik edeceğiz.

Kapatılan tüm Sümerbank üretim tesislerini modernize ederek yeniden üretime başlamasını sağlayacağız. Sümerbank’ın bölgede aktif olması sağlanarak, bölgenin istihdam açığı nispeten kapatılacaktır. Sümerbanklar’ın; Türk Silahlı Kuvvetleri, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Sağlık Bakanlığı gibi kurumlar başta olmak üzere kurumların tekstil ihtiyaçlarını karşılayacak üretimler yapan, ayrıca ihracat yapabilme kabiliyetine sahip bir yapıya kavuşturulmasını sağlayacağız. 

Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde, üretim ve sanayinin arttırılması için gümrük kapılarına ihtisas yetkisi verilecektir. Bölge illerinde üretim ve sanayinin gelişmesini desteklemek için sınır kapılarında ‘’İhtisas Yetki Daireleri’’ kuracak ve bölge üreticisinin navlun bedellerini düşüreceğiz.

Doğu ve Güneydoğu bölgeleri için İran ve Irak pazarları ile 1991 yılında SSCB’nin dağılmasıyla ortaya çıkan Kafkasya pazarı oldukça önem taşımaktadır.  Yeniden Refah iktidarında, ticareti güçlendirerek Doğu ve Güneydoğu illerinin ekonomik olarak gelişmesini sağlamak, başta İran olmak üzere komşu olduğumuz ülkelerle ticareti artırmak amacıyla “Serbest Bölge ve Lojistik Merkezi’’ kurulacaktır. Bölgenin kalkınması açısından son derece önemli gördüğümüz bu yatırımı hızla tesis edeceğiz. Gümrük kapılarının olduğu illerde lojistik merkezi projelerini hayata geçireceğiz. Bölge; sahip olduğu tır sayısı, aylık dolaşımda bulunan ağır taşıt hacmi ve komşu ülkelerden gelen talepler ile birlikte büyük bir potansiyele sahiptir. Bölgede kurulması öngörülen lojistik merkezi lojistik firmalarının yanı sıra komşu ülkelerin de ihtiyacını karşılamak üzere tasarlanacaktır. Lojistik merkezi, bölgenin ihtiyacını kısa sürede ve daha az maliyetle temin etme imkânı sunacaktır. Orta vadede bu cazibeyi sağlayacak unsur İran ile ortak sanayi bölgesinin kurulacak olmasıdır. İran ile ortak sanayi bölgesi kurularak otomotiv sanayi ve demir çelik sektörü başta olmak üzere ağır sanayi tesislerinin bölgede kurulması mümkün hale getireceğiz.

Bölgede petrol arama faaliyetlerini sürdüreceğiz. Bölgede rafineri kurulması da planlama kapsamına alınacaktır. Rafinerinin ihtiyaç duyacağı petrol, bölgeden geçen Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol boru hattı ve Nahçıvan-Iğdır-Kars-Tiflis-Bakü demiryolu hattı ile Azerbaycan'dan ve Kazakistan'dan, Tebriz-Nahçıvan-Iğdır demiryolu hattı ile İran'dan karşılanabilecektir. 

Yeniden Refah iktidarında, Doğu ve Güneydoğu illerinde kenevir ekimi için gerekli kanunların çıkarılması ve devlet kontrolünde ekimi ve hasatı sağlanacaktır. Kenevirin üretimi ve satışı, dünyanın bazı ülkelerinde tamamen yasaklıdır. Bazılarında ise kısıtlı olarak yapılabilmektedir. Türkiye de kenevirin yasaklı olduğu ve uyuşturucu sınıfında yer aldığı ülkelerden biridir. ABD’nin politikalarına göre şekil alan kenevir bitkisi birçok üretim alanında yaramakla birlikte ciddi bir ekonomik getiriye sahiptir. Kenevirin hem çevreye faydalı olması hem de kâğıttan petrokimya sanayiine kadar çok çeşitli üretim alanları için hammadde olması gibi önemli faydaları söz konusudur. Bir dönüm kenevirin, 25 dönüm orman kadar oksijen üretmesi, dört dönüm ağaca eşdeğer kâğıt çıkarması, 8 kez kâğıda geri dönüşmesi ve petrokimya ürünlerinde, petrole alternatif hammadde olması, ilaç ve kozmetik sanayiinde kullanılması gibi faydalı özellikleri bulunmaktadır. Kenevir ekimine imkân tanınmasıyla birlikte, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinin ekonomik kalkınmasını önemli ölçüde destekleyeceğiz.

Yeniden Refah iktidarında, Doğu ve Güneydoğu illerinde görevlendirilen kamu yöneticilerinin tecrübeli ve yöreyi iyi bilen insanlardan oluşması sağlanacaktır. Bölgeyi ve bölge insanının ihtiyaçlarını bilen, kültürüne aşina olan liyakatli insanların görevlendirilmesi ile bölge illerine verilen hizmetlerde kalite artışı sağlanacaktır.

Yeniden Refah iktidarında, köye dönüş projeleri geliştirerek devlet destekli köy projelerinin yapılmasını sağlayacağız. Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin göç nedeniyle değişen kalifiye nüfus yapısı, uygulanacak politikalarla ters yönde hareketlendirilerek, kalkınmanın can damarı olan “beşeri sermaye” açığı giderilecektir.

 

Yeniden Refah iktidarında, bölgede nüfusun yoğun olduğu şehirlerde, şehir içi yolcu taşımacılığı için raylı sistem projelerini hayata geçireceğiz. Bölge ulaşım yatırımlarında hafif raylı sistemlere öncelik vereceğiz. 

Yeniden Refah iktidarında, bölge turizmini geliştirmek ve desteklemek üzere havaalanlarının yurtdışı uçuş bağlantılarının artırılmasını sağlayacağız. Yaz ve kış turizmi, yayla turizmi, tarih ve kültür turizmi ve dağ turizminin bölgede geliştirilmesi için planlama yapacağız.

 

 

 

 

SAĞLIK POLİTİKAMIZ

Yeniden Refah iktidarında, Dünya Sağlık Örgütü ile yapılan tüm anlaşmalar, ülkemizin ve milletimizin milli çıkarlarına uygun hale getirilecek, bağımsız bir sağlık yönetimi tesis edilecektir.

Yeniden Refah iktidarında, Sağlık Bakanlığı’nı tüm sağlık hizmetlerinin standart koyucusu, denetleyicisi, sağlıkla ilgili verileri toplayan ve değerlendiren bir kurum haline getireceğiz.

Sağlık hizmetleri birimlerinin örgütlenme ile ilgili bazı sorunları öne çıkmaktadır. Sağlık Bakanlığı’nın kuruluş kanunu yoktur. Kanun hükmünde kararnamelerle örgütlenmiştir. Sağlık Bakanlığı’nın bu örgütlenme yetersizliği çözümleyecek, sağlıkta stratejik planlama oluşturarak bugünü ve yarını programlayacağız.

Şehir hastanelerinin denetimini ve kontrolünü arttırıcı düzenlemeler yapacağız.

Şehir hastaneleri, Kamu-Özel Ortaklığı ile yapılmıştır. Şehir hastanelerinin kira ve gelir garantilerinin döviz kurunun da artmasıyla ülke bütçesine önemli bir yük getirmesi söz konusudur. Ancak bu hastanelerin finansal tablolarını ne Maliye Bakanlığı ne de Sağlık Bakanlığı açıklamamaktadır.

Yeniden refah iktidarında, şehir hastanelerinin mali yapısı hakkında gerekli incelemeleri yaparak, yapılan yatırımların gözden geçirecek ve varsa haksız kazancı ve israfı ortadan kaldırıcı ve önleyici tedbirleri alacağız. Şehir hastanelerinde Kamu-Özel Ortaklığının doğasına uygun yeni bir yönetim modeli geliştirerek verilen hizmetlerdeki kaliteyi artıracağız.

Yeniden Refah iktidarında, aile hekimliğini yaygınlaştırarak, sağlık ocaklarının fonksiyonlarını artırarak aile hekimleri ve diş hekimleri ile birinci basamak sağlık hizmetlerini destekleyeceğiz.

Sağlık mevzuatını günümüz koşullarına göre düzenleyeceğiz. Genellikle yöresel farklılıklar dikkate alınmaksızın ülkemizin her yanında standart hizmet verilmeye çalışılmaktadır. Tam gün çalışma prensibi ile hastalara verilen hizmetler gün içine yayılacak, hasta muayene oda sayısı artırılacak, her doktor için muayene odaları oluşturulacaktır. Hastaların randevu alarak doktorlara muayene olması esastır. Sabah saatlerinden hastane koridorlarında oluşturulan kuyruklar günümüz çağdaş sağlık hizmetinin bir parçası olamaz. Aile hekimliğini yaygınlaştırarak, sağlık ocaklarının fonksiyonlarını artırarak aile hekimleri ve diş hekimleri ile birinci basamak sağlık hizmetlerini destekleyeceğiz. Bireye yönelik koruyucu hizmetleri ve evde yaşlı hastalara yönelik hizmetleri bir arada yönetecek sistemi tesis edeceğiz. İkinci ve üçüncü basamak sağlık hizmetlerini bir sevk zinciri oluşturacağız.

2016 yılında gündeme getirilen Aile Diş Hekimliği Projesi uygulamaya geçirilecektir. Ülkemizde diş fırçalama oranı Avrupa’nın 4 kat gerisindedir. 3 yaşından itibaren periyodik aralıklarla çocuklarımızın diş kontrollerinin yapılması sağlanacak, çocuğun ve ailenin diş bakımı hususunda daha bilinçli bir bireyler haline getirilmesi sağlanarak daha ciddi rahatsızlıkların ve kaynak israfının önüne geçilecektir.

Yeniden Refah iktidarında, hizmet sunum sisteminde kalite artışını gerçekleştireceğiz.

Birinci basamak sağlık hizmetlerindeki verimi artıracağız. Sağlık ocaklarında pratisyen hekimler istihdam edilmektedir. Birinci, ikinci ve üçüncü basamak sağlık kuruluşları arasındaki ilişkileri güçlendirerek, birinci basamakta bakılabilecek hastaların, hastanelere doğrudan başvurma oranları düşürülecek, hastanelere kapasitelerinin üzerinde hasta başvurularının önüne geçilecek, uzman hekimlerin pratisyen hekim gibi çalışması sorunu çözüme kavuşturulacaktır. Böylece yoğunluk nedeniyle kısalan hasta muayene süreleri uzatılacak ve tanıda yanılma oranları düşmesi sağlanacaktır.

Yeniden Refah iktidarında, acil servis hizmetlerinin niteliğini artıracağız.

Acil servisler, hızlı karar verme konusunda uzmanlaşması gereken ve müdahale gerektiren sağlık sorunlarında önemli bir fonksiyonu yerine getiren sağlık birimleridir. Bu birimlere acil olmayan hastalar tarafından başvurulması, ihtiyacı olan hastaya zamanında ve yeterli müdahale olasılığını azaltmaktadır. Kamu hastanelerinde poliklinik hizmeti süresinin sabah dar saatlere sığdırılmasının getirdiği muayene sırası bulmada yaşanan zorlukların önüne geçilerek, acil servisleri rahatlatacak ve daha nitelikli hizmet vermelerini sağlayacağız.

Acil servislerde, başta acil uzmanı olmak üzere uzman doktorların ve uzman sağlık destek personelinin istihdam edilmesini sağlayarak hizmet kalitesini ve tanıda doğruluk oranını artıracağız. 

Yeniden Refah iktidarında, koruyucu sağlık hizmetlerini geliştireceğiz.

Koruyucu sağlık hizmetlerini, sağlık ocakları temelinde yaygınlaştıracağız. Gıda güvenliğine önem verecek ve gıda denetimlerini artıracağız. Hayvancılık, tarım ve sağlıklı gıda tüketimi konusundaki sorunları çözeceğiz. Obezite ile mücadele ederek kanser, HT ve DM gibi hastalıklar ile kronik hastalıklardaki artışın önüne geçeceğiz. Çeşitli yollarla yayılabilen bulaşıcı hastalıklar ile geliştireceğimiz programlar ile mücadele edeceğiz. İşçi sağlığı ve iş yeri koşulları, meslek hastalıkları ve iş kazaları konularındaki önlemler, işverene ek yük getirmeden artırılacaktır. Erken tanı için kanser tarama çalışmaları ulusal programlar dahilinde yaygınlaştırılacaktır.

Yeniden Refah iktidarında, ilaç israfının önüne geçeceğiz. 

İlaç kontrolü ve temini önemli konular arasındadır. Artan kronik hastalıklar ilaç tüketimini artırmaktadır. Hastalarımızın tedavileri için ihtiyaç duyduğu ilaçların sürekli temini sağlanacak olup, bu ilaçların yerli ve milli kaynaklarla üretilmesi teşvik edilecektir. İlaç Takip Sistemi geliştirerek, vatandaşlarımızın ihtiyacından fazla ilaç tüketerek yeni sağlık sorunları yaşamalarını önlemek, ilaç kullanımında tasarrufu sağlamak ve narkotik ilaçlardan inşalarımızı korumak için gerekli tedbirleri alacağız.

Yeniden Refah iktidarında, sağlık turizmini geliştireceğiz.

Sağlık turizmi açısından ülkemiz önemli bir potansiyele sahiptir. Sağlık turizmi desteklenecek ve ülkemizin bu alanda markalaşması sağlanacaktır. Diyaliz hastalarının hizmet alacağı oteller oluşturularak, sağlık turizmi desteklenecektir.

Yeniden Refah iktidarında, sağlık çalışanlarının maaş ve özlük haklarında önemli ve gerekli düzenlemeleri hayata geçireceğiz.

İhtiyaç duyulan hekim ve diğer sağlık personeli kadrosu için gerçekçi bir planlama yapılacaktır. Sağlık hizmetlerindeki insan kaynakları olarak hekim ve diğer sağlık personeli için gerçekçi bir planlama yapılarak tüm sağlık personelimizin nicelik ve nitelik bakımından desteklenmesini sağlayıcı planı hayata geçireceğiz. Özellikle temel bilimler alanında öğretim üyesi açığını kapatacağız. Pratisyen hekimlerin iş tatminini artırıcı önlemler alacağız. Hemşire ve ebe sayısını artıracağız. Sağlık meslek liselerinin uygulamalı eğitimlerini daha nitelikli hale getireceğiz.

Sağlık sektörüne eşit işe eşit ücret uygulamasını getireceğiz. Performans sistemini revize ederek, hekimlik mesleğini ve onurunu rencide eden, ne kadar hasta o kadar para anlayışına sahip performans sistemine son verilecektir. Bir hastaya 15 dakikalık bir hizmet yeterli olabiliyorken, başka bir hastaya yeterli olmayabilir. Hekimlerimizi hastalarımıza hızla bakmayı bir bakıma mecbur kılan bu uygulamaları terk ederek, eşit işe eşit ücret uygulamasını getireceğiz.

Asistan ve uzman hekimlerin nöbet saatlerini düzenleyeceğiz. Asistan doktorların nöbetleri mutlaka bir insanın dayanabileceği ve hastaya faydalı olabileceği sürelerle sınırlandırılacak ve ücretlendirmesi yapılacaktır. Benzer şekilde uzman hekim nöbetleri de hakkaniyet ölçüsünde ücretlendirilecektir.

Doktorların özel muayenehane açma hakkını genişleteceğiz. Hekimin muayenehane açma hakkını genişleteceğiz. Kamu hastanelerinde çalışan hekimlerin maaşlarını koruyacak ve döner sermaye paylarını artıracağız. Muayenehanesi olan hekimlere SGK ile anlaşma ve resmi reçete yazma hakkı vereceğiz.

 

 

 

Döner sermaye ve nöbet ücretlerine merkezi bütçeden katkıda bulunacağız. Döner sermaye sisteminden kaynaklı ücret adaletsizliği çalışma barışını bozmaktadır. Sağlık çalışanlarının ekonomik, özlük ve sosyal haklarında, eşitlik, hakkaniyet ve adalet sağlanacaktır. Döner sermaye ve nöbet ücretleri merkezi bütçe ile desteklenecektir.

Tüm sağlık çalışanları güvenceli ve kadrolu olacak şekilde tek çatı altında istihdam edilecektir. Sağlık hizmetlerinde uygulanmaya devam edilen farklı istihdam modelleri, tüm sağlık çalışanlarını güvenceli ve kadrolu olacak şekilde tek çatı altında toplanması ile çözüme kavuşturulacaktır. Kamuda, herhangi bir ayrım yapılmaksızın tüm taşeron personel kadrolu hale getirilecek, Yardımcı Hizmetler Sınıfı kaldırılacak, ilgili personelin Genel İdare Hizmetleri ya da Teknik Hizmetler Sınıfına geçişini sağlayacağız.

 

 

 

KÜLTÜR-SANAT-TURİZM POLİTİKAMIZ

Türkiye'nin kültürel yapısı, tarihinin derinliklerinden gelen çok zengin ve çeşitli kültürlerin birikiminden oluşmuştur. Türkiye, coğrafi konumu gereği doğu, batı, Ortadoğu, Akdeniz, İslâm kültürü gibi farklı kültürlerin merkezindedir. Ülkemiz, tarih ve coğrafyasından devraldığı büyük bir kültür, sanat ve turizm birikim ve potansiyeline sahiptir.

Bu itibarla, birbiriyle teknik olarak alakası olmayan ve yönetilmesini güçleştiren Kültür ve Turizm Bakanlığı’nı, “Kültür ve Sanat Bakanlığı” ve “Turizm Bakanlığı” olmak üzere iki ayrı bakanlık olarak tesis edeceğiz. Bu iki bakanlığa, teşkilat yapısına göre, ehliyet ve liyakat sahibi bürokratlar tespit edilerek ve atamaları yapılacaktır.

Kültür ve Sanat Bakanlığı’nın yerel teşkilatını “İl Kültür-Sanat Müdürlüğü” olarak kuracak ve Milli Görüş’ün prensiplerinden olan yerel yönetim esaslı yapı oluşturmak amacıyla, il müdürlüklerinin uhdesinde, bir danışma meclisi gibi görev yapacak, yerel sanatçılardan, şehirde kültür-sanata destek olan bireylerden, kültür-sanat dernek/vakıf temsilcilerinden ve kültür-sanat alanında çalışmaları olan akademisyen ve araştırmacılardan oluşan “İl Kültür Sanat Kurulu”nu her il için kuracağız.

Benzer şekilde Turizm Bakanlığı’nın yerel teşkilatı olan “İl Turum Müdürlüğü”nü kuracak ve uhdesinde “İl Turizm Kurulu” üyeleri belirlenerek, yerel dinamiklerin ilin turizminin gelişmesine katkı sunmalarını sağlayacağız.

Yerelde harekete geçireceğimiz kurulların da katkısı ile “Milli Kültür-Sanat Politikası Bildirgesi”ni hazırlayacağız. Kültürel bilinçlenme ve kalkınmaya matuf kısa ve uzun vadeli hedef ve plânları ortaya koyacağız.

Kültür Bakanlığı bünyesinde “Anadolu ve Trakya Gastronomi Kültürü Araştırma ve Yaşatma Enstitüsü”nü kuracağız. Bu zengin kültürü yaşatmak için gerekli olan çalışmaları ve araştırmaları desteklemek, yayınlar çıkarmak, yarışmalar yapmak ve tescillenmesini sağlamak üzere çalışmalar yapacağız.

Müzik eserleri ile ilgili yeni bir telif yasası yapacak, böylece sanatçılarımızın hayatlarını hak ettikleri gibi idame ettirebilmelerini ve yeni eserler üretebilmeleri için kaynak sağlamalarını destekleyeceğiz. Bütün anonim eserler tespit edecek, telif gelirlerini kültür ve sanat çalışmalarını desteklemek üzere kullanacağız. Ayrıca sanatçılarımızı, SGK sistemine dahil ederek, sosyal güvencelerini temin edecek ve emekli olabilecekleri bir sistem oluşturacağız. Ülkemizin sanat ve sanatçı envanterini çıkartmak üzere çalışmalar başlatacak ve yerelden başlayarak tespit komisyonları oluşturacağız.

Birçok medeniyete ev sahipliği yapmış olan ülkemizin, tüm turizm unsurlarını tespit etmek üzere kapsamlı kültür envanterini çıkaracağız. Bu envantere göre ülkemizdeki kültür ve sanat varlıklarının takibini yapacağız. Ülkemizde bulunması gereken ancak bir şekilde yurtdışına çıkarılmış olan tarihi varlıklarımızın, uluslararası hukuktan kaynaklı haklarımızı kullanarak ülkemize dönüşünü sağlayacağız.

Turizm Bakanlığı’na bağlı olarak faaliyet sürdürecek yeni “Alan Başkanlıkları”nı ihdas edecek ve bu alanları ivedilikle turizme kazandıracağız.

İl Turizm Müdürlükleri’ne yetki verilerek, turizme hizmet edebilecek bütün arkeolojik alanlar, sit alanları, ören alanları, tümülüsler, muharebe alanları ve coğrafi oluşum alanları tespit edilmesini sağlayacak, bu alanları korumaya alarak müstakil idari birimler tarafından yönetilmesini ve gözetilmesini sağlayacağız.

Turizmin geliştirilmesine kaynak oluşturmak üzere ülkemize gelen bütün turistlerden alınan %2 oranındaki Konaklama Vergisi uygulamasını sürdüreceğiz.

Ülkemizin her bölgesinde devlet destekli “Turizm Köyleri” ihdas ederek, hem o bölgedeki orijinal yerel sosyal hayatı ve kültürü yaşatacak, hem de bölgenin yerel zirai mahsullerinin ziraatının yapılmasını sağlayarak yerli zirai ürünleri koruma altına alacağız.

 

 

SPOR POLİTİKAMIZ

Spor, toplumumuzdaki her bireyin özellikle de gençlerimizin ve çocuklarımızın topluma faydalı, ahlaklı, terbiyeli, şuurlu ve madde kullanmayan birer fert olmalarını sağlama noktasında etkili bir eğitim unsurudur.

Yeniden Refah iktidarına, spora gereken önemin verilmesi için Bakanlık ve Genel Müdürlük olarak Türkiye'nin temel spor politikasını ve Bakanlık ile bağlı birimlerin yapısını yeniden belirleyeceğiz.

Spora bakışımız; objektif, ufku geniş, sporla gençliği ve toplumu bütünleştirecek, “Kolaylaştırın zorlaştırmayın, müjdeleyin nefret ettirmeyin” düsturunu ilke edinen, liyakat sahibi görevlilerle spor teşkilat yapısının desteklenmesi, güçlendirilmesi, revize edilmesi üzerine olacaktır. Mevcut personelin hızlı bir şekilde yeni vizyona uygun olarak eğitilmesi ve yeni çalışma modeline motive edilmesidir.

Spor federasyonları ile birebir muhatap olarak, yeni çalışma modellerini belirleyeceğiz.  Spor federasyonlarına gerekli destekler sağlanacak, başta eğitim faaliyetleri olmak üzere sporla toplumun buluşturulması, sporu geliştirme, gençler ve çocuklar başta olmak üzere toplumu ıslah etme, terbiye ahlak ve disiplini geliştirecek, elde edilecek başarılarla bu emekleri taçlandıracağız.

Ülkemizde ciddi bir spor politikasının olmayışından kaynaklanan işleyişle ilgili sorunların, spor branşlarının desteklenmesinde hatalı uygulamalara sebebiyet verdiğini görmekteyiz.

Ülkemizde özellikle seyirci yoğun sporlardan olan; futbol, basketbol, voleybol, hentbol gibi takım sporları desteklenmektedir. Bu sporlar takım halinde yapıldığından ve fertlerin tek başına bu sporları icra etmeleri mümkün olmadığından, yapanı az, seyredeni fazla olan seyir sporlarıdır.  Bu sporların ıslah edici, terbiye edici özellikleri yok denecek kadar azdır. Seyircileri arasında zıtlaşmalar ve kötü söz kullanımı söz konusudur. Başka biri olumsuz yönü de bahis ve kumar sektörünün bu sporlarda zirvede olmasıdır.

Yeniden Refah iktidarında, ferdi sporları, “herkes için spor” sloganı ile destekleyerek, ferdi spor branşlarının da hak ettiği desteği almasını sağlayacağız. Toplumun yoğun olarak spor yapmasını sağlayarak akıl ve vücut sağlığına sahip nesiller yetiştirebilmek için ferdi sporları da destekleyeceğiz. Ferdi sporları desteklerken olimpik olan ve olimpik olmayan branşlar şeklinde bir ayrıma gitmeden, branş çeşitliliğini artıracağız. Ferdi branşlar için tesisleşme, tanıtım, eğitim faaliyetleri ve organizasyon faaliyetlerini geliştireceğiz.

 

Yeniden Refah iktidarında, tesisleşmeyle ilgili spor yatırımlarını daha fonksiyonel hale getireceğiz. Birçok ilimizde stadyumlar yapılmak suretiyle tesisleşmeye büyük yatırım yapılmıştır. Ancak yapılan yatırımların spor kültürünü beklenen ölçüde geliştiremeyeceğini öngörmekteyiz. Çünkü yapılan yatırımlar, ağırlıklı olarak seyir sporlarına yönelik branşlar için inşa edilmiş olup, sporun eğitici ve ıslah edici özelliklerini destekleyici yatırımlar değildir. Ferdi sporları destekleyerek, sporun bireylerin gelişimine ve kültürümüze katkı sağlamasını desteklemek üzere, iktidarımızda yapacağımız yatırımlarda tüm spor dallarında tesisleşecek yatırımları hayata geçireceğiz.

Yeniden Refah iktidarında sporcu eğitimi ile ilgili düzenlemeleri yapacağız. 2008 yılında Bağımsız Spor Federasyonları statüsüne geçiş yapılmasıyla, federasyonların idaresinde, yönetiminde pratikleştirilen antrenör eğitimleri, antrenör kursları, kurslara katılım şartları sonraki tarihlerde özellikle son yıllarda Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın ve Spor Genel Müdürlüğü’nün ilgili Eğitim Dairesi birimleri tarafından ortaya konulan yönetmelikler bu işlevselliği büyük ölçüde ortadan kaldırmıştır.

Zorlaştırılmış şartlarla kişilerin antrenör eğitimlerinin şartları ağırlaştırılmış, eğitim şartı adı altında eğitim hakkı kişilerin elinden alınmıştır. Uygulamada ülke sporuna yüksek seviyede katkı sunan antrenörlerimizi yeniden ülke sporuna kazandıracağız. Yeni şartlarla kolaylaştırılmış antrenör kursları, bütün spor federasyonlarına açtırılacak, antrenörlerin atamaları adalet ve liyakat esasına göre yapılacaktır.

Yeniden Refah iktidarında sporu özendirici ve faydalarını öne çıkarıcı organizasyonları düzenleyecek ve destekleyeceğiz. Her spor branşında, milletimiz için vazgeçilmez bir gereklilik olan ahlaki değerleri önceleyen, yüksek standartlara sahip ulusal ve uluslararası organizasyonları destekleyeceğiz.

Yeniden Refah iktidarında, sporun tanıtımındaki hataları ve eksiklikleri gidereceğiz. Başta TRT olmak üzere, medya, basın ve yayın kuruluşları ile görüşmeler yaparak, bütün spor branşlarının eşit şekilde, eşit sürelerle televizyon, radyo ve basın kuruluşlarında tanıtımının ve eğitiminin yapılmasını sağlayacağız. Özellikle çocuklarımızın ve gençlerimizin kişisel gelişimlerinde terbiye ve ıslah edici özellikleri daha fazla olan ferdi sporların bu yayınlarla tanıtılmasını sağlayacağız.

Yeniden Refah iktidarında spor faaliyetlerini düzenleyici mevzuatları spor ve sporcu dostu bir yaklaşımla revize edeceğiz. Türkiye'deki spor faaliyetlerinin verimliliğin arttırılması ve gereksiz bürokrasinin ortadan kaldırılması amacıyla mevzuatı yeniden düzenleyeceğiz. Bağımsız Spor Federasyonları statüsünün kaybolan işlevlerini geri kazandıracağız. Kanun ve yönetmelikleri “Kolaylaştırınız, güçleştirmeyiniz; müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz” düsturu ile yeniden gözden geçirip başta spor eğitimleri olmak üzere her alanda pratik ve hızlı olan, spor ve insan haklarının özüne uygun bir mevzuata geçilecektir.

 

 

 

YURTDIŞI VATANDAŞLARIMIZLA İLGİLİ POLİTİKAMIZ

Ülkemiz dışında yaşayan vatandaşlarımızın dış temsilciliklere erişimlerini artırıcı uygulamalar geliştireceğiz. İşlemlerin birçoğunun bürokratik açıdan sadeleştirilmesini ve mümkün olduğunca dijital ortamlarda gerçekleştirilmesini sağlayacağız. Vatandaşlarımızın yaşadıkları ülkelerde veya Türkiye’de, hak ve hukuklarının korunmasına ve yapılacak genel seçimlerde oy kullanma haklarına erişimlerini sağlamak üzere yurtdışında aktif olarak temsil edilmelerini sağlayıcı girişimlerde bulunacağız. Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın sosyal dayanışma kültürlerini geliştirici politikalar üreteceğiz. Kendi kadim kültürlerini, yurtdışında doğan veya büyüyen nesillerine aktarmalarını destekleyici politikalar üreteceğiz. 

Yurtdışında vatandaşlarımızın sık olarak maruz kaldığı, çocuklarının gayrimüslim ailelere verilmesinin önlenmesi yönünde devletlerarası mekanizmaları aktif hale getireceğiz.

Yaşadıkları ülke tarafından, kendi vatandaşlığına geçmeye ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından çıkmaya mecbur bırakılma uygulaması yerine çifte vatandaşlık uygulamasına geri dönülmesi için gerekli girişimlerde bulunacağız.

Emekli gurbetçilerimizin, Türkiye'ye temelli dönüşlerinde, emekli primlerinde işçi primi ile beraber, işveren primlerinin de ödenmesini sağlayacağız.

Gurbetçi vatandaşlarımızın izin sezonunda, Türkiye’ye kendi araçları ile gelenlerin yol güzergâhlarında yaşadıkları sorunları çözeceğiz. Ayrıca izin dönemlerinde, Türk Hava Yolları’nın yeterli sayıda ve makul fiyatlar ile uçuş biletleri sunmasını sağlayacağız.

Türkiye faaliyet gösteren telekom şirketlerinin, gurbetçi vatandaşlarımıza daha uygun tarifeler sunmasını sağlayacağız.

Gurbetçi vatandaşlarımıza, Avrupa'da ikamet ettiği ülkede belirli bir süre kalmasının ardından, Türkiye’ye gümrüksüz araç, makine veya teçhizat getirebilme hakkını vereceğiz.

Avrupa'daki Türk Derneklerinin, TC. Konsoloslukları önderliğinde işbirliği içinde çalışmasını artırıcı politikalar geliştireceğiz.

Türkiye'de yatırım yapmak isteyen gurbetçilerin önündeki ağır bürokratik engelleri kaldıracağız.

Yurtdışında evlenen genç çiftlere, Türkiye Cumhuriyeti Konsoloslukları bünyesinde, Aile Eğitim Seminerlerinin verilmesini sağlayacağız.

Başta Almanya olmak üzere, vatandaşlarımızın yoğun olarak yaşadığı ülkelerde, İslâm Dininin resmi din olarak kabul edilmesi için devletlerarası girişimlerde bulunacağız.

ZİRAAT VE HAYVANCILIK POLİTİKAMIZ

Yeniden Refah iktidarında, çiftçi borçlarında düzenlemeler yapılacak ve borç faizleri silinecektir.

Çiftçimiz, başta Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatifine olan borçları nedeniyle icralık olmuş, tarlası, traktörü haczedilmiş, tarımsal faaliyetleri yapamaz yürütemez hale gelmiş, sürekli borçlanmak zorunda kalmıştır. Çiftçilerimizin yeniden üretime geçebilmelerini sağlamak için birikmiş çiftçi borçlarının faizini sileceğiz. Anapara borçlarını ise her çiftçinin bireysel ödeme gücüne göre yeniden yapılandıracağız. Tarımsal üretimin devamı için elzem olan traktör, tarımsal alet ve makine gibi haczedilmiş olan malların derhal çiftçiye iadesini yapacağız. Tohum, gübre, tarım kimyasalları ve benzeri girdilerde en az %50 oranında indirime giderek, üretim için gerekli malzemelerin tedarik sorununu çözeceğiz. Elektrik ve mazotun çok pahalanması, sulama maliyetlerini aşırı arttırmıştır. Elektrik ve mazot kalemlerini vergiden muaf hale getireceğiz. Çiftçiye sulama desteklerini arttıracağız. Hayvancılığın ana girdisi olan yem tedariki ile ilgili destekleri önemli ölçüde artıracağız. Tarımsal üretim kotalarını kaldırarak Türkiye’nin tarımda kendine yeter hale gelmesini sağlayacağız.

Yeniden Refah iktidarında, her bölgenin iklim ve toprak özelliğine, üretim kabiliyetine göre destek programları hazırlayacağız.

Ülkemizin mevcut tarımsal ürün üretiminde, üretimin bölgelere göre planlanması söz konusu değildir. Tarımsal destekler ve taban fiyatları ise çok geç açıklanmaktadır.  Ürün fark ödemeleri üreticiye değil tarla sahibine verilmektedir.

Yeniden Refah iktidarında, ülkemizin her bölgesinin üretim kabiliyetinin farklı olmasından ötürü bölgesel tarım planlaması yapacağız. Planlamaya destek olmak için sonraki yılın destek tutarlarını tohum/fide ekim döneminden 3 ay önce açıklayarak, çiftçimizi fiyat ve maliyet planlaması yapma olanağına kavuşturacağız. Destekleme politikasını bölgesel kabiliyete göre yaparak aynı zamanda üretim planlamasını çiftçimizin yapmasını sağlayacağız. Ürün fark ödemelerini tarla sahibine değil, üreticiye vereceğiz. Sözleşmeli üretimin yaygınlaştırılması yoluyla ürünün değerine göre satışına ve üretim planlamasına katkı sunacağız.

Yeniden Refah iktidarında, üretici birliklerini, çiftçimize ucuz girdi temininde ve mahsulün değerine satışında etkin rol oynayacak yapıya kavuşturacağız.

Ülkemiz çiftçilerinin önemli bir bölümü küçük üretici olduğundan, girdi temininde ve mahsul satışında pazarlık güçleri zayıftır. Birlikler, yüksek miktarda alım ve satım yapabileceğinden, etkinleştirildiğinde pazarlık gücü yüksek olan yapılardır. Birliklerin, uygun fiyata girdi alımı ve üretilen mahsulün değerinde satışı hususlarında yetkilendirilmesini ve desteklenmesini sağlayacağız. Özellikle yerli ve milli girdi kullanımı konusunda birlikleri teşvik edeceğiz. Birliklerimizi, alımda ve satımda piyasa fiyatını belirleyici konuma getirerek çiftçilerimizin girdi maliyetlerini ucuzlatacak, satış fiyatlarının ise değerini koruyacağız.

Yeniden Refah iktidarında, meraların amacı dışında kullanılmasını engelleyecek ve yem üretimi teşvik edeceğiz.

Çiftçilerimizin önemli girdilerinden olan fabrikasyon yem fiyatları çiftçinin kazancını beslerken kaybeder hale getirmekte, küçükbaş hayvan yetiştiriciliği için çok önemli olan meralar, amacı dışında kullanılmakta ve giderek azaltılmaktadır. Yem hammaddesi üretimini teşvik edecek, ekili alanlarda yem bitkileri ekimi oranının basamaklı olarak önce %30’a, takiben %40a ulaşmasını sağlayacağız. Mera alanlarına sahip çıkarak, hayvansal gıda üretim maliyetlerini düşüreceğiz. Meraların amacı dışında kullanılmasını engelleyecek, mera ıslah ve denetim çalışmalarını etkin hale getireceğiz.

Hayvansal gıda fiyatlarını düşürmek ve üretimi çeşitlendirmek için küçükbaş hayvan yetiştiriciliğini destekleyeceğiz. Ayrıca kaz, ördek, hindi, bıldırcın gibi hayvanların üretimini teşvik edeceğiz. Bu hayvanlara olan talebi artırmak üzere farkındalık çalışmaları ve kamu spotları hazırlayacağız. Büyükbaş hayvan üretimini de destekleyerek et ve süt üretiminde ülkemizi kendisine yeter hale getireceğiz. Manda yetiştiriciliğine verilen desteği artıracağız. Köy yaşamını ve hayvancılığı desteklemek amacıyla, kamuda önemli sayıda veteriner hekim istihdamı gerçekleştirerek, ücretsiz veterinerlik hizmetlerini hayvan yetiştiricilerine sunacağız.

Yeniden Refah iktidarında, Tarımsal Destekler Katılım Bankasını kuracağız.

Ziraat Bankası, kuruluş amacından ayrılmış ve ticari banka olmuştur. Tarım Kredi Kooperatifleri Birliği, Et ve Süt Kurumu, Toprak Mahsulleri Ofisi, Fiskobirlik benzeri kooperatifler ile tarımla ilgili diğer kurum ve kuruluşların ortaklığından oluşan Tarımsal Destekler Katılım Bankası kurulacak, devletin verdiği destekler ve teşvikler bu banka aracılığı ile çiftçiye ulaştırılıp ödenecektir.

Yeniden Refah iktidarında, köylerde ahır, ağıl, depo kurmak veya köy evi yapmak için mevzuat uygun hale getirilecektir.

Büyükşehir yasası ile köylerin mahalle statüsüne alınması ve mücavir alanlarda hayvancılığa izin verilmemesi, başta çayır mera kullanımını engellemekte, hayvancılık yapılarak değerlendirilebilecek bazı hammaddeler telef olmaktadır. Köylerin mahalle statüsünde olması nedeniyle, çiftçi köyünde şehirdekine benzer ruhsatlandırma prosedürüne tabi tutulmakta ve belediyelere yüksek oranlarda harç parası ödemek zorunda bırakılmaktadır. Bu ve benzer durumlar, çiftçiyi ve besiciyi köyden şehirlere göç etmeye teşvik etmektedir.

İktidarımızda, köylerde ahır, ağıl, depo kurmak veya köy evi yapmak için mevzuat uygun hale getirilecektir. Köylerdeki hayvancılık yetiştirme imkânından çiftçimiz mahrum edilmeyecek, gereken tedbirleri alarak şehirlere yakın tarımsal yerleri üretim yapılabilir hale getireceğiz.

Yeniden Refah iktidarında, dünyada yaşanan iklim değişiminin tarımsal üretime etkileri konusunda çalışmalar yapılacaktır.

Çevre Bakanlığının adına “İklim Değişikliği” kelimesi eklenmiş olsa da dünyada yaşanan iklim değişiminin tarımsal üretime etkileri konusunda yoğun çalışma başlatarak olabilecek tarımsal risklerle ilgili tedbirleri alacağız.

Yeniden Refah iktidarında, tarım sektörünün markalaşması için gereken tedbir, destek ve mevzuat ivedilikle uygulamaya alınacaktır.

Tarımsal ürünlerimiz uluslararası piyasada emsal ürünlerden düşük fiyata satıldığı için çiftçimizin ve ülkemizin kazancı düşmektedir. Diğer sektörlerde olduğu gibi tarım sektörünün markalaşması için gereken tedbiri alarak mevzuat uygulamaya alacağız. Tarım Bakanlığı ve Ticaret Bakanlığı bu konuyu öncelikleri arasına alacaktır. Tarımsal Ekonomik Araştırma Enstitüsü’nü, tarıma hizmet edecek çalışmalar yapan, çiftçi ve ülke ekonomisine katkı veren bir yapıya kavuşturacağız.

Tarım işçileri için gerekli iyileştirmeler yapılmalıdır.

Tarımsal üretimin olmazsa olmazlarından olan tarım işçisinin temin edilmesi, her geçen gün daha büyük sorun olmaya başlamıştır. Yeterli sayıda tarım işçisi bulamadığı için üretimi bırakan veya düşük katma değerli üretimlere yönelen toprak sahipleri söz konusudur. Tarım işçileri ve ailelerine; barınmaları için barınak, çocuklarına eğitim imkânı, sosyal güvenlik imkânı, sağlık hizmetleri vererek, tarım işçiliğini özendireceğiz.

Yeniden Refah iktidarında, ata tohumlarını tespit etme ve geliştirme konusundaki çalışmaları artırarak desteklemeye devam edeceğiz. Çiftçilerimizi ve aziz milletimizi yabancı menşeili ve üretimi dışa bağımlı hale getiren kısır tohum kullanımından kurtaracağız.

        

MAHALLİ İDARELER POLİTİKAMIZ

“Yeniden Refah Partisi iktidarında, her kamu kurumunun girişine ‘Rüşvet alan da veren de melundur’ tabelasını asacağız.”

Dr. M. Ali Fatih Erbakan

 

Şehirlerimizi İnsan Merkezli Olarak İnşa Edeceğiz.

Türkiyenin temel sorunu, ahlak ve maneviyatın erozyona uğramasıdır. Çarpık şehirleşme ve rant sorunu bu çerçevede dikkat çekmektedir. Türkiyede nüfusun ağırlıklı kısmı başta İstanbul olmak üzere birkaç büyükşehirde toplanmış bulunmaktadır.

Geçimini zar zor sağlamaya çalışan vatandaşlarımız, barınma ve ulaşım sorunları karşısında çaresiz kalmaktadır. Yüksek kiralar, toplu ulaşım ve trafik sorunları vatandaşı zor durumda bırakmaktadır.

Şehirlerin aşırı kalabalıklaşması başka sorunların da habercisi olmuştur. Vatandaşlarımız, büyük şehirlerde ekonomik sorunlarla birlikte eğitim, sağlık, istihdam ve çevre kirliliği başta olmak üzere sayısız sorunla uğraşmaktadır.

Yanlış kalkınma, tarım ve yönetim politikaları neticesinde oluşan iç göç, toplumun sosyal yapısını ve güvenliğini olumsuz yönde etkilemektedir. Bu etki sadece göç edenlerle sınırlı kalmayıp toplumun tüm kesimlerini kapsamaktadır.

Yeniden Refah iktidarında, büyükşehirlerimizde göçün önlenmesi ve tersine göçün sağlanması için maddi ve manevi kalkınmayı dengeli ve planlı bir şekilde yürütecek, ülkemizin tamamı yaşanılır hale getireceğiz.

Yatay, dengeli, ölçülü, daha insani şehirler inşa edeceğiz. Ucuz ve kaliteli konut projeleri ile vatandaşlarımızın barınma sorununa rant odaklı değil, insan odaklı ve ihtiyaca göre çözümler üreteceğiz.

Son yıllarda tarihi canlandırma bahanesi ile milletimizin tarihi ve kültürel mirasının rant unsuru olarak görülmesini tarihimize, ecdadımıza ve şehirlerimize yönelik saygısızlık ve nezaketsizlik saymaktayız.

Unutmamalıyız ki gelecek nesiller önceki kuşakların tercihleriyle şekillenen şehirlerde doğarlar. Yeniden Refah Partisi iktidarında, şehirlerimizin inşası ve dönüşümünde gelecek nesilleri önceleyen ve yaşam kalitesine odaklanan temel politikaları dikkate alacağız.

Şehirlerimizi kültürel kimliğimize, ahlaki ve manevi değerlerimize uygun inşa edeceğiz. Şehirlerin imar ve deprem planlarını bilime uygun olarak hızla yapacağız. Şehirlerimizde koruyucu ve kalkınma odaklı sosyal politikaları planlayacak, geliştirecek ve uygulayacağız. Şehirlerimizin doğal ve tarihi dokusunun bozulmasına izin vermeyeceğiz. Tek merkezli ve çarpık yapılaşmanın önüne geçecek, kentsel dönüşümleri amacına uygun yapacağız. Kentsel dönüşümde, rantsal değil, kentsel dönüşümü esas alacağız. Tüm şehirlerimizi, medeniyet değerlerimize ve kültürel kimliğimize uygun olarak inşa edecek mimarlara ve şehir planlamacılarına emanet edeceğiz.

Yeniden Refah iktidarında, yerel yönetimleri vatandaşlarımızın katılımı ile güçlendireceğiz.

Milli Görüş, sosyal belediyecilik, yerel hizmetler anlayışı ve uygulamalarında Türkiyede belediye yönetimleri için en başarılı model olmuştur.

Son dönem belediyeciliğinde ise özellikle büyük yatırımlar yapılarak, inşa edilen belediye tesisleri marifetiyle, halka hizmet anlayışı ayni ve nakdi yardımlar, “Çalıyor ama hizmet de yapıyor” belediyeciliğini ortaya çıkarmıştır.

Bu çarpık belediyecilik anlayışını ülkemizin tamamen kaldırmak üzere, imkânları ve yetkiyi tüm ülkeye yayacak, gerçekçi bir Yerel Yönetimler Yasası çıkaracağız. Yerel Yönetimler Yasası ile coğrafi durumu ve nüfusu dikkate alarak köyleri ve beldeleri yeniden düzenleyeceğiz. Merkezi bütçeden belediyelere yapılan kaynak aktarımlarını, hizmet alanlarıyla uygun şekilde olmak üzere artıracağız.

Büyükşehir Belediyesi Kanununda yapılan düzenleme ile halen 30 büyükşehir belediyesi bünyesinde beldeler kaldırılmış, köyler mahalleye dönüştürülerek il özel idareleri lağvedilmiştir. Halen 51 ilimizde köy, belde ve il özel idaresi statüsü mevcudiyetini devam ettirmektedir. Bu illerde, muhtarlar ile birlikte mevcut il ve ilçe özel idarelerinin işbirliğiyle çalışmaların verimli olarak yürütülmesini sağlayacağız.

Yeniden Refah iktidarında, yerel yönetimlerde katılımcı demokrasi uygulamalarını yaygınlaştıracağız. Bunun için belediye meclislerinin ve kent konseylerinin yapısını toplumumuzun yapısına ve kültürüne uygun olacak biçimde gözden geçirecek, yetkilerini artıracak, verimli çalışmaları için gerekli tedbirleri alacağız. Muhtarlarımızın da belediye meclislerinde temsil edilmesini sağlayacağız.

Sektör temsilcilerine ek olarak, doğrudan vatandaşların katılımını sağlayacak Halk Meclisleri”ni ve Mahalle Meclisleri”ni ihdas ederek, milletimizin yönetime katılmasını teşvik edeceğiz.

Kırsal bölgelerden şehirlere göçün engellenmesi amacıyla, yerel kaynakları üretime yönlendireceğiz. Böylece il, ilçe ve köylerde istihdamın ve refahın artmasını sağlayacağız.

Yerel yönetimler ile tarım arazilerini, doğal ve kültürel kimlikleri ve yeşil alanları titizlikle koruyacağız.

Yeniden Refah iktidarında, Anayasa ile garanti altına alınan sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşam hakkı” ilkesine dayalı olarak çevreci, doğal dengeyi koruyan, çevre dostu belediyeleri oluşturacağız.

Kırsal kalkınmayı destekleyerek herkesin kendi işinin sahibi olmasını ve kırsalda istihdam olanağı bulmasını sağlayacağız. Kırsal kalkınmanın temini için Yeni Nesil Kooperatifler”in kurulmasına öncülük ederek gelirin tabana yayılmasını sağlayacağız.

Yerel ekonomik kaynakları değerlendirerek, bölgesel gelişmeyi sağlayacak ve Yerel Ekonomik Gelişme Programı”nı uygulayacağız.

Şehirlerin ekonomik ve sosyal yönden gelişmesi için özellikle büyükşehir ve il belediyelerine, gelişen ve değişen dünya şartlarına ve teknolojilerine uygun hazırlayacağımız planlarla yön verecek “Şehir Strateji Birimi”ni kuracağız.

Belediyeleri, israftan ve maliyetli popülist yaklaşımlardan kaçınan, yolsuzluğa, iltimasa ve rüşvete taviz vermeyen; üretimi, istihdamı ve verimliliği esas alan ehil kadrolarla yönetilir hale getireceğiz.

Yeniden Refah iktidarında, kentsel dönüşümde rantı durdurup, adaletli paylaşımı önceleyeceğiz.

Kentsel dönüşüm uygulaması, 35 ilde yaklaşık 6,5 milyon konut ve 26 milyon insanımızı ilgilendiren önemli bir konudur. Bu kanun çıkarılmadan önce yeterince tartışılmamış; sosyo-ekonomik, hukuki, psikolojik ve hak boyutu çok önemli olmasına rağmen ilgililerin, STK’ların, meslek odalarının ve üniversitelerin katkısı talep edilmemiştir. Dolayısıyla Kanun, kelime ve kavram kargaşası içerisinde değerini yitirmiştir.

Şehirlerimizi kısa vadeli şahsi rant ve menfaatlere kurban vermeyeceğiz. Yüz yıl sonrasını düşünerek şehirlerimizi planlayacağız. Yaşanabilir şehirler inşa etmenin temel prensibi rant, menfaat, yolsuzluk değil, bir arada mutlu yaşamaktır.

Halkımızın geleceğini ciddi şekilde olumsuz etkileyeceği açık olan bu uygulama, kentsel dönüşümden ziyade rantsal dönüşüme gitmekte, vatandaşın hem elindeki evi alınmakta hem de aşırı borçlandırılarak geleceği karartılmaktadır.

Büyükşehir Belediyesi Kanunu, Kentsel Dönüşüm Kanunu ve yerel yönetimlerin güçlendirilmesine yönelik çıkarılan yasaların uygulanmasında hem yerel yönetimlerin kendi içinde, hem de merkezi yönetim ile yerel yönetimler arasında ciddi yetki ve koordinasyon problemleri meydana gelmektedir.

Şehirleri insanlar, insanları da şehirler inşa etmektedir. Şehirlerin inşa edilme tercihi ve anlayışı insanların kimliğini, şahsiyetini ve yaşam alışkanlıklarını belirlemede etken rol almaktadır.

Yeniden Refah iktidarında, kentsel dönüşümde amaç rant olmaktan çıkarılarak bölgede yaşayanların yaşam kalitesinin artırılması ve şehir kimliğinin korunması olacaktır.

“Riskli Alan” kavramı, adalet ve hakkaniyet ölçülerine göre yeniden tanımlanacaktır. Kentsel dönüşümde riskli alanlarda yaşayanların, mahalli yönetimlerin, STK ve meslek odalarının sürece katılmasını sağlayacağız. Şehirlerin geleceği, medeniyetin geleceği olarak ele alınmak suretiyle mahalle kültürünü, komşuluk ilişkilerini ve geleneksel mimari kültürümüzü koruyacak ve geliştireceğiz. Şehirlerin imarında ve dönüşümünde kültürel farklılıkları göz önünde tutarak insani, kültürel ve evrensel hassasiyetleri gözeteceğiz. Kentsel dönüşümde, tarımsal arazileri heba etmeden yatay şehirleşme planlamasına özen göstereceğiz.

Yeniden Refah iktidarında; tarihi ve doğal doku korunacak, estetiği olan şahsiyetli şehirler oluşturacağız. Ahlaki ve manevi açısından da şehrin, arsanın ve toprağın rant unsuru olmaktan çıkarılmasını sağlayacağız. Rantın önüne geçmek için kentsel dönüşüm alanlarında ve diğer alanlarda fiyat denetim mekanizması geliştireceğiz.

Kentsel dönüşümde, bölgesel ve sosyal durumu göz önüne alacak, yerel kültürü koruyacağız. Alan içerisindeki sağlam ve yeni binaları koruyacağız. İnsanların beton kulelerin arasına sıkıştırıldığı, komşuluk ilişkilerini yitirdiği, sosyal gelişimlerini sekteye uğratarak birbirinden uzaklaştığı dikey betonlaşmaya izin vermeyeceğiz.

Şehirlerde en uygun yükseklikte yatay şehirleşmeyi yaygınlaştıracak, iyileştirme projelerini uygulayacağız. “Sosyal Devlet Projesi” anlayışıyla, evi olmayan en alt gelir düzeyindeki ailelere her yıl belirli sayıda sosyal konut yapacağız.

Parklarda, sokaklarda hayat mücadelesi veren kimsesiz, evsiz insanların ve sokak çocuklarının sorunlarını ayrıntılı olarak gözden geçirerek kalıcı, yapısal çözümler üreteceğiz.

87 seçim bölgesinde de kendi adaylarımız ve logomuzla seçime giriyoruz’

YENİDEN REFAH PARTİSİ

14 MAYIS 2023

GENEL SEÇİM BEYANNAMESİ

 

13 NİSAN 2023

 

İÇİNDEKİLER

 

Çevre ve Şehirçilik Politikamız. 4

Enerji ve Tabii Kaynaklar Politikamız. 8

Milli Savunma Sanayii Politikamız. 12

Ekonomi Politikamız. 13

Hukuk Politikamız. 18

Gençlik Politikamız. 23

Aile ve Sosyal Hizmetler Politikamız. 27

Engelli Vatandaşlar Politikamız. 30

Milli Eğitim Politikamız. 37

Yükseköğretim Politikamız. 44

Dış Politikamız. 48

İç İşleri ve Kamu Yönetimi Politikamız. 52

Doğu ve Güneydoğu Politikamız. 57

Sağlık Politikamız. 61

Kültür-Sanat-Turizm Politikamız. 65

Spor Politikamız. 67

Yurtdışı Vatandaşlarımızla İlgili Politikamız. 70

Ziraat ve Hayvancılık Politikamız. 72

Mahalli İdareler Politikamız. 76

 

 

 

ÇEVRE VE ŞEHİRÇİLİK POLİTİKAMIZ

Vatandaşlarımızın, süregelen en büyük problem olarak gördüğü depremle ilgili yönetimsel süreçler AFAD tarafından değil merkezi otorite tarafından planlanacak ve koordine edilecektir. AFAD sürecin bir paydaşı olarak hizmet vermeye devam edecektir. Son yıllarda yaşanan depremlerin ardından AFAD’ın başarılı olduğu ve eksik kaldığı süreçleri belirleyecek, deprem acil müdahale ekiplerinin güçlendirilmesini sağlayacağız.

6 Şubat 2023 tarihinde Kahramanmaraş merkezli meydana gelen 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki depremlerde önemli ölçüde can ve mal kaybı yaşadık. Yeniden Refah iktidarında önceliğimiz, 13,5 milyon vatandaşımızın etkilendiği ve Afet Bölgesi olarak ilan edilen 11 ilimizdeki yaraları sarmak, vatandaşlarımızı yeniden şehirlerine, evlerine, ailelerine, komşularına kavuşturmak ve her alanda bölgenin gelişimini sürekli hale getirmek olacaktır.

Benzer bir doğal afet durumunda, müdahaleleri tam ve zamanında yapabilmek, olası kayıpları önlemek ve arama-kurtarma süreçlerini etkin hale getirebilmek amacıyla, AFAD tarafından hazırlanan “Ulusal Deprem ve Eylem Planı”nı güçlendirecek, güncelleyerek eksiklerini giderecek ve tavizsiz olarak uygulanmasının takipçisi olacağız.

Son dönemlerde meydana gelen doğal afetlerde, AFAD’ın etkinliğinin hangi seviyede olduğunu, müdahale usul ve uygulama esaslarındaki eksikliklerin neler olduğunu belirleyecek Meclis çalışmalarını başlatacak ve eksiklikleri giderici düzenlemelerin yapılmasını sağlayacağız.  

Meydana gelebilecek bir doğal afet sonrasında, ilgili mağduriyetlerle ilgili sorumluların kimler olduğu, bu sorumluluk karşısında hukuki yaptırımların ve cezai şartların ne olacağına ilişkin net ifadelerin yer aldığı yasal düzenlemeleri yapacağız.

Deprem ve diğer doğal afetlerin tahrip riskini azaltmada ve doğal afetlerle baş edebilmede bilinçli ve hazırlıklı bir toplum oluşturulması, bu amaca yönelik kurumsal alt yapının hazır hale getirilmesi ve konuyla ilgili AR-GE faaliyetlerinin önceliklerinin belirlenmesi ve desteklenmesi için kamu kurumları, siyasi partiler, sivil toplum kuruluşları, üniversiteler, araştırma merkezleri ve doğal afet mağdurları ile bir araya gelerek ortak çalışmalar gerçekleştirilmesine liderlik edeceğiz.

Meydana gelebilecek doğal afetlerdeki kayıpları en aza indirmek üzere, 81 ilimizdeki üniversitelerimiz aracılığıyla “Ulusal Kurtarma Ekiplerini Geliştirme Programı”nı hayata geçireceğiz.

Okullarımızda, deprem ve diğer doğal afetlerden korunma, hayatta kalma ve ilk yardım konularında bilinçlenmeyi ve öğrenmeyi artırıcı müfredat düzenlemelerini yapacağız.

Devlet Planlama Teşkilatı yeniden tesis edilerek, kentsel dönüşümün merkezi otorite tarafından, her ilin kendine has gerçekliğine, sosyolojisine, yaşam kültürüne ve yaşam gerekliliklerine göre planlanmasını sağlayacağız. Kentsel dönüşümün, kentlerin kimliklerini koruyacak şekilde yapılmasından taviz vermeyeceğiz. Yeniden kurulacak olan Devlet Planlama Teşkilatı koordinasyonunda, her ilin tarım, hayvancılık ve sanayii kollarından en az birinde ekonomik kalkınmaya yönelik hedefler ile kentsel dönüşüm süreçlerini ve teşviklerini uyumlu hale getireceğiz. Kentsel Dönüşümü özendirmek üzere teşviklerin kapsamını genişleteceğiz. 

Rantı önceleyen değil, adil ve hakça paylaşımı önceleyen bir kentsel dönüşümü sağlamak amacıyla yerel yönetimlerle ilgili, başta 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu ve 5393 sayılı Belediye Kanunu olmak üzere, 5302 sayılı İl Özel İdaresi ve 5442 sayılı İl İdaresi kanunlarında düzenlemeler yapacağız. 2012 yılında yürürlüğe giren 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’un gerekleri yerine getirilmemiştir. Başta riskli yapı tespitleri olmak üzere kentsel dönüşümü sağlayacak kanun ve yönetmelikler güncellenecek ve sıkı bir disiplin içerisinde uygulanacaktır. Kentsel dönüşümün; deprem, sel felaketi, toprak kayması ve orman yangını gibi doğal afet ve felaketlere hazırlıklı olması için bilimdeki son gelişmelere göre yapılaşma mevzuatını güncelleyecek ve kentsel dönüşümün bu yeni mevzuat çerçevesinde yapılmasını sağlayacağız. Kentsel dönüşümle ilgili mülk sahipleri, yerel yönetimler ve özel müteşebbisler arasındaki uyuşmazlıkları önleyici, adil ve hakça paylaşıma dayalı düzenlemeler getireceğiz.

Yasalarda yapılacak düzenlemeler ile kentsel dönüşüm süreçlerinde yer alan kamu görevlilerinin ve özel müteşebbislerin sorumlulukları ve bu sorumluluklarıyla ilgili olası suiistimalleri halinde yargılanma usul ve esasları ile cezai şartları belirli hale getireceğiz.

Yerel yönetimler bünyesinde “Kentsel Dönüşüm Başkanlıkları” kuracağız. Bu başkanlıklar eliyle, kentsel dönüşümle ilgili her türlü takip, denetim ve hukuki yaptırımın uygulanmasını sağlayacağız. Deprem bilgi bankası oluşturacak ve süreçlerin takibini sürekli hale getireceğiz. Tsunami erken uyarı sistemleri kuracağız. Olası deprem senaryoları çalışılacak ve acil müdahale ekiplerinin hazır hale getirilmesi sağlanacaktır. Tüm kentlere deprem uyarı sistemlerini tesis edeceğiz. Ayrıca sel ve toprak kayması gibi doğal afet risklerine maruz bölgelerde de bu afetlere karşı erken uyarı sistemleri tesis edeceğiz.

Deprem tehlike analizlerinin yapılmasını ve deprem haritalarının güncellenmesini sürekli hale getirecek, bu konularda üniversitelere araştırma fonlarının sağlayacak, üniversite ve sanayi kuruluşlarının AR-GE işbirliklerine girmelerini teşvik edeceğiz.

Kentsel dönüşümün finansmanı için sermaye piyasaları eliyle çözümler üreteceğiz. Kira Sertifikaları ve Gayrimenkul Sertifikaları gibi menkul kıymetler ihraç ederek kentsel dönüşüme yatırımcıların fonlarının aktarılmasını sağlayacak ve finansal kaynak sorununu büyük ölçüde ortadan kaldıracağız.

Etkin bir “Arazi Yönetim Sistemi” tasarlayarak çeşitli kurumların sorumluluğu altında bulunan arazilerin tek bir merkezden gözetimini sağlayacağız. Kentsel dönüşümde, parsel bazlı dönüşümlerden mümkün olduğunca vazgeçilecek, şehir merkezleri dahil, ada bazında bir bütün olarak dönüşüm projeleri hazırlanacak ve uygulanacaktır.

Teknik heyetlerce riskli olduğu belirlenen alanların ve yapıların yerel yönetimlerce acilen dönüşümü sağlanacak, etaplama yapılarak, etap etap kentsel dönüşüme tabi tutulacaktır. Deprem, sel ve orman yangını başta olmak üzere bilim adamlarının ve uzmanların yüksek risk altında olduğunu belirttiği kentlerde dönüşüme öncelik vereceğiz. Ancak son depremlerle görüldüğü üzere, deprem haritalarında olmayan yeni fay hatlarının keşfedilmesi nedeniyle, tüm şehirlerimizde eşanlı olarak kentsel dönüşümü başlatacağız.

Kentsel dönüşümle eş zamanlı olarak, kentlerin altyapı dönüşümünü de sağlayacağız. Özellikle içme suyu, telekomünikasyon, kanalizasyon, trafik ve otopark ile ilgili altyapı yatırımları ile ilgili yenileme ve iyileştirme çalışmalarını yapacağız.

Kentsel dönüşümün odağına doğal yaşamın korunmasını ve yaşanabilir kentlerin inşa edilmesini alacağız. Üst yapı olarak kentte yaşayanların daha fazla yeşil alana kavuşturulmasını öncelik haline getireceğiz. Kentlerin, tabiat alanlarında, tarihi sit alanlarında ve tarım arazilerinde tahribata yol açmayacak şekilde yapılandırılmasını sağlayacağız.

Kentsel dönüşümde riskli alanlarda konumlandırılmış stratejik öneme sahip üretim ve sanayi tesislerinin de dönüştürülmesine öncelik vereceğiz. Sanayi tesislerinin bir araya kümelenmesini sağlayıcı düzenlemeler yaparak, hem ortaklaşa üretim ağlarının genişletilmesini sağlayacak, hem de gelecek nesillerimize daha temiz ve yaşanabilir kentlerin miras bırakılmasını sağlayacağız.

Kentsel dönüşüm, bilime saygı gösterilerek ve bilimin gösterdiği yol takip edilerek gerçekleştirilecektir. Kentsel dönüşüme odaklanan özel müteşebbislerin, kentsel dönüşüm eğitiminden geçirilmeleri esastır. Ayrıca kentsel dönüşüm projeleri ile sınırlı olmak kaydı ile özel müteşebbislerin finansman destek paketleri teşvik edilmelerini sağlayacağız. Kentsel dönüşümün önemi hakkında bilgi ve farkındalık düzeyini artırmak amacıyla kamu spotları hazırlayacak, ayrıca yeni nesillerimizin bilinçli yetiştirilmesi amacıyla okullarda eğitim programları düzenleyeceğiz. Deprem müzeleri oluşturarak, kentsel dönüşümün ve sorumlu yapılaşmanın önemi hakkındaki bilgi ve farkındalık düzeyini artıracağız.

Kentsel dönüşümün aile bütünlüğünü, geniş aile yaşamını, mevcut komşulukları etkilemeyecek şekilde yapılmasını sağlayacağız. Vatandaşlarımızı ailelerinden ve komşularından ayıran, göçe zorlayan bir kentsel dönüşüm asla kabul edilemez. Bu amaçla cazip koşullardaki finansman desteğini yer sahiplerine vererek, mevcut geniş aile yaşamı ve mahalle kültürünün sürdürülmesini destekleyeceğiz.

TOKİ’nin son depremlerde ortaya koymuş olduğu başarı dikkate alarak, sadece düşük gelirli kesimler için değil, orta ve üst gelirli kesimlere de konut üretimi yapmasını sağlayacağız. Bu amaçla TOKİ’nin yerel yönetimlerle ve özel girişimlerle ortak projeler yapmasını, bu projelerde yönetici ve denetleyici otorite görevlerinde bulunmalarını sağlayacağız.

TOKİ konutlarının, kentlerin uzak bölgelerinde, yerleşimin nispeten düşük olduğu kamu arazileri üzerinde yapılıyor olması, bu projelerden haberdar olan yerel ve merkezi siyasi aktörlerin erken davranıp bu civardaki arazi ve arsaları ucuzken almalarına sebep olabilmektedir. Böylece konutların yapılması ile beraber cazibe merkezi haline gelen bu alanlardaki arsa rantları vatandaştan ziyade siyasi aktörlere aktarılmaktadır. Bunun önüne geçmek için proje yapılacak alanda TOKİ projelerinden habersiz satış yapan vatandaşlarımız, Tapu Dairelerinde satıştan önce bilgilendirilecektir. Ayrıca projelerin çizilmesiyle birlikte tüm kamuoyuna bilgilendirme yapılacaktır. Böylece haksız rantın ve tek taraflı zenginleşmenin önüne geçilecek, kamunun gerçek değerler üzerinde vergilendirme yaparak vergi geliri elde etmesi yoluyla gelir dağılımında adaletin sağlanmasında verim artırılacaktır.

 

 

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR POLİTİKAMIZ

Yeraltı ve yerüstü kaynaklarımızın, sürdürülebilir şekilde kullanılması yönündeki düzenleme ve hizmetlerimizi ‘Herkes için Refah’ prensibine göre planlamaktayız. Bu doğrultuda, temel ilkemiz enerji ve tabii kaynak arzının daha verimli hale getirilmesi olacaktır. Enerjideki arz güvenliği ülkemiz için en önemli konulardan biridir.

Yeniden Refah iktidarında önceliğimiz, enerjide dışa bağımlılığın azaltılmasıdır. Öncelikle enerji yönetimindeki idari yapının sağlıklı işlemeyen aşamalarında yeniden yapılandırmaya gidilecektir. Enerji alanındaki karmaşık yapılar ve bürokrasinin sadeleştirilmesi, eylem ve işlemleri hızlandıracak, sonuca çabuk ulaşılmasını sağlayacaktır. EPDK, EPİAŞ gibi üst düzenleme ve denetleme işlevi gören kuruluşların yapısının, Bakanlık bünyesinde alt kurul yapısına kavuşturulmasını sağlayacağız.

Yenilenebilir enerji kaynaklarının ve imkânlarının tamamı için izin süreçleri sadeleştirilecek ve AR-GE çalışmalarına destek verilecektir. GES (Güneş Enerjisi Üretim Santralleri) ve RES (Rüzgar Enerjisi Santralleri) lisans şartlarının iyileştirilmesini ve hızlı bir şekilde yürürlüğe girmesini sağlayacağız. Jeotermal dahil bütün enerji üretilebilecek doğal kaynakların üretime geçirilmesinde etkin bir politika izleyeceğiz.

Konutlarda kullanılan elektriğin fiyatlamasındaki çarpanların yeniden belirlenmesini ve faturalara yansıtılan harcama dışındaki yükün (kayıp kaçak, okuma bedeli, vb.) kaldırılmasını sağlayacağız. Yurtdışından satın alınan enerji birimlerinin tamamında, ödemeleri kademeli olarak döviz cinsinden ayırıp, yerli ürünlerimizle Barter (Takas) sistemine esas alan bir karşılıklı ödeme sistemi geliştireceğiz.

·        Konutlarda çatı, cephe, duvar, bahçeler,

·        Kamu ve özel kuruluşlarda pazar yeri çatısı, bina cephesi, sundurma, limanlarda dalgakıran setler, yüksek yapılardaki rüzgar alan bölümler, baraj üzerindeki su yüzeyi

gibi elektrik enerjisi üretimine uygun tüm alanlar değerlendirilerek güneş ve rüzgar enerjisinden elektrik üretimini teşvik edecek, tüm lisans işlemlerini sadeleştireceğiz.

Maden sahaları ruhsat işlemleri yeniden düzenleyecek ve sadeleştirecek, üreticilerin bürokrasiye takılmadan hemen üretime geçmelerinin altyapısını hazırlayacağız. Tüvenan madenlerimizin yurtdışına satışını sınırlandırarak, yarı hammadde ve hammadde olarak üretiminin yapılması için tesislerin organize edilerek desteklenmesini sağlayacağız.

Hammadde üretimi, hem maden hem de elektrik enerjisi yönünden destekleyerek, planlama yapacak ve üretim seferberliği başlatacağız. Konut elektriği ile üretim ve sanayide kullanılan elektriği tamamen birbirinden ayrılarak, üretim ve sanayi grubuna destek ve teşvikler sağlayacağız. 

Nükleer santraller gibi teknolojilerde kullanılan hammadde ve madenler için özel prosedürlerle üretim desteklerini vereceğiz. Doğalgaz, petrol gibi yeraltı aramalarının, mümkün olduğunca yerli üretim makineler, ekipmanlar ve yazılımlar ile yapılmasını destekleyecek ve teşvik edeceğiz. Elektrik enerjisi depolama pil ünitelerinin üretimi, geliştirilmesi, yeni yöntem ve teknolojilerin kullanılması için devlet desteklerini artıracak ve üretimlerin milli güvenlik menfaatlerimiz çerçevesinde devlet özel sektör ortaklığında yapılmasını sağlayacağız. Enerjide kullanılan tüm yazılım sistemleri için yerli yazılım üssü oluşturarak, tüm dünyaya örnek olacak ve satılabilecek kontrol yazılım sistemlerini marka haline getireceğiz.

Kendi enerjisini üreten, atıklarının dönüştürüldüğü, organize sanayi ve köy benzeri ekolojik ve teknolojik yaşam merkezlerini inşa edeceğiz. İhracata yönelik hizmetlerin üretimine verilen elektrik ve akaryakıt gibi desteklerin kapsamı genişletilecektir. Benzer desteklerin, yurt içi talebi karşılamaya yönelik faaliyette bulunan tarım, hayvancılık, üretim, sanayi gibi alanlardaki tüm kesimlerin istifade edeceği şekilde genişletilmesini sağlayacağız.

Yeni yapılacak enerji üretim tesislerinde, devlet-özel sektör ortaklığını oluşturacak yeni bir ortaklık modeli geliştirecek, enerji arz güvenliği açısından spekülasyonlara meydan verilmesinin önüne geçeceğiz. Üretime, hakça ve adil paylaşım odaklı olmak üzere, D8 ve D60 Birlikleri bünyesinde Enerji İşbirliği Teşkilatı kuracak,  bu Teşkilatın aktif ve etkili şekilde çalışmasını sağlayacağız.

Kurulduğumuz 2018 yılından bu yana AR-GE Başkanlığımız tarafından geliştirilen enerji üretimi ve tasarrufu ile ilgili projelerimizi hayata geçireceğiz. Bu hayırlı projelerimizden bazılarına ilişkin özet bilgileri aşağıda bilgilerinize sunarız:

Özel Sektör-Devlet Ortak Projelerimiz

1.      Ülkemizin güneş enerjisi potansiyeli 380.000 MW’tır. Bu kaynağın şimdiye kadar yaklaşık %2’si kullanılmıştır. Enerji santrallerimizin toplam gücü Ocak 2023 başı itibarıyla 103.809 MW’dır. Güneş santrallerinin gücü ise mevcut gücün %9,1’i seviyesindedir. Güneş enerjisi santrallerinin arttırılmasında çok geç kalınmıştır. Yeniden Refah Partisi olarak, her sene 7.000 MW güneş enerjisi santrali kurulumu yapılması için gerekli önlemler alınacak, beş sene içerisinde 35.000 MW gücü olan bir kaynağa ulaşılacaktır (Milli Kaynak Paketleri 1 kitabımız sayfa 9-24).

2.     Ülkemizin rüzgâr enerjisi potansiyeli 48.000 MW’tır. Bu kaynağın şimdiye kadar %24’ü kullanılmış olup, toplam enerji santrallerimiz içerisindeki payı %11’dir. Yerli yapım rüzgâr enerjisi santrallerinin yapımı için destek verilerek, rüzgâr enerjisi santrallerimizin gücünün en az iki misline yükseltilmesi sağlanacaktır (Milli Kaynak Paketleri 1 kitabımız sayfa 9-24).

3.     Ülkemizdeki su kaynağı potansiyelinin değerlendirilmesi için üç temel proje hazırlanmıştır:

A.    Birleşik Barajlar Projesi (Milli Kaynak Paketleri 1 kitabımız sayfa 49-68).

B.    Komşu Ülkelere Boru Hatlarıyla Su Satış Projesi (Milli Kaynak Paketleri 1 kitabımız sayfa 69-74).

C.    Kompost Tesislerinin Yapımıyla Temiz Su ve Gübre Elde Etme Projesi (Milli Kaynak Paketleri 1 kitabımız sayfa 75-82).

4.     Doğu Akdeniz doğalgaz rezervlerinin doğru sondaj yerleriyle açığa çıkarılmasını sağlayacağız.

5.     Karadeniz doğalgazının gerçek ekonomik potansiyelini anlayabilmek için geniş kapsamlı jeofizik-sismik çalışmalar yapacağız.

6.     Türkiye’nin, doğalgaz-petrol boru hatları geçiş bölgesi olması için doğru ve gerçekçi politikalar üreteceğiz.

7.     Düşük kalorili linyitler ve leonarditlerin değerlendirilmesiyle sıvı gübre üreterek gübre ithalatının önüne geçeceğiz.

8.     Volkan camlarından üretilen perlitlerin inşaatlarda mümkün olan her ortamda kullanılmasını teşvik ederek enerji tasarrufu sağlayacağız.

9.     Madencilik projelerimiz hayata geçirecek, ülkemizin birçok bölgesinde maden alma-zenginleştirme istasyonları kuracağız.

10.  Anlık Üretilen Hidrojenin Kullanımı Projesi’ni hayata geçireceğiz. Özel bir kimyasal bileşene (patent başvurusu yapıldığından isim verilememiştir) su eklendiğinde, anlık olarak üretilen hidrojen yakıtı, çevre şartlarında kullanım imkânı sağlamaktadır. Anlık olarak sudan üretilen hidrojen, depolama ihtiyacı duyulmadan, doğrudan, içten yanmalı motorlarda kolaylıkla kullanılabilmektedir.

Kamu Kaynaklı Projelerimiz

1. Toryum Yakıtlı, Tuz Bazlı Nükleer Santral Yapımı

ABD, Kanada, AB, Çin, Rusya ve Hindistan başta olmakla birçok ülkede, özel olarak toryum kullanımına yönelik, Molten Salt Reactors (MSRS) Teknolojisi geliştirilmektedir. Çin, Kanada ile birlikte, Gobi Çölü’nde 2021 yılında yapımına başladıkları ve 2030 yılına kadar bitirecekleri, tamamen toryum kullanılan 2 MW gücündeki ilk ticari reaktör prototipi üzerinde çalışmaktadır. Çok yakın zamanda bu reaktörlerin daha büyük ölçeklerde ticarileşmesi beklenmektedir.

Bir toryum yakıt çevrimi, bir uranyum yakıt çevrimine göre çeşitli potansiyel avantajlar sunabilir.

Dünya'da bulunan toryumun, uranyuma oranla çok daha fazla olması, üstün fiziksel ve nükleer yakıt özellikleri ve azaltılmış nükleer atık üretimi en önemli avantajlarıdır. Toryum yakıtının bir diğer avantajı da, nükleer silahlarda kullanılamamasıdır.

Dünya toryum yatakları açısından en zengin ikinci ülke Türkiye’dir ve bu önemli bir avantajdır. Teknoloji yabancılarda, yakıt bizdedir. Yeniden Refah Partisi iktidarında, mümkün olan en kısa sürede Toryum yakıtlı tuz bazlı nükleer santralleri inşa edeceğiz.

2. Bor Madeninin Lazer+ Kuvvetli Plazma ile Hidrojen Proton ile Füzyonu

Türkiye, Dünya Bor rezervinin %73’üne sahiptir. Bor’dan, kolonya ve deterjan dahil 500 farklı malzeme üretilebilir. Yeniden Refah Partisi olarak önceliğimiz, Bor füzyonu ile enerji üretmek olacaktır.

Projenin Basit Anlatımı:

B11+H+= kararsız B12 oluşur. Kararsız B12, 3 adet Helyum’a parçalanır. Parçalanma sırasında radyasyonu olmayan çok büyük bir enerji açığa çıkar. Bu proje tamamlandığında Türkiye’nin enerji problemi kalmayacaktır.

 

 

 

 

MİLLİ SAVUNMA SANAYİİ POLİTİKAMIZ

Yeniden Refah iktidarında, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin hem bölgesinde hem de dünya genelinde büyük bir caydırıcı güç olmasını sağlamak, savunma sanayiinde gelişimi, ilerlemeyi, sürdürülebilir üretim ve istihdam oluşumunu sağlayacak, mevcut savunma sanayii teknoloji yatırımlarının yüksek bir iveme ile artmasını sağlayacağız.

Milli ve yerli savunma sanayimizin gelişimine önemli ölçüde destekler vererek, NATO’ya bütünleşmiş ve bağımlı hale gelim silah ve savunma sistemlerimize alternatifler üreteceğiz. Milli ve yerli savunma sanayii yatırım ve üretimlerimizi mutlaka D-8 Ülkeleri ve Türki Cumhuriyetler ile ortak protokollerle yaygınlaştıracak, savunma sanayii ihracat pazarını genişletecek, kurulan ortaklıklar sayesinde karşılıklı üretim bilgisi paylaşımında bulunacak ve üretim maliyetlerini düşüreceğiz.

Yapacağımız yeni yatırımlarla, D-8 Ülkeleri ve Türki Cumhuriyetler ile birlikte kuracağımız yeni ortaklıklarla, 2028 yılında dünya pazarına yapacağımız savunma sanayii ihracatını 30 milyar Dolar seviyesine çıkaracağız.  

Milli Muharip Uçak, İHA, SİHA, Milli Muharip İnsansız Uçak, İnsansız Deniz Aracı ULAQ gibi kara, hava, deniz silah ve savunma sistemlerinin her birine yapılan yatırımları arttıracak ve savunma sanayimizi %100 yerlilik ve millilik oranına ulaşma hedefiyle destekleyecek ve geliştireceğiz.

İçinde bulunduğumuz çağın en tehlikeli terör türlerinden olan Biyolojik Terör ve Siber Terör unsurlarına karşı milli ve yerli savunma sanayimizde yeni alanlar ve yatırımlar yaparak savunmamızı güçlendireceğiz. İnsanlığın yeni adresi olacak uzayla ilgili çalışmalara hız verecek, bu alanı yeni yatırımlar ve teşviklerle güçlendireceğiz.

 

 

 

EKONOMİ POLİTİKAMIZ

Ekonomi politikalarımızın büyümeyi hızlandırmak adına gerekli sermayeyi hızlı temin etmek için yoğun dış borçlanmaya odaklanılması ve dış kaynaklı sermayenin döviz getirisi olmayan ihracat dışı sektörlere ve özellikle alt yapı yatırımlarına kullanılması ödemeler dengesini bozmuş ve cari açık üreten büyüme modeli oluşmuştur. Böylece başlangıçta tercih olan yüksek faiz düşük kur politikası bir zaruret haline dönüşmüş ve ekonomiyi ağır borç ve borç faizi servisi altına sokmuştur.

Uzun vadeli stratejik planlama ve programlama gerektiren ve geri dönüşü görece daha uzun vadede gerçekleşen yatırım harcamaları yerine kısa vadeli taleplerin artmasıyla oluşan ve etkisi hemen oluşan tüketim harcamaları özendirilmiş ve açıktan teşvik edilmiştir. Dolayısıyla katma değeri yüksek ürün ve bu ürünleri yapabilecek nitelikli işgücü değil niteliksiz işgücü üreten ekonomik yapı ortaya çıkmıştır. Nispeten yetersiz olan yatırım harcamalarının büyük çoğunluğu konut, yeni inşaat ve alt yapı yatırımlarına kanalize edilmiştir. Dolayısıyla üretime, nitelikli istihdama, teknolojiye ve verimliliğe gerekli önem verilememiş ve Türkiye ekonomisinin üretim kapasitesini gelişmiş ülkelerin seviyesine yaklaştıracak atılımlar gerçekleştirilememiştir.

Nitelikli işgücünü kaybeden, teknoloji geliştirme ve verimlik arayışından uzaklaşan, üretim yapısı yatırım ve ara malı üretiminden nispeten kopmuş ve küresel manada rekabet gücü oluşturabilmek sadece ucuz işgücüne ve yüksek kur politikasına indirgenmiş ve son on yılda bu politikalar zarurete dönüşmüştür. Bu yaklaşım beraberinde mutlak fakirliği getirmiş ve toplumun tüm kesimlerinde hissedilmeye başlamıştır.

Yeniden Refah Partisi olarak diyoruz ki; genel görünümünü ortaya koyduğumuz ve Türkiye’nin kalkınma hamlelerini destekleyemeyen;

·        İstihdam Politikalarını,

·        Ücret Politikalarını,

·        Borçlanma Politikalarını,

·        Para Politikalarını ve

·        Kalkınma Politikalarını

değiştireceğiz ve sağlam bir ekonomi inşa edeceğiz. “Önce insan” ilkesini tam manasıyla hâkim kılacağız. Önceliği sermaye olan ekonomik sistemin hizmetine sunulan insan kaynağı ve işgücü yönetimine değil insanımızın saygınlık, onur ve refahına hizmet edecek ekonomik sistem kurmaya odaklanacağız.

Sistemi değil insanı merkeze alan, hak ve adalet ekseninde sadece üretim odaklı devleti ve milleti borca esir etmeyen, kendi kaynaklarıyla yatırım, üretim, ihracat yapabilen, istihdam üreterek sürdürülebilir ekonomik büyümeyi temin edecek yeni bir ekonomi inşa edeceğiz. Böylece istikrarlı, güçlü ve dışa bağımlı olmayan bir ekonomik yapı içerisinde bütün vatandaşlarımızın ihtiyaçlarının kolay, bol, ucuz ve kaliteli olarak karşılanabildiği refah toplumuna geçeceğiz.

Yeniden Refah iktidarında,

• Herkesin isteyerek çalıştığı saygın bir işi olacak, herkesin insanlık onuruna yakışır bir ücreti olacak ve herkes emeğinin karşılığını tam olarak alacaktır.

• Türkiye ekonomisi planlı ve programlı işleyecek, borçlanmadan üreterek büyüyecek ve yüksek teknoloji ihracatıyla zenginleşecektir.

Yeniden Refah Partisi iktidarında, devlet ayrıcalıklı bir azınlığın menfaati için değil, bütün vatandaşların iş bulup çalışabilmesi ve üretime katılabilmesi için ekonominin isleyişinde aktif rol alacaktır. Türkiye ekonomisini aziz milletimizin her ferdine isteyerek çalıştığı saygın bir iş imkânı oluşturabilir duruma getirmek tek önceliğimiz olacaktır. Tam istihdam politikası ekonomi politikalarımızın temelini oluşturmaktadır. Bu doğrultuda ekonomi politikaları eğitim, bilim ve teknoloji, sanayi ve ticaret politikaları ile bütünlük arz edecek şekilde eş zamanlı ve birlikte planlanacak ve uygulamaya konulacaktır. Kurulacak bilim kurulları marifetiyle bilime, akla ve en önemlisi Türkiye şartlarına en uygun planlamaları yapacağız.

Sadece ve sadece çalışmayı ve istihdamı özendireceğiz, her türlü işsizliği önleyici adımları atacağız. Mevcut işgücü potansiyelimizi üretim kapasitemizi arttırmak adına en verimli şekilde istihdam edeceğiz ve işgücümüzü girişimci ruhuyla geliştirmek için yatırımlar yapacağız.

İş güvenliği ve sağlığı sistemini işlevsel hale getireceğiz. Sisteme kağıt üzerinde formalite ve maliyet odaklı bakış açısı yerine sistemin çalışanların en doğal hakkı anlayışını hâkim kılarak çalışanların her anlamda güvenliğini garanti altına alacağız.

Meslek standartlarını yeni neslin beklentileri ve teknolojinin gerektirdikleri doğrultusunda dinamik bir yapıya ayak uydurabilecek tarzda yeniden oluşturacağız ve meslek kültürünü ve dayanışmasını güçlendireceğiz. Meslek birlikleri ve odaların sorumluluklarını ve buna bağlı olarak denetimlerini ve hesap verebilirliklerini arttıracağız. Ömür boyu oda başkanlığı ve sendika başkanlığı sultasına son vereceğiz.

Kamu ve işçi sendikacılığını çalışanların menfaatlerini ve sunulan hizmetlerin kalitesini arttırabilecek yapıda şeffaf ve yaygın hale getireceğiz.

Türkiye’de çalışanların yaklaşık dörtte biri asgari ücretle geçinmektedir. Asgari ücretin hesaplanmasında, çalışanların haklarının tam olarak verilebilmesi için enflasyon oranında artışa ilave olarak ülke ekonomisinin büyüme oranı kadar ek artış yapılması yani Türkiye ekonomisinin büyümesiyle oluşan refah payının asgari ücretliye de adil bir şekilde dağıtılmasını sağlayacağız.

Yeniden Refah iktidarında, maaşları baskılayan, emek sahiplerinin hakkını vermeyen ve emekçileri borca esir eden bu yanlış ücret politikasını değiştireceğiz. Herkesin insanlık onuruna yakışır bir ücret almasını temin edeceğiz. Hiçbir geliri ve varlığı olmayan vatandaşlara asgari ihtiyaçlarını karşılayacak düzeyde katkı sağlayacağız. Ücret artışlarını enflasyon ve refah payı göz önünde bulundurularak planlayacağız. Sadece yılbaşından yılbaşına değil, yıl içerisindeki enflasyona bağlı satın alma kayıplarını telafi edecek bir sistemi uygulamaya alacağız.

Artan refahın toplumun her kesimine adil bir şekilde dağıtılması için gerekli tüm önlemleri alacak, yasal düzenlemeleri yapacağız. Gelir dağılımında üretim faktörleri, bireyler ve bölgeler arasında adaleti sağlanmak, milli geliri reel olarak artırmak ve vatandaşlarımıza gerçek manada yansıtmak için her türlü tedbiri alacağız. 

Emeğiyle geçinen isçi, memur ve emekli gelirleri üzerinden alınan vergileri kaldıracağız.

Yeniden Refah Partisi iktidarında, herkesin isteyerek çalıştığı saygın bir işi, herkesin insanlık onuruna yakışır bir ücreti olacak ve herkes emeğinin karşılığını tam olarak alacaktır. Her türlü ekonomik sömürü ortadan kaldırılacak, emek harcamadan kazanç yolları kapatılacak ve nimet-külfet dengesi sağlanarak anayasal güvence altına alınacaktır. Hiç kimse emeğiyle hak ettiğinden bir kuruş fazla veya bir kuruş eksik almayacaktır.

Yeniden Refah iktidarında, Türkiye ekonomisi planlı ve programlı işleyecek, borçlanmadan üreterek büyüyecek ve yüksek teknoloji ihracatıyla zenginleşecektir. Klasikleşmiş, hiçbir bağlayıcılığı olmayan ve verimsiz kalkınma planları hazırlamak yerine, küresel gelişme ve eğilimleri yerinde takip edecek ülkemizin özelliklerine uyumlu şekilde sentezleyecek ana strateji belgeleri ve buna bağlı uygulama planları hazırlayacağız. Amacı, hedefleri, çıktıları ve başarı kriterleri baştan bilimsel olarak belirlenmiş ve sonuç değerlendirmesini sürecin en önemli bileşeni haline getiren planlamalar yapacağız. Bu doğrultuda “Gelecek Planlama Kurumu”nu kuracağız.

Yeniden Refah iktidarında, Türkiye ekonomisi planlı ve programlı işleyecek, borçlanmadan üreterek büyüyecek ve yüksek teknoloji ihracatıyla zenginleşecektir. Borçlanmanın her türlüsünü kontrol altına alacak ve bütçe disiplini veya mali kuralın ötesinde Merkezi ve Yerel yönetimlere denk bütçe yapma zorunluluğunu getireceğiz.

Yeniden Refah iktidarında, Türkiye ekonomisi planlı ve programlı işleyecek, borçlanmadan üreterek büyüyecek ve yüksek teknoloji ihracatıyla zenginleşecektir. Kendi kaynakları ile yatırım yapabilen, ithalata bağlı kalmadan yetişmiş insan gücüyle katma değerli üretim yapabilen, dış ticaret fazlası veren güçlü bir reel ekonomi inşa edeceğiz.

Yeniden Refah iktidarında, Türkiye ekonomisi planlı ve programlı işleyecek, borçlanmadan üreterek büyüyecek ve yüksek teknoloji ihracatıyla zenginleşecektir. Başta ara mallar ve yatırım malları olmak üzere bütün ithal ürünleri ikame edici üretim modelleri öncelikli olarak teşvik edilerek desteklenecektir. İhracatı kolaylaştırmaya ve teşvik etmeye yönelik her türlü tedbir alınacak, gereksiz formaliteler ve istisnalar ortadan kaldırılarak mevzuat bütüncül bir yaklaşımla yerli üretimin artmasını sağlayacak şekilde yeniden hazırlanacaktır. Bu kapsamda girişimcilerimizin yüksek katma değerli üretimi ve ihracatı arttırıcı faaliyetleri faizsiz kredi imkânları ile desteklenecektir. Artan ihracat ve ikame edilen ithalat ile dış ticaret fazlası sağlanacaktır.

Devlet olarak yüksek teknoloji üretimine doğrudan yatırım yaparak ve özel sektörü yüksek teknoloji ürünleri imalatına teşvik edeceğiz. Hibe kültürüne dayalı, sadece belirli bir kesime fon aktarımı şeklinde işleyen verimsiz ve son mamul üretemeyen teşvik ve destek sistemi, veriye dayalı analizler ile yeniden oluşturulacaktır. Bütün kaynaklar yüksek katma değerli mal ve hizmetlerin üretiminde, nitelikli istihdamın ve yüksek teknoloji ihracatının desteklenmesinde kullanılacaktır.

Güçlü ve istikrarlı Türk Lirasının sağlıklı bir ekonomi için hayati önem taşıdığı yaşadığımız son gelişmelerden net ve tartışmasız olarak ortaya çıkmıştır. Borca dayalı mevcut para sistemi yapısı gereği sermaye açığı bulunan gelişmekte olan ülkelerin para birimlerini zayıflatmakta ve istikrarsızlaştırmaktadır. Para ile reel değerler arasındaki dengeyi istikrarlı ve sürdürülebilir bir şekilde sağlayabilecek yeni bir parasal sistem kurulması kaçınılmaz bir zaruret haline gelmiştir. Mevcut para sisteminin yol açtığı karşılıksız para piyasaya arz edilmeyecektir. Enflasyonla mücadele para politikasının asıl amacı ve sürdürülebilir büyümenin yapı taşı haline getirilecektir. Enflasyonun ücretler üzerindeki olumsuz etkisini, sadece yılbaşından yılbaşına değil yıl içerisinde sebep olduğu satın alma kayıplarını da telafi edecek bir uygulama ile düzelteceğiz.

Salt parasal veya finansal politikalar veya araçlar ile kalıcı olarak Türk Lirasının güçlü ve istikrarlı kılınmasının mümkün olmadığının bilincindeyiz. Kendi kaynakları ile yatırım yapabilen, ithalata bağlı kalmadan yetişmiş insan gücüyle katma değerli üretim yapabilen ve dış ticaret fazlası veren güçlü bir reel ekonomi için gerekli yapısal reformları süratle hayata geçireceğiz. Böylece, doğru yönetilen Türk Lirası ile üretime dönük yerli ve yabancı yatırımcının ihtiyaç duyduğu güven ortamını sağlamış olacağız.

Gerçek kalkınma ve ilerleme için, sömürge tipi sanayi faaliyetleri yerine, bütünleşmiş yapıda olan ve gerçek sanayi hamlelerini tercih edeceğiz. Yatırım, üretim ve sanayileşmeyi engelleyen bütün mali ve idari düzenlemeleri ortadan kaldıracak, sanayileşmeyi ve teknolojik ilerlemeyi koruyup geliştirmek için gerekli zihniyet, mevzuat ve idari yapı değişikliğinin gerçekleşmesini sağlayacağız. Yurt sathında ağır sanayinin temel hammaddesi olan yassı çelik üretiminin arttırılmasına, ağır sanayi için son derece önemli olan ara mallarını üretecek sanayinin kurulmasına önemli teşvikler ve destekler vereceğiz. Ekonomik faaliyetlerin temel taşlarından KOBİlerimizi, yeterli ölçüde, şeffaf, adil, kolay ve süratli bir şekilde destekleyecek, bu alandaki bürokratik süreçleri sadeleştireceğiz.

Ülkemizde bulunan 300'den fazla OSB, 1000'e yakın Sanayi Sitesi, 80'e yakın teknopark ve hiç işletilemeyen Endüstri Bölgelerinin daha etkili ve verimli şekilde çalışmalarını sağlamak için her türlü desteği vereceğiz. Yüksek teknoloji üretimini desteklemek için teknoparklar, gerekli kriterleri sağlayan OSB'ler ve endüstri bölgelerini Yüksek Teknoloji Gelişim Bölgeleri olarak yeniden yapılandıracağız. Ayrıca Yüksek Teknoloji Gelişim Bölgesi sınıfına giremeyecek OSB'ler ile sanayi sitelerini “Ekonomik Gelişim Bölgeleri” olarak yeniden teşkilatlandıracağız.

Yurt genelinde kurulacak sanayi ve teknoloji tesislerinin konumlarını belirlerken, bölgelerin ihtiyaçlarını ve ekonomik etütlerini göz önünde bulunduracağız. Devlet öncülüğünde kurulacak bu tesislere, bölgedeki özel sektör firmaları ve bu tesislerde çalışanların ortak olmasını teşvik edeceğiz.

 

 

HUKUK POLİTİKAMIZ

“Güçlüyü değil, hakkı ve haklıyı üstün tutan bir adalet sistemini tesis edeceğiz.”

Dr. M. Ali Fatih Erbakan

 

Özellikle son yıllarda yaşanan hak ihlalleri ve yargılama süreçlerinde yaşanan olumsuzluklar, vatandaşların yargı organının adalet dağıtma işlevine duydukları güvenin azalmasına neden olmaktadır. İki yıl süren OHAL süreci sonrasında yüksek yargı organlarında yapılan değişiklikler ve Başkanlık sistemine geçiş için yapılan uyum düzenlemeleri sonucunda, yargı üzerindeki yürütme etkisinin arttığını, yargı kurumlarının bağımsızlığı ve hukukun üstünlüğü ilkesinin geçerliliğinin sorgulanır hale geldiğini görüyoruz.

Son dönemde kamuoyuna yansıyan ceza yargılamalarında yaşanan sorunlar, özellikle toplumun vicdanını derinden yaralayan dava süreçlerinde yaşanan belirsizlik ve öngörülemezlikler, toplumun adalet duygusuna zarar vermekte, yargı erkine duyulan güveni ciddi bir şekilde zayıflatmaktadır. Cinayet davaları ile istismar ve tecavüz davalarında uzayan dava süreçleri, mahkeme süreçlerinin olağan seyri ile toplum baskısı üzerine dava sonuçlarında değişikliğe gidilmesi, kimi durumlarda ise dava devam ederken mahkeme heyetinin değiştirilmesi, hamile tutukluların tahliye edilmemesi gibi uygulamalar, bağımsız ve tarafsız yargılanma hakkına halel getirmekte, yargı organlarına duyulan güvene onarılması güç zararlar vermektedir.

Mevcut hukuk düzenimiz, suça karşı caydırıcı olmaktan öte, neredeyse teşvik edici bir hale gelmiştir. Suç ve dava istatistiklerinde yıldan yıla yaşanan artışlar, verilen cezalarda yaşanan adaletsizlikler, ateş düşen ocakları söndüremeyen cezalar durumun vahametini özetler niteliktedir. 2020 yılında 1,9 milyon olan suç davası sayısı, 2021 yılında 2,5 milyona ulaşmıştır. Toplam dava sayısı ise 2,8 milyondan 3,3 milyona ulaşmış, sadece 2021 yılında 2,5 milyon dava mahkûmiyetle sonuçlanmıştır. Uyuşturucu kullanımı ve ticareti kapsamında 2020 yılında açılan dava sayısı 315 bin iken, 2021 yılında 423 bine yükselmiştir.

Yeniden Refah iktidarında, adil düzen esaslı bir hukuk sistemini getireceğiz. Bu sistemi oluştururken; kuvvetlinin değil haklı olanın üstün olduğu bir anlayışı benimseyerek; yaşantımıza, inanışımıza, örf ve adet kurallarımıza, objektif ve sübjektif ahlak kurallarımıza, değerlerimize göre hareket edeceğiz.

Yeniden Refah iktidarında, Yasama, Yürütme ve Yargı organlarının birbirlerinden kesin çizgilerle ayrılması ve birbirinden bağımsız olmasını sağlayacağız. Böylece Yargının, Yönetenler üzerindeki vesayeti ile Yöneticilerin Yargı üzerindeki vesayetine son vereceğiz. Din, dil, ırk, gelir düzeyi ayırt etmeksizin “herkes için hak, herkes için adalet” tesis edecek, milletimizin yargıya olan güveni artıracağız.

Bu yeni hukuk sistemi ile ulaşmak istediğimiz bir diğer hedef ise yargılama ve tutukluluk sürelerini azaltmaktır. Milli Görüş olarak, “geciken adaletin adalet olmadığının” bilincine sahibiz. Yeniden Refah iktidarında “Türk hukuku ağır aksak yürüse de gideceği yere mutlaka varır.” anlayışı terk edilecek; “Türk hukuku gideceği yere hemen varır.” anlayışı hâkim kılınacaktır. Uyuşmazlıkların çözümünde “barışçıl yollar” olarak telakki edilen tahkim ve arabuluculuk uygulaması daha etkin ve verimli hale getirilecektir.

Yeniden Refah iktidarında, milletimize armağan edeceğimiz “Yeni, milli ve yerli bir anayasa” yapılacaktır. Türkiye’de mevcut anayasa 12 Eylül Rejiminin halen daha kalıntılarını bünyesinde barındıran bir anayasa olup, bugüne kadar 20’den fazla kez bir takım rötuşlar yapılmaya çalışılmış, ancak tam manasıyla uygun bir hale getirilememiştir. Türkiye, uluslararası bir kuruluş olan Dünya Adalet Projesi’nin adalet ve hukuk alanındaki değerlendirmelerine göre 138 ülke arasında adalette 117. sırada yer almaktadır. Bu rakamlar, yapılan anayasa değişikliklerine rağmen, Türkiye’de adalet açısından istenilen noktaya gelinemediğinin göstergesidir. Hukuk alanında ilerleme kaydedilemediğinin bir diğer göstergesi ise mevcut hapishanelere ek olarak yapılan yeni hapishanelerdir. Sadece 2021 yılında Adalet Bakanlığı tarafından 39 adet yeni hapishane yapılması söz konusudur. Artık mevcut anayasanın yerine yeni bir anayasanın getirilmesi gerektiği açıktır. Hakkı üstün tutan, adaleti temel alan bir anayasanın ve bütün toplum kesimlerine, her vatandaşına adil bir şekilde yaklaşacak bir devletin, bir işleyişin ortaya çıkmasına vesile olacak, toplumsal mutabakat ile hazırlanmış yeni bir anayasanın yapılması son derece önemlidir. Milli Görüş olarak, yıllardır ifade ettiğimiz üzere, bu millete, bu güzel ülkeye yeni, yerli, milli ve sivil bir anayasayı iktidarımızda armağan edeceğiz.

Genel bir yaklaşımla, hukuk sistemine olan güveni artırırken, yargı karar sürelerini kısaltırken, ülkemizi yeni, milli ve sivil bir anayasaya kavuştururken, öncelikli olarak çözüme kavuşturmak üzere özellikle üzerine odaklanacağımız meseleler de vardır: 

·        “Süresiz nafaka mağduriyetinin giderilmesi”,

·        “6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunun aile bütünlüğünü bozucu maddelerinin ayıklanması”,

·        “Başıboş sokak köpeklerinin yaşam şartlarının düzenlenmesi”,

·        “Sağlıkta şiddet yasasının yeniden düzenlenmesi”,

·        “Başta gençlerimizin olmak üzere toplumumuzun genel ve ahlaki yapılarını bozmaya yönelik faaliyetleri olan dernek ve vakıflara yapılan yurtiçi ve yurtiçi desteklerin düzenlenmesi”,

·        “Toplumun genel ahlak yapısını bozan LGBT derneklerinin kapatılması”,

·        “eğitim sistemimizin milli refleksler göstermesinin önündeki en büyük engellerden olan Fulbright anlaşmasının sonlandırılması”,

·        “kamuda ehliyet ve liyakate dayalı bir atama/tayin sisteminin getirilmesi”,

·        “aile bütünlüğünü önleyen uygulamaların sonlandırılmasına ilişkin düzenlemeler”,

·        “öğretmenlik meslek kanununun hak ve meslek itibarı gözetilerek yeniden düzenlenmesi”,

·        “özel sektörde çalışan öğretmenlerin taban maaş uygulamasına geçirilmesi”,

·        “sosyal medya yasasının yeniden düzenlenmesi”,

gibi düzenlemeleri toplumun tüm kesimleriyle bir araya gelerek, ortak akılla çözüme kavuşturacağız.

Hukuk alanında yapacağımız düzenlemelerle çözüme kavuşturacağımız en önemli hususlardan biri süresiz nafaka meselesidir. Mevcut durumda, evlilik birliğinin sona ermesinden sonra eşlerin ödedikleri yoksulluk nafakası süresizdir. Bu husus nafaka alacaklısı bakımından adeta sosyal bir güvenlik gibi garanti teşkil etmekte, nafaka borçlusuna ağır bir yük yüklemekte ve ayrıca evlilik dışı ilişkileri de teşvik etmektedir. Ayrıca hayatının sonuna kadar nafaka ödeyeceğini düşünen çiftler boşanma kararını geciktirmekte ya da ertelemekte, özellikle yaşanan zorlukları gören gençlerimizin evlilik müessesesinden uzaklaşmaları teşvik edilmektedir. Ayrıca huzurun hâkim olmadığı bu tip evlerde, maalesef psikolojik ve sosyolojik sorunları olan çocuklar topluma kazandırılmaktadır. Dolasıyla nafaka süresinin tespit ve tayininde gerekli düzenlemeler, hak ve adalet ekseninde yapılacaktır. Nafaka süresi, evlilik süresi ve boşanan eşlerin kusuru dikkate alınarak belirlenecektir. Nafaka miktarının tespitinde, boşanacak eşlerin yaşı, iş ve gelir durumları, müşterek çocuk olup olmadığı, eğitim seviyesi gibi bazı objektif kriterlerden istifade edilecektir. Nafakasını alamayan veya nafaka süresi dolduğu halde geçim derdi yaşayan ihtiyaç sahibi eşlere destek olmak üzere devlet yardımı ve istihdam mekanizmaları devreye alınacaktır.

Yeniden Refah iktidarında, ele alacağımız bir diğer husus İstanbul Sözleşmesinin devamı niteliğinde olan 6284 sayılı kanunun aile bütünlüğünü bozucu maddelerinin ve Medeni Kanundaki uzantılarının ayıklanmasını sağlamak olacaktır. Kadının beyanının esas alınmasında delil veya tanık şartı getirilecektir. Kanunlar tabiatı gereği önleyici değil caydırıcıdır. Suç olmadan ceza vererek suçun önlendiğini iddia eden anlayış hukukun en temel ilkelerinden olan ve masumiyet karinesi olarak bilinen “kusur olmadan ceza olmaz” ilkesine yani Anayasamızın 38. maddesindeki “suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz” kanununa açıkça aykırıdır. Ayrıca bu durum Türk Ceza Kanunu’nun 2. maddesindeki “kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz” hükmüyle de çelişmektedir. Kadın ve erkek için hak ayrı arı aranmaz, hak insan için aranır.

Yeniden Refah iktidarında, hayvan haklarına yönelik düzenlemeler de yapacağız. Eşref-i mahlûk olan bizler, Yüce Allah’ın bizlere emanet etmiş olduğu hayvanlara gerekli dikkati, özeni ve ilgiyi göstermek durumundayız. Hayvana yönelik şiddeti, inancımız ve emanete göstereceğimiz özenle koruma altına alacağız. Hiçbir canlıya, hak etmediği bir muamelenin yapılmasına asla izin veremeyiz. Bu hususta hayvan haklarını korumak üzere gerekli yasal çerçeveyi inancımız ve değerlerimiz çerçevesinde oluşturacağız. Bu düzenlemeleri yaparken, milletimizin kâbusu haline dönüşmüş olan, ölüm ve yaralanmalara sebebiyet veren başıboş sokak köpekleri sorununu da çözüme kavuşturacağız.

Başıboş sokak köpeklerine zarar verilmeden, itlaf edilmeden şehirlerimizden uzaklaştırılmalarını sağlayacak ve yaradılışlarına ve tabiatlarına uygun şekilde, rahatlıkla yaşamlarını sürdürebilecekleri barınaklara kavuşmalarını sağlayacağız. Hayvan severlerin talep etmeleri halinde, belirli bir eğitimin ardından oluşturduğumuz barınaklarda istihdam edilmelerini sağlayacak, böylece sürekli olarak hayvanlarımızın şefkat dolu bir ortamda yaşamalarını sağlayacağız. Bu sorunun sadece barınaklarla çözüme kavuşturulamayacağını da çok iyi biliyoruz. Bu sorunu kökünden çözmek üzere, köpek ticareti, köpek sahiplenme, sahiplenilen köpeği terk etme hususlarında yasal çerçeve oluşturacağız. Köpek sahiplenme sürecini psikolojik testler ve ruhsatlandırma gibi ön koşullara bağlayacağız. Sokak köpeklerini sahiplenen vatandaşlarımıza su ve elektrik faturalarında indirim yapılması, emlak, çevre ve temizlik vergilerinde belirli oranlarda muafiyet getirilmesi gibi teşvik edici uygulamalar getireceğiz. Köpeklerini terk eden vatandaşlarımıza ise para cezası ve düzenli vergilendirme getireceğiz.

Toplumumuz içerisinde “Yeni Sosyal Medya Yasası” olarak bilinen Basın Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile internet haber sitelerinin 5187 sayılı Basın Kanunu kapsamına alınması öngörülmektedir. Yalan haberlere, basın etiğine aykırı eylemlerden önemli mağduriyetlerin yaşanması söz konusudur. Ancak başta kıymetli basın emekçilerimiz olmak üzere, sosyal medyayı kullanan her kesim Yeni Sosyal Medya Yasası’nın hatalı olduğunda hemfikir olmuş durumdadır.

Bu amaçla, Yeniden Refah iktidarında, Yeni Sosyal Medya Yasası’nı basın ifade özgürlüğünü koruyacak şekilde güncelleyeceğiz. Bu Kanunu, özellikle gençlerimizi ifsat eden, onları intihara, uyuşturucuya, eşcinselliğe, şiddete ve çeşitli sapkınlıklara özendiren, dijital medya üzerinden toplumumuzu bağımlı hale getirmeyi amaçlayan türlü sosyal medya platformundan korumak üzere yeniden ele alarak düzenleyeceğiz. Sosyal medyadan etkilenerek; deizm, ateizm, uyuşturucu, cinsiyet karmaşası gibi yanlışlara itilen, intihara, eşcinselliğe, cinsiyet değiştirmeye, alternatif aile arayışlarına giren gençlerimizi bu ifsat projelerinden, Irkçı Emperyalizmin ve Siyonizmin pençesinden kurtaracağız.

Basın etiği çerçevesinde kalarak, medyamızı daha özgür bir hale getireceğiz. Nispeten daha küçük yayın kuruluşlarını desteklemek üzere, küçük gazetelerimizin menfaatine devlet olarak dağıtım birimi kuracak ve dağıtım tröst oluşumlarının önüne geçeceğiz. Bu çalışmamızla ülkemize son derece faydalı işler yapan tüm gazetelerin daha müreffeh bir şekilde ayakta kalmalarını sağlayacağız.  

Yeniden Refah iktidarın, başta LGBT dernekleri olmak üzere, toplumumuzu ahlaken çökertmeye yönelik dernek ve vakıfları kapatacağız.  Yurtdışından dernek ve vakıflara aktarılan mali kaynakları kontrol ve denetim altına alacağız.  Eşcinsellikle ilgili psikolojik destek veren rehabilitasyon merkezlerini kuracak ve evlatlarımızı bu çukurdan çekip kurtaracağız.

 

 

 

 

GENÇLİK POLİTİKAMIZ

“Para kaybedebilirsiniz, bunu yeniden çalışarak kazanabilirsiniz. Allah (CC) muhafaza, toprak da kaybedebilirsiniz, toprağı da tekrar savaşarak geri alırsınız. Ama bir nesli kaybettiğiniz zaman bunu bir daha kazanmanız mümkün değildir. Onun için önce ahlak ve maneviyat.”

Dr. M. Ali Fatih Erbakan

 

Gençlerimize, Milli Görüş’ün ikinci 40 yılında Erbakan Hocamızın hayatı boyunca ilmek ilmek işlediği ve tohumlarını her bir kilometre kareye ektiği maddi ve manevi kalkınma ülküsünün yegâne temsilcileri olarak çok hayati vazifeler düşmektedir. Gençlerimizin bu vazifelerini idrak etmeleri ne denli önemli ise, bu vazifeleri gerçekleştirebilecekleri şartların ve olanakların kendilerine sunulması da o denli önemlidir.

Yeniden Refah Partisi olarak, gençlerimizi çağın gereklerine uygun bir gençlik ortamında yaşatmayı ve gelişimlerini sağlamayı önde gelen hedeflerimiz arasında tutmaktayız. Bu nedenle gençlerimiz için her biri birbirinden değerli birçok projeyi hayata geçireceğimizi beyan ediyoruz.

Yeniden Refah Partisi olarak ile adımımız Gençlik Bakanlığı’nın kurulması olacaktır. Ülkemizde, başta ekonomi ve istihdam alanı olmak üzere, yaşanan çeşitli olumsuzlukların, gençlerimiz üzerindeki moral bozucu edici etkilerine karşı gençlerimizin psikolojik olarak desteklenmesi, Gençlik Bakanlığı’nın önde gelen görevleri arasında yer alacaktır. Yaş aralıklarına göre uzman psikologlar/psikolojik danışmanlar aracılığıyla gençlerimizin endişelerini gideren, güven telkin edici, hayata ve geleceğe hazırlayan görüşmeler, uzmanlar tarafından belirli aralıklarda uygulanacaktır. Hiçbir genç, geleceğini planlarken yalnızlığa mahkûm olmayacaktır.

Gençlik Bakanlığı bünyesinde iller ve ilçeler bazında kurulacak komisyonlar marifetiyle, gençlerimize okul ve iş ortamlarında sosyal ve psikolojik destek sağlayacağız. Ayrıca Gençlik Bakanlığımız bünyesinde milli ve manevi değerlerine bağlı bir neslin ihyası için Milli Gençlik Maarif Ajansı”nı kuracağız.

Yeniden Refah İktidarında, ülke yönetiminde geçlerimize daha geniş alanlar açacağız. Başka Gençlik Bakanlığı’nın merkez ve taşra teşkilatlarında olmak üzere, çeşitli kurum ve kuruluşlarda görevlendirilecek genç bürokrat adaylarımızın, ülkemiz açısından çok büyük öneme haiz stratejik görevlere getirilmeden önce zorunlu “Nizam-ül Mülk Hazırlık Programı” kapsamında belirlenen protokoller çerçevesinde eğitim alması sağlanacaktır.

Gençlerimizin, ülkemiz siyaset arenasında temsilinin daha yüksek bir oranda gerçekleşmesi ve toplumumuzun her kesiminden genç siyasetçilerin yetişmesi amacıyla Gençlik Bakanlığı bünyesinde düzenleyeceğimiz siyaset okulları, organizasyonları ve eğitimleri kapsamında diplomalı genç siyasetçiler yetiştireceğiz.

Gençlik Bakanlığımız bünyesinde, sanat ve sanata duyarlı bir neslin inşası için “Sanatsal Kalkınma Başkanlığı”nı tesis ederek gençlerimizin sanata olan ilgi düzeyini artırıcı projeleri gerçekleştireceğiz.

Yeniden Refah İktidarında gençlerimizin sosyal haklarını güçlendireceğiz. Eğitim hayatı devam eden hiçbir gencimiz internet aboneliklerinde vergi ödemeyecek ve bu hizmetten kaynaklı mali yükümlülükleri Bakanlığımız bütçesinden karşılayacağız. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından yapılan gelir testleri sonucunda, yeşil kart almaya hak kazanan gençlere, kamu işe alımlarında ve İŞ-KUR bünyesinde pozitif ayrımcılık yapmak üzere yasal düzenlemeleri hayata geçireceğiz. Genel Sağlık Sigortası uygulamasından olumsuz etkilenen gençlerimizin mağduriyetlerinin giderilmesini ve sosyal yardımlardan gençlerimizin hak ettikleri payı almalarını sağlayacağız. Çocuk işçiliğini önlemeye yönelik sert ve tavizsiz önlemleri ivedilikle alacağız.

Gençlerimizin eğitim ve seyahat amaçlı ilk pasaport başvurularında, harç alınmamasını bir defaya mahsus olmak üzere de gidiş-dönüş uçak biletlerinin devlet tarafından karşılanmasını sağlayacağız.

Gençlerimizin eğitim için aldıkları mevcut geri ödemeli devlet kredilerinin, gençlerimizin istihdam şartları sağlandıktan 2 yıl sonrasında başlayacak şekilde ve faizsiz olarak gerçek bir devlet desteği haline gelmesini sağlayacağız. İktidarımızla birlikte, bu kredi uygulamasına son vererek aynı tutarda karşılıksız burs destek sistemini tesis edeceğiz.

Ailelerimizin kümülatif geliri üzerinden toplam gelir, ailede bulunan fert sayısına bölündüğünde, geliri asgari ücretin 1/3’ü oranından az olan tüm gençlerimizin geri ödemesiz burs almaya hak kazanmasını sağlayacağız. Ayrıca hangi yaş ve eğitim seviyesinde hizmet verdiği fark etmeksizin tüm devlet yurtlarının kapasitesini ve konforunu arttıracağız. Bu sayede modern hale getirilmiş devlet yurtlarımızın, gençlerimizin barınma ihtiyaçlarını karşılamak için ilk tercihleri haline gelmesini sağlayacağız.

Yeniden Refah İktidarında, sorunları dinlenen ve fikirlerine önem verilen bir gençlik oluşturacağız. Gençlerimizin her türlü öneri, sorun ve taleplerinin ivedilikle cevaplanabilmesi ve çözüme kavuşturulabilmesi amacıyla kendilerine tanımlanmış şifreleriyle giriş yapabilecekleri bir dijital platform kuracağız. Aynı zamanda Gençlik Bakanlığı’na bağlı olarak her ilimizde fiziki olarak kuracağımız Gençlik İletişim Merkezleri aracılığıyla gençlerimizin sürekli olarak yanında olacağız.

Yeniden Refah İktidarında, gençlerimizin geleceğe ilişkin planlarını gerçekleştirmelerinin önündeki engelleri kaldıracağız. 18 yaşını doldurmuş her gencimize dijital web ve mobil tabanlı bir uygulama üzerinden sadece kültürel etkinliklerde kullanılmak üzere her yıl bir defaya mahsus olmak üzere hesaplarına 2.000 TL hibe edeceğiz. 24 yaş altındaki gençlerimizin ilk bilgisayar ve telefon alımlarında bir defaya mahsus olmak üzere vergi iadesi yapacağız.

Gençlerimizin yuva kurmalarına destek olmak amacıyla, bir defaya mahsus olmak üzere faizsiz olmak üzere evlilik kredisi uygulaması getireceğiz. Gençlerimizin ilk ev ve araba alımlarında bir defaya mahsus olmak üzere faizsiz destek kredisi sağlanması ile ilgili yasal düzenlemeleri yapacağız. Bu alımlarda gençlerimizin bir defaya mahsus olarak vergiden muaf olmasını da sağlayacağız. İlk defa ticarete atılan 30 yaş ve altı gençlerimizin kurdukları şirketleri iki yıl süreyle vergiden muaf tutacak, faydalı model ve buluş niteliği taşıyan girişimlerde faizsiz kredi, teşvik ve hibe desteği sağlayacağız.

Yeniden Refah İktidarında, gençlerimizi kötü alışkanlıklardan uzak tutacak önlemler alacağız. Resmî rakamlara göre ülkemizde her yıl 10 milyon kişi kumar oynamaktadır. Bu kesimin önemli bir kısmını ise gençlerimiz oluşturmaktadır. Kumar bağımlılığını yok etmek amacıyla, bağımlıların “kişiye özel tedavi” yöntemiyle, psikologlardan ve psikolojik danışmanlardan oluşan ekipler yardımıyla gençlerimizi bu illetten kurtaracağız.

Ülkemizde uyuşturucu madde kullanımında son yıllarda görülen endişe verici artış dikkat çekmektedir. Geleceğimizin teminatı olarak gördüğümüz gençlerimizi madde bağımlılığının pençesinden kurtarmak ve ailelerine destek vermek amacıyla gerekli tedbirleri almak ve doğru politikaları oluşturmak ve bıraktırma tedavi programlarını açmak/artırmak ve sürekli desteklemek ana önceliklerimizden biri haline getirilecektir.

Yeniden Refah İktidarında, gençlerimizin yetenekleri açığa çıkarılacak ve desteklenecektir. Gençlerimizin kabiliyetli olduğu, eğitim aldıkları veya eğitim almayı talep ettikleri alanlarda gelişimleri Gençlik Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı ile desteklenecektir. Bir meslek lisesinde okusun veya okumasın, her gencimiz, ilgi alanlarına göre en az bir mesleği edinmiş olarak lise öğrenimi tamamlayarak, üniversite hayatına başlayacaktır. Gençlerimizin üniversite yaşamları, talep etmeleri halinde, lise öğreniminde edindikleri mesleklerini geliştirmek üzere desteklenecektir. Gençlerimizin sevdikleri mesleği icra etmeleri halinde yüksek verimlilik gösterecekleri gerçeğinden hareketle, gençlerimizi tatmin edecek şekilde istihdam sağlanması hem gençlerimiz hem de ülkemiz açısından hayati önem taşımaktadır. Bu sayede, genç işsizliği ile etkin şekilde mücadele edecek ve gençlerimizin önündeki bu endişe verici tabuları ve engelleri ortadan kaldıracağız. Gençlerimizin de yakından takip ettikleri üzere kamuda haksızlıklara ve rahatsızlıklara neden olan mülakat ile kamuya personel alma uygulamasına son verecek, sınav başarısını temel alan bir atama sistemini tesis ederek, ehliyet ve liyakat sahibi vatandaşlarımızın kamu görevlisi olmalarını sürekli hale getireceğiz.

TBMM bünyesindeki Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu, çok geniş bir alana hitap ettiği için gençlerimizin sorunlarına dönük çözüm üretme konusunda hantal ve yetersiz kalmaktadır. Bu sebeple TBMM bünyesinde Gençlik Komisyonu müstakil bir şekilde kurularak gençlerimizin sorunlarına daha öncelikli ve daha yüksek hassasiyet gösterilmesini sağlayacağız.

 

 

 

AİLE VE SOSYAL HİZMETLER POLİTİKAMIZ

Aile politikası, aile kurumun toplumsal, hukuki ve ekonomik açılardan muhafaza edilmesi, güçlü kılınması ve destekle devamlılığının temini gereksiniminden ortaya çıktığı için sosyal politika ve hizmetleri toplumsal ihtiyaçlar çerçevesinde geliştirileceğiz ve şekillendireceğiz.

Ailenin ihtiyaçlarını giderecek noktada düzenli gelir imkânlarını sağlayan ekonomik tedbirleri alacağız. Yürütülecek maddi kalkınma hamlesi ile aile kurumunun devamlılığına tehdit oluşturan borçluluk, işsizlik ve her çeşit ekonomik sıkıntıları ortadan kaldıracağız. Evlilik kurumunun en sağlıklı bir şekilde kurulmasını her bakımdan destekleyeceğiz, özendireceğiz ve maddi yönden teşvik edeceğiz.

Aileyi geliştirecek ve güçlendirecek kültürel, eğitsel ve danışmanlık hizmetlerini ücretsiz olarak sağlayacağız. Gelecek nesillerimizin hem fizyolojik hem de psikolojik olarak sağlıklı, ahlaklı, milli ve manevi değerlerimize haiz, insanlığa faydalı bireyler olarak yetiştirilmeleri için belirli dönemlerde ücretsiz eğitim programları geliştireceğiz. Sevgi, uyum ve uzlaşmanın aile bireyleri arasında sağlanabilmesi amacına dönük olarak, eğitim mevzuatında düzenlemelerin yapılmasını sağlayacağız.

Ülkemizin ve milletimizin geleceği açısından hayati öneme haiz aile müessesesinin korunması ve güçlendirilmesi için aile yapısını tehdit eden her türlü yıkıcı maddi ve manevi tesirlerin önlenmesi yönünde gerekli tedbirleri alacağız. Medyanın aile yapısı ve evlilik üzerinde olumsuz etkiler oluşturacak yayınlardan arındırılması için gereken tedbirleri alacağız. Kültür emperyalizminin meydana getirdiği özellikle kadın ve çocuk istismarına yönelik tutumların başta medya olmak üzere, iş hayatı, eğitim hayatı gibi birçok alanda ortadan kaldırılması için gerekli yasal düzenlemeleri yapacağız. Müspet aile birey rol modellerini, medyada, sanatsal, kültürel ve sosyal faaliyetlerde ön plana çıkaracağız. Kadın rol modeller aracılığıyla ahlak, iffet, merhamet, fedakârlık, şefkat, asalet, üretkenlik gibi değerleri kadınlarımız arasında yaygınlaştırıp güçlendireceğiz.

Ülkemizin 'Yeniden Büyük Türkiye' idealine ulaşması için kadınların bu büyük ideal uğrunda siyasette ve karar alma mekanizmalarında etkin rol almaları ve bu bilince ulaşmaları yönünde teşvik edici gereken adımları atacağız. Sadece ülkemizde değil, tüm dünyada kadın ve aile ile ilgili sorunların çözümüne model olabilmek için D-8 ve D-60 organizasyonları bünyesinde ailenin ve kadının güçlendirilmesine yönelik oluşturulacak teşkilatın bir aşaması olarak Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı bünyesinde "Aile ve Kadını Koruma Teşkilatı"nı kuracağız.

Kadınlarımızın kamuoyu araştırmaları ile ortaya konulan ihtiyaç ve beklentilerinin, maddi ve manevi sıkıntılarının bölgesel faktörleri de göz önünde bulundurularak analiz edecek, bütün bu alanlarda çözüm üretilebilmesi, gerekli yasal düzenlemelerin yapılabilmesi için Türkiye ve dünyadaki müspet kadın teşkilatları, sivil toplum kuruluşları ve akademisyenler ile gerekli işbirliği ortamını oluşturacağız.

Türkiye toplumunun kadın ve aileye yönelik yerel problemlerine batı merkezli ithal edilen çözümler yerine doğrudan yerel unsur ve potansiyelin varlığını göz ardı etmeden ve kültürümüze uygun bir anlayış ile çareler üreteceğiz. Boşanma sürecinin en hızlı ve sıkıntısız bir tarzda sonuçlanmasını amaçlayan mevcut arabuluculuk sistemine, aile birliğinin devamı noktasında önemli katkılar sunma potansiyeline sahip olan kültürel normlarımızdaki aile “Uyuşmazlık Hakemliği Sistemi”ni dahil edeceğiz.

Kadınlarımızın temel hak ve hürriyetlerinin korunması, kadına yönelik şiddet, taciz ve her türlü istismarın önlenebilmesi için, mevcut mevzuatların aile kurumunun bütünlüğünü tehdit eden unsurlarının yerine, ahlak, adalet ve ilme dayalı gerekli hukuki düzenlemeleri ikame edeceğiz. Kadına yönelik şiddeti doğuran şartların bertaraf edilmesi ve ahlak, maneviyat ve adalet duygusu yüksek bir toplumun oluşturulabilmesi için gerekli önlemleri alacağız. Yasal delillere dayandırılması şartı ile kadına yönelik şiddetle ilgili cezai yaptırımların ağırlaştırılmasını sağlayacağız.

Kadınlarımızın eğitim seviyesinin yükseltilmesi için gerekli tüm adımları atacağız. Kendi işini kurmak, üretime katılmak ve özellikle kadın tarım ve hizmet kooperatifleri kurmak isteyen kadınlarımıza faizsiz krediler ve vergi indirimleri gibi teşvikler sağlayacağız.

Boşanmış kadınlarımıza eğer işsiz iseler işsizlik sigortası vererek ve çalışmak istiyorlar ise iş imkânları oluşturarak geçimlerinin sağlanması ile nafakalarının temini husussunda gerekli adımları atacağız ve erkeğin üzerinden mevcut süresiz nafaka borcunu böylece kaldırmış olacağız. Boşanmış, nafaka süresi sona ermiş ancak halen muhtaç durumda olan kadınlarımız için devlet mekanizmasını işleterek, boşanmış kadınlarımızın maddi açıdan mağduriyet yaşamalarına engel olacağız. Boşanmış, işsiz kalmış ve nafaka süresi sona ermiş kadınlarımızın, çalışabilecek durumda iseler devlet eliyle iş imkânları sunarak, çalışamayacak durumda iseler maddi destek vererek maddi sıkıntı yaşamadan yaşamlarını sürdürmelerini sağlayacağız.

Boşanmış erkeklerin, eski eşlerine olan nafaka ödemelerini süreli hale getirme yoluyla, boşanmış ancak başka bir kadınla yeniden aile kurmuş erkeklerin maddi yükünü hafifletecek, mevcut gelirleri ile yeni kurmuş olduğu ailesini maddi sıkıntılar yaşatmadan idame ettirmesini sağlayacak, yeni kurulacak ailedeki kadın ve çocukların maddi sıkıntılar yaşamasının önüne geçeceğiz. Erkeğin, boşanmış olduğu eşinden olan çocuklarına ilişkin nafaka yükümlülüklerini ise “en üst yaş sınırı 25 olmak üzere erkek ve kız çocuklarının istihdamı gerçekleşene kadar olmak üzere” düzenleyeceğiz.  

Yeniden Refah iktidarında, evsiz ve kimsesiz vatandaşlarımızı gözeteceğiz. Maddi zorluk yaşayan, bakıma muhtaç ve kimsesiz vatandaşlarımız için “Sıcak Yuva Merkezleri”ni kuracak, bu merkezlerde barınma, gıda, temizlik ve sağlık hizmetlerini ücretsiz olarak sunacağız. Çocuk, genç, yaşlı, kadın, erkek fark etmeksizin kimsesiz veya muhtaç durumda olan tüm vatandaşlarımızın daha nitelikli ve daha özverili sosyal hizmetlere erişiminin uygulayıcısı ve denetleyicisi olacağız.

Refakatsiz çocuklara ve yaşlılara bakım desteği sağlamak isteyenlere yoksulluk sınırından az olmamak üzere maaş bağlayacağız. Bakım desteği alan muhtaçların, Bakanlık bünyesinde oluşturacağımız Takip ve Denetim Kurulu aracılığı ile sürekli takibini yaparak her türlü istismarın önüne geçilmesini sağlayacağız.

 

 

ENGELLİ VATANDAŞLAR POLİTİKAMIZ

Yeniden Refah Partisi olarak “Engellilere Hizmet Önceliğimizdir” sloganımızla çıkmış olduğumuz bu yolda, engelli vatandaşlarımızın hayatın tüm alanlarında yer alabilmesini sağlamak temel amacımızdır. Bir vatandaşımızın engelli olması topluma faydalı olmasına engel değildir. Bu sebeple engelli vatandaşlarımızın hayatın her alanında bireysel katkılarının sağlanması için gerekli tüm düzenlemeleri yapacağız.

İstihdam ve Ekonomik Destekler

Engelli vatandaşlarımızın iş hayatına katılımı ve istihdamı ile ekonomik özgürlüklerinin sağlanması partimiz için birincil önemdedir. Engelli vatandaşlarımızın bu alanda önlerindeki zorlukları kaldıracak, kamu ve özel sektörde engelli vatandaşlarımızın istihdamında pozitif ayrımcılık ilkesini uygulayacağız.

TÜİK verilerine göre, ülkemizde %12,5 oranıyla 10 milyon engelli vatandaşımızın olması nedeniyle, kamu ve özel sektörde engelli çalıştırma oranını adil bir şekilde güncelleyerek %3’ten %6’ya yükselteceğiz. 

18 yaşını geçen ve çalışma kabiliyetine sahip olan tüm engelli vatandaşlarımızın kamu ve devlet gözetimi altında özel sektörde çalışma kapasitesine göre uzaktan çalışmada buna dahil olmak üzere iş sahibi yapacağız. Bunun yanı sıra çalışanlarının %90’ı engelli personelden oluşan, ülke ekonomisine katma değer üreten fabrikalar ve teknoloji merkezleri kuracağız. Bu fabrikalar ve teknoloji merkezleri sayesinde, öncelikle görme engellilerin ihtiyaç duyduğu yaşamı kolaylaştırıcı yazılım, anons cihazı ve çeşitli donamlar, işitme engellilerin kullandığı kulaklıklar, ortopedik engellilerin kullandığı yürüme araçları, ortezleri ve protezleri üreterek hem ihraç edecek hem de vatandaşlarımızın hizmetine sunacağız.

İş kurmak isteyen engellilerimize kurmak istediği iş ile ilgili kursları verilmesini sağlayacağız. Bu kurslarda başarılı olan engelli vatandaşlarımıza belirli oranda hibe ve teşvik verip 3 yıl süre ile vergiden muaf tutacağız.

Kamu sektöründe; Yardımcı Hizmetler Sınıfı kaldırılacağından, ortopedik engelli, görme engelli ve işitme engelli olan vatandaşlarımızın, kamuda çalışma ve özlük hakları ile ilgili sorunlarını, kadrolarını niteliklerine göre Genel İdari Hizmetler Sınıfına veya Teknik Hizmetler Sınıfında aktarma yoluyla çözüme kavuşturacağız.

EKPSS sürecinde yaşanan sorunların giderilebilmesi için sınav sorularının zorluk derecesine ilişkin çalışmalar yapacağız.

Engelli bireylerin işgücü durumlarının değerlendirilerek istihdama yönlendirilebilmeleri amacıyla İŞKUR bünyesinde “Mesleki Değerlendirme Birimleri” kuracağız.

Özel sektör işyerlerinde ve korumalı işyerlerinde çalıştırılacak özel gereksinimli işçilerin prime esas kazanç alt sınırı üzerinden hesaplanan işçi ve işveren sigorta primlerinin tamamının Hazine tarafından karşılanmasına yönelik mevzuat değişikliğini hayata geçireceğiz.

Büyükşehir belediyeleri ile nüfusu 100.000’i geçen belediyeler tarafından; park, bahçe ve kaldırımlarda ihtiyaç duyulan fidan, çiçek, yer ve duvar kaplama malzemesi gibi ürünlerin üretileceği ve özel gereksinimli bireylerin çalışabilecekleri korumalı işyerleri kurulmasını yasal zorunluluk haline getireceğiz. Ayrıca bu belediyelerde engelsiz yaşam merkezleri açılmasını zorunlu kılacağız.

Erişilebilirlik

Şehirlerimizi, engelli vatandaşlarımızın hayatını kolaylaştıracak, onlar için daha yaşanabilir hale getirecek her türlü tedbiri alacağız.

Trafik ışıklarında, toplu taşıma araçlarında ve duraklarda mevcut olan anons sistemlerini iyileştireceğiz. Anons sistemi olmayan tüm trafik ışıklarına, toplu taşıma araçlarına ve duraklara anons sistemleri kuracağız.

Mevcut parkları ve oyun bahçelerini, engellilerin erişilebilirliğini sağlayacak şekilde yeniden yapılandıracağız. Kaldırımlarda, yaya geçitlerinde, parklarda, çocuk oyun alanlarında, kamunun hizmet verdiği ve kamu kullanımına açık tüm binalarda ve ulaşım hizmetlerinde erişilebilirlik tedbirlerinin alınmasını saylayacağız. Yalnızca engelliler için değil hareketlerinde kısıtlılık yaşayan yaşlılar, hamileler, çocuklar, bebek arabalılar, çok uzun veya çok kısa boylu kişiler için de gerekli düzenlemeleri hayata geçireceğiz.

Engelsiz ulaşım araçlarının tüm illerde olmasını sağlayacağız. Bu konuda yerel yönetimlere zorunluluk getirecek ve ilgili meslek odaları ile iş birliği yapacağız.

Kamu ihaleleri şartnamelerinde “erişilebilirlik koşulunun” yükümlülük haline getirilmesini ve bu yükümlülüklere uymayan yapıların kesin kabulünün yapılmamasını sağlayacağız.

Belediye sınırlarındaki ve mücavir alanlardaki yol, kaldırım, sinyalizasyon gibi yapıların engelli bireyler için erişilebilir olmasının sağlanması için ilgili bakanlıklar eliyle etkin ve sürekli denetim yapacağız.

Kaldırımlara araç park edilmesi nedeniyle; engelli vatandaşlarımız, yayalar, yaşlılar ve bebek arabası kullananlar ulaşımda güçlük çekmektedir. Araçların kaldırımlara park edilmesinin engellenmesi için ilgili kurumlar tarafından engellilik ve trafik bilinciyle ilgili kamu spotları hazırlayacağız. Bu kamu spotlarının prime time olarak adlandırılan yayınların en çok takip edildiği zaman diliminde yayınlanmasını sağlayacak ve kaldırımlara parkla ilgili trafik denetimleri sıkılaştıracağız.

Tüm kamu ve özel sektör resmi web sitelerinin, tüm engel grupları açısından erişilebilir olmasını sağlayıcı hukuki düzenlemeler getireceğiz.

Yakın zamanda yaşadığımız depremin de bize gösterdiği gibi, engelli vatandaşlarımızın barınmalarında ve gündelik yaşamlarında az katlı yapılarda olmaları hayati önem arz etmektedir. İlgili kamu kurum ve kuruluşlar ile ortak çalışmalar yaparak gerekli önemleri alacağız.

Spor

Son dönemde engelli vatandaşlarımızın ülkemiz milli takımlarında göstermiş olduğu başarılar, destek verildiği zaman engelli vatandaşlarımızın spor dallarında ne denli başarılı olabileceklerini ortaya koymaktadır. Engelli vatandaşlarımızın da diğer vatandaşlarımız gibi spor yapmaları için gerekli alt yapı yatırımlarını, yerel yönetimler ile koordineli olarak yürüteceğiz. Uluslararası müsabakalarda olup da ülkemizde branş olarak temsil edilmeyen tüm alanlarda engelli vatandaşlarımızın spor yapmalarını destekleyeceğiz. Engelli vatandaşlarımızı, maddi imkânlar sunarak spor yapmaya teşvik edeceğiz. Engelli spor kulüplerine verilen desteğin bir bölümünü direkt sporculara aktaracağız.

Engelli Vatandaşlarımızın Temsili

Her bakanlıkta, ülkemizde yaşayan 10 milyon engelli vatandaşımızı temsil eden, engelli vatandaşlarımızdan sorumlu temsilci atanıp, alınan kararlar da engelli vatandaşlarımızın uyumluluğu ve menfaatinin gözetilmesini sağlayacağız. Karar alındıktan sonra düzeltme değil, karar alma aşamasında doğru kararlarının alınmasını mümkün hale getireceğiz.

Belediye meclis üyeliğinin adaylık sürecinde her partiden en az bir engelli meclis üyesi adayı olmasını zorunlu hale getirerek, engelli vatandaşlarımızın belediye meclislerinde temsil edilmesini sağlayacağız.

Eğitim

Engelli öğrencilerimizin her türlü eğitim öğretim hakkından sonuna kadar faydalanması için gereken her türlü imkân ve olanağı sağlayacağız.

Üniversitelerin özel eğitim bölümlerinde görme engelliler öğretmenliği, işitme engelliler öğretmenliği ve zihinsel engelliler öğretmenliği bölümleri yeniden ayrı ayrı açılarak, alanında uzman eğitmenleri yetiştireceğiz.

Özel eğitime ihtiyacı olan engelliler, yaşadığı bölgelerde özel eğitim uygulama okullarının bulunmaması sebebiyle gerekli olan eğitimi alamamakta, bu sebepten birey kendine ve topluma fayda sağlayamamaktadır. Özel eğitim uygulama okullarını Milli Eğitim Bakanlığı koordinatörlüğünde yaygınlaştıracağız.

Kamu kurumlarında yetkin eğitimli işaret dili tercümanları istihdam edeceğiz.

Otizm, zihinzel, otistik ve down sendromlu olan bireylerin ayrımcılığa uğramadan bütünleştirilmiş ortamlarda eğitim görmelerinin sağlanması ile eğitsel değerlendirmeleri, özel eğitim, meslekî eğitim, destek eğitim ve rehabilitasyon hizmetlerini geliştireceğiz.

Engelli okullarını yaygınlaştırılıp şehir merkezlerinde ulaşım sorunu olmayan bölgelere alacağız. Ayrıca özel eğitim haftalık saatlerinde engel gruplarına göre farklılık göstermekle birlikte, tüm gruplar için önemli düzeyde artış sağlayacağız.

Özel eğitim ihtiyacı olan bireylerin mesleğe yönlendirilmesine hizmet edecek mesleki değerlendirmeyi, ilgili bakanlıkların koordinatörlüğünde gerçekleştireceğiz.

Lise ve üniversitelerde engelli öğrencilerin kalacağı yurtlar hakkında kapsamlı bir çalışma yapıp engelli öğrenciye uygun yurtları tesis edeceğiz.

ÖSYM tarafından gerçekleştirilen merkezi sınavlarda görevlendirilen uzman okuyucu ve kodlayıcıların, özel gereksinimli bireyler konusunda farkındalıklarının ve donanımlarının artırılmasını sağlayacak düzenlemeleri yapacağız.

Görme Engelliler için tüm ders kitaplarının yanı sıra yardımcı kaynakların da yeterli miktarda Braille olarak basılmasını sağlayacağız.

İşitme engellilerin okul öncesi, ilköğretim, ortaöğretim, üniversite ve dini eğitimde yaşadığı sorunların tespiti ve giderilmesi hakkında alanında uzman ekipler oluşturacak, her alanda eğitimlerini tam manasıyla sürdürmelerini sağlayacağız.

Engelli çocuklarımızın ve gençlerimizin eğitim hayatında fırsat eşitliğinin sağlanması için karşılaştıkları sorunları çözecek ve eğitim şartlarını iyileştireceğiz.

Sağlık

Sağlık Kurulu raporlarında meydana gelen aksaklıkların giderilmesi için rapor yönetmeliğini güncelleyecek, tüm ihtiyaçlara cevap verecek duruma getireceğiz. Her başvuru için ayrı ayrı rapor değil tüm ihtiyaçları karşılayan tek rapor uygulamasına geçeceğiz.

SMA hastalarının ilaçları ve tedavisi hakkında en kısa zamanda gerekli bölümler ile etkin çalışmalar yürütüp tedavi ve ilaç problemlerini çözüme kavuşturacağız. SMA hastalarının tüm tedavi masraflarının devlet tarafından karşılanması için düzenleme getireceğiz.

İlave ücret ve katılım payı konularında özel gereksinimli bireylere yönelik düzenleme yapacağız.

Fizik tedavi ve rehabilitasyon seans sayısının, bireylerin durum ve ihtiyaçlarına göre özellikle gelişimin hızlı olduğu ve en fazla fayda sağlanabildiği erken çocukluk döneminde arttırılması yönünde düzenleme yapacağız.

SGK tarafından rapor ile karşılanan özel gereksinimli bireylerin kullanmak zorunda olduğu hasta alt bezi ve enjektörlerin kullanım miktarı ile ilgili gerçekçi düzenlemeleri hayata geçireceğiz.

SUT’ta yer alan tıbbi malzeme yelpazesinin genişletilmesi, bu bağlamda adaptif oturma, ayakta durma ve yürüme yardımcıları, engelli puseti gibi tıbbi malzemeler ve bireysel ihtiyaçları karşılamak üzere özellikli tekerlekli sandalyelerin SUT’a eklenmesi ve fiyat güncellemesi yönünde düzenleme yapacağız. Daha fazla sayıda bireyin akülü tekerlekli sandalye hizmetinden yararlanabilmesi için ödeme kriterlerinin uzman ekipler tarafından yeniden değerlendirilmesini sağlayacağız.

Bakım, Sosyal Hizmet ve Maaşlar

Engellilerin muhtaçlığının belirlenmesinde hane halkının toplam geliri değil, bir birey olarak engelli vatandaşın bireysel gelirini esas alacağız. Mevcut durumda ödenmekte olan engelli maaşlarını, asgari ücret seviyesine getireceğiz.

Bakıma ihtiyaç duyan tüm engelli vatandaşlarımıza sosyal hizmetler gözetiminde verilen bakım hizmetleri devam ettirilecektir. Bakımını üstlenen kişiye verilen maaş yükseltilip en az asgari ücret tutarına getirilecek, SGK pirimi devlet tarafından karşılanacaktır.

Engellilerin sıfır araç alımındaki maksimum fiyat sınırını %150 oranında artıracağız. 1600 cc motor hacmi sınırı geçerli olmak kaydıyla, şehit aileleri ve gazilerin de faydalanmasını sağlayacağız. Engeliler için yurtdışından ithal edilebilecekleri araçları ise yaş sınırı olarak 0-5 yaş arası araçlar şeklinde düzenleyeceğiz.

Engelli vatandaşlara yaklaşım, tutum ve davranışla ilgili toplumdaki bireyleri bilinçlendirmeye yönelik projelerin, konferansların ve etkinliklerin devlet ve sivil toplum kuruluşları tarafından gerçekleştirilmesini sağlayacağız.

Çalışma hayatına katılan engellilerin, işten ayrılmaları durumunda engelli aylıklarının yeniden bağlanma sürecini kolaylaştıracak ve bürokratik işlemleri hızlandıracağız.

Engelli bireye sahip aile fertlerinin, çocuğunun eğitim veya hizmet aldığı Milli Eğitim Bakanlığı, Aile Sosyal Politikalar Bakanlığı veya Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na bağlı olan kamu kurumlarında veya özel kurumlarda tam veya kısmi süreli istihdamında pozitif ayrımcılık ilkesi çerçevesinde öncelik sağlayacağız.

Kamuda çalışan ve engelli çocuğa sahip olan annelerin yarı zamanlı çalışma/esnek çalışma gün ve saatleri ile ilgili düzenleme yapacağız.

Engelli bireye sahip olan ailelerin kamu kurumlarının organize ettiği uygun mekânlarda bir araya getirilerek deneyimlerini birbirleriyle paylaşmaları sağlanacaktır.

Kamu kurumlarına ait mesire yerleri, dinlenme tesisleri ve uygulama otellerinde, engelli vatandaşlarımızın ücretsiz tatil yapabilmelerini sağlamak üzere kontenjan uygulaması başlatılacaktır.

Özel gereksinimli bireyin ebeveyninin vefatı durumunda, engelli bireyin kurum bakımına alınmadan önce bireyin kendi ev ortamında bağımsız yaşam becerilerinin desteklenmesine öncelik verilmesi ve bu geçiş sürecinin oluşturulacak mekanizmalarla desteklenmesi salanacaktır.

Hanehalkı içinde engelli bir birey olduğunu belgelendirenlerin; su, elektrik ve doğalgaz faturalarında indirim uygulanmasına ilişkin yasal düzenlemeyi hayata geçireceğiz.

Engelli veri tabanı oluşturarak tüm engelli verilerini tek çatı altında toplayacağız.

Bankalarda ve noterlerde görme engelli vatandaşlarımızın karşılaştıkları imza sıkıntılarını mobil imza yöntemi ile çözeceğiz.

Engelli erkek bireylere yetim aylığını, yaş sınırı aranmaksızın bağlayacağız.

Engelli bireylerin yalnızca anneleri değil, babaları ve bakım yükümlülerinin de erken emeklilik hakkından yararlanabilmesi yönünde düzenleme yapacağız.

Zihinsel engelli, otistik ve down sendromlu olan bireylerin ve ailelerinin; sosyal güvenlik, sosyal yardım ve sosyal hizmetlerden daha etkin biçimde yararlanmasını ve toplumsal yaşama tam katılımlarını sağlayacağız. Otizm, zihinsel otistik ve down sendromlu olan bireyler için tam süreli bakım ve rehabilitasyon hizmetleri geliştirecek, yaygınlaştıracak ve özel eğitim saatlerini artıracağız.

Şehit Aileleri ve Gazilerimiz

“Türk Silahlı Kuvvetleri Sağlık Yeteneği Yönetmeliği”nde belirtilen şartlara uymadığı için gazilik unvanı verilmeyen, ancak çalışamayacak durumda olan sayıları binler ile ifade edilen vatandaşlarımızın bir an önce gazilik unvanına kavuşması için çalışmalar yapacağız.

Halen uygulanmakta olan bir tanesi şehitlerimizin eş ve çocuğuna, bir tanesi de anne, baba veya kardeşe tanınan toplam 2 istihdam hakkını, eğer şehit evli ise eşine ve tüm çocuklarına sayı sınırı olmaksızın genişleteceğiz. Eğer şehidimiz bekâr ise anne, babası veya kardeşi kullanmak üzere 2 kişilik istihdam hakkı sağlayacağız. Getireceğimiz yeni haklar da dahil olmak üzere Türk Silahlı Kuvvetleri personeli olan şehitlerimize tanınan tüm hakları, tüm görev şehitlerini kapsama almak üzere genişleteceğiz. Gaziler için uygulanmakta olan 1 kişilik istihdam hakkını, eşi ve çocuğu için kullanılmak üzere 2 kişiye çıkaracak, bekar olan gazilerin ise anne, baba veya kardeşleri tarafından kullanılmak üzere bir istihdam hakkı vereceğiz.

 

 

 

MİLLİ EĞİTİM POLİTİKAMIZ

“Bir ülkenin asıl zenginliği, tankı, topu, tüfeği ve ekonomik gücü değil; imanlı, inançlı ve ilim sahibi evlatlarıdır.”

Prof. Dr. Necmettin Erbakan

 

Eğitim ve öğretim sistemi içerisinde sayıları 27 milyonu bulan okul öncesi, ilkokul, ortaokul, lise ve üniversite öğrencilerimiz ile 1,5 milyonun üzerindeki eğitimcimiz, akademisyenimiz ve idari personelimiz bulunmaktadır. Bu rakamlar göstermektedir ki ülke olarak en büyük zenginliğimiz genç ve dinamik nüfusumuz, evlatlarımızdır.

Bu sebeple, önce ahlak ve maneviyat ilkesini gerçek anlamda özümseyerek gençlerimizi, yeni nesillerimizi hidayet ve ilmi kendi bünyelerinde birleştirebilen, vatan sevgisine ve tarih şuuruna sahip, ahlaki değerleri yüksek nesiller olarak yetiştirebilmemiz gerekmektedir. Bu özelliklerden bir tanesinin eksik olduğu nesiller yetişmesi halinde, ülkemize yarardan çok zarar geleceğini yakın tarihimizde örnekleriyle ve acı tecrübeleriyle hep birlikte müşahede ettik.

Eğitim ve Öğretim sistemimizde öncelikli olarak yapılmasını gerekli gördüğümüz uygulamalar Milli Eğitim ve Yükseköğretim sistemlerinin paydaşlarının hizmet ve çalışma koşullarının maddi ve manevi olarak iyileştirilmesine dönük olmalıdır. Bu nedenle öncelikli olarak, gerek öğrencilerimizin gerekse öğretmenlerimizin öncelikli olarak çözüme kavuşturulması gereken meselelerine odaklanacağız.

Yeniden Refah iktidarında, Milli Eğitimde atacağımız ikinci adım ise ahlak ve maneviyatı önceleyen bir Milli Eğitim Sistemi ve Müfredatı oluşturmaktır. Milli Eğitim Bakanlığı’nın gerçek anlamda millileştirilmesi amacı ile Fulbright-Birleşik Devletler Eğitim Komisyonu faaliyetlerini sonlandıracağız. Yerli kaynaklarımıza ve milli kültürümüze yönelmeyi pekiştirmek amacıyla, Milli Eğitim Şuralarını düzenli hale getirecek ve Şura Kararlarının uygulanması ile ilgili Milli Eğitim Bakanlığımızın çalışma yapmasını sağlayacağız. Okul öncesi eğitiminden üniversite lisans eğitiminin sonuna kadar, öğrencilerimize değerler eğitimi vereceğiz.

Verdiğimiz sözlerden de anlaşılacağı üzere “yenilenme ve ümitlenme” dönemi olarak nitelendirdiğimiz bu dönemin ardından, “ayağa kalkma ve başlama” dönemine geçeceğiz inşallah. Yeniden Refah iktidarımızda, yenilenme ve ümitlenme dönemini tamamlayıp; öğretmenlerimizin haklarını teslim ettikten, mesleğin itibarını koruma altına aldıktan, birlikte oluşturduğumuz yeni eğitim sisteminden ve müfredattan sonra, öğrencilerimizin eğitim ve öğretimle ilgili temel sorunlarını çözdükten sonra, diğer bir ifade ile kaliteli ve istikrarlı bir Milli Eğitim Sistemini ihdas ettikten sonra diyeceğiz ki “Saygıdeğer Öğretmenlerimiz, Kıymetli Öğrencilerimiz, Buyrun Başlıyoruz”.

Bu adımlarımızla, öğretmenlerimizi sadece öğreten olmaktan kurtaracak, onlara birer muallim bakış açısı aşılayan, keşfeden, yetiştiren ve aydınlatan bir konuma getireceğiz. Bu yeni konumlarıyla öğretmenlerimiz de öğrencilerini ilmi ve irfanı talep eden, tarihini özümsemiş ve günümüz meselelerine duyarlılığı yüksek olan, soru sorabilen, sorduğu sorunun cevapları peşinde kararlı olarak gidebilen, ilgi alanına giren bir meseleyi dert edinerek ülkesine ve tüm insanlığa bu uğurda hizmet etmeyi amaç edinmiş feraset sahibi bireyler olarak yetiştireceklerdir.

Nitekim bu yeni yapıdan yetişen gençlerimiz Yeniden Büyük Türkiye’nin kuruluş mimarları olacak, ülkemizi ilim, fen ve teknolojide yücelterek, ürettiği katma değeri hem ülkesine hem insanlığa kazandıran bireyler olacaklardır. Yeniden Refah Partisi iktidarında en önemli yatırımı, bugünümüzü ve geleceğimizi emanet ettiğimiz çocuklarımıza ve gençlerimize olan yatırımlar olarak görüyoruz. Bu amaçla yetiştikleri okul ve üniversite müfredatlarının ülkemizin geleceğinin öncelikli belirleyicilerinden olacağını çok iyi biliyoruz.

Yeniden Refah iktidarında, tek bir program üzerinden eğitim veren ve bu süreç boyunca alternatif nitelikteki eğitim programlarına devam etme olanağı sunmayan okullaşma sisteminden vazgeçeceğiz. Aynı çeşitliliğin mesleki ve teknik eğitimde de olmasını sağlamak üzere Öğretmen Lisesi, Kız Meslek Lisesi, Ticaret Lisesi, Spor Meslek Lisesi gibi mesleki eğitim veren okulların yeniden açılmasını sağlayacağız. Bu gençlerimizin istemeleri halinde, meslek sahibi oldukları alanlarda üniversite okumalarını teşvik edeceğiz.

Eğitim sisteminin “2 yıl okul öncesi + 4 yıl ilkokul + 3 yıl ortaokul + 3 yıl lise” olmak üzere yeniden yapılandıracağız. Mesleki ve teknik eğitimi güçlendireceğiz. Planlama yaparak meslek edindirme okullarındaki programların ve müfredatlarının ülkemiz ihtiyaçlarına uygun hale getirilmesini sağlayacağız. Okullarımızda verilen dil eğitimi geliştireceğiz. Her öğrencinin en az bir dili başarılı bir şekilde öğrenebilmesini sağlayacağız. 

Okul öncesi eğitim dönemi, çocukların ilkokula hazırlandığı, ihtiyaç duyacakları temel bilgilerin oyun olarak basitçe öğretildiği bir dönem olacaktır. Çocuklarımıza milli ve manevi değerlerimizin erken yaşta kazandırılması da okul öncesi eğitimin temel amaçlarından olacaktır. Bu okullarda, toplumun örf ve adetlerine uygun, ortak değerlerimizin öğretildiği yeni bir program uygulanacaktır. Bu eğitim dönemi mecburi olmayacak, ancak devlet bu konuda ailelere yardımcı olmak için her türlü tedbiri alacak ve destekleyecektir.

0-5 yaş grubu çocuklarımızın bu dönemde özellikle annesi ile olmak üzere ailesiyle bağlarının güçlendirilmesi amacıyla annelere yerinde eğitim verilecek ve çocuk bakım maaşı bağlanacaktır. Bu imkâna rağmen çalışma hayatına devam etmek isteyen anneler çocuklarını MEB tarafından denetlenen okul öncesi eğitim kurumlarına gönderebilecektir.

Üstün yeteneklilere yönelik okulların sayısını artırarak, cevher olan üstün yetenekli öğrencileri zamanında tespit edecek, daha üstün ve farklı müfredatlardan geçirilmesi sağlanacak, bu çocuklarımızın yabancı ülkeler tarafından sahiplenilmesinin önüne geçmiş olacağız.

Özel eğitime ve rehabilitasyona ihtiyacı olan evlatlarımızın, haftalık ders saatlerinin artırılmasını sağlayacak, eğitime erişim hakkına ilişkin toplumsal farkındalık çalışmalarını yaygınlaştıracak ve ayrımcılığa karşı gerekli önlemleri alacağız.

İlköğretim ve ortaöğretimde milli ve manevi değerlerimizi önceleyen bir müfredatı getireceğiz. Bu dönemin özellikle mesleki eğilimlerin belirleneceği bir dönem olmasını sağlayacağız. İktidarımızda ortaokullardan itibaren meslek eğitimini başlatacağız. Belirlemiş olduğumuz sisteme uyum sağlayıp, farklı becerilere sahip olduğu belirlenen öğrencilerimizin, kendilerine uygun olan mesleki ve teknik eğitime yönlendirilmeleri sağlanacaktır.

Ortaöğretime geçiş ve üniversiteye giriş sınavları, öğrencinin neyi bildiğini, ne konuda eksik olduğunu ölçen sınavlar değil, öğrencinin hangi alana yatkın olduğunu, hangi alanda başarılı olduğunu ölçen sınavlar olacaktır. Bu sınavların sonucunda, öğrencilerimiz en başarılı oldukları alanlara yönlendirilecektir.. Üniversiteye giriş için farklı ders alanlarında ve yıl içerisinde birkaç defa uygulanan bu sınavların uygulamaya yönelik olması veya açık uçlu sorular içermesi sağlanacaktır.

Okullarda başarı değerlendirme sistemi not odaklı değil, ürün odaklı olacaktır. Öğrenciler hayatın her alanında yenilikler yapmak, teknoloji üretmek, sanat eserleri ortaya koymak için çalışmalar yapacak ve bu amaçlara uygun sınavlara gireceklerdir. Gençlerimiz ezberledikleri bilgi miktarına ve sınavlardan aldıkları notlara göre değil, o dersin bilgilerini kullanarak bir eser üretip üretmediklerine göre değerlendirileceklerdir. Böylece çocuklarımız ve gençlerimiz derslerine sınavdan geçmek için değil, kendilerine ait olan ve gerçek hayatta sorun çözen projeleri ve eserleri üretmek için çalışacaklardır. Yeni Milli Eğitim Sistemiyle çocuklarımızın ve gençlerimizin büyük hedeflere ulaşmaları için onlara her türlü desteği vereceğiz.

Öğrencilerimizi bilim ve teknoloji ile deneyim yoluyla tanıştırmak, ilgi alanlarını çeşitlendirmek, bilimsel bakış açısı kazandırmak için bölgesel ve yerel nitelikli bilim ve doğa merkezlerini yaygınlaştıracak ve deneyim programları geliştireceğiz.

Kırsal alandaki çocuklar başta olmak üzere öğrencilerin kültürel gelişimleri için tiyatro, sergi, müze gezisi ve benzeri kültürel faaliyetler kapsamında etkinlikler yapılacak, gezici tiyatro ve sergiler ücretsiz olarak düzenlenecektir.

Eğitimde en temel prensiplerimizden bir tanesi de anayasamızda devlete bir görev olarak verilmiş olan bireylerin manevi mutluluğunu geliştirme vazifesinin devlet tarafından etkin şekilde yerine getirilmesi suretiyle yeni nesillerimizin ahlak ve fazilet bakımından üst düzeyde yetiştirilmesidir. Yeni nesillerimizin dini ve ahlaki hasletlerle donanması, helal ve haram bilincine sahip şuurlu bireyler olarak yetişmeleri için gerekli her türlü tedbir alınacak, eğitim politikamızda ve geliştireceğimiz yeni müfredatta ‘önce ahlak ve maneviyat’, ‘irade yönetimi’ ve ‘hakkı üstün tutma’ prensipleri hâkim olacaktır.

Gençlerimiz için istikrarlı ve günümüz gerçeklerine cevap veren, lise dönemi sonunda onu en az bir meslek sahibi yapacak olan yeni bir müfredat oluşturacağız. Memleketimizin bir gencini dahi kaybetme, eğitimsiz bırakma lüksümüzün bulunmadığı bilinci ile geliştireceğimiz müfredatın temelinde imanlı, inançlı ve ilim sahibi olan, vatan sevgisine ve tarih şuuruna sahip ahlaki değerleri yüksek nesiller yetiştirmeye yönelik ilkeler yer alacaktır.

Yeni Milli Eğitim Sistemimizde ülke ve dünya gerçeklerini göz önünde bulundurarak, her genç evladımızın geleceğe güvenle bakabileceği bir meslek-zanaat-sanat sahibi olmasını sağlayacağız. Üniversiteden mezun olan tek bir gencimiz dahi işsiz kalmayacak, üniversite diploması 'işsizlik sertifikası' olmaktan kurtarılacaktır. Bu amaçla uygulamalı eğitim ve staj gibi uygulamalar, kamu destekli ve zorunlu hale getirilerek, erken dönemde teorik bilgi ile uygulamaya dayalı bilginin birlikteliği sağlanacaktır. Tüm öğrencilerin akademik, sosyal ve duygusal gelişimlerinin öğretmenlerimi ve velilerimiz tarafından düzenli olarak takip edilebileceği Öğrenci Takip Sistemini oluşturacağız.

Okullarımızın mali yükünü velilerimizin sırtından tamamen alacağız. Devlet okullarının tamamında ücretsiz yemek uygulamasına geçeceğiz.

Yeniden Refah iktidarında öğretmenlerimiz özlük haklarına kavuşmuş olacaktır. Öğretmenlik mesleğini stratejik meslekler kapsamına alarak, mesleğin itibarını ve önemini artıracağız.

Mevcut Milli Eğitim Sistemin öğretmenlerimizle ilgili başlıca dört sorununu çözmeden öğretmenlerimiz mutlu ve huzurlu olarak hizmet veremeyeceklerinin farkındayız. Bu sorunlar;

1- Sistemde istikrarsızlık sorunu: Sürekli değişen bir sistemde, öğretmenlerimizin kendilerini ve öğrencilerini sisteme adapte etmeleri, etkin ve verimli çalışmaları mümkün değildir. Yeniden Refah iktidarında, eğitim sisteminin tüm tarafları ile aynı masada oturarak düzenlemeler yapacak ve istikrarsızlığa son vereceğiz. Bu bağlamda öğretmenlerimizin okutmak istedikleri MEB tarafından sağlanan ücretsiz ders kitaplarını kendilerinin belirlemesini sağlayan bir sistem getireceğiz.

Okul müdür ve müdür yardımcılarının atama, görevde yükselme ve görevden alma usul ve esaslarında adalet ve liyakate dayalı yeni düzenlemeler yapağız. Tüm bölgelerimizde öğretmen, kurum ve müfredat açısından standardizasyonu sağlayacağız.

2- Ekonomik bunalım sorunu: Aldığı maaşla geçinemeyen, hatta ek işler yapmak durumunda bırakılan bir eğitimci, verdiği hizmet odaklanamaz. Yeniden Refah iktidarında, tüm memurlarımıza olduğu gibi kıymetli eğitimcilerimize de %150 oranında zam vereceğiz. Kamuda çalışan öğretmenlerimizin, her eğitim ve öğretim yılı başında aldıkları eğitim ve öğretime hazırlık ödeneğini bir asgari ücret tutarına yükselteceğiz.

Özel okullarda çalışan tüm öğretmenlerimizi Öğretmenlik Meslek Kanunu kapsamına tam kapsamlı olarak alacağız. Özel okullarda çalışan öğretmenlerimize taban maaş uygulamasını getirerek, hem kamuda hem özel okullarda öğretmenlerimizi, öğretmenlik mesleğine yakışan bir gelir seviyesine yükselteceğiz. Bu süreci destelemek amacıyla özel okullara, yeniden yapılanmaları ve kurumsallaşmaları için maddi destek ve teşvik paketleri düzenleyeceğiz.

3- Ailenin bütünlüğü sorunu: Mevcut sistemde, çok sayıda eşi başka ilde kendisi başka ilde görev yapan öğretmenlerimiz, evladı başka ilde kendisi gurbette öğretmenlerimiz bulunmaktadır. Yeniden Refah iktidarında, Öğretmenlik Meslek Kanunu’nda yapacak olduğumuz düzenlemeler kapsamında, tüm eğitimcilerimizin aile bütünlüğünü sağlayacak adımları atarak, aile bütünlüğünü teminat altına alacak, bu sorunu bir daha ortaya çıkmayacak bir anlayışla çözeceğiz.

4- Hak, Adalet ve Meslek itibarının sağlanamaması sorunu: Bu sorun giderilmedikçe, öğretmenlerimizin temel sorunlarının çözümü asla mümkün değildir. Yeniden Refah Partimizin kurulduğu günden itibaren öncelikli vaatleri arasında bulunan Hak ve İtibarı Önceleyen, Öğretmenlik Mesleğini Stratejik Meslekler Kategorisine alan Öğretmenlik Meslek Kanunu’nu iktidarımızda çıkaracağız. İktidarımızda yapacağımız düzenlemeler ile atama/tayin sistemini de düzelteceğiz. Öğretmenlerimizin Ehliyete ve Liyakate Dayalı, Denetlenebilir, Tarafsız ve Şeffaf bir atama/tayin sistemini tesis edeceğiz. Mülakat ile kamuya öğretmen alma uygulamasına son verecek, mülakatlardaki başarı sıralamasını dikkate alarak atamaları yapacak, böylece ehliyet ve liyakat sahibi vatandaşlarımızın kamu görevlisi olmaları sağlanacaktır.

Yeniden Refah iktidarında, ataması yapılmayan öğretmenlerimizin sorunlarını da çözeceğiz. Öğretmenin itibarını ve saygınlığını artırmak için, hakkını verebilmek için, sözleşmeli ve ücretli öğretmenlik uygulamasını terk ederek, kadrolu öğretmen uygulamasına geçeceğiz. Kamunun ihtiyacı olan 150 bin öğretmen açığının, atamalar yoluyla kapatılması için bir atama planı ortaya koyacağız.

7 Kasım 2019 tarih ve 30941 sayılı Resmi Gazetede ilan edilen, “Kamu Görevlerine İlk Defa Atanacaklar İçin Yapılacak Sınavlar Hakkında Genel Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik”in 1. Maddesi kapsamında 2020 yılı itibarıyla karma atama uygulamasına son verildiği halde, ilgili Yönetmelik’e aykırı olarak yapılan Karma Atama sonucunda hak mağduriyetine uğrayan 2020 KPSS Öğretmenlerinin mağduriyetini, 2023 yılında yapılacak atamaya ek 15 bin kontenjan vermek suretiyle çözüme kavuşturacağız.

Evlatlarımıza, ailelerinden sonra, “dört helalin, beş haramdan büyük olduğu” şiarımız ile ilk defa tanıştıran, ancak mevsimlik işçi gibi istihdam olunan Fahri Kur’an Kursu Öğreticilerimize daimi kadro vereceğiz. Mevcut durumda çalışma şartlarını sağlayan tüm öğreticilerimizi, ek bir sınava veya bürokratik işleme tabi olmadan kadrolu hale getireceğiz. Fahri Kur’an Kursu Öğreticilerimiz, kadro haklarına kavuşmalarıyla birlikte, eşit işe eşit ücret ilkesine göre maaş, sigorta prim günü ve özlük haklarından yararlandırılacaktır. 12 ay ilkesine göre sürdürülecek olan Kur’an-ı Kerim kurslarında Fahri Kur’an Kursu Öğreticilerimizden azami ölçüde yararlanılacaktır.

“Önce Ahlak ve Maneviyat” şiarımız gereği, okullarda okutulan İslâm Dinimizle ilgili seçmeli dersleri, zorunlu ders haline getireceğiz. Bu amaçla, MEB’e bağlı okullarda önemli düzeyde Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni ihtiyacı oluşacaktır. Bu ihtiyacı karşılamak üzere, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenlerimizin gelecek KPSS öğretmen atamalarındaki kontenjanlarını, kamudaki ihtiyacın (açık oranın) en az %70’ini karşılayacak şekilde belirleyeceğiz.

Kamuya, Psikolojik Danışma ve Rehberlik (PDR) bölümü mezunu uzmanlardan önemli düzeyde atama yapılacaktır. PDR uzmanlarımızı, “her okulda en az bir PDR uzmanı olması” hedefimiz doğrultusunda öncelikli olarak Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı okullarda ve üniversitelerde istihdam edeceğiz. Ayrıca PDR uzmanlarımızı; Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na ile Adalet Bakanlığı’na bağlı hizmet birimlerinde ve yeni kurulacak Gençlik Bakanlığı’na bağlı ihdas edilecek Gençlik İletişim Merkezleri’nde istihdam edeceğiz. Bu amaçlar doğrultusunda önemli düzeyde PDR uzmanının kısa sürede kamuya atanması için planlama yapacağız.  

Ayrıca milletimizin eğitiminin sürekli hale getirilmesinde önemli bir konumda olan Halk Eğitim Merkezleri’ndeki usta öğreticilerimizin kadro ve özlük haklarında önemli iyileştirmeler yapacağız.

Yeni Milli Eğitim Sistemimiz ve yapacağımız düzenlemelerle birlikte;

·        Anaokulundan lise son sınıfa kadar ahlaki değerleri yüksek, tarih bilincine sahip, bilim ve teknolojiyle donatılmış nesiller yetiştireceğiz.

·        Okuduğunu, dinlediğini sorgulayan, talep eden, şuur, feraset ve dirayet sahibi nesiller yetiştireceğiz.

·        Taklit eden ve kopyalayan değil, yenilikçi ve icatçı nesiller yetiştireceğiz.

·        Lise son sınıfa geldiğinde, elinde mutlaka bir mesleği olan, kendine güveni olan nesiller yetiştireceğiz.

·        Uyuşturucu ve madde bağımlılığından, deizm, ateizm, eşcinsellik gibi sapkınlıklardan uzak bir nesil yetiştireceğiz.

·        Sadece 85 milyon Türkiye nüfusuna değil, tüm İslâm âlemine ve 8 milyar insanlığa faydalı olabilecek nesiller yetiştireceğiz.

 

 

 

YÜKSEKÖĞRETİM POLİTİKAMIZ

Ülkemizde 129’u Devlet, 79’u Vakıf olmak üzere 208 üniversite bulunmaktadır. Sanayi ve teknoloji alanında gelişme göstermiş bazı ülkelerin üniversite sayısından daha fazla üniversitemiz bulunmaktadır. Örneğin; Kanada’da 100, Almanya’da 63, Fransa’da 85, İtalya’da 91 üniversite bulunmaktadır. 2019 yılında yapılan bir araştırmaya göre, Türkiye’de bin kişiden 95’i üniversite öğrencisidir. Türkiye bu alanda Avrupa’nın önde gelen ülkelerini açık farkla geride bırakmaktadır. Örneğin; Almanya ve Fransa’da bin kişiye düşen üniversite öğrencisi sayısı 40 dolayındadır. Bu oran İngiltere’de 39; Avrupa Birliği’nde (AB) ise 38’dir. Siz bu kadar genci üniversite okumaya yönlendirirseniz, bunlara yönelik kamu ve özel sektörde iş olanakları bulmanız gerekir. Ancak ülkemizde üniversite diploması olduğu halde istihdam olanağı bulamayan önemli bir kesim bulunmaktadır. Gençlerimizin meslek edinmesi için çözüm üniversite sayısını artırmak değildir. Birçok gelişmiş ülke, ülkemizden çok az sayıda üniversite ile ekonomik gelişimini, sanayileşme sürecini tamamlayabilmiştir. Gelişmiş olan bu ülkeleri incelediğimizde, yeni üniversiteler açmak yerine, yatırımlarını mesleki ve teknik eğitime yönlendirdiklerini görmekteyiz.

Yeniden Refah iktidarında hem üniversiteleri gerçekten bilim üretir hale getirecek, hem de ortaöğretimden başlamak üzere mesleki ve teknik eğitime yöneleceğiz. Bu amaçla üniversitelerde meslek derslerinin devamı niteliğinde Teknoloji Fakültelerinin ve Devlet Planlama Teşkilatı’na benzer bir işlevi eğitim-öğretim için gerçekleştirecek bir mesleki planlama teşkilatı kuracağız. Bu teşkilatın üniversitelerdeki bölüm kontenjanlarını belirlemek başta olmak üzere, ortaokul ve liselerdeki mesleki eğitim planlamasını yapmasını sağlayacağız. Ülkemiz ve dünya gerçeklerine göre üniversitelerimizde bölümlerini revize edecek ve ihtiyaç planlaması çerçevesinde öğrenci kontenjanlarını yeniden belirleyeceğiz. Ayrıca öğretim üyeleri ile öğrencilerin birlikte çalışma olanaklarının artırmak, stajları zorunlu hale getirmek, staj maliyetlerinin kamu finansmanı ile desteklenmesi gibi uygulamaları geliştirerek ve yaygınlaştırarak üniversiteli geçlerimizin daha kaliteli bir öğrenim görmesini sağlayacak ve iş hayatı ile daha genç yaşta buluşmalarının önünü açacağız. Üniversite öğrencilerinin öğrenim imkânları ile burs ve barınma desteklerinde artış yapacağız.

Üniversitesini birincilikle bitiren öğrencilerimizi sadece bir plaketle uğurlama uygulamasından vazgeçeceğiz. Üniversitesini birincilikle tamamlayan her öğrencimizi, mezun olduğu bölüm veya dengi bir bölümde araştırma görevlisi olma hakkını vererek ödüllendireceğiz.

Üniversiteler hem mezun ettikleri öğrencileriyle hem de bünyelerindeki bilim adamları ile bilim üreterek ülke ihtiyaçlarını karşılama fonksiyonunu yerine getirmesi gereken kurumlardır. Ancak bilimsel faaliyetler ve bilimsel çıktılar açısından üniversitelerimizin eksikliklerinin olduğunu görmekteyiz. 

Üniversitelerimizin hem sosyal bilimler, hem de fen ve mühendislik alanlarında toplumumuza çözüm ve değer üretmek üzere yapılandırılmasını sağlayacağız. Bu amaçla üniversite-sanayi işbirliği, üniversite-sivil toplum işbirliği temelli projelerin geliştirilmesini ve yaygınlaştırılmasını destekleyeceğiz.

Üniversitelerin özgür düşüncenin merkezleri olduğunun bilinci ile daha bağımsız hale getirilmesi için YÖK’ün kapatılması da dahil olmak üzere birçok seçeneği, iktidarımızda sizlerle birlikte değerlendireceğiz ve uygulamaya geçireceğiz. YÖK, ülkemizde 12 Eylül darbesi ve 1982 Anayasası ile anılması, ayrıca anti-demokratik uygulamalarıyla bilinen bir kurum olması nedeniyle her dönem tartışma konusu olmuş bir kurumdur. Üniversitelerin merkeziyetçi bir anlayışla yönetilmesi elbette uygun görülemez. Bu nedenle yeni bir yasa hazırlayarak, YÖK’ü adeta kapatmak anlamına gelecek bir dizi adım atacağımızı ifade etmek istiyoruz. YÖK Kanunu yeniden düzenlenecek ve YÖK’ün yetkilerini önemli ölçüde daraltacağız. YÖK’ü yurtiçinde ve yurtdışında üniversiteler arası akademik ve bürokratik iletişimi sağlayan bir büro haline getireceğiz. YÖK’e yurtdışı eğitim-öğretim anlaşmalarına aracılık etme görevi verilerek, üniversiteler tarafından yurtdışında lisans ve lisansüstü öğrenim görmek üzere seçilen bursiyerlere destek olunmasını sağlayacağız.

Diğer bir ifadeyle YÖK, bir ajans, bir büro gibi hizmet verecektir. Görevleri arasında; yabancı üniversiteler ile ilişkiler, ortak projelerde üniversiteler arasında koordinasyonun sağlanması, diploma denklik süreçlerini yönetme, yurtdışına gönderilecek araştırma görevlilerinin belirlenmesinde üniversitelerle birlikte çalışma, yurtdışındaki üniversitelerle eğitim-öğretim anlaşmaları yapma gibi temel görevleri olan bir ajans, bir büro haline getireceğiz.

Bu yeni yapılandırmayla birlikte, üniversitelerin bilimsel çalışmalarını artırmak üzere adem-i merkeziyetçi bir yapıda olmaları sağlanacaktır. Yeni sistemde YÖK’ten alınan yetkiyi, rektörler ve senatolar arasında orantılı olarak paylaştıracağız. Bu nedenle rektörlerin, dekanların ve çeşitli üst düzey yöneticilerin bu görevlerde yer alabilmeleri için bilimsel ehliyete ve liyakate dayalı yeni bir atama sistemini tesis edeceğiz.

Yurtdışına lisansüstü eğitim için gönderilen öğrencilerin, yurda dönüşlerinde istihdam edilmeleri ve nitelikli araştırmalar yapabilmeleri için bağımsız araştırma enstitülerini kuracağız. Kurulacak bu enstitülere atanma şartlarını sağlayan öğrencilerin yurda dönüşlerinde görevlendirmelerini yapacağız. Atanma şartlarını sağlayamayanları ise mecburi hizmetlerini ifa etmek üzere önceden belirlenen üniversitelere yönlendireceğiz.

Yalnızca lisansüstü eğitimlerin verileceği ve yüksek katma değerli alanlarla araştırma projelerinin yapılacağı bu enstitülerde, üniversite-sanayi-sivil toplum işbirlikleri yapılacaktır. Başlangıçta seçilecek üç sanayileşmiş ilde Kuracağımız bu enstitüler, kamu üniversitelerine göre daha yüksek bütçeli ve daha özerk bir yapıda olacaktır. Bu enstitülerde lisans eğitimi verilmeyecek olup, akademik personelin özlük hakları ve ücretlerinin yanı sıra, yayın teşvikleri, proje destekleri, patent destekleri gibi faaliyetler üzerinden desteklenmesini sağlayacağız. Bu enstitülere alınacak personelde seçici olabilmek ve rekabeti artırabilmek amacıyla yurtdışına gönderilecek lisansüstü öğrenci sayısında artışa gideceğiz. Ayrıca rekabeti daha üst seviyelere çıkarabilmek için Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK)’na, lisansüstü eğitim için yurtdışına gönderilen ve belirli kriterleri sağlayan araştırmacıları kendi bünyesinde istihdam etme hak ve yetkisini vereceğiz. Atama süreçleri hızlandırabilmek ve yurtdışından dönen akademisyenlerimizi hızla öğrencilerimizle buluşturmak amacıyla, yurtdışında lisans ve lisansüstü öğrenim gören öğrencilerin diploma denklik süreçlerini en fazla iki ayda tamamlayacağız.

Üniversitelerde görev yapan öğretim üye ve elemanlarının da önemli sorunlarının çözüme kavuşturulması gereklidir. Bu amaçla;

Zorunlu hizmet şartı ile yurt dışına burslu olarak eğitim almaya gönderilenler, ilgili prosedür gereği, yurda dönüşlerinde zorunlu hizmetlerini ifa etmek üzere önceden belirlenmiş olan üniversitelerde göreve başlamaları söz konusu olmaktadır. Bursiyerlerin, burs dönemleri içerisinde olmak kaydıyla, yapmış oldukları evliliklerde, zorunlu hizmetlerini aile bütünlüğünü sağlayacak şekilde yerine getirmelerini sağlayacak düzenlemeyi hayata geçireceğiz.

Akademisyenlerimizin gelir düzeylerinin artırıcı ve ekonomik açıdan özgür hale getiren düzenlemeleri yapacağız.

Akademisyenlerin aile ve sosyal yaşamlarını desteklemek ve unvanlarının karşılığı olan maddi imkânlara erişmelerini sağlamak ve mesleğe başarılı gençlerimizin mesleğe özenmelerini desteklemek üzere, tüm memurlarımıza yapılan zamlara ilave olarak maaşlarına ve ek ders ücretlerine %50 oranında ek zam yapacağız. 

Akademisyenlerimizin yurtiçi-yurtdışı bilimsel araştırma destek tutarlarında artış yapacağız.

Ülkemizin bilimsel ve teknolojik açıdan ilerlemesinin sağlanması amacıyla TÜBİTAK proje başvuru ve değerlendirme süreçlerini daha kapsayıcı ve daha objektif hale getireceğiz.

Akademisyenlerimizin, öğretmenevlerinde konaklamada %50 indirim uygulamasını getireceğiz.

Akademisyenlerimizin, her akademik yılın başında bir asgari ücret tutarında olmak üzere eğitim ve öğretime hazırlık ödeneği almalarını sağlayacağız.

Doktor öğretim üyesi akademisyenlerimizi sözleşmeli personel olmaktan kurtararak daimi kadrolara aktarımını sağlayacağız.  

Akademisyenlerimizin farklı şehirlerde lisansüstü eğitim imkânlarına kavuşmalarını sağlayacağız.

Araştırma Görevlisi ve Öğretim Görevlisi kadrolarına sınav ve atanma usul ve esasları liyakat esaslı olarak yeniden düzenleyeceğiz. Kadro ilanlarının ve atama usullerinin ehliyet ve liyakat temelli olarak belirli hale getirilmesini sağlayacağız.

Akademisyenlerimizin ders yüklerinin hafifletilmesi için gerekli planlamayı yapacağız.

Doçentlik sınavlarındaki sübjektif etik ve değerlendirme kriterlerinin somutlaştırılması gibi uygulamaları hayata geçirerek sorunları çözeceğiz. Akademik etik kurallarını ve yaptırımlarını göreceli olmaktan çıkararak net bir çerçevede tanımlayacağız.

Yurt dışındaki saygın üniversitelerde çalışan yerli ve yabancı akademisyenlerimizin ülkemizdeki üniversitelerde çalışma oranlarını artıracak, tersine beyin göçünü sürekli olarak destekleyeceğiz. 

 

 

 

 

 

DIŞ POLİTİKAMIZ

Bölgesel istikrarsızlıklar, küresel düzeydeki açmazlar ve belirsizlikler, hala çözüm bekleyen ihtilaflar, iç çatışmalar, savaşlar, küresel ve bölgesel terör faaliyetleri, vekâlet savaşları, kitle imha ve konvansiyonel silahlarının ortaya çıkardığı riskler ve tehditler geniş çaplı sorunları beraberinde getirmektedir.

Yeniden Refah Partisi olarak;

Küresel güçlerin değil, kendi milli çıkarlarımızı ön planda tutan; “Bağımsız ve Milli bir Dış Politika” anlayışı önceliğimizdir. Türkiye’nin gerek bölgesel bir güç gerekse İslam dünyasında model ülke anlayışıyla stratejik bir öneme kavuşturulması öncelikli hedefimizdir.  

Dış politikada yıllardan beri uygulanmakta olan dışa bağımlı politikalar ne yazık ki ülkemizi içinden çıkılmaz bir sarmalın içerisine sokmuştur. Oysaki ülkemiz, jeostratejik bakımdan önemli bir kavşak noktasında yer aldığından, hassas ve kırılgan bölgesel dengeleri hesaplayarak, tek taraflı dışa bağımlı politikalar yerine, ülkemizin ve bölge ülkelerinin bir arada barış ve güvenlik içerisinde olmalarını ön plana alan dış politika anlayışı temel şiarımız olacaktır.  

Bugün Türkiye’nin, yüzlerce yıllık ortak kültürel, sosyal ve dini bağları paylaştığı jeostratejik öneme sahip bölge ülkeleri, küresel güçler tarafından yeniden dizayn edilmeye çalışıldığından, ülkemiz de bu durumdan dolaylı olarak etkilenmekte ve ciddi sorunlarla yüz yüze kalmaktadır. Bunun önünün alınabilmesi amacıyla Türkiye’nin öncülüğünde ve D-8 ülkelerinin katkılarıyla bölgede kalıcı barış ve istikrar için adil ve kalıcı çözümlerin ortaya konulması kaçınılmazdır. Özellikle bölge ülkelerinin toprak bütünlüğü ve egemenliklerinin korunması, normalleşmenin sağlanması büyük önem arz etmektedir. Türkiye’nin, bölge ülkeleriyle birçok alanda karşılıklı iş birliği potansiyelini geliştirmesi için büyük çaba içerisinde olması sağlanacaktır.

Dünyada yaşanmakta olan hızlı gelişmeler ve değişimler Türkiye’nin dış politikada yeniden önemli ve etkin adımlar atmasını gerekli kılmaktadır. Özellikle milli çıkarlarımızı gerekli kılan konularda avantaj sağlayıcı, sorun çözücü ve geliştirici araçların artırılması ve etkin hale getirilmesi yönünde çalışmalar yapılacaktır.

Yeni Dünya Düzeni’nin zulüm ve baskıyı önceleyen, sorun çözücü değil, sorun üretici politikaları ortaya koyması, küresel çapta huzur ve istikrarın ortadan kalkmasına neden olmaktadır. Bu nedenle Yeniden Refah Partisi, alternatif çözüm anlayışıyla, insanı merkezine alan ‘hak ve adalet’ öncelikli Yeni Bir Dünya kavramının ana çekirdeğini oluşturan D-8 öncülüğünde;

·         Savaş değil, barış

·         Çatışma değil, diyalog

·         Çifte standart değil, adalet

·         Üstünlük değil, eşitlik

·         Sömürü değil, iş birliği

·         Baskı ve tahakküm değil, insan hakları, hürriyet ve demokrasi,

temel ilkeleri doğrultusunda hareketle; kalkınma yolundaki ülkelerin dünya ekonomisi içindeki konumlarını iyileştirmek, ticari ilişkilerini çeşitlendirmek ve birçok alanda üye ülkelere yeni imkanlar sağlamak, uluslararası seviyede karar verme mekanizmalarına güçlü biçimde katılımlarını sağlamak amacını ve daha sonra D-8 Teşkilatı’nın bütün Müslüman ülkeleri kapsayacak şekilde D-60’a genişletilmesini ana hedef olarak görür.

Türk Devletleri Teşkilatı’nın daha aktif rol oynayarak Türk Devletleri arasındaki birliğin sağlanması, ekonomik, ticari, sosyal ve kültürel alanlarda iş birliği stratejilerinin geliştirilmesi, karşılıklı yatırım alanlarını belirlenmesi ve faaliyete sokulması, denize çıkışı olmayan Orta Asya Türki Cumhuriyetlerinin açılımlarını sağlayacak ulaştırma hatlarının geliştirilmesi, ilişkilerin istenilen düzeye getirilmesi önemli bir amaç olarak görülür.

Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın ülkemizle olan bağlarının güçlendirilmesi, benliklerinin korunması, durumlarının iyileştirilmesi, iş birliği ve diğer alanlarda sunulan hizmetlerin geliştirilmesi, bu gibi faaliyetlerin yerine getirilmesinde ilgili ülke makamlarıyla iş birliği içerisinde olmaya özel önem verilecek, vatandaşlarımızın bulundukları ülkelerdeki haklarının daha iyi korunması amacıyla her türlü çaba sarf edilecektir. Yurt dışında anadilimizin ve kültürel değerlerimizin korunması ve yeni nesillere aktarılması hususunda gerekli katkılar sağlanacaktır. Özellikle son dönemlerde bazı Avrupa ülkelerinde göç mevzuatlarının ve vatandaşlarımızın AB ülkeleri nezdinde vize işlemlerinin zorlaştırılmasının vatandaşlarımız üzerindeki etkilerinin giderilmesi yönünde kurumsal düzeyde gerekli girişimler yürütülecektir.

Yeniden Refah Partisi olarak bizler, Kıbrıs konusundaki kararlı duruşumuzu aynen sürdürecek ve çözümün yegâne şartının bağımsız ve egemen KKTC’nin varlığına bağlı olduğunu ve KKTC’ne yönelik izolasyonların kaldırılması ve KKTC’nin BM üye ülkeleri tarafından tanınması konusunda her türlü girişimin yapılması hususunda kararlılık sergilenecektir.

Türkiye’nin Adalar Denizi (EGE Denizi) ve Doğu Akdeniz’de hak ve menfaatlerinin fiili durum oluşturmak suretiyle yok sayılmasına ve Türkiye’nin Antalya Körfezi’ne hapsedilmesine yönelik ‘Sevilla Haritası’ üzerinden oldubittiye getirilmeye çalışılan politik adımlara karşı hak ve hukukumuzun korunması sağlanacaktır.

Türkiye ile kıyıdaş devletler arasında ikili sınırlandırma kapsamında deniz yetki alanı sınırlandırma anlaşmalarının akdedilmesi için çaba harcanacak, Doğu Akdeniz’de her türlü hak ve hukukumuzun güvence altına alınması ve Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) ilan edilmesi hususunda gerekli adımlar atılacaktır.

Adalar Denizi’nde Türkiye’ye ait olan adalar üzerindeki fiili işgale son verilmesi ve statüleri anlaşmalarla belirlenmiş olan adaların silahsızlandırılması konusunda gerekli adımların atılması sağlanacaktır.

Mavi Vatan sınırları içerisinde kalan ülkemizin sınırlarının, deniz alanlarında da korunması sağlanacaktır.    

Türkiye’nin Adalar Denizi (EGE Denizi), Doğu Akdeniz ve Karadeniz’deki hak ve hukukunun tam anlamıyla korunması, güven artırıcı önlemler çerçevesinde, karşılıklı saygı ve anlayış temelinde huzur, güven ve barışı önceleyen çözümlerin ortaya konulması sağlanacaktır.

Denizcilik Bakanlığı’nın kurulması konusunda gerekli adımların atılması sağlanacaktır.

Batı Trakya Türk Azınlığının, uluslararası anlaşmalardan kaynaklanan Azınlık haklarının tanınması konusunda her türlü platformda gerekli girişimler yapılacaktır.

Yeniden Refah Partisi olarak, Filistinliler arasındaki bölünmüşlüğün giderilmesi öncelikli hedefimizdir. Filistin halkının tüm meşru haklarının tanındığı, kapsamlı, kalıcı ve adil bir çözümün ortaya konulmasını öncelemekteyiz.

Ortadoğu’da tarihi dostluk ve kardeşlik bağlarına sahip olduğumuz ülkelerle yaşanan güven bunalımını ortadan kaldıracak, barış ve güvenliğe katkı sağlayacak, karşılıklı güven temeline bağlı olarak ilerletilmesine katkı sağlayacağız. Komşu ülkelerin bağımsızlık, egemenlik ve güvenliklerini korumaları, istikrar içerisinde olmaları konusundaki çabaları desteklenecektir.

Tüm bölge ülkeleriyle “donmuş” durumdaki ihtilafların barışçıl yollarla çözüme kavuşturulması sağlanacak, karşılıklı iş birliğinin geliştirilmesi sağlanacaktır.

Yeniden Refah Partisi olarak, Karadeniz’e kıyıdaş ülkeler ve büyük soydaş ve akraba topluluklarının yaşadığı Balkan ülkeleri ile ilişkilerimizi eşitler arası bir anlayışla her alanda geliştirmeye çalışacak, bu ülkelerle barış ve istikrarın korunması yönünde çaba göstereceğiz.

Özellikle Bosna-Hersek ve Kosova’da barış ve istikrar ortamının sürmesine büyük önem atfediyoruz.

Afrika ülkeleri ile ilişkilerimizi her alanda geliştirmeye büyük önem vereceğiz.

AB’ye tam üyelik girişimi, ülkemizin Batı’ya tamamen teslim olmasına yönelik olup, Yeniden Refah Partisi olarak, AB’ye tam üyelik yerine, eşitler arası bir anlayış çerçevesinde, karşılıklı ikili ilişkiler içerisinde olmayı öncelediğimizi ifade etmek isteriz.

Türkiye’nin ABD ile ilişkilerini, eşitler arası bir anlayışla, diyalog, adalet ve eşitlik bağlamında sürdürmesini öncelemekteyiz. Ayrıca ABD’nin bölgemizin istikrar ve barışını tehdit eden tek yönlü baskıcı politikalarından bir an önce vaz geçmesini bekliyoruz.

Yeniden Refah Partisi olarak, bölgemizde ortaya çıkabilecek her türlü gerilim ve sorunların krize dönüşmeden çözüme kavuşturulması konusunda adımlar atmayı, barış, istikrar ve refahın yaygınlaştırılması amacıyla Millî Görüş’ün ortaya koyduğu vizyon odaklı, tarafları bir araya getiren proaktif ve sonuç almaya yönelik etkin bir dış politika ortaya koymayı hedeflemekteyiz.

Keza, kangrenleşmeye yüz tutmuş bölgesel sorunlara kalıcı çözümler getirebilmek amacıyla ülkemizi, her konuda itibarlı, bölgesel ağırlığı olan, jeostratejik konumunun sunduğu imkânlardan yararlanmak suretiyle, olumlu etkileri her alanda hissedilen, somut ve kalıcı katkıları aranan önemli bir güç haline getirme hususunu kararlılıkla sürdüreceğiz.

 

 

 

İÇ İŞLERİ VE KAMU YÖNETİMİ POLİTİKAMIZ

Yeniden Refah Partisi olarak kamu yöneticilerinin ve güvenlik güçlerimizin maaş ve özlük haklarında iyileştirme yapacağız. Vali ve kaymakamların özlük haklarını emekliliklerine yansıyacak şekilde en az yüksek yargı mensuplarının seviyesine getireceğiz. İçişleri Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğü uhdesinde olan Mülki İdare Amiri mesleğine giriş sınavları başta olmak üzere tüm Bakanlık alımlarında mülakat uygulamasını kaldırılacağız.

İçişleri Bakanlığı’na bağlı Emniyet Genel Müdürlüğü teşkilatıyla ilgili 2024 yılında yürürlüğe konulacak yeni tayin sistemi, polis memurlarının aile bütünlüğünü tehlikeye sokacağından, 16 Mart 2022 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan 5306 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararı ile Emniyet Hizmetleri Sınıfı Mensupları Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği’ni yeniden düzenleyeceğiz. Polis memuru maaşlarının, Jandarma Astsubaylarının maaş seviyelerine çekilmesini ve endekslenmesini sağlayacağız.

Emniyet güçlerimizin çalışma saatlerini belirleyerek standart hale getireceğiz. Mesai saat ve ücretlerini yeniden düzenleyeceğiz. Polislerimizin tamamı için 3600 ek gösterge ve emekliliklerine yansıyacak özlük hakkı problemlerini çözeceğiz. Polis Teşkilatının en önemli problemlerinden biri olan kanunsuz emir” sorununu çözeceğiz.

Emniyet personeli için bir intibak yasası çıkararak bir defaya mahsus olmak üzere Eğitim durumuna bakılmaksızın toplamda yaklaşık 150 bin emekli polis memurumuzun ek göstergelerinde gerekli düzenlemeyi yapacağız.

Emniyet Genel Müdürlüğü içinde yaşanan kurum içi disiplin soruşturmalarının hukuki temellerden uzak ve keyfi olarak yapılmasını, yönetmeliği yeniden düzenlemek suretiyle engelleyecek, disiplin süreçlerini denetime açacak ve cezai yaptırımları orantılı hale getireceğiz.  POLSAN üyeliğinin tüm EGM personeli için zorunlu olması uygulamasını kaldıracağız.

Jandarma personelimizin özellikle riskli bölgelerde görev yapanlardan başlamak üzere görev tazminatlarını revize edeceğiz.

Uzman Jandarmaları, bir üst statü olan “Astsubay” statüsüne yükselterek; maaş, tazminat ve özlük haklarında iyileştirme yapacağız. Uzman Jandarmaların, en az Jandarma Astsubayları derecesinde özlük haklarına kavuşmalarını ve tazminat almalarını sağlayacağız. Uzman Jandarmalarımıza ordu evlerinden ve sosyal tesislerden yararlanma hakkını getireceğiz. Tüm şehit ve gazilerimizin olduğu gibi, Uzman Jandarmalarımızın ailelerinin de ordu evlerinden ve sosyal tesislerden yararlanma haklarının olmasını sağlayacağız. 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nda gerekli düzenlemeyi yaparak, Subay ve Astsubayların olduğu gibi, Uzman Jandarmaların da okullarında geçirdikleri eğitim ve öğretim sürelerinin fiili hizmetten sayılmasını ve primlerinin kurum tarafından ödenmesini sağlayacağız.

Uzman çavuşlarımızın, “vatanı savunana kadro haktır” prensibi ile sözleşmeli kadrodan, kadrolu personel statüsüne geçişini sağlayacak, özlük haklarında mesleğin gerektirdiği şartlarda iyileştirmeler yapacak, mesleki güvenceye kavuşmalarını sağlayacağız. Günümüz gerçeklerinden uzak kalmış olan 3269 sayılı Uzman Erbaş Kanunu’nu revize ederek; nöbet, sağlık, sicil yönetmeliklerini ekleyecek, kıdemlerinin rütbeden sayılmasını sağlayacağız. Uzman çavuşlarımızın 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu kapsamına alınmalarını sağlayacak, tayinlerinde aile bütünlüğünü dikkate alan düzenlemeleri yapacak ve tüm ordu evlerinden ve sosyal tesislerden istisnasız istifade etmelerini sağlayacağız.

Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu’nu, bekçilerimiz ile vatandaşlarımız arasındaki sevgi, saygı ve güven bağını güçlendirecek şekilde yeniden düzenleyecek, bekçilerimizi mahallenin muhafızı” statüsünü aşmayacak şekilde yetkilendireceğiz. Bekçilerimizin gece çalışmalarından ötürü yıpranma payı alabilmeleri için gerekli düzenlemeleri yapacağız.

Bekçilikten polisliğe geçişte bir kolaylık bulunmaması ve tüm bekçilerin aynı rütbede olması görevde yükselme duygusunun olmamasıyla beraber işe olan özeni de azaltmaktadır. Bu amaçla, 7 yıl görev yapan bekçi kardeşlerimizin yapılacak adilane bir sınavla polis olabilmelerinin önünü açacak düzenlemeyi hayata geçireceğiz. Bekçilerimizin mesai saatlerini, polislerimizde olduğu gibi 12 saatlik çalışma sonrası 1 günlük dinlenme şeklinde düzenleyeceğiz.

Güvenlik korucularımızın özlük hakları detaylı bir şekilde revize edilecek, öğrenim dereceleri arasında 1 derece farkın olması sağlanacak, derece ve kademe hakları verilecektir. Korucularımızın maaşlarını iyileştirmek amacıyla seyyanen zam yapacak, emeklilik dönemlerinde ise emeklilik ikramiyesinden faydalanmaları sağlanacaktır. Korucularımızın maaş ve sigorta kollarını 4C’ye bağlayacağız.

İtfaiye personelimizi Genel İdare Hizmetleri Sınıfından, Teknik Hizmetler Sınıfına geçirmek suretiyle mağduriyetlerini ortadan kaldıracağız. Görev başında iken vefat eden itfaiye personelimizin şehit sayılması hususunda gerekli düzenlemeyi yapacağız.

Ülkemizin her alanda gelişmesi için emek harcayan ve kamunun yaptığı önemli projeleri yöneten ve önemli riskler üstlenen kamu mühendislerimizin maaş ve özlük haklarını revize edeceğiz. Kamu mühendislerinin gelirlerini, kamuda kendilerine denk olan hakim, savcı ve doktorların seviyesine yükselteceğiz.

Türkiye’de, Teknik Hizmetler Sınıfında üst düzeyde görevlerde bulunan ve uzmanlık gerektiren mühendislik mesleğinin; çalışma koşulları başta olmak üzere, yetki, unvan, görevde yükselme ve kariyer basamakları, meslekte uzmanlaşma ve mesleki gelişimin düzenlenmesi için Mühendislik Meslek Kanunu çıkarılacaktır. Ayrıca yapacağımız düzenleme ile kamu mühendislerimize “ Teknik Sorumluluk Tazminatı” ödenecek ve tüm kazanımların emeklilik hesaplamasına dahil edilmesini sağlayacağız. Emekli olmuş kamu mühendislerinin ise ilave emekli ödeneğini verecek, tüm kazanımların emekliliğe yansımasını sağlayacak ve emekliler için ilave emekli ödeneğini verecek yaşsal düzenlemeleri yapacağız.

Kamuda Yardımcı Hizmetler Sınıfı kaldıracağız. Yardımcı Hizmetler Sınıfında yer alan kamu personelinin niteliklerine ve görev yaptıkları süre içerisinde eğitim durumlarında meydan gelen gelişmelere göre Genel İdare Hizmetleri Sınıfına ya da Teknik Hizmetler Sınıfına geçişini sağlayacağız.

Kamudaki taşeron kadro sorununu, herhangi bir istisna gözetmeksizin, kamuda çalışan tüm taşeron görevliler için özlük haklarını da kapsayacak şekilde çözeceğiz. Kamuda “taşeron sisteminin” bir istihdam yöntemi olarak uygulanmasına son vereceğiz. Dolayısıyla taşeron kadrolarda istihdam edilen kamu güvenlik görevlilerinin, daimi kadrolara geçişini sağlayan düzenlemeleri hayata geçirmiş olacağız.

Kamuoyunda EYT olarak bilinen Emeklilikte Yaşa Takılanların sorunlarının çözümünde önemli ve etkin rol üstlendik. EYT’nin çözümünde staj ve çıraklık sürelerinin “sigorta başlangıcı” olarak sayılmaması nedeniyle, belirli bir kesimin EYT sorunu çözüme kavuşturulamamıştır. Yeniden Refah iktidarında, staj ve çıraklık sigortası girişlerini işe başlama olarak kabul edecek ve sigorta başlangıcı sayacağız. İş akdine dayanmayan, eğitim amaçlı olan avukatlık stajına tanınan borçlanma hakkının meslek liselerine de tanınması, Anayasa’nın eşitlik ilkesi gereği haklı ve meşru bir taleptir. Staj ve çıraklık ödemelerini, işe başlama ve sigorta başlangıcı sayacak ve emeklilikte borçlanma hakkını verecek düzenlemeyi yaparak kamu-özel tüm emekçilerimizin staj mağduriyetini ortadan kaldıracağız.

Kamu Sektörü-Özel Sektör ayrımı yapmaksızın çalışanların ve emeklilerin aylık gelirlerinin yoksulluk sınırının altında olmamasını sağlayacağız. Bu yeni süreci, kamuda yerli ve milli kaynak üreterek ve ürettiğimiz kaynağı özel sektörün üretim ve istihdamını destekleyerek yöneteceğiz. Çalışanlarımızın, insanlık onuruna ve günümüz ihtiyaçlarına uygun maaş alabilmeleri için özel sektörün ve girişimcilerimizin yanında olacağız. Benzer şekilde, Kamu Sektörü-Özel Sektör fark etmeksizin tüm emeklilerimizin en düşük maaşlarını yoksulluk sınırına endeksleyeceğiz.

Eşi çalışmayan tüm emeklilerimizin “eş yardımı” almalarını sağlayacağız. 3600 ek gösterge uygulamasını, emeklilerimizin yararlanabileceği şekilde yeniden düzenleyeceğiz. Günümüzde emekli maaşlarının, çalışırken alınan maaşlara göre yarı yarıya azaldığını görmekteyiz. Geçim sıkıntısı doğuran bu durumu düzeltme amacıyla taban aylık katsayılarını yükselteceğiz. Yapacağımız taban aylık katsayı düzenlemesi ile en düşük emekli maaşının, çalışırken alınan maaşın %70’i veya üzeri oranda olmasını sağlayacağız. Emeklilerimizin sendikalaşmasını destekleyecek ve toplu sözleşme masasında emeklilerimizin de temsil edilmelerini sağlayacağız. Tüm çalışanlardan kesilen yıllık gelir vergisi oranını %15’e sabitleyeceğiz. Emeklilerimizden ve asgari ücretli çalışanlardan yapılan vergi kesintilerini tamamen kaldıracağız.

Yıpranma payı yüksek olan sektörlerden işçi statüsünde emekli olan emekçilerimize, emekliliklerini takip eden 10 yıl boyunca emekli maaşlarına ek olarak, taban maaşlarının %20’si oranında yıpranma tazminatı ödenmesini içeren “Emekçi Yıpranma Tazminat Ödemesi Modeli”ni hayata geçireceğiz.

Özel sektörde çalışanların, iş güvencelerinden endişe etmeden, bireysel sağlıkları ile ilgili işlemlerini yapabilmeleri için aylık 12 saat “Sağlık İzni” alabilmelerine yönelik çalışma hayatına düzenleme getireceğiz. Özel sektör çalışanlarının bu haklarını kullanabilmeleri için hasta ve kişilik hakları saklı kalmak üzere, sağlık nedeniyle izinli olduğu saatlerde bir sağlık kuruluşunda olduğunu matbu bir belge ile ispat etmesi yeterli olacaktır. Bu sağlık izni nedeniyle çalışanların herhangi bir gelir kaybı olmayacaktır.

Ayrıca tüm emeklilerimizin, sağlık, barınma, gıda ve sosyal yaşam ile ilgili tüm ihtiyaçlarının sürekli takibinin yapılabilmesi için kaymakamlıklara bağlı “Yaşlı ve Emekli İletişim ve Takip Sistemi”ni kuracağız. Bu sistem sayesinde, yaşlılarımızın ve emeklilerimizin sosyalleşmelerini ve toplumsal hayata aktif katılımlarını destekleyeceğiz.

Köyleri ve hayvan yetiştiricilerini destekleme projemiz kapsamında, ücretsiz olarak sunacağımız veterinerlik hizmetlerini etkili ve verimli şekilde sunabilmek amacıyla, önemli sayıda veteriner hekim ataması gerçekleştireceğiz.

Kamuya personel alımlarında uygulanan usullere hak ve adalet temelinde yeni düzenlemeler getireceğiz. Mülakat ile kamuya personel alma uygulamasına son vereceğiz. Adayların sınavlardaki başarısını temel alan bir atama sistemini tesis ederek, ehliyet ve liyakat sahibi vatandaşlarımızın kamu görevlisi olmalarını sürekli hale getireceğiz.

Sivil Toplum Kuruluşlarının sürdürülebilir hizmet verebilmelerini sağlamak amacıyla Sivil Toplum Merkezlerini kuracak ve bedelsiz olarak Sivil Toplum Kuruluşlarının kullanımına sunacağız. Sivil Toplum Kuruluşlarının DERBIS sistemini kullanması sağlanarak tecrübelerini İç İşleri Bakanlığı ve diğer Sivil Toplum Kuruluşları ile paylaşabilmesi sağlanacak, DERBIS üzerinden Sivil Toplum Kuruluş yöneticilerinin eğitilmesini ve bilgilendirilmesini sürekli hale getireceğiz. Sivil Toplum Kuruluşlarının bulundukları illerdeki kamu kurumları, özel sektör ve üniversiteler ile işbirliklerinin ve ortak faaliyetlerinin artırılmasını destekleyeceğiz.

Sivil Toplum Kuruluşlarının gönüllü faaliyetlerini ekonomik endişeler duymadan yapabilmelerini sağlamak üzere mali ve ekonomik düzenlemeler yapacağız. Sivil Toplum Kuruluşlarının bilişim alt yapılarının güçlendirilmesi ve teknolojik gelişmelere uyumlu olmaları desteklenecektir.

AFAD’ın, yerel yönetimler ve Sivil Toplum Kuruluşları ile bağlantıları daha güçlü hale getirilecektir. AFAD, teknik ve idari personel bakımından güçlendirilecektir. AFAD’ın doğal afetlere müdahalede merkeziyetçi yapısı yeniden düzenlenecek, merkezi idare, yerel yönetimler ve Sivil Toplum Kuruluşları arasındaki kriz koordinasyonu güçlendirilecektir. AFAD personellerinin özlük hakları konusunda iyileştirici düzenlemeler yapılacaktır.

Ülkemizin bulunduğu coğrafi konumu gereği, Asya ve Afrika ülkelerinden Avrupa ülkelerine doğru göç faaliyetlerinin önemli merkezlerinden biri olması söz konusudur. Yeniden Refah iktidarında, Göç Politikaları Bakanlığı kurularak, mülteci ve geçici sığınmacıların kayıt altına alınmaları, takip edilmeleri, barınmaları ve ülkemizden ayrılma süreçleri Bakanlık eliyle düzenlenecek ve yürütülecektir. Ayrıca bu Bakanlık kontrolsüz ve kaçak göç dalgaları ile mücadele edecektir.

 

 

 

DOĞU VE GÜNEYDOĞU POLİTİKAMIZ

Yeniden Refah iktidarında, doğu ve güneydoğu bölgelerinin ormancılık, tarım ve hayvancılık alanlarındaki deneyimini yeni teşviklerle destekleyeceğiz. Bu amaçla ormanların plansız veya çıkar odaklı kesilmemesi için gerekli kanunların çıkarılmasını sağlayacağız. Tıraşlama adı altında yaş kuru demeden sürekli yapılan ağaç kesimlerini denetim altına alacağız.

Tarımda toprakların verimliliğini artırmak için gerekli alt yapı çalışmalarını yapacağız. Bölgede tarım dışı alanlarda ve vasfı bozulmuş meralarda suni mera kurulmasını teşvik eden ve bu sayede çiftçimizin daha fazla araziden faydalanmasını sağlayan, mera ve yaylaklarda otlatmayı kolaylaştırıcı yapı ve tesis yapılmasını sağlayan projeler hayata geçirilecektir.

Tarımın gelişmesi için tarıma elverişli kamu arazilerinin işlenmesi sağlanacaktır.  Hazineye ait arazilerin, belediye bünyesinde işe alınacak köylülerden oluşacak ekiplerle ekilip biçilmesi, ödenecek gündeliğin yanı sıra çoban ve çiftçilerin yüzdelik hisse oranı ile ödüllendirilebilecekleri bir düzenleme getirilecektir.

Hayvancılık ile ilgili kaldırılan teşviklerin tekrar uygulanması sağlanacaktır. Bölgenin önemli bir tarım ve hayvancılık potansiyeli ve bilgi birikimi bulunmaktadır. Yeniden Refah iktidarında bölgenin “organik tarım” ve “organik hayvancılık” potansiyelini değerlendirecek ve bu girişimlere yönelik hibe ve teşvik vereceğiz.

Yeniden Refah iktidarında bölgenin sosyal, ticari ve ekonomik faaliyetleri önemli ölçüde desteklenecektir. KOBİ’ler ile iş birliği yapılarak Kamu-Kobi Ortaklığı Modeli ile istihdamın artmasını sağlayacağız. Yıllarca bölgede yaşanan göç sürecinde, özellikle bölgesel gelişmişlik farklılıkları daima “itici ve çekici gücü” olma fonksiyonunu devam ettirmiştir. KOBİ’lere destek olunması yoluyla bölgede üretimin ve istihdamın artırılması teşvik edilecek, KOBİ’lerin belirlenen stratejik hedeflere uygun üretimler yapması sağlanarak üretimde seviye atlamaları sağlanacaktır. Bölgesel tabanda AR-GE ekipleri kurularak bölgenin iş alanına uygun üretim yapılması ve sanayinin gelişmesi sağlanacaktır. Yakın pazarlara yönelik yatırım ve üretim, özellikle İran, Irak ve Türk Cumhuriyetlerine yönelik dış ticareti etkinleştirecek, kamu destekli endüstriyel üretimlerin yapılmasını sağlayacağız.

Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da kapatılan şeker fabrikalarının revize edilip tekrar açılmasını sağlayacağız. Yaklaşık 30 yıl aralıksız çalışan ve binlerce kişiye ekmek kapısı olan Şeker Fabrikaları kapatılmış ya da özelleştirilmiştir. Bu süre zarfında şeker pancarına konulan kota uygulaması da üretimi azaltıp ülkemizi dışa bağımlı hale getirmiştir. Yaklaşık 10 yıldır atıl duran veya düşük kapasite ile çalışan bu fabrikaların yeniden faaliyete geçirilmesi için acil eylem planı hazırlanacaktır. Buna bağlı olarak çiftçiler destekleyecek ve zirai kotaları kaldıracağız.

Doğu ve Güneydoğu illerinde bulunan atıl veya yarım kalmış tesisleri acilen ekonomiye kazandıracağız. Atıl ve yarım kalmış, inşaat halindeki tesislerin değerlendirilmesinde, yeniden kuracağımız Devlet Planlama Teşkilatı’nı görevlendirecek ve kayıp olan milli servetin yeniden ekonomiye kazandırılmasını sağlanacaktır.

Türkiye genelinde, tüm özelleştirmelerin durdurulması sağlanacaktır. Dolayısıyla bölgedeki kamu tesislerinin de özelleştirilmesi duracaktır. Ülke genelinde hükümetin kamu kesimini sanayi alanından çekmesi, kamu kesimine yatırım yaptırmaması, sadece özel sektör eliyle yatırımların yapılması, özel sektörün ise mevcut koşullarda Doğu ve Güneydoğu illerine yatırım yapmaya yanaşmaması, bölgede ekonomik gelişmeyi ve kalkınmayı önleyici etkide bulunmaktadır. Bunların önüne geçmek üzere, özelleştirilmemiş olan kamu işletmelerinin üretime katılmalarını sağlayacak, kamu yatırımlarını bölgede artıracak ve özel sektörü bölgeye yatırım yapması için özendirecek ve teşvik edeceğiz.

Kapatılan tüm Sümerbank üretim tesislerini modernize ederek yeniden üretime başlamasını sağlayacağız. Sümerbank’ın bölgede aktif olması sağlanarak, bölgenin istihdam açığı nispeten kapatılacaktır. Sümerbanklar’ın; Türk Silahlı Kuvvetleri, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Sağlık Bakanlığı gibi kurumlar başta olmak üzere kurumların tekstil ihtiyaçlarını karşılayacak üretimler yapan, ayrıca ihracat yapabilme kabiliyetine sahip bir yapıya kavuşturulmasını sağlayacağız. 

Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde, üretim ve sanayinin arttırılması için gümrük kapılarına ihtisas yetkisi verilecektir. Bölge illerinde üretim ve sanayinin gelişmesini desteklemek için sınır kapılarında ‘’İhtisas Yetki Daireleri’’ kuracak ve bölge üreticisinin navlun bedellerini düşüreceğiz.

Doğu ve Güneydoğu bölgeleri için İran ve Irak pazarları ile 1991 yılında SSCB’nin dağılmasıyla ortaya çıkan Kafkasya pazarı oldukça önem taşımaktadır.  Yeniden Refah iktidarında, ticareti güçlendirerek Doğu ve Güneydoğu illerinin ekonomik olarak gelişmesini sağlamak, başta İran olmak üzere komşu olduğumuz ülkelerle ticareti artırmak amacıyla “Serbest Bölge ve Lojistik Merkezi’’ kurulacaktır. Bölgenin kalkınması açısından son derece önemli gördüğümüz bu yatırımı hızla tesis edeceğiz. Gümrük kapılarının olduğu illerde lojistik merkezi projelerini hayata geçireceğiz. Bölge; sahip olduğu tır sayısı, aylık dolaşımda bulunan ağır taşıt hacmi ve komşu ülkelerden gelen talepler ile birlikte büyük bir potansiyele sahiptir. Bölgede kurulması öngörülen lojistik merkezi lojistik firmalarının yanı sıra komşu ülkelerin de ihtiyacını karşılamak üzere tasarlanacaktır. Lojistik merkezi, bölgenin ihtiyacını kısa sürede ve daha az maliyetle temin etme imkânı sunacaktır. Orta vadede bu cazibeyi sağlayacak unsur İran ile ortak sanayi bölgesinin kurulacak olmasıdır. İran ile ortak sanayi bölgesi kurularak otomotiv sanayi ve demir çelik sektörü başta olmak üzere ağır sanayi tesislerinin bölgede kurulması mümkün hale getireceğiz.

Bölgede petrol arama faaliyetlerini sürdüreceğiz. Bölgede rafineri kurulması da planlama kapsamına alınacaktır. Rafinerinin ihtiyaç duyacağı petrol, bölgeden geçen Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol boru hattı ve Nahçıvan-Iğdır-Kars-Tiflis-Bakü demiryolu hattı ile Azerbaycan'dan ve Kazakistan'dan, Tebriz-Nahçıvan-Iğdır demiryolu hattı ile İran'dan karşılanabilecektir. 

Yeniden Refah iktidarında, Doğu ve Güneydoğu illerinde kenevir ekimi için gerekli kanunların çıkarılması ve devlet kontrolünde ekimi ve hasatı sağlanacaktır. Kenevirin üretimi ve satışı, dünyanın bazı ülkelerinde tamamen yasaklıdır. Bazılarında ise kısıtlı olarak yapılabilmektedir. Türkiye de kenevirin yasaklı olduğu ve uyuşturucu sınıfında yer aldığı ülkelerden biridir. ABD’nin politikalarına göre şekil alan kenevir bitkisi birçok üretim alanında yaramakla birlikte ciddi bir ekonomik getiriye sahiptir. Kenevirin hem çevreye faydalı olması hem de kâğıttan petrokimya sanayiine kadar çok çeşitli üretim alanları için hammadde olması gibi önemli faydaları söz konusudur. Bir dönüm kenevirin, 25 dönüm orman kadar oksijen üretmesi, dört dönüm ağaca eşdeğer kâğıt çıkarması, 8 kez kâğıda geri dönüşmesi ve petrokimya ürünlerinde, petrole alternatif hammadde olması, ilaç ve kozmetik sanayiinde kullanılması gibi faydalı özellikleri bulunmaktadır. Kenevir ekimine imkân tanınmasıyla birlikte, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinin ekonomik kalkınmasını önemli ölçüde destekleyeceğiz.

Yeniden Refah iktidarında, Doğu ve Güneydoğu illerinde görevlendirilen kamu yöneticilerinin tecrübeli ve yöreyi iyi bilen insanlardan oluşması sağlanacaktır. Bölgeyi ve bölge insanının ihtiyaçlarını bilen, kültürüne aşina olan liyakatli insanların görevlendirilmesi ile bölge illerine verilen hizmetlerde kalite artışı sağlanacaktır.

Yeniden Refah iktidarında, köye dönüş projeleri geliştirerek devlet destekli köy projelerinin yapılmasını sağlayacağız. Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin göç nedeniyle değişen kalifiye nüfus yapısı, uygulanacak politikalarla ters yönde hareketlendirilerek, kalkınmanın can damarı olan “beşeri sermaye” açığı giderilecektir.

Yeniden Refah iktidarında, bölgede nüfusun yoğun olduğu şehirlerde, şehir içi yolcu taşımacılığı için raylı sistem projelerini hayata geçireceğiz. Bölge ulaşım yatırımlarında hafif raylı sistemlere öncelik vereceğiz. 

Yeniden Refah iktidarında, bölge turizmini geliştirmek ve desteklemek üzere havaalanlarının yurtdışı uçuş bağlantılarının artırılmasını sağlayacağız. Yaz ve kış turizmi, yayla turizmi, tarih ve kültür turizmi ve dağ turizminin bölgede geliştirilmesi için planlama yapacağız.

 

 

 

 

SAĞLIK POLİTİKAMIZ

Yeniden Refah iktidarında, Dünya Sağlık Örgütü ile yapılan tüm anlaşmalar, ülkemizin ve milletimizin milli çıkarlarına uygun hale getirilecek, bağımsız bir sağlık yönetimi tesis edilecektir.

Yeniden Refah iktidarında, Sağlık Bakanlığı’nı tüm sağlık hizmetlerinin standart koyucusu, denetleyicisi, sağlıkla ilgili verileri toplayan ve değerlendiren bir kurum haline getireceğiz.

Sağlık hizmetleri birimlerinin örgütlenme ile ilgili bazı sorunları öne çıkmaktadır. Sağlık Bakanlığı’nın kuruluş kanunu yoktur. Kanun hükmünde kararnamelerle örgütlenmiştir. Sağlık Bakanlığı’nın bu örgütlenme yetersizliği çözümleyecek, sağlıkta stratejik planlama oluşturarak bugünü ve yarını programlayacağız.

Şehir hastanelerinin denetimini ve kontrolünü arttırıcı düzenlemeler yapacağız.

Şehir hastaneleri, Kamu-Özel Ortaklığı ile yapılmıştır. Şehir hastanelerinin kira ve gelir garantilerinin döviz kurunun da artmasıyla ülke bütçesine önemli bir yük getirmesi söz konusudur. Ancak bu hastanelerin finansal tablolarını ne Maliye Bakanlığı ne de Sağlık Bakanlığı açıklamamaktadır.

Yeniden refah iktidarında, şehir hastanelerinin mali yapısı hakkında gerekli incelemeleri yaparak, yapılan yatırımların gözden geçirecek ve varsa haksız kazancı ve israfı ortadan kaldırıcı ve önleyici tedbirleri alacağız. Şehir hastanelerinde Kamu-Özel Ortaklığının doğasına uygun yeni bir yönetim modeli geliştirerek verilen hizmetlerdeki kaliteyi artıracağız.

Yeniden Refah iktidarında, aile hekimliğini yaygınlaştırarak, sağlık ocaklarının fonksiyonlarını artırarak aile hekimleri ve diş hekimleri ile birinci basamak sağlık hizmetlerini destekleyeceğiz.

Sağlık mevzuatını günümüz koşullarına göre düzenleyeceğiz. Genellikle yöresel farklılıklar dikkate alınmaksızın ülkemizin her yanında standart hizmet verilmeye çalışılmaktadır. Tam gün çalışma prensibi ile hastalara verilen hizmetler gün içine yayılacak, hasta muayene oda sayısı artırılacak, her doktor için muayene odaları oluşturulacaktır. Hastaların randevu alarak doktorlara muayene olması esastır. Sabah saatlerinden hastane koridorlarında oluşturulan kuyruklar günümüz çağdaş sağlık hizmetinin bir parçası olamaz. Aile hekimliğini yaygınlaştırarak, sağlık ocaklarının fonksiyonlarını artırarak aile hekimleri ve diş hekimleri ile birinci basamak sağlık hizmetlerini destekleyeceğiz. Bireye yönelik koruyucu hizmetleri ve evde yaşlı hastalara yönelik hizmetleri bir arada yönetecek sistemi tesis edeceğiz. İkinci ve üçüncü basamak sağlık hizmetlerini bir sevk zinciri oluşturacağız.

2016 yılında gündeme getirilen Aile Diş Hekimliği Projesi uygulamaya geçirilecektir. Ülkemizde diş fırçalama oranı Avrupa’nın 4 kat gerisindedir. 3 yaşından itibaren periyodik aralıklarla çocuklarımızın diş kontrollerinin yapılması sağlanacak, çocuğun ve ailenin diş bakımı hususunda daha bilinçli bir bireyler haline getirilmesi sağlanarak daha ciddi rahatsızlıkların ve kaynak israfının önüne geçilecektir.

Yeniden Refah iktidarında, hizmet sunum sisteminde kalite artışını gerçekleştireceğiz.

Birinci basamak sağlık hizmetlerindeki verimi artıracağız. Sağlık ocaklarında pratisyen hekimler istihdam edilmektedir. Birinci, ikinci ve üçüncü basamak sağlık kuruluşları arasındaki ilişkileri güçlendirerek, birinci basamakta bakılabilecek hastaların, hastanelere doğrudan başvurma oranları düşürülecek, hastanelere kapasitelerinin üzerinde hasta başvurularının önüne geçilecek, uzman hekimlerin pratisyen hekim gibi çalışması sorunu çözüme kavuşturulacaktır. Böylece yoğunluk nedeniyle kısalan hasta muayene süreleri uzatılacak ve tanıda yanılma oranları düşmesi sağlanacaktır.

Yeniden Refah iktidarında, acil servis hizmetlerinin niteliğini artıracağız.

Acil servisler, hızlı karar verme konusunda uzmanlaşması gereken ve müdahale gerektiren sağlık sorunlarında önemli bir fonksiyonu yerine getiren sağlık birimleridir. Bu birimlere acil olmayan hastalar tarafından başvurulması, ihtiyacı olan hastaya zamanında ve yeterli müdahale olasılığını azaltmaktadır. Kamu hastanelerinde poliklinik hizmeti süresinin sabah dar saatlere sığdırılmasının getirdiği muayene sırası bulmada yaşanan zorlukların önüne geçilerek, acil servisleri rahatlatacak ve daha nitelikli hizmet vermelerini sağlayacağız.

Acil servislerde, başta acil uzmanı olmak üzere uzman doktorların ve uzman sağlık destek personelinin istihdam edilmesini sağlayarak hizmet kalitesini ve tanıda doğruluk oranını artıracağız. 

Yeniden Refah iktidarında, koruyucu sağlık hizmetlerini geliştireceğiz.

Koruyucu sağlık hizmetlerini, sağlık ocakları temelinde yaygınlaştıracağız. Gıda güvenliğine önem verecek ve gıda denetimlerini artıracağız. Hayvancılık, tarım ve sağlıklı gıda tüketimi konusundaki sorunları çözeceğiz. Obezite ile mücadele ederek kanser, HT ve DM gibi hastalıklar ile kronik hastalıklardaki artışın önüne geçeceğiz. Çeşitli yollarla yayılabilen bulaşıcı hastalıklar ile geliştireceğimiz programlar ile mücadele edeceğiz. İşçi sağlığı ve iş yeri koşulları, meslek hastalıkları ve iş kazaları konularındaki önlemler, işverene ek yük getirmeden artırılacaktır. Erken tanı için kanser tarama çalışmaları ulusal programlar dahilinde yaygınlaştırılacaktır.

Yeniden Refah iktidarında, ilaç israfının önüne geçeceğiz. 

İlaç kontrolü ve temini önemli konular arasındadır. Artan kronik hastalıklar ilaç tüketimini artırmaktadır. Hastalarımızın tedavileri için ihtiyaç duyduğu ilaçların sürekli temini sağlanacak olup, bu ilaçların yerli ve milli kaynaklarla üretilmesi teşvik edilecektir. İlaç Takip Sistemi geliştirerek, vatandaşlarımızın ihtiyacından fazla ilaç tüketerek yeni sağlık sorunları yaşamalarını önlemek, ilaç kullanımında tasarrufu sağlamak ve narkotik ilaçlardan inşalarımızı korumak için gerekli tedbirleri alacağız.

Yeniden Refah iktidarında, sağlık turizmini geliştireceğiz.

Sağlık turizmi açısından ülkemiz önemli bir potansiyele sahiptir. Sağlık turizmi desteklenecek ve ülkemizin bu alanda markalaşması sağlanacaktır. Diyaliz hastalarının hizmet alacağı oteller oluşturularak, sağlık turizmi desteklenecektir.

Yeniden Refah iktidarında, sağlık çalışanlarının maaş ve özlük haklarında önemli ve gerekli düzenlemeleri hayata geçireceğiz.

İhtiyaç duyulan hekim ve diğer sağlık personeli kadrosu için gerçekçi bir planlama yapılacaktır. Sağlık hizmetlerindeki insan kaynakları olarak hekim ve diğer sağlık personeli için gerçekçi bir planlama yapılarak tüm sağlık personelimizin nicelik ve nitelik bakımından desteklenmesini sağlayıcı planı hayata geçireceğiz. Özellikle temel bilimler alanında öğretim üyesi açığını kapatacağız. Pratisyen hekimlerin iş tatminini artırıcı önlemler alacağız. Hemşire ve ebe sayısını artıracağız. Sağlık meslek liselerinin uygulamalı eğitimlerini daha nitelikli hale getireceğiz.

Sağlık sektörüne eşit işe eşit ücret uygulamasını getireceğiz. Performans sistemini revize ederek, hekimlik mesleğini ve onurunu rencide eden, ne kadar hasta o kadar para anlayışına sahip performans sistemine son verilecektir. Bir hastaya 15 dakikalık bir hizmet yeterli olabiliyorken, başka bir hastaya yeterli olmayabilir. Hekimlerimizi hastalarımıza hızla bakmayı bir bakıma mecbur kılan bu uygulamaları terk ederek, eşit işe eşit ücret uygulamasını getireceğiz.

Asistan ve uzman hekimlerin nöbet saatlerini düzenleyeceğiz. Asistan doktorların nöbetleri mutlaka bir insanın dayanabileceği ve hastaya faydalı olabileceği sürelerle sınırlandırılacak ve ücretlendirmesi yapılacaktır. Benzer şekilde uzman hekim nöbetleri de hakkaniyet ölçüsünde ücretlendirilecektir.

Doktorların özel muayenehane açma hakkını genişleteceğiz. Hekimin muayenehane açma hakkını genişleteceğiz. Kamu hastanelerinde çalışan hekimlerin maaşlarını koruyacak ve döner sermaye paylarını artıracağız. Muayenehanesi olan hekimlere SGK ile anlaşma ve resmi reçete yazma hakkı vereceğiz.

 

 

 

Döner sermaye ve nöbet ücretlerine merkezi bütçeden katkıda bulunacağız. Döner sermaye sisteminden kaynaklı ücret adaletsizliği çalışma barışını bozmaktadır. Sağlık çalışanlarının ekonomik, özlük ve sosyal haklarında, eşitlik, hakkaniyet ve adalet sağlanacaktır. Döner sermaye ve nöbet ücretleri merkezi bütçe ile desteklenecektir.

Tüm sağlık çalışanları güvenceli ve kadrolu olacak şekilde tek çatı altında istihdam edilecektir. Sağlık hizmetlerinde uygulanmaya devam edilen farklı istihdam modelleri, tüm sağlık çalışanlarını güvenceli ve kadrolu olacak şekilde tek çatı altında toplanması ile çözüme kavuşturulacaktır. Kamuda, herhangi bir ayrım yapılmaksızın tüm taşeron personel kadrolu hale getirilecek, Yardımcı Hizmetler Sınıfı kaldırılacak, ilgili personelin Genel İdare Hizmetleri ya da Teknik Hizmetler Sınıfına geçişini sağlayacağız.

 

 

 

KÜLTÜR-SANAT-TURİZM POLİTİKAMIZ

Türkiye'nin kültürel yapısı, tarihinin derinliklerinden gelen çok zengin ve çeşitli kültürlerin birikiminden oluşmuştur. Türkiye, coğrafi konumu gereği doğu, batı, Ortadoğu, Akdeniz, İslâm kültürü gibi farklı kültürlerin merkezindedir. Ülkemiz, tarih ve coğrafyasından devraldığı büyük bir kültür, sanat ve turizm birikim ve potansiyeline sahiptir.

Bu itibarla, birbiriyle teknik olarak alakası olmayan ve yönetilmesini güçleştiren Kültür ve Turizm Bakanlığı’nı, “Kültür ve Sanat Bakanlığı” ve “Turizm Bakanlığı” olmak üzere iki ayrı bakanlık olarak tesis edeceğiz. Bu iki bakanlığa, teşkilat yapısına göre, ehliyet ve liyakat sahibi bürokratlar tespit edilerek ve atamaları yapılacaktır.

Kültür ve Sanat Bakanlığı’nın yerel teşkilatını “İl Kültür-Sanat Müdürlüğü” olarak kuracak ve Milli Görüş’ün prensiplerinden olan yerel yönetim esaslı yapı oluşturmak amacıyla, il müdürlüklerinin uhdesinde, bir danışma meclisi gibi görev yapacak, yerel sanatçılardan, şehirde kültür-sanata destek olan bireylerden, kültür-sanat dernek/vakıf temsilcilerinden ve kültür-sanat alanında çalışmaları olan akademisyen ve araştırmacılardan oluşan “İl Kültür Sanat Kurulu”nu her il için kuracağız.

Benzer şekilde Turizm Bakanlığı’nın yerel teşkilatı olan “İl Turum Müdürlüğü”nü kuracak ve uhdesinde “İl Turizm Kurulu” üyeleri belirlenerek, yerel dinamiklerin ilin turizminin gelişmesine katkı sunmalarını sağlayacağız.

Yerelde harekete geçireceğimiz kurulların da katkısı ile “Milli Kültür-Sanat Politikası Bildirgesi”ni hazırlayacağız. Kültürel bilinçlenme ve kalkınmaya matuf kısa ve uzun vadeli hedef ve plânları ortaya koyacağız.

Kültür Bakanlığı bünyesinde “Anadolu ve Trakya Gastronomi Kültürü Araştırma ve Yaşatma Enstitüsü”nü kuracağız. Bu zengin kültürü yaşatmak için gerekli olan çalışmaları ve araştırmaları desteklemek, yayınlar çıkarmak, yarışmalar yapmak ve tescillenmesini sağlamak üzere çalışmalar yapacağız.

Müzik eserleri ile ilgili yeni bir telif yasası yapacak, böylece sanatçılarımızın hayatlarını hak ettikleri gibi idame ettirebilmelerini ve yeni eserler üretebilmeleri için kaynak sağlamalarını destekleyeceğiz. Bütün anonim eserler tespit edecek, telif gelirlerini kültür ve sanat çalışmalarını desteklemek üzere kullanacağız. Ayrıca sanatçılarımızı, SGK sistemine dahil ederek, sosyal güvencelerini temin edecek ve emekli olabilecekleri bir sistem oluşturacağız. Ülkemizin sanat ve sanatçı envanterini çıkartmak üzere çalışmalar başlatacak ve yerelden başlayarak tespit komisyonları oluşturacağız.

Birçok medeniyete ev sahipliği yapmış olan ülkemizin, tüm turizm unsurlarını tespit etmek üzere kapsamlı kültür envanterini çıkaracağız. Bu envantere göre ülkemizdeki kültür ve sanat varlıklarının takibini yapacağız. Ülkemizde bulunması gereken ancak bir şekilde yurtdışına çıkarılmış olan tarihi varlıklarımızın, uluslararası hukuktan kaynaklı haklarımızı kullanarak ülkemize dönüşünü sağlayacağız.

Turizm Bakanlığı’na bağlı olarak faaliyet sürdürecek yeni “Alan Başkanlıkları”nı ihdas edecek ve bu alanları ivedilikle turizme kazandıracağız.

İl Turizm Müdürlükleri’ne yetki verilerek, turizme hizmet edebilecek bütün arkeolojik alanlar, sit alanları, ören alanları, tümülüsler, muharebe alanları ve coğrafi oluşum alanları tespit edilmesini sağlayacak, bu alanları korumaya alarak müstakil idari birimler tarafından yönetilmesini ve gözetilmesini sağlayacağız.

Turizmin geliştirilmesine kaynak oluşturmak üzere ülkemize gelen bütün turistlerden alınan %2 oranındaki Konaklama Vergisi uygulamasını sürdüreceğiz.

Ülkemizin her bölgesinde devlet destekli “Turizm Köyleri” ihdas ederek, hem o bölgedeki orijinal yerel sosyal hayatı ve kültürü yaşatacak, hem de bölgenin yerel zirai mahsullerinin ziraatının yapılmasını sağlayarak yerli zirai ürünleri koruma altına alacağız.

 

 

SPOR POLİTİKAMIZ

Spor, toplumumuzdaki her bireyin özellikle de gençlerimizin ve çocuklarımızın topluma faydalı, ahlaklı, terbiyeli, şuurlu ve madde kullanmayan birer fert olmalarını sağlama noktasında etkili bir eğitim unsurudur.

Yeniden Refah iktidarına, spora gereken önemin verilmesi için Bakanlık ve Genel Müdürlük olarak Türkiye'nin temel spor politikasını ve Bakanlık ile bağlı birimlerin yapısını yeniden belirleyeceğiz.

Spora bakışımız; objektif, ufku geniş, sporla gençliği ve toplumu bütünleştirecek, “Kolaylaştırın zorlaştırmayın, müjdeleyin nefret ettirmeyin” düsturunu ilke edinen, liyakat sahibi görevlilerle spor teşkilat yapısının desteklenmesi, güçlendirilmesi, revize edilmesi üzerine olacaktır. Mevcut personelin hızlı bir şekilde yeni vizyona uygun olarak eğitilmesi ve yeni çalışma modeline motive edilmesidir.

Spor federasyonları ile birebir muhatap olarak, yeni çalışma modellerini belirleyeceğiz.  Spor federasyonlarına gerekli destekler sağlanacak, başta eğitim faaliyetleri olmak üzere sporla toplumun buluşturulması, sporu geliştirme, gençler ve çocuklar başta olmak üzere toplumu ıslah etme, terbiye ahlak ve disiplini geliştirecek, elde edilecek başarılarla bu emekleri taçlandıracağız.

Ülkemizde ciddi bir spor politikasının olmayışından kaynaklanan işleyişle ilgili sorunların, spor branşlarının desteklenmesinde hatalı uygulamalara sebebiyet verdiğini görmekteyiz.

Ülkemizde özellikle seyirci yoğun sporlardan olan; futbol, basketbol, voleybol, hentbol gibi takım sporları desteklenmektedir. Bu sporlar takım halinde yapıldığından ve fertlerin tek başına bu sporları icra etmeleri mümkün olmadığından, yapanı az, seyredeni fazla olan seyir sporlarıdır.  Bu sporların ıslah edici, terbiye edici özellikleri yok denecek kadar azdır. Seyircileri arasında zıtlaşmalar ve kötü söz kullanımı söz konusudur. Başka biri olumsuz yönü de bahis ve kumar sektörünün bu sporlarda zirvede olmasıdır.

Yeniden Refah iktidarında, ferdi sporları, “herkes için spor” sloganı ile destekleyerek, ferdi spor branşlarının da hak ettiği desteği almasını sağlayacağız. Toplumun yoğun olarak spor yapmasını sağlayarak akıl ve vücut sağlığına sahip nesiller yetiştirebilmek için ferdi sporları da destekleyeceğiz. Ferdi sporları desteklerken olimpik olan ve olimpik olmayan branşlar şeklinde bir ayrıma gitmeden, branş çeşitliliğini artıracağız. Ferdi branşlar için tesisleşme, tanıtım, eğitim faaliyetleri ve organizasyon faaliyetlerini geliştireceğiz.

 

Yeniden Refah iktidarında, tesisleşmeyle ilgili spor yatırımlarını daha fonksiyonel hale getireceğiz. Birçok ilimizde stadyumlar yapılmak suretiyle tesisleşmeye büyük yatırım yapılmıştır. Ancak yapılan yatırımların spor kültürünü beklenen ölçüde geliştiremeyeceğini öngörmekteyiz. Çünkü yapılan yatırımlar, ağırlıklı olarak seyir sporlarına yönelik branşlar için inşa edilmiş olup, sporun eğitici ve ıslah edici özelliklerini destekleyici yatırımlar değildir. Ferdi sporları destekleyerek, sporun bireylerin gelişimine ve kültürümüze katkı sağlamasını desteklemek üzere, iktidarımızda yapacağımız yatırımlarda tüm spor dallarında tesisleşecek yatırımları hayata geçireceğiz.

Yeniden Refah iktidarında sporcu eğitimi ile ilgili düzenlemeleri yapacağız. 2008 yılında Bağımsız Spor Federasyonları statüsüne geçiş yapılmasıyla, federasyonların idaresinde, yönetiminde pratikleştirilen antrenör eğitimleri, antrenör kursları, kurslara katılım şartları sonraki tarihlerde özellikle son yıllarda Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın ve Spor Genel Müdürlüğü’nün ilgili Eğitim Dairesi birimleri tarafından ortaya konulan yönetmelikler bu işlevselliği büyük ölçüde ortadan kaldırmıştır.

Zorlaştırılmış şartlarla kişilerin antrenör eğitimlerinin şartları ağırlaştırılmış, eğitim şartı adı altında eğitim hakkı kişilerin elinden alınmıştır. Uygulamada ülke sporuna yüksek seviyede katkı sunan antrenörlerimizi yeniden ülke sporuna kazandıracağız. Yeni şartlarla kolaylaştırılmış antrenör kursları, bütün spor federasyonlarına açtırılacak, antrenörlerin atamaları adalet ve liyakat esasına göre yapılacaktır.

Yeniden Refah iktidarında sporu özendirici ve faydalarını öne çıkarıcı organizasyonları düzenleyecek ve destekleyeceğiz. Her spor branşında, milletimiz için vazgeçilmez bir gereklilik olan ahlaki değerleri önceleyen, yüksek standartlara sahip ulusal ve uluslararası organizasyonları destekleyeceğiz.

Yeniden Refah iktidarında, sporun tanıtımındaki hataları ve eksiklikleri gidereceğiz. Başta TRT olmak üzere, medya, basın ve yayın kuruluşları ile görüşmeler yaparak, bütün spor branşlarının eşit şekilde, eşit sürelerle televizyon, radyo ve basın kuruluşlarında tanıtımının ve eğitiminin yapılmasını sağlayacağız. Özellikle çocuklarımızın ve gençlerimizin kişisel gelişimlerinde terbiye ve ıslah edici özellikleri daha fazla olan ferdi sporların bu yayınlarla tanıtılmasını sağlayacağız.

Yeniden Refah iktidarında spor faaliyetlerini düzenleyici mevzuatları spor ve sporcu dostu bir yaklaşımla revize edeceğiz. Türkiye'deki spor faaliyetlerinin verimliliğin arttırılması ve gereksiz bürokrasinin ortadan kaldırılması amacıyla mevzuatı yeniden düzenleyeceğiz. Bağımsız Spor Federasyonları statüsünün kaybolan işlevlerini geri kazandıracağız. Kanun ve yönetmelikleri “Kolaylaştırınız, güçleştirmeyiniz; müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz” düsturu ile yeniden gözden geçirip başta spor eğitimleri olmak üzere her alanda pratik ve hızlı olan, spor ve insan haklarının özüne uygun bir mevzuata geçilecektir.

 

 

 

YURTDIŞI VATANDAŞLARIMIZLA İLGİLİ POLİTİKAMIZ

Ülkemiz dışında yaşayan vatandaşlarımızın dış temsilciliklere erişimlerini artırıcı uygulamalar geliştireceğiz. İşlemlerin birçoğunun bürokratik açıdan sadeleştirilmesini ve mümkün olduğunca dijital ortamlarda gerçekleştirilmesini sağlayacağız. Vatandaşlarımızın yaşadıkları ülkelerde veya Türkiye’de, hak ve hukuklarının korunmasına ve yapılacak genel seçimlerde oy kullanma haklarına erişimlerini sağlamak üzere yurtdışında aktif olarak temsil edilmelerini sağlayıcı girişimlerde bulunacağız. Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın sosyal dayanışma kültürlerini geliştirici politikalar üreteceğiz. Kendi kadim kültürlerini, yurtdışında doğan veya büyüyen nesillerine aktarmalarını destekleyici politikalar üreteceğiz. 

Yurtdışında vatandaşlarımızın sık olarak maruz kaldığı, çocuklarının gayrimüslim ailelere verilmesinin önlenmesi yönünde devletlerarası mekanizmaları aktif hale getireceğiz.

Yaşadıkları ülke tarafından, kendi vatandaşlığına geçmeye ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından çıkmaya mecbur bırakılma uygulaması yerine çifte vatandaşlık uygulamasına geri dönülmesi için gerekli girişimlerde bulunacağız.

Emekli gurbetçilerimizin, Türkiye'ye temelli dönüşlerinde, emekli primlerinde işçi primi ile beraber, işveren primlerinin de ödenmesini sağlayacağız.

Gurbetçi vatandaşlarımızın izin sezonunda, Türkiye’ye kendi araçları ile gelenlerin yol güzergâhlarında yaşadıkları sorunları çözeceğiz. Ayrıca izin dönemlerinde, Türk Hava Yolları’nın yeterli sayıda ve makul fiyatlar ile uçuş biletleri sunmasını sağlayacağız.

Türkiye faaliyet gösteren telekom şirketlerinin, gurbetçi vatandaşlarımıza daha uygun tarifeler sunmasını sağlayacağız.

Gurbetçi vatandaşlarımıza, Avrupa'da ikamet ettiği ülkede belirli bir süre kalmasının ardından, Türkiye’ye gümrüksüz araç, makine veya teçhizat getirebilme hakkını vereceğiz.

Avrupa'daki Türk Derneklerinin, TC. Konsoloslukları önderliğinde işbirliği içinde çalışmasını artırıcı politikalar geliştireceğiz.

Türkiye'de yatırım yapmak isteyen gurbetçilerin önündeki ağır bürokratik engelleri kaldıracağız.

Yurtdışında evlenen genç çiftlere, Türkiye Cumhuriyeti Konsoloslukları bünyesinde, Aile Eğitim Seminerlerinin verilmesini sağlayacağız.

Başta Almanya olmak üzere, vatandaşlarımızın yoğun olarak yaşadığı ülkelerde, İslâm Dininin resmi din olarak kabul edilmesi için devletlerarası girişimlerde bulunacağız.

ZİRAAT VE HAYVANCILIK POLİTİKAMIZ

Yeniden Refah iktidarında, çiftçi borçlarında düzenlemeler yapılacak ve borç faizleri silinecektir.

Çiftçimiz, başta Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatifine olan borçları nedeniyle icralık olmuş, tarlası, traktörü haczedilmiş, tarımsal faaliyetleri yapamaz yürütemez hale gelmiş, sürekli borçlanmak zorunda kalmıştır. Çiftçilerimizin yeniden üretime geçebilmelerini sağlamak için birikmiş çiftçi borçlarının faizini sileceğiz. Anapara borçlarını ise her çiftçinin bireysel ödeme gücüne göre yeniden yapılandıracağız. Tarımsal üretimin devamı için elzem olan traktör, tarımsal alet ve makine gibi haczedilmiş olan malların derhal çiftçiye iadesini yapacağız. Tohum, gübre, tarım kimyasalları ve benzeri girdilerde en az %50 oranında indirime giderek, üretim için gerekli malzemelerin tedarik sorununu çözeceğiz. Elektrik ve mazotun çok pahalanması, sulama maliyetlerini aşırı arttırmıştır. Elektrik ve mazot kalemlerini vergiden muaf hale getireceğiz. Çiftçiye sulama desteklerini arttıracağız. Hayvancılığın ana girdisi olan yem tedariki ile ilgili destekleri önemli ölçüde artıracağız. Tarımsal üretim kotalarını kaldırarak Türkiye’nin tarımda kendine yeter hale gelmesini sağlayacağız.

Yeniden Refah iktidarında, her bölgenin iklim ve toprak özelliğine, üretim kabiliyetine göre destek programları hazırlayacağız.

Ülkemizin mevcut tarımsal ürün üretiminde, üretimin bölgelere göre planlanması söz konusu değildir. Tarımsal destekler ve taban fiyatları ise çok geç açıklanmaktadır.  Ürün fark ödemeleri üreticiye değil tarla sahibine verilmektedir.

Yeniden Refah iktidarında, ülkemizin her bölgesinin üretim kabiliyetinin farklı olmasından ötürü bölgesel tarım planlaması yapacağız. Planlamaya destek olmak için sonraki yılın destek tutarlarını tohum/fide ekim döneminden 3 ay önce açıklayarak, çiftçimizi fiyat ve maliyet planlaması yapma olanağına kavuşturacağız. Destekleme politikasını bölgesel kabiliyete göre yaparak aynı zamanda üretim planlamasını çiftçimizin yapmasını sağlayacağız. Ürün fark ödemelerini tarla sahibine değil, üreticiye vereceğiz. Sözleşmeli üretimin yaygınlaştırılması yoluyla ürünün değerine göre satışına ve üretim planlamasına katkı sunacağız.

Yeniden Refah iktidarında, üretici birliklerini, çiftçimize ucuz girdi temininde ve mahsulün değerine satışında etkin rol oynayacak yapıya kavuşturacağız.

Ülkemiz çiftçilerinin önemli bir bölümü küçük üretici olduğundan, girdi temininde ve mahsul satışında pazarlık güçleri zayıftır. Birlikler, yüksek miktarda alım ve satım yapabileceğinden, etkinleştirildiğinde pazarlık gücü yüksek olan yapılardır. Birliklerin, uygun fiyata girdi alımı ve üretilen mahsulün değerinde satışı hususlarında yetkilendirilmesini ve desteklenmesini sağlayacağız. Özellikle yerli ve milli girdi kullanımı konusunda birlikleri teşvik edeceğiz. Birliklerimizi, alımda ve satımda piyasa fiyatını belirleyici konuma getirerek çiftçilerimizin girdi maliyetlerini ucuzlatacak, satış fiyatlarının ise değerini koruyacağız.

Yeniden Refah iktidarında, meraların amacı dışında kullanılmasını engelleyecek ve yem üretimi teşvik edeceğiz.

Çiftçilerimizin önemli girdilerinden olan fabrikasyon yem fiyatları çiftçinin kazancını beslerken kaybeder hale getirmekte, küçükbaş hayvan yetiştiriciliği için çok önemli olan meralar, amacı dışında kullanılmakta ve giderek azaltılmaktadır. Yem hammaddesi üretimini teşvik edecek, ekili alanlarda yem bitkileri ekimi oranının basamaklı olarak önce %30’a, takiben %40a ulaşmasını sağlayacağız. Mera alanlarına sahip çıkarak, hayvansal gıda üretim maliyetlerini düşüreceğiz. Meraların amacı dışında kullanılmasını engelleyecek, mera ıslah ve denetim çalışmalarını etkin hale getireceğiz.

Hayvansal gıda fiyatlarını düşürmek ve üretimi çeşitlendirmek için küçükbaş hayvan yetiştiriciliğini destekleyeceğiz. Ayrıca kaz, ördek, hindi, bıldırcın gibi hayvanların üretimini teşvik edeceğiz. Bu hayvanlara olan talebi artırmak üzere farkındalık çalışmaları ve kamu spotları hazırlayacağız. Büyükbaş hayvan üretimini de destekleyerek et ve süt üretiminde ülkemizi kendisine yeter hale getireceğiz. Manda yetiştiriciliğine verilen desteği artıracağız. Köy yaşamını ve hayvancılığı desteklemek amacıyla, kamuda önemli sayıda veteriner hekim istihdamı gerçekleştirerek, ücretsiz veterinerlik hizmetlerini hayvan yetiştiricilerine sunacağız.

Yeniden Refah iktidarında, Tarımsal Destekler Katılım Bankasını kuracağız.

Ziraat Bankası, kuruluş amacından ayrılmış ve ticari banka olmuştur. Tarım Kredi Kooperatifleri Birliği, Et ve Süt Kurumu, Toprak Mahsulleri Ofisi, Fiskobirlik benzeri kooperatifler ile tarımla ilgili diğer kurum ve kuruluşların ortaklığından oluşan Tarımsal Destekler Katılım Bankası kurulacak, devletin verdiği destekler ve teşvikler bu banka aracılığı ile çiftçiye ulaştırılıp ödenecektir.

Yeniden Refah iktidarında, köylerde ahır, ağıl, depo kurmak veya köy evi yapmak için mevzuatta gerekli düzenlemeleri yapacağız.

Büyükşehir yasası ile köylerin mahalle statüsüne alınması ve mücavir alanlarda hayvancılığa izin verilmemesi, başta çayır mera kullanımını engellemekte, hayvancılık yapılarak değerlendirilebilecek bazı hammaddeler telef olmaktadır. Köylerin mahalle statüsünde olması nedeniyle, çiftçi köyünde şehirdekine benzer ruhsatlandırma prosedürüne tabi tutulmakta ve belediyelere yüksek oranlarda harç parası ödemek zorunda bırakılmaktadır. Bu ve benzer durumlar, çiftçiyi ve besiciyi köyden şehirlere göç etmeye teşvik etmektedir.

İktidarımızda, köylerde ahır, ağıl, depo kurmak veya köy evi yapmak için mevzuat uygun hale getirilecektir. Köylerdeki hayvancılık yetiştirme imkânından çiftçimiz mahrum edilmeyecek, gereken tedbirleri alarak şehirlere yakın tarımsal yerleri üretim yapılabilir hale getireceğiz.

Yeniden Refah iktidarında, dünyada yaşanan iklim değişiminin tarımsal üretime etkileri konusunda gerekli çalışmaları yapacak ve önlemleri alacağız.

Çevre Bakanlığının adına “İklim Değişikliği” kelimesi eklenmiş olsa da dünyada yaşanan iklim değişiminin tarımsal üretime etkileri konusunda yoğun çalışma başlatarak olabilecek tarımsal risklerle ilgili tedbirleri alacağız.

Yeniden Refah iktidarında, tarım sektörünün markalaşması için gereken tedbirler, destek paketleri ve mevzuat ivedilikle uygulamaya alınacaktır.

Tarımsal ürünlerimiz uluslararası piyasada emsal ürünlerden düşük fiyata satıldığı için çiftçimizin ve ülkemizin kazancı düşmektedir. Diğer sektörlerde olduğu gibi tarım sektörünün markalaşması için gereken tedbiri alarak mevzuat uygulamaya alacağız. Tarım Bakanlığı ve Ticaret Bakanlığı bu konuyu öncelikleri arasına alacaktır. Tarımsal Ekonomik Araştırma Enstitüsü’nü, tarıma hizmet edecek çalışmalar yapan, çiftçi ve ülke ekonomisine katkı veren bir yapıya kavuşturacağız.

Tarımda ve hayvancılıkta kullanılan ilaçların yerli ve milli sermaye eliyle üretilmesini sağlamak üzere Kamu-Özel Sektör Ortaklığı modellerini geliştirecek, sadece özel sermaye eliyle bu yatırımları yapmak isteyenleri ise hibe ve teşviklerle destekleyeceğiz.

Tarım İşçileri ve Mevsimlik İşçiler için gerekli iyileştirmeleri yapacağız.

Beka meselesi olarak gördüğümüz tarımsal üretimin olmazsa olmazlarından olan tarım işçisinin ve mevsimlik işçilerin temin edilmesi, her geçen gün daha büyük sorun olmaya başlamıştır. Yeterli sayıda tarım işçisi bulamadığı için üretimi bırakan veya düşük katma değerli üretimlere yönelen toprak sahipleri söz konusudur. Tarım işçileri ve ailelerine; barınmaları için barınak, çocuklarına eğitim imkânı, sosyal güvenlik imkânı, sağlık hizmetleri vererek, tarım işçiliğini özendireceğiz. Mevsimlik işçi uygulamasında gerekli düzenlemeleri yaparak ve devlet destek paketlerini oluşturarak mağduriyetleri sona erdireceğiz.

Yeniden Refah iktidarında, ata tohumlarını tespit etme ve geliştirme konusundaki çalışmaları artırarak desteklemeye devam edeceğiz. Çiftçilerimizi ve aziz milletimizi yabancı menşeili ve üretimi dışa bağımlı hale getiren kısır tohum kullanımından kurtaracağız. Ata tohumu kullanımını teşvik edeceğiz.

Yeniden Refah iktidarında, tarım, hayvancılık ve sağlıklı gıda üretimi ile ilgili gerekli tedbirleri alacağız.

5977 sayılı Biyogüvenlik Kanunu’nda düzenleme yaparak, GDO olarak bilinen Genetiği Değiştirilmiş Organizmaların, tarım ve hayvancılık başta olmak üzere tüm gıda, ilaç ve ilişkili sektörlerde kullanılmasını yasaklayacağız. Şeker pancarı üretimini destekleyerek, gıda üretiminde tatlandırıcı kullanılmasının önüne geçeceğiz. İnsan sağlığını tehdit eden yağların ve katkı maddelerinin gıda ve ilaç sanayiinde kullanılmaması için gerekli hukuki tedbirleri alacak ve cezai yaptırımları düzenleyeceğiz.

Yapay et üretimi ile ilgili araştırma ve üretim çalışmalarını sona erdirecek, yapay etin, hayvancılık için bir alternatif olmasını engelleyecek ve toplumumuzda bu hususta farkındalık oluşmasını sağlayacağız.

Domuz eti ve salyangoz gibi ürünlerin üretimine ve ihracatına engel olmamakla birlikte, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisindeki kasaplardan veya market reyonlarından bu ürünlerin temin edilmesini yasak hale getireceğiz.

 

        

 

 

MAHALLİ İDARELER POLİTİKAMIZ

“Yeniden Refah Partisi iktidarında, her kamu kurumunun girişine ‘Rüşvet alan da veren de melundur’ tabelasını asacağız.”

Dr. M. Ali Fatih Erbakan

 

Şehirlerimizi İnsan Merkezli Olarak İnşa Edeceğiz.

Türkiyenin temel sorunu, ahlak ve maneviyatın erozyona uğramasıdır. Çarpık şehirleşme ve rant sorunu bu çerçevede dikkat çekmektedir. Türkiyede nüfusun ağırlıklı kısmı başta İstanbul olmak üzere birkaç büyükşehirde toplanmış bulunmaktadır.

Geçimini zar zor sağlamaya çalışan vatandaşlarımız, barınma ve ulaşım sorunları karşısında çaresiz kalmaktadır. Yüksek kiralar, toplu ulaşım ve trafik sorunları vatandaşı zor durumda bırakmaktadır.

Şehirlerin aşırı kalabalıklaşması başka sorunların da habercisi olmuştur. Vatandaşlarımız, büyük şehirlerde ekonomik sorunlarla birlikte eğitim, sağlık, istihdam ve çevre kirliliği başta olmak üzere sayısız sorunla uğraşmaktadır.

Yanlış kalkınma, tarım ve yönetim politikaları neticesinde oluşan iç göç, toplumun sosyal yapısını ve güvenliğini olumsuz yönde etkilemektedir. Bu etki sadece göç edenlerle sınırlı kalmayıp toplumun tüm kesimlerini kapsamaktadır.

Yeniden Refah iktidarında, büyükşehirlerimizde göçün önlenmesi ve tersine göçün sağlanması için maddi ve manevi kalkınmayı dengeli ve planlı bir şekilde yürütecek, ülkemizin tamamı yaşanılır hale getireceğiz.

Yatay, dengeli, ölçülü, daha insani şehirler inşa edeceğiz. Ucuz ve kaliteli konut projeleri ile vatandaşlarımızın barınma sorununa rant odaklı değil, insan odaklı ve ihtiyaca göre çözümler üreteceğiz.

Son yıllarda tarihi canlandırma bahanesi ile milletimizin tarihi ve kültürel mirasının rant unsuru olarak görülmesini tarihimize, ecdadımıza ve şehirlerimize yönelik saygısızlık ve nezaketsizlik saymaktayız.

Unutmamalıyız ki gelecek nesiller önceki kuşakların tercihleriyle şekillenen şehirlerde doğarlar. Yeniden Refah Partisi iktidarında, şehirlerimizin inşası ve dönüşümünde gelecek nesilleri önceleyen ve yaşam kalitesine odaklanan temel politikaları dikkate alacağız.

Şehirlerimizi kültürel kimliğimize, ahlaki ve manevi değerlerimize uygun inşa edeceğiz. Şehirlerin imar ve deprem planlarını bilime uygun olarak hızla yapacağız. Şehirlerimizde koruyucu ve kalkınma odaklı sosyal politikaları planlayacak, geliştirecek ve uygulayacağız. Şehirlerimizin doğal ve tarihi dokusunun bozulmasına izin vermeyeceğiz. Tek merkezli ve çarpık yapılaşmanın önüne geçecek, kentsel dönüşümleri amacına uygun yapacağız. Kentsel dönüşümde, rantsal değil, kentsel dönüşümü esas alacağız. Tüm şehirlerimizi, medeniyet değerlerimize ve kültürel kimliğimize uygun olarak inşa edecek mimarlara ve şehir planlamacılarına emanet edeceğiz.

Yeniden Refah iktidarında, yerel yönetimleri vatandaşlarımızın katılımı ile güçlendireceğiz.

Milli Görüş, sosyal belediyecilik, yerel hizmetler anlayışı ve uygulamalarında Türkiyede belediye yönetimleri için en başarılı model olmuştur.

Son dönem belediyeciliğinde ise özellikle büyük yatırımlar yapılarak, inşa edilen belediye tesisleri marifetiyle, halka hizmet anlayışı ayni ve nakdi yardımlar, “Çalıyor ama hizmet de yapıyor” belediyeciliğini ortaya çıkarmıştır.

Bu çarpık belediyecilik anlayışını ülkemizin tamamen kaldırmak üzere, imkânları ve yetkiyi tüm ülkeye yayacak, gerçekçi bir Yerel Yönetimler Yasası çıkaracağız. Yerel Yönetimler Yasası ile coğrafi durumu ve nüfusu dikkate alarak köyleri ve beldeleri yeniden düzenleyeceğiz. Merkezi bütçeden belediyelere yapılan kaynak aktarımlarını, hizmet alanlarıyla uygun şekilde olmak üzere artıracağız.

Büyükşehir Belediyesi Kanununda yapılan düzenleme ile halen 30 büyükşehir belediyesi bünyesinde beldeler kaldırılmış, köyler mahalleye dönüştürülerek il özel idareleri lağvedilmiştir. Halen 51 ilimizde köy, belde ve il özel idaresi statüsü mevcudiyetini devam ettirmektedir. Bu illerde, muhtarlar ile birlikte mevcut il ve ilçe özel idarelerinin işbirliğiyle çalışmaların verimli olarak yürütülmesini sağlayacağız.

Yeniden Refah iktidarında, yerel yönetimlerde katılımcı demokrasi uygulamalarını yaygınlaştıracağız. Bunun için belediye meclislerinin ve kent konseylerinin yapısını toplumumuzun yapısına ve kültürüne uygun olacak biçimde gözden geçirecek, yetkilerini artıracak, verimli çalışmaları için gerekli tedbirleri alacağız. Muhtarlarımızın da belediye meclislerinde temsil edilmesini sağlayacağız.

Sektör temsilcilerine ek olarak, doğrudan vatandaşların katılımını sağlayacak Halk Meclisleri”ni ve Mahalle Meclisleri”ni ihdas ederek, milletimizin yönetime katılmasını teşvik edeceğiz.

Kırsal bölgelerden şehirlere göçün engellenmesi amacıyla, yerel kaynakları üretime yönlendireceğiz. Böylece il, ilçe ve köylerde istihdamın ve refahın artmasını sağlayacağız.

Yerel yönetimler ile tarım arazilerini, doğal ve kültürel kimlikleri ve yeşil alanları titizlikle koruyacağız.

Yeniden Refah iktidarında, Anayasa ile garanti altına alınan sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşam hakkı” ilkesine dayalı olarak çevreci, doğal dengeyi koruyan, çevre dostu belediyeleri oluşturacağız.

Kırsal kalkınmayı destekleyerek herkesin kendi işinin sahibi olmasını ve kırsalda istihdam olanağı bulmasını sağlayacağız. Kırsal kalkınmanın temini için Yeni Nesil Kooperatifler”in kurulmasına öncülük ederek gelirin tabana yayılmasını sağlayacağız.

Yerel ekonomik kaynakları değerlendirerek, bölgesel gelişmeyi sağlayacak ve Yerel Ekonomik Gelişme Programı”nı uygulayacağız.

Şehirlerin ekonomik ve sosyal yönden gelişmesi için özellikle büyükşehir ve il belediyelerine, gelişen ve değişen dünya şartlarına ve teknolojilerine uygun hazırlayacağımız planlarla yön verecek “Şehir Strateji Birimi”ni kuracağız.

Belediyeleri, israftan ve maliyetli popülist yaklaşımlardan kaçınan, yolsuzluğa, iltimasa ve rüşvete taviz vermeyen; üretimi, istihdamı ve verimliliği esas alan ehil kadrolarla yönetilir hale getireceğiz.

Yeniden Refah iktidarında, kentsel dönüşümde rantı durdurup, adaletli paylaşımı önceleyeceğiz.

Kentsel dönüşüm uygulaması, 35 ilde yaklaşık 6,5 milyon konut ve 26 milyon insanımızı ilgilendiren önemli bir konudur. Bu kanun çıkarılmadan önce yeterince tartışılmamış; sosyo-ekonomik, hukuki, psikolojik ve hak boyutu çok önemli olmasına rağmen ilgililerin, STK’ların, meslek odalarının ve üniversitelerin katkısı talep edilmemiştir. Dolayısıyla Kanun, kelime ve kavram kargaşası içerisinde değerini yitirmiştir.

Şehirlerimizi kısa vadeli şahsi rant ve menfaatlere kurban vermeyeceğiz. Yüz yıl sonrasını düşünerek şehirlerimizi planlayacağız. Yaşanabilir şehirler inşa etmenin temel prensibi rant, menfaat, yolsuzluk değil, bir arada mutlu yaşamaktır.

Halkımızın geleceğini ciddi şekilde olumsuz etkileyeceği açık olan bu uygulama, kentsel dönüşümden ziyade rantsal dönüşüme gitmekte, vatandaşın hem elindeki evi alınmakta hem de aşırı borçlandırılarak geleceği karartılmaktadır.

Büyükşehir Belediyesi Kanunu, Kentsel Dönüşüm Kanunu ve yerel yönetimlerin güçlendirilmesine yönelik çıkarılan yasaların uygulanmasında hem yerel yönetimlerin kendi içinde, hem de merkezi yönetim ile yerel yönetimler arasında ciddi yetki ve koordinasyon problemleri meydana gelmektedir.

Şehirleri insanlar, insanları da şehirler inşa etmektedir. Şehirlerin inşa edilme tercihi ve anlayışı insanların kimliğini, şahsiyetini ve yaşam alışkanlıklarını belirlemede etken rol almaktadır.

Yeniden Refah iktidarında, kentsel dönüşümde amaç rant olmaktan çıkarılarak bölgede yaşayanların yaşam kalitesinin artırılması ve şehir kimliğinin korunması olacaktır.

“Riskli Alan” kavramı, adalet ve hakkaniyet ölçülerine göre yeniden tanımlanacaktır. Kentsel dönüşümde riskli alanlarda yaşayanların, mahalli yönetimlerin, STK ve meslek odalarının sürece katılmasını sağlayacağız. Şehirlerin geleceği, medeniyetin geleceği olarak ele alınmak suretiyle mahalle kültürünü, komşuluk ilişkilerini ve geleneksel mimari kültürümüzü koruyacak ve geliştireceğiz. Şehirlerin imarında ve dönüşümünde kültürel farklılıkları göz önünde tutarak insani, kültürel ve evrensel hassasiyetleri gözeteceğiz. Kentsel dönüşümde, tarımsal arazileri heba etmeden yatay şehirleşme planlamasına özen göstereceğiz.

Yeniden Refah iktidarında; tarihi ve doğal doku korunacak, estetiği olan şahsiyetli şehirler oluşturacağız. Ahlaki ve manevi açısından da şehrin, arsanın ve toprağın rant unsuru olmaktan çıkarılmasını sağlayacağız. Rantın önüne geçmek için kentsel dönüşüm alanlarında ve diğer alanlarda fiyat denetim mekanizması geliştireceğiz.

Kentsel dönüşümde, bölgesel ve sosyal durumu göz önüne alacak, yerel kültürü koruyacağız. Alan içerisindeki sağlam ve yeni binaları koruyacağız. İnsanların beton kulelerin arasına sıkıştırıldığı, komşuluk ilişkilerini yitirdiği, sosyal gelişimlerini sekteye uğratarak birbirinden uzaklaştığı dikey betonlaşmaya izin vermeyeceğiz.

Şehirlerde en uygun yükseklikte yatay şehirleşmeyi yaygınlaştıracak, iyileştirme projelerini uygulayacağız. “Sosyal Devlet Projesi” anlayışıyla, evi olmayan en alt gelir düzeyindeki ailelere her yıl belirli sayıda sosyal konut yapacağız.

Parklarda, sokaklarda hayat mücadelesi veren kimsesiz, evsiz insanların ve sokak çocuklarının sorunlarını ayrıntılı olarak gözden geçirerek kalıcı, yapısal çözümler üreteceğiz.

Milletimiz 14 Mayıs’ta ülkenin tekrardan 28 Şubat karanlığına dönmesine izin vermeyecek!

Milletimiz 14 Mayıs’ta ülkenin tekrardan 28 Şubat karanlığına dönmesine izin vermeyecek!

 

 

İstanbul Aday Tanıtım toplantımızda konuşan Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, “Milletimizin ferasetine güveniyorum. 14 Mayıs’ta ülkemizin tekrardan 28 Şubat’ın karanlığına dönmemesi ve maceraya sürüklenmemesi için Cumhur İttifakı’nı zafere götürecek ve Milli Görüş’ün tek temsilcisi Yeniden Refah Partisi’ni de Meclis’e taşıyacaktır.”

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, 28. Dönem İstanbul Milletvekili adayları tanıtım toplantısına katıldı.

 

 

‘Aile meselesi beka meselemizdir’

Coşkulu bir kalabalığa hitap eden Genel Başkanımız, 1969 ruhuyla aynı istikamet üzere ve önce ahlak ve maneviyat için çalıştığımızı belirterek şöyle konuştu:

 

“Aile meselesi beka meselemizdir, yeni nesillerimiz beka meselemizdir, diyoruz… Kadın, erkek, genç, yaşlı hep birlikte, Yeniden Büyük Türkiye’ye doğru emin adımlarla ilerliyoruz. Tarihi bir seçime giderken önce Ankara ve şimdi İstanbul’daki muazzam coşku, Milli Görüş’ü Meclis’e taşıyacak ve en büyük hayırlara vesile olmasını, şerlere de fren olmasını sağlayacak.”

 

 

‘Ülkeyi 7’li kaos masasına terk etmemek adına ittifaka katıldık’

Partimizin kuruluşundan bu yana sadece 4 sene olmasına rağmen 14 Mayıs’ta yapılacak seçimlerde kilit parti konumuna geldiğini kaydeden Genel Başkanımız Erbakan, “Partimiz ülkemizi 7’li masa diye nitelendirdiğimiz karanlık ittifaka teslim etmemek üzere bu seçimlerde Cumhur İttifakı’na katılma kararı alarak  üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmiştir. Bu ittifak kararında milletvekili, bakanlık pazarlığı gibi küçük hesaplar yapmadık ve sadece ve sadece bu 7’li kaos ittifakına ülkeyi teslim etmemek ve 7’li masanın işbaşına gelmesine vesile olmamak için ittifaka katılmış ve tüm seçim bölgelerinde kendi amblemlerimizle, kendi adaylarımızla seçimlere gireceğiz. Ve inşallah bu ittifak vesileyle Milli Görüş’ü, tam yirmi bir yıl aradan sonra Meclis’e en güçlü bir şekilde taşıyacağız Allah’ın izniyle.”

 

 

Altılı masaya ortak liste eleştirisi

Millet İttifakı’nın ortak liste kararını da eleştiren Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, “Gün geçmiyor ki bir terör örgütü yöneticisi 6’lı masaya destek vermesin. En son  bir tane yine PKK yöneticisi örgütün kanalına verdiği röportajda Yedili Masa’ya akıl vererek, seçimlere ortak listeyle girmeleri gerektiğini, bunun daha verimli olacağını telkin ediyor.  Ve hemen ertesi gün ittifaktaki 4 parti CHP listelerinden seçime katılacaklarını deklare ediyor… Böyle bir zihniyete asla ve asla Türkiye’yi teslim edemeyiz! 14 Mayıs’ta millerimiz bu zihniyete sahip, tarihiyle, inancıyla, değerleriyle savaşanlara gereken cevabı en güçlü şekilde verecektir!” şeklinde konuştu.

 

 

Millet İttifakı kaostan başka bir şey önermiyor!

Millet İttifakı’nın önerdiği; 7 başkan yardımcısı ve bir başkandan oluşan 8’li başkanlık sisteminin kaos ve istikrarsızlıktan başka bir şey getirmesinin mümkün olmadığını vurgulayan Genel Başkanımız, “Millet İttifakı’nın millete verebileceği bir şey yoktur. Daha cumhurbaşkanı adayı belirleme sürecinde yaşadıkları sorunlar bunun en açık ispatıdır” dedi.

 

 

Milletimiz ülkemizin tekrardan 28 Şubat karanlığına dönmesine izin vermeyecek!

14 Mayıs’ta ülkenin belirsizliğe ve kaosa terk edilemeyeceği, dindar kesimlerin kazanımlarının korunacağı, tekrardan 28 Şubat’ın karanlığına dönmeyeceği, maceraya sürüklenmeyeceği bir sonuçla karşılaşacaklarına yürekten inandığının altını çizen Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, “Ben bu noktada aziz milletimizin ferasetine güveniyorum. İnşallah Cumhur İttifakı’nı zafere götürecek, Milli Görüş’ün tek temsilcisi Yeniden Refah Partisi’ni de Meclis’e taşıyacak bu aziz milletimiz.” ifadelerini kullandı.

 

Genel Başkanımız, konuşması sonrası ‘Türkiye’nin Değerleri’ mottosuyla hitap ettiği İstanbul milletvekili adaylarıyla fotoğraf çektirdi.

 

Esenler Dr. Kadir Topbaş Kültür Sanat Merkezi’nde gerçekleştirilen programda Esenler Belediye Başkanı Tevfik Göksu da katılarak konuşma yaptı.

 

 

 

Dün yanlış dediğimize bugün de yanlış demeye devam edeceğiz!

 

‘Dün yanlış dediğimize bugün de yanlış demeye devam edeceğiz’

 

 

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, İstanbul Gaziosmanpaşa’daki Küçükköy Seçim İrtibat Büromuzun açılışını gerçekleştirmesinin ardından Bursa'da bir dizi etkinliğe katıldı.

 

CHP’li bir milletvekili adayının, camilerden okunan ezanla mücadele etme sözü verdiği bir video izlediğini belirten Genel Başkanımız Erbakan, “CHP’nin milletvekili adaylarından bir tanesi ‘toplumda hoparlörden, camilerden ezan okunması büyük bir rahatsızlık oluşturuyor. Dolayısıyla iktidar olduğumuzda ben bunun mecliste mücadelesini vereceğim, hoparlörden, camilerden ezan okunmasını durdurmamız gerekiyor’ diyor.” dedikten sonra, CHP’ye ilişkin şu değerlendirmede bulundu:

 

“Biz ne dedik; bu CHP ne kadar makyaj yapsa da, ne kadar kıyafetini değiştirse de, o genetik yapısının değişmesi mümkün değil. İşte bu açıklamalar bunu gösteriyor.”

 

 

Ezandan rahatsız olan CHP zihniyeti ile karşı karşıyayız

14 Mayıs sürecinde CHP’lilerin söylemlerini de hatırlatan Genel Başkanımız, “Diğer taraftan ‘okul öncesi çocuklara Kur’an öğretmek çağ dışılıktır, Taliban zihniyetidir’ diyen bir CHP, LGBT ‘Türk aile yapısına zarar vermez’ diyen bir CHP, Ayasofya’yı ‘müze yapacağım’ diyen bir CHP… En son dün o videoda milletvekili adayı yerel kanalda canlı yayına çıkmış ‘efendim toplumda rahatsızlık oluşturuyor, camilerden, mikrofonlardan, hoparlörden ezan okunmasını durdurmamız lazım’ diyor.” ifadelerini kullandı.

 

 

‘O 4 partiye de hayret ediyorum!’

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, başörtüsüne yönelik anayasal güvence teklifinde de CHP’nin iki yüzlü bir siyaset ortaya koyduğunu belirterek, eleştirilerine şöyle devam etti:

 

“Başörtüsü için hazırlanan Anayasa teklifine neden hayır diyorlar? Laikliğe aykırı ifadeler barındırıyormuş. 1000 sene İslam’a bayraktarlık yapmış bir ecdadın torunlarıyız, inancımızla, imanımızla, şehit kanıyla yoğrulmuş şu topraklardayız. Diğer bir ortakları seçim beyannamesinde ‘Diyanet İşleri Başkanlığı’nı, İnanç İşleri Başkanlığı yapacağım’ diyor. Diyanet’in sadece İslam diniyle ilgili çalışma yapan bir kuruluş olması doğru değil, İslam’la olan bağlantısını kopartacağız, dinler üstü olacak, İnanç İşleri Başkanlığı olacak, okullarda zorunlu din dersini kaldıracağız.’ diyor. Şu vaatlerle, şu söylemlerle biraz evvel ifade ettiğim gibi 1000 sene İslam’a bayraktarlık yapan bu milletin karşısına nasıl çıkıyorsun? Orada bulunan muhafazakar seçmenden, tabandan oy almaya çalışan o 4 partiye de hayret ediyorum. Bu CHP zihniyetinin 70 sene, 80 sene sonra yeniden iktidar olmasına vesile olmanın vebalini nasıl ödeyeceksin? Bu aziz millet 14 Mayıs’ta bu yedili masaya, hatta ‘yedili maşa’ dediğimiz bu yapıya en güzel dersi sandıkta verecektir Allah’ın izniyle. 14 Mayıs’ta aziz milletimiz hem Cumhur İttifakı’nı zaferle çıkartacak hem de Yeniden Refah Partimizi, Milli Görüş’ü inşallah Meclis’e taşıyacaktır.”

 

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan’dan Bursaspor’a ziyaret

Gaziosmanpaşa’daki Seçim Koordinasyon Merkezi açılışı sonrası Bursa’ya geçen Genel Başkanımız, Bursaspor başkanı ve yöneticilerini ziyaret etti. Bursasporlu futbolcularla da bir süre sohbet eden Erbakan gelecek maçlar için başarı diledi.

 

 

Meclis’te çok daha büyük hayırlara vesile olacağız

Bursaspor ziyareti sonrası Merinos Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi’ndeki iftar ve aday tanıtım toplantına geçen Genel Başkanımız Erbakan  gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.  

Genel Başkanımız, Milli Görüş’ün 21 yıl sonra yeniden TBMM’ye gireceğini söyleyerek, “Bu iktidar gitsin de ne olursa olsun diye yapılan değil, bu milletin derdine derman olunsun da kim olursa olsun. Yeter ki bir an evvel, mağduriyetler giderilsin diye yapılan bir siyaset karşılığını buldu. Herhangi bir seçim bölgesinde milletvekili çıkarmaya yetecek oyu almamız halinde Türkiye’nin diğer başka hiçbir yerinde 1 tane oy almamış olsak dahi, o bölgeden o milletvekilini çıkarmış oluyoruz. Adeta bağımsız adaylarla seçime gidiyormuşuz gibi olacak. Hiçbir şekilde baraj diye bir problem yok. Milli Görüş’ü tam 21 yıl aradan sonra yeniden TBMM’ye inşallah taşıyacağız. Meclis dışında yaptığımız siyasetle birçok çalışmaya vesile olduk. Şimdi de mecliste çok daha büyük hayırlara vesile olacağız.” dedi.

 

 

‘Dün yanlış dediğimize bugün de yanlış demeye devam edeceğiz’

“Biz ittifaka yanlışa ortak olalım diye değil, yanlışları el birliği ile düzeltelim diye girdik” mesajı veren Dr. Erbakan, “Eksikleri tamamlayalım, bunların düzeltilmesinde vesile ve takipçisi olalım maksadıyla girdik. Bizim ittifak kararımız tamamen ilkelerimiz ve prensiplerimiz üzerine inşa edilmiş bir karardır. Biz Yeniden Refah Partisi, Milli Görüş olarak dün yanlış dediğimize bugün de yanlış demeye devam edeceğiz.” ifadelerini kullandı.

 

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Millet İttifakı’nın vaatlerine dikkat çekti!

Millet İttifakı’nın iktidar olmasını engellemek istediğimizi belirten Genel Başkanımız Dr. Erbakan, ” ‘Okul öncesi çocuklara Kur’an-ı Kerim okutulmasını doğru bulmuyorum’ diyen bir masa ile karşı karşıyayız. ‘Okul öncesi 4 veya 5 yaşındaki bir çocuğa Kur’an-ı Kerim öğretilmesi, Taliban zihniyeti, çağ dışılıktır’ diyen bir masa var. ‘Eşcinsel evlilikler gayet doğal ve tabidir. Ama milletimiz, Türkiye ve toplum buna henüz hazır değil’ diyen bir masadan bahsediyoruz. 7’li masanın milletvekili adaylarından biri çıkmış, ‘milletvekili olursam mecliste ilk gündeme getireceğim konu, şu camilerden okunan ezanın önüne geçmek olacaktır. Hastalar rahatsız oluyor, gece uykumuz kaçıyor. Bunda da başarılı olacaktır’ diye konuşuyor. CHP ne kadar makyaj yaparsa yapsın, ne kadar kıyafetini değiştirirse değiştirsin genetik özellikleri değişmiyor. Bu söylemler en açık göstergesidir. Bu görüşleri ortaya koyan, bu söylemlerde bulunan bir masanın iktidar olmasına vesile olamazdık. Bu noktada son derece önemli Türkiye’yi ve milletimizi düşünen stratejik bir karar aldık.” diye konuştu.

 

 

‘Ülkemizi 7’li karanlık masaya teslim etmeyiz’

Millet İttifakı’nın başörtüsüne ilişkin anayasal güvencenin de karşısında durduğunu hatırlatan Genel Başkanımız, şöyle devam etti:

 

İYİ Parti ve CHP ile 7’li masanın mecliste grubu olan birleşenleri ‘Hayır bunu getirmeyin biz kabul etmeyiz’ diyor. Çünkü içine koyulan ifadelerin laikliğe aykırı olduğun savunuyorlar. Bu da bize 28 Şubat’ı hatırlatıyor. Masa’nın 7’nci ortağının yedek partisi ne diyor. Seçim beyannamesinde din dersini kaldıracağını, Diyanet İşleri Başkanlığını inanç işleri başkanlığı yapacağını, Suriye’nin kuzeyindeki TSK’nın hepsini geri çekeceğini ifade ediyor. TSK’nın tüm terör operasyonlarını durduracaklarını söyledikten sonra, Yeniden Refah Partisi olarak biz de ülkemizi ve milletimizi böyle 7’li kaosa, 7’li karanlık masaya teslim edemeyiz. Bunların iktidar olmasına vesile oldunuz dedirtmeyiz, dedik.





 

 

İzmir Milli Görüş’ün kalesi olacak!

İzmir Milli Görüş’ün kalesi olacak

 

 

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, İzmir’de Milli Görüşçülerle iftar yemeğinde buluştu.

 

Programda gündemi değerlendiren Genel Başkanımız, “Milli Görüş’ün merkezinde, İzmir’de bulunmaktan duyduğumuz bahtiyarlığı yaşıyoruz.” dedi ve ardından, “Kırk kere bir şey söylerseniz gerçek olurmuş. Biz de inşallah bunu 40 kere tekrar edeceğiz. İzmir de Milli Görüş’ün kalesi olacak Allah’ın izniyle.” ifadelerini kullandı.

 

 

‘Yapıcı muhalefet olacağız’

Genel Başkanımız Dr. Erbakan, Yeniden Refah Partisi’nin siyasi hayatına yapıcı muhalefetle devam edeceğini belirterek, yapıcı muhalefeti de şöyle tarif etti:

 

“Sadece eleştirel değil, çözümü ortaya koyan, şahıslar üzerinden siyaset yapmayan, siyasete nezaket getiren, yanlışı kim yaparsa yapsın, yanlışın karşısında duran, doğruyu kim yaparsa yapsın o doğrunun yanında duran bir muhalefet yapacağız. ‘Bu iktidar gitsin de ne olursa olsun, biz siyasi rakiplerimizi yenelim de ne olursa olsun’ anlayışıyla değil, bu milletin derdine derman olunsun da nasıl olursa olsun anlayışıyla yapılan, önce millet anlayışıyla yapılan bir muhalefet olacak.

 

 

‘21 yıl sonra Milli Görüş’ü Meclis’e taşıyacağız inşallah’

“Milli Görüş’ü tam 21 sene aradan sonra bu ittifak vesilesiyle 14 Mayıs seçimlerinde yeniden Meclis’e taşıyacağız Allah’ın izniyle.” hedefini vurgulayan Genel Başkanımız Dr. Erbakan, şöyle devam etti:

 

İttifak kararımızı ilkeler ve prensipler üzerine inşa ettik ve ülkemiz, milletimiz ve devletimiz için son derece stratejik bir karar aldık. Biz yanlışa ortak olmak için değil, ‘Yanlışı el birliğiyle hep birlikte düzeltelim.’ dedik. Eksiklikleri el birliğiyle tamamlayalım. Milletin faydasına olan adımları hep birlikte hayata geçirelim diye bu ittifakın içerisinde yer aldık. İnşallah yanlış gördüklerimizi Meclis’te çok daha güçlü bir şekilde dile getireceğiz.

 

 

PKK terör örgütünün 7’li masaya desteği!

Millet İttifakı’na eleştiride bulunan Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, sözlerini şöyle tamamladı:

 

“PKK, videolarında ima yoluyla değil, açıktan isim vererek sayın Kılıçdaroğlu’na ve yedili masaya destek istiyor. ‘Mutlaka mevcut iktidarın yıkılması lazım, mutlaka yedili masanın gelmesi lazım. Hatta verimli bir sonuç elde etmek için tek listeyle yedili masanın seçimlere gitmesi lazım.’ diyor bir PKK yöneticisi. Ertesi gün dört tane parti CHP’nin listesinden seçime gitme kararı alıyor. Biz ne dedik bunlarla ilgili? Bunlar yedili masa seviyesini çoktan aştılar, yedili maşa haline geldiler. Neyin maşası? PKK’nın maşası, FETÖ’nün maşası, dış güçlerin maşası. Bir defa siyaseten bir partiye veya bir ittifaka PKK’nın bu kadar açıktan destek vermesini nasıl izah edebiliriz? İnsanın aklına 40 türlü soru geliyor. Ne konuştunuz? Ne taahhüt ettiniz? Milletimiz bunlara gereken cevabı sandıkta verecektir.”

 

 

 

28. Dönem Milletvekili Kesin Aday Listemiz

https://yenidenrefahpartisi.org.tr/upload/Dokuman/opt-28.-dOnem-mIlletvekIlI-kesIn-aday-lIstemIz-ZHYUPW1HYM6UZVK72TX4.pdf

'Bayram Birlik ve Beraberlik Günüdür'

'Bayram Birlik ve Beraberlik Günüdür'

 

Yeniden Refah Partimizi ziyarete gelen ve diğer siyasi partilere ziyarete giden heyetlerimizi kabul eden siyasi partilerimizin kıymetli heyetlerine teşekkür ediyoruz.

Milletimiz 14 Mayıs’ta gerekeni yapacaktır!

Milletimiz 14 Mayıs’ta gerekeni yapacaktır

 

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, “Her geçen gün Cumhur İttifakı’na ve Yeniden Refah Partimize teveccüh giderek artıyor.  İnşallah milletimiz 14 Mayıs’ta gerekeni yapacaktır. Cumhur İttifakı’nı seçimlerden zaferle çıkaracaktır.” dedi.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, bayramın 2. gününü seçim bölgesi İstanbul’da geçirdi.

 

 

Eyüp Sultan ve Zeytinburnu’nda halkla buluşan Genel Başkanımız Erbakan, seçim irtibat bürosu açılışları yaptı, Milli Görüş banisi Merhum Başbakan Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocamızın kabrini ziyaret edip dua etti.

Genel Başkanımız bayramın ikinci günü ilk olarak Eyüp Sultan türbesini ziyaret edip dua etti. Vatandaşların yoğun ilgisi ile karşılaşan Genel Başkanımız Erbakan, bol bol fotoğraf çektirdi.

 

 

‘Milletimiz 14 Mayıs’ta gerekeni yapacaktır’

Milletvekili adayları ve Genel Başkan yardımcılarımız ile sevgi yürüyüşünde bulunan Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, basın mensuplarına açıklamalarda bulundu.

 

Genel Başkanımız Erbakan, “Aynen Erbakan Hocamızın yaptığı gibi Ebu Eyyüb El Ensari Hazretlerinin türbesinde dua ederek manevi olarak seçim startını vermiş olduk. Eyüp’lülerin ve İstanbulluların bizlere ve Cumhur İttifakı’na büyük bir teveccühü ile karşılaştık. Her geçen gün Cumhur İttifakı’na ve Yeniden Refah Partimize teveccüh giderek artıyor.  İnşallah milletimiz 14 Mayıs’ta gerekeni yapacaktır. Cumhur İttifakı’nın seçimlerden zaferle çıkartacaktır.” dedi.

 

 

Merhum Necmettin Erbakan Hocamızın kabri başında dua etti, partililerle bayramlaştı

İstanbul 2. bölge 1. sıra milletvekili adayımız olan Genel Başkanımız, Eyüp Sultan programı sonrası merhum babası eski Başbakan Necmettin Erbakan Hocamızı Zeytinburnu Merkez Efendi Mezarlığında bulunan kabri başında ziyaret etti.

 

Kur’an-ı Kerim’in okunduğu dua programı sonrası partililerle bayramlaşan Genel Başkanımız burada yaptığı açıklamada, "Erbakan hocamıza ve ailemizden ahirete intikal eden bütün geçmişlerimize Cenab-ı Allah'tan rahmet diliyoruz. Tabii kendileriyle birlikte bütün gazilerimize, şehitlerimize Cenabı Allah'tan rahmet diliyoruz. Bu mübarek ramazan bayramı vesilesiyle merhum Erbakan Hoca'mızın kabrinde teşkilatımızla bir bayramlaşma programını gerçekleştirdik. Cenabı Allah hayırlı eylesin. Tabii kendisini rahmetle, özlemle anıyoruz. Hayır ediyoruz. Bizlerin de onun açmış olduğu yolda yürümemizi Cenabı Allah inşallah nasip etsin. Tabii ki bu vesileyle bütün İslam aleminin, aziz milletimizin, tüm izleyicilerin de mübarek Ramazan Bayramı'nı tebrik ediyorum. Cenabı Allah nice bayramlara, sağlık, huzur içerisinde inşallah hep birlikte ulaşmayı nasip etsin. Çok teşekkür ederim” ifadelerini kullandı.

 

 

PKK’nın açıktan seçim kampanyası yaptığı 7’li masaya geçit yok!

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan sonrasında Zeytinburnu’na hareket ederek Seçim İrtibat Büromuzun açılışına katıldı.

 

Açılışta coşkulu bir kalabalığa hitap eden Genel Başkanımız, milletin derdine derman olacak kadroları, Milli Görüş’ü Meclis’e taşıyacaklarını belirterek şöyle konuştu:

“Milli Görüş prensiplerini uygulamak üzere 14 Mayıs’ta Yeniden Refah Partimizi Meclis’e taşıyacağız inşallah. 14 Mayıs’ta milletimiz, terör örgütü PKK’nın, FETÖ’nün her gün destek videosu yayınladığı 7’lı masaya asla geçit vermeyecektir. Almanya Düsseldorf’ta PKK elebaşısı Cemil Bayık’ın açık bir şekilde seçim kampanyası yürüttüğü, destek istediği Sayın Kılıçdaroğlu ve 7’li masaya geçit vermeyecektir. ‘Okul öncesi 5 yaşındaki çocuğa Kur’ân öğretmek de neymiş? Bu çağdışılıktır. Taliban zihniyetidir’ diyenlere gereken dersi verecektir. Ayasofya’yı yeniden müze yapacağız diyenlere, diyanet işlerini inanç işleri başkanlığı yapmak isteyenlere milletimiz geçit vermeyecektir.”

 

Teşkilatlarla beraber sevgi yürüyüşü yapan Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, burada da vatandaşlarla  bol bol fotoğraf çektirip bayramlaştı.

PKK neye karşılık 7’li masaya destek veriyor? PKK ile anlaşma mı yapıldı? Bunu açıklamaları lazım!

PKK neye karşılık 7’li masaya destek veriyor? PKK ile anlaşma mı yapıldı? Bunu açıklamaları lazım!

 

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, HDP'nin terörist başı Öcalan'ın serbest bırakılacağına dair vaatlerine sert tepki göstererek , “Bu konuda anlaşmamı oldu. Milletten gizli, kapalı kapılar arkasında bir söz mü verildi? Neye karşılık PKK böyle dört elle sarılmış 7'li masaya destek veriyor? Bunu açıklamaları lazım. Bunu ülkemiz ve devletimiz için son derece tehlikeli buluyoruz.” dedi.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, 14 Mayıs’taki kritik seçime sayılı günler kala yoğun çalışmalarına devam ediyor.

 

Genel Başkanımız Erbakan, seçim çalışmaları kapsamında dün Çorum ve Kayseri’de halkla buluştu.

 

İlk olarak gittiği Çorum’da valilikten Hürriyet meydanına kadar teşkilat mensupları ve milletvekili adaylarımız ile Sevgi Yürüyüşü’nde bulunan Genel Başkanımız, halka hitap ettikten sonra şehirde görev yapan gazetecilerle bir araya geldi.

 

 

PKK neye karşılık 7’li masaya dört elle destek oluyor?

Bir gazetecinin Genel Başkanımıza HDP'nin meydanlarda terörist başı Abdullah Öcalan'ı serbest bırakma vaadini sorması üzerine ve PKK yöneticilerinin Millet İttifakı’na yönelik destek değerlendiren Genel Başkanımız Erbakan, “Bunun 7'li masa tarafından açıklanması lazım. Yani isim vererek bu kadar üst perdeden ima yoluyla da değil veya bir şekilde adres göstererek de değil açıktan sayın Kılıçdaroğlu'na ve 7'li masaya bu gayretler ve bu destekler insanın aklına çok soru getiriyor. İfade buyurduğunuz gibi bir konuda anlaşmamı oldu. Milletten gizli, kapalı kapılar arkasında bir söz mü verildi. Neye karşılık PKK böyle dört elle sarılmış 7'li masaya destek veriyor bunu açıklamaları lazım. Bunu ülkemiz ve devletimiz için son derece tehlikeli buluyoruz. Bu da 7'li masanın sürekli olarak oy kaybına ve gerilemesine yol açan önemli faktörlerden birisi” ifadelerini kullandı.

 

 

Milletimiz ülkenin maceraya sürüklenmesine izin vermeyecektir

Milletimizin ferasetine güvendiğimizi ve ülkenin maceraya sürüklenmesine izin vermeyeceğimizi kaydeden Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, “Ülkemiz, milletimiz ferasetle hareket edecek. İnanç özgürlükleri alanındaki kazanımlarının kaybedilmesine müsaade etmeyecek. Türkiye'nin bir maceraya sürüklenmesine müsaade etmeyecek. 8 başlı bir sistemin kaosuna, keşmekeşine yuvarlanmasına müsaade etmeyecek. Ve PKK'nın, teröristlerin önünün açılmasına, avantajlı hale geçmesine de inşallah milletimiz müsaade etmeyecektir” şekliden konuştu.

Çorum programından sonra Kayseri’ye hareket eden Genel Başkanımız, Yozgat’ın Alaca ilçesinde de esnaf ziyareti yaptı.

 

 

‘Yeniden Refah Partisi daha Meclis’e girmeden milletin gönlünde taht kurmuştur’

Akşam saatlerinde geldiği Kayseri’de, Kadir Has Kongre Merkezi'nde partililere seslenen Genel Başkanımız Erbakan, şöyle konuştu:

 

“Kayseri'de gördüğümüz bu manzara, Türkiye'nin dört bir yanında gördüğümüz bu manzara bütün zorluklara rağmen Milli Görüş'ün ayakta olduğunu gösteriyor. Erbakan Hocamız vefat etti ama Milli Görüş davası kıyamete kadar baki kalacaktır Allah'ın izniyle. Çünkü Milli Görüş Hazreti İbrahim'in yoludur, Sultan Alparslan'ın yoludur, Fatih Sultan Muhammed Han'ın yoludur, Sultan Abdülhamit Han'ın yoludur bu nedenle de inşallah kıyamete kadar baki kalacaktır. Allah bizleri bu davadan ayırmasın. Bundan sonra da son nefesimize kadar Erbakan Hocamız gibi bu hak davaya hizmet eden bir camia olmayı inşallah bizlere nasip eylesin. Bütün bunların yanında bir de doğruya doğru, yanlışa yanlış diyen siyaset anlayışı, sadece eleştiren değil çözüm önerileri ortaya koyan bir siyaset anlayışı, bu iktidar gitsin de ne olursa olsun anlayışıyla değil, bu milletin derdine derman olayım da nasıl olursam olayım anlayışıyla yapılan bir siyaset, yapıcı bir muhalefet, siyasete nezaket getiren bir anlayış. Bütün bunların neticesiyle daha iktidar olmadan, meclise dahi girmeden milletimizin sorunlarına çözüm üreten bir Yeniden Refah Partisi olarak meydana geldik” dedi.

 

 

7’li masa denilen karanlık bir blokla karşı karşıyayız

Genel Başkanımız Erbakan, 7'li masa denilen karanlık bir blokla karşı karşıya olduğumuzu belirterek, "Gelinen noktada 4 sene önce dediğimiz gibi Yeniden Refah Partisi, seçimlerin anahtar partisi haline geldi. Vatanımızın ve milletimizin selameti için son derece stratejik bir karar alarak, seçimlere Cumhur İttifakı çatısı altında girme kararı aldık. 7'li masa denilen karanlık bir blokla karşı karşıyayız. Biz ülkemizi, devletimizi ve milletimizi bu 7'li masanın karanlıklarına teslim etmemek için, 7'li masanın CHP zihniyetinin iktidar olmasına vesile olmamak için böyle bir karar aldık. Bu noktada ifade etmemiz gereken önemli bir husus, biz Cumhur İttifakı'na girdik ama AK Parti listelerinden seçime girmiyoruz. Partimiz 87 seçim bölgesinde kendi adaylarıyla, listesiyle ve amblemiyle müstakil bir parti olarak Cumhur İttifakı'nın çatısı altında seçimlere giriyor” ifadelerini kullandı.

 

 

Barajları aştık geliyoruz, elhamdülillah!

 21 sene sonra Milli Görüş’ü 14 Mayıs’ta  yeniden meclise taşıyacağımızı kaydeden Genel Başkanımız Erbakan, "Bazı kardeşlerimizin aklında soru işaretleri oluyor yine de seçim barajı var mı, bunu aşmak zorunda mıyız diye. Hayır böyle bir şey kalmadı. İttifakın toplam oyu yüzde 7'yi geçtiği için Yeniden Refah Partisi de barajı aşmış sayılıyor ve herhangi başka bir seçim bölgesinde sadece 1 milletvekilimizi seçtirmeye yetecek oyu almamız halinde isterse başka hiçbir yerde oy almamış olalım yine de o milletvekilini seçtirmiş oluyoruz. Bu vesile ile ifade ettiğim gibi Allah'ın izniyle 14 Mayıs'ta Milli Görüş'ün 21 sene aradan sonra yeniden meclise taşınmasını sağlayacağız. Allah 14 Mayıs seçimlerini milletimizin, İslam aleminin ve insanlığın kurtuluşuna, Milli Görüş'ün en büyük zaferlerine vesile eylesin inşallah. Sözlerimi bitirirken diyorum ki, 'Barajları aştık, geliyoruz elhamdülillah'. Milli Görüşe müjdeler olsun, Yeniden Refah geliyor” diye konuştu.

Ülkemizi 7’li maşa ittifakına teslim etmemek adına Cumhur İttifakı’ndayız!

Ülkemizi 7’li maşa ittifakına teslim etmemek adına Cumhur İttifakı’ndayız!

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan Ankara-Sivas YHT açılışında yaptığı açıklamada, “İslam’a bin sene bayraktarlık yapmış ülkemizi, 7’li maşa zihniyetine teslim etmemek adına Cumhur İttifakı’na katıldık” dedi.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Cumhuriyet Meydanı'nda düzenlenen, Ankara-Kırıkkale-Yozgat-Sivas Yüksek Hızlı Tren (YHT) Hattı Açılış Töreni'nde konuştu.

 

 

‘Mücahit Erbakan’ sloganları ile karşılandı

Vatandaşların yoğun ilgisi ve ‘Mücahit Erbakan’ tezahüratları ile karşılanan Genel Başkanımız Erbakan, Ankara-Sivas arasını iki saate düşüren proje ile ilgili başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere tüm emeği geçenlere teşekkür ederek başladığı konuşmasında, "İnşallah kısa zamanda buradan Erzincan'a, Erzurum'a, Erzincan üzerinden Trabzon'a ve Yozgat Yerköy'den Kayseri'ye ulaşması da sağlanacak. Bunun da çalışmaları yürütülüyor." ifadelerini kullandı.

 

 

CHP zihniyeti makyaj tutmuyor

Yeniden Refah Partisi'nin 14 Mayıs'taki seçimlere Cumhur İttifakı'nın içerisinde girme kararının stratejik bir karar olduğunu belirten Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, "Cumhur İttifakı’nın karşısında 7’li maşa dediğimiz blok karşımızda duruyor. Bu blokun başını çeken CHP zihniyeti, ne kadar makyaj yaparsa yapsın, ne kadar maske takarsa taksın, ne kadar kıyafetini değiştirirse değiştirsin genetik özelliklerinden kurtulamıyor. CHP’nin temsilcileri,  “4-6 yaş arası Kur’an öğretmek çağdışılıktır, Taliban zihniyetidir.” diyor. “Biz iktidar olursak okul öncesi Kur’an öğretimine müsaade etmeyiz.” diyor. CHP, 70 seneden beri genetik özelliklerinden kurtulamıyor. Bir CHP’li bir vekil adayı da çıkmış ezanın hoparlörden okunmasını yasaklamaktan bahsediyor.  2023’ün Türkiye’sinde bin sene İslam’a bayraktarlık yapmış ecdadın torunlarının ülkesinde, şu söyledikleri sözler karşısında böyle bir zihniyete, Türkiye’yi teslim etmemek adına Yeniden Refah Partisi olarak Cumhur İttifakı'nda yerimizi aldık." şeklinde konuştu.

Verilen oylar boşa gitmeyecek! Milletimiz Milli Görüş’ü Meclis’e güçlü bir şekilde taşıyacaktır!

Verilen oylar boşa gitmeyecek! Milletimiz Milli Görüş’ü Meclis’e güçlü bir şekilde taşıyacaktır!

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, 14 Mayıs’ta yapılacak Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerine yönelik çalışmalarını yoğun bir şekilde sürdürüyor.

 

Genel Başkanımız Erbakan seçim bölgesi İstanbul 2. bölgede bulunduğu Cuma günü, İsmail Ağa Camii'nde kıldığı cuma namazı çıkışında gazetecilere açıklamalarda bulundu.

 

 

Milletimiz kazanımlarının kaybedilmesine müsaade etmeyecektir

Genel Başkanımız, HDP’nin başını çektiği Emek ve Özgürlük İttifakı'nın 14 Mayıs'taki cumhurbaşkanı seçiminde Millet İttifakı'nın adayı Kemal Kılıçdaroğlu'nu destekleyeceğini açıklamasına şu ifadelerle tepki gösterdi:

 

"Bu karşı blokta daha önce söylediğimiz gibi sosyalist, komünist, ateist, sol ne kadar fraksiyon, grup varsa hepsi bir araya gelmiş durumdalar. Maalesef söylemleri, hedefleri, açıklamaları milletimizin menfaatine bir konu içermiyor ve milletimiz inşallah bunu en güzel şekilde değerlendiriyor. Özellikle inançlı insanlar, Anadolu insanı, kazanımlarının kaybedilmesine, inanç özgürlüğü alanındaki kazanımların kaybedilmesine bu seçimlerde müsaade etmeyecektir diye düşünüyoruz. Bu doğrultuda Cumhur İttifakı olarak milletimizle omuz omuza, kol kola çalışmalarımızı devam ettiriyoruz."

 

 

Karagümrük Seçim İrtibat Bürosu açılışı yaptı

Genel Başkanımız Erbakan, İsmailağa’da daha sonra milletvekili adaylarımız ve teşkilatlarımızla "Sevgi Yürüyüşü" gerçekleştirdi. Esnafı ve halkı selamlayan Genel Başkanımız, ardından Karagümrük Seçim İrtibat Büromuz'un açılışına katıldı.

 

Milli Görüş olarak büyük hayırlara vesile olmak için yola çıktığımızı belirten Genel Başkanımız Erbakan, "Cumhur İttifakı'nda yer alıp, yedili masanın iktidar olmasına vesile olmamak adına son derece stratejik bir karar aldık. Türkiye'nin, milletimizin, devletimizin yedili masaya teslim edilmemesi için bu mücadelemizi yapıyoruz. Cumhur İttifakı'na ve Sayın Cumhurbaşkanı'mıza karşı çıkan ve yedili masaya destek olan kesimler kimler, bunlara baktığımız zaman PKK'nın yöneticileri, FETÖ'nün yöneticileri aynı zamanda LGBT lobileri ve destekçileri. Bunların karşı çıktığı yapıya destek olmamız lazım. Bunların destek olduğu yapıya da karşı durmamız lazım. İnşallah yedili masaya hak ettiği cevabı 14 Mayıs'ta verecek, Cumhur İttifakı'nı da zaferle çıkartacağız." İfadelerini kullandı.

 

 

Barajları aştık geliyoruz

Beyoğlu Kulaksız'daki Seçim İrtibat Bürosu'nun açılışına da katılan Genel Başkanımız Dr. FatihErbakan, ittifak içerisinde yer aldıkları için herhangi bir ülke barajının söz konusu olmadığını vurgulayarak, "Verilen hiçbir oy boşa gitmeyecek. İnşallah 21 yıl aradan sonra milletimizin teveccühü, desteği ve bu ittifak vesilesiyle Yeniden Refah Partimizi, Milli Görüş'ü Meclis'e güçlü bir şekilde taşıyacağız." diye konuştu.

Genel Başkanımız Erbakan’dan 7’li masaya ‘HDP’ tepkisi: Bu Türkiye’nin parçalanması demek!

Genel Başkanımız Erbakan’dan 7’li masaya ‘HDP’ tepkisi: Bu Türkiye’nin parçalanması demek!

 

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, HDP’nin 11 maddelik tutum belgesinde yer verdiği özerklik talebine ilişkin, “Yedili masa da onu kabul etmiş ve bu talebi CHP'nin Genel Başkan Yardımcısı bir konuşmasında ‘kendi ittifak protokolümüze de yazdık’ diyor…  Yerinden yönetim, yerelden yönetim ne demek? Özerklik demek. Selahattin Demirtaş'ın dediği gibi eyalet sistemi demek ve Allah vermesin arkasından yapılacak bir referandumla o bölgenin kopartılması, Türkiye'nin parçalanması demek." ifadelerini kullandı.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, 14 Mayıs’ta gerçekleştirilecek Cumhurbaşkanlığı ve 28. Dönem milletvekilliği Genel Seçimleri çalışmaları kapsamında pazar günü İstanbul’un Bahçelievler, Gaziosmanpaşa ve Sultangazi ilçelerinde vatandaşlar ile bir araya geldi.

 

 

Milletimiz 14 Mayıs’ta gerekeni yapacaktır

Genel Başkanımız Erbakan, ilk olarak Bahçelievler Seçim Koordinasyon Merkezimizin açılışında coşkulu bir kalabalığa yaptığı konuşmada, Milletin cumhurbaşkanlığı seçiminde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a, milletvekilliği seçiminde de Yeniden Refah Partisine destek olacağını belirterek,  "Seçim arifesinde milletimizin inancı ile kavgalı olan, maalesef üzülerek ifade ediyorum, PKK'nın yöneticilerinin, FETÖ'nün yöneticilerinin ve LGBT lobilerinin desteklediği yedili masaya; ülkemizin, devletimizin, milletimizin teslim edilmemesi adına son derece stratejik bir karar aldık. Ülkemiz, milletimiz, devletimiz için, yeni nesillerimiz için, ailemizin korunması için, inanç özgürlüğü alanındaki kazanımlarımızın korunması için Yeniden Refah Partisi olarak Cumhur İttifakı'nda yer aldık." ifadelerini kullandı.

 

 

‘Meclis dışında da pek çok hayırlara vesile olduk’

Bahçelievler Seçim Koordinasyon Merkezimizin açılışı sonrası geldiği Gaziosmanpaşa Bağlarbaşı Caddesinde İstanbul 2. Bölge milletvekili adaylarımızla  ‘Sevgi yürüyüşü’ gerçekleştiren Erbakan, yürüyüşün ardından Gaziosmanpaşa Meydanı'nda partilerin stantlarını ziyaret etti.

 

Gaziosmanpaşa Meydanı'nda bulunan Yeniden Refah Partisi seçim çadırı önünde yoğun bir kalabalığa hitap eden Erbakan, "İstanbul Sözleşmesi'nden çıkılması, Ayasofya'nın yeniden cami olarak açılması, LGBT'ye karşı uyanık olunması, mücadele edilmesi, bununla beraber çok sayıda hayırlara vesile olduk. Pandemi döneminde ne olduğu belli olmayan aşılardan nesillerimizin, yavrularımızın, insanımızın korunması gibi konularda çok hayırlı bir mücadele yaptık. Şerlere fren olduk." dedi.

 

 

‘Bir oy Erdoğan’a bir oy Yeniden Refah’a diyoruz’

Yaklaşık 2 hafta sonra yapılacak kritik seçimlerde milletin gereğini yapacağına inandığını kaydeden Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, "Milletimiz Türkiye'nin maceraya sürüklenmesine, kazanımlarımızın kaybedilmesine, yeniden 28 Şubat'ın karanlıklarına dönmesine müsaade etmeyecek. İnşallah Cumhurbaşkanlığı seçiminde Sayın Cumhurbaşkanımıza, milletvekilliği seçiminde de Allah'ın izniyle Yeniden Refah Partimize, Milli Görüş'e rey atacaktır. Bir oy Erdoğan'a, bir oy Yeniden Refah'a diyoruz." şeklinde konuştu.

 

 

7’li masa, HDP’nin özerklik talebini ittifak protokolüne yazdı’

Gaziosmanpaşa ziyaretinin ardından Sultangazi'ye geçen Genel başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Sultangazi Etkinlik Alanında teşkilatımıza ve vatandaşlara önemli açıklamalarda bulundu.

 

HDP'nin 11 maddelik tutum belgesinde "daha fazla demokrasi ile özgürlük için yerinden yönetim yerelden yönetimin gerekli olduğunun" yazdığını ve 7’li masanın bunu kabul ettiğini belirten Genel Başkanımız, "7. ortak HDP'nin 11 maddelik tutum belgesini tamamıyla kabul ettik, diyorlar. Ne var tutum belgesi içerisinde? Daha fazla demokrasi ve özgürlük için yerinden yönetim, yerelden yönetim gerekir diyor. Yedili masada onu kabul etmiş ve kendi irtifak protokolümüze de yazdım diyor. CHP'nin genel başkan yardımcısı. Yerinden yönetilip, yerelden yönetim ne demek? Özerklik demek. Selahattin Demirtaş'ın dediği gibi eyalet sistemi demek ve Allah vermesin arkasından yapılacak bir referandumla o bölgenin kopartılması Türkiye'nin parçalanması demek. Allah muhafaza buyursun. Bu olay Kürt kardeşlerimin de faydasına olacak bir olay değil. Bu olay doğrudan doğruya Büyük İsrail projesinin ekmeğine yağ sürmek demek." diye konuştu.

1. Turda kazanacağız

1. Turda kazanacağız 

 

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, “İnşallah 1. turda Cumhur İttifakı'nın, Sayın Cumhurbaşkanımızın galibiyetiyle seçimi kazanacağımızı düşünüyoruz. Yeniden Refah Partimizin de güçlü bir grupla mecliste yer alacağına inanıyoruz.” dedi.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, seçim bölgesinde yer alan İstanbul’un Sarıyer ilçesinde ‘Sevgi Yürüyüşü’ne katıldı.

 

 

Sarıyer’de vatandaşlardan Erbakan’a yoğun ilgi

Sarıyer Merkez’de seçim standının bulunduğu alandan başlayarak gerçekleşen yürüyüşte esnafla selamlaşan Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, vatandaşların yoğun ilgisiyle karşılandı.

 

Genel Başkanımız yürüyüş öncesi basın mensuplarına yaptığı açıklamada, “Bugün bendenizin de milletvekili adayı olduğum İstanbul 2’nci bölgede Sarıyer ilçesinde halkımızla buluşma programını gerçekleştirmek üzere buraya geldik. İnşallah programımızın bereketli olmasını diliyoruz. Hem Türkiye genelinde hem İstanbul'umuzda 2’nci bölgemizde halkımızın, seçmenin büyük bir teveccühü, büyük bir ilgisiyle karşılaşıyoruz. Bundan da büyük bahtiyarlık duyuyoruz. İnşallah bu ilgi, bu sevgi, bu heyecan 14 Mayıs'ta sandığa da yanşayacak ve Yeniden Refah Partimizin, Cumhur İttifakı'nın zaferine vesile olacaktır” dedi.

 

 

'14 Mayıs’ta Cumhur İttifakı zaferle çıkacaktır''

Konuşmasında 14 Mayıs seçimlerinden zaferle çıkacağımıza inandığını belirten Genel Başkanımız Erbakan, “İnşallah 1. turda Cumhur İttifakı'nın, Sayın Cumhurbaşkanımızın galibiyetiyle seçimi kazanacağımızı düşünüyoruz. Yeniden Refah Partimizin de güçlü bir grupla mecliste yer alacağına inanıyoruz. 14 Mayıs seçimlerinin ülkemize, devletimize ve milletimize hayırlı olmasını Cenab-ı Allah'tan niyaz ediyorum. Tabii burada Millet İttifakı'nın büyük bir dezavantajı var. Anadolu'daki inançlı insanımız ve seçmenimizin büyük ekseriyeti inanç özgürlüğü alanındaki kazanımlarının kaybedilmesinden endişe ediyor. Millet İttifakı'nın bu istikametteki söylemleri ve tavırları seçmenimiz nezdinde olumsuz bir hava oluşturuyor. Diğer taraftan 7'li hatta 8'li bir sisteme geçilecek olması, bunların hepsinin oy birliğiyle karar alacak olması, bir karmaşanın ve kaosun habercisi. Böyle bir belirsizliğe de seçmenimiz sürüklenmek istemiyor. PKK ve FETÖ yöneticilerinin bunlara desteği, seçmenimizin bu konuda 7'li masadan desteğini çekmesine yol açıyor. Bütün bu gelişmeler değerlendirildiğinde Cumhur İttifakı'nın, Sayın Cumhurbaşkanımızın ve Yeniden Refah Partisi'nin zaferle çıkacağına inanıyoruz'' ifadelerini kullandı.

 

AK Parti'nin seçim standını da ziyaret eden Genel Başkanımız Erbakan, vatandaşlarla bol bol fotoğraf çektirdi.

 

 

Erbakan’ın ikinci durağı Bayrampaşa oldu

Sarıyer’den sonra bölge milletvekili adaylarımız ile birlikte Bayrampaşa’ya geçen Genel Başkanımız Erbakan, burada da Ali Fuat Başgil Caddesi'nde ‘Sevgi Yürüyüşü’ gerçekleştirdi.  

 

Vatandaşların yoğun ilgi gösterdiği yürüyüşün ardından Bosna Sancak Kültür ve Yardımlaşma Derneği'ni ziyaret eden Genel Başkanımız, Dernek Başkanı Muhammed Sancaktar ve yönetim kurulu üyeleri ile görüştü.

 

 

‘Erbakan Hocamızın direnişi desteklemesi Bosna zaferinin kazanılmasında etkili oldu’

Görüşme sonrasında dernek mensuplarına yaptığı konuşmasında parti olarak dış politikada Milli Görüş’ün banisi Merhum Prof. Dr. Necmettin Erbakan'ın izinden gittiğimizi vurgulayan Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, "Bosna dendiği zaman Erbakan Hocamız ve Milli Görüş aklımıza geliyor. Erbakan Hocamız, 1992- 1995'li zulüm dönemlerinde Refah Partisi Genel Başkanı olarak gerçekten de büyük çabalar ortaya koydu, maddi - manevi Bosnalı kardeşlerimizin yanında oldu. Erbakan Hocamızın oradaki direnişi desteklemesi ve çok ciddi anlamda yardımlarda bulunması sebebiyle orada zafer kazanılmış oldu. Bosna'nın her zaman Erbakan Hocamızın kalbinde ayrı bir yeri oldu. Tabii sadece Bosna değil, dünyanın neresinde Müslümanlar zulüm görüyorsa Erbakan Hocamız buralara destek oldu. Bizler de Yeniden Refah Partisi olarak aynı ruhla, aynı dava uğruna, aynı çizgide mücadele etmek üzere yola çıkmış bir partiyiz. Dış politikada Erbakan Hocamızın hayatı boyunca göstermiş olduğu hassasiyetleri aynı şekilde parti programımıza da koyduk. Özellikle D-8'lerin güçlendirilip canlandırılması ve Türkiye'nin öncülüğünde 57 Müslüman ülkenin işbirliği teşkilatının kurulması parti programımızın dış politika bölümünün en önemli konuları. Türkiye güçlü olmazsa bu katliam ve zulümler devam eder" şeklinde konuştu.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bunlar PKK’nın, FETÖ’nün LGBT lobilerinin maşası olmuşlar!

Bunlar PKK’nın, FETÖ’nün LGBT lobilerinin maşası olmuşlar!

 

 

HDP'nin hülle partisi Yeşil Sol Partisi milletvekili adaylarının 7'li masanın kazanması halinde cezaevindeki arkadaşlarını çıkartma vaatlerini hatırlatan Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, "Kim bu tutsak arkadaşları? PKK'lı teröristler ve hatta terörist başı Abdullah Öcalan. 'Bunları çıkartacağız.' diyorlar. Bunlar 7'li masa değil, adeta 7'li maşa olmuşlar. Kimin maşası? HDP'nin, PKK'nın, Fetullah Gülen örgütünün ve LGBT lobilerinin maşası olmuşlar." ifadelerini kullandı.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Trabzon Meydan Parkı'nda düzenlediği mitingde 14 Mayıs Seçimlerinde Cumhur İttifakı’na katılma gerekçelerine ilişkin, "Böyle bir kararı neden aldık? Çünkü karşı cephedeki bir araya gelen unsurlara baktığımız zaman, bunların zihniyetine, geçmişine, hedeflerine, söylemlerine, seçim bildirgelerine baktığımız zaman bu 7'li masa dediğimiz yapının Türkiye'de iktidar olmasına müsaade edemezdik." diye konuştu.

 

 

Millet İttifakı’na eleştiri: Borçtan faizden başka vaatleri yok!

Genel başkanımız Erbakan, muhalefete ekonomi vaatleri üzerinden sert eleştirilerde bulunarak şöyle devam etti:

 

"'Ekonomiyi nasıl çözeceksin?' denildiğinde, '300 milyar dolar dışardan borç getireceğim. Bu borçla ekonomiyi yöneteceğim.' Biz zaten borçtan kurtulmaya çalışıyoruz, sen başımıza '300 milyar dolar daha borç getireceğim.' diyorsun. Böyle ekonomi yönetimi mi olur? Masadaki parti başkanlarından birine soruyorlar, eski ekonomiden sorumlu bakan, 'Daha düşük faizle daha sık borç alacağım. Mevcut iktidarın Batı'yla arası iyi olmadığı için borç alamıyor, ben daha fazla borç alacağım, böyle yöneteceğim.' diyor. Borçtan, faizden başka bir şey bilmiyorsunuz ki."

 

 

‘Trabzonlular 7'li masaya en güzel cevabı sandıkta verecek’

Genel Başkanımız, Trabzonluların 14 Mayıs seçimlerinde muhalefete gereken cevabı vereceğine inandığını belirterek, "İnşallah 14 Mayıs'ta Trabzonlular gerekeni yapacak. Bu 7'li masaya en güzel cevabı sandıkta verecek. Cumhur İttifakı'nda yer alarak baraj problemi de olmadan Yeniden Refah Partisini, Milli Görüş'ü 21 yıl aradan sonra 14 Mayıs'ta tekrar Meclise taşıyacağız inşallah." dedi.

 

 

‘Türkiye’nin 28 Şubat’ın karanlığına dönmesine müsaade etmeyeceğiz’

Türkiye'nin yeniden 28 Şubat'ın karanlığına dönmesine izin vermeyeceğimizi belirten Genel Başkanımız Erbakan, "Milletimiz, inşallah 14 Mayıs'ta Türkiye'nin 8 başlı bir sistemin karmaşasına, kaosuna, macerasına sürüklenmesine müsaade etmeyecek. 7 cumhurbaşkanı yardımcısıyla, bir cumhurbaşkanıyla, 7 kocalı Hürmüz modeli gibi bir modelle Türkiye'nin yönetilmesine müsaade etmeyeceğiz. Milletimiz, inanç özgürlüğü alanındaki kazanımlarımızın kaybedilmesine müsaade etmeyecek. 14 Mayıs'ta sandık başına gidecek ve cumhurbaşkanlığında Sayın Cumhurbaşkanı'mıza, milletvekilliğinde de Yeniden Refah Partisine, Milli Görüş'e mührü basacak." şeklinde konuştu.

 

 

Bir oy Erdoğan’a bir oy Erbakan’a!

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan “Bakınız ‘yedili masa olarak HDP'nin 11 maddelik tutum belgesini tamamıyla kabul ettik’ diyorlar. Ne var o tutum belgesinin içerisinde? ‘Daha fazla demokrasi ve özgürlük için yerinden yönetim yerelden yönetime geçmemiz lazım.’ Ne demek bu? Düpedüz özerklik demek. Selahattin Demirtaş'ın söylediği gibi eyalet sistemi demek ve Allah vermesin Türkiye'nin bölünüp parçalanması demek. O nedenle kıymetli Trabzonlulara diyoruz ki cumhurbaşkanlığı seçiminde sayın cumhurbaşkanımıza, milletvekilliği seçiminde de Yeniden Refah Partisi, Milli Görüş’e desteğinizi bekliyoruz. Bir oy Erdoğan'a bir oy Erbakan'a” ifadelerini kullandı.




 

Siz bu ülkede CHP iktidarında ekonominin düzlüğe çıktığını hiç gördünüz mü?

Siz bu ülkede CHP iktidarında ekonominin düzlüğe çıktığını hiç gördünüz mü?

 

 

Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan, "Siz bu ülkede CHP zihniyetinin iktidarında ekonominin düzlüğe çıktığını hiç gördünüz mü hayatınızda, çıkmaz. CHP zihniyeti demek devalüasyon demektir, yokluk demektir, kıtlık demektir, ekonomik kriz demektir, fakirlik demektir. 70 senelik CHP'nin ne olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz. Ekonomiyi düzeltmeleri asla ve asla mümkün değildir.” dedi.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Bingöl Genç Caddesi'nde düzenlenen mitingimize katıldı.

 

 

30 sene sonra aynı ruhla aynı istikametteyiz

Bingöllü Zaza ve Kürt kardeşlerinin yıllar boyunca merhum Erbakan Hocamıza ve Milli Görüşe en büyük desteği verdiğini hatırlatan Genel Başkanımız Erbakan, “Erbakan Hocamız bölge insanının hakkını savunurken ceza aldığı Bingöl konuşmasını yaptığı yerde tam 30 sene sonra aynı ruhla aynı istikamette Bingöllüleri kucaklamaya geldik elhamdülillah.” İfadelerini kullandı.

 

 

Irk ve mezhep ayrımı yapmadan herkesi kucaklamaya geliyoruz

Bölge insanını ırk ve mezhep ayrımı yapmadan kucakladığımızı belirten Genel Başkanımız Erbakan, şöyle konuştu:

 

"Erbakan Hocamız ne demişti burada yaptığı o tarihi konuşmasında; 'Sen eğer Türk'üm, doğruyum, çalışkanım dersen benim Kürt kardeşim de Zaza kardeşim de öyleyse ben de Kürt'üm ben de Zaza'yım ben daha doğruyum daha çalışkanım der' demişti, ırkçılığın her türlüsünü ayaklarının altına almıştı."

 

 

28 Şubat zihniyetine Bingöllü kardeşlerim geçit vermeyecektir

PKK, FETÖ ve LGBT lobilerinin açıktan desteklediği 7’li masaya ülkeyi teslim etmemek adına Cumhur İttifakı’na katıldıklarını vurgulayan Genel Başkanımız, "Ülkemizin milletin inancıyla, değerleriyle tarihiyle kavgalı olan 7’li masaya teslim edilmemesi için, LGBT'ye destek olan 7’li masaya teslim edilmemesi için, 5-6 yaşında çocuklara Kur'an öğretilmesine çağ dışılık diyen 7'li masanın CHP’nin zihniyetine teslim edilmemesi için seçimlere Cumhur İttifakı çatısı altında giriyoruz. Başörtüsüne anayasal güvence getirilmesine laikliğe aykırı olduğu gerekçesiyle karşı çıkan 28 Şubat zihniyetinin devamı olan bu 7’li masaya Bingöllü kardeşlerim geçit vermeyecek inşallah."

 

 

CHP zihniyeti yokluk, kıtlık, ekonomik kriz demek

Olası bir CHP iktidarında ülkenin ekonomik olarak bugünkü halinden daha kötüye gideceğini kaydeden Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, “Diyorlar ki efendim ahlak, maneviyat, başörtüsü bunları anlatıyorsun ama ekonomik sıkıntılar var, işsizlik var, çiftçi, küçük esnaf sıkıntıda, enflasyon var 7'li masa söylüyor bunları. İyi bunları söylüyorsun da evet bunlar var ama bunları sen mi çözeceksin Allah aşkına. Siz bu ülkede CHP zihniyetinin iktidarında ekonominin düzlüğe çıktığını hiç gördünüz mü hayatınızda, çıkmaz. CHP zihniyeti demek devalüasyon demektir, yokluk demektir, kıtlık demektir, ekonomik kriz demektir, fakirlik demektir. 70 senelik CHP'nin ne olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz. Ekonomiyi düzeltmeleri asla ve asla mümkün değildir. Çok daha beter hale getirirler. Zaten sorduğun zaman ne diyor, ekonomiyi nasıl çözeceksin dediğin zaman, ‘efendim İngiltere'den, Londra'dan borç getireceğim, bu borçla çözeceğim’ diyor. Biz zaten borçtan kurtulmaya çalışıyoruz, sen 300 milyar dolar daha borç getiriyorsun. Bu borcun faizi geri ödemesi zamla, vergiyle milletin sırtına yüklenecek. Eski ekonomiden sorumlu olan zat ne diyor, düşük faizle çok hızlı bir şekilde bol miktarda kredi alacağım, borç alacağım böylece ekonomiyi idare edeceğim diyor. Borç ve faizden başka bir şey söyledikleri var mı Allah aşkına. Bunlar ekonomiyi falan düzeltemez. 84-99 arasında Türkiye'de bütün belediyeleri SHP aldı. Sol zihniyet, 84'ten 99'a kadar bu belediyeleri boğazına kadar borca batırdı. Çalışanın maaşını ödeyemeyecek hale getirdi. Çöp, çamur, çukura batırdı. 99'da bu millet koşa koşa belediyeleri refah partisine teslim etti CHP, SHP zihniyetinden kurtulabilmek için. Şimdi daha önce denediğimiz bu zihniyetin ekonomiyi düzelteceğini düşünmek çok büyük saflık olur kıymetli kardeşlerim'' diye konuştu.

 

 

İYİ Parti'siyle, HDP'siyle, CHP'siyle bunların hepsi LGBT’cidir!

İYİ Parti'siyle, HDP'siyle, CHP'siyle bunların hepsi LGBT’cidir!


Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, " Bunların hepsi LGBT’ci… İYİ Parti'siyle, HDP'siyle ve CHP'siyle; hepsi de toplumun temeli ailenin yapısına, ahlakın ve maneviyatın yeni nesillerin temeline dinamit koymak olan dış güçlerin operasyonu LGBT akımlarına destek oluyor." dedi.

 

 

7’li masanın karşısında durmamız gerektiğini gördük!

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Hünkar Mahfili Elazığ’da, Cumhuriyet Meydanı'nda düzenlenen mitinginde vatandaşlara seslendi.  

 

Genel Başkanımız, "Karşımızdaki 7'li masanın söylemleri, seçim bildirgeleri ve sözcülerinin, milletvekili adaylarının, genel başkanlarının ve cumhurbaşkanı adaylarının açıklamalarına bakınca devletimizin, milletimizin selameti için ülkemizin birlik ve bütünlüğü için ahlak ve maneviyatın korunması için, yeni nesillerin ve aile yapımızın korunması için 7'li masanın karşısında durmamız gerektiğini açık bir şekilde gördük. Cumhurbaşkanı adaylarının açıklamaları ortada. 7'li masanın Cumhurbaşkanı adayı ‘LGBT Türk ailesine zarar vermez’ diyor. Cumhurbaşkanı yardımcısı adayı ise, 'eşcinsel evlilikler gayet normaldir, ama toplum henüz buna hazır değil' diyor. Bu adam 7'li masanın cumhurbaşkanı yardımcısı adayıdır. Toplum hazır hale gelse, eğer toplumu hazır hale getirebilsek elbette ki olabilir elbette ki biz bunların nikahını kıyarız manasında bir söz kullanıyor. " ifadeleri kullandı.

 

 

Bunların hepsi LGBT’cidir!

7'li masaya Elazığlıların geçit vermeyeceğinin altını çizen Genel Başkanımız Erbakan, "Bunların hepsi LGBT'ci. Cumhurbaşkanımızın da zaman zaman ifade ettiği gibi CHP, LGBT'cidir. İşte Cumhurbaşkanı adaylarının ifadeleri ortadadır… Bursa Nilüfer CHP'li belediye bünyesinde özel LGBT merkezi açıyor. İYİ Parti'nin Genel Başkan Yardımcısı 2 sene evvel Amerika'da LGBT yürüyüşüne katılıyor. Burada ‘LGBT'li arkadaşlarla muhteşem bir gün yaşıyoruz’ diye açıklama yapıyor. Bu LGBT'cilere Elazığlılar oy verir mi? Elbette ki vermezler. Bu HDP'de LGBT’cidir. İstanbul'da LGBT'ye karşı bir miting yapıldı daha üzerinden 1 saat geçmeden HDP Genel Merkezi'nden açıklama yapılıyor; 'LGBT'ye karşı çıkmak nefret ve insanlık suçudur. Kimse LGBT'ye karşı çıkamaz' diyor. İşte HDP dediğin budur. İYİ Parti'siyle, HDP'siyle ve CHP'siyle toplumun temeline, ailenin yapısına, ahlakın ve maneviyatın yeni nesillerin temeline dinamit koymak olan dış güçlerin operasyonu LGBT akımlarına destek oluyor.”

 

 

7’li masayı destekleyenlere baktık kararımızı verdik

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, “7'li masanın destekçilerine Cumhur İttifakı'na girmeden önce bir baktık. Kimler destekliyor bunları. Bunları PKK, Fetullah Gülen, LGBT lobileri, PYD-YPG yöneticileri, dış güçlerin en önemli yayın organlarından olan The Economist kapak sayfası yaparak Erdoğan'ın mutlaka devrilmesi, 7'li masanın iktidar olması gerekiyor, diyor. Eğer bunlar şimdi 7'li masayı destekliyorsa bizim bu 7'li masa karşısında durmamız lazım" ifadelerini kullandı.

 

Elazığ mitingi sonrası Malatya'da sivil toplum kuruluşları temsilcileri ile bir araya gelen Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, "Bu mutabakat metnimiz prensipler ve ilkeler üzerine oluşturulmuş bir metindir. Biz bir yanlışa ortak olmak için değil, yanlışları en birliğiyle düzeltelim, eksikleri el birliği ile hep birlikte tamamlayalım diye bu ittifakın içerisinde yer aldık" dedi.

 

 

Türk siyasetinin anahtar partisi haline geldik

Malatya'da ilk olarak Battalgazi ilçesindeki esnafları ziyaret eden Genel Başkanımız, daha sonra kentteki sivil toplum kuruluşu temsilcileri ile bir araya geldi. Burada konuşan Genel Başkanımız Erbakan, 14 Mayıs seçimleri öncesinde Türkiye siyasetinin anahtar partisi durumuna geldiğimizi söyledi. Partimizin seçimlerin sonucuna etki edecek bir siyasi aktör haline geldiğini belirten Genel Başkanımız, "Böyle bir noktada Yeniden Refah Partimiz kararını Cumhur İttifakı'ndan yana kullandı. Ülkemizin, milletimizin, devletimizin selameti açısından, yeni nesillerimizin, evlatlarımızın, çocuklarımızın selameti açısından Türkiye'de '7'li masanın' iktidar olmaması gerektiğini düşünerek, buna mani olmak bakımından 7'li masanın iktidar olmamasına vesile olması için böyle bir kararı almış olduk" dedi.

 

 

İttifakta yer aldığımız için baraj problemimiz yok

İttifakta yer almamız nedeniyle yüzde 7'lik seçim barajına dahil olmayacağımızı da belirten Genel Başkanımız Erbakan, bu nedenle 14 Mayıs'ta Yeniden Refah Partisi'ni Meclise taşıyacağımızı ifade etti. Milli Görüş misyonunu çok daha etkili ve güçlü bir şekilde sürdüreceğimizin altını çizen Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, "Bundan dolayı 21 senelik bir aradan dolayı milletimizin de, ülkemizin de Milli Görüş'ün sesine soluğuna Meclis çatısı altında gerçekten ihtiyacı var. İnşallah bunu gerçekleştirmek Yeniden Refah Partimize nasip olacaktır, buna gönülden inanıyoruz" ifadelerine yer verdi.

 

 

Ülkenin dört bir yanında Yeniden Refah Partisi’ne büyük teveccüh var

Partimize ülkenin dört bir yanından büyük bir teveccüh olduğunu aktaran Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

 

"Gerçekten de ülkemizin dört bir yanından milletimizin büyük bir teveccühü, adaylarımıza büyük bir desteği var ve pek çok bölgeden inşallah Yeniden Refah Partimiz milletvekillerini seçtirecek Mecliste güçlü bir grupla Milli Görüş'ü hakkıyla temsil etmek ve ülkemin maddi ve manevi sıkıntılarını çözmeye vesile olacaktır. Biz Yeniden Refah Partisi olarak Meclis dışında dahi çok büyük hayırlara vesile olduk. EYT mağduriyetlerinin kısmen de olsa giderilmesi noktasında, İstanbul Sözleşmesi'nden çıkılması noktasında, Ayasofya Camii'nin yeniden cami olarak ibadete açılması noktasında, LGBT sapkınlığına karşı uyanık olunması, farkındalık oluşması noktasında, pandemi sürecinde ne olduğu belli olmayan aşılardan milletimizin, yeni nesillerimizin korunması noktasında Yeniden Refah Partimiz gerçekten de hayırlara vesile oldu. Mecliste güçlü bir grupla temsil edildiğimiz zaman çok daha büyük hayırlara vesile olacak. Milletimizin zararına olacak çok sayıda şerre de engel olacağımızı biliyoruz ve bundan dolayı da büyük bir heyecan duyuyoruz. Bu mutabakat metnimiz prensipler ve ilkeler üzerine oluşturulmuş bir metindir. Yeniden Refah Partisi'nin hayrına olsun diye değil milletimizin, ezilenlerin ve hatta İslam Aleminin hayrına olması muhtemel maddeler içermektedir. Dolayısıyla biz bir yanlışa ortak olmak için değil, yanlışları el birliğiyle düzeltelim, eksikleri el birliği ile hep birlikte tamamlayalım diye bu ittifakın içerisinde yer aldık. İnşallah eksikleri tamamlama, yanlışları düzeltme adına bir mutabakat metnimiz var. Yeniden Refah Partisi olarak 5 seneden beri hemen hemen ifade ettiğiniz bütün söylemlerimizi ana meseleler noktasında bu mutabakat metninin içerisine koymuş olduk. İnşallah Mecliste güçlü bir grupla temsil edilerek, bu maddelerin uygulanmasının da takipçisi olacağız."

 

Milli Görüşçüler Allah rızası ve millet için çalışır

Genel Başkanımız Erbakan İstanbul’da Niğde ve Tokat dernekleri ile buluştu 

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan İstanbul’da  Niğde Dernekler Federasyonu’nun düzenlediği kahvaltı ve Tokatlılar’ın  düzenlediği salon programlarına katıldı.

 

Genel Başkanımız Erbakan, ilk olarak sabah, Esenler'de Niğde Dernekler Federasyonu tarafından düzenlenen kahvaltı programında 14 Mayıs seçimlerinde partimizin de içerisinde yer aldığı Cumhur İttifakı'na destek istedi.

 

 

Seçime tüm gücümüzle çalışıyoruz

Stratejik bir karar alarak Cumhur İttifakı çatısı altında seçimlere girmeye karar verdiğimizi anlatan Genel Başkanımız Erbakan, "Bu kararın alınmasında en önemli etken karşı bloktaki 7'li masa dediğimiz yapının sahip olduğu zihniyettir. Yeniden Refah Partisi olarak bu zihniyetin Türkiye'de iktidar olmasına vesile olmak istemedik. Buna karşı Cumhur İttifakı'nda yer almamız gerektiği kararına vardık ve şu anda da seçimlere bütün gücümüzle İstanbul'da ve Türkiye'nin dört bir yanında hazırlanıyoruz." ifadelerini kullandı.

 

 

PKK Almanya’da Kılıçdaroğlu’na destek istedi

Millet ittifakına terör örgütlerinin destek verdiğini ifade eden Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, "Biz inançlı insanların Anadolu insanının inanç özgürlüğü alanında elde ettiği kazanımların kaybedilmesine müsaade edemezdik. Bu sebeple 7'li masanın karşısında Cumhur İttifakı'nda yer aldık. Yine 7'li masanın karşısında yer almamız gerektiğini gösteren diğer husus FETÖ'nün Avrupa ve Amerika'ya firar eden önde gelen yöneticileri sabah akşam 7'li masaya destek isteyen videolar yayınlıyorlar. PKK'nın kurucuları ve en önde gelen isimleri 7'li masa için Düsseldorf'ta seçim kampanyası yapıyor. İki hafta önce Cemil Bayık Alman basınında çok geniş yer buldu. Kılıçdaroğlu ve 7'li masaya destek istiyor" şeklinde konuştu.

 

 

The Economist kapağına tepki!

Genel Başkanımız Erbakan konuşmalarına şöyle devam etti:

“The economist Dergisi'nin bu ayki kapağında Erdoğan'ın gitmesi, Türkiye'nin yeniden demokrasiyle buluşması lazım yazıyor. Dış güçler, FETÖ, PKK ve LGBT lobileri bu ittifakı destekliyor. Ülke olarak, millet olarak, Yeniden Refah Partisi olarak bu ittifakın karşısında yer almamız lazım”.

 

 

Büyük İstanbul Mitingine katıldı

Kahvaltı programı sonrası Genel Başkanımız Erbakan, Atatürk Havalimanı’nda düzenlenen Cumhur İttifakı’nın Büyük İstanbul Mitingi’ne katıldı.

 

 

Genel Başkanımız Erbakan akşam saatinde Tokatlılarla buluştu

Akşam saatlerinde Bahçelievler Cemil Meriç Kültür Merkezi’nde bu kez Tokatlılarla buluşan Genel Başkanımız ve İstanbul 2. Bölge Milletvekili Adayımız Fatih Erbakan, “Milli Görüş, önce millet diyen, alın terinin, emeğin karşılığını veren ve bunun değerini, kıymetini bilen bir görüştür. Milli Görüş kadroları, milletvekilleri, belediye başkanları, Milli Görüşçüler, makam ve rakam için çalışmazlar, ihale ve koltuk için çalışmazlar, Allah rızası için ve millet için çalışır." dedi.

 

 

21 yıl sonra Milli Görüş Meclis’te olmalıdır

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, “İstanbul'da 2. Bölge milletvekili adayı olarak seçimlere katılıyorum. Ve tabii ki 87 seçim bölgesinde, Türkiye genelinde bütün seçim bölgelerinde de Yeniden Refah Partisi olarak kendi adaylarımızla amblemimizle seçimlere giriyoruz. Cumhur İttifakı'nın çatısı altında giriyoruz. Hem İstanbul'umuzda hem de tüm Türkiye'de Cumhurbaşkanlığının seçimlerinde Sayın Cumhurbaşkanımızın, milletvekilliği seçimlerinde ise yeniden Refah Partimizin seçimi kazanması için büyük bir gayretle teşkilatlarımız sahada çalışmalarını sürdürüyor. İnşallah muvaffak oluruz. 14 Mayıs'ta hem Sayın Cumhurbaşkanımızın hem de Yeniden Refah Partimizin zaferle çıktığı bir seçim akşamını hep birlikte yaşarız. Tabii biz bu seçimlerde ‘Milli Görüş Meclise’ sloganıyla yola çıktık. 21 sene aradan sonra Milli Görüş yeniden mecliste olmalıdır" dedi.

 

 

Milli Görüşçüler Allah rızası ve millet için çalışır

Genel Başkanımız Erbakan sözlerine şöyle devam etti:

“Milli Görüş, önce millet diyen, alın terinin, emeğin karşılığını veren ve bunun değerini, kıymetini bilen bir görüştür. Milli Görüş kadroları, milletvekilleri, belediye başkanları, milli görüşçüler, makam ve rakam için çalışmazlar, ihale ve koltuk için çalışmazlar, Allah rızası için ve millet için çalışır. Kamudan kendi cebine bir şey aktarmaya kalkmayıp kendi cebinden; belediyeye, millete, devlete hizmet olsun diye kendi cebinden para harcar. Bu anlayışın, ruhun, zihniyetin mecliste olması doğrudan doğruya milletin hayrına olan bir olaydı. Biz meclis dışında Yeniden Refah Partisi olarak çok büyük hayırlara vesile oldu. EYT mağdurlarının kısmen de olsa mağduriyetlerinin giderilmesi için büyük mücadele verdik ve bunun etkisi görüldü. Bunun yanında Ayasofya'nın yeniden cami olması konusunda büyük mücadele verdik. Pandemide aşıdan yeni nesillerimizin, hamile hanımlarımızın korunması için çok ciddi bir mücadele verdik. Ve çok büyük fayda sağladık milletimize. Bugün bu aşı firmalarına Almanya’da açılan büyük davalar var. LGBT konusunda bir duyarlılık oluşması noktasında, Yeniden Refah Partimizin Meclis dışındaki mücadelesinin çok büyük etkisi oldu. Türkiye’de il il, bölge bölge sorunları tespit edip bunlara çözüm önerileri sunduğumuz bir kitap hazırladık. İnşallah meclise girersek bunları bir bir gerçekleştireceğiz"

 

 

Genel Başkanımız Erbakan, İstanbul’da seçim çalışmalarına yorulmak bilmeden devam ediyor!

Genel Başkanımız Erbakan, İstanbul’da seçim çalışmalarına yorulmak bilmeden devam ediyor!

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, tarihi 14 Mayıs seçimine sayılı günler kala aday olduğu İstanbul 2. Bölge’de seçim çalışmalarına yorulmak bilmeden devam ediyor.

 

Genel Başkanımız Erbakan, 10 Mayıs Çarşamba gününde de ilk olarak Fatih'teki İnsan Hak ve Hürriyetleri (İHH) İnsani Yardım Vakfını ziyaret etti. Ziyaretinde Vakıf Başkanı Bülent Yıldırım ile görüşen Erbakan, çıkışta basın mensuplarına açıklamalarda bulundu.

 

İHH İnsani Yardım Vakfı'nın, bugüne kadar çok hayırlı hizmetler gerçekleştirmiş önemli bir gönüllü kuruluş olduğunu ifade eden Erbakan, vakfın, babası merhum Necmettin Erbakan'ın iradesiyle, tavsiyesiyle kurulduğunu söyledi.

 

 

İHH’nın gönlümüzdeki yeri başkadır

Vakfın, mazlumların ve ezilen insanların, dünya üzerinde imdadına yetiştiğini, faydası için çaba gösterdiğini anlatan Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, şöyle konuştu:

 

"Bu uğurda şehitler vermiş bir kuruluşumuz. Bu nedenle bizlerin gönlündeki yeri, çok ayrı bir yerdir. Bu nedenle de burada İstanbul'da hem de seçim bölgemizde genel merkezlerinin de bulunması hasebiyle bu yoğunluğa rağmen, telaşa rağmen mutlaka gelip ziyaret etmemiz gerektiğini düşündük ve ziyaret ettik. Tabii değerli başkanımız Bülent Yıldırım Bey de ev sahipliğini gerçekleştirdiler. Sağ olsunlar. Bundan sonra da İHH'nın bu hayırlı hizmetlerinin devam etmesi ve muvaffak olması için dua ediyoruz. Bir kez daha ev sahipliğinden dolayı çok teşekkür ediyoruz."

 

 

Genel Başkanımızdan Akit'e geçmiş olsun ziyaret

Genel Başkanımız Erbakan, daha sonra 27 Nisan'da çıkan yangın nedeniyle zarar gören Küçükçekmece'deki Akit Medya Grubu'nu ziyaret etti.

 

İş yerinin yakınında kurulan çadırda, Akit Medya Yönetim Kurulu Başkanı Osman Nuri Karahasanoğlu ve Akit Gazetesi Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Ali İhsan Karahasanoğlu ile görüşen Genel Başkanımız, geçmiş olsun dileğinde bulundu.

 

 

Ne zaman Milli Görüş iktidarda olsa bolluk ve bereket dönemi yaşandı

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Akit ziyareti sonrası Sultangazi'de bulunan Sultangazi Sinoplular Derneği'ni, ardından Tüm Canbeyler Derneği'ni ziyaret etti.

 

Genel Başkanımız Erbakan burada yaptığı konuşmada Yeniden Refah Partimizin geçmişi olan köklü bir parti olduğunu vurguladı. Genel Başkanımız, “Bu yaptığımız çalışmaların Milli Görüş'ün, Yeniden Refah Partimizin zaferlerine vesile olmasını ve Sayın Cumhurbaşkanımızın da 14 Mayıs'ta yeniden seçilmesine vesile olmasını Cenab-ı Allah'tan niyaz ediyorum. Bizler Yeniden Refah Partisi olarak kurulduğumuzdan bugüne 4 buçuk sene geçmesine rağmen aslında 54 senelik geçmişi olan bir parti olduğumuzu ifade ediyoruz. Bu da merhum Erbakan Hocamızın 1969'da Milli Görüş hareketini başlatmasına dayanıyor. Bu 54 senede Milli Görüş önce millet anlayışıyla, milletin derdiyle dertlenen bir anlayışla Erbakan Hocamızın öncülüğünde ne zaman iş başına geldiyse hem merkezi hükümette hem yerel yönetimlerde en hayırlı hizmetleri yapmış ve milletimizin derdine derman olmuştur. Ne zaman Milli Görüş iş başında olduysa bolluk ve bereket dönemi yaşanmıştır. Milletimizin yüzü gülmüştür. Bu gerçeklerden hareketle diyoruz ki; Milletimiz İnşallah 14 Mayıs'ta, cumhurbaşkanlığı seçiminde Sayın Cumhurbaşkanımıza destek olacak, milletvekilliği seçiminde de Milli Görüş anlayışını, Milli Görüş ruhunu meclise yeniden taşımak için milletvekilliği seçimlerinde oylarını Yeniden Refah Partimize verecek. Bunun için gayret ediyoruz” dedi.

 

 

"Aynı istikamette yürüyoruz, aynı hedefler için çalışıyoruz”

Genel Başkanımız Erbakan, “Neden Milli Görüş'ün mecliste olması bu kadar önemli? Bir defa merhum Erbakan Hocamızın geçmişte yıllar boyu bu millet için yapmış olduğu hizmetler ortada. İşte 54'üncü hükümet, dünyada başka hiçbir hükümet bu kadar kısa sürede dar gelirlinin refah seviyesini, alım gücünü bu kadar yüksek oranda arttırmamış. 54'üncü hükümet döneminde işçiye, memura, emekliye yüzde 100, yüzde 200, yüzde 320'ye varan oranda maaş zamları yapıldı. 100 alan Bağkur emeklisi bir sonraki ay gitti maaşının 420 lira olduğunu gördü. Halen Türkiye'nin dört bir yanında o dönem özlemle anılıyor. Erbakan Hocamıza Milli Görüş'e dua ediliyor. Yeniden Refah Partimiz, Milli Görüş ruhunu temsil ediyor. İşte bu sebeple Yeniden Refah Partimizin mecliste olması demek bu 50 senelik Milli Görüş ruhunun meclise taşınması demek. Erbakan Hocamızın o efsane hizmetleri yaptığındaki taşıdığı ruhla aynı ruhu taşıyoruz. Aynı dava uğrunda çalışıyoruz. Aynı istikamette yürüyoruz. Aynı hedefler için çalışıyoruz” diye konuştu.

 

 

“Bu iktidar yıkılsın da ne olursa olsun diye muhalefet yapıyor”

Konuşmasının devamında muhalefete de yüklenen Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, “Milletin derdine derman olunsun diye muhalefet yapmıyor. Bu iktidar yıkılsın da ne olursa olsun diye muhalefet yapıyor. Onun için faydalı bir iş yapılsa da karşı çıkıyor. Öyle olunca da milletin hayrına bir fonksiyon icraat edemiyor. Halbuki Milli Görüş demek, milletin derdine derman olunsun da nasıl olursa olsun, kim olursa olsun, yeter ki milletin derdine derman olunsun siyaseti demektir. Bu iktidar yıkılsın da ben kazanayım, ne olursa olsun siyaseti değildir. Milli Görüş demek, makam, rakam, ihale ve koltuk işi değil Allah rızası için ve millet için siyaset yapmak demektir” dedi.

 

 

Esenler’de Pütürge Dernekler Federasyonu ziyareti

Esenler'de Pütürge Dernekler Federasyonunda düzenlenen toplantıda da konuşan Genel Başkanımız, mevcut muhalefetin yıkıcı bir yapısı olduğunu ve partimizin ise bu yolu izlemeyeceğini söyledi.

 

Genel Başkanımız Erbakan, "Yeniden Refah Partisinin siyaseti milletin faydasına hizmet etmektir. Milletin derdine derman olalım. Bizim muhalefet anlayışımız yıkmak üzere değildir." diye konuştu. Ailenin korunması için yürütecekleri çalışmalara değinen Genel Başkanımız, TBMM'de mutlaka ailenin korunması için mücadele edeceğimizi kaydetti.

 

 

 

Arnavutköy’de Erzurumlularla buluştu

Genel Başkanı Erbakan, günün son programı olan Arnavutköy'de bulunan Erzurum Horasan Hacı Halil Köyü Derneğinde vatandaşlarla buluştu.

 

Seçimlere az bir zaman kaldığını anımsatan Genel Başkanımız, "Erzurumlular her zaman hakkın yanında, batılın karşısında, Erbakan Hocamızın yanında yıllar boyunca bu duruşu sergilemiş insanlardır. Vatanına, dinine bağlı insanlardır. Erzurumlular hiçbir zaman gayrımilli oluşumlara geçit vermemiştir." diye konuştu.

 

 

Genel Başkanımız Erbakan'dan Muharrem İnce yorumu: ‘Bu kararın arkasında bir kumpas olduğu ortada’

Genel başkanımız Erbakan'dan Muharrem İnce yorumu:
‘Bu kararın arkasında bir kumpas olduğu ortada’

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce’nin çekilmesine ilişkin "Bu kararın arkasında bir kumpas olduğu ortada. Bu kumpas siyasetini karanlık birtakım odakların dizayn etmeye çalışmasını tasvip edemeyiz, üzüntü duyuyoruz." dedi.

 

Genel Başkanımız Fatih Erbakan, TRT Haber canlı yayınında konuştu.

 

Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce'nin adaylıktan çekilme kararını değerlendiren Genel Başkanımız Erbakan, "Muharrem İnce'nin çekilmesiyle seçmenlerinin önemli bir kısmı sandığa gitmeyecek." yorumu yaptı.

 

 

Türk siyaseti daha önce de bu tür kumpaslara maruz kalmıştı

İnce hakkındaki iddialara da değinen Genel Başkanımız, "Türk siyaseti daha önce de bu tür kumpaslara maruz kalmıştı. Sayın Meral Akşener hanım masadan kalkarsan dosyalarını açıklarız diye tehdit edilmişti. Hakkında usulsüzlükle ilgili bir dosya olduğu iddia edilmişti. Sayın Muharrem İnce diyor ki; bu kumpas kasetini en çok benim CHP'deki arkadaşlarım yayınlıyorlar. Sosyal medyada yayılması için uğraşıyorlar.. Bunlar muhalefetteki partilerin içinde bulunduğu durumun sıkıntılı bir durum olduğunu gösteriyor." şeklinde konuştu.

 

 

Muhalefetin çeteler, şantaj ve kaset kumpasları ile anılması kendileri için dezavantaj

Muhalefetin "kaset" ve benzeri iddialarla gündeme gelmesini değerlendiren Genel Başkanımız Erbakan, "Çeteler, gizli para ilişkileri, siyasetin dışarıdan dizayn edilmeye çalışılması, şantajlar, kaset kumpasları.. Muhalefetin bunlarla anılması kendileri için bir dezavantaj." ifadelerini kullandı.

 

 

İnce’nin seçmenlerinin önemli bir kısmı sandığa gitmez

İnce'nin adaylıktan çekilmesinin sandığa nasıl yansıyacağı tahmininde de bulunan Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, şunları söyledi:

“Muharrem İnce'nin çekilmesiyle seçmenlerin önemli bir kısmı sandığa gitmeyecek. Gidenlerin hepsi de sayın Kılıçdaroğlu'na oy verecek diye düşünmüyorum. Bir kısmının başka adaya bir kısmının da sayın Cumhurbaşkanımıza oy vereceğini tahmin ediyorum.”

 

 

Yeniden Refah Partisi mutlaka Meclis’te olacaktır!

Yeniden Refah Partisi mutlaka Meclis’te olacaktır!

 

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, İstanbul’daki seçim çalışmalarında seçime 2 gün kala vites yükseltti.

 

Genel Başkanımız Erbakan, dün de seçim bölgesi İstanbul 2. bölgede yoğun programına sabah Esenyurt'ta Doğu ve Güneydoğu Dernekler Federasyonu'nun düzenlediği kahvaltı programı ile başladı.

 

İstanbul'da yaşayan bölge temsilcileri ile sohbet eden Genel Başkanımız, sonrasında yaptığı konuşmada, “İnşallah 14 Mayıs'ta milletvekili seçimlerinde yeniden Milli Görüş, Yeniden Refah Partisi diyerek sizlerin desteklerinizi bekliyoruz” diyerek destek istedi.

 

Milli Görüş’ün banisi merhum Başbakan Necmettin Erbakan döneminde yapılan teknoloji hamlelerine vurgu yapan Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, “Her zaman söylüyorum, 50 yıl öncesinde başlayan projelerin, bu atılımların önü kesilmeseydi bugün Diyarbakır'da, bölgenin diğer illeri de Kanada'nın Norveç'in şehirlerinden bir tanesi olurdu. Bir tane işsiz, bir tane yoksul insan kalmazdı, bir tane teröre bulaşacak insan kalmazdı. 1966 - 1967 yılında başlatılan cumhuriyetin en büyük kalkınma hamleleri tüm hızıyla devam etseydi Türkiye'de bugün Japonya'nın, Güney Kore'nin, Amerika'nın seviyesine gelmiş ve belki de daha ileri seviyeye geçmişti. O yıllarda Erbakan Hocamız ASELSAN'ı kurdu. ASELSAN yeni Türk Elektronik Sanayi'nin ilk önemli adımıdır, yeni milli savunma sanayinin ilk önemli adımıdır. Gerici dedikleri Erbakan Hocamız 1976 yılında milli savunma sanayi için, teknoloji için böyle önemli bir adım atıyor. Bu adımın arkasından devamı olarak ROKETSAN kuruldu, HAVELSAN kuruldu. En son geldiğimiz noktada ise milli savunma sanayimiz yüzde 80 oranında yerlilik, millilik oranına sahip. Bu durumda da o zaman Erbakan Hocamızın attığı tohumların çok büyük payı var. Allah kendisinden razı olsun” dedi.

 

 

Erbakan Hocamızın hatırını göz önünde bulundurmak gerek

Geçmiş dönemde Milli Görüş hareketinin yaptıklarını referans gösteren Genel Başkanımız Erbakan, “14 Mayıs seçimlerinde “Onların sayesinde biz bugün başımız dik, alnımız açık bir şekilde milletin karşısına çıkıyoruz, oy istiyoruz. Bütün bunları anlattıktan sonra ise söylemek istediğim ‘Bir fincan kahvenin 40 yıl hatırı var'. Dolayısıyla Yeniden Refah Partimiz Erbakan Hocamızın çizgisinde, Milli Görüş çizgisinde siyaset yapmak için kurulmuş ve bu çizgide yürüyen, aynı hedefler doğrultusunda, aynı ruhla ilerleyen bir siyasi partidir. Öyleyse bu hizmetlerin hatırını göz önünde bulundurmak, Erbakan Hocamızın millete, ümmete hizmetini göz önünde bulundurmak gerekir. İnşallah 14 Mayıs'ta milletvekili seçimlerinde yeniden Milli Görüş, Yeniden Refah Partisi diyerek sizlerin desteklerinizi bekliyoruz” diyerek destek istedi.

 

 

Gençler Deizm ve Ateizm’in pençesinde

Genel Başkanımız, 12 Mayıs Cuma gününde İstanbul’daki seçim çalışmalarının 2. durağı Esenler Dörtyol Meydanında vatandaşlarla bir araya geldi. Ahlaki ve manevi kalkınmanın beka olarak görülmesi gerektiğini söyleyen Genel Başkanımız Erbakan, “Uyuşturucu kullanımı artıyor, kullanım yaşı 12’ye düşüyor, boşanmalar artıyor, evlenme oranı azalıyor, deizm ve ateizm gibi felaketler gençleri pençesine alıyor; bunlarla topyekûn bir mücadele gerekiyor. Bunun için ailenin korunması, eğitim sisteminin ve medyada ahlakı ifsat eden yayınların ıslah edilmesi son derece önemli” dedi.

 

 

Milli Görüş 21 yıl aradan sonra Meclis’e taşınmış olacak

Esenler Dörtyol’daki konuşmasının ardından esnaf ziyareti de yapan Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan Kağıthane Gürsel Mahallesi'nde seçim standımızı ziyaret ederek basın mensuplarına açıklamalarda bulundu:

 

“İnşallah pazar günü Kağıthane'de de İstanbul'un diğer bölgelerinde de Türkiye'de de seçimler Yeniden Refah Partimizin, Cumhur İttifakı'nın ve Cumhurbaşkanımızın zaferiyle sonuçlanacaktır. Gözlemlerimiz bu yönde. Bu vesileyle hem yedili masanın felaketlerine dur denilmiş olacak hem de Yeniden Refah Partisi ile Milli Görüş, yirmi bir sene aradan sonra yeniden meclise taşınmış olacak”

 

 

'Muharrem İnce'nin çekilmesinin Millet İttifakı’na yaramayacak'

Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce'nin adaylıktan çekilmesi ile ilgili soruya Genel Başkanımız, “Tabi burada CHP'nin yapısı ve Millet İttifakı'nın yapısıyla ilgili birtakım ipuçları var. Muharrem İnce, 'Bu benimle ilgili yapılan düzmece kaseti en çok benim CHP'deki arkadaşlarım yaydılar. En çok onlar paylaştılar. CHP'nin genel merkezinde para peşinde olan, para için çalışan bir çete var. Buraya bu çete çöreklenmiş. CHP Genel Merkezi'nin bu çeteden kurtulması lazımdı' diyor. Tabii çok üzücü ve çok ciddi iddialar. Akşener'le ilgili biliyorsunuz, 'Eğer masadan kalkarsan masayı terk edersen seninle ilgili bir dosyası açıklarız. Bir daha halkın içine çıkacak yüzün kalmaz' diye tehditler savruldu. Yani böyle kumpaslarla, kasetlerle, tehditlerle, şantajlarla karanlık bir siyaseti yürütüyorlar. Üzülerek ifade ediyorum. Uygun bir davranış değil, uygun bir anlayış değil. Türkiye siyasetinin bu kumpaslardan, bu şantajlardan, bu tehditlerden, bu karanlık oyunlardan kurtarılması lazım. Diğer taraftan Muharrem İnce'nin çekilmesinin Millet İttifakı lehine bir sonuç doğuracağına inanmıyoruz. Çünkü Muharrem İnce'nin seçmeninin önemli bir kısmı sandığa gitmeyecek. Gidenlerin bir kısmı Recep Tayyip Erdoğan'a, Cumhurbaşkanımıza oy verecek, bir kısmı Sinan Oğan'a oy verecek, bir kısmı da Kılıçdaroğlu'na oy verecek. Dolayısıyla İnce'nin seçmeni kendisi adaylıktan çekildi diye bir blok halinde gidip hepsi Kılıçdaroğlu'na destek olacak diye bir şey söz konusu değil. Bu nedenle bu adaylıktan çekilme olayının Millet İttifakı lehine ciddi bir sonuç doğuracağına inanmıyoruz. Biraz evvel de söylediğimiz gibi halkımızdan, milletimizden aldığımız mesajla, Cumhur İttifakı büyük bir başarı gösterecek. Cumhurbaşkanı ilk turda Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanacak” şeklinde cevap verdi.

 

 

Kadim Dostlar Buluşmasında Sultangazililer ile buluştu

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan Kağıthane’deki ziyaretler sonrası bir televizyon kanalının canlı yayınına katıldıktan sonra akşam saatlerinde geldiği Sultangazi’de, Kadim Dostlar Buluşması'nda Sultangazililerle buluştu.

 

Genel Başkanımız programda 14 Mayıs’ta yapılacak seçimle ilgili şöyle konuştu:

"Tabi hepinizin bildiği gibi artık 2 günden daha az bir zaman kaldı. 14 Mayıs'ta son derece önemli bir seçimi inşallah gerçekleştireceğiz. Bu seçimlerin ülkemize milletimize devletimize hayırlı sonuçlara vesile olmasını Cenabı Allah'tan niyaz ediyorum. Yedili masanın hem Cumhurbaşkanı adayı hem Cumhurbaşkanı yardımcısı adaylarının hem de yedili masadaki parti sözcülerinin maalesef ortaya koyduğu hedefler söylemler seçim bildirgelerinde yazdıkları birtakım hususlar bizi Türkiye'nin yeniden 28 Şubat karanlıklarına endişesine sevk etti. En basitinden baş örtüsüne anayasal güvence doğrultusunda yedili masanın mecliste bulunan temsilcileri karşı çıktı. Hayır, bu laikliğe aykırıdır, biz baş örtüsünün anayasal güvence altına alınmasına, baş örtüsüne hukuki bir güvence getirilmesine karşıyız dediler. Bu zaten 28 Şubat zihniyetidir."

 

 

Yeniden Refah Partisi mutlaka Meclis’te olacaktır

Yeniden Refah Partimizin mecliste mutlaka olması gerektiğini söyleyen Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, "Bu ümmetin, bu milletin asırlardan beri hasret duyduğu ve büyük bir aşkla, heyecanla, sevinçle karşıladığı Ayasofya'nın tekrar cami olarak ibadete açılması olayı. Açık açık diyorlar ki Ayasofya'nın yeniden müze olması lazım. Böyle bir zihniyetin böyle bir anlayışın Türkiye'de iktidar olmasına vesile olamazdık. Millete hizmetle, hizmet yolunda bedel ödemekle 50 senelik Milli Görüş tarihini çok güzel bir şekilde düşünüp tahayyül edip bu anlayışın, bu zihniyetin, bu ruhun yeniden mecliste olmasının sağlanması, bütün gayretimiz bununla ilgilidir. Yine Milli Görüş siyaseti makam ve rakam için ihale ve koltuk için değil, Allah rızası için yapılan bir siyasettir. Ticaret olarak değil ibadet olarak yapılan bir siyasettir. Şimdi yeniden bu hassasiyetin, bu anlayışın mecliste olması son derece büyük önem arz ediyor. Ne için önem arz ediyor? Milletimiz için önem arz ediyor. Böyle bir partinin mecliste olması yapıcı, yerli, milli bir muhalefet yapması amacıyla iktidarın da hükümetin de faydasınadır. Çünkü doğru yaptığı işlerde ona destek olmak, arka çıkmak, eksikler göründüğünde bunların tamamlanması için, yapıcı bir şekilde bu eksikleri bildirmek, uyarmak, hayırlara vesile olmak, öncüsü olmak. Şu anda mecliste yapıcı bir muhalefet yok iktidar ne yaparsa yapsın yanlıştır anlayışıyla muhalefet yapılıyor. Doğru da yapsa aynı yanlış da yapsa aynı. Bunlar ne yaparsa yapsın yanlış. Neden çünkü bu iktidar gitsin. Bunun yerine ben geleyim. Gözü başka bir şey görmüyor. Biz Yeniden Refah Partisi olarak aile ve sosyal politikalar alanındaki yuva yıkan batıdan ithal düzenlemelerin, yasaların ıslah edilmesi için mücadele edeceğiz. Bir garabet halindeki bu yasaların, bu düzenlemelerin aile yapımıza, kültürümüze uygun bir hale, hukuka uygun bir hale getirilmesi lazım" dedi.



Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan oyunu kullandı

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan oyunu kullandı

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan ve eşi Beyza Erbakan, Cumhurbaşkanlığı ve 28'inci Dönem Milletvekili Genel Seçimi için oyunu Ankara’nın Çankaya İlçesi’nde kullandı. 

 

 

Seçimlerin huzur ve barış içinde geçmesinden mutluyuz

Oy kullanmak için Dr. Binnaz Ege-Dr. Rıdvan Ege Anadolu Lisesi’ne giden Genel Başkanımız, bir süre sıra bekledikten sonra oyunu 4446 numaralı sandıkta kullandı.

 

Oyunu kullandıktan sonra çıkışta gazetecilere açıklamalarda bulunan Genel Başkanımız Erbakan, seçimlerin hayırlı olmasını dileyerek, "En önemli vatandaşlık görevlerimizden biri olan oy kullanma işlemini eşimle birlikte gerçekleştirdik. Bu seçimlerin ülkemize, milletimize ve devletimize hayırlı olmasını Allah'tan niyaz ediyorum. Seçimlerin Türkiye genelinde huzur ve barış içerisinde gerçekleştirmesinden mutluluk duyuyoruz. Bu seçimlerin benim için önemi bir başka. İlk defa bir parti genel başkanı olarak seçim geçirmiş oluyorum. Daha önce yıllar boyunca rahmetli Erbakan hocam ve annemle birlikte oy kullanmak için sandık başına geliyorduk. Ama bu sefer kendimiz bir parti başkanı olarak oy kullandık. Önemli olan yeni kurulacak olan hükümetin ve meclisin verimli bir çalışma içerisinde olmasıdır" ifadelerini kullandı.

 

 

Bizim için hayırlı sonuç çıkacağına inanıyoruz

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, basın mensuplarının seçim sürecinin nasıl geçtiğine dair sorusuna, "Bizim içinde bulunduğumuz ittifak ve kendi partimiz açısından süreç gayet olumluydu. Aday olduğum İstanbul 2. Bölge için de aynısı geçerlidir. Bizim için hayırlı bir sonuç çıkacağına inanıyoruz" şeklinde konuştu.

21 yıl aradan sonra Milli Görüş’ü Meclis’e taşıyan milletimize teşekkür ediyorum!

21 yıl aradan sonra Milli Görüş’ü Meclis’e taşıyan milletimize teşekkür ediyorum!

 

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, “21 sene aradan sonra Milli Görüş’ü, yeniden Meclis'e kazandıran milletimize teşekkür ediyorum.” dedi.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, genel merkezimizde düzenlediği basın toplantısında seçim sonuçlarına ilişkin değerlendirmede bulundu.

 

 

‘Her şeyden önce fedakâr teşkilat mensuplarımıza teşekkür ederim’

Gelen son verilere göre Meclis'te 5 milletvekili ile temsil edilme hakkını elde ettiğimizi kaydeden Genel Başkanımız Erbakan, şöyle konuştu:

 

"21 sene aradan sonra Yeniden Refah Partimizi, Meclis'e kazandıran milletimize teşekkür ediyorum. Tarihi adımın atılmasına katkı sağladılar. Milli Görüş’ün 21 yıl aradan sonra yeniden TBMM'de temsil edilmesine vesile oldular, bu nedenle kendilerine teşekkürlerimi arz ediyorum. Hazine yardımı almayan, medya gücü olmayan, rakiplerinin sahip olduğu çoğu imkanlardan yoksun olan partimiz, teşkilat mensuplarının gayretleri ile Allah’ın yardımları ile bu önemli adımı atmaya muvaffak oldu. Herkesten önce emek veren, fedakarlık gösteren, canla başla gecesini gündüzüne katarak fedakarca çalışan teşkilatlarımıza teşekkür ediyorum."

 

 

‘Milli Görüş Meclis’te 5 vekil ile temsil edilecek’

"Partimizi anketlerde hiç göstermeyen, anket şirketlerinin aslında manipülasyon yaptıkları, bilimsel çalışma yapmadıkları, seçim sonuçları ile bir kez daha açık şekilde ortaya çıktı. Gelen sonuçlara göre partimiz TBMM'de 5 milletvekili ile temsil edilme hakkını bulunduruyor. 3 milletvekili İstanbul, 1 Kocaeli, 1 milletvekilimiz de Konya'dan seçilmiş bulunuyor. Bu milletvekillerimizin sayısının artma ihtimali de bulunuyor. Partimizin aldığı oylar sandıklar açıldıkça artmaya devam ediyor" diye konuştu.

 

 

Sayın Cumhurbaşkanı 2. Turda farkla kazanacaktır

Resmi olmayan rakamlara göre Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci tura kaldığını da kaydeden Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın farkı daha da artırarak ikinci turda kazanacağına inandığını belirterek,  “Şu ana kadar ulaşan seçim sonuçlarına göre Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci tura kaldığı görülmektedir. Bizim de içinde bulunduğumuz Cumhur İttifakı’mızın 2. Tur için avantajlı konumda olduğunu ifade etmek istiyorum. Sayın Cumhurbaşkanımızın Sayın Kılıçdaroğlu ile arasında ciddi bir oy farkı var. İkinci turda da bu oy farkının daha fazla açılarak Sayın Cumhurbaşkanımızın zaferiyle sonuçlanacağını olan inancımız tamdır. İnşallah iki hafta sonra Sayın Cumhurbaşkanımızın da zaferini hep birlikte kutlayacağız ve böylece inşallah hem Milli Görüş’ün Meclis’e girmesi hem de Sayın Cumhurbaşkanımızın seçilmesiyle çifte kutlamayı yapacağız.  Bu vesileyle tüm seçmenlerimize, Yeniden Refah Partimize oy vermiş olsun veya olmasın bir kez daha teşekkürler ediyorum.” diye konuştu.

 

Milletimiz 28 Mayıs’ta Cumhurbaşkanımızı açık farkla seçecek!

Milletimiz 28 Mayıs’ta Cumhurbaşkanımızı açık farkla seçecek!

 

28 Mayıs seçimine ilişkin değerlendirmede bulunan Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, “Aziz milletimiz önümüzdeki hafta 28 Mayıs’ta inşallah sandık başına gidecek ve son sözünü söyleyecek. Bu 7’li masaya dersini 28 Mayıs’ta da verecek ve Sayın Cumhurbaşkanımızı açık ara farkla seçerek bu işi bitirecek Allah’ın izniyle.” dedi.

 

Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, Adıyaman Eğitim ve Araştırma Hastanesi yanında kurulan K2B Konteyner Kent’te vatandaşlarla buluştu. Etkinliğe, deprem bölgesi ziyaretinde kendisine eşlik eden Yeniden Refah Partisi Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan da eşlik etti.

 

Etkinlikte vatandaşlara hitap eden Genel Başkanımız Erbakan, “İnşallah en kısa zamanda hem devletimizin hem de hayırsever milletimizin gayretleriyle, desteğiyle buradaki yaşam eski haline en kısa zamanda dönecek, hatta inancımız odur ki; eskisinden daha da iyi bir noktaya inşallah en kısa zamanda gelecektir.” diyerek temennilerini paylaştı.

 

 

‘Aziz milletimiz 14 Mayıs’ta 7’li maşaya geçit vermedi’

14 Mayıs seçimlerine ilişkin değerlendirmede bulunan Genel Başkanımız, “Başta deprem bölgesindeki vatandaşlarımız olmak üzere aziz milletimiz ülkemizin yeniden 28 Şubat’ın karanlıklarına dönmesine müsaade etmedi. İnanç özgürlüğü alanındaki kazanımlarımızın kaybedilmesine müsaade etmedi. Ülkemizin 8 başlı bir yönetimin karmaşasına, belirsizliğine, kaosuna sürüklenmesine müsaade etmedi. Adıyamanlılar ve aziz milletimiz 14 Mayıs’ta destekçileri terör örgütleri, dış güçleri, LGBT lobileri olan 7’li maşaya geçit vermedi elhamdülillah.” ifadelerini kullandı.

 

 

‘Milletimiz 28 Mayıs’ta da Cumhurbaşkanımızı açık ara farkla seçecek’

Genel Başkanımız Dr.Fatih Erbakan konuşmasının devamında 28 Mayıs’ta yapılacak 2. Tur seçiminde de Cumhurbaşkanı Erdoğan için destek isteyerek şöyle konuştu:

“Milletimiz 14 Mayıs’ta tarihimizle, değerlerimizle, kültürümüzle, inancımızla barışık olmayanlara bu ülkeyi, bu devleti teslim etmedi elhamdülillah. Bu sebeple Cumhur İttifakı ve Yeniden Refah Partisi olarak aziz milletimize minnettarız. Aziz milletimiz önümüzdeki hafta 28 Mayıs’ta inşallah sandık başına gidecek ve son sözünü söyleyecek. Bu 7’li masaya dersini 28 Mayıs’ta da verecek ve sayın Cumhurbaşkanımızı açık ara farkla seçerek bu işi bitirecek Allah’ın izniyle. 28 Mayıs’ta ülkemiz, milletimiz , devletimiz, Adıyaman, deprem bölgesi kazanacak inşallah. Milletimizin ve Cumhur İttifakı’mızın 28 Mayıs zaferi şimdiden hayırlı, uğurlu ve mübarek olsun inşallah.”

 

 

İstedikleri sonuç çıkmayınca depremzedelere hakaret edenler gereken cevabı 28 Mayıs’ta alacak!

İstedikleri sonuç çıkmayınca depremzedelere hakaret edenler gereken cevabı 28 Mayıs’ta alacak!

 

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, " Aziz milletimiz 28 Mayıs'ta, 14 Mayıs'tan önce sizlere eliyle kalp işareti yapan, sevgi sözcükleri söyleyen, gülücükler dağıtan ama 14 Mayıs'ta sandıklardan istedikleri sonuç çıkmayınca deprem bölgesindekilere hakaret edenlere gereken cevabı verecek." dedi.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile birlikte Hatay'daki Konya Konteyner Kent'te düzenlenen programa katıldı.

 

 

‘Milletimiz 14 Mayıs’ta ferasetini bir kez daha gösterdi’

14 Mayıs seçimine ilişkin değerlendirmede bulunan Genel Başkanımız Erbakan, "Aziz milletimiz Sayın Cumhurbaşkanımızı farklı bir şekilde seçimlerde önde çıkarttı ve Cumhur İttifakı'mızı da Meclis'te açık ara farkla çoğunluğa ulaştırdı elhamdülillah. Milletimiz gerekeni yaptı. Ferasetini bir kez daha gösterdi. Bu sebeple aziz milletimize minnettarız. Bundan dolayı büyük bahtiyarlık yaşıyoruz. Bu millet inanç özgürlüğü alanındaki kazanımlarımızın kaybedilmesine müsaade etmedi." diyen Genel Başkanımız, "Bu millet destekçisi terör örgütleri olan, dış güçler olan, LGBT lobileri olanlara geçit vermedi. Bu millet ülkemizin sekiz başlı bir sistemin kaosuna, macerasına, belirsizliğine sürüklenmesine müsaade etmedi. Ferasetini gösterdi. Bu millet, gerçekten de hakkın, haklının ve doğrunun yanında her fırsatta durduğunu bir kez daha ortaya koymuş oldu." ifadelerini kullandı.

 

 

İstedikleri sonuç çıkmayınca depremzedelere hakaret edenler gereken cevabı alacak

Muhalefetin özellikle deprem bölgesinde sandığa gömülmesinden sonra depremzedelere yönelik ağır hakaretlerine eleştiride bulunan Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, "Aziz milletimiz 28 Mayıs'ta, 14 Mayıs'tan önce sizlere eliyle kalp işareti yapan, sevgi sözcükleri söyleyen, gülücükler dağıtan ama 14 Mayıs'ta sandıklardan istedikleri sonuç çıkmayınca deprem bölgesindekilere hakaret edenlere gereken cevabı verecek." diye konuştu.

 

 

Başörtüsüne gelince özgürlük yok, LGBT’ye gelince insan hakkı

Genel Başkanımız Erbakan, sözlerinin devamında muhalefetin nasıl iki yüzlülük yaptığını şöyle ortaya koydu:

 

“Bunlar lafa gelince demokrasiden, çok seslilikten, özgürlükten, insan haklarından bahseder, milletin iradesi der, sandık der. Ama sandıkta milletin iradesi kendi istedikleri gibi tecelli etmeyince de gerçek yüzlerini ortaya koyarlar. Bunların gerçek yüzü budur. Aynen 28 Şubat'ta başörtülü hanım kardeşlerimize her türlü zulmü yaparken LGBT'ye gelince insan hakkından, özgürlükten bahsettikleri gibi. O dönemde başörtülü diye tıp fakültesini birincilikle bitiren kızımıza 'Seni sahneye başına açmadan çıkarmayız, ödülünü vermeyiz, diplomanı vermeyiz' dediler. Başörtüsüne gelince özgürlük yok, insan hakkı yok, kişisel tercih yok, özel yaşam yok ama LGBT'ye gelince 'Olur mu efendim bu bir insan hakkıdır. Bu bir kişisel tercihtir, bu bir özgürlüktür'. İşte böyle iki yüzlü ve böyle samimiyetsiz bir anlayışa sahipler. Üzülerek ifade ediyorum.

 

 

‘28 Mayıs’tan sonra büyük Türkiye hedefine hep birlikte yürüyeceğiz’

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan sözlerini vatandaşları 28 Mayıs'ta sandığa davet ederek tamamladı:

 

​​​​​​“Aziz milletimiz 28 Mayıs'ta firesiz bir şekilde sandığa gidecek. İnşallah Sayın Cumhurbaşkanı'mızı çok açık bir farkla yeniden cumhurbaşkanı seçerek yedili masaya gereken cevabı verecek. Bu noktada Hatay'a güveniyoruz. Bu noktada Hataylılara güveniyoruz. Bu noktada aziz milletimize güveniyoruz. 28 Mayıs'ta devletimiz, milletimiz, yeni nesillerimiz, Hatay, Hataylılar ve bütün deprem bölgesi kazanacak inşallah. 28 Mayıs'tan sonra da el ele, gönül gönüle, omuz omuza yeniden büyük Türkiye hedefine doğru hep birlikte yürüyeceğiz. En önemli adımları hep birlikte atacağız inşallah”

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan konuşması sonrasında Cumhurbaşkanı Erdoğan ve MHP lideri Devlet Bahçeli ile birlikte Hatay’da Defne Devlet Hastanesi’nin açılışına katıldı. Açılış sonrası Cumhur İttifakı lideriyle millet buluşması için Gaziantep’e geçtiler.

 

 

Genel Başkanımız ve İstanbul Milletvekilimiz Dr. Fatih Erbakan mazbatasını aldı

Genel Başkanımız ve İstanbul Milletvekilimiz Dr. Fatih Erbakan mazbatasını aldı

 

Genel Başkanımız ve İstanbul Milletvekilimiz Dr. Fatih Erbakan, 28. Dönem Milletvekili  mazbatasını İstanbul İl Seçim Kurulu’na giderek teslim aldı.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan liderliğinde Yeniden Refah Partisi olarak ilk kez ve kendi logomuzla katıldığımız 14 Mayıs 28.  Dönem Milletvekili Genel Seçimlerinde aldığımız oy oranı ile büyük başarı göstererek milletimizin teveccühü ile İstanbul, Konya ve Kocaeli’nden 5 milletvekili çıkarmayı başardık.

 

Yeniden Refah Partimizin Genel Başkanı olarak İstanbul 2. Bölgeden milletvekili seçilen Genel Başkanımız Erbakan, mazbatasını Çağlayan Adliyesi’ndeki İstanbul İl Seçim Kurulu’na giderek teslim aldı.

 

 

‘21 yıl sonra Milli Görüş’ü kendi listemizle Meclis’e taşıdık’

Mazbatasını teslim aldıktan sonra çıkışta basın mensuplarına açıklama yapan Genel Başkanımız Erbakan, ‘’Bugün İstanbul 2. Bölgeden milletvekili seçildiğimize dair mazbatamızı İl Seçim Kurulu’ndan teslim aldık. Cenabı Allah hayırlı, mübarek eylesin. İstanbul 2. Bölgede bizleri bu göreve, milletvekilliğine layık gören halkımıza, seçmenlerimize en içten teşekkürlerimizi, şükranlarımızı iletiyoruz. Bu başarının sağlanmasında emeği geçen İstanbul Teşkilatımız başta olmak üzere tüm teşkilatlarımıza, bütün emeği geçen dava erlerine en içten şükranlarımızı sunuyoruz. Bize oy versin, vermesin tüm seçmelerimize, aziz milletimize teşekkürlerimizi sunuyoruz. Bu seçimlerle Milli Görüş uzun bir aradan sonra yeniden Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde, Yeniden Refah Parti’mizle temsil edilme hakkını kazanmış oldu. Aziz milletimiz bu yetkiyi, bu görevi bize verdi. Allah kendilerinden razı olsun. İnşallah mecliste ülkemiz, devletimiz, milletimiz için, İslam alemi ve insanlık için en hayırlı hizmetleri yapmayı Allah, Yeniden Refah Partisi milletvekilleri olarak bizlere nasip eylesin. Burada önemli bir diğer husus, Yeniden Refah Partimizin başka partilerin listesinden değil, kendi gücüyle ve kendi listesiyle seçim bölgelerinde seçime girerek bu 5 milletvekilini çıkarmaya hak kazanmış olması da son derece önemli bir olaydır.’’ şeklinde konuştu.

 

 

‘28 Mayıs’ta milletimiz Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı daha büyük farkla seçecektir’

28 Mayıs Pazar günü yapılacak Cumhurbaşkanlığı ikinci tur seçimine ilişkin de konuşan Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, ‘’İnşallah 2028’de de bu aziz millet Yeniden Refah Partimizi iktidara taşıyacaktır. 14 Mayıs seçimlerinde sadece Yeniden Refah Partimizin başarısı değil, Cumhur İttifakımız da belirgin bir başarı göstermiştir. Milletimiz, TBMM’de çoğunluğu açık farkla Cumhur İttifakı’na vermiştir. Bundan dolayı da milletimize şükranlarımızı iletiyoruz. Cumhur İttifakımızın Cumhurbaşkanı adayı Sayın Cumhurbaşkanımızı da ilk turda rakibinin 5 puan önünde tamamlamasını milletimiz sağlamıştır. Şimdi inşallah ikinci adımda, bu pazar günü 28 Mayıs’ta milletimiz tekrar gerekeni yapacak ve bu sefer daha büyük bir farkla Sayın Cumhurbaşkanımızı yeniden Cumhurbaşkanı olarak seçecektir. Buna inanıyoruz. İnşallah dediğimiz gibi 28 Mayıs’ta milletimiz son noktayı koyacak ve Sayın Cumhurbaşkanımızı daha da büyük bir farkla seçmiş olacak. Böylece bu 2023 seçimleri hem Sayın Cumhurbaşkanımızın hem de Cumhur İttifakımızın zaferiyle tamamlanmış olacaktır’’ ifadelerini kullandı.

Genel Başkanımız Erbakan oyunu kullandı: Milletimiz 14 Mayıs’tan daha güçlü bir mesaj verecek!

Genel Başkanımız Erbakan oyunu kullandı: Milletimiz 14 Mayıs’tan daha güçlü bir mesaj verecek!

 

Genel Başkanımız ve İstanbul Milletvekilimiz Dr. Fatih Erbakan, Cumhurbaşkanlığı Seçimi ikinci turu için oyunu Ankara'da kullandı.

 

Genel Başkanımız Erbakan, "Milletimiz inşallah bugün yürütme noktasında 14 Mayıs'ta verdiği mesajı daha da güçlü bir şekilde, bir kez daha vereceğine inanıyoruz" dedi.

 

Ankara Balgat'taki Dr. Binnaz Ege Dr. Rıdvan Ege Anadolu Lisesi'nde eşi Beyza Erbakan ile oyunu kullanan Genel Başkanımız, basın mensuplarına açıklamada bulundu.

 

 

‘Milletimizin 14 Mayıs’tan daha güçlü bir mesaj vereceğine inanıyoruz’

Cumhurbaşkanlığı Seçimi ikinci turunun hayırlara vesile olması temennisinde bulunan Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, milletimizin 14 Mayıs'ta verdiği mesajdan daha da güçlü şekilde bir mesaj vereceğini belirterek, "Yarından itibaren yeni kurulacak hükümette 'Yeniden Büyük Türkiye' yolunda önemli adımlar atmasını ülkemize, milletimize hayırlı, faydalı hizmetleri gerçekleştirmesini diliyoruz" şeklinde konuştu.

 

 

Seçim suhuletle tamamlanacaktır

Seçim sonuçlarını Ankara'da takip edeceğini aktaran Genel Başkanımız, sandık güvenliğine ilişkin soruya ise "Türkiye'de bu noktada büyük mesafe kat edildi. Türkiye demokrasisi güzel sınavlar veriyor. 14 Mayıs'ta da bu noktada güzel bir sınav verdi. Bugün de herhangi bir sorun olmadan suhuletle gayet güzel şekilde seçimin tamamlanacağını düşünüyoruz" ifadelerini kullandı.

 

 

İnşallah sandıktan hayırlı sonuçlar çıkacak

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, seçime katılıma dair, "Daha ziyade akşam saatlerinde belli olur. Örneğin Avrupa ve yurt dışında katılım daha da arttı. Türkiye'de de seçmenlerin katılımının düşük olacağını zannetmiyorum. Yüksek bir katılımla vatandaşlık görevi yerine getirilecek ve inşallah hayırlı sonuçlar çıkacak" değerlendirmesinde bulundu.

Kendi alnımızın teriyle Meclis’e girmeye hak kazandık!

Kendi alnımızın teriyle Meclis’e girmeye hak kazandık!


Meclis’te milletvekili kaydını yaptıran Genel Başkanımız ve İstanbul Milletvekilimiz Dr. Fatih Erbakan yaptığı açıklamada, “Seçimlerin çok net bir şekilde kazananlarından bir tanesi de Yeniden Refah Partimizdir. Partimiz, kurulduktan 4 sene gibi kısa bir süre içerisinde, kendi seçmeni, kendi oyuyla, kendi alnının teriyle Meclis'e girmeye hak kazanmıştır. Bu, daha büyük başarıların habercisi olacak bir adımdır.” ifadelerini kullandı.

 

Genel Başkanımız ve İstanbul Milletvekilimiz Dr. Fatih Erbakan, TBMM’de milletvekili kayıt işlemini yaptırdı. Milletvekili kaydını Şeref Holünde yaptıran Genel Başkanımız Erbakan’a diğer milletvekillerimiz Suat Pamukçu, Doğan Bekin ve Ali Yüksel de eşlik etti.

 

Genel Başkanımıza milletvekili rozetini Genel Başkan Vekilimiz ve 54. Dönem hükümeti eski bakanı Prof. Dr. Sacit Günbey taktı.

 

 

Milli Görüş’ün mecliste olması milletimizin faydasına olacaktır

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan işlemler sonrası basın mensuplarına yaptığı açıklamada, Türk siyasetinde yeni bir dönem başladığını belirterek, "Milli Görüş tarih boyunca milletimizin derdine derman olmuş maddi ve manevi sıkıntılarından kurtuluşuna vesile olmuş bir siyasi görüştür. Yeniden bu yeni dönemde Meclis'te yer alması milletimizin ülkemizin faydasına olacaktır. Hayırlara vesile olmak maksadıyla mecliste çalışmalarımızı sürdüreceğiz. İnşallah Cenabı Allah hayırlı eylesin. "Yeniden Büyük Türkiye" yolunda, "Yeni ve Adil Bir Dünya" yolunda, ülkemizin ve milletimizin selameti için katkı yapmayı Cenabı Allah bizlere ve bütün Yeniden Refah Partili milletvekili arkadaşlarımıza nasip eylesin" dedi.

 

 

Yeniden Refah Partimiz seçimin net kazananlarındandır

Seçim sonuçlarını da değerlendiren Genel Başkanımız Erbakan, "Seçimlerin çok net bir şekilde kazananlarından bir tanesi de Yeniden Refah Partimizdir. Partimiz, kurulduktan 4 sene gibi kısa bir süre içerisinde, kendi seçmeni, kendi oyuyla, kendi alnının teriyle Meclis'e girmeye hak kazanmıştır. Bu, daha büyük başarıların habercisi olacak bir adımdır. Bundan sonra hem önümüzdeki yerel seçimde, hem de 2028'deki seçimlerde, milletimizin desteği ve teveccühüyle çok daha büyük başarılara imza atacağımıza inanıyoruz" şeklinde konuştu.

Türk siyasetinde Yeniden Refah gerçeğinin görmezden gelinemeyeceği ortadadır!

Eski Gençlik ve Spor  Bakanı Suat Kılıç Yeniden Refah Partisi’ne katıldı

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, eski Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç’ın partimize katıldığını açıkladı. Genel Başkanımız Erbakan, Suat Kılıç’a rozetini takmadan evvel yaptığı açıklamada, “Partimize katılımların arkası da gelecek. Diğer partilerden de üst düzey yöneticiler, kurucular, başkan danışmanları seviyesinde Yeniden Refah Partimize katılımlar gerçekleşecektir” diye konuştu.

 

Aylık Olağan İl Başkanları Toplantısı’ndaki konuşmasında sözlerine Ankara Elmadağ’daki MKE Fabrikası’ndaki patlamada hayatını kaybeden işçilere rahmet dileyerek başlayan Genel Başkanımız, yapılan Genel Seçimler ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin sonuçlarında Yeniden Refah Partisi’nin belirleyici olduğunu söyledi.

 

 

‘Türk siyasetinde Yeniden Refah gerçeğinin görmezden gelinemeyeceği ortadadır’

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Yeniden Refah Partisi’nin kısıtlı imkanlarla katıldığı  ilk seçimlerdeki başarısıyla Türk siyasetinde artık görmezden gelinemeyeceğini kanıtladığını belirterek, “Yüzde 3’e yakın oy oranı, bir milyon 529 bin oy alarak ve kendi alnının teriyle, kendi listeleri ile, kendi seçmeni ile Yeniden Refah Partimiz 5 milletvekilini Meclis’e göndermeyi başarmıştır. Bu başarısı ile Yeniden Refah Partisi gelecek için çok güçlü bir iktidar adayı olduğunu göstermiştir.” dedi.

 

 

Seçimin en büyük kaybedeni etkisi sıfır partilere 40 vekil veren Kemal Kılıçdaroğlu’dur

Seçimlerin kazananının açık bir şekilde Yeniden Refah Partisi ve Cumhur İttifakı olduğunu, kaybedeninin ise CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu olduğunu belirten  Genel Başkanımız şöyle konuştu:

 

“Bu seçimlerin kazananı çok açık bir şekilde Yeniden Refah Partisi’dir, Cumhur İttifakı’dır ve elbetteki Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan’dır. Bu seçimlerin en büyük kaybedeni ise 2 Meclis grubu kuracak kadar milletvekilini yüzde 1 bile oyu olmayan partilere dağıtan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu olmuştur. Seçimin kaybedenleri 6’lı masa ve masadaki 4 tane küçük parti sıfıra yakın oylarıyla adeta bir tabela partisi haline geldikleri bu seçim sonucuyla ortaya çıkmıştır. Politik kurnazlıklar üzerine inşa edilen yapılar eninde sonunda çökmeye mahkumdur. Her ne kadar CHP’nin sırtından milletvekili çıkararak kazançlı gibi görünseler de bu seçimin kaybedeni oldular. Bu seçim sonuçları da tescillemiştir ki; kendi kısıtlı imkanlarıyla almış olduğu oy oranı ve sandıkta temsiliyet bakımından Milli Görüş’ün tek adresi Yeniden Refah Partisidir! Partimiz bu seçimdeki başarısını 9 ay sonra yapılacak Yerel Seçimlere de taşıyacak ve arkasından da  2028 yılındaki Genel Seçimlere de iktidar hedefiyle yürüyecektir Allah’ın izniyle.”

 

Meclis’te Milli Görüş farkını ortaya koyacağız

Meclis’te paylaşımda adalet, yönetimde adalet ve yargıda adaletin sözcüsü olacağımızı kaydeden Genel Başkanımız Erbakan, “Cumhur İttifakına girerken AK Parti ile imzaladığımız mutabakat metnindeki maddelerin Gazi Meclisimiz’de takipçisi olacağız.  Bu sözün gereğini hiç kimsenin şüphesi olmasın ki Mecliste hakkı ile yerine getireceğiz. Rahmetli Erbakan Hocamızın ‘hayra motor şerre fren’ düsturu ile hareket edip Yeniden Refah Partimiz hazırladığı projelerle, yapacağı kanun teklifleri ile, Meclis’e getireceği konularla hayırlara vesile olacak ve şerlere fren olacaktır.  Yeniden Refah Partisi hazırladığı projelerle kamuoyunun gündeme getirdiği tekliflerle, yapıcı eleştirileriyle meclis dışında da çok faydalı işlere vesile olmuştu. Şimdi Allah’ın izni ile meclisteyiz. Yine projelerimizle, önergelerimizle meclis gündemine getireceğimiz konularla Milli Görüş farkını Meclis’te de ortaya koyacağız.” ifadelerini kullandı.

 

 

Artık ekonomide milletimizi rahatlatacak adımlar atma zamanıdır

Yeni Bakanlar Kurulu’nun göreve başlar başlamaz ekonomik sorunları çözme iradesini göstermesini olumlu karşıladığımızı belirten Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, konuşmasına şöyle devam etti:

 

“Bakanlar Kurulu’nun bizim açımızdan en dikkat çekici tarafı daha ilk toplantısında aziz milletimizin en önemli sorunu olan hayat pahalılığını, geçim sıkıntısını çözebilecek irade ortaya koymasıdır.  Devletine bağlı cefakar milletimiz 14 Mayıs’te ve 28 Mayıs’ta sandıkta üzerine düşen görevi yapmış ve bütün ekonomik sıkıntılarına rağmen milli ve manevi değerlerine sahip çıkmış, ülkesine sahip çıkma iradesini göstermiştir. Şimdi yeni hükümetimize düşen de alınacak ekonomik tedbirlerle bir an önce milletimizi rahatlatacak adımları atmaktır. Ekonominin borç faiz zam ve vergi sarmalından kurtarılması, denk bütçe ile faize giden milyarlarca doların kurtarılması, milli kaynak paketlerimizin hayata geçirilmesi ile elde edilecek imkanların dar gelirli milyonların refah seviyesinin arttırılması için kullanılması öncelik olmalıdır.”

 

 

Genel Başkanımız Erbakan, Eski Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç’a rozet taktı

Konuşmasının sonunda eski Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç’ın partimize katılması dolayısıyla rozet takan Genel Başkanımız Erbakan, “Partimize katılımların arkası da gelecek. Diğer partilerden de üst düzey yöneticiler, kurucular, başkan danışmanları seviyesinde Yeniden Refah Partimize katılımlar gerçekleşecektir” diye konuştu.

 

 

Suat Kılıç: Halka hizmet hakka hizmettir şuuruyla çalışacağız

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan'ın ardından kürsüye gelerek konuşma yapan Gençlik ve Spor eski Bakanımız Sayın Suat Kılıç, "Bu genel merkez binası bizim aşina olduğumuz bir yer. 18 yaşında öğrenci olarak Ankara'ya hukuk fakültesi için geldiğimiz günlerden beri bu genel merkeze çok geldik. Rahmetli Erbakan Hocamızın burada elini öpmüşlüğümüz var. Davanın geçmişinde her kim bu duvara bir tuğla ilave ettiyse Allah hepsinden razı olsun. Milli Görüş ata tohumundan yeniden filizlendi. Yeniden Refah Partisi ile yeniden filizlenen Milli Görüş’ü iktidara taşımak Cenab-ı Hakk'ın lütfuyla bize de nasip olacaktır diye düşünüyorum. Sağlam adımlarla halka hizmet hakka hizmettir şuuruyla bereketli bir geleceği sağlam bir zemin üzerinde inşa etmeye muvaffak olacağız diye düşünüyorum. Burası rahmetli Erbakan Hocamızın fikirlerinin olduğu bir mekteptir. İnşallah bu mektepten öğrendiklerimizle daha güçlü yarınlara muvaffak oluruz" dedi.

 

 

 

Asgari ücret işvereni de gözetecek şekilde en az 15 bin lira olmalı!

Asgari ücret işvereni de gözetecek şekilde en az 15 bin lira olmalı!

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, ara zam görüşmeleri başlayan asgari ücrete ilişkin yaptığı açıklamada, işverene de destek verilerek asgari ücretin en az 15 bin liraya yükseltilmesi gerektiğini söyledi.

 

Genel Başkanımız ve İstanbul Milletvekilimiz Dr. Fatih Erbakan, İstanbul’da teşekkür ziyaretleri kapsamında Sultangazi İlçe Teşkilatı tarafından düzenlenen kahvaltılı programda yerel basın ve STK temsilcileriyle bir araya geldi.

 

 

Meclis’te "Önce Ahlak ve Maneviyat" anlayışının temsilcisi olacağız

Merhum Başbakan Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocamızın, "Manevi kalkınma olmadan tek başına maddi kalkınma bir işe yaramaz" sözlerine atıfta bulunan Genel Başkanımız Erbakan, Meclis'te Yeniden Refah Partisi olarak "Önce Ahlak ve Maneviyat" anlayışının temsilcisi olacağımızı kaydederek, başta oy veren bütün vatandaşlara ve özverili çalışmaları için teşkilat mensuplarımıza teşekkür etti.

 

 

Milli Görüş’ün temeli adalettir!

Yine Gazi Meclis’te paylaşımda adalet, yönetimde adalet, yargıda adaletin tesis edilmesi için mücadele edeceğimizin altını çizen Genel Başkanımız, "Milli Görüş'ün temeli, kökeni adalete dayanır. Bizim inancımızın temeli adalete dayalı. Kamuda görevlendirmelerde, atamalarda akrabalık, yandaşlık, hemşerilik, torpil yerine ehliyet, liyakat ve adaletin hakim olması için mücadele edeceğiz." şeklinde konuştu.

 

 

Yerel seçimler için şimdiden kolları sıvadık

2024 yılında yapılacak belediye seçimleri için şimdiden kolları sıvadığımızı belirten Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, şeffaf belediyecilik anlayışını sağlayabilmek için parti olarak canla başla çalışacağımızı söyledi.

 

 

6’lı masadaki bazı partiler tabela partisi haline gelmiştir

Kahvaltı programı sonrası Sultangazi İlçe Teşkilatımızı ziyaret eden Genel Başkanımız burada yaptığı açıklamada 14 Mayıs ve 28 Mayıs seçim sonuçlarını değerlendirdi.

 

‘Seçimin galibi Cumhur İttifakı ile birlikte açık ve net olarak Yeniden Refah Partisi olmuştur.’ diyen Genel Başkanımız Erbakan, “Bu sonuç teşkilatlarımızın gayreti, Erbakan Hocamızın yaptığı çalışmaların bereketi ve milletimizin kalbindeki yeri ile elde edilmiş bir sonuçtur. Hiçbir şekilde dış güçlerin, holding patronlarının desteği ile, medya gücüyle, hazine yardımıyla, iktidar yardımı ile alınan bir sonuç değildir. 5 milletvekilimiz de başka partilerin listesinden, oyuyla alınmış milletvekili değil ve bu nedenle de Yeniden Refah Partimiz büyük bir başarı göstermiştir. Kendi seçmenimiz, kendi alın terimiz, kendi alın terimiz ile girdiğimiz bir seçimde bu milletvekillerini çıkarmaya hak kazandık.  Havası ve parası bol olan, balon gibi şişirilmiş bir takım partilerin bu seçimde almış oldukları sonuç, neredeyse sıfıra yakın oylarının olduğunun ortaya çıkması, bir tabela partisi haline gelmeleri son derece dikkat çekicidir.  Yeniden Refah Partisi’nin tüm imkansızlıklara rağmen aldığı sonuç da göz önünde bulundurulduğunda bu işlerin para işi değil gönül işi olduğu bir kez daha ortaya çıkmıştır.” ifadelerini kullandı.

 

 

Asgari ücret en az 15 bin lira olmalı

 Asgari ücrete yapılacak ara zam oranını belirlemek için başlayan görüşmelere ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Genel Başkanımız, asgari ücretin işverene de destek verilecek şekilde 15 bin lira olması gerektiğini belirterek şöyle devam etti:

 

“54. Hükümet'te Erbakan Hocamızın vermiş olduğu maaş zamları hiçbir dönemde verilmemiştir. O dönemde dar gelirlinin yüzü güldü, refah seviyesi arttı. Cebine para giren milyonlarca insan çarşıya pazara koştu. Esnafın da yüzü güldü. Satışlar artınca üreticinin de işi arttı. Bütün bir ekonominin çarkları dönmeye başladı. Büyük bir bolluk ve bereket dönemi yaşandı. Dolayısıyla millete imkân verilirken bundan çekinilmemesi lazım. Açlık sınırının 10 bin liranın üzerinde, yoksulluk sınırının 30 bin lira seviyesinde olduğu bir ülkede asgari ücretin seçimlerden önce 14 bin 750 lira seviyesinde olması gerektiğini ifade etmiştik. Hem büyümeden asgari ücretliye pay verilmesi hem de enflasyona karşı asgari ücretlinin ezdirilmemesi, hem de Avrupa Birliği ülkelerindeki asgari ücretin artış trendine uygun bir zam verilmesi, bu 3 kriter göz önüne alındığında 15 bin lira civarında bir asgari ücret olması gerektiğini ifade ediyoruz. Tabii işverenlere de devletin ayrıca destek olması lazım. Vergilerle ilgili düzenlemeler yapılması, üretimde kullanılan enerjiden vergi almayarak, çeşitli teşviklerle, faizsiz uygun ödemeli kredilerle ve hatta geri ödemesiz hibelerle, işvereni de, sanayiciyi de, üreticiyi de devletin desteklemesi ama bir yandan da milyonlarca asgari ücretliyi; çoluğu ile çocuğu ile insan onuruna yaraşır bir şekilde yaşaması için bu maaşın verilmesi gerektiğine inanıyoruz. Biz de 8 milyona yakın asgari ücretlimiz adına memnun oluruz.”

 

 

 

 

CHP bir daha bu ülkede iktidar yüzü göremez!

CHP bir daha bu ülkede iktidar yüzü göremez!

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, CHP’nin artık hiçbir seçimde iktidar yüzü göremeyeceğini söyleyerek, “Cumhuriyet Halk Partisi genetik özellikleri nedeniyle milletimizin teveccühüne mazhar olamamaktadır. O nedenle bundan sonra kim gelirse gelsin yine başarılı olması, iktidar olması, hatta yüzde 25’i geçebilmesi mümkün değildir” ifadelerini kullandı.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, İstanbul’da teşekkür ziyaretleri programlarının 3. gününde Eyüpsultan’da teşkilatımız ve vatandaşlarla bir araya geldi.

 

 

“İstanbul halkına 3 milletvekili çıkarmamıza vesile oldukları için teşekkür ediyoruz”

İlk olarak Eyüpsultan İlçe Başkanlığında basın mensuplarına açıklamalarda bulunan Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, partimizin ilk kez seçime girmesine rağmen seçimlerde büyük bir zafer kazanarak mecliste 5 vekil ile Milli Görüş’ü temsil etmesini ve bunu diğer partilerden daha düşük imkanlarla sağlamasını önemli bir başarı olarak değerlendirirken, “Hem seçmenlerimize, İstanbul halkına hem de İstanbul’daki ilçe ve il teşkilatımıza seçimlerde, 14 Mayıs’ta yaptıkları gayretli çalışmalar dolayısıyla teşekkürlerimizi iletiyoruz. İstanbul halkına da 3 milletvekili çıkarmamıza vesile oldukları için desteklerinden ve teveccühlerinden dolayı teşekkür ediyoruz. Bugün Eyüpsultan’da inşallah bu teşekkür ziyaretimizi yapacağız. Ardından Esenler ve akşam da inşallah Fatih ilçesinde yine bu ziyareti gerçekleştireceğiz. Yeniden Refah Partimiz 4 buçuk sene gibi kısa bir süre içerisinde girmiş olduğu ilk seçimde 1 buçuk milyonun üzerinde oy ve 5 milletvekili çıkarmaya muvaffak olmuş. Tabii bu ilk girilen bir seçim için ve rakiplerimizin sahip olduğu imkanların pek çoğundan yoksun olan bizler için son derece önemli bir başarıdır. Bunu bu şekilde görüyoruz ve bununla bahtiyarlık duyuyoruz. Ayrıca burada bu 5 milletvekilinin kendi seçmenimizle, kendi oyumuzla, teşkilatlarımızın alın teriyle alınmış milletvekillikleri olması son derece büyük önem arz ediyor” şeklinde konuştu.

 

 

“KKTC’nin tanınmasına yönelik yapılacak olan çalışmalara inşallah destek olacağız”

Kıbrıs meselesinde önemli noktalara temas eden ve dış politikada Kıbrıs’ın kırmızı çizgimiz olduğunu dile getiren Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan,“Dış politikayla ilgili Kıbrıs ve Kudüs konuları bizim kırmızı çizgimizdir. Kıbrıs’ta hükümet, şu anda Sayın Cumhurbaşkanımızın gelmiş olduğu nokta daha önce de ifade ettiğimiz gibi olumlu bir noktada, bunu destekliyoruz. Orada eşit, egemen, iki ayrı devletin varlığının devam etmesi, Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin varlığının devam etmesi ve Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin mutlaka dünya tarafından tanınmasının sağlanması lazım. Tekrardan bir federasyon, bir tek devlet projesi fikrinin asla gerçekleşmemesi gerekir. Bunun takipçisi olacağız. Bu konuda atılacak olan adımlara, Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin tanınmasına yönelik yapılacak olan çalışmalara inşallah destek olacağız. Tabii Kudüs’te Milli Görüş olarak bizim kırmızı çizgilerimizden. Kudüs davasını, Türkiye’nin ve dünyanın gündemine taşıyan merhum Erbakan Hocamızdır. Bu yeni dönemde de Kudüs’ün korunması ve bir an evvel özgürlüğüne kavuşması yine Yeniden Refah Partimizin en önemli gündemlerindendir. İnşallah bu söylediklerimizi hayata geçirilmesine vesile oluruz. İnşallah böylece milletimizin ve İslam aleminin maddi ve manevi sıkıntılarından kurtulmasına Yeniden Refah Partisi olarak inşallah vesile oluruz” dedi.

 

 

“CHP’nin başına kim gelirse gelsin iktidar olması mümkün değildir”

CHP’nin üst üste kaybettiği seçimlerin ardından Kemal Kılıçdaroğlu’nun partililer ve muhalif seçmen tarafından istifaya çağırılmasını değerlendiren Genel Başkanımız Erbakan, “Kılıçdaroğlu’nun gitmesini isteyen muhalefetin bir yerde haklılık payı var ancak Kılıçdaroğlu da gitse başka birisi de gelse, CHP’nin milletimizden destek bulamayacağı bu seçimlerde bir kez daha ortaya çıkmıştır. Bütün çalışmalarına, bütün muazzam bütçelerine kendi genel başkanlarını cumhurbaşkanı adayı yapmalarına rağmen yüzde yine 25’i geçememişlerdir. Cumhuriyet Halk Partisi genetik özellikleri nedeniyle milletimizin teveccühüne mazhar olamamaktadır. O nedenle bundan sonra kim gelirse gelsin yine başarılı olması, iktidar olması, hatta yüzde 25’i geçebilmesi mümkün değildir. 14 Mayıs seçimlerinde bu gerçek bir kez daha ortaya çıkmıştır” şeklinde konuştu.

 

Eyüpsultan’da esnaf ziyaretlerinde vatandaşlarla da bir araya gelen Genel Başkanımız, seçimlerde partimize gösterdikleri teveccühlerden dolayı teşekkür ederek 2024 yerel seçimleri için de tekrar destek istedi.

 

 

Vatandaştan Esenler’de Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan’a yoğun ilgi

Genel Başkanımız Erbakan’ın ikinci durağı Esenler İlçesi oldu. Esenler İlçe Başkanlığı’nda teşkilat mensupları ile bir araya gelen Genel Başkanımız, ilçedeki çalışmalarından dolayı teşekkür etti. Esenler’de esnaf ziyareti de yapan Genel Başkanımız Erbakan, vatandaşın yoğun ilgisi ile karşılaşıp bol bol fotoğraf çektirdi.

 

 

Esenler’de Malatya Pütürge Dernekler Federasyonu’nu da ziyaretinin ardından Erbakan, sonrasında günün son programında Fatih İlçesi’nde bir kafede İlçe Teşkilat üyeleri ile bir araya geldi.

 

 

Türkiye’nin öncülüğünde 57 Müslüman ülke bir araya gelmeli...

 

Türkiye’nin öncülüğünde 57 Müslüman ülke bir araya gelmeli

 

 

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, D-8’in 26. kuruluş yıldönümünde yaptığı açıklamada, “NATO ve Avrupa Birliği’ne bel bağlamak yerine; Türkiye’nin öncülüğünde 57 Müslüman ülkenin bir araya gelmesiyle çok daha güçlü olunur.” dedi.

 

Genel Başkanımız ve İstanbul Milletvekilimiz Dr. Fatih Erbakan, İstanbul’da teşekkür ziyaretlerinin 4. gününde Arnavutköy İlçe Başkanlığı tarafından düzenlenen kahvaltı programında STK temsilcileri ve basın mensupları ile bir araya geldi.

 

 

Erbakan Hocamızın zaferimizde büyük emeği var

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, 14 Mayıs seçimlerinden Yeniden Refah Partisi’nin kendi logosuyla, kendi emeğiyle, alnı ak bir şekilde zaferle ayrılmasında Milli Görüş lideri merhum Necmettin Erbakan Hacamızın çok büyük bir payı olduğunu dile getirirken, “Bugün Yeniden Refah Partimiz bu noktaya gelmişse, bugün Türkiye'de inançlı, dindar, mütedeyyin insanlar siyasette, devlet yönetiminde, sivil toplum kuruluşlarının yönetimlerinde, iş hayatında, akademide böyle etkili noktalara, böyle etkili pozisyonlara gelmişse bunda Erbakan Hocamızın çok büyük bir payı vardır. Allah gani gani rahmet etsin. Bin dokuz yüz ellilerde, altmışlarda hatta yetmişlerde, inançlı insanlara her türlü küçümsemeyi, ötekileştirmeyi, reva görürlerken, “Bunlar yobazdır. Bunlar cahildir. Bunlar değil devlet yönetmeyi belediye yönetmeyi, bir bakkal dükkanını bile idare edemezler. Ancak bir cami derneğinin başkanı olurlar” yakıştırmaları ve ithamları yapılırken merhum Erbakan Hocamız bu çığrı açmış ve inançlı dindar insanların devleti de belediyeleri de sivil toplum kuruluşlarını da en başarılı, en mükemmel şekilde yönetebileceklerini ortaya koymuştur. Bu nedenle Erbakan Hocamızın emeği, hatırı son derece büyük önem arz etmektedir.” ifadelerini kullandı.

 

 

‘Yoksulluk ve işsizliğe mutlaka çare üretmemiz lazım’

Türkiye’de 1 buçuk milyon diplomalı işsizin olduğunu söyleyen  Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan; köprü, yol ve ulaşım gibi hizmetlerin yanında fakirliğe de çözüm bulunmasını istediğimizi belirtti.

 

 Genel Başkanımız Erbakan konuyla alakalı konuşmasında şu sözlere yer verdi:

“Türkiye’de 1 buçuk milyondan fazla diplomalı işsizimiz var. Van’a gidiyoruz, seyyar satıcılık yapıyor mühendis gencimiz, Kars’a gidiyoruz çay ocağında garsonluk yapıyor endüstri mühendisi gencimiz, Kastamonu’ya gidiyoruz, Bolu’ya gidiyoruz gençlerimiz markette kasiyer olarak çalışıyor. Birçoğu İktisat Fakültesi okumuş İşletme okumuş gençler bunlar. Bu 1,5 milyon diplomalı işsiz gencin istihdam imkanı, 10 milyonluk işsizler ordumuza iş imkanı için 81 ilimize 681 Refah Projesi’ni sunduk. Evet köprüleri yolları havaalanlarını tünelleri yaptık bunlar çok güzel hizmetler ama fakirliğe yoksulluğa ve işsizliğe mutlaka çare üretmemiz lazım.”

 

 

“57 Müslüman ülke Türkiye öncülüğünde bir araya gelmeli”

Türkiye’nin NATO ve Avrupa Birliği gibi güçlere bel bağlamak yerine Türkiye’nin öncülüğünde 57 Müslüman ülkenin birleşmesiyle çok daha güçlü hale geleceğini söyleyen Genel Başkanımız, “57 Müslüman ülkenin Türkiye’nin öncülüğünde bir araya gelmesin istiyoruz. Kuvvetin değil hakkın üstün tutulduğu, güçlünün haklı sayıldığı değil, haklının güçlü sayıldığı bir dünyanın kurulması için adımlar atacağız. Müslüman ülkelerle iş birliği yapıp da ne yapacaksın diyenlere söylüyorum. Dünyadaki petrol ve doğalgaz kaynaklarının çoğunluğu Müslüman ülkelerde... Dünyadaki toplam Uranyum’un yüzde 40’ı bu Müslüman ülkelerin elinde. Dünyadaki altın, gümüş, krom gibi madenlerin yarısı bu 57 Müslüman ülkenin kontrolünde. Dünyadaki su kaynaklarının yarısından fazlası bu Müslüman ülkelerin ellerinde. Türkiye için Muazzam bir pazar konumunda olan ülkeler bunlar. Biz 57 Müslüman ülke ortak hareket edersek, bu kaynakları bu güzellikleri zulme karşı sömürüye karşı kullanırsak o zaman zalimler karışımızda diz çökmek zorunda kalır. Avrupa Birliği NATO gibi güçlere bel bağlamak yerine kendi gücümüzle biz 57 Müslüman ülke olarak mücadele etmek istiyoruz.” şeklinde konuştu.

 

 

‘Tüm mağduriyetleri Meclis’e taşıyacağız’  

Seçimlerde birçok kesimden vatandaşın mağduriyetlerini Meclis’e taşıyacaklarının sözünü veren Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, konuyla ilgili, “Yine seçim döneminde söz verdiğimiz üzere atanamayan öğretmenlerimizin mağduriyetlerinin giderilmesi için Uzman Çavuşlarımızın taleplerinin yerine getirilmesi için polislerimizin mesai saatlerinin düzenlenmesi için belediyelerde çalışan işçilerimizin özlük haklarının iyileştirilmesi için kamu mühendislerimizin maaşlarının iyileştirilmesi için staj ve çıraklık mağdurlarının, mağduriyetinin giderilmesi için EYT’de 99 yılına takılan adaletsizliğe uğrayan mağdur olan mağdurlarımızın sıkıntılarının giderilmesi için engellilerimizin dertlerine derman olabilmek için Kuran kursu hocalarımızın derdine dermak olabilmek için ve yüz binin üzerinde diploma denklik mağduriyeti yaşayan vatandaşlarımızın dertlerine çözüm bulmak için mecliste elimizden gelen mücadeleyi ortaya koyacağız” açıklamasında bulundu.

 

 

Ailenin korunması bir beka meselesidir!

Ailenin korunması bir beka meselesidir!

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan Cumhur İttifakı’na katılırken imzalanan mutabakat metnine değinerek, “AK Parti’yle seçim döneminde imzaladığımız mutabakat metnindeki maddelerin takipçisi olacağız” dedi.

 

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, İstanbul ve Kocaeli teşekkür ziyaretlerinin ardından Kütahya’ya da giderek vatandaşlarla buluştu.

 

 

Genel Başkanımız Erbakan Kütahya ziyaretine, Yeniden Refah Partisi Kütahya İl Başkanı Osman Gezgin ve partililerle esnafları ziyaret ederek başladı.

 

 

 

‘Mutabakat metnindeki maddelerin uygulanmasının takipçisi olacağız’

14 Mayıs 2023 Milletvekilliği seçiminde partimize yüksek oranda oy veren Kütahyalılara teşekkür eden Genel Başkanımız, basın mensuplarına yaptığı açıklamada AK Parti ile imzalanan mutabakat metnine dikkat çekerek, şu ifadeleri kullandı:

 

“Yeniden Refah Partisi olarak şu anda iki hedefimiz var. Bir tanesi, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde 5 milletvekilimizle de olsa milletimizin derdine derman olabilmek. Milletimizin maddi ve manevi sıkıntılarından kurtuluşuna vesile olmak. Bunun için AK Parti’yle seçim döneminde imzalamış olduğumuz mutabakat metnindeki maddelerin uygulanmasının takipçisi olacağız.”

 

 

‘Bunlar milletimizin faydasına olan adımlar’

“Ekonomi alanında, sosyal politikalar alanında, dış politika alanında bizim Yeniden Refah Partisi olarak kırmızı çizgilerimizi, prensiplerimizi ifade ettiğimiz bu protokole hükümetin, yeni kabinenin bağlı kalmasını ümit ediyoruz. Çünkü bunlar milletin faydasına, milletin hayrına olan adımlardır.” diyen Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, “Bunların uygulanmaması halinde de tabii ki yapıcı eleştirimizi, yapıcı muhalefetimizi, uyarılarımızı açık bir şekilde ortaya koyacağız” ifadelerini kullandı.

 

 

Ailenin korunması bir beka meselesidir

Aile yapısının korunmasının önemini vurgulayan Genel Başkanımız, “Ailenin korunması bir beka meselesidir” değerlendirmesinde bulundu.

 

 

Bir ülkenin asıl gücü imanlı evlatlarıdır

Ahlak ve maneviyat ağırlıklı hedeflerimize de değinen Genel Başkanımız Erbakan sözlerine şöyle devam etti:

 

“Bir ülkenin asıl gücü imanlı, inançlı evlatlarıdır. Eğitim müfredatının ahlaki kalitesi yüksek nesiller yetiştirecek hale getirilmesi medyada ahlakı bozan yayınların düzenlenmesi ailenin korunması bir beka meselesidir. Batı’dan ithal yuva yıkan aile sosyal politikalar ıslah edilmeli. İHA’ların, SİHA’ların, hızlı trenin, savaş gemilerinin yerlisini yapıyoruz. Niye beka meselemiz olan aile yasalarını da yerli ve milli yapmıyoruz? Yeniden Refah Partisi bunun için mücadele edecek.”

 

Kütahya’nın Tavşanlı ilçesini de ziyaret eden Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, esnaf ve vatandaşlara seçimlerde verdikleri destekten dolayı teşekkür etti.

Borç aldığın müddetçe faizden kurtulamazsın!

 

Borç aldığın müddetçe faizden kurtulamazsın!

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Karabük’te basın mensuplarına yaptığı açıklamada, “Borç aldığın müddetçe faizden kurtulmak mümkün olmaz. Devlet 1 yılda 560 milyar lira faiz ödüyor. Belediyelerde ve merkezi hükümette de mutlaka denk bütçenin gerçekleştirilmesi gerekir. " ifadelerini kullandı.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, teşekkür ziyaretleri kapsamında gittiği Karabük’te bir restoranda basın mesnsupları ve STK temsilcileri ile  bir araya geldi. Genel Başkanımız, burada gazetecilere açıklamalarda bulundu.

 

 

Yeniden Refah Partisi seçimlerde belirleyici olmuştur

14 Mayıs ve 28 Mayıs seçimlerini değerlendiren Genel Başkanımız Erbakan, Yeniden Refah Partimizin seçimlerde belirleyici bir etkiye sahip olduğunu söyledi. Genel Başkanımız, kendi alın terimizle 5 milletvekilini Meclise göndermeyi başardığımızı ifade ederek, “Yeniden Refah Partisi, yüzde 3’e yakın oy oranı ve 1 milyon 529 bin oy ile 5 tane milletvekilini kendi alnının teriyle meclise göndermeyi başarmıştır. Bazı partilerin yaptığı gibi, bazı partilerin listelerinden, başka partilerin gücüyle değil, kendi listesiyle bu sonucu elde etmiştir. Hazine yardımıyla, dış güçlerin desteğiyle, medya gücüyle, holding patronlarının desteğiyle, cilalayıp parlatma operasyonlarıyla bu sonucu elde etmedik. Bu sonuç 4,5 seneden beridir çalışan teşkilatlarımızın alın teriyle elde edildi. Yeniden Refah Partisi, Türkiye’nin en dinamik, en hızlı büyüyen en canlı partisi, seçimin çok açık ve net bir şekilde kazananı olduğunu ortaya koymuştur. Yerel seçim çalışmalarına şimdiden başlıyoruz. Yeniden Refah Partimizi 2023’te Meclis’e taşıdık, inşallah 2028’deki seçimlerde de iktidara taşıyacağız.” diye konuştu.

 

 

Milli Görüş’ün yegane temsilcisi Yeniden Refah Partisi’dir!

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, “Daha önce söylemlerimizle, projelerimizle, istikametimizle, siyaset anlayışımızla partimizin Milli Görüşü temsil ettiğini ifade ediyorduk. Ancak milletimizin desteği ve teveccühü de Milli Görüş’ün temsilcisinin Yeniden Refah Partisi olduğunu ortaya koymuştur.” dedi.

 

 

Faizden kurtulmanın yolu borç almamaktır

Faizden kurtulmanın yolunun politika faizini düşürmekle olmayacağını, borçlanmanın önlenmesi gerektiğini belirten Genel Başkanımız Erbakan, “Borç aldığın müddetçe faizden kurtulmak mümkün olmaz. Devlet 1 yılda 560 milyar lira faiz ödüyor. Belediyelerde ve merkezi hükümette de mutlaka denk bütçenin gerçekleştirilmesi gerekir. Kamuda ise israf üst seviyede. Kamuda israfın önlenmesi lazım. Yap, işlet, devret modelindeki haksız kazançların ve israfın önlenmesi lazım. Kaynak üretirken zamla ve vergi ile millete yük yükleyerek veya devletin milletin varlıklarını yok ederek değil. Milli kaynak paketleriyle kaynak üretilmesi lazım. Devletin görevi sadaka dağıtmak değildir. Kömür, gıda yardımı, erzak paketi dağıtmak değildir. Devletin görevi muhtaç haldeki insanları o muhtaç durumdan kurtaracak adımları atmaktır” diye konuştu.

 

 

Milletimiz Milli Görüş’ün tek temsilcisi olduğumuzu sandıkta tasdikledi!

Milletimiz Milli Görüş’ün tek temsilcisi olduğumuzu sandıkta tasdikledi!

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan Konya’da yaptığı açıklamada; “Bu seçimin sonuçları Milli Görüş’ün yegane temsilcisinin Yeniden Refah Partimiz olduğunu, halkımızın da bunu benimsediğini ve tasdik ettiğini göstermiştir.” dedi.

 

Genel Başkanımız ve İstanbul Milletvekilimiz Dr. Fatih Erbakan, İstanbul, Kocaeli, Kütahya ve Karabük’ün ardından seçmenlere teşekkür ziyaretleri kapsamındaki son durağı olan Konya’da konuştu.

 

Genel Başkanımız Erbakan, Cuma namazının ardından Konya’da bir dizi ziyaretlerde bulundu.

 

Konya Sanayi Odası, KTO Karatay Üniversitesi ve Muhtarlar Odası’nı ziyaret eden Genel Başkanımız, Mevlana Meydanı’nda halkla buluşarak Mevlana Hazretleri’nin Türbesi’ni ziyaret etti. Son olarak teşkilat buluşmasına katılan Genel Başkanımız burada basın toplantısı düzenledi.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan Konyalılara seçimde Yeniden Refah Partisi’ne verdikleri destekten dolayı teşekkür etti.

 

 

‘Yeniden Refah Partisi alnının teriyle milletvekili çıkarmıştır’

7’li masanın küçük ortaklarının CHP listelerinden seçime girip milletvekili çıkardıklarını hatırlatan  Genel Başkanımız Erbakan, “7’li masa bu seçimin kaybedenlerindendir ve 7’li masanın 4 tane küçük partisi, bunlar da bu seçimlerin sonuçlarına göre adeta bir tabela partisine dönüşmüş durumdadır. Çünkü CHP’nin oyları 23 civarından 25’e yükselmişti. CHP kendisi hiç oy artırmamış olsa bile ki bu mümkün değil, 4 tane partinin toplam oyunun 1,5 olduğu gözükmektedir. Yani 4’ünü toplasanız Yeniden Refah Partisi’nin yarısı ancak ediyor. Kaldı ki bu kadar da değil, çünkü CHP kendisi de oy artırdı. Genel Başkanları Kılıçdaroğlu cumhurbaşkanı adayı olmuş, bu kadar harcama yapmışlar, bu kadar kampanya yapmışlar, bu kadar çalışmışlar, daha bu 1,5 oy artışının içerisinde CHP’nin payı da var. Yani bu hesapla baktığınızda bu masadaki 2 tane yeni kurulan ve diğer 2 tane küçük parti, bu 4 küçük partinin sıfıra yakın oyları olan tabela partileri haline geldiği bu seçim sonucuyla tescillenmiştir. Tabii CHP’nin sırtından milletvekili kapmaları herhangi bir işe yaramaz. Bu politik kurnazlıklar üzerine inşa edilen binalar çökmeye mahkumdur. CHP’nin sırtından, onun bunun oyuyla, başkalarının seçmeniyle, başkasının gücüyle bu milletvekillerini meclise getirmek bir marifet değildir. Asıl marifet Yeniden Refah Partimizin yaptığı gibi kendi amblemiyle, kendi gücüyle, kendi müstakil listesiyle girip alnının teriyle bu milletvekillerini çıkartmaktır. Bunu Yeniden Refah Partimiz başarmıştır elhamdülillah” dedi.

 

 

‘Milletimiz partimizin Milli Görüş’ün tek temsilcisi olduğunu tasdikledi’

 “Bu seçimin sonuçları Milli Görüş’ün yegane temsilcisinin Yeniden Refah Partimiz olduğunu, halkımızın da bunu benimsediğini ve tasdik ettiğini göstermiştir.” diyen Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, şöyle devam etti:

 

“Seçimlerden önce söylemlerimizle, siyaset anlayışımızla, açıklamalarımızla, istikametimizle Milli Görüş’ü temsil eden partinin Yeniden Refah Partimiz olduğunu sık sık ifade etmiştik. Bu gerçek seçmenlerimizin, halkımızın, milletimizin desteği ve tasdikiyle bir kez daha ispat olmuştur, tasdiklenmiştir. İnşallah ikinci 40 yılda, ikinci 50 yılda yeni dönemde Milli Görüş’ü merhum Erbakan Hocamızın çizgisini Yeniden Refah Partimiz temsil edecektir.”

 

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan'ın Kurban Bayramı mesajı.

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan’dan Kurban Bayramı mesajı

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Kurban Bayramı dolayısıyla bir mesaj yayınladı.

 

Genel Başkanımız Erbakan mesajında, “Bir Kurban Bayramı'na daha erişmeyi nasip eden Rabbimize sonsuz hamd-ü senalar ediyorum. Mübarek Kurban Bayramı’nın ‘Yeni ve Âdil Bir Dünya’ hedefine ulaşmamıza vesile olmasını Cenab-ı Hakk'tan diliyorum.” ifadelerini kullandı.

 

 

‘Depremde kaybettiğimiz canlarımızı rahmetle yad ediyorum’

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan yazılı açıklamasında şu ifadeleri kullandı:

 

“Bu Kurban Bayramı'nda, 6 Şubat depremlerinde kaybettiğimiz canlarımızı rahmet ve özlemle yâd ediyor, kederli yakınlarına sabrı cemil diliyorum. Devletimiz, depremin yaralarını sarmak, depremzedelerimizi en kısa sürede yeni sıcak yuvalarına kavuşturmak için canla başla çalışıyor.

 

Biz de Yeniden Refah Partisi olarak bütün çalışmaları bölgedeki teşkilâtlarımız vasıtası ile yakından izliyor, eksikleri tespit edip yetkililere iletiyoruz. Rabbim milletimize bir daha böyle acılar yaşatmasın.

 

 

‘Bundan sonra yapılması gereken milletimizi refaha ulaştıracak adımların atılmasıdır’

Büyük bir olgunlukla gerçekleştirdiğimiz seçimlerde aziz milletimiz, Cumhur İttifakı'nın adayı Sayın Cumhurbaşkanımıza "göreve devam" demiş, Yeniden Refah Partisi'ne de Meclis'te temsil imkânını vermiştir.

 

Bundan sonra yapılması gereken, milletimizi refaha ulaştıracak adımların atılması olacaktır.

 

Yeniden Refah Partimiz hazırladığı projelerle, Meclis’teki 5 milletvekiliyle milletimizi refah ulaştırma yolunda atılacak adımların destekçisi olacaktır.

 

Bu duygu ve düşüncelerle, birliğimizin, beraberliğimizin,  kardeşliğimizin simgesi Mübarek Kurban Bayramınızı tebrik ediyor,  yollardaki  kardeşlerimizin kazadan belâdan uzak olmalarını, sevdikleriyle huzurlu bir bayram geçirmelerini diliyorum.

 

Hac ibadeti için kutsal topraklarda bulunan tüm kardeşlerimizin de ibadetlerinin makbul olmasını, dualarında bizlere de yer vermelerini temenni ediyorum.

İsrail'in Cenin'e Yönelik Saldırısını Şiddetle Kınıyoruz!

İsrail'in Cenin'e Yönelik Saldırısını Şiddetle Kınıyoruz!

 

 

İşgalci İsrail’in, işgal altındaki Doğu Kudüs ve Batı Şeria başta olmak üzere, 1967 Savaşı'ndan bugüne kadar işgal ettiği alanları ve Müslümanların kutsalı olan Kudüs'ü tamamen Siyonist İsrail egemenliği altına alma girişiminin bir sonucu olarak uygulamakta olduğu “hitkansut” projesi ile tecrit duvarları arkasına sıkıştırılan ve yek diğerinden koparılan Filistinlilere yönelik Cenin Mülteci Kampı’nda gün geçmiyor ki yeni bir saldırısı olmasın.

 

İşgalci İsrail’in uluslararası hukuku yok sayarak Batı Şeria ve Cenin Mülteci Kampı’nda uygulamakta olduğu bitmek bilmeyen saldırılar karşısında ABD’nin ve dolaylı olarak BMGK’nin duyarsızlık ortaya koyması saldırıların daha da artmasına neden olmaktadır.

 

ABD yönetiminin 2019 yılında yaptığı açıklamada, ‘İsrail'in Batı Şeria'da yer alan yasa dışı yerleşim birimlerini artık yasa dışı görmediğini açıklaması’ ve benzer şekilde ABD Başkanı Joe Biden ve İsrail Başbakanı Lapid’in, 14 Temmuz 2022'de Kudüs'te bir araya gelerek ‘ABD-İsrail Stratejik Ortaklığı Ortak Deklarasyonu'nu imzalamaları İsrail’in derinleştirilmeye çalışılan güvenliğinin yeni tezahürü niteliğinde olmuştur. Tek taraflı ve İsrail’i korumaya yönelik bu politikalar sonucu İşgalci İsrail’in Batı Şeria ve Cenin Mülteci Kampı’na yönelik saldırılarının  daha da yoğunlaşmasına neden olmuştur.

 

Bu arada İsrail’in Doğu Kudüs ve Batı Şeria bölgelerinde uygulamakta olduğu büyük yerleşim projelerine aynı hızla devam etmesi ve Batı Şeria’yı Kudüs’ten koparacak hedef  projelerine adım adım yaklaşması karşısında dünya kamuoyunun suskun kalması kabul edilebilir bir durum değildir.

 

Sonuç olarak,  Batı Şeria ve Doğu Kudüs’te şiddet politikalarıyla adım adım hedeflenen amacına ulaşmaya çalışan ve gün geçtikçe işgal alanlarında yasa dışı yerleşim alanlarını genişleten İşgalci İsrail’in son olarak  Cenin Mülteci Kampı’na düzenlediği hava, kara ve füze saldırıları uluslararası hukukun ihlali ve şuç eylemidir.  Filistinlilerin haklarını korumakla mükellef olan  uluslararası kuruluşların  bu konuda hiçbir adım atmaması uygulanmakta olan çifte standardın bir tezahürü niteliğindedir.

 

Yeniden Refah Partisi olarak  İşgalci İsrail’in Cenin Mülteci Kampı’nda uyguladığı katliamı şiddetle kınıyor ve yetkilileri bir an önce harekete geçmeye davet ediyoruz.

 

 

 

Dr. Fatih Erbakan
Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı

Emeklilerimize de refah payı verilmeli!

Emeklilerimize de refah payı verilmeli!

 

Yeniden Refah Partisi olarak memurlarımızın enflasyona ezdirilmemesi amacıyla  yapılanları destekliyor, emeklilerimizin karşı karşıya bırakıldıkları duruma ise dikkat çekiyoruz.

 

Memurlarımıza yapılacak zam oranını netleştiren yasa teklifinde emeklilere ilişkin herhangi bir düzenlemenin yer almaması, bu vefakâr, cefakâr, emektar insanlarımızı ziyadesiyle üzmüştür.

 

Alacakları zam için günlerdir TÜİK’in açıklayacağı enflasyon rakamlarını bekleyen SSK ve BAĞ-KUR emeklilerimize sadece yüzde 19,77 olarak açıklanan 6 aylık enflasyon oranında zam yapılması, emeklilerimizin enflasyona ezdirilmesi anlamına gelecektir.

 

Bu artışın sadece kök aylıklara uygulanacak olması da işin başka sıkıntılı tarafıdır.

 

Milyonlarca emeklimizin bu yıl da açlık sınırının çok altında yaşamaya mahkum edilmesi  büyük hata olacaktır.

 

Memurlarımıza yapılan seyyanen zam, milyonlarca memur emeklilerini maalesef kapsamamaktadır.

 

Açlık sınırının altında yaşayan  emeklilerimiz de, tıpkı memurlarımız gibi seyyanen  zammı hak etmektedir. Ayrımcılığa uğramayı  ise hiç hak etmemektedir.

 

Emeklilerimize de refah payının verilmesi ve insanca yaşabilecekleri asgari şartların sağlanması milyonlarca emeklimizin ve ailelerinin haklı beklentisidir.

 

Yeniden Refah Partisi olarak hükümetimize çağrıda bulunuyoruz...

 

  1. Emeklilerimize tıpkı memurlara verildiği gibi refah payının verilmesi,
  2. İntibak düzenlemesiyle eski ve yeni emeklilere uygulanan aylık bağlama oranları farklılıklarının giderilmesi, bu konuda da haksızlığın sona erdirilmesi,
  3. Milyonlarca vatandaşımızın beklediği kademeli emeklilik düzenlemesinin bir an önce çıkarılması için çağrıda bulunuyoruz.

İsveç'in NATO'ya girişine onay kararı yeniden gözden geçirilmeli!

İsveç'in NATO'ya girişine onay kararı yeniden gözden geçirilmeli!

 

 

Bir süreden beri ülke ve dünya gündeminde yer tutan “İsveç’in NATO’ya üyeliği” meselesi, varılan mutabakatın ardından yeni bir boyut kazanmış bulunmaktadır.

 

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg ve İsveç Başbakanı Ulf Kristersson arasındaki görüşmelerin ardından, İsveç’in NATO’ya katılım protokolünün en kısa sürede Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne götürüleceği yönünde açıklama yapılmıştır.

 

İsveç’in NATO’ya üyelik yolunun açılması, ülkemiz gündeminde de geniş yer bulmuştur.

 

Yetkililerimiz, başından beri İsveç’in teröristleri himaye ettiğini, uluslararası hukuka aykırı olarak teslime yanaşmadığını, İslam’ı ve ülkemizi hedef alan çirkin gösterilere göz yummakla kalmadığını adeta destek verdiğini vurgulamıştır.

 

İsveç’in, Türkiye’nin bütün ikazlarına, ihtarlarına rağmen kayda değer adım atmaması kamuoyumuzun malûmudur.

 

Kutsallarımıza saldırılara müdahale etmeyen, hatta adeta teşvik eden İsveç’e NATO yolunun açılması memleketimizde son derece haklı tepkilere sebep olmuştur.

 

Yeniden Refah Partisi olarak, geçtiğimiz yılın Haziran ayında, Madrid’deki 4’lü Zirve’nin ardından imzalanan Türkiye, İsveç, Finlandiya Mutabakatı’na dair değerlendirmelerimizi ifade ederken, “NATO’ya girişlerinin yolu açılan İsveç ve Finlandiya kâğıt üzerindeki taahhütlerinin gereklerini yerine getirmedikleri takdirde ne olacaktır?” sorusunu gündeme getirmiştik.

 

Bugün gelinen noktada, İsveç taahhütlerinin gereğini yerine getirmek bir yana, İslâm’a, kutsallarımıza saldırıların, terör örgütleri gösterilerinin hamiliğinde daha da ileriye gitmiştir.

 

Gerek Cumhurbaşkanımız gerekse diğer yetkililer tarafından yapılan ikazları da hiçbir şekilde dikkate almamıştır.

 

Son Zirvede sağlanan mutabakatla, İsveç’in NATO’ya üyelik yolunun açılması karşılığında, ne gibi kazanımlar elde ettiğimiz sorusu gündemdedir.

 

İsveç’in Türkiye’nin AB’ye katılım sürecinde destek vereceğine, vatandaşlarımızın karşı karşıya bırakıldıkları vize zorluklarının esnetileceğine dair vaatler de anlam ifade etmemektedir.

 

Türkiye, bugüne kadar ABD patronajındaki NATO ve Batı İttifakı ile girdiği bütün ilişkilerde hayâl kırıklığına uğramış, hep eli boş kalmış ve zararlı çıkmıştır.

 

Her biri çok büyük zararlara yol açan darbe girişimlerinin arkasında hangi güçlerin olduğunu milletimiz çok iyi bilmektedir.

 

Öte yandan, Sayın Cumhurbaşkanımızın da ifade ettikleri gibi, Türkiye 50 yılı aşkın zamandır Avrupa Birliği kapısında bekletilmektedir.

 

Milli Görüş Lideri Rahmetli Erbakan Hocamızın, Avrupa Birliği’nin kapısında bekletilme meselesiyle ilgili olarak, “Ne demek, kimmiş Avrupa? Nereye girmemizi layık görüyor? Biz tarihin en şerefli milletiyiz. Biz Avrupa’yı bir şeye layık görürüz veya görmeyiz!” cümleleriyle dile getirdiği tepki, tarihi hakikatlere işaret etmektedir ve bugün de bizlere rehber olmalıdır.

 

Hükümetimizden beklentimiz, batı ile ilişkilerde yeni “hüsran” sayfalarının açılmasına sebebiyet vermemek adına İsveç’in NATO’ya girişine onay verilmesi kararının yeniden gözden geçirilmesidir.

 

Dr. Fatih Erbakan
Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı

Bütçe açığı vergi zamları ile kapatılamaz!

 

Bütçe açığı vergi zamları ile kapatılamaz! 

 

KDV oranlarına yapılan zamlar ve her türlü vergi ve harçlara getirilen yüksek artışların ardından son olarak dün gece itibari ile akaryakıtta ÖTV oranına getirilen fahiş artış ile birlikte “dolaylı vergilere yapılan yüksek artışlar“ artık vatandaşlarımızı ezen ve kabul edilemez noktalara gelmiştir. 

 

Bütçe açığının KDV, ÖTV ve çeşitli harçlar gibi dolaylı vergilere yapılan yüksek artışlarla karşılanmaya çalışılması mal ve hizmetlerde yüksek zamlara sebebiyet vermekte, yüksek enflasyonu tetiklemekte ve vatandaşlarımızın alım gücünü iyice zayıflatmaktadır. Bununla birlikte asgari ücrete ve memur maaşlarına yapılan zamlar, bu yapılan yüksek oranlı vergi artışları ve enflasyon neticesinde eriyip gitmiş, vatandaşlarımızın mağduriyetlerine çözüm olamamış ve ceplerdeki yangını söndürmemiştir. 

 

Bütçe açığının faturasını vatandaşlara kesen bu uygulamalardan bir an evvel vazgeçilmelidir.

Bunun yerine kamuda tasarruf tedbirleri ivedilikle alınmalı ve güçlü bir şekilde uygulanmalıdır. Kamuda israf bitirilmelidir.

 

Denk bütçe mutlaka hayata geçirilerek faiz giderleri azaltılmalıdır.

Ayrıca, dolaylı vergilerin toplam vergiler içindeki oranı düşürülerek; gelir vergisi, kurumlar vergisi gibi dolaysız vergilerin payı artırılmalı böylelikle zenginden daha fazla, dar gelirliden daha az vergi alan adil bir vergi sistemine geçilmelidir.

Bütçe açığının kapatılması, denk bütçenin hayata geçirilmesi için halka ilave yük yüklemek yerine, Yeniden Refah Partimiz’in ortaya koyduğu Milli Kaynak Paketleri’nden istifade edilmelidir.

 

Yeniden Refah Partisi olarak milletimizin refahı ve selameti için yetkililere uyarı vazifemizi yapıyor ve bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da doğruya doğru, yanlışa yanlış demeye devam edeceğimizi ifade ediyoruz.

 

Dr. Fatih Erbakan
Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı
İstanbul Milletvekili

 

 

İsrail Ulusal Güvenlik Bakanı Ben Gvir'in Mescid-i Aksa Baskınını Telin Ediyoruz!

  İsrail’in Ulusal Güvenlik Bakanı Ben Gvir’in Yahudi Güvenlik Gücü Partisi’nden Yitzhak Wasserlauf ile birlikte İsrail polisinin denetiminde tapınağın yıkılış günü anısına her yıl düzenlenen ve ‘Tişa Be Av’ olarak adlandırılan yas ve oruç günü bahanesiyle ilk kıblemiz olan Mescid-i Aksa’ya baskın düzenlemesi asla kabul edilemez bir durumdur.

  Ben Gvir’in bu baskından sonra sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda; “Bu İsrail halkı için geri gelmemiz ve egemenliğimizi göstermemiz açısından en önemli mekân” ifadesini kullanması olayın vehametini ortaya koymaktadır.

  Özellikle Başbakan Binyamin Netanyahu liderliğindeki koalisyon hükümetinin tartışmalı "yargı reformu" kapsamındaki yasa tasarılarından birini Meclis’ten geçirmesi üzerine işgal altındaki topraklarda büyük protestolar ortaya çıkarken, Ulusal Güvenlik Bakanı Ben Gvir’in bu adımının, koalisyon hükümetinin dikkatleri başka yöne çekmeye ve “yargı reformu” yasasını unutturmaya yönelik bir strateji olduğu ortadadır.

  Başta müslüman ülke yöneticileri olmak üzere uluslararası kurum ve kuruluşların harekete geçerek kutsal mekanlara yönelik baskın ve saldırı eylemlerinin durdurulması ve bu mabedlerin uluslararası hukuk çerçevesinde korunması konusunda acil bir karara varması gereklidir.

  Yeniden Refah Partisi olarak, işgalci İsrail'in Ulusal Güvenlik Bakanı Ben Gvir’in Mescid-i Aksa baskınının hiçbir surette kabul edilemez olduğunu ve bu girişimi telin ettiğimizi en yüksek sesle ifade ediyoruz.

 

Dr. Fatih ERBAKAN
Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı

Atanamayan Uzmanlar Derneği partimizi ziyaret etti

Mart 2023’te kurulan Atanamayan Uzmanlar Derneği, Genel Başkan Yardımcımız ve İstanbul Milletvekilimiz Doğan Bekin’i ziyarette bulundu.

Görüşmelerde Atanamayan Uzmanlar Derneği Başkanı Mustafa Gündeşli, meslekten kendi rızası veya Gazilik ünvanı ile ayrılan Uzman Erbaşların kamu alanlarında istihdam edilmesine yönelik taleplerde bulundu.

Dernek üyeleri, Uzman Erbaşların 2016 yılında çıkan yasa ile “7 yıl hizmet etmeleri gerekir” kararının 2 yıl olarak düzeltilmesini istediler.

İstanbul Milletvekilimiz Doğan Bekin, Yeniden Refah Partisi olarak milletimizin yaşadığı tüm mağduriyetlerde olduğu gibi bu mağduriyetinde çözülmesine yönelik çalışmaları TBMM’de yapacaklarının sözünü verdi.

İktidarın Gençlerimize Vermiş Olduğu Sözlerin Takipçisi Olmaya Devam Edeceğiz!

   Yeniden Refah Partimizin, genel seçimlerden 10 ay önce gündeme getirmiş olduğu, “gençlerimizin yuva kurmalarına destek olmak amacıyla, ilk evliliklerine mahsus olmak üzere faizsiz evlilik, ev ve otomobil kredisi uygulaması getireceğimize ilişkin” vaadimizin seçim döneminde Ak Parti seçim beyannamesinde de yer almasından ötürü memnun olmuştuk.

 

Fakat, ‘ilk kez evlenecek gençlere, faizsiz ve 2 yıl geri ödemesiz, kişi başı 150.000 TL tutarında ‘Evlilik Kredisi’ desteği” verileceği genel seçimler öncesinde Ak Parti seçim beyannamesinde belirtilmiş olmasına rağmen, henüz bu uygulama hayata geçirilmemiştir.

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından bizzat verilen faizsiz kredi vaadi, gençler arasında büyük bir heyecan oluşturmuştu.

 

Ancak, hükümetin bugüne kadar bu konuda bir adım atmamış olması, gençler arasında hayal kırıklığına yol açmıştır.

 

Artık yazın sonuna geldiğimiz bu günlerde

iktidar bu konuyu daha fazla geciktirmemeli, bir an önce vaadini yerine getirmelidir.

 

Bununla birlikte, 150 bin liralık faizsiz evlilik kredisi desteği, zamların aşındırıcı etkisi göz önünde bulundurularak arttırılmalıdır.

 

Bizler Yeniden Refah Partisi olarak, iktidarın gençlerimize vermiş olduğu sözlerin takipçisi olmaya devam edeceğiz.

 

Dr. Fatih Erbakan
Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı

Adalet İçin Refah’ta Birleşiyoruz

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih ERBAKAN’ın, Sosyal İşler Başkanlığımızın düzenlediği ve 100’ün üzerinde STK’nın katıldığı “Adalet için Refah’ta Birleşiyoruz” programında yaptığı konuşması: 

Ülkemizin Çeşitli İllerinden Gelen STK Başkanları ve Temsilcileri,

Kıymetli Misafirler,

Yeniden Refah Partisi Sosyal İşler Başkanlığımızca tertip edilen “Adalet için Refah’ta Birleşiyoruz” temalı toplantımıza hoş geldiniz diyorum.

Milli Görüş Hareketi, 1969 yılında Merhum Liderimiz Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın Konya’dan bağımsız milletvekili olmasıyla Türk siyasi hayatında yerini almıştır. Aradan geçen 54 senede, özellikle iktidar ortağı olunan dönemlerde “Yönetimde adaleti, Paylaşımda adaleti, Yargıda adaleti” sağlamak üzere her dönem hatırlanan en hayırlı hizmetlerin yapılmasına vesile olmuş ve aziz milletimizin teveccühüne mazhar olmuştur. Belediyelerde, milletimizin derdine derman olacak en hayırlı hizmetlerin yapılmasına vesile olmuştur. Sadece merkezi hükümette ve yerel yönetimlerde iktidarda olduğu dönemlerde değil, muhalefette olduğu dönemlerde de hayra vesile olan, şerre fren olan bir siyasi hareket olarak Milli Görüş Hareketi, en hayırlı hizmetleri gerçekleştirmiştir.

İşte 54. Hükümette yapılanlar hepinizin malumudur. Hepimizin zihinlerinde işçiye, memura, emekliye, %100, %200, Bağ-Kur emeklisine %320’ye varan maaş zammını Merhum Erbakan Hocamızın başbakanlığı döneminde Milli Görüş hayata geçirmiştir. 100 alan Bağ-Kur emeklisi, bir sonraki ay 420 almıştır. İşte %320 oranında zam bu anlama gelmektedir. Buna inanamayıp, bankalara “yanlış para verdiniz” diyerek iade etmek isteyen Bağ-Kur emeklileri olmuştur. Uluslararası kuruluşların da açıkladığı üzere, verilen bu maaş zamları, sadece Türkiye’de değil, Dünya’da başka herhangi bir hükümet tarafından verilmemiştir. Bu bakımdan dar gelirlinin refah seviyesinin ve alım gücünün artırılmasında Milli Görüş, Dünya şampiyonudur.

Özlük hakkı iyileştirmeleri, 54. Hükümette engellilerimize yapılan hizmetler, engelli istihdam oranının artırılması ve daha nice hizmetler, bununla beraber, D8 ve D60’ın kurulması, yeni bir dünya, adil bir dünya yolunda atılan en önemli resmî adımdır. Kamu Tek Hesabı, Denk Bütçenin gerçekleştirilmesi…. Tüm bu hizmetler yapılırken, vatandaşımızın refah seviyesi ve alım gücü artırılırken, kaynaklar vergilerle sağlanmamıştır. İşçiye, memura emekliye verilen bu maaş zamları; borçsuz, zamsız, vergisiz yapılmış, milli kaynak paketleri harekete geçirilerek, rantiyeye ve dış güçlere milyarlarca Dolar faiz kurtarılarak asıl sahibi olan millete aktarılmıştır. Yani bu hizmetler, millete yük yüklemeden yapılmış, vatandaşın bir cebine koyarken, diğer cebinden alınarak yapılmamıştır. Paylaşımda adaletin, Yönetimde adaletin, en güzel örneğini 54. Hükümette Milli Görüş ortaya koymuştur. İstihdam sorununa ve dış ticaret açığına çare olarak,  1976-77 yılındaki ağır sanayi hamlesi Milli Görüş tarafından hayata geçirilmiş, Cumhuriyet tarihinin en önemli sanayileşme ve kalkınma hamlesi 200’den fazla sanayi tesisinin temeli atılarak gerçekleştirilmiştir. Milli Görüş’ün efsane hizmetlerini saymakla bitirmemiz mümkün değildir. Bütün bu hizmetlere baktığımızda, milletimizin yaşadığı mağduriyetlerin daima Milli Görüş iktidarlarında çözüme kavuşturulduğunu görüyoruz.

Milli Görüşün yegâne temsilcisi Yeniden Refah Partimizi de, bundan 5 yıl önce 2018 yılında kurulmuş olmasına rağmen, TBMM’de yer almamasına rağmen, yeni kurulmuş bir parti olarak milletimizin sorunlarına eğilmiş ve bu mağduriyetlerin duyulmasında milletimizin gür sesi haline gelmiştir. EYT mağduriyetlerinin kısmen de olsa giderilmesinde, Ayasofya Camiin ibadete açılmasında, dış güçlerin LGBT projesine karşı toplumsal farkındalığın oluşturulmasında, süresi nafaka konusunda, yuva yıkan 6284 sayılı kanun noktasında, milletimizin özellikle de çocuklarımızın, gelecek nesillerimizin ne olduğu belli olmayan sıvılarla aşılanmasına karşı pandemi döneminde yapılan çalışmalarda Yeniden Refah Partimizin farkı fark edilmiş, milletimizin gür sesi ve çözüm odağı haline gelmiştir. Yine milletimizin yaşadığı ekonomik sıkıntılar, işçimizin ve memurumuzun alacağı refah payı gibi hususlarda da milletimizin gür sesi olmuştur.

Bunun gerçekleşmesinin sebebi aslında üç temel hususa dayanmaktadır.

Birincisi; Milli Görüş demek, “halka hizmet, hakka hizmettir” anlayışına sahip olmak demektir. Yani  bu hizmetlerin, mağduriyetlerin giderilmesinin Milli Görüşçüler tarafından bir ibadet olarak görülmesi demektir.

İkincisi; Milli Görüş demek “ahiret öncelikli siyaset” demektir. Ahiret öncelikli siyaset demek, “bu dünya için yapacak birşeyi olmayan siyaset” demek değildir! Ahiret öncelikli siyaset yaparsanız, bu dünyayı da imar ve inşa edersiniz, bu dünyada da insanlara faydanız olur. Ahiret öncelikli siyaset yapmazsanız, kendi isminize, kendi cebinize, kendi nefsinize çalışırsınız. Böyle olunca da mağdurlara, insanlığa bir faydanız olmaz, kendinize faydanız olur.

Üçüncüsü, Milli Görüş demek “siyasetin ticaret olarak değil, ibadet olarak yapılması” demektir.

İşte Milli Görüşün başarısı ve insanlığa faydası, efsane hizmetleri gerçekleştirmesi, sahip olduğu bu siyaset anlayışından kaynaklanmaktadır.

 

Kıymetli Misafirlerimiz,

Bizim 14 Mayıs Genel Seçimlerinde, Cumhur İttifakı’na vermiş olduğumuz destek, herhangi bir pazarlık karşılığında olmamıştır. Yeniden Refah Partisi olarak, makam, mevkii, milletvekilliği pazarlığı yapmadık. Ortaya koymuş olduğumuz protokolle, milletimizin maddi ve manevi sıkıntılarının giderilmesini şart olarak ortaya koyduk. Ekonomik alanda, sosyal alanda ve dış politika alanında ülkemizin, milletimizin, insanlığın faydasına olacak adımları, bu mutabakat metnine koyduk ve bunların imzalanmasıyla bu desteği sağladık. Bundan sonra da bu mutabakat metnindeki maddelerin sonuna kadar takipçisi olmaya devam edeceğiz, doğruya doğru yanlışa yanlış demeye devam edeceğiz. Her zaman söylediğimiz gibi “bizim kimseye diyet borcumuz yoktur, bu millete hizmet borcumuz vardır.”

“Hayra motor, şerre fren” olma hassasiyet ve gayretimizden, milletimizin derdine derman olma amacımızdan asla vazgeçmeyiz. Bu sözün gereğini hiç kimsenin şüphesi olmasın ki Gazi Meclisimizde de, Meclis dışında da hakkı ile yerine getiriyoruz, getirmeye de devam edeceğiz.

 

Kıymetli STK Temsilcilerimiz ve Değerli Basın Mensuplarımız,

Ak Parti iktidarlarına 22 senelik kesintisiz bir iktidar süresi nasip oldu. Bu Cumhuriyet tarihimizde başka hiçbir siyasi partiye nasip olmayan bir süredir. Bu sürede, Ak Parti istediği kadar zamana ve yetkiye milletimiz tarafından sahip kılınmıştır. Burada hiçbir mazeretin, hiçbir gerekçenin arkasına sığınmadan milletimizin derdine derman olacak ve taleplerini yerine getirecek adımları atmaları gereklidir.

Son 22 sene boyunca, yaşadığını ifade ettiği tüm mağduriyetlerde, Ak Parti milletimize başvurdu ve milletimiz tarafından Ak Parti’nin mağduriyeti giderildi. En büyük destek, seçimde, sandıkta kendilerine verildi. Böyle bir noktada, bugün ülkemizin çeşitli kesimlerinin yaşadığı mağduriyetlere kulak tıkaması asla kabul edilemez. Yaşadığı her mağduriyette milletine başvuran bir siyasi partinin, vatandaşının yaşadığı mağduriyetleri görmezden gelmesi asla kabul edilemez.

Elbette Ak Parti iktidarları, mağduriyetlerin giderilmesi için birtakım adımlar attılar. Ancak halen giderilmemiş olan çok sayıda sorun, çözüm bekleyen mağduriyetler vardır. Ayrıca bu mağduriyetlerin giderilmesi için atılan adımlar da maalesef yeni mağduriyetlere yol açmıştır. Örneğin; EYT çözüme kavuşturulurken, 1 günle 17 yıl gibi emeklilik bekleme süresi oluşmuştur. Bununla birlikte, staj ve çıraklık mağdurları, 2000’liler gibi yeni mağdur gruplarının oluşması, kadına yönelik şiddeti önlemek isterken, erkeklerin ve çocukların mağdur edilmesi… Son genel seçimler sonrasında maaşlara zam yapıp, milletin alım gücünü artırayım derken, hemen akabinde KDV’ye ve ÖTV’ye yapılan artışlar, akaryakıta yapılan zamlar, böylece yapılan maaş zamlarının daha milletimizin eline geçmeden buhar olup gitmesi… Maalesef söylediğimiz bu gerçeğe işaret etmektedir.

Mağduriyet gidereyim derken yeni mağduriyetler oluşturulmuştur. Aynı zamanda da bugün de burada 100’ün üzerinde STK’nın bulunmasıyla görüldüğü gibi çözülmemiş olan dünya kadar sorun ve mağduriyet devam etmektedir.

 

Kıymetli Misafirler,

Muhalefet Partilerinin, bu mağduriyetlere karşı tutumu da iktidardan farklı değildir.

Başta Ana Muhalefet Partisi CHP başta olmak üzere, kendisini mağduriyetlerin çaresi gibi göstermeye çalışmasına rağmen, gerçeğin böyle olmadığını da açık bir şekilde görmekteyiz. CHP’nin, 2019 yerel seçimlerinde kazanmış oluğu belediyelerde, söylemlerinin tam tersi bir yaklaşımla yeni mağduriyetler oluşturduğuna şahitlik ediyoruz. Örneğin; CHP’nin, bizzat genel başkanının ağzından “belediyelerde işten çıkarma mağduriyetlerine, adamcılığa son vereceğiz, ayrımcılığa, ötekileştirmeye son vereceğiz” demeleri, ancak maalesef başta İstanbul Büyükşehir Belediyesi olmak üzere birçok belediyede işten çıkarmalarla yeni mağduriyetler oluşturulduğunu görüyoruz. Her seçim öncesinde, ülkemizin kanayan yarası olan “taşeron işçi sorununu” çözeceğini iddia etmelerine rağmen, 2019 yılında kazandıkları belediyelerde, aradan 4 seneden fazla zaman geçmesine rağmen, taşeron sorununu çözmediklerini açık bir şekilde görüyoruz.

“Kentsel Dönüşüm” diyenlerin, “konut sorununu çözeceğiz” diyenlerin, 4 seneden fazla zamandır yüzlerce belediyelerinde bu sorunları maalesef çözemediklerini açık bir şekilde görüyoruz.

“Ulaşım ücretlerini sembolik hale getireceğiz, hatta ulaşımı ücretsiz hale getireceğiz” sözü verenlerin 4 senede ulaşıma %200’ün üzerinde zam yaptığını üzülerek görüyoruz. Benzer oranlarda suya zam yaptıklarını görüyoruz.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde, Dolar cinsinden yıllık %10,75 faizle borçlanıp, “dünya dolarla borçlanma faiz rekorunu kırıp ve bu borcun bedelini de 16 milyon İstanbullu’ya ödettiklerini görüyoruz.

Milletimiz de bütün bu gerçeklerin farkındadır ve çözümün adresinin malum muhalefet partileri olmadığını bilmektedir.

Kıymetli Misafirlerimiz,

TBMM’nin Ekim ayında açılması ve yeni yasama yılına başlamasıyla birlikte, siyaset kurumunun çözmesi gereken çok önemli sorunlar bulunmaktadır. 

·        Uzman Çavuşlarımızın Kadro ve Özlük Haklarında gerekli iyileştirmeleri yapılması,

·        Güvenlik Korucularımızın, maaş ve özlük haklarını iyileştirilmesi,

·        Polislerimizin, itfaiyecilerimizin, İnfaz koruma memurlarımızın ve bekçilerimizin maaş ve özlük haklarında iyileştirilme yapılması, görev başında vefat eden itfaiyecilerimizin şehit statüsüne alınması,

·        Ayırt etmeksizin tüm taşeronlarımızın yasal düzenleme ile kadroya alınması,

·        Atama hakları ellerinden alınan 2020 KPSS Karma Atama mağduru 15 bin öğretmenimize ek atama hakkı verilmesi,

·        Planlı 150 bin öğretmen atamasının yapılması,

·        Özel okullarda çalışan öğretmenlerimizin Öğretmenlik Meslek Kanunu Kapsamına alınması ve Taban Maaş uygulamasına geçilmesi,

·        Özel kreşlerde asgari ücretin altında çalıştırılan uzman ve öğretmenlerin haklarının gözetilmesi,

·        Yoksulluk sınırının altında maaşlarla çalışan akademisyenlerimize ek zam yapılması,

·        Tüm kamu çalışanlarına ve emeklilerini 3600 ek göstergenin verilmesi,

·        Diploma denkliği için bekleyen 104 bin vatandaşımızın denklik probleminin çözülmesi,

·        Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenlerimizin atanma sorunlarının çözülmesi,

·        Fahri Kur'an Kursu Öğretmenlerimize daimi kadro verilmesi,

·        Kamu Mühendislerinin maaşlarında düzenlemenin yapılması,

·        Staj ve çıraklığın sigorta başlangıcı sayılarak EYT kapsamına alınması,

·        2000 sonrası sigortalılarımızın emeklilik yaşı ve prim günlerinde düzenleme yapılması,

·        Yardımcı Hizmetler Sınıfını kaldırılarak, Genel İdari Hizmetler ve Teknik Hizmetler Sınıfına Geçirilmesini sağlayacağız.

·        TYP (Toplum Yararına Projeler) kapsamında, İŞ-KUR tarafından istihdam edilen ve hizmet süreleri sona eren vatandaşlarımızın iş sahibi yapılması,

·        Tayinlerde aile bütünlüğünü sağlayıcı düzenlemelerin yapılması,

·        Kamuya alımlarda mülakatların kaldırılması

·        Başıboş köpeklerin sokaklardan toplanıp barınaklara yerleştirilmesi,

·        Süresiz nafaka mağduriyetinin giderilmesi,

·        6284 sayılı kanunda ve Medeni Kanunda aile bütünlüğünü tehlikeye sokan maddelerin revize edilmesi

·        Emeklinin ve çalışanın yaşanabilir bir gelir seviyesine kavuşturulması

gibi birçok mağduriyet siyasetçilerin çözümünü beklemektedir.

Bugün burada bu toplantıyı yapmamızın nedeni de asıl olarak budur. Saymakla bitiremeyeceğimiz bu mağduriyetlerin bir an önce çözüme kavuşturulması gereklidir.

Ben buradan Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı olarak,

Tüm siyasi partilere sesleniyorum!

Şeyh Edebalı’nın “İnsanı yaşat ki Devlet yaşasın!” sözünü dilinden düşürmeyenlere sesleniyorum.

İktidarından muhalefetine, kendisini bu mağduriyetlerin çözüm merkezi olarak gösterenlere sesleniyorum.

Mağdur vatandaşlarımızı sadece seçim arifesinde hatırlayıp onları oy deposu olarak gören ve onları sadece seçim malzemesi olarak kullananlara buradan sesleniyorum.

Seçimden sonra, seçildikten sonra onları unutan ve kapılarının önünden dahi geçmeyenlere sesleniyorum!

Artık milletimizin mağduriyetlerine kulak verme vaktidir. Artık samimiyetimizi gösterme vaktidir.

Milletimiz, bu mağduriyetleri gidermek üzere, derdine derman olalım diye sizleri ve bizleri seçmiştir. Ekim ayında TBMM’nin açılmasıyla birlikte, bu sorunları mutlaka çözüme kavuşturmamız gereklidir.

Bizler açık ve net bir şekilde ifade ediyoruz, Yeniden Refah Partisi olarak, “milletimizin sorunları çözülsün de kim çözerse çözsün” anlayışına sahibiz. Bu nedenle gerek çözüm önerilerinin üretilmesi, kanun tekliflerinin verilmesi, gerekse bu kanunlarla ilgili meclis çoğunluğunun sağlanması için iktidara destek olacağımızın açık bir şekilde sözünü veriyoruz. Yeter ki iktidar, gerçekten bu mağduriyetlerin çözümüne niyet etsin, bu yönde adımlar atsın.

Genel seçim öncesinde, halkımızın yaşadığı mağduriyetlerle ilgili hangi noktada isek, bugün de aynı noktadayız, mağduriyetleri unutmadık. Vatandaşlarımızın taleplerini, serzenişlerini unutmadık. 5 milletvekilimizi Milli Görüş ruhuyla 50 milletvekili gibi çalıştıracak ve bu mağduriyetlerin çözüme kovuşturması için elimizden gelen gayreti göstereceğiz inşallah.

 

Dr. Fatih ERBAKAN

Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı

 

 

 

Fatih Erbakan’dan ‘Yerel Seçim’ ve ‘Cumhur İttifakı’ açıklaması

 

Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan, yerel seçimlere kendi logo ve adaylarıyla katılacaklarını belirterek, "Seçime yakın dönemde partiler görüşürler. Yerel seçime yakın bizimle ilgili teklif gelmesi halinde bunu yine yetkili kurullarımızda değerlendirir bir karara varırız” dedi.

 

Erbakan Cumhur İttifakı ile iş birliğinin devam edip etmediğine ilişkin soruya ise, işbirliğinin devam ettiğini, imzalanan mutabakat metninin uygulanması ve milletin derdine deva olunması için bir çaba gösterdiklerini söyledi.

 

Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı ve İstanbul Milletvekili Dr. Fatih Erbakan, partisinin Halkla İlişkiler Başkanlığınca düzenlenen Anadolu Buluşmaları programının Ankara ayağı öncesi basın mensuplarına açıklamalarda bulundu.

 

Yeni Eğitim ve Öğretim yılını kutladı

 

Erbakan, yeni eğitim ve öğretim yılını kutlayarak, “Bütün öğretmenlerimizin, eğitimcilerimizin öğrencilerimize ve velilerimizin yeni eğitim öğretim yılını tebrik ediyoruz ve kutluyoruz. Yeni nesillerimizin maddi ve manevi anlamda yeterli donanıma sahip, hem ahlaki kalitesi, manevi kalitesi yüksek hem de bilimsel kalitesi yüksek nesiller yetişmesine vesile olacak bir müfredatın, bir eğitim öğretim sisteminin bir an evvel hayata geçmesini de buradan diliyoruz. Bununla ilgili de Türkiye Büyük Millet Meclisi açıldığında gerekli çalışmaları orada beş milletvekilimizle yapacağımızı da ifade ediyoruz” diye konuştu.

 

"Sadece seçim zamanında değil geçim zamanında da vatandaşın yanında olmak" mottosuyla yeniden başlattıkları Anadolu Buluşmaları programlarını çok önemsediklerini  vurgulayan Erbakan, program kapsamında, partisinin MYK, MKYK, il ve ilçe yönetimlerinin, Ankara'nın 25 ilçesinde vatandaşla eş zamanlı buluşacağını söyledi.

 

‘Milletimizi ekonomik sıkıntıdan kurtarmak adına İktidara da bizlere de çok önemli görev düşüyor’

 

2023 Genel Seçimlerinde ülkeyi karanlık ittifaka teslim etmemek adına Cumhur İttifakı içerisinde yer aldıklarını hatırlatan Erbakan, konuşmasında şu ifadelere yer verdi:

  “Bizler Yeniden Refah Partisi olarak seçimlerde sözde namus kavramının kökünü kazıyacağız diyen bir İstanbul Sözleşmesi'ni tekrardan hayata geçirmek isteyenlere karşı durduk. Cumhur İttifakı'nın içerisinde yer aldık. Beş-altı yaşında çocuğa Kur'an öğretmek, Taliban zihniyetidir diyenlere karşı durduk. LGBT Türk yapısını bozmaz, LGBT evlilikleri aslında normaldir, doğaldır ama şu anda toplum buna henüz hazır değil diyen bir zihniyete karşı durduk. Milletimiz de bu yönde oy kullandı. Bütün ekonomik sıkıntılarına rağmen, geçim derdine rağmen, dişini sıktı. Ülkenin, milletin geleceği için oy kullandı. Şimdi bu noktada artık hükümete, iktidara, hepimize büyük görev düşüyor. Milletimizin bu sıkıntılardan, bu ekonomik krizden kurtarılması için gereken adımların atılması gerekiyor. Bir an evvel acilen özellikle işçi, memur, emekli, asgari ücretli, çiftçi, köylü, küçük esnaf, toplumun yüzde seksenlik kesimini oluşturan bu dar gelirli milyonların bu sıkıntısından kurtarılması gerekiyor.”

 

‘Üzülerek ifade ediyorum OVP miltetin derdine derman olamayacak’

 

Geçtiğimiz günlerde açıklanan OVP’nin milletin derdine derman olamayacağını düşündüklerini kaydeden Erbakan,

“Bildiğiniz gibi bu geçtiğimiz hafta içerisinde OVP açıklandı. Ancak bu orta vadeli ekonomik programın bizim bakış açımıza göre milletimizin faydasına olmaktan uzak bir program olduğunu maalesef görüyoruz. Her zaman söylediğimiz gibi dostluğun en evlası acı da olsa doğruyu söyleyendir, düsturuyla bu hareketi ediyoruz. Bu orta vadeli ekonomik programın milletin derdine derman olamayacağı buradan üzülerek de olsa ifade ediyoruz. Açıklanan programın borç-faiz-zam-vergi ekonomisinin önümüzdeki 3 yıl da sürdürüleceğini gösteriyor. Denk bütçe yapılmadan borçlanmaya devam ederek, borç faizi ödemekten kurtulamayacağımızı yıllardan beri ifade ediyorum. Bakınız Geçen yıl 143 milyar TL, bu sene 1 trilyon 633 milyar, önümüzdeki yıl da 2 trilyon 652 milyar TL bütçe açığı… Bütçe açığı borçlanmak demektir. Borçlanmak demek borç faizinin patlayarak artması demektir. OVP’ye göre devlet, önümüzdeki 3 senede 5 trilyon 431 milyar TL borç faizi ödeyecek.  Yani ortalama her sene 40 milyar dolar faize gidecek. Yine OVP’ye göre milletin yükü katlanarak artacak. Hükümet, ‘2022’de 2.4 Trilyon lira vergi topladı, 2023’te    4.3 Trilyon lira, 2024’te    7.5 Trilyon lira, 2025’te  9.6 Trilyon lira,  2026’da da 11 buçuk Trilyon lira vergi toplayacağım’ diyor. Vergiler astronomik bir şekilde artmaya devam ediyor. 4 senede toplanacak vergi miktarı 5 misli artıyor. Vergi yükü artıyor, özelleştirmelerle devlet varlıklarının satışı artıyor, bütçe açığı artıyor, borç faizi katlanarak artıyor. Buradan bir kez daha hükümetimize sesleniyor ve borç faiz zam ekonomisinden vazgeçerek üretim istihdam ve ihracat ekonomisine bir an evvel dönme çağrısında bulunuyorum.”

 

‘Yerel seçime yakın teklif gelmesi halinde bunu yine yetkili kurullarımızda değerlendirir bir karara varırız’

 

Yerel seçimlere kendi logo ve kendi adayları katılacaklarını  belirten Erbakan, seçime yakın ittifak görüşmelerinin olabileceğini de söylerek şöyle devam etti: 

  “Yerel Seçimlerde de yine kendi adaylarımızla, kendi amblemimizle gidersek oy oranımızdaki yükselişi ve Yeniden Refah Partimizin yükseliş trendini görmemiz, kamuoyuna da göstermemiz mümkün olacak. Bu nedenle dediğim gibi kendi amblemiyle, kendi adaylarıyla, partilerin gitmesi daha uygun. Ancak çeşitli sebeplerle, çeşitli ihtiyaçlardan dolayı birtakım ittifakların olması da söz konusudur. Seçime yakın dönemde partiler görüşürler, böyle bir karar alabilirler. Bizimle ilgili de dediğim gibi herhangi bir teklif gelmesi halinde bunu yine yetkili kurullarımızda değerlendirir bir karara varırız. Ama şu an için biz kendi amblemimizle, kendi adaylarımızla gitmek için bütün il ve ilçelerimizde, genel merkezimizde hazırlıklarımızı, çalışmalarımızı sürdürüyoruz Genel merkezimizde de aday adaylığı başvurularını şu anda kabul ediyoruz.”

 

‘Yanlışa yanlış, doğruya doğru demeye devam edeceğiz’

 

Cumhur İttifakı ile işbirliğinin devam edip etmediğine ilişkin bir soru üzerine Erbakan, şunları söyledi:

"Biz seçimlerde bir ittifaka gittik ve bu seçimde Yeniden Refah Partisi, Sayın Cumhurbaşkanımızın seçilmesinde büyük katkı sundu. Biz seçimden önce de bu eleştirilerimizi yanlış gördüğümüz hususlarda devam ettiriyorduk. Yine bunları dile getirdiğimiz, bu eksikleri gördüğümüz için bir mutabakat metni ortaya koyduk. Bunların uygulanmasına yönelik bir birliktelik gerçekleştirildi. Seçimden sonra da bu mutabakat metninin takipçisi olacağımızı ve aynı zamanda uygulanması için gayret göstereceğimizi ifade etmiştik. Şu anda yaptığımız açıklamalar da mutabakat metninin uygulanması ve milletimizin derdine deva olunması için bir çabadır."

 

Erbakan açıklamalarından sonra Hacı Bayram Veli Camii’nde öğlen namazı kıldıktan sonra, Hacı Bayram-ı Veli Çarşısı esnafı, Anafartalar Caddesi, Suluhan, Çıkrıkçılar Yokuşu, Ankara Kalesi esnafı ve Hamamönü bölgesi esnafı ziyaret ederek, esnafın ve vatandaşın sorunlarını dinledi.

Erbakan’dan Hükümete ‘OVP’ eleştirisi: Dostun iyisi acı söyleyendir…

Yeniden Refah Partisi lideri Fatih Erbakan’dan OVP’ye eleştiri: "Dostun en iyisi acı söyleyendir' sözünden hareketle en son açıklanan Orta Vadeli Ekonomik Programla ilgili üzülerek ifade ediyorum ki, maddi sıkıntıların ortadan kaldırılmasına, ekonominin düzeltilmesine, enflasyonun ortadan kaldırılmasına, milletin yükünün hafifletilmesine, dar gelirlinin alım gücünün, refah seviyesinin artırılmasına vesile olabilecek bir program gibi gözükmüyor"

 

Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı ve İstanbul Milletvekili Dr. Fatih Erbakan, partisinin İbrahim Erkal Kültür Merkezi’nde düzenlenen Erzurum 3. Olağan İl Kongresi’ne katıldı.

 

Bileğimizin hakkıyla yüzde 3 oy alıp 5 vekil çıkardık!

 

Parti olarak girdikleri ilk seçimlerinde yüzde 3'e yakın oy alarak bileklerinin hakkıyla 5 milletvekili çıkardıklarını söyleyen Erbakan, 21 sene aradan sonra milli görüşü yeniden Meclise taşıdık. Tıpkı 14 Mayıs seçimlerinde olduğu gibi 31 Mart 2024 seçimlerine de Yeniden Refah Partisi olarak damgamızı vuracağız ve aziz milletimizi özlemiş olduğu o efsane milli görüş belediyecilik anlayışına yeniden kavuşturacağız" diye konuştu.

 

Açıklanan OVP borç-faiz-zam ekonomisine devam demek!

 

Geçtiğimiz günlerde iktidarın açıkladığı Orta Vadeli Programı yönelik eleştirilerde bulunan Erbakan, önümüzdeki 3 sene de borç-faiz-zam-vergi ekonomisine devam edileceğinin ve bunun da milletin sırtına daha fazla yük yüklemek olduğunu belirterek şunları söyledi:

“Denk bütçe yapılmadan borçlanmaya devam ederek, borç faizi ödemekten kurtulamayacağımızı yıllardan beri ifade ediyorum. Bakınız merhum liderimiz Erbakan hocamız 11 aylık kısa bir sürede koalisyonla iktidarda olmasına rağmen ilk yaptığı iş, tek bütçeyi gerçekleştirmek oldu. Geçen yıl 143 milyar TL, bu sene 1 trilyon 633 milyar, önümüzdeki yıl da 2 trilyon 652 milyar TL bütçe açığı… Bütçe açığı borçlanmak demektir. Borçlanmak demek borç faizinin patlayarak artması demektir. Borç faizinin artması demek zamla vergiyle kemer sıktırarak milletin sırtına yük yüklemek demektir.” 

 

‘OVP’ye göre 3 senede 5 trilyon 431 milyar faize gidecek!’

 

“2022 yılında ‘325 milyar TL’ olan faiz harcamaları, 2023 yılında %104,4 artarak “663 milyar TL” olmuş. Hani Faizden kurtulacaktık? 2024’te faiz bir yüzde 100 artış ile daha; “1 trilyon 277 milyar TL’ye çıkıyor,  2025’te ise 1 trilyon 833 milyar TL”, 2026’da “2 trilyon 321 milyar TL” kamu kaynağı faize aktarılacaktır. OVP’ye göre devlet, önümüzdeki 3 senede 5 trilyon 431 milyar TL borç faizi ödeyecek.  Yani ortalama her sene 40 milyar dolar faize gidecek.”

 

 

‘Milletin sırtına binen yük katlanarak artacak’

 

“OVP’ye göre milletin yükü katlanarak artacak. Hükümet, ‘2022’de 2.4 Trilyon lira vergi topladı, 2023’te        4.3 Trilyon lira, 2024’te   7.5 Trilyon lira, 2025’te        9.6 Trilyon lira,  2026’da da 11 buçuk Trilyon lira vergi toplayacağım’ diyor. Vergiler astronomik bir şekilde artmaya devam ediyor. 4 senede toplanacak vergi miktarı 5 misli artıyor. Vergi yükü artıyor, özelleştirmelerle devlet varlıklarının satışı artıyor, bütçe açığı artıyor, borç faizi katlanarak artıyor. Borç faiz zam ekonomisi devam ediyor. Toplanan vergilerimiz faize gidiyor. 2022 yılında toplanan vergilerin %13,6’sı faize giderken, 2023’te %15,3’e, 2024’te  %17,1’e, 2025’te  %19,1’e ve 2026 yılında ise %20,2’ye kadar yükselecektir. Toplanan vergiler bu milletin alın teri, bu milletini emeği millete hizmete gideceğine maalesef faize harcanıyor. Vatandaşa hizmet adına kullanılması gereken kamu kaynakları faize aktarılmakta ama OVP’de bu kötü gidişatı durdurabilecek hiçbir önlem düşünülmemiştir.

 

‘Bu borç-faiz-zam-vergi ekonomisinden vazgeçin’

 

“Bu OVP bize, önümüzdeki 3 sene de borçlanma, yüksek borç faizi, vergi artışı ve devlet varlıklarının satışı yani borç-faiz-zam-vergi ekonomisine devam edileceğini gösteriyor. Bizler Yeniden Refah Partisi olarak, hükümete bu borca, faize ve vergilere dayalı ekonomi politikasından; hem sizin, hem milletin geleceği için vazgeçilmesi çağrısında bulunuyoruz. Bizim mutabakat metnine koyduğumuz maddeler de bunu içeriyor. İktidara Milli Görüş’ün ‘Adil Düzen Ekonomisi’ne bir an önce geçilmesi çağrısında bulunuyoruz.”

 

 ‘Adil bir vergi sistemine geçilmesi lazım’

 

‘Geniş halk kesimlerinden, dar gelirliden toplanan vergilerden oluşan bu mevcut çarpık vergi sistemini, adil bir vergi sistemi haline dönüştürülmesi lazım.’ diye Erbakan  “Zenginden daha az, fakirden daha çok vergi alan bir sisteme hayır. Adil bir vergi sistemine geçilmesi lazım. Katma değeri yüksek olan ürünlerin üretilmesi ve bunların ihracatı için devletin kolları sıvaması, taşın altına elini koyması lazım. Katma değerli ürün üretmeden zenginleşmek olmaz.”

 

2024 Yerel Yönetimler Seçimleri Aday Adaylığı Başvuruları Devam Ediyor

Aziz Milletimizin kıymetli evlatlarını Yeniden Refah Partimizin çatısı altında siyaset yapmaya davet ediyoruz!

Seçim İşleri Başkanlığımızın yayınladığı 2024 yerel seçimler genelgesini inceleyerek başvuruların detaylarını öğrenebilirsiniz.

Genel başkanımız Dr. Fatih Erbakan’dan Yerel Seçim Açıklaması: 14 Mayıs’taki Çıtayı Daha İleri Taşıyacağız

Genel Başkanımız Dr.Fatih Erbakan, Anadolu Buluşmaları kapsamında Zeytinburnu, Fatih, Kağıthane ve Bağcılar ilçelerinde parti teşkilatlarımız ve İstanbul halkımızla buluştu.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan ‘Anadolu buluşmaları İstanbul’ ziyaretleri kapsamında gittiği Yeniden Refah Partisi Zeytinburnu ilçe başkanlığı binasında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

 

2023 Seçimi’ne değinen Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, “Partimiz hem 14 Mayıs’ta hem de 28 Mayıs’taki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aslında anahtar parti konumunu ortaya koymuş oldu. Bundan sonra önümüzdeki dönemde yapacağımız gayretli çalışmalarla 14 Mayıs’taki çıtayı 31 Mart’ta daha da ileriye taşımak için gayret edeceğiz. İnşallah 31 Mart’ta da yine 14 Mayıs’ta olduğu gibi seçimlere damgamızı vurarak ve büyük bir başarı ortaya koyarak yerel yönetimlerde milli görüş iktidarına vesile olacağız” dedi.

 

Seçmenlerine teşekkür etti!

 

Konuşmasında İstanbul ziyaretine ilişkin bilgilendirmede bulunan Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, “Hem halkımızla, esnafımızla buluşmak, hem partimize gelecek olanların rozetlerini takmak hem de mahalle temsilciliği açılışlarımızı gerçekleştirmek üzere burada bulunuyoruz. Bu çalışmamız tabii ki 31 Mart 2024 yerel seçimlerine yönelik bir çalışma olduğu gibi aynı zamanda bizim açımızdan gecikmiş bir teşekkür ziyaretini de kapsamaktadır. Bizler 14 Mayıs’ta İstanbul milletvekili olarak ikinci bölgeden milletvekili seçildik. Sizlerin de teveccühüyle, vermiş oldukları oylarla milletvekili olarak meclise gittik. Milli Görüş’ü 21 sene aradan sonra yeniden 14 Mayıs’ta meclise taşımış olduk. Bu sebeple başta Zeytinburnu teşkilatımızın fedakar mensuplarına, dava erlerine, bütün Zeytinburnu halkına bu desteklerinden ve gayretlerinden dolayı en içten teşekkürlerimizi arz ediyoruz, Allah kendilerinden razı olsun” ifadelerini kullandı.

 

“İstanbul ve Zeytinburnu halkının desteğine layık olmak için elimizden gelen gayreti ortaya koyacağız” diyen Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, “Tabii sadece milletvekili olarak değil, Yeniden Refah Partimiz 14 Mayıs’ta beş milletvekili çıkartarak, bir buçuk milyonun üzerinde oy alarak ciddi bir başarı elde etti. Bundan sonraki hedefimiz, başarımızı 14 Mayıs’tan daha da ileriye taşımak, daha büyük bir başarıyı ortaya koymak ve tabii ki yerel yönetimlerde milli görüş iktidarını gerçekleştirerek milletimizi, özlemini duyduğu milli görüş belediyeciliğine kavuşturmaktır. İnşallah 31 Mart 2024’te yerel yönetimlerde, 2028 seçimlerinde de merkezi yönetimde Milli Görüş’ün Yeniden Refah’ın iktidarını Cenabı Allah nasip eylesin” ifadelerini kullandı.

 

Belediyecilikte 94 ruhunu anlattı!

 

Yerel seçimlere yönelik çalışmalarını da anlatan Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, şunları söyledi:

 

Yeniden 94 ruhunu canlandırmak üzere bu çalışmalarımızı bugün İstanbul’da olduğu gibi Türkiye’nin dört bir yanında gayretle devam ettiriyoruz. 94 ruhu dediğimizde Milli Görüş belediyeciliği dediğimizde aklımıza ne geliyor; bir defa rüşvetin, yolsuzluğun, israfın olmadığı bir belediyecilik geliyor. Adam kayırmanın, çifte standardın, torpilin olmadığı bir belediyecilik geliyor. Beyaz masa hizmetleriyle halkla kucaklaşan, halkla iç içe olan halkla arasına mesafe koyan, halka tepeden bakan kibir abidesi belediyecilik değil; tam tersine halka kucağını açan, halka kapılarını açan bir belediyecilik anlayışı aklımıza geliyor. Efsane hizmetlerin gerçekleştirildiği belediyeciliğin yerel yönetimlerin kitabının yeniden yazıldığı bir belediyecilik anlayışı geliyor.

 

 

Bu efsane hizmetler gerçekleştirilirken belediyeler bugün olduğu gibi boğazına kadar borca batırılarak değil, tam tersine belediyelerin borçları ödenerek bir yandan bu efsane hizmetlerin gerçekleştirildiği bir belediyecilik aklımıza geliyor. Rant uğruna yeşil alanları yok eden, şehirleri betona boğan bir belediyecilik değil, yeşil alanları arttıran bir belediyecilik aklımıza geliyor. Bize emanet edilen her bir kuruşa sahip çıkan ve yetim hakkına, belediye malına göz dikmeye asla müsamaha göstermeyen bir belediyecilik aklımıza geliyor. Her zaman ifade ettiğimiz gibi belediye binasının giriş kapısının üzerine rüşvet alan da veren de melundur tabelasının asıldığı ve bu prensibin uygulandığı bir belediyecilik aklımıza geliyor. Milletimizi Yeniden Refah belediyeciliğine milli görüş belediyeciliğiyle tanıştıracağız diyoruz.

 

‘Yapıcı muhalefet’ vurgusu!

 

Yapıcı muhalefete devam edeceklerini belirten Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan , “Biz mevcut iktidarın bundan sonraki dönemde özellikle ekonomi alanında sosyal politikalar alanında bugüne kadar yapılan yanlışlardan dönmesi ve milli görüş olarak yıllardan beri ifade ettiğimiz temel adımların atılması doğrultusunda iyi niyetle milletimizin huzurunda bir mutabakat metni imzaladık. Bu sayede biz bu ittifakın içerisine girdik. Bir hayra vesile olma maksadıyla ve bununla ilgili olarak da iktidarın seçimden bugüne kadar yapmış olduğu icraatları özellikle ekonomi alanında attığı adımları yakın bir şekilde takip ediyoruz. Tabii ki bütün bunların takip edilmesi, değerlendirilmesi ve arkasından da bir adım atılması söz konusudur. Ancak şu anda takip etmeye devam ediyoruz. Yapıcı bir şekilde muhalefetimize eleştirilerimizi ortaya koyuyoruz. Bu yanlışlardan dönülsün, milli görüşün özellikle adil ekonomik sisteminin uygulanmasına geçilsin ve milletimizin maddi sıkıntılarından kurtulmasına vesile olunsun diye çalışmalarımızı sürdürüyoruz. İnşallah bu yanlışlar ortadan kaldırılır, mutabakat metnimizdeki hususlara uygun şekilde adımlar atılır ve milletimizin derdine derman olunur, bizim asıl derdimiz bu” şeklinde konuştu.

 

Yerel seçimlerde doğru adayları çıkartmak için sıkı bir çalışma içinde olduklarını söyleyen Erbakan, sözlerini şöyle tamamladı: 

 

İnce eleyip sık dokuyarak bir aday belirleme sürecini inşallah gerçekleştireceğiz. Evet hızlı, seri bir aday belirleme ama yerelin sesini dinleyerek, halkın sesini dinleyerek, o bölgedeki teşkilatlarımızın sesini dinleyerek verimli olabilecek adayların belirlenmesi için bir çalışmayı sürdürüyoruz. İnşallah hayırlı adımlar atmak, doğru isimleri, doğru adayları belirlemek nasip olur. Bu noktada dediğim gibi il ve ilçe teşkilatlarımızın istişarelerine, fikirlerine halkımızın beklentilerine, taleplerine kulak vererek bu çalışmaları sürdürüyoruz. İnşallah hayırlı sonuçlara vesile olur.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan İstanbul ziyareti kapsamında Fatih İlçe binasının açılışını da gerçekleştirdi.

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan Milli Görüş Belediyeciliğini Anlattı!

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Anadolu Buluşmaları kapsamında İstanbul’u ziyaret etti.

 

Kartal’da esnaflarla buluşan Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan,  gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

 

Yerel seçime yönelik çalışmaları hakkında konuşan Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, “31 Mart yerel seçimlerinde Yeniden Refah Partimize, Milli Görüş’e desteğinizi bekliyoruz. Neden? Çünkü her zaman, her fırsatta anlatılan 94 ruhu, 1994 Milli Görüş belediyeciliğinin yeniden 2024’te milletimize ulaştırılması için milletimizle buluşturulması için bu desteğinizi Yeniden Refah Partimize bekliyoruz” dedi.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Milli Görüş belediyeciliğini anlattı!

 

“1994’te neler oldu? Bir defa israfın rüşvetin, yolsuzluğun, çifte standardın, adam kayırmanın, torpilin, adaletsizliğin ortadan kaldırıldığı bir belediyecilik anlayışı. Belediyenin bir kuruşunun dahi zayi edilmediği bir belediyecilik anlayışı. ‘Rüşvet alan da veren de melundur’ tabelasının belediyelerin girişine asıldığı bir belediyecilik anlayışı ve bunun uygulandığı bir belediyecilik.” diyerek Milli Görüş belediyeciliğine vurgu yapan Erbakan, “Bugün olduğu gibi belediyeler boğazına kadar borca batırılarak değil, tam tersine belediyelerin önceki dönemden gelen borçlarının ödendiği, belediyenin kasasında fazladan para olan bir belediyecilik. Halka hizmet Hakk’a hizmettir anlayışı. Cenabı Allah’ın rızasını kazanmanın milletin derdine derman olmaktan geçtiğini bilen bir belediye başkanı. 1994 ruhu bu demek.” ifadelerini kullandı.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, sözlerine şöyle devam etti:

 

Bugün olduğu gibi belediyeyi, belediye başkanlığını bir zenginleşme yeri, bir rant kapısı, ailesini, sülalesini zengin etme aracı olarak gören değil, milletin derdine derman olup böylece Allah’ın rızasını kazanmak, halka hizmet Hakk’a hizmettir anlayışıyla yapılan belediyecilik. İşte bu anlayışın, bu belediyeciliğin yeniden inşallah 30 sene sonra Kartal’ımızla, İstanbul’umuzla, milletimizle buluşturulması için Yeniden Refah Partisi olarak kollarımızı sıvadık ve 31 Mart seçimlerine hazırlanıyoruz.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, Beykoz’da düzenlenen rozet takma töreninde konuştu:

 

"Yıllar boyu İstanbul'a kirliliğiyle, kokusuyla, sıkıntı veren Haliç, Milli Görüş ruhuyla temizlendi, pırıl pırıl hale geldi. Şimdi 5 senelik CHP Belediyesi döneminde Haliç yeniden SOS vermeye, yeniden rengi bulanmaya, yeniden kirlenmeye başladı"

 

"Bu CHP zihniyetinden belediyeleri kurtaracağız. Nasıl ki 89 yılında SHP'nin aldığı belediyeleri 94'te Refah Partisi ile aldıysak, 2019'da CHP'nin aldığı belediyeleri 2024'te bu sefer Yeniden Refah'la alacağız Allah'ın izniyle"

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, "Bu CHP zihniyetinden belediyeleri kurtaracağız. Nasıl ki 89 yılında SHP'nin aldığı belediyeleri 94'te Refah Partisi ile aldıysak, 2019'da CHP'nin aldığı belediyeleri 2024'te bu sefer Yeniden Refah'la alacağız Allah'ın izniyle." dedi.

 

Beykoz Cumhuriyetköy'de Partimize Katılım Töreni Düzenlendi

 

Beykoz Cumhuriyetköy'de düzenlenen Yeniden Refah Partimize katılım törenine iştirak eden Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, törende açıklamalarda bulundu:

 

"Yıllar boyu İstanbul'a kirliliğiyle, kokusuyla, sıkıntı veren Haliç, Milli Görüş ruhuyla temizlendi, pırıl pırıl hale geldi. Şimdi 5 senelik CHP Belediyesi döneminde Haliç yeniden SOS vermeye, yeniden rengi bulanmaya, yeniden kirlenmeye başladı"

 

"Bu CHP zihniyetinden belediyeleri kurtaracağız. Nasıl ki 89 yılında SHP'nin aldığı belediyeleri 94'te Refah Partisi ile aldıysak, 2019'da CHP'nin aldığı belediyeleri 2024'te bu sefer Yeniden Refah'la alacağız Allah'ın izniyle"

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, "Bu CHP zihniyetinden belediyeleri kurtaracağız. Nasıl ki 89 yılında SHP'nin aldığı belediyeleri 94'te Refah Partisi ile aldıysak, 2019'da CHP'nin aldığı belediyeleri 2024'te bu sefer Yeniden Refah'la alacağız Allah'ın izniyle." dedi.

 

Dün Avrupa Yakası ilçelerinde, bugün de Anadolu Yakası ilçelerinde Anadolu buluşmaları programı gerçekleştirdiklerini ifade eden Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, 14 Mayıs genel seçimlerinde partisine verdikleri destek için halka teşekkür ederken, 31 Mart 2024 yerel seçimlerinde de İstanbulluların desteğini istediklerini, Yeniden Refah Partisine yüzlerce, binlerce yeni üye kaydı da yaptıklarını söyledi.

 

"CHP'li belediyenin halini görüyorsunuz"

 

İstanbulluların geçmiş yıllarda Milli Görüş Belediyeciliği ile tanıştığını ifade eden Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, şimdi ise İstanbul'u CHP'li belediye başkanının yönetemediğini dile getirdi. 

 

Genel Başkanımız, "İşte CHP'li belediyenin halini görüyorsunuz. 'Konut sorununu çözeceğim' dedi. Sorun çözdüğü falan yok. 'Kentsel dönüşümü halledeceğim, depreme dayanıklı hale getireceğim' dedi. Hiçbir adım atabildiği yok. 'İşten çıkarmalar bizim dönemimizde yaşanmayacak' dedi. Geldikten sonra binlerce insanı kendilerine uygun değil diye, ideolojileri farklı diye işten çıkarttılar." şeklinde konuştu.

 

CHP'li belediyedeki sorunların sadece bunlardan ibaret olmadığını vurgulayan Erbakan, CHP adayının "Ulaşımı sembolik ücretlere düşüreceğiz" vaadine rağmen belediye başkanı olduktan sonra ulaşıma yüzde 200 zam yaptığını dile getirdi.

 

“Haliç yeniden SOS vermeye başladı"

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, "Dünyanın en yüksek faiziyle dolar borçlanan kurumu İstanbul Büyükşehir Belediyesi. Yıllık yüzde 10.75 faizle dolar borçlanıyor. Bu borcun faizini de İstanbul halkına sunduğu hizmetlere yaptığı zamla İstanbul halkından çıkarıyor. Borç, faiz, zam ekonomisi uyguluyorsun. Ne anladık bu işten?" diye konuştu.

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, şöyle konuştu:

 

"Yıllar boyu İstanbul'a kirliliğiyle, kokusuyla, sıkıntı veren Haliç, Milli Görüş ruhuyla temizlendi, pırıl pırıl hale geldi. Şimdi 5 senelik CHP Belediyesi döneminde Haliç yeniden SOS vermeye, yeniden rengi bulanmaya, yeniden kirlenmeye başladı. Dolayısıyla bu CHP zihniyetinden belediyeleri kurtaracağız. Nasıl ki 89 yılında SHP'nin aldığı belediyeleri 94'te Refah Partisi ile aldıysak, 2019'da CHP'nin aldığı belediyeleri 2024'te bu sefer Yeniden Refah'la alacağız Allah'ın izniyle."

 

Yeniden Refah Partisine katıldılar

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan,  konuşmasının ardından Yeniden Refah Partisine katılanlara rozetleri takıldı.

 

Partiye katılanlar arasında eski Doğru Yol Partisi (DYP) İstanbul İl Başkanı Erdoğan Demirok ile daha önce DYP'de ilçe başkanlıkları yapmış Temel Bulut, İbrahim Ayaydın, Ömer Koral, İlyas Turan, Şenol Turan'ın da olduğu kaydedildi.

 

 

 

Genel Başkanımız Fatih Erbakan'dan İktidara İsrail çağrısı: İncirlik ve Kürecik kapatılmalı!

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, İsrail’in Gazze’ye yönelik katliamlarına ilişkin, “Siyonist teröre dur demek istiyorsak mutlaka yaptırım uygulamamız, somut adım atmamız lazım. İsrail’deki büyükelçimizin acilen geri çağırılması, İsrail’in Ankara büyükelçisinin sınır dışı edilmesi, bu zulme açıkça destek veren ABD’nin İncirlik Üssü ve Kürecik Radar Üssü’nün derhal, bugünden tezi yok kapatılması, petrol başta olmak üzere bütün stratejik maddelerin ABD ve İsrail’e satışının bütün Müslüman ülkeler tarafından durdurulması gerekir” ifadelerini kullandı.

 

Yeniden Refah Partimiz Konya Hükümet Meydanı’nda ‘Özgür Filistin’ mitingi düzenledi.

 

Mitinge Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, Filistin Devleti eski Eğitim Bakanı Kamal Ebu Oun, sivil toplum kuruluşları, partililer ve çok sayıda vatandaş katıldı. Binlerce vatandaşın katıldığı mitinge Hamas’ın siyasi liderlerinden Halid Meşal de telekonferansla bağlanarak destek istedi.

 

‘Netanyahu’nun adalet divanında yargılanması için gerekli girişimler başlatılmalıdır’

İşgalci İsrail ve en büyük destekçisi ABD’ye yaptırımlarla karşılık verilmesi gerektiğini söyleyen Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, İsrail Başbakanı Netanyahu’nun adalet divanında yargılanması konusunda gerekli girişimlerin yapılması gerektiğini söyleyerek şöyle konuştu:

 

“İlk kıblemiz olan Mescid-i Aksa’nın şehri Kudüs’ü, yıllardır işgal altında tutan Siyonist işgalci İsrail Rejimi, bugün tüm dünyanın gözü önünde, Gazze’de apaçık bir insanlık suçuna imza atmaktadır. Sivil, savunmasız ve masum Filistinlilere karşı, kadın çocuk yaşlı engelli demeden vahşet politikası uygulamaktadır. Siyonist teröre dur demek istiyorsak mutlaka yaptırım uygulamamız, somut adım atmamız gereklidir. İsrail’deki büyükelçimizin acilen geri çağırılması, İsrail’in Ankara büyükelçisinin sınır dışı edilmesi, bu zulme açıkça destek veren ABD’nin İncirlik Üssü ve Kürecik Radar Üssü’nin derhal, bugünden tezi yok kapatılması, petrol başta olmak üzere bütün stratejik maddelerin ABD ve İsrail’e satışının bütün Müslüman ülkeler tarafından durdurulması gerekir.

 

 

Müslüman ülkelerin hava sahaları, karasuları ve limanlarının ABD ve İsrail’e kapatılması, ABD ve İsrail firmalarının bütün Müslüman ülkelerde devletle yapmış olduğu kontratların derhal iptal edilmesi, Türkiye öncülüğünde İsrail mallarının boykot edilmesi konusunda ortak karar alınması, Putin için tutuklama kararı çıkartan uluslararası toplumun benzer şekilde Netanyahu için de aynı kararı alması yönünde baskı kurulması, Netanyahu’nun adalet divanında yargılanması hususunda gerekli girişimlerin yapılması, ABD’nin sadece Türkiye’deki değil, bütün Müslüman ülkelerdeki üslerinin derhal kapatılması, İslam İşbirliği Teşkilatı ve D-8 liderlerinin acilen toplanarak somut yaptırımlar ortaya koyması gereklidir.”

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan’dan kritik ‘faiz’ uyarısı: Yatırımlar durabilir!

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, TBMM’de On İkinci Kalkınma Planı görüşmelerinde yaptığı açıklamada, 2022'de 325 milyar lira olan faiz harcamalarının 2026'da 2 trilyon 321 milyar liraya ulaşacağını belirterek, “Faizlerin arttırılması yerli ve yabancı yatırımcıya yatırım yerine mevzuat faizine yöneltecektir.” uyarısında bulundu.

 

Genel Başkanımız, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) gerçekleşen 12. Kalkınma Planı’nın görüşmelerinde söz alarak Kalkınma Planı ve Orta Vadeli Plan hakkında eleştirilerde bulundu.

 

Orta Vadeli Plana göre bütçe açığının 2024 yılında 2 trilyon 652 milyar lirayla yüzde 24 oranına yükseleceğini hatırlatan Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, “Bu yeniden borçlanma demektir. Borçlanmadan kurtulmadan faiz ödemesinden kurtulmamız da mümkün değildir.” ifadelerini kullandı.

 

‘Yatırımcı yatırım yerine mevzuat faizine yönelecek’

“Faizlerin arttırılması yerli ve yabancı yatırımcıya yatırım yerine mevduat faizine yöneltecektir.” uyarısında bulunan Genel Başkanımız, “2022 yılında 325 milyar olan faiz harcamaları 2026 yılında 2 trilyon 321 milyar liraya fırlamaktadır. Bütçe açığından borçlanmadan kurtulmadan faiz ödemesinden de kurtulmamız mümkün değildir. Orta Vadeli Programa göre önümüzdeki 3 senede 5 trilyon lira 431 milyar lirayı faize ödeyeceğiz. Bu meblağ yatırıma teknolojiye aktarılsa neler yapılabilirdi. Faizlerin arttırılması yerli ve yabancı yatırımcıya yatırım yerine mevduat faizine yöneltecektir. Yükselen kredi maliyetleri de nihai ürüne yansıtılıp vatandaşa ödettirilecektir.” dedi.

 

‘Vergi gelirleri vatandaşa hizmet yerine faize gidiyor’

‘Önümüzdeki 3 yılda; borçlanma, vergi artışı ve devlet varlıklarının satışı ekonomisinin uygulaması devam edecek gibi gözüküyor.” diye konuşan Genel Başkanımız, vergi gelirlerinin vatandaşa hizmet yerine, artan faiz giderlerine ödendiğini belirtti.

 

‘Faiz belasından kurtulmak için denk bütçe yapılmalıdır’

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, iktidara ekonomide refah seviyesinin yakalanması için şu önerilerde bulundu:

 

-Kamuda tasarrufa giderek israfın önlenmesi

 

-Merkezi ve yerel yönetim bütçelerinde denk bütçenin yapılarak yeni borçlanmalara son verilmesi

 

-Yeni borçlanma yapılmayarak kamunun faiz yükünün azaltılması

 

-54. hükümette büyük bir başarıyla uygulanan Kamu tek hesabına yeniden geçilerek faizden kurtulunması

 

-Milli kaynak paketleri önerilerimizin hayata geçirilip dar gelirli milyonların refah seviyesinin arttırılması

 

-Dolaylı vergilere dayalı mevcut vergi sistemi yerine adil bir vergi sistemine geçilmesi

 

-İhracat hacminin arttırılması için D-8 pazarının canlandırılması

 

-Tarım ve hayvancılığın desteklenmesi

 

-Tarımsal ürünlerin maliyetlerinin düşürülmesi

 

-Faiz belasından kurtulmak istiyorsak denk bütçe ve kamu tek uygulamasıyla faizin önüne geçilmesi gerekmektedir.

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan: Önce yerel yönetimlerde arkasından da 2028'de iktidar olacağız!

  Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan, partisinin belediye başkan adaylarını açıkladığı programda, 3 ayda yüzde 30 büyüyerek üye sayılarını 331 bine çıkardıklarını belirterek, “Mart ayındaki seçimlere 400 binin üzerinde üyeyle gireceğiz. Önce yerel yönetimlerde iktidar, arkasından 2028 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde iktidar olacağız Allah'ın izniyle” diye konuştu.

 

Yeniden Refah Partisi, Ankara’da bir otelin konferans salonunda düzenlediği toplantı ile il ve ilçelerde belirlenen belediye başkan adaylarından 87’sini daha açıklandı. 

 

Toplantıda, 1 büyükşehir belediye başkan adayı, 2 il belediye başkan adayı, 61 ilçe belediye başkan adayı ve 23 belde belediye başkan adayı belli oldu. 

‘Üye sayımız 3 ayda 260 binden 331 bine çıktı’

Genel Başkan Dr. Fatih Erbakan, toplantıda yaptığı konuşmada 5. Kuruluş yıldönümlerini kutladıkları Yeniden Refah Partisi’nin, Türk siyasetinin en hızlı büyüyen partisi olduğunu belirterek şunları söyledi: 

“5 yıl gibi kısa bir sürede hazine yardımı almadan, dış güçlerin desteği olmadan, medyanın estirdiği rüzgarlar olmadan 81 il teşkilatı, 900’den fazla ilçe teşkilatı, mahalle ve köy teşkilatları, Cenabı Allah'a şükürler olsun bugün itibariyle 331 bin resmi üyesiyle Yeniden Refah Parti’miz her geçen gün hızla büyümeye devam ediyor. Ve bütün bunlarla beraber birbirinden muazzam iki büyük kongresi ve elbette ki 14 Mayıs seçimlerinde bileğinin hakkıyla aslanlar gibi aldığı 5 milletvekiliyle Türkiye siyasetinin parlayan yıldızıdır. Bütün bunların yanında Yeniden Refah Partimiz özellikle son 3 ayda adeta şaha kalkarak, şahlanarak 3 ayın içerisinde yüzde otuz büyümüş ve üye sayısını 260 binden 331 bine çıkarmıştır. Bu Yeniden Refah Partimizin Türkiye'nin en hızlı büyüyen partisi olduğunun en önemli göstergesidir. Burada aziz milletimize Yeniden Refah Partimize gösterdikleri bu teveccüh dolayısıyla teşekkürler ediyorum. Siz çok kıymetli teşkilatlarımıza bu mücadelemiz, bu emeğiniz, bu gayretiniz dolayısıyla bu başarınız dolayısıyla en içten teşekkürlerimi sunuyorum. Önümüzdeki 31 Mart 2024’te yapılacak olan yerel seçimlere daha da yüksek bir tempoyla hazırlanmaya devam edeceğiz. Mart ayındaki seçimlere 400 binin üzerinde üyeyle gireceğiz Allah'ın izniyle. Önce yerel yönetimlerde iktidar, arkasından 2028 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde iktidar olacağız Allah'ın izniyle”

 

‘Özlenen Milli Görüş belediyeciliğini halkımızla buluşturacağız’

1989-1994 yıllarındaki milli görüş belediyeciliği ruhunu yeniden hayata geçireceklerini kaydeden Erbakan,   “Millî görüş belediyeciliği ‘halka hizmet, Hakk'a hizmettir’ anlayışıyla yapılan belediyeciliktir. Millete hizmeti ibadet olarak yapan belediye başkanlarının olduğu bir belediyeciliktir. İşte bununla ilgili en güzel örnek olarak 1994 yılında İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ni aldığımız dönemi veriyorum. İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ni aldık, bir önceki dönem belediye görevinde temizlik işçileri grev yapıyordu. Bu grev dolayısıyla İstanbul'un çöpleri toplanmıyordu. Kim topladı o çöpleri? Refah Partisi'nin Gençlik Kolları Teşkilatı topladı. Kollarını sıvadılar, ellerine eldivenlerini taktılar. Sokak sokak, cadde cadde İstanbul'un çöplerini bizim teşkilatlarımız topladı. Bunun bir başka örneğini dünyanın herhangi bir yerinde görebilir misiniz? Elbette göremezsin. Başka bir parti belediyeyi kazandığı zaman teşkilatlar ve çevresinde olanlar koşup belediye başkanına diyorlar ki, ‘bize hangi arsayı tahsis edeceksin’, ‘bize hangi ihaleyi vereceksin’, ‘bize nasıl bir rant sağlayacaksın.’ Peki milli görüş ne diye koşuyor? Millî görüşçüler çöpleri toplamaya koşuyor. Neden? Çünkü Cenabı Allah’ın rızasına odaklanmışlar da onun için. Onlar ihale için, rant için değil, Allah rızası için koşuyor. İşte aramızdaki fark budur. Böyle muazzam bir miras üzerinde aynı aşkla, aynı heyecanla, aynı ruhla Yeniden Refah Partisi olarak ve o dönemki efsane hizmetleri yapan kahraman belediye başkanlarımız gibi siyaseti ticaret olarak değil, ibadet olarak yapan kadrolarımızla, makam ve rakam için değil Allah rızası için siyaset yapan kadrolarımızla yeniden geleceğiz ve belediyeleri yeniden teslim alacağız inşallah. Geçtiğimiz hafta genel merkezimizde 49 belediye başkan adayımızı tanıdık. Cenabı Allah'a şükürler olsun. Şimdi burada inşallah 87 belediye başkan adayımızı daha ilan edeceğiz. Mart ayına kadar belediye başkan adayı Mart'tan sonra belediye başkanlarımız olacaklar inşallah. Bugün burada ilan edeceğimiz, birbirinden kıymetli 87 belediye başkan adayımız ve inşallah Yeniden Refah Partimizin tüm belediye başkan adayları milletimizi belediyelerde özlediği hizmetlere kavuşturacaklar Allah'ın izniyle.” şeklinde konuştu.

 

‘Ahlaklı belediyecilik, Milli Görüş ruhuyla Yeniden Refahla yeniden gelecek’

 

Erbakan, belediyelerde yaşanan sorunların temelinde zihniyet sorununun yattığını ifade ederek konuşmasını şöyle sürdürdü: 

“Millî Görüş anlayışından uzak belediyelerde neler yaşanıyor? Bugün Türkiye'de tabelaları ayrı ancak uygulamaları aynı olan partilerin belediyecilik anlayışları çökmüştür, yerle yeksan olmuştur. Bugün Türkiye'de bir yanda rantçı belediyeler, bir yanda heykelci belediyeler, bir yanda da örgütçü belediyecilerle karşı karşıyayız. Bunların hepsi artık çökmüştür, yerle yeksan olmuştur.  Belediyelerde bugün yaşanan sorunların temelinde zihniyet sorunu yatmaktadır. Ve bu sorunlu zihniyetin sebebi de ahlak yoksunluğudur, ahlak sorunudur. Milletin gelirinden alın terinden oluşan belediyenin fonlarını ve bütçesini yolsuzluğa ve ranta peşkeş çekmek bir ahlak sorunudur. Şu anda Türkiye’de belediyeler boğazına kadar borca batmış durumdadır. İlçe belediyelerinde borçlar 100 milyondan başlıyor. İl belediyelerinde borçlar 1 milyara çıkıyor. Büyükşehir belediyelerinde 5 milyara kadar bu borçlar devam ediyor. Belediyenin bütçesini har vurup harman savurmak, israf etmek veya kendine aktarmak çok büyük bir ahlak sorunudur. Millî görüş belediyeciliği demek ahlaklı belediyecilik demektir. Ahlaklı belediyecilik. Bu bir zihniyettir. Bir anlayıştır. Bir ruhtur. Yeniden Refah Partisi olarak bu çürümüş, milletin bıkıp usandığı ahlaktan yoksun, rant odaklı belediyecilik anlayışını Cenabı Allah'ın izniyle milletimizin teveccühüyle yıkacağız ve yerine ahlaklı hâkim kılacağız inşallah. Ahlaklı belediyecilik Millî görüş ruhuyla Yeniden Refah'la, yeniden gelecek inşallah. Mart seçimlerinde yüzde 20’nin üzerinde oyla çıkacağız inşallah. 3 ayda yüzde 30 büyüme, inşallah bu tempoyla, bu hızla devam edeceğiz. 2028 seçimlerine 3 milyon üyeyle gireceğiz. İktidarı tırnaklarımızla söke söke alacağız.”

‘Bu karanlık tablo Milli Görüş’ün iktidarda olmamasının sonucudur’ 

Kara para aklama iddiaları ile gündemde olan sosyal medya fenomenleri ve Fon dolandırıcılığına da ilişkin konuşan Erbakan, “Kendilerine sosyal medya fenomeni denilen bazı kişilerin ahlaki kuralları, inancımızın prensiplerini, millet olarak sahip olduğumuz değerleri nasıl ayaklar altına aldıklarını seyrediyoruz. Teşhircilik, dolandırıcılık, para aklama, kirli işler garip bağlantılar birer birer oraya dökülüyor. Öte yandan ahlakı ve yaşantısıyla gençlere örnek olması gereken sporcularımızın, bir faninin ömrü boyunca çalışsa dahi elde edemeyeceği bir servete ulaşmasına rağmen yine de doymayıp faizle, alın teri dökmeden daha fazla kazanmak uğruna içine girdikleri sistemleri görüyorsunuz. Materyalist, dünyacı, nefis odaklı bir nesil yetiştirirseniz işte bunlar başınıza gelir. Biz Milli Görüşçüler olarak 54 seneden beri önce ahlak ve maneviyat diye bunun için söylüyoruz. Bu karanlık tablo Milli Görüş’ün iktidarda olmamasının sonucudur. Ahlak ve Maneviyatı önceleyen, bunu şiar edinen Milli Görüş anlayışı bu çürümüş, bu hastalıklı halin ilacıdır.” açıklamasında bulundu.

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan: ‘Milli Görüş Belediyeciliğine, ahlaklı belediyecilik anlayışına dönme vakti gelmiştir’

Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan, 31 Mart yerel seçimlerinde Ankara, İstanbul ve İzmir’le alakalı ittifak teklifi istişarelerinin devam ettiğini belirterek, "Bununla ilgili değerlendirmemizi, istişaremizi yapıyoruz. Çok kısa bir süre içerisinde inşallah bilgilendirme yapacağız. Ancak Ankara, İstanbul, İzmir büyükşehir seçimleri dışında tüm il ve ilçelerde Yeniden Refah Partimiz kendi adaylarıyla, kendi logosuyla seçimlere girecek." dedi.

 

Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Dr. Fatih Erbakan, parti genel merkezinde Yeniden Refah Partisi’nin Kocaeli Büyükşehir Belediye, Kastamonu ve bazı ilçe belediye başkan adaylarını düzenlediği basın toplantısında açıkladı. 

Yeniden Refah Partisi’nin Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkan adayı Genel Başkan Vekili Prof. Dr. Doğan Aydal olurken, Kastamonu Belediye Başkan adayı Metin Topaloğlu olarak açıklandı.

Yerel seçimlerin de belirleyicisi Yeniden Refah Partisi olacak

Erbakan, partisinin genel seçimlerde ciddi bir çıkış ortaya koyduğunu dile getirerek, bu çıkışın 31 Mart 2024'te düzenlenecek yerel seçimlerde de devam edeceğini ve 2028’de yapılması planlanan genel seçimlere iktidar adayı olarak gireceğini söyledi. 

Bugüne kadar 150’ye yakın belediye başkan adayını açıkladıklarını ifade eden Erbakan, ocak ayı başına kadar da Türkiye'deki tüm seçim bölgelerinde adaylarını belirlemiş olacaklarını ifade etti. 

 

‘Milli Görüş Belediyeciliğine, ahlaklı belediyecilik anlayışına dönme vakti gelmiştir’

 

Türkiye'de, rant belediyeciliği, heykelci belediyecilik ve terör belediyeciliği olmak üzere 3 tür belediyecilik olduğu tespitinde bulunan Erbakan, bu belediyecilik anlayışlarının artık ömrünün sonuna geldiğini kaydederek, "Bu belediye seçimleri daha öncekilerden farklı bir belediye seçimidir. Çünkü bu seçimde milli Görüş, Yeniden Refah Partimizle çok ciddi bir alternatif olarak ortaya çıkmaktadır. Artık ‘ehveni şerlere’ mahkum değiliz. Ölümü görüp hastalığa razı olmak mecburiyetinde değiliz. Artık hayrın kendisini, doğrunun kendisini, Milli Görüşü, Yeniden Refah'ı seçeceğiz inşallah. Türkiye'miz, bu seçimlerde bir yol ayrımının eşiğindedir. Önümüzdeki seçim, Türkiye'nin özellikle yerel yönetimler alanında hangi yolda yürüyeceğini tercih edeceği son derece önemli bir seçim olacak. Ahlakın, maneviyatın, hakikatin, doğrunun, adaletin hakim olduğu anlayış tek çaredir. Millete hizmeti ibadet olarak yapan anlayış tek çaredir. Halk Hakk'a hizmettir anlayışıyla hareket eden kadrolar tek çaredir. Makam ve rakam için değil Allah rızası için siyaset yapan kadrolar tek çaredir, milli görüş tek çaredir, Yeniden Refah tek çaredir. Siyaseti ticaret olarak gören, çıkar odaklı siyaset anlayışlarının milletimize unutturduğu milli görüş belediyeciliğine, ahlaklı belediyeciliğe dönme vakti gelmiştir" diye konuştu.

 

'Asgari ücret 23 bin lira seviyesine getirilmelidir’

 

Basın mensuplarının 2024 yılında geçerli olacak asgari ücrete dair sorusuna ilişkin Erbakan, "Yoksulluk sınırının 50 bin liraya dayandığı, açlık sınırının ise 15 bin lira seviyesinde olduğu bir ortamda, 11 bin 400 liralık bir asgari ücret elbette ki yeterli değildir, insani değildir. Ancak yetkililerin açıklamaları, sayın bakanın açıklamaları, bu sene asgari ücrete bir defaya mahsus zam yapılacağı ve bu zammın da yüzde 36-37 üzerinden yapılacağı ifade ediliyor. Bu zammın yapılması halinde asgari ücretli milyonlar önümüzdeki sene nisan, mayıs, hazirandan itibaren yeniden aç kalmaya mahkum olacaklardır. Bir defaya mahsus ve yüzde 36- 37’lik bir zammın kesinlikle yetmesi mümkün değildir. Burada ifade diyoruz ki en azından bir aileye 2 asgari ücret girdiğinde, bu aile en azından yoksulluk sınırında olmalıdır. Yani bu da asgari ücretin 22 bin 500 lira 23 bin lira seviyesine getirilmesi demektir" değerlendirmesinde bulundu.

 

‘3 il dışında partimiz yerel seçimlere kendi adayları ile girecek’

Ankara, İstanbul ve İzmir’le alakalı ittifak görüşmelerine ilişkin soruya ise Erbakan, "İttifakla ilgili olarak daha önceden beri açıklamalarımız; sadece Ankara, İstanbul ve İzmir büyükşehir belediye başkanlığı seçimleri için ‘böyle bir konu talep gelirse düşünülebilir’ demiştik. Bu noktada bir talep oldu. Bununla ilgili değerlendirmemizi, istişaremizi yapıyoruz. Çok kısa bir süre içerisinde inşallah bilgilendirme yapacağız. Ancak Ankara, İstanbul, İzmir büyükşehir seçimleri dışında tüm il ve ilçelerde ve belediye meclis üyesi, il genel meclis üyesi adaylıklarında Yeniden Refah Partimiz kendi adaylarıyla, kendi logosuyla inşallah seçimlere girecekler" cevabını verdi.

 

Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Prof. Dr. Doğan Aydal oldu

 

Erbakan’ın açıklamalarının ardından, Yeniden Refah Partisi’nin Kocaeli Büyükşehir Belediyesi, Kastamonu belediyesi ve bazı ilçe belediye başkan adayları ilan edildi. Buna göre; Prof. Dr. Doğan Aydal Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkan Adayı, Metin Topaloğlu Kastamonu Belediye Başkan Adayı, Mesut Açık, Kastamonu Devrekani İlçe Belediye Başkan Adayı, Mehmet Canıbek Amasya Hamamözü İlçesi Belediye Başkan Adayı, Aydın Bodur Giresun Alucra İlçe Belediye Başkan Adayı ve Hasan Akcan Sakarya Akyazı İlçe Belediye Başkan Adayı olarak açıklandı.

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan: ‘31 Martta Allah'ın izniyle yüzde 20 oy alacağız’

Erbakan, “Bizim bu görüşmelerdeki hedefimiz sadece Ankara, İzmir ve İstanbul büyükşehir belediye başkanlığı seçimlerinde bir ittifak noktasındadır. Eğer bir anlaşma söz konusu olmazsa biz Ankara, İstanbul İzmir’de belediye başkan adaylarımızla seçimlere gireceğiz.” Dedi.

 

Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Dr. Fatih Erbakan, partisinin Aylık Olağan İl Başkanları toplantısı öncesi düzenlediği basın toplantısında gündeme dair önemli açıklamalar yaptı. 

 

‘Yeniden Refah Partimiz Türkiye’nin 5. Büyük partisi konumuna gelmiştir’

 

Yeniden Refah Partisi’nin 2023 yılının en çok üye kaydeden partisi olduğunu belirten Erbakan, "Özellikle 2023 yılının son 4 ayında adeta şaha kalkarak yüzde 40 büyüdük ve üye sayımızı 100 binden fazla artırdık. Üye sayımız bugün itibariyle  369.800’e yükselmiştir. Bu rakamlar Yeniden Refah Partimizin Türkiye’nin en hızlı büyüyen partisi olduğunun ispatıdır.

 

Yargıtay’ın bu hafta açıkladığı üye sayıları da Türkiye’nin en hızlı büyüyen partisi olduğumuzu göstermiştir. Kısa bir süre içinde MHP ve İyi Parti’yi de geride bırakıp, 3. Sıraya yükselmiş olacağız Allah’ın izniyle…" dedi.

 

‘31 Martta Allahın izniyle yüzde 20 oy alacağız’

 

31 Mart Yerel Seçimlerinde 400 binin üzerinde üye hedefiyle gireceklerini ve belediyelerde Milli Görüş iktidarını yeniden tesis edeceklerini kaydeden Erbakan, “Sonraki hedefimiz ise, 2028’deki genel seçimlere doğru emin adımlarla ilerlemek ve 2028’de milletimizi özlemle hasretle beklediği Milli Görüş iktidarı ile buluşturmaktır. 14 Mayıs seçim sonuçları bizim için bir besmeledir, hayırlı bir başlangıçtır. O gün Yeniden Refah Partisi’ni görmezden gelen sözde anket firmaları bile bugün bizi 6-7 bandında gösteriyorsa, bilin ki 31 Mart’ta Allah’ın izniyle yüzde 20 oy alacağız" şeklinde konuştu.

 

‘Belediyeler borç ve faiz batağında…’

 

Rantçı, Heykelci ve Örgütçü belediyecilik anlayışlarının belediyeleri ve vatandaşı perişan ettiğini belirten Erbakan , “89 ve 94 seçimleri öncesinde yolsuzluk ve borç batağındaki belediyeler hizmet veremez haldeydi, şehirlerin sokakları çöp çamur ve çukura teslim olmuştu. Ancak 89 ve 94 seçimleriyle işbaşı yapan Millî Görüş belediyeciliği hüküm sürerken, belediyeler laf değil hizmet üretti, milletin tek kuruşu boşa harcanmadı. Sonradan Millî Görüş’ten ayrılıp aynı belediyelerde koltuğa oturan aynı insanlar oldu, ama Millî Görüş bereketi olmadı, olamadı, belediyeleri boğazına kadar borca batırdılar. Dolayısıyla marifetin kişilerde değil, Milli Görüş gömleğinde olduğu ortaya çıktı. Bugün de rantçı heykelci ve örgütçü belediyecilik anlayışları belediyeleri ve vatandaşı perişan etmiştir. Tüm bu belediyecilik anlayışlarının sonucunda belediyeler borç ve faiz batağına saplanmıştır. LGBT organizasyonlarına, belediyeler alet edilecek hale getirilmiştir. Sokakları başıboş köpekler, parkları uyuşturucu çeteleri esir almıştır. Belediyeler, vatandaşa hizmet üreten değil, yandaşa rant üreten kurumlara dönüşmüştür. Çare geçmişte olduğu gibi bugün de Milli Görüştür, Yeniden Refah Partisi olarak 31 Mart’tan itibaren ahlaklı, faziletli, merhametli, liyakatli, dirayetli ve gayretli belediye başkanlarımızla, “Ahlaklı Belediyecilik” anlayışıyla milletimizin yüzünü yeniden güldüreceğiz” dedi.

 

 

Türkiye’de çocuklar parasızlıktan öğün atlıyor

 

Vatandaşın asıl gündeminin ekonomi olduğunu vurgulayan Erbakan, Türkiye’de parasızlıktan öğün atlayan çocuklar olduğunu söyledi: 

 

“Ocak 2005’ten bu yana son 19 senede, yani 228 ayın sadece 8 ayında asgari ücret açlık sınırını aştı.  Bunun sonucu olarak, Türkiye’de çocuklar parasızlıktan öğün atlamak zorunda olduğu gerçeği önümüze çıkıyor. Uygulanan bir ankette ‘Geçen 30 günde yiyecek alacak paranız olmadığı için kaç kere yemek yiyemediniz?’ sorusu sorulmuş. Öğrencilerin yüzde 19,5’i en az bir kere öğün atlıyor. Yani 5 öğrenciden birisi ayda en az bir kere parasızlıktan dolayı yemek yiyemiyor. Türkiye, OECD ülkeleriyle karşılaştırıldığında yüzde 19,2’yle, yiyecek parası olmadığı için son 30 günde en az bir kez yemek yiyemeyen öğrenci oranının en yüksek olduğu ülke konumunda. Hayat pahalılığı ve zam yağmuru artarak devam ediyor. Dünya Bankası’nın küresel gıda enflasyonu sıralamasında Türkiye gıda enflasyonunda gıda dördüncüsü. Yüzde 72’lik gıda enflasyonu ile OECD ülkelerinin 10 katı enflasyona sahip” diye konuştu.

 

‘Meclis’te İsveç’in NATO’ya girişine ‘hayır’ oyu vereceğiz’

 

Ülkesinde PKK ve FETÖ’ya kucak açan İsveç’in NATO’ya girmesini uygun bulmadıklarını kaydeden Erbakan, “İsveç, AB’nin terör örgütleri listesinde yer alan PKK’yı terör örgütü olarak nitelendirmesine rağmen örgüte bugüne kadar tam destek vermiştir. Fethullah Gülen Örgütü’ne halen en büyük desteği vermektedir. Bununla beraber yüce dinimize, kitabımız Kur’an’a yapılan saldırılara göz yummuş, destek olmuş bunun da yanı sıra Sn. Cumhurbaşkanımıza yapılan saygısızlıklara da göz yummuştur. İsveç’in NATO’ya katılım protokolünün uygun bulunduğuna ilişkin yasa teklifi TBMM Genel Kurulu’na geldiğinde, Yeniden Refah Partisi olarak İsveç’in NATO’ya girişine hayır oyu vereceğimizi bir kez daha ilan ediyoruz” ifadelerini kullandı.

 

‘İttifak pazartesi netleşecek’

 

Ak Parti ile yapılan ittifak görüşmelerin ilişkin de konuşan Erbakan, pazartesi günü yapılacak son bir toplantı ile kararlarını vereceklerini belirterek, “Bugüne kadar AK Parti ile iki görüşme gerçekleşti. Bunlarda biri dün akşam AK Parti heyetinin genel merkezimize ziyarette bulunmasıyla gerçekleşti.  Bizim bu görüşmelerdeki hedefimiz sadece Ankara, İzmir ve İstanbul büyükşehir belediye başkanlığı seçimlerinde bir ittifak noktasındadır. Yani bizim burada herhangi bir ittifak olması halinde dahi diğer il ve ilçelerimizi etkilememektedir. Biz 450 beldede, 900 ilçede ve diğer illerimizde tamamen kendi adaylarımızla kendi logomuzla seçime gireceğiz. Eğer bir anlaşma söz konusu olmazsa biz Ankara, İstanbul İzmir’de belediye başkan adaylarımızla seçimlere gireceğiz” şeklinde konuştu.

 

2 büyükşehir adayını daha açıkladı

 

Açıklamaların ardından Genel Başkan Erbakan, “Mersin Büyükşehir Belediye Başkan Adayımız İzzeddin Alkan, Van Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Abdullah Sadıksoy, Bartın Belediye Başkan Adayı Faruk Tutkun, Uşak Belediye Başkan Adayı Erol Korkmaz” olarak iki büyükşehir belediyesi ve iki il belediye başkan adayını açıkladı. İl Başkanları toplantısı basına kapalı olarak devam etti.

İSTANBUL ANKARA İZMİR'DE TEK BAŞIMIZA SEÇİMLERE GİRİYORUZ!

Bugün Türkiye’nin en hızlı büyüyen, en canlı, en dinamik partisi Yeniden Refah Partisi’dir.

Yeniden Refah Partimiz, Türkiye siyasetinin parlayan yıldızıdır.

 - Türkiye’nin her köşesinde her kesimden insanımızın büyük ilgisi ve teveccühü birbirinden güçlü belediye başkan adaylarımızın seçim bölgelerinde başa güreşiyor olması ve üye sayımızdaki muazzam artış bunun göstergesidir.

 

Bugün itibariyle üye sayımız 411 bin 300 olmuş durumdadır!

Dile kolay 5 ayda 260 binden 411 bine!

 

İnşallah yaklaşmakta olan 31 Mart 2024 yerel seçimlerine 500 bin üyeyle gireceğiz ve belediyelerde Millî Görüş iktidarını yeniden gerçekleştireceğiz!

 

İnşallah 31 Mart Yerel Seçimlerinin yıldızı da 2028 Seçimlerinin yıldızı da Allah’ın izniyle Yeniden Refah Partimiz olacaktır!

 

 

* 31 Mart’ta Yeniden Refah’ın zaferi neden önemli?

-      - Ahlaklı Belediyeciliğin tesisi için önemli

-     -  Millî Görüş Belediyeciliğinin tesisi için önemli

-     - 89 ve 94 Ruhunun yeniden canlanması için önemli

-      Ve Yeniden Refah’ın 2028 seçimlerine en güçlü şekilde girmesi için önemli

 

*2028’de Millî Görüş iktidarı neden önemli?

- Yıllık 1,25 Trilyon liralık Faiz canavarından kurtulmak için önemli.

- Yıllık 2,65 Trilyon liralık Bütçe açığından kurtulmak için önemli.

- Açlık sınırının yarısı kadar maaşla hayatta kalma mücadelesi veren milyonlarca emeklinin kurtuluşu için önemli.

- 10 milyonluk işsizler ordusuna iş imkânı sağlamak için önemli.

- Devlet mallarını satarak, borçlanarak ve millete zam ve vergiyle yük yükleyerek değil, “Milli Kaynak Paketleri” ile kaynak üreten bir Hükümet’in kurulması için önemli.

- “Borç – faiz - zam - vergi ekonomisi” yerine “üretim -istihdam - ihracat ekonomisinin” hayata geçirilmesi için önemli.

- Ahlaki ve manevi kalitesi yüksek nesillerin yetişmesi için önemli.

- Gazze’deki soykırım karşısında, asrın vahşeti karşısında somut yaptırımlar uygulamak için önemli.

 

- Adil Bir Dünya için, “Dünya 5’ten büyüktür” sözünün sözde kalmaması için gerekli olan D-60’ın, İslam Birliği’nin kurulması için önemli.

 

Aziz milletimiz Yeniden Refah Partimizin 31 Mart 2024 Pazar günü yapılacak olan yerel seçimlerde özellikle Ankara ve İstanbul başta olmak üzere bazı bölgelerde Cumhur ittifakı ile ittifak yapıp yapmayacağını, bu illerde aday çıkarıp çıkarmayacağını merak etmektedir.

Bilindiği gibi, 14 Mayıs 2023 seçiminde milletimizin huzurunda imzalanan bir mutabakat metniyle “ilkelerimizden taviz vermeden” Cumhur ittifakının içinde yer aldık.

YRP olarak milletimizin genel beklenti ve arzusunu dikkate alarak, “ülkemizin ve milletimizin selameti için” Cumhur ittifakı içinde kendi amblemimizle seçimlere katıldık.

 

Cumhurbaşkanlığı adaylığımızı açıklamış olmamıza rağmen, Cumhur İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı olan Sayın Erdoğan lehine adaylıktan çekilerek, tamamen Milletimizin hayrına olacak mutabakat metnimiz dışında bir karşılık beklemeden ve mutabakat metnimizle de ilkelerimizden taviz vermeden, Cumhur ittifakı içinde yer aldık.

 

*  Ancak üzülerek ifade ediyoruz ki; Milletimizin hayrına olan bu mutabakat metnimiz ile ilgili olarak şimdiye kadar herhangi bir olumlu gelişme olmamıştır.

Hatta maalesef tam tersi yönde gelişmeler olmuştur.

2024 yılı Bütçesinin aynen önceki bütçeler gibi bir “Borç ve faiz bütçesi” olarak açıklanması, emeklinin dar gelirlinin bugün içinde bulunduğu durum, seçimden sonra yağmur gibi yağan zamlar ve vergi artışları bu konuda en önemli örneklerdir.

* Burada diğer çok önemli bir konu; iktidarın Gazze konusunda yetki ve sorumluluğunun gerektirdiği adımları atmamasıdır.

(Ankara’daki İsrail Büyükelçisi’nin kovulması, İsrail’le ticaretin kesilmesi, ihracatın tamamen durdurulması, Malatya Kürecik Radar Üssü’nün kapatılması gibi adımların atılmaması), miting yapmak ve konuşmak dışında somut hiçbir aksiyon almaması, yerel seçimlerle ilgili ittifak kararımızın şekillenmesinde rol oynamıştır.

Ancak Tüm bunlara rağmen;

Bir ittifakın yapılması halinde, özellikle İstanbul’un CHP zihniyetinden geri alınmasına ve bu birlikteliğin etkisiyle iktidarın icraatlarında etki sahibi olup hayra vesile olunabilir mi düşüncesiyle ve toptan retçi bir tavır almamak adına müzakere masasına oturuldu.

Bu noktada da karşımıza şu beş sebep çıktı;

 

1) Bu seçimin 14 Mayıs’tan önemli bir farkı; milletimiz bu seçimde bizden herhangi ittifak içerisinde yer almamızı istemiyor.

Bunu nereden biliyoruz? Biz sürekli olarak sahada, halkın içinde olan bir teşkilatız.

5 ayda 200 bine yakın üye kaydı yapan teşkilatlarımız, bu üyeleri yaparken nereden baksanız  2 milyon insanla muhatap oldu.

Sadece kendi seçmenimiz değil, her kesimden seçmen “seçimlere tek başınıza girin, her bölgede aday çıkarın size oy vermek istiyoruz” şeklinde görüş bildirdiler.

Bizim önceliğimiz aziz milletimizin bizden beklentisidir!

 

14 Mayıs 2023 tarihinde yapılan genel seçimlerde milletimizin bizden beklentilerini dikkate alarak ittifak içinde yer almıştık.

Bu seçimde ise milletimiz bizim ittifakta yer almamızı istemiyor.

 

2) Teşkilatlarımız da bu seçimde bir ittifakın içinde yer almamızı istemiyor.

Evet, 14 Mayıs seçimlerinde de teşkilatlarımız %60 oranında ittifaka karşıydı ama bu seçimde teşkilatlarımızın %95’i ittifaka karşı!

Teşkilatlarımızın beklentileri, fikirleri ve motivasyonu bizim için son derece önemlidir.

3) Yeniden Refah Partisi 31 Mart Yerel Seçimlerini 14 Mayıs seçimleri gibi bir “beka” seçimi olarak görmemektedir.

Belediye başkanlarının yetki ve sorumluluklarının çerçevesi bellidir ve bir belediye başkanının icraatları dolayısıyla “ülke elden gidiyor” söylemini ortaya koymanın bir manası yoktur.

Bugün bizim birinci önceliğimiz; belediyelerde milletimizin yıllardır bunaldığı sorunların çözülmesi, yeni bir hizmet anlayışının ortaya çıkmasıdır.

Biz de bağımsız bir siyasi parti olarak, belediyeler kazanmayı ve kendi belediyecilik anlayışımızı uygulamayı istiyoruz.

Hızla büyüyen, üye sayısı katlanarak artan bir parti olarak, “beka meselesi olarak da görmediğimiz bir yerel seçimde” kendi adaylarımızla seçime girmeyi ve gücümüzü göstermeyi istiyoruz.

 

4) Diğer önemli bir husus, 14 Mayıs seçimlerindeki “karşı blok” bu seçimde 14 Mayıs’tan farklı olarak ittifak halinde seçimlere girmiyor.

Dolayısıyla 14 Mayıs’tan farklı olarak bu tarafta da bir ittifak yapılması ciddi bir önem arz etmiyor.

 

5) Ayrıca Partimiz ile Ak Parti yetkilileri arasında geçen görüşmelerde, Ak Parti heyetinin ittifak konusunda “adil ve dengeli” bir teklifle gelmediğini de görmüş bulunmaktayız!

Madem İstanbul’da ve Ankara’da bir değişim istiyoruz, öyleyse bizim YRP olarak atacağımız adımlar gibi Ak Parti tarafının da “adil ve makul çerçevede” adımlar atmasını beklememiz, siyaseten de adaletin gereği olarak da gayet doğaldır.

Ancak maalesef muhataplarımızdan bu şekilde bir yaklaşım göremedik.

GELİNEN NOKTADA, TÜM BU SEBEPLER NEDENİYLE;

AK Parti ile bu yerel seçimlerde işbirliği yapmamak ve Yeniden Refah Partisi olarak İstanbul, Ankara ve İzmir’de de kendi adaylarımızı göstermek yönünde karar almış bulunuyoruz.

 

İstanbul, Ankara ve İzmir Büyükşehir Belediye Başkan adaylarımızı 10 Şubat tarihinde Ankara Atatürk Spor Salonu’nda ilan edeceğiz.

İstanbul, Ankara ve İzmir Büyükşehir Belediyelerinde de ‘Ahlaklı Belediyeciliğin’,   Milli Görüş Belediyeciliği’nin hakim olması için mücadele edeceğiz.

Bu kararımızın partimiz ve milletimiz için hayırlı olmasını diliyoruz.

 

Yeniden Refah Partisi kadroları, siyasetin içine düştüğü bu çıkmazdan kurtulmak, milletimizi alternatifsizlik ve çaresizlik duygusundan kurtarmak için hazırdır.

 

 İSTANBUL, ANKARA ve İZMİR İÇİN DE

“AHLAKLI BELEDİYECİLİK” DİYORUZ!


İSTANBUL, ANKARA ve İZMİR İÇİN DE 

“MİLLİ GÖRÜŞ BELEDİYECİLİĞİ” DİYORUZ!

 

İSTANBUL, ANKARA ve İZMİR İÇİN DE

 “YENİDEN REFAH”   DİYORUZ !

……………………………………………………..

Yeniden Refah Partisi olarak bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da;

- İktidarın ülkenin milletin faydasına olacak icraatlarında desteğimizi sürdüreceğiz.

- Bir yanlış gördüğümüzde de ülkemiz ve milletimiz için uyarı vazifemizi yapmaya devam edeceğiz.

- İlkelerimizden taviz vermeden, doğruya doğru, yanlışa yanlış demeye devam edeceğiz.

……………………………………………………

KARARIMIZ HAYIRLI OLSUN

TOPLANTIMIZ HAYIRLI OLSUN

31 MART SEÇİMLERİ ÜLKEMİZE VE MİLLETİMİZE HAYIRLI OLSUN

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan İstanbul, Ankara ve İzmir Büyükşehir Adaylarımızı açıkladı

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan İstanbul, Ankara ve İzmir Büyükşehir Adaylarımızı açıkladı

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, 31 Mart Yerel Seçimler önce büyük bir gövde gösterisiyle gerçekleştirilen Aday tanıtım toplantısında, İstanbul Büyükşehir Belediyesi için Mehmet Altınöz, Ankara Büyükşehir Belediye için Suat Kılıç, İzmir Büyükşehir Belediyesi içinse Cemal Arıkan’ın adaylıklarını açıkladı.

 

Yeniden Refah Partimiz Ankara Atatürk Spor Salonu’nda düzenlediği ve büyük bir coşkuya sahne olan programla Yerel Seçim Beyannamesi ve aday tanıtım toplantısı programını gerçekleştirdi.

Programda Seçimleri Başkanı Cengiz Zor, Siyasi İşler Başkanı Suat Kılıç ve Tanıtma Başkanımız Muhammed Fatih Müjdeci selamlama konuşması gerçekleştirdi.

Programda Grup Tillo’nun seslendirdiği seçim şarkıları ve sinevizyonda gösterilen kısa filmler büyük beğeni topladı.

 

“Ahlaklı belediyecilik” ve “Şehrine sahip çık” temasıyla yapılan programda İstanbul, Ankara ve İzmir olmak üzere tüm il belediye başkan adaylarımızın tanıtımı yapıldı. Toplantıda Genel Başkanımız Erbakan, İstanbul için Mehmet Altınöz, Ankara için Suat Kılıç ve İzmir içinse Cemal Arıkan aday gösterdiklerini açıkladı.

 

‘Şehirlerimize Ahlaklı Belediyecilik gelecek’

Programda konuşan liderimiz Erbakan, seçildikleri şehirlerde ‘Ahlaklı Belediyecilik’ başlığı altında yapacakları hizmetleri aktardı.

 

Erbakan, çocukların anne ve babalarının ekonomik yönden zorlandığını ve çocukları için temel gıda malzemelerinin temini sağlayamadığını belirterek, “Yeniden Refahlı Belediyeler ise ailelere destek olacak, çocuklarımızı sağlıklı gıdalara kavuşturacak. Devlet okullarındaki çocuklarımıza günde bir öğün beslenme desteği verilecek. Böylece çocuklarımız sağlıklı beslenecek, anne ve babalarının beslenme çantası sıkıntısı da hafifleyecek” ifadelerini kullandı.

 

‘Çocuklarımız sokaklarda özgürce oynayamıyor’

 

Şehirlerde yaşayan çocukların, güvenlik kaygıları nedeniyle sokaklarda özgürce oynayamadığını ifade eden Erbakan, “Bu sıkıntıyı gidermek için bütün mahallelerimizi çocuklarımızın huzurla ve güvenle oynayacağı geniş alanlı çocuk parkları inşa edeceğiz. Buradaki oyuncakları ve donanımları en gelişmiş ve modern oyuncaklar arasından seçeceğiz” açıklamasında bulundu.

 

‘Kültür ve sanat etkinlikleri için gençlere 500 lira destek’

 

Gençlere kültür sanat etkinliklerinde de desteklerde bulunacaklarını söyleyen Erbakan, “Daha önce vaat edilen ama bir türlü hayata geçirilemeyen tiyatro, konser, sinema gibi kültürel ve sanatsal faaliyetlere katılmaları için ‘Genç Refah Kartı’ projesini hayata geçireceğiz. Aylık 500 lira değerindeki bu kartla gençlerimiz ister tiyatroya, ister sinemaya isterse konserlere gidebilecek” diye konuştu.

 

‘Bütün mahallerde refah çocuk kreşleri kuracağız’

 

Kazandıkları belediyelerde kadınlar içinde özel hizmetler vereceklerini de açıklayan Erbakan, “Kadınlarımıza sıcak yuva merkezleri kuracağız. Özellikle büyükşehirlerde çalışan kadınlarımızın en önemli sorunlarından biri işe giderken çocuklarını bırakacak yer bulamamak. Bu nedenle ‘refah çocuk kreşlerini’ bütün mahallelerimize kuracağız” diye konuştu.

 

‘Yaşlılarımız için yaşlı bakım evleri kuracağız’

 

Erbakan, günlük yaşam faaliyetlerini tek başına sürdüremeyen ve evde bakım hizmetine ihtiyaç duyan tüm yaşlılarımızın kişisel bakımını sağlayacaklarını belirterek, “Yalnız kalmış yaşlılarımız için yaşlı bakım evlerini kuracağız. Yaşlı bakım evlerinde barınmadan, psikolojik desteğe ve beslenme kadar her türlü hizmeti vereceğiz. Yaşlı bakım evleri imkanı olmayan vatandaşlarımız için ücretsiz olarak faaliyet verecek. Yatağa bağlı, kronik hastalığı yüzünden günlük faaliyetlerini yerine getiremeyen yaşlılarımızın içinse yaşlı bakım evi çalışanlarımız, bu vatandaşların evine giderek hizmet verecek” açıklamasında bulundu.

 

‘Sokak hayvanları için konforlu barınaklar inşa edeceğiz’

 

Genel Başkanımız Erbakan, sokak köpekleri konusunda da çalışmalar gerçekleştireceklerini dile getirerek, şu ifadelere yer verdi:

“Sokak hayvanları için yaşanabilir, konforlu barınaklar inşa edeceğiz. Bu barınakları isteyen herkes 24 saat canlı olarak takip edebilecek. Barınaklarda mutlaka yeteri sayıda veteriner ve uzman görevlendireceğiz. Şehirlerimizin bütün sokaklarındaki başıboş köpekleri toplayıp kısırlaştıracağız ve bu 5 yıldızlı otel kalitesindeki barınaklara yerleştireceğiz. Bu barınaklarda yaşam koşullarını isteyen canı olarak izleyebilecek ve hayvan severlerin barınakları ziyaret etmeleri için ücretsiz ulaşım sağlayacağız.”

 

‘LGBT derneklerini teker teker kapatacağız’

 

Erbakan LGBT’ye karşı mücadele edeceklerini ifade ederek, “İnsana ve fıtrata küresel bir saldırı olan asrın belası LGBT ile mücadele, Yeniden Refah Partisi’nin namus borcudur. Küresel güçlerin cinsiyetsiz toplum planlarına en güçlü şekilde karşı çıkacağız. Sözde onur yürüyüşleriyle ahlaksızlığı, sapkınlığı yaygınlaştırmaya çalışan bu örgütlerle mücadele Yeniden Refah Partisi’nin asli vazifesidir. Nesillerimizin ifsadına yol açan, edep ve haya dairesinde bir hayat kurmalarına mani olmaya çalışan bu LGBT lobilerinin operasyonlarına gençlerimizi kurban etmeyeceğiz. Yeniden Refahlı belediyeler şehirlerde bununla ilgili her türlü tedbiri alacak. Propaganda, reklam ve faaliyetlerin önünü kesecek adımları atacak. Heykelci belediyelerin açtığı toplumsal cinsiyet ofislerini teker teker kapacak, 2028’de iktidara gelince de bütün LGBT derneklerini birer birer kapacağız” dedi.

 

Erbakan konuşmasının ardından İstanbul Büyükşehir Belediyesi için Mehmet Altınöz, Ankara Büyükşehir Belediyesi için Suat Kılıç, İzmir Büyükşehir Belediyesi için ise Cemal Arıkan’ın Yeniden Refah Partisi adına aday olacaklarını açıkladı.

 

Programda 7o ilimizin de adayları kamuoyuna tanıtıldı.

Yeniden Refah lideri Fatih Erbakan o iddialara son noktayı koydu!

https://www.millinizam.com/ustmanset/yeniden-refah-lideri-fatih-erbakan-o-iddialara-son-noktayi-koydu/20721/

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan “23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı” Özel oturumunda Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde açıklamalarını gerçekleştirdi.

Genel Başkanımız yaptığı konuşmasında şunları söyledi:

 

“Aziz milletimizi ve Değerli Genel Kurulu hürmetle muhabbetle selamlıyorum.

Bugün bayramlarını kutladığımız çok kıymetli çocuklarımızı sevgiyle kucaklıyorum, bağrıma basıyorum.
    

Hepimizin bildiği gibi, emperyalist güçler bir asır önce bütün insanlığı kendilerine köle yapmak ve onları kolayca sömürebilmek için, yeryüzünde hakkı ve adaleti savunan ve bu hedeflerinin, planlarının önünde engel olarak gördükleri Osmanlı Devleti'ni parçalamak ve ülkemizin insanlarını, milletimizi köle yapmak maksadıyla önemli çalışmalar yaptılar.
   

Bu hedef doğrultusunda bu etkin mihraklar bazı yabancı devletlerin yönetimlerini de etkileyerek ve yönlendirerek bu hedeflerine ulaşabilmek için çeşitli yollara başvurdular. Onların bu planları yüzünden Trablus Cephesi'nde, Balkan Harbi'nde ve Birinci Dünya Savaşı'nda savaşmak mecburiyetinde kaldık. Takriben on yıl süren bu savaşların arkasından önümüze Sevr Anlaşması konuldu dış güçlerin marifetiyle. İşte o zaman milletimiz "Ya istiklal, ya ölüm!" dedi, Sevr Anlaşması'nı yırtıp attı ve 1918'den sonra beş yıl daha savaşmak, İstiklal Savaşı'mızı yapmak durumunda kaldık.” Dedi.

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan açıklamalarına şöyle devam etti:

 

“İstiklal Savaşı'mızın yürütülmesi ve başarıya ulaştırılması 23 Nisan 1920'de Gazi Mustafa Kemal'in öncülüğünde toplanan Büyük Millet Meclisiyle yani bu içinde bulunduğumuz Meclisle mümkün olmuştur. Bunun için 23 Nisan çok önemli bir gündür, bu Meclis çok önemli ve büyük, anlamlı bir meclistir. Bu Meclisin niçin ve nasıl kurulduğunu her yıl özellikle 23 Nisanda bir kere daha hatırlamakta ve bundan büyük ders almakta yarar vardır. Bunun için de en iyi yol bu Meclisi açan ve toplantıya çağıran Gazi Mustafa Kemal'in Meclisi toplantıya çağırmak için bütün Anadolu'ya göndermiş olduğu orijinal çağrı metnine bakmaktır. Bu metinde aynen şu cümleler yer almıştır: Büyük Millet Meclisinin açılış gününü cumaya tesadüf ettirmekle bu kutsal günün hayrından faydalanılacak ve tüm sayın milletvekilleriyle Hacı Bayram Veli'de cuma namazı kılınırken nurlu Kur'an ve salata sığınılacaktır. Namazdan sonra Sancak-ı Şerif alınarak Meclis binasına gidilecektir. Meclise girmeden önce dua okunacak, kurban kesilecektir. Bu törende camiden başlanılarak toplantı yerine gelinceye kadar Kolordu Kumandanlığınca askerî birliklerle özel hazırlık yapılacaktır. İşte bu Meclis, 23 Nisan 1920'de bu şekilde açılmıştır.

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi, yüz dört yıl önce şu temel gayeler için kurulmuştur...

Birincisi, ülkemizin bağımsızlığını temin etmek, bizi parçalayıp köle yapmak ve sömürmek isteyen güçleri vatanımızdan kovmak, ülkemizde hak ve adalete dayanan adil bir yönetim ve düzen kurmak. Bu maksat için kurulan, 23 Nisan 1920'de açılan Türkiye Büyük Millet Meclisi milletimizin gerçek temsilcisi olarak çalışmıştır. Bu bakımdan, 1920'de açılan Türkiye Büyük Millet Meclisinin şu hususiyetlerini her zaman göz önünde bulundurmalıyız, bunlara bağlı olmalıyız: Birincisi, milletin özüne, kendine, tarihine ve inancına bağlılık; ikincisi, millî iradeyi aynen temsil, ona saygı ve bağlılık; üçüncüsü, çoğulcu demokrasi, millet mozaiği; dördüncüsü, fikir ve inanç hürriyeti; beşincisi, millete ve onun başarısına inanmak, her türlü güçlüğün ve imkânsızlığın yenileceğine, milletimizin milletler camiasının en ileri noktasında hak ettiği yeri alacağına inanç; altıncısı, kaba kuvveti değil, hakkı ve adaleti üstün tutmak.

Bizler, tüm bu hususiyetlere bağlı bir şekilde tüm gücümüzle çalışacağımızı bu Meclisin kürsüsünden bir kez daha ifade ediyoruz ve sözlerimize burada son verirken, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 104'üncü kuruluş yıl dönümünü, açılış yıl dönümünü ve 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nı en içten dileklerimizle kutluyoruz.

Bütün Genel Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum, teşekkürler ediyorum.”

Dr. Fatih Erbakan’dan İktidara ‘İsrail’ Çağrısı: Kürecik Radar Üssü’nü Kapatın!

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, il başkanları toplantısı öncesi basın açıklamasında bulundu

Yeniden Refah Partimiz, kuruluşunun üzerinden yaklaşık 5,5 yıl gibi, siyasi partiler için çok kısa sayılabilecek bir süre geçmesine rağmen, çok büyük mesafeler kat etmiş, milletimizin yegâne ümidi haline gelmiştir.

İki büyük kongresini, Türkiye’nin siyaset tarihinde görülmemiş katılımlarla ve coşkuyla gerçekleştiren Yeniden Refah Partimiz, bugün gelinen noktada, 560 binden fazla üye sayısına ulaşmış bulunmaktadır ve 1 milyon hedefine doğru hızla ilerlemektedir. Üye sayımız şu anda, ayda 30 bin artış kaydetmektedir. Bunu en kısa sürede ayda 50 bine çıkartmayı hedefliyoruz.

Bu üye sayısıyla Türkiye’nin 3’ncü büyük partisi konumundayız. Ve aynı zamanda TR’nin en hızlı büyüyen partisiyiz.

En son yapılan seçimlerde de,  belediye başkanlığı ve meclis üyeliği Türkiye Geneli oy oranı bakımından da, Türkiye’nin 3’ncü büyük partisi olduk. Belediye Meclis Üyeliğinde Türkiye geneli oy oranı yüzde 6.98.  Refah Partimiz 3 milyonun üzerinde oy aldı. 63 belediye başkanlığı kazandı,

Belediye başkanlığını kazanamasak da yüksek oranda oy aldığımız yerler var. 130 yerde yüzde 20’nin üzerinde, 210 merkezde de yüzde 10’un üzerinde oy aldık.

 

Düzce’de yüzde 30, Konya’da yüzde 24, Kahramanmaraş’ta yüzde 34, Elazığ’da yüzde 22, Kayseri’de yüzde 20,  Bingöl’de yüzde 20, Rize’de yüzde 18, Gaziantep’te yüzde 17, Sakarya Büyükşehir’de yüzde 13, Samsun’da yüzde 15’lik oy oranlarına Yeniden Refah Partimiz ulaştı.

Yeniden Refah Partimiz,  hem Milletvekili seçiminde, hem de Yerel Seçim’de ortaya koyduğu performansla, Türk Siyaseti’nde “belirleyici parti” olduğunu ortaya koymuştur.

Milletimiz, Yeniden Refah Partisi’ne Milli Görüş İktidarı’na duyduğu özlemden, ülkenin içinde bulunduğu maddi ve manevi sıkıntılardan kurtuluş için bir ümit olarak gördüğünden dolayı partimize büyük destek vermiştir ve bu destek her geçen gün artmaktadır. 

Medya ambargosuna rağmen büyümemiz hızlanarak devam etmektedir.

Bugün;

İktidar partisi, vatandaştan tamamen kopmuş, uzatmaları oynar hale gelmiştir.

Ana Muhalefet Partisi ise, memleketin acil çözüm bekleyen meseleleri varken, sokaktaki vatandaş hayat pahalılığı ile, yoksulluk ile mücadele etmeye çalışırken, yok amblemde yer değiştirme, yok yenilenme, yok iç çekişmeler gibi “tuhaf” gündemler içinde kaybolmaktadır.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün malzeme edildiği polemiklerle gündem değiştirme operasyonuna gönüllü olarak katılmaktadır.

Yeniden Refah Partimiz  ise, gündemin ülkenin gerçek sorunlarından, sokaktaki vatandaşın sıkıntılarından uzaklaşmasına elinden geldiğince engel olmaya çalışmakta, her vesileyle milletimizin sıkıntılarına ve çözüm yollarına işaret etmektedir.

 

Şunu da ifade etmek isteriz ki, Yeniden Refah Partisi, kişilerin partisi değil, bir büyük davanın adresidir.

Milli Görüş Dâvâsı’nın adresidir.

 

Bu adrese gelenler, Milli Görüş’ün eskimez prensiplerini kabul etmiş demektir.

Ayrılanlar ise bu prensiplerin uzağında kalmayı tercih etmişlerdir ya da “Milli Görüş Gömleği” kendilerine ağır gelmiştir!

“Milli Görüş gömleği” o gömleğe layık olanların üzerinde kalıcı olur.

Kapımız “önce ahlak ve maneviyat” diyen, “borç-faiz-zam-vergi ekonomisi”ni değil üretim-istihdam-ihracat ekonomisini savunan, kuvveti değil Hakk’ı üstün tutan herkese açıktır.

Herkes nasibinde ne varsa onu bulur.

 

Milli Görüş’te olabilmek bir nimettir ve bir nasip meselesidir.

 

Allah herkesi nasiplendirir İnşallah!

Milli Görüş davasının bir diğer özelliği de çınar ağacı gibi olmasıdır. Kökleri çok derindedir ve budandıkça daha da gür ve güçlü hale gelir.

Birileri ne kadar budamaya çalışırsa çalışsın, biz daha da güçleneceğiz ve kararlılıkla yolumuza devam edeceğiz…

 

…………………………………………………………….

 

ASGARİ ÜCRET - EMEKLİ 

 

·         Asgari ücret 17 bin TL,

·         Emekli maaşı 12.500 TL 

Açlık Sınırı 21 bin TL’ye dayandı, yoksulluk sınırı  64 bin TL 

Halkın %45’i açlık sınırı altında, %85’i yoksulluk sınırı altında 

 

NEDEN ?? 

Devlet emekliye memura %100 maaş zammı verecek kaynağı bulamıyor

İşverene bir destek de bulunamayacağı için asgari ücreti de artıramıyor

 

ÇİFTÇİ - KÖYLÜ 

 

·        Yaş Çay alım fiyatı 17 TL, desteklemeyle 19 TL,  maliyet 18-20 TL 

·        Fındık alım fiyatı 135 TL, maliyeti zaten bu kadar 

·        Buğday alım fiyatına %13-25 artış, tarımsal girdiler  %65 artıyor

·        Çiftçiye yeterli destek yok, bir de üstüne CB kararıyla 2025 itibariyle mevcut mazot ve gübre destekleri, 17 ürüne verilen prim desteği kaldırılıyor

·         Tarımsal sulamada kullanılan elektrikte indirim yok, tam tersine elektriğe zam var 

·         Çiftçinin mahsülüne alım garantisi yok, çiftçi tüccara mahkum ediliyor

NEDEN ?? 

 

Devlet çiftçiye destek verecek, yüksek taban fiyatı verecek, mahsüle alım garantisi verecek kaynağı bulamıyor 

 

(TÜİK’e göre tarımda istihdam edilenlerin sayısı 2002’de 7 milyon 458 bin kişiyken, 2023’te 4,5 milyon kişiye düştü)

 

     KOBİ - KÜÇÜK ESNAF 

·         İşyeri kiraları, d.gaz elektrik faturaları, vergiler, faiz oranları, çalışanların sigortaları 

·         Alım gücünün sıfıra düştüğü piyasa

·         Devlet desteği yok 

       

NEDEN ??

Devlet destek verecek, vergileri azaltacak kaynak bulamıyor

 

      İŞSİZLİK 

·         15-30 yaş arası gençlerin yüzde 29’u ne çalışıyor ne okuyor  (OECD 1. siyiz)

·         Geniş tanımlı işsizlik  yüzde 29

 

NEDEN ??

Devlet üretim ve istihdama yönelik yatırıma kaynak bulamıyor

 

 

     BELEDİYELER 

·         İller bankasından gelen para personel maaşına yetmiyor 

·         Bütün makina parkları hurda 

 

NEDEN ?? 

Devlet belediyelere aktaracak yeterli kaynak bulamıyor

 

     KAMU MÜHENDİSİ, AKADEMİSYEN, ÖĞRETMENE YETERLİ MAAŞ VERİLEMİYOR

 

NEDEN ??

Devlet yeterli kaynak bulamıyor

 

-  6 Şubat depreminden etkilenen bölgelerde esnafın vergi borçlarına erteleme sağlayan “ mücbir sebep” hali kaldırıldı

 

…………………………………………………………

 

YOKSULLUK GERİDE KALDI  !!

 

·   Vatandaşın banka borcu 6,6 milyar TL’den 3,5 Trilyon TL’ye 

·    Çiftçinin borcu 2,5 milyar TL’den 750 milyar TL’ye 

·    KOBİ’lerin borcu 3,6 trilyon TL 

·    Açlık Sınırı 21 bin TL, Yoksulluk Sınırı 64 bin TL yani halkın %45’i aç, %85’i yoksul

·   2024 yılının ilk 7 ayında 14.828 şirket kapanmış ve böylece 2023 yılının ilk 7 ayına göre kapanan şirket sayısı %28,3 oranında artmış,

·    2024 yılının Haziran ayında karşılıksız çek adedi 10.546 adet seviyesinde iken, Temmuz ayın bu rakam %149,9 artarak 26.351 adede yükselmiş. Karşılıksız çek tutarı ise 2024 yılı Haziran ayında 6,45 milyar TL iken Temmuz ayında 15,8 milyar TL’ye çıkmış. 2024 yılının ilk 7 ayında toplam karşılıksız çek tutarı, geçen yılın aynı dönemine göre %216 artarken

·     Takipteki bireysel kredi kartı alacakları ise 2023 yılının Ocak ayında 7,4 milyar TL iken 2024 yılı Ağustos ayı itibarıyla 4,3 kat artarak 39,5 milyar TL’ye yükselmiştir.

 

·     İstanbul halkının %51’i son bir ayda en az bir gıda ürününü alamadım diyor

·     Eurostat verilerine göre Avrupa’da en az et, balık, tavuk tüketilen ülke 

·     OECD Raporuna göre 6 milyon çocuk yoksul

·    Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nca yardım yapılan çocuk sayısı ise toplamda 5.4 milyona çıktı.

·     Son bir yılda 17 milyon 114 bin 912 kişi sosyal yardım alırken 3 milyon 498 bin kişi de elektrik desteği aldı.

·    2024’ün ilk yarısında yakacak yardımı alan hane sayısının 1 milyon 551 bin ( 7- 8 milyon insan yapar) 

·     Halk ekmek kuyrukları, ucuz et kuyrukları kilometreleri buluyor

 

·  Eskişehir'de çekilmiş bir fotoğraf, ülkedeki yoksulluğun boyutlarını gözler önüne serdi. Tezgahlarda kilo fiyatı yerine  "bir yemeklik" veya "tam yemeklik" gibi etiketler yer alıyor.  200 gram bamya için 30 lira, 335 gram bamya için ise 50 lira gibi fiyatlar belirleniyor. 

 ……………………………………………………………...

 

PEKİ İMKANLAR NEREYE GİDİYOR ??

 

      KAMUDA İSRAF 

·      Makam uçakları, Makam araçları (TR’de 120 bin kamu aracı, Fransa’da 65 bin, İtalya’da 29 bin)

·      Saraylar

·      Protokol masrafları 

·      3-5 maaşlı bürokratlar 

·      Belediyemiz Günlük 2000 litre akaryakıt giderini gelir gelmez 300 litreye indirdi

 

 

·  Türkiye İsraf Vakfı’nın 2021 yılında yayınladığı rapora göre yıllık 1 trilyon 81 milyar TL israf yapılıyor.  Enflasyonu hesaba katarsak 2023 yılında bu rakam  en az 2 trilyon TL olur yani 60 milyar dolar. 

 

     FAİZ 

·    Bu yıl 1.25 Trilyon TL faiz ödenecek, OVP’ye göre 2025’te 1,85 trilyon TL 

·    Faize verilen 1,25 Trilyon TL ile; 

10 milyon asgari ücretlinin bir senelik maaşı

1 milyon konut yapılıyor

40 bin KOBi kuruluyor 

Çiftçinin tüm borcu ödeniyor, 500 milyar TL de artıyor 

 

      İMTİYAZLILAR 

·    21/b ile pazarlık usulü ihaleler

·   10 yılda 128 kez vergi muafiyeti 

·   Bu yıl bütçeden 1,65 Trilyon gelir ve kurumlar vergisi muafiyeti  (Büyük kısmı imtiyazlılara) 

·  Milyarlarca liralık KÖİ işleri yapan 8 imtiyazlı firmanın 2023 yılında hiç vergi vermediği ortaya çıktı. (Bazıları hem 2022’de hem de 2023’de hiç vergi vermemiş)

 

       KKM

       1,4 Trilyon TL  (Bu parayla 16 milyon emeklinin maaşını 12500 TL’den 20 bin TL’ye çıkarabilirdik) 

………………………………………………………….

 

BU SİSTEMİN FİNANSMAN KAYNAĞI;

 

BORÇLANMA

2023 yılı sonu itibarıyla Merkezi Yönetim Borç Stoğu 6,7 trilyon TL idi.

2024 yılının ilk 7 ayında MYBS yaklaşık 1,4 trilyon TL artarak tam 8,1 Trilyon TL’ye geldi.

Aylık  200 milyar TL borç artışı …!! (Eski parayla 200 katrilyon TL)

(2023 başında ise toplam MYBS 4 trilyon TL idi. Şimdi 8,1 Trilyon TL. Yani devletin borcu 19 ayda 2 katına çıkmış..!!)

 

Bu sene içerisinde Hazine 100 defa borçlanma yapacağını açıkladı. Bunun yaklaşık 75’ini gerçekleştirdi. Şimdi bu borçlanmaların bazılarından size örnekler vereceğim:

Türk Lirası Cinsinden;

20 Ağustos 2024 tarihli, 2756 ihale numaralı Türk Lirası cinsinden 9 yıl vadeli Tahvil İhracı: 9 milyar 143 milyon TL tutarında. Sabit faiz oranı yıllık bileşik % 28,68’e geliyor.

 

13 Ağustos 2024 tarihli, 2752 ihale numaralı Türk Lirası cinsinden 4 yıl vadeli Tahvil İhracı: 10 milyar 672 milyon TL tutarında. Sabit faiz oranı yıllık bileşik %32,45’e geliyor.

23 Temmuz 2024 tarihli, 2749 ihale numaralı Türk Lirası cinsinden 9 yıl vadeli Tahvil İhracı: 11 milyar 82 milyon TL tutarında. Sabit faiz oranı yıllık bileşik %28,19’a geliyor.

21 Mayıs 2024 tarihli, 2734 ihale numaralı Türk Lirası cinsinden 4 yıl vadeli Tahvil İhracı:36 milyar 431 milyon TL tutarında. Sabit faiz oranı yıllık bileşik %31,97’e geliyor.

4 Haziran 2024 tarihli, 2739 ihale numaralı Türk Lirası cinsinden 9 yıl vadeli Tahvil İhracı: 39 milyar 205 milyon TL tutarında. Sabit faiz oranı yıllık bileşik %27,50’ye geliyor.

 

Liste bu şekilde uzayıp gidiyor…

Bununla da Bitmiyor...

Döviz Cinsinden Borçlanmalar;

15 Şubat 2024 tarihli, 10 yıl vadeli,  yıllık %7,88 faiz oranı ile 3 milyar Dolar borçlanma.

21 Mart 2024 tarihli, 6 yıl vadeli, yıllık %6,13 faiz oranı ile 2 milyar Avro borçlanma.

9 Temmuz 2024 tarihli, 8 yıl vadeli, %7,30 faiz oranı ile 1,75 milyar Dolar borçlanma.

VARLIK SATIŞI

bu kadar borçlanmaya rağmen bu hükümete yine de para yetmiyor… Bir de üstüne elde avuçta ne varsa satılıyor…

Daha önce 2B arazileri satıldı,  değerli kamu arazileri satıldı…

Şimdi Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı 53 ilde 747 adet arazi satışına çıkıyor.

2002 yılında bu yana 273 devlet varlığının ve KİT’in satışı yapıldı, elde 29 tane kaldı. Kalan KİT’lerin de çoğu Varlık Fonu üzerinden borca karşı rehin durumda…

ZAM-VERGİ

-     Elektriğe yılbaşından bu yana %40 zam

-     Doğalgaza,  akaryakıta zam

-     Vergiler %120 artırıldı, yeni icat edilen vergilerle artış %200’ü buldu

-     Köprü-otoyol ücretlerine zam

-     KYK yurt ücretlerine zam

 …………………………………………………………

 

·   Yıllık 110 milyar dolar dış ticaret açığı

·   TR’de üretilen ürünün hammadde malzemesinin dahi yüzde 82’si yurtdışından ithal

 Hem bu sebeple hem de 12 ay içinde ödenecek dış borç miktarı 180 milyar dolar olması sebebiyle sürekli döviz ihtiyacı var.

 

.    Dövize olan bu talep kurları patlatıyor, bu da enflasyonu patlatıyor. 

Bunu önlemek için ve yurtdışından döviz çekebilmek için faizleri yüzde 50 yapıyorlar. 

 Bu da üretimi, istihdamı, yatırımı, ticareti durduruyor. 

(MB Anketine göre Haziran ayında imalat sanayisinde kapasite kullanımı %75’e düştü, bu yılın ilk 6 ayında geçen yılın ilk 6 ayına göre kurulan şirket sayısı %17 azaldı, kapanan şirket sayısı %26 arttı, teşvikli yatırımların tutarı geçen yıla göre %45 azaldı)

 

Bu kısır döngüden çıkabilmek için; 

·    Üretim ve ihracat artırılacak  (Dış ticaret açığının ve döviz ihtiyacının azaltılması) 

·     Denk bütçe ile dış borçlanma durdurulacak 

Böyle olunca faizi yükseltmeseniz de kurlar patlamayacak. 

……………………………………………………………

 

BİZ NE YAPACAĞIZ  ??

     ·   KAMUDA İSRAFI ÖNLEYECEĞİZ

·   İMTİYAZLILARA HAKSIZ KAYNAK AKTARIMINI DURDURACAĞIZ 

·   MİLLİ KAYNAK PAKETLERİNİ DEVREYE SOKACAĞIZ 

( Güneş enerjisi potansiyelimizin yüzde 5’ini kullanıyoruz, Birleşik barajlar projesi, Düşük kalorili kömürden sıvı gübre üretimi, uranyum yerine borla çalışan nükleer enerji, kenevir ekimi, perlit, madenlerimizin zenginleştirilerek satılması) 

 

·  BU İMKANLARLA DENK BÜTÇEYİ GERÇEKLEŞTİRİP FAİZ CANAVARINDAN KURTULACAĞIZ

·   ELDE EDİLECEK BU İMKAN MİLLETE AKTARILACAK (Emekli, memur, çiftçi, Küçük esnaf, KOBİ) 

·   VERGİ SİSTEMİNİ ADİL HALE GETİRECEĞİZ  (Şu anda Dolaylı vergiler %70) 

·  81 İLİMİZE YÜZLERCE REFAH PROJESİ tarımsal üretim, sanayi üretimi, katma değerli üretim artırılacak  (işsizliğin ve dış ticaret açığının ortadan kaldırılması için) 

 

BORÇ - FAİZ - ZAM - VERGİ EKONOMİSİ YERİNE,   ÜRETİM - İSTİHDAM - İHRACAT EKONOMİSİ

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan’ın 5 Eylül İl Başkanları Toplantısında Yaptığı Basın Açıklaması

Sayıştay Başkanlığı’nın kamu kurum ve kuruluşları için açıkladığı “2023 Denetim Raporları” yolsuzluk ve usulsüzlüklerin sıradanlaştığını, israfın, denetimsiz harcamaların devasa boyutlara vardığını ortaya koydu.

Sayıştay Başkanlığı tarafından TBMM’ye gönderilen 2023 yılı denetim raporlarında başta kamu ihaleleri olmak üzere, devlet alımlarında, harcamalarında, taşıt kullanımında, tahsis edilen bütçelerin aşılmasında pek çok yasa dışı işlem ve uygulama rapor edildi.

 

Merkez Bankası gibi kurumsal yapısı en üst düzeyde olan köklü kurumlarda bile ‘adrese teslim’ ihaleler tespit edildi. 

 

MB’nın 2023 yılında yaptığı 86 ihalenin 70’inde usulsüzlük tespit edildi.

 

Kamu İhale Kanunu’nun ‘istisnai durum’ diye nitelendirdiği ‘ihalesiz alımların’ yaygınlaştığını ortaya koyan Sayıştay Raporu, neredeyse tüm kamu kesiminde yolsuzluk, israf ve usulsüzlüklerin olağan hale geldiğini ortaya koydu.

 

Sayıştay raporunda  KÖİ projelerinin bütçeye ağır yük getirdiğini de açıkça vurguluyor.

 

Özellikle Şehir Hastaneleri ile ilgili yapılan değerlendirmeler, iktidar müteahhitlerince inşa edilerek işletilen bu hastanelerin Sağlık Bakanlığı bütçesinin büyük bölümünü tükettiğini, çok ciddi usulsüzlüklerin söz konusu olduğunu, yapılan uyarılara rağmen bu usulsüzlüklerin giderilmediğini ortaya koyuyor.

 

Sayıştay’ın raporlarına ve taleplerine rağmen görevliler ve sorumlular hakkında hiçbir dava, soruşturma açılmaması iktidarın bürokraside ve kamu kurumlarındaki bu tabloyu ‘olağan’ karşıladığını gösteriyor.

 

Özet olarak;  2023 Sayıştay Denetim Raporları,

kamu kaynaklarının heba edildiğini, imtiyazlı holdinglere, iktidara yakın şirketlere kamu üzerinden haksız kazançlar aktarıldığını ortaya çıkarıyor!

…………………………………………………………

 

İktidar kanadı  MB rezervlerinin son dönemdeki artışını ‘ekonomi programının başarısı ve yabancıların güveni’ olarak lanse etmeye çalışıyor. 

 

 

Oysa ki bu durum;  vergisiz yüksek kazanç peşindeki yabancıların paralarını TR’ye getirip, TL’ye dönerek geçici bir süre için yüksek faiz getirisine yatırmalarından ibaret.

 

Çünkü TR bugün faiz oranları bakımından dünya şampiyonluğuna oynuyor. 

 

Yani gerçek şu ki;  Millet hızla yoksullaşırken, yüksek faizle ve sabit dolar kuruyla uluslararası sıcak para ve faiz lobilerine vergisiz ballı kazanç aktarılıyor.

 

ANCAK DİĞER TARAFTAN bu yüksek faiz oranları yüzünden;   yatırım, üretim, istihdam, ticari hayat en olumsuz şekilde etkileniyor.

TR genelinde sanayide kapasite kullanım oranı %70’lere düştü.

 

TÜİK,  üretim düşüşünün, imalat sanayiinde yüzde 5,1 ve yüksek teknolojili sanayi üretiminde yüzde 20,2’ye ulaştığını açıkladı.

 

İmalat sanayiinin ana girdisi olan ara malı ve hammadde ithalatında yıllık yüzde 35’e varan azalma gerçekleşti.

 

Örneğin;  Ağustos’ta geçen yıla göre aylık yüzde 26,7 azalan otomotiv sektörü üretimi,  binek otomobilde yüzde 40,4 oranında düştü !!

 

Otomotiv Sanayii Derneği’nin (OSD) açıkladığı Ağustos-2024 rakamları, uygulanan faiz ve kur politikalarının sanayinin hemen her alanındaki negatif etkilerinin otomotivde çok daha hızla yaygınlaştığını gösteriyor.

 

Elbette ki gerek fahiş akaryakıt zamları gerekse KDV-ÖTV-MTV artışları talebi aşağı çekiyor ancak astronomik otomobil kredisi faizleri de talebin bu kadar azalmasında etkili oluyor.

 

Otomotiv Sanayicileri Derneği’nden (OSD) sonra,

 

Türkiye Beyaz Eşya Sanayicileri Derneği de (TÜRKBESD) sektörde daralma ve durgunluk sürecine girildiğini ilan etti. 

 

Ağustos ayında tüm beyaz eşya türlerinde üretim, satış ve ihracatta sert düşüşler yaşandı.  Sektörün yurt içi satışları yıllık bazda yüzde 15,3,  üretimi ise yüzde 13,4 azaldı.

 

Alım gücünün azalması ve ihtiyaç kredisi faizlerinin artması nedeniyle.

 

NEDEN BÖYLE OLUYOR ? FAİZLERİ NEDEN YÜKSELTİYORLAR ?

 

 

·  Yıllık 110 milyar dolar dış ticaret açığı

·  TR’de üretilen ürünün hammadde malzemesinin dahi yüzde 82’si yurtdışından ithal

 

Hem bu sebeple hem de 12 ay içinde ödenecek dış borç miktarı 180 milyar dolar olması sebebiyle sürekli döviz ihtiyacı var.

 

 

Dövize olan bu talep kurları patlatıyor, bu da enflasyonu patlatıyor. 

 

Bunu önlemek için, yani yurtiçinde dolarizasyonu engellemek ve yurtdışından döviz çekebilmek için faizleri yüzde 50 yapıyorlar. 

 

 

Bu da üretimi, istihdamı, yatırımı, ticareti durduruyor. 

 

 

Bu kısır döngüden çıkabilmek için; 

·    Üretim ve ihracat artırılacak  (Dış ticaret açığının ve döviz ihtiyacının azaltılması) 

·    Denk bütçe ile dış borçlanma durdurulacak 

 

 

Böyle olunca faizi yükseltmeseniz de kurlar patlamayacak, buna bağlı olarak enflasyon patlamayacak. 

 

…………………………………………………………

 

İstanbul’da 27 yaşındaki gencecik bir kadın polisimizi şehit eden zanlının, 26 suç kaydının olduğu ve bugüne kadar hiç tutuklanıp cezaevine girmediğinin ortaya çıkması yargı, ceza ve infaz sisteminin yeniden sorgulanmasına yol açmıştır.

 

26 suç kaydı olan bir kişinin her gözaltı sonrası serbest kalması, yargı sistemimizin sağlıklı çalışmadığının çok açık bir göstergesidir.

 

Rutin bir şekilde  2 yılda bir yapılan “İnfaz Yasası” değişiklikleriyle adalet, yargı ve infaz sistemi adeta  ‘suçluyu kaydedip, salan’  bir mekanizmaya dönüştürüldü.

 

Suçluyu cezalandırmayan bir hale gelen infaz sistemi, güvenlik güçlerinin görev şevkini olumsuz etkilerken, toplumumuzda da büyük bir tedirginliğe yol açıyor.

 

Bu konuda tüm siyasi partiler bir araya gelerek bir CEZA VE İNFAZ REFORMUNU hayata geçirmeli, milletimizin adalete güveni yeniden tesis edilmelidir.

 

Ayrıca milletimizin vicdanında derin yaralar açan Narin Güran cinayeti sonrasında bu gibi cinayet vakalarının önüne geçilebilmesi adına İDAM CEZASI’nın da TBMM gündemine alınması gereklidir.

 

Yeniden Refah Partisi olarak, en başından beri cezaların caydırıcı olması gerektiğinin altını çiziyoruz.

 

Adalet zalime hak ettiği cezayı vermedikçe, ülkemiz huzur bulamaz.

 

Mağdurların adalet mekanizmasının veremediği adaleti kendi başlarına sağlamaya çalışmaları ise anarşiye yol açar.

 

Bu sebeple Ceza ve İnfaz reformunun bir an önce yapılması, idam cezasının da gündeme alınması gereklidir.

 

Narin Güran olayıyla ilgili bir diğer husus da;

 

Yaklaşık 2 aydır 40 haneli bir köyde herkes sorgulanıp, onlarca kişi tutuklanırken, cinayetin nedeni ve failinin hâlâ açığa çıkarılamaması nedeniyle güvenlik birimlerinin eğitim, istihbarat vb. alanlardaki profesyonelliğinin de sorgulanması gerektiğidir.

 

Tüm kamuoyu faillerin bir an önce tespit edilmesini ve gereken cezaya çarptırılmasını beklemektedir.

 

BİZ NE YAPACAĞIZ  ??

 

·  KAMUDA İSRAFI ÖNLEYECEĞİZ

·  İMTİYAZLILARA HAKSIZ KAYNAK AKTARIMINI DURDURACAĞIZ 

·  MİLLİ KAYNAK PAKETLERİNİ DEVREYE SOKACAĞIZ 

 

(Güneş enerjisi potansiyelimizin yüzde 5’ini kullanıyoruz, Birleşik barajlar projesi, Düşük kalorili kömürden sıvı gübre üretimi, uranyum yerine borla çalışan nükleer enerji, kenevir ekimi, perlit, madenlerimizin zenginleştirilerek satılması) 

 

· BU İMKANLARLA DENK BÜTÇEYİ GERÇEKLEŞTİRİP FAİZ CANAVARINDAN KURTULACAĞIZ

· ELDE EDİLECEK BU İMKAN MİLLETE AKTARILACAK (Emekli, memur, çiftçi, Küçük esnaf, KOBİ) 

· VERGİ SİSTEMİNİ ADİL HALE GETİRECEĞİZ  (Şu anda Dolaylı vergiler %70) 

· 81 İLİMİZE YÜZLERCE REFAH PROJESİ tarımsal üretim, sanayi üretimi, katma değerli üretim artırılacak  (işsizliğin ve dış ticaret açığının ortadan kaldırılması için) 

 

BORÇ - FAİZ - ZAM - VERGİ EKONOMİSİ YERİNE,   ÜRETİM - İSTİHDAM - İHRACAT EKONOMİSİ

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, TBMM'de Düzenlediği Basın Toplantısında Türkiye Gündemini Değerlendirdi

Bugün basın toplantımızda özellikle bu içinde bulunduğumuz hafta gündemi gerçekten de yoğun bir şekilde meşgul eden konulara değinmek ve bununla ilgili görüşlerimizi fikirlerimizi ifade etmek istiyorum.

Burada öncelikle üzerinde durmamız gereken TUSAŞ'a düzenlenen hain terör saldırısıdır.

Bu saldırıda hayatını kaybeden vatandaşlarımıza, şehitlerimize Cenab-ı Allah'tan rahmet diliyorum. Yaralılarımıza acil şifalar diliyorum ve milletimize başsağlığı dileklerimi iletiyorum.

İçişleri Bakanlığımızın yaptığı açıklamaya göre bu hain saldırıyı düzenleyen örgüt üyeleri PKK terör örgütüne mensup kimselerdir. Tabii ki bizler terörü nereden, kimden gelirse gelsin, hangi amaçla neye hizmet ederek yapılıyor olursa olsun kınıyoruz, lanetliyoruz, asla kabul etmiyoruz ve buradan hain emelleri herkesçe bilinen, ihaneti tescilli bu PKK terör örgütünün milletimize ve devletimize asla diz çöktüremeyeceğini bir kez daha haykırıyoruz, ilan ediyoruz.

Bununla birlikte sizin de takdir edeceğiniz üzere en stratejik kuruluşlarımızdan bir tanesi, savunma sanayimizin göz bebeği olan bir kuruluş Ankara'nın ortasında başkentte ve aynı zamanda buraya yapılan saldırı güpegündüz ve adeta teröristlerin ellerini kollarını sallayarak yaptıkları bir saldırı olarak karşımıza çıkıyor.

Tabii ki burada bir takım soruların sorulması lazım. Bir defa orada ilk etapta bir jandarma kontrol noktası var. Bu jandarma kontrol noktasından uzun namlulu Kalaşnikof silahlarla bu teröristler nasıl geçtiler?

Arkasından ikinci bir kontrol noktası daha var. Burada plaka tanıma sistemi de var. Bir taksinin içerisinde ve uzun namlulu silahlarla bu ikinci kontrol noktasından nasıl geçtiler?

Bizim dün ziyaretimize gelen bir basın mensubu arkadaşımız dedi ki: “Biz basın mensupları olarak, daha önceki bir tarihte aynı tesise gitmiştik. Bizim bile girişimiz büyük prosedürlere tabi oldu, zaman aldı. Biz bile girmekte zorlandık.”

Kaldı ki bir de böyle Kalaşnikoflar ile donanmış teröristlerin buradan geçişi nasıl sağlandı? Bununla beraber tabii ki Ankara'nın merkezinde Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin yanı başında, İçişleri Bakanlığımıza da bildiğiniz üzere geçen sene Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin açılışı günü bir saldırı düzenlenmişti.

Ülkenin başkentinde bakanlıkların, böyle stratejik kuruluşların, stratejik noktaların bu kadar kolay hedef haline gelmemesi gerekir. Hele hele de yetkililerimiz uzun süre boyunca “biz terörün kökünü kazıdık, şehirde zaten terörist kalmadı. Dağlarda birkaç yüz terörist var. Onların da ayakkabı numarasına kadar her türlü istihbaratını topladık” dedikleri bir noktada böyle saldırıların hiç yaşanmaması gerekir.

Ancak ve maalesef bir güvenlik ve istihbarat zaafı olduğu ve yetkililerin ifade ettiği gibi terörün de tam manasıyla bitirilmiş olmadığını bu saldırıyla bir kez daha görmüş olduk. Tabii ki bu zaafların giderilmesi, tedbirlerin alınması ve bu olayın çok yönlü bir şekilde soruşturulması gereklidir.

Diğer taraftan bu haftanın en önemli gündemi haline gelen Terörist başı Abdullah Öcalan'ın İstiklal harbimizi yürütmüş olan Gazi Meclisimize davet edilmesi ve “Umut Hakkı”ndan istifade ettirilerek serbest kalmasına yönelik yapılan çağrıdır.

Böyle bir olay milletimizin terörle mücadelesine ve aziz şehitlerimizin hatırasına vurulmuş ağır bir darbedir.

40 sene boyunca Türküyle, Kürdüyle bu kadar kayıplar verdik, bu kadar şehitler verdik, bu kadar mücadele yaptık, güvenlik güçlerimiz, askerlerimiz gözünü kaybetti, kolunu kaybetti, bacağını kaybetti, on binlerce yavru yetim kaldı, öksüz kaldı, eşler dul kaldı, ekonomik olarak, maddi olarak, manevi olarak, sosyolojik olarak ne büyük bedeller ödedik. Bütün bu mücadele, bütün bunlar bunun için miydi? sorusu elbette ki soruluyor.

Bu terör yüzünden en çok Kürt kardeşlerimiz zarar gördü. Örgüt onları haraca bağladı. Köylerini bastı, evlerini yaktı. Onlara zulmetti. Terör örgütünün eylemleri yüzünden bölgenin ekonomisi geri kaldı. İşsizlik, fakirlik aldı başını gitti. Sadece Türkler değil, sadece Batı’daki vatandaşlarımız değil, en çok da Doğu’daki vatandaşlarımız, Kürt kardeşlerimiz bu terör örgütünden zarar gördüler.

Burada bir kez daha ifade etmek istiyoruz ki Kürt vatandaşlarımızın temsilcisi ne Abdullah Öcalan, ne PKK, ne PYD, ne YPG'dir, ne de tek başına HDP'dir, DEM Parti'dir. Çözüm için bir muhatap aranıyorsa Kürt halkının temsilcisi siyasi partilerdir, bölgedeki STK'lardır, bölgedeki kadim aşiretlerdir ve oradaki Kürt vatandaşlarımızın ta kendisidir.

Yeniden Refah Partisi olarak, doğrudan Kürt vatandaşlarımızın, meşru muhatapların muhatap alınacağı bir çözüm sürecine elbette ki “evet” diyoruz, bunu elbette ki destekleriz.

Kürt kardeşlerimizin haklarının teslim edilmesi bizim herkesten daha çok istediğimiz bir husustur. Millî Görüş Tarihi, Merhum Erbakan Hocamızın bu konudaki konuşmaları ve icraatları hepinizin malumudur.

Bu ülkede Türküyle, Kürdüyle, Arabıyla, Çerkeziyle, Lazıyla, Gürcüsüyle, hep birlikte, birlik ve beraberlik içerisinde, kardeşlik içerisinde yaşamayı Yeniden Refah Partisi olarak, Millî Görüş olarak en çok biz arzu ediyoruz.

Ancak bütün bunlarla birlikte güvenlik güçlerimizden, kundaktaki masum bebeklere kadar 50 bin insanın kanı elinde olan bir bebek katilinin, bir teröristin Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde konuşturulması ve Umut Hakkı’ndan yararlandırılarak özgürlüğüne kavuşturulması her şeyden önce devletimizi ve milletimizi aciz gösterir. Bu hususa özellikle dikkat çekiyorum. Böyle bir durum Türkiye'nin hayrına ve yararına değildir. Bu bir acziyettir, teslimiyettir, 40 yıllık mücadelemize ve şehitlerimizin aziz hatırasına yapılan bir saygısızlıktır.

Kadınlar, çocuklar ve bebekler de dair olmak üzere on binlerce şehidimizin kanı elinde olan terörist başından yardım istemek son derece yanlış bir durumdur. Bu davet, bu çağrı ve böyle bir şeyin gerçekleşmesi, devlet ve millet olarak bu terörist başından yardım istememiz manasına gelmiştir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni aciz gösterir. Ordumuzu, güvenlik güçlerimizi aciz gösterir.

Bunun manası nedir? “Biz 40 sene sizinle mücadele ettik. Bütün kurumlarımızla, emniyetimizle, ordumuzla, hükümetlerimizle ancak bu mücadelede başarılı olamadık. Onun için siz şimdi gelin, bizi bu durumdan kurtarın. Siz bu çağrıyı yapın. Biz bunu başaramadık. Siz bu çağrıyı yaparak bizi bu durumdan kurtarın” demektir.

Terörle masaya oturulmaz. Terörle pazarlık yapılmaz. Teröristlere söz verilmez. Teröristlerin sözüne güvenilmez. Oslo Süreci’nde ve Hendek Olayları’nda benzer süreçler yaşandı. Terör örgütü, devletimizin iyi niyetinden istifade etti ve arkasından yaşanan olaylar ülkemizin, milletimizin hayrına gelişmeler olmadı. Bunu daha önce tecrübe ettik. Birinci husus budur.

Diğer önemli konu ise PKK'nın, PYD'nin ve YPG'nin arkasındaki güçleri bugün artık ilkokula giden bir evladımız bile biliyor. Arkalarında ABD var, İsrail var, Mossad var, CIA var ve hatta Avrupa devletleri var.

Şimdi böyle bir tablo, böyle bir gerçek karşımızdayken, bu bölgedeki terör ve bölücülük eylemlerinin planları 50 sene öncesinden, belki 100 sene öncesinden dış güçler tarafından hazırlanmışken, ABD yönetimi yanı başımızda, Suriye'nin kuzeyinde 140 bin kişilik bir PYD-YPG'den oluşan terör ordusu kurmuşken, onları ağır silahlarla teçhiz etmiş, onları yıllarca eğitmiş, donatmış, buraya milyarlarca dolar harcamış, binlerce tır dolusu silahla onları donatmış, bir tek savaş uçakları ve tankları eksik, bunun dışında her şeyleri var ve ABD yönetimi bütün bunları binlerce yıllık bir plan olan Büyük İsrail'in kurulması için yapmışken, şimdi Abdullah Öcalan çıkacak, bir konuşma yapacak ve bütün bu hazırlık, bütün bu projeler, bütün bu planların hepsi “Abdullah Öcalan böyle dedi” diye rafa kalkacak. Böyle bir şeye kimse inanmamızı beklememelidir.

Bir diğer önemli husus, burada PKK'nın tek başına lağvedilmesi yeterli olmayacaktır. Neden? Çünkü ülkemiz için asıl tehdit haline getirilen ağır silahlarla donatılan PYD ve YPG'nin varlığını devam ettirmesi halinde bir kazanım elde etmiş olmayız.

Şu anda belki de kendileri için bile bir önemi kalmayan PKK'nın lağvedilmesi, göstermelik olarak birkaç yüz örgüt mensubunun silah bırakması tek başına yeterli olmayacaktır, bir göz boyama olacaktır. Yanı başımızda ABD tarafından eğitilmiş, donatılmış 140 bin kişilik bir terör ordusu konuşlandırılmışken, sadece PKK mensubu birkaç yüz kişinin göstermelik olarak silah bırakması bir anlam ifade etmeyecektir.

Diğer önemli bir husus PKK elebaşlarından Cemil Bayık'ın iki gün önce medya kuruluşlarına yaptığı açıklamadır.

Bu açıklamada “Abdullah Öcalan bir baş müzakerecidir” diyor, “müzakereleri yürütür ama burada örgütün ne yapacağına, silah bırakıp bırakmayacağına biz karar veririz, bunlara Abdullah Öcalan karar veremez” diyor. Açıkça bunu ifade etti.

Yine TUSAŞ'a düzenlenen saldırı da terör örgütünün bir mesajıdır. Silah bırakmaya niyeti olmadığını, terör örgütü bu saldırıyla açık bir şekilde ifade etmiştir. Kanlı bir biçimde ve çok net bir biçimde silah bırakmaya niyetli olmadıklarını ortaya koymuşlardır.

Bütün bu gelişmelerin arkasından böyle bir adım iktidar kanadı tarafından neden atıldı? Buna da kısaca değinmek istiyorum.

İktidar kanadının attığı bu adımın bir anayasa değişikliği için DEM Parti'nin desteğini almaya yönelik bir adım olduğunu ve arkasından da belki seçimlere yönelik olarak DEM Parti, AK Parti ve MHP ittifakının kurulması düşüncesinin olabileceğini ifade etmek istiyorum.

Hatırlayacağınız üzere 2019 Yerel Seçimleri öncesinde, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı'nı kazanmak için Abdullah Öcalan'ın kardeşi televizyonlara çıkartıldı. Devletin televizyonuna. Abdullah Öcalan'ın mektubu orada okutuldu. “Bir İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ni bile kazanacaklar” diye “İstanbul’daki DEM Partili, HDP'li seçmenlerin desteğini almak için” bu adımlar atıldı.

Şimdi de “yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı seçiminde bir kez daha seçimi kazanalım, bu Cumhurbaşkanlığı seçimini ve yeni sistemi bizim istediğimiz şekilde oluşturabilelim” diye Abdullah Öcalan'dan bir medet umma durumuna geçtiklerini görüyoruz.

Buna ek olarak, iktidarın istekleri doğrultusunda olası bir anayasa değişikliği ve sonrasında yapılabilecek olası bir AK Parti, MHP, DEM Parti ittifakı, Sayın Cumhurbaşkanı'nın bir kez daha seçilmesine kolaylık sağlayacaktır.

Tabii ki biz Yeniden Refah Partisi olarak siyasi partiler arasında ittifakların yapılmasına karşı değiliz. Bunu yadırgamıyoruz. Ancak “Sayın Erdoğan ve Sayın Bahçeli'yi bir dönem daha seçim kazanmak uğruna terör örgütleriyle anlaşmaya ve terörist başıyla pazarlık yapmaya değmez” diyerek buradan bir kez daha uyarıyoruz.

Senelerce “Devletin bekası” diyenler, milliyetçilik üzerine siyaset yapanlar, 1999 yılında “Abdullah Öcalan'ı biz asarız, biz idam ederiz” diyerek iktidar ortağı olanlar, siyasi ömürlerinin sonunda Terörist başına Umut Hakkı adı altında özgürlük verilmesi için adım atar hale gelmiş, bunun için harekete geçmişlerdir.

Bu büyük bir çelişkidir ve Yeniden Refah Partisi olarak altını çizerek ifade ediyoruz ki “Bu yol yol değildir.” Buradan bir fayda çıkmaz. Abdullah Öcalan konuştu diye oradaki 140 bin kişilik ordu dağıtılmaz. Büyük İsrail planları rafa kaldırılmaz. Türkiye'nin bölünüp parçalanmasına yönelik dış güçlerin yüzlerce yıllık planları ve emelleri Abdullah Öcalan konuştu diye ortadan kalkmaz.

Bu adımın atılmasının bir diğer sebebi ise ABD ve Avrupa'nın bu yöndeki talepleri olabilir.

Hepinizin bildiği gibi F-35 savaş uçaklarının alınamaması, Avrupa'dan Eurofighter savaş uçaklarının alınmasında çok ciddi engellerle karşılaşılması, Hükümetin ekonomik anlamda çok büyük bir darboğazın içerisinde olması, Avrupa Birliği üyeliğinin artık bir hayal haline gelmesi, ABD Başkanı'ndan yıllardır randevu alamamaları ve uluslararası alanda yalnızlığa itilmiş olmaları sebebiyle de ABD’nin, İngiltere'nin, Avrupa'nın yaptığı böyle bir teklifi kabul etmiş olabilirler.

Ancak her ne olursa olsun son olarak bir kez daha altını çizerek ifade ediyoruz. Yeniden Refah Partisi olarak, aslında idam cezasına yıllar önce mahkûm olmuş eli kanlı bir teröristin, bir bebek katilinin Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne adım dahi atmasını asla kabul etmiyoruz.

Ve burada son olarak yine şunu da ifade etmek istiyorum. Çare Millî Görüş’tedir. Çare Millî Görüş’ün Türk-Kürt kardeşliğini ve daha da önemlisi İslam kardeşliğini, Ümmet kardeşliğini tesis edecek maddi ve manevi kalkınma hamleleriyle, atacağı adımlarla bu sorunu çözebilecek olduğunu bir kez daha ifade ediyorum.

Bu sorunların çözümü, adaletin tesis edilmesidir. Kul haklarına riayet edilmesidir. Maddi kalkınma hamlelerinin, manevi kalkınma hamlelerinin yapılmasıdır. Hem Doğu’da hem Batı’da gençlerimizin, yeni nesillerimizin İslam kardeşliği şuuruyla bilinciyle yetiştirilmesidir.

Bunun örnekleri geçmişte Milli Görüş’ün icraatlarında vardır. Merhum Erbakan Hocamızın söylemlerinde vardır. Bugün de bu sorunu çözebilecek olan yine Millî Görüş anlayışıdır diyorum.

“Dün basına yapmış olduğunuz bir açıklamada, ‘Bu açıklamayı Yeniden Refah Partisi olarak biz yapsaydık herhalde şu anda İmralı’da olurduk’ dediniz. Bu açıklamanızı biraz da açıklar mısınız?” sorusuna cevaben;

Onunla ilgili biz bir genel başkan yardımcısı arkadaşımızla konuşurken de yarı şaka yarı ciddi şöyle bir şey söyledik. Dedik ki “biz yapsaydık herhalde şu anda İmralı'da olurduk” dedik. “Madem Abdullah Öcalan'dan bir şey duymak istiyorsunuz, gidin İmralı'ya duyun” diyebilirlerdi bize dedik. Tabii benzer açıklamalar AK Parti'nin içerisinden de geldi. Onlar da ifade ettiler. Dediler ki “muhalefet partileri bunu söyleseydi biz şu anda neler yazıyor olurduk, onları nasıl eleştiriyor olurduk”, onlar da bu şekilde ifade ettiler.

Tabii bu büyük bir çelişki. Yani bu çağrıyı yapanların siyasi hayatına ve daha çok yakın zamandaki söylemlerine baktığınızda; bugün geldikleri noktayla büyük bir çelişki oluşturuyor ve aynı zamanda da sizin söylediğiniz gibi maalesef Türkiye'de böyle çifte standartlar da yaşanıyor.

Burada tabii Sayın Cumhurbaşkanı'nın bilgisi olmadığını ifade ettiler. Ancak biz şunu da ifade etmek istiyoruz:

“Türkiye'de maalesef ekonomi kayıt dışı, bununla beraber dış ilişkiler kayıt dışı, bu gibi müzakereler bu gibi adımlar kayıt dışı”. Şeffaflık yok. Yeterli bilgilendirme özellikle Meclis’e, diğer siyasi partilere, muhalefete ve milletimize, halkımıza, kamuoyuna yeterli bilgilendirme yapılmıyor. Kim neyi biliyor, kim neyi bilmiyor? Kimler arasında ne konuşuldu da böyle bir atım atıldı? Bunun arkasında ne var? Asıl amaç nedir? Bunlarla ilgili maalesef yeterli bilgilendirme yapılmıyor.

Ancak tabii ben Sayın Cumhurbaşkanı'nın bu konudan habersiz olduğuna inanmıyorum. Basit konularda dahi Sayın Bahçeli ile Sayın Cumhurbaşkanı sık sık istişare ederek birbirlerine haber vererek açıklamalar yaptıklarını, adımlar attıklarını biliyorum, biliyoruz. Hele hele böyle kritik, böyle önemli bir konuda, böyle tarihi bir konuşmada Sayın Bahçeli'nin Sayın Cumhurbaşkanı'ndan habersiz, bilgisiz böyle bir adım atacağını zannetmiyorum. Sayın Cumhurbaşkanı da bir miktar daha bekleyip görme stratejisini uyguluyor diye düşünüyorum. Tepkiler ne olacak? Kamuoyu bunu nasıl değerlendirecek? Onun arkasından da kendisi de pozisyonunu ifade edecek diye değerlendiriyorum.

“Devlet Bahçeli’nin yapmış olduğu açıklamayla birlikte Cumhur İttifakı'nın pozisyonu beklemediğimiz bir yöne mi evrildi?” sorusuna cevaben;

Biz de milletimiz gibi bu açıklamadan dolayı büyük bir şaşkınlık yaşadık. Biraz önce de ifade ettim. Sayın Bahçeli'nin, MHP'nin yıllardır yürüttüğü siyasetle de çok büyük bir çelişki olduğunu açıkça ortaya koydum.

Bizim Cumhur İttifakı'nda bulunmamızın sebebini daha önce de defalarca ifade ettik. “Bizim olmazsa olmaz kırmızıçizgilerimiz var. Bu kırmızıçizgilerimiz hem dış politikayla ilgili hem ekonomiyle ilgili hem sosyal politikalarla ilgili. Bu çizgiler de bizim partimizin veya şahsımızın hayrına olsun diye değil, milletin hayrına, ülkenin, milletin, devletin dertlerine derman olsun diye ortaya konulan kırmızıçizgiler ve bunları da bir mutabakat metni olarak ortaya koyduk. Bu mutabakat metni imzalanmazsa bu konuda mutabık kalmazsak biz herhangi bir ittifakın içerisinde yer almayız” dedik.

Bu sözümüzün arkasında durduğumuz için mutabakat metni imzalanmadığından dolayı Cumhurbaşkanı adaylığımızı ilan ettik, başvurumuzu yaptık, imzalarımızı toplamaya başladık ancak Cuma günü birdenbire imzaların bitimine üç gün kala “tamam biz mutabakatta varız, bunu imzalıyoruz, bu prensipler doğrultusunda icraat yapacağız” noktasına geldiler.

Milletin huzurunda bu mutabakat metni imzalandı ve arkasından da maalesef geçen sürede bırakınız bu maddelere uygun icraatlar yapmayı, bunun tam tersi yönde adımlar atıldığı için Cumhur İttifakı'ndan yerel seçim itibariyle de resmen ve fiilen ayrılmış olduk. Terörist başına yapılan bu çağrıları gördüğümüz zaman da elbette Cumhur İttifakı'nın dışında olmamızın çok daha hayırlı olduğunu bir kez daha görmüş olduk.

 “Bu süreç sizce nereye gidiyor?” sorusuna cevaben;

Böyle bir şeyin olmasını son derece düşük bir ihtimal olarak görüyorum. Çünkü gerçekten de “85 milyona başta şehitlerimize, gazilerimize, onların ailelerine güvenlik güçlerimize, silahlı kuvvetlerimize bunu anlatabilmek, onları ikna edebilmek, böyle bir şeyi kabullenmelerini beklemek söz konusu olamaz” diye düşünüyorum.

Böyle bir adımın atılması mümkün gözükmüyor bana göre. Buna müsaade edilmemelidir. Biraz önce de söylediğim buradan bir beklenti içerisindeler. Ancak şunu da hesap etmeleri gerekir. “Biz anayasayı kendi istediğimiz şekilde bu hamleyle değiştiriyoruz. Arkasından seçimlerde DEM parti seçmeninin veya DEM partinin desteğini de alıyoruz” diye düşünebilirler. Ancak bunları alırken böyle bir hamle yapıldığı için diğer taraftan Milliyetçi-Muhafazakâr, dindar milyonlarca seçmenin desteğini bir yandan kaybedeceklerini de hesap etmeleri gerekir.

Böyle bir şey olsa bile –ki buna müsaade edilmemeli, biz de etmeyeceğimizi ifade ediyoruz– Anayasa değiştirilse, bunun arkasından böyle bir ittifak kurulsa bile seçimlerde yine de başarılı olabilmesi, iktidarı mümkün olmaz. Çünkü bundan dolayı belki bir miktar Doğu’dan ve Güneydoğu’dan oy alabileceklerini hesap ediyorlar ama bu sefer de milyonlarca vatandaşımız oy vermeyecekler, vazgeçecekler ve böylece aslında tekrardan iktidarı elde etmeleri mümkün olmayacak.

 

Dr. Fatih ERBAKAN

Yeniden Refah Partisi

Genel Başkanı

İstanbul Milletvekili

 

Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan’ın 2 Kasım 2024 Tarihli İl Başkanları Toplantısı Öncesi Basın Açıklaması

BUGÜN ÜLKEMİZ ADETA BİR KORKU FİLMİ SETİ HALİNE GELMİŞTİR!

BU TABLO KARŞISINDA İKTİDAR, SANKİ MUHALEFETTEYMİŞ GİBİ ŞİKAYET EDİP DURMAKTADIR!

MİLYONLARCA VATANDAŞ YOĞUN BİR GÜVEN BUNALIMI İÇİNDEDİR!

BUGÜN TÜRKİYE’NİN KARŞI KARŞIYA BULUNDUĞU EN ÖNEMLİ TEHDİT “GÜVEN VE AHLAK” BUNALIMIDIR!

 

Ülkemiz son zamanlarda tam mânasıyla bir “korku filmi”ne dönmüştür.

 

“Bu filmde, sokak ortasında işlenen vahşi cinayetlerden, yenidoğan bebek katliamına, ve hatta bebek katilinin Meclis’e davet edilmesine kadar her türlü kan donduran gelişme yer almaktadır.”

Hemen her yerde kirli işler, karanlık ilişkiler kendisini göstermektedir.

Kimin elinin kimin cebinde olduğunun bilinmediği bir süreçte, vatandaşlarımızdaki “güven” duygusu da iyice zedelenmiş durumdadır.

 

- Milletimiz caddelerde, sokaklarda hatta hastanelerde kendilerinin veya evlatlarının başlarına nelerin geleceğinden endişe etmektedir.  Ciddi bir güven problemi yaşamaktadırlar.

- Marketten aldıkları bir gıda ürünüyle veya bir restoranda yedikleri yemekle ilgili endişe duymaktadırlar. Ciddi bir güven problemi yaşamaktadırlar.

İçinde domuz eti mi var? Kanserojen mi ?  Hijyenik değil mi?

- Milyonlarca gencimiz geleceğine güven duyamıyor. Okulumdan mezun olsam bile iş bulabilecek miyim, iş bulsam bile açlık sınırının yoksulluk sınırının altında gelirle yaşamımı nasıl sürdürürüm ?

- Milyonlarca ebeveyn çocuklarının geleceğine ilişkin endişe duyuyor. “Benim evladım da ateist olur mu, uyuşturucu bağımlısı olur mu, LGBT propagandasının etkisinde kalır mı ?”

- Yine milyonlarca anne baba evlenen evladı ile ilgili endişe yaşıyor.  Acaba bu evlilik devam edecek mi yoksa boşanma ile mi sonuçlanacak ?  Çünkü artık neredeyse 3 evlilikten 1 tanesi boşanmayla sonuçlanıyor.

- Devletin en önemli kurumlarına, bu kurumların yaptığı açıklamalara güven duyulamıyor. TÜİK’in açıkladığı enflasyon oranına kimse inanmıyor.

- Yargı kararlarına güven duyulmuyor. Mahkemelerin verdiği kararlarla adaletin tecelli ettiğine kimse inanmıyor.

- Kamudaki atamalarda mülakatta elenenler bu sonucun adil olduğuna güvenemiyor,

- Seçimlerde oy sayımında hile yapıldığına dair endişe duyuluyor, seçim kurulunun yapılan itirazlarla ilgili olarak verdiği kararlara güven duyulamıyor

- Yetki sahibi olduğunda verdiği sözleri tutmayan, Oy hesabıyla, birden bire 180 derecelik dönüşler yapan, bir gün söyledikleri bir başka gün söyledikleriyle çelişen siyasetçiler yüzünden siyaset kurumuna da güven her geçen gün azalıyor

 

Evet Bugün, Türkiye’nin karşı karşıya bulunduğu en önemli tehdit  “güven ve ahlâk bunalımı”dır.

Kimin elinin kimin cebinde olduğunun bilinmediği, ahlaki erozyonun tavan yaptığı bir süreçte, vatandaşlarımızdaki “güven” duygusu da iyice zedelenmiş durumdadır.

 

Nitekim, dönemin Maliye Bakanı Sayın Berat Albayrak’ın sosyal medyadan yaptığı “istifa” açıklamasında, At izi it izine karıştı. Allah sonumuzu hayretsin” ifadelerine yer verdiği herkesin hatırındadır.

İzlerin karmakarışık olduğu toplumu sarsan her olayla bir kez daha ortaya çıkmaktadır.

İnsanlarımızın, güven duyacakları bir iktidara, ana muhalefete, kurumlara, yargı sistemine ihtiyacı vardır.

Şeffaf, adil ve ahlaklı bir düzen her insanın ihtiyacıdır, her toplumun ihtiyacıdır.

 

İŞTE MG BUNUN İÇİN YILLARCA “ÖNCE AHLAK VE MANEVİYAT” DEMİŞTİR.

- Memleketimizi çok “detaylı”, “derinlemesine” bir temizlikten geçirmek,  “önce Ahlak ve Maneviyat” anlayışını her alanda şiar edinmek bir “beka meselesi” olarak karşımızda durmaktadır.

 

 

EĞİTİM

Okullarımızda çocuklarımıza, gençlerimize, gerçek tarihimiz ve kültürümüz doğru şekilde öğretilmemekte, milli ve manevi değerlerimiz anlatılmamakta, “pozitivist” bakış açısı ile hazırlanan müfredat yüzünden, “evrim teorisi” propagandası yüzünden memleketin manevi zemini iyice kaymaktadır.

İmam Hatipler taşıdığı manadan uzaklaşmış, İlahiyat Fakülteleri itikadi bozukluklarla dolmuştur.

GÜVEN VE AHLAK BUNALIMINDAN KURTULMAK İÇİN Ahlaki ve Manevi kalitesi yüksek nesil yetiştirmek şarttır…!!

 

 

İşte bu nedenle Yeniden Refah iktidarında Eğitim Sistemi-müfredat ıslah edilecek…

 

MEDYA

İktidar, her konuda olduğu gibi kimi televizyonlardaki “kumar, kalpazanlık, gayri ahlâki ilişkiler, dini değerlerle dalga geçmek” gibi çirkinliklere de göz yummaktadır.

İktidarın önde gelen mensupları da, bu konularda şikayetlerde bulunmakta ancak işe yarar bir şey yapmamaktadır.

Gençlerin karşısına rol model olarak da daha çok özel hayatlarındaki ve davranışlarındaki çarpıklıklarla gündeme gelen sözde sanatçılar ve sosyal medya fenomenleri çıkartılmaktadır.

 

Evet, Bu bozulmada medyanın büyük rolü var

 

O nedenle Yeniden Refah iktidarında medyadaki yayınlar değerlerimizle, kültürümüzle uyumlu hale getirilecek.

 

Yine iktidar mensupları “LGBT’ye geçit vermeyeceğiz” diye nutuklar atıyor, ancak kendi iktidarları döneminde açılan LGBT derneklerini kapatmaya da yanaşmıyorlar.

İktidarda bulunanlar bir taraftan “aileyi koruyacağız” diye nutuklar atıyor ama Batı’dan ithal yuva yıkan bir kanun olan 6284’ü ıslah etmeye yanaşmıyor, tam tersine  “bu kanunu daha da güçlü şekilde uygulamaya devam edeceğiz” diyorlar.

 

Buradan YRP olarak İktidara sesleniyoruz;

 

Bu millet sizi oralara ikide bir şikayet edesiniz, süslü cümlelerle nutuk atasınız  diye değil, memleketin temel meselelerinde çözümleri üretiniz diye seçmiştir.

 

İktidarda olduğunuza göre sızlanmak yerine gerekli adımları atın,  ortaya icraat koyun…!!

 

………………………………………………..

 

ANAYASANIN 58. MADDESİ’nde Devlet, gençleri alkol düşkünlüğünden, uyuşturucu maddelerden, suçluluk, kumar ve benzeri kötü alışkanlıklardan ve cehaletten korumak için gerekli tedbirleri alır.” Hükmü yer almaktadır.

Ancak maalesef Anayasa’nın böylesine açık bir hükmü bile gerektiği gibi uygulanmamaktadır,

Bunların neticesi olarak, zararlı madde kullanımı maalesef çocuk yaşlara kadar düşmüş ve korkunç boyutlarda yaygınlaşmıştır.

(öylesine yaygınlaştı ki Şanlıurfa’nın belli bölgelerinde neredeyse her hanede bir bağımlı bulunuyor.)

 

Uyuşturucu ile mücadelenin daha etkili yapılması,  Cezaların caydırıcı hale getirilmesi şarttır…!!

 

- Kasten adam öldürme suçuna idam cezası getirilmesi,

- uyuşturucu ile ilgili suçlarda cezaların ağırlaştırılması,

- uyuşturucu ile mücadelede torbacılar kuryeler değil baronların yakalanması, 

- ceza-infaz kanunu düzenlenerek 30 tane suç kaydı olan insanların ortada dolaşmasının engellenmesi

 

……………………………………………………

 

GÜVEN VE AHLAK BUNALIMINDAN KURTULMAK İÇİN TÜM BU ADIMLARIN ATILMASI MİLLİ GÖRÜŞLE MÜMKÜNDÜR,

 

Çare  “Önce Ahlak ve Maneviyat” anlayışını şiar edinmiş Milli Görüş’tedir.

Bunu milletimizin kahir ekseriyeti görmüştür.

Özellikle gençlerimizden partimize yoğun ilgi ve teveccüh vardır.

Bütün bu bunalımlardan kurtulmak isteyen gençlerimiz, ve aziz milletimiz çareyi doğru adreste, MİLLİ GÖRÜŞ’te aramaktadır.

Milletimizin teveccühü, teşkilatlarımızın gayreti ve Cenabı Allah’ın izniyle Yeniden Refah Partimizi iktidara taşıyacağız ve tüm bu bunalımlardan Milli Görüş’le kurtulacağız…!!

 

………………………………………………………

 

EKONOMİ  (2025 Yılı Bütçesi)

2025 yılı Merkezi Yönetim Bütçesi  14,6 trilyon lira olup, bütçe gelirleri ise 12,67 trilyon liradır.

Aradaki fark yani bütçe açığı ise 1,93 trilyon lira olup, bu açığın iç ve dış borçlanma ile karşılanacağı ifade edilmiştir.

Yani 2024’te olduğu gibi 2025’te de yaklaşık 2 trilyon TL’lik açık ve doğal olarak borçlanma var.

Dünya üzerinde tüm ülkeler borçlanmakta ve bunun karşılığında faiz ödemektedir.

Evet doğru Ancak, diğer ülkelerin borçlanması, Türkiye’deki duruma örnek gösterilemez çünkü geçen sene yani 2024 yılında hükümetin ödeyeceği 2,26 trilyon lira tutarındaki iç ve dış borcun %98,5’i yani neredeyse tamamı yeni yapılan yüksek faizli iç borçlanma ile ödenecektir.

Yani hükümet borcunun tamamını yeni borçlarla kapatmaktadır.

Bu yetmezmiş gibi,  10 milyar dolarlık vadesi gelmiş borcu çok yüksek faiz taahhüdünde bulunarak 8-10 yıl sonrasına ötelemiştir.

Yani ödeyemeyecek durumda olduğu borçları söz konusu olmuştur.

 

- 2024 yılında yapılan 1,3 trilyon lira faiz ödemesi, 2025 yılında %50 artışla 1,95 trilyon liraya yükseliyor.

Bu rakam, 2025 yılı bütçe açığına denk bir rakamdır. Diğer bir ifadeyle, eğer bu faiz ödemeleri olmasa, denk bütçe oluşturulabileceği görülmektedir.

Bu faiz ödemesini 5 kişilik bir aile için hesap ederseniz;

Bir aile aylık 9.428 lira, yıllık ise 113.135 lira faiz ödemiş olacaktır.

- 2023 ve 2024 yılını ağır vergiler altında ezilerek geçiren vatandaşımız, maalesef 2025 yılını da aynı şekilde geçirecektir.

İşte görüyoruz, bütçe harcamaları yüzde 32,7 artarken, vergiler  %50 oranında artıyor…!!

Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın; 14 Mayıs Genel Seçimlerinin ve 31 Mart Yerel Seçimlerinin hemen öncesinde “vatandaşımıza yeni yükler getirmeyeceğiz” sözünü vermesine rağmen,

önce 2023 yılına “ek bütçe ekleyerek 2 kat fazla vergi toplamış”,  2024 yılında da aynı yaklaşımını sürdürerek vergileri %200’lere varan artışla toplama yoluna gitmiştir. 

2024 yılında net 7,6 trilyon lira vergi toplayacak olan hükümet, 2025 yılında ise yüzde 50 artışla brüt 12,67 trilyon lira, nette ise 11,2 trilyon lira vergi toplamayı hedeflemektedir.

Bu vergilerin kaynaklarına bakıldığında ise 2024 yılında olduğu gibi 2025 yılında da “dolaylı vergilerin” oranının “yüzde 65” gibi çok yüksek bir seviyede tutulduğunu görüyoruz.

Bu ne anlama geliyor? Bu yıl da israfın, imtiyazlılara yapılacak kıyakların, faiz yükünün dar ve sabit gelirli vatandaşlara yükleneceğini ifade ediyor.

- 2023 yılında “Faiz Ödemelerinin / Vergi Gelirlerine Oranı” yüzde 15 iken,  2025 yılında ise bu oranın yüzde 17,5 seviyesine yükseleceği görülmektedir.

Bu durum, toplanan vergilerin faiz ödemeleri için daha fazla harcanması,  vergilerin kamu hizmetleri için daha az miktarda harcanması demektir.

 

2025 yılı beklenen enflasyon oranı OVP’de yüzde 17,5 olarak belirlenmiş olmasına rağmen,

vergiler ve ödenecek borç faizi yüzde 50 oranında artırılmaktadır…!!

- 2025 Yılı Merkezi Bütçe Kanun Teklifine göre; muaf tutularak tahsil edilmeyecek vergiler 2025 yılında 3 trilyon liradır.

Bunun 1,41 trilyon lirasını Gelir Vergisi, 701 milyar lirasını Kurumlar Vergisi, oluşturuyor,  yani imtiyazlılara  2,1 Trilyon TL kıyak.   (2024’te  1,65 Trilyon TL idi)

 

görünen odur ki,  Hazine ve Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek  “2025 yılı, 2024 yılından, 2026 yılı ise 2025 yılında daha iyi olacak” sözünü, vatandaşımıza değil imtiyazlı holdinglere bir müjde olarak söylemiştir…!!

 

- 2025 yılı bütçesine göre Karayolları Genel Müdürlüğü'nün Yap-İşlet-Devret projeleri kapsamında müteahhitlere yapacağı ödemeler  94,6 milyar lira, Şehir Hastaneleri için ödenecek meblağ ise 99,6 milyar lira olacak.

Sayın Cumhurbaşkanımız “bu projeler için cebimizden tek kuruş çıkmayacak demişti”.

Maalesef cebinden tek kuruş çıkmayan devlet değil, müteahhitler olmuştur.

2024 yılı Bütçe Plan Komisyonunda ise kurlardaki artışla birlikte yapılacak ödeme 162,4 milyar TL olarak belirlenmiştir.  Bunun 78,8 milyar TL’si karayolu-köprü-tüneller için; 83,6 milyar TL’si ise Şehir Hastaneleri için ödenmiştir.

 

- Tarım Kanununun 21’inci maddesi, her yılın bütçesinde tarım ve hayvancılığa verilecek destek tutarının milli gelirin yüzde 1’inden az olamayacağını bildiriyor.

 

Orta Vadeli Programda (OVP) ise milli gelirin 2024 yılında 44,2 trilyon liraya çıkacağı öngörülüyor.  Dolayısıyla OVP’deki 2024 milli gelir hedefi dikkate alındığında tarıma en az 442 milyar TL ödenek ayrılması kanunun emredici hükmü.

 

İktidarın meclise gönderdiği 2025 bütçesinde ise tarım destekleri için ayrılan “135 milyar TL” yasa gereği çiftçiye ayrılması gereken 442 milyar liranın üçte birinden de az.

 

2024 yılında buğdaydan arpaya, fındıktan çay ve ayçiçeğine, pancardan mısıra kadar destekleme kapsamındaki hemen tüm bitkisel ürünlerde enflasyonun çok altında taban fiyat açıklanarak çiftçi-köylü perişan edildi, şimdi 2025 bütçesi rakamları aynı uygulamanın daha düşük taban fiyatlarla 2025 yılında da sürdürüleceğini gösteriyor.

 

- 2025’te tarım ve hayvancılığın tamamına ayrılan toplam ödenek 706 milyar TL.

2025 bütçesinde ‘Vergi giderleri’ olarak yer alan vergi muafiyetleri, istisnalarla alınmasından vazgeçilen vergi tutarı 2,1 Trilyon liraya yükselmiş,

İmtiyazlı holdinglere yapılacak vergi afları, tarım ve hayvancılıkla uğraşan milyonlarca insanımıza ayrılan payın tam 3 katına eşdeğer …!!

…………………………………………………………

 Hükümet, derhal bu yanlış ve vatandaş aleyhine olan anlayışından vazgeçmeli, “önce imtiyazlılar” yerine “önce millet” anlayışını benimsemelidir.

Hükümeti bu vesile ile uyarıyoruz!

Vatandaşın ne cebinde delikli bir Kuruş ne de gönlünde sabır kalmamıştır.

Açık açık ifade ediyoruz: “milletimizin dayanacak gücü ve dermanı kalmamıştır!”

Bu sebeple, 2025 Yılı Merkezi Bütçe Kanun Teklifi yerine “önce millet anlayışını” benimseyen yeni bir bütçe TBMM’ye getirilmelidir.