SÄ°YASÄ° Ä°ÅžLER BAÅžKANLIÄžI HAFTALIK RAPORU - 8. - 05.03.2020

Ä°DLÄ°P’TE YAÅžANAN SON OLAYLAR
 
27 Åžubat 2020 tarihinde Suriye’de gerçekleÅŸen menfur saldırıda ÅŸehit olan askerlerimize Cenab-ı
Allah’tan rahmet, yakınlarına sabır ve yaralı askerlerimize acil ÅŸifalar dileriz. Aziz Milletimizin başı
saÄŸolsun. Acımız büyüktür, bu sebeple Cenab-ı Allah’tan tüm milletimize sabr-ı cemil niyaz ediyoruz.
Suriye’deki olayların bu noktaya gelmesinden büyük üzüntü duymaktayız. Halkları kardeÅŸ olan, ortak
inanç, kültür ve tarihe sahip olup, yüzlerce yıl aynı Devletin vatandaşı olarak yaÅŸayan iki komÅŸu ülkenin
Emperyalist güçlerin etkisiyle savaşın eÅŸiÄŸine gelmesi kabul edeceÄŸimiz bir durum deÄŸildir. Böyle bir
savaÅŸ ne Türkiye’ye, ne Suriye’ye ne de bölgeye hiçbir fayda getirmez, sadece ‘Irkçı Emperyalist’ dış
güçlerin faydasına olur.
Bölgeyi emperyalist planları doÄŸrultusunda bugünkü haline getiren, Suriye’deki terör unsurlarını eÄŸiten,
donatan, ağır silahlarla teçhiz eden, bizi orada operasyon yapmak zorunda bırakan, perde arkasındaki
asıl düÅŸmanlara odaklanmak ve bu mihrakların oyunlarını bozacak tedbirler almak mecburiyetindeyiz.
Söz konusu saldırıya gereken cevabın Türk Silahlı Kuvvetlerimiz tarafından verildiÄŸi yetkililerce ifade
edilmiÅŸtir.
Gelinen noktada Emperyalist güçlerin, odakların amaçlarına hizmet edecek adımlar atmak yerine,
mutlaka aklı selim’le hareket edilmeli, Suriye ile meselelerimizi barışcıl yollarla çözebilmek için her türlü
adım atılmalıdır.
Konunun çözümünde, baÅŸta D-8 TeÅŸkilatı olmak üzere ilgili bütün uluslararası kurum ve kuruluÅŸların
harekete geçirilmesi gerekmektedir.
 
ÅžEHÄ°TLERÄ°MÄ°Z YAÅžARKEN SAHÄ°P ÇIKALIM
 
Bugüne kadar verdiÄŸimiz ÅŸehitlerin neredeyse tamamı dar gelirli ailelerin evlatlarıdır. Bu kardeÅŸlerimiz
bu iÅŸi aÅŸ için, ekmek için meslek olarak seçiyorlar. Çünkü maddi sıkıntılar ve geçim derdi altında ezilen
ailelerden geliyorlar. Pek çoÄŸu boÄŸazına kadar borç batağına saplanmış durumdalar. Bu ülkede iÅŸsizlik,
maddi imkansızlık milyonlarca dar gelirli ailenin iflahını kesmiş durumda.
Hangi ÅŸehit evine gittiysek evin üzerinde ÅŸanlı bayrağımız asılı, ancak evin görüntüsü garipliÄŸin ve
yoksulluÄŸun aynası durumunda adeta. Åžehitlerimiz doÄŸduklarında gariban doÄŸdular, büyürken gariban
ve yoksul büyüdüler ve hayatları boyunca sıkıntı çektiler.
Ve maalesef ki bir uzman erbaşın maaşı; zerre kadar hayatı tehlikesi olmayan, çoÄŸunlukla son derece
rahat bir hayat yaÅŸayan ‘Milletvekillerinin aldığı maaşının neredeyse 4’te 1’i kadar ... 
Bu kardeslerimiz bu vatan uğruna canlarını vermeye hazır olduklarını beyan ederek bu mesleğe
giriyorlar... 
Devletimizin görevi, en azından bu fedakarlığı takdir etmek ve bunun karşılığında devlet olarak da
fedakarlık yapmaktır.
Uzman ErbaÅŸ askerlerimizin maaÅŸları en azından, hiçbir etkisi ve yetkisi kalmamış, parmak kaldır parmak
indirin dışında tüm yetkileri tırpanlanmış Milletvekillerimizin aldığı maaşın yarısı kadar olmalıdır.
Evet, kardeÅŸlerimiz Åžehit olduktan sonra devletimiz sahip çıkıyor. Ana babasına, eÅŸine kardeÅŸine vs.
Ancak bu, gençliÄŸinin baharında topraÄŸa düÅŸen gencimizin ne iÅŸine yarar ??
ÖLÜM DEĞİL, FEDAKARLIK ÖDÜLLENDÄ°RÄ°LMELÄ° ...
VATANI VE MÄ°LLETÄ° Ä°ÇÄ°N CANINI ORTAYA KOYAN EVLATLARIMIZIN SADECE ÅžEHÄ°T OLUNCA DEÄžIL,
YAÅžARKEN DE KIYMETÄ° BÄ°LÄ°NMELÄ°.
ADETA CANLI KALKANIMIZ OLAN BU KARDEÅžLERÄ°MÄ°ZÄ°N MAAÅžLARI EN AZINDAN MÄ°LLETVEKÄ°LÄ° MAAÅžININ
YARISI KADAR OLMALI. 
Ä°mkansızlıktan, geçim derdinden, yoksulluktan, çaresizlikten, iÅŸsizlikten bu mesleÄŸi seçen, vatan için
canlarını ortaya koyan bu vatan evlatlarımıza daha müreffeh bir hayat yaÅŸatalım ...
YaÅŸarken de, hayattayken de bu fedakarlığın faydasını görsünler, hem kendilerinin hem ailelerinin yüzü
gülsün.
ÇOK Ä°YÄ° BÄ°LÄ°YORUM KÄ°, HER ZAMAN OLDUÄžU GÄ°BÄ° YÄ°NE “YETERLÄ° KAYNAK YOK, NASIL VERELÄ°M”
DÄ°YECEKLER ...
NE ZAMAN “BU MÄ°LLETE BÄ°R FAYDA SAÄžLANSIN” DESEK KARÅžIMIZA ÇIKARDIKLARI BU BAHANE
KARÅžISINDA BÄ°Z DE DÄ°YORUZ KÄ°;
Etki ve yetki alanları adeta yok edilmiş Milletvekillerimizin sayısını yarıya indirelim, milletvekili danışman
sayısını azaltalım, milletin parasıyla binilen “2 trilyonluk” makam araçlarının yerine “1
trilyonluk” araçlar alalım, devlet kurumlarının kurum içi eÄŸitimlerini “beÅŸ yıldızlı” oteller yerine kurum
tesislerinde yapalım,
VEYA HÜKÜMETÄ°N SADECE 2 HAFTALIK FAÄ°Z ÖDEMESÄ° KADAR PARAYI KURTARIP BURAYA AKTARALIM VE
DERHAL BU KAYNAÄžI BULALIM; YETER KÄ° BU KARDEÅžLERÄ°MÄ°ZÄ°N YAÅžARKEN YÜZÜ GÜLSÜN. 
VATANI Ä°ÇÄ°N CANINI ORTAYA KOYAN BU YİĞİT Ä°NSANLARA HÄ°Ç OLMAZSA BU KADAR BÄ°R FAYDAMIZ
OLSUN.
EVLATLARIMIZA SADECE ÅžEHÄ°T DÜÅžÜNCE DEĞİL, HAYATTAYKEN SAHÄ°P ÇIKALIM ve onlara daha mutlu,
daha müreffeh bir hayat sunalım. ..
 
BÖLGEMÄ°ZDEKÄ° MÜSLÜMAN ÜLKELERÄ°N BÄ°RLİĞİ TESÄ°S EDÄ°LMELÄ°
 
Genel BaÅŸkan Yardımcımız DoÄŸan Bekin, “ABD ve Rusya baÅŸta olmak üzere Batı, Türkiye’yi
savaÅŸa sürükleyip zayıflatma politikası uygulamaya çalışıyor. Bu oyunları bozabilecek kapasite
ve gücümüz var. Bunun için de Ä°slam barışını yeniden ortaya koyarak küresel güçlerin
‘Büyük Ä°srail’ planını bertaraf etmeliyiz” dedi
Suriye’nin Ä°dlib kentinde art arda yaÅŸanan alçak saldırılardan sonra bölgedeki geliÅŸmeleri Yeni
Akit’e deÄŸerlendiren merhum Necmettin Erbakan’ın dış iliÅŸkiler çevirmeni ve Yeniden Refah
Partisi Genel BaÅŸkan Yardımcısı DoÄŸan Bekin, “Bize ne Amerika’dan ne de Rusya’dan bir fayda
gelmeyeceÄŸini hepimiz iyi biliyoruz. Dolayısıyla rahmetli Erbakan hocamız döneminde
imzalanan D-8 Organizasyonu’nun bir an önce aktif bir hale getirilmesi gerekmektedir” dedi.
Montrö’ye de Aykırı
Türkiye’nin bölgede iki hakkının doÄŸduÄŸunu belirten Bekin, ÅŸunları dile getirdi: “Birincisi Türk
ordusu direkt hedef alındığından BM’nin bölgeye müdahale etmesi gerekir. Ä°kincisi ise ortada
Montrö AntlaÅŸması’na aykırı bir uygulama var. Silah taşıyan Rus gemileri Ä°stanbul ve Çanakkale
boÄŸazlarından geçiyor. Bu silahlar Türkiye’ye karşı kullanılıyor. Bizler iÅŸin barışçıl yollarla
çözülmesinden yanayız. Çünkü ortaya çıkacak savaÅŸ, bölge ülkeleri için de büyük bir yıkım
olacaktır.”
ABD’nin birdenbire Türkiye hamiliÄŸine soyunduÄŸuna dikkat çeken Bekin, ÅŸu uyarılarda bulundu:
“Türkiye’yi bölmeyi amaçlayarak Kuzey Suriye’de tırlarla silah taşıyan ve yeni küçük site
devletleri oluÅŸturmayı hedefleyen ABD’nin birdenbire Türkiye’nin hamiliÄŸine soyunması
gerçekten dikkat çekicidir. ABD, 2001 yılında OrtadoÄŸu’yu “Oded Yinon Planı” dahilinde
yeniden dizayn edebilmek amacıyla 30 yıldan fazla bir süredir ABD vatandaşı olan ‘Kadiri’
adında Suriye asıllı bir vatandaşını Suriye’ye göndererek orada Suriye Reformist Partisi’ni
kurdurdu. Kadiri, Suriye’de yapay bir parti oluÅŸturduÄŸu için baÅŸarılı olamadı. Bu sefer de ‘Arap
Baharı’ adı altında Suriye’nin iç dinamiklerini ayaÄŸa kaldırdılar. Atılan tüm bu adımlar
neticesinde Suriye ÅŸu anda 3 bölgeli 3 devletli bir bölünme aÅŸamasına getirilmiÅŸ vaziyettedir.”
D-8 oluÅŸumunu hatırlatan DoÄŸan Bekin, ÅŸöyle devam etti:
D-8 Ä°ÅŸlevsel Hale Getirilmeli
“Bölgede yaÅŸanan geliÅŸmeler bize bir kez daha kendi ayaklarımız üzerinde durma gerekliliÄŸini
göstermiÅŸtir. Bize ne Amerika’dan ne de Rusya’dan bir fayda gelmeyeceÄŸini hepimiz iyi
biliyoruz. Dolayısıyla Rahmetli Erbakan hocamız döneminde imzalanan D-8 AntlaÅŸması’nın bir
an önce iÅŸlevsel bir hale getirilmesi gerekmektedir. Böylece bölgede sorun yaÅŸandığı zaman
küresel güçler deÄŸil, D-8 üyesi ülkelerin söz hakkı olacaktır. Hükümetimizin bu gerekliliÄŸi de göz
önünde bulundurması gerekir. ABD ve Rusya baÅŸta olmak üzere Batı, Türkiye’yi savaÅŸa
sürükleyip zayıflatma politikası uygulamayı amaçlıyor. Bu konuda uyanık olmamız gerekir.
Çünkü Erbakan hocamızın da ortaya koyduÄŸu gibi eÄŸer Türkiye ve Ä°ran gibi ülkeler gerekli
önlemleri almazsa Suriye ve Irak’tan sonra sıra Ä°ran ve Türkiye’ye gelecek. Bu oyunları
bozabilecek kapasite ve gücümüz var. Yeter ki vakit geçmeden diÄŸer ülkelerle Ä°slam barışını
yeniden ortaya koyalım ve küresel güçlerin ortaya koymak istedikleri “Oded Yinon Planı’nı”
bertaraf edelim.”
 
TÜRKÄ°YE SÄ°YASETÄ°NDE Prof.Dr. NECMETTÄ°N ERBAKAN (DR. IÅžIL ARPACI)
 
Laik sistem içerisinde Ä°slami siyaset yaparak, Türk siyasetinin en çarpıcı paradigmasını oluÅŸturan
Necmettin Erbakan’ın siyasal yaÅŸamı dört ana dönem içerisinde incelenebilir. Ä°lk dönem, Necmettin 
Erbakan’ın bağımsızlar hareketi ile siyasal alanda görünürlük kazandığı 1969 yılından baÅŸlayıp MNP’nin
kapatılmasına kadar süren birinci dönemdir. Ä°kinci dönem; MSP dönemini içine alarak 12 Eylül’e kadar
süren dönemdir. Üçüncü dönem Necmettin Erbakan’ın, 12 Eylül sonrasından diÄŸer liderlerle birlikte
siyasal yasağının kalktığı 1987 yılından baÅŸlayıp RP iktidarını kapsayan ve 28 Åžubat 1997’ye kadar süren
dönemdir. Dördüncü ve son dönem ise Necmettin Erbakan’ın 2003 yılındaki kısa istisna dışında 2011
yılında vefat etmesine kadar uzanan dönemdir. Birinci döneminin en önemli karakteristiÄŸi; Necmettin
Erbakan’ın siyasi söylemlerinin görece sertliÄŸi ve laiklik ile sermaye dağılımı üzerine biçimlenen eleÅŸtirel
niteliÄŸidir. 2.dönemi ise Necmettin Erbakan’ın üç kez iktidar olduÄŸu bir dönemi kapsamaktadır ve en
belirgin özelliÄŸi Necmettin Erbakan’ın düÅŸüncelerini ilk kez Millî GörüÅŸ adı altında dile getirmeye
baÅŸlamasıdır. 3 döneminin en çarpıcı deÄŸiÅŸim ya da geliÅŸimi, Necmettin Erbakan tarafından Millî
GörüÅŸ’ün sistematik hale getirilmesi ve Millî GörüÅŸ’ün kuracağı yeni dünyanın adı olarak Adil Düzen
projesinin kamuoyuna sunulmasıdır. 4 dönemi ise Millî GörüÅŸ’ün; kendine ait kavramları ve kurumları
olan, Ä°slami zemine oturtulmuÅŸ, mücadele alanı Batıl ve onun temsilcisi ırkçı emperyalizm olarak
tanımlanan, ırkçı emperyalizmin kurduÄŸu düzene eleÅŸtiri getiren ve bu eleÅŸtiri doÄŸrultusunda sistem
önerisi oluÅŸturan bir ideoloji durumuna gelmesiyle biçimlenmiÅŸtir. Dönemin en dikkat çekici söylemi ise
ayağımızın altından toprak kayıyor ifadesiyle, mevcut sisteme yöneltilen eleÅŸtiri olmuÅŸtur.
Siyasal örgüsünü, “Müslüman Hakk’ın hâkimiyeti için motor, ÅŸerrin yok olması için fren olma görevlisidir”
mottosu üzerine inÅŸa eden Erbakan’ın siyasal kuramı, Hak- Batıl mücadelesi ve millilik olmak üzere iki
ana aksiyomdan oluÅŸur.
Necmettin Erbakan’a göre; insanlık tarihi bir bakıma Hak ve Kuvvet merkezli anlayışlar arasındaki
mücadele tarihidir. Ä°nsanlık tarihinde doÄŸru hak anlayışının egemen olduÄŸu dönemlerde barış hâkim
olmuÅŸ, yanlış hak anlayışının hâkim olduÄŸu dönemlerde ise insanlara zulmedilmiÅŸ; savaÅŸlar ve çatışmalar
devam etmiÅŸtir. Bu nedenle doÄŸru hak anlayışının olduÄŸu dönemlere “hakkın üstün olduÄŸu dönemler”,
yanlış hak anlayışının hâkim olduÄŸu dönemlere ise “kuvveti üstün tutan zihniyetlerin hâkim olduÄŸu
dönemler” denilmektedir. Hak-Batıl mücadelesi kapsamında günümüzün kuvveti üstün tutan zihniyetinin
temeli siyasal Siyonizme dayanmaktadır. Siyonizm ya da Erbakan’ın daha yeni kavramsallaÅŸtırması ile
ırkçı emperyalizm tarafından yapılandırılan günümüzün Batıl düzeni, son olarak Ä°slamiyet ile inÅŸa edilen
Hakka dayalı sistemi yok etmek istemektedir. Zira Ä°slam, temelde hakkı üstün tutan bir din olduÄŸundan,
sömürüye müsaade etmediÄŸinden ve herkesin hakkının kendisine verilmesini istediÄŸinden emperyalizm
ve Siyonizm, Müslümanlığı kendisine engel kabul etmektedir (Erbakan, 1991a, 181). Hak-Batıl
mücadelesi kapsamında Erbakan’ın baÅŸvurduÄŸu en önemli araç ise cihad olarak deÄŸerlendirilebilir.
Necmettin Erbakan’a (2010) göre de cihad, “(…) bütün insanların saadeti için yeryüzünde Hakkın hâkim
olması için bir disiplinli topluluk halinde bütün gücüyle çalışmak demektir.
Bunu yapmak aynen namaz kılmak gibi bir Müslüman için bir vecibedir”. “Namaz dinin direÄŸi cihad ise
zirvesidir. Biz siyaset deÄŸil cihad yapıyoruz.” (www.ntvmsnbc.com, 2011) sözleriyle, siyaseti
araçsallaÅŸtırarak cihadın özü olarak sunan Necmettin Erbakan’ın cihad savunusu, VII. yy cihadının
öÄŸretici, teÅŸvik edici, daha yüksek dindarlığa ulaÅŸmak için bireysel yükümlülük tanımlayıcı ve cihadı
kolektif Ä°slami yükümlülük olarak gören niteliklerini barındırır.
Necmettin Erbakan’ın ikinci aksiyomu olan milliliÄŸi; birbiriyle baÄŸlantılı iki boyutta anlamlandırmak
mümkündür. Ä°lk olarak; Ä°slam BirleÅŸmiÅŸ Milletleri, Ä°slam Ortak Pazarı, Ä°slam Ortak Para Birimi, Ä°slam Ortak
Kültür BirliÄŸi, Ä°slam Savunma Gücü ve Ä°slam BirliÄŸi kurulması Necmettin Erbakan’ın Ä°slami terminoloji
baÄŸlamındaki millet kavramına güçlü bir vurgu içerir. Necmettin Erbakan’ın bu anlamdaki millilik anlayışı,
en açık biçimde tarihi bir övünç kaynağı kabul ederek kitlelere özgüven aşılama yaklaşımında kendini
gösterir. Necmettin Erbakan’ın Arap, Fars, Türk gibi etnik bir ayrıştırma yapmaksızın dünya tarihi içinde
Müslümanlara ayırdığı bu ayrıcalıklı yer, açık biçimde Ä°slami millet kavramına yüklediÄŸi anlamı ortaya
koyar. Bununla birlikte; Necmettin Erbakan’ın millilik kavramını özgünleÅŸtiren, “Ä°slam milleti” içerisinde
Türkiye’ye yaptığı özel vurgudur. Genel olarak deÄŸerlendirildiÄŸinde; Necmettin Erbakan’ın milliliÄŸe
yüklediÄŸi anlam, ilk olarak Müslümanların tümüne ait Ä°slam dini ve kültürünü, ikinci olarak da dini açıdan
Müslümanlığı, tarihsel olarak da Selçuklu ve Osmanlı mirasının bileÅŸimini içerir ve Necmettin Erbakan’ın
milli ve millilik kavramlarının özgünlüÄŸü de bu noktada ortaya çıkar. Zira Erbakan’ın milliliÄŸi, açık biçimde
Türkiye’nin liderliÄŸi, bağımsızlığı ve yerliciliÄŸi üzerine kurulur.
Türk Siyasal yaÅŸamında Necmettin Erbakan’ın gerçekleÅŸtirdiÄŸi deÄŸiÅŸim alanları; altı ana baÅŸlıkta
toplanabilir. Ä°lk olarak Erbakan’ın devlet felsefesinde oluÅŸturduÄŸu katkı baÄŸlamında; laiklik anlayışının
yeniden sorgulanmasını saÄŸlamış, siyasal yapılanmayı yeniden tartışmaya açmış, terör sorununa
yaklaşımı biçimine yeni bir açılım saÄŸlamış, garson devlet ve ÅŸahsiyetli dış politika yaklaşımlarını
gündeme almıştır. Siyasal alanda; Ä°slam referanslı bir ideoloji ve teÅŸkilat oluÅŸturarak onu iktidara
taşıyabilmiÅŸ ve devamlılığını saÄŸlayabilmiÅŸ, devlet yönetimine alınmış dini yaÅŸamı özgürleÅŸtirerek siyasal
alana aktarmış, Ä°slami yaÅŸam ve siyaset biçimini görünür kılmış ve son olarak Ä°slami kesimlerin devlet ve
iktidara bakışını değiştirmiştir. Dış politika alanında; Şahsiyetli Dış Politika yaklaşımını geliştirmiş, Osmanlı
Devletinin mirasına sahip çıkmış, adaletsizlik ve sömürüye karşı durmuÅŸ, Türkiye’yi lider ülke yapma ve
Ä°slam BirliÄŸi hedeflerini benimsemiÅŸ, Türkiye ve Ä°slam dünyasının çıkarlarını merkeze almış ve dış
politikayı manevi deÄŸerlere dayandırmıştır. BeÅŸinci olarak Erbakan evrensel sistemi yeni; ırkçı
emperyalizm ve demokratur kavramlarıyla yeniden sorgulamaya açmıştır.
 
EVSÄ°ZLER VE SOKAKTA YAÅžAYAN Ä°NSANLAR
 
Türkiye’de de bir sorun olarak karşımıza çıkan evsizlik sorunu büyük oranda, göç alan Ankara,
Ä°zmir ve Ä°stanbul gibi metropol ÅŸehirlerde görülmektedir.
Temelde “evi veya ikametgâhı olmayan” bireyleri tanımlamak için kullanılmasına karşın evsiz
kavramının tek bir tanımlamaya sığdırılması mümkün deÄŸildir. Evsizlik, bu anlamda birçok
çeÅŸide ulaÅŸmıştır.
Evsizlik sorununun sebeplerinin oluşmasında Sosyal Adaletin ve Toplumsal Dengenin
saÄŸlanamaması en önemli etkendir. Yırtıcı hayvanların aç kalmamaları için dahi vakıf kurup kış
günü onlara karnını doyuracak et bıraktıran bir toplumdan evsiz olanların gün gün çoÄŸaldığı bir
toplum olduk.
Ayrıca araÅŸtırmalar gösteriyor ki evsiz bireyler arasında uyuÅŸturucu kullanımı, madde bağımlılığı
ve akıl saÄŸlığı bozukluÄŸu oranının yüksektir. Akıl saÄŸlığı sorunları, uyuÅŸturucu ve alkol
bağımlılığı evsizliÄŸin hem nedeni hem de sonucu olarak görülüyor.
1997-2006 yılları arasında Ankara’da ölen 127 evsiz bedeni üzerinde yapılan otopsi sonuçlarını
inceleyen araÅŸtırmalarda, otopsi sonuçlarının ölümlerin %55,11’inin doÄŸal olmayan nedenlere
baÄŸlı gerçekleÅŸtiÄŸini ve bedenlerin %67,71’inin genel vücut hijyenin bozuk olduÄŸunu ortaya
koyduÄŸu görülmektedir.
Evsizlik sorununun akıl saÄŸlığındaki sorunlar, alkol ve uyuÅŸturucu bağımlılığı gibi bireye özgü
nedenlere dayalı olarak ortaya çıkmakla beraber ekonomik sıkıntılar, kronik iÅŸsizlik, kentsel
yoksulluk, göç ve dışlanma gibi bireyin dışında geliÅŸen yapısal ve makro boyuttaki sorunların
neticesinde de ortaya çıktığı da biliniyor.
Ülkemizde evsizlik sorununun tamamına yakını ülkenin batı kesiminde olan ve yoÄŸun olarak göç
alan yüksek kentleÅŸme olan Ä°stanbul, Ankara, Ä°zmir, Kocaeli, Bursa ÅŸehirlerinde bulunmaktadır.
Evsizlik sorunu, 1980 sonrası vahÅŸi kapitalist ekonomi politikalarına ve 1990’lı yıllarda yine
Siyonizm’in “Büyük Ä°srail” projesi için oluÅŸturulan terör sorununa dayalı olarak büyük bir hız
kazanan köyden kente göçlere baÄŸlı olarak artış göstermiÅŸtir. Köyden kente göçler sebebiyle
kentsel yoksulluk derinleÅŸmiÅŸ, çarpık kentleÅŸme, konut problemi, kronik iÅŸsizlik, gelir
yetersizliÄŸi, sosyal güvenceden yararlanamama evsiz sorununun artışında belirleyici olmuÅŸtur.
Sonuç ve Öneriler
Ecdadımız hakim olduÄŸu toprakları asırlar boyunca adil bir sosyal ve ekonomik düzenle
yönetmiÅŸtir. Aynı çizgide yürüyen Milli GörüÅŸ de siyasal hayatta var olduÄŸu günden beri tüm
insanlığın Refahı ve huzuru için Hakkı üstün tutan bir medeniyet tasavvuru sunmuÅŸtur.
Paylaşımda adaleti, gelir ve servet dağılımında adaleti savunmuştur.
Erbakan Hocamız BaÅŸbakan olduÄŸu zaman ilk hizmeti, aç ve açıkta hiçbir insan kalmayacak
ÅŸeklindeki talimatını içeren genelgesi olmuÅŸtur. Bu sayede Fakir Fukara Fonu, amacına uygun
kullanılmıştır. Bu fon sayesinde binlerce insana yardım edilmiş ve gelecekte kurulacak olan
yardım kuruluşlarının temelini oluşturmuştur.
Yine aynı dönemde Merhum Erbakan Hocamız Milli GörüÅŸ zihniyetiyle “Önce Millet” diyerek,
iÅŸçi-memur-emeklinin ve aynı zamanda çiftçi-köylünün gelirlerini rekor seviyede artırmış ve
böylelikle geniÅŸ halk kesimlerinin refah seviyesini artırarak bütün bir ekonomik hayatı
canlandırmıştır.
Sosyal Adaletin ve Toplumsal Dengenin sağlanması, Maddi ve manevi kalkınmanın
gerçekleÅŸtirilmesi ve Adil bir gelir dağılımının oluÅŸturulması tüm insanlığın doÄŸrudan talep ettiÄŸi
haklardır. Bu doÄŸuÅŸtan gelen haklar ancak Hakkı üstün tutan bir anlayış ile yani Milli GörüÅŸ ile
gerçekleÅŸtirilebilir. Bu gerçeÄŸin en önemli delili 54 Hükümet’te gerçekleÅŸtirilen Milli GörüÅŸ
uygulamalarıdır.