SÄ°YASÄ° Ä°ÅžLER BAÅžKANLIÄžI HAFTALIK RAPORU - 13 - 08.04.2020

TARIM ÜLKEMÄ°ZÄ°N BEKA MESELESÄ°DÄ°R

Türkiye Koronavirüs salgını nedeniyle son derece zor bir süreçten geçiyor.  Bu süreçte Ä°nsanlar lüks tüketim ihtiyaçlarını erteleyebilirler. Yeni araba alma ihtiyacını erteleyebilir, tatile gitmeyi, yeni bir kıyafet veya telefon almayı erteleyebilirler. Ama hiç kimse beslenmesini erteleyemez. Beslenmek ve hayatta kalmak için ihtiyaç duyduÄŸu temel gıda maddelerini almayı erteleyemez. Bu temel gıda maddeleri de tarımsal üretim ile elde edilir.  (BuÄŸday, nohut, mercimek, domates, biber, patates gibi.)

Bu nedenle tarımsal üretim yapan üreticilerin evine kapanma, tarlaya gitmeme ÅŸansı yoktur.

TARIM ERTELENEMEZ  !!

Fakat çiftçimiz virüs krizinin meydana getirdiÄŸi olaÄŸanüstü durum ve ağır ekonomik ÅŸartlar nedeniyle önümüzdeki 1-2 ay içinde ekim-dikim-budama iÅŸlerini gerektiÄŸi gibi yapamaz ise, sezonu geçirirse, sonrasında istese de ekim-dikim yapamayacaktır.

Böylesi bir durum da ülkemiz ve milletimiz açısından son derece sıkıntılı sonuçlara sebep olacaktır.

“Efendim biz de üretim yerine ÅŸimdiye kadar yaptığımız gibi ithalatla sorunu çözeriz” DÄ°YEMEYÄ°Z, ÇÜNKÜ KORONAVÄ°RÜS SALGINI NEDENÄ°YLE TÜM DÜNYADA OLAÄžANÜSTÜ TEDBÄ°RLER VAR, bu nedenle de tarım ürünlerinin, temel gıda maddelerinin ithalatında aksamalar yaÅŸanması kuvvetli bir ihtimaldir.

ÖrneÄŸin Rusya, Kazakistan ve Kırgızistan dün itibariyle tarım ürünü ihracatını durdurduklarını açıkladılar … Kazakistan’ın bizim de yıllardır büyük oranda buÄŸday ithal ettiÄŸimiz bir ülke olduÄŸunu da göz önünde bulundurmamız gerekir.

Bu sebeple bu zor günlerde Devletimiz tarafından yerli tarım üretimi ciddi ÅŸekilde desteklenmeli ve teÅŸvik edilmeli,  Çiftçilerimize yönelik acil bir ‘özel destek paketi’ açıklanmalıdır.

-       Çiftçimizin Tarım Kredi kooperatifleri borçları ertelenmelidir.

-       Bu borçların faizleri silinmelidir.

-       Hali hazırda borcu olan çiftçimizin kredi limitleri yükseltilmeli,  “faizsiz”,6 ay geri ödemesiz finans desteÄŸi saÄŸlanmalıdır.

-       Tarımsal üretimde kullanılan mazottan alınan vergi acilen sıfırlanmalıdır.

-       Tarım ürünlerine en yüksek düzeyde taban fiyatları bugünden ilan edilmelidir.

-       Devlet gerekirse çiftçinin üreteceÄŸi tüm ürünler için alım garantisi vermelidir.

-       Åžu anda gübre, ilaç, makine ekipman, sulama malzemeleri ile ilgili vadeli satışlar neredeyse tamamen bitti, tüm satışlar nakde döndü ve çiftçimiz bu ürünleri satın alamıyor. Tarımsal üretimin sekteye uÄŸramaması için bu duruma acilen bir çözüm üretilmeli, içinde bulunduÄŸumuz olaÄŸanüstü ÅŸartlara uygun mücbir sebep destek paketlerinin önü açılmalıdır.

-       Bu kritik dönemde tarımsal üretimin devamlılığını saÄŸlayabilmek için çiftçimizin icra ve hacizlerden kurtarılması gerekir. Çiftçimize yönelik, kamu kaynaklı her türlü haciz ve icra iÅŸlemleri net bir ÅŸekilde en az bir yıl ertelenmelidir.

 

BU NOKTADA DÄ°ÄžER ÖNEMLÄ° BÄ°R KONU DA, TARIMDA ÇALIÅžAN MEVSÄ°MLÄ°K Ä°ÅžÇÄ°LERDÄ°R …

Tarımsal üretim ve hasadın yapılabilmesi için, birçok üretim bölgemizde mevsimlik iÅŸçilere ihtiyaç var.

Ülkemizde Mevsimlik iÅŸçiler genellikle güney doÄŸudan geliyor. FAKAT koronavirüsü nedeniyle ÅŸehirlerarası ulaşıma sınırlama getirildi. Bu insanlarımızı örneÄŸin Urfa’dan Ä°zmir’e nasıl getireceÄŸiz ??

Ä°lgili Valiliklerden izin alarak otobüslerle taşındığını var sayalım, bu sefer de saÄŸlık kontrolleri nasıl yapılacak ??

Mevsimlik iÅŸçiler, aile boyu, kundaktaki bebeÄŸiyle, 80 yaşındaki dedesiyle yediden yetmiÅŸe ma-aile çalışmaya giderler.

Bugüne kadar derme çatma çadırlarda oldukça zor ÅŸartlarda, yerine göre 10-15 kiÅŸi birlikte kalıyorlardı.

Åžu anda virüs nedeniyle bu ÅŸartlarda kalabilmeleri mümkün deÄŸildir.

Bu insanlarımızın barınma sorununu gidermek için hangi somut adımlar atıldı ? veya   ATILDI MI?

örneÄŸin ülkemizin kiraz üretim merkezlerinden bir tanesi olan Ä°zmir KemalpaÅŸa'da iki haftaya kadar Kiraz hasadı baÅŸlayacak. Üreticiler son derece tedirgin durumdalar. SaÄŸlıklı bir ÅŸekilde ve zamanında hasat yapabilmek için en az dört bin, beÅŸ bin mevsimlik iÅŸçi gerekiyor. Bu insanlar nasıl taşınacak? Nerede konaklatılacak?  Ä°ÅŸçiler getirilemez ise,  Kiraz dalında mı bırakılacak? Ürün dalında bırakılır çürümeye terk edilirse, üreticinin iflası nasıl önlenecek; halkımızın saÄŸlıklı beslenebilmesi için son derece önemli olan meyve ihtiyacı nasıl karşılanacak ?

Sadece kiraz deÄŸil, kayısı, erik, ÅŸeftali gibi meyvelerde de hasat yapılabilmesi için, mevsimlik iÅŸçi meselesinin acilen çözülmesi gerekiyor. Çünkü, bu meyvelerin hasadında adeta zamanla yarışılıyor. Meyve belli bir olgunluÄŸa ulaÅŸtığında toplanmazsa, çürüyor.

BÜTÜN BU SEBEPLERDEN DOLAYI;

Önümüzdeki süreçte yerli tarım üretiminin kesintisiz ve güçlü bir ÅŸekilde devamı için gerekli adımlar atılmadığı taktirde, Ülkemizin ihmal ve duyarsızlıktan dolayı telafisi mümkün olmayan zararlara uÄŸrayabileceÄŸi bilinmelidir.

Çünkü temel gıda maddelerinin temini hayatta kalmak için zorunludur ...!!

DoÄŸrudan doÄŸruya milletimizin bekasıyla ilgili olan ‘temel gıda ihtiyacının karşılanması’ noktasında en önemli vazifeyi ifa eden çiftçilerimize bu zor günlerde mutlaka sahip çıkmalıyız, mevsimlik iÅŸçiler için gerekli tedbirleri acilen almalıyız.

Bu noktada en büyük desteÄŸi ve fedakarlığı da devletimizin yapması gereklidir.

 

ERBAKAN HOCAMIZIN BÄ°YOGRAFÄ°SÄ° IÅžIÄžINDA Ä°KÄ°NCÄ° KIRK YIL HAMLESÄ°

DoÄŸan Bekin

Lider, iÅŸ insanı, sanatçı, gibi kendi alanlarında baÅŸarı eÄŸilimlerini yakalamış veya topluma mal olmuÅŸ kiÅŸilerin yaÅŸam öyküleri hiç ÅŸüphesiz alınması gereken derslerle doldur.

Bu nedenle, özellikle önemli makam ve mevkileri iÅŸgal edenlerin günlük tutmaları son derece önem arz etmektedir. Ne yazık ki, bizler biyografi yazma ve gelecek nesillere somut tecrübeler aktarabilme konusunda yetersiz kalıyoruz. Bu yüzden birçok gerçek ve bilgi daÄŸarcığı bir dönem sonra nisyana terk ediliyor.

Åžu da bir gerçek ki, BaÅŸbakan Prof.Dr. Necmettin Erbakan’ın  “DAVAM” kitabı için kendisiyle röportaj yapılması konusunda çok geç kalınmıştı. Erbakan Hocamız, sadece lise dönemine kadar olan yaÅŸam öyküsünü anlatabilmiÅŸti. Belki de, karanlıkta kalmış birçok gerçeÄŸi de kendi anlatımıyla gelecek jenerasyonlara aktarma imkânı bulabilirdi. Ama ne yazık ki geç kalındığı için ömrü bunları anlatmaya kifayet etmedi. Dışarıda ise, “BÄ°YOGRAFÄ°” en çok önemsenen yapıtların başında yer almaktadır.  

Geriye göz atacak olursak, Osmanlı Devleti’nin dağılmasında öncü rol oynayan Ä°ngiltere Kraliçesi Victoria’nın adı bile ÅŸu anda nisyana terk edilmiÅŸ gözüküyor. Oysaki Monica Charlot’un “Victoria The Young Queen” ( Genç Kraliçe Victoria) biyografi kitabı tarihi iz sürmede en büyük yardımcı kaynak niteliÄŸindedir.

Bugün, Çanakkale’yi herkes konuÅŸuyor, yazıyor, çiziyor ama Siyonist düÅŸüncenin güdümünde hareket eden Winston Spencer Churchill’in ‘Bahriye Bakanı’ olarak Çanakkale Savaşı’nda oynadığı rolü ÅŸayet Randolph Churchill, “Young Statesman” (Genç Devlet Adamı) adlı biyografi kitabında dile getirmemiÅŸ olsaydı acaba bizlerden kaç kiÅŸi perde gerisi oyunları bilebilecekti? Asıl can alıcı nokta bu olsa gerek.

Keza, ”Bosna Kasabı” olarak tarihe imlenen Miloseviç’i betimleyen Dusko Doder ve Louise Branson’un, “Potrait of a Tyrant”( Bir Tiran’ın Portresi) gelecek nesillere ışık oluÅŸturacak niteliktedir.

Donald Trump’ın 1980’li yıllarda yayınladığı biyografisi de onun ÅŸu andaki politikalarının yansıması niteliÄŸindedir. O dönemlerde New York Times’ta tam sayfa yayınladığı kendi reklamda kafasında oluÅŸturduÄŸu ABD BaÅŸkanlık imajını görmek mümkündür.

Son dönemlerde adından sıkça söz edilen Bill Gates’in; ‘Using A Digital Nervous System, Business And The Speed of Thought” (Dijital Sinir Sistemini Kullanmak, Ä°ÅŸ ve DüÅŸünce Hızı) adlı kitabı sadece mevcut duruma deÄŸil, geleceÄŸe de ışık tutmaktadır. Özellikle, “ Prepare for the Digital Future” (Dijital GeleceÄŸe Hazırlık) üzerinde durulması gereken bir gerçektir. Bu günlerde karşı karşıya kaldığımız Covid-19 sonrası için gündeme gelmesi kuvvetle muhtemel olacak olan dijital geleceÄŸe dair nasıl bir dünyanın bizi beklediÄŸi ve buna ne kadar hazırlıklı olduÄŸumuz büyük tartışma konusudur. Özellikle Bill Gates’in üzerinde durduÄŸu; kurumsal istihbarat, kurumsal IQ, hipermedya, dijital yaÅŸam biçimi  v.s.gibi konuları gelecekte gündemin önemli maddelerini oluÅŸturacağı bir gerçek olsa gerek.

 

Bu ve benzeri kiÅŸilerin biyografileri aslında birçok gerçeÄŸi aydınlatıcı niteliklere sahiptir. Ezcümle, Biyografi gerçeÄŸinden hareketle, Türkiye’nin ikinci kırk yılına damgasını vurmaya hazırlanan Yeniden Refah’ın, küresel geliÅŸmeler karşısında ortaya koyacağı vizyonun anahtarı için ÅŸüphesiz Milli GörüÅŸ Lideri Prof.Dr. Necmettin Erbakan’ın ortaya koyduÄŸu vizyonun örnek alınması son derece önem arz etmektedir.

KiÅŸilerin biyografisi yanında, birçok zorluklarla karşı karşıya kalan geçmiÅŸ siyasi partilerin de en az kiÅŸi biyografileri kadar büyük dikkatle incelenmesi ve bu gerçeklerden büyük dersler çıkarılması gerekir düÅŸüncesindeyiz.

 

RUANDA SOYKIRIMININ 26.YILDÖNÜMÜ VE ÇAÄžRIÅžTIRDIKLARI  

DoÄŸan Bekin

1994 yılında Afrika ülkesi Ruanda’da meydana gelen soykırımda Nisan 1994 -Temmuz 1994 arasında yüz gün içerisinde yaklaşık ‘sekiz yüz bin’ kiÅŸi aşırı uca baÄŸlı “Hutular” tarafından katledildi.

Bu acımasız soykırımın üzerinden 26 yıl geçti. Hiç ÅŸüphesiz Ruanda soykırımı Ä°kinci Dünya Savaşı’ndan sonra gerçekleÅŸen dünyanın en büyük katliamı olurken, 1995’te  Bosna Hersek’te Sırplar tarafından gerçekleÅŸtirilen Srebrenitsa Katliamı da bir bakıma Ä°kinci Dünya Savaşı'ndan sonra Avrupa'daki en büyük katliam" olma özelliÄŸine sahiptir.

Bu yıl Ruanda Katliamının 26. Yıldönümü pandemik korona virüsü nedeniyle dünyanın dört bir yanında ‘sanal anma’ (virtual commemoration) yöntemi ile anılmaktadır.

Ruanda DışiÅŸleri ve Uluslararası Ä°ÅŸbirliÄŸi Bakanı ve Hükümet Sözcüsü Sayın Dr. Richard Sezibera geçen yıl yaptığı açıklamada; Fransa ve Belçika'ya göndermede bulunarak: " Ruanda’da dil, din ve etnisite bakımından Hutular ve Tutsiler arasında hiç bir ayrım olmadığı halde sömürgeci güçler, bizi bir arada tutan tarihi yapıyı yok ettiler, tarihimizi çöpe attılar" ifadesi aslında Batı’nın gerçek yüzünü ortaya koyuyordu.

Nitekim Ruanda’da soykırım yaÅŸanırken BirleÅŸmiÅŸ Milletler Güvenlik Konseyi baÅŸta olmak üzere, ABD, Fransa ve diÄŸer güçlerin kayıtsız kalmaları ve daha sonra geliÅŸen olaylarda Fransa’nın 200.000 Ruandalı Tutsi ve Pigmenin katliamından sorumlu tutulması dikkatlerden kaçmazken, Fransa CumhurbaÅŸkanı François Mitterrand’ın 12 Ocak 1998’de Le Figaro’ya verdiÄŸi demeçte; “Ruanda’da bir soykırım yaÅŸanması o kadar da üzerinde durulacak bir ÅŸey deÄŸildir” ifadesi büyük yankı oluÅŸturmuÅŸtu.

Bu arada, Ruandalı Müslümanlar’ın, Hutuların soykırımından kaçan ılımlı Huti, Tutsi ve pigmelere evlerini ve camilerini açarak birçok kiÅŸiyi korumaya almaları ve katliamları önlemek için büyük çaba göstermeleri örnek alınacak bir davranış biçimi idi. Åžu anda Ruanda'da Müslümanların sayısı yaklaşık 1.5 milyona ulaÅŸmış olup, bu da ülke nüfusunun % 10'unu oluÅŸturmaktadır.

Bu arada Ruanda’nın baÅŸkenti Kigali’de yer alan ‘École Technique Officielle’ adlı okulda yer alan Fransız ve Belçikalı öÄŸrenci ve öÄŸretmenlerin tahliyesinden sonra oradaki öÄŸrencilerin toplu olarak katledilmesi bir insanlık dramı olarak tarihe geçti.

Ruanda’da tüm bu trajik olaylar yaÅŸanırken, Hôtel des Mille Collines’in müdür yardımcısı 1260 Tutsiyi aynen Ruanda Müslümanları’nın yaptığı gibi koruma altına alarak ölümden kurtarmıştı.

Ruanda Soykırımı’na sessiz kalan Batılılar, daha sonra Hotel Rwanda, Shooting Dogs, Shake Hands with the Devil gibi filmlere imza atarak bunu istismar yoluna gitmiÅŸlerdir.

Bosna-Hersek Savaşı sırasında katliama uÄŸrayan Bosna Müslümanları’na yardım elini uzatan Milli GörüÅŸ Lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan ise karanlık güçler tarafından asılsız ithamlarla hedef haline getirildi. En sonunda konunun tarafı olan BoÅŸnak yetkililerin katılımıyla Erbakan Hoca tarafından yapılan ve “matematik toplantısı” olarak adlandırılan kapsamlı basın toplantısında bütün iddialar tek tek çürütüldü.

 

 

DÜÅžÜNCE GELENEĞİMÄ°ZÄ°N DÜNYA GÖRÜÅžÜ:

FARKLILIKTA BİRLİĞİN FİKRİ TEMELLERİ

Prof.Dr. Arif ERSOY*

 

4.1.        Esas Olan Zulme Karşı Ortak Tavır Alınması Ä°lkesi

DüÅŸünce geleneÄŸimizde esas olan zalimlerin zulmüne karşı ortak tavır almaktır. Kur’an’ın ifadesine göre ortalığı karıştıran, fitne ve fesada yol açanlar, düÅŸünce ve inanç özgürlüÄŸüne tanımayan zalimlere karşı mücadele etmek hak ve adaletten yana olanların görevidir. Kin ve nefret, sadece zalimlerin haksızlık yapma ve zulüm eylemine devam etmelerine karşı alınan tavırlardır. EÄŸer zalimler zulüm eyleminden “vazgeçerlerse, düÅŸmanlık ancak zalimlere (eylemlerine) karşıdır”26, ilkesinden hareketle onlara karşı düÅŸmanlığımız son bulur. Müslüman olduÄŸu için kız kardeÅŸini evine öfke ile giden ve onu hırpalayan Hz. Ömer (r.a.) gibi Dar-ul Erkamda peygamberimizin yanına gidince Kelimeyi Tevhid ’i dili ile okur ve kalbi ile tasdik ederse, yani zulümden vazgeçer ve hidayete ererse, o zaman Adil Ömer olur. O, hidayete erdikten sonra adaleti tesis etmede ve iyilik yapmakta örnek ve önder olmuÅŸtur27.

 

DüÅŸünce geleneÄŸimizde Allah’ın her insana bağışladığı temel hakları ihlal eden ve sosyal hayatta nimet külfet paylaşımında haksızlık yapan zalimlere karşı tavır almak erdemli olmanın gereÄŸidir. Zalimlere karşı duyduÄŸumuz kin ve nefret, zalimler zulmetme eylemine devam ettikleri sürece devam eder. Zalimler, insanların doÄŸal haklarını ihlal etmekten vazgeçerler ise, sosyal hayatta nimet-külfet paylaşımında adaleti tesis etmeye gayret ederler ise, onlara karış kinimiz biter ve sevgimiz artar.

 

4.2.        Ä°nsanın Maddeten ve Manen GeliÅŸmesinin Esas Alınması Ä°lkesi

Hz. Muhammed, Medine Site Devletin oluÅŸturduÄŸu sosyal yapıyı ile hem insanın maddi hem de manevi ihtiyaçlarının birlikte ve dengeli bir ÅŸekilde karşılayan bir düzen tesis etmiÅŸtir. Ä°slam’a göre insan, Klasik iktisatçıların ileri sürdükleri gibi sadece üretim faktörü veya tüketen bir makine deÄŸildir. Klasik iktisatçılar, eÅŸya gibi emeÄŸin ücretinin serbest piysada emek arz ve talebine göre belirleneceÄŸini savunmuÅŸlardır28. Ä°nsan emeÄŸini de adeta diÄŸer üretim faktörleri gibi kabul etmiÅŸlerdi. Ücet seviyesini belirlenmesini serbest piyasanın iÅŸleyiÅŸine bırakmışlardı.

 

Ä°slam, ruh ve bedenden oluÅŸan insanın maddi ve manevi yönleri bulunan ve yaratıkların en üstünü olan bir canlı olarak kabul eder. Kâinat insan için yaratılmıştır. Ä°slam Ä°ktisadı insan merkezli bir sosyal disiplinidr. Ä°nsan bütün iktisadi faaliyetlerin merkezinde yer almaktadır. Ä°nsanın hem maddi hem de manevi ihtiyaçlarının dengeli bir ÅŸekilde karşılanması esas kabul edilmektedir. Çünkü Kur’an’ın ifadesiyle “Görmediniz mi ki, Allah göklerde ve yerde ne varsa hepsini sizin hizmetinize vermiÅŸ, gizli ve açık olarak nimetlerini üzerinize yaymıştır. Bununla beraber insanlar içinde kimi de var ki ne bir ilme, ne bir mürÅŸide ve ne aydınlatıcı bir kitaba dayanmaksızın Allah hakkında mücadele ediyor”29.

 

DüÅŸünce geleneÄŸimizde insanı ruhtan ve bedenden oluÅŸan üstün bir canlı olarak kabul edilir. Bundan dolayı insanın hem maddi hem de manevi ihtiyaçları denge için karşılanması esas alınır. Ä°slam, insanı ruhen kendini geliÅŸtirmek için inzivaya çekilmesini tasvip etmediÄŸi gibi, salt inansın maddi ihtiyaçlarına yönelerek maneviyatını ihmal etmesini de tasvip etmez. Ä°slam’a göre insan, ruh ve bedenden oluÅŸan akıl ve muhakeme kabiliyetine sahip olan ve bu dünyada imtihana tabi tutulan bir canlıdır. Görev ve sorumluluÄŸunu yerine getirmek için hissetme, düÅŸünme, irade ve ünsiyet yetenekleriyle donatılmış ve en güzel fıtratla yaratılmıştır30.

 

EÄŸer insanın temel yetenekleri, doÄŸasına (fıtratına) uygun eÄŸitimle geliÅŸtirilir ise, yer yüzünü imar ve ıslah eder. Kur’an’ın ifadesiyle tevhid ve adalete “…inanan ve güzel amel iÅŸleyenler de varlıkların (hayr-ulberiyye) en hayırlılarıdır”31. Çünkü onlar temel insan haklarını gözeterek ve sosyal hayatta adaleti tesis ederek yeryüzünü ıslah ve imar ederler.   Åžayet   tevhid ve adalete inanmazlar ve Allah’tan baÅŸka ilah saydıkları zorbalara insan haklarını ihlal etme ve nimet/ külfet paylaşımında haksızlık yapma ayrıcalığını tanırlar ve böylece yeryüzünde bozgunculuk yaparlar ise, o takdirde “Onlar, varlıkların (ÅŸer-ulberiyye) en ÅŸerlileridir”32. Çünkü onlar yeryüzünü ifsat ve tahrip ederler.

 

4.3.        Hukukun ÜstünlüÄŸünü Esas Alan Sınıfsız bir Toplum Ä°nÅŸa Ä°lkesi

Hz. Muhammed (a.s.) Mekke’de sınıflı bir toplumda doÄŸup büyümesine raÄŸmen, Mednine’de hukukun üstünlüÄŸü esasına dayanan sınıfsız bir toplum inÅŸa etti. Ä°nsanlar arasında soy, sop, servet ve statüden kaynaklanan ayrımcılığı kaldırdı. Onu mescidinde herkes eÅŸitti. Aynı safta yan yana ibadet eder. HabeÅŸli Hz. Bilal, Ä°ranlı Hz. Selam ile Mekkeli HaÅŸimi soyundan gelen ve Hz. Peygamber’in amcası olan Hz. Hamza arasında sosyal hayatta fark gözetilmemiÅŸtir33.

 

DüÅŸünce geleneÄŸimizin temel ilkelerine göre kurulan ve kurumsallaÅŸan Selçuklu ve Osmanlı toplumları da Batılı anlamda sınıflı toplumlar deÄŸildi. Toplumlar uÄŸraşı alanlarına göre idari, askeri, ilmi ve mesleki kuruluÅŸlardan oluÅŸmaktaydı. Bu kuruluÅŸlarda yetenek, kabiliyet ve gayretlerine göre herkes yer alabilirdi. Irk, servet ve soy-sopa dayalı sınıflaÅŸma söz konusu deÄŸildi. Osmanlı Devleti’nde padiÅŸahtan sonra en yüksek makam olan Sadr-ı Azamlık makamına, ırk, soy-sopa ve mensup olduÄŸu aliye bakılmadan liyakatli olan herkes gelebilirdi. Türkiye Cumhuriyet Devleti’inde de toplum sınıflardan oluÅŸmamaktadır. Bugün ülkemizde anadili, geldiÄŸi bölge ve mensup olduÄŸu aileye bakılmadan herkes, gerekli nitelikleri taşıyor ve toplumun desteÄŸini alıyor ise, cumhurbaÅŸkanı ve baÅŸbakan olabilmektedir. Çünkü düÅŸünce geleneÄŸimiz sınıfsal bir toplumu öngörmez. Görev ve sorumluk ehliyet, liyakat ve yeteneklere göre ÅŸahıslara tevdi edilir. Hz. Muhammed (a.s.) belirtiÄŸi gibi “insanların en iyisi insanlara faydalı iÅŸ ve hizmet yapanlardır”34.

 

Yukarıda özetlenen düÅŸünce geleneÄŸimizin temel ilkelerine dayanarak ülkemizde “farklılıkta birlik” ilkesini uygulayarak ortak paydalarımızı artırabiliriz. Güçlü devlet, temsil ettiÄŸi toplumla bütünleÅŸen devlettir. Ä°dareciler toplumun katmanları arasında ortak paydaları artırdıkları ölçüde yönettikleri devleti güçlendirirler. 0rtak paydaların dışında kalan alanlardaki farklılıkları idareciler çatışmak için deÄŸil, “farklıkta birlik” ilkelerinden hareketle yardımlaÅŸma ve dayanışmayayagönüÅŸtürmeye gayret etmelidir. Osmanlı Devleti’ni yönetenler bu ilkeleri uyguladıkları sürece kültür coÄŸrafyamızcda barış ve huzuru tesis etmiÅŸlerdir. CoÄŸrafyamızın dışından gelen saldırı ve tehditleri de akamete uÄŸratmışlardır.

 

 Kültür coÄŸrafyamızı bizat gezerek araÅŸtıraran ve inceleyen bir ÅŸahıs olarak farklı dil, din ve kültüre sahip halk kitleleri arasında birçok alanda ortak paydaların bulunduÄŸunu müÅŸahede ettim. Bugün ve gelecekte eÄŸer dünyanın merkezinde yer alan bu coÄŸrafyada düÅŸünce geleneÄŸimizin “farklılıkta birlik” ilkelerini öne çıkarır, kültürel, iktisadi ve siyasi alanlarda öncelikle halk kitleleri ve komÅŸu devletler arasında iÅŸ birliÄŸi, yardımlaÅŸma ve dayanışmayı artırır isek, yeniden barış ve huzura kavuÅŸturabiliriz. CoÄŸrafyamızdaki farklılıkları çatışma nedeni haline getiren ırkçı-tekeli mihrakların ürettikleri yapay çatışma ve gerginlikler önlenebilir. Barış ve dayanışma sürebilir kılınabilir.

 

5.     SONUÇ

 

Bugün ülkemizde ve coÄŸrafyamızda düÅŸünce geleneÄŸimizin temel ilkelerine dayanarak yeniden farklılıkta birlik saÄŸlanarak barış ve huzur tesis edilebilir. Osmanlı döneminde yüzyıllar boyunca farklı din, dil ve ırka sahip olan toplum ve ülkeler arasında devam eden yardımlaÅŸma ve dayanışma günümüzde saÄŸlanabilir. Bu hedefe ulaÅŸmak için aÅŸağıda özetle belirtilen aÅŸamalarda gereken gayretleri sarf edilmelidir. Bunun için sahip olduÄŸumuz dünya görüÅŸü ve deÄŸer ölçülerimizin ortak noktaları öne çıkarılmalıdır. Ortak fikri ve ilmi araÅŸtırmalar yapılmalı. Elde edilen neticeler ortak platformlarda tartışmalıdır. Karşılaşılan sorunlara çözüm üreten ve coÄŸrafyamızın beÅŸerî ve doÄŸal kaynaklarını harekete geçirecek strateji ve politikalar geliÅŸtirilmeli ve yerel, ulusal ve bölgesel düzeyde uygulanmaya çalışılmalı.    Böylece son iki yüzyıl boyunca ülkemiz ve coÄŸrafyamıza yönelik ırkçı-tekelci ve sömürgeci dış mihrakların ayrıştırıcı ve çatıştırıcı strateji ve planları akamete uÄŸratılabiliniz.

 

GeçmiÅŸte sahip olduÄŸumuz düÅŸünce geleneÄŸimizle insanlık tarihinin akışını deÄŸiÅŸtirdiÄŸimiz gibi bugün de coÄŸrafyamızın birikimini, beÅŸeri gücünü ve imkanlarını hareket geçirebilir isek, hem kültür coÄŸrafyamızda barış ve dayanışmayı saÄŸlayabilir, hem de dünya barışına önemli katkılarda bulunulabiliriz.

 

Genel anlamda hedeflenen büyük gayelere ulaÅŸmak için geliÅŸtiren strateji ve ilkelerin gerçekleÅŸmesinin dört aÅŸaması bulunmaktadır. Bu aÅŸamalarda yapılan çalışmalar ve sarf edilen gayretler biri birini tamamlar ise, amaçlanan hedefe ulaşılır ve sarf edilen gayeler olumlu neticeler saÄŸlayabilir.

 

Ä°lk aÅŸama inanma aÅŸamasıdır. Ä°nsan hissetme yeteneÄŸiyle inanır. Ä°nandığı hususun iyi ve güzel olduÄŸunu kabul eder. Ä°kinci aÅŸama düÅŸünmeme aÅŸamasıdır. Ä°nsan düÅŸünce yeteneÄŸi ile inandığı husus hakkında bilgi edinir. Bilgisinin doÄŸru veya yanlış olduÄŸu ile ilgili araÅŸtırmalar yapar. Gözlemlerde bulunur. Akli ve nakli delillere dayanarak tahliller yapar. Üçüncü aÅŸama tartışma aÅŸamasıdır. Ä°lmen doÄŸruluÄŸu ispat edilen hususlar, diÄŸer insanlarla tartışıldıktan sonra varılan sonuçların doÄŸru olup olmadığın test edilir. Dördüncü aÅŸama ise, uygulama aÅŸamasıdır. Ä°yi ve güzelliÄŸine inanılan, ilmi tahlillerle doÄŸruluÄŸu ispat edilen hususların ilmi müzakereler ile doÄŸruluÄŸu testinden neticeler eyleme dönüÅŸür ise, yani uygulayabilirse, anlam ifade eder. Ä°nanılan husus ne kadar iyi ve güzel, ilmen doÄŸru olsa da uygulanmadıkça bir fayda saÄŸlayamaz. Bir fikrin veya stratejinin uygulanabilir olması, kurumsal yapının uygun olup olmamasına baÄŸlıdır. Çünkü uygulama kurumsal yapı ile gerçekleÅŸir. Bozuk olan bir kurumsal yapıyla faydasına inanılan, düÅŸünce, araÅŸtırma ve gözlemler ile doÄŸruluÄŸu ortaya konan ve ilmi tartışma ile geçerliliÄŸi ispat edilen hedef ve gayelere ulaşılması güçtür. Bunun için mevcut kurumsal yapının gözden geçirilmesi veya yeni kurumların kurulması gerekir.

 

Yukarıda özetle belirtiÄŸimiz düÅŸünce geleneÄŸimizin farklılıkta birlik içinde yaÅŸama ilkelerine ülkemizde ve hatta coÄŸrafyamızda yaÅŸayanların kahir ekseriyetinin inandığına ve bildiÄŸine, gönül ve kültür coÄŸrafyamızı defalarca gezen birisi olarak ÅŸahit oldum, yakinen gördüm ve yaÅŸadım. Hak ve adalet ilkelerine göre kurumsal yapısı biçimlendirmiÅŸ Osmanlı coÄŸrafyasında yüz yıllar boyunca bu ilkeler uygulanmış ve farklılıkta birlik içinde yaÅŸama ve dayanışma saÄŸlanmıştır.

 

Ülkemizde ve coÄŸrafyamızdaki bu ilkeler ile ilgili üniversite ve araÅŸtırma kurumlarında yeni araÅŸtırmalar yapılmalı; elde edilen neticeler ve önerilen tavsiyeler bütün yönleri ilmi platformlarda tartışılmalı. Farklılıklarımızı çatıştırma ve ayrıştırmaya dönüÅŸtüren ırkçı-tekelci sömürge yönetimlerinin coÄŸrafyamızda son iki yüzyılda meydana getirdiÄŸi gerginliklerin sebep olduÄŸu beÅŸerî kayıp, çatışma ve savaÅŸların neden olduÄŸu tahribat ve istikrarsızlıkların boyutları bütün yönleri ile ortaya konmalı ve kitleler ile paylaşılmalıdır.

 

Farklılıkta birlik içinde yaÅŸamayı saÄŸlayan düÅŸünce geleneÄŸimizin fikri temellerine dayanılarak yeni ortak stratejiler ve politikalar geliÅŸtirilmeli. Bu politikaların uygulanması için mevcut kurumlarımız gözden geçirilmeli. Çatışmacı dünya görüÅŸünün ilkelerin göre oluÅŸmuÅŸ mevcut kurumlar yeniden yapılandırılmalı. Yeniden ülkemizde ve coÄŸrafyamızdaki diÄŸer ülkeler ile birlikte barış ve istikrar içinde yaÅŸama yollar bulunmaya gayret edilmeli. Tahakkümcü ve sömürgeci mihrakların ayrıştırıcı ve çatıştırıcı strateji ve politikalar birlikte akamete uÄŸratmalı.

 

Farklılıkları ülkemizde ve coÄŸrafyamızda “bölmek, ayrıştırmak, çatıştırmak ve sömürmek” için kullanan mihrakların peÅŸinde gittiÄŸimiz sürece barış ve istikrara kavuÅŸulamayacağı son iki yüzyıl boyunca yaÅŸanan ve karşılaşılan hadiselerle açıkça ortaya çıkmıştır. Çünkü kuvvetli olmayı haklı olmanın nedeni kabul eden bu mihraklar, farklılıkları çatışmaya dönüÅŸtürerek sömürülerine insanlık tarihi boyunca süreklilik kazandırmışlardır. Bugün ve gelecekte de bu yöntemleri uygulamaya devam edeceklerdir. Farklılıkları birliÄŸe çevirme inancı ve düÅŸüncesine sahip olanlar geçmiÅŸte birlikte barış içinde yaÅŸadıkları gibi bugün ve gelecekte de yaÅŸayabilirler. Onlar barış düzeninin kazancını da, riskini de birlikte adil bir ÅŸekilde paylaşırlar. Zalimler ise, insanlık tarihi boyunca çatışma ve savaÅŸlar çıkararak kitlelerin kazancına el koymuÅŸlar ve riskini de yoksullara ödettirmiÅŸlerdir.

YARARLANILAN KAYNAKLAR

BENTLEY Jerry, ZIEGLER, Herbert and SALTER, Heather Streets (2014). Traditions and Encounters: A Brief Global History, Volume 2, 3rd Edition. New York: The McGraw- Hill Companies.

BLAUG, Mark (1997), Economic Theory in Retrospect, 5. Baskı, Cambridge Üniversitesi Yayını, Cambridge.

BRUE, Stanley L.(1994), The Evolution of Economic Thought, Beşinci Baskı, TheDryden Yayını, Londra.

DEMÄ°RCÄ°, Mehmet (1993), “Tarihten Günümüze Ahmed Yesevî”, Ahmed Yesevî: Hayatı- Eserleri- Fikirleri-Tesirleri, Ege Üniversitesi-Dokuz Eylül Üniversitesi, Sempozyum Bildiriler, Seha NeÅŸriyat ve Tic. A. Åž., Ä°stanbul.

DUVERGER, Maurice (1971), Politikaya GiriÅŸ, Çeviren: TÄ°RYAKÄ°OÄžLU, Sami, Varlık Yayınları, Faydalı Kitaplar Serisi, N0:37, Ä°stanbul.

EL MEVDUDÎ, Ebu Âla (1996), Tefhimu’l Kur’an, 1. Cilt, Ä°nsan Yayınları, Ä°stanbul.

ERSOY, Arif (2014a), “BeÅŸeri GeliÅŸme ve EÄŸitim: Ä°rfan ve Ä°mar Eksenli EÄŸitim”, Türkiye’nin Milli EÄŸitim Sistemi: Dünü, Bugünü ve GeleceÄŸi, derleye: Tacettin Çetin Kaya, Ekonomik ve Sosyal AraÅŸtırmalar Merkezi (ESAM), Ankara.

ERSOY, Arif (2014b), “Ä°ktisadi GeliÅŸme Ve EÄŸitim: Ä°rfan- Ä°mar Eksenli EÄŸitim”, Editörler: Kamil TÜÄžEN ve Asuman Altay, Prof. Dr. Fevzi Devrime’ e ArmaÄŸan, Dokuz Eylül Üniversitesi, Ä°ktisadi ve Ä°dari Bilimler Fakültesi, Maliye Bölümü, Ä°zmir.

ERSOY, Arif (2015), “Medeniyetimizin Dayandığı Dünya GörüÅŸü ve DeÄŸer Ölçüler: Ä°nsan Merkezli Yeni bir Medeniyetin Ä°nÅŸa Felsefesi”, baÅŸlıklı bu tebliÄŸ, Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi, Ä°nsan ve Toplum Bilimler Fakültesi, Felsefe Bölümü tarafından 13-15 Kasım 2015 tarihlerinde Ankara’da düzenlenen Felsefe Åžurası: Ä°mkânlar, Sorunlar ve Çözüm Önerileri etkinliklerinde sunulmuÅŸtur.

ERSOY, Arif (2015a) Ä°ktisadi Teoriler ve DüÅŸünceler Tarihi, Gözden geçirilmiÅŸ Dördüncü   Baskı, Nobel Yayınları, Ankara

ERSOY, Arif (2012), “Niçin Milli Anayasa? Bürokratik Anayasadan Demokratik ve Adil Anayasaya”, Milli Anayasa Åžurası, Ekonomik ve Sosyal AraÅŸtırmalar Merkezi (ESAM), Ankara,

ERSOY, Arif (2015b), 100 Yıl Sonra I. Dünya Savaşı ve Ä°slam Dünyası: Tarihten Ders Alarak Yeni Bir Dünyanın Ä°nÅŸası”, I. Dünya Savaşı’nın 100. Yıldönümü Uluslararası Sempozyumu: Emperyalizm ve Ä°slam Dünyası, Ekonomik ve Sosyal AraÅŸtırma Merkezi (ESAM), Sempozyum Serisi:3, Ankara.

ERSOY, Arif (2018), “Erdemli Olmanın Merhaleleri ve Sosyal Yapı: Modern Tekelci Ä°ktisadi Sistemden Ä°nsan Merkezli Ä°ktisadi Nizama GeçiÅŸ”, Ä°nsan, Ahlâk ve Ä°ktisat, derleyenler: M. Kazım Acar, M. Enes Kala ve Y. Emre AydınbaÅŸ, Türkiye Yazarlar BirliÄŸi Yayınlar:77, Ankara.

HAMIDULLAH, Muhammed (1958), Introduction to Islam, IIFSO, İkinci Baskı, Malezya,

IYAD, Qadiibn Musa al- Yahsubi (1991), Muhammad Messenger of Allah: Ash-Shifa of Qadi ‘Iyad, Ä°ngilizceye çeviren: A,shah Abdurrahman Bewley, Madinah Press, Granada, Spain.

GÜMÜÅž, Ramazan (2018), “Ä°slam Devletinin Ä°lk Anayasası: Medine Vesikası”, Politik Akademi, Ä°stanbul,

KARAMAN, Hayrettin(2008), “Fıkıh Usulü”, Ä°slam’a GiriÅŸ: Evrensel Mesajları, derleyenler: Mehmet Görmez ve ekibi, Ankara.

MARX, Karl H. ve ENGELS, Friedrich (1998), Komünist Manifesto, Çeviren: Levent KAVAS, Ç Yayınevi, Ankara.

NAR, Ali(1993), Kırk Hadile Müslüman KimliÄŸi, Kayıhan Yayınları, Ä°stanbul.

NUMANÄ°,Allame Åžibli (2015), Bütün Yönleriyle Hz. Ömer ve Devlet Ä°daresi, çeviren: Talip YaÅŸar Alp, ikinci Bakı, Maha Yayınları:16, Ä°stanbul.

RAHMAN Afzalur(1996), “Hz. Muhammed Sallallahu Aleyhi Vesellem”, SîretAnsiklopedisi, Yeni Åžafak, Ä°nkılap, Ä°stanbul.

THATCHER, Margaret (1996), “Thatcher was Right, Thinking Past the Cold War”, Bu konuÅŸma, 9 Mart 1996 tarihinde Fulton’ da Westminster Kolej’inde yapıldı.

ZEDONG, Mao (1977), “On the Correct Handling of Contradictions Among the People”, Selected Works, Cilt: V,   ELP. Pekin,