SİYASİ İŞLER BAŞKANLIĞI HAFTALIK RAPORU - 08.07.2020

NEDEN AŞKLA HEYECANLA KOŞMAYA MECBURUZ ?

NEDEN TERLEMEYE MECBURUZ ?

NEDEN ESKİSİNDEN DAHA DA HIZLI ŞEKİLDE ÇALIŞMAYA MECBURUZ ?

Milli Görüş’ün  “Maddi Kalkınma” ve “Manevi Kalkınma” projeleri gibi, Dış Güçlerin de Türkiye için “Maddi Olarak Çökertme” ve “Manevi Olarak Çökertme” projeleri var. 

Bunlar bütün hızıyla yürümeye devam ediyor ve bu projeleri son 20 senede, mevcut iktidar döneminde iyice hızlandırdılar...

 

EKONOMİ

Öncelikle Ekonomi alanında yürütülen tahribata bakalım;

(‘Maddi Kalkınma’ yerine, ‘Maddi Olarak Çökertme’nin bir parçası olarak)

BORCA ESİR ETME

  • Kamunun Borçlandırılması

Kamunun Dış Borcu: 4 misline çıkmış  (50 milyar $'dan  200 milyar $'a)

Kamu İç Borcu:  5 misline çıkmış  (150 milyar TL'den 750 milyar TL'ye)

(IMF’ye 13 Milyar $ ödedik,  buna mukabil kamu borcu 18 senede 250 Milyar $ arttı …!!)

“IMF’den borç almıyoruz diye borçlanmıyoruz mu sanıyorsunuz  ?? “

 

Hazine ve Maliye Bakanlığı borçlanma rekoru kırdı;

2019’da  278 milyar TL borçlandı,  son 22 ayda 556 milyar TL borçlandı …!!

  • Merkezi Hükümet gibi, Belediyelerin de Borçlandırılması

 

Büyükşehir Belediyelerinin borçları ‘milyar TL’ler düzeyinde, ilçe belediyelerinde dahi borçlar ‘yüzlerce milyon TL’ düzeyinde…

1994’te  Milli Görüş ruhuyla yönetilen bir Büyükşehir Bld., bütün borçlarını kapatıp, istenirse Hükümet’e dahi kaynak aktarabileceğini söylerken, bugün aynı belediyenin ‘1 milyar TL’ye yakın borç batağına saplanıp, her yıl bütün personelinin maaşı kadar faiz ödemesi ne kadar ibretlik bir tablodur. Bu olay bize Milli Görüş gömleğinin hayatiyetini açıkça göstermektedir.

  • Özel Sektörün Borclandırılması

88 milyar TL’den 3 Trilyon TL’ye çıktı  (Son 18 senede 35 misli borçlanma)

 

  • Vatandaşın Borçlandırılması

6,6 milyar TL'den 600 milyar TL’yi aştı  (Son 18 senede neredeyse 100 misli borçlanma)

Bir de çıkıp “efendim kişi başına geliri 4-5 misline çıkardık, halkı zenginleştirdik” diyorlar.  Yahu vatandaşın geliri 5 misli artsa, aynı anda bankaya borcu 100 misli artar mı ??

“Gerçek öyle birşeydir ki, yerine hiçbir şey koyamazsın, koymaya kalkarsan kırk yerden açık verir”

 

(İşin diğer önemli tarafı da; dış borcların yanında Türkiye’deki bankalara borçlanma da aslında yabancılara oluyor, çünkü bu iktidar döneminde Türkiye’deki bankaların %70 hissesi yabancılara satıldı)

 

“Olsun efendim, borç yiğidin kamçısıdır. Deftere yazdırıyoruz, yaşayıp gidiyoruz”

 

İyi de kardeşim bu borç kağıt üzerinde durduğu gibi durmuyor ki,  bunun her sene ödenecek faizi var.  Devlet ve millet olarak köle gibi her sene 100 milyar dolara yakın faiz ödüyorsun.

Sadece devletin ödediği yıllık faiz yüzünden; emekli maaşına ancak %4 + %4 zam yapılıyor,  her gün yeni bir vergi yeni bir kesinti icat ediliyor, çay fiyatına 20 senenin en düşük artışı yapılıyor...

Sen deftere yazdırıyorum, yaşayıp gidiyorum zannediyorsun… Hükümet’in ödediği yıllık 30 milyar $ faiz sonunda senin alın terinden, emeğinden alınıyor.

  • 240 Devlet Kuruluşu’nun  170’i  satildi gitti,
  • MB  ‘Karagün Akcesi’  harcandı bitti,
  • “Yokluk Fonu” kurulup elde avuçta kalan son varlıklarımız buraya aktarıldı, bunlar teminat gösterilip bunlar üzerinden de borçlanılıyor. (En son 20 madenimiz daha fona aktarildi, bir de marifet gibi söylüyorlar)
  • Ve malumunuz  en son calışanların kıdem tazminatına dahi göz dikildi …

“Pandemi olunca zekatınızı, sadakanızı verin, kaynak lazım olunca kıdem tazminatınızı verin, dolar yükselince dolarınızı bozdurun ...”

Türkiye’de Hazine vatandaşın arkasında değil, vatandaş Hazine’nin arkasında ...!!

 

  • Katar’la SWAP ...  Ne demek bunun manası ?

Kısa vadeli (1 sene süre içinde ödenecek) dış borç geri ödemesi 170 milyar doları bulmuş, bunu ödeyecek döviz yok,özellikle önümüzdeki yaz aylarında yüklü ‘dış borç geri ödemeleri’ var,  bunun için dış finansman ihtiyacı,  döviz ihtiyacı  var. 

SWAP Neden Oluyor ?  Dış borç geri ödemelerini yapmamız lazım. Bu iktidarın bizi getirdiği ekonomik şartlar altında bunun iki yolu var;  TL’mızı dolara çevirip ödemek,  yeniden dolar borcu almak.

1)    TL’sını dolara dönemiyoruz, konvertibilitesi, finansal anlamda itibarı kalmamış.  Karşılıksız basılıyor. Kimse dolarını verip karşılığında TL almak istemiyor.

Bir de o kadar yüksek miktarda TL’yi Dolara dönerseniz zaten 7 TL olmuş Dolar,  8 TL’yi de geçecek.

2)    Artık Avrupa ve Amerika’dan dış borcu bulamıyoruz, vermiyorlar.

Bu sebeple ‘TL’ verip, karşılığında ‘Katar Riyali’ alıp, onu dolara dönüp,  dış borç ödemeye çalışıyoruz ...

 

NE DEMEK BÜTÜN BUNLARIN MANASI ? 

Ne paramızın itibarı kalmış,  ne kasamızda para kalmış,  ne de yeniden borç alabilecek kredibilitemiz, itibarımız kalmış…!!

 

  • Geçtiğimiz aylarda Alman Die Welt Gazetesi yazdi;

 “Türkiye iflas etti, Varlık Fonu’nu satmaktan başka çaresi yok”

İşin acı tarafı Varlık Fonu’nu satsanız da borçlara gidiyor, elde avuçta bir şey kalmıyor …

 

 

       İŞSİZ BIRAKMA

  • %15 resmi kayıtlı işsizlik oranı, kayıt dışılarla %20’nin üzerinde işsiz,
  • %30  Genç İşsiz
  • 1,3 milyon üniversite diplomalı işsiz (Diplomalı işsizler ordusu son 15 senede 13 kat arttı)

“Biz boşuna demiyoruz, diplomalı işsizler ordusu TSK Ordusu’nun 3 misli diye  …”

  • Sn. Cumhurbaşkanı en son genclerle yaptığı çevrimiçi toplantıda; “devlet herkese iş bulacak diye bir şey yok” sözünü yineledi.

54. Hükümet’in Başbakanı Merhum Erbakan Hocamız’ın o dönemde memur-işçi-emekli maaşları konusunda “Paramız yoksa bile önce vereceğiz, sonra bulacağız” sözü nerede, bu tavır nerede …

Birincisi; kendi partililerine, iktidara yakın herkese her türlü iş bulunuyor, bu ülkenin milyonlarca gencine gelince;  “Devlet size iş bulmak mecburiyetinde değil …” 

İkincisi; bu gençlere Devlet iş bulmayacak da, özel sektör mü bulacak ?

Özel sektörün hali zaten perişan, KOBİ’nin, esnafın hali zaten perişan … Onlar bırakın istihdamı, mevcut istihdamlarının yükünü taşıyamıyor zaten …

(Bu vergilerle, bu enerji - akaryakıt fiyatlarıyla,  bu döviz kurlarıyla, bu mevzuatla, alım gücünün sıfıra düştüğü bu piyasada, hele hele bir de korona krizinin üstüne,  özel sektör ne yapsın,  işveren ne yapsın, nasıl istihdam sağlasın  ??)

  • Yapılan araştırmalarda 15-25 yaş arası milyonlarca genç  “calışmak da istemiyorum, okumak da istemiyorum” diyor.

Neden ?   Bu ülkede çalışmak istese de iş bulamıyor,  okusa diploma sahibi olsa  da iş bulamıyor da onun için …

  • 18-30 yaş arası gençlerin “%60’ı fırsatım olsa başka bir ülkede yaşardım” diyor. 

“Gençlerimizin 3’te 2’sinin kendi ülkesinden umudu kalmamış…!!”

 

AÇ BIRAKMAK

  • Nüfusun %40’ı matematiksel olarak açlık sınırının altında
  • Nüfusun %80’i yoksulluk sınırının altında
  • Asgari ücret açlık sınırında, memur maaşı yoksulluk sınırı altında, emekli maaşı açlık sınırının da altında

“30 sene bu ülkeye bu devlete hizmet eden emekli amcamız 1500 TL emekli aylığı alıyor … Günlüğü 50 TL … Bozdur bozdur harca …!! “

“2002’de asgari ücretle ilgili ‘çay-simit hesabı’ yaparak iktidara gelenler, bugün çay-simit hesabını unuttular”

  • Sosyal Yardımlar:

- Cumhurbaşkanlığı 2020 Yıllık Programı'na göre; belediyeler dışındaki kamu kuruluşlarının sosyal yardım harcamalarından ‘17 milyona yakın kişi’ yararlanmış.

- “Nüfusun yüzde 34'ü” son bir yıl içerisinde sosyal yardım aldığını belirtiyor. (Pandemi ile biraz arttı ama yine de yüksek)

Neden böyle ??   Halk yoksul bırakılmış, fakirleşmiş, yardıma muhtaç hale getirilmiş …

 

 

MANEVİ TAHRİBAT

 

  • “İstanbul Sözleşmesi”  (Cinsiyetsiz toplum sapkınlığı projesi)

(CHP’li Belediye Başkanları’nın LGBT Haftası paylaşımlarına kızıyorlar, yahu siz de bu işi kanunla koruma altına aldınız…!!)

  • Cinsiyetsiz Toplum Okulu Projesi (Milli Eğitim Bakanlığı İstanbul Sözleşmesi doğrultusunda eğitim verecek 162 pilot okul belirledi, tepkiler üzerine bu proje rafa kaldırıldı.)
  • Ülkemizde LGBT Haftası kutlanıyor,  Türkiye’de faaliyet gösteren yabancı bir giyim markası Türkiye’deki müşterilerine e-posta göndererek LGBT Haftası’nı kutluyor.
  • “Türkiye Belediyeler Birliği” belediyelere “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Komisyonu” kuracaksınız diyor. Tepkiler üzerine sonradan rafa kaldırılıyor.

Ve bütün bunlar muhafazakar, dindar insanların iktidarında oluyor… !!

 

  • Zinanın suç olmaktan çıkması
  • Süresiz Nafaka  (Evliliği zorlaştıran)
  • 6284  Sayılı Kanun  (Babaları evden atıp, yuvaları yıkan)
  • Medya eliyle ifsad   (Kim kimin babasi, kim kimin annesi belli olmayan diziler)

“Evlenmenin zorlaştırılması, gayrı meşru yaşamanın kolaylaştırılıp  özendirilmesi”

 “Ayasofya’yı açmak güzel de, bütün bunlar ne olacak ??”

  

BÜTÜN BU MADDİ VE MANEVİ TAHRİBATIN BİR AN EVVEL DURDURULMASI İÇİN, BUGÜN HERŞEYDEN ÇOK MİLLİ GÖRÜŞ’E İHTİYAÇ VAR

Öyleyse sorumluluğumuzun bilincinde olmamız lazım, canlanmamız lazım, terlememiz lazım,  koşmamız lazım ...

Kurtuluş bize bağlı, Kurtuluş Yeniden Refah’a bağlı, Kurtuluş sizlere bağlı …!!

Bu çalışmaları elimizin ucuyla tutarak değil, dört elle sarılarak yapacağız …!!

 

BİR AN EVVEL  MİLLİ GÖRÜŞ, YENİDEN REFAH İKTİDARA GELECEK;

 

Bir Yandan “Manevi Tahribat”  Önlenecek;

Batı dayatması gayri ahlaki, sapkın sözleşmeler yırtılıp atılacak, Batı dayatması kanun ve düzenlemeler ıslah edilecek, aile ve sosyal hayatla ilgili kanunlar inancımıza, temel değerlerimize uygun hale getirilecek,  gayri ahlaki yayın yapan medya ıslah edilecek,  aile müessesesi ve yeni nesiller dış güçlerin zehirlerine karşı koruma altına alınacak,

 

Bir Yandan da  “Maddi Tahribat”  Önlenecek;

 

YENİDEN REFAH PARTİMİZ TARAFINDAN ORTAYA KONULAN  “MİLLİ KAYNAK PAKETLERİ” İLE BORÇSUZ, ZAMSIZ, VERGİSİZ YILLIK 100-150 MİLYAR DOLAR KAYNAK ÜRETİLECEK  … !!

BU KAYNAKLA DA “ÜRETİM-İSTİHDAM-İHRACAT SEFERBERLİĞİ”  BAŞLATILACAK  …!!

 

BORÇSUZ-ZAMSIZ-VERGİSİZ OLARAK ÜRETİLEN BU KAYNAKLA;

- Dar gelirli milyonların refah seviyesini artıracağız,

- Haksız vergileri lav edip, alınacak vergileri en makul seviyeye çekeceğiz,

- Üretim ve istihdam seferberliğiyle işsize iş ve aş imkanı sunacağız,

- Katma değerli ihracat hamlesiyle milli gelirimizi gerçek manada artıracağız,

- Zenginliği adil bir şekilde bölüşerek,  sadece bir kesime değil,  herkese refah sağlayacağız …

- Refah sadece yandaşa, akrabaya, hemşeriye değil, 83 milyona adaletli bir şekilde sağlanacak.

 

 

İONYA DEVLETİ HAYALİNE İZMİR GEÇİT VERMEZ

 

Ege'nin incisi, Türkiye’nin göz bebeği İzmir. Kurtuluş Savaşı'mızın ve Bağımsızlığımızın mührü olan şehir. İstanbul’dan önce, Müslüman yurdu olan, zerafet şehri  İzmir. Bu günlerde İzmir, tartışmaların odağında bulunmaktadır. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, internet üzerinden katıldığı bir toplantıda, İzmir’e özgü bir paradan ve bayraktan bahsetmiştir. İzmir’e özgü tasarımı dahi yapılan, yeşil beyaz renkli bayraktan eyalet iddiaları gündeme geleceği için vazgeçildiği beyan edilmiştir.

Bayrak ve para bir ülkenin Egemenliğinin ve Bağımsızlığının sembolüdür. İzmir’imizi temsil edecek; Uğrunda binlerce şehit verdiğimiz, ay yıldızlı bayrağımızdan daha güzel hangi bayrak vardır?  Bunu anlamak mümkün değildir. Fakat yakın tarihimize bakarsak olayları daha iyi anlayabiliriz. O zaman taşların yerli yerine oturduğunu görebiliriz.

Ülkemizin Avrupa Birliği'ne alınmayacağı anlaşılınca, bazı İzmirli işadamları, “AB’ye Türkiye giremiyorsa, İzmir girsin” tartışmalarını alttan alta başlattılar. Bu sözün anlamı Anadolu’dan ve Türkiye’den kopartılacak bir Ege bölgesinin, AB'ye katılmasını arzu etmek demektir. Yine o günlerde İzmir’in en büyük işadamları derneğinin yayın organı “ Hadi Yine Yeniden Gavur İzmir’e “ manşetiyle çıkmıştı. Yurtdışı destekli bir lobinin, alttan alta bu çalışmaları yürüttüğü hemen hissedilmekteydi.

Yunan işgali yıllarında, İngilizlerin desteği ile 30 Temmuz 1922 tarihinde  Batı Anadolu’da, İonya Devleti  kurulduğu ilan edilmişti. Başkenti İzmir olan bu devletin yüzölçümü yaklaşık on sekiz bin kilometre kareydi. İngilizler bu devletin, hükümet yetkililerini de atamışlardı. Bu sözde devlet, Türk ordusunun 9 Eylül 1922 günü İzmir’e girmesiyle ortadan kalkmış oldu. İngiliz işbirlikçisi İonya devletinin ömrü, bir ay on gün sürdü. Bu sözde devletin hükümet yetkilileride Yunanlılarla birlikte, Anadolu topraklarını terk etti.

Serv’in bir parçası olan bu plandan tarih derslerimizde pek bahsedilmedi. Oysa önemli bir ayrıntıdır. Bu ayrıntıları bilmezsek, bu topraklarda hala devam eden Emperyalist planların farkına varamayız. Bundan dolayı, son yıllarda birbiri arkasına gelen bu talihsiz açıklamaları, pek iyi niyetli bulmuyoruz. Elimizde kalan son toprak parçası Anadolu’yu parçalamak ve kendilerine bağlı uydu devletçikler kurma hayalinden Emperyalistler hiç vazgeçmedi. Bu resimleri birleştirdiğimizde, ülkemizin geçmişte olduğu gibi bugün de saldırıların hedefinde olduğunu anlamak zor olmamaktadır.

İktidar ile Ana Muhalefet Partisi arasında, bu konuda yaşanan eyalet polemiğini de dikkatle seyrediyoruz.  CHP yetkilileri, yanlış anlaşılmaktan ve öküz altında buzağı aramaktan bahsetmekte; İktidar temsilcileri ise olayın analizini yapmak yerine, eyalet eleştirileri ile cevap vermekteler. Maalesef soğukkanlı bir açıklama duyamadık. Yapılmak istenen eyaletten öte, İonya Devleti hayalinin hayata geçirilmesini içeren, sistematik bir planın uygulamasıdır.

Temsil makamında bulunan insanların, beyanat verirken çok daha dikkatli olmaları gerekmektedir. Halkımız ve İzmirliler, Türkiye Cumhuriyetinin kurucu unsuru olduğunu, her seferinde dile getiren CHP’nin olayı ört bas etmek yerine, bir şeyler yapmasını beklemektedir. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç  Soyer’in en azından parti disiplin kuruluna sevk edilmesi gerektiğini düşünmektedirler.

Son günlerde yaşanan bu gelişmeler, Milli Görüşü bir kez daha haklı çıkarmıştır. Önce var olacağız, eğitimli olacağız, şuurlu olacağız ve rakiplerimizi iyi tanıyacağız. Hepsinden önemlisi ise birlik içinde olacağız.

Bu vatanın gerçek sahipleri Aziz Şehitlerimizdir. Hiç kimse, vatan toprağından bırakın bir parça koparmayı, bir çakıl taşı bile koparamaz. Bu hayali kuranlara, Çanakkale’yi, 9 Eylül’ü, 20 Temmuz Kıbrıs Zaferi'ni bir kez daha hatırlatmak isteriz. Bu millet en zor ve zayıf zamanında, vatanına ve bayrağına uzanan elleri kırdı. Yine yaparız.  İzmir’e kurulan bu tuzağa Milletimiz izin vermeyeceği gibi, İzmirli de izin vermeyecektir.

 

Av. Bayram Sakartepe

Genel Başkan Yardımcısı

Siyasi İşler Başkanı

 

 

HAK VE ADALET MERKEZLİ MİLLİ GÖRÜŞ HAREKETİ’NİNTARİHİ VE FİKRİ TEMELLERİ

 Prof.Dr. Arif ERSOY*

 

İ- Devlet Anlayışı

Devlet şeklinde teşkilatlanma, insanlık tarihinin ileri aşamasında gerçekleşmiştir Devlet,  bir bakıma dini-ahlâki ve kültürel, ilmi, iktisadi ve siyasi kurumlardan oluşan bir teşkilattır. Devlet şeklinde teşkilatlanan toplumlar, kendi dünya görüşlerine göre kurdukları sosyal müesseseler yoluyla ihtiyaçlarını karşılarlar.

 

Milli Görüş’e göre devletin varlık nedeni, haklının hakkını, hukukun üstünlüğünü sağlayarak korumaktır.Sosyal hayatta oluşan nimet- külfet paylaşımında adaleti sağlamaktır. Devlet, iyilik ve hayırda yarışa ortam hazırlayan, fırsat eşitliği sağlayan bir rol üstlenmelidir. Devletin taraf olduğu toplumlarda yarış olmaz. Devletin desteğine mazhar olanlar her zaman yarışı önde bitirme ayrıcalığına sahiptirler.

Devlet taraf olur, sosyal hayatta hukukun üstünlüğünü sağlayamaz ve hukuk dışı belirsizlikleri gideremez ise, keyfilik ve haksızlık dayanılmaz boyutlara ulaşır. Sosyal yardımlaşma ve dayanışma zayıflar. Sosyal çatışma kaçınılmaz olur. Toplumda yozlaşma ve çürüme engellenemez. Devletin temel hak ve özgürlükleri ihlâl etmesi, baskı ve dayatmayı öne çıkarması, paylaşımda adaleti sağlayamaması, ömrünü kısaltır. Zulüm ve baskı sosyal kurumları çürütür ve çökertir.

 

Milli Görüş’e göre insanın doğal haklarının başında bireylerin tercih özgürlüğüne sahip olması gelir. Kişilerin bireysel iradelerini (irade-i cüziyyesini) serbestçe kullandıkları bir ortamda yarışma olur. Bu temel özgürlükten mahrum olan insan, yeteneklerini ve sahip oldukları kaynakları etkin bir şekilde kullanamazlar. Tarih boyunca ilmi, kültürel, iktisadi ve siyasi gelişmeler, tercih özgürlüğünün bulunduğu toplumlarda daha hızlı olmuştur (F. A. von Hayek, 1995, s. 16-17).

 

Devlet, makro düzeyde hukukun üstünlüğünü sağlayarak ve adaleti tesis ederek her çeşit tekelleşmeyi önlemeli. Tekelleşmenin her çeşidi sosyal gelişmeyi engeller.  Despot, keyfi karar ve kurallara dayanarak baskı ve dayatma ile bir bakıma insanların tercih özgürlüğünü ortadan kaldıran yöneticidir(Kuran: Süre, 2, ayet: 257). Baskı ve dayatma arcı olarak kullanılan sosyal kurumlar, her alanda gelişme ve ilerlemeye engel olur. Dünyadaki bütün gelişmeler, yetenek ve kabiliyetlerini geliştirmeye elverişli ortamlarda yaşayan insanların zekâ ve çalışmalarının ürünüdür.

 

Devlet, bireylerin yeteneklerini serbestçe kullanarak üretken olmalarına ortam hazırlamalıdır. Bireylerin zekâ ve yeteneklerinin ürünü olan bilgi, emek,  sermaye ve ara mallarının serbestçe mübadele edildiği bir ortamda beşeri ve iktisadi kaynaklar verimli kullanılabilir.

 

Milli Görüşe göre mal ve hizmet mübadelesini sağlayan ticaret serbest olmalıdır. Çünkü ticaret menfaat paralelliğine dayanmaktadır. Mal ve hizmetlerin serbestçe mübadele edildiği ortamda beşeri yetenekler gelişir ve kaynaklar verimli şekilde kullanılır. Ticaretin tarafların yararına olması için mübadele aracı olan paranın karşılıklı olması gerekir. Bu nedenle devlet, Mal = Para dengesi korunmalıdır.

 

Karşılıksız hiçbir mübadele aracı tedavüle sokulmamalıdır.  Karşılıksız para basmak bir çeşit zulümdür. Hırsızlıktır ve dolandırıcılıktır. Karşılıksız para basan hükümdar halkını kandırmakta ve onlara zulüm etmektedir (L. Robins, 1998, s. 37-9). Devletin temel görevlerinden biri ve hükümranlığın gereği para mal dengesini sağlamaktır. Para ve para benzeri sembolik değerlerin haksızlıklara yol açmasını engellemektir.

 

Parası güvenilir olan devlet, güvenilen bir devlettir. Para basmanın sağladığı avantajlar, toplumun bireyleri arasında adil bir şekilde dağıtılmalı ve sosyal harcamaların finansmanında kullanılmalıdır.

Sosyal müesseselerin en gelişmiş biçimi olan devlet, güven ve adalete hizmetleri ile birlikte alt yapı alanlarında ve temel hizmetlerde aktif rol almalıdır. Ticari mal ve hizmetlerin fiyatı serbest piyasada, arz ve talep kanunlarına göre oluşmalıdır.

 

Milli Görüşe göre devlet, piyasa mekanizmasının işleyişini aksatan tekelleşmeyi engellemeli. Mal ve hizmetlerin üretimini halka bırakmalıdır. Esas olan insanların çalışarak üretmesidir. Herkes çalıştığını karşılığını almalı; kandırılmamalı ve kandırmamalı.İnsanın emek ve çabalarının ürünüyle geçinmesi esas olmalıdır(Kuran: Süre: 53, ayet: 39- 40).

 

Hak Merkezli Dünya Görüşüne göre “devlet belli hizmetleri yerine getirmekle görevli (imtiyazlı)bir hizmet kuruluşudur. Alt yapı hizmetleri yerine getirerek ve adaleti tesis ederek sosyal yardımlaşma ve dayanışmanın en üst düzeyde gerçekleştirilmesine ortam hazırlar (A. Ersoy, 1995, s.96).  Devlet, görevi ve gücü gereği taraf değil hakem konumunda olmalıdır. Devletin taraf olması tekelleşmeye yol açar ve sosyal hayatta yarışı (rekabeti) engeller.

 

Devlet ve sosyal kurumlar, insanların kabiliyet ve yeteneklerini kullanarak üretim yapmalarına ortam hazırlamalıdır. Üretken insan ve toplum Allah’ın sevgisine mahzar olur. Farabi ’nin ifadesiyle “fazıl”  (erdemli) toplum üretken olan toplumdur (M. E.N. Farabi, 1990, s.80).

Devlet veya her hangi bir güç hak üretmez ve hak dağıtma konumunda değildir. Hak insanın varlığına bağlıdır. Doğal haklar doğuşta elde edilir. Devletin meşruiyetinin kaynağı doğal hakları korumaktır. Devlet, insan temel hak ve özgürlüklerini koruduğu ve güvence altına aldığı ölçüde meşrudur. Hakları koruyamayan veya ihlal eden devletin meşruiyeti tartışmalı hale gelir. Devletin hakları koruyamaması veya gasp etmesi varlık sebebine ters düşer (A. Ersoy, 1999, s. 530-1).

 

Milli Görüş’e göre devlet, yaptığı hizmetler karşılığından hâsıladan pay almalıdır. Devlet de olsa hizmet yapmadan insanlara külfet yüklememelidir. Devletin vatandaşların üretiminden aldığı pay, halka sunduğu hizmetlerin karşılığı olmalıdır. Ne kadar hizmet o kadar vergi.  Herkes hukukun üstünlüğüne bağlı olduğu gibi devlet yöneticileri de keyfi davranmamalıdır. Devlet yöneticilerinin her çeşit tasarrufu hukukun denetimine tabi olmalıdır. Devlet yöneticilerin kendi keyiflerine göre değil, hukuk kurallarına göre karar vermeleri gerekir (H. H. Şirvan, 37). Devlet yönetiminde keyfilik bir tür zulümdür.

 

Devlet, kredi mekanizmasıyla üretim ve istihdamı destekler. Emeği istihdam edenlere ödenen ücret kadar kredi sağlar ve işletme borçlandırılır. Üretim gerçekleştirildikten sonra işletme elde edilen hâsılayı sattıktan sonra kredi borcunu kapatır. Kredi ödenen vergiye, yapılacak işin önemine ve projenin sağlayacağı yararları göz önünde bulundurularak daha öncede düzenlenen bir mekanizma yoluyla şeffaf bir ortamda dağıtılmalı ve kaynakların etkin kullanımını sağlayacak bir araç olmalıdır. Kredi, tekelleşmeye yol açmamalıdır. Devlet üretimden vergi aldığı için üretime faizsiz kredi sağlar.

 

Milli Görüşe göre devleti oluşturan kurumları asli görevlerini yapmalıdır. İlmi kurumların asli görevleri doğruları ortaya koyma ve yanlışlıkları azalmaktır. Dini, eğitim ve ahlaki kurumlar, iyi ve güzeli yaygınlaştırmalı; kötülük ve çirkinlikleri azaltmalı.İktisadi kurumlar ülkenin kaynaklarını israf etmeden faydalı ve yararlı olan mal ve hizmetlerin üretimini artırmalıdır. Siyasi kurumların temel işlevleri adaleti tesis etmek, baskı ve haksızlıkları azaltmaktır.  Sosyal kurumlar kendi işlevlerini yerine getirirken diğer kurumlar ile ahenk ve dayanışma içinde olmalıdır. Devlet başkanı başhakem ve baş Ombudsman olarak sosyal kurumlar arasında ahenk ve dayanışmayı sağlamakla yükümlüdür (A. Ersoy, 2007, s. 107).

 

SONUÇ

Milli Görüş milletimizin hak ve adalet merkezli dünya görüşüdür. Milli Görüş , inançta, fikirde, söylemde ve eylemde birliği dayanan bir dünya görüşüdür. Bu dünya görüşüyle milletimiz, 1071 yılında Malazgirt Zaferi’ni kazandı. Bu dünya görüşüyle İstanbul’u fethetti. Bu dünya görüşüyle göçebe bir beylikten adil bir dünya devleti olan Osmanlı Devleti’ni kurdu. Milletimiz, Milli Görüş ile 20. Yüzyılın başında Batılı müstevli devletlerin işgaline maruz kalan Anadolu’yu milli mücadeleyi kazanarak yeryüzünde sömürgeciliğe karşı ilk İstiklâl Zaferi’ni kazandı. Milletimizin manevi değerlerine inan ve iman ile ilmi birleştirerek feraset sahibi olan aydınlarımız, merhum Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın önderliğinde milletimizin dünya görüşü ve değerlerini ifade eden Milli Görüş’ü yeniden ülkemizin gündemine getirildi.

 

Milletimiz Milli Görüş ile hak ve adalet merkezli yeni barış (Silm) uygarlığının kuruluşunda öncü bir görev üstlenecektir. Milli Görüş ile Türkiye, hukukun üstün olduğu ve nimet-külfetin adil paylaşıldığı Yaşanabilir bir Ülke ve Yeniden Büyük Türkiye haline getirilecektir. Türkiye’nin önderliğinde hak ve adalet merkezli adil Yeni Bir Dünya inşa edilecektir.

 

 

 

YARARLANILAN KAYNAKLAR

 

DUVERGER, Maurice, Politikaya Giriş,  Çeviren: Semih Tiryakioğlu, Varlık Yayınları, Faydalı Kitaplar Serisi, N0:37, İstanbul, 1971.

ERBAKAN, Necmettin Erbakan, Yeni bir Dünya ve Adil Düzen, Ekonomik ve Sosyal Araştırma Merkezi (ESAM) yayını, Ankara, 2010.

ERSOY, Arif, Silm Sosyal Yapılanma, Yörünge Yayınları, No:5, İstanbul, 1995.

ERSOY, Arif, “Bürokratik Anayasadan Demokratik Anayasaya, Yeni Türkiye, Dergisi, Yıl: 5,   Sayı:30, Kasım-Aralık 1999.

ERSOY, Arif, “Paylaşımcı Demokraside Cumhurbaşkanın Görev ve Sorumlulukları”, Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Dergisi, Yıl:1, Sayı:2,Mayıs, 2007.

ERSOY, Arif, “Niçin Milli Anayasa? Bürokratik Anayasadan Demokratik ve Adil Anayasaya”,Milli Anayasa Şurası, 21-22 Ekim 2011, Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi (ESAM) yayını, Ankara, 2011

ERTEM, Husamettin, Yaşayanların Dilinde Milli Görüş, Ravza Yayınları, İstanbul,2013.

FARABİ, Muhammed Ebul Nasır, El- Medinetü’l Fâzıla, Çeviren Nafiz Danışman, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınlar: 1152, Bilim ve Kültür Eserler Dizisi:280, Şark-İslam Klasikleri:27, İstanbul, 1990.

HAYEK, Friedrich A. von, Kölelik Yolu, Çeviren:Turhan Feyzioğlu ve Yıldıray Arsan, Liberal Düşünürler Topluluğu, Ankara,1995.

HUNT, E. K.,  History of Economic Thought: A Critical Perspective, Wadsworth Publication Company, Inc., California, 1979.

KAPLAN,Yusuf, “Tekno- paganizm: öküze bakan tren", Yeni Şafak Gazetesi, 10 Mayıs 2002, Pazartesi.

KARAGÜLLE, Süleyman, “İnsanlık Anayasası”, Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Dergisi, Mart 2008, Yıl:1, Sayı:4.

MARX, Karl H. ve ENGELS, Friedrich, Komünist Manifesto, çeviren: Levent KAVAS, Ç Yayınevi, 1998.

ROBINS, Lionel, A History of Economic Thought, Londra Siyaset Okulu (LSE) Dersleri, Derleyenler: Steven G. Medema ve Warren J. Samuels,  Princeton Üniversitesi Yayını, Princeton, 1998.

ŞİRVANİ, Harun Han, İslam’da Siyasi Düşünce ve İdare, Çeviren:Kemal Kuşçu, Dördüncü Baskı, Nur Yayınları, N0:64, Ankara, 1965.

ZENGİN, Bahri, Dünya Barışı ve Alternatif Medeniyetler, Konferanslar Dizisi:2, Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi (ESAM) Yayını, Ankara, 2005.

Yayın Tarihi: 8 Temmuz 2020 | Yayın Saati: 17:02:35