Kahramanmaraş'a Milli Görüş Mührü

Kahramanmaraş 1. Olağan İl Kongremiz Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan’ın katılımıyla coşkulu bir atmosferde gerçekleştirildi.
Yüzlerce araçlık konvoyla Genel Başkanımızı karşılayan Kahramanmaraşlılar, konvoy boyunca renkli görüntülerin yaşanmasını sağladılar. Konvoy boyunca halkımız tarafından gösterilen ilgi görülmeye değerdi. Yaklaşık bir saatlik konvoy yolculuğu ile, bir çok sevgi gösterileri eşliğinde salona ulaşabilen Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, yol boyunca gerçekleştirilen sevgi gösterilerine selamlayarak karşılık verdi.
 
Kurucu İl Başkanı Mehmet Dere’nin selamlaması ile başlayan kongrede heyecan hiç düşmedi. Konuşmasına; “Şu kopan fırtına Türk Ordusudur Ya Rabbî, Sen’in yolunda ölen budur Ya Rabbî, tâki yükselsin ezanlarla müeyyed namın, Gâlip et, çünkü son ordusudur  bu İslâm’ın” mısraları ile başlayan Dere şu ifadelere de konuşmasında yer verdi. “Zulmün insanlığa kâbus gibi çöktüğü, misket bombalarının çocuklara oyuncak diye atıldığı, izzet ve şeref sahibi Müslümanların hapishanelerde çırılçıplak işkencelere maruz kaldığı, Ebû Gureyb’deki Nur Bacı’nın feryatlarının arşı titrettiği, Halil İbrahim (aleyhisselam) ümmeti Myanmar’lı kardeşlerimin Cehennem misali ateşlerde diri diri yakıldığı, Ebu Cehillerin kıtalar dolaştığı bu dünyada, bir an bile duracak vaktimiz yok. “
 
Divan teşekkülünün ardından Milli Mücadele’nin Kalesi Maraşlılar tarafından İstiklâl Marşımız coşkuyla okundu.
 
Bir selamlama konuşması yapan Genel Başkan Yardımcımız Prof. Dr. Doğan Aydal ise; “Eğer 16 yıl içinde açılmış tek bir sanayi kuruluşunu gösteremiyorsanız bir sıkıntı var demektir. Var olan sanayi kuruluşlarının tamamını 68 milyar dolara satmışsanız, bu sizin faiz ödemenizin yarısının yarısını bile karşılamıyorsa sıkıntı var demektir. Eğer sadece geçtiğimiz beş yıl içerisinde 437 maden şirketi kapatıldı ise hükümetin çıkardığı maden kanunu sebebiyledir.  2015 yılında madenden, taş ocaklarından elde edilen gelir 24 milyar, bir yıl sonra, kanun çıktıktan sonra 10 milyara düşerek, sadece bir yılda 44 milyar geriliyorsa elde edilen gelir, o zaman çıkardığını kanun berbat demektir. Ve hâlâ bu kanunu düzeltmenin peşindeler. Siz bu kanunu düzeltemezsiniz. İnşaalllah biz bu kanunu yeniden yazacağız.” dedi.
 
Hiç dinmeyen sloganlar eşliğinde kürsüye gelen Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan; karşılama ve yol boyunca gösterilen sevgi seli için, tüm emeği geçenlere ve katılanlara Millî Mücadele’nin en önemli şehirlerinden, üstüne düşeni daima tama gerektiği zamanda  yapmasını bilen Kahramanmaraşlılara teşekkür ederek başladığı konuşmasında; Gazzeli İbrahim, Afrika’nın dört bir yanında açlıktan kemikleri sayılan o yavrular için, Arakan’ da anne babası katledilmiş o minicik evlatlar için, ülkemizde ekmek dağıtan kamyonun arkasından buzun üzerinde yalınayak koşan o yavrular için yola çıkmış olan şerefli ve kutlu bir topluluktur bu topluluk” dedi. 
 
Devletin Aslî Görevlerine Baktığımızda…
Devletin millete karşı yapmakla yükümlü olduğu aslî görevleri bakımından mevcut iktidarın karnesine, ortaya koyduğu icraatlara baktığımız ne zaman ne görüyoruz. Devletin aslî görevlerinden en önemlisi adaletin tesis edilmesi, kuvvetin değil Hakk’ın ve haklılığın üstün tutulduğu bir adalet sisteminin hayata geçirilmesidir. Ancak bugün Türkiye’mizin adalet sistemine baktığımızda adalet mekanizmasının can çekiştiğini görüyoruz. Adaletin karaborsaya düştüğünü görüyoruz. Bizler yakinen biliyoruz ki; bugün Ankara’da adli mercilerde dosya takibi yaparak milyonlar kazanan hukuk büroları kurulmuş. Bugün artık hukuku iyi bilen değil, ilişkileri iyi olan avukatların revaçta olduğu bir döneme geçilmiş. Hak – hukuk pazara düşmüş, hukuka güven kalmamış, devlette, bürokraside, belediyelerde de adalet kalmamış. Adam kayırma ve torpil had safhada. “Ehliyet ve liyakat” bunlar geçer akçe değil. Dört tane kriter var geçerli olan. Akrabalık, hemşerilik, yandaşlık ve torpil. İşte bu hale getirdiler. Eğer bir ülkede gençler yeni nesiller şu inanca sahiplerse, kardeşim bu ülkede en iyi üniversitelerden 2-3 tane diploman olacağına, Amerika’nın en önde gelen üniversitelerinden doktora derecen olacağına, on tane eğitim sertifikan olacağına, bir tane adamakıllı dayın olsun diye düşünüyorlarsa, vay o ülkenin haline. Vay o ülkenin haline, Adalet yoksa, huzur ve barış, kardeşlik, Yaşanabilir Bir Türkiye olmaz, devlet olmaz.
 
Devletin diğer önemli görevi sağlık hizmetlerini sağlamasıdır. Bugün devlet sağlık sistemini özel sektöre havale etmiştir. Özel sektördeki sağlık hizmetleri el-avuç yakıyor. Yanından bile geçmek mümkün değil. Efendim olur mu öyle şey? Bu kadar Şehir Hastaneleri yaptık. Trilyonlarca lira harcadık. En lüks, en modern, devasa hastaneleri yaptık. Evet, çok iyi yaptınız, elinize sağlık, amma…. Bu devlet hastanelerinde, şehir hastanelerinde randevu alabilmek fermana bağlı. Bir randevu alabilmeniz için altı ay beklemeniz gerekiyor. Ben bugün yaptırmam gereken tetkiki, altı ay sonra yaptırıyorsam,  bugün olmam gereken ameliyatı bir sene sonra oluyorsam, ne yapayım ben o hastanenin, kalitesini, lüksünü, modernliğini. Böyle sağlık hizmeti olmaz. Sadece bu mu hayır. Bu şehir hastanelerinin sözleşmeleri, anlaşmaları da aynen otoyollar ve köprüler gibi. Hastanenin dolmayan otoparkının parasını dahi, 82 milyon hepimiz, kendimiz cebimizden ödüyoruz. Böyle Yap – İşlet –Devret modeli mi olur? Böyle anlaşmam mı olur. Polikliniği hasta garantili, Otoparkı araç garantil,. Yemekhanesi, kantini müşteri garantili Hastane anlaşması. Bunun adına Yap – İşlet – Devret modeli denmez. Bunun adına anlaşma denmez. Bunun adına düpedüz KIYAK ÇEKMEK denir. Biz bu şehir hastanelerinin, bu haksız Yap – İşlet – Devret modelini mutlaka yeniden gözden geçireceğiz. Eğer iptal edilebiliyorsa iptal edeceğiz. Devlet hastanelerindeki aylar sonra randevu çilesine Yeniden Refah iktidarında derhal son vereceğiz. Yerli ve millî aşı ve ilaç sanayiine, ar-ge ve teknoloji geliştirilmesine en büyük yatırımı yapacağız. Tıp alanında Yeniden Büyük Türkiye’yi, Yeniden Refah olarak inşaalah bizler inşa edeceğiz. 
 
Bugün Türkiye’de devlet borçlu, özel sektör borçlu, vatandaş borçlu, belediyeler borçlu. Hükümetin 16 senede toplam borcu beş misli artmış. Özel sektörün bu 16 senede borcu 25 misli artmış. Vatandaşın bankalara olan borcu bu 16 senede 80 misli artmış. Borcumuz boğazımıza kadar dayanmış. Borcumuz artık paçadan akıyor. Hükümet, belediyeler, özel sektör, vatandaş, kamu bankalar; hepsinin toplam borcu 1 TRİLYON (1.000.000.000.000 $ = 5.966.900.000.000‬ ₺ SİLİNEN 6 SIFIRDA EKLENİRSE 5.966.900.000.000‬.000.000 TL.) Cumhuriyet tarihinin en borçlu dönemini yaşıyoruz. Vatandaşın, devletin. Özel sektörün, bankaların uçan kuşa borcu var. Bu 1 trilyon dolarlık borç dolayısıyla, Türkiye olarak, devletiyle, milletiyle, özel sektörüyle her sene 100.000.000.000 dolar (100 Milyar $) BORÇ FAİZİ ödemek zorundayız. Bu, Firavunların Piramitlerine taş taşıyan kölelerden farkımız kalmamış demektir. Her Allah’ın senesi 100 Milyar $ para bulacağız, götürüp borcumuzu kapatmaya değil, borcun sadece 1 yıllık faizine vereceğiz. Böyle Yeniden Büyük Türkiye olur mu? Böyle 2023 hedefi olur mu? 2023 hedefi diyor. Ben size 2023 hedefinizin ne olduğunu söyleyeyim. Enflasyon %50. Genç işsizlik %40. Toplam borç 3 Trilyon dolar. Amerikan Doları 12 ₺. Euro 15₺. İşte sizin 2023’tekş hedefiniz bu. Neden? Perşembe’nin gelişi Çarşamba’dan bellidir de onun için. 
Hükümet rezerv bırakmamış. Rezerv diye bir şey kalmamış. Paralar suyunu çekmiş. Bu sene 2019 yılı içinde, Türkiye’nin ödeyeceği borç miktarı 170 milyar $. Merkez Bankası’nın kullanılabilir rezervi 29 Milyar $. Kasada kullanılabilir 29 Milyar doları kalmış. Sadece bu sene içinde ödeyeceği dış borç miktarı 170 Milyar $. Ne demek bu. Devlet aynen vatandaşın yaptığını yapacak. Vatandaş nasıl bir kredi kartından çektiği ile öbür kredi kartının borcunu ödüyor, devlette Ali’den aldığını Veli’ye vererek günü kurtarmaya çalışacak. Kaynak kalmamış. Bugün – yarın IMF veya uzantılarına ekonomimizi teslim etmekten başka çareleri kalmamış. Değerli bir devlet büyüğümüzü ziyaret ettik. Kendisi dedi ki; “Bana bir devlet müteahhiti geldi ve dert yandı. Neden? Alacaklı olduğu bakanlığa gitmiş. Bu devlet müteahhitinin yaptığı işlerden kesinleşmiş 185 Trilyon alacağı var. Bakanlıktakiler bu müteahhite ne diyor? Sana şimdilik 5 Trilyon versek idare edebilir misin? Şu geldiğimiz noktaya bakar mısın? Adamın devletten alacağı 185 Trilyon. Devlet Bakanı kendisine diyor ki; 5 Trilyon’la idare edin. Alacağının kırkta biri nerdeyse. Zekatını teklif ediyor. Neden? Çümkü devlette de para kalmamış ta onun için. 
 
Sadece hükümet 16 senede 500.000.000.000 $ borç faizi ödedi. 500.000.000.000 $’ın ne manaya geldiğini tahayyül edebiliyor musun? Bir kağıda yazsanız. Türk lirasına çevirseniz. Ne kadar büyüklükte para olduğunu bir görseniz. 500.000.000.000 $’a bir Türkiye Cumhuriyeti Devleti daha baştan, sıfırdan kurulur. Her sene ortalam 30.000.000.000 $ faiz ödüyor hükümet. 16 senede 500.000.000.000 $ (500 Milyar Dolar) faiz ödüyor. Nerden bulundu bu para. Hükümet üyelerinin kendi cebinden değil. Vergilerle, zamlarla, maaşlardan yapılan kesintilerle, tarım ürünlerinden yapılan kesintilerle, harçlarla, trafik cezalarıyla, 82 milyon memleket evladından, sizden- bizden toplandı ve 500.000.000.000 $ (500 Milyar Dolar) götürülüp borcun faizine ödendi. Borç azaldı mı? Hayır. Borç 5 misline çıktı. Bu 500 Milyar Dolar sadece borcun faizine verilen para. Bu sizin paranız, bizim paramız. 
Kurtarmak Boynumuzun Borcudur
Bu aziz milleti, bu esaretten kurtarmak bizim boynumuzun borcudur. 
Nasıl kurtaracağız? 
•Üretimle
•İstihdamla
•İhracatla
Millî gelirimizi reel olarak artırıp, 82 milyon arasında adil bir şekilde paylaştırarak kurtaracağız. Biz Yeniden Refah Partisi olarak, “Borç ve Faiz Ekonomisi” yerine “Beton ve Çimento Ekonomisi” yerine “Avm ve Rezidans Ekonomisi” yerine “Üretim, İstihdam, İhracat Ekonomisi”’ni hayata geçireceğiz inşaallah. 
Sosyal devlet; vatandaşını iş, güç ve gelir sahibi yapan devlettir.
Bugün Türkiye’de adalet – adalet - adalet diyerek, kalkınma – kalkınma - kalkınma diyerek iktidara gelenler, ne adaleti tesis edebildiler, ne de kalkınmayı tesis edebildiler. İşte rakamlar ortada. Gelir ve servet dağılımındaki adaletsizlik had safhada. Millî gelirin %50’den fazlasını en zengin %20’lik halk kesimi alıyor. En zengin %20 toplam gelirin yarısından fazlasını alıyor. Bugün dünyanın en zengin 26 insanın toplam serveti dünya nüfusunun 7yarısının servetine eşit. Türkiye’mizde de durum bundan farklı değil. Türkiye’nin en zengin 26 adamının servetini toplasak, 40 Milyon insanın servetinden fazla yapar. BU iktidar döneminde 16 senede dolar milyarderlerinin sayısı 11’den 50’ye çıktı, aynı süre zarfında sosyal yardıma muhtaç vatandaşların oranı %8’den %22’ye çıktı.  Ne demek bu? Dolar milyarderleri 5’ katlanırken, yoksullar, yardıma muhtaçlar 3’e katlanmış. Bir yandan zengin daha zengin olurken, bir yandan fakir daha fakir olmuş. Bugün taşı-toprağı altın dediğimiz Türkiye’nin ekonomisi en güçlü ili olan İstanbul’da dahi, sosyal yardıma, belediyenin dağıtacağı erzağa-kömüre ihtiyacı olanların sayısı artık milyonlarla ifade ediliyor. Sosyal devlet yardım ettiği, ihtiyacını karşıladığı fakir-fukaranın sayısını arttıran devlet değildir. Sosyal devlet; vatandaşını iş, güç ve gelir sahibi yapan devlettir. 
Yoksulluğu ve Fakirliği Ortadan Kaldırmak İçin Geliyoruz
Biz ne diyoruz? Biz Yeniden Refah Partisi olarak, yoksullara yardım etmek için, yoksullara-fakirlere erzak dağıtmak için değil, yoksulluğu ve fakirliği ortadan kaldırmak için geliyoruz. Neden? Çünkü bu millet tarihin en şerefli milletidir. Bu millet; sadaka alarak, zekat alarak, belediyeden yardım paketi alarak değil, muhtaç olarak değil, kendi alın terine ekmek banarak mutlu olabilir de onun için. Biz; bu millet Allah (c.c.)’tan başkasına muhtaç olmasın diye geliyoruz. Belediyenin dağıtacağı yardımda gözü olmasın. Devletin yapacağı erzak yardımında, kömür yardımında gözü olmasın. İşi olsun, geçim kaynağı olsun, kendi bileğinin hakkıyla kazandığıyla kendisinin ve ailesinin ihtiyacını karşılayabilsin.  Bu millet ancak böyle mutlu edilebilir. Yeniden Refah iktidarında devlet bütçesi, belediye bütçeleri mutlaka denk bütçe olarak gerçekleştirilecek. Biz bu devleti, bu belediyeleri borca ve faize mahkum olmaktan kurtaracağız. Biz zam, vergi ve borçlanma yerine, Millî Kaynak Paketleri ile kaynak üreteceğiz. Bu ürettiğimiz kaynağı; akrabaya, hemşeriye, yandaşa değil, 82 milyon’a adil bir şekilde paylaştıracağız. Çünkü biz Yeniden Refah’ız.  Çünkü biz Millî Görüş’üz. Çünkü biz Adil Düzen’in temsilcileriyiz. 
 
Bir zamanlar tarımın, hayvancılığın en canlı merkezlerinden olan Kahramanmaraş’ın, nesillerdir hayvancılıkla uğraşan köylü aileler hayvancılıktan uzaklaşmış durumda. Şehir merkezi çevresinde, devlet teşvikli olarak, iş adamlarına kurdurulan büyük ahırlar yem fiyatlarından dolayı, fahiş girdi maliyetlerinden dolayı çalışmıyor, bir yandan köylü de hayvancılığı bırakmış. Tomsuklu Organize Sanayi Bölgesi mutlaka en kısa sürede bitirilerek hizmete sokulacak. Elbistan – Afşin – Çağlayan Cerit Organize Sanayi Bölgeleri hizmete sokularak bu ilçelerimizden Kahramanmaraş’a olan göç durdurulmuş olacak. Kahramanmaraş genelinde yapılacak olan bu istihdam hamlesinde, Kahramanmaraş’ın verimli tarım arazilerine betonlaşmayla zarar verilmesine asla müsaade edilmeyecek. Elbistan 100 km.’lik bir yolla doğrudan doğruya Akdeniz’e bağlanacak.
Biz Yeniden Refah Partisi olarak; ekilmeyen, biçilmeyen tarla, çalışmayan fabrika, atölye, dükkan kalmasın diye yola çıkıyoruz.
Biz Yeniden Refah Partisi olarak; bu millet, bu devlet bir kuruş borca muhtaç olmasın, bir kuruş borç faizi ödemesin diye yola çıkıyoruz.
Biz Yeniden Refah Partisi olarak; bu ülkede bir tane diplomalı, bir tane diplomasız işsiz kalmasın diye yola çıkıyoruz.
Biz Yeniden Refah Partisi olarak; Türk’üyle – Kürt’üyle, Alevisi ile Sünnisi ile, A Partilisi ile B Partilisi ile 82 milyon birbirini sevsin. Birbiriyle kardeş olsun diye yola çıkıyoruz. 
Biz Yeniden Refah Partisi olarak; yeni nesillerimiz 5’in 4’ten büyük olduğunu bildiği kadar, 4 helâlin 5 haramdan daha büyük ve daha kıymetli olduğunu bilsin diye yola çıkıyoruz.”
Yayın Tarihi: 6 Mayıs 2019 | Yayın Saati: 13:26:30