Haftalık Değerlendirme Raporu - Siyasî İşler Başkanlığı (17.02.2020)

SÄ°YASÄ° Ä°ÅžLER BAÅžKANLIÄžI HAFTALIK RAPORU - 6
17.02.2020
 
 
ACI GERÇEKLER
Geçen hafta Sn. CumhurbaÅŸkanı TBMM’de Ak Parti Grup Toplantısı’nda konuÅŸmasını yaparken, bir
vatandaşımız Sn. ErdoÄŸan’ın gözlerinin içine bakarak; “iÅŸsizim … çocuklarım aç…” diye yüksek sesle haykırdı …
Bu olay maalesef Türkiye’nin acı gerçeklerini apaçık bir ÅŸekilde bir kez daha ortaya koymuÅŸtur … Ülkemizde artık ANASOL-D Hükümeti’nin son günlerinde yaÅŸanan “BaÅŸbakanlık binası önünde yazar kasa fırlatma eylemi”ni andıran olayları yaÅŸamaya baÅŸladık …
 
Bu olayın öncesinde Kocaeli’de bir vatandaşımızın cebinde pazara gidecek kadar dahi parası olmadığı için evinin banyosunda kendini asarak intihar etmesi,
 
Bir babanın ailesiyle birlikte siyanür içerek topluca intihar etmesi,
 
Bundan çok kısa bir süre önce de, Hatay’da bir vatandaşımızın iÅŸsizlik ve ekonomik sıkıntılar sebebiyle kendini yakarak intihara teÅŸebbüs etmesi,
 
Ve yine birkaç gün önce Konya’da bir vatandaşın borçları yüzünden kendisini kamyona asarak intihar etmesi
 
Ve en sonunda Merhum Ecevit Dönemi’nin “yazar kasa fırlatma eylemi”ni andıran, doÄŸrudan Sn. CumhurbaÅŸkanı’nın huzurunda gerçekleÅŸen “ACI FERYAT”… Ä°ÅžTE TÜRKÄ°YE’NÄ°N GERÇEK GÜNDEMÄ° VE ACI GERÇEKLERÄ° …
 
Bugün bu ülkede iÅŸsizlik, açlık, sefalet ve umutsuzluk sebebiyle insanlar zehir içiyor, intihar ediyor, kendin  yakarak hayatına son veriyor. MECLÄ°SE GÄ°DÄ°P CUMHURBAÅžKANI'NA “çocuklarım aç” diye haykırıyor, feryad ediyor.
Gelinen bu nokta, milletin bu feryadı, bu toplumsal trajedi medyada küçücük bir haber bile olmuyor. Tekstil sektörünün en önemli isimlerinden, zincir maÄŸazalar sahibi bir iÅŸadamımız; “54 yıllık sanayiciyim. Ben böyle bir kriz görmedim. Bu böyle devam ederse, 450 alışveriÅŸ merkezi çok yakında batar.” diye açıklama yaptı;
Bu iÅŸadamının dediklerini dikkate alıp, ekonomiye çeki düzen vermesi gereken AK PARTÄ° - MHP Koalisyon
Hükumeti, Ä°Åž ADAMINDAN yaptığı açıklamayı inkar etmesini istediler.
Ak Parti – MHP Koalisyon Hükümeti, Dünya'da bir ilk olarak “fiyatlar arttıkça düÅŸen enflasyonu” icat etmiÅŸlerdi, ÅŸimdi bir ilki daha gerçekleÅŸtirerek; “iÅŸsiz sayısı arttıkça düÅŸen iÅŸsizlik oranını” icat ettiler…!!
 
ANCAK HEPSÄ° NAFÄ°LE …
RAKAMLARLA OYNAYARAK, ISMARLAMA ENFLASYON VE Ä°ÅžSÄ°ZLÄ°K RAKAMLARI AÇIKLAYARAK, VEYA MEDYA GÜCÜYLE, SOSYAL MEDYA TROLLERÄ°YLE, ACI GERÇEKLER DEĞİŞTÄ°RÄ°LEMÄ°YOR VE GÄ°ZLENEMÄ°YOR… ALGI OPERASYONLARI VE MAAÅžLI TROLLERLE BU Ä°Åž BURAYA KADAR…
 
EÄŸer siz iktidar olarak “tam 18 senede” bu ülkede üretime-istihdama yönelik bir tane adım atmazsanız, devlet eliyle bir tane fabrika-sanayi tesisi açmazsanız, bir de üstüne üstlük elde olan onlarca devlet kuruluÅŸunu satıp yok ederseniz,
 
Ä°ÅŸçi-memur-emekliye “300 gr Antep fıstığı kadar” maaÅŸ zamları yaparsanız,
 
Emeklimize yılda %4+%4 maaÅŸ artışı verirken, aynı anda elektriÄŸe yılda %60, doÄŸalgaza bir ayda iki kere %15’er zam yaparsanız,
 
Tarım üretimine kotalar koyarak, mazot fiyatını 6,5 TL’ye çıkararak çiftçiyi-köylüyü periÅŸan ederseniz,
 
Bundan dolayı milyonlarca insanı boÄŸazına kadar kredi kartı-tüketici kredisi borçlarına batırırsanız,
 
Ä°ÅŸvereni, özel sektörü de en ağır vergilerle, en yüksek enerji fiyatlarıyla, yüksek faiz oranlarıyla ezerseniz, OLACAÄžI Ä°ÅžTE BUDUR.
 
Tüm bu olaylar adeta bir laboratuvar deneyidir ve “Borç-Faiz-Zam-Vergi Ekonomisi” ile her zaman olduÄŸu gibi, bugün de ancak iflasa ve çöküÅŸe gidileceÄŸini ispat etmektedir.
Bu krizlerden “aynı istikamete doÄŸru ilerleyen, fakat farklı isimli” partilerin hiçbirisi ile kurtulamayız. Bu felaketlerden ancak “kurtuluÅŸ reçetesi”ni ortaya koymuÅŸ ve bunu uygulamış ve sonuç almış olan, MÄ°LLÄ° GÖRÜÅž zihniyeti ile, O ZÄ°HNÄ°YETÄ°N TEMSÄ°LCÄ°SÄ° “Yeniden Refah Partisi” ile kurtulabiliriz ...
Bu noktada yapılması gereken;
“Borç-Faiz-Vergi-Trafik Cezası Ekonomisi”nden, “Üretim-Ä°stihdam-Ä°hracat Ekonomisi”ne geçilmesi, köprü-otoyol-park-bahçe gibi altyapı hizmetlerinin yanında asıl olarak üretime, istihdama, ihracata, teknoloji ve sanayiye yönelik adımların atılmasıdır.
 
Yapılması gereken;
Milyonlarca genç iÅŸsizimize ekmek kapısı oluÅŸturacak adımların atılmasıdır.
 
Yapılması gereken;
Devletin borçsuz-zamsız-vergisiz, millete yük yüklemeden, kaynak üretip, bu kaynakla dar gelirli milyonların refah seviyesini en acil ÅŸekilde artırmasıdır.
 
Yapılması gereken;
Kaliteli Nesil (Ahlaki ve manevi kalitesi yüksek, aynı zamanda bilimsel ve teknik kalitesi yüksek nesiller) yetiÅŸtirmek,
 
Kaliteli Ürün (Katma deÄŸerli ihracat ürünü) üretmektir.
 
Bu ürettiklerimizi ihraç edip, milli gelirimizi reel olarak artırmaktır.
 
Bu hamleleri gerçekleÅŸtirmek için gereken kaynak da borçla, vergiyle, trafik cezasıyla, devlet varlıklarını satıp yok ederek deÄŸil, Cenabı Allah’ın bu ülkeye vermiÅŸ olduÄŸu zenginlikleri mali kaynaÄŸa dönüÅŸtürerek bulunmalıdır.
 
YOKSULLUK ANCAK KAYNAK ÜRETEREK VE BU KAYNAKLA MADDÄ° VE MANEVÄ° KALKINMA HAMLELERÄ°NÄ° GERÇEKLEÅžTÄ°REREK ÇÖZÜLÜR. ÇARE MÄ°LLÄ° GÖRÜÅžTÜR, ÇARE ADÄ°L EKONOMÄ°K DÜZENDÄ°R.
 
Bu gerçeÄŸi sadece biz söylemiyoruz, 54. Hükümetin BaÅŸbakanı Erbakan Hocamız’ın ekonomi alanındaki Milli GörüÅŸ uygulamaları ile, “Milli Kaynak Paketleri”, “Havuz Sistemi” ve “Denk Bütçe” ile, borç ve faiz ekonomisinin önlenmesi ve bunların sonucunda emekli-memur-iÅŸçi ve çiftçi kesimlerinin refah düzeyinin rekor seviyede artması bu gerçeÄŸin tam bir ispatıdır.
Bu yoksulluktan, bu iÅŸsizlikten, bu periÅŸanlıktan, bu ekonomik krizlerden kurtulmak için,
Aynı Bolluk ve Bereket dönemine yeniden kavuÅŸmak için, herkese refah için, “Yeniden Büyük Türkiye” için, tüm milletimizi Milli GörüÅŸ’e, Yeniden Refah’a DAVET EDÄ°YORUZ …
Yıllık ‘100 milyar $’ hacminde Kaynak Paketlerimiz hazır, projelerimiz hazır, Biz GeleceÄŸiz ve milletimizin yüzünü yine Biz GüldüreceÄŸiz inÅŸallah.
 
 
TÜRKÄ°YE’DE EVLÄ°LÄ°K
 
Sn. CumhurbaÅŸkanı’nın geçen haftalarda yaptığı bir konuÅŸmada "Kızlarımız da erkeklerimiz de çoÄŸu 30'u aÅŸkın evleniyor veyahut da çoÄŸu evde kalıyor. Böyle bir ÅŸey olur mu?" ifadelerini kullanması geniÅŸ yankı uyandırdı.
 
Evlilik Neden Geciktiriliyor?
Asgari ücretin açlık sınırında olduÄŸu bu ülkede,
En düÅŸük memur maaşının yoksulluk sınırının altında olduÄŸu ülkemizde,
18 senede devletin öncülüÄŸünde bir tane fabrika açılmamış, mevcutlar yok edilmiÅŸ, istihdam imkanı oluÅŸturulmamış bu ülkede,
Genç Ä°ÅŸsizlik oranının %30 olduÄŸu ülkemizde,
Üniversite diplomalarıyla hiçbir iÅŸe girilemeyen ülkemizde, (Hele iktidara yakın adamınız, akrabanız yoksa hiçbir yere giremiyorsunuz)
Meslek EÄŸitimin neredeyse hiç kalmadığı ülkemizde,
Gençlerimiz daha evlenmeden, hayata baÅŸlamadan kredi kartı borcu, burs borcu, banka kredisi borcuna batarken, (Vatandaşın bankalara borcu bu iktidar döneminde neredeyse 100 misli arttı)
Bu ekonomik koÅŸulların üstüne bir de “6284 Sayılı Kanun”, “Medyadaki ahlaki erozyon” ailenin temellerine dinamit koyarken,
 
GENÇLERÄ°MÄ°Z NASIL EVLENECEK, NASIL EV GEÇÄ°NDÄ°RECEK, BÄ°R DE ÜSTÜNE 3 TANE ÇOCUÄžA NASIL BAKACAK?
 
Gençlerimiz 25-30 yaşına gelmiÅŸ, hala iÅŸi yok, aşı yok, hala harçlık için anne-babasının eline bakıyor, bir de evlenip çocuk sahibi olmalarını nasıl isteyeceÄŸiz …
Ülkemizde kira, elektrik, doÄŸalgaz, su, telefon ve internet faturaları, mutfak masrafı gibi zorunlu harcamalar kadar kariyerinin başında ya da henüz çalışmaya baÅŸlamamış bir gencin altından kalkamayacağı kadar ağır bir yük oluÅŸturuyor.
Ayrıca yüksek enflasyon nedeniyle giderek ağırlaÅŸan düÄŸün harcamaları evliliÄŸi olduÄŸundan zor yapan önemli faktörlerden bir tanesidir.
 
Bize DüÅŸen Görev;
Türkiye’de evlilik yaşının geç olması çok önemli bir meseledir. Halledilmesi gereken husus ve sorunlar hayli fazladır. Görülüyor ki iktisadi, psikolojik, sosyal, ahlaki ve dini birçok yönden sorunlar birikmiÅŸ bir halde çözülmeyi bekliyor.
Ülkemiz maddi ve manevi olarak kalkınamadıktan sonra bu problemin de çözülemeyeceÄŸi aÅŸikardır. 
Maddi ve manevi kalkınma olmadan birçok sorunun çözülemeyeceÄŸi gibi evlilikle ilgili sorunlar da çözülemez. Faizci-Kapitalist bir ekonomi ile, borç ve faiz ekonomisi ile, inancımıza, toplumsal ahlaka aykırı yayınlar yapan medya ile, Avrupa’nın dayatmalarına göre ÅŸekillenen aile ve sosyal politikalarla iktidar bu sıkıntıların üstesinden gelemez.
Aile ve sosyal hayata iliÅŸkin kanunlarımız kendi kültürümüze, kendi temel deÄŸerlerimize uygun ÅŸekilde düzenlenmeden, öze dönüÅŸ olmadan, maddi ve manevi kalkınma saÄŸlanmadan bu problemin ve diÄŸer tüm sorunlarımızın çözülemeyeceÄŸini tüm milletimizin ve iktidarın idrak etmesi gerekmektedir.
 
KORONAVÄ°RÜS SALGINI
Çin’de Kovid-19 salgını nedeniyle ölenlerin sayısı 1666’ya, virüsün bulaÅŸtığı kiÅŸi sayısı 68 bin 500’e çıktı. Çin’deki bu yeni salgın hastalık farklı açılardan da tartışılıyor.
Hastalığın kaynağı ve sebebi de tartışmanın odağındaki önemli bir baÅŸlık. Yarasayla baÅŸlayan yılanla süren kaynak arayışı son günlerde çoÄŸumuzun adından ve varlığından henüz haberdar olduÄŸu pangoline yöneldi. Bu baÄŸlamda öne çıkan bir baÅŸka tartışma “Corona virüs biyolojik silah mı?” sorusu üzerinden ilgi görmeye baÅŸladı.
Çin daha ÅŸimdiden birkaç yüz milyar dolarlık zarara uÄŸradı bile. Bu bir biyolojik saldırı mı ve bu saldırının sebebi “Ä°pek Yolu” parojesini engellemek ve Çin’in ekonomik büyümesini durdurmak mı?
Siyasi dünya tarihine bakıldığında görülen ÅŸudur: Birinci Dünya Savaşı kimyasal bir savaÅŸ, Ä°kinci Dünya Savaşının ise fizik (nükleer) savaÅŸa evirildiÄŸini görmekteyiz. Cephe savaÅŸlarının bittiÄŸi bu yeni dönemde biyolojik ve zihinsel savaÅŸ ve terörün hâkim olacağı Üçüncü Dünya Savaşını yaÅŸamaktayız.
GeçmiÅŸ yıllardaki hadiselerden hatırladığımız Irak’a saldırmak için Saddam’ın elinde biyolojik silah bulunduÄŸu savları tamamen yalan çıksa da ABD’nin Küba’ya Dang AteÅŸi virüsüyle saldırısı yıllar sonra da olsa kanıtlanmış olduÄŸu bir gerçek.
Koronavirüs Biyolojik bir silah mı sorusuna tarihte yaÅŸananlara bakarak “evet” yanıtı verilebilir. Ancak, Corona virüs salgınına iliÅŸkin böyle bir savı doÄŸrulayacak kesin bir kanıt ÅŸimdilik bulunmamaktadır. 
DiÄŸer yandan, Çin’de baÅŸlayan salgının Çin’e ve Çinlilere karşı yürütülen bir psikolojik algı eylemine dönüÅŸtüÄŸü de kuÅŸkusuzdur.
Yakın tarihte mikroplarla ilgili çalışmalar kapsamında sabıka dosyası kabarık olan Batılıların insanlığı utandıran söylemler yayması ironik olduÄŸu kadar ibretlik bir geliÅŸme olsa gerektir.
Virüs salgınının bir de ekonomik boyutu var. Virüs salgını krizinin merkezinde yer alan Hubei Eyaleti, baÅŸkenti Wuhan ile birlikte 32 milyar dolarlık ihracat gerçekleÅŸtiriyordu.
ihracatında yüzde 1,3 payı var. Çin'in toplam ihracatı 2019'da sınırlı bir gerileme göstermesine raÄŸmen,
eyaletin ihracatı yüzde 8,7 artmıştı. Eyalet 20 milyar dolarlık ithalatını da yüzde 17 artmıştı. Bu nedenle,
karantina alınmış bölgeye ciddi ihracat yapan ülkeler de ÅŸu anda para kaybediyor. Hubei Eyaleti Çin'in
ihracatında önemli bir paya sahip olmayabilir. Bununla birlikte, Çin'in otomotiv üretiminin yüzde
16,2'sine, iÅŸlenmiÅŸ gıda üretiminin yüzde 13,5'ine, kimyevi maddeler ve metal dışı mineraller üretiminin
yüzde 7,2'sine, tekstil, demir-çelik, bilgi iÅŸlem ve telekomünikasyon cihazları ve elektronik cihazlar
üretiminin de yüzde 5'ini gerçekleÅŸtiriyor. Buna özel amaçlı maskeler de dahil. Dolayısıyla, eyalette
üretimi tamamıyla durma noktasına getirecek bir karantina, doÄŸal olarak Çin'in milli gelirini de
etkileyecek. Nitekim, Çin 2020 yılı GSYH büyüme hızı hedefini revize etme kararı aldı.
 
 
KIBRIS’DA MARAÅž BÖLGESÄ°’NÄ°N YERLEŞİME AÇILMASI
Ecdadımızın 1570-1571 yılları arasında gerçekleÅŸtirdiÄŸi ‘Kıbrıs Seferi’ sırasında Magosa ile birlikte MaraÅŸ
bölgesi 6 AÄŸustos 1571’de feth olundu. Fetih sonrasında Latin ve Venedikliler’in bu bölgeden ayrılması
nedeniyle buraya Anadolu’dan insanların yerleÅŸtirilebilmesi amacıyla 21 Eylül 1572 tarihinde Sultan II
Selim “Genel Ä°skân Hükmü” adıyla bir ferman hazırlattı.
Osmanlı arÅŸivlerine göre 17 Yüzyılın sonlarına kadar Anadolu’dan 30 civarında aile Kıbrıs geneline ve
Magosa’ya yerleÅŸti.
Ä°ngilizler 1878 yılında Kıbrıs yönetimini Osmanlı Devleti’nden devraldığında Kıbrıs genelinde 596 Türk
mezarlığı, 400 cami ve 109 evkaf çiftliÄŸi yer almaktaydı.
Kıbrıs Vakıflar Ä°daresi’nin yaptığı çalışmalar sonucu bu gerçekler belgeleriyle ortaya çıkarılmıştır.
Dolayısıyla, 1974 Kıbrıs Barış Harekatı’ndan beri kapalı olarak tutulan MaraÅŸ bölgesinin de önemli
Osmanlı döneminden vakıf mirası olduÄŸu belgeleriyle ortaya konulmuÅŸtur.
Kapalı MaraÅŸ bölgesinde sadece bazı Rum mukimlerin özel gayrimenkulleri mevcut olmakla birlikte bu
hususta ilgili taraf Güney Kıbrıs Rum Yönetimi deÄŸil, doÄŸrudan mülk sahibi ailelerdir, çünkü bu gayrimenkuller devlete ait deÄŸil, ÅŸahsa ait mülklerdir.
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin iddiasına göre ise, Türkler Kıbrıs’ı 1571 yılında iÅŸgal etmiÅŸtir. Burada Rumların göz ardı ettikleri çok önemli gerçek de ÅŸudur; Rumlar o tarihte Ortodoks mezhebinden olup, Katolik Venedikli’lerin hükmü altında yaÅŸayan bir azınlıktılar. Bu nedenle Rumlar’ın bugün MaraÅŸ konusunda söz sahibi olmaları asla söz konusu deÄŸildir. MaraÅŸ bölgesi yaklaşık 450 yıldan beri vakıf malıdır.
Kıbrıs’ta 1571 yılından beri yürürlükte olan vakıf kanunlarına göre, vakıf mülkiyetinde olan MaraÅŸ bölgesinin gayrimenkullerine baÅŸkalarının sahip olması mümkün deÄŸildir. Ä°ngiliz yönetimi döneminde, MaraÅŸ’taki  vakıf eserlerinin % 77’si  gayri kanuni olarak Kıbrıslı Rumlar tarafından iÅŸgal edilmiÅŸtir.
Kıbrıs’ta Ä°ngiliz yönetimi dönemini kapsayan 1907 yılında ‘Ahkamul Avkaf’ adıyla Vakıf Kanunu yürürlükte idi ve MaraÅŸ bölgesinin sahibi Osmanlı vakıflarıydı. 1960’ta kurulan BirleÅŸik Kıbrıs Cumhuriyeti’nin 1960 Anayasası’nın 110 Maddesi ve kuruluÅŸ sözleÅŸmesinin  ‘E eki’ne göre, Ä°ngiliz Kolonisi dönemindeki tüm kanuni hüküm ve sorumluluklar aynı ÅŸekilde hiçbir deÄŸiÅŸikliÄŸe uÄŸramadan Kıbrıs Cumhuriyeti hükümetine geçmiÅŸtir. Bu nedenle kapalı MaraÅŸ’ın gerçek sahibinin hiçbir ÅŸüpheye yer kalmadan vakıflar olduÄŸu vakıf belgeleri, tapu senetleri ve yasal hükümler gereÄŸi açık ÅŸekilde ortadadır. Bu nedenle, bugün MaraÅŸ bölgesinde söz sahibi olan kurum “KKTC Vakıflar Ä°daresi”dir.
Tüm bu gerçeklere raÄŸmen, Annan Planı çerçevesinde kapalı MaraÅŸ bölgesinin Kıbrıs Rumları’na bırakılması öngörülmekte idi. Fakat yapılan referandum sonucunda Kıbrıslı Rumlar, Annan planını kabul etmemeleri sonucu bu plan da yürürlüÄŸe girmemiÅŸtir.
Sonuç olarak; 46 yıldır adeta ölüme terkedilmiÅŸ olan kapalı MaraÅŸ’ın açılması konusunda atılacak olan her türlü samimi ve hakkaniyete uygun adımın arkasında olacağımızı açıkça ifade etmek istiyoruz.
EÄŸer ki, Annan Planı’nda olduÄŸu gibi, Kıbrıs Rumları’nı müzakere masasına çekebilmek amacıyla ve MaraÅŸ bölgesinin Rumlar’a verilmesi niyetiyle böyle bir giriÅŸim yapılıyorsa, bunun çok vahim sonuçlar doÄŸuracağını açıkça ifade ediyoruz ve böyle bir adımı Yeniden Refah Partisi olarak asla kabuletmeyeceÄŸimizi vurguluyoruz.